Hipertansiyon Nedir? Hipertansiyon Belirtileri ve Tedavisi / @AduHastane - Haber
Hipertansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi
Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan “17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü” olması nedeni ile hipertansiyon hakkında ayrıntılı bilgi verdi.
Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan “Damar içindeki kanın damar duvarına yaptığı yüksek basınca hipertansiyon ya da yüksek tansiyon denir. Erişkin bir kişinin kan basıncının 140/90 mm Hg’nin üzerinde olmasına yüksek tansiyon ya da hipertansiyon tanısı konulur. Hipertansiyon sık karşılaşılan bir halk sağlığı sorunudur. Ülkemizde yapılan büyük epidemiyolojik çalışmaların sonucunda her 3 kişiden birinde hipertansiyon olduğu görülmüştür.” dedi ve hipertansiyonun görülme olasılığının yaş ilerledikçe arttığını belirtti.
“Sessiz Düşman Yüksek Tansiyon”
Uzun süre belirti vermeden seyredebildiği için “sessiz düşman” olarak da anılan yüksek tansiyonun kontrol altına alınmadığı takdirde kalp krizi veya kalp hastalıklarına, inmeye, damarlarda anevrizma oluşumuna, böbrek yetmezliğine, körlüğe, bilinç bozukluğuna, erken ölüme ve yeti yitimine neden olabildiğini belirten Ceyhan “Hastaların %50’si durumlarından tamamen habersizdir. Haberdar olanların bir kısmı ise herhangi bir şey yapmamaktadır.”dedi.
Kan basıncının yüksek olduğunun belirlenebilmesi için belli aralıklarla doğru bir şekilde ölçtürülmesi gerekli olduğuna değinen Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan “Tansiyonun doğru ölçülebilmesi için ölçüm öncesindeki 30 dakikalık süre içinde hastanın sigara, çay veya kahve içmemiş, kafein almamış, tercihen yemek yememiş, ilaç kullanmamış olması önerilir. Ölçüm sırasında hasta sırtını herhangi bir yere örneğin arkalıklı bir sandalyeye yaslayarak oturmalı, tansiyon ölçülecek kolu çıplak olmalıdır. Ölçüm sırasında konuşmamalı, bacak bacak üstüne atmamalıdır. Manşon kalp düzeyinde duracak şekilde sarılmalı ve hastanın kolu desteklenmelidir. Hastane şartlarında yapılan ölçümlerde 140/90 mm Hg’nin üzeri, evde yapılan ölçümlerde 135/85 mm Hg’nin üzeri, 24 saatlik ayaktan kan basıncı ölçümlerinde ise ortalama 130/80 mm Hg’nin üzeri hipertansiyon olarak kabul edilmektedir.”diyerek doğrum ölçüm hakkında ayrıntılı bilgi verdi.
Dr.Ceyhan en önemli yüksek tansiyon belirtilerinin,
Yürüme ve merdiven çıkmada zorlanma olduğunu belirtti.
Hipertansiyon tanısı kesin olarak konduktan sonraki aşamada hipertansiyonun nedeni araştırılması gerektiğini paylaşan Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan “Hipertansiyonu olanların yaklaşık %90’ında altta yatan bir neden bulunmamaktadır. Bu duruma “primer hipertansiyon veya “esansiyel hipertansiyon” adı verilir. Primer hipertansiyon genellikle kalıtımsal bir özellik gösterir. Yani ailesinde hipertansiyon olan bir kişinin yaşantısında hipertansiyon gelişmesi ihtimali aile hikâyesi olmayanlara göre daha yüksektir. Hipertansiyonu olanlar genetik olarak tuza karşı hassastırlar ve tuz alımı sonrasında kan basıncı daha kolay yükselmeye eğilimli olur. Hipertansiyonu olan hastaların yaklaşık %10’unda ise “ikincil” veya “sekonder” hipertansiyon söz konusudur. Diğer bir deyişle hipertansiyona yol açan bir neden vardır. İkincil hipertansiyona yol açan hastalıkların başında böbrek hastalıkları gelmektedir. Bunu takiben, böbrek damarlarında darlıklar ve hormonlarla ilişkili (endokrin) hastalıklar yer alır. Hipertansiyona yol açabilecek başlıca endokrin hastalıklar, tiroid bezi ve böbreküstü bezi hastalıklarıdır. Ayrıca bazı ilaçlar da hipertansiyona neden olabilir.”dedi.
Hipertansiyon saptanan tüm hastalarda rutin olarak yapılması gerekli temel bazı laboratuvar incelemeleri olduğuna değinen Ceyhan “Bu tahlillerin yapılmasının amacı, hem altta yatan bir hastalık olup olmadığının ortaya çıkarılması, hem de eşlik eden risk faktörlerinin saptanmasıdır. Bu tahliller arasında kan sayımı, kanda şeker, kolesterol, kreatinin, sodyum, potasyum, ürik asit tayini ve idrar tahlili yer alır.” dedi ve bunların yanı sıra elektrokardiyografik inceleme yapılması gerektiğine vurgu yaptı.
Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan “Hipertansiyonu olan hastalarda tedavinin birincil amacı uzun dönemdeki toplam kalp ve damar hastalığı riskini mümkün olabildiği kadar azaltmaktır. Bunun için yüksek kan basıncı değerlerini düşürmek ve eşlik eden tüm geriye döndürülebilir risk faktörleri ile mücadele etmek gereklidir.”sözleriyle risk faktörlerinin azaltılması gerektiğini paylaştı.
Hipertansiyonu olan tüm hastalarda tanı konduğu andan itibaren yaşam tarzı değişiklikleri önerildiğini belirten Ceyhan “Yaşam tarzı değişiklikleri, (eğer hasta kullanmakta ise) sigara kullanımına son verilmesi, ideal kiloya inilmesi, aşırı alkol tüketiminin azaltılması, tuz alımının kısıtlanması, fiziksel egzersiz yapılması, meyve/sebze tüketiminin artırılması ve doymuş/toplam yağ tüketiminin azaltılmasıdır. Kalp ve damar hastalığı riski yüksek olmayan hastalarda yaşam tarzı değişikliği önerildikten sonra, henüz kan basıncını düşürücü ilaç tedavisine başlanmadan, birkaç haftadan birkaç aya kadar değişen belirli bir süre kan basıncı düzeyi takip edilir. Eğer hastada arzu edilen kan basıncı düzeylerine düşüş olmazsa ilaç tedavisine geçilir. Buna karşın, kan basıncı 160/100 mm Hg’den fazla olan hastalarda ve kalp ve damar hastalığı riskini artıran durumların (diyabet, kalp hastalığı veya böbrek hastalığı) eşlik ettiği hastalarda yaşam tarzı değişikliği önerisi ile birlikte vakit kaybetmeden hemen ilaç tedavisine başlanır.”dedi.
Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan “Ülkemizde yapılan çalışmalar neticesinde, tuz tüketimimizin Dünya Sağlık Örgütü’ nün önerdiği değerin üzerinde olduğu tespit edilmiştir. Günlük tüketilmesi gereken tuz miktarı 5 gr iken, bu miktar ülkemizde 15 gr dır. Bu düzeye inebilmek için gıdalar tuzsuz pişirilmeli, tuzluk kullanılmamalı ve tuz içeriği zengin olan belirli gıdaların tüketimi kısıtlanmalıdır. Kaya tuzu ya da Himalaya tuzu gibi tuzların da aynı derecede sakıncalı olduğu unutulmamalıdır. Piyasada “suni tuz” olarak bilinen sodyum içeriği azaltılmış tuzların kullanımının uygun olup olmadığı her hasta için farklılık arz eder. Bu tuzlar, potasyum da içerdikleri için böbrek yetersizliği olan hastalarda sakıncalıdır.”sözleriyle hayatımızdan tuzu olabildiğince çıkarmamamız gerektiğine vurgu yaptı.
Her yıl 17 Mayıs Günü ve haftasında çeşitli etkinlikler düzenlendiğini belirten Ceyhan “Bu günün hipertansiyon konusunda toplumun farkındalığını arttırmak ve tüm ülke vatandaşlarını tansiyonunun farkında olmaya ve kontrol etmeye teşvik etmek olarak belirlenmiştir.” dedi.
Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan bu kapsamda yüksek tansiyonlu bireyler,
Fazla kilolu/ obez ise kilo vermeli,
Fizik aktiviteleri düzenli yapmalı
Tuz kullanımını mutlaka azaltmalı,
Düzenli muayene ve tetkiklerle hastalığın takibine önem vermeli,
İlaçlarını önerilen dozda ve sürede, aksatmadan kullanmalı,
Tansiyonunu düzenli izlemeli/ izlenmesini sağlamalıdır.” tavsiyeleri ile sözlerine son verdi.