Atipik parkinsonizm sendromları | 2021, Volume 24 - Issue 1-2 | Journal of Parkinson s Disease and Movement Disorders

Atipik parkinsonizm sendromları | 2021, Volume 24 - Issue 1-2 | Journal of Parkinson s Disease and Movement Disorders

Atipik parkinsonizm sendromları

Anahtar Kelimeler: Kortikobazal dejenerasyon, Lewy cisimcikli demans, multisistem atrofi, Parkinson hastalığı, progresif supranükleer palsi.

Özet

Atipik parkinsonizm sendromları, Parkinson hastalığının klasik bulgularının yanına başka bulgu ve belirtilerin eklendiği, genellikle levodopa tedavisine iyi yanıt vermeyen, ilerleyici nörodejeneratif sendromlardır. Atipik parkinsonizm sendromları arasında multi sistem atrofi, progresif supranükleer palsi, kortikobazal dejenerasyon ve Lewy cisimcikli demans yer alır. Bu hastalıklar beyin hücrelerinde anormal protein birikimi ile ilişkilidirler. Parkinsonizm bulguları olan bir hastada atipik parkinsonizm sendromları düşündüren bulgular iyi tanınmalı ve yaklaşım ona göre planlanmalıdır. Atipik parkinsonizm sendromlarında henüz progresyonu etkileyen hiçbir tedavi yoktur. Destekleyici fizyoterapi ve ergoterapi, hastaların semptomlarıyla baş etmelerine yardımcı olabilir. Bunun yanında hastanın yutma kabiliyetini en üst düzeye çıkarmak ve psikiyatrik belirtileri tedavi etmek de önemlidir.

Kas güçsüzlüğünden bağımsız olarak ortaya çıkan otomatik ve istemli hareketlerin azlığı hipokinetik hareket bozuklukları ya da parkinsonizmler olarak adlandırılmaktadır. Parkinsonizm tabloları altta yatan patogenetik mekanizmalara (alfa-sinükleinopati ya da taupati şeklinde) ya da sıklıkla nedenlerine göre sınıflandırılır. Parkinsonizm nedenlerine göre primer (idiopatik), sekonder (semptomatik), atipik (Parkinson plus) ve heredodejeneratif parkinsonizm olarak dört ana başlık altında ele alınır (Tablo 1).[1-4]

Tablo 1

Atipik parkinsonizm sendromları, Parkinson hastalığı (PH) klasik bulgularının (bradikinezi, rijidite, tremor, postüral refleks bozuklukları) yanına başka bulgu ve belirtilerin eklendiği sendromlardır. Bu sendromlar altında multi sistem atrofi (MSA), progresif supranükleer palsi (PSP), kortikobazal dejenerasyon (KBD) ve Lewy cisimcikli demans (LCD) yer alır. Bu sendromlar, amiloidojenik proteinlerin hücre içi birikimi ile giden nörodejeneratif bozukluklardır. Lewy cisimcikli demans, MSA ve PH, alfa-sinüklein proteinin anormal birikimi ile karakterizedir (dolayısıyla sinükleinopatiler olarak adlandırılır), PSP ve KBD̓de ise mikrotübüler ilişkili tau proteinin hücre içi anormal birikimi sözkonusudur ve bu nedenle taupatiler olarak isimlendirilir. Parkinson hastalığı ve LCD’de alfa-sinüklein kümeleri nöronlarda bulunur, MSA’da ise esas olarak oligodendrositlerde bulunur. Progresif supranükleer palsi ve KBD’de tau kümeleri nöronların yanı sıra oligodendrositleri ve astrositleri de etkiler. Astrositik tau birikimlerinin morfolojisi, PSP’yi KBD’den ayıran unsurdur. Kendine has belirtileri ve patolojileri olan bu farklı hastalıklar tipik olarak beyindeki karakteristik bölgeleri etkiler. Bu proteinlerin yanlış katlanması ve toplanması, bir yandan etkilenen hücre popülasyonlarının dejenerasyonuna yol açabilir, ancak diğer yandan anatomik olarak ilişkili beyin bölgelerine yayılmalarını kolaylaştırabilir ve böylece hastalığın ilerlemesini sağlayabilir. Nörodejeneratif proteinopatiler klinikopatolojik olarak birbiriyle örtüşebilir.

Atipik parkinsonizmler tüm parkinsonizm tablolarının %10 kadarını oluştururlar. Parkinsonizm bulguları olan bir hastada atipik parkinsonizm sendromları düşündüren klinik ipuçları şunlardır:

- Sıklıkla simetrik başlangıçları

- Sık görülmeyen, atipik tremorları

- Trunkal semptomların appendiküler semptomlardan baskın olması

- Erken postural instabilitenin görülebilmesi

- Supranükleer bakış felci

- Ağır dizartri, disfoni, stridor

- Erken kognitif etkilenme

- Yabancı el fenomeni

Atipik parkinsonizm tablolarının standart dopaminerjik tedavilere yanıtları daha zayıf, seyirleri daha hızlı ve erken dönemden itibaren semptomatolojileri daha zengindir. Bu açıdan her bir sendromun yönetimi kendine özgün incelikler içerir. Örneğin MSA’da stridoru yakalamak, dizotonominin yaratabileceği sıkıntılara odaklanmak ve dopaminerjik tedaviyi bu açıdan dikkatlice yönetmek önemlidir. Lewy cisimcikli demansta levodopa tedavisi ile psikotik semptomları ağırlaştırmak ve tetiklemek çok kolay iken, antipsikotikler ile de akinetik rijit tabloya neden olunabilir.

Bu yazıda atipik parkinsonizm sendromları altında yer alan MSA, PSP, KBD ve LCD gözden geçirilecektir.

I. MULTİ SİSTEM ATROFİ

Sporadik ortaya çıkan, patolojik bulguları benzer olan ve klinik bulguları örtüşen birkaç klinik durumu tanımlar. Geçmişte striatonigral dejenerasyon (SND), olivopontoserebellar atrofi (OPCA), Shy-Drager sendromu (SDS) isimleri de kullanılmıştır.[5] Parkinsonizm, serebellar semptomlar, dizotonomi ve piramidal bulgular ön plandadır. Günümüzde MSA iki kategoriye ayrılmıştır:

- MSA-P: Parkinsonizm bulguları baskın olan MSA

- MSA-C: Serebellar ataksisi baskın olan MSA

Dizotonomi, hem MSA-P’nin, hem de MSA-C’nin bir parçası olabileceğinden ayrı bir kategoride değerlendirilmemektedir.[6]

Yaşa göre düzeltilmiş MSA prevalansı yaklaşık 4/100.000’dir. Genelde PH’den, KBD ve PSP’den daha genç yaşta başlar. Ortalama başlangıç yaşı 56.2±8.4 yıldır. Otuz yaşından küçük hasta bildirilmemiştir. Seyri PH’ye göre daha hızlıdır, ortalama sağkalım süresi 6-9 yıldır. Erkeklerde kadınlara kıyasla çok az daha sık görülür (1.3:1). Batı ülkelerinde MSA-P, Doğu ülkelerinde MSA-C daha yaygındır.

Multi sistem atrofi, glial sitoplazmik inklüzyonları içeren bir alfa-sinükleinopatidir. Substantia nigra, striatum, inferior oliver çekirdek, pons, intermediolateral çekirdek ve medulla spinalisdeki Onuf çekirdeğinde nöronal kayıp ve gliozis gözlenir. Nöropatolojik bu bulgular kesin MSA tanısı için gereklidir, ancak MSA için spesifik değildir. Hangi çekirdeklerin ne derecede etkilendiğine bağlı olarak klinik tablo ortaya çıkar.

Multi sistem atrofide klinik majör bulgular, parkinsonizm bulguları, serebellar bulgular, otonomik bulgular, kortikospinal disfonksiyon (piramidal bulgular) ve bunların birkaçının kombinasyonu şeklinde olabilir. Başlangıçta genellikle parkinsonizm bulguları ile serebellar bulgular ya da parkinsonizm bulguları ile piramidal bulgular birlikte görülür. Ortostatik hipotansiyon, konstipasyon, erektil disfonksiyon, terleme bozuklukları, üriner inkontinans veya retansiyon gibi otonomik bulgular ise, genellikle motor semptomlar ortaya çıktıktan sonraki iki sene içinde belirginleşmeye başlar.

Parkinsonizm tüm MSA hastalarının %90’ında görülür. Sıklıkla simetrik, akinetik rijit tipte olup, sekans etkisi görülmeyebilir. İstirahat tremoru nadirdir. Parkinson hastalığında görülen tipik para sayma tremoru hastaların %10’undan azında görülür. Hastaların 2/3’ünde miyoklonik sıçrayıcı komponenti olan postural veya aksiyon tremoru gözlenir. Postural instabilite ve düşmeler üç yıldan önce başlar ve hızlı progressif seyir gösterir. İlk düşme PH’de ortalama 108. ayda iken MSA’da 42. aydadır. Hastaların 1/3’ünde kortikal miyokloni izlenir.

Hastaların yarısında kamptokormi, Pisa sendromu, antekollis şeklinde spontan distoni gözlenir. El ve ayakta kontraktürler oluşabilir. Hastaların %50’sinde piramidal bulgular, %10’unda spastisite izlenir. Asimetrik orofasyal distoni, servikal distoni, antekollis, soğuk eller belirtisi ‘cold hands sign’ ve Pisa sendromu da görülebilir.[5]

Dizotonomi tüm hastalarda vardır ve yaklaşık 1/3’ünde başlangıç semptomudur. Genellikle idrar inkontinansı veya retansiyonu şeklindedir. Bazen hipertansiyon ile alterne eden orthostatik hipotansiyon (özellikle sistolik ≥30, diastolik >15 mmHg), anhidroz ve erkeklerde empotans gözlenir.

İleri dönemde %40 hastada serebellar semptomlar vardır. Bakış yönüne nistagmus, dismetrik sakkadlar dikkat çekicidir.

Solunum ile ilgili semptomlar dizotonominin ilk belirtileri olabilir. Stridor, vokal kordların inspirasyon sırasında paradoksik olarak kapanmasıdır. Önceleri gece oluşurken daha sonraları gün içinde de meydana gelir. Stridor, vokal kord parezisi veya distonisinden kaynaklanabilir ve ani ölümlere neden olabilir. Diürnal ve noktürnal inspiratuar stridor %40 hastada gözlenir. Ayrıca derin iç çekme, dispne, düzensiz solunum veya Cheyne-Stokes benzeri periyodik ritmik solunum bozuklukları, uyku apnesi gibi solunum ile ilişkili problemler gelişir. Hastaların 2/3’ünde stridor, santral veya obstrüktif apne gibi uyku sorunları vardır. Uyku bozuklukları içerisinde hızlı göz hareketi (REM) uykusu davranış bozukluğu (RDB) alfa-sinükleinopatilerin karakteristik özelliğidir. RDB 10 yıl öncesinde gelişebilir. Hemen hemen tüm hastalarda hastalığın bir döneminde RBD vardır. Depresyon ve anksiyete de MSA hastalarının %40’ında gözlenir. Bilişsel işlev bozukluğu diğer Parkinson artı sendromlarından daha az görülür. Asimetrik semptomlar, istirahat tremoru, erken demans, belirgin oftalmopleji, apraksi ve kortikal duyu kaybı gibi bulguların varlığı klinisyeni MSA’dan çok diğer parkinsonizm nedenlerine yönlendirmelidir.[6-8] Multi sistem atrofi hastalarında manyetik rezonans (MR) görüntülemede putaminal hipointensite, hiperintens rim, ‘hot cross bun’ belirtisi, infratentoriyel atrofi, orta serebellar atrofi gözlenebilir (Şekil 1).

Şekil 1

Multi sistem atrofi tanısı klinik özelliklere dayanmaktadır. Hiçbir laboratuvar veya görüntüleme çalışması tanısal değildir. Tanı, diğer nedenlerin dışlanmasına ve klinik bulgulara dayanır. Orta yaşlı hastalarda parkinsonizm (genellikle bradikinezi ve rijidite dahil), otonomik yetmezlik (genellikle üriner inkontinans veya retansiyon, ortostatik hipotansiyon, bazen hipertansiyon, anhidroz ve erkeklerde empotans dahil) ve serebellar anormallikler (ataksi, dismetri ve nistagmus) varsa, MSA en olası tanıdır. Özellikle erken evrelerde çok yakın bir şekilde PH’ye benzeyebileceğinden tanı koymak zor olabilir. Levodopaya sürekli yanıtın olmaması, MSA’yı idiyopatik PH’den ayırmaya yardımcı olabilir, ancak MSA’lı hastaların yüzde 30 ila 50’sinde levodopadan geçici yarar gözlemlenir. Otonomik disfonksiyon, bulber etkilenme bulguları, demansın olmaması, düşmelerle birlikte postural instabilite varlığı, levodopaya yanıtın iyi olmaması gibi kriterler hastalığın tanısı konusunda %90 özgüllük (spesifite) ve duyarlılık (sensitivite) göstermektedir.

Konsensüs kriterlerine göre, MSA’nın kesin tanısı için, pontin ve serebellar atrofi veya striatonigral dejenerasyon ile birlikte yaygın glial alfa-sinüklein birikiminin ölüm sonrası kanıtı gereklidir. Olası MSA’nın tanı kriterleri Tablo 2’de sunulmuştur.[9] Dizotonomi MSA’nın imzasıdır ve her hastada mevcuttur. Hastaların yaklaşık 1/3’ünde ilk semptom otonomik bozukluklardır.

Tablo 2

Muhtemel MSA’nın klinik tanısı, parkinsonizm veya serebellar ataksi ile birlikte sporadik, ilerleyici, erişkin başlangıçlı bir hastalık ve dizotonomiyi düşündüren en az bir özelliğe ek olarak bir destekleyici özellik gerektirir. Destekleyici özellikler şunlardır:

Muhtemel MSA-P veya MSA-C için,

- Hiperrefleksi ile birlikte Babinski belirtisi

Muhtemel MSA-P için

- Hızlı ilerleyen parkinsonizm

- Levodopa yanıtının zayıf oluşu

- Motor semptomları takiben üç yıl içinde postural instabilite gelişmesi

- Yürüyüş ataksisi, serebellar dizartri, uzuv ataksisi veya serebellar okülomotor bulgular

- Motor semptomları takip eden beş yıl içinde gelişen disfaji

- Manyetik rezonansta putamen, orta serebellar pedinkül, pons veya serebellumda atrofi

- Florodeoksiglukoz-pozitron emisyon tomografisi (FDG-PET)’nde putamen, beyin sapı veya serebellumda hipometabolizm

Muhtemel MSA-C için

- Parkinsonizm (bradikinezi, rijidite)

- Manyetik rezonansta putamen, orta serebellar pedinkül veya ponsda atrofi

- Florodeoksiglukoz-pozitron emisyon tomografide putamende hipometabolizma

- Tek foton emisyon tomografisi (SPECT) veya PET ile presinaptik nigrostriatal dopaminerjik denervasyon

Multi sistem atrofi tedavisi semptomatiktir. Parkinsonizm bulguları için levodopa kullanılmaktadır. Levodopa yanıtı genel olarak zayıftır ancak özellikle ilk yıllarda iyi levodopa yanıtı PH’yi taklit edebilir. Hastaların %69’unda levodopanın etkinliği geçici dahi olsa mevcuttur. Yaklaşık %30 hastada etki hastalık süresince zayıf da olsa devam etmekte, %10 hastada PH benzeri iyi ve uzun süreli yanıt alınabilmektedir. Dopaminerjik ilaca bağlı ortostatik yakınmalar görülebilir. Levodopa tedavisi altında gelişen diskineziler sıklıkla orofasiyal alanı etkiler ve diskinezilere klinik düzelme eşlik etmeyebilir. Levodopadan objektif olarak değerlendirilemeyecek denli zayıf bir yararlanım olabilir. Bu hastalarda ilaç ani kesildiğinde dramatik yutma sorunları gelişebilir, bu açıdan dikkatli olmak gerekir. Dopamin agonistleri etkili değildir ve halüsinasyonlar ile psikozlara neden olma olasılıkları daha yüksektir. Ortostatik hipotansiyon için sodyum ve sıvı alımı önerilebilir ve basınçlı çoraplar, midodrin, fludrokortizon kullanılabilir. İdrar sıklığı veya idrar kaçırması için oksibutinin veya tolterodin, impotans için sildenafil, depresyon için seçici serotonin geri alım inhibitörleri tercih edilebilir. Ataksinin farmakolojik tedaviye yanıtı yoktur ve baston veya walker gibi yürümeye yardımcı fiziksel araçlar ile tedavi edilmelidir.[5]

II. PROGRESİF SUPRANÜKLEER PALSİ

Orijinalinde tanımlandığı gibi PSP, ilerleyici supranükleer oftalmopleji, yürüme bozukluğu, postural instabilite, dizartri, disfaji, rijidite ve frontal kognitif bozukluk ile karakterizedir.[10] Prevalansı 5-10/100.000 olup ortalama başlangıç yaşı 65’tir. Kırk yaşından önce başlamış olgu bildirilmemiştir. Ortalama yaşam süresi tanı konulduktan sonra 5-10 yıl arasında değişir. Progresif supranükleer palsi, taupatiler grubundandır. Özellikle Meynertin bazal çekirdeği, globus pallidus, subtalamik çekirdekler, superior kollikulus, substansia nigra, lokus seruleus, vestibüler çekirdek, serebellum gibi subkortikal yapılarda nöronal dejenerasyon bulunmaktadır.[11]

Progresif supranükleer palsinin artık birçok fenotipik varyantı olduğu kabul edilmektedir (Tablo 3). En yaygın ikisi Richardson sendromu (PSP-RS, PSP’nin klasik formu) ve parkinsonizmin baskın olduğu PSP’dir (PSP-P). Diğer yaygın varyantlar arasında ilerleyici yürüyüş donmasının olduğu PSP (PSP-PGF) ve frontal bulguların baskın olduğu PSP (PSP-F) bulunur. Bunların yanı sıra baskın okülomotor tutulumu olan PSP (PSP-OM), baskın postural instabiliteye sahip PSP (PSPPI), baskın konuşma/dil bozukluğu olan PSP (PSP-SL), baskın kortikobazal sendromlu PSP (PSP-CBS), pallido-nigro-lucian atrofili PSP (PSP- PNLA) ile daha nadir görülen belirgin serebellar ataksisi olan PSP (PSP-C) ve primer lateral sklerozlu PSP (PSP-PLS) fenotipleri de tanımlanmıştır. Progresif supranükleer palsiF’nin en sık alt tipi davranışsal frontotemporal demans alt tipidir (PSP-bvFTD). Progresif supranükleer palsi-SL’nin nonfluent agramatik primer progresif afazi alt tipi (PSP-navPPA) ile primer konuşma apraksisi alt tipi (PSP-PAS) vardır.[12]

Tablo 3

Progresif supranükleer palsi-RS olarak bilinen PSP’nin en yaygın “klasik” fenotipinde, en sık görülen başlangıç özelliği, düşmelerle sonuçlanan yürüme bozukluğudur. Tipik olarak erken dönemde olan düşmeler geriye doğru ‘ağaç gövdesi’ şeklindedir. Sık düşme öyküsüne rağmen ilk başta muayenede yürüyüş normal gözükebilir. Supranükleer oftalmopleji, PSP’nin ayırt edici özelliğidir ancak ilerleyen dönemlerde ortaya çıkabilir. Emirle yukarı ve aşağı bakamaz ama erken evrelerde hedefi takip edebilir. Okülosefalik manevra ile yenilebilir (vertical doll’s-eyes maneuvers). Önemli bir erken dönem bulgusu, vertikal sakkadların yavaşlamasıdır. Progresif supranükleer palside tanıda yardımcı olabilecek bir diğer önemli okülomotor bulgu kare-dalga (square-wave) nistagmustur. Dizartri, disfaji, rijidite, frontal kognitif anormallikler ve uyku bozuklukları sık görülen diğer klinik özelliklerdir. Kişilik değişiklikleri, apati, verbal akıcılıkta azalma şeklinde frontolimbik demans gözlenir. Larengeal stridor ve psödobulber etkisinin bir parçası olarak duygusal inkontinans görülür. Muayenede motor perseverasyon saptanabilir. Hastaya sadece üç kez alkışlama yapması gösterildiğinde, hasta üç kezden daha fazla alkışlama yapar (Alkış işareti). Göz kapağı retraksiyonu (Collier belirtisi), blefarospazm, göz kapağının açılma apraksisi, retrokollis de gözlenebilir. Progresif supranükleer palsili hastaların kızgın yüz ifadesine benzeyen tipik yüz ifadeleri vardır (Procerus işareti, Cowper belirtisi).[13] Bazı PSP hastaları hastalığın ileri dönemlerine dek supranükleer bakış felci geliştirmeyebileceğinden, bu durumda kızgın veya şaşkın yüz ifadesi, homurdanarak konuşma, erken gelişen disfaji ve kolların abdüksiyonda olduğu basma alanı geniş yürüme gibi bulgular PSP’yi düşündüren erken ipuçları olarak dikkat çeker. Parkinsonizm, sıklıkla akinetik-rijit tarzda ve simetriktir. Özellikle aksiyal rijidite gözlenir. Boyun ve gövde hareketleri ekstremitelerden daha fazla etkilenmiştir. Genellikle baştan itibaren düşük amplitüdlü ancak hızı korunmuş ve tedrici amplitüd düşmesi göstermeyen bir hipokinezileri vardır. Frontal lob disfonksiyonuna bağlı da motor tedbirsizlik ile hızlı kalkış (roket belirtisi) gözlenebilir. PSP-P, bazen uzuv semptomlarının asimetrik başlangıcı, titreme ve levodopaya orta derecede bir başlangıç terapötik yanıtı ile karakterize olur ve idiyopatik Parkinson hastalığı ile karıştırılabilir. Progresif supranükleer palsi-P’de L-dopa yanıtı daha iyi olabilir. Progresif supranükleer palsi-P ve PSP-PPGF beyin sapı varyantları olarak da adlandırılır, nispeten daha yavaş seyirlidir. Progresif supranükleer palsi-SL fenotipinde konuşma apraksisi (eforlu konuşma, disprozodi, bukkofasiyal apraksi) ve tutuk afazi gözlenirken, Progresif supranükleer palsi-CBS fenotipinde yabancı el fenomeni, apraksi, miyokloni, kortikal duyusal kusur ve parkinsonizm saptanır.[14]

Nörogörüntülemesinde MR’de sagittal kesitte ponsun korunduğu, mezensefalonun atrofik olduğu karakteristik ‘hummingbird’ veya penguen görünümü gözlenir (Şekil 2). Superior serebellar pedinkül atrofisi PSP’de yaygındır ve hastalık süresi ile ilişkilidir. Aksiyel T2 ağırlıklı MR’de gözlenen mezensefalon tegmentumunun yan kenarının içbükeyliği ile birlikte derin mezensefalon atrofisi “sabah sefası” çiçeği işareti olarak adlandırılır.[15] Progresif supranükleer palside mezensefalon atrofisinin yanı sıra, pons, talamus ve striatumun dejenerasyonu ve ayrıca frontal, prefrontal, insular, premotor ve suplementar motor alanların atrofisi, vokselbazlı morfometri ile gösterilmiştir.[16]

Şekil 2

2017’de Uluslararası Parkinson ve Hareket Bozuklukları Derneği (MDS), PSP için yeni tanı kriterleri önermiştir.[17] MDS-PSP tanı kriterlerinin ana bileşenleri şunlardır:

• Dahil etme ve hariç tutma kriterleri

• Operasyonel tanımlar (Temel özellikler ve destekleyici özellikler için)

• Tanı kesinlik düzeyleri

• Tanı için gerekli dahil etme ve dışlama kriterleri Tablo 4’te sunulmuştur.

Tablo 4

• Temel özellikler PSP’nin karakteristik belirtileri olan dört temel fonksiyonel alanı (oküler motor disfonksiyon, postural instabilite, akinezi ve bilişsel disfonksiyon) içerir. Her alan içinde, 1 (en yüksek), 2 (orta) ve 3 (en düşük) olarak varsayılan kesinlik düzeyine göre sınıflandırılan üç karakteristik klinik özellik vardır. Daha düşük sayılara sahip seviyelerin, daha yüksek sayılara sahip seviyelere kıyasla PSP teşhisine daha yüksek kesinlik kattığı kabul edilir.

- Oküler motor disfonksiyon:

(O1) Vertikal supranükleer bakış felci

(O2) Vertikal sakkadların hızında yavaşlama

(O3) Sık makro kare-dalga sıçramaları veya “göz kapağı açma apraksisi”

(P1) Üç yıl içinde tekrarlayan nedensiz düşmeler

(P2) Üç yıl içinde çekme testinde düşme eğilimi

(P3) Üç yıl içinde çekme testinde ikiden fazla geri adım

(A1) Üç yıl içinde ilerleyici yürüyüşün donması

(A2) Parkinsonizm, akinetik-rijit, ağırlıklı olarak aksiyal ve levodopa dirençli

(A3) Parkinsonizm, tremorlu ve/veya asimetrik ve/veya levodopaya yanıtlı

- Kognitif işlev bozukluğu:

(C1) Konuşma/dil bozukluğu (yani, nonfluent/agramatik primer progresif afazi varyantı veya progresif konuşma apraksisi)

(C2) Frontal kognitif/davranışsal klinik

(C3) Kortikobazal sendrom

• Destekleyici özellikler tanısal güveni artırabilir ancak tanısal özellikler olarak nitelendirilemez. Klinik ipuçları ve görüntüleme bulguları olarak ikiye ayrılır:

(CC1) Levodopa direnci

(CC2) Hipokinetik, spastik dizartri

(IF1) Belirgin mezensefalon atrofisi veya hipometabolizma

(IF2) Postsinaptik striatal dopaminerjik dejenerasyon

• Operasyonel tanımlar MDS-PSP tanı kriterlerinin uygulanmasını standart hale getirmek için temel özelliklerin ve destekleyici özelliklerin her biri için ayrıntılı açıklamaların ortaya konduğu tanımlardır.

• Tanı kesinlik düzeyleri, dört düzeyde ele alınır ve temel klinik özellikler ile klinik ipuçlarının kombinasyonlarından elde edilen verilere dayanır:

- Kesin PSP: Ancak ölüm sonrası nöropatolojik inceleme ile tanısı konabilir.

- Muhtemel PSP: Yüksek özgüllüge sahip klinik özellikler mevcut olduğunda tanısı konulur.

- Olası PSP: PSP duyarlılığını önemli ölçüde artırdığı düşünülen klinik özelliklerin varlığında tanısı konulur.

- Progresif supranükleer palsiyi telkin eden klinik sendromlar: PSP için erken veya belirsiz kanıt oluşturabilecek özelliklere sahip sendromları kapsar.

Hastalığın spesifik bir tedavisi yoktur. Parkinson hastalığına kıyasla zayıf levadopa yanıtı vardır. Anti-parkinson ilaçların faydaları sınırlıdır ve yan etkilere neden olabilirler. Amantadin ve antikolinerjikler bazı hastalar için yararlı olabilir. Ekstremite distonileri ve blefarospazm için botulinum toksin enjeksiyonu uygulanır. Ayrıca antidepresanlar (depresyon, anksiyete, psödobulbar felç için selektif serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI), uyku bozukluğuna yardımcı olmak üzere amitriptilin), kuru gözler için suni gözyaşları, aşırı salivasyon için glikopironium/atropin, aksiyon tremoru, miyoklonus ve RDB için klonazepam, rijidite ve kas spazmları için baklofen ve tizanidin kullanılabilir.[18,19]

III. KORTİKOBAZAL DEJENERASYON

Kortikobazal dejenerasyon, klinik tanı ve tedavide önemli zorluklar oluşturan, nadir görülen bir nörodejeneratif bozukluktur. Serebral korteksin bazal gangliyonlarla birlikte tutulması ile karakterizedir. Hastalık sporadik olarak ortaya çıkar ancak MAPT ve PGRN gen mutasyonlarına bağlı familiyal formlar da tanımlanmıştır. Klasik tanımı, akinezi, rijidite, distoni, fokal miyoklonus, ideomotor apraksi ve yabancı uzuv fenomenlerinin çeşitli kombinasyonları ile karakterize ilerleyici bir asimetrik hareket bozukluğudur. Ekstrapiramidal sistemde dejenerasyonuna ek olarak asimetrik frontoparietal kortikal atrofi de mevcuttur.[20]

Prevalansı yaklaşık 5-7/100.000’dir.[21] Ortalama başlangıç yaşı 60-70 yaşlarıdır. Tanı konulduktan sonra ortalama yaşam yedi yıldır. Kadın ve erkeklerde benzer oranlarda görülür. Patolojik olarak, KBD, yoğun nöron kaybı, gliozis ve şişmiş, akromatik nöronlar ile asimetrik frontoparietal atrofi ile karakterizedir. Nöropatolojisinde nöronlarda ve gliada tau-immünoreaktif lezyonlar gözlenir.[22] Sitoskeletal protein tau anormalliği, KBD’nin altında yatan temel patolojik mekanizmadır. Tau-pozitif astrositik plaklar ve gliadaki tau inklüzyonları KBD’yi oldukça yüksek oranda akla getirir.

Kortikobazal dejenerasyon genellikle bilişsel veya davranışsal bir bozukluk olarak başlar. Kortikobazal dejenerasyonun karakteristik olarak kabul edilen bilişsel ve motor özellikleri KBD’ye özgü olmadığından, klinik tanısı olan olgular için “kortikobazal sendrom” (KBS) terimi kullanılırken, “KBD” terimi nöropatolojik doğrulaması olan olgular için tercih edilmektedir.[23]

Kortikobazal sendromun tipik klinik prezentasyonu olguların %57’sinde gözlenen erken başlangıçlı ve sıklıkla çok şiddetli ekstremite rijiditesinin olduğu asimetrik bir başlangıç ve tek taraflı ideomotor apraksi (%45) veya yabancı ekstremite fenomeni ve kortikal duyu kaybı gibi diğer kortikal belirtilerdir. Zamanla, bulgular diğer tarafa da yayılır. Hastaların yaklaşık %39’unda, genellikle tipik PH istirahat tremorundan açıkça farklılık gösteren mikst tip (aksiyon, postural, istirahat) tremorun mevcut olduğu bildirilmiştir.[24] Üst ekstremitede başlayan distoni, KBS’deki tipik erken motor özelliklerden biridir ve genellikle iki yıl içinde ortaya çıkar. Uyaranlara duyarlı, kortikal miyoklonus genellikle klasik olarak tanımlanırken, klinik-patolojik seriler prevalansını yalnızca %27 olarak tanımlar. Hastaların benzer bir oranında, hastalığın başlangıcında göz hareketi anormallikleri (özellikle horizontal sakkadlarda apraksinin olduğu, hızın korunduğu latans uzaması) gözlenir. Depresyon, kompulsif davranışlar, yürütücü işlev bozukluğu, konuşma apraksisi, tutuk afazi, vizyospasyal etkilenme saptanır.[25] Asimetrik akinetik rijit tipte ekstrapiramidal bulgulara ek olarak apraksi, yabancı el sendromu, kortikal miyoklonus, kortikal duyu defisiti ve frontal tipte demans gibi kortikal bulgular vardır. En belirgin kortikal bulgu, apraksidir. Bazen apraksi etkilenen taraftaki ağır rijidite ve distoniden dolayı muayene edilemez ve daha az etkilenen tarafta gözlenebilir. Yabancı el sendromu, ekstremitenin “yabancı” olduğu hissinden kaynaklanan elin hareketlerini kontrol edememesi olarak tanımlanır. Kortikobazal dejenerasyonun klinik bulguları Tablo 5’te özetlenmiştir.[26]

Tablo 5

Kortikobazal sendrom tanısı klinik olarak konur. Kortikobazal dejenerasyonun kesin tanısı için nöropatolojik değerlendirme gereklidir. Klinik prezentasyonlarının çok çeşitli olması nedeniyle KBS’nin klinik tanısı genellikle zordur. Kortikobazal dejenerasyon patolojik tanısı konmuş olgularda tipik kortikobazal sendrom %36 oranındadır. Klinik olarak KBS tanısı konmuş hastaların yaklaşık 1/3’ünde de farklı hastalık patolojileri saptanmıştır. Kortikobazal dejenerasyonda klinik doğru tanı oranı %50 civarındadır. Kortikobazal dejenerasyon, esas olarak motor semptomlarla ortaya çıktığında, idiyopatik PH (her iki bozukluğun tipik asimetrik sunumu nedeniyle), PSP veya MSA olarak yanlış teşhis edilebilir. Progresif supranükleer palsi ve MSA başlangıçta KBD ile karışabilse de, apraksi ve distoni gelişince asıl tanı netleşir. Diğer yandan başta Alzheimer hastalığı (AH), LCD ve frontotemporal demans gibi demansın baskın olduğu çeşitli hastalıklar da nadiren fokal miyoklonus, apraksi, yabancı uzuv fenomeni ve rijidite ile ortaya çıkabilir ve bu da bu hastalıkların demansın olduğu KBD’den ayırt edilmesini zorlaştırır.[27] Kronik progressif seyir olması, konuşma bozukluğu ile birlikte asimetrik başlangıç olması, apraksi, yabancı el, kortikal duyu bozuklukları gibi yüksek kortikal disfonksiyon bulgularının olması, levodopaya dirençli akinetik rijit sendromun olması, istirahatte ekstremitelerde distonik postürün ortaya çıkması gibi belirtiler klinik tanı için kriter olarak kabul edilebilir.[24]

Kortikobazal dejenerasyonun erken evrelerinde nörogörüntüleme normal olabilir. Hastalık ilerledikçe hastaların yarısında asimetrik kortikal atrofi gözlenir. Fokal atrofi, lateral ventriküllerin dilatasyonu ile birlikte ağırlıklı olarak posteriyor frontal ve parietal bölgeleri içerir.

Günümüzde KBD için nöroprotektif tedaviler ve önemli semptomatik faydalar sağlayan ilaçlar yoktur. Tedavi, semptomatiktir. Klinik parkinsonizmli hastalarda levodopa kullanılabilir ancak hastalık dopaminerjik tedaviye zayıf yanıt verir. Yanıt, en az iki ay boyunca günde üç kez 25/250 mg’a kadar uygulanan karbidopa-levodopa kullanılarak test edilebilir. Az yanıt olduğu durumlarda, ilaç kademeli olarak azaltılmalıdır, ancak kısmi yarar gören bazı hastalarda tedaviye devam edilebilir. Miyoklonus için klonazepam, ekstremite distonisi için botulinum toksin enjeksiyonları, kontraktürleri önlemek için fizik tedavi uygulanabilir. Ekstremite apraksisi, progresif olup belirgin özürlülüğe yol açar ve genellikle tüm rehabilitasyon çabalarına yanıtsız kalır.[20]

IV. LEWY CİSİMCİKLİ DEMANS

Demansın en yaygın nedenlerinden biridir. Alzheimer hastalığından sonra en sık görülen demanstır. Prevalansı 400/100.000’tür. Yaşla birlikte görülme sıklığı artar. Genel nüfusta insidans oranlarının yılda yüzde 0.1 olduğu, ancak yeni demans olguları için yüzde 3.2’ye kadar çıktığı tahmin edilmektedir. Ortalama başlangıç yaşı 75’tir. Erkeklerde daha fazla görülmektedir. Aynı PH ve MSA gibi bir alfa-sinükleinopatidir.

Nöropatolojisinde substantia nigra dejenerasyonu, kortikal alanlarda dejenerasyon, sağlam kalan hücrelerin içinde ‘Lewy cisimcikleri’ adı verilen anormal yapılar vardır. Lewy cisimcikleri, alfa-sinüklein, nörofilament and ubiquitin gibi proteinlerin anormal birikimi ile oluşur. Lewy cisimcikli demansta kısa hastalık süreleri ve erken demans başlangıcı nedeniyle hastalık sürecinin erken evrelerinde ortaya çıkması gereken, sıklıkla eşlik eden AH patolojisi ile birlikte şiddetli kortikal Lewy cisimcik yükleri olan baskın bir demans sendromu vardır.[28] Braak evrelemesine benzer şekilde Mayo Clinic tarafından Lewy cisimcikli bozukluklara ilişkin evreleme sistemi geliştirilmiştir. Buna göre başlangıçtaki alfa-sinüklein agregasyonu olfaktor bulbustan sonra ya beyin sapına inmekte ve PH’ye dönüşmekte veya limbik sisteme öncelikli gitmekte ve parkinsonizm öncesinde LCD ortaya çıkmaktadır.[29]

Lewy cisimcikli demans ve PH demansı kognisyon ilişkili nörotransmitter eksiklikleri açısından farklılıklar gösterir. Parkinson hastalığındaki hafif kognitif bozuklukta (PD-MCI) dopaminerjik eksiklik, başlangıçta kaudat çekirdekte belirgindir, daha sonra PH demansı gelişiminde limbik ve neokortikal bölgelere ilerler. LCD’de ise dopaminerjik eksiklikler genellikle daha sınırlı ve daha hafif düzeyde iken, noradrenerjik ve kolinerjik defisitler ön plandadır.[30]

Lewy cisimcikli demansta, demans, dikkat bozukluğuna ikincil olarak ortaya çıkan bellek bozukluğu ve sıklıkla görsel-mekansaluzaysal işlevlerin bozukluğu şeklindedir. Objeleri adlandırmada, verbal akıcılık vizyospasyal yetilerde (saat çizme testi, şekil kopyalama) ve yürütücü işlevlerde (planlama, strateji geliştirme, organizasyon) bozulma gözlenir, ancak erken dönemde hafıza kaybı görülmeyebilir veya ön planda olmayabilir. Hastalığın en önemli özelliklerinden birisi klinik tablonun dalgalanmalar göstermesidir, hastalar bazı günler bazen de aynı gün içinde belirgin olarak daha iyi veya daha kötü olurlar. Tedaviden bağımsız olarak ortaya çıkan görsel halüsinasyonlar önemli bir özelliğidir. Bunun dışında REM uykusu davranış bozukluğu, hafif ekstrapiramidal disfonksiyon, parkinsonizm, nöroleptik duyarlılığı, ortostatik hipotansiyon, senkop, motivasyon ve inisiyatif kaybı, depresyon, anksiyete ve diurnal davranış değişiklikleri gözlenebilir.[31] Tanı sırasında veya süreç içinde akinetik - rijit parkinsonizm gelişebilir ancak hastaların 1/5’inde parkinsonizm görülmeyebilir. Demans, LCD’nin temel özelliğidir ve dikkat ve görsel-uzaysal işlevdeki defisitlerle karakterizedir. Lewy cisimcikli demans ve PH demansının klinik ve nöropatolojik sınırlarını tam olarak ayrıştırmak mümkün değildir. Ayırıcı tanıdaki en önemli özellik başlangıç semptomları ve semptomların temporal profilidir.

Lewy cisimcikli demansın dört ana temel klinik özellikleri arasında dalgalanma gösteren kognisyon, tekrarlayan görsel halüsinasyonlar, REM, RBD ve parkinsonizm yer alır. Lewy cisimcikli demansın temel özellikleri Şekil 3’te gösterilmiştir.[32]

"
Parkinson Hastalığı Belirtileri – Uzm. Dr. Oğuzhan ONULTAN

Parkinson Hastalığı Belirtileri – Uzm. Dr. Oğuzhan ONULTAN

Etiket - Parkinson Hastalığı Belirtileri

Parkinson 10 Milyondan Fazla İnsanı Etkiliyor! DR. OĞUZHAN ONULTAN 2023-07-31T08:47:09+00:00

Elde Titreme Gibi Hareket Bozuklukları İlk Belirti Parkinson Hastalığı beynin hareketlerimizi kontrol etmekle yükümlü bölgesindeki hücrelerin çalışmaması ile ortaya çıkan ilerleyici bir hastalıktır. Bu sebeple Parkinson Hastalığında ellerde titreme ya da başka hareket bozuklukları görülür diyen Medicana Kadıköy Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm.Dr. Oğuzhan Onultan kesin olarak sebebi bilinmemekle birlikte bazı.

Parkinson Hastalığı Tanı ve Tedavi Yöntemleri DR. OĞUZHAN ONULTAN 2023-07-31T08:47:09+00:00

Parkinson Hastalığı Nedir? Parkinson hastalığı, 65 yaş ve üzerinde %2 sıklıkta, gençlerde ise çok daha nadir olarak görülen ilerleyici nörolojik hastalıktır. Hastaların yaklaşık %60’ınde dinlenme halinde ortaya çıkan el parmaklarında, el ya da kolda, bazen de ayakta titreme, %30 kadarında ise hareketlerde yavaşlama ve uzuv hareketlerinde tutukluk ortaya çıkar. Hastalık.

EN ÇOK OKUNANLAR Pandemi parklara ziyaretleri artırdı Baş Dönmesi İç Kulaktan Kaynaklanabilir (Vertigo neden olur?) Felci Yendi, 12 Yıl Sonra Fırçayı Eline Aldı Alzheimer Hastalarının Evleri Nasıl Olmalı? “Nörolojik hastalığı olanlar daha dikkatli olmalı” Alzheimerın baş düşmanı belli oldu. Hastalık oranını yüzde 19 azaltıyor Nöroloji Uzmanı Onultan: Koronavirüs beyni etkileyebilir Duygusal ya da fiziksel fark etmiyor! Şiddet, kadın beynini küçültüyor 5 saat uyuyanlar depresif, 10 saat uyuyanlar mutlu oluyor Koronavirüs uyku düzenini bozdu, kabuslar ve uyku bölünmeleri arttı Instagram’dan Takip Edin

Beyin fonksiyonları havanın kararmasından gecenin ilerleyen saatlerine kadar daha iyi çalışır. 🧠 #sağlık #alzheimer #uyku #demans #nöroloji #nörolog #nörolojiuzmanı #oğuzhanonultan #uykubozuklukları #migren #başağrısı #enuzungece #21aralıkenuzungece #21aralık

1 sene önce

İŞİTME KAYBI BUNAMAYI TETİKLİYOR İşitme kaybı sadece kulağı değil kişinin hayatını da etkileyen bir hastalık. Hastalar yaş aldıkça demansa da yakalanabiliyor. Konuyla ilgili dikkat çekici bir araştırma var. Detayları 24 TV Muhabiri Melis Bakangöz ile paylaştım. @mlsbkngz #sağlık #alzheimer #uyku #demans #nöroloji #nörolog #nörolojiuzmanı #oğuzhanonultan #uykubozuklukları #migren #başağrısı #işitme

1 sene önce

Neslihan Sipahi’nin Ekotürk’te sunduğu 360 Derece Diyabet Programına konuk oldum. İzleyebilirsiniz! #sağlık #alzheimer #uyku #demans #nöroloji #nörolog #nörolojiuzmanı #oğuzhanonultan #uykubozuklukları #migren #başağrısı

1 sene önce

En büyük sevgi, insanlık sevgisidir. #dünyainsanhaklarıgünü #sağlık #alzheimer #uyku #demans #nöroloji #nörolog #nörolojiuzmanı #oğuzhanonultan #uykubozuklukları #migren #başağrısı

1 sene önce

Neslihan Sipahi’nin Ekotürk’te sunduğu 360 Derece Diyabet Programına konuk oldum. Cumartesi saat 11.00’da! Kaçırmayın! #sağlık #alzheimer #uyku #demans #nöroloji #nörolog #nörolojiuzmanı #oğuzhanonultan #uykubozuklukları #migren #başağrısı @neslihan__sipahi

1 sene önce

Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesi ve Dünya Kadın Hakları Günü Kutlu Olsun! #kadınhakları #seçmeveseçilmehakkı5aralık1934🇹🇷 #sağlık #alzheimer #uyku #demans #nöroloji #nörolog #nörolojiuzmanı #oğuzhanonultan #uykubozuklukları #migren #başağrısı

1 sene önce

Sevgi varsa, engel yok 💐 #sağlık #alzheimer #uyku #demans #nöroloji #nörolog #nörolojiuzmanı #oğuzhanonultan #uykubozuklukları #migren #başağrısı #dünyaengellilergünü

1 sene önce

Alzheimer hakkında merak edilenleri tv100’de yayınlanan Biz Bize programında anlattım. #sağlık #alzheimer #uyku #demans #nöroloji #nörolog #nörolojiuzmanı #oğuzhanonultan #uykubozuklukları #migren #başağrısı

1 sene önce

The Journal of the American Geriatrics Society'de yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, diş sağlığı iyi olmayan ve dişlerini kaybeden kişilerin yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde Alzheimer hastalığına yakalanma olasılığı yüzde 21 daha fazla. DÜZENLİ FIRÇALAMA ÖNEMLİ Dünyanın çeşitli yerlerindeki 47 çalışmayı analiz eden ve ağız sağlığı iyi olmayan kişilerde demans gelişme olasılığının da yüzde 23 daha yüksek olduğu sonucuna varan araştırmacılar, çalışmada diş kaybının hem demans hem de bilişsel bozulma riskini önemli ölçüde artırdığını saptarken, düzenli diş fırçalamayla diş hekimi ziyaretlerinin önemini vurguladı. #sağlık #alzheimer #uyku #demans #nöroloji #nörolog #nörolojiuzmanı #oğuzhanonultan #uykubozuklukları #migren #başağrısı #dişhekimi #dişsağlığı

"
Parkinson Hastalığı | Adana Ortadoğu Hastanesi

Parkinson Hastalığı | Adana Ortadoğu Hastanesi

Parkinson Hastalığı

Beyin hücrelerinde kayıp ile seyreden bir hastalıktır. Beyinde, insan hareketlerinin kontrolünden, uyumundan ve akıcılığından sorumlu olan dopamin üreten hücrelerin bozulması ile ortaya çıkmaktadır. Daha çok erkeklerde görülen Parkinson, en sık 40-70 yaş aralığında ortaya çıkmaktadır.

Parkinson Hastalığının Nedenleri Nelerdir?

Parkinson hastalığı, beyinde dopamin üreten bölgedeki hücre kaybı sonrası ortaya çıkar. Buna genetik faktörlerin yanı sıra zirai ilaçlar gibi bazı kimyasallar da neden olabilmektedir.

Parkinson Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

Hastada hareket kaybıyla birlikte yorgunluk, depresyon, anksiyete, bilişsel fonksiyonlarda azalma, davranış bozuklukları, görme sorunları, kilo kaybı, uyku anormallikleri ve ağrı gibi şikâyetlerle ortaya çıkmaktadır.

Klasik anlamda belirtileri ise titreme, katılık, hareketlerde yavaşlama, ayakta duruş bozukluğudur. Yavaş yavaş ortaya çıkıp etkili olan bu hastalık kademeli oralar ilerler.

Parkinson Hastalığı Günlük Yaşamı Nasıl Etkiler? Titreme, El Titremesi

Başparmağı kontrolsüz hareket eder, çene ve dudaklarda titremeler oluşur. Bunlara bacak kaslarındaki seğirmeler de eşlik edebilmektedir. Parkinson hastalığındaki titreme eller istirahat halindeyken etkili olur. Stres, kahve veya ilaç tüketimi sonrası gelişen titremeler tremor hastalığından kaynaklanır ve Parkinson ile karıştırılmamalıdır.

Hareketlerde Yavaşlama

Hasta, harekete başlama ve hareketi devam ettirmede zorlanır. Hastalar kısa adımlarla yürür, kaslar sertleştiği için ağrılar görülür.

Konuşmada Değişimler

Konuşma hızının artması, alçak tondan konuşma, konuşurken yüz mimiklerinde azalma ve konuşmada monotonlaşma görülür.

El Yazısının Bozulması

El yazısı kötüleşir, kelimelerde küçülmeler ve birbirine daha yakın yazılması parkinson bulgularıdır.

Bütün bu bulguların yanında kabızlık şikayetinin artması, idrara çıkmada zorluklar, ayakta duruş pozisyonundaki bozulmalar ve tansiyon düşüklüğü de belirtilerdir.

Parkinson Hastalığı Tedavisi

Belirtilerle birlikte mutlaka bir nöroloğa başvurmak gerekir. Erken tanı hastalığın ilerleyişini yavaşlatmaktadır. Nörolog, hastalığın evrelerine göre tedavi yöntemleri uygulayabilir. İlaçlarla dopamin üreten hücreler dengelenmektedir. Beyin pili ile hastalığın belirtileri düzeltilir ve yaşam kalitesi artırılır. Bütün bunların yanında yapılacak egzersizlerle de iyileşmeye katkı sağlanabilir. Egzersizler, bilişsel işlevleri ve hareket kabiliyetinin artmasına faydalı olacaktır.

Beyin Pili Nasıl Uygulanır?

Hastanın MR’ı çekildikten sonra pilin konulacağı hedef belirlenir. Hastanın beyin tomografisi çekildikten sonra MR ve tomografi sonuçları birleştirilip hedef koordinatları düzenlenir. Ardından ameliyata geçilir. İlk aşamada hasta uyutulmadan, lokal anestezi ile belirlenen koordanitlara elektrot yönlendirilir. Ameliyat esnasında hasta ile konuşularak olası olumsuz etkiler kontrol altına alınır. Beyinde bulunan hücrelerin sesleri mikroelektrod kayıt ile takip edilerek hedef teyit edilir. Daha sonra hedefe iki elektrot yerleştirilir. Ardında hasta tamemen uyutularak ikinci aşamaya geçilir. Beyne yerleştirilen elektrotlar, cilt altından uzatma kablosu yardımı ile köprücük kemiğinin altına yerleştirilen pil ele birleştirilir.

Beyin Pili Hangi Hastalıklarda Kullanılır? Titreme bozukluğu (Esansiyel tremor) Tik tedavisi Distoni Takıntı (Obsesif kompulsif bozukluk) Depresyon Epilepsi Kronik Ağrı Obezite Alzheimer İlaç bağımlılığı ve baş ağrısı gibi hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır. Parkinson Hastalığı Öldürür Mü?

Parkinson hastalığı sinsi ve etkili ilerleyen bir hastalıktır. Beyni etkilediği için ölümcül komplikasyonları vardır. Dolayısıyla ölümcül bir hastalık denilebilmektedir.

NOT: Hastalıklar ve tedavi yöntemleriyle ilgili içeriklerimiz yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Sağlığınızla ilgili tüm konularda doktorunuza veya bir sağlık kuruluşuna başvurunuz.

Nöroloji Birim Doktorları

Özel Adana Ortadoğu Hastanesi’nde görev yapan alanında uzman, deneyimli Nöroloji birim doktorlarını aşağıdan daha detaylı bir şekilde inceleyebilirsiniz.

Uzm. Dr.
Elif Nur Kıvrak Profili Görüntüle Diğer Nöroloji Hastalıkları

Özel Adana Ortadoğu Hastanesi Nöroloji Birimi’nde hizmet verilen diğer hastalıklara aşağıdan ulaşabilirsiniz.

"
Parkinson hastalığı

Parkinson hastalığı

Parkinson hastalığını anlamak

Parkinson hastalığı, normalde dopamin nörotransmitterini üreten nöronların kademeli olarak kaybı ile karakterize, hareket kontrolü ve hareketle ilgili olmayan semptomlara yol açan ilerleyici bir durumdur.

Parkinson Hastalığına Genel Bakış

Parkinson hastalığı, en çok 60 yaşın üzerindeki kişileri etkileyen uzun süreli ve ilerleyici bir beyin hastalığıdır. 1 Parkinson hastalığı olan kişiler vücut hareketlerini kontrol etmekte zorlanırlar ve durum ilerledikçe semptomlar kötüleşir. Nihayetinde, Parkinson hastalığı bireyin günlük yaşam durumlarında işlev görme yeteneğini bozar.

Parkinson hastalığının semptomları, beyindeki hareket kontrolü yanı sıra duygu durum, uyku ve düşünce gibi diğer alanları etkileyen nöronların kaybından kaynaklanır. Nöron kaybının kesin nedeni hala bilinmemektedir, ancak genetik, çevresel ve yaşlanma faktörlerinin bir kombinasyonunu içerdiğine inanılmaktadır. 2

Parkinson Hastalığı Hakkında Gerçekler

Parkinson hastalığı, Lundbeck'in odak hastalık alanlarından biridir ve ağırlıklı olarak motor semptomların (istirahat tremoru, sertlik, bradikinezi ve postural instabilite) varlığı ile karakterize kronik ilerleyici bir nörodejeneratif bozukluktur. Ayrıca motor olmayan semptomların çeşitliliği ile ilişkilidir. 1 Motor semptomlar, beyindeki dopamin üreten hücrelerin dejenerasyonundan kaynaklanır. 2

ABD'de Parkinson hastalığı yaygınlığı 2040 yılına kadar iki katına çıkacaktır (2010 yılına kıyasla) 5

Belirtiler

Parkinson hastalığı ilerleyici bir hastalıktır ve zamanla yeni semptomlar ortaya çıkar ve mevcut semptomlar yavaş yavaş daha şiddetli hale gelir. Bununla birlikte, ölümcül bir hastalık değildir - insanlar tanı sonrası 15 ila 25 yıl yaşayabilir - bu da onu uzun süreli (kronik) bir durum haline getirir. 3


Parkinson hastalığının semptomları motor ve motor dışı semptomlar ve komplikasyonlar olarak kategorize edilebilir.


Motor semptomlar - Parkinson hastalığının klasik semptomları - 'motor' (harekete bağlı) semptomlar - titreme, hareket yavaşlığı, kas sertliği ve denge problemlerini içerir.

Tüm bu semptomlar hastalık yüküne önemli ölçüde katkıda bulunur.

~ 6 milyon hasta

Dünya çapında Parkinson hastalığından etkilendiği tahmin edillen hasta sayısı.

%1

Parkinson hastalığının etkilediği 60 yaş üstü nüfusun oranı. 6

Epidemiyoloji ve doğurduğu sonuçlar

Parkinson hastalığı en yaygın nörolojik (sinir hücresi) hastalıklarından biridir. Dünya çapında yaklaşık 6 milyon erkek ve kadını etkilemiştir. 7 Parkinson hastalığının ABD'deki yaygınlığı 2040 yılında (2010'a kıyasla) iki katına çıkacaktır. 8

Parkinson hastalığı genellikle 50'li yaşlarının sonunda ve 60'lı yaşlarının başındaki kişilerde gelişir, 1 Hastalığın nadir formları 40 yaşından önce gelişebilir.960 yaş ve üstü nüfusun %1'i Parkinson hastalığından muzdariptir.10

Parkinson hastalığı gelişme riski yaşla birlikte arttığı için, artık daha fazla insanın daha uzun yaşlara kadar yaşadığı için, Parkinson hastalığı olan toplam insan sayısının da arttığı anlamına gelmektedir. 11

Parkinson Hastalığı Hakkında Gerçekler

Parkinson hastalığı insanlarda genellikle 50'li yaşlarının sonlarında ve 60'lı yılların başlarında gelişir.4

Parkinson hastalığı ikinci en sık görülen nöro-dejeneratif hastalıktır. 3

Tanı ve bakım

Parkinson hastalığı, tıbbi öykü, klinik muayene ve tedaviye yanıt kullanılarak teşhis edilir, kesin bir tanı sağlayan güvenilir bir biyokimyasal, görüntüleme veya genetik test yoktur. 12,13 Ayrıca, hastalığın semptomlarını ve şiddetini tanımlamak için kullanılabilecek çok sayıda değerlendirme ölçeği vardır.

Şu anda, Parkinson hastalığının tedavisi yoktur, ancak semptomlar için tedaviler mevcuttur ve araştırmalar devam etmektedir. Mevcut Parkinson tedavileri ilerlemeyi durduramasa da, semptomları geçici olarak kontrol edebilir ve rahatlatabilir ve Parkinson hastaları ve bakım verenler için yaşam kalitesini iyileştirebilirler.


Parkinson hastalığının tedavisi normalde ilaç tedavisini ve bazı durumlarda cerrahiyi içerir. Buna ek olarak, fiziksel egzersiz, diyet, tamamlayıcı terapiler, duygusal destek ve güçlü ilişkiler önemli roller oynar. Hayattaki yeni durumla ilgili Parkinson hastalığını anlamak ve yeni hedefleri ve zorlukları kabul etmeyi öğrenmek, hastalığın pratikteki yönetimi kadar önemlidir.

Kendilerinin veya sevdiklerinin Parkinson hastalığı semptomları yaşadığından endişe duyan insanlar yardım ve tavsiye için doktorlarına başvurmalıdır.

Referanslar Weintraub D, Comella CL, Horn S. Parkinson's disease-Part 1: Pathophysiology, symptoms, burden, diagnosis, and assessment. Am J Manag Care. 2008, 14(2 Suppl):S40-8. Schapira AHV The management of Parkinson’s disease - what is new? Eur J Neurol 2011,18(Suppl 1):1-2. Poewe W, Mahlknecht The clinical progression of Parkinson's disease. Park and Rel Dis 2009,15(Suppl 4):S28-S32. Chaudhuri KR, Ondo W. Handbook of Movement Disorders. London: Current Medicine Group, 2009. Goldman JG, Postuma R. Premotor and nonmotor features of Parkinson’s disease. Curr Opin Neurol 2014, 27 (4): 434441. Kalia LV, Lang AE. Parkinson’s disease. Lancet 2015, 386 (9996): 896–912. The Global Burden of Disease Study 2016, Lancet.com. 2017. Available at https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(17)32154-2/fulltext. Accessed May 2018. Kowal SL, Dall TM, Chakrabarti R, et al. The current and projected economic burden of Parkinson’s disease in the United States. Mov Disord 2013, 28 (3): 311_318. de Lau LML, Breteler Monique MB. Epidemiology of Parkinson's disease. Lancet Neurology, 2006,5(6):525-535. Tysnes & Storstein. Epidemiology of Parkinson's disease. J Neural Transm 2017,124:901905. Dorsey ER, Constantinescu R, Thompson JP, Biglan KM, Holloway RG, Kieburtz K, Marshall FJ, Ravina BM, Schifitto G, Siderowf A, Tanner CM. Projected number of people with Parkinson disease in the most populous nations, 2005 through 2030 Neurology 2007,68(5):384-386. Jankovic J. Parkinson’s disease: clinical features and diagnosis. J Neurol Neurosurg Psychiatry 2008, 79: 368–376.13. Williams DR, Litvan I. Parkinsonian syndromes. Continuum (Minneap Minn) 2013, 19 (5): 1189–1212.
Gerçek Kutusu Referansları World Health Organization. Neurological Disorders: Public Health Challenges. 2006. (http://www.who.int/mental_health/publications/neurological_disorders_ph_challenges/en/) Schapira AHV The management of Parkinson’s disease - what is new? Eur J Neurol 2011,18(Suppl 1):12. GBD 2017 Disease and Injury Incidence and Prevalence Collaborators. Global, regional, and national incidence, prevalence, and years lived with disability for 354 diseases and injuries for 195 countries and territories, 1990–2017: a systematic analysis for the Global Burden of Disease Study 2017. Lancet 2018, 392 (10159): 1789–1858
Weintraub D, Comella CL, Horn S. Parkinson's disease-Part 1: Pathophysiology, symptoms, burden, diagnosis, and assessment. Am J Manag Care. 2008, 14(2 Suppl):S40-8. Kowal SL, Dall TM, Chakrabarti R, et al. The current and projected economic burden of Parkinson’s disease in the United States. Mov Disord 2013, 28 (3): 311–318. Tysnes & Storstein. Epidemiology of Parkinson's disease. J Neural Transm 2017,124:901-905.
Parkinson hastalığı nedir? Belirtileri nelerdir? Egepol Hastaneleri

Parkinson hastalığı nedir? Belirtileri nelerdir? Egepol Hastaneleri

Parkinson hastalığı nedir? Belirtileri nelerdir?

Parkinson, beyindeki dopamin hücrelerinin hasara uğraması ve yok olmasıyla gelişen ve yavaş ilerleyen nörolojik bir hastalıktır. Ayrıca Parkinson hastalığına benzeyen ancak, bazı belirtileri ve gidişatı farklı olan parkinsonizm hastalıkları da vardır.

Parkinson hastalığı kimlerde görülür?

Parkinson hastalığı, 60 yaş üzerindeki her 100 kişiden birinde görülür. Yaşlılarda alzheimer’dan sonra en sık görülen hastalıktır. Olguların %5-10’u ise kalıtsaldır. Kalıtsal parkinson hastalığı çok daha erken yaşlarda görülebilir.

Parkinson hastalığı belirtileri nelerdir?

Titreme, hareket etmede ve yürümede yavaşlama, öne eğilerek yürüme, yürürken kolların sallanmaması, el yazısında küçülme, kısık sesle konuşma Parkinson hastalığının en sık görülen belirtileridir. Gözle görülebilen bu belirtiler ortaya çıkmadan önce kabızlık, koku duyusunda azalma, depresyon ve uyku bozuklukları da görülebilir. Ayrıca huzursuzluk, unutkanlık, hayal görme, aşırı terleme, ayağa kalktığında tansiyon düşmesi gibi hastadan hastaya değişebilen bulgulara da rastlanmaktadır.

Parkinson hastalığı tanı yöntemleri nelerdir?

Parkinson hastalığının tanısı sadece hekimin hastayla yapacağı mülakat ve muayeneyle konulabilir. Tanının konulmasını sağlayan herhangi bir görüntüleme yöntemi ya da laboratuvar tetkiki bulunmamaktadır. Ancak diğer parkinsonizm nedenlerini dışlamak için görüntüleme yapmak gereklidir.

Parkinson hastalığı tedavi yöntemleri nelerdir?

Erken dönemlerde ağızdan alınan ilaçlarla tedavi edilir. İleri evrelerde ise cerrahi, enjeksiyon ya da sıvı L-Dopa tedavileriyle hastalığın belirtileri büyük oranda azaltılarak yaşam kalitesi artırılabilir.

Prof. Dr. Sibel ALTINAYAR

Egepol Hastanesi, İzmir’de tercih edilen, güvenilir ve saygın sağlık kurumlarındandır. Profesyonel kadrosu ve modern medikal ekipmanlarıyla hastalarına güvenilir tedavi seçenekleri sunar. Hasta bakımı ve takibinde de ön plana çıkan Egepol hastanesi, hasta odaklı yaklaşımı ve etik değerlere bağlılığı ile de tanınmaktadır. Sağlık sorunlarınıza çözüm bulmak ve uzman bir bakım almak için Egepol Hastanesi her zaman yanınızda. Size en iyi sağlık hizmetini sunmak için buradayız.

"
Parkinson Hastalığında Erken Teşhisin Önemi

Parkinson Hastalığında Erken Teşhisin Önemi

Parkinson Hastalığında Erken Teşhisin Önemi

Dünyada 10 milyon, Türkiye’de ise 150 bin civarında Parkinson hastası olduğu düşünülüyor. Parkinson hastalığı sıklığı yaş ile birlikte arttığından yaşlı nüfusun fazla olduğu ülkelerde görülme oranı da yükseliyor.

Ülkemizde her yıl yaklaşık 10 bin yeni teşhis konulduğunu tahmin etmekteyiz. Toplumumuz, hızla yaşlanan toplumlar arasında sayılmaktadır. Artan yaşlı nüfusa bağlı olarak önümüzdeki yıllarda Türkiye’de Parkinson hastalığında da bir artış yaşanacağını bekleyebiliriz. Parkinson hastalığı, var olan tedavilerle semptomların iyileştirilebildiği ve hastanın yaşamını daha az engeller hale getirilebildiği tek nörodejeneratif hastalıktır. Parkinson’da erken tedavinin hastalığın ilerlemesini geciktirmeye yardımcı olduğu ve kaliteli yaşam süresini uzattığı yönünde bilgiler mevcuttur. Bu nedenle toplumsal farkındalık ve bilinçlenme yaratmak için 11 Nisan tüm dünyada “Dünya Parkinson Hastalığı Günü” ilan edilmişti.Ekol Hastanesi Nöroloji Kliniği olarak biz de hastalığın toplumda bilinirliğini artırmaya, doğru tanınmasını ve bu hastalık ile ilgili bilinçlenmesini sağlamaya çalışıyoruz.

PARKİNSON NEDİR?

Parkinson, ilk kez İngiliz Doktor James Parkinson tarafından 1817 yılında titrek felç olarak tanımlanmıştır. Beynimizde hareketlerimizi kontrol eden ve bundan sorumlu olan hücreler bulunur. Bu hücrelerden kimyasal maddeler salgılanır, bunlardan birisi de dopamindir. Dopamin beyne gelen bilgileri bir sinir hücresinden diğerine aktarır, böylece vücut dengesi sağlanmış olur. Fakat bu hücrelerin bir kısmı hasar gördüğünde ya da azaldığında dopamin salgılanamaz, azalmış dopamin sonucu vücutta titreme ve yavaş hareket etme gelişir. Vücudun dengesinin bozulmasıyla ortaya çıkan bu hastalığa, parkinson hastalığı denir.

Parkinson, yavaş ve sinsi seyreden bir hastalıktır. Hastalık sürekli ilerler, felce veya ölüme neden olmaz. Başlangıcında tek taraflı belirtiler görülürken, daha sonra bu bütün vücuda yayılır. Belirtilerin şiddeti her hastada farklıdır. Hastalık genelde 50 yaşından sonra görülür ve erkeklerde görülme sıklığı daha fazladır.

Parkinson’da risk grupları şunlardır:

• Geçirilmiş beyin enfeksiyonları,

• Kandaki kırmızı hücrelerin aşırı yükselmesi,

Parkinson hastalığında belirtilerin şiddeti her hastada farklıdır. Hastalık genelde 50 yaşından sonra görülür ve erkeklerde görülme sıklığı daha fazladır.

Dikkat edilmesi gereken Parkinson belirtileri şunlardır:

• Yüz ifadesinin değişmesi (sabit bakma, gözleri kırpmama)

• Yürürken bir kolun savrulmaması

• Vücut duruşunda bükülme (kambur duruş)

• Omuzda donma ve ağrı

• Bir bacağın aksaması veya sürüklenmesi

• Boyunda veya uzuvlarda uyuşma, karıncalanma, ağrı veya rahatsızlık

• Seste kısılma • İçten titreme hissi

• İstirahat anında elde, bacaklarda ve çenede titreme

• Göz kırpma sayısında azalma

• Hareketin ve konuşma hızının yavaşlaması

• Yazının okunaksız ve küçük olması

PARKİNSON GÜNLÜK YAŞAMI NASIL ETKILER?

Tedavi edilmezse gençlerde Parkinson belirtileriyle başa çıkmak güçleşir. Çünkü gençler yaşlılara göre belirtilerle daha uzun süre yaşamak zorunda kalacaktır. Çalışma yaşındaki hastalarda belirtiler ilerledikçe bilgisayar ve makineleri kullanmak, araba sürmek gibi aktiviteler zorlaşacak, hayat kalitesi de düşecektir.

PARKİNSONDA ERKEN TEDAVİNİN ÖNEMİ

Parkinson’u iyileştirmek mümkün değildir, ancak belirtilerini hafifletme konusunda etkili olan çeşitli tedaviler mevcuttur. Bu nedenle belirtiler ve erken tedavi hakkında bilinçlendirme son derece önemlidir. Erken tedavi ile hastalığın ilerlemesi yavaşladığından, hastalar iyi bir yaşam kalitesini daha uzun süre koruyabilir. Erken tedavi, ancak erken teşhis sayesinde mümkündür. Bu nedenle Parkinson’un ilk belirtilerinin farkında olmak ve mümkün olan en kısa sürede doktora başvurmak son derece önemlidir. Parkinson’da erken tedavinin hastalığın ilerlemesini geciktirmeye yardımcı olduğu ve kaliteli yaşam süresini uzattığı ispatlanmıştır. Bu sebeple Parkinson hastalığı hakkında toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla 11 Nisan Dünya Parkinson Günü olarak kutlanmaktadır.

Ekol Hastanesi Nöroloji Kliniği olarak biz de hastalığın toplumda bilinirliğini artırmaya, doğru tanınmasını ve bu hastalık ile ilgili bilinçlenmesini sağlamaya çalışıyoruz.

TIBBİ BİRİMLER KULAK BURUN BOĞAZ GENEL CERRAHİ ESTETİK VE PLASTİK CERRAHİ OBEZİTE CERRAHİSİ GÖZ KLİNİĞİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ KLİNİĞİ SAÇ EKİMİ BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ DAHİLİYE (İÇ HASTALIKLARI) KLİNİĞİ GÖĞÜS HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLİNİĞİ KARDİYOLOJİ GASTROENTEROLOJİ ÜROLOJİ NÖROLOJİ KALP VE DAMAR CERRAHİSİ DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ENFEKSİYON HASTALIKLARI VE MİKROBİYOLOJİ BESLENME VE DİYET PSİKİYATRİ KLİNİĞİ GİRİŞİMSEL RADYOLOJİ RADYOLOJİ ANESTEZİ CHECK-UP BİRİMİ BİYOKİMYA ONKOLOJİ KLİNİĞİ ACİL ODYOLOJİ "
Parkinson Hastalığı Nedir? Belirtileri ve Tanı Yöntemleri

Parkinson Hastalığı Nedir? Belirtileri ve Tanı Yöntemleri

Parkinson Hastalığı Nedir? Belirtileri ve Tanı Yöntemleri

Parkinson hastalığı, merkezi sinir sistemindeki bir bozukluktan kaynaklanan ve genellikle ilerleyen bir nörolojik durumdur. Bu hastalık, genellikle yaşlılık döneminde ortaya çıkar, ancak genç yaşlarda da görülebilir. Parkinson, beyinde dopamin üreten hücrelerin hasar görmesi veya ölmesi sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Dopamin, hareket kontrolü ve koordinasyonu düzenleyen bir nörotransmitterdir.

Parkinson Hastalığının Belirtileri

Parkinson hastalığının belirtileri, kişiden kişiye değişebilir ve genellikle yavaşça ortaya çıkar. En yaygın belirtiler şunlardır:

1. Titreme

Parkinson hastalığının en tanıdık belirtilerinden biri, genellikle istirahat halinde olan ellerde başlayan ritmik titremelerdir.

2. Kas Sertliği

Kas sertliği, kaslarda sıkılık veya gerilme hissi olarak ortaya çıkar. Özellikle boyun, omuzlar ve kalça bölgelerinde görülebilir.

3. Hareket Yavaşlığı

Parkinson hastalarında hareketler yavaşlar, günlük aktivitelerde sorunlar yaşanabilir. Yürüme ve basit görevleri yerine getirme yeteneğinde azalma görülebilir.

4. Denge Problemleri

Denge kaybı ve sık düşmeler, Parkinson hastalarının karşılaşabileceği diğer sorunlardır.

5. Yazı Becerilerinde Azalma

Parkinson hastalığı ilerledikçe, yazı becerilerinde azalma olabilir. Küçük yazı, kelimeler arasında uzun boşluklar veya yazının genel anlaşılabilirliğinde zorluklar yaşanabilir.

Parkinson Hastalığının Tanı Yöntemleri

Parkinson hastalığının tanısı genellikle bir nörolog tarafından konulur. Tanı süreci şu adımları içerebilir:

1. Hasta Geçmişi ve Fizik Muayene

Hastanın şikayetleri, tıbbi geçmişi ve genel sağlık durumu değerlendirilir. Fizik muayene sırasında belirtiler gözlemlenir.

2. Blok Testi

Parkinson belirtilerini değerlendirmek için yapılan bir testtir. Hasta, belirli hareketleri tekrar etme veya sürdürme yeteneğini gösterir.

3. Görüntüleme Testleri

Beyin görüntüleme yöntemleri, özellikle manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi yöntemler kullanılarak, beyin yapısını detaylı olarak gösterir.

4. Kan Testleri

Kan testleri, diğer hastalıkların dışlanmasına yardımcı olabilir ve bazı özel durumlar için risk faktörlerini belirleyebilir.

Parkinson hastalığının kesin bir tedavisi olmasa da, belirtileri yönetmek için ilaçlar, fizik tedavi ve cerrahi müdahale gibi çeşitli tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Tedavi planı, hastanın belirtilerine ve sağlık durumuna bağlı olarak belirlenir.

Unutulmaması gereken önemli bir nokta, Parkinson hastalığının her bireyde farklı seyredebileceğidir. Bu nedenle, kişiye özel bir tedavi planı oluşturmak için bir doktora başvurmanız önemlidir.

Yaşam Tarzı ve Destekleyici Tedaviler

Parkinson hastalığıyla başa çıkmak için sadece ilaçlar yeterli değildir. Yaşam tarzı değişiklikleri ve destekleyici tedaviler, hastaların yaşam kalitesini artırabilir. İşte bu konuda dikkate alınması gereken bazı faktörler:

1. Egzersiz

Fiziksel aktivite, Parkinson hastalığı olan bireyler için son derece önemlidir. Düzenli egzersizler, kas gücünü artırabilir, esnekliği koruyabilir ve dengeyi iyileştirebilir. Yürüyüş, yüzme ve yoga gibi aktiviteler önerilebilir.

2. Fizik Tedavi

Fizik tedavi, hastanın hareket yeteneklerini geliştirmek ve kas sertliği ile başa çıkmak için kullanılır. Uzman fizyoterapistler tarafından yönlendirilen egzersiz programları, hastaların günlük yaşam aktivitelerini daha rahat bir şekilde gerçekleştirmelerine yardımcı olabilir.

3. Konuşma Terapisi

Parkinson hastalığı ilerledikçe, konuşma ve yutma güçlükleri ortaya çıkabilir. Konuşma terapistleri, bu tür sorunları yönetmek ve iletişim becerilerini güçlendirmek için destek sağlayabilir.

4. Diyet ve Beslenme

Sağlıklı bir diyet, Parkinson hastalığı yönetiminde önemli bir rol oynayabilir. Antioksidanlarla zenginleştirilmiş, lifli gıdalar tüketmek ve yeterli miktarda sıvı almak, genel sağlığı destekleyebilir.

5. Psikolojik Destek

Parkinson hastalığıyla başa çıkmak, sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal bir süreçtir. Hastaların ve ailelerinin psikolojik destek alması, hastalıkla başa çıkma becerilerini geliştirebilir.

Parkinson hastalığı, bireyin yaşamını önemli ölçüde etkileyebilen bir durumdur. Ancak doğru tedavi ve destekle, belirtileri yönetmek ve yaşam kalitesini artırmak mümkündür. Hasta bireylerin ve ailelerinin, sağlık profesyonelleriyle işbirliği yaparak bireye özel bir tedavi planı oluşturmaları önemlidir. Ayrıca, yaşam tarzı değişiklikleri ve destekleyici tedavilerle birlikte, bireyin sosyal ve duygusal ihtiyaçlarının da karşılanması gerekmektedir.

Unutmayın ki, her bireyin Parkinson hastalığı deneyimi farklıdır ve tedavi planı kişiselleştirilmelidir.

Eğer siz veya sevdiklerinizde Parkinson belirtileri fark ediyorsanız, geç kalınmadan bir doktor ile görüşmek önemlidir. Erken tanı ve uygun tedavi ile belirtilerin kontrol altına alınması mümkündür.

Parkinson hastalığıyla yaşayan bireylerin ve ailelerinin güçlü destek sistemlerine sahip olmaları da önemlidir. Topluluk destek gruplarına katılmak, bilgi ve deneyim paylaşımında bulunmak, duygusal destek sağlamak açısından faydalı olabilir.

Unutmayın ki, bilgi sahibi olmak ve etkili bir tedavi planı oluşturmak, Parkinson hastalığıyla başa çıkmanın önemli adımlarından biridir.

Tüm web sitesi ve paylaşımlarımız bilgilendirme amaçlıdır!
Detaylı bilgi için doktorunuza başvurunuz..

"
9 Soruda Parkinson Hastalığı - Gaziosmanpaşa Hastanesi

9 Soruda Parkinson Hastalığı - Gaziosmanpaşa Hastanesi

9 soruda Parkinson Hastalığı

Parkinson hastalığı günümüzde ileri yaşlarda en sık görülen hastalıklar arasında yer almaya başlamıştır. Hareketlerde yavaşlama ve titreme ile başlayan, tedavi edilmediği takdirde zaman içerisinde kişileri yatağa bağımlı hale getirebilen parkinson hastalığı, asıl olarak beyinde bulunan hücrelerin birbirleriyle iletişime geçmesini sağlayan 'dopamin' üretici hücrelerin bozulmaya uğramasından kaynaklanmaktadır.

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Nöroloji bölümünden, Doç. Dr. Ülkü Figen Demir ‘Parkinson Hastalığı hakkında hastaların merak ettiği soruları’ cevapladı.

Parkinson hastalığı nedir?

Nörolojıde hareket bozuklukları olarak isimlendirilen geniş bir yelpaze altında incelenen bir hastalıktır. Yaklaşık 200 yıl önce tanımlanmıştır. Beyinde dopamin denilen bir maddenın eksikliğnden kaynaklanır. Dopamin, hareketlerimizi akıcı, kolay ahenk içinde uyumlu ve otomatik bir şekilde yapmamızı sağlayan bir maddedir. Dolayısıyla eksikliğinde temel olarak bu alanlarda sorun yaşanır.

Parkinson hastalığı hangi yaşlarda görülür?

40-75 yaşları arasında, sıklıkla da 60 yaş üzerinde başlar. Genel itibariyle yaşlılık hastalığıdır. Ancak tüm Parkinson hastalarının %5 kadarı 20-40 yaşları arasında başlar. Bu durumda genç başlangıçlı Parkinson hastalığından bahsedilir.

Parkinson hastalığının görülme sıklığı nedir?

Dünyanın her yerinde her türlü sosyoekonomik koşulda görülebilen bir hastalıktır. Erkekelerde kadınlara oranla biraz daha fazla görülüyor. Yapılan çalışmalarda değişik ülkelerden farklı oranlar görmekteyiz. Ancak ortalama olarak 65 yaş üstünde her 100 kişiden 1’inin Parkinson hastası olduğu kabul edilmektedir

Parkinson hastalığının oluşma nedeni nedir?

Parkinson hastalığı bahsettiğimiz gibi beyinde dopamin denen maddeyi üreten hücrelerde kayıp nedeniyle ortaya çıkar. Fakat hala bu hücrelerin neden hasara uğradığı ile ilgili elimizde kesin bir bilgi yok. Bazı tarım ve bitki ilaçlarına maruz kalmanın hastalığın ortaya çıkmasına katkıda bulunabileceği ileri sürülmüştür ancak hala elimizde kesin bir kanıt yoktur. Öte yandan ailede bir ebeveyn veya kardeşte Parkinson hastalığı varlığı o kişide Parkinson hastalığı gelişme riskini yaklaşık 2 kat arttırmaktadır. Kalıtsal özellikteki Parkinson hastalığı daha çok genç yaşlarda başlama eğilimindedir. Karı kocanın ikisinde de Parkinson hastalığı %2 den daha az sıklıkta olması hastalığın bulaşıcı olmadığını ve beslenmeye ait unsurların da tamamen suçlanamayacağını düşündürüyor. Sonuç olarak günümüzde genetik yatkınlık zemininde çevresel faktörlerin rol oynadığı çoğul nedene bağlı bir hastalık olarak değerlendirilmektedir.

Parkinson hastalığı nasıl başlar?

Hastalık genellikle sinsi başlar. Çoğunlukla hastalar yakınmalarının tam olarak ne zaman başladığını söyleyemez. Hastaların hemen tümünde belirtiler tek bir beden yarısında başlar zamanla daha hafif olmakla birlikte karşı beden yarısında ortaya çıkar. Fakat hastalık seyri boyunca bu asimetrik seyir kendini korur.

Parkinson hastalığının belirtileri nelerdir?

Temel olarak 4 belirti vardır. Titreme, uzuvların katılığı, hareketlerde yavaşlama ve duruş ve denge bozukluğudur. Bunları tek tek ele alacak olursak,

Titreme: Parkinson hastalarının en sık hekime başvurma nedenidir. Hastaların %80’inde vardır. Tipik olarak istirahat halinde iken veya belli bir pozisyonu muhafaza ederken ortaya çıkar. Kaba bir titremedir. Genellikle elde başlar ve bozuk para sayma hareketine veya ufak bir taşı baş ve işaret parmağı arasında yuvarlama hareketine benzer. Ayakta ortaya çıktığında pedala basıp kaldırma hareketine benzer. Titreme stres veya zihinsel faaliyet ile artar ve uykuda kaybolur.

Kaslarda sertlik: genellikle hekimin muayene bulgusu olmakla birlikte çok şiddetli ise hasta tarafından fark edilebilir. Hastalar bazen bu kas sertliğini yorgunluk, ağrı, kramp batma hissi şeklinde algılayabilir.

Hareketlerde yavaşlama: en çok özürlülük yaratan durum diyebiliriz. Hareketlerin büyüklüğü ve ardı sıra tekrarı azalmıştır. İstemli hareketler dışında yürürken kolların sallanması ve göz kırpma gibi otomatik hareketlerde azalır. Mimikleri oluşturan kas hareketlerinin de azalması sonucu donuk bir yüz ifadesi oluşur. Yazarken gittikçe harfler küçülür ek olarak titremede varsa okunmaz hale gelir.

Duruş ve denge bozuklukları: Parkinson hastalarında duruş ve dengeyi koruma yeteneği zamanla bozulabilir. Birçok Parkinson hastası öne doğru hafifçe eğik durma eğilimindedir. Duruştaki diğer bir özellik hastanın yürürken ya da ayakta dururken bir veya her iki kolunu dirsekten ve bacaklarını dizlerden ve kalçadan bükme eğilimidir. Duruş bozukluğu zamanla ayakta dururken, yürürken ve dönüş yaparken veya sandalyeden kalkarken ve ileri doğru uzanırken emniyetsiz hissetmeye, denge kaybına ve düşmelere yol açabilir.

Yürüme bozukluğu, yürürken kilitlenme ve düşmeler: Normal yürüyüş sırasında adım atma, kolları sallama doğal bir şekilde hızlı, içgüdüsel ve otomatik olarak yapılır. Parkinson hastalığının özellikle erken dönemlerinde birçok hastanın yürümesi normaldir ve yıllarca normal kalabilir. Zamanla hastalık için tipik olan küçük adımlarla yürüme hali dikkati çeker. İleri evrede olan ve yürümelerinin belirgin biçimde bozulduğu hastalar ayaklarının ucunu yerden kaldıramazlar ve bir veya her iki ayağı sürüyerek yürümeye başlarlar. Yürürken otomatik olarak yapılan kol sallama hareketi azalır ve zamanla kaybolur. Dönüşler yavaşlamıştır ve çok sayıda minik adımla vücut tek bir bütün halinde döner. Yürüme bozukluğu olan hastalar bazen düzgün biçimde yürürken aniden ayakları yere yapışmış gibi kalakalırlar ve “kilitlenme” olarak tanımlanan durum ortaya çıkar

Başka belirtiler var mıdır?

Parkinson hastalığında görülen diğer belirtiler arasında, konuşma bozukluğu, yorgunluk, sıkıntı hissi, ruhsal çöküntü hali, uzuv ağrıları, salya akması, kabızlık, mide boşalmasının gecikmesi, uyku ve cinsel işlev bozuklukları, ciltte yağlanma, terleme artışı, koku alma duyusunun azalması, sık idrara çıkma, tansiyon düşmesi, uyku bozukluğu, huzursuz bacak sendromu, unutkanlık ve zamanla da demans sayılabilir. Söz konusu hastalık belirtileri her Parkinson hastasında görülmediği gibi, ortaya çıktığı zaman her hastada aynı şiddette olmaz. Bazı belirtiler ise kullanılan ilaçların yan etkilerinden kaynaklanabilir.

Parkinson hastalığının tanısı nasıl konur?

Parkinson hastalığı tanısı klinik muayene verilerine dayanılarak konulur, tedaviye alınan olumlu yanıt da tanıyı doğrulayıcı kanıt oluşturur. Parkinson hastalığı tanısını kesinleştirmek üzere herhangi bir beyin görüntülemesi veya özel bir kan tahlili yapılması zorunlu değildir. Söz konusu incelemelere hastalığın ayırıcı tanısına giren diğer nedenleri dışlamak amacıyla başvurulur.

Parkinson hastalığının tedavisi var mı?

Parkinson hastalığında belirtilerin tedavisi esas olarak ilaçlarla yapılır. Seyrek olarak, ilaç tedavileriyle kontrol altına alınamayan şiddetli titreme varlığında ya da ileri evredeki hastalarda yaşam kalitesini bozan “açılma ve kapanma” dönemleri ya da ilaç dozunu artırmayı kısıtlayan istem dışı hareketlere yol açan yan etkiler söz konusu olduğunda cerrahi yöntemlere de başvurulmaktadır.

Günümüzde Parkinson hastalığındaki belirtilerden sorumlu olan dopamin hücrelerinin hasarını tamamen onaracak kesin bir tedavi henüz bulunamamış olmakla birlikte, hastalık belirtileri ilaçlarla önemli ölçüde azaltılabilmektedir. Mevcut ilaçlar beyinde eksilmiş olan dopamini yerine koyar veya onun etkisini taklit eder. Bazıları da dopaminin kimyasal yolla parçalanmasını engelleyerek etkisini artırır. İlaçların ömür boyu, düzenli olarak alınması gerekmektedir. Eğer ilaçlar hekimin tavsiyesi dışında kesilecek olursa, hastalık belirtileri er geç tekrar başlayacağı gibi, ilaçların ani kesilmesi bazen hayatı tehdit eden durumlara da yol açabilir. Tedavide kullanılan aynı çeşit ve aynı dozdaki bir ilaç bir hastada yarar sağlarken, bir diğerinde etkisiz olabilmektedir, yani Parkinson tedavisi tamamen kişiye özeldir.

İlgili içerik, yayın kurulu tarafından 19.09.2023 tarihinde yayınlanmış ve 22.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.

Parkinson Cerrahisi Nedir? | Anadolu Sağlık Merkezi

Parkinson Cerrahisi Nedir? | Anadolu Sağlık Merkezi

Parkinson Cerrahisi Nedir?

Parkinson hastalığı merkezi sinir sistemi üzerinde etkili olan ve özellikle hareket kontrolü ile ilişkili sorunlara neden olan nörodejeneratif bir hastalıktır. Bu hastalık beyinde dopamin üreten hücrelerin kaybına bağlı olarak ortaya çıkar. Titreme, kas sertliği, yavaş hareket etme ve denge sorunları gibi belirtilerle karakterizedir. Parkinson hastalığına yönelik birçok tedavi seçeneği bulunsa da bazı durumlarda cerrahi müdahale de gündeme gelebilir. Parkinson cerrahisi hastanın belirtilerini hafifletmek ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla uygulanan bir tedavi yöntemidir. Bu cerrahi müdahaleler genellikle ilaç tedavisi ve diğer geleneksel yöntemlerle başa çıkılamayan veya etkin sonuç alınamayan durumlarda düşünülmektedir. Parkinson hastalığı sinir hücrelerinin kaybına neden olur ve hareket kontrolünü etkiler. Parkinson cerrahisi genellikle motor kontrol sorunlarını hafifletmeye veya ortadan kaldırmaya odaklanır.

Parkinson Cerrahisinde Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Parkinson ilk aşamalarda genellikle ilaçlar kullanılarak kontrol altına alınmaya çalışılan bu hastalıktır. Bu hastalık ilerleyen durumlarda cerrahi müdahaleyi gerektirebilir. Parkinson cerrahisi semptomların yönetilmesinde ve hastanın yaşam kalitesini artırmada etkili olan bir dizi tedavi yöntemini içerir. Parkinson cerrahisi seçenekleri temel olarak şunlardır:

Derin Beyin Stimülasyonu (Beyin Pili): Derin Beyin Stimülasyonu, beyin pili olarak da bilinen küçük bir cihazın beyne yerleştirilerek sinir hücrelerini düzenli bir şekilde uyarılmasını sağlayan cerrahi prosedürdür. Bu cihaz genellikle göğüs bölgesine yerleştirilen bir jeneratör ve beyin içine implante edilen elektrotlardan oluşur. Bu elektrotlar belirli beyin bölgelerine elektriksel sinyaller göndererek Parkinson belirtilerini hafifletmeyi amaçlar. Beyin pili cerrahisi genellikle üç aşamada gerçekleşir. İlk aşamada cerrahlar belirli beyin bölgelerinin haritalarını oluşturur ve elektrotların yerleştirileceği optimal noktaları belirlerler. Daha sonra, jeneratör ve elektrotlar implant edilir. Cerrahi sürecin son aşamasında ise, cihazın programlanarak hastanın özel ihtiyaçlarına göre ayarlaması yapılır. Cerrahi sonrasında, hastalar genellikle belirgin bir iyileşme ve belirtilerde azalma yaşarlar. Hastaların yaşam kalitesini artırmak, ilaçlara bağlı yan etkileri azaltmak ve hareket kontrolünü iyileştirmek beyin pilinin avantajları arasında sayılabilir. Fakat her cerrahi müdahalede olduğu gibi beyin pili cerrahisi de belirli riskleri içerir. Enfeksiyon, jeneratör arızası veya elektrot yerleştirme komplikasyonları gibi riskler bu cerrahi seçeneği değerlendirirken göz önünde bulundurulmalıdır. Ablatif Cerrahi: Ablatif cerrahi hastanın beynindeki belirli bölgelere kontrollü bir şekilde hasar verilerek Parkinson belirtilerini hafifletmeyi amaçlayan bir yöntemdir. Bu cerrahi prosedür genellikle ilaç tedavisine cevap vermeyen veya ilaçların yan etkilerini tolere edemeyen hastalarda düşünülür. Cerrahlar hastanın beyin haritasını oluşturarak hedeflenen bölgeleri belirlerler. Belirlenen bölgelere lazer veya elektrot aracılığıyla enerji verilerek hücrelerin kontrolsüz aktivitesi düzenlenir. Cerrahi sonrası dönemde hastalarda genellikle belirgin bir iyileşme süreci yaşanır. Fakat bireysel farklılıklar göz önünde bulundurulmalıdır. Ablatif cerrahi belirgin şekilde belirtileri hafifletebilir, ilaçlara olan bağımlılığı azaltabilir ve hastanın yaşam kalitesini artırabilir. Fakat bu cerrahi seçeneği de riskler içermektedir. Beyin içinde yapılan müdahaleler her zaman risklidir ve olası komplikasyonlar arasında enfeksiyon ve hareket kontrolünün aşırı kaybı bulunabilir. Parkinson Cerrahisinde Tedavi Nasıl Planlanır?

Tedavi süreci hastanın genel sağlık durumu ve Parkinson belirtileri üzerinde detaylı bir değerlendirmeyi içerir. Cerrahi önerilmeden önce hastanın nörolojik durumu detaylı bir şekilde incelenir. Bu inceleme titreme, kas sertliği ve denge sorunları gibi belirtilerin şiddetini ve yaygınlığını değerlendirir. Cerrahi seçeneklerin gerekli olduğunu gösteren durumlar şunlardır:

İlaç Tedavisine Cevap Vermeme: Parkinson hastalarının birçoğu semptomları kontrol etmek için ilaç tedavisi alır. Fakat ilaçlara rağmen belirtiler kontrol altına alınamıyor olabilir. İlaç Yan Etkileri ve Tolerans: İlaçların yan etkileri bazı hastalarda tolere edilemez hale gelebilir. Hareket Kısıtlılığı ve Günlük Aktivitelerde Zorluk: Parkinson hastalığı ilerledikçe hareket kısıtlılığı artabilir ve günlük aktivitelerde zorluklar ortaya çıkabilir. Dopamin Etkinliğindeki Azalma: Parkinson hastalarında dopamin üretimi azalır. Cerrahi beyindeki belirli bölgelere müdahale ederek dopamin etkinliğini artırabilir. Fluktuasyonlar ve Diskineziler: İlaç tedavisinin yanı sıra hastalarda motor fluktuasyonlar (dalgalanmalar) ve diskineziler (istemsiz hareketler) gelişebilir. İlaç Bağımlılığının Azaltılması: Cerrahi hastanın ilaç bağımlılığını azaltabilir ve bu da ilaçların yan etkilerini minimumda tutabilir.

Cerrahi uygulamasına karar verildiğinde cerrahi seçenekler arasında yer alan ablatif ve stimülasyon yöntemleri için beyin haritası oluşturulur. Bu harita cerrahların hassas bir şekilde belirli bölgelere müdahale etmelerine olanak tanır. Uzman hekim hastanın durumuna uygun olan cerrahi seçenekleri detaylı bir şekilde açıklar. Ablatif cerrahi ve beyin pili (DBS) gibi farklı yöntemlerin avantajları ve riskleri hasta ile paylaşılır. Hastanın genel sağlık durumu, yaşam tarzı ve tercihleri temel alınarak bireyselleştirilmiş bir tedavi planı oluşturulur. Bu plan cerrahi müdahale türünü, süreci ve beklentileri içerir.

Parkinson Hastalığında Parkinson Cerrahisinin Rolü

Parkinson hastalığı sinir hücrelerindeki hasar nedeniyle ortaya çıkan bir nörodejeneratif hastalıktır. Geleneksel tedavi yöntemlerine cevap vermeyen veya yan etkilerle başa çıkamayan hastalar için Parkinson cerrahisi bir dizi önemli fayda sunabilir. Parkinson cerrahisinin hastalar için sağladığı faydalar şunlardır:

Belirtilerde Belirgin Azalma: Parkinson cerrahisi, özellikle titreme, kas sertliği ve yavaş hareket gibi hastalığın ana belirtilerini hafifletme konusunda etkili olabilir. Bu durum hastaların günlük yaşam aktivitelerini daha rahat bir şekilde gerçekleştirmelerine yardımcı olabilir. İlaç Kullanımında Azalma: Hastaların Parkinson ilaçlarına karşı tolerans gösteremediği veya ilaçların etkili olmadığı durumlarda cerrahi müdahale düşünülebilir. Parkinson cerrahisi ilaç kullanımını azaltma veya belirli durumlarda tamamen sonlandırma potansiyeli sunarak hastaların yaşam kalitesini artırabilir. Hareket Kabiliyetinde İyileşme: Parkinson cerrahisinin amacı hastaların günlük yaşam aktivitelerini daha rahat bir şekilde gerçekleştirmelerine yardımcı olmaktır. Hareket kabiliyetindeki iyileşme hastaların bağımsızlıklarını artırabilir ve yaşam standartlarını yükseltebilir. Motor Fonksiyonlarda İyileşme: Cerrahi müdahaleler hastaların motor fonksiyonlarında iyileşme sağlayabilir. Bu iyileşme hareket kısıtlılığı, dengesizlik ve koordinasyon sorunları gibi motor zorluklara karşı daha iyi bir başa çıkma becerisi kazanmaya yardımcı olabilir. Duygusal ve Psikososyal İyileşme: Belirtilerin kontrol altına alınması hastaların duygusal ve psikososyal iyileşme sağlamalarına yardımcı olabilir. Daha bağımsız olma ve günlük yaşam zorluklarıyla başa çıkma yetenekleri genel ruh halini ve yaşam memnuniyetini artırabilir. Uzun Vadeli Etkinlik: Parkinson cerrahisi uzun vadeli olarak etkinlik gösterebilir. Özellikle beyin pili uzun vadeli sonuçlarıyla belirtileri kontrol altında tutma konusunda başarılı olabilmektedir. Bu etkinlik tedavi sonuçlarının sürdürülebilirliğine katkıda bulunabilir. Yaşam Kalitesinde Artış: Parkinson cerrahisi sonrasında belirtilerin kontrol altına alınması ve ilaç kullanımında azalma, hastaların genel yaşam kalitesini artırabilir. Bu durum, sosyal etkileşimleri, günlük aktiviteleri ve ruhsal sağlığı olumlu yönde etkileyebilir. Bireysel Uyum İmkanı: Parkinson cerrahisi hastaların bireysel ihtiyaçlarına ve durumlarına uygun olarak uygulanabilir. Bu da cerrahi müdahalenin kişiselleştirilebilir bir tedavi seçeneği olduğunu gösterir.

Parkinson cerrahileri herkes için uygun olmayabilir ve riskler içerebilir. Bu nedenle cerrahi seçenekler hastanın bireysel durumu, semptom şiddeti ve genel sağlık durumu gibi faktörlere bağlı olarak uzman bir sağlık ekibi tarafından değerlendirilmelidir.

Son güncellenme tarihi: 28 Aralık 2023

Yayınlanma tarihi: 28 Aralık 2023

"
Parkinson hastalığı neden olur? Belirtileri ve tedavisi

Parkinson hastalığı neden olur? Belirtileri ve tedavisi

Parkinson: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Parkinson hastalığı erişkinlerde Alzheimer hastalığından sonra ikinci sıklıkta görülen nörodejeneratif (sinir hücre harabiyeti sonucunda gelişen) bir hastalıktır. Parkinson hastalığının görülme sıklığı 55-60 yaş üzerindeki nüfusta %1 ‘dir. Bu oran oldukça sabit olmasına karşın, yaşam süresinin uzaması dolayısıyla toplumda yaşlı nüfusunun artması Parkinson hastalarının sayısında da artışa neden olmaktadır. Parkinson olgularının % 5 ila 10’u kalıtsaldır ve genetik tipler genellikle 40 yaş öncesinde başlar.

Burada dikkat çekmek istediğim önemli bir husus var, “Parkinson yaşlılık hastalığıdır” düşüncesiyle, genç bireylerdeki hareket yavaşlığı belirtisinin gözden kaçırılmaması gerekir. Genç hastaların da tanı almaları ve tedavi ile günlük hayatlarını başkalarına bağımlı olmadan sürdürebilmeleri önemli. Parkinson hastalığının temel belirtisi hareketlerde yavaşlamadır. Buna ek olarak eklem hareketlerinde katılık, titreme erken dönemde ortaya çıkan başlıca belirtilerdir. Hastalığın ileri dönemlerinde denge bozukluğu da tabloya eklenir. Parkinson hastalığında bu motor bulgulardan başka motor dışı belirti ve bulgular da izlenir. Motor dışı belirtiler kabızlık, pozisyon değişikliği ile kan basıncının düşmesi, depresyon, anksiyete, uyku bölünmeleri, huzursuz bacak sendromudur. Hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlar ileri yaşlarda ve bilişsel bozukluğu olanlarda kabuslara ve var sanılara yol açabilir. Bu da hasta ve ailesinin yaşam kalitesini ciddi derecede bozan bir durumdur.

Genç Parkinson hastalarında özellikle erkeklerde tedavide kullanılan bazı ilaçlar dürtü kontrol bozukluğu dediğimiz aşırı para harcama, şans oyunlarına düşkünlük, cinsel davranışlarda değişiklikler, aşırı yeme gibi davranış sorunlarına yol açabilir. Tedavinin bu gibi yan etkileri hasta ve yakınları tarafından bilinirse davranış değişiklileri erken fark edilecek ve hekimle iş birliği yaparak bu sorunlar tedavinin düzenlenmesi ile ortadan kaldırılacaktır.

Parkinson hastalığının nedeni nedir? Parkinsonda erken tanının tedaviye katkısı var mı? Parkinsonun ilerlemesi durdurulabilir mi?

Parkinson hastalığı sessizce başlayan yavaş ilerleyen bir hastalıktır. Belirtiler vücudun sağ veya sol tarafından başlar, üç yıl içinde iki taraflı olur. Sonraki yıllarda denge sorunları, donma ve düşmeler ortaya çıkar. Hastalığın orta hat belirtileri denilen konuşma, yutma ve yürüyüş bozuklukları ilaç tedavisine yanıt vermez, denge kusuru şiddetli ise cerrahi de yarar sağlamaz.

Parkinson hastalığının beyin sapında özel bir grup sinir hücresinin, henüz kesin nedenini bilemediğimiz bir süreç sonucunda kaybına bağlı olarak dopamin maddesindeki eksilmeden kaynaklandığı bilinmektedir. Hücre hasarına yol açan mekanizmalar birden fazla olduğu için hastalığın kökenine yönelik tedavi bugün için mevcut değildir. Günümüzde beyinde kalan dopaminden daha fazla yararlanmayı sağlayacak ilaçlar ve dopamine benzer veya öncü maddesi olan ilaçlar kullanılmaktır.

Parkinsonun tedavisinde kullanılan yeni yöntemler var mı? Kök hücre çalışmalarında son durum nedir?

Hastalığın tedavisinde yer alan ilaçlar hastalığı durduramamaktadır, ancak belirtileri hafifleterek hastanın günlük yaşam faaliyetlerini rahat sürdürebilmesine yardım ederler. Yirmi yıl önce Parkinson hastalığı tanısı koyduğumuzda hastaya günlük işlerini görebildiği sürece ilaç başlamaz, tedaviyi ertelerdik. Günümüzde bu yaklaşım kabul görmemektedir. Çünkü hastalığın erken evresinde tedaviye başlandığında dopamin eksikliğinin beyinde oluşturacağı diğer işlev bozuklukları geciktirilebilmektedir. Bu da hastalığın daha ılımlı seyretmesini sağlamakta, hastanın yatağa bağımlı hale gelmesini önleyebilmektedir. Tedavide kullanılan bazı ilaçların birkaç yıl sonra yüz ve gövde de istemsiz hareketlere, ilaç etkisinin bittiği saatlerde de yavaşlık ve katılığın şiddetlenmesiyle hastanın “kapalı” duruma geçmesine yol açtığı iyi bilinmektedir.

Bu “açık-kapalı” dönemleri gün içinde sık yaşayan hastalar için derin beyin uyarımı ameliyatı planlanabilir. Bugün gerek ilaç gerek cerrahi tedaviler hastalık belirtilerini hafifletmeye yöneliktir, hastalığın seyrini durduramaz demiştim. Ancak gelişmiş araştırma merkezlerinde aşı ve gen tedavileri üzerinde çalışmalar yoğun bir şekilde devam etmektedir. Birkaç yıl sonra bu tedavilerden bazılarının hastalığı durdurmak üzere bizim pratiğimize de gireceğini düşünüyorum. Çok merak edilen kök hücre çalışmaları ise henüz Parkinson hastalığındaki hücre yitimini onaracak bir çözüm getirmemiştir.

Parkinson hastalarınıza egzersiz, özellikle de dans, yoga ve Tai Chi yapmaları öneriliyor. Bunların hastaların yaşam kalitesinin artırılmasına faydaları nelerdir, tedaviye ve ilerlemenin yavaşlatılmasına katkısı önemli oranlarda mıdır?

Parkinson hastalığının orta ve ileri evrelerinde yürüyüş bozuklukları, denge kusurları ortaya çıkar, bunu düşmeler izleyebilir. Denge, yürüyüş ve duruşu korumanın en iyi yolu egzersiz ve hareket etmektir. Uygun tedavilerle birlikte Parkinson hastaları uzun yıllar yaşamını sürdürebiliyor ve Parkinson hastalığının teşhis ve tedavisi ülkemizde oldukça iyi bir düzeyde bulunuyor, dünyada yaygın kullanılan yöntemler ülkemizde de SGK kapsamında gerçekleştiriliyor.

Parkinson hastalığı hareketleri yavaşlatan, kısıtlayan bir hastalıktır. Hastalık nedeniyle fiziksel aktivitelerini aza indirgeyen olgularda eklem sorunları gibi mekanik nedenler de hastanın bağımsız hareketini azaltabiliyor. Dolayısıyla Parkinson fizyoterapi ve egzersizin tamamlayıcı tedavi olarak kritik önemde olduğu bir hastalık. Bu nedenle de biz PHD olarak Parkinson Hastalığı Günü’nde etkinlerimizin büyük kısmını hastalarımızla egzersiz yapmaya ayırdık. Parkinson hastalığında Yoga ve Tai Chi gibi fiziksel aktivitelerin ve dans etmenin yararlı olduğuna ilişkin bilimsel kanıtlar giderek artıyor. Yine genel vücut çevikliği açından yürüyüş, yüzme gibi sporları öneriyoruz. Dansın hastalığa etkisi üzerine yapılan çalışmalarda da dans kurslarına katılan hastaların katılmayanlara kıyasla denge ve hareketliliklerinde ilerlemeler kaydedildiği saptanmış durumda. Müzik ve dans, denge sorunlarının azaltılmasında beyne yardım etmektedir.

Son yıllarda hem hayvan deneyleri, hem de insanlardaki gözlemler, fiziksel aktivitelerin (egzersiz, dans, Yoga, Tai Chi vb) beyinde yeni sinir şebekeleri oluşturarak, beyin kan akımında değişiklikler yaparak, sinir hücrelerini besleyici (trofik) faktörlerin salınımını arttırarak Parkinson hastalığının seyrini daha ılımlı hale getireceğini düşündürmektedir.

Sporcularda, düzenli olarak spor yapanlarda Parkinson görülme oranları nedir? Spor yapmak ileri yaşlarda hastalığa yakalanma riskini azaltır mı?

Sporcular üzerinde yapılmış bu şekilde bir araştırma henüz yok, ancak genel anlamda düzenli ve hatta yapılandırılmış egzersizin Parkinson hastalığı başta olmak üzere pek çok yaşla ilişkili nörodejeneratif hastalıkta ve normal yaşlanma sürecinde nöron hücreleri ve bunların oluşturdukları ağsal devrelerin düzenli ve sağlıklı işlev görmesi üzerine olumlu etkileri bilinmektedir. Bu nedenle hastalığa yakalanma riskinde olmasa da hastalık sürecinin kendisini göstermesinde olumlu bir etkisi olabileceği öngörülebilir. Bununla beraber günlük düzenli egzersizin bazı genetik çeşitler için koruyucu etkisi olabileceğini düşündüren bulgular vardır.

Parkinson hastalarında beden hareketlerinin, egzersizin tedaviye etkisi ilaç tedavisi kadar önemlidir diyebilir miyiz?

Parkinson hastalığı temelde hareket bozukluğu olduğu ve beyinde aksayan hareket devreleri ile ilgili olduğu için hareket egzersizleri tabii ki tedavini vazgeçilmez bir parçasını oluşturur. Bu gereklilik hastanın tanı aldığı zamandan itibaren geçerlidir, yani düzenli egzersizler tüm vücudu çalıştıran tempolu yürüme, yüzme, aerobik gibi sporlar genel anlamda baştan beri tercih edilir.

Ancak hastalık ilerledikçe ve özellikle denge bozukluğu, yürürken kilitlenme, gövdede öne doğru eğilme, konuşma bozukluğu gibi ilaca kısmen veya yetersiz cevap veren daha karmaşık hareket problemleri tabloya eklendikçe programlı ve daha profesyonel destek gerektiren egzersizler ilaç kadar önem kazanır.

Bu konuda giderek artan kontrollü çalışmalar tüm egzersiz programlarının, özellikle de hedefe yönelik özel terapilerin (denge ve konuşma terapileri gibi) çok yararlı olduğunu ortaya koymaktadır. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Parkinson hastalığı tedavisinde egzersiz, hareketlilik kritik önemdedir ve PHD olarak farkındalık etkinliklerimizi yoğunlukla bu tema üzerine oluşturuyoruz. Bu yıl da “umut ve hareket” diyeceğiz ve 6 ilde eş zamanlı olarak düzenleyeceğimiz etkinliklerde hastalarımızla birlikte egzersiz yapacağız.

Son olarak Parkinson hastalarına önerileriniz neler olacaktır?

Parkinson hastalığı ile mücadele etmede erken teşhis, fizyoterapi ve egzersiz, uygun ilaçlarla doğru tedavi seçiminin uzmanlarca yapılması çok önemli. Böylece hastalık önemli ölçüde kontrol altına alınabiliyor ve yaşam kalitesi yükseltiliyor. Parkinson hastaları için egzersiz ve hareket çok önemli. Egzersiz sadece yürüyüş, denge, duruşu düzeltmekle kalmaz, Parkinson hastalığının depresyon, durgunluk, yorgunluk ve kabızlık gibi diğer belirtilerini de olumlu etkiler. Hareketsizliğin davet edeceği kalp damar hastalıkları ve kemik erimesine karşı da koruyucu işlev görür. Hareket önemli ama yorgunluğa da dikkat etmek gerekir. Yorgunluk, Parkinson hastalığına eşlik edebilen bir unsurdur ve yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Parkinson hastası günü programlı yaşamalı ve mutlaka egzersize zaman ayırmalıdır. Bununla beraber günde en az bir istirahat dönemi olmalıdır. Bir işe başlarken veya işin bitiminde ya da her ikisinde dinlenebilirler.

Parkinson Türkiye’de yeterince biliniyor mu? Farkındalık için PHD olarak neler yapıyorsunuz?

Maalesef Türkiye’de Parkinson hastalığı çok iyi bilinmiyor. Daha çok Alzheimer Hastalığı ile karıştırılıyor. Dünyada 5 milyon, Türkiye’de 100 bin civarında Parkinson hastası olduğu tahmin ediliyor. Her yıl yaklaşık 10 bin civarında hastaya yeni teşhis konuluyor. 2030’da bu rakamın iki katına çıkacağı tahmin ediliyor. Buna rağmen hastaların sadece yarısı tedavi görüyor. Çünkü çoğu kişi, hasta olduğunu kabullenmediğinden bir kısmı da doktora gitmeye çekindiğinden tedavi görmüyor. Bu yüzden de hastalık hakkında farkındalığın arttırılması büyük önem taşıyor. Bu nedenle Parkinson Hastalığı Derneği olarak, her yıl 11 Nisan Dünya Parkinson Günü’nde çeşitli etkinliklerle farkındalık oluşturulması için çaba harcıyoruz. Bu yıl 6 ilde eş zamanlı etkinlikler organize ettik. Bu yıl ki sloganımız, “Parkinson son değildir. Yaşayacak çok yıllarınız var. Birlikte yürüyelim.” Bu slogan ile birkaç konuyu vurgulamak istiyoruz. Birincisi, Parkinson hastalığı toplumda yeteri kadar ve doğru olarak tanınmıyor. Parkinson tanısı konduğunda sanki hastanın hızla ilerleyecek ve kısa sürede tekerlekli sandalyede sonlanacak bir hastalığa yakalandığı düşünülüyor, sanki bağımsız ve kaliteli bir yaşamın sonu gelmiş gibi. Biz bunun doğru olmadığını, Parkinson hastalığına yakalanmanın hiçbir şekilde bir “son” olmadığını, doğru tedavi, uygun tedbirler ve yaşam tarzıyla hastaların uzun yıllar kaliteli bir yaşam sürebileceklerini vurgulamak istiyoruz. İkinci vurgumuz ise “Birlikte yürüyelim” çağrısı. Parkinson hastalığında ilaç tedavisinin yanında düzenli hareket, yürüyüşler ve egzersizler çok önemli. Hastalarımızı buna özendirmek istiyoruz. Aynı zamanda hastalara, yalnız olmadıklarını, bu uzun yürüyüşte biz hekimlerin hep yanlarında olacağımızı, yalnız değil “birlikte yürüyeceğimizi” de vurgulamayı amaçladık.

"
Parkinson | FİZİREM AYDIN

Parkinson | FİZİREM AYDIN

Parkinson

Parkinson hastalığı insan beyninde dopamin adı verilen ve hareketlerin kontrolünden sorumlu bölgelerin düzenli çalışmasını sağlayan hücrelerin azalmasıyla ortaya çıkar. Dopamin kimyasalı üreten bu hücreler, beyin yönetimindeki kontrol mekanizmasının sağlandığı kısımlarda yoğun olarak bulunur. Dopamin hücrelerinin hızlı bir şekilde azalması ve beyin tarafından üretilen dopaminde düşüş yaşanması Parkinson hastalığına yol açar. Substansiya Nigra adı verilen ve hareket kontrolümüzü sağlayan bu bölgelerde üretilen dopamin hareketlerimizin tutarlı ve olağan çalışmasını sağlar. Hastalığın en büyük belirtileri belirli bir ritme sahip olmayan, tutarsız ve kontrolsüz hareketler ve titremedir. Genetik olarak aile bireylerinin birinde hastalık görülmesi anne, baba veya çocuklarda görülme oranını artırır. Genetik faktörlerle ortaya çıkan Parkinson, genellikle genç yaşlarda uyku bozukluğu, koku duyusunda azalma ve kabızlık gibi öncül belirtiler gösterir.

Parkinson’un Belirtileri Nelerdir? Evre:Belirtiler çok seyrektir. Sadece hasta yakınlarınca dikkat edildiğinde gözlemlenen belirli bir uzuvda oluşan titremeler, mimik ve konuşma bozuklukları görülür. Evre:Duruş, yürüyüş ve mimikler belirginleşmiştir. Toplum tarafından fark edilir durumdadır. Evre:Orta dereceli bu evrede düşme, denge kayıpları ve hareketlerde yavaşlama söz konusudur. Evre: Tam bağımlı olarak yardım olmadan hayatlarına devam edemezler. Titreme diğer evrelere göre seyrek olsa da hareketler aşırı derecede katı ve yavaştır. Evre:En şiddetli evredir. Artık hasta tekerlekli sandalyeye mahkûmdur. Bakıma ihtiyaç duyar. Parkinson’un Tedavisi

Temel olarak beyindeki dopamin hücrelerinin kaybedilmesi ile başlayan Parkinson hastalığı bu bağlamda hücre kayıpları sonucu ortaya çıkan hastalıklar arasında tedaviye en olumlu yanıt veren hastalıklardan birisidir. Tedavi sürecinde hastanın sürekli olarak doktor kontrolünde olması ve tıbbi tetkiklerinin düzenli yapılması ve reaksiyonların izlenmesi gerekmektedir. Çünkü Parkinson diğer hastalıklara nazaran çok yavaş ilerleyen bir hastalıktır ve sürekli gözetimde olması tedavinin başarısıyla doğrudan ilintilidir. Parkinson hastalığını erken teşhis ve tedavi etmek hayati öneme sahiptir. Belirtiler fark edilir edilmez ilk iş olarak bir nöroloji uzmanına başvurulması gerekmektedir. Nöroloji uzmanı, erken dönemde fark edebileceği Parkinson hastalığının seyrini yavaşlatmak için derhal uygun tedaviye başlayacaktır. Hastanın durumuna ve hastalığın seviyesine göre çeşitli tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Tedavi sürecinde öncelikle hastanın kendi hayatına devam edebilmesi hedeflenir. Dopamin üreten hücrelerin işlevini sağlayacak ilaçlar ile dengeleme sağlanmaya çalışılır. Etkili ilaçlar ve doğru hastaya uygulanan beyin pili cerrahisi ile tedavi edilebilen bir hastalık olan Parkinson’da, fizik tedavi ve rehabilitasyon sürecinin etkisi de tartışılmazdır.

Parkinson Hastalığında Fizik Tedavi Neden Önemlidir?

Parkinson hastalarının tedavilerinde ilaç tedavisine ek olarak egzersizler önemli yer kaplar. Egzersizler hem hastanın hareket kabiliyetini canlı tutması hem de hastanın kaslarının çalıştırması açısından oldukça önemlidir. Ayrıca hastaların kendilerini iyi hissetmelerini sağlar ve psikolojik açıdan faydası vardır.

Parkinson hastalığının ilk evrelerinde hareket kabiliyeti henüz kaybedilmediği için egzersizler hastanın cesaretlenmesini sağlar. Egzersizler dopamin üretimini etkiler ve artırır, bu da hastanın hareket kabiliyetlerinin arttırılmasında önemli rol oynar. Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı hastalığın derecesine ve kişinin durumuna göre onu yormayacak aksine hareketlendirecek bir egzersiz planlaması yapar. Bu egzersizlerle konuşma bozukluklarının düzeltilmesi, yürüyüş, vb. gibi hastanın günlük hayatını rahatça idame ettirebileceği hareketlerin geliştirilmesi ve hastanın yaşam kalitesinin artırılması amaçlanır.

"
Parkinson Hastalığı Nedir? | Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi - Özel Esencan Hastanesi

Parkinson Hastalığı Nedir? | Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi - Özel Esencan Hastanesi

Parkinson Hastalığı Nedir? | Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi

Parkinson hastalığı, beynin substantia nigra adı verilen belirli bir bölgesindeki nöronların yıllar içinde, aşamalı olarak hasar görmesi sonucu ortaya çıkan nörodejeneratif bir bozukluktur. Bu bozukluk, 500 kişiden 1’ini görülmekte, bununla beraber, erkekleri kadınlardan bir buçuk kat daha fazla etkilemektedir.

Parkinson Hastalığının Belirtileri

Parkinson hastalığına ilişkin belirtiler, genellikle yıllar içinde yavaş yavaş gelişir. Semptomlar, kişiden kişiye farklılıklar gösterebilirken, hastalık yaygın olarak aşağıdaki belirtiler ile karakterize olur:

Özellikle ellerde, kollarda, bacaklarda, çenede ve kafada görülen sürekli titreme, Uzuv sertliği, Yürüme ve denge sorunları, Harekette yavaşlama, Hareket başlatmakta ve sürdürmekte sorun yaşama, Yutma, çiğneme ve konuşma güçlüğü, İdrar yaparken zorlanma veya kabızlık, Cilt sorunları (seboreik dermatit), Yürürken takılma eğilimi, Geriye düşme eğilimi, Koku duyusunun kaybı, Yürürken kol sallanmasının azalması, Koordinasyon eksikliği.

Bunların haricinde, Parkinson hastası olan kişiler, çok çeşitli psikolojik semptomlar da taşıyabilir. Bunlar:

Depresyon ve anksiyete, Ani duygusal değişimler, Uyku sorunları (canlı rüyalar, uykuda konuşma, uyku anında istemsiz hareket vb.) Dikkat ve hafıza problemleri, Halüsinasyonlar, Psikoz, Görsel-mekânsal bağlantıyı kurmada zorluk yaşama.

Parkinson hastalarının çoğu 50 yaşın üzerinde semptomlar geliştirmeye başlar, bununla beraber, 20 kişiden 1’i ilk kez 40 yaşın altındayken belirti gösterir. Ayrıca, semptomlar genellikle vücudun bir tarafında veya tek bir uzuvda başlar. Hastalık ilerledikçe her iki taraf da durumdan etkilenir. Bununla birlikte, semptomlar bir tarafta diğer tarafa göre daha şiddetli olabilir.

Parkinson Hastalığının Nedenleri

Parkinson hastalığının ortaya çıkışına dair tek ve kesin bir sebep gösterilemese de, bu rahatsızlık yaygın olarak genetik mutasyon ile ilişkilendirilmektedir. Parkinson vakalarının bir kısmı kalıtsal nedenlere dayandırılsa dahi, hastalığın rastgele olarak ortaya çıktığı da görülmüştür. Öyle ki, bazı durumlarda ailede hastalığa ilişkin öykü bulunmasa da kişi bundan etkilenebilmektedir. Bu sebeple Parkinson hastalığının bir başka nedeni olarak genetik faktörler ile çevresel faktörlerin birleşimi, kişinin toksinlere maruz kalması gösterilmektedir.

Bunların haricinde ırk önemli bir faktör olarak kabul edilir. Öyle ki, Beyazların Parkinson hastalığına yakalanma olasılığı Afrikalı Amerikalılardan veya Asyalılardan daha yüksektir. Aynı şekilde, kişinin yaşı da hastalığa yakalanma açısından belirleyicidir. Parkinson genellikle 50 ila 60 yaşları arasında görülür. Vakaların yüzde 5-10’unda yalnızca 40 yaşından önce ortaya çıkar. Ayrıca bilinmektedir ki baş yaralanması yaşayan kişilerin Parkinson hastalığına yakalanma olasılığı daha yüksektir.

Yukarıda da bahsetmiş olduğumuz gibi, Parkinson beynin hareketten sorumlu bölgesinde bulunan sinir hücreleri ve nöronların hasar görmesi ertesinde ortaya çıkar. Hastalıktan etkilenen bu nöronlar, dopamin olarak bilinen önemli bir beyin kimyasalı üretir. Nöronlar öldüğünde veya bozulduğunda, vücut daha az dopamin üretirek hareket problemlerine neden olur. Bilim insanları, dopamin üreten hücrelerin hasar görmesinin asıl sebebini ortaya çıkarabilmiş değildir.

Parkinson hastaları ayrıca, kalp atış hızı ve kan basıncı gibi vücudun birçok otomatik işlevini kontrol eden sempatik sinir sisteminin ana kimyasalı olan norepinefrini üreten sinir uçlarını da kaybeder. Norepinefrin kaybı, Parkinson hastalarının tansiyon ve sindirim sorunları yaşamasına sebebiyet verir.

Parkinson Hastalığının Teşhisi

Parkinson hastalığına ilişkin belirtiler ve sorunun ilerleme hızı bireyler arasında farklılık gösterir. Bazı durumlarda, hastalığın erken aşamadaki semptomları (hafif titreme, oturup kalkarken zorluk çekme, konuşmada yavaşlık, el yazısının bozulması gibi) yaşlanma belirtilerine benzediğinden kişiler herhangi bir rahatsızlık geçirdiğini düşünmeyebilir. Bu da, kişilerin sağlık merkezlerine başvurmalarını engellerken, erken teşhisin de önüne geçebilir.

Bununla beraber, hastalığı kesin olarak tespit etmek için tıbbi testler yoktur, ancak ilaç tedavisine verilen yanıt, Parkinson’un teşhis edilmesi açısından belirleyici özellik gösterir. Teşhis, kişinin tıbbi geçmişine ve nörolojik muayeneye dayanır.

Bu hastalık, diğer birçok rahatsızlık ile benzerlik gösterdiğinden, mümkün olan en kısa sürede kesin tanı koymak önemlidir. Bu sebeple uzman bir hekime başvurmak elzemdir.

Parkinson Hastalığının Tedavisi

Parkinson hastalığına sahip olan bireylerin çeşitli terapiler ile yüksek bir yaşam kalitesine sahip olması mümkündür. Hastalık yaygın olarak, vücudun dopamin salgılanmasını sağlayan dopaminerjik ilaçlar ile kontrol altına alınabilmektedir. Bununla beraber, kullanılan tüm tedaviler, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmadan veya durdurmadan semptomları ortadan kaldırmaktadır.

Tedavide kullanılan diğer ilaçlar ise şöyledir:

Vücuttaki diğer beyin kimyasallarını etkileyen ilaçlar, Levodopa (L-DOPA) içeren ilaçlar, Beyindeki dopamini parçalayan enzimi yavaşlatmak için MAO-B inhibitörleri, Dopaminin parçalanmasına yardımcı olan COMT inhibitörleri, İstemsiz hareketleri azaltmak için antiviral ilaçlar, Titreme ve kas sertliğini azaltmak için antikolinerjik ilaçlar.

İlaçlara ve yaşam tarzı değişikliklerine iyi yanıt vermeyen Parkinson hastaları için, halk arasında “beyin pili” olarak bilinen derin beyin stimülasyonu – uyarımı uygun bir tedavi seçeneği olabilir. Bu tedavide, beyindeki hasarlı bölge elektrotlar ve bir pil aracılığıyla uyarılarak, beynin ürettiği anormal sinyaller baskılanır. Cihaz ve elektrotlar titreme, yavaş hareket ve sertlik gibi semptomların ortadan kaldırılması açısından oldukça etkilidir.

Hastalık ayrıca, “Ameliyatsız Pompa Tedavisi” olarak bilinen yöntemle de kontrol altına alınabilir. İlk defa 2015 yılında ABD’de kullanılmaya başlanan bu teknik, ince bağırsağa yakın bir noktaya yerleştirilen “apomorfin pompa” ile hastanın sürekli olarak alması gereken ilacın cilt altından verilmesini sağlar.

Bunların yanı sıra, konuşma terapileri ile ses bozuklukları ortadan kaldırılabilir. Buna ek olarak, kasları güçlendirmek ve dengeyi sağlamak için sağlıklı bir diyet programı da tedavi süresince önerilmektedir.

"