Hipoglisemi belirtileri, teşhisi ve tedavisi.

Hipoglisemi belirtileri, teşhisi ve tedavisi.

Hipoglisemi belirtileri, teşhisi ve tedavisi

Günlük hayatın telaşı içerisinde çoğu zaman dışarıda yürüyüşe çıkamayabilir veya spor salonuna istediğiniz sıklıkta gidemeyebilirsiniz, yemek yeme rutininiz ister istemez değişmiş olabilir. Bu nedenle günlük programınızı takip etmek normalden daha zor olabilir ve bu durum kan şekeri düzeylerinizi de etkileyebilir.

Bu bölümde, günlük hayatın telaşı içerisinde ideal kan şekeri aralığınızda kalmanıza yardımcı olmak ve hipoglisemi olarak da adlandırılan düşük kan şekeri riskinizi azaltmak için bazı tavsiyeler paylaşacağız.

Son zamanlarda sık sık düzenli olarak yemek yemeyi hatırlamakta zorlanıyorsanız veya insülin dozlarınızı, iş ya da başka nedenlerden dolayı her zamankinden düşük olan fiziksel aktivite düzeylerine göre ayarlamakta zorluk yaşıyorsanız, hipoglisemi riskiniz artabileceğinden lütfen doktorunuza danışın.

“Hipoglisemiler sizi etkilemekle kalmaz, ailenizi de hipoglisemilere hazırlamanız önemlidir”

-David Moreno Tip 1 diyabetle yaşıyor Hipogliseminin belirtileri nelerdir?

Hipoglisemilerin yaygın belirtileri arasında kafa karışıklığı, yoğun açlık hissi, bulantı, sakarlık, bulanık görme ve geveleyerek konuşma bulunur. Kan şekeri düzeyleriniz düşük olduğunda bunlardan bir veya daha fazlasını yaşayabilirsiniz. Yakınlarınız garip davrandığınızı veya iyi görünmediğinizi söyleyebilir.

Düşük kan şekeri hipoglisemiden ve belirtilerinden bahsettik. Şimdi sıra geldi hipogliseminin nedenlerini öğrenmeye!

Hipoglisemi neden olur?

Hipoglisemi oluşumu için birden fazla neden vardır ama ana nedeni mutlak veya göreceli insülin fazlalığıdır. Diğer nedenler:

Yüksek doz insülin ya da sekretogog ilaç kullanımı Yemek ile egzersiz zamanlamasında uyuşmazlık olması İnsülinün vücut tarafından kullanımında artış olması (insülin enjeksiyonunun ardından egzersize bağlı emilim artışı, anti-insülin antikorları, kronik böbrek hastalığı) İnsülin duyarlılığının artması (kilo kaybı, fiziksel aktivite artışı, menstrüasyon/adet görme, kontr-regülatuvar hormon yetersizliği, postpartum dönem) Yemek vaktini geciktirmek veya her zamankinden az yemek Anoreksiya nervosa hastalığına bağlı yetersiz beslenme Gastroparezi (mide tembelliği) Laktasyon (annelerde emzirme dönemi) veya egzersiz sırasında yetersiz beslenme Alkol ve ilaç kullanımları

Peki, hipoglisemi tanısı nasıl konulur biliyor musunuz? Cevabı öğrenmek için okumaya devam edelim!

Hipoglisemi tanısı nasıl konulur?

Diyabetli olmayan bireylerde genel olarak ’Whipple triadı’ (kan şekerinin 50 mg/dl altında bulunması, düşük kan şekeri ile uyumlu semptomlar ve bu semptomların, kan şekeri düşüklüğünü ortadan kaldıran bir tedavi ile düzelmesi) bulunması tanı için yeterlidir. Ancak çoğu diyabetli birey, kan şekeri seviyesi 50 mg/dl’nin altına inmeden de düşük kan şekeri ile ilgili semptomları hissetmekte ve tedaviye ihtiyaç duymaktadır. Bu durum, özellikle kan şekeri kontrolü iyi olmayan, uzun süre yüksek kan şekeri seviyelerine maruz kalmış diyabetli bireylerde görülmektedir. Amerikan Endokrin Cemiyeti (The Endocrine Society) ve Amerikan Diyabet Derneği (ADA) gibi önemli kuruluşlar diyabetli bireyler için hipoglisemi sınırının kan şekerinin 70 mg/dl altına düşmesi olarak kabul edilmesini önermektedir.

Aklınızda hipoglisemin farklı türleri de var mıdır sorusu varsa, cevabı içeriğimizin devamında!

Farklı hipoglisemi türleri var mıdır? Hipoglisemi sınıflandırması nedir?

Uluslararası Hipoglisemi Çalışma Grubu yüksek hipoglisemi riski, klinik açıdan önemli hipoglisemi ve ciddi hipoglisemi olarak hipoglisemiyi üç gruba ayırmaktadır.

Klinik önemli hipoglisemi: Kan şekerinin 54 mg/dl altında olduğu, ciddi ve klinik olarak önemli evredir.

Ciddi hipoglisemi: Kan şekeri değeri için spesifik bir eşiğin olmadığı, dışarıdan yardım alınmasını gerektirecek kadar ciddi bilişsel bozukluğun olduğu evredir.

Düşük kan şekeri (hipoglisemi) riskini nasıl azaltabilirim diye soruyorsanız, öğrenmek için okumaya devam edin!

Hipoglisemi riski nasıl azaltılır?

Günü planlamak ve bu plana sadık kalmak, günlük hayatın getirebileceği olumsuz koşullara karşı önlem almanıza yardımcı olabilir. Gününüzü planlayıp öğün saatlerinizi, kan şekeri ölçümü ve insülin uygulama zamanlarınızı belirleyerek ideal kan şekeri aralığınızda daha uzun süre kalabilir ve hipoglisemi yaşama riskinizi azaltabilirsiniz.

Hipoglisemi yaşama riskini azaltmak için stresinizi yönetmeniz de önemlidir. Okumak, meditasyon, yoga veya resim ve çizim gibi yaratıcı bir şey yapmayı deneyin. Evcil hayvanlarla zaman geçirmek de her türlü endişe ve stresi hafifletebilir. Stresle baş etme üzerine daha fazla bilgi edinmek için bu makaleye göz atın.

Gelin, bir şeye endişeyle yanıt vermek bazen makul olsa da bu durumun etkisini azaltmanın bazı yollarını tartışalım.

İç mekanda veya mümkünse açık havada sadece 10 dakika egzersiz yapmanız bile kan şekeri dengeniz ve genel sağlığınız için faydalı olacaktır. İnternette kendinize uygun egzersiz videoları bulabilirsiniz. Bu sitedeki “Egzersiz ve tip 2 diyabet” bölümünden daha fazla fikir edinebilirsiniz.

Uzun süreli stres dönemleri de kan şekeri düzeylerinde değişikliklere yol açarak hipoglisemi riskini artırır. Kan şekerinizi nasıl takip edeceğiniz hakkında daha fazla bilgiyi buradan okuyabilirsiniz.

Hipoglisemi nasıl kontrol altına alınır?

Kendinizi iyi hissetmemeye başlarsanız veya hipogliseminin tipik belirtilerinden bazılarını fark ederseniz önce kan şekerinizi kontrol edin. Kan şekeriniz düşükse, glukoz tabletleri veya şekerlemeler gibi hızlı etki eden şeker kaynakları ile hafif bir hipoglisemiye müdahale edebilirsiniz. Meyve suyu veya normal bir gazlı içecek de kan şekerinizi hızla yükseltmenize yardımcı olabilir.

"Aniden ellerim titriyor ve vücudum sarsılıyor."

-Glenn Catina hipoglisemi tecrübelerini paylaşıyor

Kan şekerinizin düzelip düzelmediğini kontrol etmek için 15 dakika sonra tekrar ölçmeyi unutmayın. Bilinç kaybı veya nöbet gelişen daha şiddetli vakalarda acil olarak tıbbi yardım gereklidir. Bir glukagon enjeksiyon kiti mevcutsa şiddetli hipoglisemileri yönetmek için bunu uygulayabilirsiniz.

Kan şekerini hızla yükseltmeyen kompleks karbonhidratlara sahip gıdaların vücut tarafından parçalanması daha uzun sürer. Bunlar, hipoglisemiye hızla müdahale etmek için iyi bir seçenek değildir, ancak bir hipoglisemiden sonra kan şekerini normal bir seviyede tutmak için faydalı olabilirler.

Kan şekerinizi kontrol etmekte ve hipoglisemi riskini azaltmakta zorluk yaşıyorsanız doktorunuza danışmalısınız.

Hipoglisemi ile ilgili merak edilen konuları yukarıda öğrendik. Son olarak gelin hipoglisemi için diğer merak edilen bir konu olan hipogliseminin tedavisinin nasıl olduğunu öğrenelim!

Düşük kan şekeri (hipoglisemi) nasıl tedavi edilir? Hafif hipoglisemi geçiren bireylere 15 gram ağızdan karbonhidrat verilerek tedavi edilmelidir. Karbonhidrat olarak 4 kesme şeker veya 150 ml portakal suyu ya da limonata tercih edilebilir. Çikolata, gofret gibi yağ içerikli ürünler kesinlikle kullanılmamalıdır. Karbonhidrat verildikten 15 dakika sonra kan şekeri ölçümü yapılmalıdır. Eğer kan şekeri ölçüm sonucu 80 mg/dl altındaysa 15 gram daha karbonhidrat verilmelidir. Orta derecede hipoglisemi geçiren bireylere 20 gram ağızdan karbonhidrat verilerek tedavi edilmelidir. Karbonhidrat olarak 5 kesme şeker veya 200 ml portakal suyu ya da limonata tercih edilebilir. Karbonhidrat verildikten 15 dakika sonra kan şekeri ölçümü yapılmalıdır. Eğer kan şekeri ölçüm sonucu 80 mg/dl altındaysa 15 gram daha karbonhidrat verilmelidir. Ciddi hipoglisemi geçiren bireylerde 5 yaşın üzerindeki bilinci kapalı bireylere ev ortamında glukagon injeksiyonu yapılmalı ve acil olarak sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Bu nedenle hipoglisemi riski yüksek bireylerin yakınlarına glukagon injeksiyonunun nasıl yapılacağı mutlaka öğretilmelidir. Glukagon ile düzelmeyen ve ciddi hipoglisemi geçirmekte olan bilinci kapalı bireylere mümkünse damar yolundan 10-25 gram glukoz (%50 dekstroz 20-50 ml, 1-3 dakika içinde veya %20 dekstroz 50-150 ml, 5-10 dakikada) verilmelidir. Tekrarlayan hipoglisemi ataklarını önleyebilmek için, hipoglisemi durumu düzeldikten sonra ana ve ara öğünler bireyin beslenme planındaki planlanan zamanlarda verilmelidir. Eğer beslenme planına göre bir sonraki öğününe 1 veya 2 saatten fazla bir süre varsa, 15 gram karbonhidrat ve protein içeren bir ara öğün verilmelidir.

Bu sayfadaki bilgiler genel hastalık farkındalığı sağlamaya yöneliktir ve tıbbi tavsiye amacı taşımamaktadır. COVID-19 belirtileri yaşarsanız veya sorularınız, şüpheleriniz veya endişeleriniz varsa doktorunuzla iletişime geçmelisiniz. Her zaman sağlık otoritelerinin tavsiyelerini takip edin.

"
Diyabet Belirtileri Nelerdir? | Optimed Sağlık Grubu

Diyabet Belirtileri Nelerdir? | Optimed Sağlık Grubu

Diyabet Belirtileri Nelerdir?

Dünya genelinde yaygın görülen diyabet ölümcül pek çok hastalığa neden olan bir hastalık türüdür. Diyabet kendini farklı belirtilerle ortaya çıkarabilir. En yaygın diyabet belirtileri ise fazla yemek yeme isteği ve sık idrara çıkmadır.

Diyabet Nedir?

Diyabet, vücuttaki kan şekeri seviyelerinin normalden daha yüksek olduğu bir durumdur. Bu durum, pankreasın yeterince insülin üretememesi veya vücudun ürettiği insülini etkili bir şekilde kullanamaması sonucu ortaya çıkar. İki ana türü vardır: Tip 1 diyabet, genellikle genetik faktörlere bağlı olarak pankreastaki insülin üretimini etkiler, Tip 2 diyabet ise genellikle yaşam tarzı faktörleri, genetik predispozisyon ve obezite ile ilişkilidir. Tedavi, diyet, egzersiz ve bazen ilaç kullanımını içerebilir.

Diyabet Belirtileri Nelerdir?

Diyabet belirtileri arasında aşırı susuzluk, sık idrara çıkma, açlık hissi, yorgunluk ve görme problemleri, ayaklarda uyuşma ve karıncalanma, ağızda aseton benzeri bir koku ve cilt kuruluğu bulunabilir. Ancak, kesin tanı için bir sağlık profesyoneliyle görüşmek önemlidir. Çünkü, her bireyde farklı sorunlar görülmektedir.

Diyabet Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Diyabet tedavisi, tip 1 ve tip 2 diyabet için farklılık gösterir. Tip 1 diyabet genellikle insülin tedavisi gerektirir, çünkü pankreas insülin üretemez. Tip 2 diyabet tedavisi, yaşam tarzı değişiklikleri, diyet düzenlemeleri, egzersiz ve bazen oral ilaçlar veya insülin enjeksiyonlarını içerebilir. Tedavi planı, bireyin sağlık durumu, yaşam tarzı ve diğer faktörlere göre kişiselleştirilir. Tedavi sürecinde düzenli doktor kontrolü önemlidir.

Diyabetli Hastaların Dikkat Etmesi Gerekenler Nedir?

Diyabet hastaların sağlıklarını korumak için dikkat etmeleri gereken bazı önemli faktörler şunlar olabilir:

Dengeli Beslenme: Sağlıklı ve dengeli bir diyet, kan şekerini kontrol etmeye yardımcı olabilir. Karbonhidrat alımına dikkat etmek önemlidir. Düzenli Egzersiz: Fiziksel aktivite, kan şekerini düzenlemeye yardımcı olur. Ancak, egzersiz öncesinde ve sonrasında kan şekerini kontrol etmek önemlidir. İlaçları Düzenli Kullanma: Doktorun önerdiği şekilde ilaçları düzenli olarak kullanmak, kan şekerini kontrol etmede yardımcı olabilir. Kan Şekerini İzleme: Kendi kan şekerini düzenli olarak izlemek, tedavi planını uygulamak ve doktorla işbirliği yapmak önemlidir. Stresten Kaçınma: Stres, kan şekerini etkileyebilir. Rahatlatıcı aktiviteler ve stresle başa çıkma yöntemleri faydalı olabilir. Düzenli Kontroller: Doktor randevularını düzenli olarak takip etmek, sağlık durumu hakkında bilgi sahibi olmalarına yardımcı olur. Sigara ve Alkol Kontrolü: Sigara içmek ve aşırı alkol tüketimi, diabetes yönetimini zorlaştırabilir. Mümkünse bu alışkanlıklardan kaçınılmalıdır.

Bu öneriler, diyabet yönetimine yardımcı olabilir ancak her bireyin durumu farklıdır. Bu nedenle, bireysel sağlık durumu ve ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş bir plan, bir sağlık profesyoneli ile işbirliği yaparak oluşturulmalıdır.

Diyabet Tedavi Edilebilir Bir Hastalık mı?

Maalesef, diyabet (şeker hastalığı) şu anda tamamen tedavi edilebilen bir hastalık değildir. Tip 1 diyabet, pankreasın insülin üretme yeteneğini kaybettiği bir durumdur ve şu ana kadar kalıcı bir çözüm bulunmamıştır. Tip 2 diyabet ise genellikle yaşam tarzı değişiklikleri, diyet kontrolü, egzersiz ve ilaçlarla yönetilmeye çalışılır. Ancak, bu tedaviler semptomları kontrol altında tutabilir ve komplikasyon riskini azaltabilir.

Bununla birlikte, tıp alanındaki araştırmalar devam etmekte ve ilerleme kaydedilmektedir. Gelecekte, daha etkili tedavi yöntemleri veya hatta kalıcı çözümler ortaya çıkabilir. Tedaviler ve yaklaşımlar sürekli olarak gelişebildiği için, kişinin sağlık durumuna ve tedaviye nasıl yanıt verdiğine bağlı olarak tedavi planı düzenli olarak gözden geçirilmelidir.

Diyabet Hastasının Yapmaması Gerekenler Nelerdir?

Diyabetli bireylerin sağlıklarını korumak için dikkat etmeleri gereken bazı önemli noktalar şunlardır:

Aşırı Şeker ve Karbonhidrat Tüketimi: Aşırı şeker ve karbonhidrat alımı, kan şekerini kontrol etmeyi zorlaştırabilir. Bu nedenle, tatlandırılmış içecekler ve şekerli atıştırmalıklardan kaçınılmalıdır. Düzensiz Beslenme: Düzenli ve dengeli öğünler, kan şekerini kontrol altında tutmada yardımcı olur. Öğün atlamak veya aşırı yemekten kaçınılmalıdır. Hareketsiz Yaşam Tarzı: Fiziksel aktivite, kan şekerini düzenlemede önemli bir rol oynar. Hareketsiz bir yaşam tarzından kaçınılmalı ve düzenli egzersiz alışkanlığı benimsenmelidir. İlaçları Düzensiz Kullanma: Doktorun önerdiği şekilde ilaçları düzenli olarak kullanmak önemlidir. İlaç dozlarını kendi başına değiştirmekten kaçınılmalıdır. Sigara ve Alkol Tüketimi: Sigara içmek ve aşırı alkol tüketimi, diabetes yönetimini olumsuz etkileyebilir. Bu alışkanlıklardan kaçınılmalıdır. Stres ve Uykusuzluk: Stres ve yetersiz uyku, kan şekerini etkileyebilir. Rahatlatıcı aktiviteler ve düzenli uyku, sağlıklı bir yaşam tarzının önemli bir parçasıdır. Kendi Kendine Teşhis ve Tedavi: Tedavi planını değiştirmek veya ilaç dozlarını ayarlamak için doktor önerisi olmadan hareket etmekten kaçınılmalıdır. Düzensiz Kontroller: Doktor randevularını düzenli olarak takip etmek önemlidir. Sağlık durumu izlenmeli ve tedavi planı gerektiğinde revize edilmelidir.

Her birey farklıdır, bu nedenle tedavi planı bireysel sağlık durumu ve ihtiyaçlarına göre uyarlanmalıdır. Bu öneriler, genel bir rehberlik sağlar ancak kesin tedavi planı için bir sağlık profesyoneli ile işbirliği yapılmalıdır.

*Web sitemizdeki bilgiler kişileri tanı ve tedaviye yönlendirme amacı taşımaz. Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Optimed Sağlık Grubu’nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.

"
Hiperglisemi Belirtileri Ve Nedenleri | Türk Diyabet Cemiyeti

Hiperglisemi Belirtileri Ve Nedenleri | Türk Diyabet Cemiyeti

Diyabet: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Hiperglisemi belirtileri nelerdir?

• Ağız kuruluğu, çok su içme, • Sık idrara çıkma,
• Halsizlik, karın ağrısı, • Nefes almada güçlük, • İdrarda şeker ve keton çıkması.

Hiperglisemi nedenleri nelerdir?

• Kanda insülin azlığı ya da yokluğu, • Beslenme programının dışına çıkılarak fazla miktarda karbonhidratlı yiyecekler alınması, • İnfeksiyon, yüksek ateş, • Duygusal stres, • Normalden az egzersiz yapılması.

Hiperglisemi durumunda ne yapmalıyım?

• Şekerinizi ölçün, • İdrarda keton testi yapın, • Bol su veya şekersiz içecekler için, • Doktorunuza veya en yakın sağlık kuruluşuna başvurun.

Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş Linkedin'de Paylaş
Diyabetik Retinopati, Belirtileri, Tedavisi | İstanbul Retina Enstitüsü

Diyabetik Retinopati, Belirtileri, Tedavisi | İstanbul Retina Enstitüsü

Diyabetik Retinopati

Diyabet (şeker hastalığı) gözde katarakt, glokom, kırma kusurları, görme siniri iltihabı, göz kasları felci yanında retinada çeşitli hasarlara sebep olur. Şeker hastalığına bağlı oluşan körlüklerin en sık sebebi diyabetik retinopatidir.

Diyabetik retinopati şeker hastalığının gözleri etkileyen önemli bir komplikasyonudur.

Diyabetik retinopatinin nonproliferatif ve proliferatif olmak üzere kronolojik olarak birbirini takip eden iki tipi vardır. Gözün arka kısmındaki retina damarlarında sıvı ya da kan sızdırması (eksüdayon), sıvı toplanması (ödem), küçük yerel genişlemeler (mikroanevrizma), yeni damar oluşumu (neovaskülarizasyon) ve ileri evrede fibrotik zar oluşumları ortaya çıkar. Yeni damar oluşumları yırtılabilir ve vitre içine kanama yapabilir. Daha sonra vitre içindeki yırtılan kan damarlarından oluşan nedbe dokusu retinayı gerip çekebilir ve kaldırabilir (dekolman). Makula denen bölgede ödem, kanama ve dekolmana bağlı merkezi görme kaybolur ve tablo zamanla körlüğe doğru ilerler.

Diyabetik Retinopati kimlerde görülür?

Diyabetik retinopati şeker hastalığı bulunan herkeste olabilir. En önemli faktör hastalığın süresidir. Süre ne kadar uzunsa diyabete bağlı göz hastalığı riski o kadar yüksektir.

15 yıllık diyabeti olan birinde retinopati gelişme riski % 80 oranında bulunmaktadır. Çocuklarda oluşan diyabette retinopati daha küçük yaşlarda başlar.

Erken tanı ve tedavi görme kayıplarını önler. Tedavi edilmeyen diyabet hastaları normal bir insana göre 25 kat daha fazla körlük riski taşır. Diyabet hastalarının göz muayenesi olmaları için belirtilerin ortaya çıkmasını beklememeleri gerekir. Diyabet hastaları yılda en az bir kez gözlerini muayene ettirmeli ve kan şekerlerini sürekli kontrol altında tutmalıdır.

Hamilelik, yüksek tansiyon, böbrek hastalıkları ve ağır enfeksiyonlar diyabetik retina hastalığını arttırabilir. Bu durumlarda daha sık muayene gerekir.

Kan şekeri seviyesinin, kan yağlarının yüksek olması, hipertansiyon ve böbrek hastalığının bulunması diyabete bağlı göz bozukluğunu daha da artırır.

Diyabetik Retinopati’nin beliertileri nelerdir?

Diyabetik retinopatide lezyonun bulunduğu yere ve hasarın şiddetine bağlı olarak belirtiler ortaya çıkar. Hastalığın erken evresinde belirti yoktur. Hatta bazen çok ilerlemiş diyabetik retinopati yıllarca belirti vermeyebilir. Ancak makula tutulumu varsa bulanık görme başlar.

Eğer görme merkezi etkilenmemişse ve sadece periferik retinada hasar varsa hastalık çok ileri evrelere gelene kadar hiçbir bulgu vermeyebilir. Sinsi olan bu durum çok tehlikelidir. Çünkü aniden kanama olabilir ve hasta görmesini bir anda kaybedebilir.

Tek başına diyabetik retinopatisi olan hastada hiçbir zaman ağrı olmaz. Retina dışında diğer göz dokularında yaptığı hasarlarda mevcut tabloya değişik bulgular eklenebilir.

Hastalar görmelerinde birkaç günden uzun süren ve kan şekeriyle bağlantılı olmayan bir değişiklik fark ederlerse göz muayenesi yaptırmalıdırlar.

Diyabetik Retinopati tanısı nasıl konulur?

Diyabetik retinopatiyi saptamak için damlalar ile göz bebeği büyütülerek detaylı göz dibi muayenesi yapılır. Daha fazla bilgi edinmek için göz dibinin panaromik resmi (renkli fundus fotografı) çekilir.

Görme noktasında ödem olduğundan şüphelenilen hastalara göz tomografisi olarak bilinen, ışık dalgaları kullanarak retinanın görüntülenmesini sağlayan ve hiçbir yan etkisi olmayan optik koherens tomografi (OCT) uygulanır. Hastalığın durumunu değerlendirmek, tedavi kararını vermek ve sonraki dönemlerinde takibini yapmak için retina damarlarının anjiografisi çekilir. Floresein Anjiografisi (FA) adı verilen bu yöntemle hastaya damar yoluna floresein adlı ilaç verilir. Bu ilaç kısa süre içerisinde dolaşım yoluyla retinadaki damarlara ulaşır. Bu esnada anjiografi cihazı ile retinanın siyah beyaz fotoğrafları çekilir. Diyabetik retinopatide damarlardan bir kanama veya sızıntı olup olmadığı bu yöntemle kolay seçilir. Ayrıca retinanın hangi bölgesine ne tür bir tedavi yapılacağına da anjiografiyle karar verilir. Yeni geliştirilen bir yöntem olan OCT Anjiografi (OCT-A) ile damardan herhangi bir madde verilmeden retinanın damar yapısı görüntülenebilmektedir.

Diyabetik Retinopati’nin tedavisi nedir?

Korunma diyabetik retinopatide en iyi tedavidir. Kan şekerinin kontrol altında olması diyabetik retinopati riskini azaltır.

Korunmaya rağmen görmeyi tehdit eden ve azaltan diyabetik retinopati tablosu oluşmuşsa tedavisi yapılmalıdır. Bunun için farklı tedavi seçenekleri mevcuttur.

Laser fotokoagülasyon tedavisi: Retina tabakasındaki bozuklukları düzeltmek amacıyla kullanılır. Bu tedavide hasarlı retina üzerine güçlü bir laser ışık enerji demeti gönderilir. Laserin yoğun ısısı sızıntı yapan damarları tıkar ve küçük nedbeler oluşturarak kanamayı durdurur. Bu nedbelerin faydası anormal kan damarlarının oluşumunu azaltmak ve retinanın gözün arkasına yapışmasına yardım etmektir. Laser tedavisi ağrısız bir işlemdir, poliklinik şartlarında uygulabilir. İşlem öncesinde göz bebekleri damlalarla genişletilir. Göze bir muayene merceği takılır. Laser yapılırken hasta ışık parlamaları hissedebilir. Gerektiğinde farklı zamanlarda birkaç seans uygulanır.

İntravitreal enjeksiyonlar: Günümüzde diyabetik maküla ödeminin tedavisi için uygulanacak ilk tedavi anti-VEGF veya steroidlerin intravitreal enjeksiyonudur.

Vitrektomi: Gözün arkası kanla dolmuş ise vitrektomi yapılabilir. Bu tedavide kanla dolu vitre boşaltılır ve yerine berrak ve yapay bir solüsyon konur. Vitrektomi yapılan hastaların büyük kısmında görme artar. Bu cerrahi yöntem için zamanlama önemlidir. Kanamadan hemen sonra vitrektomi yapılabileceği gibi gözün kendi kendini temizlemesi için bazen bir yıla kadar beklenebilir. Ameliyat zamanı diğer gözün durumuna ve hasarın derecesine bağlı olarak her hastada değişiktir. Ancak eğer retina da ayrışmışsa ciddi görme kaybını önlemek için cerrahi hemen uygulanır.

"
Diyabet Tanısı Nasıl Konur? FreeStyle Libre | Abbott

Diyabet Tanısı Nasıl Konur? FreeStyle Libre | Abbott

Diyabet: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Diyabet Tanısı Nasıl Konur?

Diyabet olduğumu nasıl anlarım sorusu pek çok yetişkinin aklındadır. Zamanla, alınan fazla kilolar, metabolizmanın çocukluk ve ilk gençlik çağına göre yavaşlaması, daha fazla karbonhidrat ve tatlı düşkünlüğü ile günlük koşuşturmaca içinde kendine zaman ayıramamak gibi şikayetler, zamanla “bende şeker var mı” şüphesine yer açar. Burada bilinmesi gereken iki kavram söz konusudur: diyabet belirtileri ve diyabet tanısı.

Diyabet belirtileri, kişinin kendisinde şeker (diyabet) olduğundan şüphelenmesine yetebilir ancak diyabet teşhisi için bunlara ek olarak kan testleri gerekir. Peki, diyabet belirtileri nelerdir ya da halk arasındaki tanımıyla şeker hastalığı belirtileri nelerdir ve diyabet tanısına nasıl varılır?

Diyabet Belirtileri ve Diyabet Hakkında

Belirtilerden önce diyabetin çok basitçe tanımını yapalım ve diyabet nedir açıklayalım:
Bilindiği üzere diyabet, pankreas adlı organla yakından ilişkilidir. Pankreasın yeterince ya da hiç insulin üretememesi, diyabetin temel nedenidir. Ancak pankreasın insulin üretememesi ya da insulin hormonunun işlevini yerine getirememesinin nedenleri oldukça komplikedir ve kişiye özeldir.[1]

Diyabet, iki ana kategoride incelenir: tip 1 diyabet ve tip 2 diyabet şeklinde. Ayrıca prediyabet, hamilelik diyabeti gibi farklı kategoriler de vardır. Yine çok genel bir tanımla söyleyebiliriz ki, eğer İnsülin salgısı hiç yoksa ya da yok denecek kadar az ise tip 1 diyabet, insülin miktarı veya etkisi yetersiz ise tip 2 diyabet ortaya çıkar.[1] Bu, çok genel tanımın ardından diyabetin belirtilerine bakalım.

Diyabet belirtileri genellikle açıktır ve birden fazla belirti varsa kişi, diyabetli olduğundan şüphe duyabilir. Ancak her şeye rağmen son sözü, kan testleri söyler. Aşağıdaki belirtiler diyabet şüphesi uyandırabilir[2]:

· Sık idrara çıkma

· Ailede diyabet öyküsü

Diyabet Tanısı Nasıl Konur?

Yukarıda kişinin kendisinde gözlemleyebileceği bazı belirtilerden bahsettik. Ancak bunlar tanı için yeterli değil. En az 8 saat açlık sonrası ölçülen “açlık kan şekeri”nin 100 mg/dL’nin altında olması diyabet tanısında esastır.[2] Ancak bu da yeterli değildir. Tokluk kan şekeri, hbA1c testi gibi testler de istenebilir. Aşağıdaki sonuçlarla karşılaşıldığında hekim, genellikle net bir diyabet tanısı koyar. [3]
· Diyabet belirtilerine ek olarak günün herhangi bir vaktinde ölçülen kan şekerinin 200 mg/dL’nin üstünde olması[3]
· Açlık kan şekeri değerinin 126 mg/dL veya üstünde olması[1]
· 5 g glukoz çözeltisi kullanılarak yapılan şeker yüklemesi testinden sonraki 2. saatte kan şekeri düzeyinin 200 mg/dL veya üstünde olması [4]
· A1c değerinin 6.5 mg/dL’nin üzerinde olması [4]

Prediyabet Tanısı Nasıl Konur?

Burada prediyabet adı verilen ve halk arasında gizli şeker olarak bilinen durumdan da bahsetmek gerekir. Çünkü prediyabet belirtileri ve kandaki şeker seviyesi tip 1 ve tip 2 diyabetten farklılık gösterebilir. Kişinin açlık kan şekerinin 100-126 mg/dL arasında olması ya da şeker yükleme testinin iki saat tokluk değerinin 140-200 mg/dL arasında olması prediyabete işaret eder. [4] Prediyabet tanısı, çok önemli. Çünkü egzersiz, sağlıklı beslenme, uyku düzeni gibi günlük rutini değiştirecek alışkanlıklarla prediyabetin ilerlemesini engellemek mümkün.[4]

Çocuklarda Diyabet Tanısı Nasıl Konur?

Çocuklarda görülen diyabet genellikle genellikle şiddetli bulgularla ortaya çıkar. Bu da tanı koymayı kolaylaştırır. Genellikle çocuklarda diyabet teşhisi için aşağıdaki yol izlenir:
· Herhangi bir zamanda bakılan kan şeker değerlerinin yüksek yani 200’ün üzerinde olması çocuklarda diyabet tanısı için genellikle yeterlidir. [5]
· Eğer, klinik bulgularla ve herhangi bir zamanda bakılan kan şekeri yüksekliğiyle tanı konulamıyorsa erişkinlerde olduğu gibi açlık kan şekerine bakılır. 126 miligramın üzerindeki açlık kan şekeri sonucunun tekrarlanan ölçümlerde de elde edilmesi halinde çocuğa diyabet tanısı konur.[5]
· Eğer, bunlara rağmen hala tanıda güçlük çekiliyorsa, çocuklarda şeker yükleme testine başvurulur. [5]

Düzenli Tarama Önemli!

Diyabet tanısına dair Türk Diyabet Vakfının hazırladığı bir tanı çizelgesi bulunuyor. Bu çizelgede öncelikle 45 yaş üstü kadınlarda ve erkeklerde 3 yılda bir diyabete dair tarama uyarısı yapılıyor. Zira, diyabette doğru beslenme ve yaşam tarzı ile süreci kontrol altına almak mümkün.[4]

Diyabet Kimlerde Görülür?

Diyabet kimlerde görülür konusunda Türk Diyabet Vakfı’nın 2017 yılında yaptığı Diyabet Tanı ve Tedavi rehberinde şöyle bir genelleme yapılıyor:

· Tip 1 diyabet genellikle çocuklarda ve gençlerde görülmekle birlikte son yıllarda yetişkin yaşlarda saptanan tip 1 diyabet olguları da artmaktadır.[4]
· Erişkin yaşta yani 30 yaşından sonra görülen tip 1 diyabet durumu ise ‘erişkinde latent otoimmun diyabet’ olarak adlandırılmaktadır.[4]
· Tip 2 diyabet ise genellikle 30 yaşından sonra ortaya çıkmakla birlikte son yıllarda yaşam ve günlük aktivitelerdeki değişiklikler ve artan obezite sıklığı nedeniyle çocuklarda da görülmeye başlamıştır.[4]

Diyabette Glukoz Takibi ve Evde Şeker Ölçümü

Diyabetli için ya da başka bir deyişle diyabet tanısı konulmuş kişi için glikoz takibi çok önemlidir. Diyabet tanısı konulmuş kişiler için sabah, öğle, akşam açlık ve tokluk (yemek başlangıcından 2 saat sonra) glikoz değerleri izlenmelidir.[4]

Yapılan sürekli takiplerle ve sürekli şeker ölçümüyle durum kontrol altına alınabilir. Zaten diyabet tedavisinin temeli, durumu kontrol altına almaya dayanır. Diğer yandan evde glukoz takibi, sık hipoglisemiye giren ve hipoglisemiyi algılamayan olgularda yaşam kurtarıcı olabilir. Uykuda hipoglisemi şüphesi veya sabah hiperglisemisi olanlarda gece sabaha karşı (03:00 ya da 04:00’te) glukoz ölçümü büyük önem taşır. [4]

Tüm bu takip uyarılarına ve sürekli şeker takibinin öneminin anlatılmasına rağmen günlük şeker ölçümü ya da evde şeker ölçümü, diyabetli için zahmetlidir. Burada özellikle parmaktan kanda şeker ölçümü yapmak, oldukça zorlayıcı olabilir. Pek çok diyabetli, günde bir kaç kez parmak delmek istemez ve şeker ölçümünü ihmal eder. Üstelik, günlük seyahatler, işler ve dışarıda geçirilen zaman düşünülünce bu şekilde ölçüm yapmak için uygun koşul yaratmanın zorluğu daha iyi anlaşılır. Peki, diyabetli için parmak delmeden şeker ölçümü mümkün mü?

Parmak Delmeden Şeker Ölçümü Yapmak!

Son yıllarda yapılan araştırmalarda ve yeni çıkan teknolojilerle, parmak delmeye gerek kalmadan da şeker ölçümü yapılabileceği görülmüştür. Bu konuda geliştirilen sistemlerden biri de FreeStyle Libre’dir. Bir okuyucu ve sensörden oluşan bu sistem, acısız bir şekilde gün boyunca kandaki şeker seviyesini ölçer, sizin için izlem yapar, sonuçları saklar ve grafiklere dönüştürerek paylaşır. Sağlık uzmanınızla paylaşacağınız net veriler sunar. Verileri değerlendirmek de kolaylaşır, gün içinde kendinize ve diyabete uygun bir biçimde yön vermek de. FreeStyle Libre ile şekerinizi ölçmek için yalnızca kolunuzun üst arka kısmına uygulayacağınız parmak delmeden şeker ölçümü sensörünü okuyucuya ya da FreeStyle LibreLink mobil uygulamaya okutmanız yeterlidir. Parmak delmeden her acısız ölçümle mevcut şeker değerinizi ve şeker değerinin nasıl bir eğilim gösterdiğini görebilirsiniz. Ayrıca son 8 saatlik şeker geçmişini de trend olarak görüntüleyebilirsiniz. Bunların dışında 7 farklı detaylı ve kolay anlaşılır rapor ile şeker profilini anlamanız ve günlük aksiyonlarınızı bu doğrultuda şekillendirmeniz kolaylaşır. Okuyucu ya da mobil uygulama ile ölçüm yaptığınızda verilerinizi kolayca hekiminizle de uzaktan paylaşabilirsiniz. Tüm detaylı şeker profilinizi doktorunuza sunarak onun da daha etkin bir tedavi sürecini sizin için başlatmasına imkan sağlarsınız.

"
Diyabet Hastalığı Nedir? – Uzm. Dr. Arzu Akgül

Diyabet Hastalığı Nedir? – Uzm. Dr. Arzu Akgül

Diyabet: Tanı, Belirti ve Tedavisi BÖBREK Böbrek Yetmezliği İdrar Rengi ve Anlamı İdrar Yolu Enfeksiyonu İdrarda Protein Kaçağı ve Tedavisi Kanda Sodyum Düşüklüğü Ödem Nedir ve Nasıl Anlaşılır? Obezite ve Böbrek Üzerine Etkileri Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Diyabet Hastalığı Nedir? Diyabet ve Böbrek Bağışıklık Sistemi ve Beslenme Kolesterol Kronik Yorgunluk Haşimato Hastalığı Glutatyon Destek Tedavisi Ana Sayfa Hakkımda Tedaviler BÖBREK Böbrek Yetmezliği İdrar Rengi ve Anlamı İdrar Yolu Enfeksiyonu İdrarda Protein Kaçağı ve Tedavisi Kanda Sodyum Düşüklüğü Ödem Nedir ve Nasıl Anlaşılır? Obezite ve Böbrek Üzerine Etkileri Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Diyabet Hastalığı Nedir? Diyabet ve Böbrek Bağışıklık Sistemi ve Beslenme Kolesterol Kronik Yorgunluk Haşimato Hastalığı Glutatyon Destek Tedavisi onur 2022-11-08T08:19:39+03:00 Diyabet Hastalığı Tedavisi Ankara Diyabet Hastalığı

Şeker hastalığı olarak da bilinen diyabet, kanda glukoz (şeker) düzeyinin normalin üstünde çıkması olarak tanımlanır. Diyabet, oldukça riskli birçok farklı hastalığın ortaya çıkması için de ortam hazırladığı için tanısı ve tedavisi çok önemlidir. Dünya genelinde çok yaygın bir hastalık olarak karşımıza çıkan diyabetin tedavisinde, hastalığın türüne bağlı olarak farklı yöntemlere başvurulur. Hastalara uygun bir beslenme programının oluşturulması ile birlikte insülin tedavisi ve antidiyabetik ilaçlar, diyabet hastalığının tedavisinde en çok başvurulan yöntemlerdir.

Yazımızın devamında diyabet hastalığı tedavisi ile ilgili detaylı bilgi bulabilirsiniz. Diyabet tanı ve tedavisi için bizimle iletişime geçebilir ve Dr. Arzu Akgül’den randevu alabilirsiniz.

Diyabet Nedir?

Şeker hastalığı olarak da bilinen diyabet hastalığının tam adı, Diabetes Mellitus’tur. Latincede şekerli idrar anlamına gelen bu ad, kandaki şeker seviyesinin yükselmesinden gelir. Kandaki şeker seviyesinin yükselmesine bağlı olarak idrarda, normalden farklı olarak, şeker içeren bir yapıya sahip olur.

Tüm dünyada her 11 kişiden 1’inde karşılaşılan, çok yaygın bir hastalık olan diyabet, farklı türlerde ortaya çıkabilir. En yaygın görülen diyabet türü ise Tip 2 diyabettir. İnsülin direnci olarak da bilinen bu türde, pankreasta yeterli miktarda insülin üretimi olur. Ancak, vücuttaki hücrelerde bulunan ve insülin hormonunun algılaması gereken reseptörler, sağlıklı olarak çalışmaz. Bu durum sonucunda, kan şekeri dokulara taşınamadığı için kandaki glukoz düzeyi, normalin üzerine çıkar.

Diyabetin diğer bir nedeni ise pankreasın vücut için yeterli miktarda insülini üretememesidir. Genetik faktörler, pankreasın zarar görmesi gibi nedenlerle ortaya çıkabilen bu diyabet türü ise Tip 1 diyabet olarak adlandırılır.

Ayrıca Gestasyonel diyabet (gebelik sırasında gelişen diyabet), LADA (kısaca ileri yaşlarda görülen otoimmün bozukluk nedeniyle gelişen Tip 1 Diyabet), MODY (erken yaşta görülen Tip2 Diyabet benzeri) diyabet türleri arasındadır.

Halk arasında gizli şeker olarak bilinen prediyabet hastaları grubu çok önemlidir. Prediyabet tanısı alan kişilerde yıllar içinde Tip 2 Diyabet gelişmektedir. Prediyabet kişilerde de kalp damar hastalık oranı normal bireylere göre 1.5 kat artmıştır. Prediyabetli bireylerde yaşam tarzı değişiklikleri diyabet olmayı önleyebilir ve geciktirebiliriz.

Diyabet Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Diyabeti olan hastalarda görülen belirtiler ve hastadaki şikâyetlerinin yoğunluğu, hastadan hastaya farklı olabilir. Bununla beraber, diyabet hastalarında en sık rastlanan belirti ve şikâyetler,

Normalden fazla yemek yeme ve doymama, İdrara çıkmada artış, Ağızda kuruluk, Ağızda tatlılık hissi, Çok miktarda su içme isteği, Yorgun ve halsiz hissetme, Kilo verme, Görmede bulanıklık, Ayaklarda uyuşma veya karıncalanma hissi, Yaraların geç iyileşmesi, Cildin kuruması ve ciltte kaşıntı olması, Ağızda genellikle asetona benzetilen bir koku oluşumu olarak sıralanabilir. Diyabet Hastalığı Tanısı Nasıl Konulur?

Diyabet hastalığının tanısını koyabilmek için hastalara belirli testler uygulamak gerekir. Diyabet hastalığının tanısında başvurulan testler, açlık kan şekeri ölçümü, oral glukoz tolerans ve HbA1c testidir. Oral glukoz tolerans testi (OGTT), halk arasında şeker yüklemesi testi olarak da bilinir.

Sağlıklı bireylerde açlık kan şekeri seviyesi, 70 ile 100 mg/dL arasında değişir. Hastalardan aç karnına alınan kan örneği, kan şekeri değeri açısından teste tabi tutulur. Bu değerin 100 ile 126 arasında olması durumunda, hastalar şeker yüklemesi testine yönlendirilir. Açlık kan şekeri testinde 126 mg/dL’den yüksek bir değerle karşılaşılması durumunda diyabet tanısı konulabilir.

OGTT uygulanması gereken hastalarda, belirli miktarda glukoz içeren su, hastalara içirilir. Hastaya glukoz yüklemesi yapıldıktan iki saat sonra kan örneği alınarak, kan şekeri değerlerine bakılır. Kandaki glukoz seviyesinin 200 mg/dL ve üzeri bir değer olması sonucunda, diyabet tanısı konulur. Açlık kan şekeri 100-125 mg/dl arasında, 2.saat kan şekeri 140-199 mg/dl arasında ise prediyabet tanısı ile takip edilir.

HbA1c testi de tanıda önemlidir. HbA1c testi, kırmızı kan hücrelerinin oksijen taşıyan proteini hemoglobinin, yüzde kaçının şeker kaplandığını ölçmektedir. Ortalama 2-3 aylık kan şekeri seviyenizi yansıtır. %6.5 ya da daha yüksekse diyabetiniz olduğu anlamına gelir, %5.7 ila 6.4 aralığındaysa prediyabet yani şeker hastalığına yakalanma olasılığınızın yüksek olduğunu belirler, %5.7 ve altındaki seviyelerdeyse normaldir. Hemoglobin A1C ne kadar yüksekse, diyabetle alakalı komplikasyonlara sahip olma riskiniz o derecede yüksektir.

Şeker Hastalığının Yol Açtığı Hastalıklar Nelerdir?

Şekerin vücutta yan ürünlere dönüşerek toksik maddelerin ortaya çıkmasıyla damarsal yapılar, böbrek, sinir sistemi ve göz üzerinde hasarlara neden olur. Kontrolsüz şeker diyabetik komaya neden olabilir. Bakteriyel, fungal enfeksiyon sıklığı artar, cilltte iyileşmeyen yaralar oluşabilir. Damar sertliğinin gelişmesine neden olarak kalp damar hastalıkları oluşumuna neden olur. Diyabetik nöropati, retinopati ve nefropati (Diyabetik Nefropati nedir ve tedavisi ayrıntılı bilgi) hayatı tehdit eden komplikasyonlarındandır.

Diyabet Hastalığı Tedavisi Nasıl Yapılır?

Diyabet tedavisinde amaç kan şekeri yükselmelerini ve kan şekeri düşmelerini önlemektir. Bu ayarın sağlanması komplikasyonların gelişimini önlemek, hastalığın seyrini yavaşlatmak için çok önemlidir. Diyabet hastalığının tedavisinde, hastada görülen diyabet türüne bağlı olarak, farklı tedavi yöntemlerine başvurulur. Sağlıklı beslenme ve egzersiz tedavide önemli yer tutar.

Tip 1 diyabetin tedavisinde, hastalara insülin tedavisi uygulanır. Bununla beraber, hastaların beslenme düzeni, önerilen insülin düzeyine bağlı olarak oluşturulur.

Tip 2 diyabetin tedavisinde ise beslenme düzeninde yapılan gerekli değişikliklerin yanı sıra, hastalara ağızdan alınan antidiyabetik ilaçlar reçete edilir. Bu ilaçlar, vücuttaki insülin hormonu üretimini veya hücrelerdeki reseptörlerin insüline olan duyarlılığını artırır.

Diyabet (Şeker) Hastalığı Tanı ve Tedavi | Akhisar Özel Doğuş Hastanesi

Diyabet (Şeker) Hastalığı Tanı ve Tedavi | Akhisar Özel Doğuş Hastanesi

Diyabet: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Günlük yaşamda gerekli aktiviteleri sürdürebilmemiz için vücudumuz, glukoz denilen bir tür şekere ihtiyaç duyar. Glukoz, tükettiğimiz gıdalarla özellikle de nişastalı ve şekerli olanlarla alınır. Sindirim işlemi sayesinde bu gıdalardaki nişasta ve şeker glukoza çevrilerek kana karışır. Ancak, kandaki glukozun enerji olarak kullanılabilmesi için bir işlem daha gereklidir. Bu işlem vücutta pankreas adı verilen bir organın sağladığı insülin tarafından gerçekleştirilir. Kandaki glukoz, insülin sayesinde hücrelerin içine girebilir ve enerji elde etmek için kullanılır. Pankreas yeterince insülin yapamadığında vücudumuz glukozu kullanamaz ve kandaki bu glukoz, yani şeker giderek yükselir. Bu durumun yol açtığı rahatsızlığa şeker hastalığı (diyabet) diyoruz.

Şeker Hastalığı Tipleri

Tip 1 Diyabet, çok genç yaşlarda başlar. Bu tipte, pankreasta üretilen insülin miktarı çok düşüktür veya üretim tamamen durmuştur. Tip 1 diyabet sıklığı ülkeler (bölgeler) arasında farklılık göstermekte ve her yıl 15 yaş altındaki 100.000 çocuktan 1-42'sinde şeker hastalığı gelişmektedir.

Tip 2 Diyabet, yetişkin yaşlarda başlar. Burada insülin üretiminin eksikliğinden ziyade, üretilen insülin gerektiği şekilde etki gösterememektedir. Çünkü insülin hücrede bulunan bağlantı bölgelerine bağlanamaz. Genel olarak erişkin nüfusta %4-8 oranında tip 2 diyabet görülmektedir.

Ayrıca yatkınlığı olan kişilerde, gebelikte üretilen bazı hormonlara ve metabolik yükteki artışa bağlı olarak gebelik sırasında ortaya çıkan ve gestasyonel (gebelik) diyabet adı verilen bir şeker hastalığı çeşidi daha vardır. Bu tip şeker hastalığında kan şekeri hamilelik sonrasında genellikle normale döner. Ancak bu kişilerin yaklaşık % 40'ında,sonraki 15 yıl içerisinde tip 2 diyabet gelişir. Gebe kadınların yaklaşık % 3'ünde şeker hastalığı ortaya çıkabilir.

Şeker Hastalığı Riski Kimlerde Daha Fazladır?

Herkeste, her yerde, her yaşta şeker hastalığı teşhis edilebilir.

Ailesinde şeker hastalığı olanlar,

4 kg'dan daha ağır bebek doğuran kadınlar,

Stres altında yaşayan kişilerde şeker hastalığı görülme riski daha yüksektir.

Ayrıca pankreasın kronik iltihabı, pankreas tümörleri ve ameliyatları ile hipertiroidi, akromegali gibi bazı hormon hastalıkları tip 2 diyabete yol açabilir.

Şeker hastalığının Belirtileri ve Tanısı

Sık idrara çıkma,

Cilt yaralarının geç iyileşmesi,

Kuru ve kaşıntılı bir cilt,

Sık sık enfeksiyon gelişmesi

Ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma görülür. Ancak bu belirtiler zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar.

Özel Doğuş Hastanesinde kişinin şeker hastası olup olmadığı açlık kan şekeri(AKŞ) ölçümü veya Oral Glikoz Tolerans Testi(OGTT) yapılarak saptanır. AKŞ ölçümü 100-125 mg/dl olması gizli şeker(pre-diyabet) sinyalidir. AKŞ ölçüm sonucunun 126 mg/dl veya daha fazla olması şeker hastalığının varlığını gösterir. OGTT'de glikozdan zengin sıvı aldıktan 2 saat sonraki kan şekeri değeri önemlidir.İkinci saat kan şekeri ölçümü 140-199 mg/dl ise gizli şeker,200 mg/dl veya daha yüksek ise şeker hastalığı tanısı konulur.

Özel Doğuş Hastanesi İç Hastalıkları biriminde hastalığın tanı, tedavi ve hasta takibi düzenli olarak yapılarak, diyabetin ilerlemesinin önüne geçilir.

Bizi Her Konuda Danışmak Ve Randevu Almak İçin Arayabilirsiniz. 0 (236) 404 0 415

"
Diyabetin tanı ve tedavisi hakkında merak edilenler. NCR international hospital | 444 99 30

Diyabetin tanı ve tedavisi hakkında merak edilenler. NCR international hospital | 444 99 30

Diyabet: Tanı, Belirti ve Tedavisi

NCR İnternational Hospital İç Hastalıkları Uzmandan Dr. Ramazan Geyik, Şeker Hastalığı (Diyabet) ile ilgili yönetilen soruları cevapladı. Hastalıktan korunma yöntemlerine de değinen Büyükbeşe Tip2 diyabetin tedavi seçenekleri hakkında da bilgiler verdi.

Diyabet nedir?

Diabetes mellitus, vücudun kandaki glukozu, yani şekeri nasıl kullandığını etkileyen bir grup hastalığın genel adıdır. Glukoz sağlığınız için hayati önem taşır çünkü kas ve dokuları oluşturan hücrelerin enerji kaynağıdır. Aynı zamanda beynin ana enerji kaynağıdır. Diyabet, hangi tip olursa olsun, kanda çok fazla glukoz olduğu anlamına gelir ancak nedenleri farklılık gösterebilir. Aşırı glukoz ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Kronik diyabet hastalıkları Tip 1 diyabet ve Tip 2 diyabet olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Potansiyel olarak tedavi edilebilen diyabet hastalıkları ise, kan şekeri değerlerinin normalin üstünde olduğu ancak diyabet olarak sınıflandırılacak kadar yüksek olmadığı prediyabet ve hamilelik sırasında ortaya çıkan ancak doğumla birlikte geçen gestasyonel (gebelik) diyabettir.

Belirtileri nelerdir?

Diyabet semptomları kan şekerinizin ne derece yüksek olduğuna bağlı olarak değişiklik gösterir. Bazı kişiler, özellikle prediyabet veya tip 2 diyabet hastaları, başlangıçta semptom yaşamayabilirler. Tip 1 diyabette ise semptomlar hızlıca ortaya çıkma eğilimindedir ve daha şiddetlidir. Tip 1 ve tip 2 diyabetin bazı bulgu ve semptomları şunları içerir:

Susama Sık idrar çıkma Aşırı açlık Açıklanamayan kilo kaybı İdrarda ketonlar (ketonlar, yeterli insülin olmadığında kas ve yağların parçalanması sonucu oluşan yan üründür) Aşırı halsizlik Bulanık görme Yavaş iyileşen yaralar Yüksek tansiyon Sık sık enfeksiyon oluşması, damak veya cilt enfeksiyonları ve vajinal veya mesane enfeksiyonları gibi… Tip 1 diyabet her yaşta ortaya çıkabilmesine rağmen tipik olarak çocuklukta veya ergenlikte başlar. Daha yaygın görülen tip 2 diyabet ise her yaşta ortaya çıkabilir ve çoğunlukla önlenebilir.

Ne zaman doktora gitmelisiniz?

Siz veya çocuğunuzda diyabet olduğundan şüpheleniyorsanız.Olası diyabet semptomlarını fark ederseniz doktorunuza danışın. Hastalık ne kadar erken teşhis edilirse tedavi o kadar erken başlar. Diyabet teşhisi konulmuşsa.Teşhis konulduktan sonra kan şekeri seviyeniz istikrarlı hale gelene kadar yakın tıbbi takip gerekir.

Nedenleri neleridr?

Diyabeti anlamak için öncelikle glikozun normal şartlarda nasıl işlediğini anlamak gerekir

İnsülin nasıl çalışır?

İnsülin, karnın alt arka kısmında yer alan pankreastan salgılanan bir hormondur

Pankreas kana insülin salgılar. İnsülin dolaşımı hücrelere şeker girmesini sağlar. İnsülin kandaki şeker miktarını azaltır. Kan şekeri seviyesi düştükçe, pankreastan salgılanan insülin miktarı da azalır.

Glukozun rolü nedir?

Glukoz, yani şeker, kas ve dokuları oluşturan hücrelerin temel enerji kaynağıdır.

Glukoz iki ana kaynaktan sağlanır: yiyecekler ve karaciğer Şeker kan dolaşımına emilir ve insülin yardımıyla hücrelere girer. Karaciğeriniz glukoz üretir ve depolar. İnsülin değerleriniz düşük olduğunda, öneğin bir süredir yemek yemediyseniz karaciğeriniz depolanmış glükojeni glukoza çevirirerek normal glukoz seviyesini korumaya çalışır.

Tip 1 diyabetin nedenleri?

Tip 1 diyabette, normal şartlarda zararlı bakteri ve virüslerle savaşan bağışıklık sisteminiz pankreastaki insülin üreten hücrelere saldırır ve bu hücreleri yok eder. Bu da vücudunuza hiç insülin olmamasına veya çok az olmasına neden olur. Hücrelere taşınması gereken şeker kanda birikir. Tip 1 diyabetin genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu nedeniyle ortaya çıktığı düşünülmektedir ama nedeni tam olarak bilinmemektedir.

Prediyabet ve tip 2 diyabetin nedenleri

Tip 2 diyabete yol açabilen prediyabette ve tip 2 diyabette hücreler insüline dirençli hale gelir ve pankreas bu direnci kırmaya yetecek kadar insülin üretemez. Şeker hücrelere taşınmak yerine kanda birikir. Tip 2 diyabetin nedeni tam olarak bilinmemesine rağmen tip 1 diyabette olduğu gibi genetik ve çevresel faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Fazla kilo tip 2 diyabetle yakından ilişkilidir ancak tip 2 diyabetli her hasta fazla kilolu değildir.

Gestasyonel (gebelik dönemi) diyabet

Hamilelik sırasında plasenta hamileliği sürdürmek için hormonlar üretir. Bu hormonlar hücrelerin insüline daha dirençli hale gelmesine neden olur. İkinci ve üçüncü üç aylık dönemde plasenta büyüdükçe bu hormonlar daha fazla salgılanır ve insülin direnci artar.

Normal şartlarda pankreas bu direnci yenmek için yeterli ilave insülini üretir. Ancak bazen pankreas yeterince insülin üretemeyebilir. Bu durumda, çok az glukoz hücrelere geçer ve fazla glukoz kanda birikir.

Tedavi ve ilaçlar

Diyabetin türüne göre kan şekeri takibi, insülin ve ağızdan alınan ilaçlar tedavide rol oynayabilir. Ancak hangi tip diyabet olursa olsun sağlıklı beslenme, sağlıklı kilo ve kan şekeri seviyenizi takip etmek diyabet yönetiminin anahtarıdır.

Tüm diyabet türleri için tedaviler

Sağlıklı bir diyet ve egzersiz planı sayesinde sağlıklı kiloyu korumak tüm diyabet türlerinin yönetiminin önemli bir parçasıdır.

Sağlıklı beslenmenin etkisi.

Popüler inancın tersine diyabet diyeti diye bir şey yoktur. Diyetinizde meyve, sebze ve tam tahıllılar gibi besin değeri yüksek, lif bakımından zengin ve az yağ ve kalori içeren besinlere odaklanmanız gerekir. Hayvansal ürünler, rafine karbonhidratlar ve tatlıları ise azaltmanız gerekecektir. Aslında tüm aile için en iyi beslenme planı budur. Beslenme planınıza dahil ettiğiniz sürece, arada sırada şekerli gıdalar tüketmenizde sakınca yoktur. Yine de neyi ne kadar yemeniz gerektiğini anlamak zor olabilir. Bir diyetisyen sağlık hedeflerinize, yemek tercihlerinize ve hayat tarzınıza uygun beslenme planını hazırlamanıza yardımcı olabilir. Özellikle tip 1 diyabetiniz varsa, karbonhidrat sayımı da gerekebilir.

Fiziksel aktivitenin etkisi.

Diyabet hastalarının da herkes gibi düzenli olarak aerobik egzersiz yapması gerekir. Egzersiz, şekerin enerji için kullanılmak üzere hücrelere taşınmasını sağlayarak kan şekerini düşürür. Egzersiz aynı zamanda insülin hassasiyetini arttırır, bu sayede vücudunuz şekeri hücrelere taşımak için daha az insüline ihtiyaç duyar. Egzersiz için doktorunuzun onayını alın. Daha sonra yürüyüş, yüzme veya bisiklete binme gibi keyif aldığınız aktiviteleri seçin. Önemli olan fiziksel aktiviteyi günlük rutininizin bir parçası haline getirmektir. Haftanın çoğu günü en az 30 dakika egzersiz yapmayı hedefleyin. Eğer bir süredir spor yapmadıysanız yavaş başlayın ve egzersizi kademe kademe artırın.

Tip 1 ve tip 2 diyabet tedavileri

Tip 1 diyabet tedavisi insülin iğneleri veya bir insülin pompasının kullanılması, sık kan şekeri kontrolleri, ve karbonhidrat sayımını içerir. Tip 2 diyabetin tedavisinde ise diyabet ilaçları, insülin veya her ikisinin kullanımının yanında başlıca olarak kan şekerinin takip edilmesi vardır.

Kan şekerinin takip edilmesi.

Tedavi planınıza bağlı olarak kan şekerinizi haftada birkaç kez veya günde 3 veya daha fazla kontrol edip kaydedebilirsiniz. Dikkatli takip, kan şekerini istenilen aralıkta tutmanın tek yoludur. İnsülin tedavisi gören hastalar kan şekeri seviyelerini sürekli glikoz izleme cihazıyla takip etmeyi seçebilirler. Bu teknoloji henüz glukometrenin yerini almasa da kan şekerinizin eğilimleri hakkında önemli bilgiler sağlayabilir. Katı bir diyet programı uygulasanız bile kanınızdaki şeker miktarı beklenmedik bir şekilde değişebilir. Diyabet tedavi ekibinizin yardımıyla kan şekeri seviyenizin yiyecekler, fiziksel aktivite, ilaçlar, hastalık, alkol, stres ve (kadınlarda) hormon seviyelerinin dalgalanmalarına nasıl tepki verdiğini öğrenirsiniz.

Kan şekerinin günlük takibine ek olarak,

Günlük kan şekeri takibine ilaveten son iki üç aydaki ortalama kan şekeri seviyenizi ölçmek için doktorunuz düzenli A!C testi yaptırmanızı tavsiye edebilir. Günlük kan şekeri testleriyle karşılaştırıldığında A1C testi diyabet tedavi planınızın genel olarak ne kadar iyi çalıştığını daha iyi gösterir. A1C seviyesinin yüksek çıkması insülin rejiminiz veya yeme planınızda bir değişiklik gerektiğini gösterir. A1C hedefiniz yaşınız ve çeşitli faktörlere göre değişebilir. Bununla birlikte, şeker hastalarının çoğu için Amerikan Diyabet Birliği A1C seviyesinin yüzde 7’nin altında olmasını tavsiye eder. A1C seviyenizin kaç olması gerektiğini doktorunuza sorun.

İnsülin.

Birçok tip 1 diyabet hastasının hayatta kalmak için insülin kullanması gerekir. Bazı tip 2 diyabet hastaları da insülin tedavisine ihtiyaç duyarlar. Genellikle insülin iyi bir iğne ve şırınga ya da bir insülin kalemi kullanılarak enjekte edilir. İnsülin kalemi dolmakaleme benzeyen ancak kartuşu insülinle doldurulan bir alettir.

İnsülin pompası da bir seçenek olabilir. Pompa cep telefonu büyüklüğünde olan vücudunuzun dışına taktığınız bir alettir. Bir boru insülin haznesini karın derinizin altına yerleştirilen bir sondaya bağlar. Şimdi kablosuz olarak çalışan borusuz bir pompa da mevcuttur. Bir insülin pompasını belirli miktarda insülin dağıtmaya ayarlayın. Öğünler, aktivite seviyesi ve kan şekeri seviyesine bağlı olarak az ya da çok insülin verecek şekilde ayarlanabilir.

Gelişmekte olan yeni bir tedavi yaklaşımı ise yapay pankreas olarak da bilinen kapalı döngü insülin dağıtım sistemidir. Bir insülin pompasına sürekli glikoz monitörü bağlar. Monitör ihtiyaç olduğunu gösterdiğinde cihaz otomatik olarak doğru miktarda insülin dağıtır. Yapılan testler cesaret verici sonuçlar ortaya koymuş olsa da daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Hızlı hareket eden insülin, uzun-etkili insülin veya orta seçenekler gibi birçok insülin türü vardır. İhtiyaçlarınıza bağlı olarak doktorunuz gece-gündüz kullanılmak üzere insülin türlerinin bir karışımını yazabilir.

Ağızdan veya diğer ilaçlar.

Bazen ağızdan veya diğer ilaçlar da reçeteye yazılmaktadır. Bazı diyabet ilaçları pankreasınızı uyararak daha fazla insülin üretmesine neden olurlar. Diğerleri karaciğerinizden glikoz salınımını durdurur, bu da şekeri hücrelerinize aktarmak için daha az insüline ihtiyaç duyacağınız anlamına gelir. Yine de diğer ilaçlar karbonhidratları yakan ya da dokularınızı insüline daha duyarlı hale getiren mide ve bağırsak enzimlerinin hareketini engellerler

Organ nakli.

Bazı tip 1 diyabet hastaları için pankreas nakli bir seçenek olabilir. Adacık nakillerinin de üzerinde çalışma yapılmaktadır. Başarı bir pankreas nakli ile artık insülin tedavisine ihtiyacınız kalmaz. Ancak nakiller her zaman başarılı olmazlar ve ciddi riskler oluşturabilirler. Organ reddini önlemek için ömür boyu bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar almanız gerekir. Bu ilaçların yüksek enfeksiyon riski, organlara hasar verme ve kanser gibi ciddi yan etkileri olabilir. Yan etkiler diyabetin kedisinden daha tehlikeli olabileceği için nakiller diyabeti kontrol edilemeyen ve ciddi komplikasyonu olan kişiler için rezerve edilirler.

Obezite ve diyabet cerrahisi.

Özellikle tip 2 diyabet tedavisi olarak görülmese de vücut kütle endeksi 35’den yukarı olan tip 2 diyabet hastaları bu tür bir tedaviden fayda görebilirler. Mide bypassı yaptıran kişiler kan şekeri seviyelerinde önemli gelişmeler görmüşlerdir. Ancak, bu işlemin tip 2 diyabet için uzun -dönemli riskleri ve faydaları henüz bilinmemektedir.

Hamilelik şekerinin tedavisi

Bebeğinizin sağlıklı kalmasını sağlamak ve hamilelik sırasında oluşabilecek komplikasyonlardan kaçınmak için kan şekeri seviyenizi kontrol etmeniz önemlidir. Sağlıklı bir diyet ve egzersizin yanı sıra tedavi planınızın içinde kan şekerinin takibi ve, bazı durumlarda, insülin kullanmak da olabilir. Doktorunuz doğum sırasında kan şekerinizi de ayrıca takip edecektir. Kan şekeriniz çıkarsa bebeğiniz fazla seviyede insülin üretebilir, bu da doğumdan hemen sonra düşük kan şekerinin oluşmasına yol açabilir.

Prediyabetin tedavisi

Prediyabetiniz varsa uygulayacağınız sağlıklı bir yaşam tarzı kan şekerinizi normale geri döndürme veya en azından tip 2 diyabette görülen seviyelere çıkmasını önlemede size yardımcı olabilir. Egzersiz ve sağlıklı beslenme yoluyla sağlıklı kiloyu tutturmak faydalı olabilir. Haftada en az 150 dakika egzersiz yapmak ve vücut ağırlığınızın yüzde 5 ila 10’unu kaybetmek tip 2 diyabeti önleyebilir ya da erteleyebilir.

Yüksek diyabet riski altındaysanız (prediyabetinizin gittikçe kötüleşiyorsa, kardiyovasküler hastalığınız, karaciğer yağlanması ya da polikistik over sendromu varsa) bazen metformin gibi ilaçlar da bir seçenektir.

Diğer durumlarda, kolesterolü önlemek için kullanılan ilaçlar – özellikle statinler- ve yüksek basıncı ilaçları gereklidir. Yüksek risk altındaysanız kardiyovasküler hastalığını önlemek için doktorunuz düşük dozda aspirin tedavisi yazabilir. Yine de sağlıklı bir yaşam tarzı her şeyden önemlidir.

Her tür diyabette sorun belirtileri

Birçok faktör kan şekerinizi etkileyebileceği için bazen problemler ortaya çıkabilir. Bu durumlar acil bakım gerektirir, çünkü tedavi edilmediğinde nöbetler ve bilinç kaybı (koma) meydana gelebilir.

Yüksek kan şekeri (hiperglisemi).

Kan şekeriniz birçok nedenden dolayı çıkabilir. Bunlar arasında çok yemek, hasta olmak, glikoz-azaltıcı ilaçlardan yeterli derecede almamak sayılabilir. Kan şekerinizi sık sık kontrol edin ve sık idrara çıkma, fazla susama, ağızda kuruluk, bulanık görme, yorgunluk ve bulantı gibi yüksek na şekeri belirtilerine dikkat edin. Hipergliseminiz varsa yemek planınızı, ilaçlarınızı ya da her ikisini düzenlemeniz gerekecektir.

İdrardaki ketonların artması (diyabetik ketoasidoz).

Hücreleriniz enerjisiz kalırsa vücudunuz enerji elde etmek için yağ yakabilir. Bu da ketonlar olarak bilinen zehirli asitleri ortaya çıkarır. İştah kaybı, zayıflık, kusma, ateş, karın ağrısı ve tatlı meyvemsi bir nefes gibi belirtilere dikkat edin. Reçetesiz satılan keton test kiti ile idrarınızdaki ketonları ölçebilirsiniz. İdrarınızda fazla keton varsa derhal doktorunuza danışın ve acil bakım isteyin. Bu durum tip 1 diyabet hastalarında daha yaygındır.

Hyperglisemik hiperosmolar nonketotik sendromu.

Yaşamı tehdit eden bu durumun belirtileri arasında 600 mg/dL (33.3 mmol/L) seviyesinin üstünde seyreden bir kan şekeri, ağız kuruluğu, aşırı susama, ateş, sersemlik, dalgınlık, görme kaybı ve halüsinasyonlar sayılabilir. Hiperozmolar sendromuna aşırı derecede yüksek kan şekerinin kanı koyu ve şekerli bir hale dönüştürmesi neden olur. Bu durum daha çok tip 2 diyabet hastalarında görülür ve genellikle öncesinde bir hastalık vardır. Bu sendromun belirtilerine sahipseniz doktorunuzu arayın ve derhal tıbbi yardım alın.

Düşük kan şekeri (hipoglisemi).

Kan şekeriniz birçok sebepten dolayı düşebilir. Bunlar arasında bir öğünün atlanması ve normalden daha fazla fiziksel aktivite yapmak sayılabilir. Bununla birlikte, düşük kan şekerine insülin salınımını artıran glikoz azaltıcı ilaçların alınması veya doğrudan insülin tedavisinin neden olma olasılığı daha fazladır. Kan şekerinizi düzenli olarak kontrol edin ve terleme, açlık, titreklik, zayıflık, açlık, sersemlik, baş ağrısı, bulanık görme, kalp çarpıntıları, asabiyet, konuşma bozukluğu, dalgınlık, bayılma ve tutulma nöbetleri gibi düşük kan şekeri belirtilerine dikkat edin. Düşük kan şekeri meyve suyu ya da glikoz tabletleri gibi hızlı emilen karbonhidratlar ile düzeltilir.

Yaşam tarzı ve evde bakım

Diyabet ciddi bir hastalıktır. Diyabet tedavi planını takip etmek tam zamanlı kararlılık gerektirir. Dikkatli diyabet yönetimi ciddi, hatta hayatı tehdit eden komplikasyonları önlemenizi sağlar.

Hangi tip diyabet olursa olsun:

Diyabet yönetiminde kararlı olun. Diyabet hakkında her şeyi öğrenmeye çalışın.

Diyabet ciddi bir hastalıktır. Diyabet tedavi planını takip etmek gece gündüz biteviye devam eden bir kararlılık gerektirir. Şeker hastalığının dikkatli bir şekilde yönetilmesi bazen yaşamı tehdit edici boyutlara ulaşan ciddi komplikasyonların oluşma riskini azaltabilir.

Diyabetinizi yönetme kararlılığı gösterin.

Diyabet hakkında her şeyi öğrenin. Bir diyabet eğitimcisiyle ilişki kurun, ihtiyaç duyduğunuzda diyabet tedavi ekibinizden yardım isteyin.

Sağlıklı yiyecekler seçin ve sağlıklı kilonuzu koruyun.

Aşırı kilolu biriyseniz vücut ağırlığınızın yüzde 5 ila 10’unu kaybetmek kan şekeri kontrolünde önemli bir farklılık yaratabilir. Sağlıklı bir yemek diyeti bol meyve, sebze, her türlü tahıl ve baklagiller ve sınırlı miktarda doymuş yağın tüketilmesiyle sağlanır.

Fiziksel aktiviteyi yaşamınızın bir parçası haline getirin.

Düzenli egzersiz prediyabet ve tip 2 diyabetin önlenmesinde, diyabet hastalarının ise kan şekerini daha iyi kontrol etmelerine yardımcı olur. Haftada olabildiğince 30 dakikalık bir tempolu yürüyüş gibi orta seviyeli bir fiziksel aktivite yapmanız önerilir. Son zamanlarda yapılan bir araştırma çoğu gün yürüme ve dans gibi aerobik egzersizler ve hafta da iki kez ağırlık kaldırma ve veya yoga gibi direnç antrenmanlarından oluşan bir aktivite kombinasyonunun kan şekerini kontrol etmede egzersizlerin tek başına yapılmasından çok daha etkili olduğunu göstermiştir.

Eğer tip 1 veya tip 2 diyabet hastasıysanız:

Kendinizi tanıtın.

Diyabet hastası olduğunuzu belirten bir etiket veya bilezik takın. Kan şekerinin düşmesi ihtimaline karşın yakınlarda bir glukagon kiti bulundurun ve arkadaşlarınızın ya da sevdiklerinizin onun nasıl kullanılacağını bildiğinden emin olun.

Yıllık fiziksel ve düzenli göz muayenesi yaptırın.

Düzenli diyabet checkuplarınız yıllık fiziksel ve rutin göz muayenelerinin yerine geçmez.Fiziksel muayene sırasında doktorunuz diyabetle ilişkili komplikasyonların olup olmadığına bakar ve diğer tıbbi sorunlar için tarama yapar. Göz uzmanınız retina hasarı, katarakt ve glokom belirtilerini araştıracaktır.

Aşılarınızı güncel tutun.

Yüksek kan şekeri bağışıklık sisteminizi zayıflatabilir. Her yıl grip aşısı olun ve her 1o yılda bir tetanosa karşı güçlendirici aşı olun. Doktorunuz muhtemelen zatürre aşısı olmanızı da tavsiye edecektir. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri de (CDC) eğer daha önce hiç hepatit B aşısı olmadıysanız ve 19 ila 59 yaş aralığında olan bir tip 1 veya tip 2 diyabet hastasıysanız hepatit B aşısı olmanızı tavsiye etmektedirler. En güncel CDC kılavuzları tip 1 veya tip 2 diyabet teşhisi konulduktan sonraki en kısa sürede aşı olunmasını tavsiye etmektedirler. Yaşınız 60 veya daha fazlaysa, şeker hastasıysanız ve daha önce hepatit B aşısı olmadıysanız, aşı olmanızın doğru olup olmadığı konusunda önce doktorunuzla konuşun.

Ayaklarınıza dikkat edin.

Ayaklarınızı günlük olarak ılık suyla yıkayın. Özellikle parmak araları olmak üzere nazikçe kurulayın. Losyon kullanarak nemlendirin, ama parmak aralarını nemlendirmeyin. Her gün kabarcık, kesik, kırmızılık veya şişme olup olmadığını kontrol edin. Kendiliğinden iyileşmeyen bir yara veya başka bir ayak problemiyle karşılaşırsanız doktorunuza danışın.

Kan basıncınızı ve kolesterolünüzü kontrol altında tutun.

Sağlıklı yiyecekler tüketmek ve düzenli olarak egzersiz yapmak yüksek kontrol basıncı ve kolesterolü kontrol etmede uzun süre işe yarayabilir. İlaç kullanımı da gerekebilir.

Dişlerinize özen gösterin.

Şeker hastalığı dişeti hastalıklarına yatkın hale getirebilir. Dişlerinizi en az güzde iki defa fırçalayın ve diş ipiyle temizleyin. Tip 1 veya tip 2 diyabet hastasıysanız yılda en az bir kez dişlerinizi muayene ettirin. Dişetiniz kanıyorsa veya kırmızı ve işmiş görünüyorsa hemen dişçinize başvurun.

Sigara veya diğer tütün türlerini kullanıyorsanız doktorunuzdan bırakmanıza yardımcı olmasını isteyin.

Sigara içmek kalp krizi, felç, sinir zedelenmesi ve böbrek hastalığı dahil çeşitli diyabet komplikasyonlarına yakalanma riskinizi artırır. Amerikan Diyabet Birliğine göre sigara kullanan şeker hastalarının kalp damar rahatsızlığı yüzünden ölme olasılığı sigara kullanmayan şeker hastalarına göre daha fazladır. Sigara veya diğer tütün türlerini bırakmanın yolları hakkında doktorunuzla konuşun.

Alkol kullanmayın

Ne kadar içtiğinize ve içerken yemek yiyip yemediğinize bağlı olarak alkol hem yüksek hem de düşük kan şekerine neden olabilir. Eğer içmeyi seçiyorsanız, kararında için, kadınlar için günde bir erkekler için ise günde iki içki kâfidir. Ayrıca içkiyi mutlaka yemekle birlikte alın. Günlük karbonhidrat sayımınızda kullandığınız içkilerin karbonhidrat miktarını eklemeyi de unutmayın.

Stresi ciddiye alın.

Eğer stresliyseniz, her zamanki diyabet yönetim rutininizi terk etmeniz kolaydır. Vücudunuzun uzun süreli strese tepki olarak ürettiği hormonlar insülinin düzgün çalışmasını engelleyebilir, bu da işleri kötüleştirir. Kontrolü sağlamak için sınırlar koyun. İşlerinizi öncelik sırasına koyun. Rahatlama tekniklerini öğrenin. Bol bol uyuyun. Her şeyden önce pozitif olun. Bugün edineceğiniz iyi alışkanlıklar şeker hastalığınızla birlikte aktif ve sağlıklı bir yaşam sürmenize yardımcı olur.

DİYABETTEN KORUNMAK İÇİN

Tip 1 diyabet önlenebilir. Tip 1 diyabet önlenemez. Bununla birlikte, prediyabet, tip 2 diyabet ve gebelik şekerini tedavi etmeye yarayan sağlıklı yaşam seçimleri aynı zamanda bu hastalıkları önleyebilir de.

Sağlıklı yiyecekler tüketin.

Düşük yağ ve kalori oranı olan yiyecekleri tercih edin. Meyve, sebze ve tahıllara odaklanın. Düşük yağlı ve düşük kalorili yiyecekler seçin. Meyveler, sebzeler ve tam tahıllara odaklanın. Yediklerinizden sıkılmamak için yiyeceklerinizi çeşitlendirmeye çalışın.

Daha fazla fiziksel aktivite yapın.

Günlük 30 dakikalık orta düzeyde bir fiziksel aktivite yapmayı hedefleyin. Tempolu bir günlük yürüyüş yapın. Bisiklet sürün. Yüzme turları. Uzun bir çalışma yapamıyorsanız gün içerisine yayılan küçük parçalara bölün.

Fazla kilolardan kurtulun.

Aşırı kiloluysanız, vücut ağırlığınızın yüzde beşinden kurtulmak (örneğin, 90.7 kiloysanız 4.5 kilo) şeker hastalığına yakalanma riskini azaltabilir. Kilonuzu sağlıklı bir aralıkta tutmak için yiyecekleriniz ve egzersiz alışkanlıklarınızda sürekli değişiklikler yapın. Kilo kaybetmenin sağlıklı bir kalp, fazla enerji ve gelişmiş bir özgüven gibi faydalarını hatırlayarak kendinizi motive edin.

"
Eker Hastalığı (Diyabet) Nasıl Tedavi Edilir? Genel Cerrahi Uzmanı

Eker Hastalığı (Diyabet) Nasıl Tedavi Edilir? Genel Cerrahi Uzmanı

Şeker Hastalığı (Diyabet) Nasıl Tedavi Edilir?

Şeker hastalığı, hastanın total sağlık durumunu önemli derecede etkileyen ciddi bir hastalıktır. Kronik bir hastalık olan diyabetin yaşam içerisinde kontrol edilebilmesi için hastanın da dikkat etmesi gereken birtakım noktalar bulunmaktadır. Herkesin bildiği ancak ne olduğu hakkında bilgi sahibi olmadığı şeker hastalığı, pankreasın yetersiz oranda insülin salgılamasının sonucu olarak açığa çıkmaktadır.

İçindekiler Şeker Hastalığı (Diyabet) Nedir? Şeker Hastalığında Oluşan Semptomlar Tip 1 Diyabet Tip 2 Diyabet Maturity Onset Diyabet Gestasyonel Diyabet

İnsülin yetersizliği sonucunda besin yolu ile alınan şeker gerekli hücrelere ulaşamazken kanda yükselmektedir. Kandaki şeker oranının artması ise hastada zehir etkisi yaratmakta birçok organı olumsuz yönde etkilemektedir.

Metabolik bir hastalık olan şeker hastalığı mutlaka kontrol edilmesi gereken bir hastalık olmakla birlikte her yaşta görülebilen ve murtlaka kontrol altına alınması gereken bir problemldir.

Şeker Hastalığında Oluşan Semptomlar

Şeker hastalığı kişide birtakım semptomlar açığa çıkarmaktadır. Bu semptomlar genellikle şu şekilde yaşanmaktadır,

Görme bozuklukları Kilo kaybı Sürekli yorgunluk ve halsizlik hali Ayak ve bacaklarda uyuşma ve karıncalanma Ciltte kuruluk ve kaşıntı Ağızda farklı bir koku hissi

Birden fazla nedeni bulunan şeker hastalığının açığa çıkmasındaki en büyük faktör genetiktir. Bununla birlikte ideal kilonun üzerinde olma, ileri yaş, stres, gestasyonel diyabet (gebelik şekeri) ve hareketsiz bir yaşam tarzı da şeker hastalığına neden olabilmektedir.

Yaşam boyu tedavi gerektiren şeker hastalığının total sağlık durumuna etkilerinin minimum düzeye indirgenmesi için erken tanı ve tedaviye en kısa sürede başlanması büyük önem taşımaktadır. Şeker hastalığı hakkında son yıllarda gerek sağlık kuruluşları gerekse sosyal sorumluluk projeleri toplumu bu konuda bilgilendirme amacı ile birçok kampanya ve tanıtım gerçekleştirmiştir. İnsanların şeker hastalığının ne olduğunu, nedenlerini ve belirtilerini mutlaka bilmeleri ve belirtiler açığa çıktığında mutlaka tedaviye başlamaları gerekmektedir.

Tip 1 Diyabet Şeker hastalığının bu çeşidi insüline bağımlı diyabet olarak da tanımlanmaktadır. Genellikle çocukluk döneminde ortaya çıkmaktadır ve mutlaka erken tanı ve tedavi gerektirmektedir. Tip 2 Diyabet Kan şekerinin düzenlenmesini sağlayan insülin hormonuna karşı hücrelerin tepkisiz kalması sonucunda açığa çıkmaktadır. Maturity Onset Diyabet Genellikle erken yaşta görülmektedir. Gestasyonel Diyabet Gebelik döneminde görülmektedir. "
Tip 2 Diyabet Nedir? Test ve Tedavisi | Tetra Tıp Laboratuvarı

Tip 2 Diyabet Nedir? Test ve Tedavisi | Tetra Tıp Laboratuvarı

Tip 2 Diyabet

Kandaki şekerin hücrelerdeki insülin reseptörünün duyarsızlaşması sonucunda hücre içine girememesi ve de vücut tarafından yeterli miktarda insülin üretilememesi sonucu oluşan diyabet türüne Tip 2 Diyabet denilmektedir. Genellikle orta yaş ve sonrasında görülen tip 2 diyabet, en çok görülme sıklığına sahip diyabet türüdür.

İnsülinin reseptörünün tahribatı sebebiyle hücredeki glikoz kapısı açılamadığından (aşağıdaki şekilde gösterilmiştir) kandaki glikoz, kas, yağ, karaciğer gibi vücudun hücrelerinin içerisine girememekte ve hiperglisemi meydana gelmektedir. Ayrıca glikoz hücrelere ulaşamadığı için de hücrelerin ihtiyaç duyduğu enerjiyi karşılayamamaktadır.

Tip 2 diyabetin önümüzdeki 20 yıl içerisinde dünya nüfusunun yaklaşık olarak %10 – %25’ini etkileyebileceği tahmin edilmektedir.

Tip 2 diyabetten etkilenen kişilerde yaygın olarak depresyon varlığı görülmektedir. Bu iki rahatsızlığın kombinasyonu halinde, erken mortalite başta olmak üzere birçok kötü rahatsızlık baş gösterebilmektedir.(1)

Ayrıca depresyon ve tip 2 diyabeti tetikleyen durumlar arasında genetik ve kalıtımsal yatkınlar ile risk faktörleri gelmektedir. (1)

Enerji Metabolizması ve Diyabet

Vücudun temel enerji kaynağı olan şeker, bireylerin günlük olarak dışarıdan aldığı gıdalarla karbonhidratlardan alınır. Bağırsaklardan emilen bu karbonhidratlar depolanmak üzere karaciğere gider ve gerektiğinde kullanılmak üzere glikoz olarak kan dolaşımına gönderilir.

Kana karışan glikozu bu evrede ise, pankreas tarafından üretimi sağlanan insülin hormonu karşılamaktadır. Kandaki şeker düzeyi yükseldiğinde, insülin hormonu tarafından şekerin hücreler içerisine girmesi sağlanmakta ve vücudun enerji ihtiyacı giderilmektedir.

İnsülin ve Diyabet İlişkisi

Vücut için oldukça önemli olan insülin hormonunun üretimini sağlayan pankreas, bu özelliğiyle kandaki glikoz miktarının düzenlenmesinde büyük bir rol oynamaktadır.

Pankreas tarafından üretilen insülin hormonunun görevi, kandaki şekerin hücre içerisine (yağ, kas karaciğer hücreleri vb.) girmesini sağlamaktır. Bunun sonucunda vücudun enerji ihtiyacı giderilmektedir.

Kanda bulunan glikoz, hücre içerisine girmek için insüline ihtiyaç duymaktadır. Bu noktada insülini bir nevi glikoz geçiş kapısını açan bir anahtar olarak düşünebilirsiniz. Pankreas tarafından üretimi sağlanan insülin hormonu yeterli düzeyde üretilemediğinde ya da işlevini kaybettiğinde insülin direnci oluşmakta ve kanda bulunan şeker (glikoz), hücre içerisine girememektedir.

Bunun sonucunda kandaki şeker miktarı artış göstermekte ve diyabet tablosu gelişmektedir.

Gün İçerisinde Meydana Gelen Glikoz Değişimleri Normal Midir?

Sağlıklı bireylerde gün içerisinde kandaki şeker ve insülin düzeyleri sürekli hareket halindedir. Fakat bu değişimler büyük oranda yaşanmamaktadır.

Uyku zamanlarında şeker düzeyleri genel olarak düşüş göstermekte, akşam ve sabah yemeklerinden sonra ise yükseldiği gözlemlenmektedir.

Bu değerlerin gün içerisinde sürekli olarak yüksek ya da düşük seyretmesi halinde bir doktor kontrolüne gitmeniz önerilmektedir.

TİP 2 Diyabet Tanısı Nasıl Konur?

Diyabet hastalığının tanısı üç farklı test kullanılmaktadır. Genellikle tek başına yapılan testler, diyabet tanısı konması için yeterli bir faktör değildir. Bu sebeple testlerin diğer test türleriyle desteklenmesi gerekmektedir.

En az 8 saatlik bir açlık sonrasında elde edilen açlık kan şekeri, diyabet tanısında kullanılan ilk yöntemdir. Açlık kan şekerinin 126 mg/dL ve üzerinde olması, 75g oral glukoz yüklemesinin 2.saatinde OGTT sonucunun 200 mg/dL üzerinde olması gibi sonuçlar diyabet tablosunu meydana getirmektedir.

Diyabet Tanı Kriterleri Testler Diyabet Varlığı Açlık Kan Şekeri Testi 126 mg/dL ve üzeri Günün herhangi bir saatinde ölçülen kan şekeri değeri 200 mg/dL ve üzeri 75g oral glukoz yüklemesinin ardından 2. Saatte ölçülen kan şekeri değeri 200 mg/dL ve üzeri HbA1c Testi 6,5 mg/dL ve üzeri

Testler sırasında baz alınan değerler farklı laboratuvarlara göre değişiklik gösterebilmektedir. Bu noktada danışmış olduğunuz laboratuvar tarafından değişiklik gösteren referans değerler hakkında bilgilendirilebilirsiniz.

Tip 2 Diyabetin Belirtileri Nelerdir?

√ Ağız kuruluğu

√ Sürekli susama

√ Sık idrara çıkma

√ Açlık hissi

√ Sürekli olarak enfeksiyon gelişimi

√ Kuru cilt

√ Vücuttaki yaraların geç iyileşmesi

√ El ve ayaklarda meydana gelen karıncalanma ve uyuşma hissi

Tip 2 Risk Faktörleri Nelerdir?

Diyabet, her yaşta ve her cinsiyette teşhis edilmesi mümkün kronik bir metabolik rahatsızlıktır. Tip 2 diyabetin risk faktörleri ise genel olarak şu şekildedir:

√ Obezite

√ Aile öyküsünde diyabet rahatsızlığı bulunan kişiler (Genetik yatkınlık)

√ rahatsızlığı bulunan kişiler

√ Yüksek tansiyon

√ 4kg’dan ağır bebek doğuran bireyler

√ Diyabet tanısı konan bireyler

√ 45 yaş ve üzeri kimseler

√ Kronik pankreatit (Kronik pankreas iltihaplanması) ve pankreasta meydana gelen bazı rahatsızlıklar

√ Fiziksel aktivitesi düşük olan kimseler

√ Sağlıksız beslenme

√ Prediyabet rahatsızlığı bulunan kişiler

Prediyabet ve Tip 2 Diyabet İlişkisi Nedir?

Diyabet hastalığı olmayan kişilerde, ailesinde diyabet öyküsü bulunanlarda, diyabet öyküsü bulunmayan kişilere nazaran daha yüksek oranda insülin direnci ve hipertansiyon bulgularına rastlanmıştır. Tip 2 diyabet tablolarında insülin direncinin rolü oldukça yüksektir.

Glukoz metabolizmasının klinik diyabete ilerleme evresinde, β hücre yetmezliğinin mi yoksa insülin direncinin mi daha baskın olduğu halen kesinleşmemiş bir durumdur. Ancak yapılan çalışmalarda her iki faktöründe oldukça önemli olduğu saptanmıştır. İnsülin direncinin normoglisemik evreden itibaren teşhis edilmesi ve bu süreç içerisinde gelişim riskinin belirlenmesi ve riskli bireylerin taranması koruyucu hekimlik açısından oldukça önemlidir. (2)

Prediyabet, normoglisemik dönem ve tip 2 diyabet dönemi arasındaki evre olarak tanımlanabilir. Tip 2 diyabetin başlangıç evresi olarak görülen prediyabette sağlıklı beslenme ve yaşam tarzında değişikliklere gidilmesi oldukça önemlidir. Bu maddeler, tip 2 diyabete geçiş evresini oldukça geciktirecektir. Prediyabet hakkında detaylı bilgi için tıklayabilirsiniz.

Kardiyovasküler Hastalık ve Tip 2 Diyabet İlişkisi

Küresel diyabet prevalansı 1980’de %4,7 iken, 2014 yılında %8,5’e yükselmiştir. Yetişkinlerde tip 2 diyabet görülme sıklığı oldukça yüksektir.

İnsülin direnci, hiperglisemi ve aşırı yağ asitleri, oksidatif stresi arttırmakta (oksijen metabolizması sırasında oluşan serbest moleküllerin sağlıklı hücrelere saldırması) ve protein kinaz C (kas hücrelerinde depolanan enerji formu) sinyalini bozmaktadır. Bu tabloya bağlı olarak ise vazokonstriksiyon (damar büzülmesi), vasküler inflamasyon (damar iltihabı), aterojenez (yağlı maddelerden kaynaklı damarlarda plak oluşumuna yol açan tablo) ve tromboz (pıhtı oluşumu) meydana gelmektedir. Yoğun bir tip 2 diyabet tedavisi ile majör makrovasküler ve mikrovasküler olaylarda %10’un üzerinde risk azalması sağlanabilmektedir. Bunun için glikoz düşürücü tedaviler mutlaka kişiye özel olmalıdır. (3)

Tip 2 Diyabet Tedavisi Nasıldır?

Diyabet, kronik bir metabolik rahatsızlıktır. Bu sebeple diyabet tanısı konmuş olan kişilerde asıl nedene yönelik değil, olası komplikasyonların azaltılmasına yönelik bir tedavi programı uygulanmaktadır.

Tedavi süreci her ne kadar hekim kontrolünde geçse de, bu süreç içerisinde en büyük sorumluluk hastaların kendisine aittir. Diyabetli kişilerin tedavisindeki en büyük rol yine kendilerindedir.

Bu süreç içerisinde diyabete yönelik uygun bir beslenme ve fiziksel aktivite programı önerilmektedir. Bu programlar tamamen hekim kontrolünde hastanın kendisine uygun bir şekilde planlanması gerekmektedir.

Yaşam standartlarının değiştirilmesinin yanı sıra bireylere bir de antidiyabetik tedavi uygulanmaktadır. Antidiyabetik tedavinin genel amacı insülin salınımını arttırmak ve kandaki glikoz düzeyini dengede tutmaktır.

Bu makale tıbbi tavsiye olarak yorumlanmamalıdır. Sağlıklı yaşam rutininizde herhangi bir değişiklik yapmadan önce lütfen doktorunuzla görüşün.

Kaynakça

Ismail K, Barthel A, Bornstein S.R, Licinio J. (2018), Depression and type 2 diabetes, Oxford: Oxford University Press, 2018, ISBN: 9780198789284 0198789289. England. Dağ İ, (2009), PRE-DİYABETLİ VE YENİ TANI ALMIŞTİP 2 DİYABETLİ BİREYLERDE SERUM FGF-21 DÜZEYLERİ, T.C Sağlık Bakanlığı Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi: Biyokimya ve Klinik Biyokimya Bölümü, 24-25. Henning R. J, (2018), Type-2 diabetes mellitus and cardiovascular disease, 2018 Nov,14(6):491-509. doi: 10.2217/fca-2018-0045, PMID: 30409037. "
NB Kadiköy Hastanesi

NB Kadiköy Hastanesi

Diyabetik Ketoasidoz – DKA

Diyabetik ketoasidoz, insülin hormonunun ağır yetersizliği halinde, vücudun kendi yağlarını parçalamasıyla oluşan ve keton adı verilen kan asitlerinin artışına bağlı, hayatı tehdit edici bir diyabetik (şeker hastalığı) acil komplikasyondur. Sıklıkla Tip 1 diyabetlilerde görülse de özel durumlarda her diyabetli DKA ile karşılaşabilir.

Diyabetik Ketoasidoz – DKA, mutlak veya göreceli insülin eksikliğinin olduğu ve bunu kan şekeri yüksekliği (hiperglisemi), sıvı kaybı (dehidratasyon) ve kan asitlik düzeylerine artışın (asidoz) izlediği, acil müdahale gerektiren, çok ciddi bir klinik durumdur.

DKA, vücut yeterli insülin üretemediğinde gelişir. İnsülin normal olarak, kaslarınız ve diğer dokularınız için önemli bir enerji kaynağı olan şekerin (glikoz) hücrelere girmesinde önemli bir rol oynar. Yeterli insülin sağlayamadığında vücudunuz yakıt olarak yağları parçalamaya başlar. Bu işlem, kan dolaşımında keton adı verilen asit birikimi oluşturur ve zamanında tedavi edilmezse diyabetik ketoasidozise yol açar.

Keton nedir?

Ketonlar (keton cisimcikleri) yağ asitlerinin parçalanması sonucunda oluşan yan ürünlerdir. Yağın enerji olarak yakılması sonucunda ortaya çıkan keton cisimleri ilk önce kanda görülür, miktarları arttıkça idrara geçmeye başlar. Bu durum vücuttaki hassas kimyayı bozar. Hızlı bir biçimde aşırı miktarda keton oluşumu kötü bir durum olduğunun habercisidir.

Aslında, vücudun enerji ihtiyacı için yağın parçalanması ve sonucunda da ketonların oluşumu herkes için normal bir süreçtir. Sağlıklı bir insanda insülin, glukagon ve diğer hormonlar kandaki keton seviyelerinin çok yükselmesini önler. Vücudu yeterli insülini üretemeyen diyabetliler ise kanlarında aşırı derecede keton birikimi açısından risk altındadır.

Diyabetiniz (şeker hastalığınız) varsa, DKA (Diyabetik Ketoasidoz) uyarı işaretlerini ve ne zaman acil tedavi alacağınızı öğrenmelisiniz.

Diyabetik Ketoasidoz Nedenleri

DKA, tedavi almamış yeni tanı Tip 1 diyabetlilerde, hastalığın tanı aldığı ilk şeker yükseklik belirtisi olabilir. Tedavi almakta olan diyabetlilerde ise, mutlak insülin eksikliğine yol açan durumlarda DKA riski artar. Tedaviye uyum problemleri, insülin tedavisini çeşitli nedenlerle bırakılması yada afet vb. sebeplerle tedaviye ulaşılamaması, ağır enfeksiyon ve benzeri organik stres durumlarında artan insülin ihtiyacı karşılanamaması gibi durumlar en sık DKA nedenleridir.

Diyabetik Ketoasidoz Tetikleyicileri

Bir enfeksiyon veya başka bir hastalık vücudunuzun adrenalin veya kortizol gibi daha yüksek seviyelerde hormon üretmesine neden olabilir. Bu hormonlar da insülinin etkisine karşı koyarlar. Pnömoni ve idrar yolu enfeksiyonları yaygın suçlulardır.

Eksik insülin tedavileri veya yetersiz insülin tedavisi, sisteminizde çok az insülin bırakarak diyabetik ketoasidozu tetikleyebilir.

Diğer olası tetikleyiciler

Fiziksel veya duygusal travma Kalp krizi Alkol veya uyuşturucu kullanımı, özellikle kokain Kortikosteroidler ve bazı diüretikler gibi bazı ilaçlar Kimler Diyabetik Ketoasidoz (DKA) Riski Taşır?

Tip 1 diyabeti olup sık sık insülin dozlarını kaçıranlar ve nadiren de olsa Tip 2 diyabeti olanlar.

Diyabetik Ketoasidoz Belirtileri

Diyabetik Ketoasidoz belirtileri genellikle 24 saat içinde hızlı bir şekilde gelişir. Bazıları için bu belirtiler diyabetin ilk belirtisi olabilir.

Aşırı susuzluk Sık sık idrara çıkma Mide bulantısı ve kusma Karın ağrısı Halsizlik veya yorgunluk Nefes almada zorlanma Meyve veya aseton kokulu nefes Kafa karışıklığı

En yakın zamanda doktorunuza başvurmanız gereken durumlar:

Kusuyorsanız veya yeterli besin ve sıvı alamayacak haldeyseniz, Kan şekeri düzeyiniz hedef aralığınızdan daha yüksek ve evde tedaviyle düzelmiyorsa İdrar keton seviyeniz orta veya yüksekse

Acil yardım almanız gereken durumlar:

Kan şekeri seviyeniz sürekli olarak 300 (mg/dL) veya daha yüksekse İdrarınızda ketonlar var ve tavsiye için doktorunuza ulaşamıyorsanız Diyabetik ketoasidozun çoklu belirtileri ve semptomları varsa (aşırı susuzluk, sık idrara çıkma, bulantı ve kusma, karın ağrısı, nefes darlığı, kokulu nefes, kafa karışıklığı) Gebelikte Diyabetik Ketoasidoz

Hamilelik sırasında diyabetik ketoasidoz nadir görülmesine rağmen anne ve gelişmekte olan bebek açısından önemli olumsuz sonuçlar doğurabileceği için dikkat olunması gerekir. DKA, yaygın olarak tip 1 diyabeti olan gebelerde görülmekle birlikte tip 2 diyabet ve gestasyonel diyabet (hamilelik şekeri) hastaları da risk altında olduklarından kontrol altında olmalıdırlar.

Hamilelik sırasında artan insülin direnci, kusmaya bağlı su kaybı ve stres gibi değişiklikler DKA riskini arttırır. Akut hastalık veya enfeksiyon, insülin pompası yetmezliği, öngörülen insülin rejimine uyulmaması gibi faktörler de tetikleyici olabilir. Belirtiler genellikle gebelik dışı durumla aynıdır. Ancak, gebelerde bulantı, kusma ya da zihinsel karışıklık gibi daha agresif belirtilerle başlayabilir. Tedavide gebe olmayan hastalara uygulanan yöntemlerin aynısı uygulanır.

Diyabetik Ketoasidoz Önlenebilir Mi?

Diyabetik ketoasidoz ve diğer diyabet komplikasyonlarını önlemek için yapabileceğiniz çok şey vardır:

Sağlıklı beslenme ve fiziksel aktiviteyi günlük rutininizin bir parçası haline getirin. Oral diyabet ilaçlarını veya insülini belirtildiği şekilde alın. Kan şekeri düzeyinizi günde en az üç ila dört kez kontrol etmeniz ve kaydetmeniz önemlidir. . Dikkatli izleme, kan şekeri seviyenizin hedef aralığınızda kalmasını sağlamanın tek yoludur. İnsülin dozunuzu kan şekeri seviyenize, ne yediğinize, ne kadar aktif olduğunuza, hasta olup olmadığınıza ve diğer faktörlere göre nasıl ayarlayacağınız konusunda doktorunuzla veya diyabet hemşirenizle konuşun. Kan şekeri seviyeniz yükselmeye başlarsa, kan şekeri seviyenizi hedef aralığınıza döndürmek için diyabet tedavi planınızı izleyin. Hastaysanız, idrar keton test kiti ile evde tetkik yapabilirsiniz.. Keton seviyeniz orta veya yüksekse, hemen doktorunuza başvurun veya acil yardım alın. Diyabetik ketoasidozunuz olduğundan şüpheleniyorsanız, kan şekeri düzeyiniz yüksekse ve idrarınızda yüksek keton varsa acil yardım alın.

Diyabet komplikasyonları korkutucudur. Ama korkunun kendinize iyi bakmanızı engellemesine izin vermeyin. Diyabet tedavi planınızı dikkatle izleyin ve diyabet tedavi ekibinizden ihtiyaç duyduğunuzda yardım isteyin.

Diyabetik Ketoasidoz Tedavisi

Diyabetik ketoasidoz sıvılar, sodyum, potasyum ve klorür gibi elektrolitler ve insülin ile hastane şartlarında tedavi edilir.

"
Gençlerde Görülen Erişkin Tipi Diyabet: Belirtiler, Tanı ve Tedavi Yöntemleri – Gentan Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi

Gençlerde Görülen Erişkin Tipi Diyabet: Belirtiler, Tanı ve Tedavi Yöntemleri – Gentan Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi

Diyabet: Tanı, Belirti ve Tedavisi Primary Menu Primary Menu Gençlerde Görülen Erişkin Tipi Diyabet: Belirtiler, Tanı ve Tedavi Yöntemleri

Genel 28 Temmuz 2023

Erişkin tipi diyabet (Tip 2 diyabet), genellikle orta yaş ve üzeri bireylerde görülen bir hastalık olarak bilinir. Ancak son yıllarda gençler arasında da artış göstermektedir. Gençlerde görülen erişkin tipi diyabet, sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarının eksikliği, obezite ve genetik faktörler gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Bu makalede, gençlerde görülen erişkin tipi diyabet hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

Belirtiler:
Gençlerde görülen erişkin tipi diyabetin belirtileri, tipik diyabet belirtileriyle benzerlik gösterir. Bunlar arasında sürekli açlık hissi, sık idrara çıkma, aşırı susama, halsizlik, bulanık görme, yorgunluk, kilo kaybı veya kilo artışı, yavaş yara iyileşmesi ve tekrarlayan enfeksiyonlar yer alır. Bu belirtiler, kan şekeri düzeyindeki yükseklik nedeniyle ortaya çıkar.

Tanı:
Gençlerde görülen erişkin tipi diyabetin tanısı, kan şekeri düzeyinin ölçülmesiyle konulur. Açlık kan şekeri testi ve oral glukoz tolerans testi gibi testler kullanılır. Açlık kan şekeri testi, kişinin aç karnına kan şekeri düzeyini ölçerken, oral glukoz tolerans testi, kişinin belirli bir miktarda glukoz içeren bir içecek içtikten sonra kan şekeri düzeyinin nasıl değiştiğini değerlendirir. Bu testler, diyabetin teşhisinde önemli bir rol oynar.

Tedavi:
Gençlerde görülen erişkin tipi diyabetin tedavisi, yaşam tarzı değişiklikleri, beslenme düzeninin düzenlenmesi, fiziksel aktivite ve kilo kontrolü üzerine odaklanır. Bu, kan şekeri düzeylerini kontrol altına almaya yardımcı olabilir. Sağlıklı bir diyetle birlikte düzenli egzersiz yapmak, kilo kaybını teşvik eder ve insülin direncini azaltır. Ayrıca, doktorunuzun önerdiği ilaç tedavisi de kan şekeri düzeylerini kontrol etmek için kullanılabilir.

Gençlerde görülen erişkin tipi diyabetin yönetiminde sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarının yanı sıra, düzenli takip ve kontrol de önemlidir. Düzenli olarak doktorunuzla randevular yaparak kan şekeri düzeylerinizi izleyebilir, tedavi planınızı gözden geçirebilir ve gerekli ayarlamaları yapabilirsiniz. Ayrıca, diyabet eğitimi ve destek gruplarına katılarak, hastalıkla başa çıkma konusunda daha fazla bilgi edinebilir ve diğer insanlarla deneyimlerinizi paylaşabilirsiniz.

Sonuç olarak, gençlerde görülen erişkin tipi diyabet, sağlıksız yaşam tarzı alışkanlıkları ve genetik faktörler gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Belirtiler arasında açlık hissi, sık idrara çıkma ve aşırı susama yer alır. Tanı, kan şekeri düzeyinin ölçülmesiyle konulur. Tedavi, yaşam tarzı değişiklikleri, beslenme düzeninin düzenlenmesi, fiziksel aktivite ve ilaç tedavisi üzerine odaklanır. Düzenli takip ve kontrol de hastalığın yönetiminde önemli bir rol oynar. Gençlerin sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları edinmeleri ve doktorlarıyla işbirliği yapmaları önemlidir.

Gentan Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

"