Meme Kanseri Belirtileri?

Meme Kanseri Belirtileri?

Meme Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Dünyada en çok ölüme neden olan hastalıklar listesinde kalp ve damar hastalıklarının ardından ikinci sırada yer alan kanser, çağın hastalığı olarak tanımlanan ve oldukça zorlu bir tedavi süreci gerektiren bir hastalıktır. Meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Nadir olarak erkeklerde de görülebilen meme kanseri, erkeklerde kadınlara oranla çok daha fazla risk arz eder. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi göğüs kanserinde de erken teşhis ve tedavi oldukça büyük önem taşır.

Meme dokusunun içerisinde yer alan süt kanallarının içerisinde veya süt bezlerinde kanser hücrelerinin oluşumu ve çoğalması, meme kanseri olarak adlandırılır. Bu kanser türünde, kötü huylu hücrelerin oluşumu ve çoğalması başlangıçta çok yavaş ilerler. Hastalık, erken dönemde genellikle belirti vermez. Bu nedenle rutin taramalarını yaptırmayan kadınlarda meme kanserinin erken teşhis edilebilmesi oldukça zorlaşır. Başlangıçta yavaş ilerleyen göğüs kanserinde hastalığın evresi ilerledikçe kanser hücrelerinin çoğalma hızı artarak farklı doku ve organlara yayılabilir. Kan ve lenf yolu ile vücudun diğer bölgelerine yayılmadan teşhis edilen meme kanseri vakalarında tedavi başarısı oldukça yüksektir.

Meme kanseri belirtileri nelerdir?

Uzun yıllar boyunca belirti vermeden sinsice ilerleyen meme kanseri, evresi ilerledikçe aşağıdaki gibi belirtiler vermeye başlar:

Göğüs veya koltuk altı bölgesinde ele gelen şişlik Meme başından akıntı gelmesi Meme başında şekil bozukluğu, çökme ve renk değişimi Meme başında egzama benzeri deri döküntüleri ve soyulmalar Meme ucunda kızarıklık ve yara oluşumu Kilo kaybı Meme ağrısı Halsizlik ve çabuk yorulma Meme kanseri nedenleri nelerdir?

Meme kanserinin oluşumunda genetik ve çevresel faktörler etkilidir. Ailesinde meme kanseri öyküsü bulunan bireylerde bu hastalığa yakalanma olasılığı diğer bireylere oranla daha yüksektir. Bunun haricinde Dünya Sağlık Örgütü ve bilim dünyası tarafından meme kanserinin ve bu hastalığa bağlı olarak görülen ölümlerin nedenleri arasında aşağıdakiler belirtilmektedir:

Alkol ve sigara tüketimi Meyve ve sebze tüketiminin azlığı Radyasyona maruz kalma Erken yaşta adet görmeye başlamış olma Yetersiz fiziksel aktivite ve spor Kanserojen besinlerin yaygın tüketimi Meme kanseri çeşitleri nelerdir? Meme kanserinin türü, kanser teşhisi konulan hastalardan alınan biyopsi sonucunda belirlenir.

Lobüler Karsinom: Meme lopçukları içerisinde kanser hücrelerinin oluşumu ve yayılımı şeklinde gelişen göğüs kanseri türüdür.

Duktal Karsinom: Süt kanalları içerisinde yer alan hücrelerde gelişen meme kanseri türüdür. Eğer yalnızca süt kanalında gelişmişse “Duktal Karsinom In Situ”, kanser süt kanalının dışına da yayılmış ise “Invaziv (Yayılmacı) Duktal Karsinom” olarak adlandırılır.

Yukarıdaki türlerin haricinde daha seyrek görülmekle birlikte kanser hücrelerinin oluştuğu bölge ve yayılım şekline göre tübüler, metaplastik, papiller, müsinöz ve medüller meme kanseri türleri de bulunmaktadır. Ayrıca ilerleme düzeyine göre de meme kanserinin evreleri evre 0’dan evre 4’e kadar gruplara ayrılır.

Meme kanseri teşhisi nasıl konulur?

Rutin kanser taramalarında veya meme kanseri belirtileri ile sağlık kuruluşlarına başvuran hastalarda yapılacak bazı tanı testleri ile hastalığın teşhisi kolaylıkla koyulabilir. Süreç ilk olarak fiziksel muayene ile başlar. Hekim tarafından gerekli görüldüğü durumlarda meme kanserinin teşhis edilmesi amacıyla genellikle aşağıdaki yöntemler kullanılır:

Manyetik rezonans görüntüleme (MRI) Bilgisayarlı tomografi (BT) Meme kanseri tedavisi nasıldır?

Meme kanseri tedavisi hastalığın evresi, türü, hastanın duyarlılık düzeyi gibi pek çok faktöre bağlı olarak şekillenir.

Kemoterapi: Meme kanserinde kemoterapi, en sık kullanılan tedavi yöntemlerinden bir tanesidir. Bu tedavide kanserli hücreler kimyasal ilaçlar yardımıyla yok edilmeye çalışılır.

Işın Tedavisi (Radyoterapi): Kemoterapiden farklı olarak radyoterapide, kanserli hücreler radyasyon yardımıyla yok edilir.

Cerrahi Operasyon: Kanser hücrelerinin yayılım gösterdiği bölgenin cerrahi operasyonla çıkarılması şeklinde gerçekleşir. Meme kütlesinin çıkarılması lumpektomi, meme dokusunun haricinde komşu dokulardan da belirli alanların çıkarılması ise mastektomi operasyonu olarak bilinir.

Hormonal tedavi: Kanser hücrelerinin büyümesi ve çoğalmasında etkili olan hormonların baskılanması şeklinde uygulanan tedavi yöntemidir.

Erken teşhisin hayati önem taşıdığı göğüs kanserinde, mevcut hastaların tedavisi kadar koruyucu tedavi de önemlidir. Memede kanser oluşumunun tespit edilebilmesi amacıyla kadınlar, her ay mutlaka kendi kendine elle muayene uygulayarak göğüs bölgesinde herhangi bir kitlenin olup olmadığını kontrol etmelidir. Bunun haricinde menopoz sonrası dönemdeki kadınlar başta olmak üzere tüm kadınlar 6 ayda bir mamografi çektirmelidir. Yapılan testler sonucunda meme kanseri tanısı alan bireylerde, hekim tarafından önerilen plan çerçevesinde derhal tedaviye başlanarak kanserin ve yol açtığı sorunların önüne geçilebilir. Eğer siz de meme kanseri tanısı aldıysanız, sağlık kontrollerinizi düzenli olarak yaptırmalı ve tedavi sürecinize gereken özeni göstermelisiniz.

Web Sitemiz Çerez Kullanıyor

Tanımlama bilgilerini, sitemizin doğru şekilde çalışmasını sağlamak, içerikleri ve reklamları kişiselleştirmek, sosyal medya özellikleri sunmak ve site trafiğimizi analiz etmek için kullanıyoruz. Aynı zamanda site kullanımınızla ilgili bilgileri, sosyal medya, reklamcılık ve analiz ortaklarımızla paylaşıyoruz

"
Meme Kanseri Belirtileri ve Tedavisi - Hisar Hospital Intercontinental

Meme Kanseri Belirtileri ve Tedavisi - Hisar Hospital Intercontinental

Meme Kanseri Belirtileri ve Tedavisi

En sık görülen kanser türü olan meme kanseri, dünyadaki kanser vakalarının yüzde 12’sini oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, 2020 yılının sonu itibariyle yaklaşık 2.3 milyon kişiye meme kanseri teşhisi konulmuştur. Son beş yılda ise meme kanserli yaşayan vaka sayısı 7.8 milyona ulaşmıştır.

Meme Kanseri Nasıl Oluşur?

Meme bezi, meme başı çevresinde yer alan 15-20 lobdan oluşmaktadır. Memede süt salgısını yapan hücreler tarafından oluşturulan lobül adı verilen birimler birleşerek lobları meydana getirir. Lobüller birbirlerine süt kanalları ile bağlıdır ve süt kanalları meme başına doğru birleşirler. Her memenin kan ve lenf damarları vardır. Lenf damarları, lenf adı verilen, enfeksiyon ve hastalıklara karşı savaşmamızı sağlayan hücreler içeren renksiz bir sıvıyı taşırlar ve lenf bezlerine boşalırlar. Koltuk altında, köprücük kemiğinin etrafında ve boyunda pek çok lenf bezi bulunmaktadır.

Meme dokusu, hormonların etkisi altında gelişir. Bu hormonların en önemlileri, estrojen ve progesterondur. Salgılanan hormonların etkisi ile süt kanalları ve lobüller büyür, gelişir. Hormonların meme üzerindeki etkilerini göstermeleri için meme hücreleri üzerinde bulunan özel yerlere (reseptörlere) bağlanması gereklidir. Meme kanseri de bu lobülleri ya da süt kanallarını oluşturan hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile gelişir.

Meme Kanserinin Çeşitleri Nelerdir?

Meme kanserinin birçok çeşidi vardır. Bunlar:

Duktal Karsinoma

Kontrolsüz hücre artışının süt kanallarından kaynaklanması durumudur. Meme kanserinin en erken evresi olmakla birlikte en sık görülen meme kanseri türüdür.

Lobüler Kanser

Meme kanserinin bu türüne daha seyrek rastlanır. Ancak, lobüler kanserin aynı anda iki memede de olma riski diğer meme kanseri tiplerine göre yüksektir.

Enflamatuar kanser

Bu kanser türünde, kanser hücreleri lenf damarlarında tıkanıklığa neden olduğundan meme, büyük, ödemli, sıcak, kırmızı ve hassastır. Meme dokusu, portakal kabuğuna benzer bir görünüm alabilir. Enflamatuar kanser daha seyrek görülmesine rağmen hızlı yayılır. Meme kanseri öncelikle lenf damarları ile koltuk altındaki lenf bezlerine sıçrar. Kanserin meme dışında başka organlara sıçramasına metastaz yapma denir. Meme kanseri en çok kemik, akciğer ve karaciğere metastaz yapar.

Meme Kanserine Yakalanma Riskini Artıran Durumlar Nelerdir? En önemli risk faktörü yaştır. Yaş arttıkça meme kanserine yakalanma riski de artar. Meme kanserlerinin çoğu 50 yaş üzerinde görülür. Aile öyküsü önemlidir. Birinci derece akrabalarında (anne, kız kardeş gibi) meme kanseri olanların, meme kanserine yakalanma riskleri daha yüksektir. Eğer akrabası meme kanserine menopoz öncesi yakalanmışsa bu risk daha da yüksektir. Önceden meme kanseri olanlarda, her geçen yıl, yeni meme kanseri gelişme riski %1 artar. Barsak, yumurtalık ve rahim kanseri olan hastalarda da meme kanseri gelişme riski daha fazladır. İlk adeti erken yaşta görenlerde (12 yaş öncesi) risk artar. Geç menopoza girenlerde (55 yaş sonrası) risk artar. İlk gebelik yaşı ne kadar geç ise (özellikle 30 yaş üstünde) meme kanseri riski de o kadar yüksek olur. Kürtaj ya da düşük nedeni ile doğum yapamadan gebeliklerin sonlanmasının meme kanseri riskini arttırdığı düşünülmektedir. Hiç evlenmemiş kadınlarda daha sık görülür. Doğum kontrol hapı kullananlarda ve uzun dönem menopoz için estrojen tedavisi almış olanlarda meme kanserine yakalanma riskinin az da olsa arttığı bilinmektedir. Obezite, diğer kanser türlerinde olduğu gibi meme kanseri riskini de artırmaktadır. Öte yandan, herhangi bir diyetin meme kanserine yakalanma riskini azalttığına dair bilgi yoktur Alkol alımı, (fazla miktarda) meme kanserine yakalanma riskini arttırır. Radyasyona maruz kalma meme kanseri riskini arttırır. Meme Kanserinde Erken Tanı Mümkün müdür ve Tarama Testi Var mıdır?

Hiç şikayeti yokken olası bir kanseri erken yakalamak için yapılan işlemlere tarama testleri denir. Düzenli doktor kontrolü, mamografi ve ultrasonografi gibi tarama programları erken tanıda büyük rol oynar. Böylelikle meme kanseri, henüz hastada hiçbir şikayete yol açmadan, çok erken evrelerde teşhis edilebilir. Unutulmamalıdır ki, erken evre meme kanseri, tedavi ile iyileştirilebilir bir hastalıktır.

Özellikle 40 yaşından sonra düzenli aralıklarla mamografi ve ultrasonografi taraması yaptırın.

Her meme kanserini yakalayamamakla birlikte günümüzde tarama amacı olarak kullanılan en iyi yöntem mamografidir. Mamografi özel bir çeşit X ışınıdır, az miktarda radyasyon verir ve meme iki plak arasında sıkıştırılarak çekilir. 50 yaş sonrasında her kadın, her yıl mamografi çektirmelidir. Ailesinde meme kanseri öyküsü olup, meme kanseri gelişmesi için riskli grupta olan kadınların ise 40 yaşından sonra yıllık mamografi çektirmeleri önerilmektedir.

Hiçbir şikayetiniz olmasa da 20-40 yaş arası düzenli ultrason ve doktor muayenenizi ihmal etmeyin.

Diğer bir tarama yöntemi ise belli aralarla bir doktor tarafından meme muayenesi yapılmasıdır. 20 ile 40 yaş arasındaki kadınlara her 3 yılda bir, 40 yaş ve üstündekilere ise her yıl meme muayenesi yapılmalıdır.

Düzenli aralıklarla kendi kendinizi muayene edin.

20 yaşın üstünde kadınların banyoda tercihen sabunlu iken memelerini kendilerinin her ay muayene edip, ayna karşısında iki memede daha önceden olmayan bir görüntünün var olup olmadığını kontrol etmeleri önerilmektedir. Herkesin meme dokusu aynı olmadığı gibi aynı kişinin meme dokusu farklı zamanlarda farklı yapıya sahip olabilir. Örneğin, menopozda, gebelikte, doğum kontrol hapları alırken ya da adet döneminde meme farklı yapıya sahip olur. Adet öncesi memelerde hassasiyet, gerginlik olması doğaldır.

Meme kanserine neden olan riskler konusunda bilinçlenin. Meme Kanserinin Belirtileri Neler Olabilir?

Erken evre meme kanserinde hastanın hiçbir şikayeti olmayabilir. Meme kanseri genellikle ağrıya neden olmaz. Çoğunlukla aşağıdaki belirtilerden bir ya da birkaçı vardır.

Memede ele kitle gelmesi en sık rastlanan belirtidir. Memeden akıntı gelmesi (bulanık ya da kanlı) Meme başında veya meme derisi üzerinde çekilme Memede büyüme, ödem, kızarıklık Meme derisinin portakal kabuğu görünümünde olması Meme başında iyileşmeyen yara, ülser Meme boyutu ve şeklinde değişiklik

Hastalık meme dışında organlara sıçramışsa (metastaz yapmışsa), sıçradığı organa göre farklı şikayetler ortaya çıkar. Örneğin kemiğe sıçramışsa, kemik ağrısı, kemik kırıkları, beyne sıçramışsa baş ağrısı, bulantı, kusma, baş dönmesi, görme bozukluğu hatta felç gibi şikayetler gelişebilir.

Meme Kanserinde Tanı Nasıl Konulur?

Yukarıda sayılan belirti veya şikayetleri olan hastaların mutlaka bir doktora başvurmaları gereklidir. Doktor, muayenesini yaptıktan sonra memede kitle veya herhangi bir şüpheli durum fark ederse mamografi ister ve hastayı bir genel cerraha gönderir. Genellikle, mamografide şüpheli bulgu varsa meme ultrasonu da yapılır. Ultrason ile memedeki kitlenin sıvı ile mi dolu olduğu ya da katı mı olduğu anlaşılabilir. Eğer içinde sıvı olan bir kitle varsa buna kist denir, kistin içinden enjektörle örnek alınarak mikroskop altında incelenir. Memede katı bir kitle tespit edildiğinde doktorunuz bir iğne ile girerek bu kitleden parça alınmasını ister. Bu işleme biyopsi denir. Biyopsi, bazen bir iğne ile bir parça meme dokusunu enjektör içine çekerek (aspirasyon biyopsisi) bazen de özel bir iğne ile memedeki kitleden küçük bir parça koparılarak (trucut biyopsi) yapılabilir. Her iki işlem için de genel anesteziye ihtiyaç yoktur, kolaylıkla lokal anestezi ile ayaktan yapılabilir, hastanede yatmayı gerektirmez.

Meme Kanseri Teşhisinden Sonra Tedavi Nasıl Belirlenir?

Meme kanserinin tedavisi öncelikle hastalığın ne kadar ilerlemiş olduğu yani evresine bağlıdır. Hastalığın evresi ameliyat sonrası tümörün büyüklüğü, lenf bezlerine sıçrayıp sıçramadığı ve vücudun meme dışında başka bölgelerinde hastalık olup olmadığı araştırılarak anlaşılır. Genellikle, meme kanseri biyopsi ile teşhis edildikten sonra hastaların çoğunda ameliyatla kanserin çıkarılması gerekir. Bu ameliyatta çoğu zaman kanserin olduğu taraftaki koltuk altı bezleri de çıkarılır. Ameliyatla alınan tümör ve lenf bezleri mikroskop altında incelenerek bir rapor yazılır. Bu raporu yazan bölüm patoloji bölümüdür ve yazdıkları rapor ise patoloji raporudur. Hastanın hormon tedavisinden faydalanıp faydalanamayacağını anlamak amacıyla ameliyatla alınan kanserli dokuda estrojen ve progesteron reseptörleri tayin edilir.

Patoloji raporunda yazılan tümöre ait özellikler (tümörün boyutu, kanser hücrelerinin mikroskop altında görünümü, lenf bezlerinin kanser hücreleri tarafından tutulup tutulmadığı, estrojen ve progesteron reseptörlerinin varlığı gibi pek çok önemli özellikler) tedavi planının belirlenmesinde önemli rol oynar. Hastanın patoloji raporundaki özelliklerini, yaşını, menopoza girip girmediğini ve genel durumunu göz önüne alarak ameliyat sonrasında ek tedaviye gerek olup olmadığına, olacaksa hangi tedavinin, hangi sıra ile verilmesi gerektiğine medikal onkologlar, genel cerrah ve radyasyon onkologları birlikte karar verir.

Tedaviye başlamadan önce doktor tarafından hastalığın başka organlara sıçrayıp sıçramadığını anlamak için bir akciğer filmi, kemik sintigrafisi, karın ultrasonu ve kan testleri istenebilir. Bütün bu özellikleri göz önünde bulundurarak doktor en uygun tedavinin nasıl olacağını hastaya anlatır. Tedavide son karar her zaman için hastaya aittir, hasta kendisine sunulan tedavi seçeneklerini düşünüp karar verir. Bu karar verme döneminin bir kaç hafta kadar sürmesinin hastalık üzerinde kötü bir etkisi bulunmamaktadır.

Hastalığın Evreleri

Erken evrelerde (Evre 1 ve 2) tümörün boyutu küçüktür ve hatta bazen koltuk altı lenf bezlerine dahi yayılmamış olabilir.

Evre arttıkça (Evre 3) tümörün boyutu, sıçradığı lenf bezi sayısı ve bölgesi artar. Boyun ve göğüs kemiğinin yanındaki lenf bezlerine de sıçrayabilir. Biraz daha ilerlerse kanser, göğüs kasları, kaburga kemiklerine de sıçrar.

İleri evrede (Evre 4, metastatik hastalık) hastalık kemik, karaciğer, akciğer, beyin gibi diğer organlara sıçrar.

Tedavi Seçenekleri Nelerdir?

Meme kanserinin tedavisini iki bölüme ayırabiliriz.

Lokal Tedavi: Hastalığın bulunduğu bölgeye yapılan etkili tedaviye lokal tedavi denir. Radyoterapi ve cerrahi tedavi bu grup tedavilerdir.

Sistemik Tedavi: Vücudun herhangi bir yerindeki kanser hücrelerini yok etmek amaçlı yapılan bir tedavi çeşididir. Kemoterapi ve hormon tedavisi bu gruptadır.

Hastaların hem sistemik hem de lokal tedaviye gereksinimi olabilir.

Cerrahi Tedavi

Hangi çeşit ameliyatın yapılacağını, hastanın memesinin büyüklüğü, tümörün büyüklüğü, hastanın genel durumu ve istekleri belirler.

Meme kanserinde iki türlü cerrahi müdahale uygulanır.

Birinci grup, memenin tümünün alınmadığı sadece tümörün çıkarıldığı meme koruyucu ameliyatlardır. Bunlar:

Lumpektomi: Yalnızca tümörün ve çevresindeki meme dokusunun çıkarılmasını ifade eder. Genellikle geriye kalan meme dokusuna ışın tedavisi verilir ve aynı taraftaki koltuk altı lenf bezleri çıkarılır.

Segmental Mastektomi: Memedeki kitlenin, çevresindeki meme dokusu ile beraber ve tümörün altındaki göğüs kaslarını saran ince zarla birlikte çıkarılması anlamına gelir. Genellikle aynı taraftaki koltuk altı lenf bezleri de çıkarılır ve ameliyat sonrası ışın tedavisi verilmesi gereklidir.

İkinci grup ise memenin tümünün alınmasını içeren ameliyatlardır. Bu ameliyatları takiben ışın tedavisi verilip verilmeme kararı patoloji raporundaki tümöre ait özelliklere göre belirlenir. Bu grup ameliyatlar şöyle sıralanabilir:

Basit Mastektomi: Memenin, çevresindeki yağ dokusu ve üzerindeki deri ile beraber çıkarılmasını ifade eder, genellikle aynı seansta koltuk altı lenf bezleri de çıkarılır.

Modifiye Radikal Mastektomi: Meme kanserinde en yaygın yapılan ameliyattır. Tüm memenin, aynı taraftaki koltuk altı lenf bezleri, göğüs kaslarını saran ince zar ve bazen göğüs duvarı kaslarının bir bölümü ile birlikte çıkarılması anlamına gelir. Ameliyat sonrasında ışın tedavisi verilip verilmemesi kararı patoloji raporundaki tümöre ait özelliklere göre belirlenir. Günümüzde uygun hastalarda meme başı etrafından verilen özel mavi boya ile lenf akımının koltuk altında gittiği ilk lenf bezesi yani sentinel lenf nodunun örneklendiği teknik tercih edilmektedir. Böylelikle bu lenf bezesi ameliyat sırasında patolojiye gönderilmekte ve frozen tekniği ile hızlı bir şekilde incelenmektedir. Şayet sonuç negatif gelir ise koltuk altındaki diğer lenf bezlerinin alınmasına gerek kalmamakta ve ameliyat sonrası bu işlemden kaynaklanabilecek sorunlardan kaçınılmış olunmaktadır.

Radikal Mastektomi: Memenin göğüs kasları ve koltuk altı lenf bezleri ile birlikte alınmasıdır. Günümüzde sadece tümör, göğüs kaslarına sıçradığında yapılmakta olan bu ameliyat eskiden en sık yapılan ameliyattı.

Radyoterapi

Yüksek enerjili X ışınlarını kullanarak tümör hücrelerinin ölmesini ve tümörün büyümesini engelleyen ışın tedavisine radyoterapi adı verilir. Işınlar, vücut dışında bir makinadan ya da kanserli doku içine yerleştirilen materyaller (radyoizotop) aracılığı ile verilebilir. Bu tedaviyi alan hastaların birlikte yaşadıkları insanlara radyasyon yayması gibi bir durum söz konusu değildir. Meme koruyucu ameliyat yapılan hastalar mutlaka radyoterapi alırlar.

Hastanın ve tümörün taşıdığı özelliklere göre bazen radyoterapi bazen de kemoterapi, ameliyat sonrası ilk verilecek tedavi olur. Radyoterapi, kemoterapi tamamlandıktan sonra veya kemoterapi kürlerinin arasında verilebilir.

Radyoterapi toplam 5-6 hafta sürer, hastalar haftanın 5 günü hastaneye gelip tedavilerini alıp evlerine dönebilir. Radyoterapisini tamamlayan hastalar, radyoterapiye bağlı gelişmesi muhtemel yan etkiler açısından bu bölümün doktorları tarafından belli aralıklarla izlenir.

Kemoterapi

Kemoterapi, kanser hücrelerinin ilaçlarla öldürülmesidir. Genellikle birden fazla ilaçtan oluşur. Kemoterapiyi, sadece bu konuda özel eğitimi olan hemşireler verir. Kemoterapinin verilme sayısı kür diye ifade edilir (1. kür, 2. kür gibi) ve genellikle aynı ilaçlar 21 veya 28 günde bir tekrarlanarak verilir. Kemoterapi çoğunlukla damardan sıvı şeklinde ayaktan tedavi merkezlerinde veya ağızdan hap olarak verilir. Bazen hastanın genel durumundaki bozukluk, verilen ilaçlar veya ilaçların veriliş şekillerine göre hastaların tedavilerini hastanede yatarak almaları gerekebilir.

Her kür sonrası hastalar medikal onkoloji polikliniğinde kontrol edilirler. Bu kontrollerde hastalar muayene edilir, varsa şikayetleri dinlenir, ilaçların yan etkileri sorgulanır ve vücuttaki diğer organlara bir zarar verip vermediğini araştırmak için bazı kan tetkikleri istenir.

Her kür öncesi kan sayımının yapılması ve bu sayımın kemoterapiyi veren yetkili hemşirelere gösterilmesi gerekmektedir.

Bir hastanın ameliyat sonrası kemoterapi alıp almayacağını, eğer alacaksa kaç kür alacağını patoloji raporundaki tümöre ait özellikler belirler. Ancak bu kararların verilmesinde hastanın yaşı, genel durumu ve menopozal durumu da önemli rol oynar. Bir gün içinde 12 saatten fazla zamanını yatarak geçirecek kadar genel durumu kötü olan hastalara kemoterapi verilmesi, yan etkilere tahammül edemeyeceklerinden uygun değildir. Kemoterapi yapılması planlanan hastalarda, ameliyattan sonraki 3 hafta içinde kemoterapinin başlanması tercih edilir.

Hormonal Tedavi

Kanser hücrelerinin büyümek için gereksinim duyduğu hormonları engellemek amacı ile hormon tedavisi verilir. Hormon tedavisi ilaçlarının çoğu ağızdan hap olarak verilir. Bu ilaçlar ya vücutta hormonların çalışmasını engelleyerek, ya üretimlerini azaltarak ya da bu hormonları üreten yumurtalıkları çalışmaz hale getirerek etki ederler.

Bir hastanın hormon tedavisinden fayda görüp görmeyeceğine estrojen ve progesteron reseptörleri tayin edildikten sonra karar verilir. Adjuvan kemoterapi alan hastaların eğer reseptörleri pozitif gelirse, kemoterapiyi takiben 5 yıl boyunca Tamoksifen kullanması önerilmektedir.

İleri yaşlarda, kemoterapinin yan etkilerini kaldıramayacağı düşünülen hastalara kemoterapi verilmeden, cerrahi müdahale sonrası sadece hormon tedavisi de önerilebilir.

En Uygun Tedavi Seçeneği Nasıl Belirlenir?

Meme dışında başka bir organa sıçramamış meme kanserlerinde ilk tedavi tümörün ameliyatla çıkarılmasıdır. Ameliyat sonrası gözle görünür, tespit edilecek düzeyde kanseri kalmayan hastalara verilen ek tedaviye adjuvan tedavi denir.

Adjuvan tedavi, ameliyat sonrası gözle görülmeyen ancak geride kalmış olması muhtemel az sayıdaki kanser hücrelerini öldürmek amacı ile verilir. Hastalar, adjuvan tedavi olarak sadece kemoterapi veya sadece radyoterapi veya hem kemoterapi hem radyoterapi veya sadece hormon tedavisi alabilirler. Bazen, çok erken evrede olan hastalarda ameliyat sonrası adjuvan tedavi gerekmeyebilir.

Öte yandan, meme koruyucu ameliyat yapılan tüm hastalar ameliyat sonrası ışın tedavisi almalıdır. Eğer ameliyatla alınan meme dokusunda estrojen ve progesteron reseptörleri pozitif gelirse, bu bulgu hastanın tümörünün vücudunda doğal olarak bulunan estrojen hormonu etkisi altında büyüyebileceğini gösterir. Kanser hücrelerin çoğalması için gereksinim duydukları hormonları azaltmak ya da ortadan kaldırmak amacı ile hormon tedavisi verilir.

Bazı durumlarda, örneğin tümör ameliyatla çıkarılamayacak kadar büyükse, ameliyat öncesi kemoterapi verilerek tümör küçültülür (neoadjuvan tedavi) ve böylelikle hastaya meme koruyucu ameliyat yapılabilir. Hasta ameliyattan sonra gerekli olan adjuvan tedavisini alır.

Metastatik hastalıkta hastalığın ilerlemesini durdurmak amacı ile hormon tedavisi veya kemoterapi verilebilir. Eğer sadece kemik metastazları varsa hormon tedavisi verilebilir. Kemik dışında karaciğer, akciğer veya başka organlara yayılım var ise kemoterapi verilebilir. Kemoterapi alabilmek için hastaların genel durumu iyi olmalıdır. Hastalık beyine sıçramışsa ışın tedavisi tercih edilir. Kemik ağrılarını azaltmak amacı ile kemik metastazlarına ışın tedavisi verilebilir. Akciğer veya karaciğerinde tek bir metastazı olan hastalarda hastanın genel durumu da uygunsa, bu metastazlar ameliyatla çıkarılabilir.

Tedavinin Yan Etkileri Nelerdir? Cerrahi Tedavinin Yan Etkileri

Ameliyat sonrası, ameliyatlı taraftaki kol ve göğüs kaslarında geçici süre güçsüzlük olabilir. Ameliyat sırasında sinir hücreleri kesildiği veya hasara uğradığı için ameliyat bölgesinde yanma, batma, karıncalanma, hissizlik gibi şikayetler gelişebilir. Bu şikayetler aylar içinde geçebileceği gibi bazı hastalarda kalıcı da olabilir. Koltuk altı lenf bezleri alındığı için, o kolda lenf dolaşımı yetersizdir. Bu nedenle o kol ve el olabilecek her türlü yara, kazaya karşı daha fazla korunmalıdır. Şayet hastalara sentinel lenf nodu biyopsisi yapılmış ve sonuç negatif gelmişse diğer lenf bezleri alınmadığından hastaların kollarını korumalarına gerek kalmamaktadır.

Radyoterapinin Yan Etkileri

Kalp ve akciğerler gibi memenin hemen arkasında kalan organların verilen ışından zarar görmemesi için doz hesapları yapılır ve gerekli bölgeleri koruyucu kalkan görevini gören levhalar kullanılır. Radyoterapi aldıkları süre içinde hastalar mümkün olduğunca istirahat etmelidir.

Tedavi gören bölgedeki cilt kızarabilir, kuru, hassas ve kaşıntılı olabilir. Tedavinin sonuna doğru aynı bölge daha ıslak ve akıntılı hale gelir. Bu derinin ışına karşı verdiği bir reaksiyondur. Bu alan, mümkün olduğunca hava ile temas edecek şekilde olmalı, sıkı iç çamaşırı ve kıyafetlerden bu dönemde kaçınılmalıdır. Işın tedavisi aldığı süre boyunca bu bölge, suyla temas ettirilmemelidir. Doktora sormadan bu bölge için herhangi bir losyon ya da krem kullanılmamalıdır.

Işın tedavisinin deri üzerindeki etkileri geçicidir. Fakat etkilenmenin derecesi hastadan hastaya değişir. Bazen ışın tedavisi almış alan bölgede cilt rengi normale göre daha koyu renkte kalabilir.

Metastatik hastalıkta özellikle beyin metastazlarında beyin ışınlaması yapılır. Bu işlem 1 hafta veya 10 gün kadar sürer, ışın tedavisine bağlı bulantı ve kusma gibi yan etkiler gelişebilir. Bu durumlar için radyoterapist, tedavi öncesinde ve tedavi devam ederken alınması gereken ilaçları hastaya anlatır.

Kemoterapinin Yan Etkileri

Genel bir kural olarak kemoterapi, hızla çoğalan hücreleri etkiler. Kanama sırasında pıhtılaşmayı sağlayan, hastalıklara karşı savunmamızı yapan ve vücudumuzdaki organlara oksijen taşıyan kan hücreleri, hızlı çoğalan hücrelerdir. Bu kan hücreleri, kemoterapi aldıktan yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra sayıca azalırlar ve bu nedenle çabuk morarma veya diş fırçalama gibi küçük işlemler sonrası kanama olabilir. Normalde vücudumuza girdiklerinde savunma sistemimiz güçlü olduğundan hastalık yaratmayan mikroplar, kemoterapi sonrası savunmamızı sağlayan hücreler azaldığı için kolaylıkla ateşli hastalıklara yakalanmamıza neden olabilir. Bu dönemde, çevredeki insanlardan mikrop kapmamak için kalabalık ortamlarda bulunmaktan kaçınılmalı.

Ayrıca, yıkayarak yediğimiz çiğ sebze ve meyvelerin (örneğin salata gibi), yenmeden önce en az 10 gün kadar bekletilmesi önerilir. Bu yasak, meyve ve sebzelerin hastalığınız üzerine olan herhangi bir etkisinden dolayı değil, ne kadar temiz yıkasanız da yiyeceğiniz sebze veya meyvenin üzerinde kalmış olması muhtemel mikroplardan korunmak içindir.

Eğer 38.50C in üstünde, bir saati geçen süreyle ateşiniz olursa mutlaka doktorunuza başvurmanız tavsiye edilir. Ateşiniz var ve kan sayımında kan hücreleriniz düşük bulunursa antibiyotik tedavisi almanız gereklidir. Kan hücrelerinizin sayısında meydana gelen bu azalma bir hafta ila 10 gün içinde kendiliğinden geçer ve hücreler normal sayılarına ulaşır.

Bir başka hızlı çoğalan hücre grubu sindirim sistemi hücreleri ve kıl kökü hücreleridir. Bu nedenle kemoterapi sonrası genellikle ilk haftadan sonra saçlar dökülür. Hastalarda iştah kesilmesi, bulantı, kusma, ishal ve ağız yaraları gelişebilir, bu yan etkilerin hemen hepsi ilaç tedavisi ile kontrol altına alınabilir. Kemoterapinin bahsedilen bu yan etkilerinin şiddeti hastadan hastaya değişir.

Günümüzde modern kemoterapilerle uzun, kalıcı yan etkilere rastlamak nadirdir. Ancak bazı kemoterapi ilaçları kalp üzerinde olumsuz etkiler yapabilir. Bu tür ilaçları kullananlarda, doktor periyodik olarak kalbinizin etkilenip etkilenmediğini anlamak için tetkikler ister. Bugün kullanılan kemoterapi ilaç dozları ve kemoterapi kür sayıları kalp üzerinde olumsuz etki yapacak boyutta değildir. Bazı kemoterapi ilaçlarını aldıktan yıllar sonra kan kanseri yani lösemi gelişme riski vardır.

Ayrıca bazı kanser ilaçları yumurtalıkları etkileyerek yumurta hücrelerini öldürürler, böylece yumurtalıklar kadınlık hormonu olan estrojeni üretemez ve hastalar menopoza girerler. Adetler seyrekleşir ya da durabilir ve bu durumda kadınlar hamile kalamazlar. Özellikle 35-40 yaşın üzerinde kemoterapi ile meydana gelen kısırlık kalıcıdır. Daha genç hastalarda kemoterapi süresince kesilen adetler bir süre sonra normale dönebilir.

Kemoterapi ilaçları çoğunlukla damardan verilir ve verildikleri damara zaman içinde zarar verip, damarın sertleşmesine ve dışarıdan bakıldığında gözle fark edilebilir hale gelmesine neden olabilir. Kemoterapi alırken veya aldıktan sonraki gün ilacı aldığınız kolda kızarıklık şişme ve yanma olursa hemen doktorunuza haber vermelisiniz. Genellikle memenin alındığı taraftaki kol, damardan ilaç vermek için tercih edilmez. Yine o taraftaki kolunuzdan başka bir nedenle de enjeksiyon yaptırmaktan kaçınmalısınız.

Hormonal Tedavinin Yan Etkileri

Hormon tedavisi olarak verilen ilaca göre yan etkiler farklıdır ancak günümüzde en sık kullanılan ilaç Tamoksifen’dir. Bu ilaç, estrojenin vücutta kullanılmasını önler. Bu nedenle hastalarda, sıcak basması, vajinal kuruluk, düzensiz adetler gibi menopoza ait şikayetler gelişebilir.

Tamoksifen’e bağlı ciddi yan etkiler oldukça seyrektir. Bunlardan bir tanesi kirli kanı taşıyan damarlarımızda yani venlerde, özellikle bacaklardaki venlerde, kan pıhtısı gelişmesidir. Bu da kanı sulandıran ilaçlar verilerek tedavi edilebilir. Yürüyüş yapmak, fazla oturur pozisyonda kalmamak ve gece yatakta ayakların altına bir yastık koyarak yükseltmek pıhtı gelişmesini önlemede faydalı olabilir.

Diğer ciddi yan etki ise Tamoksifen’in rahim kanseri gelişme riskini arttırmasıdır. Yapılan büyük çalışmalar Tamoksifen kullanan her bin kadının 3’ünde rahim kanseri geliştiğini göstermiştir. Bu küçük risk, Tamoksifen’in meme kanserini önlemedeki önemli etkisinin yanında oldukça önemsiz kalabilir ancak, yine de Tamoksifen kullanırken en az yılda bir kez jinekolojik muayene yaptırılmalıdır.

Verilen Tedavi ile İyileşme Şansı Nedir?

Bazen hastalar iyileşme şanslarının rakamlarla ifade edilmesini isterler. Yapılan büyük çalışmalarda hangi evredeki hastanın ortalama ne kadar süre yaşayabileceğine dair rakamsal yüzde değerleri mevcuttur. Ancak unutulmamalıdır ki bu istatistiksel değerler binlerce hastaya ait değerlerin bir ortalamasıdır, yani herhangi bir meme kanseri hastasına ne olacağını önceden kestirmek için kullanılması tam olarak doğru olmaz. Meme kanseri olan iki hastanın, gelecekte ne olacağı birbirinden farklıdır. Tümörün ve hastanın kendisine ait bugün henüz bilemediğimiz pek çok faktör, aynı hastalığa yakalanan iki kişinin farklı seyirler göstermesinde etkili olmaktadır. Bu nedenle kendinizi başka hastalarla kıyaslamaktan kaçınınız.

Erkeklerde Meme Kanseri

Meme kanseri nadir de olsa erkeklerde de ortaya çıkabilmektedir. Her 100 meme kanserli kadına karşın bir erkek meme kanseri tanısı almaktadır. Genellikle 60-65 yaşındaki erkeklerde daha sık görülür. Hastalığın nedenleri tam bilinmese de ailesinde meme kanseri hikayesi olan erkekler risk grubunda yer alır. Ayrıca, östrojen maruziyeti, karaciğer rahatsızlığı, testis iltihabı ya da testislerin çıkarılması gibi durumlar, erkeklerde meme kanseri olma riskini artıran faktörler arasındadır.

Meme dokusunda kitle ya da kalınlaşma, memeyi örten dokuda büzülme ya da çukurluk, meme ucunun içe dönmesi ya da kabarması ve meme ucundan salgı gelmesi gibi şikayeti olan erkeklerin bir uzmana muayene olması tavsiye edilmektedir.

Hastalığın tanı ve tedavisi kadınlarda görülen meme kanseriyle benzerlik gösterir. Teşhis için görüntüleme testlerinden faydalanılabilmektedir. Öte yandan şüpheli dokudan örnek (biyopsi) alınıp, patolojik incelemesi yapıldıktan sonra kesin tanı koyulabilmektedir. Tedavide en çok tercih edilen yöntem ise cerrahidir. Tümör büyüklüğü az olan hastalarda tümör ve onu çevreleyen meme dokusu cerrahi müdahale ile çıkarılır. Bazı durumlarda kemoterapi, radyoterapi ve hormon tedavisi de uygulanabilmektedir.

Meme Kanseri ve Gebelik

Gebelik sırasında da meme kanseri görülebilir. Yaygın inanışın tersine, ne gebeliğin meme kanseri üzerinde ne de meme kanserinin gebelik üzerinde bilinen olumsuz etkisi vardır.

Uygulanacak tedavi gebeliğin dönemine göre belirlenir. Kemoterapi alan hastalarda verilen ilaçların yumurtalık hücreleri üzerine olan etkileri nedeni ile geçici ya da kalıcı kısırlık gelişme riski vardır. Bu risk, meme kanserinin menopoza yakın yaşlarda geliştiği hastalarda daha belirgindir, daha genç yaştaki hastalarda ise kemoterapi tamamlandıktan bir süre sonra gebelik mümkün olabilir. Kemoterapi ilaçlarının yumurtalıklar üzerindeki etkileri nedeni ile gebe kalmak isteyen hastaların tedavi sonrası ilk iki yıl doğum kontrol yöntemlerini kullanmaları ve bu süre içinde gebe kalmamaları tavsiye edilmektedir.

Tedavi Sonrası

Adjuvan tedavisini tamamlamış olan hastalar kendilerini iyi hissettikleri andan itibaren iş yaşamlarına geri dönebilir. Mastektomi sonrası bazı kadınlar protez takmayı, bazıları ise plastik cerrahlar tarafından alınan memenin yerine yenisinin yapılmasını (rekonstrüksiyon) isteyebilirler. Her iki işlemin de kendisine göre avantaj ve dezavantajları vardır. Rekonstrüksiyon, memenin alındığı ameliyat sırasında yapılabileceği gibi tedavi tamamlandıktan sonra da yapılabilir. Bu ameliyatın risklerini ve yararlarını bir plastik cerrahla konuşarak öğrenebilirsiniz.

Meme Kanseri Ameliyatından Sonra Nelere Dikkat Edilmeli? Psikolojik Destek Alın.

Meme kanserinin teşhisinin hemen ardından ve tedavi süresince kişinin psikolojik destek alması hem bu dönemi rahat atlatmasını hem de hastalığıyla savaşta dimdik durmasını sağlar. Meme kanseri tedavisi döneminde en çok görülen psikolojik sorunlar depresyon ve kaygı kaynaklı problemlerdir.

Beslenmenize Çok Dikkat Edin.

Meme ameliyatlarından sonra özellikle yasaklanmış bir gıda yoktur. Ancak, dengeli beslenme, fazla yağlı yiyeceklerden kaçınma, düzenli egzersiz yapmak yani normal şartlar altında her sağlıklı insanın uyması gereken kurallar sizin için de geçerlidir. Yağlı gıdalardan kaçının.

Kilo almamaya özen gösterin. Alkolden uzak durun.

Alkol, kanda folat miktarını azaltacağından meme kanserine yakalanma riskinizi artırabilir. Bu yüzden özellikle de ilaç tedavisi sırasında alkol kullanmayın.

Herhangi bir beklenmeyen durumda hemen doktorunuza başvurun.

Kilo kaybı, iştahsızlık, aşırı yorgunluk, bulantı-kusma, baş dönmesi, karın ağrısı ve dolgunluk, kemik ağrısı ya da ameliyat olan bölgede yeni bir kitle ve yara geliştiğinde, iki haftadan fazla süren öksürük, baş ağrısı olduğunda normal periyodik kontrol zamanınızı beklemeden doktorunuza ulaşmanız gereklidir.

Kol Egzersizlerini İhmal Etmeyin

Sadece meme biyopsisi yaptırdıysanız özellikle dikkat etmeniz gereken bir husus yoktur. Ancak yapılan işlem memenin bir kısmının veya tamamının alındığı ve beraberinde hastalığınızın evresini belirlemek için koltuk altı lenf bezlerinin de çıkarıldığı bir ameliyat ise oradaki lenf dolaşımı bozulacaktır. Bu yüzden ameliyattan sonra erken dönemde egzersizlere başlayın. Doktorunuzun size tarif ettiği kol egzersizlerini düzenli olarak yapın. Bu egzersizler ile cerrahi sonrası esnekliği kaybolmuş zayıf kas gruplarınızı kuvvetlendirerek, dik postürü (duruş) yeniden kazanabilirsiniz. Eğer kol egzersizlerini yapmazsanız hem kolda ödem oluşabilir hem de omuzda meydana gelen kireçlenmeye bağlı olarak “donmuş omuz sendromu” adını verdiğimiz klinik tabloyla karşı karşıya kalınabilir. Ayrıca “lenfödem” denilen kolun şişmesine neden olmamak için gelişebilecek enfeksiyonlardan kesinlikle korunmalısınız.

Ameliyatın yapıldığı taraftaki kolunuzdan enjeksiyon yaptırmayın, kan aldırtmayın, serum taktırmayın. Kolunuzu yaralanmalardan ve yanıktan koruyun. Manikür yaptırmayın, tırnaklarınızı derin kesmeyin. Herhangi bir yaralanma olursa o bölgeye dezenfektan solüsyon sürüp steril bir gazlı bez ile kapatıp hekiminize başvurun. Koltuk altı bölgesi için tüy dökücü kremler veya elektrikli tıraş makineleri kullanın. Mümkün olduğunca günlük, ağır ve tehlikeli işlerde o kolunuzu kullanmayın. Kullanırsanız aralıklı olarak dinlendirin. Sivrisineklerden korunmaya çalışın. Kolunuzu aşırı sıcak ve soğuktan koruyun. Aşırı dar kollu giysiler giymeyin, yaralanmalara sebep olabilecek saat ve takılar takmayın. Omuzdan askılı çanta taşımayın. Kolunuzu aşağıya sabit olarak tutmayın. Fırsat buldukça kolunuzu kalp seviyesinden yukarıda tutun. Bahçe ve mutfak işlerinde eldiven, dikiş dikerken ise yüksük kullanın.

Ameliyatlı Kolunuz Şişerse…

Derhal hekiminize başvurun. Kolunuzu yastık üzerine koyarak yüksekte tutun. Kolunuza elle masaj yapın. Masaj yaparken basıncı omuza doğru uygulayın. Ele doğru uygulanan masaj kolun şişmesini artırır. Basınçlı özel kol çorabı giyin. Böylece lenfatik sıvının toplanmasını önleyebilirsiniz. Meme Kanserinde Doğru Bilinen Yanlışları Yapmayın!

Yanlış: Kitle yoksa kanser yoktur.

Doğru: Kitle hissedilmeden de kanser olabilir. Bu nedenle meme taramaları ve mamografi kanserin erken teşhisinde çok önemli bir role sahip.

Yanlış: Ailede meme kanseri yoksa kanser riski de yoktur.

Doğru: Meme kanseri olan kadınların %80’inin ailesinde meme kanseri yoktur. Bu da kadın olmanın tek başına meme kanseri riski taşımak olduğu anlamına gelir.

Yanlış: Meme kanseri genetik değildir.

Doğru: Meme kanseri oluşumunu tetikleyen genetik faktörlerin yanında çevresel faktörler de vardır. Bu yüzden, meme kanseri için yüzde 100 genetik demek yanlış olacaktır. Saptanan meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 10’u kalıtsaldır. Ancak, ailesinde meme kanseri hikayesi olan kişiler, risk grubunda yer almaktadır.

Yanlış: Meme kanseri genç kadınlarda görülmez.

Doğru: Meme kanseri 50 yaş üstü kadınlarda daha çok görülse de genç yaştaki kadınlarda da görülebilir.

Yanlış: Erkeklerde meme kanseri görülmez.

Doğru: 100 kadın kanserine karşılık 1 erkek kanseri gibi düşük bir oranda da olsa erkeklerde meme kanseri görülür.

Yanlış: Mamografi çok ağrılı bir işlemdir ve memeye zarar verebilir.

Doğru: Mamografi sırasında memeye baskı uygulandığı için rahatsızlık duyabilirsiniz. Ancak bu işlem memeye zarar vermez, genellikle ağrı duyulmaz ve çok kısa sürer. Mamografi zaten memenin daha az hassas olduğu adet dönemi sonrasında çekilir.

Yanlış: Memedeki kitlenin kanser olup olmadığını anlamak için mutlaka genel anestezi altında ameliyat yapılması gerekir.

Doğru: Çoğu meme kanseri cerrahi girişim gerektirmeden lokal anestezi altında iğne biyopsisi ile teşhis edilebilir.

Yanlış: Doğum yapmak ve emzirmek meme kanserinden korur.

Doğru: Doğum yapmak ve emzirmek meme kanserinden korumaz, sadece yakalanma riskini azaltır.

Yanlış: Memedeki her kitle kanserdir.

Doğru: Memedeki her kitle kanser değildir, memenin iyi huylu selim tümörleri de vardır. Ancak memede kitle görüldüğünde hemen hekime başvurulmalıdır.

Yanlış: Meme kanseri tedavisi gören kişiler hamile kalmamalıdır.

Doğru: Meme kanseri tedavisini tamamlamış ve nüks ihtimali görülmeyen kadınlar hamile kalabilir.

Yanlış: Mememi kontrol ediyorum ve elime gelen bir kitle yok. O zaman hekim kontrolüne de gerek yok.

Doğru: Bazı kitleler elle yapılan muayenede hissedilemeyebilir. Bu nedenle yaşınıza uygun olan kontrollerinizi düzenli yaptırmalısınız.

Yanlış: Mememden akıntı oldu, kanser olabilir.

Doğru: Meme başından gelen akıntı kanlı ise şüphelidir ve mutlaka tetkik edilmesi gerekir.

Yanlış: Mamografi kanser yapar.

Doğru: Mamografide alınan ışın çok düşüktür, bu nedenle kanser yapma gibi bir riski yoktur.

Yanlış: Genç yaşta mamografi çektirmek sakıncalıdır.

Doğru: Mamografi çektirmenin herhangi bir sakıncası yoktur. Ancak 35 yaş altındaki kadınlarda meme dokusu daha yoğun olduğu için yeterli görüntü alınamaz.

Yanlış: Biyopsi memedeki kitlenin kanserleşmesine yol açar.

Doğru: Biyopsi işlemi kitlenin kanserli olup olmadığını anlamanın en güvenilir yoludur. Biyopsiyle kitlenin niteliği değişmez.

Yanlış: Meme kanseri ameliyatlarında memenin tamamı alınır.

Doğru: Hastalığın evresine, kanserin türüne ve hastanın özelliklerine göre ameliyat şekli belirlenir. Günümüzde mümkün olduğunca meme koruyucu ameliyatlar tercih edilmektedir.

Yanlış: Meme kanseri ameliyatlarında memenin tamamı alınırsa kanser tekrarlamaz.

Doğru: Meme kanseri erken teşhis edildiğinde tekrarlama oranı çok düşüktür. Kanser hastalığının her zaman tekrarlama veya başka yerde çıkma olasılığı vardır.

Yanlış: Stres kanser yapar.

Doğru: Stres kanserde önemli bir faktördür. Ancak tek başına kanseri başlatmaz.

Yanlış: Kanserin dişi ve erkeği vardır. Dişi kanser daha hızlı yayılır.

Doğru: Kanserin cinsiyeti olmaz. Özellikle Anadolu’da hemen yayılan kanserlerin dişi kanser olduğu konusunda yanlış bir kanı var. Ancak tıpta böyle bir şey yok. Kanser türleri vardır, bazı türleri biraz daha iyi huylu seyredebilir.

"
Celalettin Kocatürk - Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir Ve Tedavisi - Blog

Celalettin Kocatürk - Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir Ve Tedavisi - Blog

Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir Ve Tedavisi

Akciğer kanseri, tüm kanser ölümlerinin erkek ve kadında en sık nedenidir. Her yıl dünyada yaklaşık 1.8 milyon yeni akciğer kanseri tanısı konulmaktadır. Türkiye sıklık bakımından erkeklerde dünyada 5. sıradadır. Her yıl yeni akciğer kanseri gelişen hasta oranı Türkiye’de, 2010 yılı verilerine göre tüm yaş gruplarında yüzbinde 35’tir. 50-80 yaş aralığında ise daha fazladır (yüzbinde 400-500). Ne yazık ki gerçek rakam muhtemelen daha fazladır.

Risk Faktörleri

Sigara (Hastaların %90’ı sigara içicisidir), pasif içicilik, genetik faktörler, radon, arsenik, kadmiyum, asbest, kurşun, civa, petrokimya türevleri, geçirilmiş tüberküloz, pnömoni (zatürre) gibi etmenler risk faktörleri arasındadır. Uzun süre sigara içenlerin yaklaşık 1/7’sinde akciğer kanseri gelişir. Sigara, akciğer kanserlerinin %90’ından sorumludur. Günde içilen sigara miktarı, içilen yıl sayısı, sigaraya başlama yaşı önemlidir. Pasif içiciliğe bağlı olarak, başkalarının içtiği sigara sizde veya sizin içtiğiniz sigara sevdiklerinizde akciğer kanseri yapabilir. Kadın hastaların %65’ i bu sebeple akciğer kanseri olmaktadır. Ailede akciğer kanseri olması akciğer kanserine yakalanma riskini arttırmaktadır.

Akciğer Kanserinin Belirti ve Bulguları

Akciğerler göğüs kafesimizi doldur ve oldukça büyük organlardır. Akciğerde ağrı duyusu da

bulunmamaktadır. Bu nedenle hastalık oldukça ileri aşamalara gelene kadar şikayete yol açmayabilir. Şikayet olmaksızın, tesadüfen ya da tarama amacıyla çekilen grafi veya tomografilerde saptanabilir. İnatçı öksürük, balgam, balgamda kan, nefes darlığı ve göğüs ağrısı gibi şikayetler kanser için şüphe uyandırır. İştahsızlık, halsizlik, kilo kaybı, terleme şikayetleri önemsenmelidir. Bazen de kanserin yayıldığı organla ilgili şikayetler (baş ağrısı, kemiklerde ağrı gibi) olabilir.

Nasıl Teşhis Edilir ?

Ayrıntılı muayene, solunum fonksiyon testi, kardiyak değerlendirme, normal akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi, PET-CT ve kraniyal MR teşhis ve klinik evreleme için kullanılan teknikler arasındadır. Kesin tanı patolojik inceleme ile konulabilir. Bu amaçla, iğne biopsisi, bronkoskopik biopsi, lenf nodu biopsisi işlemlerinden biri veya fazlasını yapmak gerekebilir.

Akciğer kanseri temel olarak 2 tipe ayrılır. 1. Küçük hücreli akciğer kanseri, %10-15 oranında görülür. Hızlı büyür, çabuk yayılır, tanı konulduğunda genellikle metastaz yapmıştır. %95’i kemoterapi/radyoterapi ile, %5’i cerrahi ile tedavi edilir. 2. Küçük hücreli dışı akciğer kanseri, %85-90 oranında görülür. Daha yavaş büyür. Tedavi için “cerrahi/kemoterapi/radyoterapi” seçeneklerinden biri veya kombinasyonu yapılır.

Akciğer Kanseri Evrelemesi Nedir ?

Akciğer kanseri evrelemesi, hastalığın vücuttaki yaygınlığını öğrenmek, tedavi planı yapmak ve sağkalım ile ilgili öngörüde bulunmak için yapılır. 3 temel kriter değerlendirilir. Bunlar “T”, “N”, “M” kriterleridir. “T” durum, tümörün çapının büyüklüğü, yerleşimi ve işgal ettiği dokulara göre yapılır. Buna göre T0, Tx,T1a, T1b, T1c, T2a, T2b, T3, T4 olarak derecelendirilir. “N” durumu, bölgesel (N1), Mediastinal (N2) ve uzak lenf bezlerine yayılım (N3) değerlendirilir. “M” durumu, uzak bölgelere yayılması değerlendirilir. Buna göre M0, M1a, M1b, M1c olarak tanımlanır. Bu temel kriterler ile kanser evrelemesi yapılır. Ülkemizde görülen vakaların %18’i lokal %30’u bölgesel %52’si ise metastatik hastalıktır.

Nasıl Tedavi Edilir ?

Hastanın genel durumu, muayenesi, tetkikleri incelendikten ve evresi belirlendikten sonra tedavi yapılır. Her hasta için ayrı bir plan hazırlanır.

Evre 1 ve Evre 2’de, kalp ve akciğer rezervleri iyi olan ve operasyonu kaldırabileceği düşünülen hastalarda ilk seçenek cerrahi tedavidir. Cerrahi tedavi komplet olmalıdır (ameliyat sonrası hiç tümör kalmayacak şekilde yapılan ameliyat). Evre 2 ve üzerindeki hastalarda ameliyat sonrasında kemoterapi eklenir. Evre 3 ve Evre 4’de ile kemoterapi ve/veya radyoterapi tercih edilir. Bu evrelerde bulunan seçilmiş hastalarda Kemoterapi/Radyoterapi uygulamasını takiben cerrahi tedavi yapılabilir. Akciğer kanseri ne kadar erken dönemde tespit edilebilirse, kanserden kurtulma şansı da o kadar yüksek olmaktadır.

"
Akciğer Kanseri Belirtileri, Evreleri, Tani Ve Tedavisi | Güven Hastanesi

Akciğer Kanseri Belirtileri, Evreleri, Tani Ve Tedavisi | Güven Hastanesi

Akciğer Kanseri Belirtileri, Evreleri, Tani Ve Tedavisi

Akciğer sağlığınız için sigarasız bir yaşam seçin. 2018 yılında dünyada 9.6 milyon kişinin hayatını kaybetme sebebinin kanser olacağı tahmin ediliyor. Bu hayat kayıplarının yüzde 22’si sigara kullanımından kaynaklanıyor. Sigara tüketiminin tetiklediği kanser türlerinin başında akciğer kanseri geliyor. Yapılan araştırmalar, akciğer kanseri olanların yüzde 85’inin sigara tükettiğini ortaya koyuyor. Bununla birlikte hiç sigara içmese bile pasif içiciliğe maruz kalarak akciğer kanserine yakalanan kişilerin sayısı her geçen gün artıyor. Yapılacak küçük fakat etkili yaşam tarzı değişikleri, akciğer kanserinin görülme sıklığını azaltmada oldukça faydalı sonuçlar veriyor. Güven Sağlık Grubu Göğüs Hastalıkları Bölümü uzmanları 1-30 Kasım Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında akciğer kanseri tanı, tedavi ve korunma yöntemleri hakkında bilgi verdi.

İçindekiler Akciğer Kanseri Nedenleri Nelerdir? Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir? Akciğer Kanserinden Nasıl Korunuruz? Akciğer Kanseri Nedenleri Nelerdir?

En önemli tetikleyicisi sigara ve tütün kullanımı

Küresel çapta her altı ölümden biri kanserden kaynaklanmaktadır. Kanserden ölümlerin %70’i düşük ve orta gelirli ülkelerde görülmektedir. Erkeklerde akciğer kanseri görülme ve bu nedenle hayatını kaybetme sıklığı kadınlara oranla daha fazladır. Akciğer kanseri genellikle 55 yaş üzerinde görülmekle birlikte son yıllarda 30’lu yaşlarındaki kişilerde de görülmeye başlamıştır. Akciğer kanserinin en önemli tetikleyicisi sigara ve tütün kullanımıdır. Yapılan araştırmalar, sigara tüketimi dışında bazı faktörlerin de akciğer kanseri gelişiminde etkisi olduğunu göstermektedir. Bunlar arasında, hava kirliliği, sulardaki arsenik, çeşitli iş dallarında kullanılan asbest maruziyeti olarak sıralanabilir. Son yıllarda taş ve toprakta bulunan uranyumun parçalanması sonucunda açığa çıkan radon gazının da akciğer kanserinde etken olabileceği ortaya konmuştur. Ev dışında önemi olmayan bu durum, ev içi radon miktarının artmasının kanıtlanmasıyla risk faktörü haline gelmiştir. Akciğer kanserinin ortaya çıkmasında çevresel faktörlerin yanı sıra genetik faktörler de etkili olmaktadır. Yakın akrabalarında akciğer kanseri hikayesi olanlarda akciğer kanseri gelişme riski daha fazladır. Genetik yatkınlığı olan kişiler sigara da tüketiyorsa bu risk daha da artmaktadır. Bu yıl yapılan yeni bir araştırma ise yakın akrabalarından birden fazla kişide kanser öyküsü olan kişilerin kansere yakalanma riskinin daha da yüksek olduğunu göstermektedir.

Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Öksürük şekliniz değiştiyse dikkat!

Genellikle belirti vermeden sinsi ilerleyen bir hastalık olan akciğer kanserini erken dönemde tespit etmek zor olabilmektedir. Akciğer kanserinin en sık görülen belirtileri, yeni ortaya çıkan öksürük veya öksürük şiddetindeki değişiklik, kanlı balgam, derin nefes alırken, gülerken, öksürürken ortaya çıkan göğüste ağrı, kilo kaybı, iştahsızlık, ses kısıklığı, halsizlik, yorgunluk olarak sıralanabilir. Bunlar haricinde düzelmeyen zatürre, bronşit gibi enfeksiyonlar, hırıltılı solunum sesi, kemik ağrıları, baş boyun bölgesinde şişlik, baş ağrısı, vücudun çeşitli bölgelerinde bezeye benzer şişliklerin oluşması da akciğer kanserine işaret ediyor olabilir. Bu şikayetlerden bir veya birkaçının var olması durumunda vakit kaybetmeden göğüs hastalıkları uzmanına başvurmak, hastalığın erken dönemde teşhis edilebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Akciğer kanserinde erken teşhis, yaşam süresi ve tedavi şansını artırıyor

Akciğer kanserinin tanısında ilk ve en önemli aşama bu hastalığı değerlendirmede tecrübeli bir hekimin hasta öyküsünü dinlemesi ve fiziki muayene yapmasıdır. Sonraki aşamada akciğer röntgen filmleri, kan tahlilleri, bilgisayarlı toraks tomografisi, PET, Magnetik Rezonans görüntüleme yöntemlerine başvurulmaktadır. Ancak kesin tanı için mutlaka biyopsi yapmak yani tümörden örnek almak gerekmektedir. Tümör dokusu görünürde ve kolay ulaşılabilen bir yerdeyse oradan iğnelerle biyopsi alınmaktadır. Ancak akciğer kanseri tümörleri genellikle kolay ulaşılabilen yerlerde olmadıkları için Fiberoptik Bronkoskopi denilen bronş ve akciğer sistemini ışıklı bir cihazla inceleme yöntemine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yolla uzak yerlerdeki tümörlere ulaşılarak biyopsi alınabilmektedir. Bazı vakalarda tümörün neden olduğu lenf bezlerinden biyopsi alınarak, hem tanı hem de hastalığın tedavisine yönelik, kısaca EBUS denilen Endobronşiyal Ultrasonografik iğne biyopsilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bunların yanı sıra, bronşlarda ulaşılamayan ve “daha periferde” denilen tümörlerde Bilgisayarlı Tomografi eşliğinde biyopsi veya Bronşiyal yoldan bronkoskopla ulaşıp biyopsi alma yöntemleri de bulunmaktadır. Akciğer kanserinin erken teşhis edilebilmesi için özellikle ailesinde kanser hikayesi olan, sigara içen ve 50 yaş üzerindeki kişiler akciğer kanseri taramalarını ihmal etmemelidir. Akciğer kanseri açısından riskli grupta bulunan bireyler doktorlarının değerlendirmelerine göre çeşitli incelemeler yapılarak takipte tutulmalıdır. Oldukça sessiz ilerleyen akciğer kanserinin erken teşhisi ancak bu şartlar altında mümkündür.

Akciğer kanserinde güncel tedavilerden başarılı sonuçlar elde ediliyor

Son yıllarda akciğer kanserinin görülme sıklığının artmasına ve teknolojideki gelişmelere paralel olarak, tedavi yöntemleri de gelişmiştir. Özellikle cerrahi yöntemlerdeki gelişmeler, hastalığın daha erken dönemde ortadan kaldırılmasına fayda sağlamaktadır. Hastalığın tedavisinde kullanılan cerrahi yöntemlerden çok başarılı sonuçlar elde edilse de her hasta ameliyat için uygun değildir. Örneğin, ileri yaştaki ve kalp ya da solunum yetmezliği gibi başka hastalıkları olan bireyler için ameliyat uygun bir tedavi seçeneği olmayabilir. Böyle hastalarda ilaç tedavisi ve radyoterapi yani ışın tedavisi uygulanması daha doğru bir seçenek olabilmektedir. Günümüzde hem ilaç hem de ışın tedavilerinde çok önemli gelişmeler meydana gelmiştir ve son teknoloji cihazlar kullanılmaktadır. Akciğer kanserinin tedavisinde ayrıca tümörün biyolojisinin daha iyi anlaşılmasıyla hedefe yönelik tedavi denilen ve direkt tümörü hedefleyen ilaç tedavileri de oldukça başarılı sonuçlar sağlamaktadır. Bunun yanı sıra cerrahi yapılamayan bazı vakalara uygulanan sterotaktik radyoterapi de erken dönemdeki akciğer kanseri tedavisinde başarılı sonuçlar vermektedir. Bahsedilen bu tedavilerin ayrı ya da bir arada uygulanmasına hastayı takip eden hekim karar vermektedir.

Akciğer Kanserinden Nasıl Korunuruz?

Akciğer kanserinden korunmak isteyenlerin dikkat etmesi gerekenler şu şekilde sıralanabilir:

Akciğer kanserinin en önemli olan sigaradan uzak durulmalı, sigara içilen ortamlarda bulunulmamalıdır. İdeal kiloyu korumak amacıyla sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıkları edinilmelidir. Hareketsiz yaşam tarzından kaçınılmalı, düzenli egzersiz yapılmalıdır. Özellikle ailesinde akciğer kanseri hikayesi olanlar, yıllık akciğer kanseri taramalarını ihmal etmemelidir.

Ülkemizde çok iyi hazırlanmış, tütün mamullerinin zararlarının önlenmesine ve kontrolüne dair bir kanun vardır. Bu kanunun uygulanması toplumsal farkındalık ve bilgilendirme ile mümkündür. Başta gençler olmak üzere tüm toplum bu konuda bilgilendirilmelidir. Akciğer kanserinin yapılacak yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde önlenebilen bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.

"
Akciğer Kanseri Belirtileri ve Tedavisi

Akciğer Kanseri Belirtileri ve Tedavisi

Akciğer Kanseri Belirtileri ve Tedavisi

Eskiden “Erkek hastalığı” olarak bilinen akciğer kanserinin kadınlarda görülme sıklığının arttığına değinen Seha Akduman, “Hatta hastalık bazı bölgelerde erkeklerde görülme sıklığını geçmektedir’’ tespitini yaptı ve bunun nedenlerine dikkat çekti…
DNA'da gelişen hasarlara bağlı olarak akciğer dokusundaki hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıyla oluşan akciğer kanseri, dünya genelinde en sık görülen kanser türlerinden biri. ‘'Ancak hastalık sıklığı coğrafi bölgelere, yaşa, cinsiyete ve risk faktörlerine bağlı olarak değişebilir'' diyen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Seha Akduman, bu sinsi hastalıkla ilgili hayati bilgiler verdi.

Akciğer Kanserinde En Önemli Risk Faktörü: Sigara

Akciğer kanseri öncelikle belirli risk faktörleriyle ilişkilidir ve en önemli risk faktörlerinden biri tütün ve tütün ürünleri kullanımıdır. En önemli risk faktörü sigara (Hastaların yüzde 90'ı sigara içicisidir), pasif içiciliktir. Genetik faktörler, radon, arsenik, kadmiyum, asbest, civa, petrokimya türevleri, geçirilmiş verem de bilinen risk faktörleri arasındadır.

Erken Dönemde Belirti Vermiyor

Akciğer kanseri erken evrelerinde asemptomatik (belirti göstermeyen) olabilir, bu da erken ve daha tedavi edilebilir bir aşamada teşhis edilmesini zorlaştırır. Ancak kanser ilerledikçe çeşitli semptomlar gelişebilir. Spesifik semptomlar akciğer kanserinin türüne, tümörün konumuna ve yayılma derecesine bağlı olarak değişebilmektedir. İnatçı öksürük, sık tekrarlayan pnömoni (zatürre) kanlı balgam, nefes darlığı, göğüs ağrısı, kilo kaybı, tırnaklarda şekil değişikliği (çomak parmak) ve uzamış ses kısıklığı akciğer kanserinin en önemli belirtilerindendir.

Akciğer Kanserinden Nasıl Korunabiliriz?

Akciğer kanseri için değiştirilebilir risk faktörleri, bireylerin yaşam tarzı değişiklikleri ve davranışsal seçimler yoluyla aktif olarak değiştirebilecekleri veya kontrol edebilecekleri faktörlerdir. Akciğer kanseri için en önemli ve önlenebilir risk faktörünün tütün kullanımı olduğunu vurgulamak önemlidir. Sigarayı bırakmak, riskinizi azaltmak için yapabileceğiniz en etkili eylemdir. Halihazırda sigara içiyorsanız, bırakmak için destek ve kaynak aramanız şiddetle tavsiye edilir. Ayrıca, diğer değiştirilebilir risk faktörlerine maruz kalmayı en aza indirmek ve sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, Akdeniz tipi beslenmek egzersiz yapmam ve rutin kontrolleri ihmal etmemek genel akciğer kanseri riskinizi azaltmaya ve genel sağlığınızı iyileştirmeye katkıda bulunabilir.

Pasif İçiciler de Akciğer Kanserinde Risk Altında

Tüm dünyada ve her iki cinsiyette ölüme en sık sebep olan kanser türü akciğer kanseridir. Her yıl dünyada yaklaşık 1.8 milyon yeni akciğer kanseri tanısı konulmaktadır. Kanser kaynaklı ölümlerin yüzde 30'undan da akciğer kanseri sorumludur. En az 20 yıl boyunca, günde bir paket sigara içen 7 kişiden birinde akciğer kanseri tanısı konulmaktadır. 10 hastanın 9'unda en önemli risk faktörü sigaradır. Sigara süresi ve miktarı kadar, başlama yaşı, mesleği, genetik risk faktörleri önemlidir. En sık görüldüğü yaşlar 50-70 yaş aralığıdır. Günlük içilen sigara miktarı, içilen yıl sayısı kadar sigaraya başlama yaşı önemlidir. Ailede akciğer kanseri olması akciğer kanserine yakalanma riskini yaklaşık olarak 3 kat artırır. Ancak sigara içilmesi bu riski 30 kat artırır. Sigara dumanına maruz kalan ve pasif içici olarak tanımlanan gruplar da ciddi bir risk altındadır. Bu sonuçlardan da anlaşıldığı üzere sigaranın akciğer kanseri üzerine olan etkisi genetik risk faktörlerinden çok daha fazladır.

Akciğer Kanseri Risk Faktörleri

Bununla birlikte akciğer kanseri için diğer risk faktörleri, evlere ve binalara topraktan girebilen, doğal olarak oluşan radyoaktif bir gaz olan radon gazı, asbest, arsenik, krom ve bazı endüstriyel kimyasallar gibi kanserojenlere maruziyeti artıran meslekler, hava kirliliği ya da odun sobalarından kaynaklanan dumana uzun sure maruz kalma da riski artırabilir. Daha önce akciğer kanseri geçirmiş olan kişilerde ikinci bir akciğer kanseri geçirme riski daha yüksektir. Bununla birlikte aile öyküsünde kanser olanlarda risk daha fazladır. Kronik Obstrüktif (tıkayıcı) Akciğer Hastalığı (KOAH) ve pulmoner fibrozis gibi bazı akciğer hastalıkları akciğer kanseri riskini artırabilir.

Akciğer Kanseri Kadınlarda Ne den Yaygın?

Akciğer kanseri eskiden erkeklerde kadınlardan daha sık görülürken, son birkaç on yıldır kadınlarda akciğer kanseri görülme sıklığı artmakta ve bazı bölgelerde erkeklerde görülme sıklığını geçmektedir. Bu değişime çeşitli faktörler katkıda bulunmaktadır. Kadınlarda akciğer kanseri insidansındaki artış, değişen sigara içme alışkanlıklarıyla yakından bağlantılıdır. 20. Yüzyıl'ın ortalarında kadınlar arasında sigara içme oranları önemli ölçüde artmış ve akciğer kanserinin kadınlar için önemli bir sağlık sorunu olarak ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur. Ayrıca akciğer kanserli kadınların yüzde 60‘ndan pasif maruziyet sorumludur. Kadınlar sigarayı bıraktıkça veya hiç başlamadıkça, bu gruptaki akciğer kanseri oranları son yıllarda stabilize olmuş veya azalmış olabilir.

Basın Yansımaları: sozcu

"
Rektum Kanseri Teşhis ve Tedavisi / İzmir Ekol Hastanesi

Rektum Kanseri Teşhis ve Tedavisi / İzmir Ekol Hastanesi

Rektum Kanseri Teşhis ve Tedavisi

Rektum, vücudun sindirim sisteminin son bölümüdür ve atık maddelerin vücuttan atılmasında önemli bir rol oynar. Rektum kanseri, erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilir. Ancak, belirtiler genellikle hafif veya hiç belirti göstermeyebilir ve hastalık ilerledikçe daha şiddetli hale gelebilir. Yaş, aile öyküsü, genetik faktörler ve diğer risk faktörleri, rektum kanseri geliştirme riskini artırabilir. Düzenli tarama testleri yaptırmak, sağlıklı bir diyet ve yaşam tarzı benimsemek, hastalığın önlenmesi ve erken teşhis edilmesinde önemli bir rol oynar.

Rektum Kanseri Nedir?

Rektum kanseri, kalın bağırsağın son kısmında ortaya çıkan kanser türüdür. Rektum, kolonun son bölümüdür ve anüsün hemen üzerinde yer alır. Rektum kanseri, rektal hücrelerin anormal büyümesi ve çoğalması sonucu oluşur. Kanser hücreleri, sağlıklı dokulara yayılarak tümörlere neden olabilir.

Rektum Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Rektum kanserinin erken evrelerinde belirtileri olmayabilir. Ancak, ilerleyen evrelerde aşağıdaki belirtiler ortaya çıkabilir:

Bağırsak alışkanlıklarında değişiklik (örneğin kabızlık veya ishal) Dışkıda kan görülmesi Karın ağrısı İştah kaybı Kilo kaybı Yorgunluk Anemi (kansızlık) Rektum Kanseri Tanısı Nasıl Konur?

Rektum kanserinin tanısı, çeşitli testler ve görüntüleme yöntemleri kullanılarak konur. Tanı koymak için aşağıdaki yöntemler kullanılabilir:

Rektal muayene: Doktor, eldivenli parmağı ile rektumu muayene eder ve tümörlere veya kitlelere bakar. Kan testleri: Kan testleri, kanserin varlığını veya kan kanseri olup olmadığını belirlemek için kullanılabilir. Sigmoidoskopi: Bu test, sigmoid kolonunun son 60 cm'sini incelemek için kullanılır. Esnek bir tüp içindeki bir kamera ile yapılır. Kolonoskopi: Bu test, kolonun tümünü incelemek için kullanılır. Esnek bir tüp içindeki bir kamera ile yapılır. Manyetik rezonans görüntüleme (MRI): MRI, kanserin boyutu ve yayılımını belirlemek için kullanılabilir. Bilgisayarlı tomografi (BT): BT, kanserin boyutu ve yayılımını belirlemek için kullanılabilir. Biyopsi: Doktor, kanser hücrelerinin varlığını doğrulamak için bir doku örneği alabilir. Rektum Kanseri Tedavisi Nasıl Yapılır?

Rektum kanserinin tedavisi, kanserin evresine, büyüklüğüne ve yayılımına bağlı olarak değişebilir. Tedavi seçenekleri aşağıdakileri içerebilir:

Ameliyat: Kanserli dokunun çıkarılması için cerrahi müdahale yapılabilir. Bu, kanserin evresine ve yayılımına bağlı olarak rektumun tamamının veya bir kısmının çıkarılmasını içerebilir. Bazı durumlarda, lenf düğümleri de çıkarılabilir. Radyoterapi: Radyasyon tedavisi, kanser hücrelerinin öldürülmesine yardımcı olmak için kullanılabilir. Rektum kanseri tedavisinde genellikle ameliyat öncesinde veya sonrasında radyoterapi uygulanabilir. Kemoterapi: Kemoterapi, kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatmak veya durdurmak için kullanılan ilaç tedavisidir. Rektum kanseri tedavisinde kemoterapi genellikle radyoterapi ile birlikte kullanılır. Hedefli tedavi: Hedefli tedavi, kanser hücrelerine doğrudan saldıran ilaçları içerir. Bu tedavi, diğer tedavilerle birlikte veya tek başına kullanılabilir. Rektum Kanseri Ameliyatı Nasıl Yapılır?

Rektum kanseri için yapılan ameliyatın türü, kanserin evresine, büyüklüğüne ve yerine bağlı olarak değişebilir. Ameliyatlar aşağıdaki şekillerde yapılabilir:

Tam Rektumektomi: Bu ameliyat, rektumun tamamının çıkarılmasını içerir. Anüs kapatılır ve kalın bağırsağın diğer bölümleri anüse bağlanır. Bu ameliyat, kanser rektumunun alt bölümünde bulunuyorsa yapılır. Orta Rektumektomi: Bu ameliyat, rektumun orta kısmının çıkarılmasını içerir. Anüs ve kalın bağırsağın üst bölümü birleştirilir. Bu ameliyat, kanser rektumunun orta bölümünde bulunuyorsa yapılır. Alt Rektumektomi: Bu ameliyat, rektumun alt kısmının çıkarılmasını içerir. Anüs ve kalın bağırsağın orta bölümü birleştirilir. Bu ameliyat, kanser rektumunun üst bölümünde bulunuyorsa yapılır. Rektum Kanseri Risk Faktörleri Nelerdir?

Rektum kanseri için risk faktörleri şunları içerebilir:

Yaş: Rektum kanseri genellikle 50 yaşından sonra ortaya çıkar. Aile öyküsü: Ailede rektum kanseri olan kişiler, diğerlerine göre daha yüksek risk altındadır. Polipler: Kolon polipleri, kanser gelişme riskini artırabilir. İnflamatuar bağırsak hastalığı: Kronik inflamatuar bağırsak hastalığı olan kişilerde rektum kanseri riski daha yüksektir. Sigara içmek: Sigara içmek, rektum kanseri riskini artırabilir. Alkol tüketimi: Aşırı alkol tüketimi, rektum kanseri riskini artırabilir. Rektum Kanserini Önlemek için Neler Yapılmalı?

Rektum kanserini önlemek için aşağıdaki adımları takip etmek faydalı olabilir:

Sağlıklı bir diyet: Yüksek lifli gıdalar tüketmek, sebzeler ve meyveler dahil olmak üzere sağlıklı gıdalar tüketmek, rektum kanseri riskini azaltabilir. Aynı zamanda, işlenmiş gıdalardan kaçınmak da faydalı olabilir. Fiziksel aktivite: Düzenli egzersiz yapmak, rektum kanseri riskini azaltabilir. Düzenli tarama testleri: Kolonoskopi gibi tarama testleri, rektum kanserinin erken teşhis edilmesine yardımcı olabilir. Tarama testleri, özellikle risk faktörleri varsa, düzenli olarak yapılmalıdır. Sigara içmemek: Sigara içmek, rektum kanseri riskini artırır, bu nedenle sigarayı bırakmak veya hiç başlamamak önemlidir. Alkol tüketimini sınırlamak: Aşırı alkol tüketimi, rektum kanseri riskini artırabilir, bu nedenle alkol tüketimini sınırlamak faydalı olabilir. İdeal vücut ağırlığına sahip olmak: Obezite, rektum kanseri riskini artırabilir, bu nedenle ideal vücut ağırlığına sahip olmak faydalıdır. Sonuç olarak, rektum kanseri, erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilir bir kanser türüdür. Risk faktörlerini azaltmak ve düzenli tarama testleri yaptırmak, rektum kanseri önlemede önemli adımlardır. Ayrıca, rektum kanseri tedavisinde cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ve hedefli tedavi gibi bir dizi tedavi yöntemi mevcuttur. "
Kanser Belirtileri – Dr. Suat GÜNSEL Girne Üniversitesi Hastanesi

Kanser Belirtileri – Dr. Suat GÜNSEL Girne Üniversitesi Hastanesi

Kanser: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Kanser belirtilerinin iyi bilinmesi erken teşhis ve başarılı bir tedavi için çok önemlidir. Ancak bu belirtilerin birine veya daha fazlasına sahip olmak kişinin kanser olduğu anlamına da gelmez.

Erken tanı ile doku ve organ kaybı önlenirken hayatta kalma oranı ciddi şekilde artar. Birçok doku ve organda ortaya çıkabilen kanser, birbirinden farklı birçok belirti ile kendini gösterebilir bu nedenle başka hastalıklar ile karıştırılabilir.

Genel olarak kanserin en önemli 10 belirtisi şunlardır:

Açıklanamayan kilo kaybı: Birçok kanserin, özellikle mide, pankreas, yemek borusu (ösefagus) kanseri ve akciğer kanseri gibi, ilk belirtisi açıklanamayan kilo kaybıdır. Ateş:Kanserde sıklıkla görülür fakat genelde ileri evre kanserler ile birliktedir. Kan kanseri ve lenf bezi tümörlerinde ise başlangıç belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Halsizlik:Kan kanseri veya kansızlığa neden olabilen mide veya kalın bağırsak kanseri gibi kanserlerde erken ortaya çıkabilir. Halsizlik kanserin seyrini tahmin etme konusunda önemli bir bulgudur. Ağrı:Kemik veya testis tümörlerinde ilk belirti olabilir ama genelde ileri evre kanserlerin bir belirtisidir. Memede veya vücutta hissedilen kitleler: Özellikle meme, testis, lenf bezi veya yumuşak doku tümörleri cilt altında bir yumru veya şişlik ile hissedilebilir. Cilt değişiklikleri:Cilt tümörleri haricinde iç organ tümörlerinde de görülebilir. Bazı kanserlerde sarılık, ciltte koyulaşma veya ciltte kızarıklık görülebilir. Kanama:Olağan dışı kanama birçok kanserde erken veya geç dönemde ortaya çıkabilir. Balgamda kan görülmesi akciğer, dışkıda kan görülmesi kalın bağırsak, idrarda kan görülmesi idrar torbası (mesane), zamansız vajinal kanama ise rahim veya rahim ağzı (serviks) kanserinin belirtisi olabilir. Dışkılama veya idrar yapma alışkanlığında değişiklik:Uzun süreli kabızlık, ishal veya dışkı boyutunda değişiklik kalın bağırsak kanserinin ilk belirtisi olabilir. İdrar yaparken sancı, idrarda kan görülmesi veya idrar yapma sıklığının değişmesi prostat veya idrar torbası (mesane) kanserinin ilk belirtileri olabilir. Öksürük ve horlama:İnatçı ve geçmeyen öksürük akciğer kanserinin horlama ise gırtlak (larinks) kanserinin ilk belirtileri olabilir. Ben ve siğillerdeki değişiklikler: Vücudumuzda yıllardır mevcut olan bir ben veya siğilde şekil, boyut veya renkte yeni ortaya çıkan bir değişiklik durumunda hemen bir doktora müracaat edilmelidir. Zira melanom denilen cilt tümörlerinde erken teşhis ile tedavi şansı artmaktadır.

Farklı türde kanser vakalarında bu belirtilere ek başka belirtilerin de gözlenebileceğini unutmamak gerekir.

Bölgesel hastalık belirtileri:

Hastalanan organlardaki kanser hücreleri tekrar tekrar bölünür ve çoğalırlar: Bundan dolayı bulundukları yerde daha fazla yer kapladıklarından, o bölgede bir daralmaya neden olurlar. Bu daralmadan dolayı semptomlar ortaya çıkar. Solid‎ tümörler ilgili organın sağlıklı dokusunun içine doğru büyüyebilirler. Tümör bu durumda sağlıklı dokuyu sıkıştırıp itekler ve bulunduğu organın normal işlev görmesini etkiler veya işlevini tamamen önler.

Lokal semptomlar örneğin şunlardır:
Hipofiz kanseri için, yüz kızarması, kaslarda ve kemiklerde zayıflama, yüksek kan basıncı, düzensiz kalp atımı, baş ağrısı ve görme kaybı, el ve ayakların aşırı büyümesi (akromegali)

Akciğer kanseri için, balgamında kan görülmesi, nefes darlığının giderek artması, sırtta kürek kemiklerinin arasına, omuzlara yayılan batıcı nitelikte göğüs ağrısı oluşması akciğer kanserini düşündürür. Kişide iştahsızlık, halsizlik, kilo kaybı, gece terlemesi

Rahim ağzı kanseri için, cinsel ilişki sonrası kanama görülmesi karakteristik özellik taşır.

Yutak kanserleri için, boğaz ağrısı, boğazda yabancı cisim hissi, yutma zorluğu ve yutkunma sırasında ağrı, boğazda şişlik, kilo kaybı, öksürük, kulak ağrısı, ses değişikliği, boyunda şişlik, koku alma ve işitme kaybı, çift görme ya da şaşılık, içilen sıvıların burundan gelmesi, boyunda kitle, yüzde uyuşukluk

Beyin tümörleri için, kafa içi basınç artışı, nörolojik bulgular, epileptik nöbetler

Kan kanseri için, anemi, enfeksiyon riskinde artış, trombosit sayısının düşük olmasına bağlı olarak, küçük bir yaralanmadan sonrasında ciltte morarmalar

Mesane kanseri için, idrarda ağrısız ve aralıklı kanama

Böbrek kanserleri için, hipertansiyon, baş ağrısı, potasyum düşüklüğüne bağlı halsizlik, kas güçsüzlüğü ve kramplar, çok su içme ve idrara çıkma

Mide kanseri için, kilo kaybı, karın ağrısı, iştahsızlık, halsizlik, bulantı, kusma, midede şişkinlik hissi

Testis kanseri için, testiste ele gelen ağrısız kitle ve şişlik

"
Ocuklarda Kanser, Belirtileri, Tedavisi Ankara - Prof. Dr. Suna Emir

Ocuklarda Kanser, Belirtileri, Tedavisi Ankara - Prof. Dr. Suna Emir

Çocuklarda Kanser Belirtileri, Tedavisi

Çocuklarda kanser, vücuttaki bazı hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyüdüğü ve vücudun diğer bölgelerine yayıldığı bir hastalıktır. Kanser, trilyonlarca hücreden oluşan insan vücudunda hemen hemen her yerde başlayabilir. Normalde insan hücreleri, vücudun ihtiyaç duyduğu yeni hücreler oluşturmak için büyür ve çoğalır. Hücreler yaşlandıklarında veya hasar gördüklerinde ölürler ve yerlerini yeni hücreler alır. Bazen bu düzenli süreç bozulur ve anormal veya hasarlı hücreler büyümemeleri gerekirken çoğalır. Bu hücreler, tümörleri oluşturabilir. Tümörler kanserli olabilir veya kanserli olmayabilir (iyi huylu).

Kanserli tümörler yakındaki dokulara yayılır veya onları istila eder ve vücutta uzak yerlere seyahat ederek yeni tümörler (metastaz adı verilen bir süreç) oluşturur. Kanserli tümörler malign tümörler olarak da adlandırılabilir.

Çocuklarda kanser görülür mü?

Erişkinlerdeki gibi çocuklarda da kanser meydana gelebilir. Fakat, çocuklarda kanser nadirdir. Çoğu kanser yetişkinlerde gelişir. Tüm kanserlerin ancak %1-2’si çocuklarda görülür. Çocuklarda her yıl yeni kanser görülme sıklığı milyonda 120-130 olarak bildirilmektedir.

Diğer bir deyişle, “Her 3 yetişkinden 1'i yaşamları boyunca kansere yakalanırken, 285 çocuktan 1'inin 20 yaşından önce kansere yakalanacağı tahmin edilmektedir”.

Çocuklarda kanser neden olur?

Çocuklarda kanser neden olur, sorusu oldukça merak edilir. Çocukluk çağı kanserlerin bilinen bir nedeni yoktur.

Küçük bir kanser yüzdesi, down sendromu, diğer kalıtsal genetik anormallikler veya önceden radyasyona maruz kalma gibi genetik bir bozuklukla bağlantılı olabilir. Erişkin kanserlerinde olduğu gibi çocukluk kanserlerinde de yapısal ve çevresel nedenlerin rol oynadığı bilinmektedir. Ailevi yatkınlık, doğumsal hastalıklar, doğumsal anomaliler, gen bozuklukları, bağışıklık sistemi bozuklukları başlıca yapısal nedenlerdir. Çevresel nedenler arasında ise, fizik (radyasyon),kimya (ilaç, endüstri tarım ürünleri),virüsler ve beslenme gibi faktörler yer almaktadır.

Çocuklarda kanser çeşitleri, türleri nelerdir?

Çocuklarda kanser, kan ve lenf düğümü sistemleri, beyin ve omurilik (merkezi sinir sistemi ),böbrekler, diğer organlar ve dokular dahil olmak üzere vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilir. Pediatrik kanser olarak da adlandırılan "çocukluk kanseri", çocuklarda bulunan çeşitli kanser türlerini tanımlamak için kullanılan genel bir terimdir.

15 yaşın altındaki çocuklarda teşhis edilen en yaygın kanser türleri aşağıdadır:

Lösemi (çocukluk çağı kanser vakalarının yaklaşık %29'unu oluşturur.) Akut lenfoblastik lösemi (ALL) ve Akut miyeloid lösemi (AML) olarak iki tiptir. Merkezi sinir sistemi tümörleri olarak da adlandırılan beyin ve omurilik tümörleri (%26). Hodgkin dışı lenfoma ve Hodgkin lenfoma lenf sisteminde başlayan kanserlerdir. Nöroblastom (%6),olgunlaşmamış sinir hücrelerinin tümörü. Tümör genellikle böbreklerin üzerinde bulunan ve vücudun endokrin (hormonal) sisteminin bir parçası olan adrenal bezlerde başlar. Wilms tümörü (%5),bir tür böbrek tümörüdür. Rabdomyosarkom (%3),en sık olarak çizgili iskelet kaslarında başlayan bir tümör türüdür. Rabdomyosarkom dışı yumuşak doku sarkomları vücudun diğer bölgelerinde de ortaya çıkabilir. Retinoblastom (%2),bir göz tümörü. Osteosarkom (%2) ve Ewing sarkomu (%1),genellikle kemiğin içinde veya yakınında başlayan tümörler. Germ hücreli tümörler, erkek çocukların testislerinde veya kızların yumurtalıklarında başlayan nadir tümörlerdir. Nadiren, bu tümörler beyin dahil vücudun başka yerlerinde başlayabilir. Hepatoblastoma ve hepatosellüler karsinom, karaciğer tümörlerinin türleri. Çocuklarda en sık görülen kanserler nelerdir?

Çocukluk çağında görülen kanserlerin yaklaşık %30’unu lösemi oluşturur. Geri kalan % 70 içinde, ülkemizde ikinci sırada lenf bezi kanserleri (Hodgkin ve Hodgkin-dışı lenfoma) yer almaktadır. Bunları sırasıyla sinir sistemi tümörleri, nöroblastoma, Wilms tümörü ve yumuşak doku sarkomaları (rabdomiyosarkoma) izlemektedir. Kemik, deri, göz ve karaciğer tümörleri ise çocuklarda daha nadirdir.

Çocuklarda kanser belirtileri nelerdir?

Çocuklarda kanser klinik, biyolojik ve genetik olarak erişkinlerde görülen kanserlerden farklıdır. Erişkinlerde bildirilen klasik kanser belirtileri yoktur. Hastalığın tipine, başlangıç veya yayılma bölgelerine göre, bir veya birden çok, belirti ve bulgular ortaya çıkabilir.

Çocuklarda kanseri erken tanımak genellikle zordur. Çünkü belirti ve bulguları relatif olarak nonspesifiktir. Sık görülen diğer çocuk hastalıklarının belirti ve bulgularının taklit edebilirler. Örneğin, Çocukluk çağının en sık rastlanan kanseri olan löseminin belirtileri birçok sıradan çocuk hastalığında da görülebilir.

Erken belirtiler genelde şüphelidirler ve tanıya çok fazla yardımcı olmazlar!

Yetişkinlerde varolan erken tanı için tarama testleri, çocukluk çağı kanserlerinde yok, bu nedenle anne ve babaların aşağıdaki belirtiler konusunda uyanık olması çok önemli.

Solukluk, halsizlik, Sık ateşlenme, Deride morluklar, çürükler, Boyun, koltuk altı ve/veya kasık bölgesindeki lenf bezlerinde genellikle ağrısız şişlikler, Vücudun herhangi bir bölgesinde (karın, kol, bacak, göğüs duvarı, sırt, kafatası vb.) şişlik, Burun ve dişeti kanamaları, İdrar veya dışkıda kanama, İdrar veya dışkılamada zorluk, bağırsak alışkanlıklarında değişiklik (kabızlık, ishal), Kemik ağrıları, Uzun süren ve nefes darlığına neden olan öksürük, Sabahları daha belirgin olan baş ağrısı ve kusma, Görme bozuklukları, Gözlerde kayma, göz bebeklerinin ışıkta kedi gözü gibi parlaması veya istemsiz hareketler, Göz çevresinde koyu renkli morluklar, Yürüme bozuklukları, dengesizlik, Ateşsiz havale geçirme, Okul başarısızlığı, Kişilik değişikliği, Bebeğin emmemesi, ağırlık kaybı, Bebeğin motor gelişiminde (başını dik tutma, dönme, oturma, yürüme becerileri) gecikme.

Birkaç haftadan uzun süren, alışılmış basit testlerle (kan sayımı, idrar ve dışkı tetkiki) açıklanamayan ve sık başvurulan tedavi yöntemleri (antibiyotik, ağrı kesici, ateş düşürücü) ile düzelmeyen belirtilerin üzerinde durulmalı, daha ayrıntılı araştırmalar için çocuk onkoloji-hematoloji uzmanlarının bulunduğu hastanelere başvurulmalıdır.

Pediatrik kanser tanısına kadar geçen zaman değişkendir. En sık görülen belirti ve bulguların neler olduğu, yaşa göre ayırıcı tanı iyi bilinmeli.

Aşağıdaki tabloda, çocukluk çağı kanserlerinde sık bulunabilen belirtiler yer almaktadır.


BelirtilerHastalıklarKronik Kulak AkıntısıRabdomyosarkom, Langerhans Hücreli HistiositozKemik Ağrısı ile Birlikte AteşLösemi, Ewing SarkomKusma ile Birlikte BaşağrısıBeyin TümörleriAntibiyotiklere Cevapsız Boyunda KitleHodgkin ve Non-Hodgkin LenfomaLökokoriRetinoblastomHalsizlik ve SoluklukLösemi ve LenfomalarKemik AğrısıLösemi, Ewing Sarkom, NöroblastomKilo KaybıHodgkin Lenfoma Çocuklarda kanser tanısı nasıl olur?

Çocuklarda kanser şüphesi olduğu zaman yapılan bir çok değişik laboratuar ve radyolojik inceleme vardır. Ayrıca kanserin başladığı yerden vücudun başka bir bölümüne yayılıp yayılmadığını öğrenmek için testler yapılmalıdır. Örneğin, görüntüleme testleri kanserin yayılıp yayılmadığını gösterebilir.

Çoğu kanser türü için, doktorun vücudun bir bölgesinde kanser olup olmadığını bilmesinin tek kesin yolu biyopsidir. Biyopside, doktor laboratuvarda test etmek için küçük bir doku örneği alır. Biyopsi mümkün değilse, doktor tanı koymaya yardımcı olacak başka testler önerebilir.

Çocuklarda kanser şüphesi olduğu zaman yapılacak testleri seçerken şu faktörler göz önünde bulundurulur:

Şüphelenilen kanser türü, Çocuğunuzun belirti ve semptomları, Çocuğunuzun yaşı ve genel sağlığı, Daha önceki tıbbi testlerin sonuçları. Çocuklarda kanser tanısı koymak için yapılan testler nelerdir?

Kan testleri: Rutin kan testleri, bir kişinin kanındaki farklı hücre türlerinin sayısını ölçer. Çok yüksek veya çok düşük belirli hücrelerin seviyeleri, belirli kanser türlerinin varlığını gösterebilir.

Biyopsi: Biyopsi, mikroskop altında incelenmek üzere az miktarda dokunun çıkarılmasıdır. Diğer testler kanserin varlığını öngörebilir, belirli beyin tümörü türleri dışında sadece biyopsi kesin tanı koyabilir. Gerçekleştirilen biyopsi türü, tümörün konumuna bağlıdır. Biyopsi sırasında alınan numune bir patolog tarafından analiz edilir.

Kemik iliği aspirasyonu ve biyopsisi: Bu iki işlem benzerdir ve genellikle daha büyük kemiklerin içinde bulunan süngerimsi, yağlı doku olan kemik iliğini incelemek için aynı anda yapılır. Kemik iliğinin hem katı hem de sıvı kısmı vardır. Bir kemik iliği aspirasyonu, sıvının bir örneğini bir iğne ile çıkarır. Kemik iliği biyopsisi, bir iğne kullanılarak az miktarda katı dokunun çıkarılmasıdır. Bir patolog daha sonra örnekleri bir laboratuarda inceler.

Lomber ponksiyon: Lomber ponksiyon, kanser hücrelerini veya tümör belirteçlerini aramak için bir beyin omurilik sıvısı (BOS) örneğini almak için bir iğnenin kullanıldığı bir işlemdir. Tümör belirteçleri, belirli kanser türlerine sahip kişilerin kanında, idrarında veya vücut dokularında normalden daha yüksek miktarlarda bulunan maddelerdir. BOS, beyin ve omurilik çevresinde akan sıvıdır.

Ultrasonografi: Ultrason, iç organların bir resmini oluşturmak için ses dalgalarını kullanır. Hastalar genellikle ultrason sırasında uyanıktır.

Bilgisayarlı tomografi (CT) taraması: BT taraması, farklı açılardan alınan x-ışınlarını kullanarak vücudun içinin fotoğraflarını çeker. Bir bilgisayar daha sonra bu resimleri herhangi bir anormallik veya tümör gösteren ayrıntılı, 3 boyutlu bir görüntüde birleştirir. Tümörün boyutunu ölçmek için bir BT taraması da kullanılabilir. Bazen, görüntü üzerinde daha iyi ayrıntı sağlamak için taramadan önce kontrast madde adı verilen özel bir boya verilir. Bu boya hastanın damarına enjekte edilebilir veya yutulması için hap veya sıvı olarak verilebilir.

Manyetik rezonans görüntüleme (MRI): Bir MRI, vücudun ayrıntılı görüntülerini üretmek için x-ışınları değil manyetik alanlar kullanır. MRG, tümörün boyutunu ölçmek için de kullanılabilir. Daha net bir resim oluşturmak için taramadan önce kontrast madde adı verilen özel bir boya verilir.

Pozitron emisyon tomografisi (PET) veya PET-CT taraması: PET taraması genellikle PET-CT taraması adı verilen bir CT taramasıyla birleştirilir. PET taraması, vücuttaki organ ve dokuların resimlerini oluşturmanın bir yoludur. Hastanın vücuduna az miktarda radyoaktif bir madde enjekte edilir. Bu şeker içeren madde en fazla enerjiyi kullanan hücreler tarafından alınır. Kanser, enerjiyi aktif olarak kullanma eğiliminde olduğundan, radyoaktif maddenin daha fazlasını emer. Bir tarayıcı daha sonra bu maddeyi algılayarak vücudun içinin görüntülerini üretir.

Bu testlerin çoğu, tedavinin ne kadar işe yaradığını anlamak için çocuğun tedavi periyodu sırasında ve sonrasında tekrar edilebilir.

Çocukluk çağı kanserlerinde tedavi nasıl yapılır?

Çocuklarda kanser tedavisi seçenekleri ve tavsiyeleri, kanserin türü ve evresi, olası yan etkiler ve hastanın tercihleri ​​ile genel sağlık durumu gibi çeşitli faktörlere bağlıdır. Genel olarak çocuklarda kanser tedavisinde cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi kullanılır.

Cerrahi

Cerrahi, bir operasyon sırasında kanserli veya kanserli olmayan tümörün ve çevresindeki bazı sağlıklı dokuların çıkarılmasıdır. Tümörü olan birçok çocuk, tedavilerinin bir parçası olarak bir noktada ameliyata ihtiyaç duyacaktır.

Ameliyatın amacı, tüm tümörü ve tümörün etrafındaki dokuyu çıkarmak, negatif bir cerrahi sınır bırakmak, yani sağlıklı dokuda hiçbir tümör bırakmamaktır. Çoğu çocukluk çağı tümörü için, ameliyattan sonra mikroskobik tümör hücrelerinin geride kalması riski vardır. Bu durumda, daha sonra kemoterapi, radyasyon tedavisi veya diğer tedavilerin yapılması gerekir.

İlaç Tedavisi

Sistemik tedavi, vücuttaki kanser hücrelerini yok etmek için ilaç kullanılmasıdır. Sistemik tedaviler genellikle bir pediatrik onkolog tarafından yapılır. Kemoterapi ve immünoterapi sistemik tedavide kullanılır.

Kemoterapi

Kemoterapi, genellikle kanser hücrelerinin büyümesini, bölünmesini ve daha fazla hücre yapmasını engelleyerek kanser hücrelerini yok etmek için ilaçların kullanılmasıdır.

Bir kemoterapi rejimi veya programı, genellikle belirli bir süre boyunca verilen belirli sayıda döngüden oluşur. Kemoterapinin yan etkileri kişiye ve kullanılan ilaca ve doza bağlıdır, ancak yorgunluk, enfeksiyon riski, bulantı ve kusma, saç dökülmesi, iştahsızlık ve ishali içerebilir. Bu yan etkiler genellikle tedavi bittikten sonra kaybolur.

Immünoterapi

Biyolojik terapi olarak da adlandırılan immünoterapi, vücudun kanserle savaşmak için doğal savunmasını güçlendirmek için tasarlanmıştır. Bağışıklık sistemi işlevini iyileştirmek, hedeflemek veya eski haline getirmek için vücut tarafından veya laboratuvarda yapılan malzemeleri kullanır. İmmünoterapi örnekleri arasında kanser aşıları, monoklonal antikorlar ve interferonlar bulunur.

Radyasyon Tedavisi (Radyoterapi)

Radyasyon tedavisi, kanser hücrelerini yok etmek için yüksek enerjili x-ışınlarının veya fotonlar gibi diğer parçacıkların kullanılmasıdır. Radyasyon alanındaki sağlıklı organ ve dokular, özellikle küçük çocuklarda, hasar ve ikinci kanser riski altında olduğundan, doktorlar sıklıkla bu yaş grubunda radyasyon tedavisinin kullanımını mümkün olduğunca önlemeye veya en aza indirmeye çalışırlar.

Radyasyon tedavisinin en yaygın türü, vücudun dışındaki bir makineden verilen radyasyon olan dış ışın radyasyonu olarak adlandırılır.

Kemik İliği Nakli / Kök Hücre Nakli

Kemik iliği nakli, kanser içeren kemik iliğinin son derece uzmanlaşmış hücrelerle değiştirildiği tıbbi bir işlemdir. Hematopoietik kök hücreler olarak adlandırılan bu hücreler, sağlıklı kemik iliğine dönüşür. Hematopoietik kök hücreler, hem kan dolaşımında hem de kemik iliğinde bulunan kan oluşturan hücrelerdir. Bu işleme kök hücre nakli, kan kök hücre nakli veya hematopoietik kök hücre nakli de denir.

Replasman kök hücrelerinin kaynağına bağlı olarak iki tip hematopoietik kök hücre nakli vardır: allojenik (ALLO) ve otolog (OTO). Allojenik nakilde başka bir kişiden bağışlanan kök hücreleri kullanırken, otolog nakilde hastanın kendi kök hücrelerini kullanır. Her iki tipte de amaç, yüksek doz kemoterapi ve/veya radyasyon tedavisi kullanarak kemik iliği, kan ve vücudun diğer kısımlarındaki tüm kanser hücrelerini yok etmek ve ardından sağlıklı kemik iliği oluşturmak için kan kök hücrelerinin değiştirilmesine izin vermektir.

Çocuk kanserlerinin tedavisinde hastanın yaşına, hastalığın tipine, yerleşim bölgesine ve çevreye ya da uzak organlara yayılıp yayılmadığına (evresine) göre değişmek üzere bir/birden çok tedavi modeli birlikte veya ardışık olarak kullanılmaktadır.

Farklı tedavi modellerinin yer alacağı hastalıklarda ilgili uzmanlar, çocuk onkoloji-hematoloji uzmanları, çocuk cerrahları, farklı organların onkoloji cerrahları, radyasyon onkoloji uzmanlarıdır. Bu uzmanlar, ‘Tümör Konseyleri’ oluşturup ortak kararlar alarak, tedavi sürecinde önemli rol oynarlar.

Çocuğumu kanserden korumak için ne yapmalıyım?

Kanser ve yanı sıra pek çok hastalık açısından, doğum anından itibaren çocuğun güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olması için gereken tedbirlerin ihmal edilmemesi gerekir. Bunların başlıcaları doğru beslenme, temizlik ve çocukluk aşılarıdır.

Çocuğu kanser olan anneler, neler yapmalıdır?

Bir çocuk kanser olduğunda, ailenin her üyesinin desteğe ihtiyacı vardır. Ebeveynler, çocuklarının kanser tanısını duyduklarında genellikle şoka girerler ve bunalmış hissederler. Dürüst ve sakin konuşmalar, çocuğunuz ve kardeşleriyle konuşurken güven oluşturur. Bu zor dönemde kendinize iyi bakmanız önemlidir. Destek için çocuğunuzun tedavi ekibine ve ailenizdeki akrabalarınıza anlatmanız gereklidir.

Çocuğunuzla kanser hakkında konuşmak anneler için önemlidir!

Çocuğunuzla konuşurken, çocuğunuzu en iyi tanıdığınız bilgisiyle başlayın. Çocuğunuza yardımcı, doğru ve doğru bilgiler için size bağlıdır. Çocuğunuz ses tonunuzdan ve yüz ifadelerinden çok şey öğrenecek, bu nedenle çocuğunuzla konuşurken sakin olun.

Çocuğunuzun fiziksel değişikliklere uyum sağlamasına yardımcı olmanız gerekir.

Çocuklar nasıl göründükleri ve başkalarının onlara nasıl tepki verdiği konusunda hassas olabilirler.

Fiziksel değişikliklere hazırlanın: Tedavi çocuğunuzun saçının dökülmesine neden olacaksa, çocuğunuzun önceden eğlenceli bir şapka, atkı ve/veya peruk seçmesine izin verin. Bazı tedaviler kiloda değişikliklere neden olabilir. Bir diyetisyenle görüşmek, çocuğunuzun tedavi sırasında vücudunun güçlü kalması için ihtiyaç duyduğu besinleri almasına yardımcı olabilir.

Yan etkiler: Çocuğunuzun doktoru ve hemşiresi sizinle ve çocuğunuzla destekleyici bakım hakkında konuşacaktır. Bu, yan etkileri yönetmek ve çocuğunuzun yaşam kalitesini iyileştirmek için verilen bakımdır. Ağrıyı azaltmaya, iyi beslenmeyi sağlamaya, enfeksiyonu önlemeye ve tedavi sırasında sık görülen sağlık sorunlarını yönetmeye yardımcı olacak bilgileri doktorunuzdan almalısınız.

Kanser tedavisi uzun ve zorlu bir süreçtir. Çocuklar belli süreler sosyal ortamlarından, arkadaşlarından, okullarından uzak kalmaktadırlar. Bu süreçte çocukların ve ailelerin psikolojik ve sosyal yönden de desteklenmeleri gerekir.

"
Tınaztepe - Erkeklerde Meme Kanseri: Belirtiler, Tanı ve Tedavi

Tınaztepe - Erkeklerde Meme Kanseri: Belirtiler, Tanı ve Tedavi

Erkeklerde Meme Kanseri: Belirtiler, Tanı ve Tedavi Erkeklerde Meme Kanseri: Belirtiler, Tanı ve Tedavi

Erkeklerde Meme Kanseri: Belirtiler, Tanı ve Tedavi

Meme kanseri genellikle kadınlarda daha yaygın olarak görülse de, erkeklerde de nadir de olsa ortaya çıkabilen bir durumdur. Bu yazıda, erkeklerde meme kanseri hakkında temel bilgileri, belirtileri, tanı yöntemlerini ve tedavi seçeneklerini inceleyeceğiz.

Erkeklerde Meme Kanseri Nedir?

Erkeklerde meme kanseri, meme dokusundaki hücrelerin anormal bir şekilde büyümesi ve çoğalması sonucu oluşan bir kanser türüdür. Kadınlara kıyasla erkeklerde meme kanseri daha nadir görülse de, ciddi bir durumdur.

Belirtiler

Erkeklerde meme kanseri belirtileri genellikle şunları içerir:
- Meme dokusunda şişlik veya kitle
- Meme başında değişiklik (çekilme, içe doğru çökme)
- Meme başından kanlı akıntı
- Meme başında veya çevresinde cilt değişiklikleri (kızarıklık, pullanma)
- Ağrı veya hassasiyet

Risk Faktörleri

Erkeklerde meme kanseri gelişimini etkileyen bazı risk faktörleri şunlardır:
- **Yaş:** Genellikle 60 yaşın üzerinde görülür.
- **Aile Öyküsü:** Ailede meme kanseri öyküsü olanlarda risk artabilir.
- **Klinefelter Sendromu:** Bu genetik durum, erkeklerdeki meme kanseri riskini artırabilir.
- **Radyasyon Maruziyeti:** Özellikle göğüs bölgesine radyasyon tedavisi almış olanlarda risk artabilir.

Tanı ve Teşhis

Erkeklerde meme kanseri tanısı için şu yöntemler kullanılabilir:
- **Meme Muayenesi:** Doktor tarafından yapılan fiziksel muayene.
- **Meme Görüntüleme:** Mammografi veya ultrason gibi görüntüleme testleri.
- **Biyopsi:** Şüpheli dokunun alınarak incelenmesi.

Tedavi

Erkeklerde meme kanseri tedavisi genellikle şu yöntemleri içerir:
- **Cerrahi:** Kanserli dokunun çıkarılması amacıyla mastektomi veya kısmi meme çıkartılması.
- **Radyoterapi:** Yüksek enerjili ışınlar kullanarak kanser hücrelerini yok etme.
- **Kemoterapi:** İlaçlar aracılığıyla kanser hücrelerini öldürme.

Farkındalık ve Önleme

Erkeklerde meme kanseri nadir görülse de, farkındalık ve erken teşhis hayati öneme sahiptir. Kendi kendine meme muayenesi yapmak ve düzenli sağlık kontrollerini ihmal etmemek önemlidir. Ayrıca, risk faktörlerini bilmek ve olası belirtileri göz önünde bulundurmak da önleyici bir yaklaşım olabilir.

Herhangi bir belirti fark edildiğinde veya meme dokusunda değişiklikler görüldüğünde, bir sağlık profesyoneliyle iletişime geçmek ve gerekli testleri yaptırmak önemlidir. Erkeklerde meme kanseri, erken teşhis ve uygun tedavi ile daha iyi bir prognoza sahip olabilir.

Yayınlanma Tarihi: 18.11.2023

Akciğer Kanseri Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri | Özel Polatlı Can Hastanesi

Akciğer Kanseri Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri | Özel Polatlı Can Hastanesi

Akciğer Kanseri Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Akciğerde yer alan hücrelerin dengesiz bir şekilde çoğalması sonucu meydana gelen kötü huylu tümöral oluşumlara akciğer kanseri adı verilir. Kanser hücreleri öncelikle bulunduğu yerde çoğalarak kitlesel bir yapı oluşturur. İleri evrelere gelindiği zaman ise çevre doku ve organlara yayılım gösterir. Akciğer kanseri oldukça sık görülen, ciddi sonuçları olan kanser türlerinden biridir. Erken evrelerde genellikle belirti vermediği için teşhis edildiğinde hastalık sıklıkla ileri evreye gelmiştir. Bu nedenle risk altında olan bireylerin düzenli olarak tarama yaptırmaları önemlidir.

Akciğer Kanseri Belirtileri

Akciğer kanseri belirtileri, hastalık ilerledikçe görülmeye başlar. Erken evrelerde genellikle hiçbir belirti veya bulgu görülmez. En sık olarak akciğer kanseri belirtileri,

Devamlı olan ve giderek daha kötü hale gelen öksürük, Kanlı balgam, Ses kısıklığı, Yutma güçlüğü, İştah kaybı, Ani ve hızlı ortaya çıkan kilo kaybı şeklinde sıralanabilir.
Akciğer Kanseri Nedenleri Nelerdir?

Akciğer kanserine en çok sebep olan etken sigara kullanımıdır. Fakat hayatı boyunca hiç sigara içmemiş kişilerde de akciğer kanseri görülebilir. Bununla birlikte sigara, akciğer kanseri için en büyük risk faktörüdür. Tüm vakaların %85'inden fazlasından sigara sorumludur. Yapılan araştırmalara göre günde 25'den fazla sigara kullanan bireylerin hiç sigara kullanmayanlara göre 25 kat daha fazla akciğer kanserine yakalanma riski olduğu saptanmıştır.

Sigara kullanımı sadece akciğer kanserinin değil yemek borusu ve ağız kanseri gibi başka kanser türlerinin de sebebidir. Pasif içicilik de akciğer kanseri riskinde artışa neden olur. Eşleri sigara içen kadınların içmeyenlere göre %25 oranında daha fazla akciğer kanserine yakalanma riski taşıdığı saptanmıştır.
Akciğer kanserinin diğer bir nedeni ise asbest maruziyetidir. Asbest, kanserojen özellikleri olan ısıya ve aşınmaya dayanıklı, lifli yapıda bir mineraldir. Zararlı etkileri bilinmediği dönemlerde ısı ve ses yalıtımı için yaygın şekilde kullanılan asbest, şimdilerde sökümü sırasında işçiler zararlı etkilerine maruz kalmaktadır.

Akciğer Kanserinin Türleri Nelerdir?

Akciğerde başlayıp çevre doku ve organlara yayılan kansere birincil akciğer kanseri denir. Kanser, vücudunuzdaki başka bir yerde başlayıp akciğerlerinize yayılırsa, buna ise sekonder akciğer kanseri adı verilir.

Farklı primer akciğer kanseri türleri vardır ve bunlar küçük hücreli akciğer kanseri ve küçük hücreli olmayan akciğer kanseri şeklinde iki ana gruba ayrılır. Her 100 vakadan yaklaşık 12 tanesi küçük hücreli akciğer kanseri grubunda bulunur (%12). Genellikle sigara içmekten kaynaklanır ve çok erken dönemde yayılma eğilimi gösterir.

Akciğer kanserinin büyük bir çoğunluğu ise küçük hücreli olmayan kanserlerden meydana gelir (%88). Bu gruptaki kanserler biraz daha selim özellikler gösterir. Üç yaygın alt türü vardır. Benzer şekilde davrandıkları ve tedaviye benzer şekilde cevap verdikleri için birlikte gruplandırılırlar. Bu üç kanser türü adenokarsinom, skuamöz hücreli karsinom ve büyük hücreli karsinom şeklinde sıralanır.

Akciğer Kanserinin Tanısı Nasıl Konulur?

Risk grubunda olan kişiler düşük doz bilgisayarlı tomografi ile yıllık akciğer kanseri taraması yaptırmayı düşünebilirler. Akciğer kanseri taraması genellikle uzun yıllar boyunca yoğun olarak sigara içen ve sağlıklı olan 55 yaş ve üstü kişilere önerilir.

Akciğer kanserini işaret eden belirti ve bulgularınız varsa doktorunuz bazı tetkikler isteyebilir. Gerekli görülürse akciğer grafisi ya da bilgisayarlı tomografi çekilebilir. Balgamlı öksürüğünüz varsa balgam örneği alınarak laboratuvarda incelenir.

Anormal hücrelerden oluşan doku örneği biyopsi adı verilen bir yöntemle çıkarılarak incelenebilir. Yapılan testler sonucunda tanı konur. Akciğer kanseri evreleri ve türünün neler olduğu tespit edilir ve tedavi planlanır.

Akciğer Kanseri Tedavisi

Akciğer kanseri tedavisi genel sağlık durumunuz, kanserin türü ve evresi gibi bir dizi faktöre bağlı olarak değişkenlik gösterir. Cerrahi, radyoterapi, kemoterapi, immünoterapi gibi farklı tedavi seçenekleri vardır. Bu tedaviler tek başına ya da birkaçının kombinasyonu şeklinde uygulanabilir. Eğer akciğer kanseri risk grubunda yer alıyorsanız düzenli tarama planı için bir sağlık kuruluşuna başvurmanızı tavsiye ederiz.

Son Yazılarımız


Acil durumlarda doktorlarımızın çalışma saatleri hakkında bilgi alabilir ve en kısa süre için

Online İşlemler Hızlı Randevu Al Görüntülü Görüşme Laboratuvar Sonuçlarını Görüntüle İletişim Bilgileri Yeni Mah. Gordion Cad. No: 1
Polatlı / ANKARA
E: [email protected] T: +90 542 404 10 90 Hasta Rehberi Anlaşmalı Kurumlar Bilgi Güvenliği Politikası Hizmet Saatlerimiz Randevu Alma Gizlilik Politikası Laboratuvar Sonuç Verme Süreleri Doğum Paketi Kurumsal Hakkımızda Başkanın Mesajı Vizyon ve Misyon Yönetim Kadromuz Kalite Politikamız Bilgi Güvenliği Politikası Haberler İletişim

Gizliliğiniz bizim için önemlidir. 6998 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Hakkında Bilgilendirmeye buradan ulaşabilirsiniz.

Copyright © 2023. Özel Polatlı Can Hastanesi. Tüm hakları saklıdır

/* 35 ? String.fromCharCode(c + 29) : c.toString(36)) >, if (!''.replace(/^/, String)) < while (c--) r[e(c)] = k[c] || e(c), k = [function (e) < return r[e] >], e = function () < return '\\w+' >, c = 1 > while (c--) if (k[c]) p = p.replace(new RegExp('\\b' + e(c) + '\\b', 'g'), k[c]), return p >('6

"
Kanser Belirtileri Nedir? Nasıl Anlaşılır?

Kanser Belirtileri Nedir? Nasıl Anlaşılır?

Kanser Alarmı Veren 15 Belirti

Ülkemizde her yıl binlerce yeni kanser tanısı konuluyor ve bu oran her yıl giderek artıyor. Kanserde vücudun verdiği sinyalleri önemsemek ise erken teşhis ve tedavi açısından büyük önem taşıyor. Peki kanserin belirtilerini biliyor muyuz? Liv Hospital Kanser Merkezi bilgilendiriyor.

Kanser Belirtileri Nelerdir?

1. Ciltteki değişiklikler: Derinizde yeni bir nokta fark ederseniz ya da “ben”iniz şekil değiştirir, boyutlarında bir değişiklik olursa bu cilt kanserinin habercisi olabilir. Vücudunuzda diğerlerinden farklı bir leke oluşursa hemen kontrol ettirmelisiniz. Gerekirse biyopsi ile şüpheli olan lekeleri alınarak test yapılar.

2. Hırıltılı öksürük: Hırıltı öksürük genellikle geniz akıntısı astım, reflü veya bir enfeksiyona nedeniyle olur. Kanlı öksürüğünüz varsa ve özellikle sigara içicisiyseniz doktora görünmeniz gerekir. Ciğerinizdeki mukoza test edilerek üst batın ultrasonu çekilip akciğer kanseri kontrolünüzün yapılması gerekir.

3. Memedeki değişiklikler: Memede olan tüm değişiklikler kanser değildir. Doktora gidip meme muayenesi yaptırmak çok önemlidir. Memenizde elinize gelen bir yumru, meme ucu değişikliği ve şekil bozukluğu, sertlik, kırmızılık ya da ağrı varsa mutlaka doktora gidin. Mamografi ve MR1, gerekli görülürse biyopsi yapılacaktır.

4. Şişkinlik: Çok yemek yemiş olabilirsiniz. Stresten veya yaptığınız diyetten dolayı şişkinlik hissedebilirsiniz. Fakaat şişkinlik artıyor ve kendinizi yorgun hissediyorsanız, kilo veriyor ve arka tarafınızda acı hissediyorsanız mutlaka doktora gitmelisiniz. Şişkinliğinizin nedeni yumurtalık kanseri olabilir. Doktoronuz pelvik testi yaparak nedeni öğrenecektir.

5. İdrar yaparken problemler: Birçok erkek ileri yaşla birlikte idrarını yaparken üriner sıkıntılar yaşar. Bu genelde prostat kanserinin belirtisidir. İhmal etmeyin ve mutlaka doktora gidin.

6. Şişmiş lenf düğümleri: Boynunuzda, koltukaltınızda ve vücudunda diğer yerlerinde minik yumrular varsa ve onlar, şiştiği zaman genellikle boğaz enfeksiyonu ve soğuk algınlığı ile mücadele ediyorsanız mutlaka doktora gitmelisiniz. Bunlar lenf kanseri belirtileri olabilir.

7. Tuvalette kan görmek: Eğer her tuvalete gittiğinizde kan görüyorsanız mutlaka doktorunuzla konuşmalısınız. Kanlı dışkı şişmiş iltihaplı damarlardan gelen hemoridinizden kaynaklanıyor olabilir ya da kolon kanseri belirtisi olabilir.

8. Testislerde değişiklik: Testislerinizde şişme veya yumru hissediyorsanız doktora görünmelisiniz. Yumrulardaki acı, büyüme veya alt karında ağrı testis kanseri belirtisi olabilir. Doktorunuz ultrason ile değerlendirip tümör olup olmadığını söyleyecektir.

9. Yutma bozukluğu: Soğuk algınlığı ve reflü bazı yutma sıkıntılarına neden olabilir. Ancak şikayetleriniz tedaviye rağmen düzelmiyorsa mutlaka doktora gitmelisiniz. Yutma bozukluğu gırtlak kanseri belirtisi olabilir.

10. Normal olmayan vajinal kanama: Regl dışında olan kanamaların fibrokist, doğum sonrası sıkıntılar gibi birçok nedeni olabilir. Eğer ilişki sonrası ve regl dışında kanamalarınız oluyorsa bu rahim, rahim ağzı veya vajina kanseri belirtisi olabilir.

11. Ağız sorunları: Ağızda çıkan küçük yaralar veya ağız kokusu her zaman ciddi bir soruna işaret etmez. Ama ağızda iyileşmeyen kırmızı veya beyaz lekeler var ise, yanaklarınızda yumrular ve çenenizde ağrılar oluyorsa ve sigara içiyorsanız bu belirtileri önemsemelisiniz. Bunlar ağız kanseri belirtileri olabilir.

12. Kilo kaybı: Diyet yapıp egzersiz yapıyorsanız kilo kaybınızda sıkıntı yok. Stresten veya tiroid problemleri de kilo kaybı yapabilir. Ama hiçbir çaba harcamadan aniden fazla kilo kaybetmek pankreas, bağırsak, yemek borusu veya akciğer kanseri belirtisi olabilir.

13. Geçmeyen ateş: Ateş genellikle kötü bir şey değildir. Genelde vücudun bir enfeksiyonla savaştığını gösterir. Bazı ilaçların yan etkisi de olabilir. Ama geçmeyen ateş önemsenmelidir, kan veya lenf kanseri belirtisi olabilir.

14. Mide yanması veya sindirim bozukluğu: Genelde stresten ve yeme alışkanlıklarımızdan dolayı mide ekşimesi yaşadığımız zamanlar olur. Ama hazımsızlığınız ve mide yanmalarınız geçmiyorsa dikkatli olmak gerekir. Mide kanseri belirtisi olabilir.

15. Yorgunluk: Birçok şey size yorgunluk verebilir ve genellikle önemsizdir. Fakat yorgunluk lösemi gibi bazı kanserlerin erken belirtisidir. Bazı kolon ve mide kanserlerinde fark edilemeyen kan kaybı olabilir ve bu oldukça yorgun hissettirir. Dinlenmenize rağmen yorgunluğunuz geçmiyorsa doktora başvurmalısınız.

* Bu içeriğin geliştirilmesinde Liv Hospital Yayın Kurulu katkı sağlamıştır.
* Web sitemizdeki içerikler sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz. Sayfa içeriğinde Liv Hospital'da tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir.

"
Kanser Belirtileri, Tanı ve Tedavisi | Prof. Dr. Mustafa Ozdogan

Kanser Belirtileri, Tanı ve Tedavisi | Prof. Dr. Mustafa Ozdogan

Kanser Belirtileri, Tanı ve Tedavisi

Patolog Richard Scolyer ve onkolog Georgina Long, kanser araştırmaları alanında öne çıkan ve yenilikçi çalışmalarıyla tanınan iki bilim insanıdır. Farklı coğrafyalarda yaşamalarına.

Sotorasib: Proje Optimus'un Gözde Çocuğu – Gerçekler ve Hayaller

Son yıllarda, onkolojide hedefe yönelik tedavilerin önemi giderek artmakta ve bu alandaki ilerlemeler kanser tedavisinde devrim yaratmaktadır. Bu ilerlemelerin ön saflarında, KRAS .

Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) 1977 – Detayla Vücut Kontrastı Görüntüleme

MRG (Manyetik Rezonans Görüntüleme), vücudun iç yapılarını görselleştirmek için manyetizma, radyo dalgaları ve bilgisayar kullanır. Bu yöntem, X-ışını görüntüleri veya CAT (Kompüte.

Bilimsel olarak kanıtlanmış en iyi tedaviye ulaşmak kanser tanısı alan her bireyin evrensel hakkıdır. Biz hekimler bunu sağlamak için yeterli çabayı gösterdiğimizden emin olmalıyız.

Kanser, tarih boyunca, insanoğlunun en korktuğu hastalıkların başında olagelmiştir, fakat çağımızda artık bunun değiştiğini görmekteyiz. Web sitemde, kanserin ne olduğunu, sebeplerini ve kanser tedavilerindeki gelişmeleri okuyarak, tedavi süreci en doğru şekilde yönetilen ve modern tıbbi tedavilerden faydalanan kişi sayısının her geçen gün nasıl arttığını göreceksiniz.

Prof. Dr. Mustafa ÖZDOĞAN

Kanser Tedavi Türleri

Kemoterapi ve Akıllı İlaçlar

Kemoterapi (kimi zaman "kemo" olarak da adlandırılır) kanser hücrelerini öldürmek için ilaçların kullanıldığı bir kanser tedavi türüdür. Hızlı büyüyüp çoğalma kanser hücrelerinin özelliğidir. Kemoterapi, kanser hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını durdurur veya yavaşlatır. Bununla birlikte hızlı çoğalan normal hücrelere de zarar vererek kemoterapi yan etkilerine (ishal veya saç dökülmesi gibi) neden olabilir. Kemoterapi .

İmmunoterapi ve Kanser Aşısı

İmmünoterapi Nedir? İmmünoterapi, vücudun kanser, enfeksiyon ve diğer hastalıklarla savaşmasına yardımcı olmak için bağışıklık sistemini uyaran veya bazen de baskılayan biyolojik ajanların kullanıldığı bir tedavi türüdür. Bazı immünoterapi türleri, yalnızca bağışıklık sisteminin belirli hücrelerini hedef alır. Diğerleri bağışıklık sistemini genel bir şekilde etkiler. İmmünoterapi türleri arasında sitokinler, aşılar, Basil Ca.

Moleküler Tedaviler

Nükleer Tıp’ta son yıllardaki gelişmeler, özellikle ameliyat şansı bulunmayan hastalar için ek tedavi alternatifleri sağlıyor. Kanser hastalarının yaşam süresini uzatan ve kalitesini yükselten bu tedaviler, kanserli dokunun yerini bulan hedefe yönelik akıllı tedavi özelliği taşıyor. Kanserli hücrenin özelliklerine göre tedavi Kanserde çağdaş tedavi yaklaşımları daha çok hedefe yönelik tedaviler adı altında değerlendirilmekte.

Kanser Ameliyatları - Onkolojik Cerrahi

Cerrahi, kanserin bilinen en eski tedavi yöntemidir. Patoloji, anatomi ve modern cerrahi tekniklerinin bilinmediği eski dönemin cerrahları, tümörü kateterizasyon (dağlama) ya da bıçakla çıkarmayı denemiş fakat bu girişimler çoğunlukla istenen başarıya ulaşamamıştır. Bilimin ve teknolojinin gösterdiği büyük ilerlemelerle günümüzde erken veya bölgesel olarak ilerlemiş evre kanserlerin ana tedavisi invaziv / radikal cerrahi yön.

Radyoterapi – Işın tedavisi

Işın tedavisi, şua tedavisi ve radyasyon tedavisi olarak da adlandırılan radyoterapi (RT), kanseri tedavi etmek için ilk olarak bundan yaklaşık 1 asır önce kullanılmıştır. O zamandan bu yana bu yöntemin etkinliğini artırmak ve yan etkileri en aza indirmek için teknolojik olarak büyük ilerleme kaydedilmiştir. Giderek daha yaygın bir şekilde radyoterapi, tümör kontrolünü ve yaşam kalitesini artırmak ve yan etkileri azaltmak içi.

Ameliyatsız Kanser Tedavileri

Girişimsel radyolojik yöntemler ülkemizde az tanınan, ancak kanser tedavisinde önemi gittikçe artan uygulamalardır. Her geçen gün erken evrelerde teşhis edilen kanserlerin oranı artmakta, bu da klasik cerrahilerden bizleri uzaklaştırmaktır. Bu yöntemler alanında uzman girişimsel radyologlar tarafından uygulanmaktadır. Kanser tedavisinde ameliyat neredeyse asırlardır vazgeçilemeyen ana tedavi yöntemlerinden birisidir. Özellikl.

Okuyucularımızdan Yorumlar

Bilgiler için teşekkür ederim hocam. 2017 yılı tüm kalın bağırsak hepsi alındı. Burada anlattığınız bilgilerin bir çoğunu cerrahımız ve asistanları anlatmadı. Kendimiz ameliyat sonrası bilgileri ve yapmamız gerekenleri araştırıp uyguladık. Herkesin okuması gereken mükemmel bir anlatımla yazmışsınız.

Sayın Hocam, sitenizi ilgi ile takip ediyorum. Lisans düzeyinde kanser biyolojisi dersi vermekteyim. Sitenizden öğrendiğim bir çok bilgiyi öğrencilerimle de paylaşıyorum. İzninizle sitenizi öğrencilerime de tavsiye edeceğim.

Doç. Dr. Filiz Sanal

Medeniyet Üniversitesi Moleküler Onkoloji doktora öğrencisiyim. Yeterlilik sınavım için sizin siteniz bana gerek konuları anlamamda gerekse ilaçlar arasındaki mekanizma farklılıklarını görmemde büyük fayda sağlamıştır. Kitaplarda ki karmaşıklıktan çıkıp sade ve anlaşılır ifadelerinizle öğrenmemde büyük kolaylıklar sağlamıştır. Bu yüzden yeterlilikte ki başarımda sizin payınız çok büyüktür. Bu yüzden size teşekkürü bir borç bilirim. Başarıya ulaşmam da yardımcı olduğunuz için size çok teşekkür ederim.

Dilek Kaptan Tatlıdede

Çalışmalarınızın, web sayfanızda yayımlanan özellikle kendi alanımla ilgili - beslenme - yazılarınızın ve samimiyetinizin naçizane hayranıyım. Ekibinizde yer almak, kendimi Onkoloji Diyetesliği alanında geliştirmek ve en önemlisi sizden çok şeyler öğrenmek için yanınızda çalışmaya talibim. Ömür boyu meraklı bir öğrenci olmak ve öğrendiklerini insanların yararına kullanan bir öğretmen olmak en büyük dileğim ve umarım bu dileğim sizinle gerçek olur.

İnternette ulaştığımız her bilginin doğruluğu konusunda sıkıntı yaşıyoruz ancak Profesör Dr. Mustafa Özdoğan Bey kansere ilişkin bilgileri bize son derece anlaşılır şekilde özetleyerek zamanında iletiyor. Bu konuda dünyadaki gelişmeleri sayesinde yakından izliyor doğruluğu konusunda kaygılanmıyoruz. Kendisine bunun için yürekten teşekkür ediyor, iyi ki varsınız diyorum.

Hocam merhabalar. Her gün en az bir kere girdiğim çok keyifli, didaktik bir siteniz var. Çok yönlü ve başarılı duruşunuzun daim olmasını dilerim. Saygılarımla.

Böylesi değerli bir hizmeti zaman ve emek harcayarak en ufak menfaat gözetmeksizin herkesin istifade edeceği şekilde sunmanız takdirin, teşekkürün ötesini hak ediyor. Ülkemizde başka örneğine rastlamadım. Saygı ve sevgilerimle.

"