Bulaşıcı ve Öldürücü Sarılığın Etkeni Olan Virüsler - Lokman Hekim Hastaneleri

Bulaşıcı ve Öldürücü Sarılığın Etkeni Olan Virüsler

Diyabete Karşı Check-Up Zamanı! | Diyabet Check-Up Paketi | Lokman Hekim Sağlık Grubu

Bulaşıcı ve Öldürücü Sarılığın Etkeni Olan Virüsler

Bilim ve teknolojideki onca gelişmeye karşın, hepatit-B (HBV), hepatit-C (HCV) ve HIV virüsleri Türkiye’de ve dünyada büyük boyutlu toplumsal sorunlar olarak önemlerini günümüzde de korumaktadırlar. Bunun nedeni, genel olarak, tüm dünyada kronik karaciğer hastalığının ve bununla ilintili olarak karaciğer sirozu ve karaciğer kanserinin en önemli etkeninin viral hepatitler olduğu, bunlar içinde de en önemlilerinin hepatit B ve hepatit C virüslerinin olduğunun saptanmış olmasıdır.

Hepatit B, Hepatit C ve HIV virüslerinin Yaygınlığı

Bugün dünya nüfusunun yarısının HBV ile karşılaşmış olduğu tahmin edilmektedir. Dünyada 350 milyon, Türkiye’de ise 2018 verilerine göre yaklaşık 3 milyon kişinin hepatit B, 750 bin kişinin de Hepatit C virüsü taşıyıcısı olduğu tahmin edilmektedir. Hepatit B taşıyıcılarının % 40'ı ileri dönemlerde siroz ve karaciğer kanserine yakalanır. Dünyada yılda iki milyon insan Hepatit B virüsünden ölmektedir. Türkiye’de ise karaciğer sirozu olan hastaların % 50'sinden, karaciğer kanser hastalarının %40'ından Hepatit B virüsünün sorumlu olduğu belirtilmiştir. Hepatit B’nin dünyada yaygınlığı hepatit C’nin iki katı, HIV’in yedi katı olarak kaydedilmiştir.

HCV virüsünün akut hepatit enfeksiyonlarının % 20’sinin, kronik hepatitlerin ise % 60’nın nedeni olduğu bildirilmiştir. HCV ile karşılaşanların yaklaşık % 40 kadarı tamamen iyileşir, %60'ında ise kronik enfeksiyon gelişir ve bunlarda klinik belirtiler ortaya çıkabildiği gibi hiç belirti olmaksızın da kronikleşme olabilir.

Kronikleşen HCV enfeksiyonlarının yaklaşık % 20’sinde karaciğer sirozu gelişir ve sirozluların %20'i kadarında da karaciğer kanseri gelişir. Karaciğer sirozu ve hepatoselüler kanserin temel nedenlerinden biri HCV enfeksiyonu olduğundan, hepatit C tüm dünyada toplum sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Örgütüne göre (DSÖ), dünyada 70 milyonun üzerinde hepatit C vakası bulunuyor ve her yıl bu virüs nedeniyle 400 bin kişi hayatını kaybediyor. Gelecek birkaç yıl içinde HCV’nin neden olduğu karaciğer yetmezliği ve karaciğer kanserinin yol açtığı ölüm oranlarının AIDS sonucu ölümlerden daha yüksek olacağı da ileri sürülmüştür.

Türkiye’de ilk HIV/A IDS olgusu 1985 yılında görüldü . Ülkemizde son yıllarda adeta HIV/AIDS patlaması yaşandığı, resmi rakamlara göre 2018 yılı toplam hasta sayısının 16 bin 644, bu hastaların 13 bin 127’sinin erkek olduğu ve bu rakamın 2022 yılında 39 bini aşacağı çeşitli alışmalarda ileri sürülmüştür.

Hepatit B, Hepatit C ve HIV virüslerinin bulaşma yolları

Hepatiti-B, Hepatit-C ve HIV virüslerinin bulaşma yolları bir toplumun sosyo-ekonomik-kültürel yönden gelişmişliği ile yakından ilişkilidir. Örneğin, Avrupa Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (European Centre for Disease Prevention and Control, ECDC) hepatit B’nin son on yılda Avrupa ülkelerinde azaldığını, ancak geri kalmış ülkelerden göçmen olarak gelenler arasında yoğun olarak görülmeye devam ettiğini rapor etmiştir.

  • Hepatiti-B, Hepatit-C ve HIV virüsleri -bazı ayrıntılar olmakla birlikte- aynı yollarla bulaşırlar, taşıyıcı bir kimsenin kan, tükürük, burun akıntısı (sümük), sperm (meni), idrar, ter, yara akıntısı(cerahat: iltihap, irin) veya gaita (dışkı)sının sağlıklı bir kimsenin kanına karışmasıyla ya da taşıyıcı kimsenin sağlıklı insanla cinsel ilişkiye girmesi ile bulaşır.
  • Sosyo-ekonomik bakımdan geri kalmış ülkelerde bu üç virüsün de sağlıklı insanlara bulaşmasının başlıca horizontal yolla olduğu ileri sürülmektedir. Horizontal bulaşmanın önemli araçları berberler, kuaförler, dişçiler, sünnetçiler, iğneciler, kalabalık ailelerdeki taşıyıcılar ile olayın ciddiyetini kavrayamamış hemşire, ebe, sağlık memuru, sterilizasyon görevlisi gibi sağlık görevlileridir.

Hepatiti-B, Hepatit-C ve HIV virüslerinin bulaş yolları genelde aynı olmakla birlikte, bazı farklılıklar da vardır. Örneğin, HBV ce HCV gebelik sürecinde plasentadan geçemediği için anneden bebeğe bulaşmaz, ancak doğum sırasında geçebilir, doğum sırasında bebeğin derisinde sıyrıklar oluşur, annenin kanı, dolayısıyla HBV ve HCV bu sıyrıklardan bebeğin kanına bulaşır, bu risk yaklaşık % 4 tür. Bununla birlikte, Hepatit C virüsünün hamilelik sürecinde plasentadan geçerek bebeğe bulaşabildiği de rapor edilmiştir. Bu iddiaya göre, Hepatit C virüsü miktarını gösteren HCV RNA PCR testi bu konuda bir fikir verir.

HCV RNA PCR testi kanda bulunan virüs miktarını gösteren bir testtir ve değeri (kopya sayısı) 1 mL kanda 1 milyon olmuş ise virüs %18 -20 olasılıkla bebeğe de bulaşır. Eğer HCV RNA PCR değeri düşükse bulaşma ihtimalide düşer. Cinsel yol ile HCV'nin bulaşma riskinin düşük olduğu belirtilmektedir. Ancak, çok sayıda eşle cinsel ilişki(poligami), cinsel yolla bulaşan başka bir hastalığın olması veya HIV taşıyıcılığının olması durumunda artmaktadır.

HIV taşıyıcısı olanlarda HBV ve HCV’nin bulaş riski daha yüksektir. HIV virüsü gebelik sürecinde anneden fetüse plasenta yoluyla geçebileceği gibi doğum sırasında da anne kanının bebeğin derisinde oluşan sıyrıklardan bebeğin kanına karışmasıyla da bulaşabilir. HIV ile enfekte anneden fetüsa virüsün geçiş oranı %15-30 arasında bildirilmiştir.

HIV(Human immunodeficiency virüs)'ın neden olduğu hastalığa AIDS denir. AIDS sözcüğü “ Acquired immunodeficiency syndrome” cümlesindeki her kelimenin başındaki harflerin birleştirilmesi ile oluşturulmuş bulaşıcı ve öldürücü bir virüs hastalığının kısaltılmış adıdır. “Acquired immunodeficiency syndrome” cümlesi Türkçeye “Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendrom” olarak çevrilmiştir. HIV virüsü, vücuda girdikten hemen sonra AIDS hastalığı görülmez, AIDS hastalığı belirtileri kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre, 5-15 yıl, hatta bazen daha uzun bir süre sonra ortaya çıkar. Ancak, bu zamana kadar kişi, virüsü başkalarına bulaştırabilir. Bu zaman süresince HIV Pozitif bir kişi hasta olmayabilir ve AIDS'e dönüşmeden yıllarca sağlıklı olarak yaşayabilir. Ancak, bu süreçte hastalıklara karşı vücudumuzun savunmasını yapan bağışıklık sistemimizi çökertir. Böylece, başka hastalıklara yakalanmamız çok kolaylaşır ve en basit bir soğuk algınlığına bile vücudumuz direnç gösteremez.

Hepatit B, Hepatit C ve AIDS Tanısında Laboratuvar Testleri

HBsAg bulaştıktan 1-1.5 ay sonra kanda saptanabilir. Bu nedenle, kuşkulu bir durumdan (transfüzyon, cinsel ilişki, vb) hemen test yaptırmanın bir anlamı yoktur, en az 1 ay sonra HbsAg testi yaptırmalıdır. HCV bulaşından sonra en az 1.5 ay sonra Anti-HCV testi yaptırmalı, negatif çıkması halinde 3 ay sonra tekrarlanmalıdır. Çünkü, yukarıda sözü edilen yollardan herhangi biri ile insan vücuduna giren ve kana karışan HBV veya HCV virüsü kan dolaşımıyla karaciğere yerleşir. Karaciğer hücrelerinde Hepatit-B ( 1 Ay- 6 Ay, Hepatit-C 15 Gün-5 Ay kuluçka dönemi geçirdikten sonra hastalık belirtileri görülmeye başlar. Kanda HbsAg ve Anti-HCV 6 ayda negatifleşmezse 'kronik hepatit' ortaya çıkar. Aynı durum HIV virüsü için de geçerlidir, bulaş sonrası vücudun virüse karşı Anti-HIV antikorlarını sentezlemesi için yani Anti-HIV testinin pozitif olması 1-3 ay süre gereklidir. Bununla birlikte, kuşkulu kan/kan ürünleri transfüzyonu veya kuşkulu cinsel ilişki gibi bir durumda en erken test, bulaştan 10-21. gün sonra serumda görülen HIV proteini olan p24 ‘ün saptanmasıdır, p24 testinin pozitif olması HIV’ın bulaştığını gösterir, ancak doğrulama testi yapılması gerekir.

HBV virüsünün yüzey antijenine karşı vücudun oluşturduğu Anti-HBs antikoru hepatit B virüsünü nötralize eder, yani öldürür. Buna karşın, HCV’ye karşı oluşan anti-HCV antikoru HCV’yi, HIV’e karşı oluşan anti-HIV antikoru da HIV virüsünü nötralize edemezler. Serumda anti-HCV’nin varlığı HCV enfeksiyonunun sürdüğünü gösterir. Aynı durum Anti-HIV için de geçerlidir, serumda Anti-HIV pozitifliği HIV enfeksiyonun varlığını ve er geç AIDS hastalığına neden olacağını gösterir. Bu nedenle, Anti-HCV testi pozitif çıkan hastalara HCV enfeksiyonu tedavisi, Anti-HIV testi pozitif çıkan hastalara da HIV enfeksiyonu tedavisi uygulanmaktadır.

Hepatit –B (HBV) ve HEPATİT-C (HCV) Virüsleri ile AIDS Hastalığının Etkeni Olan HIV virüsünün yaygınlığı

Bu çalışma geriye dönük (retrospektif) bir dosya taramasıdır. Van Lokman Hekim Hastanesi ile Van Lokman Hekim Hayat Hastanesi'nde tedavi, kontrol veya takip amacıyla kendilerinden HbsAg, Anti-Hbs, Anti-HCV ve Anti-HIV testleri istenen hasta popülasyonunda HBV, HCV ve HIV virüslerinin yaygınlığı ile HBV'ye karşı bağışıklık yanıtının (Anti-Hbs) oranını saptamak amacıyla 1 Kasım 2019-1 Kasım 2020 tarihleri arasını kapsayan son 1 yıllık süreçteki dosyalar tarandı. 1 Kasım 2019-1 Kasım 2020 arasında 1 yıllık çalışmada toplam 11580 hastada HbsAg, 9507 hastada Anti-HCV, 7328 hastada Anti-HIV ve 6104 hastada da Anti-HBs çalışılmış, 139' hastada HbsAg pozitif (+), 3351 hastada Anti-Hbs pozitif(+), 18 hastada Anti-HCV pozitif (+) bulunmuş, buna karşın Anti-HIV pozitifliği görülmemiştir. HbsAg yaygınlığının %1.2, Anti-Hbs % 55 , HCV % 0.18 ve HIV yaygınlığını da % 0 olduğu görülmüştür (Tablo-1). HbsAg pozitif toplam 139 hasta doğum yerlerine göre değerlendirildiğinde 86'sı Van ve ilçelerinde, 35' i Van'a komşu illerde/ilçelerde, diğerlerinin de Türkiye'nin farklı illerinde/ilçelerinde doğdukları görüldü. HCV pozitif 18 hastanın hepsi Van ve komşu illerde doğmuşlardı.

HbsAg testi pozitif bulunan 139 hastanın 4'ü Türkiye'de hepatit-B aşısının çocukluk çağı aşılarına katıldığı Temmuz 1998'den sonra doğmuşlardı. Bunlardan 2'si Van 1'i Hakkari, 1'i de İzmir doğumluydu.(Tablo-2)

HBV virüsünün yüzey antijenine karşı vücudun oluşturduğu Anti-HBs antikoru hepatit B virüsünü nötralize eder, yani öldürür. Buna karşın, HCV’ye karşı oluşan Anti-HCV antikoru HCV’yi, HIV’e karşı oluşan Anti-HIV antikoru da HIV virüsünü nötralize edemezler. Serumda Anti-HCV’nin varlığı HCV enfeksiyonunun sürdüğünü gösterir. Aynı durum Anti-HIV için de geçerlidir, serumda Anti-HIV pozitifliği HIV enfeksiyonun varlığını gösterir. Bu yüzden, Anti-HCV ve Anti-HIV testlerinin çalışılmasının istenmesi aslında vücutta HCV ve HIV varlığının olup olmadığını saptamak içindir.

Van Lokman Hekim Hastaneleri'inde HbsAg, Anti-Hbs, Anti-HCV ve Anti-HIV testleri istenilen hastalar arasında yabancı uyrukluların (Azerbaycan, İran, Irak, Suriye ve Afganistan) da olduğu görüldü. Bunlarda HbsAg, Anti-Hbs, Anti-HCV ve Anti-HIV yaygınlığı T.C vatandaşlarından ayrı değerlendirildi.(Tablo-3)

Van Lokman Hekim Hastaneleri'inde HbsAg, Anti-Hbs, Anti-HCV ve Anti-HIV testleri istenilen hastalar arasında yabancı uyrukluların (Azerbaycan, İran, Irak, Suriye ve Afganistan) da olduğu görüldü. Bunlarda HbsAg, Anti-Hbs, Anti-HCV ve Anti-HIV yaygınlığı T.C vatandaşlarından ayrı değerlendirildi.(Tablo-3)

Metat ve Materyal

Van Lokman Hekim Hastanesi ve Van Lokman Hekim Hayat Hastanesi laboratuvarlarında son bir yıllık süreçte (1 Kasım 2019-1 Kasım 2020) çalışılan HBV, Anti-HBs, Anti-HCV ve Anti-HIV testlerinin sonuçları BIZMED Hastane Otomasyon Sisteminde kayıtlı hasta dosyalarından bulundu. Bu parametreler her iki hastanenin laboratuvarlarında kurulu ROCHE firmasına ait, Electro-chemiluminescence immunoassay (ECLIA) prensibine göre analiz yapan Cobas e 411 analizöründe çalışılmıştır. Yukarıda vurgulandığı gibi, Anti-HCV pozitifliği karaciğerde HCV'nin, Anti-HIV pozitifliği de HIV virüsünün vücutta olduğunu gösterir. Bu makalede Anti-HCV yerine çoğu kez HCV, Anti-HIV yerine de HIV kullanılmıştır.

Bulgular

Sonuçlar aşağıdaki tablolarda görülmektedir.

Tablo-1: T.C. Vatandaşları: HbsAg, Anti-Hbs, HCV ve HIV yaygınlığı

Toplam hasta sayısı

Pozitif (+) hasta sayısı

HbsAg pozitif 139 hastadan 4'ü Temmuz 1998'den sonra, yani hepatit-B aşısının Türkiye'de çocuklara uygulamaya başlanılmasından sonra doğmuşlardı. Bunlardan 2'si Van 1'i Hakkari, 1'i de İzmir doğumluydu.(Tablo-2)

Tablo-2: Temmuz 1998'den sonra doğan HbsAg pozitif(+) hastalar

Hasta dosya No

Doğum tarihi

Doğduğu il

Son bir yıllık süreçte başka ülke uyruğundaki 392 hastadan HBsAg testi istenilmiş ve bunlardan 12'i pozitif (% 3) bulunmuştur. Yine, yabancı uyruklu 280 hastadan 1'inde HCV pozitif (%0.35) bulunmuştur. Anti-HBs testi çalışılan 314 hastanın 92'sinde pozitiflik (% 29) saptanmıştır.

Tablo-3: Yabancı Uyruklu Hastalar

Tolam hasta sayısı

TARTIŞMA
Aslında, amacımız Van sınırları içinde Hepatit B, Hepatit C ve HIV virüslerinin yaygınlığı ile hepatit B bağışıklığının (anti-HBs) oranını belirlemekti. Ancak, HbsAg ve HCV pozitif hastaların dosyalarından doğum tarihlerine baktığımızda sadece Van ili sınırları içinde doğanlar değil, Türkiye'nin başka illerinde doğanlar ile başka ülkelerin vatandaşlarının da olduğunu gördük. (Tablo-2, Tablo-4, Tablo-5). Başka iller veya ilçelerde doğan HbsAg ve Anti-HCV pozitif hastaların doğdukları yerde mi, yoksa Van'da mı enfekte olduklarını dosyalarından saptamak olanaksızdır. Test sonuçları negatif bulunan yaklaşık 12 bin civarında olan T.C vatandaşlarının tek tek dosyalarını inceleyerek doğum yerlerini saptamak mümkün olamadı. Ayrıca, bu taşıyıcılardan kaçının doğdukları yerde, ya da Van'a gelmeden önceki yaşadıkları yerlerde, kaçının da Van'da kontamine olduklarını belirlemek imkansız gibi bir durumdur. Bununla birlikte, HbsAg pozitif 139 hastanın 121'i, HCV pozitif 18 hastanın hepsi Van ve komşu illerde doğmuşlardı. Bu nedenlerden dolayı, bu dosya taramasının sonuçlarının Van ili ile birlikte komşu illeri de yansıttığı düşünülebilinir.
Dosya taramalarımızdaki sonuçlarda da görüleceği gibi, T. C. Yurttaşlarında HbsAg yaygınlığı %1.2, Anti-Hbs yaygınlığı, yani hepatit B virüsüne karşı bağışıklık oranı ise % 55 olarak saptanmıştır(Tablo-1). Yani, Van ve çevre illerde HbsAg yaygınlığında büyük oranda bir azalma, buna karşın Anti-Hbs pozitifliğinde çok büyük bir artış vardır. Aynı bulgular Siirt ili ve çevresi için yaptığımız dosya taramasında da görülmüştü. https://www.medyasiirt.com/saglik/dr-sadik-topun-kaleminden-bulasici-ve-oldurucu-sariligin-h11849.html Kuşkusuz, bunun en temel nedeni Türkiye'de 1998 yılının Temmuz ayından itibaren hepatit B aşısının (Genhevac B , HBVAXPRO , vb) çocukluk çağı aşılarına katılıp uygulanmasıdır. 1998 yılının Temmuz ayından itibaren Türkiye'de HBV aşısı çocukluk çağı aşılarına katıldı. Sağlık Bakanlığı’na bağlı Sağlık Ocakları, Ana Çocuk Sağlığı Merkezleri gibi birimlerde ücretsiz uygulanmaktadır. Hepatit B aşısının çocukluk çağında yapılmasından başka erişkin nüfusa da başta sağlık sisteminde çalışanlar olmak üzere riskli işlerde çalışanlara İl Sağlık Müdürlükleri'ne bağlı sağlık ocaklarında ücretsiz HBV aşısı yapıldı/yapılmaktadır.

Hepatit B aşısı uygulamasından önce Türkiye'nin değişik bölgelerinde ve değişik meslek gruplarında yapılan HbsAg ve Anti-Hbs taramalarında HbsAg yaygınlığı % 7-20 arasında rapor ediliyordu. Hepatiti-B enfeksiyonu geçirip iyileşenlerle, yani Anti-Hbs pozitifleşenlerle birlikte Hepatit B enfeksiyonuna yakalananların oranı bazı bölgelerde ve cerrah ve diş hekimliği gibi bazı mesleklerde % 30-40 arasında olabiliyordu.

Türkiye toplumunda hepatit B enfeksiyonunun büyük oranda azalmasının temel nedeni Hepatit B aşısı uygulanması olmakla birlikte, özel ve resmi sağlık kurumlarında bütün girişimsel etkinliklerde(cerrahi operasyon, kan alma, vücut sıvılarının alınması, diş tedavisi, sünnet, vb) bir defa kullanılıp atılan(disposable) steril aletler/malzemelerin kullanılmasının da HbsAg yaygınlığının dramatik azalmasında önemli bir payının olduğu bilinmektedir. Ayrıca, gerek sağlık kuruluşlarının(Sağlık müdürlükleri, sağlık ocakları, aile hekimlikleri, iş yeri hekimlikleri, vb) seminer, panel, konferanslar düzenleyerek horizontal bulaşmanın en önemli basamağını oluşturan berber, kuaför, manikür, akupunktur gibi serbest meslek çalışanlarının bilinçlendirmesi ve bu iş yerlerinin ilgili sağlık kurumlarınca denetlenmesi ve gerekse bu mesleklerin kendi örğütlerinde (dernek, oda, kulüp, vb) meslek içi eğitimlerle ve genel olarak halkın basın (TV, gazete, internet) aracılığıyla bilinçlendirilmesi sonucunda HbsAg yaygınlığı yeni nesillerde hızla azalmaktadır. Bu durum Van ile Van’a Türkiye'nin başka illerinden gelenlerde yukarıda sunduğumuz tablolarda açık şekilde (%1.2) görülmektedir.

Bununla birlikte, dosya taramamızdaki % 55 oranındaki Anti-Hbs pozitif olanların ne kadarına aşı yapıldığı, ne kadarının da hastalığı geçirip iyileştiğini dosyadan saptamak imkansızdır. Çünkü, Anti-Hbs antikorunun pozitif olduğu bir kişide aşılı olup olmadığı serumunda Anti-Hbc-IgG antikorunun pozitifi olup olmadığına göre belirlenir. HBV enfeksiyonu geçirip iyileşen veya kronikleşen tüm olguların serumlarında Anti-Hbc-IgG antikoru hayat boyu pozitif kalır, buna karşın hepatit B aşısı yapılanlarda Anti-HBC-IgG antikoru oluşmaz. Anti-HBC-IgG testi çok spesifik bir testtir ve genellikle kronik karaciğer hastalıklarında çalışılması istenir, tarama amacıyla kullanılan bir test değildir. Ayrıca, Van dışından gelen Anti-Hbs pozitif(+) olanların doğdukları yerde mi, yoksa Van'da mı hepatiti B aşısı yaptırdıkları, ya da doğdukları yerde mi, yoksa Van'da mı HBV enfeksiyonunu geçirip bağışıklık kazandıklarını saptamak da respospektif dosya taramasında imkansızdır. Çünkü, bunlar kamu ya da özel kurumlarda çalışanları olabildiği gibi, olmayabilirler de ve Van'dan önce başka ilerde, ilçelerde de bulunmuş olabilirler. Ya da, evlenmeler nedeniyle Van'a yerleşmiş olabilirler.

HbsAg testi istenen toplam 11580 hastadan 139 hastada HbsAg testi pozitif (+)bulunmuştur (%1.2). Ne yazık ki, bu hastalardan 4'ü Türkiye'de çocukların hepatit B'ye karşı aşılanmasına başlanmasından sonraki yıllarda doğmuşlardır. Bunlardan 2'si Van 1'i Hakkari, 1'i de İzmir doğumluydu. (Bu HbsAg taşıyıcılarının dosya No'ları ve doğum tarihleri bulgular bölümünde tablo halinde verildi. Tablo-3) Bunlarda HbsAg'nin pozitif olmasının nedeni HbsAg pozitif anneden doğmuş olmaları mı ( HBV gebelik sürecinde plasentadan geçemediği için anneden bebeğe bulaşmaz, ancak doğum sırasında geçebilir, doğum sırasında bebeğin derisinde sıyrıklar oluşur, annenin kanı, dolayısıyla HBV bu sıyrıklardan bebeğin kanına bulaşır), yoksa çocukluk döneminde 3 doz hepatit B aşısı yaptırılmayanlar mı, ya da hepatit B aşısı yaptırıldığı halde anti-HBs'nin oluşmaması mı ve bunun sonucu olarak yaşamlarının bir safhasında HBV ile kirlenmiş veya iyi sterilize edilmemiş malzemelerle cerrahi operasyon, sünnet, diş çekimi, berber, kuaför, vb bir etkinliğin sonucunda mı olduğu belirsizdir.

Anti-HCV testi istenen 9507 hastanın 18'inde pozitiflik (%0.18) saptanmıştır. Ülkemizin değişik bölgelerinde ve farklı örneklemelerde yapılan çalışmalarda, eşcinseller, ilaç bağımlıları, diyaliz hastaları gibi risk grupları dışındaki genel popülasyonda HCV taşıyıcılığı oranı %1'in altındadır. Risk gruplarında bu oran çok artmaktadır, örneğin hemodiyaliz hastaları arasında HCV pozitifliği %10-20 arasındadır. Bu oranlar Batı Avrupa ülkelerindeki oranlarla hemen hemen aynıdır. HCV’ye karşı oluşan anti-HCV antikoru HCV’yi nötralize edemez. Ayrıca, HCV virüsü kan dolaşımında bulunmaz, karaciğer hücrelerine yerleşmiştir. Serumda anti-HCV’nin varlığı hastanın karaciğerinde HCV'nin bulunduğunu ve HCV enfeksiyonunun sürdüğünü gösterir. Bu nedenle, bulgular bölümündeki tablolarda kafa karışıklığını önlemek için laboratuvarda çalışılan Anti-HCV testi yerine HCV yazılmıştır. Aynı durum HIV ve Anti-HIV için de geçerlidir. Anti-HIV testi istenen 7328 hastanın hiç birinde pozitiflik görülmemiştir(Tablo-1)

Yüksek Düşünceye Saygı

Dünyanın en yaygın bulaşıcı hastalıklarından olan Hepatit B'yi tanımlayan, tanı testini geliştiren ve bu virüse karşı geliştirdiği “Rekombinant DNA“ tekniğiyle bulduğu aşıyla Nobel Ödülü'ne layık görülen Dr . Baruch Blumberg(1925-2015) de aşı tarihine ismini altın harflerle yazdıran bilim insanlarından biridir. Blumberg'in bulduğu aşı 1976 yılında, Amerikan Sağlık Bakanlığı'ndan FDA onayı aldı. O günden beri de dünyada yaygın olarak kullanılıyor. Aşı sayesinde artık enfeksiyon kontrolünde önemli bir adım atılmıştır.

Uzm. Dr. Sadık Top
Klinik Biyokimya Uzmanı
Lokman Hekim Hayat Hastanesi

"

Download books «Bulaşıcı ve Öldürücü Sarılığın Etkeni Olan Virüsler - Lokman Hekim Hastaneleri» fb2

Коментарии