Retmen ve Öğretmen Adayları için Cinsel Sağlık Bilgileri Eğitimi - Google Книги

Retmen ve Öğretmen Adayları için Cinsel Sağlık Bilgileri Eğitimi - Google Книги

Öğretmen ve Öğretmen Adayları için Cinsel Sağlık Bilgileri Eğitimi

Cinsel sağlık ve esenliğe kavuşmak için ilk adım gençlerin, çocukluktan yetişkinliğe geçişteki fiziksel, ruhsal ve toplumsal olgunlaşma sürecinde olumlu bir cinsel tutum kazanmaları, cinsel sorumluluk bilinci edinmeleri ve cinsel yaşama sağlıklı adımlarla başlamalarıdır. Bu ancak nitelikli bir cinsel eğitimle sağlanır. Cinsel Sağlık Bilgileri Eğitimi kitabımızı sağlıklı bir toplum için emek veren eğitmenlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.

Editör: Ayşen Bulut

Yayına Hazırlık: Hacer Nalbant, Muhtar Çokar

Grafik Tasarım: Okay Kılınçarslan

©2021 Yazarlar: Arzu Akalın, Ayşen Bulut, Hafize Gönenli Çokar, Muhtar Çokar, Ayşe Işık Gürşimşek, Hülya Hamurcu, Çağrı Kalaça, Türkan Kutluay Merdol, Hacer Nalbant, Aynur Oksal, Nuriye Ortaylı, Berrin Eylen Özyurt

©2021 Aba Organizasyon Eğitim Danışmanlık Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş.’ye aittir. Tüm hakları saklıdır. Kâr amaçlı olmamak koşuluyla ve kaynak belirtilerek alıntı yapılabilir, bir bölümünün veya tamamının çoğaltılması için izin alınması gereklidir.

Dr. Ahu Çiler Turgut - AIDS’in Ciltteki Belirtileri Nelerdir?

Dr. Ahu Çiler Turgut - AIDS’in Ciltteki Belirtileri Nelerdir?

AIDS’in Ciltteki Belirtileri Nelerdir?

Bağışıklık sistemini etkileyen bulaşıcı bir hastalık olan AIDS (Edinsel bağışıklık yetmezliği sendromu) hastalığı HIV virüsünün (Human Immunodeficiency Virus, İnsan bağışlık sitemini güçsüzleştiren virüsü) sebep olduğu bir rahatsızlıktır. HIV pozitif olan bireylerin cildinde bakteri, mantar ve virüs enfeksiyonu veya cilt kanseri görülme oranı diğer kişilere göre çok daha yüksektir.

Her HIV(+) kişide AIDS hastalığı da var denmez. AIDS , HIV(+) kişilerde zaman içerisinde oluşan bir bağışıklık yetmezliği sendromudur. HIV virüsü kişinin vücuduna girdikten çok uzun yıllar sonra bu virüs AIDS hastalığına dönüşmektedir. İşte bu süreçten sonra hastalığın semptomları, sorunları ortaya çıkmaya başlamaktadır. HIV virüsü, bulaştığı kişinin kanındaki savunma hücrelerini parçalayıp yok etmektedir. Dolayısıyla da AIDS hastalığı, insanın bağışıklık sisteminin çökmesine sebep olur. Zira bu savunma hücreleri insanın doğal bağışıklığını sağlayan temel hücrelerdir.

HIV virüsü hızla bulaşabilir. Genellikle AIDS ve cinsellik yan yana anılmaktadır. Çünkü bu virüs en hızlı ve kesin şekilde cinsel yolla bulaşmaktadır. Bu sebeple de hemen herkes korumalı cinsel ilişki yaşamaya ve tek eşli olmaya özen göstermelidir.

HIV virüsünü taşıyan kişilerde en yaygın olarak görülen enfeksiyon şiddetli akciğer enfeksiyonudur. Buna sebep olan parazit, AIDS hastası olmayan kişilerde, yani sağlıklı bireylerde hastalığa sebep olmaz. Zira AIDS ve akciğer enfeksiyonunun tetikleyicileri benzer özellikler gösterir. Ayrıca AIDS ile birlikte görülen başka bir hastalık da normal sağlık koşullarına sahip olan kişilerde nadir olarak görülen bir kanser türü olan Kaposi Sarkomudur. Bu kanser türü bir veya birden çok sayıda, ağrısız düz veya kabarık pembemsi, kırmızımsı, morumsu renklerde deri veya ağız içi döküntüsü şeklinde kendisini göstermektedir.

AIDS’in ciltteki belirtileri nelerdir?

HIV negatif olan ve AIDS hastalığına sahip olmayan pek çok insanın yaşadığı cilt hastalıkları ve deri problemleri, HIV pozitif kişilerde normalden daha sık rastlanabilir. Yani HIV pozitif olan kişilerde cilt problemleri sağlıklı insanlara göre daha sık ve daha ağır seyrederken tedavisi de daha zor olur. Bu sebeple de HIV pozitif kişilerin cilt problemlerine karşı alanında uzman bir hekim tarafından tedavi edilmeleri gerekmektedir.

HIV pozitif hastalarda, kendini en erken gösteren problemler cilt sorunlarıdır. Bu bakımdan cilt sorunları bu hastalarda AIDS’in ilerleme işareti olarak da görülür. AIDS hastası bireylerin yaklaşık yüzde 90’ı cilt döküntüleri yaşamaktadırlar. AIDS hastalarında ortaya çıkan cilt problemlerinin sebepleri genel dermatit, bakteriyel, fungal, viral ve parazitik enfeksiyonlar ve cilt tümörleri olarak sıralanabilir. Bu sorunlar AIDS’in ciltteki belirtileri olabilir.

HIV virüsüne yakalanan kişileri yüzde 20’sinde ciltte genel bir kuruluk gözlenir ve bu sorun kserosis olarak adlandırılır. Bu cilt sorunu genel olarak vücudun her yerini etkileyebilir. Kserosis cildin, kuru, pul pul dökülen ve hasar görmüş bir hal almasına sebep olur. Bu sorunun tedavisinde üre ve topikal steroid içeren topikal tedaviler sık aralıklar ile kullanılır.

AIDS hastalarının yüzde 35’inde atopik dermatit görülebiliyor. Kronik olarak görülen atopik dermatit genellikle kırmızı, pul pul ve kaşıntılı döküntülerle kendisini göstermektedir. Atopik dermatit vakaları tropikal steroidlerin uygulanmasıyla tedavi edilir.

AIDS hastalığına yakalanan kişilerde görülebilen bir başka cilt problemi olan prurigo nodularis, ciltte kabuk gibi bir görüntü ve kaşıntıya neden olan şişlikler şeklinde kendini gösterir. Prurigo nodularis sorunu genellikle, AIDS hastalığının çok ileri aşamalarına gelmiş bireylerde tipik olarak görülmektedir. Bu sorunun tedavisi de topikal steroidler ve anti retroviral ilaçlarla yapılır.

Eozinofilik folilülit, HIV virüsü ile enfekte olan ya da olmayan pek çok kişide görülebilen bir cilt hastalığıdır. Ancak HIV virüsüne sahip kişilerde görüldüğünde, AIDS hastalığının çok ileri aşamalara geldiği şeklinde yorumlanır. Eozinofilik folilülit vakalarında tipik olarak ortasında bir saç folikülünün bulunduğu kaşıntılı ve kırmızı şişlikler görülür. Bu sorun vücudun her yerinde görülebilirken, genellikle üst bedende rastlanır. Tedavide ise genellikle bağışıklık sistemini güçlendirici ilaçlar, yani anti retroviral ilaçlar kullanılırken, bunun yanında topikal steroidler de verilir.

Bakteriyel, fungal, viral ve parazitik enfeksiyonlar

AIDS hastalığı, kişinin bağışıklık sistemini zayıflatmakta ve bu sebeple de AIDS’li kişi pek çok soruna açık hale gelmektedir. HIV virüsünden dolayı bağışıklık sistemi zayıflayan kişilerde çevredeki bakteriyel, mantar, virüs ve diğer parazit canlılara karşı çok savunmasız hale gelirler. Bundan dolayı hastanın vücudu devamlı olarak zararlı canlılarla savaş halinde olur ve zarar görür. Bu sorundan kaynaklanan hastalıklar arasında en sık karşılaşılanlar, herpes zoster, molluscum contagiosum, oral tüylü lökoplaki ve pamukçuk hastalıklarıdır.

Suçiçeğine neden olan varicella zoster virüsü AIDS hastalarında herpes zoster adlı cilt sorununa sebep olmaktadır. AIDS hastalığında herpes zoster vakalarında görülen ağrılı cilt döküntüleri ve kabarıklıklar daha şiddetli ve yaygın olarak gözlenir. Tedavisinde ise genellikle bağışıklık sistemini güçlendiren ve HIV virüsünü hedefleyen antiviral ilaç rejimleri kullanılır.

Molluscum contagiosum virüsü, çok şiddetli bir şekilde bulaşıcı özellik taşıyan bir virüstür. HIV virüsü dolayısıyla bağışıklık sistemi zayıf olan AIDS hastalarına da molluscum contagiosum virüsü sıklıkla bulaşır. Bu virüsün meydana getirdiği hastalıkta kişinin cildinde pembe veya ten renginde kabarıklıklar görülür. Bunun tedavisinde kabarıklıkları sıvı nitrojenle dondurma, topikal kremler, koter ve lazerle yok etme şeklinde yöntemler mevcuttur.

Viral bir hastalık olan ve oral olarak dilde meydana gelen oral tüylü lökoplaki, hastanın dilinde kalın, beyaz lezyonlar olarak kendini gösterir. Tedavisinde anti retroviral kullanılır. Zira anti retroviral tedavi vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir ve virüsleri yok etmeye yardım eder.

Pamukçuk, hemen her yaşta görülebilen bir fırsatçı mantar enfeksiyonudur. Bu enfeksiyonda hastanın ağzında küçük beyaz lekeler veya dilde koyu beyaz bir tabaka gözlenir. Pamukçuğun tedavisinde antifungal ilaçlar, gargaralar ve pastiller kullanılır.

Cilt lezyonları

AIDS hastalığının ciltteki belirtilerinin bir diğeri cilt tümörleridir. Bunlardan kaposi sarkomu, bir cilt kanseridir ve lenf düğümleri ve/ veya kan damarlarını kaplayan tabakayı etkiler. Genellikle hastanın cildinde kahverengi, mor veya kırmızı renkli koyu lezyonlar belirir ve hastanın akciğerleri, sindirim kanalı ve karaciğeri bundan etkilenirken, hasta nefes darlığı, nefes almakta zorluk ve ciltte şişlik gibi problemler yaşar. Tedavisinde ise kemoterapi, radyasyon ve cerrahi yöntemler kullanılır. Bununla birlikte AIDS hastalığı ile mücadelede kullanılan anti retroviral ilaçlar da kaposi sarkomu hastalığının tedavisini destekler.

"
AHEF | Bittin Sen Menenjit

AHEF | Bittin Sen Menenjit

6 kişiden 1'i ölmekte ve 5 kişiden 1' inde
ciddi komplikasyonlar görülmektedir(5)

Türkiye'de Meningokokal
hastalıklar en sık 1 YAŞ altındaki bebeklerde görülür(6)

Türkiye' de görülen
bakteriyel menenjitlerin %90'ından Meningokoklar sorumludur(7)(8)

İnvaziv meningokokal hastalığın sonuçları korkutucu olabilir!(10)

Meningokokal hastalığı geçirenlerin önemli bir kısmında işitme kaybı, konuşma bozuklukları, öğrenme güçlükleri, davranış problemleri, sara hastalığı, zeka geriliği gibi uzun süreli, kalıcı sakatlıklar görülür.(11)


Meningokokal menenjit, beyni ve omuriliği çevreleyen ince zarın ciddi bir enfeksiyonudur.
Ciddi beyin hasarına neden olabilir ve tedavi edilmezse hastaların %50’sinde ölümcül olabilir(9). Menenjit neden bu kadar tehlikeli?

Daha fazla bilgi için videomuzu ve uzmanlarımızla gerçekleştirdiğimiz canlı yayınımızı izleyin

Gerçek Menenjit Hikayeleri Menenjit'in ilk belirtileri nelerdir? Prof. Dr. Nuri Zafer Kurugöl Meningokok hastalığı deyince, aklımıza öncelikle menenjit, meningokoksemi (meningokok kan zehirlenmesi) gibi ölümcül ağır hastalıklar gelir.(30)

Özellikle meningokoksemi, en yüksek ölüm hızına sahip, antibiyotik tedavisi yapılsa bile yakalananların %40’ının yaşamını kaybettiği, en öldürücü bulaşıcı hastalıklardan biridir*. Menenjitte yine ölümlere yol açan, yaşayanlarda da önemli ölçüde, %30’dan fazla oranda sakatlığa yol açan bulaşıcı bir hastalıktır.(31)

Meningokok menenjiti geçiren çocuklarda zeka geriliği, işitme kaybı, sağırlık, böbrek yetmezliği, sara gibi sakatlıklar görülebilir(32).

Meningokoksemi geçirenlerde kol ve bacaklarda gangren gelişir ve hastanın yaşaması için kol veya bacağının kesilmesi zorunluğu olabilir. Tüm bu sakatlıklar, kişinin ölümden kurtulsa bile sonraki hayatını normal devam etmesini engelleyecek şekilde önemli sorunlara yol açar. Bu nedenle, meningokok hastalığı hepimizin çok korktuğu önemli bir bulaşıcı hastalıktır.(33)

Meningokok hastalığının önemli özelliklerinden biri de, hastalığın başlangıcında, ilk 12 saatte bulguların nonspesifik olması, yani meningokok hastalığına özgü belirtilerin olmamasıdır.(34) Hastalık, ateş, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal, nezle, kırıklık, iştah azalması, huzursuzluk gibi birçok hastalıkta görülen belirtilerle başlar.(35)

Menenjit teşhisi ortalama 19 saatte konulabilir

Bu ilk dönemde hastalar, Grip, COVID veya barsak enfeksiyonu gibi yanlış tanılar alabilir. Hastalığa özgü ense sertliği, döküntü gibi belirtiler veya menenjite özgün diğer belirtiler hastalığın 13 ile 16. saatinden sonra ortaya çıkar. Bu nedenle, menenjit teşhisi ortalama 19 saatte konulabilir.

Ancak, bundan sonra uygun tedavi yapılsa bile hastalık hızla ilerler, deliryum, havale, bilinç kaybı oluşabilir ve hastalar ilk 24 saat içerisinde yaşamını kaybederler. Tüm bu özellikleri meningokok hastalığının ne kadar önemli ve korkutucu bir hastalık olduğunu göstermektedir.*

* Söylemler hekimin günlük klinik pratiğine dayanan uzman görüşleridir.

Meningokok menenjitinin ilk belirtilerinin neler olduğunu biliyor musunuz?(12)

Meningokok menenjiti erken dönem belirtileri hastalığa özgü değildir ve yaygın viral hastalıkların belirtileri ile karıştırılabilir.(13)


Menenjit Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Menenjit nedir?

Menenjit, beyni ve omuriliği çevreleyen dokuların iltihaplanmasıdır. Mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonlardan kaynaklanır. Ölümcül olabilir ve acil tıbbi bakım gerektirebilir. Menenjit her yaştan insanı etkileyebilir.(14)

Meningokok menenjiti nedir?

Menenjite çeşitli bakteri, virüs, mantar ve parazit türleri neden olabilir. Enfeksiyonların çoğu kişiden kişiye bulaşabilir.(15) Meningokok menenjiti Neisseria meningitidis (meningokok) ​isimli bakterinin neden olduğu menenjit türüdür.(16) Meningokokal hastalık geçirenlerin önemli bir kısmında işitme kaybı, konuşma bozuklukları, öğrenme güçlükleri, davranış problemleri, sara hastalığı, zeka geriliği gibi uzun süreli, kalıcı sakatlıklar görülür.(17)

Menenjit neden olur?

Menenjitin ana nedeni mikroorganizmalardır. Çeşitli bakteri, virüs, mantar ve parazit türü bu hastalığı sebep olabilir. Bakteriyel menenjit en yaygın görülen ve en tehlikeli menenjit türüdür. Bakteriyel menenjite neden olan en yaygın bakteri türleri, meningokok, pnömokok ve H. İnfluenza Tip B’dir. Menenjit kaynaklı ölümlerin büyük çoğunluğuna bu bakterilerin yol açtığı menenjit türleri sebep olmaktadır.(18)

Meningokokal Menenjitin belirtileri nelerdir?

Meningokokal menenjitin en yaygın semptomları ense sertliği, yüksek ateş, ışığa hassasiyet, bilinç bulanıklığı, baş ağrısı ve kusmadır. Meningokokal hastalığın daha az yaygın, ancak daha şiddetli (ve genellikle ölümcül) bir formu, kanamalı döküntü ve dolaşım bozukluğu ile seyreden meningokokal septisemidir (kan zehirlenmesi).(19) Meningokok menenjitinin erken dönem belirtileri hastalığa özgü değildir ve yaygın viral hastalıkların belirtileri ile karıştırılabilir.(20)

Meningokokal menenjitin tedavisi var mıdır?

Birçok hastalıkta olduğu gibi meningokokal menenjitte de erken teşhis ve tedavi önemlidir. Meningokokal menenjit süphesi olan hastada antibiyotik tedavisi uygulanır(21). Enfeksiyonun ne kadar ciddi olduğuna bağlı olarak, meningokokal hastalığı olan kişiler aşağıdakiler dahil başka tedavilere ihtiyaç duyabilir: Solunum desteği, düşük kan basıncını tedavi etmek için ilaçlar, ölü dokuyu çıkarmak için cerrahi, derisi hasar görmüş vücut bölümleri için yara bakımı gibi(21). Bununla birlikte meningokokal menenjit ciddi beyin hasarına neden olabilir ve tedavi edilmezse hastaların %50’sinde ölümcül olabilir(22). Bu hastalıktan korunmanın en iyi yolu aşı olmaktır(23). Meningokok aşıları hakkında bilgi almak için hekiminize başvurun.

Meningokokal Menenjit en çok kimlerde görülür? Kimler risk altindadir? Bir yaşından küçük bebekler 16 – 23 yaş arası gençler 65 yaş ve üzeri yaşlı kişiler Bağışıklık sistemi herhangi bir nedenle baskılanmış kişiler HIV’le yaşayan bireyler Bazı sağlık çalışanları (mikrobiyologlar vb) Askerlik görevini sürdüren kişiler Ekulizumab tedavisi alan hastalar Dalak fonksiyon bozukluğu olan hastalar Bebeğinizi menenjitten korumaya nasıl yardımcı olabilirsiniz?

Aşılar yaygın bakteriyel menenjit türlerine karşı en iyi korumayı sağlar. Meningokok, pnömokok ve H. İnfluenza Tip B için lisanslı aşılar yıllardır mevcuttur. Bu bakterilerin birkaç farklı türü vardır (serotipler veya serogruplar olarak bilinirler) ve aşılar en zararlı türlere karşı koruma sağlamak için tasarlanmıştır.(25)

Meningokokal menenjit hangi yaş gruplarında daha sık görülür?

Meningokokal menenjit her yaştan insanı etkileyebilir. Bununla birlikte 1 yaş altı bebekleri, okul öncesi eğitim gören çocukları ve genç kişileri daha fazla etkiler.(26)

Merak Ettiklerinizi Blogumuzda Okuyun

Hastalar ilk 24 saat içerisinde yaşamını kaybedebilirler(40)

Prof. Dr. Nuri Zafer Kurugöl

Bakteriyel menenjit ve meningokokal septisemi, ampütasyonlar ve hatta ölüm gibi komplikasyonlara yol açabilirler(38)

Prof. Dr. Hasan TEZER

Menenjitler, yeni doğanlar ve 1 yaşından küçük çocuklarda yüksek risk oluşturur(40)(41)

Dr. Hazar Cırık & Dr. Yakup Şahin

Uzmanlardan Görüşler

Menenjit, en basit anlatımı ile beyini saran beyin zarlarının iltihaplanması anlamına gelir. Çok ciddi ve ölümcül bir hastalıktır. Bu hastalığa bakteriler, virüsler veya verem mikrobu sebep olabilir. Menenjit belirtileri arasında en önemlileri ateş, mide bulantısı, kusma ve bilinç bulanıklığıdır. Korunmanın birinci ve en önemli kuralı AŞI’dır.(27)

Dr. Yakup Şahin

Menenjitin sevdiklerimizi bizden almaması için en güçlü silah aşıdır*.
*Söylemler hekimin günlük klinik pratiğine dayanan uzman görüşleridir.

Dr. Hacı Yusuf Eryazğan

Menenjit, en sık bebeklik ve çocukluk döneminde görülen ve hayatı tehdit edecek kadar ciddi olabilen beyin zarının iltihaplı hastalığıdır.(27)

Uzm. Dr. Hüseyin Güntürkün

Menenjit en çok 3 ay – 1 yaş arasında görülür(28)(29), gizlice gelişir ve ölümcüldür*. Aşını ol yoğun bakıma uğrama.
*Söylemler hekimin günlük klinik pratiğine dayanan uzman görüşleridir.

Dr. Nazan Karahasan Çetin

Menenjit hastalığı, ciddi kalıcı sakatlığa ve hatta ölüme sebebiyet veren bir hastalıktır. Ancak aşı ile tüm bunlar önlenebilir(27).

Dr. Rıdvan Karagöz

Menenjitten korkma, aşılanmamaktan kork*.
*Söylemler hekimin günlük klinik pratiğine dayanan uzman görüşleridir.

Dr. Hüseyin Köz

Ne eksik ne fazla, menenjit önlenir uygun dozla*.
*Söylemler hekimin günlük klinik pratiğine dayanan uzman görüşleridir.

Dr. Hazar Cırık

Menenjit, ölümcül sonuçları olabilen(36) ve aşı ile önlenebilir bir hastalıktır(37).

Dr. Özlem Sezen

AHEF Ülkemizdeki Aile Hekimliği uygulamasını Dünya’da "Birinci Basamak Sağlık Hizmeti" olarak model alınan bir noktaya getirmeyi ve bu konuda söz sahibi olmayı amaçlamaktadır.

AHEF'i Tanıyın Web Sitesi AHEF Akademi AHEF Vitrin AHEKON Çerez Politikası Gizlilik Politikası Kullanım Koşulları AHEF'i Takip Edin

© 2023 AHEF. Tüm hakları saklıdır.
Uniworks tarafından geliştirilmiştir.

Çerez Politikası AHEF Çerez Politikası

AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) olarak, çevrimiçi mecralarımızı ziyaretiniz sırasında sizlerin deneyimini geliştirmek için çerezler, pikseller, gifler gibi bazı teknolojilerden faydalanmaktayız. İşbu çerez politikası (“Çerez Politikası”) ile www.bittinsenmenenjit.com işletilmesi sırasında, Web Sitesi ziyaretçilerimiz tarafından çerezlerin kullanımı ile elde edilen kişisel verilerin işlenmesine ilişkin olarak sizleri bilgilendirmekte, Web Sitemiz üzerinden hangi amaçlarla hangi tür çerezleri kullandığımızı ve bu çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi sizlere açıklamaktayız.

Belirtmek isteriz ki, AHEF olarak, Web Sitesi’nde kullanmış olduğumuz çerezleri kullanmaktan vazgeçebilir, bunların türlerini veya fonksiyonlarını değiştirebilir veya yeni çerezler ekleyebiliriz. Bu kapsamda, işbu Çerez Politikası’nda zaman zaman değişiklik yapabilir ve bu değişiklikleri içeren Çerez Politikamızı Web Sitemiz üzerinden yayınlayabiliriz.

Çerezler nedir ve bittinsenmenenjit.com bunları nasıl kullanır?

Çerez nedir? Çerezler, bir web sitesini ziyaret ettiğinizde cihazınıza gönderilen küçük metin dosyalarıdır. Çerezler daha sonra her bir ziyarette veya o çerezi tanıyan başka bir web sitesinde kaynak web sitesine geri gönderilir. Çerezler kesinlikle bir virüs değildir. Çerezler web sitesi için bir bellek görevi görür ve web sitesini tekrar ziyaret ettiğinizde, sitenin cihazınızı hatırlamasını sağlar. Çerezler aynı zamanda tercihlerinizi hatırlayabilir (ör: bu alanlara giren ziyaretçi sayısı esasına göre, kullanıcı deneyimini geliştirebilir ve gördüğünüz reklamları sizin için en uygun olanlara göre düzenleyebilir). Çerezler genel olarak kişisel veri içermese de kendinizle ilgili bize açıkladığınız bilgiler olması durumunda onlarla ilişkilendirilmesi söz konusu olabilir. Çerezler, cihazınızda hangi çerezlerin ayarlandığını görme ve bunları nasıl yöneteceğiniz ve sileceğiniz hakkında daha fazla bilgiyi www.aboutcookies.org adresinde bulabilirsiniz.

Web Sitemizde kullanılan çerezler ve kullanım amaçları

Hem oturum çerezlerini (sadece web tarayıcınızı kapatana kadar var olan) hem de kalıcı çerezleri (daha uzun, belirlenmiş bir süre için var olan) kullanıyoruz. Web Sitemizde kullanılan çerez türleri genellikle üç kategoriye ayrılabilir: Kesinlikle Gerekli, Performans ve İşlevsellik.

Kesinlikle Gerekli

Web Sitemizdeki bazı çerezler, Web Sitemizde dolaşmanız ve özelliklerini kullanabilmeniz için gereklidir. Bu çerezler, pazarlama için veya internette nereleri dolaştığınızı hatırlamak için kullanılabilecek sizinle ilgili bilgiler toplamaz

Performans/Analiz Çerezleri

Web Sitemizdeki çerezlerden bazıları, ziyaretçilerin Web Sitesini nasıl kullandığı hakkında bilgi toplar, örneğin bu bilgiler, ziyaretçilerin hangi sayfaları en çok ziyaret ettikleri ve web sayfalarından hata mesajları alıp almadıklarıyla ilgilidir. Bu çerezler, ziyaretçinin kimliğini belirleyen bilgiler toplamaz. Bu çerezlerin topladığı tüm bilgiler birleştirilmiştir ve bu nedenle anonimdir. Yalnızca web sitemizin çalışma şeklini geliştirmek için kullanılır. Web Sitemiz, Google Analytics çerezlerini kullanır. Bu çerezler tarafından toplanan bilgiler, gizlilik uygulamalarına uygun olarak ABD'deki sunuculara Google tarafından aktarılacak ve depolanacaktır. Google’ın gizlilik uygulamaları ve bunların Google Analytics’e nasıl uygulandığı hakkında daha fazla bilgi için lütfen şu adresi ziyaret edin:

Google Analytics gizliliğe genel bakış Google Analytics kapsamı dışında kalma İşlevsellik

Bu çerezler Web Sitemizin, yaptığınız seçimleri hatırlamasına ve gelişmiş, daha kişisel özellikler sunmasına olanak tanır.

Üçüncü parti çerezler

Web Sitemiz ayrıca üçüncü partilerin cihazınıza çerez indirmesine izin verir. Örneğin, bazen YouTube ve Flickr gibi web sitelerinden fotoğraf ve video içeriği yerleştiririz. Söz konusu içeriği barındıran bir sayfayı ziyaret ettiğinizde, bu web sitelerinden gelen çerezler karşınıza çıkabilir. Ayrıca, bazı web sayfalarımızda gömülü 'paylaş' düğmelerini de göreceksiniz. Bunlar, birçok popüler sosyal ağ üzerinden kolayca içerik paylaşmanızı sağlar. Bu düğmelerden birine tıkladığınızda, içeriği paylaşmayı seçtiğiniz hizmet tarafından bir çerez yüklenebilir. Bu üçüncü parti çerezler, kontrolümüz altında değildir. Kullanımları hakkında daha fazla bilgi için lütfen ilgili üçüncü parti web sitesini ziyaret edin. Aşağıda www.bittinsenmenenjit.com'de kullanılan çerezlerin özeti bulunmaktadır. İşbu Çerez Politikası’nda belirtilen amaçlar doğrultusunda, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 5. maddesinin ikinci fıkrasındaki kanuni veri işleme şartlarının en az birinin varlığı halinde kişisel verileriniz rızanız olmaksızın işlenebilecektir. Aksi hallerde, yani kanuni veri işleme şartlarının bulunmadığı durumlarda kişisel verileriniz yalnızca açık rızanızın bulunduğu hallerde işlenecektir. Her halde, işbu Çerez Politikası kapsamındaki kişisel verilerinizi yukarıda belirtilen amaçların gerçekleştirilebilmesi ile sınırlı olarak üzere, mevzuata uygun şekilde AHEF’in yetkilendirdiği üçüncü kişilerle paylaşabiliriz.

Çerezler nasıl kontrol edilir ve silinir?

Web tarayıcılarının çoğunluğu çerezleri kabul eder, ancak web tarayıcınızın ayarlarını genellikle yeni çerezleri reddetmesi, mevcut olanları devre dışı bırakması veya cihazınıza yeni çerezler gönderildiğinde size bildirmesi için değiştirebilirsiniz. Bunu yapmak için, tarayıcınızın sunduğu talimatları izleyin (genellikle "Yardım", "Araçlar" veya "Düzenle" çubuklarında bulunur). Ayrıca, Web Sitesinde sizlere sunduğumuz https://l3.evidon.com/site/2025/20175/39?lang=tr-tr adresinden ulaşabileceğiniz "Çerez Onay Aracı" aracılığıyla da çerez tercihlerinizi değiştirebilirsiniz. Ancak, çerezleri reddederseniz veya devre dışı bırakırsanız, web sitesinin bazı işlevlerini kaybedilebileceğini lütfen unutmayın. Ayrıca, bir çerezi veya bir çerez kategorisini devre dışı bırakmak, çerezi tarayıcınızdan silmez, bunu tarayıcınızdan kendiniz yapmanız gerekir. Çerezleri nasıl silebileceğinizle ilgili en güncel bilgilere, https://www.esb.org.tr/cerez-bellek veya https://www.aboutcookies.org adresleri aracılığıyla ulaşabilirsiniz

Çerez Kullanımımızda Değişiklikler

Web Sitesi için çerez kullanımımızda yapılacak herhangi bir değişiklik burada yayınlanacaktır ve gerekirse, web sayfalarımızda değişiklikler işaretlerle gösterilecektir

Gizlilik Politikası KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI VE GİZLİLİK POLİTİKASI

AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) olarak kişisel verilerin güvenliği konusuna gösterdiğimiz yüksek hassasiyetle, derneğimizle ilişkili tüm şahıslara ait her türlü kişisel verinin 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK)’na uygun olarak işlenmesi ve muhafaza edilmesi temel prensibimizdir. Bu prensipten hareketle derneğimiz, KVKK kapsamında tanımlı “Veri Sorumlusu” sıfatıyla, kişisel verilerinizi aşağıda izah edildiği surette ve mevzuatın belirlediği sınırlar çerçevesinde işlemektedir.

AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nun gizlilik politikası, kanunda oluşan değişiklikler ve diğer sebeplerden ötürü güncellenebilir.

AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nun www.bittinsenmenenjit.com web sitesine herhangi bir kişisel bilgi girmeden ziyaret edebilirsiniz.

KVKK 11. maddesi uyarınca tarafınızca yapılacak yazılı talep doğrultusunda kişisel verilerinizin işlenip işlenmediğini öğrenme, işlendiyse bu işlemlere ilişkin bilgi talep etme, kişisel verilerinizin işlenme amacının öğrenilmesi ve verilerin bu amaca uygun şekilde kullanılıp kullanılmadığı hakkında bilgi aktarılması, şayet aktarıldıysa kişisel verilerinizin aktarıldığı yurt içi ve yurt dışındaki üçüncü gerçek ve tüzel kişilerinin bilgilerinin paylaşılması, kişisel verilerinizin eksik veya yanlış işlenmesi halinde bu eksiklik veya yanlışlığın giderilmesini talep etme, kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini talep etme, kişisel verilerdeki eksikliklerin/yanlışlıkların giderilmesini veya verilerin silinmesini/yok edilmesini verilerin aktarıldığı üçüncü gerçek veya tüzel kişiden talep etme, işlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle aleyhinize ortaya çıkabilecek bir sonuca itiraz etme ve kişisel verilerin kanuna aykırı şekilde işlenmesi sebebiyle doğacak zararınızın giderilmesini talep etme haklarına sahipsinizdir. Bu haklarınızın etkili bir şekilde kullanılması için veri sorumlusu info@bittinsenmenenjit.com adresine taleplerinizi iletebilirsiniz.

Kullanım Koşulları Site Kullanım Koşulları www.bittinsenmenenjit.com internet sitesi, sağlık alanında halk farkındalığını artırmaya yöneliktir.

Bir sağlık sorununuz olduğunda derhal doktorunuza ya da bir uzman sağlık görevlisine başvurmanız tavsiye edilir. Bu Siteye erişim sağlayarak ya da bu Sitedeki bilgileri kullanarak, bu şart ve koşulları ("Kullanım Şartları") kabul etmiş oluyorsunuz ve AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) aleyhinde bu internet sitesinin kullanımından ya da bu sitede bulunan herhangi bir materyal, bilgi, görüş ya da tavsiyeden kaynaklanabilecek herhangi bir iddiadan feragat etmiş oluyorsunuz.

AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) herhangi bir zamanda önceden bildirimde bulunmaksızın bu şart ve koşullar ve/veya bu internet sitesinde atıfta bulunulan hizmetler üzerinde değişiklik yapabilir, iyileştirebilir ve/veya bunları değiştirebilir. Bu değişiklikler Sitede yayınlandığı andan itibaren geçerlilik kazanmış sayılır. Siteyi kullanmaya devam etmeniz, üzerinde değişiklik yapılan Kullanım Şartlarını kabul ettiğiniz anlamına gelir. Lütfen Siteye erişmeden ve Siteyi kullanmadan önce Kullanım Şartlarını dikkatle okuyun. Siteye erişerek ya da Siteyi kullanarak, aşağıda belirtilen Kullanım Şartlarını okuduğunuzu, anladığınızı ve kabul ettiğinizi beyan edersiniz ve bu işlemler Kullanım Şartlarını imzalayarak onaylamanız yerine geçer. Kullanım Şartlarına tabi olmak istemiyorsanız Siteye erişmeyiniz.

Sitenin Kullanımı

Siteyi istediğiniz şekilde gözden geçirebilir ve siteden materyal indirebilirsiniz. İndirilen tüm materyaller sadece ticari olmayan kişisel kullanımınız için sağlanmaktadır. Siteden alınan bilgiler ile ilgili olarak kısmen ya da tamamen ek ya da değişiklik yapmamayı, bunları değiştirmemeyi ya da ek yapmamayı kabul etmiş oluyorsunuz. AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nun yazılı izni olmadan, hiçbir materyal genel kullanım amacıyla ya da ticari amaçlarla dağıtılamaz, değiştirilemez, iletilemez, yeniden kullanılamaz, yeniden gönderilemez. Siteden indirilen materyallerde bulunan tüm telif ve diğer mülkiyet hakları korunmalıdır. Sitenin tüm içeriği, aksi belirtilmedikçe, AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nun eseridir ve bu içerik AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nun yazılı izni olmadan ya da burada belirtilen kural ve şartlar dışında kullanılamaz. Sitede yer alan kişi ya da yer resimleri AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nun mülkiyetinde olup, sadece AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) tarafından izin alınmak suretiyle kullanılmaktadır. Bu resimlerin tarafınızdan kullanımı kesinlikle yasaklanmıştır. Resimlerin izinsiz kullanılması başta telif hakkı, marka, gizlilik ve/veya reklam faaliyetlerini düzenleyen yasalar olmak üzere ilgili yasaların ihlali olarak nitelendirilir.

Erişim Sınırlamaları

AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) www.bittinsenmenenjit.com sitesindeki web sayfalarını veya içeriği taramak, izlemek, "veri madenciliği" yapmak ya da kopyalamak için robot, örümcek ve diğer otomatik ya da manuel işlem veya aygıtları kullanmayacağınızı kabul edersiniz. Bir başka site kullanıcısına hangi nedenle olursa olsun spam (istenmeyen e-posta) gönderemezsiniz. Sitenin düzgün çalışmasına müdahale etmek ya da müdahale girişiminde bulunmak üzere hiçbir aygıt, yazılım ya da yöntem kullanmamayı, www.bittinsenmenenjit.com altyapısına aşırı ağır yüklemeler getirecek bir işlem yapmamayı kabul edersiniz. AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nun yazılı izni olmadan logosunu,resimlerin , çerçevelerin, içeriğin veya sitedeki sayfaların sayfa düzeni/tasarımları dahil, diğer AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) mülkiyetindeki materyalleri içine alacak çerçevelendirme teknikleri kullanamazsınız.

Bilgilerin Güncelliği

AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu), en son gözden geçirme tarihi itibariyle doğru ve güncel bilgileri sunmak için makul sınırlar içinde çaba göstermesine karşın, AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) bilgilerin doğruluğu ya da tamam olması konusunda herhangi bir garanti vermemekte ya da bir taahhüt ve beyanda bulunmamaktadır.

Yükümlülükler

Siteye yönelik kullanımınızdan doğan riskler size aittir. Bu internet sitesindeki bilgiler AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) bilgi sunmak amacıyla iyi niyetle hazırlanmış olmasına karşın, AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu), Sitenin tasarlanması, hazırlanması veya bu işin teslim edilmesine katkıda bulunan taraflar hiçbir sınırlama olmadan bu internet sitesine erişim ya da bu internet sitesinin kullanımından ya da erişememeniz veya kullanamamanızdan kaynaklanan ya da bu internet sitesinde bulunan herhangi bir materyal, bilgi, özellik ya da tavsiyenin kullanımından doğan doğrudan, dolaylı, özel, bu kullanımın doğal sonucu olan ya da tesadüfi zararlardan hiçbir durumda sorumlu tutulamaz. AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu), Sitenin ya da bu Siteyi yapan sunucuların virüslerden ya da diğer zararlı öğelerden arî olduğu garanti etmemektedir. Yukarıdaki hususlarla sınırlı olmadan Sitedeki tüm içerik ister açıkça ister dolaylı belirtilmiş olsun, tatmin edici düzeyde bir kaliteye sahip olma, belirli bir amaca uygun olma ya da herhangi bir ihlal güvencesi dâhil, fakat bunlarla sınırlı olmamak üzere, hiçbir garanti veya taahhüt vermeden "Olduğu gibi" sunulmaktadır.

Tazminat

AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nu görevlilerini, yöneticilerini, çalışanlarını, aracı kuruluşlarını, tedarikçilerini ve üçüncü taraf ortaklarını, sizin Kullanım Şartlarını ihmal etmenizden veya sizin ya da diğer kişilerin hesabınızı kullanarak siteye erişiminden kaynaklanan ya da hesabınızla ilgili her türlü etkinliğe bağlı olarak (ihmalden ya da yanlış uygulamalardan kaynaklanan zararlar dâhil) ortaya çıkan tüm kayıpları, harcamaları, zararları ve maliyetleri (avukatlık ücretleri dâhil) tazmin etmeyi ve sağlamayı kabul edersiniz.

İçerikler

Aksi belirtilmedikçe, hiçbir sınırlama olmadan, tüm metinler, görüntüler, makaleler, fotoğraflar, çizimler ve diğer grafik materyalleri, isimler, logolar, markalar ve hizmet markaları da dahil olmak üzere bu internet sitesinde gösterilen her türlü materyal AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nun mülkiyeti altındadır ve telif hakkı ve mülkiyet yasaları tarafından korunmaktadır. Bu materyalleri ya da bunların herhangi bir bölümünü çoğaltmanız, yeniden iletmeniz, dağıtmanız, yayınlamanız, satmanız, yayımlamanız yasaktır. Ancak, kişisel bilgi amaçlı ve ticari olmayan kullanımınız için Sitedeki materyalleri yükleyebilirsiniz ve çıktı alabilirsiniz, ya da Sitedeki materyalleri, diğer bireylere, bu materyalin sahibi ve kaynağının AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) olduğunu belirterek ve ilgili üçüncü tarafı bu materyallere uygulanan şart ve koşullar ve bunlara uyması gerektiği hakkında bilgilendirerek herhangi bir ticari amaç gütmeden kişisel kullanım amacıyla göndermek için kopyalayabilirsiniz. Sitede bulunan fikri mülkiyetin herhangi diğer bir kullanımı AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nun iznine tabidir. Aksi açıkça burada belirtilmedikçe, burada yazılı hiçbir şey, AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nun ya da herhangi bir üçüncü tarafın herhangi bir patent, marka, telif hakkı ya da herhangi bir diğer mülkiyet hakkı çerçevesinde herhangi bir lisans ya da hakkın ima yolu ile devri ya da icazet ya da herhangi lisans ya da hak sağlamamaktadır. Kullanım Şartlarında belirtilen durumların dışına çıkarak, Sitedeki içerikleri kötü amaçlı olarak kullanılması kesinlikle yasaktır. AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nun Siteye ve içeriğine ait fikri mülkiyet haklarını, cezai yaptırımlara başvurmak da dahil olmak üzere, yasaların izin verdiği her türlü yola başvurarak koruyacağını hatırlatırız.

Fikri Mülkiyet

AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) size Sitedeki metinler, grafikler, işitsel öğeler, tasarımlar, resimler, tablolar ile diğer içeriğe sadece kendi kişisel kullanımız için ticari olmayan amaçlarla erişmeniz ve görüntülemeniz için izin vermektedir. AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) bu izni istediği zaman ve istediği nedenle veya hiçbir neden göstermeden, önceden uyararak veya uyarmadan tek taraflı olarak geri alabilir. Site içeriği, yani Sitedeki yazılımlar ile diğer eserler ve bunların röprodüksiyonları ("Eserler"), kısmen veya bir bütün halinde AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) ve/veya tedarikçilerinin telif hakkı kapsamındaki eserler olup, dünya çapında telif hakkı yasaları ve Türkiye'nin taraf olduğu anlaşmalar ile korunmaktadır. AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) bu, yukarıda belirtildiği üzere Site içeriğine erişim ve içeriği görüntüleme konusunda verilen sınırlı iznin yanı sıra, size Eserler için başka bir ayrıcalık ya da hak tanımamaktadır. Basın mensupları tarafından haber niteliği taşımayan işitsel ve görsel materyaller de dahil olmak üzere, AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nun yazılı izni olmadan Eserlerin, röprodüksiyon, değişim, dağıtım, iletim, yeniden yayımlama, sergileme ya da gösterim amacıyla kullanılmasının kesinlikle yasak olduğunu kabul edersiniz.

İçeriğin Denetlenmesi

AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) Sitedeki materyalleri istediği zaman değiştirme veya silme hakkını saklı tutar.

Çeşitli Hükümler

Kullanım Şartları AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu)’nun yazılı izni olmadan değiştirilemez ve düzenlemez. AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu), Kullanım Koşulları ve Gizlilik Politikasında sizi uyarmadan istediği zaman değişiklik yapabilir. Yapılan değişiklikler veya düzenlemelerden sonra Siteyi kullanmaya devam etmeniz halinde, Kullanım Şartlarını yeni haliyle onayladığınız ve kabul ettiğiniz anlamına geldiği için, değişiklik ve düzenleme yapılıp yapılmadığını görmek üzere Kullanım Şartlarını düzenli olarak incelemelisiniz. Kullanım Şartlarında belirtilen maddeler ve hükümlerin yürürlükteki veya yürürlüğe girecek olan yasalara göre yasadışı, geçersiz veya hükümsüz olduğu belirlenirse, yasadışı, geçersiz veya hükümsüz olduğu belirlenen maddeler ve hükümlerin geri kalan maddeler ya da hükümlerin geçerliliğini etkilemeden, bunlardan ayrı olarak değerlendirileceğini kabul edersiniz.

Kullanım Şartları ile Siteyi ve Sitede sağlanan ürünler ve hizmetleri kullanımınız diğer hukuki sistemlerle çelişkili olmasına bakılmaksızın Türk yasalarına tabidir. Kullanım Şartlarında yer alan başlıklarda sadece kullanım kolaylığı sağlamak hedeflenmiştir ve bu başlıklar Kullanım Şartlarının anlamının belirlenmesi veya yorumlanmasında kullanılmamalıdır.

Tabi Olduğu Hukuk ve Yargı Yeri

Mümkün olduğu takdirde, AHEF (Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) ortaya çıkabilecek tüm ihtilafları iyi niyetle ve müzakereler yoluyla halletmek için en iyi çabayı sarf edecektir. Bununla birlikte ortaya çıkan ihtilafın müzakereler yolu ile çözümünün mümkün olmadığı hallerde Siteden kaynaklanan tüm anlaşmazlıklar, Türk hukukuna tabidir, Türk hukuku uyarınca yorumlanacak ve yürütülecek, yargı yetkisine boyun eğmiş olduğunuz yetkili Türk mahkemelerine götürülecek ve bunlar tarafından çözüme kavuşturulacaktır.

Telif hakkı © 2021 AHEF. Tüm hakları saklıdır

"
Sexually Transmitted Infections: Symptoms, Diagnosis & Treatment - Urology Care Foundation

Sexually Transmitted Infections: Symptoms, Diagnosis & Treatment - Urology Care Foundation

Sexually Transmitted Infections

Attention: Restrictions on use of AUA, AUAER, and UCF content in third party applications, including artificial intelligence technologies, such as large language models and generative AI.
You are prohibited from using or uploading content you accessed through this website into external applications, bots, software, or websites, including those using artificial intelligence technologies and infrastructure, including deep learning, machine learning and large language models and generative AI.

What are Sexually Transmitted Infections (STIs) or Diseases (STDs)?

Sexually transmitted infections (STIs) are also commonly called sexually transmitted diseases (STDs). They are the infections you get from another person through sexual contact. According to the CDC, there are more than 20 known types of STDs/STIs. In addition, over 20 million people in the United States are infected each year. About half of these people are age 15-24. Luckily, most STDs can be treated and cured.

How do you know if you have one? What is the best treatment? The information here should help answer these questions.

How do the male reproductive organs work?

The male reproductive system is specialized for the following functions:

To produce, maintain and transport sperm (the male reproductive cells) and protective fluid (semen) To discharge sperm within the female reproductive tract To produce and secrete male sex hormones

The male reproductive anatomy includes external structures which include the:

Penis Scrotum Testicles (testes)

The male reproductive anatomy includes internal structures which include the:

Vas Deferens Ejaculatory ducts Urethra Seminal Vesicles Prostate Gland Bulbourethral Glands (Cowper’s Gland)

Diagram of the Male Reproductive Organs Enlarge How do the female reproductive organs work?

The female reproductive system provides several functions. The ovaries produce the female egg cells, called the ova or oocytes. The oocytes are then transported to the fallopian tube where fertilization by a sperm may occur. The fertilized egg then moves to the uterus, where the uterine lining has thickened in response to the normal hormones of the reproductive cycle. Once in the uterus the fertilized egg can implant into thickened uterine lining and continue to develop. If fertilization does not take place, the uterine lining is shed as menstrual flow. In addition, the female reproductive system produces female sex hormones that maintain the reproductive cycle.

During menopause the female reproductive system gradually stops making the female hormones necessary for the reproductive cycle to work. At this point, menstrual cycles can become irregular and eventually stop. One year after menstrual cycles stop, the woman is considered to be menopausal.

The female reproductive anatomy includes both external and internal structures.

The function of the external female reproductive structures (the genital) is twofold: To enable sperm to enter the body and to protect the internal genital organs from infectious organisms.The main external structures of the female reproductive system include:

Labia Majora Labia minora Bartholin Glands Clitoris

The female reproductive anatomy includes internal structures which include the:

Vagina Uterus (Womb) Ovaries Fallopian Tubes "
HPV (Hüman Papilloma Virüs) nedir? Özel Ortadoğu Hastaneleri

HPV (Hüman Papilloma Virüs) nedir? Özel Ortadoğu Hastaneleri

AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

HPV (Hüman Papilloma Virüs) nedir?

HPV veya tam adıyla Human Papilloma Virüs, insanlarda oldukça yaygın olarak görülen ve genellikle herhangi bir belirtiye neden olmasa da, bazı durumlarda genital siğil ve kansere yol açabilen bir virüstür. Bu nedenle, özellikle kadınlar için aşılama ve tarama testleri büyük önem taşır.

HPV (Hüman Papilloma Virüs) nedir?
HPV virüsü nasıl bulaşır?
HPV virüsünün bulaşmasını cinsel ilişki sırasında kondom kullanılması önler mi?
HPV belirtileri nelerdir?
HPV enfeksiyonunun kendiliğinden gerilemesini engelleyen ve yayılımına neden olan faktörler nelerdir?
HPV’nin rahim ağzında kalıcı olmasını artıran risk faktörleri nelerdir?
HPV ile ilişkili kanserler nelerdir?
HPV virüsünün tanısı nasıl konulur?
HPV enfeksiyonunda tedavi yöntemleri nelerdir? HPV tedavisi nasıldır?
HPV enfeksiyonundan korunmak için nelere dikkat edilmelidir?
HPV aşısı kimlere yapılmamalıdır?
HPV aşısı seksüel olarak aktif olanlarda fayda sağlar mı?
HPV aşısının yan etkileri nelerdir?
HPV aşısı sonrası rahim ağzı kanseri olunabilir mi?
Aşı sonrasında HPV DNA ve Pap Smear testi yaptırılması gerekli midir?
Hpv (Human Papilloma Virüs) Enfeksiyonları İle İlgili Sık Sorulan Sorular

HPV (Hüman Papilloma Virüs) nedir?

HPV, insan epitel hücrelerine yerleşen bir virüs ailesidir ve şu ana kadar 200’den fazla farklı tipi tespit edilmiştir. “Human” ismi, sadece insanları enfekte edebildiği için kullanılmaktadır. HPV’nin birçok farklı tipi ağız, boğaz ve genital bölgeyi etkileyebilir. HPV’nin el, yüz veya vücudun diğer bölgelerinde bulunan tipleri farklıdır, ancak genital bölgede görülen tipler özeldir. HPV ile enfekte olan bir kişi, genellikle herhangi bir semptom göstermeyebilir, bu nedenle kişinin HPV ile enfekte olup olmadığını belirlemek için özel testler gerekebilir. HPV virüsü çoğu kişide herhangi bir soruna neden olmaz ve çoğu enfeksiyon kendi kendine düzelir. Ancak bazı HPV tipleri ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

HPV virüsü nasıl bulaşır?

HPV virüsü, insan cildinde canlı olarak bulunabilen bir virüs olduğundan, genellikle cilt teması yoluyla bulaşır. Genital HPV’nin en yaygın bulaşma yolu ise cinsel temasla gerçekleşir. HPV taşıyan bir erkek veya kadınla cinsel ilişki sonrasında virüs diğer kişiye bulaşabilir. Genellikle cilt temasıyla bulaşmasına rağmen, HPV belirli bir süre boyunca dış ortamda canlı kalabilir. Ayrıca HPV, sıkça kullanılan dezenfektanlara (Glutaraldehit, etanol, izopropil alkol gibi) karşı da hayatta kalabilir.

HPV ile temas genellikle cinsel yolla olmasına rağmen, bazen cinsel temas dışında da bulaşabilir. Nadiren de olsa sauna, hamam, umumi tuvaletler gibi ortak kullanım alanlarından da bulaşabilir. Ayrıca genital organlara temas eden eşyaların ve giysilerin ortak kullanımı sonucunda da bulaşabilir. Hatta küçük çocuk ve bebeklerde görülen genital HPV enfeksiyonunda, en sık etken bakım veren ebeveynlerin elleri yoluyla virüs bulaşabilir.

Başka bir bulaşma yolu da gebelik sürecinde annede aktif genital HPV enfeksiyonu bulunmasıdır. HPV pozitif olan annelerin normal doğum yapmaları, bebeğin ses tellerinde siğil oluşumuna neden olabilir. Bu nedenle aktif genital HPV enfeksiyonu olan gebelerde sezaryen ile doğum tercih edilebilir.

Yapılan çalışmalarda genç kadınlarda HPV görülme sıklığı yaklaşık olarak %20 civarındadır. Yani ülkemizde yaklaşık her 5 kadından birinde HPV virüsü bulunmaktadır. HPV ile temas sonrasında genital siğil gelişimi genellikle 3 hafta ile 8 ay arasında gerçekleşir. Ancak siğil veya rahim ağzı hastalığı gelişmeden önce bazı kişilerde HPV yıllarca sessiz kalabilir. Bu nedenle hastalığın ne zaman veya kimden bulaştığını belirlemek mümkün olmayabilir.

HPV virüsünün bulaşmasını cinsel ilişki sırasında kondom kullanılması önler mi?

HPV virüsünün cinsel yolla bulaşmasını önlemek için kullanılan yöntemlerden biri kondom (prezervatif) kullanmaktır. Cinsel ilişki sırasında kondom kullanmak, HPV’nin bir kişiden diğerine geçme riskini azaltabilir. Virüsün bulaşma potansiyeline sahip herhangi bir cilt teması, cinsel ilişkinin başından sonuna kadar kondom kullanımının önemli olduğunu gösterir. Erkeklerin kullandığı prezervatifler korunmada yaygın bir yöntemken, kadın prezervatifleri de bir seçenek sunar. Ancak, prezervatifler genital bölgenin tamamını kaplamadığı için HPV bulaşmasını yüzde 100 engelleyemeyebilir.

HPV belirtileri nelerdir?

“Kadınlarda HPV virüsü ve belirtileri” ile “Erkeklerde HPV virüsü ve belirtileri” en çok merak edilen sorular arasındadır. HPV enfeksiyonu genellikle belirti vermez. HPV’nin siğil oluşturan tipleri genellikle genital siğiller şeklinde belirti gösterir. Diğer tipleri ise sadece Pap smear testi ve HPV testi ile tespit edilir. HPV, kadınlarda virüsün yerleştiği bölgelere göre farklılık gösterir. Cilt bölgesinde siğiller görülebilir, bunlar karnabahar benzeri ağrısız kabarıklıklardır. Rahim ağzında ise doktor kontrolü sırasında kızarıklıklar fark edilebilir. Kişiler herhangi bir şikayet yaşamasalar bile düzenli jinekolojik kontrollerin aksatılmadan yapılması son derece önemlidir.

HPV enfeksiyonunun kendiliğinden gerilemesini engelleyen ve yayılımına neden olan faktörler nelerdir?

HPV enfeksiyonu sonrasında, müdahale gerektirmeden 1 yıl içinde hastaların %80’inde, 2 yıl içinde ise %90’ında enfeksiyon kendiliğinden kaybolmaktadır. Bu hastaların %8-9’unda enfeksiyon 2 yıldan daha uzun süre devam edebilir ve tüm hastaların %1’inden azında yıllar içinde invaziv rahim ağzı kanseri gelişebilir. HPV enfeksiyonundan rahim ağzı kanserine geçen süre genellikle on yıllarla ifade edilir. Ancak çok nadir durumlarda kanser gelişme olasılığı daha kısa sürede de mevcuttur. HPV enfeksiyonunun kendiliğinden gerilemesini engelleyen ve yayılmasına neden olan faktörler şunlardır:

Zayıf bağışıklık sistemi
Sigara kullanımı
Kanser tedavileri
Uzun süreli steroid türü ilaç kullanımı
Hamilelik
Yorgunluk
HPV dışında kalan ve sık tekrarlayan genital hastalıklar

HPV’nin rahim ağzında kalıcı olmasını artıran risk faktörleri nelerdir?

Rahim ağzında HPV’nin kalıcı olma riskini artıran faktörler genellikle değiştirilebilir risk faktörlerinden oluşur. Bu faktörler şunlar içerebilir:

Yüksek riskli HPV ile enfekte olmak
Sigara kullanımı
Bağışıklık sistemini zayıflatan durumlar
İmmunsupresan ilaç kullanımı (steroid vb.)
Organ nakli
Edinilmiş immün yetmezlik (HIV, AIDS)
Ailesel immün yetmezlik sendromları
İleri yaş
Çok partnerli cinsel yaşam
İlk cinsel ilişkinin 21 yaşın altında olması
Uyku düzensizliği
Stres
Dengesiz ve sağlıksız beslenme

HPV ile ilişkili kanserler nelerdir?

Yüksek riskli HPV tipleri tarafından tetiklenen ve HPV ile ilişkilendirilen kanserler arasında rahim ağzı kanseri, vajina kanseri, dış genital bölge kanseri (vulva kanseri), anal kanserler, ağız, dudak ve dil kökü kanserleri, baş-boyun kanserleri ve erkeklerde penis kanseri yer almaktadır.

HPV virüsünün tanısı nasıl konulur?

HPV testi, kesin bir tanı koymak için kullanılabilir. HPV testi, rahim ağzı kanseri tarama programının bir parçasıdır. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de rahim ağzı kanseri taramasında HPV testleri kullanılmaktadır. HPV testinin temel amacı, bireyde rahim ağzı kanseri ile ilişkilendirilen yüksek riskli HPV tiplerinin varlığını tespit etmektir. Bu tarama işlemi HPV DNA-Pap smear testi olarak bilinir. HPV testi için, rahim ağzından özel bir çubuk ile örnek alınır. HPV tanısı için kan testi uygulanmaz. Tarama, 30-65 yaş arasındaki tüm kadınlara 5 yılda bir yapılır. Taramanın amacı, rahim ağzı kanseri olan kişilerin erken teşhis ve tedavi almasını sağlamak ve rahim ağzı kanserinin neden olduğu ölüm ve hastalık oranını azaltmaktır. Test sonuçlarından herhangi birinde anormallik bulunması durumunda, doktor uygun tedavi planını sunmalıdır.

HPV enfeksiyonunda tedavi yöntemleri nelerdir? HPV tedavisi nasıldır?

HPV enfeksiyonunun kendisi tedavi edilemese de, bu enfeksiyonun neden olduğu lezyonlar tedavi edilebilir. HPV ile temas sonrasında, genellikle vücut bağışıklık sistemi tarafından virüs atılır. Ancak genital siğiller ortaya çıkarsa, kimyasal koterizasyon veya elektrokoterizasyon yöntemleri ve yerel ilaçlar kullanılabilir. Riskli vakalarda, rahim ağzı daha ayrıntılı olarak incelenmek üzere kolposkopi yapılabilir. CIN lezyonlarının tedavisi cerrahi yöntemler gerektirir. Lezyonun yerine ve ciddiyetine bağlı olarak, rahim ağzının etkilenen bölgesi LEEP veya soğuk konizasyon yöntemlerinden biri ile çıkarılır.

HPV enfeksiyonundan korunmak için nelere dikkat edilmelidir?

HPV virüsünden hem erkeklerde hem de kadınlarda korunmak için atılacak ilk adım tek eşliliktir. Cinsel ilişki sırasında kondom kullanmak, HPV riskini azaltabilir. Ancak kondomlar genital bölgeyi tamamen kaplamadığı için tam bir koruma sağlamayabilirler, bu nedenle diğer önlemler de alınmalıdır. Özellikle cinsel yaşam başlamadan önce yapılan HPV aşısı, kadınlara ve erkeklere karşı en etkili koruma yöntemidir. Aşının en uygun zamanı 9-12 yaş arasındadır. Daha önce HPV enfeksiyonu geçiren kişilerde aşının koruyuculuğu daha düşük olabilir. Ayrıca aşıya verilen yanıt (antikor oluşumu), genç yaşlarda daha etkili olur.

Kuadrivalan HPV aşısı (4 HPV tipine karşı koruma sağlar) FDA tarafından onaylanmış olup hem kız hem de erkek çocuklara uygulanabilir. Bu aşı, kız çocuklarına veya kadınlara virüsle karşılaşmadan önce yapıldığında rahim ağzı kanseri vakalarının önemli bir kısmını önleyebilir. Ayrıca vajinal kanser ve vulva kanserine karşı da koruyucudur. Üstelik HPV aşısı, hem erkeklerde hem de kadınlarda genital siğilleri, anal kanserleri, ağız kanserlerini, baş ve boyun kanserlerini önleyebilir. FDA, kuadrivalan aşının 9-45 yaş arasındaki kişilere uygulanabileceğini belirtmiştir. Ancak 27-45 yaş arasındaki kişilerin aşı olmadan önce doktor tavsiyesi alması önerilir. HPV enfeksiyonunu tamamen önlemek mümkün olmasa da CIN/SIL lezyonlarını ve rahim ağzı kanserini önlemek için düzenli smear ve HPV testleri alarak, anormal sonuçlar durumunda uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması ile önlem alınabilir.

HPV aşısı kimlere yapılmamalıdır?

HPV aşısı, gebelik veya gebelik şüphesi olan kadınlara önerilmez. Ancak, gebelik sırasında fark edilmeden yapılan aşıların herhangi bir anormalliğe yol açtığına dair kanıt bulunmamaktadır. HPV aşılarının, gebelik sırasında anne veya bebek üzerinde zararlı etkilere neden olduğuna dair bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Bilinçsizce yapılan HPV aşıları sonrasında gebelik yaşayan kadınların ve bebeklerin takibi, toplumun genelinden farklı olumsuz sonuçlar göstermemiştir. HPV aşısına başlandıktan sonra gebelik oluşursa, kalan aşı dozlarının doğumdan sonraya ertelenmesi önerilir.

HPV aşısı seksüel olarak aktif olanlarda fayda sağlar mı?

Ülkemizde HPV aşısı henüz ulusal aşı programına dahil edilmemiştir. Önerilen uygulama yaş aralığı 9-14 yaş arasındaki kız ve erkek çocuklardır. Bu yaş grubundaki çocuklarda 0 ve 6. ay arasında 2 doz aşı, yeterli bağışıklığı oluşturduğu için bu yaş grubu için iki doz aşı önerilmektedir. 15 yaş ve üzerindeki kişilerde ise 0, 1 veya 2. ay ve 6. ay arasında 3 doz aşı yapılması önerilir. Son araştırmalar, özellikle 26 yaşına kadar 2 doz aşının yeterli olabileceğini göstermektedir. Cinsel yaşamı aktif olan kişilerde HPV aşısı koruyucu olsa da, cinsel temas yaşamamış kişilere göre koruma düzeyi daha düşük olabilir.

HPV aşısının yan etkileri nelerdir?

HPV aşılarının yan etki profili, diğer çocukluk çağı aşılarından farklı değildir. Hatta canlı virüs içermemesi ve viral enfeksiyona yol açmaması nedeniyle, canlı virüs aşılarından daha güvenli olarak kabul edilebilir. Dünya Sağlık Örgütü, HPV aşılarının fayda-zarar dengesinin kesinlikle fayda lehine olduğunu açıklamıştır. Mevcut HPV aşılarının tamamı güvenlik ve güvenilirlik testlerinden başarıyla geçmiştir ve yaklaşık 15 yıldır kullanılmaktadır.

HPV aşısı sonrası rahim ağzı kanseri olunabilir mi?

HPV aşısı olduktan sonra bile rahim ağzı kanseri riski bulunmaktadır. Çünkü aşılama sonrasında aşı içermeyen nadir HPV tipleri rahim ağzı kanseri oluşturabilir.

Aşı sonrasında HPV DNA ve Pap Smear testi yaptırılması gerekli midir?

Rahim ağzı kanseri taramaları kapsamında yapılan HPV DNA ve Pap smear testleri, aşılanma sonrasında da düzenli olarak devam ettirilmelidir. Çünkü aşılama sonrasında nadir görülen HPV tiplerine maruz kalınabilir ve bu maruziyet rahim ağzı kanserine yol açabilir. Bu nedenle HPV tarama testleri aşılandıktan sonra da düzenli olarak yapılmalıdır.

HPV virüsü hangi hastalıklara yol açar?

HPV virüsü, 200’den fazla farklı tipe sahiptir. Bu tipler, kanser risklerine göre yüksek riskli (high risk) ve düşük riskli (low risk) HPV tipleri olarak sınıflandırılır. En yaygın yüksek riskli HPV virüs tipleri şunlardır: HPV 16, HPV 18, HPV 31, HPV 33, HPV 45, HPV 52, HPV 58. En sık rastlanan düşük riskli HPV tipleri ise şunlardır: HPV 6, HPV 11. Yüksek riskli HPV tipleri rahim ağzı kanserine neden olurken, düşük riskli HPV tipleri genital siğillere yol açar. Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de en sık görülen HPV tipleri HPV 16 ve HPV 18’dir. Rahim ağzı kanserine en çok neden olan HPV tipleri de HPV 16 ve HPV 18’dir. Rahim ağzı kanserinin yaklaşık %50’si HPV 16 ile ilişkilendirilirken, %20’si HPV 18 ile ilişkilidir. HPV virüsünün neden olduğu hastalıklar şunlardır: – Rahim ağzı kanseri – Rahim ağzı kanseri öncüsü hastalıklar (CIN1, CIN2, CIN3) – Dış genital bölge ve anüs çevresinde siğiller – Vajina kanseri – Dış genital bölge kanseri (vulva kanseri) – Anüs kanseri – Gırtlak kanseri ve ses tellerinde siğiller – Ağızda siğiller – Erkeklerde penis kanseri

HPV iltihap yapar mı?

Genital siğillere yol açan HPV (HPV 6, HPV 11) enfeksiyonu, vücut bağışıklığı düzgün çalışmıyorsa ve cinsel ilişkide prezervatif kullanılmazsa ortaya çıkabilir. İlişki ile enfeksiyon riski artar. Genital siğillerin vajinal akıntı ile doğrudan bir ilişkisi olmasa da, genital siğili olan kişilerde vajinal akıntı görülebilir.

HPV virüsü el ile bulaşır mı?

HPV virüsüne maruz kalmak için tam bir cinsel birleşme gerekli değildir, cinsel birleşme öncesi yakın temas yoluyla da bulaşabilir. Ayrıca HPV, genital bölge dışındaki deri ve tırnak aralarında da bulunabilir ve bu bölgelerle temas sonucu bulaşabilir.

HPV’nin görülme sıklığı nedir?

Düşük riskli tipleri (örneğin HPV Tip 1, 2, 4 gibi) el ve ayak siğillerine yol açarken, diğer düşük riskli tipleri (HPV tip 6 ve 11) genital bölgede siğillere neden olabilir. Yüksek riskli tipleri (örneğin HPV 16, 18, 31, 33, 35 gibi), rahim ağzında preinvaziv lezyonlara ve rahim ağzı kanserine yol açabilir. HPV enfeksiyonu, tüm dünyada cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında en yaygın olanıdır. Batı toplumlarında, cinsel olarak aktif kadınların yaklaşık olarak %70’inin hayatlarının bir döneminde en az bir kez HPV ile karşılaştığı tahmin edilmektedir. HPV enfeksiyonu, diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar gibi 18-30 yaşları arasında en sık görülür. Partner sayısı arttıkça, HPV enfeksiyonu riski de artar.

HPV’nin kansere dönüşme oranı nedir?

Rahim ağzı kanserlerinin yüzde 90’ından fazlası HPV enfeksiyonu ile ilişkilendirilmektedir. En sık görülen HPV tipleri HPV 16, 18, 31, 33, 45, 52 ve 58’dir. Sigara kullanımı, çoklu partner ilişkisi, bağışıklık sisteminin zayıf olması gibi nedenler HPV enfeksiyonu ve HPV’nin sürekli varlığını artırarak rahim ağzı kanseri riskini artırabilir.

Kolposkopi nedir? Kolposksopinin tanı konmadaki yeri nedir?

Rahim ağzı kanseri için yüksek risk taşıyan kişiler (smear testi sonuçlarında anormallikler, pozitif HPV testi sonuçları) belirlendikten sonra, rahim ağzı kanserine neden olabilecek lezyonları tespit etmek ve bunların erken tedavisini yapabilmek amacıyla başvurulan tanısal bir yöntem kolposkopidir. Kolposkopi cihazı, temel olarak rahim ağzını 8-20 kat büyütebilen bir mikroskop benzeri bir cihazdır. Rahim ağzı dokusunu daha ayrıntılı bir şekilde incelemeye olanak tanır. Ayrıca asetik asit ve lugol gibi özel solüsyonların rahim ağzı dokusunda meydana getirdiği değişiklikleri net bir şekilde gözlemleyerek, uygun bir yerden biyopsi alınması için doktoru yönlendirir. Alınan biyopsi sonuçlarına göre, bir sonraki adımda ne tür bir tedavi yolunun izleneceğine karar verilir.

HPV enfeksiyonunun risk faktörleri nelerdir?

HPV enfeksiyonu için risk faktörleri şunlar şeklinde sıralanabilir: İlk cinsel ilişkiye başlama yaşı, Birden çok cinsel partner, Cinsel partnerin birden fazla cinsel partneri olması ve Sigara kullanımı.

HPV hangi yaşlarda daha tehlikelidir?

HPV enfeksiyonu en sık olarak 20-29 yaş arasında görülür. Ancak bu yaşlarda görülen enfeksiyonların büyük bir kısmı vücuttan yaklaşık iki yıl içinde temizlenir. 35 yaşından sonra ortaya çıkan HPV enfeksiyonları veya devam eden enfeksiyonlar, rahim ağzı kanseri riski açısından daha yüksek bir risk taşır.

HPV aşısı etkin bir aşı mıdır?

HPV enfeksiyonundan sonra iyileşen kişilerin sadece yarısında, enfeksiyona neden olan virüs türüne karşı kalıcı bağışıklık gelişir. Bu, aynı virüs türü ile tekrar enfekte olabileceğimizi gösterir. Ayrıca, oluşan bağışıklık HPV türüne özgüdür ve diğer HPV tiplerine karşı koruma sağlamaz. Bu nedenle HPV aşısının önemi bir kez daha vurgulanır. HPV aşısı sonucunda oluşan antikorlar, aşının içerdiği HPV tiplerine karşı tam ve kalıcı koruma sağlar.

"
İstanbul Laboratuvarları - Lab İstanbul

İstanbul Laboratuvarları - Lab İstanbul

Laboratuvarlarımızdan Haberler


Laboratuvar ve Görüntüleme hizmetleri ile ilgili profesyonel desteğe mi ihtiyacınız var?

Ücretsiz Hemen Arayın!

BLOG

Tüm yazılarımıza Göz Atın!

İstanbul Laboratuvarları

Laboratuvar Tıbbi araştırmaların, deneylerin ve ölçümlerin kontrollü bir şekilde yapılabilmesine ve yapılan bu tıbbi araştırmaların, deneylerin , kontrollü ölçümlerin geliştirilmesine imkan veren bir ortamdır. Laboratuvar alanları günümüzde birçok..

Üçlü Tarama Testi

Testin uygulanma zamanı Üçlü test hamileliğin 15. ile 22. haftaları arasında yapılabilir. En iyi sonuçlar 16. ile 18. haftaların arasında yapılan incelemelerde elde edilmetedir. Testin değerlendirilmesi Anne adayından alınan kan örneğinde yapıla..

İkili Test Down Sendromu

İkili Test Nedir? İkili test, hamile kadınlarda genellikle ilk 3 ayında yapılan ve bebekte herhangi bir genetik hastalığın olup olmadığını anlamak için yapılan bir test olmaktadır. Bebekte mevcut olan genetik hastalıkların taraması için bu testler y..

Pinner Testi

Gıda İntolerans Testi – Pinner Testi Gıda İntoleransı Nedir? Sağlıklı olduğunu düşündüğünüz ve yediğimiz birçok madde, vücudumuz tarafından benimsenememektedir. Eğer yediğiniz bir gıdayı tam olarak sindiremezseniz, çözülmemiş proteinler bağırsaklar..

Sperm Testi

Sperm Testi Spermiogram Diğer İsmi : Sperm Analizi , Sperm Sayımı , Semen Analizi, Spermiogram Resmi Ad: Spermiogram İlgili Diğer TestlerSperm Testi Anti Sperm Antikor Testi, ASA, FSH, LH, Prolaktin, İdrar Tahlili, Sperm Dna Hasar Testi.

Evlilik Öncesi Testler

Evlilik Öncesi Yapılan Kan Testleri Evlilik Öncesi Testler, Evlenecek çiftlerin sağlık durumları ve kalıtsal hastalıkları konusunda bilgilenme yönünden önemli olup aynı zamanda da yasal bir zorunluluktur. Türkiye’de akraba evliliklerinin fazla olma..

Su Analizleri

İstanbul Laboratuvarları ve dış laboratuvar ortak çalışması çerçevesinde, Çevre ve atık suları Havuz ve kuyu suyu analizleri İçme suyu analizleri Tüm su analizleri Havuz hijyen kontrolleri Havuz suyu bakteriyolojik analizler..

Evde Kan Alma

Evde Kan Alma Hizmeti Siz yorulmayın biz ayağınıza geliyoruz. Tahlil ve tetkiklerinizi laboratuvara hiç gelmeden sabah aç yada tok olarak alınması gerekiyorsa evinizde, adresinizde veya işyerinizde hiç yorulmadan yaptırın. Öncesinde bizi arayarak..

AMH Testi

AMH Testi Nedir? AMH Testi, Anti-Müllerian Hormonu (AMH) düzeyini ölçen bir tıbbi testtir. AMH hormonu, kadınların yumurtalıklarında üretilen ve doğurganlık kapasitelerinin belirlenmesinde önemli bir rol oynayan bir hormondur. Bu test, kadınların..

"
Low Testosterone: Symptoms, Diagnosis & Treatment - Urology Care Foundation

Low Testosterone: Symptoms, Diagnosis & Treatment - Urology Care Foundation

Low Testosterone

Attention: Restrictions on use of AUA, AUAER, and UCF content in third party applications, including artificial intelligence technologies, such as large language models and generative AI.
You are prohibited from using or uploading content you accessed through this website into external applications, bots, software, or websites, including those using artificial intelligence technologies and infrastructure, including deep learning, machine learning and large language models and generative AI.

Related Resources Urology 101

Low Testosterone Podcast Fact Sheet

Infographic

UrologyHealth extra® Articles What is Low Testosterone?

Testosterone is the male sex hormone that is made in the testicles. Testosterone hormone levels are important to normal male sexual development and functions.

During puberty (in the teen years), testosterone helps boys develop male features like body and facial hair, deeper voice, and muscle strength. Men need testosterone to make sperm. Testosterone levels generally decrease with age, so older men tend to have low blood testosterone levels.

Some men have low testosterone levels. This is called Testosterone Deficiency Syndrome (TD) or Low Testosterone (Low-T). Deficiency means that the body does not have enough of a needed substance. Syndrome is a group of symptoms that, together, suggest a disease or health condition.

The American Urology Association (AUA) identifies low blood testosterone (Low-T) as less than 300 nanograms per deciliter (ng/dL). These symptoms or conditions may accompany Low-T:

Low sex drive Fatigue Reduced lean muscle mass Irritability Erectile dysfunction Depression There are many other possible reasons for these symptoms, such as: opioid use, some congenital conditions (medical conditions you are born with), loss of or harm to the testicles, diabetes, and obesity (being overweight). See your doctor if you have any of these symptoms. Why Testosterone Therapy (TT)?

You may need testosterone therapy (TT) if you have Low-T. Both the FDA and the AUA suggest that TT be used to treat conditions you are born with, such as Klinefelter syndrome.

You also may need TT if you harm or lose your testicles. If your testicles are removed because of a sickness such as cancer, you may need TT. Most men with Low-T (no matter what the cause) will be treated if they have both symptoms of Low-T and blood tests showing Low-T levels. Talk with your doctor if you feel that you may need TT.

TT may help you but it may have adverse (harmful) results. (See discussion of these side effects below.) The Federal Drug Administration (FDA) has said that testosterone drug labels should state that there is a risk for heart disease and stroke for some men using testosterone products. All men should be checked for heart disease and stroke before, and periodically while on, TT. The AUA however, on careful review of evidence-based peer review literature, has stated that there is no strong evidence that TT either increases or decreases the risk of cardiovascular events.

The FDA also was concerned when they found that men were being treated for Low-T due only to aging. There is ongoing research to determine more about TT in aging men. Your doctor will talk with you about the benefits and risks of TT and carefully consider how to treat your symptoms.

How Common is Low Testosterone in Men?

It is hard to know how many men among us have TD, although data suggest that overall about 2.1% (about 2 men in every 100) may have TD. As few as 1% of younger men may have TD, while as many as 50% of men over 80 years old may have TD. People who study the condition often use different cut-off points for the numbers, so you may hear different numbers being stated.

TD is more common in men who have diabetes or who are overweight. In one research study, 30% of overweight men had Low-T, compared to only 6.4% of those with normal weight. The same study found diabetes to be a risk factor for TD. In another study, 24.5% of men with diabetes had Low-T, compared to 12.6% of those without diabetes.

Symptoms

There are many signs and symptoms of Low Testosterone. Some are more closely related to Low-T levels (specific signs and symptoms). Others may not necessarily be linked (non-specific signs and symptoms). Your doctor will help you make sense of your own situation.

Specific Signs/Symptoms of Testosterone Deficiency (TD)

Specific symptoms are those more likely or directly linked to TD such as:

Reduced sex drive Reduced erectile function Loss of body hair Less beard growth Loss of lean muscle mass Feeling very tired all the time (fatigue) Obesity (being overweight) Symptoms of depression Non-specific Signs/Symptoms of Testosterone Deficiency (TD)

Non-specific symptoms are those that may or may not be linked to TD such as:

Lower energy level, endurance and physical strength Poor memory Difficulty with finding words to say Poor focus Not doing well at work

Having any one of the specific or non-specific symptoms may not mean that you have TD. But if you have a mix of symptoms, for instance, if you start to feel very tired and sad over a period of time and this is a change for you, you may want to check for TD.

Low sexual desire alone may not mean that you have TD. But if you have a combination of low sexual desire, reduced erectile function, and feelings of sadness and tiredness, you should talk to your doctor.

Causes

Some persons are born with conditions that cause Testosterone Deficiency (TD) such as:

Klinefelter syndrome Noonan syndrome Ambiguous genitalia (when the sex organs develop in ways that are not typical looking)

Some men may develop Low-T because of conditions like these:

Damage to testicles by accident Removal of testicles because of cancer Chemotherapy or radiation Pituitary gland disease leading to hormone deficiency Infection Autoimmune disease (when the body makes antibodies that attack its own cells)

Basically, if your testicles keep making less testosterone than normal, your blood levels of testosterone will fall. Many men who develop TD have Low-T levels linked to:

Aging Obesity Metabolic syndrome (high blood pressure, high blood sugar, unhealthy cholesterol levels, and belly fat) Use of medications such as antidepressants and narcotic pain medications

Men with certain health problems also tend to have low testosterone. Some of these are:

HIV (about 30 out of 100 also have low testosterone) AIDS (about 50 out of 100 also have low testosterone) Diagnosis

Although many symptoms may be tied to Low Testosterone (Low-T), total blood testosterone level is the most important measure of testosterone deficiency. To make a diagnosis, your doctor will use other specific signs and symptoms in addition to your testosterone blood level.

At your medical visit, your health history will be taken, and the doctor will do an exam and look for some of the signs and symptoms mentioned in this article.

Health History

Your doctor may ask you about:

Headache, visual field change (possible symptoms of brain mass such as a pituitary tumor) How you developed at puberty History of head trauma Cranial (head) surgery/brain tumor or cranial irradiation Anosmia (loss of ability to smell) History of infection in your testicles Injury to your testicles Mumps after puberty Past or present use of anabolic steroids Use of opiates Use of glucocorticoids (medicines, such as cortisone, used to treat inflammation) History of chemotherapy or irradiation Family history of diseases linked to Low-T History of stroke or heart attack History of unexplained anemia Physical Examination

Your doctor will check for the following:

BMI or waist circumference for obesity Metabolic syndrome. These are symptoms (seen together) of increased blood pressure, high blood sugar, excess body fat around the waist, and abnormal cholesterol or triglyceride levels Hair pattern, amount, and location Gynecomastia (enlarged breasts) Whether testicles are present and their size Prostate size and any abnormalities Testing

Your doctor may order these blood tests:

Total testosterone level. This test should be done at two different times on samples taken before noon. Testosterone levels are lower later in the day. If you are ill, the doctor will wait until you are not sick because your illness may cause a false result. Luteinizing hormone (LH). This test is done to help find the cause of a Low-T level. This hormone controls how you make testosterone. Abnormal levels may mean a pituitary gland problem. Blood prolactin level. If your prolactin level is high, your doctor may repeat the blood test to make sure there is no error. High prolactin levels also may be a sign of pituitary problems or tumors. Blood hemoglobin or Hgb. Before doing this test, your doctor will look for other reasons for low Hgb such as climate level (like climate altitude), sleep apnea, or tobacco smoking.

The following also may be done to help with further diagnosis:

Follicle stimulating hormone (FSH). This test is to check for sperm-making function if you want to have children. You may also need to have semen tests. These tests will be done before any hormone therapy. Estradiol hormone test is done if there are breast symptoms. HbA1C blood test may be done for diabetes. MRI ( magnetic resonance imaging) of the pituitary gland Bone density tests. Karyotype (Chromosome tests).

You may hear about free testosterone or bioavailable tests for testosterone. These are not the same as total testosterone level tests. Ask your doctor about the differences and if you need these tests.

Treatment

In recent years, the media has reported more about Testosterone Therpy (TT), and more men between the ages of 40 and 64 have been tested and given TT. Some men with certain symptoms may even want TT without being tested. This action may not be safe or helpful for them. Total testosterone level should always be tested before any TT.

The AUA recommends that TT be prescribed only to men who meet the clinical and laboratory definition of testosterone deficiency (Testosterone level of less than 300 ng/dL). Here are some of the things you will need to know about TT:

Your doctor will likely measure your testosterone level if you have these conditions: Unexplained anemia Diabetes Bone density loss Low-trauma bone fracture Radiation to your testicles HIV/AIDS positive test results Chronic narcotic use History of infertility Pituitary gland disorders Insulin resistance History of chemotherapy History of using corticosteroid medicines How Do I Take Testosterone?

There are generally five different ways to take testosterone. They are: transdermal (through the skin), injection, oral/buccal (by mouth), intranasal (through the nose), and by pellets under the skin. No method is better than another. While you are taking TT, your doctor will test your blood to determine testosterone levels.

Here are some details about the five different methods:

Transdermal (Topical). There are topical gels, creams, liquids and patches. Topical medicines most often last for about four days. They absorb better if covered with an air- or water- tight dressing. Apply liquids and gels, creams or patches to skin that is dry and without cuts or scratches. Do not wash the area until it is time for the next dose. Wash your hands after you apply liquids, gels or creams. Make sure that other people, especially women and children, do not touch the medicines.

A topical patch is like a band-aid with medicine on it. You put it on and leave it until the next dose is due. The medicine on the patch is less likely than liquids, gels and creams to transfer to others.

Injection. There are short-acting and long-acting forms of testosterone injection. The short-acting medicine may be given under the skin or in the muscle. The long-acting one is usually given in the muscle. Injections are usually given either weekly, every two weeks, or monthly. Oral/buccal (by mouth). The buccal dose comes in a patch that you place above your incisor (canine or "eyetooth"). The medication looks like a tablet but you should not chew or swallow it. The drug is released over 12 hours. This method has fewer harmful side effects on the liver than if the drug is swallowed, but it may cause headaches or cause irritation where you place it. Intranasal. This form of testosterone comes in a gel. You pump the dose into each nostril, as directed. It is usually taken three times daily. Pellets. Your doctor will place the testosterone pellets under the skin of your upper hip or buttocks. Your doctor will give a shot of local anesthesia to numb your skin, then make a small cut and place the pellets inside the fatty tissues underneath your skin. This medication dissolves slowly and is released over about 3-6 months, depending on the number of pellets.

You may want to choose how you take your testosterone based on what is best or most useful for you. In some cases, your insurance provider may decide the order in which testosterone therapies are provided. Talk about the choices with your doctor.

Are There Side Effects of TT?

There are some side effects of TT. Some side effects are mild while others are more serious. You should ask your doctor or pharmacist about these side effects and watch for them while you are taking TT. Some of the side effects are as follows:

For gels and liquids, there may be some redness at the skin site. With patches, you may have itching and a rash around the area. A very small number of patients report back pain. For short-acting injections, you may have some reaction at the injection site. Some persons have had serious allergic reactions to the long-acting injection. Because of this, when you get the long-acting injection they will watch you closely for a while afterwards in the medical office. For testosterone pellets, possible adverse effects include swelling, pain, bruising and, rarely, hematoma (clotted blood under the skin). During TT, there is increased risk of erythrocytosis (abnormal raising of blood hemoglobin and hematocrit). TT may interrupt normal sperm production. You should not have TT if you plan on having children soon. If you are being treated for Low-T your doctor may suggest added treatment for sperm production. Topical testosterone, specifically gels, creams and liquids, may transfer to others. Women and children are most at risk of harmful effects from contact with them. You should take care to cover the area and wash your hands well after putting on the medication. Be careful not to let the site with the topical TT touch others because that could transfer the drug. The FDA suggests watching for signs and symptoms of early puberty in a child you live with or have contact with if you use topical testosterone. Do not let children touch the unwashed or unclothed area where you put the drug.

Here are some things you should know:

There is no evidence linking TT to prostate cancer. There is no strong evidence linking TT to increase in vein clots. At this time, there is no strong evidence that TT either increases or decreases the risk of cardiovascular events. However, while you are on TT, you should call your doctor right away if you have signs or symptoms of stroke or heart attack. After Treatment

Remember that each person is unique, and each body responds differently to treatment. TT may help erectile function, low sex drive, bone marrow density, anemia, lean body mass, and/or symptoms of depression. However, there is no strong evidence that TT will help memory recall, measures of diabetes, energy, tiredness, lipid profiles, or quality of life.

You will need routine checkups to see that your testosterone level stays normal. In patients who are stable on TT, total testosterone and certain other lab tests should be checked every 6-12 months.

If you are overweight, try to work on keeping your weight within recommended ranges. Increasing physical activity may help you lose weight and also may help increase testosterone levels.

More Information Some Questions You Might Ask Your Health Care Provider about Low Testosterone

When you go to see your doctor, you may be a bit nervous. It will help if you make a list of the most important things on your mind. Here are some ideas:

What tests will I need to find out if I need Testosterone Therapy (TT)? Will I have to repeat these tests? If so, how often? Does a Low-T level make it hard for me to make sperm? Will TT help me to be more fertile? What methods of TT are there? Which one would you suggest for me? Why? I have diabetes. Does this mean I will need TT? I have trouble getting an erection. Will TT help with sexual function? During or after treatment, are there any changes I can make to my life and routine to help keep my testosterone level normal? My son was born with low testosterone. Will he need TT all his life? Are there support groups to help my son cope with his TD? Heart disease is in my family. Is it safe for me to have TT? Explore Further Urology Care Podcast

Listen to The Urology Care Podcast, the Urology Care Foundation’s official podcast.

UrologyHealth extra®

Read the latest issue of UrologyHealth extra®, the Urology Care Foundation's patient-focused magazine.

"
AIDS(HIV) NEDİR? BELİRTİLERİ NELERDİR? NASIL TEDAVİ EDİLİR? Aktarco - Faydası Nedir?

AIDS(HIV) NEDİR? BELİRTİLERİ NELERDİR? NASIL TEDAVİ EDİLİR? Aktarco - Faydası Nedir?

AIDS(HIV) NEDİR? BELİRTİLERİ NELERDİR? NASIL TEDAVİ EDİLİR?

AIDS, kazanılmış bağışıklık yetersizliği kısaltması olarak tanımlanmaktadır. AIDS’e HIV virüsü neden olmaktadır. HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü), korunma olmadan yaşanılan cinsel temas ve kan yolu ile bulaşan, etkilerini bağışıklık sistemi üzerinde gösteren bir virüs çeşididir. AIDS hastalığı bağışıklık sisteminin enfeksiyona ve kansere karşı savunmasızdır. Yaşamı tehdit etmektedir.

AIDS Nedir? İçerik gizle Genellikle HIV/AIDS şeklinde kısaltılır. Araştırmalara göre Dünya’da ve Türkiye’de HIV virüsü yaygın olan bir bulaşıcı enfeksiyondur. HIV pozitif olan herkes AIDS hastalığına sahip değildir. HIV virüsüne karşı yapılan Antiretroviral ilaçlar, bağışıklık sistemini ciddi hasar görmekten korur ve enfeksiyonlarla savaşabilir. Bu nedenle vücut direnci düşmemektedir. HIV virüsü bulaştıktan sonra ilaç tedavisi dışında bireyin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre AIDS oluşmayabilir. Fakat 5-10 yıl sonra hastalığın oluşma ihtimali de bulunmaktadır. HIV Dönemi ve AIDS Belirtileri Nelerdir?

Akut enfeksiyon döneminde, virüsün vücuda girmesinden sonraki ilk haftalarda bireyde belirti görülmeyebilir. Daha sonraki haftalarda baş ve boğaz ağrısı, döküntü gibi belirtiler ortaya çıkabilmektedir. HIV virüsünün en bulaşıcı olduğu dönem bu dönemdir.

Genel belirtileri şunlardır:

Baş ağrısı Boğaz ağrısı Ateş Vücutta döküntü oluşumu Lenf bezlerinde büyüme olması Bulantı, kusma Ağızda, genital bölgede yara oluşumu Hızlı kilo kaybı Uzun süren ishal Solunum yolu hastalıkları Gece terlemeleri

Tedaviye başlanmazsa iki aydan kısa bir sürede hızla kilo verimi gözlenmektedir.

Sessiz Belirtisiz Dönem (AIDS)

Akut dönemden sonra HIV taşıyıcıları belirti olmadan 8-10 yıl boyunca yaşamlarını sürdürebilirler. Ancak kişi hayatı boyunca HIV virüsü taşıyıcısı ve bulaştırıcısı olmaktadır.

Sessiz dönem birkaç yıldan kısa ya da 10 yıl kadar uzun olabilmektedir. HIV tanısı konulan bireyler, ilaç tedavisi görmeye başladıktan sonra bağışıklık sistemini korurlar ve virüsün vücuda olan etkilerini azaltırlar.

İleri Dönem (AIDS)

HIV enfeksiyonun iyice ilerlemiş olduğu evredir. Artık bağışıklık sistemini zayıflamaya başlamıştır.

Kilo kaybı Yorgunluk Mantar enfeksiyonları Şişen lenf düğümleri Fırsatçı enfeksiyon Lenfoma Tüberküloz Zatürre Uçuk virüsü Beyin enfeksiyonu Vadi ateşi (RVF) AIDS Tanı Yöntemleri Nelerdir?

HIV tanısı yapılan kan tahlilleri ile konulmaktadır. Virüs bulaştıktan sonra test için belli bir süre beklenmesi gerekmektedir. Vücudun virüs için ürettiği antikorlar saptanarak HIV tanısı konulmaktadır.

Test Öncesi Danışmanlık

HIV testi öncesi bireyin mutlaka doktordan HIV danışmanlığı alması gerekmektedir. Danışmanlık sayesinde testin ne zaman yapılmasının uygun olduğu belirlenmiş olur.

HIV Testi Nedir? Ne Zaman Yapılmalıdır?

HIV tanısı için ELİSA TESTİ olarak bilinen kan testi yapılmaktadır. HIV bulaştıktan 3-8 hafta sonrasında, vücut savaşmak için antikor üretimi yapmaya başlamaktadır. Üretilen bu antikorların ölçülebilmesi için 3 aylık bir süreç gereklidir. Bu ilk 3 aylık sürece ‘pencere dönemi’ adı verilmektedir.

Bu sebepten dolayı test, HIV bulaştıktan en az 4-6 hafta sonra yapılmaktadır. Kanda bulunan antikorların ELİSA testi ile ölçülmesine ANTI-HIV testi adı verilmektedir.

Elisa testi ile ölçüm yapıldıktan sonra sonucun pozitif çıkması durumunda WESTERN–BLOTTİNG yöntemi ile tekrar ölçüm yapılarak doğrulanması gerekebilir. Bu yöntemle HIV pozitif teşhisi konulmaktadır.

AIDS Tedavi Yöntemleri Nelerdir? HIV, retrovirüs grubunda bulunmaktadır. HIV’e karşı etkisi bulunan Anti-Retroviral adı ile bilinen 4 farklı ilaç geliştirilmiştir. HIV’in tedavisi bu farklı ilaçların kombinasyonu ile yapılabilmektedir.

HIV’in kesin tedavisi bulunmamaktadır. Virüs vücuttan tamamen atılamaz. Yalnızca ilaçlar ile kontrol altına alınabilmektedir. AIDS tedavisinin amacı virüsün yeniden oluşmasının önüne geçmektedir.

Tedavi ile kandaki virüs miktarı en az seviyeye indirilmektedir. Bağışıklık sistemi korunmuş olur. Tedavi gören bireyin HIV seviyesi azalacağından dolayı bulaştırma riski de azaltılmış olmaktadır.

Riskli Durum/ Davranış Sonrası Korunma

HIV virüsüne yakalanıldığında antiretroviral ilaçlar yardımıyla bireyin enfekte olma riskini azaltan önleyici tedaviye PEP (Post-Exposure Prophylaxis) denilmektedir. Yalnızca acil durumlarda kullanılmalıdır.

Bu ilaçlar 1 ile 3 ay süresince kullanılmaktadır. Ciddi yan etkileri bulunmaktadır. Kesin çözüm değillerdir.

AIDS Nasıl Bulaşır?

Cinsel ilişki, HIV virüsünün en yaygın bulaştığı yoldur. HIV-pozitif olan bir erkeğin sperm hücresinde HIV-pozitif olan bir kadının vajina salgısında yer alan HIV virüsü, cinsel ilişki sırasında vücut mukozolarından içeri girebilir. HIV-pozitif bir kişiyle bir kere bile korunmasız cinsel ilişki yaşamak bulaşmasına neden olabilmektedir.

HIV virüsü, hastaların enfekte olmuş kanında bulunmaktadır. Sağlıklı birey ile temasları sonucu bulaşabilmektedir. Bu tür bulaşmaya en çok sağlık çalışanlarında rastlanmaktadır.

HIV-pozitif olan anne, virüsü bebeğine gebelik döneminde, doğum sırasında veya emzirme döneminde bulaştırabilir.

AIDS Öpüşme ile Bulaşır Mı?

HIV, korunmalı cinsel ilişki, öpüşme ve temas yolu ile bulaşmaz.

AIDS Korunma Yolları Nelerdir? Cinsel İlişki Sırasında Kondom Kullanmak

HIV virüsünden korunmanın en etkili yoludur.

Tek Eşlilik Güvensiz Cinsel İlişkiden Kaçınmak

Doğum kontrol hapları, spiraller, gebe kalmayı önleyen ilaçlar HIV virüsüne karşı koruma sağlamazlar.

AIDS Ölümcül Müdür?

HIV taşıyıcısı ileri evredeyse ortalama yaşam süresi 12-18 ay arasında olmaktadır.

AIDS İyi Gelen Doğal Besinler Nelerdir?

Meyan kökü içeriğindeki glisirrhizin, HIV virüsünün çoğalmasını engellemektedir. Çay şeklinde tüketime uygundur.

Hazırlanışı: 1 bardak suyu kaynatın. İçerisine 1,5 tatlı kaşığı meyan kökü ekleyin ve yaklaşık olarak 5-6 dakika boyunca demlenmeye bırakın. Daha sonra tüketebilirsiniz.

Sarı kantaron bitkisinin içeriğinde bulunan hiperisim ve sudohiperisin HIV virüsüne karşı etkili olmaktadır. Gebeler iiçin kullanılması önerilmemektedir.

Aloe vera içerisinde bağışıklık sistemnini güçlendirmeye faydası bulunan Asemannan bileşeni bulunmaktadır. Bu bileşen HIV’ e karşı etkili olmaktadır.

Sarımsağın içerisinde bulunan bileşenler HIV virüsüne karşı etkili olmaktadır.

Soğan antioksidan açısından zengin bir besin olduğu için HIV virüsü için etkili olabilmektedir.

Hemoroid (Basur) nedir? Basur belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Hemoroid (Basur) nedir? Basur belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Hemoroid (Basur) nedir? Basur belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir? Hemoroid, halk arasında basur olarak da bilinen, rektum ve anüs bölgesindeki damarların şişmesi ve iltihaplanmasıyla karakterize edilen yaygın bir sağlık sorunu. Hemoroidler, dış ve iç olmak üzere iki ana tipe ayrılır. Dış hemoroidler anüsün etrafında, cilt altında gelişirken, iç hemoroidler rektumun iç kısmında yer alır. Hemoroid belirtileri arasında rektal ağrı, kanama, kaşıntı ve şişlik bulunur. Bu rahatsızlık genellikle tuvalet alışkanlıkları, diyet, yaşam tarzı ve genetik faktörler gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkar. . Hemoroidin ne olduğunu, belirtilerini, nedenlerini ve tedavi yöntemlerini detaylı olarak içeriğimizden öğrenebilirsiniz. Giriş: 05.02.2024 - 08:18 Güncelleme: 05.02.2024 - 08:18 facebook twitter-x linkedin whatsapp mail print copy

Hemoroid tedavisinde amaç, belirtileri hafifletmek ve rahatsızlığı kontrol altına almaktır. Tedavi yöntemleri arasında yaşam tarzı değişiklikleri, ilaç tedavileri ve bazı durumlarda cerrahi müdahaleler yer alır. Evde uygulanabilecek basit yöntemler arasında oturma banyosu ve lif yönünden zengin diyet bulunur. Hemoroidin önlenmesi ve yönetimi, sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve düzenli fiziksel aktivite ile mümkündür

Hemoroid, anüs ve rektum çevresindeki damarların genişlemesi sonucu oluşur ve yaygın bir sağlık sorunu. Dış hemoroidler genellikle anüs etrafında hissedilir ve gözle görülebilir şişliklere neden olabilir. İç hemoroidler ise genellikle rektal kanama ile kendini gösterir. Hemoroidin en yaygın belirtileri arasında rektal ağrı, kanama, kaşıntı ve şişlik yer alır. Hemoroid, genellikle kabızlık, uzun süreli oturma ve hamilelik gibi faktörlerden kaynaklanır. Lif yönünden zengin bir diyet, yeterli su tüketimi ve düzenli egzersiz, hemoroid riskini azaltabilir. Oturma banyosu, hemoroid semptomlarını hafifletmede etkili bir ev tedavisi yöntemi. İleri vakalarda tıbbi tedavi veya cerrahi müdahale gerekebilir. Hemoroid tedavisinde amaç, semptomları hafifletmek ve yaşam kalitesini iyileştirmek. Peki, hemoroid (Basur) nedir? Basur belitileri ve tedavi yöntemleri nelerdir? Detaylar içeriğimizin devamında yer alıyor.

HEMOROID NEDIR?

Hemoroid (halk arasında bilinen adıyla basur), anüs ve alt rektum bölgesindeki damarların genişlemesi ve şişmesiyle ortaya çıkan bir sağlık durumu. Bu şişmiş damarlar, rektum ve anüs çevresinde rahatsız edici semptomlara neden olabilir.

BASUR TIPLERI NELER?

Hemoroidler, genellikle dış ve iç hemoroidler olmak üzere iki ana tipe ayrılır:

Dış Hemoroidler: Anüsün dışında, cilt altında bulunur. Bu tür hemoroidler genellikle ağrıya, kaşıntıya ve otururken rahatsızlığa neden olabilir. Dış hemoroidler, tromboze olabilir ve pıhtılaşmış kan nedeniyle sert ve ağrılı şişlikler oluşturabilir.

İç Hemoroidler: Rektumun içinde bulunur ve genellikle ağrısızdır, ancak dışkılama sırasında kanamaya neden olabilir. İleri durumlarda, iç hemoroidler anüsten dışarı sarkabilir (prolapsus) ve ağrıya veya rahatsızlığa yol açabilir.

HEMOROID BELIRTILERI VE TANI

Hemoroid belirtileri, rahatsızlığın tipine ve şiddetine bağlı olarak değişiklik gösterir. Dış hemoroidlerde en yaygın belirtiler arasında anüs çevresinde ağrı, kaşıntı ve şişlik bulunur. İç hemoroidlerde ise genellikle ağrısız rektal kanama görülür. Bazen iç hemoroidler dışarı sarkabilir ve bu durumda ağrı ve rahatsızlık hissedilebilir. Hemoroid tanısı genellikle fiziksel muayene ve anamnez (hasta öyküsü) ile konulur. Gerekli durumlarda rektal muayene veya kolonoskopi gibi tanısal testler yapılabilir. Hemoroid, erken evrede teşhis edildiğinde, tedavisi daha kolay ve etkilidir. Tanı konulduktan sonra, uygun tedavi planı doktor tarafından belirlenir. Hemoroid belirtileri, diğer ciddi sağlık sorunlarının belirtileriyle karıştırılabilir, bu nedenle doğru tanı için tıbbi değerlendirme önemlidi.

BASUR NEDEN OLUR?

Hemoroid, yani halk arasında bilinen adıyla basur, bir dizi faktörün birleşimi sonucu ortaya çıkabilir. Hemoroidlerin gelişmesine neden olan ana faktörler şunlardır:

Kabızlık ve Zorlanma: Dışkılama sırasında aşırı zorlanma, rektum ve anüs bölgesindeki damarlara baskı yapar. Bu, damarların genişlemesine ve hemoroid oluşumuna yol açabilir.

Uzun Süre Oturma: Uzun süre oturmak, özellikle tuvalette, anüs bölgesindeki damarlara baskı yaparak hemoroid riskini artırabilir.

Diyet: Lifli gıdaların yetersiz tüketimi, kabızlığa ve dolayısıyla hemoroid gelişimine neden olabilir. Yeterli lif alımı, dışkının yumuşamasına ve bağırsak hareketlerinin düzenlenmesine yardımcı olur.

Obezite ve Fazla Kilolar: Aşırı kilo, rektum ve anüs bölgesindeki damarlara ekstra baskı yaparak hemoroid oluşum riskini artırabilir.

Hamilelik: Hamilelik sırasında artan karın baskısı ve hormonal değişiklikler, hemoroid gelişme riskini artırabilir. Özellikle doğum sırasında zorlanma, hemoroid oluşumuna katkıda bulunabilir.

Yaşlanma: Yaş ilerledikçe, vücudun dokuları zayıflar ve bu da hemoroid oluşum riskini artırabilir.

Aile Öyküsü: Hemoroidlerin ailede görülmesi, bu rahatsızlığa yatkınlık açısından bir faktör olabilir.

Kronik İshal veya Kabızlık: Düzensiz bağırsak hareketleri ve dışkılama alışkanlıkları, rektum ve anüs bölgesindeki damarlara baskı yaparak hemoroid oluşumunu tetikleyebilir.

HEMOROID TEDAVISI NASIL YAPILIR?

Hemoroid tedavisinde kullanılan yöntemler, rahatsızlığın şiddetine ve tipine bağlı olarak değişir. Hafif vakalarda, yaşam tarzı değişiklikleri ve evde uygulanabilecek yöntemler yeterli olabilir. Lif yönünden zengin bir diyet, bol su tüketimi ve düzenli egzersiz, semptomları hafifletebilir. Oturma banyosu, anüs bölgesindeki ağrı ve kaşıntıyı azaltmada etkili bir ev tedavisi yöntemidir. Tıbbi tedaviler arasında, hemoroid kremleri, merhemler ve ağrı kesiciler semptomların hafifletilmesine yardımcı olabilir. Daha şiddetli vakalarda, bant ligasyonu, skleroterapi gibi minimal invaziv işlemler veya cerrahi müdahale gerekebilir. Bant ligasyonu, hemoroidi besleyen kan damarlarını sıkıştırarak hemoroidin küçülmesini sağlar. Skleroterapi, hemoroid damarlarına sklerozan bir madde enjekte edilerek damarların büzüşmesini ve küçülmesini amaçlar. Cerrahi müdahale, genellikle ileri derecede hemoroidlerde ve diğer tedavi yöntemlerinin etkisiz kaldığı durumlarda tercih edilir. Hemoroid tedavisinde, doktorun önerdiği tedavi planına uyum göstermek ve düzenli tıbbi takiplere katılmak önemlidir.

BASURA NE İYI GELIR?

Hemoroidin önlenmesi, sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları ve diyet değişiklikleri ile mümkündür. Lif yönünden zengin bir diyet, bağırsak hareketlerini düzenleyerek kabızlığı önler ve hemoroid riskini azaltır. Meyve, sebze, tam tahıllar ve baklagiller, lif açısından zengin gıdalardır. Yeterli sıvı tüketimi, dışkının yumuşamasına yardımcı olur ve bağırsak hareketlerini kolaylaştırır. Fiziksel aktivite ve düzenli egzersiz, bağırsak hareketlerini düzenlemeye ve kilo kontrolüne katkıda bulunur. Uzun süre oturmaktan kaçınmak ve düzenli olarak hareket etmek, rektal bölgeye uygulanan baskıyı azaltır. Tuvalet alışkanlıklarına dikkat etmek, özellikle gereksiz yere uzun süre tuvalette kalmaktan kaçınmak önemlidir. Sigara içmek, kan damarlarını daraltarak hemoroid riskini artırabilir, bu nedenle sigarayı bırakmak da önemli bir önleyici adımdır. Bu yaşam tarzı değişiklikleri, hemoroid riskini azaltmanın yanı sıra genel sağlık durumunu iyileştirmeye de katkıda bulunur.

YAŞAM TARZINA DIKKAT ETMEK ÖNEMLI

Hemoroid, pek çok kişiyi etkileyen yaygın bir sağlık sorunudur ve etkili tedavi yöntemleriyle yönetilebilir. Hemoroid belirtileri fark edildiğinde erken teşhis ve uygun tedavi, rahatsızlığın kontrolü ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesi için önemlidir. Yaşam tarzı değişiklikleri ve evde uygulanabilecek yöntemler, hemoroidin önlenmesi ve yönetilmesinde büyük rol oynar. Sağlıklı bir diyet, yeterli su tüketimi, düzenli egzersiz ve uygun tuvalet alışkanlıkları, hemoroid riskini azaltmada etkilidir. Şiddetli vakalarda, tıbbi müdahaleler ve hatta cerrahi tedaviler gerekebilir. Hemoroidle mücadelede en önemli adım, belirtileri göz ardı etmemek ve uygun tıbbi yardım almak olmalıdır.

"
AİDS Belirtileri Nelerdir, Nasıl Bulaşır? | Okey

AİDS Belirtileri Nelerdir, Nasıl Bulaşır? | Okey

AİDS Belirtileri Nelerdir, Nasıl Bulaşır?

Bir konserdesiniz ya da arkadaş grubunuzla yenmek yiyorsunuz. Daha önce görmediğiniz biri dikkatinizi çekiyor. Zaman ilerledikçe sohbeti de ilerletiyorsunuz. Her kahkahada nabzınız daha da yükseliyor. Karnınızda uçuşan kelebekler, kasıklarınızı gıdıklayan o dürtü tek bir şeyin peşinde: Önce dudaklarınızın, daha sonrasında tüm bedeninizin birbirine dokunması. Nihayet dürtünüzü doyuracağınız o an geliyor. Olayın heyecanı birçok şeyi unutturuyor. Aklınız bir anlığına direksiyonu ele aldığında, düşündüğünüz ilk şey olası bir gebelik durumunu engellemek oluyor. Fakat ikinizin de yanında prezervatif yok ve bedenlerinizi daha fazla dizginlemek istemiyorsunuz. Doğru zamanlamayla hallolur, diyorsunuz içinizden. Çünkü ateşle oynamak çok keyifli. Ancak bu keyif, göz ardı etmemeniz gereken bir şeyi kenara itiyor: Prezervatifin sadece doğum kontrolü için değil, cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıkları önlemek için de kullanıldığı gerçeğini.

Hazzın rüzgarına kapılmayın

Karşınızda kalp atışlarınızı hızlandıran biri varken ya da sevgilinizi sekse davet ederken tutkularınıza söz geçirmek zor. Bu haldeyken prezervatifsiz sevişmek, emniyet kemerinizi takmadan, son sürat araba kullanmaya benzer.

Cinsel arzunun bedeninize yaydığı adrenaline yenik düşerek hareket etmemeniz gerek. Yanınızda prezervatif olmaması bir bahane değil. Prezervatife erişmeyi hiçbir zaman vakit kaybı olarak görmemelisiniz.

Yatağınızı paylaşacağınız kişiyi bir süredir tanıyor olmanız da bir bahane değil. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar sinsidir. Çoğu zaman taşıyıcısına zarar vermez ama onun birlikte olduğu kişiye geri dönülmesi zor hasarlar verebilir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında en tehlikelilerinden biri ise şüphesiz AIDS’dir.

AIDS nedir, nasıl bulaşır?

AIDS, HIV adlı virüsün neden olduğu bir hastalıktır. Bu virüs, hastalıklara karşı direnç göstermemizi sağlayan bağışıklık sistemine saldırır ve bir süre sonra da onu yok eder. AIDS kan yoluyla bulaşır. Ancak bu hastalık en çok cinsel yollarla yayılır. Kanında bu virüsü taşıyan biriyle yaşanılan cinsel ilişki, HIV virüsünün sağlıklı kişiye bulaşmasına neden olur.

AIDS belirtileri nelerdir?

Sık ve kolay hastalanma, uzun süren yüksek ateş, iştahsızlık, kilo kaybı, ishal, öksürük, akciğer hastalıkları, vücudun bazı noktalarında çıkan uçuk ya da yaralar, ağızda pamukçuk, özellikle ense, koltuk altı ve kasıklardaki lenf nodüllerinin şişmesi AIDS belirtileri arasında sayılabilir. Ancak bu hastalığın belirtileri çok uzun yıllar kendini göstermeyebilir. Hatta bazı durumlarda hastalığın belirtileri 10 yıl gibi uzun bir süre boyunca bile kendini saklayabilir. Çünkü AIDS, vücuda bulaşan HIV virüsünün neden olduğu sendromun son evresidir.

HIV virüsü nedir?

HIV, vücudun bağışıklık sistemini alt üst eden bir virüstür. İnsan vücudunu her türlü enfeksiyon ve hastalığa karşı savunan akyuvarları hedef alır. Önce akyuvarların işlevlerini kaybetmesine neden olur, sonrasında ise onları tamamen öldürür. Vücudu koruyan akyuvarların kaybı ile bedenin savunma sistemi çöker. Böylece HIV virüsü taşıyan kişiler için çok basit bir mikrop dahi ciddi ve ölümcül hastalıklara sebebiyet verebilir. Fakat günümüzde birçok HIV ilacı, bu virüsü taşıyan kişilerin sağlıklı bir yaşam sürmelerini ve asla AIDS evresine girmemelerini sağlayabiliyor.

HIV belirtileri nelerdir?

HIV virüsünü AIDS evresine girmeden önce teşhis etmek hastalığın bir adım önüne geçmenizi sağlar. Ancak bu virüs vücuda girdikten iki ya da üç hafta sonra ateş, lenf bezlerinde büyüme, döküntü ve kas ağrısı gibi şikayetler oluşturabileceği gibi hiçbir belirti de göstermeyebilir. Eğer riskli bir ilişkiye girdiğinizi düşünüyorsanız, şüphenizi gidermenin tek ve kesin yolu, ilişkiden en erken 14 gün sonra HIV testi yaptırmaktır.

HIV virüsü nasıl bulaşır?

HIV, kolaylıkla bulaşan bir virüs değil. Çünkü bu virüs, vücut dışı ortamda kendi başına kalamaz. Aynı havayı solumakla, dokunmak ve sarılmakla, aynı kaptan yiyip içmekle, aynı kıyafetleri paylaşmakla, ortak tuvalet, banyo, havuz kullanımı ile, hapşırmak ya da öksürmekle bulaşmaz. HIV’in temel bulaşma yolu vücut sıvılarının transferi olarak özetlenebilir. Enjektör ve iğne paylaşımı ile korunmasız anal ya da vajinal ilişki bu virüsün temel bulaşma yollarıdır.

Herhangi bir hastalığınızda karşınıza çıkan iğnenin yeni açıldığına gösterdiğiniz özeni cinsel hayatınızda da mutlaka göstermelisiniz. Prezervatif, korunmasız seks ile bulaşan tüm hastalıklarda olduğu gibi HIV virüsü için de riski minimuma indirmenizi sağlayacak en önemli silahınızdır. Tam da bu yüzden prezervatifiniz her zaman yanınızda bulunmalı. Daha da önemlisi prezervatif taşımak sadece erkeğe atfedilen bir görev olarak kalmamalı.

OKEY’in farklı hazlar ve keyifler sunan prezervatif çeşitleri nden kendinize uygun olanını seçin. Hem hazzınızı çeşitlendirin hem de güvenli seks yaparak AIDS ve HIV başta olmak üzere cinsel yolla bulaşan tüm hastalıklardan kendinizi koruyun.

AIDS Nedir? HIV Tedavisi Nasıl Yapılır? • İlaçsız Yaşıyoruz

AIDS Nedir? HIV Tedavisi Nasıl Yapılır? • İlaçsız Yaşıyoruz

AIDS Nedir? HIV Tedavisi Nasıl Yapılır?

HIV veya “İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü” olan bu virüs, tedavi edilmediği zaman ilerleyerek AIDS’e dönüşmektedir. AIDS bulaşıcı olması nedeniyle çağımızın en önemli ve tehlikeli hastalıklarından birisidir. Temel olarak bağışık sisteminin doğru çalışmasına engel olarak yaşamsal sistemleri tehdit etmektedir. AIDS virüsünü kapmış bir insanın bağışıklık sistemindeki sorun, enfeksiyon ve diğer hastalıklara karşı vücudun normal olan savunma sistemini sekteye uğratmaktadır.

HIV virüsü temel olarak cinsel birleşme, kan gibi vücut sıvıları ile bulaşan, enfeksiyona bağlı bir virüstür. Ayrıca hamilelik, doğum veya emzirme gibi yollarla anneden çocuğa bulaşabilmektedir. AIDS hastalığının bilinen kesin bir tedavisi yoktur. Ama hastalığın ilerlemesi ve bağışıklık sistemi ne hasar vermesi ilaçlar sayesinde önemli ölçüde yavaşlatılabilmektedir.

AB Kan Grubu Diyeti Nasıl Yapılır? Yaparken Nelere Dikkat Edilir? Detaylı Bilgi Almak İçin Youtube Videomuzu İzleyebilirsiniz. HIV/AIDS Belirtileri Nelerdir?

HIV/AIDS gibi uzun yıllar boyunca seyredebilen ve evrelere göre farklı semptomlar gösterebilen bir hastalıktır. Bu nedenle hastalığın belirtileri, evrelerine göre çeşitlilik göstermektedir. Bu evreler sırasıyla:

Birincil (akut) Enfeksiyon, Klinik Gizli Enfeksiyon Semptomatik Enfeksiyon olarak sıralanmaktadır.

Her bir evrenin belirtileri ise şöyledir:

Birincil Enfeksiyon (Akut HIV)

HIV virüsünün vücuda girmesinden sonraki 2 ila 4 hafta boyunca gösterdiği ilk semptomlar, gribe benzemesi açısından risklidir. Kişinin, HIV virüsünü kaptığının anlaşılması bu aşamada oldukça önemlidir ve kişi, gribal bir hastalık kaptığını düşünerek genellikle doktora başvurmaz. Birincil yani akut HIV enfeksiyonu olarak bilinen bu evre, birkaç hafta sürebilmekte ve olası belirtileri şu şekilde sıralanmaktadır:

Ateş Baş ağrısı Kas ağrıları ve eklem ağrısı Döküntü Boğaz ağrısı ve ağız yaraları Şişmiş lenf bezleri (Genellikle boyun bölgesinde) İshal Kilo kaybı Öksürük Gece terlemeleri

Bazı vakalarda, bu belirtiler çok hafif görülebilmektedir. Bu nedenle şüpheli bir temas durumunda test yaptırmak oldukça önemlidir. Ayrıca önemli bir noktada HIV virüsünün bu aşamadaki yayılma hızı, diğer aşamalara göre daha fazladır.

Klinik Gizli Enfeksiyon (Kronik HIV)

Hastalığın kronik aşamaya geçtiği bu noktada, vücuttaki beyaz kan hücrelerinde HIV virüsü hala aktiftir ancak genellikle hiçbir belirti görülmemektedir.

Semptomatik HIV Enfeksiyonu

Bu evrede HIV virüsü artık vücutta çoğalmış ve bağışıklık hücrelerini yok etmeyi hızlandırmıştır. Bazı belirtiler hafif olabileceği gibi bazı belirtiler ağır şekilde kendini gösterebilmektedir.

Ateş Halsizlik Lenflerin şişmesi İshal Zayıflama Pamukçuk olarak bilinen oral maya enfeksiyonu oluşması Zona (herpes zoster) Zatürre HIV Virüsünün AIDS Hastalığına Dönüşmesi

HIV virüsünün pozitif olduğu kişilere, antiviral tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Eğer bir kişiye, HIV virüsünü kaptıktan sonra doğru bir tedavi uygulanmazsa 8 ila 10 içinde, bu enfeksiyon AIDS’e dönüşmektedir. HIV virüsünün temel olarak vücuda olan en büyük zararı, hastalıklarla savaşan beyaz kan hücrelerinden CD4 T hücrelerini yok etmesidir. Bir kişide ne kadar az CD4 T hücresi varsa bu durum, o kişinin bağışıklığının o kadar zayıf olduğunu göstermektedir. Amerika’da yapılan araştırmalar göstermiştir ki HIV virüsünü taşıyan kişilere doğru tedavi uygulandığında AIDS’e dönüşme hızı oldukça yavaşlamaktadır.

Bu enfeksiyonun AIDS’e dönüşme aşamasındaki belirtileri şöyledir:

Terleme Titreme Düzenli ateşlenme Kronik ishal Şişmiş lenf bezleri Dilde veya ağızda kalıcı beyaz lekeler veya olağandışı lezyonlar Sürekli yorgun hissetme Zayıflama Kilo kaybı Deride dökülme HIV Virüsü Nasıl Bulaşır?

HIV virüsünün bir kişiden diğerine bulaşmasında kan, meni veya vajinal salgılar rol oynamaktadır. Bu da birkaç farklı şekilde gerçekleşebilmektedir:

Seks Yapmak: HIV virüsünü kapmış yani enfekte olmuş bir kişiyle seks yapmak, bu virüsünü bilinen en hızlı yayılma şekillerinden birisidir. Bu nedenle seks yaparken kondom ile korunmak son derece önemlidir. İğne Kullanımı: Özellikle sağlık sektöründe kullanılan iğne, şırınga ve benzeri aletler doğru şekilde kullanılmadığı taktirde, enfekte olan bir kişinin kanındaki virüsü başka kişilere kolayca bulaştırabilmektedir. Kan Nakli: Günümüzde artık çeşitli testler yapılıp, önlemler alınmış olsa da kan nakli sırasında, HIV virüsünün bulaşma ihtimali oldukça yüksektir. Hamilelik, Doğum veya Emzirme: Enfekte olan bir anne, taşıdığı virüsü farkında değilse hamilelik, doğum veya emzirme sürecinde bu virüsü bebeğine bulaştırabilmektedir. Günümüzde artık HIV pozitif olan ve hamilelik sırasında enfeksiyon tedavisi gören annelerin bu hastalığı bebeklerine bulaştırma oranı oldukça düşmüştür.

HIV virüsünün bulaşması konusunda hala yanlış düşünceler bulunmaktadır. HIV virüsüne sahip bir kişiye dokunarak, kucaklaşarak, dans ederek veya tokalaşarak bu virüsü kapmanız mümkün değildir. Ayrıca HIV virüsü hava veya su yoluyla yayılmamaktadır. Böcek ısırması ile başka bir kişi enfekte olmamaktadır.

HIV virüsünün bulaşıcı olmasında herhangi bir yaş aralığının, ırkın veya cinsiyetin önemi yoktur. HIV virüsü taşıyan bir kişinin kan, meni gibi salgılarına maruz kalan her insan bu virüsü kapabilmektedir.

HIV Virüsünün Neden Olduğu Hastalıklar

HIV virüsü nedeniyle enfeksiyon kapmış bir kişinin bağışıklık sistemi zaman içerisinde zayıflamaktadır. Sadece AIDS değil diğer birçok hastalık da bu virüsle beraber ortaya çıkabilmektedir.

Pneumocystis Pnömonisi (PCP): Bir tür mantar enfeksiyonu olan PCP, birçok AIDS hastasında sıklıkla görülmektedir. Pamukçuk: HIV ile ilişkisi bilinen en yaygın enfeksiyon türüdür. Ağız, dil, yemek borusu veya vajinada iltihaplanmaya neden olmaktadır. Enfeksiyonun ilerlemesi durumunda vücudun belirli bölgelerinde, pamukçuğa benzeyen beyaz bir katman oluşmaktadır. Tüberküloz: HIV ile ilişkili en yaygın enfeksiyonlardan birisi tüberkülozdur. Sitomegalovirüs: Bu yaygın herpes virüsü tükürük, kan, idrar, meni ve anne sütü gibi vücut sıvılarıyla bulaşmaktadır. Bu virüs, sağlıklı bir bağışıklık sisteminde uyku durumuna geçmektedir. Kişinin bağışıklık sistemi zayıfladığı an, virüs yeniden aktifleşerek organlara zarar vermeye başlamaktadır. Kriptokokal Menenjit: Menenjit, beyni ve omuriliği çevreleyen zarların ve sıvıların iltihaplanmasıdır. Kriptokokal menenjit de HIV ile ilişkili yaygın bir merkezi sinir sistemi enfeksiyonudur. Lenfoma: Bu kanser türü, tıpkı HIV gibi beyaz kan hücrelerinde başladığı için birbirlerini tetikledikleri düşünülmektedir. Kaposi Sarkomu: Kan damarlarının duvarlarında ortaya çıkan tümörler, bu hastalığın en genel tanımıdır. HIV virüsünün neden olduğu sorunların uzun vadede bu hastalığa neden olma olasılığı yüksektir. Nörolojik Komplikasyonlar: HIV virüsü, merkezi sinir sistemine etki ederek zaman içerisinde kafa karışıklığı, unutkanlık, depresyon, anksiyete ve yürüme güçlüğü gibi nörolojik semptomlara neden olabilmektedir. Böbrek Hastalıkları: Böbreklerdeki fazla sıvının ve atıkların idrar yoluyla vücuttan atılmasını sağlayan filtreler, HIV virüsüne bağlı olarak iltihaplanabilmektedir. Bu durum, ciddi böbrek hastalıklarının tetiklenmesine neden olmaktadır. HIV Virüsünden Korunma Yolları Nelerdir?

HIV virüsünden, diğer tüm hastalıklar gibi bilinçli olarak ve kurallara uyarak korunmak mümkündür.

Cinsel Yaşam: Genellikle tek eşli veya korunarak yapılan seks, kişinin HIV veya benzeri birçok virüse karşı korunmasındaki en önemli etkendir. Özellikle birden fazla kişiyle, düzenli olarak seks yapan kişilerin HIV virüsünü kapma olasılığı oldukça yüksektir. Açık Yaralar: Vajina bölgesi gibi hassas bölgelerdeki açık yaralar, HIV gibi virüslerin bulaşma hızını arttırmaktadır. Bu tip yaraları hızlı bir şekilde tedavi ettirmek önemlidir. Sağlıklı ve Düzenli Yaşamak: HIV virüsünün bulaşma hızının en yaygın olduğu kişiler, uyuşturucu kullanan kişilerdir. Ayrıca sağlıksız bir şekilde yaşayan insanların bu tip virüslere karşı vücutları açık bir tehdit olarak görülmektedir.

HIV testi pozitif çıkan insanların, doğru beslenme ve tedavi ile yaşam kalitelerini arttırdıkları bilinmektedir. Günümüzde artık birçok ilaç ve tedavi şekli HIV virüsünün ilerlemesini ve AIDS hastalığının kişiye zarar vermesini büyük ölçüde engelleyebilmektedir.

Kaynaklar https://www.hiv.gov/hiv-basics/hiv-testing/learn-about-hiv-testing/hiv-testing-overview https://www.cdc.gov/hiv/basics/pep.html https://www.cdc.gov/hiv/basics/whatishiv.html https://www.hiv.gov/hiv-basics/hiv-testing/learn-about-hiv-testing/who-should-get-tested https://www.hiv.gov/hiv-basics/overview/about-hiv-and-aids/what-are-hiv-and-aids https://www.cdc.gov/hiv/basics/livingwithhiv/opportunisticinfections.html "
AİDS BELİRTİLERİ - Birim Laboratuvarı

AİDS BELİRTİLERİ - Birim Laboratuvarı

AİDS BELİRTİLERİ

Erken dönem Aids belirtileri olarak, enfeksiyondan sonraki iki ile altı hafta arasında bazı enfekte kişilerde soğuk algınlığı, grip veya benzeri bir durum yaşanabilir. Aids belirtileri Akut Retroviral Sendrom (ARS) olarak isimlendirilir. Böyle bir durumun ortaya çıkmasıyla birlikte bağışıklık sistemi reaksiyon gösterebilir

Şüpheli ilişki sonrası sebepsiz sürekli ateşiniz yükseliyorsa test yaptırmalısınız.

HIV Belirtileri Ateş (96) Lenf bezlerinde büyüme (74) Faranjit (%70) Deri döküntüleri (%70) Kas veya eklem ağrıları (%54) İshal (%32) Baş ağrısı (%32) Bulantı ve kusma (%27) Karaciğer ve dalak büyümesi (%14) Pamukçuk (%12)

Ancak bu belirtilerden herhangi birinin görülmesi HIV ile enfekte olduğunuzu göstermez. Bu belirtiler sadece HIV enfeksiyonuna özgü değildir. Bu belirtilerin her biri bir başka enfeksiyondan kaynaklı da olabilir. Özetle, HIV ile enfekte olan herkeste ARS görülmeyebilir. Birçok kişide Aids belirtileri bulaşma sonrası ilerleyen dönemlerde de ortaya çıkabilir. Kişide belirtiler gözlemlenerek HIV ile enfekte olup olmadığına karar verilemez. Özellikle sağlık geçmişi bilinmeyen partnerlerle yaşanılan ilişkiden sonra emin olmanın tek yolu hiv testi yaptırmaktır.

Erken dönem sonrası hastalık geç döneme doğru ilerler. Geç dönem, belirti olmaksızın virüsün vücutta varlığını sürdürdüğü ve geliştirdiği dönemdir. Geç dönem süresince enfekte kişide HIV ile alakalı herhangi bir belirti olmaz. Bu dönem genellikle “asemptomatik HIV enfeksiyonu” ya da “kronik HIV enfeksiyonu” olarak isimlendirilir.

Geç dönemde, virüs aktif iken kopya sayısını çok düşük seviyelerde tutarak kendini yenilemeye devam eder. Antiretroviral tedavi (ART) gören kişiler yaşamlarını on yılları aşkın sürede geç dönem olarak yaşarlar, çünkü tedavi, virüsü kontrol altında tutar. Tedavi görmeyen kişilerde geç dönem ortalama on sene sürer. Ama bazı kişilerde bu periyot hızla geçilebilir, dolayısıyla bu süre kısalabilir.

ART virüs sayısını azaltarak büyük oranla bulaştırma riskini düşürse de asemptomatik periyot da halen virüs bir başkasına bulaşabilir. Virüs, bu dönemde de tespit edilebilirliğini halen korumaktadır. Yinelemek gerekirse, HIV ile enfekte olunduğundan emin olmanın tek yolu hiv testi olmaktır.

HIV virüsü taşıyan bireyler herhangi bir tedaviye başlamazlar ise bu virüs hastaların bağışıklık sistemini zayıflatır. Görülen belirtiler HIV pozitif kişinin geç dönemden AIDS aşamasına geçişinin habercisidir.

AIDS Belirtileri Hızlı kilo kaybı Tekrarlayan yüksek ateş Zatürre gibi akciğer rahatsızlıkları HIV enfeksiyonun seyri sırasında en sık karşılaşılan akciğer hastalığıdır. Ateş, gece terlemesi kilo kaybı, artan öksürük ve nefes darlığı yakınmalarının olduğu bir tablodur. Sebepsiz aşırı yorgunluk Koltukaltı, kasık ve boyundaki lenf bezlerinde sürekli şişlikler İki haftadan kısa süreli şişlikler çoğunlukla enfeksiyon kaynaklıdır. İki haftadan uzun sürenler ise Epstein-Barr virüsü gibi persistanviral enfeksiyonlar, HIV ve otoimmün hastalıklara işaret olabilir. Bir haftadan fazla süren ishaller Ağız, burun, göz kapakları veya ciltte kırmızı, pembe, kahverengi veya mor renkte lekeler Depresyon, hafıza kaybı veya diğer nörolojik rahatsızlıklar görülebilir. HIV enfeksiyonunda nörolojik komplikasyonlar oldukça sık görülür ve farklı tablolar ortaya çıkabilir. Beyin, beyin zarı, omurilik, periferik sinirler ve kaslar olmak üzere tüm nöral yapılar etkilenebilmektedir. HIV enfeksiyonundan nörolojik komplikasyonların ortaya çıkmasında bazı faktörler rol oynamaktadır. Bu faktörler arasında virüs yükü, virüs türü, immün yetmezlik derecesi, CD4+ lenfosit sayısı ve antiretroviral tedavi yer almaktadır. HIV hastalarının yaklaşık yarısında nörolojik bir klinik tablo ortaya çıkmaktadır.

Aids belirtilerinin çoğunu taşıyorsanız test yaptırmalısınız.

Bu ciddi belirtilerinin birçoğu immün sistemde oluşan hasarlardan ötürü ortaya çıkan fırsatçı enfeksiyonlardan ileri gelir. Aids belirtileri, bir başka hastalıktan da kaynaklanıyor olabilir. Bu enfeksiyondan emin olmanın tek yolu hiv testi yaptırmaktır.

HIV enfeksiyonu, immün sistemi günden güne çökerten ve vücudun diğer enfeksiyonlarla mücadelesini zorlaştıran bir durum yaratır. Tüm bunlar gerçekleşirken insan zaman içerisinde Edinilmiş İmmün Yetmezlik Sendromuna (AIDS) girer. AIDS’in şuan için kesin bir tedavisi yoktur. Ancak uygulanan tıbbi yöntemlerle enfeksiyonun seyri yönetilebilir. Ayrıca yaşam kalitesi ve süresi artırılabilir.

"