YUMURTALIK (OVER) KANSERİ BELİRTİLERİ VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ | Doç. Dr. Gökhan Boyraz

YUMURTALIK (OVER) KANSERİ BELİRTİLERİ VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ | Doç. Dr. Gökhan Boyraz

Kanser: Tanı, Belirti ve Tedavisi

YUMURTALIK (OVER) KANSERİ NEDİR ?

Yumurtalık kanseri, kadınlarda en sık ölüme neden olan jinekolojik kanserdir. En sık 50 yaş sonrası görülmekle birlikte her yaşta ortaya çıkabilir. Yaklaşık her 80 kadının 1’inde yumurtalık kanseri görülür. Ne yazık ki, hastaların çok büyük bir kısmı ileri evrede tanı almaktadır ve bu nedenle tedavi süreci de gecikmektedir. Tüm diğer kanser türlerinde olduğu gibi yumurtalık kanserinde de erken tanı çok önemlidir. yumurtalık kanseri nedir

Yumurtalık Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Yumurtalık kanseri geç bulgu veren ve bu nedenle ‘sessiz katil (The Silent Killer)’ olarak bilinen hastalıktır. Bununla birlikte hastaların çoğunda hastalık aslında erken aşamada bazı uyarılar vermektedir. Bunlar,

Karında şişkinlik Karında sıvı toplanması Hazımsızlık, gaz, bulantı-kusma İştahsızlık ve erken doyma hissi Kasık ağrısı ve karın ağırısı İdrar yapmada değişiklik (sık idrara gitme, tam rahatlayamama) Bağırsak davranışlarında değişiklik (kabızlık, tam rahatlayamama) Vajinal kanama, makat bölgesinden kanama Vajinal sulu yoğun akıntı

Özellikle menopoz sonrası yukarda sayılan şikayetleri olan kadınların mutlaka ayrıntılı bir jinekolojik muayeneden geçmeleri gerekmektedir. Buna ilaveten yumurtalık kanseri erken tanısı için düzenli yıllık jinekolojik kontroller çok önemlidir.

Resim 1: 2 taraflı yumurtalık kanseri görünümü

Yumuralık kanseri hangi yaşlarda ortaya çıkar ?

Yumurtalık kanseri en sık 60-70 yaş aralığında görülür. En riskli dönem menopoz sonrası dönemdir. Bu nedenle menopoz sonrası kadınların düzenli kontrollerine devam etmeleri çok önemlidir. Bazı yumurtalık kanseri tipleri ise daha genç kadınlarda görülebilir. Bunlar,

Ailesel yumurtalık kanseri (BRCA genetik hastalığına bağlı) Borderline yumurtalık kanseri Germ hücreli yumurtalık kanseri (disgerminom nedir?) Seks kord stromal yumurtalık kanseri (granüloza hücreli kanser nedir?)

Yumurtalık Kanseri Tanısı Nasıl Konulur?

Ayrıntılı bir jinekolojik muayene ve ultrasonografi ile tanısal değerlendirme başlar. Özellikle menopoz sonrası kadınlarda yumurtalık bölgesinde komplike kitle olması ve karında sıvı birikmesi durumunda yumurtalık kanseri şüphesi oldukça kuvvetlenmektedir. Bu bulgulara ilaveten kanser hücrelerinden salınan ve kanda saptanan tümör belirteci (Ca-125) düzeyinin yüksek olması da tanıyı destekler. Kesin tanı ise ameliyat ile konulur. Ancak ameliyat öncesi uygun radyolojik görüntüleme yöntemleri ile hazırlık çok önemlidir (pet ct, akciğer tomografi, karın tomografi, karın mr gibi). Uygun bir hazırlık yapılmadan yapılan ameliyat, tedavide başarı şansını olumsuz etkiler.

Şüpheli yumurtalık kisti veya kitlesi olan hastalarda ameliyat sırasında hızlı patoloji (frozen inceleme) yapılması çok önemlidir. Hızlı patoloji ile ameliyat sırasında tanı mümkündür. Böylece sonradan gerekebilecek ikinci bir ameliyata gerek olmamakta ve tek seansta tedavi sağlanabilmektedir.

Yumurtalık Kanseri Tedavisi Nedir?

Yumurtalık kanseri tedavisinde en önemli faktör yapılan ilk ameliyatın kapsam ve kalitesidir. Yumurtalık kanseri cerrahisinde amaç geride gözle görülür tümör bırakmamak olmalıdır. Yapılan bilimsel çalışmalar geride gözle görülür tümör bırakılmayan hastalarda başarının en yüksek olduğunu göstermektedir. Bu nedenle cerrahi sırasında sadece rahim ve yumurtalıklar değil, tümörün yayıldığı tüm dokular çıkartılır. Cerrahi tedavi ardından hastalığın evresine göre kemoterapi kararı verilir. Yumurtalık kanseri ameliyatı, bu konuda eğitim almış deneyimli jinekolojik onkoloji uzmanları tarafından yapılmalıdır.

Cerrahide tüm karın incelenir

Yumurtalık kanseri sadece rahim ve yumurtalıkların alındığı bir ameliyat değildir. Şüpheli kitle bırakılmaması için hastanın karnı çok detaylı bir biçimde incelenmelidir. Karaciğer, dalak, solunum kasları, mide, karın zarı, bağırsaklar, mesane, apandisit, omentum da şüpheli tümör açısından değerlendirilmelidir. Bu ameliyatta cerrahi kalite büyük önem taşımaktadır.

Resim 2: Çıkarttığımız 10 kilogramlık yumurtalık kitlesi

Yumurtalık Kanseri Tedavisinde Sıcak Kemoterapi (HİPEC) Etkili midir?

Sıcak kemoterapi (HİPEC), ameliyat sırasında kullanılan bir tedavi şeklidir. Cerrahinin son aşamasında, geride kalabilecek, gözle görülmeyen mikroskobik tümör hücrelerinin öldürülmesi amacıyla, karın boşluğuna 41-43 C derece ısıda 90 dakika süren bir kemoterapi uygulanır. Hastalık yükünün en az olduğu bu aşamada, direkt tümör hücreleri üzerine verilen bu tedavi yumurtalık kanseri tedavisinde oldukça etkili ve umut verici bir yöntemdir.

Gözle görülmeyen tümöre HIPEC

Cerrahi sırasında bir tedavi seçeneği de sıcak kemoterapi yani HIPEC’tir. HIPEC, ameliyatın son aşamasında gözle görülmeyen tümör hücrelerinin öldürülmesi için uygulanmaktadır. Tedavide karın boşluğuna 41-43 C derece ısıda tam 90 dakika süren bir kemoterapi verilmektedir. Bu yöntem direkt tümör hücreleri üzerine verildiğinden, yumurtalık kanseri tedavisinde oldukça umut verici olmaktadır.

Yumurtalık Kanseri Tekrar Eder mi?

Yumurtalık kanseri maalesef tekrarlama riski olan bir hastalıktır. Bu nedenle tedavi bitiminde hastalar mutlaka yakın takibe alınmalı, hastalarımız düzenli kontrollerini aksatmamalıdır. Mümkünse ameliyatını yapan ve tedavisini düzenleyen aynı hekimlerin düzenli kontrollerinde olmak onkolojik takip prensipleri açısından gerekeli ve uygundur. Bu nedenle hastalarımız ameliyat olma kararı verirken, aslında aynı hekimle yaklaşık 5 sene sürecek bir takip sürecine de başlamış olurlar.

Takip ne sıklıkta olmalıdır?

Yumurtalık kanseri tedavisi sonrası ilk 2 yıl her 3 ayda bir kontrol gerekir. Çünkü tekrarlama riskinin en yüksek olduğu dönem bu ilk 2 yıldır. 2 yıldan 5 yıla kadar ise 6 ay aralar ile kontrol uygundur. Tekrarlama ne kadar geç olursa sonuçlar o kadar iyidir. Yumurtalık kanserinde tekrarlama olması herşeyin sonu anlamına gelmez. Moral bozulmamalı ve zaman kaybetmeden uygun tedavi seçenekleri değerlendirilmelidir. Hastalarımız maalesef bir tekrarlama ile karşılaştıklarında çok karamsar olmakta ve her şeyin bittiğini düşünmektedirler. Ancak yumurtalık kanseri tedavisinde değişik tedavi silahlarımız mevcuttur. Bu nedenle karamsarlığa kapılmadan uygun tedavi yeniden planlanmalıdır.

Tekrarlayan yumurtalık kanserinde tedavi nasıl olmalıdır?

Tekrarlayan yumurtalık kanserinde tedavi, tekrarlama zamanına, kanserin tekrarladığı yere, ilk ameliyatın kalitesine ve tekrarlamanın yaygınlığına göre değişmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalar, uygun hastalarda tekrar geride kanserli doku bırakılmayacak bir ameliyatın en etkili yol olduğunu göstermektedir.

Yumurtalık Kanseri Tedavisinde Başarı

Yumurtalık kanseri tedavisinde başarı kaliteli bir ameliyat ve sonrasında iyi bir takip ile mümkündür.

Yumurtalık kanseri tedavisi eğitimi için Almanya’da Avrupa’nın önde gelen jinekolojik kanser merkezlerinden birinde bulunmuş, bu konu ile ilgili özel eğitim almıştır. Ayrıca Almanya’da sıcak kemoterapi (HİPEC) uygulaması için eğitim almış, bu işlemi dünyada en çok uygulayan cerrahlardan biri olan Dr.Paul Sugarbaker’dan kurs almış ve sonrasında sıcak kemoterapi sertifikası edinmiştir. Bugüne kadar yüzlerce yumurtalık kanseri ameliyatı yapmış ve halen hastalarının takibine devam etmektedir.

Whatsapp: 0 536 813 7940

"
Akciğer Kanserinin Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir? | Güven Hastanesi

Akciğer Kanserinin Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir? | Güven Hastanesi

Akciğer Kanserinin Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Toplumda oldukça sık rastlanan kanser türlerinden biri olan akciğer kanserinde, erken tanı ve tedavi sayesinde yüksek oranda iyileşme sağlanabiliyor. Genellikle sigara kullanımı nedeniyle gelişen akciğer kanseri, başta öksürük olmak üzere göğüste rahatsızlık hissi veya ağrı, istemsiz kilo kaybı, kanlı balgam, nefes darlığı, ses kısıklığı, kemik veya baş ağrısı belirtileri gösterebiliyor. Ancak uzmanlar, akciğer kanserinin erken dönemlerinde tipik olarak belirtiler göstermediğini, bulgu ve belirtilerin genellikle geç dönemlerde başladığını bildiriyor Akciğer kanseri tedavisinde cerrahi operasyon, kemoterapi, radyasyon tedavisi ve immünoterapi gibi yöntemlere başvuruluyor.

İçindekiler Akciğer kanseri nedir? Akciğer kanserinin nedenleri nelerdir? Akciğer kanseri belirtileri nelerdir? Akciğer kanserinin tipleri nelerdir? Akciğer kanseri tanısı nasıl konur? Akciğer kanseri evreleri nelerdir? Akciğer kanseri nasıl tedavi edilir? Tedavi yöntemleri nelerdir? Akciğer kanseri nedir?

Kanser, vücuttaki hücrelerin kontrol dışı büyümeye başlamasıyla meydana gelir. Akciğer kanseri, dünya çapında kansere bağlı ölümlerin önde gelen nedenidir ancak erken dönemde saptanan olgularda tedavi ile hastalıktan kurtulma oranı yüzde 80-90’lara ulaşmaktadır.

Akciğer kanserinin nedenleri nelerdir?

Akciğer kanseri vakalarının yüzde 85’i sigara içiciliğiyle ilişkilidir. Sigara, akciğerlerdeki hücrelere zarar vererek akciğer kanserine neden olur.

Akciğer kanseri riski, sigara içilen süre ve sayı arttıkça artar. Kansere neden olan maddelerle (kanserojen maddeler) dolu olan sigara dumanını soluduğunuzda, akciğer dokusundaki değişiklikler neredeyse anında başlar. İlk başta vücudunuz bu hasarı onarabilir. Ancak her tekrarlanan maruziyette, ciğerlerinizi kaplayan normal hücreler giderek daha fazla hasar görür. Zamanla, hasar hücrelerin anormal davranışına neden olur ve nihayetinde kanser gelişebilir. Sigarayı bırakırsanız, uzun yıllar sigara içtikten sonra bile kanser ihtimalini önemli ölçüde azaltabilirsiniz. Ancak sigara ile hiçbir alakası olmayanlarda da akciğer kanseri görülebilmektedir. İkinci el dumana maruz kalınması durumunda sigara içilmese dahi pasif içiciliğe maruz kalınması akciğer kanseri riskinin artmasına neden olur.

Sigaranın dışında akciğer kanserinin risk faktörleri şunlardır:

Önceden uygulanmış radyasyon tedavisi, başka bir kanser türü için göğsünüze radyasyon tedavisi gördüyseniz, akciğer kanseri geliştirme riskiniz artabilir. Radon gazına maruz kalma, radon, uranyumun toprak kayalarında doğal olarak parçalanmasıyla üretilir ve sonunda soluduğunuz havanın bir parçası haline gelir. Güvenli olmayan radon seviyeleri evler de dahil olmak üzere herhangi bir binada birikebilir. Asbest ve diğer kanserojenlere maruz kalma, asbest, arsenik, krom ve nikel gibi kansere neden olduğu bilinen diğer maddelere iş yerinde maruz kalma. Ailede akciğer kanseri öyküsü, akciğer kanseri geliştirme riskinin artmasına neden olabilir. Akciğer kanseri belirtileri nelerdir?

Akciğer kanseri erken dönemlerinde tipik olarak belirtilere neden olmaz. Bulgu ve belirtiler genellikle geç dönemlerde başlar.

Akciğer kanserinin belirtileri şunlardır:

Öksürük, Göğüste rahatsızlık hissi veya ağrı, İstemsiz kilo kaybı, Kanlı balgam, Nefes darlığı, Ses kısıklığı, Kemik veya baş ağrısıdır. Akciğer kanserinin tipleri nelerdir?

Akciğer kanseri genel olarak küçük hücreli ve küçük hücre dışı olmak üzere iki ana grupta incelenir. Akciğer kanserinin tedavi planı bu gruplarda bazı değişiklikler göstermektedir. Akciğer kanserlerinin yüzde 80’i küçük hücre dışı tipte görülür. Bunların ana alt grupları, adenokarsinom, yassı hücreli karsinom ve büyük hücreli karsinom olarak özetlenebilir.

Akciğer kanseri tanısı nasıl konur?

Akciğer kanserinin teşhis edilmesi için görüntüleme yöntemleri başta gelmektedir. Görüntüleme yöntemleri hastalığın yayılımını da gösterebilir.

Akciğer kanseri tanısında başvurulan başlıca görüntüleme yöntemleri şunlardır:

Akciğer grafisi, Bilgisayarlı tomografi, Pozitron emisyon tomografisidir (PET/BT).

Ancak hiçbir tetkik mükemmel değildir ve tek başına tanı için yeterli değildir. Biyopsi tanı koymak için gereklidir ve değişik metotlarla kitlenin kendisinden veya yayılım düşünülen lenf bezlerinden yapılabilir. Bronkoskopi, endobronşiyal ultrasonografi eşliğinde biyopsi, mediastinoskopi, torasentez, transtorakal biyopsiler, torakoskopik biyopsiler veya operasyon esnasındaki biyopsiler seçenekler arasındadır.

Akciğer kanseri evreleri nelerdir?

Akciğer kanserinin evreleri,

Tümör boyutuna, Lenf nodlarının durumuna Diğer vücut bölgelerine yayılımına göre belirlenir.

Akciğer kanseri dört evreye ayrılır. Ana evrelemeler, yukarıda sayılan teşhis metodları kullanılarak yapılan klinik evreleme ve ameliyat sonrası patoloji sonuçlarına göre yapılan patolojik evreleme olarak ikiye ayrılır.

Akciğer kanseri nasıl tedavi edilir? Tedavi yöntemleri nelerdir?

Güven Hastanesinde, akciğer kanserlerinde teşhis ve tedavi planı birçok branştan, konularında uzmanlaşmış ve birlikte çalışan bir hekim grubunun oluşturduğu “Torasik Onkoloji Konseyinde” kararlaştırılır ve hasta için olabilecek en doğru yol belirlenir.

Torasik Onkoloji Konseyinde, göğüs cerrahları, göğüs hastalıkları, medikal onkoloji ve radyasyon onkolojisi, nükleer tıp, patoloji ve radyoloji uzmanları bulunmaktadır. Bu multidisipliner yaklaşım sayesinde tedavinin bütün aşamaları konseyde bulunan hekimler tarafından eş güdüm içinde takip edilmektedir.

Akciğer kanseri tedavisinde,

Hastalığın evresi, Kanserin tipi, Hastanın tıbbi durumu belirlendikten sonra tedavi planı kararlaştırılır.

Akciğer kanserinin başlıca tedavi yöntemleri şunlardır:

Cerrahi tedavi, Kemoterapi, Radyasyon tedavisi, Hedefe yönelik tedavi, İmmünoterapi. "
Prostat Kanseri Belirtileri, Tanısı, Evreleri ve Tedavisi

Prostat Kanseri Belirtileri, Tanısı, Evreleri ve Tedavisi

Prostat Kanseri

Prostat kanseri en sık görülen kanser türlerindendir ve oldukça sinsi bir şekilde ilerleme gösterir.

Prostat, erkek üreme sisteminin önemli bir parçası olup idrar torbasının altında makatın önünde bulunan, ortalama ceviz büyüklüğünde bir salgı bezidir. Bu bezin tam merkezinden üretra adı verilen işeme kanalı geçer. Prostat bezi erkeklerde meni salgısının 1/3'ünü oluşturur. Prostatın normal büyüklüğü 20 gramdır. Prostat boyutunun artması prostatta kanser olduğu anlamına gelmez.

Prostat Kanseri

Prostat kanseri genellikle prostatın dış kabuğunda başlayıp yayılan kötü huylu tümörlerdir. Bütün vücut doku hücreleri kendilerini belli bir kontrol mekanizması içinde yeniler. Böylece hasar gören doku tamir edilip yenilenir. Kontrol dışı kalan ve gerekmediği halde çoğalan hücreler tümör adını verdiğimiz hücre gruplarını oluştururlar.

Prostat tümörlerinin bazıları bulundukları bölgede kalır ve başka organlara yayılmazlar, bunlara iyi huylu (selim) tümör denir. Bazı prostat tümörleri ise komşu organlara yayılma gösterir, bunlara kötü huylu (habis) tümör denir. Kötü huylu tümörlere prostat kanseri diyoruz.

Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanser türüdür. Dünya genelinde her dokuz erkekten birinde görülür. Bu kanserin ortalama görülme yaşı 66’dır.

Prostat Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Prostat kanseri erken dönemde genellikle hiç bir belirti vermez. Ancak prostatta kansere işaret ettiği bilinen bazı belirtiler vardır:

Sertleşme bozukluğu Kasık bölgesinde rahatsızlık hissi Boşalma esnasında ağrı Menide ya da idrarda kan görülmesi İdrar akışında kuvvet azalması Kemik ağrıları (metastatik hastalıkta) İdrar yapma güçlüğü Prostat Kanseri Nedeni ve Risk Faktörleri

Prostatın dokusunda kanser oluşumuna neyin sebep olduğu tam olarak bilinmemektedir. Ancak bazı risk faktörlerinin kanser ile bağlantılı olduğu ortaya konmuştur.

Yaş: Kanser, 40 yaş altı erkeklerde çok seyrek görülür. Bir erkek, 50 yaşına geldiğinde, kansere yakalanma ihtimali artar. Kanser tanısı almış 3 hastanın, 2 si 65 yaş üzerindeki erkeklerdir. 60 yaşından küçük erkeklerde görülen prostat kanseri genellikle daha agresif seyir gösterir.

Irk: Hastalık Afro-Amerikalı (siyahi) erkeklerde, diğer ırkların erkeklerine kıyasla daha fazla görülür. Asyalılarda ve Latin erkeklerde, daha az sıklıkta görülür. Bu ırksal ve etnik farklılıkların sebepleri net değildir.

Coğrafya: Prostat kanseri, Kuzey Amerika, ve Kuzeybatı Avrupa’da daha sık görülür. Asya, Afrika, Orta ve Güney Amerika’da görülme sıklığı daha azdır. Bunun sebebi net değildir.

Aile hikayesi: Hastalığın bazı ailelerde devamlı olarak görüldüğü belirlenmiştir. Kanser tanısı konulan yakın aile bireylerine (dede, amca, baba veya erkek kardeş) sahip erkeklerin (özellikle yakınları bu hastalığa

Ailede bir bireyde kanser varsa, diğer bireylerde de kanserin olma riski 2 kat artar, eğer iki veya daha fazla bireyde kanser varsa, bu risk 6-11 kat artar.

Genetik özellikler: Ailesinde kansere rastlanmayan prostat kanserli erkeklerin 1/5’inde bazı gen bozukluklarının varlığı saptanmıştır. Özellikle meme kanseriyle ilişkisi gösterilmiş BRCA-2 geni bozukluğunun prostat kanseri ile de ilişkisi ispatlanmıştır. BRCA-2 geninde bozukluk olan erkeklerde kanser gelişme ihtimali yüksektir.

Beslenme: Bu kanser tipinde beslenmenin kesin rol oynadığı net değildir. Protein bakımından zengin bir diyetle beslenen erkeklerde prostat kanseri daha sık görülür.

Kırmızı et ağırlıklı beslenmenin ve yağ bakımından zengin beslenmenin prostat kanseri ile ilişkisi gösterilememiştir (2020 yılı yayınlar). Fito-östrojenlerden zengin beslenen (soya fasulyesi, soya sütü, keten tohumu, tam buğday tanesi, ıspanak, lahana, çilek, elma, kuru üzüm) erkeklerde ise daha az görülür.

Fazla alkol tüketen kişilerde prostatta kanser oluşuma bağlı ölümler daha sık görülür.

D vitamini düşük olan erkeklerde prostat kanseri daha sık görülür. E vitamini kullanımı ile prostat kanseri arasında bir ilişki gösterilememiştir. Selenyum eksikliği olan erkeklerde prostat kanseri gelişirse hastalık daha agresif seyir gösterir.

Erkek tipi kellik: Kel erkeklerin prostat kanseri nedeniyle hayatlarını kaybetmeleri riski daha yüksektir.

Bel soğukluğu (gonore enfeksiyonu): Bel soğukluğu enfeksiyonu geçiren erkeklerin kansere yakalanma ihtimali daha yüksektir.

Sigara içenler: Sigara tüketimi fazla olan erkeklerin kanserden hayatını kaybetme riskleri daha yüksektir.

Kadmiyum ile ilgili işte çalışan erkekler: Elektrik, seramik, pil ve akü sanayisinde çalışan erkeklerde kanser daha sık gözlenir.

Az boşalan erkekler: Haftada 4 kez boşalan erkeklere göre, haftada 2 veya daha az boşalan erkeklerde prostat kanseri %25 oranında daha sık görülür.

Prostat Kanseri Tanısı ve Teşhisi

Prostat kanserini tedavi edebilmek için kanser daha prostatın içinde sınırlıyken, vücudun hiçbir yerine sıçramadan erken dönemde teşhis etmek ve tanı koymak gerekir.

Günümüzde hiçbir kan tahlili, genetik test, görüntüleme yöntemi (ultrason, MR, PET) bir erkekteki prostata sınırlı bir kanseri kesin olarak gösteremez. Bu sebeple üroloji uzmanına başvuran 50 yaş üzerindeki her erkek potansiyel prostat kanseri hastası olarak düşünülür ve bazı tetkikler yapılır.

Kanser açısından riskli görülen erkeklere prostat biyopsisi yapılmasını önerilir.

Prostat kanserinin kesin tanısı, prostat biyopsisi ile konur. >> muratbinbay.com/prostat-biyopsisi

Tanı ve Tetkik Uygulamaları

Yapılan muayene ve tetkikler sonucunda hastaya prostat biyopsisi yapılıp yapılmayacağı kararı verilir. Uygulanan muayene ve tetkikler şöyledir:

Dijital Rektal Muayene (DRE): Hekim eldiven giyerek parmağını hastanın makatına yerleştirir. Parmak yordamıyla prostatın büyüklüğünü ve şeklini inceler. Eğer prostatın içinde bir sertlik hissedilirse, kanserden şüphelenilir ve hastaya prostat biyopsisi önerilir.

Nadiren muayene sırasında ele gelen bu sertlik prostat taşı veya prostatın granülamatöz infeksiyonuna bağlı olabilir.

A- Kandan Bakılan Testler:

PSA (Prostata Özgü Antijen): Prostat bezinde üretilen ve kanda da saptanabilen bir proteinin ölçülmesi esasına dayanır. Kanser, enfeksiyon ve iyi huylu prostat büyümesi (BPH) durumlarında kandaki PSA düzeyleri yükselir. PSA testi kesin kanser tanısı koydurmaz, sadece kanser riskini gösterir.

Her 4 prostat kanserli hastanın 1’inde PSA düzeyleri normal sınırlardadır. PSA değeri 10’un üzerinde olan bir hastaya mutlaka prostat biyopsisi yapılmalıdır. Total PSA, serbest PSA, proPSA gibi farklı PSA formları vardır.

Prostatta kanser araştırması sadece PSA ve parmakla muayene yöntemi ile yapılırsa, kanser hastalarının %25’i saptanamaz. Ek bazı testler sayesinde kanser hastalarının %95’inin saptanması sağlanır.

Prostat Sağlık İndeksi ve 4K testi: Bu testler PSA’ nın daha alt parçalarından üretilmiş, prostat kanseri riskini PSA’ ya göre çok daha iyi belirleyen testlerdir. Her iki testte de koldan alınan kan kullanılır. Prostat Sağlık İndeksi ve 4K testinin etkinliği birbirine benzerdir.

B- İdrardan Bakılan Genetik Tabanlı Testler:

Prostat kanseri geni 3 (PCA3): Prostat masajı sonrası alınan idrardan PCA3 mikroRNA bakılmasına dayanan bir testtir. PSA sı yüksek olan bir kişide PCA3 testi negatif gelirse, o kişide %91 oranında kanser yoktur.

Select MDx: Prostat masajı sonrası alınan idrardan HOXC6 ve DLX1 mikroRNA bakılmasına dayanan bir testtir.

Mi Prostat Skoru: TMPRSS2-ERG gen füzyonu, prostat kanserli hastaların %50’sinde bulunur. Prostat masajı sonrası alınan idrarda TMPRSS2-ERG gen füzyonu varsa, PCA3 ve kandan PSA değeri ile özel bir hesaplama yapılır. Bu sonuca Mi Prostat Skoru denir.

EkoDx: İdrarda prostat kanseri hücrelerinden dökülen eksomları inceleyen bir testtir. EkoDx test sonucu pozitif olan hastalarda agresif kanser çıkma olasılığı daha yüksektir.

Multiparametrik Prostat MR: 3 Tesla kuvvete sahip MR cihazları tarafından yapılması gereken görüntüleme testidir.

Multiparametrik MR ile prostat ayrıntılı bir şekilde taranır. Prostat içindeki şüpheli alanlar kanser ihtimaline göre PI-RADS sistemi kullanılarak 1'den 5'e kadar derecelendirilir. 4 ve 5 olarak değerlendirilen hastalara biyopsi yapılması gerekir.

Transrektal UItrasonografi (TRUS) Eşliğinde Prostat Biyopsisi: Multiparametrik MR cihazlarını kullanmadan önce yapılan eski tip biyopsilerdir. Bu işlem esnasında hekim, prostatın görüntüsünü yansıtan ses dalgaları (ultrason) üreten bir aleti makattan rektuma yerleştirir. Yansıyan ses dalgaları bir ekran vasıtasıyla prostatın şekli, büyüklüğü ve iç kesimlerinin görüntüsü hakkında bilgi verir. Bu tip biyopside prostatın 12 farklı bölgesinden rastgele parça alınır. Bu parçalar iğne biyopsisi ile alınır.

MR füzyon prostat biyopsisi: Yeni tip prostat biyopsileri MR görüntüleri kullanılarak yapılmaktadır. Prostattan rastgele parçalar almak yerine MR da belirlenmiş noktalardan hedefleme yapılarak prostat biyopsisi yapılır. Bu tip biyopsiler ile %35 oranında daha doğru tanı konur.

Kanserde Agresiflik Sınıflandırması

Prostat biyopsisinde sonuç kanser olarak gelmişse, patologlar bunu rapor eder. Prostat kanserlerinin %90’ı adenokanser adı verilen prostatın salgı bezlerinden gelişen kanser tipidir. Prostat adenokanserlerinin farklı agresif tipleri vardır.

Kanserin agresifliliğini belirtmek için Gleason derecelendirmesi adı verilen bir sınıflama kullanılır. En agresif tümörler 5 en az agresif tümörler 3 olarak sınıflandırılır (2020 yılı). Prostatta en çok görülen 2 agresif tip toplanarak Gleason skor adı verilen bir sonuca ulaşılır. Gleason skor 8, 9, 10 çok agresif kanseri işaret eder.

Son yıllarda uluslarası patoloji derneği ISUP sınıflaması adı verilen yeni bir sınıflama kullanmaya başladı. Bu sınıflamaya göre prostat kanserinin agresifliği 1 den 5 e kadar sınıflanır. Hastaya ekstra skor verilmez. 1 düşük agresif kanseri, 5 yüksek agresif kanseri işaret eder.

Görüntüleme Yöntemleri

Kötü huylu prostat tümörünün tedavisinin planlanması amacı ile kanserin yayılım durumunun yani evresinin bilinmesi gereklidir.

Prostat kanserinde evreleme, tümörün boyutuna, tümörün prostat dışına çıkıp çıkmadığı ve uzak yerlere sıçramasına göre yapılandırılan bir sistemdir. Kanserin yayılımı bazı görüntüleme yöntemleri ile belirlenir.

Magnetik Rezonans (MR) Görüntüleme: Güçlü mıknatıs dalgaları yayan bir makine ve bilgisayar tarafından vücudun iç organları görüntülenir. MR'da radyasyon yoktur. Özellikle difüzyon tip MR ile prostat dışı bölgesel lenf nodları incelenir.

Kemik Sintigrafisi: Damar yoluyla vücuda enjekte edilen az miktarda radyoaktif madde kan dolaşımı yolu ile kemiklere ulaşır. Bir makine kemiklerde depolanan radyasyon miktarını ölçer ve yaptığı bu ölçümü bir film haline getirir. Bu resimde kanserin kemiklerdeki yayılım durumu gözlemlenir. Kemik sintigrafisi prostat kanserinin sadece kemiklere metastaz yapıp yapmadığını gösterebilir.

Galyum 68 PSMA PET tarama: Prostat kanseri hücrelerine yapışan özel bir maddenin vücuttaki dağılımını araştıran incelemedir. Hasta bu inceleme ile radyasyon alır. Kanserin vücutta nereye dağıldığını en iyi gösteren yöntemdir. Günümüzde Gleason skoru 7 ve üstü olan prostat kanserli hastalarda tedaviye karar vermeden önce rutin olarak yapılmaktadır.

Prostat kanserinin vücutta ne derece yayılım gösterdiğini anlamamızı sağlayan PSMA PET taraması hakkında bilgi için ilgili yazımızı inceleyebilirsiniz. >> muratbinbay.com/PSMA-PET

Prostat Kanseri Evreleri

Prostatta kanser teşhis edildikten sonra tedavinin planlanması için prostat kanseri evrelemesi yapılır. Üroloji uzmanı, prostat kanserinin evresini veya tümörün ne kadar ilerlediğini belirlemek için yukarıda bahsettiğimiz testlerin sonuçlarını kullanır.

Prostat kanseri evreleri tespit edilirken TNM evreleme sistemi kullanılır. TNM sisteminin üç temel bileşeni bulunur.

T (tümör), tümörün boyutunu, yerini ve dokuda ne kadar derine indiğini tanımlar. N (düğüm), kanser hücrelerinin yakındaki lenf düğümlerine mi yoksa lenf düğümlerini bağlayan kanallara mı yayıldığını gösterir. M (metastaz), kanser hücrelerinin uzak organlara veya dokulara yayılıp yayılmadığını ifade eder.

Kanserin evresi belirlenirken bu T, N ve M değerleri birleştirilerek kullanılır.

Kanserin evresinin belirlenmesi ile hasta için en uygun tedavi yöntemi tercih edilir. Prostat kanseri evreleri 1 ile 4 arasında değişmektedir.

Evre 1 Prostat Kanseri

Tümör prostatın yalnızca bir tarafındadır. Kanser genellikle yavaş büyür. PSA seviyesi yüksek olmayabilir ve tümör hücreleri DRE sırasında hissedilmeyebilir. Lenf nodu tutulumu ve metastazı yoktur. Bir DRE sırasında hissedilen bazı kanserler, Gleason skoru 6 veya daha düşükse ve PSA 10'dan düşükse, yine de evre 1 olarak sınıflandırılabilir.

Evre 2 prostat kanseri, kanserin prostat beziyle sınırlı kaldığı anlamına gelir. Üç alt aşaması vardır:

Aşama 2A: Kanser, prostat bezinin bir veya iki tarafındadır. PSA kan testi seviyesi 10 ile 19 arasındadır. Gleason skoru 6 veya daha azdır. Kanser bir veya iki tarafta. PSA 20'nin altında. Gleason skoru 7'dir. Kanser bir veya iki tarafta. PSA 20'nin altında. Gleason skoru 7-8'dir.

Evre 3 prostat kanseri, kanserin lokal olarak ilerlediği anlamına gelir. Tümör ilerlemiştir ve hem Gleason skoru hem de PSA yüksek olduğu için büyüyüp yayılma olasılığı daha yüksektir. Bu evrenin ayrıca üç alt aşaması vardır:

Aşama 3A: Kanser, prostatın bir veya iki tarafındadır. PSA 20 veya daha yüksek. Gleason skoru 8 kadar yüksek olabilir. Kanser prostat bezinin dışına yakındaki dokulara yayılmış ancak lenf bezlerine yayılmamıştır. PSA herhangi bir seviye olabilir. Gleason skoru 8'e kadar çıkabilir. Bu aşama 3B'ye benzer, ancak kanser prostatın ötesine geçmiyor olabilir. Gleason skoru 9 veya 10'dur.

Evre 4 prostat kanseri, kanserin lenf düğümlerine veya vücudun diğer bölgelerine yayıldığı anlamına gelir. Ayrıca iki alt aşamaya ayrılmıştır:

Evre 4A: Kanser yakındaki lenf düğümlerine yayılmıştır ancak yakındaki dokulara yayılmış olabilir veya olmayabilir. Evre 4B: Kanser, kemikler veya uzak lenf düğümleri gibi vücudun başka bir bölgesine yayılmıştır. T, N ve M Değerleri

T değeri, tümörün boyutunu (kanser alanı) tanımlar.

T1: Büyüyen tümör, elle muayenede fark edilmez ya da görüntüleme testlerinde görülemez.

T1a: Tümör, iyi huylu prostat büyümesi (BPH) tedavisi sırasında rastgele şekilde saptanmıştır. Tümör, prostattan alınan dokunun %5'inden az kısmındadır. T1b: BPH ameliyatı sırasında kanser hücreleri tesadüfen bulunmuştur. Çıkarılan prostat dokusunun %5'inden fazlasında kanser hücreleri bulunur. T1c: PSA testi sonucuna göre yapılan biyopsi neticesinde kanser tespit edilmiştir.

T2: Prostat kanseri sadece prostatta bulunur. Elle muayene sırasında hissedilir haldedir. Görüntüleme testleri sırasında da görülebilir.

T2a: Kanser hücreleri prostat bezinin bir kısmını kaplamıştır. T2b: Kanser hücreleri prostatın yarısından fazlasına yayılmıştır. Ancak bu yayılma sadece prostatın bir tarafındadır. T2c: Kanser hücreleri prostat bezinin iki tarafına da yayılmıştır.

T3: Prostat kanseri prostatın dışına doğru büyüme göstermiştir. Kanser hücreleri seminal veziküllere yayılım yapmış olabilir.

T3a: Kanser hücreleri prostatın dışına taşmıştır. Fakat henüz seminal veziküllere yayılım yoktur. T3b: Kanser hücreleri seminal veziküllere yayılım yapmıştır.

T4: Kanser, seminal veziküller ve prostat bezi yakınında bulunan dokulara yayılmıştır. Yayılım gösterdiği yerler, rektum, mesane, üretral sfinkter ve pelvik duvarı olabilir.

N değeri, kanserin lenf düğümlerine yayılıp yayılmadığını tanımlar.

N0: Yakındaki lenf düğümlerinin kanser hücreleri içermediği anlamına gelir.

N1: Prostatın yakınındaki lenf düğümlerinde kanser hücreleri olduğu anlamına gelir.

M değeri, kanserin vücudun farklı bir bölümüne yayılıp yayılmadığını tanımlar.

M0: Kanserin vücudunuzun diğer bölgelerine yayılmadığı anlamına gelir.

M1: Kanserin pelvis dışındaki vücudun diğer bölgelerine yayıldığı anlamına gelir. M1a, M1b ve M1c olarak ikiye ayrılır.

M1a: Pelvis dışındaki lenf düğümlerinde kanser hücreleri olduğu anlamına gelir. M1b: Kemikte kanser hücreleri olduğu anlamına gelir. M1c: Vücudun diğer bölgelerinde kanser hücreleri olduğu anlamına gelir. Erken Teşhis Mümkün Mü?

Prostat kanseri erken evrede saptanırsa (kanser prostatın dışına yayılmamışsa), uygun ve doğru bir tedavi ile bu hastalıktan kurtulmak mümkündür. Bu sebeple, 50 yaş üstü erkeklerde yılda bir kez kontrolden geçilmesi çok büyük önem arz etmektedir.

50 yaşın üzerindeki her erkek en az yılda bir defa makattan parmakla rektal muayenesini yaptırmalı ve kanda PSA baktırmalıdır. Bu şekilde henüz belirti vermemiş ve hastada şikayet sebebi olmayan erken evrelerdeki kanser yakalanabilmektedir.

Ailesinde prostat kanseri hastası olan, siyahi ırk erkekleri, BRCA2 geni + olan erkekler prostat kanseri taramasına 45 yaşından sonra başlamalıdır. Prostat kanseri taramaları sayesinde prostat kanserinden ölen erkeklerin sayısı son 20 yılda azalmıştır.

Gelişen teknoloji ve imkanlarla birlikte prostat kanserinde etkili tedavi yöntemleri geliştirilmiş ve hastalara büyük kolaylıklar sağlanmıştır. Bu kanser artık yüksek oranda ölümcül olmaktan çıkmış ve verimli bir tedavi süreci ile kontrol altına alınabilmektedir.

Prostat Kanseri Tedavisi

Prostat kanseri tedavisi için farklı tedavi seçenekleri mevcuttur. Hasta için hangi tedavi yönteminin uygun olduğuna doktor muayenesi ve klinik testler sonrasında karar verilir.

Yaygın olarak tercih edilen prostat kanseri tedavisi uygulamaları şunlarıdır:

Aktif İzlem: Prostat spesifik antijen (PSA) ve dijital rektal muayene (DRE) testlerinin yanı sıra düzenli olarak alınan prostat biyopsileri ile hastanın aktif olarak izlenmesi yapılır. Aktif izlem yönteminde prostat kanserinin gelişimi takip edilerek sadece kanserde büyüme olursa diğer tedavi seçenekleri uygulanır.

Prostat Kanseri Ameliyatı: Prostat kanserini tamamen vücut dışına almak için uygulanan cerrahi yöntemdir. Prostatektomi adıyla isimlendirilir. Radikal prostatektomi ameliyatında prostat ve çevresindeki doku çıkarılır.

Prostattaki kanserki dokunun çıkarılması için da Vinci robotik cerrahi robotu ile gerçekleştirilen tedavi yöntemine robotik radikal prostatektomi denir. Robotik cerrahi ile prostat kanseri ameliyatı seçeneğinde çok yüksek başarı oranları ile iyileşmeler sağlanmaktadır.

Radyasyon Tedavisi: Kanser hücrelerini öldürmek için yüksek enerjili ışınlar (X ışınlarına benzer) kullanılır. İki farklı radyasyon tedavisi seçeneği bulunur. Dış radyasyon tedavisi seçeneğinde vücudun dışındaki bir makine ile radyasyon kanser hücrelerine yönlendirir. Dahili radyasyon tedavisi (brakiterapi) seçeneğinde radyoaktif tohumlar, kanser hücrelerini yok etmek için ameliyatla kanserin içine yada yakınına yerleştirilir.

Klinik araştırmaları devam eden prostat kanseri tedavisinde kullanılan diğer tedavi yöntemleri şunlardır:

Kriyoterapi: Kanser hücrelerini dondurmak ve öldürmek için prostat kanserinin içine veya yakınına özel bir sonda yerleştirilmesi. Kemoterapi: Kanseri küçültmek veya öldürmek için özel ilaçlar kullanmak. Biyolojik terapi: Kanserle savaşmasına veya diğer kanser tedavilerinin yan etkilerini kontrol etmesine yardımcı olmak için vücudunuzun bağışıklık sistemiyle birlikte çalışır. Yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason: Bu terapi, kanser hücrelerini öldürmek için kansere yüksek enerjili ses dalgalarını (ultrason) yönlendirir. Hormon tedavisi: Kanser hücrelerinin büyümek için ihtiyaç duydukları hormonları almasını engeller.

Prostat kanserinin tedavisi ile ilgili detaylı bilgiye ilgili içeriğimizden ulaşabilirsiniz. >> muratbinbay.com/prostat-kanseri-tedavi-süreci

paylas:

"
Bölüm Hakkında

Bölüm Hakkında

Kanser: Tanı, Belirti ve Tedavisi Ana Sayfa Bölüm Duyuruları

Erken tanı ve doğru tedavi hayat kurtarır Değerli Yetişkin Hastalarımız, Lösemi ve kanser hastalıklarında birçok hekimin katıldığı Onkoloji Konseyi kararlarının ışığında yüksek teknoloji ve deneyimli bir hastane sizin de hakkınızdır. Sizler bizlerin ‘‘müşterisi’’ değil, en değerli misafirlerimizsiniz.

İlk şikâyetinizde hastanemize başvurmalı ve tedaviniz başlamadan önce mutlaka danışmanlık almalısınız.

0312 666 7 666 İncek/ANKARA

LÖSEMİ VE KANSER HASTALIKLARININ TEŞHİS VE TEDAVİSİNDE MULTİDİSİPLİNER YAKLAŞIM

(12 Ayrı Branşın Ortak Çalışması İle Alınan En Doğru Karar) Dünyanın gelişmiş bütün onkoloji hastanelerinde olduğu gibi LÖSANTE HASTANESİ YETİŞKİN ONKOLOJİ KONSEYİMİZİ TANIYALIM • Medikal Onkoloji Uzmanları • Onko Cerrahi Uzmanları • Gastro Cerrahisi • Üroloji Cerrahisi • Kulak Burun Boğaz (Baş Boyun Cerrahisi) • Ortopedi Cerrahisi • Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Cerrahisi) • Hemoatoloji Uzmanları • Radyasyon Onkoloji (Radyoterapi) • Beyin Cerrahisi • Patoloji Uzmanları • Nükleer Tıp Uzmanları (Tüm Vücut Taraması PET/ CT 64) ve SPECT/ CT) • Göğüs Hastalıkları Uzmanları ve Göğüs Cerrahisi • Radyoloji – Girişimsel Radyoloji • Psikiyatri (Onkoloji alanında) • Diyet - Diyetisyen • Moleküler Genetik • Klinik Eczacı (Farmakolog) LÖSANTE Hastanesi Onkoloji Konseyinde “En İyiler” sizler için bir aradalar.

Kanser hastalıklarının tanı ve tedavisi tek bir kişinin kararı ile verilemez.

Hastalığın hem tanısının konulması, vücuda yayılıp yayılmadığının tespiti hem de tedavi yöntemleri ile tedavinin tüm süreçlerinde ONKOLOJİ KONSEY kararları çok önemlidir.

Gelişmiş profesyonel Onkoloji Merkezleri dışında Lösemi ve Kanser hastaları tedavi edilmemelidir.

Kanser tedavisinde en önemli aktörler ve hastanın en yakını Onkoloji uzmanlarıdır Kanser, görülme sıklığı hızla artan, her yaşta ve her organda ortaya çıkan önemli bir hastalıktır. En sık görülen kanserler:

Erkeklerde, Akciğer, prostat - kalın bağırsak, mide ve pankreastır. Kadınlarda, Meme, akciğer, kalın bağırsak, rahim ağzı (serviks, over), mide ve pankreas olarak sıralanır. Deri kanserleri her iki cinste de yüksek orandadır.

KANSER TEDAVİ EDİLEBİLEN

Kanser tanı ve tedavisi, birçok uzmanlık dallarının bir arada çalışması (multidisipliner) ile başarıya ulaşır. Burada en önemli dalların başında ve sonrasında çok deneyimli Onkoloji Uzmanları yer alır.

Çok büyük deneyim, dikkat ve takım çalışması gerektirir. Kemoterapi ve immünoterapi proto- kollerinin planlanmasının yanı sıra, • İlaçların hazırlanması, uygulanma şekli • İlaçla tedavi kurallarına eksiksiz uyulması • Yüksek sterilite ve hijyen esasları ile enfek- siyonların oluşmaması • Kan ve kan ürünlerinin sağlanması • Hastane koşullarının yüksek teknoloji ile güçlendirilmesi • Tüm bunların sağlanmasında yer alan deneyimli, güler yüzlü, yüreği insan sevgisi dolu olan ve hastasına önem veren hemşireler ile diğer sağlık ordumuzun önemi her geçen gün artmaktadır.

KANSER TEDAVİSİNDE YENİLİKLER VE AKILLI İLAÇ KULLANIMLARI Tıp eğitiminde ilk öğretilen bir gerçek, ‘’Hastalık yoktur hasta vardır.’’ Yani her hastanın hastalığı değişik seyreder ve tedaviye yanıtları da çok farklı olur. Çünkü her hastanın karaciğer ve böbrek fonksiyonları, kalbi, akciğeri ve karaciğeri farklı çalışır.

Hepimizin şeker, yüksek tansiyon, genetik kusurlar ve doğuştan enzim eksiklikleri gibi eşlik eden rahatsızlıkları çeşitlidir.

Bu nedenle tümör tedavisinde KİŞİYE ÖZEL ONKOLOJİK TEDAVİ VE BAKIM UYGULANMALIDIR.

Özellikle ilaç çeşitleri ve dozları ile belirlenen farklı ve kişiselleştirilmiş tedaviler ile yüksek başarı elde edilmektedir.

Yine tümör hücrelerini hedef alan, genlerindeki mutasyonlar ile moleküler değişikliklere göre planlanan akıllı ilaçlar, vücuda zarar vermeden başarılı tedavi yöntemleridir.

HASTAYA ÖZEL YAŞAM KOÇLARI

Kanser hastalarımız hastaneden taburcu olduktan sonra da evde bakılmaya ve yakın izlenmeye ihtiyaç duymaktadır.

Nasıl beslenmeniz gerektiğinden, hangi ilaçları kullanacağınıza, günlük egzersizlerinizden rutin kontrollerinize kadar yüzlerce soru ve sorunda sizi takip etmekteyiz.

Size özel belirlenmiş vaka izlem sağlıkçımız 24 saat sizinle olacaktır.

Çocuklarda kan kanseri diye bilinen Lösemi, yetişkinlerde de görülmektedir. Kemik iliğimizdeki kök (ana) hücrelerin bozulması sonucu blast adı verilen anormal hücre çoğalması ile ortaya çıkar. En sık diş eti ve burun kanamaları, LENFOMA (Lenf Bezi Kanseri) Lenf bezleri ve Lenfoid sistemin kötü huylu hastalığıdır. En sık genç yetişkinlerde (20-40 yaş) ve 55 yaştan sonra görülür.

deride morluk, halsizlik, kilo kaybı, nedensiz yüksek ateş, kansızlık ve kemik ağrıları şeklinde farkedilir.

Erken Tanı ve Teşhis : Belirtilerin en az 2 tanesinin görülmesi halinde mutlaka kan hastalıkları uzmanına (Hematolog) başvurulmalıdır. Muayene ve tam kan sayımı kemik iliği biyopsisi, moleküler genetik, immünfenotiplendirme ile bazı özel tetkikler sonucu kesin tanı konulmaktadır.

Tedavisi : En modern ve başarılı Kemoterapi protokolleri düzenlenerek yapılır. Gerekli durumlarda Kemik İliği Nakli uygulanır. Başarı yüzdesi yüksektir.

Belirtiler : En sık Lenf bezlerinde lastik kıva- mında büyüme, ateş, halsizlik ve kilo kaybı ile ortaya çıkar.

Teşhis : Lenf bezlerinin biyopsi veya çıkarılması sonrası patolojik inceleme ile konulur. Mutlaka PET/ CT 64 ile vücut taraması yapılarak evre- lendirilmelidir. Hastalık 4 evredir.

Tedavisi : Kemoterapi ve Radyoterapi ile yapılır. Başarı oranı yüksektir. Bazı vakalarda Kemik iliği/ Kök hücre nakli uygulanmaktadır.

• Memede kitle ele gelmesi (İyi veya kötü huylu), • Meme derisinde değişiklikler (kızarıklık, şişlik, portakal kabuğu görünümü) • Meme başında içeriye doğru çekinti veya kanlı siyah/kahverengi akıntı gelmesi İki ana gruba ayrılır 1. Çevre dokulara yayılmamış (invaziv olmayan) 2. Çevre dokulara yayılmış (invaziv kanserler) Evre : 0 – 1 – 2 (A/ B) – 3 (A/ B/ C) - 4 olmak üzere 8 ayrı sınıflandırma yapılır.

Kadınlarda en sık görülen kanserdir. Ancak tedavi başarısı çok yüksektir. Yaşınız 40’ın üzerinde ise veya ailenizde kanser tanısı varsa lütfen rutin tarama programımız için bizi arayın.

Erken Tanı çok önemlidir

• Tümör testleri – Ultrasonografi – MR

• 3 Boyutlu Biyopsi ve patolojik tanı / PET CT 64 AKCİĞER KANSERLERİ Toplumlarda en sık görülen kanserdir. Akciğerde oluşan kitle (tümör) burada büyür, daha sonra çevre dokulara ve uzak organlara yayılır.

Temel olarak iki gruba ayrılır

1. Küçük hücreli akciğer kanserleri

2. Küçük hücreli olmayan akciğer kanserleri Nedenleri : En temel nedeni sigara, puro vb. içmektir. Radyasyon, hava kirliliği ve ailede kanser öyküsünün bulunması risk faktörleridir.

TEDAVİ (Kişiye özgü olmalıdır)

A. Cerrahi operasyon B. Radyoterapi

E. Hedefe Yönelik Tedavi uygulanır.

teşhis edilmesi tedavi başarısını çok artırır.

• Akciğer filmi – gerekirse tomografi

• Balgamda tümör hücrelerinin tetkiki (sitoloji) • Yüksek riskli kişilerde bronkoskopi ve biyopsi • PET/ CT 64 kesit ile vücut taraması Belirtileri : Göğüste ağrı, giderek artan öksürük, balgamda kan, ses kısıklığı, tekrarlayan bronşit, zatürre, kilo kaybı, yorgunluk.

Evre : I – II- III- IV olmak üzere 4 evreye ayrılır. Tedavi : Kişiye ve hücre cinsine özgü tedavi uygulanır. Erken tanıda başarı yüksektir.

A- Cerrahi Operasyon

D- Hedefe yönelik tedavi

E- İmmünoterapi kişiye özel uygulanır.

Erken Tanı : Tümör küçükken ve yayılmadan KOLON VE SİNDİRİM SİSTEMİ KANSERLERİ

Sindirim sistemimiz yemek borusu, mide, ince ve kalınbağırsaklar ile rektumdan oluşur.

Ayrıca karaciğer ve safra kesesi de sistemde yer alır. İnce bağırsaklardan sonra Çekum – Çıkan Kolon – Transvers Kolon – İnen Kolon – Sigmoid Kolon ve Rektum olmak üzere 6 bölümdür.

Erken Tanı ve Teşhis : Özellikle ailesinde kanser ve/veya kalın bağırsak kanseri bulunan ve/veya 50 yaşın üzerindeki kişilerin mutlaka kolon kanseri tarama programına girmeleri gerekir.

1- 2 yılda bir gaitada gizli kan testi

2- 5 yılda bir kolonoskopi tetkiki

3- Varsa Poliplerin çıkarılması ve patolojik tetkiki

Belirtileri : Kabızlık, ağrılı dışkılama veya ishal, yutma güçlüğü, sarılık vb, kilo kaybı, kansızlık (anemi), dışkıda gizli (siyah) veya açık kanama, ele gelen karında kitle, gaz sancısı, kramplar başlıca belirtilerdir.

Evreleme : TNM sistemine göre 0-4 arası 5 evreye ayrılır. En sık lenf bezleri, karaciğere ve akciğer metastaz yapar.

A- Cerrahi Operasyon

C- Hedefe Yönelik İlaçlar

E- Metastazlara yönelik kişisel tedaviler

C- Lenfoma veya başka organlardan metastazlar da yaş, tümörün çapı, lokal ve uzak metastazlar hastalığın seyrini etkilemektedir.

1- Cerrahi operasyon (Total Tiroidektomi)

2- Radyoaktif İyot tedavisi (Ameliyattan sonra Tiroid yatağındaki kalıntıları ve gizli metastazları ortadan kaldırır.) Radyoaktif İyot Tedavisi Büyük artış gösteren Tiroid Bezi Kanserlerinde ameliyat yeterli olmamaktadır. Ameliyattan geri kalan kanser hücrelerini yok etmek için tüm vücuda radyoaktif iyot tedavisi uygulanır. Aynı zamanda lenf nodülleri ile vücuttaki gizli metas- tazların yok edilmesi tedavi başarısını %95’lerin üzerine çıkarır. Son derece önemli olan bu tedavi için, ayrı bölüm, özel odalar, yüksek teknoloji ve deneyimli Nükleer Tıp ekibi olması gerekir.

bezinde görülür. İyi huylu prostat bezi büyümesi kanser değildir.

Sigara, yaş (50-65 yaştan sonra), aile de prostat kanseri öyküsünün olması, hormonlar ve obezite risk faktörleridir.

Erken Tanı ve Teşhis : Kanser tarama testleri erken tanı ve tedavide önem taşımaktadır.

1- Kolonoskopide anormal görüntüler 2- Alınan biyopsilerde patolojik tanılar 3- PET/ CT 64 kesit ile vücut taraması TİROİD KANSERLERİ Nadir görülen bir kanser çeşididir ve doğru tedavi ile başarı oranı çok yüksektir.

Belirtiler: Ses kısıklığı, boyun bölgesinde hızla büyüyen şişlikler (nodüller)

Erken Tanı: Bu belirtiler ortaya çıkınca yapılan muayene, ultrasonografi ve ince iğne biyopsisi + patoloji, Tiroid sintigrafisi ile tanı konulur.

Evreleme ve Sınıflama :

A- Diferansiye (papiller veya folliküler) B- Undiferansiye (medüller, anaplastik) PROSTAT VE BÖBREK KANSERLERİ Erkeklerin üreme sisteminde bulunan prostat

1- Prostata özel Antijen (PSA)

2- Üroloji uzmanının prostat muayenesi 3- Prostat biyopsisi (şüpheli durumlarda MR Füzyon teknolojisi ile ağrısız çok odaklı Prostat biyopsisi)

4- Kemik taraması ve Tomografi (256 kesit) ve MR 3 Tesla ile ileri tetkikler

5- Nükleer kontrol ve PET/ CT 64 ile vücut taraması Belirtiler : Yavaş ve zayıf idrar akışı, geceleri daha sık idrara çıkma, idrar veya spermde kan, ereksiyon sorunları, kalça-sırt-kaburgalarda kemik ağrıları.

Evre : 4+4 olmak üzere 8 evreye ayrılır.

Tedavi : A- Cerrahi operasyon

C- Hormon tedavisi ve orşiektomi

E- İmmünoterapi ve hedefe yönelik tedavi

G- Kemik metastazlarını hedefleyen tedaviler KADIN ÜREME ORGANLARI KANSERLERİ • Rahim Ağzı Kanseri (Cervix) • Rahim (Endometrium) • Yumurtalık (Ovarium) gibi organların kanserleri sık olarak görülmektedir.

Nedenleri : Obezite, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, dengesiz hormonal yapı, geç yaşta menapoza girme, doğum yapmamış olmak gibi risk faktörleri taşıyan, sigara içen, ailesinde kanser hastalıkları öyküsü bulunan kadınların mutlaka en geç yılda bir kanser tarama programına alınmaları gerekmektedir.

Ne yazık ki ihmal edilmekte, hastalık ilerlemektedir.

Belirtiler : Menapoz sonrası kanamalar, karında şişlik, kirli ve kötü kokulu vajinal akıntılar, kasık ve alt karın bölgesinde ağrı, cinsel ilişki sırasında ağrı, düzensiz vajinal kanamalar, zayıflama, kilo kaybı, sık idrar yapma isteği.

Erken Tanı : Mutlaka yılda bir kadın doğum uzmanı tarafından muayene edilmelidir.

Ultrasonografi ile tetkik ve gereken durumlarda alınacak smear & biyopsi patolog tarafından değerlendirilmelidir. Tanı ve tedavi amaçlı cerrahi operasyonlar ile tümör ve lenf bezleri ile sıvılardan alınan örnekler incelenir.

Tedavi : Erken tanı çok önemlidir. Cerrahi operasyonlar çok dikkatli ve deneyimli cerrahlar tarafından yapılmalıdır. Radyoterapi ve Kemote- rapi kişiye özel uygulamadır.

Doğrudan beyinde, omurilikten kaynaklanan veya başka bir organ kanserinden yayılımla (metastaz) oluşan tümörlerdir. Köken aldıkları hücrelere göre beyin tümörleri iyi huylu ve kötü huylu olarak ikiye ayrılırlar.

D- Kranyofarengiyom şeklinde isimlendirilir.

Belirtiler : Baş ağrısı, kusma, görme bozuklukları, bilinç bulanıklığı, havale geçirme, kol ve DİĞER KANSERLER bacaklarda güçsüzlükler, konuşma ve yazma bozuklukları görülür.

Nedenleri : Çocuk ve gençlerde doğuştan gelen ve ailesel aktarılan hastalıklar (tuberoskleroz, nörofibromatozis), lösemiler, göz tümörleri (retinoblastom), Radyoterapiye ikincil beyin tümörleri görülmektedir.

Aslında kemiklerden karın zarımıza, gözlerden cildimize kadar tüm doku ve organlarımızda kanser hastalıkları görülebilir. Özellikle cildimizde sık sık çıkan benlerin yakın takip edilmesi ve özel cihazlarla taranması ve haritalanarak izlenmesi ve gerektiğinde kanser yayılmadan çıkarılması gerekmektedir.

Hastalıklı organ ve dokuları dıştan (makroskobik) ve hücre düzeyinde (mikroskobik) olarak inceleyen bölümdür.

Özellikle onkoloji alanında normal olmayan doku ve hücreleri özel boya ve yöntemlerle inceleyerek ayırt eden ve yayılım (metastaz) olup olmadığını hücresel düzeyde tespit eden çok kritik bir tetkik sürecidir.

Yine ameliyat esnasında da onkocerrahi uzma- nının aldığı biyopsi veya lenf bezlerini anında inceleyerek (frozen patoloji) ameliyatın ve tedavinin seyrine yön verebilirler.

Hastanemizde çok deneyimli ve yüksek teknolojili gelişmiş bir patoloji kliniği ve öğretim üyeleri onkoloji konseyinde yer almakta ve önemli kararlara imza atmaktadırlar.

KANSER ESTETİĞİ VE PLASTİK – ESTETİK CERRAHİ Deri/cilt tümörlerinin tedavi edilmesi, baş ve boyunda tümörlerin çıkarılmasının yanı sıra meme kanseri ameliyatlarından sonra meme onarımı (rekonstrüksiyon) ve estetiği de önemlidir. Hastalarımızın kendilerini iyi hissetmeleri ve konforlu yaşamaları için onkolog ve onko cerrahisi ile uyumlu çalışabilecek, kanser estetiği konusunda deneyimli estetik cerrahlar takımın parçası olmalıdır.

PSİKOTERAPİ + DİYET + VAKA YÖNETMENLERİ Hastalarımız ile ailelerinin tedavinin tüm süreçlerinde psikolojik ve sosyal destek almaları çok önemlidir. 25 yıllık tecrübemiz göstermiştir ki, hayata sımsıkı bağlanan ve gelecek planları yapan hastalarımızın tedavi başarısı çok yüksektir. Psikiyatr ve psikologlarla tanışmak, ONKOLOJİ CERRAHİSİ Kanser hastalıklarında cerrahi tedavi önemlidir. Kendi içerisinde de, • Gastro Onkocerrahisi • Tiroid Cerrahisi • Meme Cerrahisi • Ürolojik Cerrahi • Kadın Üreme Organları Cerrahisi • Ortopedik Cerrahi • Beyin Cerrahisi gibi dallara ayrılmaktadır.

KEMİK İLİĞİ/ KÖK HÜCRE NAKLİ

Kök Hücre : Kendine benzer hücreler oluştur- mak üzere özelleşmiş sınırsız sayıda bölünme ve çoğalma yeteneğine sahip ana hücredir. Kemik iliğimizde kan üreten az sayıda kök LÖSEV Hayat Bağı Evleri’nde yaşamak ve Uğraş Terapilerine katılmak başarımızın parçalarıdır. Öte yandan doğru ve sağlıklı beslenerek, vücut savunmasını güçlendirmek de çok önemlidir. Bu amaçla kişiye özel diyetler için mutlaka diyetisyenlerimiz ile görüşmelisiniz.

Kanser Cerrahisi ile uğraşan hekimler kendile- rini mesleklerine ve hastalarına adamış, dokuya ve insana önem veren kişiler olmalıdırlar. Cerrahi sınır diye adlandırılan tümörlü doku ile sağlam bölgenin iyi ayrıştırılması, ameliyathanede yapılan patolojik incelemeye (frozen) göre lenf bezleri ve yakın metastazların dikkatli çıkarılması gereklidir.

Onkoloji Cerrahi uzmanları ilk adım ana rolü oluşturmakla birlikte kanser hastalıklarının tanı ve tedavilerinin yönetiminde multidisipliner çalışma bakış açısına sahip olmalıdırlar. Elbette bilimsel deneyim ve çok vaka yapmış olmaları da önemlidir. Hastayı cerrahi ameliyat sonrası da her dönemde izlenmeli ve katkıda bulunmalıdır.

hücre bulunmaktadır. Ayrıca damarlarımızda dolaşan kan ile göbek kordonu kanından da kök hücre elde edilmektedir.

Lösemi ve Lenfomalar başta olmak üzere bazı kanserler, kan ve savunma sistemi hastalıklarında kemik iliği/ kök hücre nakli uygulanır.

Hastaya en uygun doku grubu (HLA) bulunan vericinin kök hücreleri veya hastanın kendi kök hücreleri toplanarak nakil yapılır. LÖSANTE Hastanemizde hem çocuk hem de yetişkinlere kemik iliği nakli başarı ile uygulanmaktadır.

BİYOKİMYA VE ARAŞTIRMA LABORATUVARLARI Tüm hastalarımızın aldığı kemoterapi ve antibiyotik gibi ilaçların hekimce gerekli görülenlerde kan ilaç düzeyi ve aktiviteleri takip edilmektedir.

NÜKLEER TIP (PET CT 64 KESİT)

KANSER HASTALIKLARINDA ERKEN TANI VE YAYILIMIN (METASTAZ) DOĞRU SAPTANMASI Kanser (Onkoloji) alanında tümörün yapısının ve yayılımının saptanması, bazı durumlarda iyi veya kötü huylu olup olmadığının değerlendiril- mesi için kullanılır.

Radyasyon Onkolojisi, yüksek doz ışın ile kanserli bölümün tedavisidir.

Kanserin erken ayrıntılı ve doğru tanısı için çok yüksek teknoloji cihazlarının bulunması şarttır. Örneğin: DİGİTAL MAMOGRAFİ 3D TOMOSENTEZ: Meme dokusunu değişik açılardan 3 boyutlu tarar ve çok sayıda milimetrik görüntüler elde edilir.

MR 3 Tesla : Organların ve bölgenin akıllı tarama teknolojisi ile kısa sürede çok sayıda kesitsel görüntü alırken 360 derecelik kapsama alanı sağlar (MR cihazının 3 Tesla olup olmadığını mutlaka sorgulayınız).

PET/ CT 64 ile Radyoaktif tarama çok önemlidir. Healthcare Discovery PET/ CT 690/10 kesit cihazı ile tüm vücudunuz en ince kesitlerle taranacak ve şüpheli tümörde kesin tanı ko- laylaşacaktır. Healthcare Discovery SPECT- CT NM-CT 670 ile onkolojik sintigrafik incelemeler ile tümor dokusunun saptanmasında çok daha ayrıntılı görüntülemeler elde edilir. Tanı ve tedavi sürecinde üstünlük sağlayan bir yöntemdir. Bu inceleme yapılmadan ve kanser şüphesi olan hastalar ONKOLOJİ KONSEYİNDE tartışılmadan ameliyat yapılması, tedavi için kemoterapiye alınması doğru değildir. *Vücudunuzu en ince ayrıntılara kadar tarayacak PET- CT cihazının 64 kesiti olmasını lütfen sorgulayınız.

Işınlar kanserli hücreleri bir taraftan öldürürken diğer taraftan onların DNA’larına zarar vererek çoğalmalarını önlerler. Tedavi ve koruma amaçlı kullanılır. Kanser dokusunun yerine – büyüklüğüne – yayılımına ve cinsine göre radyoterapi seans- larının sayısı ve dozu belirlenir.

Hastalarımızın sağlıklı organ ve hücrelerinin korunması amacıyla gelişmiş cihazlar ve deneyimli bir radyasyon onkoloji ekibi yer almalıdır.

TEDAVİ BAŞARIMIZI ARTIRAN ÖNEMLİ DESTEKLER (FAKTÖRLER) Psikolojik Destekler : Biz hastalarımızı hem uğraş tedavileri hem de grup etkinlikleri ile yaşama bağlıyoruz. Unutmayalım ki moral ve yaşama bağlanmak en az ilaçlar kadar etkilidir.

Doğru Beslenme Eğitimleri : Hem tedavi süresince hem de sonrasında tedavi ile uyumlu sağlıklı beslenme ile güçlenmenizi sağlıyoruz. Vücudumuzun doğal savunma sistemi çok önemlidir.

Evde Bakım Hizmetleri : Hastanemizdeki tedavilerden sonra evinizde mutlu olmanız için sizi takip ediyoruz ve bakımlarınıza destek oluyoruz. Muayene ve kontroller için yanınızdayız.

Doğru Hijyen Eğitimleri : Enfeksiyonsuz bir yaşam için gerekli tüm önemleri almanızı sağlıyoruz. Maddi Destekler ve Sosyal Yardımlar : Maddi durumu yetersiz olan hastalar LÖSEV Sosyal Hizmetler bölümlerince değerlendirilerek gerekli maddi, ayni ve sosyal yardımlar yapılmaktadır.

Hayata Bağlayan Aktiviteler : Müzik korolarından resim ve heykele, çeşitli gezilerden yogaya, mutfak sanatları kurslarından dans kurslarına kadar yüzlerce neşeli aktivite sizi beklemektedir. Otel- Konaklama İmkanları: Hastanemizin yanındaki otel ve konaklama tesislerinde konforlu yaşam sunulmaktadır.

KANSERDE ERKEN TANI HIZLI TEDAVİ HAYAT KURTARIR Kötü huylu minicik bir hücre vücutta çoğalmaya başlar ve önce o organı, sonra lenf bezleri ile komşu organlara yayılır (metastaz) ve en sonra da tüm vücudu ele geçirir. Henüz küçük bir hücre iken ve yayılmadan önce ilk belirti ile tespit edilip, erken tanı, en modern, kişiye özgü ve hızlı tedavi ile yüksek başarı sağlanır.

İlk belirtinin muayenesinden itibaren tüm tetkik ve tedaviler aynı hastanede aynı doktorlar tarafından yapılmalı ve bir gün dahi zaman kaybedilmemelidir.

LÖSANTE HASTANESİ ONKOLOJİ MERKEZİNDE ZAMANLA YARIŞILMAKTADIR.

1. gün => Muayene ve laboratuvar ile moleküler genetik genel radyoloji tetkiklerinin istenmesi 2. gün => Gereken vakalarda biyopsi alınması ön patoloji raporunun çıkması ve PET/ CT 64 ile vücut taraması 3. gün => Onkoloji Konseyinde hastanın değerlendi- rilmesi ve tanı ile tedavi metotlarının belirlenmesi, 4. - 5. gün => Gereken vakalarda Cerrahi girişimlerin yapılması, ameliyat sırasında 2. Patolojik tanının (frozen) konulması 6. - 7. gün => Hastanın cerrahi yaraları iyileşerek taburcu edilmesi 8. gün => Hem hastalığın hem de varsa metas- tazların detaylı Patolojik tanısının konulması

9 – 10. gün => Çıkan tüm sonuçlar, özel patoloji ve moleküler genetik sonuçları ile hastanın tekrar ONKOLOJİ KONSEYİNDE değerlendi- rilerek KESİN TANI konulması + KİŞİYE ÖZEL TEDAVİLERİN PLANLANMASI VE TEDAVİNİN BAŞLAMASI çok hızlı olmalıdır.

LÖSEV Doğal Yaşam KÖYÜ

Randevu ve bilgi almak için 0312 666 7 666 www.losante.com.tr SGK, TBMM, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, TSK, Anayasa Mah., Tüm özel sigortalar, bankalar ve kurumlar ile ANLAŞMALIDIR LÖSANTE Çocuk ve Yetişkin Hastanesi

23 Nisan Cad. 2705 Sok. No:20 İncek / ANKARA Kanuni Sultan Süleyman Caddesi ÇAYYOLU ÜMİTKÖY BİLKENT Lokasyon 2705. Cadde Yavuz Sultan Selim Caddesi İNCEK ORAN ÇANKAYA Tertemiz Hastane Siz bizim için, para kazanılacak bir müşteri değil hayatı kurtarılacak en değerli misafirlerimizsiniz.

Lösemili Çocuklarımız her şey dahil tamamen parasız tedavi edilmektedir.

Bilgi ve Randevu için,

Akciğer Kanseri Neden Olur? Belirtileri Nelerdir? » Kanser Tedavisi | Radyoterapi Merkezi | Kan Kanseri

Akciğer Kanseri Neden Olur? Belirtileri Nelerdir? » Kanser Tedavisi | Radyoterapi Merkezi | Kan Kanseri

Akciğer Kanseri Neden Olur? Belirtileri Nelerdir?

Akciğer Kanseri nedir? Akciğer kanseri, yapısında yer alan normal akciğer doku ve hücrelerin kontrolsüz bir biçimde çoğalarak bir kitle oluşturmasıdır.

Akciğer insan vücudunun hayati yapı taşlarından biri olan oksijenin dış ortam ile alışverişini gerçekleştiren organımızdır. Vücudumuzun diğer organları gibi akciğerlerimiz de hücrelerden meydana gelir. Akciğeri oluşturan hücreler görevlerini normal bir şekilde sürdürebilmeleri için ihtiyaç halinde bölünerek çoğalabilirler. Akciğer kanseri, yapısında yer alan normal akciğer doku ve hücrelerin kontrolsüz bir biçimde çoğalarak bir kitle oluşturmasıdır. Oluşan kitle ilk olarak bulunduğu ortamda büyümesini sürdürür ve sonrasındaki aşamalarda ise çevre dokulara ardından da dolaşım sistemi aracılığı ile farklı organlara yayılabilir. Bu yazıda akciğer kanserinin tanımına, belirtilerine, tanı ve tedavi yöntemlerine yer verilmiştir.

1 Akciğer Kanseri Nedir? 2 Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir? 3 Akciğer Kanserinin Nedenleri Nelerdir? 4 Solid Nodül Nedir? 5 Akciğer Kanserinde Sigaranın Rolü 6 Akciğer Kanseri Tanısı Nasıl Konulur? 7 Akciğer Kanserinin Türleri Nelerdir? 8 Akciğer Kanseri Evreleri 9 Akciğer Kanseri Tedavisi Nasıl Yapılmaktadır? 10 Radyoterapi 11 Oligometastatik Hastalık Nedir? 12 Kemoterapi 13 Genetik Testler 14 İmmünoterapi 15 Mezotelyoma 16 Akciğer Kanseri Ölüm Oranı 17 Akciğer Kanserinden Korunma Yolları Akciğer Kanseri Nedir?

Bir insanın yaşamsal faaliyetlerini devam ettirebilmesi için solunum sistemi aracılığıyla oksijen alıp karbondioksiti dışarıya atması gerekmektedir. Akciğerde yer alan hücrelerin fonksiyonu sayesinde gereksinim duyulan ve yaşam için elzem olan oksijen vücut içerisinde alınırken atık olarak nitelendirilebilir karbondioksit dış ortama iletilir. Göğüs boşluğunda büyük bir alan kaplayan akciğerler, süngerimsi bir yapıya sahip iken ayrıca koni görüntüsünü andırmaktadır. İç yapısında ise bronş yani hava tüpleri, alveol olarak adlandırılan hava kesecikleri, lenf sıvısı ve kan damarları bulunmaktadır. Kanserler genel olarak ilk meydana geldiği dokuya göre isimlendirilmektedir.

Akciğerlerde bulunan doku ve hücrelerin kontrol dışında bölünerek çoğalması olgusuna akciğer kanseri denilmektedir. Tümör hücresi olarak da isimlendirilen bu hücreler, hızlı bir şekilde çoğalır ve bir süre sonra kitlesel bir yapı meydana getirir. Kanserin ilerlemesi ile beraber kontrolsüz çoğalan hücreler çevredeki dokulara yayılım gösterir. Kanser hücrelerinin dolaşım sistemine girişi ile birlikte uzak organlara da sıçrayabilir.

Hücrelerin başka yerlere yayılmasına metastaz adı verilmektedir ve böyle bir durumda hastalığın tedavisi daha zor olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre akciğer kanseri yakın zamana kadar global anlamda en çok görülen kanser türüydü, ancak yerini meme kanserine bıraksa da hem kadınlarda hem de erkeklerde kanser nedenli ölümlerde ilk sırayı almaktadır. Sigara bu kanser türünün başlıca nedenleri arasında yer almaktadır. Sigara içmeyen kişilerde görülme sıklığı sigara içen kişilere göre minimal bir seviyede seyretmektedir. Akciğer kanseri oluşumuna sebep olan diğer faktörler arasında hava kirliliği, asbest gibi kimyasal maddeler ve genetik yatkınlık yer almaktadır. Kanserin görülme oranı yaş ilerledikçe artmaktadır ve en sık görülen yaşlar 50-70 arasındadır.

Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Global anlamda en çok ölüme sebebiyet veren kanser türü olan akciğer kanseri, vakaların genelinde pek belirti vermeden sinsice ilerler. Bu sebepten dolayı erken evrede belirtilerin farkına varmak hastalığın tedavisi için önemli bir faktördür. Özellikle sigara içen orta yaş ve üzeri olan kişilerin düzenli olarak sağlık taramalarını yaptırmaları bu teşhiste önemli bir yer tutmaktadır. Akciğer kanseri hastalığında erken evrede konulan tanı, kişinin tedavi şansını yüksek oranda arttırmaktadır.

Akciğer kanseri belirtileri büyük bir çeşitlilik göstermektedir. Erken evre belirtileri arasında öksürük, balgam, yüksek ateş, güçsüzlük, nedeni belirsiz kilo kaybı, parmaklarda şekil bozuklukları, yutkunma zorluğu ve baş dönmesi gibi belirtiler yer almaktadır.

Yukarıda sayılan belirtiler vakadan vakaya göre değişiklik göstermektedir. Kanserin nerede kendine yer edindiği ve kitlenin boyutuna göre de farklılıklar oluşabilir. Bazı vakalarda kanserin belirtilerinin ortaya çıkması uzun zaman alabilir. Bu sebepten ötürü risk grubunda bulunan bireylerin düzenli olarak sağlık taramalarını gerçekleştirmeleri gerekmektedir. Genel olarak akciğer kanseri belirtileri aşağıda madde halinde listelenmiştir.

Kötü seyirli inatçı öksürük Öksürüğe bağlı olarak ortaya çıkan sırt ağrısı Balgam renginde değişim Kanlı balgam Nefes alırken duyulan hırıltı Sesin boğuklaşması Solunumda yaşanan zorluk Boğazda takılma hissi Yutkunmadaki güçlük Sıklıkla zatürre ve bronşit olmak Boyun ve yüz bölgelerinde şişlik El ve ayak parmak uçlarının şişmesi (çomaklaşma) Kemiklerde meydana gelen ağrı Anemi Göz kapağında düşme Göz bebeğinin küçülmesi Baş ağrısı İştah kaybı Kilo kaybı Halsizlik Yorgunluk Akciğer Kanserinin Nedenleri Nelerdir?

Solunum yollarında bulunan fonksiyonel hücreler kansere sebebiyet veren faktörlerle karşılaştığında akciğerin bronş hücrelerinde bazı mutasyonlar ortaya çıkabilmektedir. Bu maruz kalmalar sonucunda kanseröz değişiklikler meydana gelmektedir. Eğer bağışıklık sistemi yeteri kadar etkin ise bu hücreler ortadan kaldırılabilir keza tamir edilebilir. Organizmadaki bağışıklık sisteminde bir noksanlık olması durumunda ise yapısı bozulan hücreler kansere sebebiyet veren faktörlerden etkilenerek kontrolsüz çoğalmaya başlar ve kanser kitleleri meydana gelir. Bunun dışında yine bazı değişikliklerle beraber metastaz özelliğini kazanır ve çevre dokular dahil olmak üzere vücudun farklı organlarına yayılabilir.

İlgili Makaleler Kanser Hastalarında Beslenme Elektronik Sigarada Görünmeyen Tehlike

Hücrelerin sayısının artması ile beraber akciğer içerisinde tümör oluşumu gözlenir ve bu genelde solid nodül şeklinde olur. Oluşan bu tümör yani kitle ilk olarak akciğer içerisinde büyür ve sonrasında da beyin, kemik ve karaciğer gibi pek çok bölgeye yayılabilir.

Solid Nodül Nedir?

Akciğer içerisine yerleşmiş bir lezyon olup, etrafı akciğer dokusu ile çevrili, genelde çapı 3 santimetreden küçük, sınırları belli ve yuvarlak yapıya nodül denilmektedir. Bu nodülün iyi veya kötü huylu olup olmamasını belirleyen faktörler mevcuttur. Bunlar boyutu, kenar yapısı, kalsifikasyon varlığı, büyüme özelliği ve dansite özelliğidir. Tomografik değerlendirmede boyutunun hızlı bir şekilde büyüdüğü gözlemlenen nodüller risk teşkil etmektedir. Değerlendirilen nodülün cidarının düzenli olmaması da kanser riskini oldukça arttırmaktadır. Buna kıyasla nodül içerisinde kalsifikasyon yani kireç birikimi olması iyi huylu olma olasılığını arttırmaktadır. Bahsi geçen solid nodüller, yani içerisinde sıvı olmayanlar, kanser yapması bakımından oldukça yüksek seviyede riskli görülmektedir.

Soliter nodüllerin yakından takip edilmesi önem taşımaktadır. Belli peridlarla bilgisayarlı tomografilerin çekilmesi, şüpheli durumlarda ise cerrahi ile nodüllerin çıkartılması gerekmektedir. Kanser ihtimali yüksek ancak yaşı veya ek hastalığı sebebiyle cerrahi uygulanamayacak hastalarda radyocerrahi tedavide iyi bir seçenek olabilir.

Akciğer Kanserinde Sigaranın Rolü

Kanser ve özellikle de akciğer kanseri deyince ilk akla gelen sigaranın, çok eski ve ilginç bir tarihçesi var. Kanser gibi, geçmişi Mısır mumyalarına dayanmasa da bizim dünyamıza, 1400’lü yıllarda, Avrupalıların Amerika kıtasını keşfetmesiyle yayıldığını biliyoruz.

Amerika kıtasının yerlileri tütünü, tedavi ve dini amaçlarla kullanmak için üretiyorlardı. Avrupa’da tütün içerken ilk yakalanan Rodrigo Jerez’in ağzından burnundan duman çıkarması, şeytan tarafından ele geçirilmesi olarak yorumlanmış ve hapis cezasına çaptırılmış olsa da, 16. Yüzyılda tütün içme alışkanlığı tüm Avrupa’ya yayıldı. Bir yüzyıl sonra da Amerika’da ticari tütün ekimi başlayacaktı.

Tütün-kanser ilişkisine ait ilk araştırma 1761’de İngiliz doktor John Hill tarafından yayınlandı. Sigara kanser arasındaki ilk istatiksel ilişki ise Nazi döneminde Almanya’dan çıktı. Sigara yasakları giderek o dönemde de artmasına rağmen, 1. ve 2. Dünya Savaşları döneminde cephelerdeki askerlerin sigara kullanımı ve tedarikiyle giderek yaygınlaştı. Savaş bittiğinde dünya erişkin nüfusunun %60-80 sigara içiyordu.

Tütün başlangıçta çubuk veya pipolarla içiliyordu, tütün yapraklarına veya ince kağıtlara sarılma yönteminin ardından günümüzdeki sigara ortaya çıktı.

Dünya Sağlık Örgütü, Amerikan Kanser Topluluğu ve Dünya Akciğer Vakfı’nın katkılarıyla hazırlanan Tütün Atlasına göre Türkiye’de her yıl, 83 bin 100 kişi sigara kaynaklı nedenlerle yaşamını yitirirken 252 bin çocuk ve 14.5 milyon erişkin tütün ürünü kullanıyor. Akciğer kanseri Türkiye’ de erkeklerde en sık görülen kanser ve kadınlarda görülme oranı da artık 5. sıraya yerleşiyor.

Nikotinin adı, Fransa’da tütünü içmeyi popüler hale getiren Jean Nicot’ten gelmektedir. Sigaradaki en bilindik madde nikotin ancak, nikotin, bu canavarın bağımlılık yaratma işlevini yaratıyor sadece. Meselenin kanseri oluşturma kısmı ise yanan tütün bitkisindeki doğal maddelerin, nitrozaminler ve benzopiren gibi yanma ürünlerine dönüşmesinden kaynaklanıyor.

Bu dönüşümden daha tehlikelisi ise, günümüz insanının, ölümcül alışkanlıklarını ve yaşamsal handikaplarını değiştirmeden, yaşamın gönüllerince süreceğini sanan bir topluluğa dönüşmesi. Haydi şu sigarayı bırakıp önce biz yaşama sarılalım. Aksi takdirde asla, önce yaşam sarılmayacak…

Akciğer Kanseri Tanısı Nasıl Konulur?

Hastanın hikayesinde saptanan faktörlerden sonra muayene ile beraber bulgular bir araya getirilir. Bu bulgular laboratuvarda tetkikler ile desteklenir. Akciğer kanserinin tanısında tümörün görüntülenmesi önemlidir. Bunun için de bazı görüntüleme teknolojilerinden faydalanılır. Akciğer kanseri tanısında kullanılan görüntülenme sistemleri aşağıdaki gibidir.

Akciğer grafisi Akciğer tomografisi Beyin MR PET-CT Bronkoskopi Biyopsi işlemleri Mediastinoskopi Torakoskopi

Akciğer kanserinin kesin tanısının konması için kitleden biyopsi alınır ve patolojik inceleme gerçekleştirilir. Bu inceleme kanserli hücrelerin ayırt edici özelliklerinin tespiti için gereklidir. Ortaya çıkan sonuçlara göre de hasta birey için en uygun tedavi planı seçilerek başlanır.

Akciğer Kanserinin Türleri Nelerdir?

Akciğer kanserini küçük hücreli ve küçük hücreli olmayan şeklinde iki ana gruba ayırıyoruz. Küçük hücreli akciğer kanseri tüm olguların %10-15’ini oluştururken, daha metastatik ve hızlı seyretme eğiliminde olan bir kanser türüdür.

Küçük hücreli olmayan akciğer kanserinin de kendi içerisinde alt tipleri bulunmaktadır. Bunlar içerisinde en sık görüleni adenokarsinom ve skuamöz (yassı) hücreli kanserlerdir.

Akciğer Kanseri Evreleri

Akciğer kanseri dört evreye ayrılmaktadır.

Evre: Kitle yalnızca akciğer içerisindedir. Evre: Kanser hücreleri civardaki lenf bezlerine sıçramıştır. Evre: Tümör plevra ve akciğerler arasındaki mediasten boşluğuna yayılmıştır. Evre: Kanser hücreleri beyin, karaciğer gibi uzaktaki organlara sıçramıştır.

Bilim ve teknolojideki gelişmelere paralel olarak akciğer kanseri artık her aşamada tedavi edilebilir bir hastalıktır.

Akciğer Kanseri Tedavisi Nasıl Yapılmaktadır?

Gerekli tetkikler yapılıp tanı konulduktan sonra tümörün hücre yapısı ve metastaz yapıp yapmadığı ele alınır. Erken dönemde konulan tanı ile beraber doğru bir tedavi yaşam süresini oldukça uzatmaktadır. Hastalığın tedavisi boyunca tümörün durumuna göre radyoterapi ve kemoterapi uygulamaları yapılabilmektedir. Bu yöntemler bazı zamanlarda kombine bazı zamanlarda ayrı olarak da kullanılabilmektedir.

Eğer tanı ilk iki evrede konulduysa akciğer kanserinin tedavisinde başarı oranı daha yüksektir. Dokuda yer alan kanser hücreleri ameliyatla çıkarılır. Doktor kararına göre de koruyucu bir tedavi planlamasında bulunulur. Eğer hastalık son iki evrede ise hedefe yönelik tedaviler, kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapi gibi metotlar uygulanabilir. Bu tedaviler yine hastalığın evresine göre doktor tarafından belirlenmektedir.

Radyoterapi

Akciğer kanserinde radyoterapi ana tedavi seçeneklerinden biridir. Erken evre tümörlerde cerrahi yerine radyocerahi, daha ileri evrelerde ise e zamanlı radyoterapi ve cerrahi uygulaması akciğer kanseri tedavisinde ana tedavi yöntemlerindendir.

Radyocerrahi giderek cerrahinin yerini alan bir tedavi şeklidir. İlk yıllarda yaşlı, ek hastalıkları olan yada kritik organların etrafına yerleştiği için cerrahi uygulanamayan hastalara uygulanan radyocerrahi, teknolojik gelişmelere ve tümör biyolojisi hakkında artan gelişmelere paralel olarak giderek daha fazla hastaya uygulanmaya başlamıştır. Bağışıklık sistemi baskılanmadığı için de pandemide ertelenen veya riskin arttığı cerrahi operasyonlara tercih edilen bir tedavi yöntemidir. Radyocerrahide yüzlerce küçük ışın demeti hastalıklı dokuya yönlendirilerek cerrahiye benzer bir etki oluşturulmaktadır, ancak delici, kesici bir işlem değildir. Hasta tarafından da son derece kolay tolere edilebilir.

Daha ileri evrede karşımıza çıkan bir akciğer kanserinde ise kemoterapi ile birlikte eş zamanlı olarak fraksiyone dediğimiz yani seanslara bölünerek verilen radyoterapiyi kullanıyoruz. Yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT), ark tedavileri son yıllarda hastalıklı dokuyu hedefleyip çevresindeki normal dokuyu en iyi şekilde koruyan tedavilere olanak sağlamaktadır.

Son birkaç yıl öncesine kadar bir tümör asıl yerleşim yeri dışında birkaç odağa daha yayıldığında kür şansı olmadığı gerekçesiyle palyatif kemoterapiye yönlendirilirdi. Ancak son yıllarda dilimize ve günlük pratiğimize daha da yerleşen oligometastatik hastalık kavramıyla giderek daha fazla hastaya radyoterapi uygulamakta ve daha fazla hastalığa kür şansı vermekteyiz.

Akciğer gibi göğüs kafesi ya da karın içerisindeki organların radyoterapisinde hastanın belli aralıklarla nefesini tutması gerekiyor. Bu bir yandan tümöre daha iyi odaklanmamızı sağlarken, diğer yandan soluk alıp verme sırasında yer değiştiren tümörü kaçırmamak için verdiğimiz güvenlik marjlarını azaltıyor. Dolayısıyla yaptığımız işin doğruluğu artarken, normal dokuya verebileceğimiz zarar da minimalize hale geliyor.

Oligometastatik Hastalık Nedir?

Oligometastaik hastalığın çok sayıda kavramı olsa da bu konuda Avrupa Onkoloji Birliği’nin Konsensusu bizim asıl referans kaynağımızı oluştırmaktadır. Bu Konsensusa göre 3 ve daha az organda olmak üzere toplam sayısı 5’i geçmeyen metastazı olan hastalığa oligometastatik hastalık diyoruz. Oligometastatik hastalığın tanımlanmasının önemi, bu hastaların her bir metastazına radyoterapi veya cerrahi gibi lkal tedavilerin uygulanıp hastaya kür şansı verilebilmesidir. Oligometastatik hastalıkta radyoterapinin (özellikle de radyocerrahinin) cerrahiye üstünlüğü, kesici, delici bir işlem olamamsı nedeniyle hastaneye yatma gereksinimi olmaması, hastanın genel durumunu bozmaması ve bağışıklık sistemini baskılamaması olarak özetlenebilir. Ayrıca günümüzde uygulanan immünoterapilerin çoğu PDL-1 reseptörlerine karşı geliştirilmiştir, radyoterapi de tümörlerde PDL-1 miktarını artırarak immünoterapinin etkinliğini artırmalarıdır. Bu sebeple immünoterapi alan hastalarımıza tavsiyemiz mutlaka bir Radyasyon Onkoloğu’ndan da görüş almalarıdır.

Radyoterapinin iyi ellerde, iyi cihazlarda, iyi bir ekiple uygulanması gereklidir. Yapılan kötü bir cerrahinin bile telafisi olabilir ancak kötü bir radyoterapi uygulamasının geri dönüşünün olamayacağı, verilen radyasyonun geri alınamayacağı unutulmamalıdır.

Not: Bu konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi almak için Akciğer Kanserinde Radyoterapi Tedavisi başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Kemoterapi

Bu tedavi yöntemi kanser hücrelerinin ilaçla yok edilmesini kapsamaktadır. Genelde bir veya birkaç ilaçtan oluşan kemoterapide verilme sayısına kür denilmektedir. Kürler yaklaşık 21-28 günde bir tekrarlanır. Akciğer kanserinde bu tedavi damardan sıvı olarak ya da ağızdan hap olarak uygulanır. Hastanın durumuna göre şekillenen tedavide kür öncesi kan sayımı yapılarak kontrol edilir. Kemoterapinin tedavi planlaması hastanın patoloji raporundaki tümörün özelliklerine göre belirlenir. Hastanın genel durumunun da önemli bir rol oynadığı bu tedavide genel durumu kötü olan hastalara kemoterapi uygulanması, yan etkileri kaldıramayabileceklerinden dolayı yapılmayabilmektedir.

Genetik Testler

Teknolojik imkanların artmasıyla beraber kanser hücrelerine ait birçok genetik değişim saptanıyor ve bunun neticesinde birçok yeni ilaç piyasaya sürülüyor. Genetik testlerle beraber sağlıklı hücrelerin korunması sağlanabilmekte ve hedefe yönelik kanser tedavisi planlanabilmektedir. Buna göre de kişinin ve tümörün özellikleri belirlenip uygun akıllı ilaçlar ve/veya immünoterapiler belirlenir.

İmmünoterapi

İmmünoterapi, bağışıklık sistemimizin aktif hale gelerek, kanserli hücrelerin tanınmasını ve yok edilmesine katkı sağlamaktadır. Kemoterapiye kıyasla yan etkilerinin daha az olması sebebiyle ve son yıllarda yaşanan gelişmelerle tedavilerde olumlu yanıtlar vermesiyle tercih edilmektedir. Akciğer kanserli hastalar için vücut içerisinde gelişen kanserli hücrelerin kendi immün sistem hücrelerimiz (lenfositler) tarafından yabancı olarak tanınmasına yardımcı olarak tümörün yapmış olduğu immün sistem baskılanmasını önleyen yaklaşımlardır. Yine kişiye yapılan birtakım analizler sonrasında kişiye özgü bir şekilde uygulanabilinmektedir.

İmmünoterapi alan hastalarda bağırsak florasının önemi, yüksek doz C vitamini, hipertemi ve radyoterapinin tedavi etkinliğini artırdığı kanıtlanmıştır. Tedavi alırken, etkinliği artırmak adına yapılabilecek ek tedavileri mutlaka Doktorunuza danışınız yada Kliniğimizde bu konuda bizden destek alabilirsiniz.

Mezotelyoma

Mezotelyoma akciğeri çevreleyen plevra, kalbi çevreleyen perikard ve karın organlarını çevreleyen periton denen zarlarda gördüğümüz kanser türüdür. Ülkemizde görülme sıklığı dünya ortalamasının üzerindedir. Toplum olarak son derece aşina olduğumuz bu türün en önemli sebebi beyaz toprak olarak bildiğimiz asbesttir ve sıklıkla akciğeri tutar.

Kapadokya bölgesinde bulunan Tuzköy, Karain ve Sarıhıdır köyleri, bölgede evlerin, özellikle zeminlerinin yapımında kullanılan beyaz toprak sebebiyle dikkat çekici oranda Mezotelyomaya sebep olmuş, bölge bir dönem Kanser Köyleri olarak anılmıştı…

Tedavi kemoterapi ve ardından cerrahi biçiminde seyretse de, hastaların az bir kısmı cerrahiye uygundur. Teknik olarak içindeki organa zarar vermeden tüm zar yapıya müdahele etmek kolay olmadığı gibi, eşlik eden diğer hastalıkları ve genel durumları sebebiyle hastalara çoğu zaman cerrahi uygulanamaz. Bugüne kadar cerrahi sonrası mikroskobik hastalığı yok etmek ya da cerrahi uygulanamayan hastaların şikayetlerini geçirmek amacıyla radyoterapi uygulanıyordu ancak yeni teknoloji bize, radyoterapiyi de mezotelyomanın, özellikle akciğer mezotelyomasının birinci basamak tedavisinde kullanma şansını verdi.

Akciğer, kalp, karaciğer, omurilik ve yemek borusu gibi çok sayıda organa komşuluğu ve ışınlanan alanın geniş ve düzensiz şekilli olması sebebiyle bizim için ütopya olan akciğer mezotelyoma kanseri ışınlaması artık mümkün. Yayınlanan bir çalışmamızda helikal tomoterapi ve linac bazlı ark tedavileri ile, komşu organlara minimal zarar ile güvenli bir şekilde radyoterapi uygulayabileceğimizi göstermiş olduk. Bu çalışmada akciğer mezotelyoması için iki farklı hedefe yönelik radyoterapi tekniği karşılaştırıldı, Ark ve helikal tedavi teknikleri. Makine hastanın etrafında hareket ederken tümörde değişen yoğunluktaki küçük ışın demetleri hastaya yönlendirildi. Çalışmamızı 7 hastanın bilgisayarlı tomografi görüntüleri üzerinde gerçekleştirdik ve her iki teknik ile normal organ dozlarını belirlenen tolerans sınırlarının altında tutmayı başarabildik. Helikal tomoterapi ile bir miktar daha homojen doz dağılımları sağlanırken Ark tedavi, çok daha kısa tedavi süresi ile hem hasta hem de uygulayan tedavi ekibi açısından konfor sağladı.

2009 yılında yayınlanan başka bir çalışmamızda Mezotelyoma hastalarının tedavisinde Pozitron Emisyon Tomografisinin (PET) önemini göstermiştik ve gelişen teknoloji ile daha çok hayatımıza giren ve tümörü daha iyi görüntülediğimiz PET ile daha hassas tedaviler uygulayabileceğimizi rapor etmiştik. On yıl sonra yaptığımız bu çalışma ile tedavi seçeneklerinin kısıtlı olduğu Mezotelyoma tedavisinde radyoterapinin yeni bir pencere açabileceğini göstermiş olduk. Kısıtlı sayıdaki hasta ile gerçekleşen deneyimimizin bir sonraki adımı daha büyük bir klinik çalışma olması gerekiyor.

Akciğer Kanseri Ölüm Oranı

Tedavi şansını hastalığın seyri, hücre tipi, evre, tümörün boyutu ve hastalığın yayılma hızı gibi faktörler belirlemektedir. Tedavide en önemli unsur erken tanıdır. Göğüs boşluğundaki lenf nodlarına veya uzak organlara yayılmadan tespit edilen bir akciğer kanseri radyocerrahi veya cerrahi ile kolayca tedavi edilebilirken, yayılmış bir akciğer kanseri sistemik tedavilere ihtiyaç duymakta ve tedavi süreci daha komplike hale gelmektedir. Ancak son yıllarda geliştirilen hedefe yönelik ilaçlar ve immünoterapi akciğer kanseri tedavisinde çığır açmıştır ve metastatik dönemdeki hastalara bile kür şansı vermektedir. Birkaç yıl öncesine kadar metastatik hastaya kaybedilecek, tedavi şansı olmayan hasta gözüyle yaklaşırken, genetik testler eşliğinde tedavi dizaynı yapılan hastalarda uzun dönem sağkalımlar elde edilebilmektedir.

Önemli olan, akciğer kanseri tanısı aldığımızda umutsuzluğa düşmemek, “kanser eşit değildir ölüm” olmadığını bilmektir. İyileşme umudu olmayan hiçbir hastalık olmadığını unutmayıp bilimin ışığında kalarak tedavimizi yönlendirmeye çalışmalıyız.

Kanser tanısı alan hastalarımıza bir diğer tavsiyemiz, tedavilerini bilimsel tıbbın kanıtladığı tedaviler eşliğinde sürdürmeleridir. Bitkisel tedavilerden tek başına medet ummak doğru bir yaklaşım değildir. Uygulanan radyoterapinin veya kemoterapinin etkinliğini artıracak ek tedaviler sormak veya uygun beslenme düzenini belirlemeye çalışmak en doğal hakkınızdır, ancak tek başına bunlardan medet ummak 21. Yüzyıl Bilim ve Teknolojisine yakışmayacak bir yaklaşımdır ve hastalarınıza geriye dönüşü olmayan zararlar verebilmektedir.

Bu içerikte bulunan bilgiler yalnızca bilinçlendirme amaçlıdır. Sorularınızı ve merak ettiğiniz hususları kliniğimizin uzman ekibine danışabilirsiniz. İletişim kurmak için iletişim sayfasından bize ulaşabilirsiniz.

Akciğer Kanserinden Korunma Yolları

Sigara içmemek akciğer kanserinden korunmada en temel adımdır. Uzun yıllar sigara içen 55 yaş üstü herkese düşük doz bilgisayarlı tomografi ile akciğer tarama testi yapılması gerekmektedir.

Akciğer kanseri tedavisinde karşılaştığımız en önemli sorun, kanserin geç tespit edilmesidir. Belirtileri akciğer enfeksiyonu veya altta yatan kronik bir akciğer hastalığının belirtileri ile çok karıştığı için genellikle hasta semptomatik yani belirtileri giderecek şekilde tedavi edilir ve sebebin altta yatan bir akciğer kanseri olduğu düşünülmez. Yedi-on gün kullanılan antibiyotik ve diğer tedavilere cevap vermeyen hastaların mutlaka düz grafi veya bilgisayarlı tomografi ile akciğer kanseri açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.

"
Akciğer Kanseri Tanı ve Tedavisi İzmir Özel Can Hastanesi | İzmir in Tercih Ettiği Hastane

Akciğer Kanseri Tanı ve Tedavisi İzmir Özel Can Hastanesi | İzmir in Tercih Ettiği Hastane

Akciğer Kanseri Tanı ve Tedavisi

Akciğer Kanseri dünyada ve ülkemizde, maalesef, en sık görülen kanserler arasında yer almaktadır ve bunun %95’indeki sebep sigaradır. Diğer faktörler de önemlidir ancak %5’i oluştururlar. Mesleki faktörler, kimyasal maruziyet, diğer taraftan genetik yapı ve cinsiyet de önemlidir. Özellikle erkeklerde daha fazla görülmektedir.

Akciğer kanserinin belirtileri nelerdir?

Bazen hiçbir belirti vermeyebilir, çok sinsi seyreder. Tesadüfen başvurmuş hastanın çekilmiş akciğer filminde bile bir tümör tespit edebiliriz. Ama belirti verdiğinde de sırt ağrısı, nefeste daralma, balgam, hatta kanlı balgam, beraberinde yapmış olduğu metastazlara yönelik şikayetlerle hasta karşımıza gelebiliyor.

Akciğer kanseri tanısı nasıl konur?

En önemlisi 40 yaşın üstünde, sigara içen ve bahsettiğimiz risk faktörlerini taşıyan her hasta mutlaka yılda bir akciğer filmi çekilmek zorunda. Bunu rutin olarak öneriyoruz. Zaten şüphe ettiğimiz bir durum varlığında ileri testlere geçiyoruz. Tomografi, PET (Kanser tarama tomografisi), bronkoskopi ve biyopsiye kadar gidebilmekte.

Akciğer kanseri tedavi yöntemleri nelerdir?

Tümörlü dokunun çıkarılması, yani cerrahi yöntem en kesin tedavi yöntemidir. Ama olay ve evre ilerlediyse, beraberinde kemoterapi ve radyoterapi vermekteyiz. Hatta son dönemlerde literatüre immünoterapi ve genetik müdahale de girmiş bulunmakta.

Akciğer Kanseri Belirtileri ve Tedavisi - Eryaman Hastanesi

Akciğer Kanseri Belirtileri ve Tedavisi - Eryaman Hastanesi

Kanser: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Akciğer Kanseri Belirtileri ve Tedavisi

Akciğer Kanseri Belirtileri ve Tedavisi, Akciğerde başlayan kanserler iki ayrı tipe ayrılırlar. Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri ve küçük hücreli akciğer kanseri. Bu kanserlerin birbirinden ayırımı, hücrelerin mikroskoptaki görüntülerine göre yapılır. Her iki tip kanserde değişik şekillerde gelişip yayılır ve tedavi edilirler.

Küçük Hücreli Olmayan Akciğer Kanseri

Küçük hücreli akciğer kanserlerinden daha yaygındır ve genel olarak daha yavaş gelişir ve yayılırlar. Bu kanserin 3 ana tipi vardır: Bu tipler arasında tedavi ve yaşam süresi açısından fark yoktur.

Küçük Hücreli Akciğer Kanseri
Bu kansere bazen de yulaf yulaf hücresi kanseride de denir. Küçük hücreli olmayan akciğer kanserine göre daha az yaygındır. Bu tipdeki kanserler daha hızlı gelişir ve vücudun diğer organlarına yayılması da daha fazladır.

Akciğerlerde başlayan kanserler 2 tipe ayrılırlar. Mikroskop altında hücrelerin görüntüsüne göre küçük olmayan hücreli akciğer kanseri ve küçük hücreli akciğer kanseri. Her tip akciğer kanseri farklı şekilde büyür, gelişir ve tedavi edilir.

Akciğer Kanserinde Risk Elementleri

Akciğer kanser oluşumu tek bir sebebe bağlanamaz. Yapılan araştırmalar sonucu akciğer kanserinin bir çok nedeni bulunmuştur Çeşitli faktörler akciğer kanser oluşumunda rol oynayabilir. . Bunların çoğu tütün kullanımıyla ilişkilidir Kanser bulaşıcı değildir. Bazı insanların akciğer kanser olma riski diğerlerinden daha fazladır. Aşağıdaki durumlarda kanser riski artmaktadır.

Sigara içmek akciğer kanserine neden olur. Tütündeki zararlı maddeler (karsinojen) akciğerdeki hücrelere zarar verir. Zamanla bu zararlı etkiler hücrelerde kansere neden olabilirler. Bir sigara içicisinin akciğer kanseri olması, hangi yaşta sigara içmeye başladığı, ne kadar süredir sigara içtiği, günde içtiği sigara sayısı, sigarayı ne kadar derin içine çektiğiyle alakalıdır. Sigara içmeyi bırakmak bir kişinin akciğer kanseri olma riskini büyük ölçüde düşürür.

Puro ve pipo,puro ve pipo kullananlar bunları kullanmayanlara göre daha çok akciğer kanseri olma riskine sahiptirler. Kişinin kaç yıldır puro veya pipo içtiği , günde kaç adet içtiği ve ne kadar derin içine çektiği, kanser olma riskini etkileyen faktörlerdir. İçlerine çekmeseler de puro ve pipo içicileri akciğer ve ağız kanserinin diğer tipleri için de risk altındadırlar.

Pasif içiciler (tütün dumanına maruzkalanlar), akciğer kanseri olma riski pasif içicilik durumunda da artmaktadır.

Asbest, Belli bazı endüstrilerde kullanılan ve doğal olarak fiberlerde bulunan bir mineral grubudur. Asbest fiberleri partiküllere ayrılmaya meyillidirler ve havada dolaşıp kıyafetlere yapışırlar. Bu partiküller solunduğu zaman akciğerlere yerleşirler ve orada akciğer hücrelerini zarara uğratırlar ve böylece kanser gelişme riskini artırırlar. Çalışmalar asbeste maruz kalan işçilerde akciğer kanseri gelişme riskinin maruz kalmayanlara göre 3-4 kat daha fazla olduğunu göstermiştir. Bu artış gemi inşası, asbest madenleri, izolasyon işi ve fren tamiri gibi endüstrilerde çalışanlarda gösterilmiştir.

Akciğer kanseri olma riski asbest işçileri sigara içiyorlarsa daha fazladır. Asbest işçileri iş verenleri tarafından temin edilen koruyucu malzemeleri kullanmak ve tavsiye edilen iş ve güvenlik prosedürlerini takip etmek zorundadırlar.

Hava Kirliliği, Akciğer kanseri ile hava kirliliğine maruz kalmak arasında bir ilişki bulunmuştur. Ama bu ilişki açıkca tarif edilememiştir ve daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.
Akciğer Hastalıkları, Verem gibi bazı akciğer hastalıkları kişinin kanser olma riskini artırırlar. Akciğer kanserinin veremle etkilenen bölgelerde daha fazla gelişme eğilimi vardır.
Radon gazı, Radon, renksiz, kokusuz, tatsız doğal olarak meydana gelen radyoaktif bir gazdır. Radon yine radyoaktif bir madde olan uranyumun bozunması sonucu oluşur. Kapalı mekanlarda radon girişinin birinci kaynağı yeraltındaki toprak, ikinci kaynağı ise binalarda kullanılan malzemelerdir.

Evlerimizin yapıldığı arazide bulunan doğal uranyumun miktarı ve uranyumdan oluşan radonun ev tabanında bulunan aralıklardan eve sızması, evdeki yapı malzemesinden kaynaklanan radonun havaya karışması maruziyeti etkileyen önemli etkenlerdir. Radon gazının havadaki miktarı bölgeden bölgeye ve ülkeden ülkeye göre değişim gösterir.

Özellikle soğuk havalarda evlerin ısıtılması sonucu evdeki basınç az ve dışardaki basınç fazla olur ve bu nedenle içerdeki radon oranı yükselir. Aynı durum rüzgarlı havalar için de geçerli olduğu için radon oranı içerde artar. Yaz aylarında ise iyi havalandırılmış işyeri ve evlerde dışarısı ile basınç farkı olmayacağı için ortamdaki radon seviyesi azalır.

Maruziyet süresi ve maruz kalınan radon seviyesi arttıça risk artar. Sigara içenlerde radona bağlı akciğer kanseri riski sigara içmeyenlere göre daha fazladır. Çocuklar ve yaşlılar yetişkinlere oranla radona karşı daha hassastır. Jeolojik olarak uranyum bulunan arazilerde yapılan evlerde radona maruziyet uranyum miktarı az olan bölgelere göre daha fazladır. Evlerin birinci ve zemin katlarında radon miktarı fazladır.
ABD’de, her yıl 20 binden fazla insanın radon gazının sebep olduğu akciğer kanseri sonucu yaşamını yitirdiği belirlenmiştir.

Hastanın hikayesi, Bir kere akciğer kanseri olan kişinin tekrar ikinci akciğer kanseri olma riski, hiç kanser olmamış kişiye oranla daha fazladır. Akciğer kanseri tanısı aldıktan sonra sigara içmeyi bırakmak, ikinci bir akciğer kanseri gelişmesini önleyebilir.

Riskli meslekler, madenciler, tekstil, izolasyon ve tersane işçileri, petro-kimya, baca temizleyiciler, plastik sanayi işçileri, maden ve kaynak işçileri, çamaşır suyu üreticileri, cam seramik, muşamba ve batarya işçileri, boya, dökümhaneler, çelik işçileridir.
Akciğer kanserinden korunmanın en iyi yolu sigara içmeyi bırakmak veya hiç başlamamaktır.

Akciğer Kanseri Belirtileri

BULGULARIN FARKINA VARILMASI

Akciğer kanserinin belirti ve bulguları:
1- Bitmek bilmeyen ve zamanla daha kötüye giden bir öksürük
2- Kalıcı göğüs ağrısı
3- Kan tükürmek
4- Nefes darlığı
5- Hırıltılı nefes alıp-vermek.
6- Sık sık zatürre veya bronşit olması ve geçmemesi
7- Boyun ve yüzde şişkinlik
8- İştahsızlık ve kilo kaybı
9- Yorgunluk
Bu bulgular akciğer kanserinden veya daha az ciddi durumlardan kaynaklanabilir. Bulguların bir doktor tarafından değerlendirilmesi gerekir.

AKCİĞER KANSERİNİN TANI KONUMU

Belirtilerin nedenlerini bulmaya yardımcı olması için doktor kişinin geçirdiği hastalıkları, tütün kullanma ( sigara, pipo, puro vs.) durumunu, çevresel veya mesleki olarak maruz kaldığı maddeleri ve diğer aile fertlerinde kanser olup olmadığını sorgular. Göğüs röntgeni ve bazı testler isteyebilir. Eğer akciğer kanserinden şüpheleniyorsa balgam tetkiki (sputum sitoloji , akciğerlerdeki mukozadan derin öksürükle çıkan materyalin mikroskopta incelenmesi) ister. Bu tetkik akciğer kanserini tespit etmek için basit ve yararlı bir testtir. Doktorun kanserden emin olmak için akciğer dokusunu incelemesi gerekebilir.
Biyopsi ile alınan küçük bir doku parçasının patolog doktor tarafından mikroskop altında incelenmesi kişinin kanser olup olmadığını gösterir.

Bu doku parçasını almak için bir çok yöntem vardır.
1)Bronkoskopi: İnce ve ışıklı bir tüp ( bronkoskop) hava yollarını görmek için ağızdan sokulur, hava yolları incelenir ve buradan küçük bir doku parçası alınır.
2)İğne aspirasyonu: Göğüsten bir iğne sokularak tümörden küçük bir doku parçası alınması işlemidir.
3)Torasentez: Bir iğne kullanılarak akciğerleri çevreleyen sıvıdan biraz alınıp bu örneğin incelenmesidir.
4)Torakotomi: Kanseri tanımak için tümörden bir parça almak amacıyla göğüs kafesinin cerrahi müdahale ile açılmasıdır.

HASTALIĞIN EVRELENDİRİLMESİ:

Yapılan tetkikler sonucu hastada kanser saptanırsa doktor hastalığın hangi evrede olduğunu öğrenmek isteyecektir. Bu evrelendirme kanserin yayılıp yayılmadığını yayılmış ise vücudun hangi bölgesine yayıldığını bulmak için yapılır.

Akciğer kanseri genellikle beyin ve kemiklere yayılır. Hastalığın evresini bilmek doktorun tedaviyi planlamasına yardımcı olur. Kanserin yayılıp yayılmadığını bulmak için kullanılan bazı tetkikler şunlardır:
Bilgisayarlı tomografi

Magnetik Rezonans İncelemesi

Kemik sintigrafisi, Kanserin kemiklere yayılıp yayılmadığını gösterir. Az bir radyoaktif madde kan dolaşımına verilir ve anormal kemik gelişimi olan yerde toplanır.Tarayıcı denilen alet bu alanlardaki radyo aktif seviyesini ölçer ve bunu röntgen filmine kaydeder.
Mediastinoskopi / Mediastinotomi: Mediastinoskopi kanserin göğüsteki lenf düğümlerine yayılıp yayılmadığını gösterir.

AKCİĞER KANSERİ TEDAVİSİ

Tedavi bir çok faktöre bağlıdır. Bunlar akciğer kanserinin tipi, hastalığın evresi ve hastanın genel sağlık durumudur. Bir çok değişik tedaviler ve tedavi kombinasyonları tedavide kullanılır.
Ameliyat sonrası gözle görünür, tespit edilecek düzeyde kanseri kalmayan hastalara verilen ek tedaviye adjuvan tedavi denir. Adjuvan tedavi ameliyat sonrası gözle görülmeyen ancak geride kalmış olması muhtemel az sayıdaki kanser hücrelerini öldürmek amacı ile verilir. Adjuvan tedavi verilip verilmeme kararı patoloji raporundaki özelliklere, hastanın yaşına, ve genel durumuna göre belirlenir. Hastalar ameliyat sonrası adjuvan tedavi olarak sadece kemoterapi veya sadece radyoterapi veya hem kemoterapi hem radyoterapi tedavisi alabilirler. Bazen, çok erken evrede olan hastalarda ameliyat sonrası adjuvan tedavi gerekmeyebilir.

Cerrahi Kanseri yok etmek için yapılan operasyondur. Cerrahi müdahalenin tipi kanserin akciğerdeki yerleşimine bağlıdır. Akciğerdeki küçük bir parçayı almak için yapılan operasyon ‘wedge’ veya ‘segmental’ rezeksiyon olarak adlandırılır.

Eğer cerrahi olarak tüm lob alınırsa (lobektomi), sağ veya sol akciğerin biri alınırsa (pnomonektomi) olarak adlandırılır. Bazı tümörler yerleşimi, büyüklüğü ve hastanın genel sağlık durumu nedeniyle ameliyat edilemez.

Kemoterapi kanser hücrelerinin ilaçlarla öldürülmesidir. Genellikle birden fazla ilaçtan oluşur. Kemoterapiyi yalnız bu konuda özel eğitimi olan hemşireler verir. Kemoterapinin verilme sayısı kür diye ifade edilir (1. kür, 2. kür gibi) ve genellikle aynı ilaçlar 21 veya 28 günde bir tekrarlanarak verilir. Kemoterapi çoğunlukla damardan sıvı şeklinde ayaktan tedavi merkezlerinde veya ağızdan hap olarak verilir. Bazen hastanın genel durumundaki bozukluk , verilen ilaçlar veya ilaçların veriliş şekillerine göre hastaların tedavilerini hastanede yatarak almaları gerekebilir. Her kür sonrası hastalar medikal onkoloji polikliniğinde kontrol edilirler. Bu kontrollerde hastalar muayene edilir, şikayetleri dinlenir, ilaçların yan etkileri sorgulanır ve vücuttaki diğer organlara bir zarar verip vermediğini araştırmak için bazı kan tetkikleri istenir. Her kür öncesi kan sayımının yapılması ve bu sayımın kemoterapiyi veren yetkili hemşirelere gösterilmesi gerekmektedir. Bir hastanın ameliyat sonrası kemoterapi alıp almayacağını, eğer alacaksa kaç kür alacağını patoloji raporundaki tümöre ait özellikler belirler. Ancak bu kararların verilmesinde hastanın yaşı, genel durumu da önemli rol oynar.

Bir gün içinde 12 saatten fazla zamanını yatarak geçirecek kadar genel durumu kötü olan hastalara kemoterapi verilmesi, yan etkilere tahammül edeme yeceklerinden uygun değildir. Kemoterapi yapılması planlanan hastalar, ameliyat olmuşlarsa ameliyattan sonraki 3 hafta içinde kemoterapinin başlanması tercih edilir.

Kemoterapi alan hastalar her kemoterapiden yaklaşık bir hafta kadar sonra medikal onkoloji polikliniğinde doktor kontrolünden geçmelidir. Bu kontrolde hastalar muayene edilir, şikayetleri dinlenir, kemoterapinin yaptığı yan etkiler değerlendirilerek gerekirse ilacın dozunda yeniden ayarlama yapılır.
Işın tedavisi:Aynı zamanda radyoterapi de denir. Kanser hücresini öldürmek için yüksek enerjili ışınlar kullanılmasıdır. Sınırlı her alana uygulanır ve bu alandaki kanser hücrelerini etkiler.Radyoterapi bir tümörü küçültmeye yönelik olarak cerrahiden önce veya kanser hücresini yok etmek için yapılan bir müdahaleden sonra uygulanabilir. Doktorlar radyoterapiyi genellikle kemoterapi ile birlikte cerrahi tedaviye karşı birinci alternatif olarak kullanırlar. Nefes darlığı gibi belirtilerin giderilmesi için de kullanılabilir.
Foto dinamik terapi Bu özel bir kimyasal maddenin kan dolaşımına verilmesi ve hücreler tarafından alınmasıdır. Bu kimyasal madde normal hücreleri hızla terk eder. Fakat kanserli hücrelerde daha uzun bir süre kalır. Daha sonra bu hücrelere lazer ışığı uygulanarak maddenin aktif hale geçmesi sağlanır ve hücreler öldürülür.

Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri tedavisi:
Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri hastaları bir çok değişik yolla tedavi edilebilirler. Tedavinin seçimi hastalığın yaygınlığı ile ilgilidir. Cerrahi müdahale en yaygın tedavi şeklidir. Radyoterapi ve kemoterapi de hastalığın süresini yavaşlatma ve semptomları kontrol etmede kullanılabilir.

Küçük hücreli Akciğer kanseri tedavisi:
Küçük hücreli akciğer kanseri hızlı yayılır. Bir çok vakada hastalık tanı konduğunda vücudun diğer bölümlerine de yayılmıştır. Doktorlar vücuda yayılmış kanser hücrelerine ulaşmak için hemen hemen her zaman kemoterapi kullanırlar. Kemoterapi içeren tedavi de akciğerdeki tümörler veya vücudun diğer bölümlerindeki tümörler hedeflenerek uygulanabilirler.Bazı hastalara beyine yönelik radyoterapi orada kanser olmasa da uygulanabilir. Bu tedaviye koruyucu beyin ışınlaması denir. Bu beyinde tümör oluşmasını engellemek için verilir. Cerrahi tedavi küçük hücreli akciğer kanserinde çok az uygulanır.

YAN ETKİLER
Kanser tedavisinin yan etkileri tedavi tipine bağlıdır ve her hasta için farklı olabilir. Doktor ve hemşireler tedavinin muhtemel yan etkilerini hastalara açıklarlar. Yan etkilerden korunmak için tedavi öncesi ve sonrası yollar önerirler.

Cerrahi Akciğer kanseri için temel tedavi yöntemidir. Akciğer cerrahisinden sonra göğüste hava ve sıvı birikme eğilimindedir. Hastalar genellikle dönmekte, öksürmekte ve derin nefes almada yardıma gerek duyarlar. Bu hareketler tedavi için önemlidir. Çünkü geri kalan akciğer dokusunun genişlemesine yardımcı olur ve fazla hava sıvı birikmesine engel olurlar. Göğüste ağrı, nefes darlığı akciğer cerrahisinin yaygın yan etkileridir. Hastalar eski enerji ve güçlerine kavuşmak için hafta-aylara ihtiyaç duyabilirler.
Kemoterapinin yan etkileri verilen ilaca göre değişir. Genel bir kural olarak kemoterapi hızla çoğalan hücreleri etkiler. Kanama sırasında pıhtılaşmayı sağlayan, hastalıklara karşı savunmamızı yapan ve vücudumuzdaki organlara oksijen taşıyan kan hücreleri hızlı çoğalan hücrelerdir. Bu kan hücreleri kemoterapi aldıktan yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra sayıca azalırlar ve bu nedenle çabuk morarma veya diş fırçalama gibi küçük işlemler sonrası kanama olabilir. Normalde vücudumuza girdiklerinde savunma sistemimiz güçlü olduğundan hastalık yaratmayan mikroplar kemoterapi sonrası savunmamızı sağlayan hücreler azaldığından kolaylıkla ateşli hastalıklara yakalanmamıza neden olabilirler.Bu dönemde yıkanarak yediğimiz çiğ sebze ve meyvelere (örneğin salata gibi) en az 10 gün kadar yemekten kaçınmalısınız.Unutmayınız ki bu yasak meyve ve sebzelerin hastalığınız üzerine olan herhangi bir etkisinden dolayı değil, ne kadar temiz yıkasanız da yiyeceğiniz sebze veya meyvenin üzerinde kalmış olması muhtemel mikroplardan kaçınmak içindir. Yiyeceklerinizin bu zaman dilimi içinde pişmiş olmasına dikkat ediniz. Eğer 38.50C in üstünde bir saati geçen ateşiniz olursa mutlaka doktorunuza ulaşınız. Ateşiniz var ve kan hücreleriniz kan sayımında düşük bulunursa antibiyotik tedavisi almanız gereklidir. Kan hücrelerinizin sayısında meydana gelen bu azalma bir hafta ila 10 gün içinde kendiliğinden geçer ve hücreler normal sayılarına ulaşır.

Bir başka hızlı çoğalan hücre grubu sindirim sistemi hücreleri ve kıl kökü hücreleridir. Bu nedenle kemoterapi sonrası genellikle ilk haftadan sonra saçlar dökülür. Hastalarda iştah kesilmesi, bulantı, kusma, ishal ve ağız yaraları gelişebilir, bu yan etkilerin hemen hepsi ilaç tedavisi ile kontrol altına alınabilir. Bu yan etkiler kısa sürelidir, hastaların şikayetleri bir sonraki kemoterapi başlamadan önce geçmiş olur
Kemoterapinin bahsettiğimiz bu yan etkilerinin şiddeti hastadan hastaya değişir. Günümüzde modern kemoterapilerle uzun, kalıcı yan etkilere rastlamak nadirdir. Ancak bazı kemoterapi ilaçları kalp üzerinde olumsuz etkiler yapabilir, bu tür ilaçları kullananlarda doktor periyodik olarak kalbinizin etkilenip etkilenmediğini anlamak için tetkikler ister. Bugün kullanılan kemoterapi ilaç dozları ve kemoterapi kür sayıları kalp üzerinde olumsuz etki yapacak boyutta değildir. Bazı kemoterapi ilaçlarını aldıktan yıllar sonra kan kanseri yani lösemi gelişme riski vardır.

Ayrıca bazı kanser ilaçları yumurtalıkları etkileyerek yumurta hücrelerini öldürürler, böylece yumurtalıklar kadınlık hormonu olan estrojeni üretemez ve hastalar menopoza girerler. Adetler seyrekleşir yada durabilir ve bu durumda kadınlar hamile kalamazlar. Özellikle 35-40 yaşın üzerinde kemoterapi ile meydana gelen kısırlık kalıcıdır. Daha genç hastalarda kemoterapi süresince kesilen adetler bir süre sonra normale dönebilir.

Sağlık personeli kemoterapi sonrasında tedavinin olası yan etkilerini açıklarlar ve şikayetleri yok etmeye yönelik yollar önerirler.

Kemoterapi ilaçları çoğunlukla damardan verilir ve verildikleri damara zaman içinde zarar verip, damarın sertleşmesine ve dışarıdan bakıldığında gözle fark edilebilir hale gelmesine neden olabilirler. Kemoterapi alırken veya aldıktan sonraki gün ilacı aldığınız kolda kızarıklık şişme ve yanma olursa hemen doktorunuza haber vermelisiniz.

Kemoterapi alırken herhangi bir nedenle ağrı kesici kullanmanız gerekirse doktorunuza danışınız. Çünkü bazı ağrı kesiciler vücuttaki kan hücrelerinde sayıca veya işlevce azalmaya neden olabilirler. Bunun dışında kalp, akciğer ve böbrek hastalığınız için kullandığınız ve hayati önemi olan ilaçlarınıza kemoterapi süresince devam edebilirsiniz. Kullanmak zorunda olduğunuz bu ilaçları doktorunuza yaptığınız ziyaretlerde göstererek bir sakınca olup olmadığını sormanız uygun olur.
Radyoterapi kemoterapi gibi hem kanserli hem de normal hücreleri etkiler.Radyoterapi aldıkları süre içinde hastalar mümkün olduğunca istirahat etmelidir.

Tedavi gören bölgedeki cilt kızarabilir, kuru, hassas ve kaşıntılı olabilir.Tedavinin sonuna doğru aynı bölge daha ıslak ve akıntılı hale gelir. Bu derinin ışına karşı verdiği bir reaksiyondur. Bu alan mümkün olduğunca hava ile temas edecek şekilde olmalı, sıkı iç çamaşırı ve kıyafetlerden bu dönemde kaçınılmalıdır. Işın tedavisi aldığı süre içinde bu bölge suyla temas ettirilmemelidir. Doktora sormadan bu bölge için herhangi bir losyon ya da krem kullanılmamalıdır.Işın tedavisinin deri üzerindeki etkileri geçicidir. Fakat etkilenmenin derecesi hastadan hastaya değişir. Bazen ışın tedavisi almış alan bölgede cilt rengi normale göre daha koyu renkte kalabilir.

Metastatik hastalıkta özellikle beyin metastazlarında beyin ışınlaması yapılır.Bu işlem 1 hafta veya 10 gün kadar sürer, ışın tedavisine bağlı bulantı ve kusma gibi yan etkiler gelişebilir.Bu durumlar için radyoterapist tedavi öncesinde ve tedavi devam ederken alınması gereken ilaçları hastaya anlatır.

Beyine radyoterapi alan hastalar baş ağrısı, deride değişiklikler, yorgunluk, bulantı, kusma, saç dökülmesi, hafıza ve düşünme süresiyle ilgili problemle karşılaşalabilirler.Bir çok yan etki zamanla geçer.
Radyoterapinin diğer yaygın yan etkileri boğazda kuruluk ağrı, yutma zorluğu, yorgunluk, tedavi olan bölgede doku değişiklikleri ve iştah kaybıdır.

DİĞER YAN ETKİLER
Kanser iştah azalmasına neden olabilir. Bazı hastalarda ağızda tatsızlık oluşur. Çoğunlukla tedavilerin yan etkileri olan bulantı, kusma ve ağızda yaralar hastanın yemek yemesini güçleştirir. Fakat beslenme çok önemlidir. Öğünler mutlaka yeterli kalori ve protein içermelidirler. Böylece kilo kaybı ve dokuların kendini tekrar tamir etmesi sağlanabilir. Tedavi alan hastalar, düzenli ve yeterli beslenirlerse kendilerini daha enerjik ve iyi hissedeceklerdir ve ilaçların yan etkileri daha az görülecektir.

Verilen tedavi ile iyileşme şansı nedir?

Bazen hastalar iyileşme şanslarının rakamlarla ifade edilmesini isterler. Aslında yapılan büyük çalışmalarda hangi evredeki hastanın ortalama ne kadar süre yaşayabileceğine dair rakamsal yüzde değerleri mevcuttur. Ancak unutulmamalıdır ki bu istatistiksel değerler binlerce hastaya ait değerlerin bir ortalamasıdır, yani herhangi bir kanser hastasına ne olacağını önceden kestirmek için kullanılması tam olarak doğru olmaz. Kanseri olan iki hastanın gelecekte ne olacağı birbirinden farklıdır, tümörün ve hastanın kendisine ait bugün henüz bilemediğimiz pek çok faktör aynı hastalığa yakalanan iki kişinin farklı seyirler göstermesinde etkili olmaktadır. Bu nedenle kendinizi başka hastalarla kıyaslamayınız

HASTALARIN TAKİBİ:

Akciğer kanseri tedavisinden sonra hastanın takibi de çok önemlidir. Düzenli kontroller sağlık durumundaki değişiklikleri ortaya çıkarır. Böylece eğer kanser tekrarlar ya da yeni kanser oluşursa bu mümkün olduğunca çabuk tedavi edilebilir. Bu kontroller muayene, göğüs filmi ve çeşitli laboratuar testlerini içerir. Kontroller arasında ortaya çıkan herhangi bir sağlık problemi hemen doktora bildirilmelidir.
Tedavi sonrası önerilen özel bir diyet yoktur, dengeli beslenme, fazla yağlı yiyeceklerden kaçınma, düzenli egzersiz yapmak yani normal şartlar altında her sağlıklı insanin uyması gereken kurallar sizin için de geçerlidir.

Kilo kaybı, iştahsızlık, aşırı yorgunluk, bulantı-kusma, baş dönmesi, karın ağrısı ve dolgunluk, kemik ağrısı, iki haftadan fazla süren öksürük, baş ağrısı olduğunda normal periyodik kontrol zamanınızı beklemeden doktorunuza ulaşmanız gereklidir.

Tedavi sırasında ve sonrasında cinsel yaşamınıza eskiden olduğu gibi devam etmenizde bir sakınca yoktur. Kemoterapinin yumurtalık hücreleri üzerinde olan mutajenik (bebekte ciddi anormallikler olabilmesi) etkileri nedeni le tedavi süresince gebeliği önlemek için doğum kontrol yöntemlerinden biri tercih edilmelidir. Verilen kemoterapi ilaçlarının çoğu yumurtalıkların çalışmasını bozar ancak bu etkilenmenin derecesi hastadan hastaya değişir. Genç erkek hastalar gelecekteki yapay döllenme yada invitro fertilizasyon için kemoterapiden önce spermlerinin saklanmasını isteyebilirler. Bazı kemoterapik ilaçlar periferik sinirlerdeki duyuları etkilediğinden ereksiyon yeteneğini yada ereksiyon sağlamayı ve sürdürmeyi engelleyebilirler.

Tanı sonrası tedavi planı ile yaşadığınız fiziksel ve ruhsal sıkıntılar, hastalığa veya tedaviye bağlı yorgunluk, halsizlik hissi, cinsel yaşamınızın, istek ve heyecan duyma gibi duygularınızı etkileyebilir. Cinsel yaşamınız ile ilgili bu tür sorunlar , bu dönemde yaşadığınız ve tedavi sonrası geçen diğer sorunlar gibi zaman içinde geçecektir.

Cinsel yaşamınıza yönelik kaygılarınız olduğunu ve bu konuda yardım almak istediğinizi tedavi aldığınız kemoterapi ünitesindeki doktor ve hemşirelere belirtmekten çekinmeyiniz.

KANSER HASTALARINA DESTEK

Ciddi bir hastalıkla beraber yaşamak kolay değildir. Kanser hastaları tıbbi ve fiziksel değişikliklerle baş etmek bir yana hayatlarını zorlaştıran bir çok endişe, duygu ve düşüncelere sahiptir. Kanser hastaları işlerini sürdürebilme, ailelerinin geleceği ve günlük aktivitelerini yapabilme konusunda endişelidirler. Yapılan tetkikler, tedaviler, hastanede yatma gerekliliği, tedavi ücretleri onları endişelendirir. Bu duygusal durumla baş etmek içinde yardıma ihtiyacı vardır. Aslında bir hastanın bu duygusal durumuna dikkat etmek tedavinin bir parçasıdır. Sağlık personelinin desteği, destek grupları, hastadan hastaya ilişkiler kişinin kendisini daha az yalnız hissetmesini önler ve az stresli olmasını sağlar. Hayatlarının kalitesini artırır. Kanser destek grupları kanser hastalarının tecrübelerini paylaşmak ve konuşmak için güvenli ortamlar sağlar. Hastalar sağlık personeline böyle bir grup bulmak için danışabilirler.

Doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık çalışanları onların tedavi, çalışma ve diğer faaliyetleri konusundaki sorularına yardımcı olurlar. Bunun yanı sıra dernekler, danışmanlar, dini topluluklar ve üyeleri hastaların kişisel problemleri ve gelecekleri ile ilgili olarak onların kaygılarını giderici yaklaşımlarda bulunabilirler.
Arkadaşlar ve akrabalar hastalara destek olabilir. Hasta, onunla dertleşecek diğer kanserli hastalarla tanışabilir. Kanser hastaları destek grupları oluşturup onlarla tedavinin etkileri ve kanser konusunda bildiklerini paylaşabilir. Bu konuda akılda tutulması gereken her hastanın farklı olduğudur. Her ikisi de aynı kanser hastası olmasına rağmen bir hasta için doğru olan tedavi ve yaklaşım diğeri için yanlış olabilir. Daima doğru olan arkadaşların ve diğer aile üyelerinin önerilerinin doktora danışıldıktan sonra uygulanmasıdır.
Akciğer kanseri evreleri

Akciğer kanseri 1. evre Akciğer kanseri 2. evre Akciğer kanseri 3. evre Akciğer kanseri 4. evre "
Gırtlak Kanseri Nedir? Belirtileri Nelerdir? Tanı ve Tedavisi Nasıl Yapılır? Hisar Hospital Intercontinental

Gırtlak Kanseri Nedir? Belirtileri Nelerdir? Tanı ve Tedavisi Nasıl Yapılır? Hisar Hospital Intercontinental

Gırtlak Kanseri Nedir? Belirtileri Nelerdir? Tanı ve Tedavisi Nasıl Yapılır? Gırtlak Kanseri Nedir? Belirtileri Nelerdir? Tanı ve Tedavisi Nasıl Yapılır?

Gırtlak boyun kısmında soluk borusunun üstünde bulunan bir organdır. Gırtlağın nefes almanıza ve konuşmanıza yardımcı olmak gibi önemli bir rolü vardır. Gırtlağın farklı kısımlarında oluşan kanserlerin hepsi gırtlak kanseri olarak adlandırılır.Gırtlak kanserlerinin çoğu aynı hücre yapısında olsa da, kanserin oluştuğu kısmı ayırt etmek için daha spesifik terimler kullanılır. Gırtlak kanseri genellikle ses tellerinin olduğu kısımda ya da boğazın orta kısmında oluşur. Kadınlara oranla erkeklerde daha yaygın görülen bir kanser çeşididir. Gırtlak kanserinde en belirgin semptomlar ses kısıklığı ve boğaz ağrısı olsa da net bir teşhis için, bir sağlık uzmanına görünmeniz ve tedaviye başlamanız faydalı olacaktır. Gırtlak kanseri tedavisinde genellikle cerrahi operasyon yapılır ancak radyoterapi ve kemoterapi gibi tedavi yöntemleri de hastalığınızın durumuna göre tercih edilebilir. Bu yazıda gırtlak kanserinin nedenlerini, belirtilerini, çeşitlerini ve tedavi yöntemlerini detaylı olarak öğrenebilirsiniz.

Gırtlak Kanseri Nedir?

Kanser, normal hücrelerin kontrolsüz çoğalması nedeniyle hücresel aktivitenin bozulması sonucu oluşur. Gırtlak kanseri ise gırtlağın herhangi bir bölgesinde kanser oluşması olarak tanımlanır. Tütün ve alkolü fazla tükemeniz gırtlak kanseri riskini önemli derecede artırır. Sağlıksız beslenme alışkanlığı, kötü ağız hijyeni, insan papilloma virüsü (HPV) ve Epstein Barr virüsü gibi viral enfeksiyonlar, reflü hastalığı, işyerinde toksik maddelere maruz kalma ve vitamin eksikliği gibi faktörler de gırtlak kanseri riskini artıran diğer nedenler arasındadır. Kanserin kaynaklandığı kısmı ayırt etmek için farklı terimler kullanılır. Gırtlak kanserinin çeşitleri şunlardır:

Nazofarenks kanseri: Nazofarenks yutağın üst kısmı ve burnun arkasında kalan bölümdür. Bu bölümde oluşan kanser nazofarenks kanseri olarak adlandırılır. Nadir görülen bir kanser türüdür. Orofaringeal kanser: Orofaringeal boğazınız ve ağzınızın hemen arkasında bademcikleri içeren kısımdır. Bu kısımda oluşan kansere orofaringeal kanser denilir. Hipofarengeal kanser: Boğazınızın alt kısmında, yemek borusu ve soluk borusunun üzerinde yer alan hipofarenkste oluşan kanser türüdür. Glottik kanser: Gırtlağın glottik denilen kısmında ses telleri bulunur. Sesiniz bu kısımda oluşur. Bu bölümde oluşan kansere glottik kanser denilir. Supraglottik kanser: Ses tellerinin üst kısmında kalan ve üst gırtlak olarak bilinen bölge supraglottik olarak adlandırılır ve bu kısımda oluşan kansere supraglottik kanser denilir. Kanser üst gırtlak bölgesinde oluştuğu için, yediğimiz gıdaların nefes borusuna girmesini engelleyen bir kıkırdak olan epiglottisi etkileyebilir. Tüm gırtlak kanserlerinin yaklaşık %35’ini kapsar. Subglottik kanser: Ses tellerinin alt kısmında kalan alt gırtlak olarak adlandırılan bölgeye subglottik denilir. Bu bölgede oluşan kansere subglottik kanser denilir. Tüm gırtlak kanserlerinin yaklaşık %5’ini kapsar. Gırtlak Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Aşağıda belirtilen gırtlak kanseri belirtilerini yaşıyorsanız bir sağlık uzmanına muayene olmanızda fayda vardır. Gırtlak kanserinin bilinen bazı belirtileri şunlardır:

Sesin kısık çıkması ya da net konuşamama gibi ses değişiklikleri Yutkunma sırasında ağrı ya da yutma güçlüğü oluşması Boynunuzda geçmeyen bir yumru ya da şişlik oluşması Açıklanamayan kilo kaybının olması Uzun süreli öksürük ya da nefes darlığı Kalıcı bir boğaz ya da kulak ağrısı Nefes alırken hırıltı sesi olması Nefes almada zorluk yaşamanız Burun kanaması Baş ağrısı Boğazda yaralanmalar ve sürekli ağız kokusunun olması Çene sertliği Gırtlak Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?

Gırtlak kanserinden şüpheleniyor ve 3 haftadan uzun süredir ses kısıklığı yaşıyorsanız ilk teşhis ve tedavinin yapılması için kulak burun boğaz doktoruna muayene olabilirsiniz. Doktorunuz boynun iç kısmını incelemek için öncelikle fiziksel muayene yapar. Doktorunuz doğru teşhis konulması için biyopsi ve PET-CT (tomografi) gibi görüntüleme testlerine de ihtiyaç duyabilir. Gırtlak kanserini teşhis etmek için kullanılan testler şunlardır:

Fiziksel muayene: Doktorunuz hastalık belirtilerinizi ve gırtlak kanseri riskini artırabilecek aktiviteleri sorar. Ayrıca ağzınızda bir yara ya da boynunuzda şişmiş lenf düğümleri gibi herhangi anormal bir belirti olup olmadığını kontrol etmek için fiziksel bir muayene yapar. Laringoskopi: Doktorunuz boğazınızı daha detaylı muayene etmek için laringoskop kullanabilir. Laringoskop, ışıklı ince bir tüp ve lensten oluşan boğazın arka kısmını görüntülemeye yardımcı olan bir alettir. Faringoskopi: Doktorunuz bu testi orofaringeal kanseri teşhis etmek için yapar. Faringoskopi için özel bir hazırlık gerekmemektedir. Doktorunuz dilinizi bastıracak tek kullanımlık bir ahşap ya da plastik spatula kullanır. Faringoskopiyi bastırdıktan sonra ağzınızı incelemek için 5-10 mm boyutunda bir ayna kullanır. Bilgisayarlı tomografi (CT) taraması: CT tarama testi başta kanser olmak üzere birçok hastalığın teşhisinde kullanılan tıbbi görüntüleme yöntemidir. Doktorunuz bu testi, orofaringeal kanseri teşhis etmek için kullanabilir. Manyetik rezonans görüntüleme (MR) taraması: Boğazınızın ayrıntılı görüntülerini oluşturmak için radyo dalgaları, güçlü mıknatıslar ve bilgisayar kullanılır. Pozitron emisyon tomografisi (PET) taraması: Kanser hastalarında tümörü belirlemek, kanserin yayılıp yayılmadığını kontrol etmek için pet çekimi yapılır. Çekim yapılan bölgenin üç boyutlu görüntüsü alınır. Endoskopik biyopsi: Doktorunuz doku örneği almak için endoskopi işlemi yapabilir. Endoskopi ucunda ışıklı küçük bir kamera bulunan bir alet yardımıyla yemek borusu,mide ve bağırsakları görüntülemeye ve gerekirse doku örneği almaya yarayan bir işlemdir. Gırtlak Kanserinde Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Doktorunuz gırtlak kanserini tedavi etmek için birkaç farklı yöntem uygulayabilir. Gırtlak kanseri için yapılan ana tedaviler radyoterapi, cerrahi operasyon, kemoterapi ve hastalığın durumuna göre kullanılan kanser ilaçlarıdır. Tedaviden sonra gırtlağın görünümü teşhis ve tedavi sürecindeki tümör boyutuna bağlıdır. Ancak gırtlak kanseri genelde erken evrede teşhis edildiği için diğer kanser türlerine göre daha iyi bir görünüme sahiptir. Gırtlak kanseri erken teşhis edilirse radyoterapi ya da cerrahi operasyon tedavi sürecinde daha etkili olur. Kanserin ileri evrelerinde cerrahi operasyon, radyoterapi ve kemoterapi kombine edilerek daha etkin bir tedavi uygulanabilir. Sigara ya da tütün kullanıyorsanız, tedavinizin daha etkili olması ve yan etkilerin azalması için uygulanacak her türlü tedaviden önce sigara ve tütün kullanımını bırakmanız faydalı olacaktır. Gırtlak kanseri için kullanılan tedaviler şunlardır:

Cerrahi operasyon: Doktorunuz, gırtlak kanserini tedavi etmek için cerrahi operasyonu tercih edebilir. Cerrahi operasyonda amaç gırtlağınızı ve konuşma ve yutma gibi yeteneklerinizi mümkün olduğunca korurken kanseri ortadan kaldırmaktır. Eğer ameliyatta gırtlağınızın bir bölümü ya da tamamı çıkarılacaksa, artık eskisi gibi konuşamayacak ya da nefes alamayacaksınız. Gırtlağın küçük bir kısmı çıkarılırsa boğazın ön tarafına geçici bir delik (trakeostomi) açılacağı için delik kapatıldıktan sonra, nefes alma ve konuşma fonksiyonları doğal yolla devam edecektir. Gırtlağın tamamen çıkarıldığı ameliyatlardan sonra, nefes borunuz boğazın ön duvarına kalıcı olarak ağızlaştırılacaktır. Bu nedenle ağızdan ve burundan artık solunum yapamayacaksınız ve iletişim kurmanıza yardımcı olması için ek tedavi ve konuşma terapisine ihtiyacınız olacaktır. Ses üretmek için boğazınızın içine yerleştirilen elektrikli bir cihaz da kullanabilirsiniz. Ameliyattan sonra kanser hücreleri tekrardan teşhis edilirse ikinci bir cerrahi operasyon ile birlikte radyoterapi uygulanabilir. Radyasyon tedavisi: Doktorunuz daha küçük tümörlerin tedavisinde cerrahi operasyon öncesinde ya da sonrasında radyasyon tedavisi uygulayabilir. Radyasyon tedavisinde kanser hücrelerini öldürmek ve yeni kanser hücrelerinin oluşmasını engellemek için yüksek enerjili ışınlar kullanılır. Her gün belirli dozlarda radyasyon verilir. Gırtlak kanserinin erken evrelerinde radyasyon tedavisi cerrahi tedavi kadar etkili olabilir. İleri evre gırtlak kanserinde ise cerrahi sonrası tamamlayıcı tedavi olarak uygulanabilir. Kemoterapi tedavisi: Kemoterapi genellikle gırtlak kanserinin 3. ve 4. evrelerinde önerilir ve genelde radyasyon tedavisi ile kombine edilerek uygulanır. Bazen gırtlaktaki tümörü küçültmek için ameliyattan önce kemoterapi uygulanır. Hedefe yönelik tedavi: Hedefe yönelik tedavide sağlıklı hücrelere zarar vermeden kanser hücrelerini öldürmek için ilaçlar kullanılır. Bu tedavide, kanser hücrelerinde bulunan ve hücrelerin büyümesine ve çoğalmasına destek olan proteinlere odaklanılır. Kullanılan ilaçlar kanser hücrelerini öldürür ve büyümelerini yavaşlatır. Hedefe yönelik tedavi daha çok orofaringeal ve hipofarengeal kanser türlerinde tercih edilir.

Gırtlak kanserinin tedavisi olmakla birlikte erken teşhis edilemeyen gırtlak kanseri kalıcı ve önemli hasarlara neden olabilir. Bu nedenle gırtlak kanserinin belirtilerini yaşıyorsanız vakit kaybetmeden bir sağlık uzmanına muayene olmanız erken teşhis ve tedavi açısından çok önemlidir. Gırtlak kanserinden korunmanın kesin bir yolu yoktur ancak tütün ve alkol tüketimini azaltmanız, HPV aşısı uygulamanız ve sağlıklı beslenme alışkanlığı edinmeniz gırtlak kanserine yakalanma riskinizi önemli derecede azaltabilir. Gırtlak kanserine yakalandıysanız, tedavi gördükten sonra gırtlak kanserinin tekrarlama ihtimali vardır. Bu nedenle tedavinizden sonra sağlık kontrollerinizi aksatmamanız çok önemlidir. Gırtlak kanseri tedavisinden sonra yaşam kalitenizde değişiklik olacaktır. Yemek yemek ve konuşmak gibi günlük temel faaliyetlerinizde yardıma ihtiyacınız olabilir. Değişen sağlık durumunuza adapte olmak için fiziksel destek dışında psikolojik desteğe de ihtiyacınız olabilir. Yardıma ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız sağlık uzmanlarından destek istemekten çekinmeyiniz.

"
Kanser hastalığının belirtileri nelerdir?

Kanser hastalığının belirtileri nelerdir?

Kanser hastalığının belirtileri nelerdir?

yazar: PD Dr. med. Gesche Tallen, editör: Maria Yiallouros, Yayın İzni: Prof. Dr. med. Dr. h.c. Günter Henze, Dr. med. Ebru Saribeyoglu, türk tercüman: Sait Kont, Last modification: 2015/10/28 https://kinderkrebsinfo.de/doi/e1828

Table of contents Genel hastalık belirtileri Bölgesel hastalık belirtileri (lokal semptomlar) Kanser nasıl kanıtlanır?

Çocuklarda ve gençlerde kanseri erken fark edebilmek zordur. Çünkü kanser önce pek önemsenmeyecek bir şekilde belirebilir: Mor bir leke olarak, ateş yaparak, baş ağrısı yaparak. Buna rağmen böyle belirtilerde hiç gecikmeden çocuk doktoruna başvurulması tavsiye edilir.

Çocuklarda ve gençlerde ortaya çıkan bazı hastalık bulguları uzun süre kaybolmazlarsa, „kanser“ ihtimali ciddi olarak düşünülmelidir. Örneğin belirtiler normal bir üşütmeden daha uzun süre devam ediyorsa ve veya hastalık bulguları artıyorsa, durum dikkatle izlenmeli ve mutlaka bir çocuk doktoruna gidilmelidir.

Kötü huylu bir hastalık durumunda görülen genel belirtiler (semptomlar) bölgesel (lokal) hastalık belirtilerinden daha değişik bir durum arz ederler.

Genel hastalık belirtileri

Kansere hastalanan organizma bütün gücüyle, çoğalan kanserli hücrelerle boğuşup onları imha etmek ister. Bu mücadelenin bir neticesi olarak genel hastalık belirtileri ortaya çıkar. Çok enerji ve kuvvet gerektiren yoğun bir mücadele oluşmaktadır, bu yoğun mücadele hastayı gittikçe yorar ve bitkin hale getirir.

Genel hastalık belirtilerinden bazıları örneğin şunlardır:

Ateş Solgunluk Genel durgunluk, oyun oynamak istememek, konsantrasyon zayıflığı Büyüme ve gelişme gecikmeleri Kilo kaybı

Tabii ki her ateşli ve halsiz çocuk kanser değildir. Ama bu bulgular nedeni belirsiz bir şekilde uzun süre ısrar ederse, kanser ihtimali üzerinde de durulmalıdır.

Bölgesel hastalık belirtileri (lokal semptomlar)

Hastalanan organlardaki kanser hücreleri tekrar tekrar bölünür ve çoğalırlar: Bundan dolayı bulundukları yerde daha fazla yer kapladıklarından, o bölgede bir daralmaya neden olurlar. Bu daralmadan dolayı semptomlar ortaya çıkar. solid‎ tümörler ilgili organın sağlıklı dokusunun içine doğru büyüyebilirler. Tümör bu durumda sağlıklı dokuyu sıkıştırıp itekler ve bulunduğu organın normal işlev görmesini etkiler veya işlevini tamamen önler..

Lokal semptomlar örneğin şunlardır:

Bölgesel şişkinlikler ve ağrılar (örneğin lenf bezi kanserlerinde lenf düğümleri‎ nde şişkinlik, Wilms tümörü‎ kanserinde karın çevresinin büyümesi, beyin tümörü‎ halinde baş ağrıları) Görme bozuklukları (örneğin retinoblastom‎ kanserinde) Bilinç bozuklukları, felç, havale (örneğin belirli beyin tümörlerinde) kemik iliği‎ nde kanser durumunda kemik ağrıları (örneğin lösemi‎ ) Bazı kanser hücreleri, organların fonksiyonlarını etkileyen maddeler üretebilirler. Bunlar organların çalışma sürecini bozabilir ve çeşitli hastalık belirtilerine neden olabilirler. Örneğin nöroblastom‎ hastalığında kanser hücreleri katekolamin‎ üretirler. Bu madde tansiyon dalgalanmalarına neden olabilir. Öte yandan bazı kanser hücreleri tümör markeri‎ belirteçleri) diye adlandırılan tipik maddeler üretirler ve bunları kan dolaşımına verirler. Bu tümör belirteçlerinin saptanması bir kanserin söz konusu olduğuna dair bir bilgi oluşturabilir. Bir hastalığın tedavi süreci, yani tedaviye alınan yanıt ve/veya prognoz‎ , diğer bir deyişle tedavinin başarı beklentisi, böyle tümör markerleri aracılığıyla belirlenebilir. Burada söz konusu tümör markerleri örneğin hepatoblastom‎ hastalıgında Alpha-1-Fetoprotein‎ , geminal hücre tümörü‎ nde Beta-HCG markeridir.

Bazı kanser hücreleri, organların fonksiyonlarını etkileyen maddeler üretebilirler. Bunlar organların çalışma sürecini bozabilir ve çeşitli hastalık belirtilerine neden olabilirler. Örneğin nöroblastom‎ hastalığında kanser hücreleri katekolamin‎ üretirler. Bu madde tansiyon dalgalanmalarına neden olabilir.

Öte yandan bazı kanser hücreleri tümör markeri‎ (belirteçleri) diye adlandırılan tipik maddeler üretirler ve bunları kan dolaşımına verirler. Bu tümör belirteçlerinin saptanması bir kanserin söz konusu olduğuna dair bir bilgi oluştura-bilir. Bir hastalığın tedavi süreci, yani tedaviye alınan yanıt ve/veya prognoz‎ , diğer bir deyişle tedavinin başarı beklentisi, böyle tümör markerleri aracılığıyla belirlenebilir. Burada söz konusu tümör markerleri örneğin hepatoblastom‎ hastalıgında Alpha-1-Fetoprotein‎ , geminal hücre tümörü‎ nde Beta-HCG marke-ridir.

Kanser nasıl kanıtlanır?

Birçok kanser türleri bulunmaktadır. Hastalığın türüne ve sebep olduğu tipik hastalık belirtilerine göre tanı için değişik tetkikler gereklidir.

Önce hastanın anamnez‎ i denilen hastalık öyküsünün detaylı bir şekilde alınması gerekir. Bunu aile hekiminin veya çocuk doktorunun fiziksel muayene‎ si izler. Bunun ardından çocuk ve gençlerde kanser hastalıkları alanında uzman hekimler muayenelerine başlarlar. Bu uzman hekimler örneğin çocuk onkologu, çocuk cerrahı, anastezist‎ ve beyin ve sinir cerrahı‎ olabilir.

Erişkinlerde olduğu gibi erken tanı için tarama tetkikleri yaptırmak , çocuk ve genç kanser hastalarında pek önemli bir rol oynamaz. Bunun sebebi, hastalığın genellikle çok çabuk ilerlemesidir.

Meme Kanseri Belirtileri - Prof. Dr. Ömer Bender

Meme Kanseri Belirtileri - Prof. Dr. Ömer Bender

Kanser: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Meme kanseri oldukça ciddi bir kanser türüdür. Bu nedenle birçok sağlık kurumu ve sosyal sorumluluk projesi meme kanserinin erken tanı ve tedavi yöntemi ile hastanın sağlığına kavuşturulacağı konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapmaktadır. Meme kanseri belirtileri özellikle risk faktörü altında olan kadınların ve dahası tüm kadınların bilmesi gereken ve gerekli önlemleri alması gereken ciddi bir hastalıktır.

İçindekiler Meme Kanserinde Başlıca Belirtiler Meme Kanseri Risk Faktörleri Nelerdir? Meme Kanserinde Başlıca Belirtiler Memede veya koltukaltında ele gelen kitle Meme başından akıntı Meme başında içe çekilme veya şekil bozukluğu Meme başı derisinde soyulma, kabuklanma Meme cildinde yara veya kızarıklık Meme cildinde ödem, şişlik, içe doğru çekintiler

Bu belirtilerden en az biri varsa, vakit geçirmeden uzmana başvurulması gerekir. Ancak bazı hastalarda bu belirtilerin hiçbirisi olmadan, kanser yalnızca, mamografi ve ultrason incelemesiyle tespit edilebilir.

Kadınlara önerimiz 40 yaşından itibaren hiçbir şikayetleri olmasa bile yılda bir kez mamografi, ultrason ve meme muayenesi yaptırmalarıdır. Ancak bu sayede meme kanseri çok erken evrede saptanabilir. Kadının memesinde kitle farkettikten sonra doktora gitmesi durumunda çok erken teşhisten bahsetmek mümkün olmamaktadır.

Meme içinde kanserleşen bir hücrenin, bir tümör oluşturması ve kadının farkedebileceği boyuta ulaşması için oldukça uzun bir zaman geçmesi gerekiyor. Kadınlar ancak 1-1,5cm. büyüklüğe ulaşmış bir kitleyi, kendilerini muayene sırasında fark edebiliyorlar. Oysa radyolojik görüntüleme yöntemleriyle milimetrik boyutlardaki kanserleri bile teşhis etme olanağı vardır.

Meme Kanseri Risk Faktörleri Nelerdir?

Meme kanserinde başlıca risk faktörleri şu şekilde sıralanabilmektedir,

Genetik faktörler Sigara kullanımı Alkol tüketimi Hiç bebek sahibi olmamış olmak Ergenlik dönemine erken girmek 30 yaş sonrasında anne olmak Menopoz dönemine geç girmek Daha önce meme kanseri yaşamış olmak "
Akciğer Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri - Özel Sada Hastanesi

Akciğer Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri - Özel Sada Hastanesi

Akciğer Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Akciğer kanseri, akciğerlerde gelişen anormal hücre çoğalması sonucu oluşan bir tür kanserdir. Hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyümesi ve bölünmesiyle başlayan bu hastalık, zaman içinde tümörlerin oluşmasına ve çevre dokulara yayılmasına sebep olabilir. Özellikle sigara içenlerde daha sık görülen bu tür kanser, erken teşhis edilmezse ilerleyen aşamalarda ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Doç. Dr. Hakan ÇELİKHİSAR Göğüs Hastalıkları

Akciğer Kanseri Nasıl Oluşur?

Akciğer kanseri, genellikle hücrelerin DNA'larında meydana gelen mutasyonlar sonucu başlar. Bu mutasyonlar, hücrelerin normalden farklı şekilde büyümesine ve bölünmesine neden olabilir. Anormal hücreler zamanla tümörleri oluşturur ve bu tümörler akciğerlerde büyür. Tümörler büyüdükçe, çevre dokulara baskı yapabilir ve akciğer fonksiyonlarını engelleyebilir.

Akciğer Kanseri Belirtileri

Akciğer kanseri belirtileri, sağlığımızı korumak ve hastalıkların erken teşhisini sağlamak adına büyük önem taşır. Bu belirtiler, hastalığın erken aşamalarında fark edildiğinde tedaviye başlama şansını artırabilir. Aynı zamanda, bu belirtiler hastalığın daha ileri evrelerinde daha belirgin ve yoğun hale gelebilir. Akciğer kanseri belirtileri arasında öne çıkanlar arasında sürekli öksürük, nefes darlığı, göğüs ağrısı, halsizlik, ani kilo kaybı ve kan tükürme yer alır. Bu belirtileri deneyimliyorsanız, vakit kaybetmeden bir sağlık uzmanıyla iletişime geçmek büyük önem taşır. Erken teşhis, tedavi sürecinin etkinliğini artırabilir ve hastalığın kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir.

Sürekli Öksürük

Akciğer kanseri belirtileri arasında en sık rastlananlardan biri sürekli öksürüktür. Özellikle uzun süreli devam eden öksürük, dikkat çekici bir işarettir. Eğer öksürük sırasında kanlı balgam görülüyorsa, bu durum daha ciddi bir belirti olabilir.

Nefes Darlığı

Akciğer kanseri, solunum yollarını etkileyebilir ve nefes darlığına neden olabilir. Günlük aktiviteler sırasında normalden daha fazla nefes almak gerektiğini fark ediyorsanız, bu durumun altında yatan nedeni araştırmak önemlidir.

Göğüs Ağrısı

Akciğer kanseri hastaları genellikle göğüs bölgesinde ağrı veya rahatsızlık hissi yaşarlar. Göğüs ağrısı, kanserin ilerlemiş evrelerinde daha belirgin olabilir. Bu nedenle, sürekli veya şiddetli göğüs ağrısı ciddiye alınmalıdır.

Halsizlik ve Yorgunluk

Halsizlik ve yorgunluk, vücudun kanserle savaşmaya çalıştığının bir işareti olabilir. Eğer normalden daha fazla yorgunluk hissediyorsanız ve dinlenmekle bile enerji toplayamıyorsanız, bu durumun nedenini anlamak adına doktora başvurmanız önerilir.

Ani Kilo Kaybı

Ani ve açıklanamayan kilo kaybı, birçok sağlık sorununun işareti olabilir, bunlardan biri de akciğer kanseri. Eğer son zamanlarda kilo kaybı yaşıyorsanız ve bunun bir nedeni yoksa, mutlaka sağlık kontrolünden geçmelisiniz.

Kan Tükürme

Öksürürken veya balgam çıkartırken kan görülmesi, ciddi bir belirti olabilir. Akciğer kanseri, solunum yollarında kanamaya neden olabilir. Kan tükürdüğünüzü fark ederseniz, derhal bir sağlık uzmanına başvurmalısınız.

Akciğer kanseri belirtileri, her bireyde farklı şekillerde görülebilir ve şiddeti değişebilir. Eğer bu belirtileri deneyimliyorsanız veya endişeleriniz varsa, vakit kaybetmeden bir doktora başvurmanız ve gerekli tetkikleri yaptırmanız önemlidir. Erken teşhis, tedaviye başlamanızı sağlayarak hastalıkla mücadele şansınızı artırabilir.

Akciğer Kanseri Tedavisi

Akciğer kanseri tedavisi, hastalığın tipine, evresine ve hastanın genel sağlık durumuna göre özelleştirilmiş bir yaklaşım gerektirir. Bu tedavi süreci, cerrahi müdahale, kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapi gibi çeşitli yöntemleri içerebilir. Akciğer kanseri tedavisi, hastanın bireysel ihtiyaçlarına göre belirlenmeli ve en etkili sonuçları elde etmek amacıyla uygulanmalıdır.

Cerrahi Müdahale: Tümörlerin Alınması

Akciğer kanserinin erken evrelerinde, tümörler genellikle cerrahi yolla çıkarılabilir. Bu yöntem, kanserli dokunun tamamen alınması anlamına gelir. Cerrahi müdahale, tümörün boyutuna, konumuna ve hastanın genel sağlık durumuna göre planlanır. Bu yöntemle tümörün tamamen çıkarılması, tedavinin en etkili şekilde gerçekleşmesini sağlayabilir.

Kemoterapi: İlaçlarla Tedavi

Kemoterapi, kanser hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını engellemek amacıyla ilaçların kullanıldığı bir tedavi yöntemidir. Kemoterapi, vücuttaki kanser hücrelerini hedeflerken, maalesef sağlıklı hücrelere de zarar verebilir. Bu nedenle tedavi planı, hastanın genel sağlık durumu dikkate alınarak oluşturulmalıdır.

Radyoterapi: Radyasyonla Tedavi

Radyoterapi, yüksek enerjili ışınlar kullanılarak kanser hücrelerinin tahrip edilmesini amaçlayan bir yöntemdir. Akciğer kanseri tedavisinde, tümörün hassas bir şekilde hedef alınması ve çevre dokuların zarar görmemesi önemlidir. Radyoterapi genellikle cerrahi sonrası veya diğer tedavilerle birlikte kullanılabilir.

Immünoterapi: Bağışıklık Sistemini Güçlendirme

Immünoterapi, hastanın bağışıklık sistemini kanserle savaşmaya yönlendirmeyi amaçlayan bir tedavi yöntemidir. Bu yöntemde kullanılan ilaçlar, vücudun kendi bağışıklık sistemini kanser hücrelerine karşı harekete geçirmesini sağlar. Immünoterapi, özellikle belirli evrelerde etkili olabilir.

Akciğer kanseri tedavisi, her hastanın benzersiz ihtiyaçlarına göre planlanmalıdır. Tedavi planı oluşturulurken hastanın yaşam tarzı, genel sağlık durumu, tedaviye verdiği tepki ve diğer faktörler dikkate alınmalıdır. Uzman bir doktor, hastanın durumunu değerlendirecek ve en uygun tedavi yaklaşımını belirleyecektir.

Akciğer Kanseri Nedenleri

Akciğer kanseri nedenleri, bu ciddi hastalığın gelişiminde rol oynayan faktörleri anlamamız açısından büyük öneme sahiptir. Bu faktörlerin başında sigara içimi gelirken, pasif içicilik, hava kirliliği, maruz kalınan kimyasallar ve genetik faktörler de riski artırabilir. Sağlıklı yaşam tarzı seçimleri, hastalıktan korunmada büyük bir rol oynar.

Sigara İçiminin Etkisi

Akciğer kanserinin en belirgin nedenlerinden biri sigara içimidir. Sigara dumanındaki zararlı maddeler, akciğer hücrelerini tahriş eder ve bu da kanser riskini artırır. Sigara içenlerde kanser riski, içmeyenlere göre çok daha yüksektir. Ayrıca uzun yıllar sigara içenlerde risk daha da artar.

Pasif İçicilik ve Çevresel Faktörler

Sigara dumanına maruz kalan ancak aktif olarak sigara içmeyen kişilerde de akciğer kanseri riski artar. Bu duruma pasif içicilik denir. Özellikle içilen ortamlarda bulunan çocuklar ve yetişkinler risk altındadır. Bunun yanı sıra hava kirliliği ve çevredeki zararlı kimyasallara maruz kalma da kanser riskini yükseltebilir.

Genetik Yatkınlık

Genetik faktörler, akciğer kanseri riskini etkileyebilir. Aile geçmişi içinde akciğer kanseri olan bireylerde risk artabilir. Ancak genetik yatkınlık tek başına kanser gelişimine neden olmaz, diğer risk faktörleriyle birlikte etkili olabilir.

Sağlıklı Yaşam Tarzının Önemi

Sağlıklı yaşam tarzı seçimleri, akciğer kanseri riskini azaltmada büyük rol oynar. Sigara içmemek veya bırakmak, en etkili korunma yöntemlerinden biridir. Ayrıca sağlıklı ve dengeli beslenmek, düzenli egzersiz yapmak ve stresten kaçınmak da riski azaltabilir.

Erken Teşhis ve Korunma

Akciğer kanserinin erken teşhisi, tedaviye cevap verme şansını artırabilir. Bu nedenle düzenli sağlık kontrolleri yapmak ve olası belirtileri ihmal etmemek önemlidir. Özellikle risk altındaki bireylerin düzenli kontrolleri, hastalığın erken evrelerde yakalanmasını sağlayabilir.

Akciğer Kanseri Evreleri

Akciğer kanseri evreleri, hastalığın ne kadar ilerlediğini ve çevre dokulara ne kadar yayıldığını gösteren kritik bir göstergedir. Bu evreleme sistemi, hastalığın tedavi yaklaşımını belirlemek ve hastalıkla mücadele stratejileri oluşturmak için temel bir rol oynar.

Evreleme Sistemi Nedir?

Akciğer kanseri evreleme sistemi, hastalığın ne kadar yayıldığını belirlemek için kullanılır. Bu sistem, tümörün boyutunu, yerini ve çevre dokulara yayılıp yayılmadığını değerlendirir. Evreleme, genellikle 0 ile IV arasındaki rakamlarla ifade edilir. Rakamların yükselmesi, hastalığın ilerlediğini gösterir.

Evre I: Erken Aşama

Evre I, akciğer kanserinin erken aşamasını ifade eder. Tümör, akciğer içinde sınırlıdır ve yakın lenf düğümlerine yayılmamıştır. Bu aşamada tümör genellikle küçüktür ve yayılma riski daha düşüktür. Tedavi genellikle cerrahi müdahale ile başlar.

Evre II: Yerel Yayılma

Evre II, tümörün akciğer içinde daha fazla yayıldığını gösterir. Bazı durumlarda yakın çevre dokulara sıçramış olabilir. Lenf düğümlerine henüz ulaşmamıştır. Tedavi seçenekleri, cerrahi müdahale, radyoterapi veya kemoterapiyi içerebilir.

Evre III: Bölgesel Yayılma

Evre III, tümörün akciğer dışındaki çevre dokulara yayıldığını gösterir. Yakın lenf düğümlerine de ulaşmış olabilir. Bu aşamada tümörün çevresindeki dokulara yayılma riski daha yüksektir. Tedavi genellikle kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapi kombinasyonlarını içerebilir.

Evre IV: Uzak Yayılma

Evre IV, akciğer kanserinin en ileri aşamasını temsil eder. Tümör, akciğer dışındaki diğer organlara veya dokulara yayılmıştır. Bu evrede kanser hücreleri kan veya lenf yoluyla vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Tedavi, genellikle semptomların hafifletilmesi ve yaşam kalitesinin artırılması amacıyla uygulanır.

Doğru Evrelendirme ve Tedavi Seçimi

Akciğer kanseri evrelemesi, hastalığın tedavi yaklaşımını belirlemede kritik bir rol oynar. Doğru evrelendirme, hastanın tümörünün ne kadar ilerlediğini ve yayıldığını net bir şekilde ortaya koyar. Bu da uzman doktorların en uygun tedavi planını oluşturmasına yardımcı olur.

Akciğer Kanseri Teşhisi

Akciğer kanseri teşhisi, hastalığın doğru bir şekilde tanımlanması ve tedavi planının oluşturulması açısından kritik bir adımdır. Bu teşhis süreci, çeşitli tıbbi görüntüleme testleri ve biyopsi yöntemlerinin kullanılmasını içerir. Erken teşhis, hastanın tedavi şansını artırabilir ve hastalığın etkilerini en aza indirmeye yardımcı olabilir.

Görüntüleme Testleri ile Doğru Tanı

Akciğer kanseri teşhisinde kullanılan görüntüleme testleri, tümörün yerini, boyutunu ve yayılma derecesini belirlemek için önemlidir. X-ışını, bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi yöntemler, doktorlara hastalığın durumu hakkında değerli bilgiler sunar. Bu testler, tümörün akciğer içindeki konumunu ve yakın çevre dokulara olan etkisini gösterir.

Biyopsi: Kesin Tanının Anahtarı

Biyopsi, akciğer kanseri teşhisinin kesinleştirilmesinde önemli bir role sahiptir. Bu yöntem, tümörden örnek alınarak kanser hücrelerinin doğrudan incelenmesini sağlar. Biyopsi sonucu, kanserin tipini ve agresifliğini belirlemede yardımcı olabilir. Ayrıca biyopsi, kanserin evresinin belirlenmesinde de önemli bir rol oynar.

Akciğer Kanseri Teşhisi Nasıl Konur?

Akciğer kanseri teşhisi için şu adımlar izlenebilir:

Görüntüleme Testleri: Hastanın akciğerlerinin görüntülenmesi için X-ışını, BT veya MRG gibi testler yapılır. Bu testler, tümörün boyutunu, konumunu ve yayılma derecesini değerlendirmede yardımcı olur.

Biyopsi: Görüntüleme sonuçlarına dayanarak, doktorlar biyopsi yapma kararı alabilir. Biyopsi, tümörden örnek alınarak kanser hücrelerinin incelenmesini sağlar.

Patolojik İnceleme: Biyopsi örneği patoloji laboratuvarına gönderilir. Burada uzman patologlar örneği detaylı olarak inceler ve kanserin türünü, agresifliğini ve evresini belirler.

Genetik Testler: Bazı durumlarda, kanser hücrelerinin genetik yapısı incelenir. Bu, tedaviye daha spesifik yaklaşımların belirlenmesine yardımcı olabilir.

Akciğer Kanserinde Erken Teşhisin Önemi

Akciğer kanserinde erken teşhis, tedavi şansını artırabilir ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir. Erken evrelerde yakalanan kanser, daha etkili tedavi seçenekleri sunar ve hastanın yaşam kalitesini artırabilir. Bu nedenle risk altında olan bireylerin düzenli sağlık kontrollerini yaptırmaları önemlidir.

Akciğer Kanseri Ameliyatı

Akciğer kanseri ameliyatı, hastalığın tedavi planında önemli bir yer tutan ve tümörün çıkarılmasını amaçlayan bir yöntemdir. Bu ameliyat, hastanın tümörünün büyüklüğü, yayılma durumu ve genel sağlık durumu göz önünde bulundurularak planlanır. Cerrahi müdahale sonrası iyileşme süreci, hastanın sağlığını iyileştirmek için atılan önemli bir adımdır.

Ameliyatın Amaçları

Akciğer kanseri ameliyatının temel amacı, tümörü vücuttan tamamen çıkarmaktır. Bu sayede kanser hücrelerinin yayılması engellenir ve hastanın sağlığına olumlu bir etki yapılır. Ameliyatın diğer amaçları arasında lenf düğümlerinin incelenmesi, kanserin yayılma durumunun değerlendirilmesi ve hastanın yaşam kalitesini artırmak yer alır.

Ameliyatın Planlanması

Akciğer kanseri ameliyatı, hastanın tümörünün özelliklerine ve evresine göre planlanır. Tümörün büyüklüğü, konumu ve yayılma durumu ameliyatın tipini belirler. Bu ameliyatlar genellikle lobektomi (bir akciğer lobunun çıkarılması), pnömonektomi (bir akciğerin tamamen çıkarılması) veya segmentektomi (bir akciğer segmentinin çıkarılması) gibi yöntemlerle gerçekleştirilir.

Ameliyat Süreci

Akciğer kanseri ameliyatı genellikle genel anestezi altında yapılır. Ameliyat sırasında doktor, tümörü çıkarmak için gerekli kesileri yapar. Tümörün büyüklüğüne göre, cerrahi ekip gerekli görürse lenf düğümlerine de müdahale edebilir. Ameliyat sonrası, kesiler dikişle kapatılır ve hasta uyandırılır.

İyileşme Süreci ve Rehabilitasyon

Akciğer kanseri ameliyatı sonrası iyileşme süreci, hastanın sağlığını korumak ve normale dönmesini sağlamak için kritik bir aşamadır. Hastalar genellikle birkaç gün hastanede kalır ve doktorlar tarafından yakından takip edilir. Ameliyat sonrası ağrı yönetimi, enfeksiyon riskinin azaltılması ve yara iyileşmesi gibi konular önemlidir.

Rehabilitasyon süreci, hastaların ameliyat sonrası fiziksel ve duygusal iyileşmesini desteklemek amacıyla uygulanan bir yaklaşımdır. Fizik tedavi uzmanları, solunum egzersizleri ve yürüyüş gibi aktivitelerle hastaların güç kazanmasına yardımcı olur. Psikolojik destek ise hastaların ameliyat sonrası stres ve kaygılarıyla başa çıkmalarına yardımcı olur.

Ameliyat Sonrası Kontroller

Akciğer kanseri ameliyatı sonrası, hastaların düzenli olarak doktor kontrollerine gitmeleri önemlidir. Bu kontroller, hastanın iyileşme sürecinin izlenmesi, gerekirse tedavi planının revize edilmesi ve kanserin nüksünün erken yakalanması için yapılır.

Sıkça Sorulan Sorular

Akciğer Kanseri Nedir?

Akciğer kanseri, akciğerlerde hücrelerin anormal bir şekilde büyüyerek tümör oluşturması durumudur. Bu tümörler zamanla çevre dokulara ve diğer organlara yayılabilir.

Hangi Faktörler Akciğer Kanseri Riskini Artırır?

En belirgin risk faktörü sigara içimidir. Ayrıca pasif içicilik, hava kirliliği, maruz kalınan kimyasallar ve genetik yatkınlık da riski artırabilir.

Akciğer Kanserinin Belirtileri Nelerdir?

Akciğer kanserinin belirtileri arasında sürekli öksürük, nefes darlığı, göğüs ağrısı, halsizlik, kilo kaybı ve kan tükürme yer alır.

Akciğer Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?

Akciğer kanseri teşhisi için görüntüleme testleri (X-ışını, tomografi, manyetik rezonans) ve biyopsi yöntemleri kullanılır.

Akciğer Kanseri Hangi Evrelerde İncelenir?

Akciğer kanseri genellikle Evre I'den Evre IV'e kadar incelenir. Bu evreleme, hastalığın yayılma derecesini belirlemekte yardımcı olur.

Akciğer Kanseri Nasıl Tedavi Edilir?

Tedavi yöntemleri arasında cerrahi müdahale, kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapi bulunur. Tedavi planı hastanın durumuna göre özelleştirilir.

Kemoterapi Nedir ve Nasıl Etki Eder?

Kemoterapi, kanser hücrelerini hedef alarak büyümelerini durdurma veya yok etme amacıyla kullanılan ilaç tedavisidir.

Radyoterapi Nasıl İşler?

Radyoterapi, yüksek enerjili ışınların kanser hücrelerine odaklanarak onları etkisiz hale getirmesi veya öldürmesi prensibine dayanır.

Akciğer Kanserinden Korunmak İçin Neler Yapılmalı?

Sigara içilmemeli, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsenmeli, hava kirliliğinden kaçınılmalı ve düzenli sağlık kontrolleri yapılmalıdır.

Akciğer Kanseri Tedavisinin Başarısı Nedir?

Erken teşhis, uygun tedavi yöntemlerinin seçilmesi ve hastanın tedaviye uyumu, kanser tedavisinin başarısını etkileyen faktörler arasındadır.

Teşhis ve tedavisi gerçekleştirilen diğer işlemler,

"
Meme Kanseri Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri - GOP Hastanesi

Meme Kanseri Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri - GOP Hastanesi

Meme Kanseri Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Meme Kanserinde Erken Teşhis Hayat Kurtarır!

Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri belirtilerini bilmek, meme kanserini erken evrede yakalamak tedavinin başarıya ulaşması açısından çok önemlidir. Erken teşhis edildiğinde bu hastalıktan kurtulma şansı yüksektir ve erken tanısı konulan meme kanseri, tamamen tedavi edilebilmektedir.

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Genel Cerrahi Bölümünden Prof. Dr. Deniz Böler, Meme Kanseri hakkında merak edilenleri cevapladı.

Meme kanserinde en önemli risk faktörleri nelerdir?

Meme Kanserinde yaş en önemli mutlak risk faktörüdür. Meme kanserlerinin büyük kısmı 45 yaş üzeri kadınlarda görülmektedir ve bu risk yaş ile paralel olarak artmaktadır. Ancak daha genç hastalarda da (yirmili yaşlar dahil olmak üzere) meme kanseri görülebileceği unutulmamalıdır.

Özellikle birinci derece yakınında (anne, anneanne, teyze, kız kardeş) meme ve/veya yumurtalık kanseri olması, meme kanseri riskini artırmaktadır. Son yıllarda baba, dayı ve amca gibi diğer aile fertlerinde de meme, prostat, pankreas ve mide kanseri gibi başka kanser türlerinin görülmesi de risk artışına neden olabilmektedir. Bu nedenle ailesinde kanser yükü çok olan kadınların genetik danışmanlık alması önemlidir.

Ayrıca erken yaşta adet görme, menopoza geç girme, çocuk doğurmamış ve emzirmemiş olmak, menopoza girdikten sonra kontrol altında olmadan hormon replasman tedavisi almak, daha önce göğüs duvarına başka bir nedenle ışın tedavisi almış olmak, hareketsiz yaşam tarzı ve obezite diğer önemli risk faktörleridir. Özellikle menopoza girdikten sonra alınan kilolar meme kanseri riskini önemli ölçüde artırmaktadır.

Meme kanserinde göz ardı edilmemesi gereken durum: Meme kanseri olan kadınların %75’inden fazlası bilinen risk faktörlerinden hiçbirini taşımaz. Bu nedenle düzenli takip ve erken tanı meme kanserini yenmenin tek yoludur.

Memede ele gelen her kitle kanser midir?

Memede ele gelen her kitle kanser olduğunuz anlamına gelmemektedir. Fibroadenom, fibrokist, hamartom gibi oluşumlar da kitle şeklinde fark edilebilir. Kesin tanı ve uygun tedavi için vakit kaybetmeden meme cerrahisi uzmanına başvurmak ve gerekli görülen testleri yaptırmak önemlidir.

Kanlı meme başı akıntısı kanser anlamına mı gelir?

Meme başı akıntıları çeşitli şekillerde olabilir. Kanlı meme başı akıntısı olan kadın çok dikkatle değerlendirilmelidir. Bazen kanlı meme başı akıntısı meme kanserinin ilk ve tek belirtisi olabilir. Öte yandan kanlı meme başı akıntısının en sık nedeni intraduktal papillom dediğimiz iyi huylu oluşumlardır.

Ailesinde meme kanseri öyküsü olmayan kadınlarda meme kanseri görülür mü?

Meme kanseri olan kadınların % 80’inden fazlasında ailesinde herhangi bir kanser öyküsü bulunmamaktadır. Ailesinde meme kanseri öyküsü olmayan kadınlar da meme kanserine yakalanabilmektedir. Bu nedenle hiçbir şikayeti olmasa bile tarama, muayene ve tetkiklerinin yapılması çok önemlidir.

Meme kanseri tanısı alan her hastanın memesi alınır mı?

Mastektomi (meme dokusunun tamamının alındığı ameliyat) veya meme koruyucu cerrahi yapma kararı alınırken tümörün büyüklüğü ve yerleşimi, tümörün odak sayısı, hastanın kalıtsal risk faktörleri, ışın tedavisi alıp alamayacağı, kozmetik sonuçlar, hastanın beklentisi ve isteği gibi pek çok detay değerlendirilir. Meme başını ve meme derisini koruyarak meme dokusunun tamamının alınıp, hastanın kendi dokusu veya silikon implantlar ile memenin yeniden yapılandırılması gibi ameliyat seçenekleri de söz konusudur. Meme kanseri ne kadar erken saptanırsa memeyi koruma şansı ve tedavi seçenekleri de o kadar fazla olmaktadır.

Meme kanserinde tedavi stratejisi nasıl belirlenir?

Tedavi planlaması hem “kanser tedavisi prensipleri” hem de kişisel seçimlere göre yapılır.

Meme kanserinin biyolojik ve moleküler tipi Kanserin evresi Hastanın genel sağlık durumu, yaşı ve diğer tıbbi koşullar Kişisel tercihler,

tedavi planlamasının yapılmasında rol oynayan faktörlerdir.

Meme kanseri tedavisi multidisipliner yaklaşım ile (meme kanserinin tedavi aşamalarında yer alan farklı uzmanlık alanlarına sahip hekimlerin birlikte karar vererek süreci yönetmesi) yapılmaktadır ve çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. Başka bir hastaya önerilen veya yapılan tedavi bu nedenle diğer hasta için uygun olmayabilir. Hastalar bu nedenle kendi durumlarını diğer hastalar ile kıyaslamamalıdır.

Meme koruyucu cerrahi sadece genç hastalara mı uygulanır?

Meme koruyucu cerrahi sadece genç hastalara değil, her yaştaki hastaya uygulanabilir. Memeye yapılacak cerrahinin tipine hastanın yaşına göre değil, tümörün boyutuna, yerleşimine, tümör/meme oranına, tek odaklı olup olmamasına ve hasta isteği gibi başka diğer faktörlere göre karar verilir. Önemli olan kanser tedavisi prensiplerinden taviz vermeden, en az doku hasarına yol açan en küçük cerrahi müdahaleyi gerçekleştirerek hastayı tedavi etmektir.

Meme kanseri nedeniyle ameliyat olan her hasta kemoterapi almak zorunda mıdır?

Cerrahi ile çıkarılan tümörün detaylı patolojik ve moleküler incelemesi ile birlikte cerrahi evreleme sonucunda küçük tümörü olan seçilmiş bazı hastalara genomik test yaptırması önerilebilir. Bu testlerin sonucunda riski düşük olarak saptanan hastalar kemoterapi almadan takip edilebilirler.

İlgili içerik, yayın kurulu tarafından 24.07.2023 tarihinde yayınlanmış ve 13.10.2023 tarihinde güncellenmiştir.

"