Migrenin 5 belirtisi - Acıbadem Hayat

Migrenin 5 belirtisi - Acıbadem Hayat

Migrenin 5 belirtisi

Migrene damarsal bir mekanizmanın yol açtığı düşünülür. Baş ağrısının zonklayıcı türde olması da bunu güçlendirir.

Yazı İçeriği Tekrarlayıcı Zonklayıcı Yarım baş ağrısı Bulantı ve kusma Aura Migren ağrılarının karakteristik özellikleri

Zonklama şeklinde, tekrarlayan, bazen başınızın sadece bir tarafında hissettiğiniz baş ağrılarınız oluyorsa bunun nedeni migren olabilir. Migren tipi baş ağrılarının karakteristik özellikleri şöyle sıralanabilir…

Tekrarlayıcı

Migren baş ağrıları, arada ağrısız dönemler olsa bile belli bir periyotta ortaya çıkar. Sıklığı ise kişiye göre değişir. Yılda üç kez ağrı çeken olduğu gibi, ayda dört kez atak geçiren kişilerde görülebilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, ağrının tekrarlayıcı olmasıdır. Tanının konulmasında bu nokta etkili olur. Eğer ayda dörtten fazla ve en az üç ay devam eden ağrılar varsa, şikayetler kronik migren adını alır.

Zonklayıcı

Migrene damarsal bir mekanizmanın yol açtığı düşünülür. Baş ağrısının zonklayıcı türde olması da bunu güçlendirir. Ağırlık ya da başı taşıyamama hissi veren ağrılardan farklı olarak, migrende kişi enseden başlayan zonklayıcı bir rahatsızlık yaşar.

Yarım baş ağrısı

Genellikle yarım baş ağrısı olarak görülür. Migren başın sağ ya da sol tarafına vuran bir ağrı ile karakterize olur.

Bulantı ve kusma

Baş ağrısının yanı sıra nedeni bilinmeyen bulantı ve kusma gibi belirtilere de rastlanır. Yine bu şikayetlere ek olarak, ışıktan ve sesten rahatsız olmak da sıklıkla karşılaşılan belirtiler arasında görülür. Bazı hastalarda kollarda ve bacaklarda uyuşma da görülebilir. Kişinin yaşamını güçleştiren migren atağının ardından yorgunluk ve bitkinlik hissi ortaya çıkar.

Aura

Migren atağına eşlik eden ya da öncesinde görülen görsel belirtiler, aura olarak adlandırılır. Işık çakmaları, kör noktada büyüme, görme bozuklukları gibi belirtiler olabileceği gibi, nesneleri büyük ya da küçük görmek gibi durumlar da yaşanabilir. Genellikle migrenden önce ortaya çıkan bu durum, bazen bir saat sürebilir. Ardından da baş ağrısı gelir. Daha çok görme ile ilgili sıkıntılar yaşandığı için migreni olduğunu bilmeyen birçok kişi, sorunun çözümü için göz hekimine gider. Bu tür şikayetleri olan ve göz hastalıkları uzmanına giden ancak gözlerinde herhangi bir sorun bulunamayan kişilerin mutlaka bir nöroloji uzmanına başvurması gerekir.

*Bu içeriğin geliştirilmesinde Tıbbi Direktörlük katkı sağlamıştır. *Web sitemizdeki bilgiler kişileri tanı ve tedaviye yönlendirme amacı taşımaz. Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Acıbadem Sağlık Grubu'nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.

"
Migren Nedir, Nasıl Tedavi Edilir? Migren Tedavisi Bursa

Migren Nedir, Nasıl Tedavi Edilir? Migren Tedavisi Bursa

Migren Nedir?

Migren, ataklar hâlinde görülen baş ağrısı türüdür. Migren atakları bazı kişilerde yılda 1-2 kez görülürken bazılarında aynı ay içinde birkaç kez görülebilir. Bu, aynı zamanda migren hangi sıklıkta olur sorusunun da yanıtıdır. Migren atakları, çoğunlukla çok şiddetlidir ve ağrı sırasında kişi ışığa ve sese karşı aşırı duyarlıdır. Aynı zamanda bulantı ve kusma da migren atakları sırasında görülebilir. Migren belirtileri olarak da tanımlanan bu şikayetler kişinin, günlük aktivitelerini yapmasını zorlaştırır. Genetik ve çevresel faktörlerin etkili olduğu migren, auralı ve aurasız olarak iki farklı tipe sahip olsa da toplumda yaklaşık %80 oranında aurasız tipte görülür: Auralı migren şu şekilde açıklanabilir:

Auralı Migren Nedir?

Baş ağrısından önce kişide bazı nörolojik belirtiler oluşabilir. Migren aurası olarak da tanımlanabilen bu durumda kişi, görsel veya duyusal belirtilerden yakınır. Kısa süreli olan bu belirtiler, genellikle titrek, parlak ışıklar ve geometrik şekillerin görülmesi şeklindedir. Duyusal aura ise vücudun bir bölümünde, el, bacak, çene, ağız ve dilde uyuşma ya da karıncalanma ile karakterizedir. Migren, çözümü olan bir hastalık olsa çoğunlukla hastalar bu ağrıları sıradan baş ağrısı ile karıştırır ve şikayetlerini, ağrı kesicilerle gidermeye çalışır. Oysaki migren atak tedavisi, migren tanısını koyulmasının ardından migren için geliştirilen farklı türde ilaçlarla yapılır. Sıklıkla sorulan “Migren başlangıcı belirtileri nelerdir?” sorusu şu şekilde yanıtlanabilir.

Migren Belirtileri Nelerdir?

Migren, ataklar hâlinde görülen baş ağrısı tipidir. Migrenin başlangıç dönemi, prodrom dönem olarak adlandırılır. Bu dönemin ardından aura dönemi ve daha sonra ağrı dönemi başlar. Dolayısıyla migren belirtisi, hastalığın dönemleri arasında farklılık gösterir. Ağrının henüz başlamadığı dönem olan, prodrom döneminde görülen belirtilerden bir kısmı şu şekilde sıralanabilir:

• Depresif ruh hâli,

• Durgunluk ve donukluk,

• Konsantrasyon ve dikkat eksikliği,

• Aşırı duyarlı ve tepkisel ruh hâli,

• Konuşurken takılma ve kelime bulmada güçlük,

• Işık, ses ve kokulara karşı hassasiyet,

• Uyku isteği ve esneme,

• Açlık ve iştah artışı,

• Bol su tüketimi ve idrara çıkma isteğinde artış,

• Kabızlık ya da ishal.

Migren atağının başlangıç dönemi olan prodrom döneminin ardından hastaların yaklaşık olarak %20’sinde aura dönemi başlar. Baş ağrısından hemen önce ya da başlangıcında oluşan aura dönemi, duyusal ya da görsel belirtilere yol açar. Görsel aura genellikle titrek ve parlayan ışıklar şeklindedir. Parlak noktalar ve geometrik şekiller görülebilir. Migren çift görme ya da bulanık görme gibi şikayetlerin yanı sıra geçici görme kaybına da yol açabilir. Auralı dönemde görülen duyusal belirtiler ise kol ve bacaklarda karıncalanma, iğne batma hissi, yüz ya da vücudun tek tarafında uyuşma hissi veya güç kaybı, kontrol edilemeyen ani hareketler ve konuşma güçlüğü şeklinde oluşabilir. Kademeli olarak başlayan bu ataklar, zaman içinde artar ve yaklaşık 20 ile 60 dakika kadar sürer.

Auralı dönemin ardından, ağrı dönemi başlar. Halk arasında migren atağı olarak da adlandırılan ağrılı dönemde yaygın olarak görülen migren belirtilerinin bir kısmı şu şekildedir: Hastaların yaklaşık %20’sinde ağrı, hep aynı bölgeden başlar. Ense ve başın arka tarafından ya da başın farklı bir bölümünde başlayan rahatsızlık hissi, zaman zaman ağırlık hissine de yol açar. Bulantı, kusma, iştahsızlık, bulanık görme gibi belirtiler, bu dönemde görülebilir. Bazı hastalar dokunmaya karşı da duyarlı olabilir ya da baygınlık geçirebilir. Genellikle tek taraflı olan migren tipi baş ağrısı, yarım saat ile iki saat arasında şiddetlenir. Ağrı şiddetinin değişken olduğu bu dönemde kişi, ışığa, sese ve kokulara karşı hassaslaşır. Normalde kişinin hoşuna giden yemek ya da parfüm kokuları dahi bu dönemde kişiye tahammül edilemez gelebilir. Zonklayıcı tipte bir ağrıya neden olan migrenin yol açtığı baş ağrısı, fiziksel aktivite ile birlikte şiddetlenebilir. Sıklıkla sorulan “migren ağrısı nasıl olur?” sorusu bu şekilde yanıtlanabilir.

Ağrının sona ermesiyle birlikte kişi kendisini rahatlamış ancak yorgun ve bezgin hisseder. Bazı kişilerde tatlı yeme isteğinde ve idrara çıkma ihtiyacında artış olabilir. Tedavi edilmediğinde 4 ila 72 saat sürebilen migren atakları, haftada birkaç kez tekrarlayarak kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Bursa migren tedavisi nöroloji uzmanları tarafından yapılır.

Migreni Tetikleyen Faktörler Nelerdir?

Migren tetikçileri olarak da anılan faktörler, migren ağrısının oluşmasına yol açabilir. Her kişide farklı olan migren tetikleyicileri, fiziksel etkenlere ya da beslenmeye bağlı olabilir. Sıkça sorulan “Migreni ne tetikler? Ya da “ Migren nasıl tetiklenir?” sorularının yanıtları şu şekilde sıralanabilir:

• Aşırı gürültüye ya da ışığa maruz kalmak,

• Açlık veya öğün atlamak,

• Çikolata, kakao, peynir ve diğer süt ürünleri,

• Narenciye ürünleri ve muz,

• Mayalı yiyecekler ve incir, üzüm gibi kuru meyveler,

• Tütsülenmiş deniz mahsulleri,

• Tatlandırıcı ve koruyucu içeren ürünler,

• Konserve besinler ve turşu,

• Baharatlı besinlerin tüketimi,

• Aşırı miktarda çay ve kahve içmek,

• Ani iklim değişimleri ve hava kirliliği,

• Uzun süre güneş altında kalmak ya da soğuğa maruz kalmak,

• Sigara dumanı solumak,

• Uzun süre hareketsiz oturmak,

• Parfüm gibi keskin kokulara uzun süre maruz kalmak,

• Östrojen hormon seviyesinin düşmesi gibi bazı hormonal sebepler,

• Doğum kontrol ilaçları ve bazı damar genişletici ilaçlar.

Yukarıda sıralanan migren tetikleyici faktörlerin bir kısmı, kişide migren ağrısının oluşmasına yol açabilir. Kişinin zaman içinde kendi migren atağını tetikleyen etkeni öğrenmesi ve bu durumlardan uzak kalması, ağrının oluşmadan önlenmesine yardımcı olur. Nöroloji uzmanı tarafından kişiye özel olarak düzenlenen tedavinin yanı sıra bu etkenlerden uzak durmak da migren çaresi olarak tedaviye yardımcıdır. Migren ilaçları hakkında kullanılan ilaç ve dozlarının doğru şekilde ayarlanması son derece önemlidir. Bir başkasının ağrısına iyi gelen ilaçlar, hekime danışılmadan kullanılmamalı ve muayene olmadan migren bandı önerisi ya da migren ağrısı için ağrı kesici tavsiyesi istenmemelidir.

Migren Tanısı Nasıl Koyulur?

Migren tanısı, klinik muayene ile koyulur. Ancak uzman hekim, gerekli gördüğünde laboratuvar testleri ve radyolojik görüntüleme yöntemlerine başvurabilir. Hastanın baş ağrısı şikayetiyle nöroloğa başvurmasının ardından hekim hastanın öyküsünü dinler. Ağrının nasıl başladığı, ne sıklıkta olduğu, hangi bölgede yoğunlaştığını öğrenmeye yönelik sorular sorar. Migren herhangi bir fiziksel bulguya yol açmasa da hekim, migren dışı rahatsızlıkları elemek için fizik muayene yapar. Hekim gerekli gördüğünde diğer hastalıkları elemek için, beyin MR’ı ya da beyin tomografisi isteyebilir. Tüm muayene ve tetkiklerin ardından tanı netleştirilir.

Migren Tedavisi Nasıl Yapılır?

Kişiye migren tanısının koyulmasının ardından migrene bağlı baş ağrısı şikayetlerinin sıklığına ve şiddetine göre tedavi düzenlenir. Migren ağrısı seyrek ise atakların rahat geçirilmesine yönelik kriz tedavisi uygulanır. Haftada 1’den daha sık görülen migren atakları için koruyucu tedavi düzenlenerek, ağrının sıklığı ve şiddetinin azaltılması hedeflenir. Hekim, hastayı migren hastalığı hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirir. Düzenli uyku, beslenme, egzersiz gibi önerilerde bulunur. Kişinin hayat kalitesini bir hayli düşüren migrenin tedavisi için kişi, hekimin verdiği ilaçları düzenli olarak belirtilen dozda almalı ve günlük yaşamını, migren tetikçilerine göre düzenlemelidir. Migren tedavisinde yeni bir yöntem olan migren iğnesi ya da yaygın olarak bilinen adıyla migren aşısı uygulanabilir. Bursa migren tedavisi için sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavi olabilir ve yaşam kalitenizi yükseltebilirsiniz.

Migren İçin Hangi Doktora Gidilir?

Migren, pek çok farklı semptoma yol açan nörolojik bir hastalıktır. Migren belirtilerinden bir ya da birkaçının olduğu kişiler, sıklıkla “migren için hangi bölüme gidilir?” diye sorar. Migren ağrısının tanı ve tedavisi için hastanelerin nöroloji polikliniklerine başvurarak nöroloji uzmanlarına muayene olmak gerekir. Migren için hangi doktor ya da migren için hangi bölüme gidilir soruları bu şekilde yanıtlanabilir.

Eğer siz de kendinizde migren belirtilerinden bir ya da birkaçının olduğunu düşünüyorsanız, bir nöroloji hekimine başvurarak tedavi olabilir ve yaşam kalitenizi yükseltebilirsiniz.

Yazan: Dr. Çiğdem Şen Migren Sağlık Rehberi "
Migren Aşısı: Nedir, Tanı ve Tedavi Yöntemleri | Anadolu Sağlık Merkezi

Migren Aşısı: Nedir, Tanı ve Tedavi Yöntemleri | Anadolu Sağlık Merkezi

Migren Aşısı: Nedir, Tanı ve Tedavi Yöntemleri

Migren ağrısı, saatlerce süren ve dayanılmaz şiddette olan, kişinin günlük hayatına devam etmesini çok büyük oranda engelleyen bir ağrıdır.

Migren ağrısı, saatlerce süren ve dayanılmaz şiddette olan, kişinin günlük hayatına devam etmesini çok büyük oranda engelleyen bir ağrıdır. Herhangi bir ağrı kesici ile geçemeyecek kadar ağır seyretmekte olup enerjisiz, halsiz ve negatif bir ruh hali ortaya çıkarabilir. Migren gibi hastalıkların tedavisi için sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek önemli olsa da bu, migren ataklarını önleme konusunda yüzde yüz başarı gösteremez. Bu sebeple yapılan araştırmalar sonucu migren aşısı geliştirilmiştir. Migren aşısı uygulaması migren ağrısı çekenler için büyük bir kurtarıcı olup doğru zaman ve ölçüde uygulandığında migrenin büyük ölçüde önüne geçebilir.

Migrenden muzdarip bireylerde baş ağrısının yanında farklı semptomlarda görülebilir. Migren genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkan bir hastalık olup ilerleyen yaşlarda meydana gelme olasılığı çok düşüktür. Baş ağrısı zaman zaman kişiyi yatağa düşürecek ağrılar seviyesinde ataklar şeklinde gerçekleşebilir. Alında, başın arkasında ve kulağın arka tarafında migren ağrıları yoğunlaşarak hissedilir. Yoğun su içme, iştahta aşırı artış gibi belirtiler de baş ağrılarıyla birlikte seyredebilir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarından kabızlık, ishal, hazımsızlık gibi şikayetler, migren hastalarında görülebilir. Mental rahatsızlıklardan ise sürekli yorgun hissetme, konsantrasyon bozukluğu, dikkatsizlik gibi şikayetler meydana gelebilir. İnflamasyon diyeti ile migren ataklarının sayısı azalsa da zaman zaman yeni ataklar yaşamaya yüzde yüz bir çözüm değildir. Bu sebeple migren aşısı, migrenden muzdarip kişilerin sıklıkla başvurduğu, migrene özel geliştirilmiş bir tedavi yöntemidir.

Migren Aşısı Nedir?

Senelerce migren ağrısı çekmiş ve bir türlü çare bulamamış bireyler, migren aşısı nedir diye merak edip araştırırken faydalarını öğrendikten sonra uygulayarak hayat kalitesini yükseltmiştir. Migren kaynaklı ağrılar, CGRP molekülünün nörotransmitterler arasında ortaya çıkması sonucu meydana gelir. CGRP, sadece beyinde değil vücudun diğer noktalarında da ortaya çıkabilir.

Migren aşısının etki etme mekanizması iki farklı yoldan işler. İlk olarak CGRP molekülüne bağlanarak onu etkisiz hale getirir. İkinci olarak ise CGRP’nin hücre içinde bağlanacağı noktalara bağlanan moleküller, CGRP’yi inhibe ederek ağrı oluşmasını engeller.

CGRP’nin reseptörlerini inhibe etmek dışında migren aşısının geliştirilen bir formülü daha mevcuttur. Aşının bu formunda ise “galcanezumab” etken maddesi doğrudan CGRP’ye bağlanarak onu etkisiz hale getirir. İki formülün de çıkış noktası, migren atağını başlatan CGRP’yi işlevsiz hale getirmek üzere kurulmuştur.

Migren aşısının uygulanma prensibi ise CGRP molekülünü etkisiz hale getirip ağrıları ortadan kaldırmak olarak planlanır. CGRP antikorları migren iğnesi ile etkisiz hale getirir ve belirli dozlarla uygulanarak kalıcı şekilde ağrılarla vedalaşmak amaçlanır. Migren aşısı (iğnesi) 2018 yılında Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi (FDA) tarafından da migrenden koruyucu olarak kullanılmak üzere onay almıştır.

Migren aşısı da pek çok aşı gibi soğuk zincirle taşınır. Hastaların bir sağlık kuruluşundan doktor kontrolünde migren aşısını temin ettikten sonra kendi kendine de uygulayabileceği bir aşıdır. Ancak kişinin altta yatan bir kronik rahatsızlığı, alerjisi gibi spesifik bir durumu varsa hastanede doktor kontrolünde yapılması çok daha uygundur. Migren aşısı ilk ay yapılan yükleme dozundan itibaren 3 ay daha uygulanmalıdır. Tedavi yarım bırakılmamalıdır. Dört haftada bir yapılan aşı dozları 3 ay boyunca devam etmelidir. Kişinin ağrıları yeterli seviyede azalmazsa ve doktor uygun görürse 3 ay daha kontrollü olarak migren aşısı tedavisine devam edilebilir.

Migren iğnesi, aşı olarak adlandırılır ama tek dozu yeterli değildir. Bu sebeple en az 3 ay düzenli uygulanan migren aşısı tedavisinin olumlu sonuç verme ihtimali çok yüksektir.

Migren Aşısı Hangi Tip Migrenlerde Uygulanır?

Migren aşısının uygulanabilmesi için bazı kriterler vardır. Bu kriterlerin teşhis ve tedavisi için de nörolojik muayene şarttır. Uzman kontrolünde uygulanan aşı protokolü olumlu sonuçlar vermektedir. Migren aşısı yapılabilmesi için hastaların bir ay içinde dört kez migren atağı geçirmesi şartı vardır. Aynı zamanda aşının uygulanması için on sekiz yaşını doldurmuş bir yetişkin olmak gerekir. Alerjik reaksiyon gibi sebeplerle migren aşısı yapılamayan hastalar da mevcuttur. Yine aynı şekilde hamilelerde ve emziren annelerde de migren aşısı uygulanmaz.

Migren türleri genel olarak auralı ve aurasız olmak üzere ikiye ayrılır. Aurasız migren en yaygın görülen migren türüdür. İki migrenin şiddet olarak birbirinden farkı olmasa da kişide ortaya çıkardığı belirtiler farklıdır. Bunlar dışında kronik migren de üçüncü bir migren türü olarak gösterilebilir. Migren aşısı, kronik, auralı ve aurasız migren türlerinin tamamında uygulanabilir. Hangi migren türü olursa olsun migren aşısını kullanmadan önce bir nöroloji uzmanına muayene olunmalıdır.

Migren Aşısının Avantajları Nedir?

Migren aşısı koruyucu ve ağrıları yok etmesi açısından iyileştirici bir tedavi yöntemidir. Migren için kullanılan diğer ilaçlar ve ağrı kesiciler sadece anlık olarak ağrıyı hafifletebilir. Ağrının ne zaman başlayacağı tespit edilemeyeceği için de bireyler her zaman ağrı kesiciyi doğru anda almayıp ağrı ile mücadele etmek durumunda kalabilir.

Aynı zamanda ağrı kesici ve diğer ilaçlar bireylerde yorgunluk hissi, uyuşukluk gibi yan etkiler yaratabilir. Migren aşısının böyle bir etkisi olmadığı gibi anlık değil, uzun süreli bir tedavi konforu sağlayabilir. Migren atakları da yaşanmadığı için hayat kalitesi artar. Migrende kullanılan diğer ilaçlar başka tedaviler için ortaya çıkmışken migreni hafiflettiği için migren tedavisinde de kullanılır. Migreni iyileştirmeye özel bir formüle sahip değildir. Aynı zamanda sürekli kullanım zorunluluğu sıkıcı ve bunaltıcı hissettirebilir. Migren aşısı ise 4 haftada bir kez uygulanır yoğun bir tedavi ve kullanım zorunluluğu yoktur. Böylelikle tedavi kadar uyum süreci de kolaylaşabilir. Migren aşısı kalıcı çözüm sağlamasının yanında kısa sürede ve basit uygulanma şekli ile oldukça avantajlıdır. Migrenin cerrahi müdahale, anestezi gibi etkenler gerekmeksizin tedavi edilebilir olmasını mümkün kılmıştır.

Migren Aşısının Yan Etkileri Nelerdir?

Her tedavide olduğu gibi migren aşısının da bazı bünyelerde yan etki yapabileceği belirlenmiştir. Bu sebeple nörolojik kontrol ve doktor uygulaması ve nörolog takibi son derece önemlidir. Migren aşısının olası yan etkileri şu şekilde sıralanabilir:

Alerjik reaksiyon: Otoimmün rahatsızlıklar veya hassasiyete sahip bünyelerde alerjik reaksiyona sebep olabilir. Kabızlık: Migren iğnesi uygulanan bireylerde kabızlık gibi sindirim sistemine bağlı sorunlar görülebilir. Ağrı: Migren aşısının yapıldığı bölgede de ağrı görülebilir. Ancak bu geçici bir durumdur. Ateş ve ağrı gibi semptomların yoğun ve hayata devam edilemez noktaya geldiği durumlarda nöroloji doktorunuzla iletişime geçmelisiniz.

Migren aşısı, günümüzde migrene özel üretilmiş tek profilaksi ilacı olarak uygulanır. Aşının etken maddesi CGRP’ye özel olarak geliştirildiği için hem yan etki oranı düşük hem de olumlu etkisi yüksektir. Uzman bir nörolog kontrolünde size uygun zaman ve şekilde aşı tedavisine başlayabilirsiniz. Aşıyı evinizde kendiniz uygulayabileceğiniz gibi doktorunuza da yaptırabilirsiniz. Migren aşısının size uygun olup olmadığına hekiminiz hastalığın seyri, atak sayısı ve şiddetine göre karar verip sizi yönlendirir. Siz de migren ağrısı kaynaklı olarak şikayetler yaşıyor günlük hayatınıza devam edemiyorsanız migren iğnesi için hekiminize danışabilirsiniz. Ağrı, yorgunluk, halsizlik, konsantrasyon eksikliği gibi şikayetlerinizden migren aşısı ile kurtulabilirsiniz. Doğru ve size özel bir yaklaşım için doktorunuza muayene olmayı unutmayınız.

Son güncellenme tarihi: 16 Kasım 2022

Yayınlanma tarihi: 16 Kasım 2022

"
Migren Nedir? Baş Ağrısı Merkezi - Beyin ve Sinir Hastalıkları

Migren Nedir? Baş Ağrısı Merkezi - Beyin ve Sinir Hastalıkları

Baş Ağrınız, Migren Olabilir mi?

Migren sık görülen, tarih öncesi çağlardan bu yana bilinen, yaşam kalitesini bozan, geçici olarak özürlülük oluşturan, kişiyi engelli hale getirerek iş gücü kaybına yol açabilen bir baş ağrısı hastalığıdır.
Genelde baş ağrısı atakları tarzında görüldüğü gibi, baş ağrısı olmaksızın baş dönmesi, görme bozuklukları, duyu bozuklukları gibi pek çok belirti ile de ortaya çıkabilir.
Tüm dünya nüfusunun %15’i, Türkiye nüfusunun ise %16’sı migrenlidir!
Ülkemizde her 5 kadından ve her 10 erkekten birisini etkilemektedir.
Her 10 çocuk ve ergenden birisi migrene bağlı baş ağrısı sorunu yaşamaktadır.
Kadınlarda erkeklere göre 2-3 kat fazla görülmektedir.
Oysa çocukluk çağından ergenlik dönemine kadar her iki cinste eşit oranda görülür. Bir anlamda hormonal farklılaşma sonrasında kadınlar migrene daha çok maruz kalmaktadırlar.
Migren baş ağrılarının yaklaşık %10-15’ i, ağrı döneminden önce ortaya çıkan, görme, konuşma, duyu bozuklukları ve başka nörolojik öncü belirtiler olarak tanımlayabileceğimiz auralar ile birlikte olan migrendir.
Bütün migrenlilerin kabaca %10’u da (ayda 15 gününü ve daha fazla ağrılı güne neden olan) Kronik Migren olarak tanımlanabilir.

MİGRENİN KLİNİK ÖZELLİKLERİ

Migren baş ağrısı ataklar halinde gelir.
Atak sıklığı ve süresi kişiden kişiye değişebilir.
Ancak bir atak en az 4 saat, en çok 72 saat sürer.
Baş ağrısı genelde tek taraflıdır. Tek taraftan başlayıp başın iki yanına yayılabilir.
İki yanlı başlayabileceği gibi, başın önünden, başın arkasından ve enseden de başlayabilir.
Başın önünden arkasına, arkasından önüne yayılabilir.
Ağrı genelde zonklayıcı, orta şiddetli ya da şiddetlidir. O kadar ki, hasta baş ağrısı nedeniyle günlük işlerini yapamaz duruma gelebilir.
Baş ağrısı atağına ışıktan, sesten ve kokudan rahatsız olma hissi eşlik edebilir.
Ayrıca bulantı hissi ve kusmanın en az birisi görülür.
Migren atağı yaşayan hasta, ağrısını hafifletmek için, karanlık, loş ve sessiz bir yeri tercih edip uymaya çalışarak ağrısını hafifletmeye ve atağı atlatmaya çalışır.
İşte tüm bu özellikleri taşıyan baş ağrıları (eğer başka bir tıbbi durumla açıklanamıyorsa) migren baş ağrısı olarak tanımlanabilir.
Ancak her hastada bu belirtilerin tamamı olmayabilir. Ya da başka hastalıklar nedeniyle migren benzeri belirtiler de ortaya çıkmış olabilir. Bu nedenle, migren benzeri belirtileri belirgin de olsa doğru tanı koyabilmek bazen güç olabilmektedir.
Bu güçlüğü aşabilmenin ve doğru tanı koyabilmenin en temel koşulu ise hastanın baş ağrısı yakınmalarının hekim tarafından detaylı bir biçimde sorgulanması ve ayrıntılı muayene edilmesidir.

MİGREN TANISINI NASIL KOYUYORUZ?

Pek çok hastamızdan ‘benim beyin emarım (MRG) temiz çıktı ama bana yine de migrensin dediler’ cümlesini sıkça işitiriz.
Oysa migren tanısı, hekimin hastadan aldığı anamneze (hastalığın öyküsü) göre konur. Beyin MRG gibi görüntüleme teknikleri ve diğer laboratuvar incelemeleri ise migrene benzer belirtiler yapabilecek diğer hastalıkları dışlamak için kullanılır.
Sonuç olarak, hastanın baş ağrısı özellikleri migren ölçütlerini karşılıyor, titizlikle yapılmış nörolojik ve fiziksel muayenesinde baş ağrısını açıklayacak başka bir neden bulunamıyorsa migren tanısı konulmuş oluyor.
Baş ağrıyan bir hastanın baş ağrısına MİGREN baş ağrısı diyebilmemiz için, son Uluslararası Baş Ağrısı Sınıflamasına göre (ICDH -3),
En az 4 saat, en çok 72 saat süren baş ağrılarının

1. Şiddetli,
2. Zonklayıcı nitelikte,
3. Başın yarısını tutan, yarım baş ağrısı şeklinde,
4. Günlük aktivitelerle şiddetlenen özellikte olması,

Ayrıca bu baş ağrısına eşlik eden ışıktan ve sesten rahatsız olma, bulantı hissi ya da kusma gibi belirtilerden en az birisinin bulunması gerekmektedir.
Ancak, günlük pratik uygulamada, sadece 3 adımda, migren baş ağrılarını diğer baş ağrılarından hızlı ve doğru bir biçimde ayırt etmek için, ID Migren Testi geliştirlmiştir.
Siz de ID Migren testi ile 3 sorunun yanıtı ile migren olup olmadığınızı kolaylıkla test edebilrsiniz.
Eğer bu üç sorunun 2 sinin yanıtı evet ise %90’ ın üzerinde olasılıkla migreniniz var demektir ve detaylı değerlendirme için bir Nöroloji Uzmanına başvurmanız gerekir.

"
Migren Baş Ağrısı: Tanı ve Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar

Migren Baş Ağrısı: Tanı ve Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar

Migren Baş Ağrısı: Tanı ve Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar

İnsanlık tarihi kadar eski bir hastalık olan migren baş ağrısı toplum için oldukça önemli bir sağlık sorunudur. Tekrarlama eğilimi gösteren ve orta ila çok şiddetli ağrıya neden olan bir tür baş ağrısıdır. Ağrı genellikle zonklama veya nabız atma şeklinde tanımlanır ve genellikle başın bir tarafında başlar. Migren baş ağrıları fiziksel aktivite, ışık, ses veya fiziksel hareketle daha da kötüleşir. Tedavi edilmezse migren başağrısı tipik olarak 4 saatten 3 güne kadar sürer. Hastalar ışığa, sese ve hatta kokuya karşı hassas olabilir ve ayrıca mide bulantısı ve / veya kusma yaşayabilir. Hastaların bir kısmı ağrı ataklarından aura olarak bilinen uyarıcı sinyallerin varlığı ile 5-60 dakika önceden ağrıların geleceğini hissedebilirler. Migren hayatı tehdit eden bir beyin hastalığı değil. Migren tanısı aldıktan sonra hastanın tedavisi belli bir düzene göre ve hekimle işbirliği içinde yapılması gerekmektedir.

Kronik Migren Tedavisi İçin Botoks (Onabotulinum toxin A) Enjeksiyonu

Detaylı Bilgi

Migren tedavisinde güncel yaklaşımlar

Migren ataklarında karanlık ve sakin bir odada, buz paketi koyarak dinlenmek ağrının giderilmesini kolaylaştırır. Eğer uyunabilirse genellikle hasta ağrıdan kurtulmuş olarak uyanır. Atak profilaksisi için hastalığı tetikleyen faktörlerden kaçınma, öğün atlamama, uyku saatlerinin düzenli olmasının sağlaması gibi bazı basit tedbirlerle ağrının sıklığı azaltılabilir. İlaç tedavisi – Migrende ilaç tedavisi ataklardan korunmaya yönelik “profilaktik” veya önleyici/koruyucu tedavi ve atağın ağrı, bulantı, kusma gibi yakınmalarının giderilmesine yönelik “atak (akut/ağrı) tedavisi” olarak iki şekilde yapılır. Profilaktik tedavi belirli bir süre boyunca düzenli ilaç kullanarak ağrı sıklığını ve şiddetini azaltılmaya yöneliktir. Migren tedavisi herkese aynı tedavinin uygulanmadığı, her migren tanısı alan hastaya özel olarak karar verilmesi gereken bir tedavi şeklidir. Halk arasında migren aşısı olarak bilinen anti-CGRP monoklonal antikorları (erenumab, galcanezumab, fremanezumab) migrenin koruyucu tedavisinde kullanılmak üzere onaylanmıştır. Antikor olması nedeniyle, her ne kadar ‘aşı’ olarak adlandırılsa da, klasik anlamda bildiğimiz aşılar gibi bir kez yapıldığında, hastalıktan tamamen korunur hale getirmemektedir. Aslında aşı değil ilaç olarak tanımlamak daha doğrudur. Girişimsel Tedaviler – Botulinum nörotoksini, kronik migren profilaksisinde kullanılmaktadır, epizodik migren tedavisinde etkinliğini gösteren yeterli kanıt yoktur. Sık ataklı migrende, özellikle kronik migrende lokal anestetikler ile büyük oksipital sinir (GON), Supraorbital sinir (SON) blokajı ve Sfenopalatin ganglion blokajı güvenli ve etkili girişimsel tedaviler arasında görülmektedir. Girşimsel yöntemler algoloji uzmanları tarafından başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. Non-invazif yöntemler arasında transkranyal manyetik stimülasyon, transkranyal doğru akım uyarımı ve non-invazif vagal sinir stimülasyonu (VSS), invazif yöntemler arasında ise oksipital sinir stimülasyonu ve implante VSS yer almaktadır. Henüz rutin klinik kullanımları yoktur.

"
Migren: Nedir, Belirtileri ve Tedavisi | Avicenna Hastanesi

Migren: Nedir, Belirtileri ve Tedavisi | Avicenna Hastanesi

Migren: Nedir, Belirtileri ve Tedavisi

Uyku bozuklukları, yoğun uyku isteği, konuşma problemleri, bölgesel kuvvet kaybı ve nöbetler, subdural hematomanın belirtileri arasındadır.

Nedenleri

Kafaya alınan küçük bir darbe ile oluşan küçük kanamaların zamanla büyümesi ve beyin dokusu ile kafa tası arasındaki bölgede şişme yapmasıyla oluşur.

Tedavisi

Kanamanın bölgedeki kalınlığı 1 santimetreden küçükse ilaç, büyük ise cerrahi operasyon ile tedavi edilir.

Migren ağrısı, sıradan bir baş ağrısı değildir. Tedavisi yapılabilen bir nörolojik hastalıktır. Migren, hastaların doktorlara en sık başvuru yaptığı hastalıklardan birisi olarak öne çıkar. Özellikle kadınlar, bu rahatsızlıktan erkeklere göre daha çok şikayetçi olurlar. Yer yüzündeki kadınların yüzde 5’te 2’sinin erkeklerde ise 5’te 1’inin migren ağrıları yaşadığı belirtilmektedir. Bu hastalık genel olarak zonklamalarla ve şakak kısmında oluşan ani ve kesin ağrılarla kendisini gösterir. İnsan hayatını ve konforunu oldukça derinden etkileyen bu hastalığı uzman nöroloji doktorları tedavi edebilmektedir.

Migren Ağrısı

Migren, en sık baş ağrısı nedenlerinden biridir. Ataklar halinde gelir, ataklar arasındaki süre kişiden kişiye farklılık gösterir ve sürekli olarak kendisini tekrarlar. Ataklarda, aslında sadece ağrı olmaz, ağrıdan önce beyinde bir çok bölgede olaylar zinciri başlar. Migreni tetikleyen (bu her hasta için farklı bir neden olabilir, ya da bir neden olmaz), beyin zarında ve beyin zarı damarlarında bir çeşit iltihaplanma başlatır. Daha sonrasında şiddeti değişen baş ağrısı ortaya çıkar. Migren ağrısı sırasında hastalar çoğunlukla ışık, ses, baş hareketinin ağrıyı artırdığını belirtirler. Ağrının karakteri sıklıkla tek taraflı ve zonklayıcı tarzdadır. Atak sırasında ağrının süresi ağrı kesici alınmadığında 4 saat ile 3 gün arası sürebilir.

Migren Belirtileri

Migren ataklarının genel olarak başladığı yaş aralığının 20 ile 30 arası olduğu düşünülmektedir. Bunun yanında çocukluk ve ergenlik döneminde migren tanısı koyulan hastalar da yok değildir. Migrenin dört farklı belirtisi ya da dönemi var denebilir. Bunlar, prodrom, aura, atak ve postdrome olarak isimlendirilir.

Prodrom

Prodrom, migren hastalığının ön dönemi olarak tanımlanabilir. Ağrıların başlamasından yaklaşık olarak 2 – 3 gün öncesini kapsar. Bu süreçte hastalar, migren atağı öncesi çeşitli küçük ön belirtiler yaşarlar. Bu belirtiler genel olarak, iştahsızlık, uykusuzluk, aşırı idrara çıkma isteği, psikolojik değişimler ve kabızlık olarak görülebilir.

Aura

Migren ağrısını baş ağrısından ayıran en büyük belirti auradır. Aura, her hastada görülmez. Çoğu hasta, aurasız ataklar yaşarlar. Fakat aura yaşayan ve başı ağıran hastalar büyük olasılıkla migren atağı geçiriyordur. Bu konuda en doğru teşhisi doktorlar yapmaktadır. Auralar genel olarak, duyusal his kaybı, konuşma zorluğu, görme problemleri ve uyuşmalar olarak kendisini gösterirler.

Migren Atağı

Migren atakları genel olarak eğer tedavi edilmiyor ise 4 saat ile 72 saat arasında değişiklik göstererek hastanın hayatına büyük zarar verir. Ataklar kendisini nadir gösterebilirken, bazı hastalarda her ay hatta bazı hastalarda her hafta bile ortaya çıkabilir. Bu süreçte atak geçiren bir hastanın görme bozuklukları yaşaması, kalp ağrısı ve mide bulantısı yaşaması, kusma yaşaması, baş dönmesi ve hatta bayılması mümkündür.

Postdrome

Postdrome, migren atağının sonrasındaki dönem olarak tanımlanabilmektedir. Hastaların genel olarak yorgun, bitkin ve bir nebze de olsa rahatlamış hissederler. Bu süreçte hastalar dinlenmek isterler. Genel olarak baş dönmesi, aşırı yorgunluk ve sese karşı hassasiyet yaşarlar. Bu süreçte doktorların tavsiye edeceği çeşitli ilaçlar kullanılabilmektedir.

Hangi Durumlarda Nöroloji Doktoruna Gidilmelidir?

Migren hastalarının ya da henüz migreni olduğunu bilmeyenlerin en büyük hatası, ağrıları kendi kendilerine atlatmaya çalışmalarıdır Bu süreçte mutlaka bir nöroloji uzmanına görünmek gerekmektedir. Nöroloji uzmanları, gereken tedavi planını oluşturacağı gibi, aynı zamanda faydalı tavsiyelerde de bulunabilir. Ayrıca hastalık şüphesi duyanların, eğer ağrılarının şiddeti ve sıklığı artıyor ise mutlaka nöroloji uzmanında görünmeleri tavsiye edilir. Genel olarak aşağıda listelenenlerden birkaçını taşıyor iseniz, bir nöroloji uzmanına görünmelisiniz.

Aniden gelen şiddetli baş ağrısı Yüksek ateş Ense sertliği ve ağrısı Öksürük ya da efor sarf etme ile başlayan baş ağrısı Kafa travması sonrası baş ağrısı 50 yaş üstü yeni başlayan ağrılar Migren Tanısı

Migren hastalarında nörolojik muayenede bir problem gözlenmez, tanı doktorun hastadan iyi öykü alması ve hasta şikayetlerinin değerlendirilmesi ile koyulur. Migren tanısı koymak için hastaya şu soruları sormak gerekir:

Ağrı ataklar şeklinde mi oluyor? Bu tekrarlayan ağrılar birbirine benziyor mu? Ağrı şiddetli mi, tek taraflı mı? Ağrı sırasında sesten, ışıktan rahatsız oluyor mu, ağrı sırasında başını hareket ettirince ağrı artıyor mu, ağrı sırasında bulantı oluyor mu? Ağrı hasta uyuduğunda çok azalıyor ya da geçiyor mu? Migrenin çeşitleri nelerdir? Auralı ve Aurasız Ağrılar

Migrenin ‘aurasız’ ve ‘auralı’ olmak üzere 2 tipi vardır. En sık olan ve görülen türü ‘aurasız’ denen, sadece başağrısının olduğu migrendir. Daha seyrek olan ‘Auralı migren’de ise, ağrıdan hemen önce veya ağrıyla birlikte 5 ila 60 dakika kadar sürebilen, tek ya da çift taraflı olabilen görsel problemlerdir. Görememe veya puslu görme, ışıklı noktalar veya dalgalanan çizgiler görme şeklinde semptomlar görülür. Auralı migreni olan hastalarda, yaşadıkları her baş ağrısı atağında illa aura olacak diye de bir kural yoktur. Aura sadece görme belirtisi şeklinde olmayabilir. Beraberinde konuşmada tutukluk veya kelimeleri karıştırma, ya da yüzde veya bir taraftaki kolda uyuşma şeklinde de görülebilir. Nadiren de olsa aura felç şeklinde sonuçlanabilir ve bu felç durumu bir güne kadar uzayabilir, ya da çift görme, şiddetli dengesizlik gibi auralar da yaşanabilir. Bu tip atakları olan hastalar için komplike migren tabiri kullanılabilir.

Migren Tanısı İçin Ek Tetkikler

Daha önce de belirtildiği gibi, migren tanısı çoğunlukla hastadan alınan öykü ile koyulur, ancak zaman zaman bilgisayarlı tomografi ya da manyetik rezonans görüntüleme gibi görüntüleme tetkikleri ile diğer baş ağrısı nedenlerinin dışlanması ihtiyacı olabilir. Hastalarda görüntüleme yöntemleri çoğunlukla normal sonuçlar verir.

Migren En Sık Kimlerde Görülür?

Migren, genetik yatkınlığa sahip bir baş ağrısı türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Henüz tam bir tedavisi bulunmayan bu hastalığın, ancak atak dönemlerinde tedavisi uygulanabilmektedir. Öte yandan bu atakların sık tekrar etmemesi adına da önleyici tedaviler mümkündür. Kadınlar, erkeklere göre daha sık hastalık şikayetinde bulunmaktadır. Bu durum kadınlarda menopoz sonrasında erkeklerle aynı seviyeye iner. Bir diğer hastalık sebebi de strestir. Stres, bu hastalık için ateşleyici güç olarak belirtilebilir. Yoğun stres yaşanması, kişilerde bu hastalığın görülmesine neden olur. Öte yandan, ekonomik ve sosyal gücü yüksek insanlarda daha sık bu hastalık görülmektedir. Çünkü bu tip insanlar ve özellikle kadınlar, hem iş hayatının yükünü hem de ev hayatının yükünü bir arada götürürler. Bu da, migrene sebep olabilir. Migren ağrısı problemi yaşayan kişilerin iş hayatlarında yaşadıkları problemleri azaltmaları gerekmektedir.

Migren ve Risk Faktörleri

Kimlerin migren hastası olabileceği yönünde yapılan çalışmalarda, bazı risk faktörleri belirlenmiştir. Örneğin, eğer ailesinde bu hastalığa sahip olan biri var ise, o ailedeki herkes risk grubu içerisinde yer alır. Bunun yanında, 20 ile 30 yaş arası grupta bulunan insanlar da yine risk grubu içerisinde kabul edilir. Öte yandan kadınlarda, erkeklere göre çok daha yüksek seviyelerde bu hastalık görüldüğü ispatlanmıştır. Hatta çok sayıda kadın, migren ağrılarının hamilelik döneminde başladığını veya bu süreçte çok daha ilerlediğini belirtebilir. Yine doğum sonrası dönemdeki kadınlarda, bu atakların başlama ihtimali yüksektir.

Migren ile Ortaya Çıkabilecek Hastalıklar

Migren hastalığı, yanında çok sayıda farklı hastalık da getirebilir. Bu hem migrenden kaynaklı hastalıklar olabileceği gibi, migreni kontrol altına almak için uygulanan tedavi ile birlikte, tedaviden kaynaklı olabilecek hastalıkları da kapsar. Bir diğer deyiş ile hem migren nedeni ile hem de migren tedavisi nedeniyle başka hastalıkların ya da rahatsızlıkların görülmesi mümkündür. Bu kapsamda şu hastalıklar ve rahatsızlıklar görülebilir:

Mide ve bağırsak problemleri: Yüksek dozda ve düzenli olarak kullanılan ağrı kesicilerden kaynaklı olarak karın ağrıları, kanamalar, gastrit ya da ülser görülebilmektedir. Ayrıca bağırsak hastalıkları da yaşanabilir. Aşırı ağrı kesici ilaç kullanımı, ilaçların etkisini kaybetmesine ve ilaçtan dolayı baş ağrısı yaşanmasına sebebiyet verebilir. Bu bir döngü olarak karşımıza çıkar ve daha fazla ağrı kesici ilaç kullanımına hastayı iter. Bu durum ağrıların daha kronikleşmesine sebebiyet verir ve bu kısır döngüyü durdurmak için mutlaka doktorlardan yardım istenmelidir. Serotonin problemi, nadir de gözükse, vücudun aşırı dozda serotonin sendormuna muhatap bırakılmasıdır. Serotonin sorunları yaşanmaması adına mutlaka doktor kontrolünde ilaç kullanmak gerekir. Düzenli devam eden migren ataklarına müdahale etmeme sonucunda kronik migren yaşanabilir. Ayrıca, migren statusu olarak da tanımlanan yani 3 gün süren rahatsızlıklar da ortaya çıkabilir. Migrenle yalnız başına baş etmek oldukça yanlış bir tercihtir. Migren atağı geçtiği halde inatla devam eden auralar, beyinde kalıcı doku hasarına neden olabilmektedir. Bu noktada mutlaka bir MR ile görüntüleme yapılması gerekir. Bir saatten uzun süren auralar yüzünden beyin damar tıkanıklığı yaşanabilmektedir. Bu noktada mutlaka bir nöroloji uzmanı ile görüşmek ve gereken beyin görüntülemelerini gerçekleştirmek gerekir. Migreni Tetikleyen Faktörler Migreni ortaya çıkartan ve tetikleyen etkiler ya da faktörler bireyden bireye farklılık gösterebilmektedir. Bir insanda atağa sebep olan faktör, bir başka insanda herhangi bir atağın başlangıcı olmaz. Dolayısıyla her bireyin, kendi ağrılarını tetikleyen faktörlerini öğrenmesi gerekmektedir. Genel olarak ağrıları tetikleyen faktörler ise şu şekilde sıralanabilir: Bazı yiyecekler (Çikolata, peynir gibi…) Düzensiz uyku Öğün atlama ve dengesiz beslenme Yoğun egzersiz yapma Hiç egzersiz yapmama Parlak ışıklar Duygusal ve psikolojik ruh hali Alkollü içecekler

Her hastanın kendi tetikleyici faktörlerini zaman içerisinde belirlemesi, gelecek hayatındaki yaşam konforu açısından büyük önem taşır. Bu sayede destekleyici ve koruyucu tedavi ile birlikte, ataklar minimum seviyeye indirilebilmektedir. Tetikleyici faktörlerin belirlenmesinde, atak günlüğü tutulabilmektedir.

Kahve ve Migren

Yapılan araştırmalar, kafeinin migren hastalığına iyi geldiğini ortaya koymaktadır. Ağrılarla birlikte kullanılan ilaçların yanına kafeinli ilaçların eklendiği durumlarda etkinin yüzde 40’a kadar arttığı yönünde yapılan çalışmalar bulunmaktadır. Fakat, kafeinli içeceklerin bu hastalığa iyi geldiği ile ilgili hiçbir araştırma yoktur. Hatta kafeinli içecekler, migren hastalarına tavsiye edilmemektedir.

Migren Hastalarının Yapması Gerekenler

Migren hastasının ağrı ataklarının şiddeti ve sıklığına göre tedavisi düzenlenir. Hasta doktoruyla ilişkisini kesmemelidir. Migren ataklarından kurtulmanın en önemli kuralı migrenli kişinin migrenini tetikleyen faktörlerden kaçınmalıdır. Her migrenli için tetikleyiciler aynı olmayabilir fakat genelleme yapacak olursak migrenli insanların kaçınması gerekenler düzensiz uyku (uykusuz kalmak veya alıştığından geç uyanmak), aç kalmak, rüzgarda dolaşmak, çok aydınlık ortamlarda güneş gözlüksüz dolaşmak, sabah duş alıp dışarı çıkmak, efor harcatan sporlar olarak sayılabilir. Tetikleyen faktörler kontrol altına alındığında yüzde 50, hatta daha fazla oranda atak sıklığı azalabilir.

Migren Tedavisi

Migren tedavisindeki amaç, ağrı bölgesinde yaşanan hassasiyet ve damarların etrafında yaşanan semptomları baskı altına alabilmektir. Bu süreçte hem koruyucu yani önleyici tedavi hem de direkt olarak atak tedavisi uygulanır. Eğer hastanın ağrıları seyrekse (ayda bir iki kez görülüyorsa) sadece atak sırasında tedavi önerilir. Ağrılar ayda dördün, beşin üzerine çıkmışsa, ağrılar çok şiddetliyse ve uzun süre devam ediyorsa koruyucu tedavi denen düzenli bir tedaviyle başlanır. Koruyucu tedavi sürecinde epilepsi, depresyon ve hipertansiyon gibi hastalıklara da iyi gelen ilaçların kullanıldığı bilinmektedir. Koruyucu olarak kabul edilen bu ilaçlar, migren ağrısı sıklığını azaltmak için kullanılır. İlaç tedavisinin planını doktorlar, hastalarının ağrı sıklıklarına ve şiddetlerine bakarak planlar. Yine hamile ya da emziren anneler için geçerli bazı ilaçlar, hastalığın tedavisinde kullanılamaz. Doktorlar hamiye ya da emziren anneler için bebeğe zarar vermeyen ilaçları tavsiye ederler.

Migren Atağı Tedavisi

Atak tedavisinde hastanın ağrısını geçirmek ve varsa bulantı ve kusmayı önlemek birincil amaçtır. Ağrı için en sık kullanılan ilaçlar, triptan grubu ağrı kesicilerdir. Triptanlar beyin zarındaki damar sistemi üzerine ve sinir sistemine geçişini ve sinir sisteminde algılanmasını bloke ederek migren atağını önlüyorlar. Bulantı ve kusma için de anti-emetik grubu ilaçlar yazılır.

Koruyucu ve Önleyici Tedavi

Kronik olarak ağrı yaşayan ve bir ay içerisindeki atak sayıları dördü geçen hastalarda ve ağrıları çok şiddetli olan hastalarda sadece atak dönemlerinde değil, düzenli olarak ilaç kullanımı yapılabilmektedir. Bu tarz ilaç kullanımları ile migren ataklarının önüne geçilmeye çalışılır. Buna koruyucu tedavi adı verilmektedir. Bu koruyucu tedavi süreci, sürekli olarak devam eder ve her gün düzenli olarak ilaç kullanılır. Bu tedavi minimum 6 ay sürer. Tedavide kullanılan ilaçlar, çok çeşitli gruplara dahil olabilmektedir. Depresyon, epilepsi ya da tansiyon ilaçlarına bu süreçte başvurulabilmektedir.

Soğuk Havalar ve Migren Ağrısı

Hastaların ortak şikayeti, değişen havaların ağrı atakları yaratması yönündedir. Migren problemi yaşayanlar, hava değişimi ve soğuyan havaların baş ağrısı yaptığını söylerler. Henüz soğuyan havalar ile migren ağrılarının ilişkisini ortaya çıkartabilen bir bilimsel çalışma yapılmamışsa da, hava değişimlerinin migreni tetiklediği yönünde paylaşımlar mevcuttur. Soğuk havalar, rüzgarlı havalar, parlak ve yoğun güneş ışığı, nemli havalar ve basınç migreni tetikleyebilir.

Ataklara Karşı Alınabilecek Önlemler

Migren ataklarına karşı çok sayıda önlem alınabilir. Bu önlemler hem koruyucu hem de ağrıların hikayesini ölçen türden olur. Eğer ataklardan şikayetleri olan biri, ağrı günlüğü tutmaya başlar ise, kendisine neyin iyi ya da neyin kötü geldiğini bilebilir veya keşfedebilir. Unutulmamalıdır ki, atakları tetikleyen örneğin soğuk havalar gibi sebeplerin önüne geçilemeyebilir. Ama bu sebeplerden kaçınılabilinir. Öte yandan birden fazla sebebin aynı anda oluşmasının da önüne geçilebilir. Örneğin, havanın kötü olduğu bir gün dışarı çıkarken, aynı gün vücudu aç ve susuz bırakmayarak, migren atağına zemin hazırlanmayabilir. Bu kapsamda şu önlemler alınabilir:

Ağrı günlüğü tutmak Sağlıklı ve düzenli beslenmek Bol miktarda su tüketmek Düzenli spor yapmak Düzenli uyku uyumak Stresten uzak durmaya çalışmak Tedavileri aksatmadan uygulamak Sıkça Sorulan Sorular

Migren olup olmadığı nasıl anlaşılır?

Şiddetli baş ağrısı ile direkt olarak kendini belli eder. Aynı zamanda bulantı, ses ve ışığa duyarlılık gibi belirtiler de görülebilir.

Migren nasıl geçer?

Bol bol su içilebilir, baş bölgesine soğuk uygulamalar yapılabilir, baş ve şakak bölgesine lavanta yağı sürülebilir.

Migren için hangi testler yapılır?

Hastanın fizik ve nörolojik muayene bulgularına göre tetkik yapılıp yapılmayacağına karar verilir. Bazı kişilerde kan tahlilleri, beyin tomografisi veya MR gibi görüntüleme tekniklerine başvurulur.

"
Migren - Nöroloji Kliniği

Migren - Nöroloji Kliniği

Migren Migren ne sıklıkla görülmektedir?

Migren hayat kalitesini düşüren en önemli hastalıklardan biridir. Amerikan istatistiklerine göre migren, özürlülük yapan hastalıklar içinde 7. sıradadır ve her yıl yaklaşık 13 milyar dolarlık iş gücü kaybına neden olmaktadır. Toplumda her 100 kişiden 16’sında migren görülmektedir.

Migren ayrıca en sık yanlış tanı alan nörolojik hastalıkların da başında gelmektedir. Hastaların sinüzit, psikolojik baş ağrısı, tansiyona bağlı baş ağrısı gibi yanlış tanı almaları hiç nadir değildir. Bu hastaların yıllarda yanlış tedaviler ile yıllarını geçirdikleri görülmektedir.

Migren kimlerde daha sık olarak görülür?

Migren kadınlarda erkeklere göre 2-3 kat daha sık olarak izlenmektedir. Migrenin başlangıcı erken çocukluk çağından 35 yaşına kadar olabilmektedir. Buna karşın, sıklığında 10-14 yaş aralığından sonra belirgin bir artış vardır. 40 yaşından sonra ortaya çıkışı ise çok nadirdir ve özellikle kadınlarda menopoz sonrasında ortaya çıkışı belirgin olarak azalır.

Migrenin belirtileri nedir?

Migrende bulantı, kusma, ses ve ışıktan rahatsız olmanın izlendiği, şiddetli ve tekrar eden baş ağrıları izlenmektedir.

Aşağıdaki soruların hepsine yanıtınız evet ise %90 doğrulukla migreniniz vardır:

Baş ağrısı ile birlikte:
•Midenizde bulantı veya rahatsızlık hissettiyseniz,
•Işık sizi baş ağrınızın olmadığı zamanlara göre çok daha fazla rahatsız ettiyse,
•Baş ağrılarınız çalışabilmenizi ya da ihtiyaç duyduklarınızı yapabilmenizi en az bir gün kısıtladıysa bir nöroloji uzmanı ile görüşmenizi öneririz.

Migrenin tanısı nasıl konur?

Tekrarlayan baş ağrısı olan hastalarda migren tanısı ancak belli kriterlerin karşılanması sonunda gerçekleşir. Buna göre:

Aşağıdaki özelliklere sahip en az 5 atağın olması gereklidir:

4-72 saat süren baş ağrısı Aşağıdakilerden en az 2 özelliğe sahip baş ağrısı: Ağrının başın bir tarafında olması Zonklayıcı karakterde olması Orta veya ciddi düzeyde olması Fiziksel aktivite ile artış olması Bulantı ve kusma Sesten (fonofobi) ve ışıktan (fotofobi) rahatsız olma Migrenin tipleri var mıdır?

Migren habercisinin (aura) olup olmamasına göre iki şekilde olur. Birincisi auralı migren (klasik migren) ikincisi ise aurasız migren ismini alır. Aura, migren baş ağrısının gelmesinden önce ortaya çıkan nörolojik kayıplara verilen isimdir. Bu yakınmalar migrenin ön habercisidir. Aura döneminde hasta, görme bozukluğu, bir tarafı görememe, ışıklar görme, vücudun bir tarafında uyuşma, kelime bulma veya konuşma güçlüğü şeklinde yakınmalar hisseder. Bu şikayetler yaklaşık yarım saat sürdükten sonra geçer ve yerini baş ağrısına bırakır. Bu şekilde olan migrene auralı migren adı verilmektedir. Bazı hastalarda aura dönemi, baş ağrısı ortaya çıkmaksızın da olabilir.

Auralı migren hastalarında aurasız ataklar da olabilir. Auralı migrenin özelliği, hastalarda inme riskinin aurasız migrenlere göre daha fazla olmasıdır. Bu risk özellikle sigara içen ve doğum kontrol ilacı kullanan hastalarda daha da fazladır.

Aurasız migrende ise yukarıda belirtilen yakınmaların olmadığı baş ağrısı atakları olmaktadır. Bu tip migren auralı migrene göre daha sıktır.

Migreni neler tetikler?

Migren hastalarının %75’inde en az bir faktörün atakları tetiklediği ortaya konmuştur. Bunların başında psikolojik yada fiziksel stres gelmektedir. Uykusuzluk veya aşırı uyuma, yorgunluk, açlık, sürekli kafein tüketenlerde kafeinin kesilmesi, sigara dumanı, parfümler, kırmızı şarap, bazı baharatlar, kuruyemiş, ışık, egzersiz, cinsel aktivite, lodos, hava ısı değişiklikleri ve adet görme iyi bilinen migren tetikçilerindendir.

Yine Türkiye’de yapılan bir çalışmada kanda duyarlılık saptanan gıdaların rejimden çıkarılması ile migren atak sıklığının azaldığı gösterilmiştir. Ankara’da yapılan bir çalışmada Sahra çölünden gelen havanın beyinde baş ağrısını ortaya çıkaran hücreleri aktive ettiği gösterilmiştir.

Migreni arttırabilecek ilaçlar da vardır. Bunlar içinde doğum kontrol ilaçları, menopoz sonrasında kullanılan hormon replasman tedavileri, burun açıcı sprey veya damlalar, gastrit için kullanılan proton pompam inhibitörleri sayılabilir. Bunlar dışında ağrı kesicilerin uzun süreli, düzenli olarak kullanımı sonucunda da hastalarda ağrı sıklaşabilir.

Doktorum migreniminin olduğunu söyledi. Beyin MR’ı çektirmem gerekir mi?

Migren bir dışlama tanısıdır, yani bir hastaya migren teşhisi konabilmesi için baş ağrısına neden olabilecek başka bir sorunun olmadığının ortaya konması gereklidir. Bunun için baş ağrısının öyküsü, süresi, eşlik eden bulguların varlığı ve nörolojik muayenenin değerlendirilmesi şarttır. Tüm bu bulgular migren ile uyumlu ise, beyin görüntülemesi (MR veya tomografi) şart değildir ve sadece arada kalınan vakalarda önerilebilir. İstatistikler göstermektedir ki, bir yıldan daha uzun süre tekrarlayan migren şeklinde baş ağrıları olan 1000 hastanın sadece 1’inin beyin MR’ında anormallik izlenmektedir.

Kronik migren nedir?

Kronik migren bir hastanın ayda 15 günden daha fazla baş ağrısı çekmesi durumuna verilen isimdir. Bu 15 günün en az 8’inin migren özellikleri taşıması gerekmektedir.

Baziler migren nedir?

Baziler migren, migrenin daha nadir görülen bir alt tipidir. Bu tip migrende ataklar sırasında beyin sapı ve görme korteksinde işlev kaybı olduğu için hastalarda çift görme, peltek konuşma, denge kaybı, bulanık görme, vücudun bir tarafında uyuşma ve bazen bilinç kaybı ortaya çıkabilmektedir. Ataklara baş ağrısı eşlik edebilmekle birlikte, baş ağrısı olmaksızın da ortaya çıkabilmektedir. Baş ağrısının olmadığı hastalarda atakların beyin damar tıkanıklığına bağlı olmadığının gösterilmesi zorunludur. Bu nedenle hastalara beyin MR ve MR anjio incelemelerinin yapılması önerilir.

Migren görme kaybı yapar mı?

Migrenli hastaların bazılarında baş ağrısından önce bir tarafı görememe, renkli ve ışıklı objeler görme (sintilasyon) gibi bulgular izlenebilir. Bu duruma aura adı verilir. Aura aslında migrenin geldiğini bildiren bir habercidir. Aura dakikalar içinde geçtikten sonra baş ağrısı gelişir. Bu duruma auralı migren denmektedir.

Auralı migren dışında retinal migren adı verilen ve bir gözde sadece geçici görme kaybına neden olan bir migren türü de vardır. Bu durumda ataklar geçicidir ve hastalık kalıcı görme kaybına neden olmaz.

Migren felç yapar mı?

Migren hastalarında inme ve kalp damar hastalıkları migreni olmayanlara göre daha sıktır. Bunun nedeni henüz tam olarak bilinmese de migren atağı sırasında izlenebilen beyin damarlarındaki daralmanın buna neden olabileceği düşünülmektedir.

Migren nasıl tedavi edilir?

Migrenin tedavisinde üç yaklaşım benimsenmiştir. Bunlardan ilki akut atak tedavisidir. Bu tedaviler içinde ağrı kesiciler, triptanlar, ergo türevi içeren ilaçlar, kusma önleyici tedaviler sayılabilir. Akut atak önleyici yöntemler içine son yıllarda yapılan çalışmalarda etki olduğu gösterilen ve Amerikan İlaç Ajansı tarafından onaylanmış olan elektrik stimülatörleri de girmeye başlamıştır. Bu stimülatörlerin migren ataklarını engelleyici özellikleri de bulunmaktadır.

İkinci yaklaşım ise, sık atak geçirenlerde kullanılan migren önleyici tedavilerdir. Bu tedaviler ağrı kesici değildir ve sadece bir sonraki atağın gelmesini engeller veya geciktirir. Önleyici tedavilere başlama sıklığı konusunda kriterler net olmasa da, genel olarak kabul edilen eşik ayda 4’ün üzerinde atağın olması durumudur. Bu tedaviler aslında hipertansiyon, depresyon veya epilepsi gibi başka bir hastak için endikasyon almış olmasına karşın migren hastalarında da etkin olduğu gösterilmiş tedavilerdir. Bunlar içinde propronolol (Dideral), condesartan (Atacand), verapamil (Isoptin), amitriptilin (Laroxyl), venlafaksin (Effexor), topiramat (Topamax), Divalproat (Depakin), pizotifen (Sandomigran), flunarizin (Sibellium) gibi ilaçlar sayılabilir. Bunların yeterli olmadığı kronik migrenli hastalarda botulinum toksin uyugulamasının da baş ağrısı sıklığını azalttığı gösterilmiştir.

Son yıllarda yapılan çalışmalarda kalsitonin gen ilişkili peptide (CGRP) bağlanan monoklonal antikor tedavilerinin de migren atak sayısını azalttığı gösterilmiştir. 2017 itibarı ile henüz ülkemizde bulunmayan bu tedavilerin önümüzdeki yıllarda piyasaya sürülmesi beklenmektedir.

Migren sıklığını azalttığına dair yeterli düzeyde bilimsel veri olmamasına karşın koenzim Q10, riboflavin, magnezyum, melatonin gibi ilaçlar da kullanılmaktadır. Bu ilaçların yan etkileri yok denecek kadar az olduğu için bir nörolog gözetiminde denenmesinde bir sakınca yoktur.

Üçüncü yaklaşım ise migren tetikçilerinden uzak durmaktır.Bunlar içinde gıdalar var ise, ilgili gıdaların kesilmesi denenmelidir. Hastaların uyku düzeni sağlanmalı, stresi azaltacak yaklaşımlar benimsenmeli, gerekli ise psikolojik yardım alınması da önerilmelidir.

Migren Nedir?

Migren Nedir?

Migren Nedir?

Migren, bir beyin hastalığıdır. Beynin damarları ve sinir ağlarından kaynaklanan, kendine özgü belirtileri olan karmaşık bir başağrısı sendromudur. Migren ağrısı ataklar halinde ortaya çıkar. Migren atakları kiminde yılda 1-2 defa, kiminde ise ay içerisinde defalarca görülebilir. Migren ağrılarının çoğu çok şiddetli seyreder. Migren ağrılarını şiddetli baş ağrısı olmasının dışında diğer ağrılarından ayırt eden en önemli özellikle ise ağrı ile birlikte ortaya çıkan bulantı, ses ve ışığa duyarlılıktır. Migren ağrısı olanlar baş ağrısına eşlik eden bu rahatsızlıklar nedeniyle günlük işlerini tamamlamakta zorlanırlar. Yine de tam bir migren tanısı koymak için uzun bir süreç ve uzman doktor kontrolü çok önemlidir.

Migrenin Nedenleri

Migrenin nedenlerinin en başında, genetik faktörler gelir. Ailenizden birinde migren varsa migren hastası olma olasılığınız yüzde 40’tır. Hem annesi hem babası migren hastası olan bir kişi ise yüzde 75 oranında migren şikayetleri yaşayabilmektedir. Migren ağrısının nedenlerinden biri de hormonal değişimlerdir. Bu nedenle migren, en sık kadınlarda görülür. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere göre 3 kat fazla olan migren atakları özellikle adet dönemlerinde hormonal değişimden dolayı şiddetini artırabilir. Adet döneminde şiddetli baş ağrısının çoğalmasını da migrene bağlayabiliriz. Bulantı kusma, ışığa ve sese hassasiyet olabilir. Genellikle tek taraflı, yoğun ve zonklayıcı tarzdadır.

Migren Belirtileri

Migren baş ağrısı o kadar şiddetlidir ki, bir fonksiyonun yapılmasını etkileyebilir veya kişiyi yetersiz hale getirerek yatak istirahatini zorunlu kılar. Migren belirtilerinden biri de tek taraflı baş ağrısıdır. Zaman zaman taraf değiştirebilen bu tek taraflı baş ağrılarında, genelde bir yarımın diğer yarımdan daha fazla eğilimi vardır. Migrende baş ağrısı sıklıkla şakaklarda ve bazen göz veya gözün arkasında yerleşir. Alın, başın arka tarafı ve kulağın hemen arkası migren baş ağrısının en çok görüldüğü yerlerdir. Baş ağrısının yanı sıra migren belirtileri olarak aşırı duyarlılık-tepkisellik, depresif duygu durumu, aşırı ve gereksiz neşelenme, durgunluk/donukluk, konsantrasyon ve dikkatte azalma, düşüncede yavaşlama, kelime bulma güçlüğü, konuşurken takılma, artmış ışık-ses-koku duyarlılığı, esneme, uyuma isteği, açlık, tatlı yeme isteği, iştah artışı veya iştahsızlık, aşırı su içme, karında şişlik hissi, kabızlık veya ishal hali de sıklıkla gözlenir. Migren ağrınız sırasında ışığa ve sese karşı artmış duyarlılık o kadar şiddetli olabilir ki bunlara maruz kalma ağrının şiddetini artırabilir. En bilinen bir başka migren belirtisi ise kokuya karşı artan duyarlılıktır. Bu nedenle parfüm gibi hoş kokulardan dolayı bulantının artması ve kusma görülebilir.

Migren Çeşitleri

Migrenin doğru değerlendirebilmesi için mutlaka ne tip migren olduğunu uzman bir doktora danışmalısınız. En sık görülen migren tipi, “aurasız migren”dir. Migren ağrısına sahip olanların çoğunda aurasız migrene rastlanır. Migrenin diğer bir çeşidi olan auralı migrene sahip olanlarda da kimi zaman aurasız ataklar görülebilir.

Migrenin Tetikleyicileri

Migren ataklarını tetikleyebilen bir çok unsur var. Kadınların yaşamış olduğu hormonal değişiklikler sebebiyle migren ataklarının ortaya çıkması kolaylaşır. Östrojen dalgalanmaları birçok kadının baş ağrılarını tetikleyebilir. Migren öyküsü olan kadınların, östrojen seviyesinde bir azalma yaşandığında adet öncesi ya da devamında baş ağrısı yaşayabilirler.
Hamilelik veya menopoza girme dönemi migrenin ortaya çıkmasına neden olabileceği gibi, var olan migren ataklarının seyrini değiştirebilir.

Oral kontraseptif (doğum kontrol hapları) ve hormon replasman (yerine koyma) tedavisi gibi hormon ilaçları da migrenin seyrini kötüleştirebilir.

Bazı gıda maddeleri, eskimiş küflü peynir, turşular, tuzlu ve işlenmiş gıdalar migreni tetikleyebilir. Birçok yiyecekte bulunan tatlandırıcı aspartam ve koruyucu monosodyum glutamatın, migreni tetikleyebildiği bilinir. Yemek düzeninin değişmesi örneğin, öğün atlamak ya da aşırı yemek de migren atağının ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. İçecekler, alkol, özellikle şarap ve yüksek kafeinli içecekler migreni tetikleyebilir. Stres, migren ataklarında önemli bir rol oynar. İşte veya ev hayatında yaşanan stres, sık migren ataklarının nedenlerinden olabilir. Yüksek sesler, parlak ışıklar ya da güneş ışığına maruz kalmak migren atağını başlatabilirler. Bazı koku çeşitleri örneğin, parfüm de dahil olmak üzere, tiner, sigara dumanı gibi bazı kokular migren atağını tetikleyebilir. Uyku ve uyanıklık düzenindeki değişiklikler de migrenin bilinen tetikleyicilerindendir. Uykusuzluk, aşırı uyku, uyku kalitesindeki bozulmalar ve jet lag gibi durumlar migren atağının sıklaşmasına ya da ortaya çıkmasına neden olabilir. Cinsel aktivite ya da yoğun fiziksel efor migren ataklarını ortaya çıkabilir. Çevredeki hava basınç veya barometrik değişiklikler migreni tetikleyebilir. İlaçlar, nitrogliserin gibi vazodilatörler (damar genişleticiler) veya oral kontraseptifler (doğum kontrol hapları) migreni kötüleştirebilir.” Migren Tedavisi

Tekrarlayan şikayetleri olan hastalara mutlaka ilk olarak bir beyin görüntüleme yapılmaktadır. Haftada 1-2’den fazla atak oluyorsa, koruyucu tedaviler uygulanmalıdır. Migreni ve migren çeşitlerini tetikleyen şeyler varsa onların ortadan kaldırılması gerekmektedir. Migren ve migren çeşitlerinin tedavisi için ilk önce kişinin yaşam tarzını değiştirmesi gerekmektedir.

Düzenli uyku uyumanız, Stresten uzak durmanız, Beslenmenize dikkat etmeniz, Uygun bir kiloda olmanız, Alkol ve sigaradan uzak durmanız gerekmektedir.

Migren ve migren çeşitlerine göre uygulanan tedavi uzun dönemde kişiye çok büyük faydalar sağlamaktadır. Bu faydaları hastanın görerek yaşam şeklini doktorunun tavsiyeleri doğrultusunda düzenlemesi gerekmektedir. Bu şekilde kişi migrenle yaşamaya alışmakta ve zamanla kontrol altına almaktadır. Migren ve migren çeşitlerinin tedavisinde hasta ve doktoru uyum içinde olmalıdır.

Migren tedavisinde botoks, alın, şakaklar, ense ve boyun bölgesine uygulanıyor. Kozmetik amaçla sadece yüz bölgesinde uygulanan botoks, migren tedavisinde bundan farklı olarak alın, şakaklar, ense ve boyun bölgelerinde belirli noktalara derialtına botulinum toksini iğne ile verilerek uygulanıyor. Çoğu durumda uygulamaların etkisi yaklaşık 3-4 ay süreceğinden tedavinin devamı için tekrarlanması gerekiyor. Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’den sonra ülkemizde de onaylanmış olan kronik migren tedavisinde botoks uygulanmasının güvenilir olması için bir nöroloji uzmanı tarafından yapılması büyük önem taşıyor.

Migren tedavisinde için kullanılan ilaçlar iki geniş kategoriye ayrılır, ağrı giderici ilaçlar, migren atakları sırasında alınır ve ağrıyı durdurmak için kullanılır. Koruyucu tedavide kullanılan ilaçlar, bu tür ilaçlar, migren ataklarının şiddetini veya sıklığını azaltmak için, günlük olarak, düzenli alınır. Tedavi stratejisi kişinin baş ağrılarının sıklığına, şiddetine ve eşlik eden diğer tıbbi durumuna bağlıdır.

TIBBİ BİRİMLER KULAK BURUN BOĞAZ GENEL CERRAHİ ESTETİK VE PLASTİK CERRAHİ OBEZİTE CERRAHİSİ GÖZ KLİNİĞİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ KLİNİĞİ SAÇ EKİMİ BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ DAHİLİYE (İÇ HASTALIKLARI) KLİNİĞİ GÖĞÜS HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLİNİĞİ KARDİYOLOJİ GASTROENTEROLOJİ ÜROLOJİ NÖROLOJİ KALP VE DAMAR CERRAHİSİ DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ENFEKSİYON HASTALIKLARI VE MİKROBİYOLOJİ BESLENME VE DİYET PSİKİYATRİ KLİNİĞİ GİRİŞİMSEL RADYOLOJİ RADYOLOJİ ANESTEZİ CHECK-UP BİRİMİ BİYOKİMYA ONKOLOJİ KLİNİĞİ ACİL ODYOLOJİ "
Migren: Semptomlar, Tanı ve Tedavi - Prof. Dr. Necdet Karlı

Migren: Semptomlar, Tanı ve Tedavi - Prof. Dr. Necdet Karlı

Migren: Semptomlar, Tanı ve Tedavi

Migrenin en belirgin klinik özelliği şiddetli başağrısıdır. Ancak migren klinik tablo olarak sadece başağrısından oluşmaz. Hastaya göre değişmekle birlikte, başağrısı öncesi ve sonrası dönem bazen başağrısından daha uzun sürebilir. Başağrısı öncesinde ve sonrasında ortaya çıkan belirtilerin hem hekim hem de hasta tarafından yeterince değerlendirilmemesi ya da, başağrısının migrenin en belirgin ve de hastayı en fazla etkileyen klinik tablo olması nedeni ile migren dendiği zaman genellikle sadece başağrısı akla gelir. Gerçekte ise migrende başağrısı öncesinde ve sonrasında bir çok sistemi ilgilendiren çok değişik belirti ve bulgular mevcuttur. Bu nedenle migrenin klinik özellikleri dendiği zaman başağrısı ile birlikte bu dönemler de görülen klinik tablolardan bahsetmek gerekir.
Bir migren atağının değişik hastalarda değişik sürelerde olmak üzere toplam dört dönemi vardır, premonitör (prodrom-baş ağrısı öncesi dönem), aura, başağrısı ve postdrom (başağrısı sonrası dönem). Bu dönemler başağrısı ile olan zamansal ilişkilerine göre adlandırılırlar. Dönemlerin süreleri aynı hastada ataktan atağa farklılıklar gösterir. Her migren atağında her dönemin varolması gerekmediği gibi, aynı hastada farklı ataklarda farklı kombinasyonlar görülebilir.

Premonitör dönem (başağrısı öncesi dönem)

Bu dönem başağrısının öncül habercilerinin ortaya çıktığı dönemdir. Saatler veya günler sürebilir. Bu dönem başağrısının başlangıcından birkaç saatten 48 saat öncesine dek uzayabilir. Aynı hastanın her migren atağında var olması şart olmadığı gibi, süresi ve görülen öncül belirtilerin sayı, çeşit ve süresi ataktan atağa değişir. Hastalar bu konuda hekimler tarafından uyarılmaz ise öncül belirtileri başağrısı ile ilişkilendirmeyebilirler. Ortaya çıkış mekanizmaları tam olarak bilinmez. Premonitör dönemde görülen öncül belirtiler migren hastalarının yaklaşık %60’ına yakınında görülürler. Elektronik bir günlük tutulduğunda premonitör dönemdeki öncül belirtiler başağrısını %72 oranında öngörebilmektedir.
Premonitör dönemde görülen öncül belirtiler üç ana gruba ayrılır, nörolojik, psikojenik ve genel. Işık ve sesten rahatsızlık (Foto-fonofobi), konsantrasyon güçlüğü (nörolojik), depresif belirtiler, öfori, huzursuzluk (psikolojik), diyare, kabızlık, sık idrara çıkma (genel) gibi çok çeşitli olabilen bu belirtilerden en sık görülenleri yorgunluk/bitkinlik hissi (%72), konsantrasyon güçlüğü (%51) ve ense sertliğidir (%50). Öncül belirtiler auralı ve aurasız migrende benzer sıklıkta görülürler.
Migren atağı sırasında görülebilen premonitör semptomlar iki şekilde ortaya çıkabilir, ilerleyici ve ilerleyici olmayan. İlerleyici olan tipte öncül belirtiler başağrısından altı saat kadar önce başlar ve şiddeti giderek artarak başağrısının başlangıç zamanında doruğa ulaşır. İlerleyici olmayan tipte ise başağrısından 48 saat öncesine dek uzayabilir ve artış göstermez.

Aura

Aura başağrısından 1 saat önce başlayan, genellikle başağrısı başlamadan önce sonlanmakla birlikte, bazen başağrısı başladıktan sonra da bir süre devam edebilen nörolojik belirtilerdir. Aura belirtileri değişik sistemlerden kaynaklanabilir, görsel, duysal, motor, lisan, delüzyonlar ve bilinç değişiklikleri. Auralar genellikle 5-20 dakika arası sürmektedir. Ancak bir saate kadar uzayabilir. Başağrısının aurayı takiben bir saat içinde başlaması beklenir. Bazen daha geç başlayabildiği veya aurayı takiben bir başağrısının hiç oluşmadığı da olur. Eğer başağrısı oluşmaz ise buna başağrısız tipik aura denir. Migrende aura gelişen olgularda %80 oranında başağrısı aurayı takip etmektedir. Bir migren atağında aura semptomlarının bulunması auralı migren tanısını koydurur.
En sık görülen auralar görsel auralardır. Basit ışık çakmaları, görme alanında kara alanlar, ışık şeritleri, bulanık görme, zikzak çizgiler görme, cisimlerin şekil değiştirmesi (metamorfopsi) şeklinde olabilir. Başağrısı sırasında sıklıkla parlak ışıklar ve şeritler görülür.
Duysal auralar görsel auralardan sonra en sık görülen auralardır. Genellikle görsel auralara eşlik eder veya görsel aurayı takiben ortaya çıkar. Sıklıkla karıncalanmalar şeklindedir. Takiben uyuşma, hissizlik gibi negatif duysal auralar tabloya eşlik edebilir. Elden başlayarak kola, oradan yüze yayılır. Yüzde dudakları ve dili etkiler. İki taraflı olabilir. Tek taraftan başlayarak karşı tarafa yayılabilir veya iki tarafta aynı anda başlayabilir.
Motor auralar (%18), lisan bozuklukları ile olan auralar (%17-20) daha seyrek görülürler ve özellikle motor auralar sıklıkla duysal auralar ile birliktedir.
Auralar hekim tarafından mutlaka sorgulanmalıdır. Auralı migren küçük beyin damarlarında tkanma riskini arttırmaktadır. Bu nedenle aura varlığının öğrenilmesi riski arttıran faktörlerden korunmayı ve önleyici tedavi başlamayı gerektirebilir.

Başağrısı

Başağrısı migren atağının en belirgin, hastayı en fazla rahatsız eden ve iş göremez hale gelmesine neden olan dönemidir. Migrende görülen tipik başağrısı değişik tetik faktörler tarafından başlatılabildiği gibi, genellikle kendiliğinden ortaya çıkan tek taraflı, zonklayıcı, orta-ağır şiddette ve eşlik eden belirti ve bulguların bulunduğu bir başağrısıdır. Ağrı fizik aktivite ile başlayabilir ya da kötüleşebilir.
Ağrı genellikle 4–72 saat sürer (çocuklarda 1- 72 saat). Hastaların çoğu ağrı ataklarını yaklaşık 24 saat olarak tanımlarlar. Ağrı tipik olarak tek taraflı olsa da, hastaların bir bölümünde iki taraflıdır. Bazen bir taraftan başlayan ağrı diğer tarafa geçer. Bu hastalarda ağrı başladığı tarafta daha yoğun hissedilebilir. Hastalar sıklıkla ağrıyı en yoğun olarak göz çevresinde hissettiklerini bildirirler. Boyun ve omuza doğru yayılabilir. Ağrının bulunduğu bölgede (göz çevresi, saçlı deri) aşırı hassasiyet gelişebilir. Bu bölgeye dokunulduğunda aşırı hassasiyet ve ağrı hissedilir. Orta veya ağır şiddettedir. Genellikle hafif başlar, 2–4 saat içinde en şiddetli haline ulaşır. Şiddetli olarak da başlayabilir. Hastalar iş göremez hale gelebilir, karanlık ve sessiz bir odada dinlenme ve uyuma ihtiyacı hissederler. Dinlenmek zorunda kalmayanlarda ise iş verimi ve işe yoğunlaşma azalır. Ağrı sıklıkla zonklayıcıdır. Zonklayıcı ağrı “Kalbimin kafamda attığını hissediyorum” diye nitelenir. Ağrı daha az olarak bant şeklinde, sıkıştırıcı veya mengene tarzında da hissedilebilir.

Eşlik eden belirtiler

Migren atağının başağrısı döneminde bazı tipik belirti ve bulgular ağrıya eşlik eder. Bu belirtiler ağrının hastada yaratmış olduğu özürlülüğe ve yaşam kalitesindeki kötüleşmeye katkıda bulunurlar. Migren atağındaki başağrısı sırasında bu belirtilerden bazılarının tanı için bulunması gerekir. Başağrı öncesi dönem bulgularından bazıları başağrısına eşlik edebilir. Başağrısına en sık eşlik eden belirtiler mide bağırsak sistemi belirtileridir. Bulantı en sık görülen mide bağırsak sistemi belirtisidir (%92). Kusma ise hastaların yaklaşık üçte birinde görülür. Hastaların büyük bir bölümü ağrı sırasında sessiz ve karanlık bir yerde dinlenmek, uyumak isterler. Bunun nedeni ışık ve sese karşı artmış hassasiyet, yani fotofobi (ışığa karşı artmış hassasiyet) ve fonofobidir (sese karşı artmış hassasiyet). Türkiye çapında üniversite hastanelerinde yapılmış bir çalışma auralı migrenlilerin %90’ının fonofobiden, %84’ünün fotofobiden, aurasız migrenlilerin ise %81’inin fotofobiden, %80’inin fonofobiden şikayet ettiğini göstermiştir. Aynı çalışmada migrenli hastalar değişen oranlarda olmak üzere (%39 – 75) yorgunluk, halsizlik, enerji yoksunluğu, konsantrasyon kaybı, kokudan rahatsız olma (ozmofobi), sersemlik hissi, iştahsızlık, bulanık görme ve uçuşan noktalardan şikayet etmişlerdir. Migrende ağrı şiddeti arttıkça eşlik eden semptomlarda artmaktadır. Başağrısının şiddeti arttıkça bulantı, foto- ve fonofobi, ozmofobi ve egzersizle kötüleşme oranı artmaktadır. Başağrısına eşlik eden semptomların varlığında migren tanısını koymak daha kolay hale gelmektedir.Sık olarak görülen bu belirtilerin yanı sıra daha seyrek olarak göz çevresi ve saçlı deride hassasiyet, ense ve boyun kaslarında spazm ve sertlik, bazı yiyeceklere aşerme, el ve ayaklarda ödem, sık idrara çıkma ve terleme gibi belirtilerde başağrısına eşlik edebilir.

Başağrısı sonrası dönem (Postdrome dönem)

Bu dönem başağrısının tamamen kaybolduğu kesildiği dönemdir. Ağrıyı takiben hasta yorgun, tükenmiş, huzursuz, kolayca sinirlenebilen bir durumda olabilir. Sıklıkla konsantrasyon güçlüğü çekerler, değişik ruh halleri içinde bulunabilirler. Bazı hastalar bu dönemde kendilerinde bir yenilenmişlik hissi hissedebilir, aşırı mutluluk ve neşe hali veya depresif olabilir. Sık idrara çıkma bu dönemde de görülebilir.

Migren | Prof. Dr. Ö. Taşkın Yücel - Kulak Burun Boğaz Uzmanı

Migren | Prof. Dr. Ö. Taşkın Yücel - Kulak Burun Boğaz Uzmanı

Migran: Tanı, Belirti ve Tedavisi

"Bilgilendirme Amaçlıdır."

Migren primer baş ağrıları içinde önemli yer işgal eden, patogenezi henüz aydınlatılamamış bir hastalıktır. Aurasız (basit) ve auralı olmak üzere iki grupta incelenir.

Hastalığın erken başlaması ve hastaların ailelerinde sıklıkla migren öyküsünün olması genetiğin önemli bir öğe olduğunu düşündürmektedir.

İnsanlık tarihi kadar eski bir hastalık olan migren toplum için oldukça önemli bir sağlık sorunudur, Dünya Sağlık Örgütü tarafından en çok kısıtlılık yapan hastalıklar arasında ele alınmıştır. Kadınların yaklaşık %20'sinin, erkeklerin ise %8'inin migrenli olduğu bilinmektedir. Atak sırasındaki olumsuz etkileri dışında da okul ve iş performansında düşme ve sosyal problemler gibi kronik etkileri vardır.

Migreni oluşturmaya yönelik etkenler tam olarak anlaşılmamakla birlikte, yapılan klinik ve deneysel çalışmalar migrende sinir hücrelerinde ve kafa içi ve kafa dışı damarlarda anormal yanıtlar olduğunu göstermiştir.

Migren tanısı için özel bir laboratuvar testi veya radyolojik inceleme yoktur. 2004 yılında Uluslararası Baş Ağrısı Derneği (International Headache Society) komitesinin belirlediği klinik kriterlere göre tanı hekim muayenesine göre ve hastanın ağrıyı tanımlamasına göre konulmaktadır.

Çeşitli migren tipleri olmakla birlikte aurasız (öncü belirtisiz) migren ve auralı (öncü belirtili) migren en sık görülen migren tipidir.

Aurasız Migren
Tanı konulabilmesi için kişinin daha önce en az 5 kez 4 ila 72 saat süren ağrı atağı olmalı ve buna eşlik eden aşağıdaki 4 bulgudan en az ikisi bulunmalıdır.
1) Tek taraflı baş ağrısı
2) Zonklayıcı karakterde baş ağrısı
3) Orta veya şiddetli baş ağrısı nedeni ile iş yapmasının engellenmesi veya zorlaşması
4) Sıradan fiziksel aktivite ile (örneğin başı öne eğmek ile) baş ağrısının artması

Bunun yanı sıra atak anında aşağıdaki iki bulgudan biri olmalıdır.
1) Bulantı ve/veya kusma
2) Işık hassasiyeti

Aura en sık olarak çeşitli görsel belirtiler şeklinde olup, görme alanında siyah noktalar veya zikzaklar veya belli bir alanda görme kaybı şeklindedir. Bazen yüz, kol ve bacakta uyuşma veya güçsüzlük, baş dönmesi, konuşma bozukluğu, iki yanlı uyuşukluk ve güçsüzlük gibi çok nadir aura çeşitleri de vardır ancak bunlarda tanı ilk başta güçtür, mutlaka bir uzmana danışılmalıdır.

Auralı Migren
Aurasız migren tanı kriterlerine ek olarak aşağıdaki 4 semptomdan üçünün olduğu 2 atak olması gerekir.
1) Bir veya daha çok aura semptomu
2) Aura semptomu 4 dakikadan uzun sürmeli
3) Aura semptomu 60 dakikadan kısa sürmeli
4) Aura bitiminden sonraki 60 dakika içinde baş ağrısı başlamalıdır.

Migrende görüldüğü gibi baş ağrısı genellikle tek taraflı, zonklayıcı nitelikte, ışık ve ses hassasiyetiyle birlikte bulantı ve kusma eşlik etmektedir. %90 olguda ailede benzer tipte ağrısı olan kişiler bulunur. Migren genellikle ergenlik sonrası başlamakla birlikte daha ileri yaşlarda hatta çocuklukta da başlayabilir. İleri yaşlarda başlayan baş ağrısında migrene kuşku ile bakılmalı, ileri incelemeler istenmelidir.

Migren genelikle erişkinlere ait kabul edilen bir hastalıktır ancak giderek artan bilimsel çalışmalar migrenin aslında çocuklarda ve ergenlik çağındaki gençlerde de sıkça görüldüğünü, okuldan kayıplara ve derslerde başarısızlığa yol açtığını göstermektedir. Özellikle düzensiz yaşama alışkanlıkları, aşırı televizyon izlenmesi, bilgisayar kullanımı, kafein içeren kolalı içeceklerin ve yine diğer sağlıksız gıdaların yoğun tüketimi çocuklarda baş ağrısı ve migren sıklığını giderek artan bir sorun durumuna getirmektedir. Çocuklarda görülen migrenin bazı açılardan erişkinlerden farkları vardır. Örneğin ağrı süresi genelde daha 4 saatten kısadır ve iki yanlı alında ve şakaklarda yerleşmesi daha sıktır. Uyumak ve basit analjeziklerle daha kolay kontrol altına alınabilir. Çocukların başı ağrımaz anlayışının yanlış olduğunun aileler ve öğretmenler tarafından bilinmesi çok önemlidir. Çocukların migrenindeki diğer önemli fark ise olguların bir kısımında ataklar hâlinde baş dönmesi, kusmalar veya karın ağrıları görülmesidir. Bu belirtilere "çocukluğun migren eşdeğerleri" adı da verilmiştir. Çocukların uygun saatlerde uyuması, düzenli beslenmesi, aşırı televizyon izlememesi ve içinde kafein bulunan kolalı içeceklerin yoğun şekilde tüketilmesinin engellenmesi baş ağrılarının artmasına ve kronikleşmesine engel olur. Özellikle sabah kahvaltısının düzenli yapılması ve ihmal edilmemesi, sportif aktivitelerin ve düzenli sosyal yaşamın olması da koruyucu önlemler arasında sayılır. Sık atak geçiren çocuklarda bazı koruyucu ilaç tedavileri deneyimli hekimlerce uygulanabilir, ancak bu konuda çocuklara yönelik yapılmış araştırma sayısı çok sınırlıdır.

Son yıllarda baş ağrısı, özellikle de migren genetiği konusunda önemli gelişmeler olmuştur ve bugün için migren kompleks genetik özellik gösteren bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Migrenin ailesel özellik gösterdiği uzun zamandır bilinmekte ve deneyimli hekimler tarafından tanıya yardım amacıyla bile kullanılmaktadır. Buna karşın yoğun araştırmalara rağmen şu an için sadece migrenlilerin çok küçük bir oranını oluşturan ve karakteristik bir klinik tablo olan ailesel hemiplejik migrenin genleri bulunabilmiş, ancak çok daha sık görülen aurasız migren formlarının genlerine henüz ulaşılamamıştır. Genetik araştırmalarda öncelikle bireylerin tutulmuş olup olmadığının kesin olarak belirlenmesi gerekir ki, bu da toplumdaki sıklığı %15 civarında ve çok farklı şekilleri olan, buna karşın anamnez dışında kesin bir tanı ölçütü olmayan bir hastalık için oldukça güçtür.

Migrenin fizyolojik nedenleri ne olursa olsun, pek çok migren hastası migreni başlatan bazı faktörler tespit etmişlerdir. Bu faktörler her migren hastası için farklılık göstermekle birlikte en sık ifade edilenler şunlardır:
* Yükseklik değişiklikleri
* Hava kirliliği (ozon ve sis)
* Parlak güneş ışığı veya lamba ışığı
* Saçın sıkı bağlanması veya sıkan saç tokaları
* Yüksek ve devamlı gürültü
* Parfümler ve diğer kokular
* Hava durumundaki değişiklikler
* Havasız ortamlar
* Alkol, özellikle kırmızı şarap
* Yiyeceklerde kullanılan boya maddeleri
* Çikolata
* Sentetik tatlandırıcılar
* Kafeinli içecekler
* Çin yemekleri ve soya sosları
* Hazır çorbalar
* Baharat ve hazır soslar
* Bira mayası
* Şarküteri ürünleri
* Patetes cipsleri
* Bazı peynirler ve benzer ürünler
* Turşular
* Ekşi krema veya yoğurt
* Kızartmalar

Migren olgularının çoğu tanı almamış ve herhangi bir sağlık kurumuna başvurmamışlardır. Bunun en önemli nedeni migrenin yaşamı tehdit eden bir hastalık olmamasıdır. Migren olgularının çoğu kendi kendilerine tedavi uygulamaktadırlar. Ancak bu olguların düzenli gidebilecekleri bir merkezde takip edilmeleri gereklidir. Her hastaya zaman ayırarak öykü alınması, tetikleyici faktörlerin açıklanarak tedavi stratejilerinin çizilmesi gerekmektedir. En önemli nokta hasta-doktor ilişkisinde güvenin sağlanmasıdır.

Çok önemli bir nokta da birçok migrenlinin aslında migreni olduğunu bilmemesi ve sinüzit, boyun kireçlenmesi gibi yanlış tanılarla tedavi edilmeye çalışılmasıdır.

Baş ağrısı tedavisinde önemli olan güvenilir ve etkili ilacın kullanılmasıdır. Tedavinin temel amacı, kısa ve uzun vadede kısıtlılığı azaltacak etkili tedavinin bulunmasıdır. Migren olguları kısa sürede ağrı ve diğer bulguların giderilmesi, atak sıklığının azaltılması, tedavinin yan etkilerinin azaltılması, tekrar riski taşımayan ve hayat kalitesinin arttırılmasını sağlayacak bir ilacın bulunmasını istemektedirler.

Migrenli hasta öncelikle migreni uyaran tetikleyici faktörlerden kaçınmalıdır. Mümkün olduğu kadar stresten kaçınılması gerektiği ve relaks olunması gerekmektedir. Aşırı kahve alımı, sigara ve alkol kullanımından kaçınılmalıdır. Kullanmakta olduğu ilaçlar gözden geçirilmeli ve gerekiyorsa yeniden düzenlenmelidir, örneğin bazı hastalarda oral kontraseptif kullanımının kesilmesi ve başka korunma yöntemlerine geçilmesi atakları azaltmaktadır. Bunun dışında pek çok ilacın da baş ağrısına sebep olabileceği bilinmektedir.

Migrenli hasta egzersiz uygulamalı, diyet alımı düzeltilmeli ve yağlardan kaçınılmalıdır, düzensiz uyku alışkanlığı değiştirilmelidir. Migrende diyet uygulaması ile ilgili yazılar güncel magazin basınında çıkmaktadır ve genellikle içerikleri bilimsel değildir. Bazı çok nadir durumlar dışında radikal diyet rejimi uygulanması tavsiye edilmemektedir. Sosis ve donmuş gıda gibi içinde nitrit bulunan yiyeceklerden ve monosodium glutamate içeren hazır gıdalardan kaçınılması yararlı olabilir. Ancak monosodium glutamattan kaçınmak çok zordur, çünkü konserveler, hazır gıdalarda ve birçok restoran ve özellikle Çin yemeklerinde vardır. Peynir, fermente gıdalar, kırmızı şarap, çikolata, tavuk ciğeri ve domuz gibi birçok gıdanın baş ağrısını proveke ettiği söylenmektedir. Bunların çoğu tiramin ve fenil etilamin içermektedirler. Ancak genel olarak bakıldığında diyetin migreni proveke etmesi çok nadir rastlanan bir durumdur. Bazı migren olguları ise ataklarının parfüm veya aromatik tipte keskin kokular ile arttığından söz etmektedirler. Bu olguların kokulu sabun, parfüm veya losyon gibi keskin kokulardan uzaklaşması öğütlenebilir.

Herkes yaşamının bir döneminde stres altında kalmaktadır. Migren olguları da toplumdaki diğer kişilerle aynı oranda strese maruz kalmaktadırlar, ancak bunların kişilik yapılarından dolayı veya savunma mekanizmalarındaki farklılık nedeni ile tepkileri farklı olabilir. Hastaları stresten kurtarmak oldukça zordur. Eğer strese yanıt dayanılamayacak kadar kötü ise ve stres kaynağı geçici ise doktor kontrolünde sakinleştirici ilaçlar yararlı olabilir. Uzun süreli stres tedavisi psikolog veya psikiyatrist tarafından yapılmalıdır. Buna yönelik biofeedback, relaksasyon egzersizleri ve hipnoz gibi çeşitli teknikler vardır.

İlaç tedavisi migren ataklarından korunmaya yönelik "profilaktik" tedavi veya atağın ağrı, bulantı, kusma gibi yakınmalarının giderilmesine yönelik "atak" tedavisi olarak iki şekilde yapılabilir.

Profilaktik tedavi kişinin yaşam şeklinin değişmesine neden olacak kadar sık (ayda 4 den fazla) ve şiddetli atakların olduğu durumlarda uygulanmaktadır. Olguların çoğunda ise aspirin, asetaminofen, naproksen, etodolak veya ibuprofen gibi ağız yolu ile alınan analjezikler (ağrı kesiciler) veya kafein ile kombine edilmiş analjezikler etkilidir. Ancak kombine ilaçlardan kaçınmak tercih edilmelidir. Karanlık ve sakin bir odada, buz paketi koyarak dinlenmek ağrının giderilmesini kolaylaştırır. Eğer uyunabilirse genellikle hasta ağrıdan kurtulmuş olarak uyanır.

Migren için özel olan atak tedavisinde ergot preparatları ve triptan grubu (sumatriptan, eletriptan, zolmitriptan, frovatriptan, naratriptan, rizatriptan) gibi migrene özel tedaviler önemli bir yer tutmaktadır. Ergo türevi ilaçların uzun süreli kullanımda daha da belirginleşen genel damar daraltıcı riskleri, çok daha ucuz olmalarına karşın, bu tip yan etkileri taşımayan seçici serotoninerjik ilaçlar olan triptanların günümüzde migren spesifik ilaçlar olarak ergo türevlerine tercih edilmelerine neden olmuştur. Bulantı çok belirgin olan hastalarda kas içi ve damardan enjeksiyonlar dışında hastanın kendine uygulayabileceği deri altı enjeksiyon şeklinde ve nazal sprey şeklinde de triptan grubu ilaçlar üretilmiştir. Bu ilaçlar hastanın her atakta doktor başvurusu yapmaktan kurtulması açısından çok önem taşımaktadır.

Akut migren atağı tedavisinde kullanılan ilaçların kişi migren atağı belirtilerinin başladığını fark eder fark etmez alınması gerekmektedir. Atak başladıktan sonra beyindeki ağrı iletimi döngüsüne etki etmek daha zorlaşacağından ilacın etkisi azalacak ve o atak için kişi birden fazla ilaç almak zorunda kalacaktır. Ancak ağrı gelmesin diye ilaç alınması da çok sakıncalıdır. Haftada 2 günden fazla ilaç alındığı durumlarda ilaç kötü kullanımına bağlı baş ağrılarının ortaya çıkmasına neden olunabilir.

Migren sıklık ve şiddetini azaltmak için uygulanan koruyucu ilaçların ise her gün alınması gerekmektedir. Atak tedavisinde kullanıldığı gibi ağrı geldiğinde alınmaz. Profilaktik ilaçlar migren olgularında diğer nedenlerle kullanılan ilaçların hastalardaki atak sıklık ve şiddetini azalttığının saptanması ile kullanılmaya başlanmıştır ve çok değişik tiptedir.

Koruyucu tedavide kullanılan ilaçlar migren atak sıklığını ve şiddetini azaltır, ancak migreni tam olarak tedavi etmezler. Migren sıklığının %50’nin üstünde azalması tedavinin etkinliğini gösterir. Profilaktik ilaçlar düşük dozlarda başlanarak yavaş yavaş arttırılır ve etkinliği değerlendirebilmek için 2 ila 3 ay beklemek gerekmektedir. Profilaksi tedavisi için en önemli bilinmesi gereken nokta bu ilaçların aslında migren tedavisi için geliştirilmiş ilaçlar olmadığı ve olumlu etkileri sonradan fark edilerek kullanıma girmiş olduklarıdır. Profilakside kullanılan ilaçlar çeşitli gruplardandır, örneğin hipertansiyon kontrolü amaçlı ilaçlar (propranolol, verapamil gibi), epilepsi ilaçları (valproik asid, topiramat gibi), depresyon ilaçları (amitriptilin, venlafaksin, sertralin gibi) bu tip ilaçlar arasında sayılabilir. Profilaksi altındaki bir hastanın kullandığı ilacın olası yan etkileri konusunda önceden bilgi sahibi olması ve hekim kontrolünde kalması önemlidir.

"
Migren Nedir? Belirtileri ve Tedavisi Nasıl Yapılır? Faydalı Bilgiler

Migren Nedir? Belirtileri ve Tedavisi Nasıl Yapılır? Faydalı Bilgiler

Migren Nedir? Belirtileri ve Tedavisi Nasıl Yapılır?

Migren genellikle, bulantıya eşlik eden ışık ve ses hassasiyeti ile ilişkili şiddetli baş ağrısı şeklinde tanımlanan epizodik bir hastalıktır. Nöroloji kliniklerinde karşılaşılan en yaygın hasta şikayetlerinden birisi migrendir.

Migrenin Patofizyolojisi

Migrene yol açan primer nöronal disfonksiyonun (sinir sistemindeki bir tür rahatsızlık), atak öncesi baş ağrısı yarattığı ve atak sonrasında da intrakraniyal (kafatası içi) ve ekstrakranial (kafatası dışı) olarak bir dizi değişikliğe yol açtığını düşünülmektedir. Migrenin kan damarlarının dilatasyonundan (kan damarlarındaki gevşemeden) kaynaklandığını açıklayan nörovasküler teori sonucu, migren ağrısının vazokonstrüksiyondan (damarların büzülmesi ve kısılması durumundan) kaynaklandığı düşünülmektedir. Vazodilatasyon (damar duvarındaki çizgisiz kasın gevşemesiyle damarın genişlemesi durumu), eğer spontane gelişen migren atakları meydana gelirken ortaya çıkmakta ise bu durum muhtemelen merkezi nörovasküler kontrol mekanizmasındaki instabiliteden (sinir sistemindeki kararsızlık) kaynaklanan bir epifenomendir (ikincil belirti, ikinci sonuç).

Migren ağrısı ve baş ağrısı arasındaki ilişki, her ikisinin de kortikal yayılan depresyon olarak bilinen fenomen ile bağlantılı olduğuna dair kanıtlar ile desteklenmiştir. Kortikal yayılan depresyon serebral kortekse (beyinde bulunan ve gri madde adı verilen bir örtü) yayılan, kendi kendine ilerleyen depolarizasyon dalgası (hücre içindeki ve dışındaki sinyal farkı) olarak bilinir. Kortikal yayılan depresyon migren ağrısına, trigeminal sinir liflerinin aktive olmasına, matriks metalloproteinaz aktivasyonuna ve kan beyin bariyerinin geçirgenliğinin değişmesine neden olur. Trigeminal liflerin kortikal depresyon ile aktivasyonu sırayla merkezi ve periferik refleks mekanizmalarını etkileyerek migren baş ağrısını oluşturan ağrıya duyarlı beyin zarlarında inflamatuar değişikliklere (bağışıklık sisteminin gösterdiği bir tarz savunma) neden olur. Ağrıya duyarlı trigeminal afferent nöronların kortikal yayılma depresyonu tarafından aktive edildiği düşünülen moleküler kaskadı nöronal pannexin-1 kanallarının açılması ve kaspaz-1'in aktive olması, pro-inflamatuar (iltihap yapıcı) aracıların salınması, nükleer faktör aktivasyonu izler. Bu yol inflamatuar sinyalin astrosit hücrelerine ait damarların çevresinde yer alan trigeminal sinir liflerine iletilmesini sağlar. Ayrıca migren ağrısının altında yattığı düşünülen kortikal yayılan depresyon, migren baş ağrısının şiddetini arttıran trigeminal nosisepsiyonun uzun süreli aktivasyonuna bağlı olarak gerçekleşir.

Migren patofizyolojisinde düşünülen bir diğer neden ise, trigeminal ganglion ve üst servikal dorsal köklerden kaynaklanan unipolar duyu nöronlarından oluşan trigeminal vasküler sisteminin aktivasyonudur. Bu duyu nöronları, büyük serebral damarları, pia matere ait damarları, dura mater ve büyük venöz sinüsleri innerve eder. Ön yapıların innervasyonu çoğu trigeminal sinirin oftalmik parçası ile gerçekleşir. Trigeminal sinirin nükleusunun üst servikal sinir köklerinden ve trigeminal sinirden çıkıp izlediği yol, migren ağrısının baş ve üst boyun bölgelerindeki dağılımını açıklayabilir. Trigeminal çekirdeğinin kaudal arçasından ağrının lokalizasyonunda rol oynayan lifler talamusa ve duyu korteksine iletilir. Trigeminal nükleus kaudalis parçasından ara nöronlar, trigeminal kompleksin daha rostral parçaları, beyin sapının retiküler oluşumu, serebellum, orta beynin ventrobasal kısımları, arka ve orta talamusla birlikte daha sonra rostral beyin sapı çekirdeklerinden nosiseptif bilgiler ağrıya duyarlı ve vejetatif yanıtlarda yer alan diğer beyin alanlarına aktarılır.

Trigeminal ganglion uyarılması substance P, kalsitonin geni ile ilişkili polipeptit ve nörokinin dahil olmak üzere birçok vazoaktif nöropeptidlerin salınmasına neden olur. Bu nöropeptidlerin salınması nörojenik inflamasyon süreci ile ilişkilidir. Bu sistemin inflamatuar yanıtın 2 ana bileşeni kalsitonin geni ile ilişkili güçlü bir vazodilatatör olan polipeptit ve plazma protein ekstravazasyonudur. Nörojenik inflamasyonun migren ağrısının uzamasında ve kronik hale gelmesinde önemli olduğu düşünülmektedir. Kronik migren ağrısına sahip hastaların beyin omurilik sıvısında yüksek düzeyde vazoaktif nöropeptit bulunmuştur. Bu hastalarda trigeminal vasküler sistemin kronik olarak aktive olduğu düşünülmektedir. Nörojenik inflamasyon duyarlılaşma sürecine yol açabilir.

Birincil afferent nöronlarda periferik duyarlılaşma ve trigeminal çekirdek kaudalindeki 2. derece nöronlar merkezi sinir sistemindeki yüksek dereceli nöronların bireysel migren ataklarında ve hatta belki de epizodik migrenin transformasyonunda rol oynadığı düşünülmektedir. Oluşan duyarlılık muhtemelen ağrının şiddeti ve ağrıya eşlik eden atak sonrası öksürük, hiperaljezi gibi migren semptomlarının çoğunu etkiler.

Migrenin patofizyolojisinde kalsitonin geni ile ilişkili polipeptidin anahtar bir rolü vardır. Bu polipeptit salınımını trigeminal ganglionun uyarılması indükler ve salınan kalsitonin geni ile ilişkili polipeptidin infüzyonu migrenlilerde migren ataklarını tetikleyebilir. Ayrıca patofizyoloji mekanizmalarına bakıldığında patent foramen ovale ile migren arasında pek çok ilişki bulunmuştur.

Migren çoğu durumda kalıtsal olabilen beynin sendromik bir hastalığı olarak karşımıza çıkabilir. Bazı bireylerde yaygın olarak ortaya çıkan genetik hastalıklar ile beraber görülebilir. Migrene yatkın kişiler sinir sisteminin çeşitli bölgelerinde uyarma ve inhibisyon arasındaki dengeye bağlı olarak onları akut migren atağına duyarlı hale getiren genetik bir eşiğe sahiptir.

Migren Epidemiyolojisi

Migren dünya üzerinde genel popülasyonun %12'sinde görülen yaygın bir hastalıktır. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülmekle beraber, yapılan araştırma sonuçlarına göre, her yıl kadınların %17'si, erkeklerin ise %6'sı migren atağı geçirmektedir. Aurasız migren, vakaların yaklaşık %75’ini oluşturan en yaygın migren tipidir. Kadınların çoğu genellikle adet döneminin başlangıcında ve 12 ila 16 yaşlar arasında ilk migren ataklarını yaşarlar. Erkeklerde ise migren rahatsızlığı genellikle 16 ila 20 yaşları arasında görülmektedir. 35-45 yaşları arasında migren hastalığı, genellikle nöbetlerin sıklığı ve şiddeti açısından zirve yapar. Özellikle baş ağrısı o kadar şiddetli ve zonklayıcı tarzda olabilir ki bir nöbet sırasında hasta işlerini veya günlük aktivitelerini yapmakta zorlanabilir. Normal günlük rutinini durdurarak, sessiz ve karanlık bir odada dinlenmekten başka seçenek yoktur. Çünkü fiziksel aktivite, gürültü ve ışık genellikle migrenin etkilerini daha da kötüleştirir.

Migren ağrısının 30 ve 39 yaşlar arasında bulunan erkek ve kadınlarda prevalansı (görülme oranı) sırayla %7 ve % 24 olarak bilinir. Tayvan'da yapılan bir araştırmaya göre, ülkedeki çeşitli retrospektif kohort çalışmalarından elde edilen verile,r migrenin Bell’s Felci ve okulomotor kranial sinir felci için potansiyel bir risk faktörü olduğu gösterilmektedir.

Migren Neden Ailedeki Birden Fazla Kişide Görülür?

Hastalığın aile bireylerinde birden fazla kişide görülmesi, migrenin oluşumundaki kalıtsal faktörlerin migren gelişiminde rol oynadığını kanıtlar. Ancak tek neden olarak genetik faktörleri göstermek yeterli değildir. Aksine, genlerin diğer iç ve dış faktörlerden etkilenerek, kalıtsal yatkın kişilerde nöbeti tetiklediği ortaya konulmuştur. Yani kalıtımsal nedenler, mevcut faktörleri tetiklemekten ileri gitmez. Diğer tetikleyici faktörler şu şekildedir,

Menstrual döngünün (adet döngüsü) veya hormon preparatlarının alınmasından kaynaklanan hormonal düzensizlikler Migren hastalarında (genellikle) sadece gevşeme sırasında ortaya çıkan fiziksel ve psikolojik stres durumları Belirgin korku, sevinç veya derin üzüntü gibi duygular Uyku-uyanıklık ritminin bozulması Nikotin, alkol, (özellikle şarap) ve çok nadir de olsa bazı peynirlerin tüketilmesi Düşük kan şekeri ve açlık Gürültü, kokular ve ışık gibi çevresel uyarıcılar Saç kurutma makinesi veya soğuk gibi hava koşulları

Migren hastalarının yaklaşık % 90lik kısmının, tetikleyicilerden bir veya daha fazlası ile etkilendiğini belirtmektedir.

Migrenin Belirtileri Nelerdir?

Periyodik olarak ortaya çıkan baş ağrısı nöbetleri, tipik migren belirtisidir. Uluslararası Baş Ağrısı Derneği'nin tanımına göre bu ataklar, 4 ila 72 saat arasında sürmektedir. Etkilenen kişiler, nabız yükselmesi ve zonklama gibi tanımlarla ağrının türünü ve şiddetini tanımlar. Migreni gerilim tipi baş ağrısı ve ilaç alımından kaynaklı baş ağrısı gibi diğer türlerden ayırmak son derece önemlidir.

Migren çoğunlukla baş bölgesinin tek tarafında görülürken, gerilim tipi baş ağrısında alın, başın arka tarafı ve sıklıkla tüm bölgeler etkilenmektedir. Migren ağrısı 4 ila 72 saat kadar sürerken, gerilim tipi baş ağrısı yarım saatten bir kaç güne kadar sürebilir. İlaç kullanımından kaynaklanan baş ağrısı ise kronik bir şekilde devam edebilir. Migren atakları ayda 1-6 kez arasında görülürken, gerilim tipi baş ağrısı günde birden fazla kez ortaya çıkabilir. Migren baş ağrısının şiddeti ve yoğunluğu, gerilim tipi baş ağrısı ve ilaç kullanımına bağlı baş ağrısına göre oldukça şiddetlidir. Migren tipi baş ağrısında hastalar ağrının tipini genellikle zonklayıcı tarzda tarif ederken, gerilim tipi baş ağrısı ve diğer tip baş ağrılarında, batıcı ve donuk tarzda ağrı olarak tarif ederler. Migren baş ağrısında eşlik eden bulgular genellikle bulantı, kusma, ışığa ve gürültüye aşırı hassasiyet olarak bildirilmekle birlikte, gerilim tipi baş ağrısı ve diğer baş ağrısı tiplerinde hafif bulantı ve bazı durumlarda ışığa ve gürültüye hassasiyet ortaya çıkmaktadır.

Çoğu durumda migren ağrısı tek taraflı olarak hissedilir. Ancak bir atak sırasında veya ataklar arasında ağrının yeri, taraf değiştirebilir. Fiziksel aktivite ve stres ile ağrı artar. Diğer yan etkiler ise şu şekildedir,

Bulantı Kusma Gürültüye hassasiyet Fotofobi Belirli kokulara karşı aşırı duyarlılık

Uluslararası Baş Ağrısı Derneği’nin yayımladığı kılavuza göre migren, 3 veya 4 faza ayrılabilir. Ancak bu fazların hepsinin her zaman gerçekleşmesi beklenmez. Birincisi prodromal faz olarak adlandırılır. Yani hasta migren atağından önce ağrı yaşayacağını hisseder. Bununla birlikte bazı hastalar alışılmadık şekilde yorgun, sinirli veya kendilerini hafif depresif hissedebilirler. Bazıları ise kabızlık, özellikle tat duyusunun kaybı, ruhsal gerilim, verimsizlik gibi duygularının olduğunu belirtirler.

Klasik migren atağında aura ağrıdan önce gelir. Bunlar baş ağrısı atağından hemen önce gelen uyarıdır. Çok çeşitli nörolojik defisitler tipiktir. Görme bozuklukları, ışık ve renk algılarının bazı durumlarda kaybolması, çift görme, konuşma bozuklukları semptomları, duyarlılık bozuklukları, baş dönmesi ve yürüyüş dengesizliği aura döneminde görülebilir. Aura birkaç dakika içinde gelişir ve maksimum 60 dakika olmak üzere 15 ile 30 dakika kadar sürebilir. Dünyadaki insanların sadece %10 ila 15'i auralı klasik migren ağrısından muzdariptir. Etkilenenlerin çoğu ne yazık ki genellikle daha ağır olan ve yaşam kalitesini daha fazla etkileyen bir aurasız migren hastalığı ile baş etmeye çalışırlar. Migren tipine bakılmaksızın semptomlar atak başladıktan 4 ile 72 saat sonra geçer. Bu son aşamaya regresyon aşaması denir ve sıklıkla belirgin bir uyku ihtiyacı görülür.

Migren Nasıl Teşhis Edilir?

Migren hastalığına tanımlayabilmek için kullanılabilecek hiçbir laboratuvar testi ve görüntüleme yöntemi yoktur. Bu nedenle doktorların klinik tanı olarak adlandırdığı şey olan migrenin semptomları, hekimler tarafından tanılanır. Teşhisin başlangıcında her zaman doktorla hastanın iyi bir etkileşim kurması ve semptomların hekim tarafından iyi bir tıbbi öykü eşliğinde alınması son derece önemlidir. Bununla birlikte ağrının tipi, süresi ve bulantı gibi eşlik eden şikayetlerin olması, migren tipi baş ağrısının tanısında önemli göstergeler arasında yer alır. Sadece tanı için değil, aynı zamanda terapi için de, birkaç hafta boyunca baş ağrısı günlüğü tutmak yararlıdır. Hasta baş ağrısı ataklarının zamanını, tipini, yoğunluğunu ve süresini, atak sırasında yaşadığı yan etkileri ve tetikleyicileri not ederek hekime bildirir.

Hekim migren tanısından şüphe ediyor ise hastasından kan tahlili isteme yoluna başvurabilir. Ayrıca bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme yöntemleri de tercih edilebilir. Radyolojik görüntüleme teknolojileri ile sinüslerin iltihabı, beyindeki meninkslerde ortaya çıkan kistler veya tümörler mutlaka ekarte edilmelidir.

Migren Nasıl Tedavi Edilir?

Migren hastalığının tam bir tedavisi olmamakla birlikte, tedavinin ana odağında baş ağrılarını ve ağrılara eşlik eden semptomları hafifletmek yer alır. Yani tedavideki amaç genelde, ataktaki dayanılmaz olumsuz durumları azaltmaktan ibarettir. Hekim hastaya aşağıdaki ilaçları reçete edebilir,

Analjezikler ve nonsteroid antienflamatuar ilaçlar Triptanlar Antiemetikler Ergot alkaloidleri

Prensip olarak migren atakları sırasında akut dönemde terapi kullanılarak tedavi sağlanabilir. Ağrıların akut döneminde ağrı kesicilerin kullanılması, hafif ve orta derecede migren ağrıları için uygundur. Antiemetikler hastanın yan etki olarak yaşadığı bulantıyı hafifletir. Triptanlar şiddetli migren ağrılarına yardımcı olur. Ergot alkaloidleri uzun süreli migren atakları için kullanılır. İlaçların erken alınması, migren ataklarının daha hafif atlatılmasını sağlar.

Migren ataklarının sık ve şiddetli yaşanması durumunda, baş ağrısı yoğunluğunu azaltmak ve önleyici tedbirler alabilmek için, beta blokerler veya antiepileptikler profilaksi kullanımına başvurulabilir. Migren için diğer tedavi yöntemleri yoga, meditasyon veya akupunktur olarak sıralanabilir.

Migren tedavisinde uzman hekimin belirlediği tedavi metodunu harfiyen uygulamak ve reçete ettiği ilaçları tavsiye ettiği şekilde kullanmak son derece önemlidir.

Hamilelik ve Emzirme Döneminde Migren

Gebelikte migren ataklarının görülme sıklığı bazı hastalarda %50 ila %80 oranında düşebilir. Hamilelik ve emzirme sırasında bir takım ilaçların kullanılması sakıncalı olduğu için hekimler, gebe kadınların migren tedavisi için farmakolojik yöntemleri tercih etmezler. Hamile kadınlarda migren, genellikle akupunktur gibi ilaç dışı tedavi seçenekleri ile tedavi edilmeye çalışılır.

İçeriği Paylaş Benzer İçerikler

Koronavirüs, solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan büyük bir virüs ailesidir. Bu virüs ailesi soğuk algınlığından daha ciddi hastalıklara kadar değ.

Uyku, sağlıklı bir yaşamın en temel yapı taşıdır. Kaliteli bir uyku sürecinin sizi onlarca hastalıktan koruduğunu, kalitesiz uykunun da hastalıklara a.

"
Migrene Ne İyi Gelir? Migren Nasıl Tedavi Edilir? Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi

Migrene Ne İyi Gelir? Migren Nasıl Tedavi Edilir? Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi

Migren


15 Mayıs 2023 Maltepe Hastanesi Nöroloji

Migren, tekrarlayan şiddetli baş ağrılarına neden olan bir nörolojik hastalıktır. Genellikle tek taraflı olarak ortaya çıkar ve ağrıyı tetikleyebilen çeşitli faktörler vardır. Migren atakları, yoğun baş ağrısı, ışık-ses hassasiyeti, bulantı ve kusma gibi semptomlarla kendini gösterir. Kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir ve hatta iş verimliliğini düşürebilir.

Migren hakkında toplumda pek çok yanlış bilgi ve inanış vardır. Bu yanlış bilgiler migrenli kişilerin tanı ve tedavi süreçlerini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle migren hakkında doğru bilinenleri ve yanlış bilinenleri ayırt etmek önemlidir.

Migren neden olur?

Migrenin kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimiyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bazı tetikleyici faktörler migren ataklarını tetikleyebilir, bunlar arasında stres, uyku düzensizlikleri, hormonal değişiklikler, bazı yiyecekler ve içecekler, ışık, ses ve kokular yer alabilir.

Migren belirtileri nelerdir? Şiddetli baş ağrısı: Migren atağı genellikle tek taraflı bir baş ağrısıyla başlar. Baş ağrısı, fiziksel aktivite ile şiddetlenebilir. Kişiyi günlük aktiviteleri yapmaktan alıkoyabilmektedir. Bulantı ve kusma: Migren atağı sırasında mide bulantısı yaygın bir belirtidir. Bazı kişilerde kusma da eşlik edebilmektedir. Işığa ve sese duyarlılık: Migren atağı sırasında ışığa (fotofobi) ve sese (fonofobi) aşırı duyarlılık olabilir. Parlak ışık veya yüksek ses migren belirtilerini şiddetlendirebilir. Aura: Bazı migren hastaları, migren atağından önce veya baş ağrısıyla birlikte görülen bir dizi geçici nörolojik belirti olan auralar yaşar. Aura, görme bozuklukları (flaşlar, zigzag çizgiler), duyusal değişiklikler (karıncalanma, uyuşma), konuşma zorluğu gibi belirtileri içerebilir. Baş dönmesi veya denge kaybı: Migren atağı sırasında bazen baş dönmesi veya denge kaybı görülebilmektedir. Yorgunluk ve halsizlik: Migren atağından sonra kişi genellikle halsizlik, yorgunluk hissi veya bitkinlik yaşayabilir. Migren atakları ne kadar sürebilir?

Migren atağı genellikle 4 ila 72 saat arasında sürebilir. Migren aurası denilen belirtilerle başlayan bir ön aşama da olabilir ve genellikle bir saat kadar sürer. Migren belirtileri, kişiden kişiye ve ataklardan ataklara değişebilir.

Migrenin tedavisi var mıdır?

Evet, migren tedavisi mümkündür. Tedavi, migren ataklarını önlemeye veya semptomları hafifletmeye yöneliktir. Tedavi seçenekleri arasında ağrı kesiciler, doktorunuzun önereceği migrene özgü ilaçlar bulunmaktadır. İlaçlar ile kontrol edilemeyen hastalarda migren aşısı tedavi seçeneği olabilmektedir. Nöroloji uzmanlarınca uygun görülen kronik migren hastalarında botoks uygulaması da yapılabilmektedir.

Migren tedavisi, her bireyin farklı olabileceği için doktor gözetiminde yapılmalıdır. Bir nöroloji uzmanına danışarak migren semptomlarınızı değerlendirebilir ve size en uygun tedavi planını belirleyebilirsiniz.

Migreni önlemek için ne yapabilirim?

Migreni önlemek için bazı adımlar atabilirsiniz.

Tetikleyicileri belirleyin: Migren atağını tetikleyebilecek faktörleri belirlemeye çalışın. Bunlar arasında stres, uyku düzensizlikleri, belirli yiyecekler veya içecekler, koku veya ışık gibi çevresel etkenler yer alabilir. Kendi migren tetikleyicilerinizi tanımlamak için bir baş ağrısı günlüğü tutabilirsiniz. Düzenli uyku: Düzenli bir uyku oluşturmaya çalışın ve yeterli uyku alın. Uyku düzensizliği migren ataklarını tetikleyebilmektedir. Stresi yönetimi: Stres, migren atağını tetikleyebilir. Stres yönetimi tekniklerini öğrenmek ve uygulamak, migreni önlemede yardımcı olabilir. Derin nefes alma, meditasyon, yoga, kas gevşeme egzersizleri gibi rahatlama teknikleri deneyebilirsiniz. Sağlıklı beslenme: Dengeli bir diyet uygulayarak migreni önleyebilirsiniz. Bazı yiyecekler migreni tetikleyebilir, bu nedenle yiyecek tetikleyicilerini tanıyıp kaçınmak önemlidir. Kafein, alkol, çikolata, işlenmiş etler, sodyum ve nitrit içeren gıdalar gibi tetikleyicileri azaltmak veya tüketmekten kaçınmak faydalı olabilir. Egzersiz: Düzenli egzersiz migreni önlemeye yardımcı olabilir. Hafif egzersizler, kan akışını artırarak ve stresi azaltarak migren atağını azaltabilir. Ancak aşırı yoğun egzersizler migreni tetikleyebilir, bu nedenle sınırlarınızı tanıyarak uygun bir egzersiz programı oluşturun. Su tüketimi: Yeterli miktarda su içmek migreni önlemeye yardımcı olabilir. Susuzluk, migren atağını tetikleyebilir. Günde en az 8 bardak su içmeye çalışın ve sıvı alımınızı düzenli tutun. Rahatlama teknikleri: Baş ağrısını hafifletebilecek rahatlama tekniklerini kullanabilirsiniz. Karanlık ve sessiz bir odada dinlenmek, ılık su ile banyo yapmak, hafif masaj yapmak gibi teknikler deneyebilirsiniz. "