AIDS Hastalığının tamamen tedavisi mümkün olacak - Son Dakika Haberleri

AIDS Hastalığının tamamen tedavisi mümkün olacak - Son Dakika Haberleri

'AIDS Hastalığının tamamen tedavisi mümkün olacak' Doç. Dr. Asuman İnan, HIV/AIDS, tanı ve tedavisindeki gelişmeler sonucunda artık hastalığın ölümcül olmadığını söyledi.

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) HIV/AIDS Çalışma Grubu Genel Sekreteri Doç. Dr. Asuman İnan, "HIV/AIDS, tanı ve tedavisindeki gelişmeler sonucunda artık ölümcül değil, diyabet gibi hipertansiyon gibi kronik bir hastalık. Yakın bir gelecekte hastalığın tamamen tedavi edilmesi mümkün olacak gibi görünmektedir" dedi.

İnan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de 1985'ten, Haziran 2015'e kadar toplam 10 bin 475 HIV/AIDS vakasının görüldüğünü, gerçek sayının daha fazla olduğunu tahmin ettiklerini belirtti.

Vakaların çoğunluğunun 25-49 yaş aralığında ve etkilenen bireylerin yüzde 83'ünün erkekler olduğuna dikkat çeken İnan, Türkiye'de hastalığın görülme sıklığının düşük olmasına rağmen, yeni olgu sayısının her yıl arttığını vurguladı.

İnan, 2014 yılının ilk 6 ayında 632, 2015 yılının ilk 6 ayında ise 893 yeni olgu bildirildiğini aktararak, "Ülkemiz nüfusunun genç olması, nüfus hareketliliği, turizm ülkesi olmamız, kayıtsız çalışan seks işçilerinin artması, damar içi uyuşturucu kullanımının artması, korunmaya yönelik düzenli eğitim programlarının olmaması, HIV ile yaşayanlara yönelik ayrımcılığın devam etmesi gibi çok sayıda faktör bu artışın nedeni olabilir" ifadesini kullandı.

- "Sağlık Bakanlığı bu konuda oldukça duyarlı"

Türkiye'de Sağlık Bakanlığına bildirilen olguların yüzde 17'sinin kadın olduğunu anlatan İnan, şöyle konuştu:

"Kesin sayı bilinmemekle birlikte kadın olguların çoğuna virüs eşinden bulaşmaktadır. Özellikle eşleri ileri dönem HIV/AIDS olgusu ise ve hayatını kaybederse, kadınlar hastalığın getirdiği yükün yanı sıra çocuklarının ve kendilerinin yaşamlarını sürdürmeye çalışırken, hem ekonomik hem de sosyal olarak çok büyük sorunlar yaşamaktadırlar. Yıllar içerisindeki gelişmelere göz attığımızda Sağlık Bakanlığı bu konuda oldukça duyarlı. Örneğin ülkemizde HIV/AIDS olgularının tanı ve tedaviye ücretsiz olarak ulaşabilmeleri, gönüllü test ve danışmanlık merkezlerinin kurulması, HIV tanı ve tedavi rehberinin yayımlanması bu yaklaşımın sonuçlarıdır ancak olguların artışı da göz önüne alındığında bu konuda daha yapılacak çok iş olduğu açıktır."

İnan, HIV'in kan ve kadın ile erkeğin cinsel salgılarıyla bulaştığını hatırlatarak, korunmasız cinsel temas, kan ve kan ürünleri, damar içi uyuşturucu kullanımı sırasında ortak enjektör kullanımı ve anneden bebeğe geçişin başlıca bulaşma yolları olduğunu belirtti.

- "Hastalığın tamamen tedavisi mümkün olacak"-

Virüsün, dış ortamda uzun süre canlı kalamayacağını ve çamaşır suyu gibi dezenfektanlara duyarlı olduğunu bildiren İnan, "Dokunmak, el sıkışmak, öpüşmek, sarılmak, aynı saunayı, havuzu, banyoyu, tuvaleti, tabağı, bardağı, çatalı, kaşığı kullanmak, aynı giysileri giymek, telefon kulaklığı, gözyaşı, ter, tükürük, sivrisinek, böcek, arı sokması ile HIV bulaşmamaktadır" değerlendirmesinde bulundu.

İnan, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de HIV/AIDS vakalarının yaşadığı en büyük mağduriyetin hala damgalanmak ve ayrımcılık olduğuna dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"HIV/AIDS'in tanı ve tedavisindeki gelişmeler sonucunda artık ölümcül değil, diyabet gibi hipertansiyon gibi kronik bir hastalık. Yeni ilaçların kısa ve uzun dönemde etkinlikleri daha fazladır ve bu ilaçlar ile hastaların fiziksel görünümünü bozan, yaşam kalitesini düşüren yan etkilerin görülme riski büyük ölçüde azalmıştır. Ayrıca son dönemde kullanılan ilaçların tek tablette sunulması ile hastalara kullanım kolaylığı da mümkün olmuştur. Yine aşılar ve özellikle virüsün vücuttan tamamen atılması yani 'kür' son dönemde üzerinde en çok çalışılan ve konuşulan konulardır. Yani yakın bir gelecekte hastalığın tamamen tedavi edilmesi mümkün olacak gibi görünmektedir."

İnan, hastalığın tanı ve tedavisinin yanında önlenmesinin de çok büyük önem taşıdığını, bunu sağlamanın ilk adımının toplumun hastalığın bulaşma yolları ve korunma yöntemleri konusunda eğitilmesi, bu konudaki farkındalığın arttırılması olduğunu belirtti.

- "17,1 milyon HIV taşıyıcısı durumundan habersiz"

KLİMİK Başkanı Prof. Dr. Önder Ergönül ise Birleşmiş Milletler'in HIV virüsü ile mücadele kuruluşu UNAIDS'in 2015 raporuna göre, dünya genelinde 36,9 milyon kişinin bu virüsü taşıdığını belirterek, 17,1 milyon kişinin HIV virüsü taşımasına rağmen durumunun farkında bile olmadığını bildirdi.

Ergönül, bunun yanında, 22 milyon HIV taşıyıcısının tedaviye erişiminin bulunmadığını ve bunların 1,8 milyonunu çocukların oluşturduğunu aktararak, UNAIDS, 2030 yılına kadar AIDS'i tamamen bitirmeyi hedeflediğini vurguladı.

Yeni HIV vakalarında yüzde 35, AIDS'e bağlı ölümlerde ise yüzde 42 düşüş yaşandığına işaret eden Ergönül, şunları söyledi:

"2000 yılından bu yana 25,3 milyon kişi AIDS ile ilişkili hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Her yıl 220 bini çocuk olmak üzere, 2 milyon kişi HIV ile infekte olmaktadır. Yine her yıl 150 bini çocuk olmak üzere, 1,2 milyon kişi bu hastalık nedeniyle ölmektedir. Bu son derece yüksek rakamlara rağmen, genel olarak bakıldığında dünya çapında yapılan çalışmalar sonucunda, HIV ile infekte olma oranı erişkinlerde yüzde 35, çocuklarda yüzde 58, hastalığa bağlı ölüm oranı yüzde 42 oranında azalmıştır. Türkiye'de eşlerinden HIV virüsü bulaşmış kadınlar maddi manevi zor durumda."

"
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalık Nedir? Nasıl Tedavi eidlir?

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalık Nedir? Nasıl Tedavi eidlir?

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalık Nedir?

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar yani kısaca CYBH ya da cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar yani kısaca CYBE genellikle cinsel temas yoluyla insandan insana geçen hastalık ve enfeksiyonlara verilen isimdir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklara neden olan bakteri, virüs veya parazitler gibi mikroorganizmalar kan, meni, vajinal ve diğer vücut sıvıları aracılığıyla insandan insana geçebilir.

Bu enfeksiyonlar bazı vakalarda hamilelik veya doğum sırasında anneden bebeğe, kan nakli sırasında ise alıcıdan vericiye veya bir enjektör iğnesinin paylaşılması gibi durumlarda bireyden bireye cinsel olmayan yollarla da bulaşabilir.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar her zaman semptomlara neden olmaz. Tamamen sağlıklı görünen ve bir enfeksiyonu olduğunu bile bilmeyen insanlardan cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmak mümkündür.

Cinsel yollarla bulaşan hastalıklardan korunmak için bireylerin kendilerine en uygun korunma yolunu tercih etmeleri gerekir. Cinsel yollarla bulaşan hastalıklara karşı en çok tercih edilen ve en iyi koruma yöntemlerinden biri de (kondom) prezervatiftir.

Nedenleri Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Neden Olur?

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar veya cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara bakteriler, parazitler veya virüsler neden olabilir. Bu mikropların neden olduğu hastalıkların yayılmasında birçok vakada cinsel temas rol oynasa dahi, cinsel temasın olmadığı durumlarda da hastalığın yayılması mümkündür.

Cinsel olarak aktif olan herkes, cinsel yolla bulaşan bir hastalığa veya cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyona maruz kalma riski taşır. Cinsel yolla bulaşan bir hastalığa yakalanma riskini artıran faktörler arasında öncelikle korunmasız cinsel ilişkiye girmek gelir. Lateks prezervatif takmayan enfekte bir partnerin vajinal veya anal penetrasyonu, cinsel yolla bulaşan hastalığa yakalanma riskini önemli ölçüde artırır. Prezervatiflerin yanlış kullanımı da riski artırabilir.

Birden fazla partnerle cinsel ilişkiye girmek yine cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma riskini bireyin ilişki kurduğu partner sayısı ile doğru orantılı bir şekilde artırır.

Cinsel ilişkiye veya cinsel aktiviteye zorlanan herkes cinsel yolla bulaşan hastalık riski altındadır. Tecavüz ya da cinsel saldırı mağduru bireylerin ruhsal ve duygusal desteğin yanı sıra, bu gibi hastalıklar ve neden oldukları komplikasyonların önlenmesi için muayene, tetkik ve tedavi almak üzere mümkün olan en kısa sürede bir doktora görünmesi hayati önem taşıyabilir.

Uyuşturucu kullanımı hem bireyin karar verme yetisini engelleyebilir, hem de bir takım uyuşturucuların alımı sürecinde kullanılan aparatların paylaşılması bireyleri çeşitli enfeksiyonlara daha açık bir hale getirebilir. Özellikle enjekte edilen uyuşturucuların kullanımında iğne paylaşımı hepatit B, hepatit C ve HIV (AIDS) gibi birçok ciddi enfeksiyonun yayılmasının başlıca nedenlerindendir.

Bel soğukluğu, klamidya, HİV (AIDS) ve sifiliz gibi belirli cinsel yolla bulaşan hastalıklar, hamilelik sürecinde veya doğum sırasında enfekte bir anneden çocuğuna geçebilir. Bebeklerde görülen cinsel yolla bulaşan hastalıklar henüz bağışıklık sistemi çok gelişmediği için ciddi sorunlara ve hatta ölüme neden olabilir. Bu nedenle tüm hamile kadınlar bu enfeksiyonlar için taranmalı, tedavi edilmeli ve gerekli önlemleri almalıdır.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nedeniyle Ortaya Çıkabilecek Komplikasyonlar Nelerdir?

Cinsel yolla bulaşan bir hastalığın veya cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyonun erken evrelerinde bulunan birçok kişi hiçbir semptom yaşamadığından, ortaya çıkabilecek herhangi bir komplikasyonu önlemek için cinsel yolla bulaşan enfeksiyon taraması yapılması önemlidir. Bu sebeple Cinsel olarak aktif olmayı düşünen veya yeni bir partner ile cinsel temasa girmeyi düşünen bireyler bu konuda danışmanlık almak üzere hekimleriyle görüşebilir. Bu sayede olası herhangi bir hastalık erkenden fark edilebilir ve tedavi süreci erkenden başlayarak bireyin hayatını kurtarabilir.

Cinsel yolla bulaşan hastalıkların sebep olabileceği komplikasyonlar arasında artrit, gebelik komplikasyonları, göz iltihabı, HPV ile ilişkili rahim ağzı ve rektum kanserleri gibi bir takım belirli kanser türleri, kısırlık, pelvik ağrı ya da pelvik enflamatuar hastalık bulunur.

Belirtiler Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Belirtileri Ve Tipleri Nelerdir?

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hiçbir belirti olmamasından başlayan bir yelpaze üzerinde hastalığın türüne göre çok çeşitlilik gösteren belirti ve semptomlara sahip olabilir. Bu sebeple CYBH olan bireyler komplikasyonlar ortaya çıkana veya bir partnerleri teşhis edilene kadar herhangi bir hastalığa sahip olduklarını fark edilmeyebilirler.

Cinsel yolla bulaşan hastalıkların yaygın belirti ve semptomları arasında,

Cinsel organlarda, ağızda veya rektal bölgede yaralar ya da şişlikler, Adet dönemi dışında beklenmedik vajinal kanama, Alışılmadık veya garip kokulu vajinal akıntı, Penis akıntısı, Alt karın ağrısı, Ateş, Cinsel ilişki sırasında ağrı, Gövdede, ellerde veya ayaklarda kızarıklıklar, İdrara çıkma sırasında ağrı veya yanma hissi Vücut genelinde olmak üzere yaygın olarak özellikle kasık bölgesinde ağrılı, şişmiş lenf düğümleri bulunur.

Cinsel yolla bulaşan hastalıkların belirti ve semptomları hastalığın türüne bağlı olarak birkaç gün sonra da ortaya çıkabilir veya gözle görülür herhangi bir problemin fark edilmesi yıllar alabilir.

Pek çok farklı enfeksiyon türü cinsel yolla temas yoluyla bulaşabilir. En yaygın cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında klamidya, HPV (papilloma virüsü), frengi (sifilis), HIV (AİDS), bel soğukluğu, kasık biti, trichomonas, genital herpes (genital uçuk) bulunur.

Klamidya

Klamidya hastalığına chlamydia trachomatis adı verilen bir bakteri türü neden olur. En yaygın cinsel yolla bulaşan hastalıklardan birisi olan klamidya hastalığının birçok vakasında belirti ve semptomlar belirgin değildir. Klamidya hastalığının belirti ve semptomları gelişmeye başladığında aralarında genellikle cinsel ilişki veya idrara çıkma sırasında ağrı veya rahatsızlık, penis veya vajinadan yeşil ya da sarı renkli akıntı ile alt karın bölgesinde ağrı bulunur.

Tedavi edilmemiş klamidya hastalığı bulunan hamile bir kadın bu hastalığı doğum sırasında bebeğe geçirebilir. Bu durumda bebekle pnömoni, göz enfeksiyonları ya da körlük gibi durumlar gelişebilir. Klamidya hastalığı bakteriyel bir hastalık olduğu için doktor tarafından verilecek doğru antibiyotikler yardımıyla kolayca tedavi edilebilir.

Frengi (Sifiliz)

Frengi yani sifiliz treponemapallidum adı verilen bakterilerden kaynaklanan bir bakteriyel enfeksiyon türüdür. Frengi yaygın olarak erken aşamalarda fark edilecek belirti ve semptomlara sahip değildir. Hastalığın ilk ortaya çıkan belirtisi frengi çıbanı adı verilen küçük, yuvarlak bir yaradır. Bu acısız, ama çok bulaşıcı çıban bireyin cinsel organlarında, anüsünde veya ağzınızda gelişebilir.

Frenginin belirti ve semptomları arasında ateş, kızarıklık, baş ağrısı, eklem ağrısı, kilo kaybı, saç dökülmesi, ve yorgunluk bulunur.

Tedavi edilmeden gelişmeye devam eden frengi vakaları görme kaybına, işitme kaybına, çeşitli zihinsel hastalıklara, beyin, omurilik enfeksiyonlarına, kalp hastalıklarına veya can kaybına neden olabilir.

Frengide erken teşhis oldukça önemlidir. Frengi birlikte tedavi edilirse, vücutta o kadar az hasara yol açabilir. Yeteri kadar erken teşhis edilen frengi hastalığı bakteriyel bir hastalık olduğu için antibiyotiklerle kolayca tedavi edilebilir. Bununla birlikte, yenidoğan bebeklerde sifiliz enfeksiyonu ölümcül olabilir. Bu nedenle, tüm hamile kadınların sifiliz taraması yaptırması önemlidir.

Belsoğukluğu

Bel soğukluğu ya da diğer adıyla gonore üreme sisteminde kolayca çoğalabilen neisseria gonorrhoeae bakterisinin neden olduğu bakteriyel bir cinsel yolla bulaşan hastalıktır.

Bel soğukluğu vakalarında yaygın olarak bir belirti ya da semptom görülmez. Ancak bazı vakalarda bel soğukluğunun belirtileri arasında, bireyde cinsel organdan beyaz, sarı, bej veya yeşil renkli bir akıntının gelmesi, cinsel ilişki veya idrara çıkma sırasında ağrı veya rahatsızlık, normalden daha sık idrara çıkma, kasık bölgesinde kaşıntı ya da boğaz ağrısı gibi belirtiler görülebilir. Bel soğukluğunun tedavi edilmediği durumlarda üretra, prostat bezi veya testis enfeksiyonları, pelvik inflamatuar hastalığı ya da kısırlık gibi komplikasyonlar gelişebilir.

Doğum esnasında anneden yeni doğmuş bir bebeğe bel soğukluğu geçmesi mümkündür. Bu durumda bel soğukluğu bebekte ciddi ve ağır sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle hamile kadınların doğumdan önce potansiyel cinsel yolla bulaşan hastalıklar için test ve tedavi olması tavsiye edilmektedir. Yeteri kadar erken teşhis edilen bel soğukluğu hastalığı antibiyotiklerle kolayca tedavi edilebilir.

Herpes (Uçuk)

Aynı zamanda genital uçuk olarak bilinen Herpes çok yaygın bir cinsel yolla bulaşan hastalıktır. Herpes HSV’nin yani herpes simpleks virüsünün kısaltılmış adıdır. Herpes virüsünün HSV-1 ve HSV-2 adı verilen her ikisi de cinsel yolla bulaşabilen iki ana türü vardır. Yapılan tıbbi araştırmalar 14 - 49 yaş arası her altı kişiden birinde uçuk hastalığının olduğuna işaret etmektedir.

HSV-1 daha yaygın olarak ağız bölgesinde uçuk görülmesine neden olur. Bununla birlikte, HSV-1, ağız ile cinsel temas sırasında bireyin ağzından başka bir bireyin cinsel organlarına da geçebilir. Bu durum HSV-1 genital uçuk hastalığının gelişmesine yol açabilir. HSV-2 ise daha yaygın olarak genital uçuk hastalığına neden olur.

Herpes hastalığının en sık görülen belirti ve semptomları arasında enfekte bölgede oluşan kabarık yaralar yani uçuklar bulunur. Genital herpes söz konusu olduğunda, bu yaralar cinsel organların üzerinde veya çevresinde gelişir. Oral uçuklarda ise ağız üzerinde veya çevresinde gelişirler. Uçuk yaraları genellikle zaman içerisinde kabuklanır ve birkaç hafta içinde iyileşir. İlk enfeksiyon aşaması genellikle en acı verici dönemdir. Herpes zaman içerisinde daha az ağrılı ve daha sık tekrarlar bir hal alır.

Herpes taşıyıcısı bir hamile kadın potansiyel olarak hastalığı anne karnındaki fetüse veya doğum sırasında yeni doğmuş bebeğe geçirebilir. Kojenital herpes adı verilen bu durum yeni doğanlar için çok tehlikeli olabilir. Bu nedenle hamile kadınların HSV durumlarının farkına varması için test yaptırmaları faydalıdır. Günümüzde henüz bir kesin herpes tedavisi geliştirilmemiştir. Ancak hastalığın ortaya çıktığı dönemlerde oluşan uçuk yaralarının ağrısını hafifletmeye ve hastalığı yönetmeye yardımcı olacak ilaçlar mevcuttur. Etkili tedavi ve güvenli cinsel hayat alışkanlıkları bireyin hayat kalitesini artırabilir ve başkalarını virüsten korumalarına yardımcı olabilir.

HIV (AIDS)

HIV (AIDS) yani insan immün yetmezlik virüsü, vücudun enfeksiyonla savaşmasına yardımcı olan hücrelere, bağışıklık sistemine saldıran ve kişiyi diğer enfeksiyonlar ile hastalıklara karşı daha savunmasız hale getiren bir virüstür. HIV (AIDS) bireyin belirli vücut sıvılarıyla temas yoluyla, en yaygın olarak korunmasız cinsel temasta veya enjeksiyon iğnelerinin ekipmanının paylaşılması yoluyla yayılır. HIV (AIDS) tedavi edilmediği durumlarda AIDS hastalığının yani edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromunun gelişmesine yol açabilir.

HIV hastalığının erken veya akut aşamalarda, hastalığın semptomları grip hastalığının belirti ve semptomları ile benzerlik gösterir. HIV hastalığının erken belirti ve semptomları arasında genel ağrı ile sızılar, ateş, baş ağrısı, boğaz ağrısı, döküntüler, mide bulantısı, şişmiş lenf düğümleri, ve üşüme bulunur. Bu başlangıç semptomları, genellikle bir ay kadar bir süre içinde sona erer. Bu aşamadan sonra birey uzun yıllar boyunca ciddi ya da kalıcı fark edilebilir belirti ya da semptomlar geliştirmeden HIV taşıyabilir.

HIV hastalığı için henüz kesin bir tedavi yoktur. Tedavi seçenekleri hastalığın bağışıklık sistemi üzerindeki etkilerini yönetmek ve ilerlemesini engellemek üzerine yoğunlaşmaktadır. Erken ve etkili tedavi, HIV ile enfekte kişilerin enfekte olmayan kişiler kadar uzun süre yaşamalarına yardımcı olabilir. Günümüzde geliştirilen tedavi yöntemleri HIV nedeniyle ölümlerin önemli ölçüde önüne geçmiştir.

Uygun HIV (AIDS) tedavileri bir HIV taşıyıcısı bireyin hastalığı cinsel partnerine bulaştırma ihtimalini de azaltabilir. Uygulanan modern tedavi yöntemleri potansiyel olarak bir kişinin vücudundaki HIV miktarını tespit edilemeyen seviyelere kadar düşürebilir. Yapılan tıbbi araştırmalar testler ile tespit edilemeyen seviyelerdeki HIV hastalığının başka insanlara bulaşma ihtimalini çok düşürdüğüne işaret etmektedir.

Rutin testler olmadan, HIV ile enfekte olan birçok bu durumun farkına varmayabilir. Bu nedenle erken teşhisin yapılması ve tedaviye erkenden başlanması için desteklemek için HIV riski yüksek olan bireylerin, semptomları olmasa dahi yılda en az bir kez test edilmesi tavsiye edilmektedir.

HPV (İnsan Papilloma)

İnsan papilloma virüsü yani kısaca HPV, bir kişiden diğerine deriden cilde yakın veya cinsel temas yoluyla geçebilen bir virüstür ve kondiloma aküminata adı verilen genital siğillere yol açabilir. Bu virüsün birçok farklı türü vardır ve bazı türleri diğerlerinden daha tehlikelidir.

Birçok HPV vakası kansere dönüşmez, ancak, bazı virüs türlerinin kansere neden olma olasılığı diğerlerine göre daha yüksektir. Yapılan araştırmalar HPV ile ilişkili kanser vakalarının büyük bir bölümünün HPV 16 ve HPV 18 suşlarından kaynaklandığını göstermektedir. Bu iki HPV suşu, tüm rahim ağzı kanseri vakalarının yüzde 70'inin sebebi olarak belirlenmiştir.

HPV için bilinen kesin bir tedavi yöntemi yoktur, ancak HPV enfeksiyonları yaygın olarak kendiliğinden geçer. Buna ek olarak HPV 16 ve HPV 18 dahil olmak üzere en tehlikeli HPV suşlardan bazılarına karşı koruma sağlamak için HPV aşısı geliştirilmiştir.

Hepatit A, B ve C

Hepatit A, Hepatit B ve Hepatit C virüsleri sarılık hastalığına neden olan virüslerdir. Hepatit A, B ve C virüsleri, karaciğerde ağır bir enfeksiyona neden olur ve tedavisinin gerçekleştirilmediği vakalarda ölümcül sonuçları olabilir. Virüs tarafından etkilenerek hastalanan veya herhangi bir hastalık belirtisi göstermeden virüsü taşıyan bireylerin kan, meni ya da vajinal sıvı gibi vücut sıvılarının temasıyla hastalık sağlıklı bireylere bulaşır. Hepatit hastalığının belirtilerinin kontrol altına alınabildiği vakalarda dahi henüz kesin bir tedavisi bulunamamıştır. Hepatit A ve B hastalığına karşı korunmada aşılama önemli rol oynar. Hepatit C hastalığına karşı kullanılabilecek onaylanmış bir aşı mevcut değildir.

Kasık biti

Kasık biti, ya da diğer adıyla kıl biti bireyin kasık kıllarına yerleşen küçük bitlerin neden olduğu paraziter bir hastalığın adıdır. Kasık bitleri tıpkı baş biti veya vücut biti gibi insan kanıyla beslenirler.

Kasık bitinin yaygın belirti ve semptomları arasında cinsel organların veya anüsün etrafında kaşıntı, cinsel organların veya anüsün etrafında küçük, pembe veya kırmızı yumrular, düşük dereceli ateş, enerji eksikliği ve sinirlilik hali bulunur. Buna ek olarak bitleri ve küçük beyaz renkli bit yumurtalarını kıl köklerinin etrafında çıplak gözle veya bir büyüteç yardımıyla görmek mümkündür.

Tedavi edilmeyen kasık biti enfeksiyonları, ciltten cilde temas, paylaşılan giysiler, nevresimler veya havlular yoluyla diğer insanlara bulaşabilir. Bu nedenle kasık biti tedavisini bir an önce gerçekleştirmek en doğru çözümdür. Kasık biti tedavisi sürecinde doktorun tavsiye ettiği ilaçların yanı sıra bit temizleme ilaçları ve cımbız kullanmak mümkün olabilir. Bireyin giysilerini, yatak takımlarını, havlularını ve evini dezenfekte ederek temizlemesi de kasık bitinin tekrarlanmaması açısından önemlidir

Trichomonas

Trichomonas cinsel organların teması yoluyla bir kişiden diğerine geçebilen küçük bir protozoan organizmadan kaynaklanır. Yapılan araştırmalar trichomonas hastalarının üçte birinden daha azının belirti ve semptom geliştirdiğine işaret etmektedir. Hastalığın semptomlarının geliştiği vakalarda, cinsel organdan gelen akıntı, cinsel organların çevresinde yanma veya kaşıntı, idrara çıkma sırasında ağrı veya rahatsızlık, sık sık idrara çıkma ihtiyacı bulunur. Kadınlarda trichomonas ile ilişkili akıntı genellikle hoş olmayan veya balıksı olarak tabir edilen bir koku alır. Tedavi edilmeyen trichomonas üretra enfeksiyonu, pelvik enflamatuar hastalık veya kısırlığa neden olabilir.

Trichomonas antibiyotikler ile tedavi edilebilir bir hastalıktır ve daha ileri bir komplikasyona neden olmaması için bir an önce tedavi edilmesi tavsiye edilir.

Pelvik Enfeksiyonlar (PID)

Pelvik enfeksiyonlar, ya da kısaca PID, kadınların üst genital organlarında bakteriler veya virüsler gibi çeşitli mikrobiyolojik etkenlerin yol açtığı enfeksiyonlara verilen isimdir. Pelvik enfeksiyon vakalarının büyük bir bölümü cinsel temas sırasında bulaşan bakteriler aracılığıyla meydana gelirler.

Tanı Yöntemleri

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nasıl Teşhis Edilir?

Bireyde var olabilecek herhangi bir cinsel yolla bulaşan hastalığın tanısının konulması için doktor öncelikle bir fizik muayene gerçekleştirir ve hastanın sağlık geçmişi hakkındaki bilgileri soracağı çeşitli sorular ile öğrenmeyi hedefler. Birey gözlemlediği bütün belirtilerini bu muayene sürecinde doktora iletmeli ve sahip olabileceği diğer koşullar veya hastalıklarla ilgili bilgileri paylaşmalıdır.

Cinsel geçmişi veya mevcut belirti ve semptomları cinsel yolla bulaşan bir hastalığın varlığına işaret eden bireyler için yapılacak laboratuvar testleri bu belirti ve semptomların nedenini belirleyebilir ve herhangi bir enfeksiyonun varlığını tespit edebilir. Bu laboratuvar testleri arasında HIV tanısını veya sifilizin sonraki aşamalarını doğrulayabilecek kan testleri, bir takım cinsel yolla bulaşan hastalık türlerinin varlığını doğrulayabilecek idrar testleri ile açık genital yaraları olan bireylerde bu yaralardan alınan sıvı numunelerinin üzerinde yapılan testler bulunur.

Herhangi bir belirti ya da semptomu olmayan bireylerde yapılan hastalık testlerine tarama adı verilir. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların taraması normalde sağlık bakımının rutin bir parçası değildir, ancak istisnai durumlar mevcuttur.

Tüm hamile kadınların doğum öncesi ziyaretlerinde HIV, hepatit B, klamidya ve sifiliz açısından taranması, hem kendilerinin hem de yenidoğan bebeğin sağlığı açısından gereklidir. Buna ek olarak bel soğukluğu ve hepatit C risk grubunda olan kadınların da gebelik sırasında en az bir defa bu hastalıklar için tarama testine girmesi önerilmektedir.

Pap Smear testi, genellikle insan papilloma virüsünün belirli türlerinin neden olduğu iltihaplanma, kanser öncesi değişiklikler ve kanser dahil olmak üzere servikal anormallikleri tarar.

HIV ile enfekte olan bireylerin diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma riski önemli ölçüde artmış demektir. Tıp uzmanları, HIV tanısı konulan bireylerin acil olarak sifiliz, bel soğukluğu, klamidya ve herpes için test yapmasını önermektedir. Bunlara ek olarak HIV taşıyıcılarının, hepatit C taraması yaptırması da tavsiye edilir.

HIV virüsü kadınlarda, agresif rahim ağzı kanserine sebep olabilir. Uzmanlar, yine HIV tanısı konulduktan sonraki bir yıl içinde ve ardından altı aylık aralıklarla Pap Smear testi yaptırmalarını tavsiye etmektedirler..

Yeni bir cinsel partneri olan insanların ilişkiye girmeden önce cinsel yolla bulaşan hastalık için test olmaları tavsiye edilir.

Tedavi Yöntemleri Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nasıl Tedavi Edilir?

Bakteriler ya da parazitlerden dolayı gelişen cinsel yolla bulaşan hastalıkların tedavisi genellikle daha kolaydır. Viral enfeksiyonlar ise yaygın olarak yönetilebilir ancak her zaman tam iyileşme mümkün olmayabilir. Hamile ve cinsel yolla bulaşan hastalığı olan bireylerin hemen tedavi sürecine başlaması bebeğinin enfekte olma riskini önleyebilir veya azaltabilir. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların tedavisi enfeksiyona bağlı olarak farklılık gösterir ve yaygın olarak ya antibiyotiklere ya da antiviral ilaçlara dayanır.

Antibiyotikler genellikle tek doz ile, bel soğukluğu, sifiliz, klamidya ve trikomoniyaz dahil olmak üzere cinsel yolla bulaşan birçok enfeksiyonu iyileştirebilir. Bir çok vakada bireyler tipik olarak, bel soğukluğu ve klamidya için aynı anda tedavi edilir çünkü bu iki enfeksiyon genellikle birlikte ortaya çıkar.

Antibiyotik tedavisine başlayan bireylerin, ilaçları aksatmadan, doktorun verdiği düzende kullanmaya devam etmesi gerekir. İlaçları reçete edildiği şekilde kullanamayacağını düşünen bireyler doktoru durum hakkında bilgilendirmelidir. Doktor, bireye daha uygun, kısa, veya daha basit bir tedavi süreci sunabilir.

Antibiyotik tedavisini tamamladıktan ve herhangi bir yaranın iyileşmesinden yedi gün sonrasına kadar cinsel ilişkiden kaçınmak hastalığın yayılması riskini azaltması bakımından önemlidir. Buna ek olarak tıp uzmanları yeniden enfeksiyon riskinin yüksek olduğu hastalıklarda için bireylerin yaklaşık üç ay içinde yeniden test edilmesini önerirler.

Herpes veya HIV gibi viral bir cinsel yolla bulaşan hastalığı olan bireye antiviral ilaçlar reçete edilecektir. Reçeteli bir antiviral ilaçla birlikte doktor tavsiyesi üzerine günlük baskılayıcı tedavi eş zamanlı sürdürülürse bireylerde uçuğun daha az nüksettiği görülmüştür. Ancak antiviral tedaviye rağmen bireylerin partnerlerine uçuk bulaştırması ihtimali mevcuttur.

Antiviral ilaçlar, HIV (AIDS) enfeksiyonunu yıllarca kontrol altında tutabilir. Buna rağmen birey virüsü yine de taşır ve risk daha düşük olmasına rağmen yine de başkalarına bulaştırabilir.

Herhangi bir cinsel yolla bulaşan hastalığın tedavi sürecine ne kadar erken başlanırsa, süreç o derece etkili olur. Bireyin ilaçlarını tam olarak reçete edildiği gibi alması, virüs sayısının tespit edilemeyecek seviyelere düşmesini mümkün kılabilir.

Cinsel yolla bulaşan hastalık geçiren bireyler, doktora tedaviden ne kadar sonra tekrar test edilmesi gerektiğini sormalıdır. Yeniden test edilmek, tedavinin etkinliğini ölçer ve bireyin yeniden enfekte olmasını engelleyebilir.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar İle Başa Çıkma

Cinsel yolla bulaşan hastalık taşımakla başa çıkmak için kişinin atabileceği bir takım adımlar mevcuttur. Öncelikle birey suç üstlenmekten vazgeçmeli, ama sorumluluğunun farkına varmalıdır. Birey partnerin sadakatsiz davrandığını varsaymamalıdır. Hastalık kişiye ya da partnerine çok eskiden ya da cinsel temas içermeyen bir yol aracılığıyla bulaşmış olabilir.

Bireyler kendilerine sağlık hizmeti veren sağlık çalışanlarına karşı dürüst olmalıdır. Sağlık çalışanlarının görevleri bireyi yargılamak değil, tedavi sağlamak ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların yayılmasını durdurmaktır. Onlara söylediğiniz her şey gizli kalacaktır. Bu nedenle birey sağlık kurumuyla iletişime geçmeli, ve tedavi sürecinin nasıl ilerlemesi gerektiğini öğrenmelidir.

Bireyler cinsel yolla bulaşan hastalıkların yayılmasını önlemek için, böyle bir hastalığa yakalandıkları durumda mevcut veya geçmiş cinsel partnerlerini test olabilmeleri için bilgilendirmelidir. Bu sayede onların arasında henüz belirti ya da semptomları ortaya çıkmadığı halde enfekte olan varsa tedavi sürecine başlayabilirler.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nasıl Önlenir?

Cinsel yolla bulaşan hastalıklara veya cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara yakalanma riskini önlemenin veya azaltmanın birkaç yolu vardır. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmanın en etkili yolu, cinsel ilişkiye girmemektir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan kaçınmanın bir başka güvenilir yolu ise her iki insanın sadece birbiriyle seks yaptığı ve her iki eşin de enfekte olmadığı, uzun vadeli, tek eşli bir ilişki içinde kalmaktır.

Cinsel ilişkiye girecek her iki birey cinsel yolla bulaşan hastalıklar için test edilene kadar ilişkiden kaçınması sağlıklı bir sonuç sağlayacaktır.

Cinsel ilişkiye girmeden önce erken aşı yaptırmak da belirli cinsel yolla bulaşan hastalık türlerini önlemede etkilidir. Örneğin insan papilloma virüsü yani HPV, hepatit A ve hepatit B hastalıklarını önlemek için aşılar mevcuttur.

Bireylerin cinsel ilişkiye gireceği durumlarda oral ve genital mukoza zarları arasında doğrudan yani ciltten cilde teması önlemek için sürekli ve doğru şekilde lateks prezervatif (kondom) kullanması cinsel yolla bulaşan hastalıkların yayılmasını engellemek için en etkili yollardan birisidir. Her cinsel ilişki eylemi için yeni bir lateks prezervatif kullanılmalıdır. Asla vazelin gibi yağ bazlı bir kayganlaştırıcı lateks prezervatif ile beraber kullanılmamalıdır.

Doğal membrandan yapılan, lateks olmayan prezervatifler cinsel yolla bulaşan hastalıkları önlemede o kadar etkili olmadıkları için önerilmez. Her ne kadar prezervatifler bireyin cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara maruz kalma riskini azaltsa dahi, HPV veya herpes gibi viral lezyonların bütünüyle örtülmediği durumlarda daha az koruma sağlar.

Doğum kontrol hapları veya rahim içi cihazlar gibi engelleyici olmayan kontrasepsiyon biçimleri cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruma sağlamaz.

Aşırı alkol tüketiminden kaçınmak ve uyuşturucu kullanmamak önemlidir. Etki altında olan bireylerin risk alma olasılığının daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir.

Bireyler herhangi bir ciddi cinsel temastan önce, daha güvenli seks hakkında partnerleri ile iletişim kurmalı ve hangi önlemlerin iyi olup olmayacağı konusunda özellikle hemfikir olduklarından emin olmalıdır.

Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır. Güncellenme Tarihi: 22 Eylül 2023 Cuma Yayımlanma Tarihi: 22 Eylül 2023 Cuma

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde, sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

Kimlik bilgileriniz: Adınız, soyadınız, T.C. Kimlik numaranız, pasaport numaranız veya geçici TC Kimlik numaranız, doğum yeri ve tarihiniz, medeni haliniz, cinsiyetiniz, sigorta veya hasta protokol numaranız ve sizi tanımlayabileceğimiz diğer kimlik verileriniz. İletişim Bilgileriniz: Adresiniz, telefon numaranız, elektronik posta adresiniz ve sair iletişim verileriniz, müşteri temsilcileri ya da hasta hizmetleri tarafından çağrı merkezi standartları gereği tutulan sesli görüşme kayıtlarınız ile elektronik posta, mektup veya sair vasıtalar aracılığı ile tarafımızla iletişime geçtiğinizde elde edilen kişisel verileriniz. Muhasebesel Bilgileriniz: Banka hesap numaranız, IBAN numaranız, kredi kartı bilginiz, faturalama bilgileriniz gibi finansal verileriniz. Sağlık hizmetlerinin finansmanı ve planlaması amacıyla özel sağlık sigortasına ilişkin verileriniz ve Sosyal Güvenlik Kurumu verileriniz. Hastane veya tıp merkezlerimizi ziyaret etmeniz halinde güvenlik ve denetim amaçlı tutulmakta olan kamera kayıtları görüntüleriniz. Otoparkı kullanmanız halinde araç plaka veriniz. Sağlık Bilgileriniz: Laboratuvar sonuçlarınız, test sonuçlarınız, muayene verileriniz, randevu bilgileriniz, check-up bilgileriniz, reçete bilgileriniz dahil ancak bunlarla sınırlı olmaksızın tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi sırasında veya bunların bir sonucu olarak elde edilen her türlü sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verileriniz. www.acibadem.com.tr sitesine veya www.acibadem.com.tr/AcibademOnline/TR/MainPage adresine gönderdiğiniz veya girdiğiniz sağlık verileriniz ve sair kişisel verileriniz. Acıbadem’e veya Acıbadem Grup şirketlerinden herhangi birine iş başvurusunda bulunmanız halinde bu hususta temin edilen özgeçmiş dâhil sair kişisel verileriniz ile Acıbadem Grubu çalışanı ya da ilişkili çalışan olmanız halinde hizmet akdiniz ve işe yatkınlığınız ile ilgili her türlü kişisel verileriniz.

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

Kimliğinizi teyit etme, Kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi. İlgili mevzuat uyarınca Sağlık Bakanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Hastane ve Tıp Merkezlerimizin iç işleyişi ile günlük operasyonların planlanması ve yönetilmesi. Hastane Yönetimi, Hasta Hakları, Hasta Deneyimi bölümleri tarafından hasta memnuniyetinin ölçülmesi, arttırılması ve araştırılması. İlaç temini. Randevu almanız halinde randevu hakkında sizi haberdar edebilme. Risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerini geliştirme amacıyla analiz yapma. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından sağlık hizmetlerinizin finansmanı, tetkik, teşhis ve tedavi giderlerinizin karşılanması, müstehaklık sorgusu kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Araştırma yapılması. Yasal ve düzenleyici gereksinimlerin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerinin finansmanı kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgileri paylaşma. Kalite, Hasta Deneyimi, Bilgi Sistemleri bölümleri tarafından risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından hizmetlerimiz karşılığında faturalandırma yapılması ve anlaşmalı olan kurumlarla ilişkinizin teyit edilmesi. Pazarlama, Medya ve İletişim, Çağrı Merkezi bölümleri tarafından kampanyalara katılım ve kampanya bilgisi verilmesi, Web ve mobil kanallarda özel içeriklerin, somut ve soyut faydaların tasarlanması ve iletilebilmesi.

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi,

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği, Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Korunması Yönetmeliği, Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuat hükümleridir.

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca,

Kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenme, Kişisel veriler işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme, Kişisel sağlık verilerine erişim ve bu verileri isteme, Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme, Kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesine ve/veya kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesine ilişkin işlemlerin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme hakkını haizsiniz.

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak,

(i) ATATÜRK MAH.FEZA SK.NO:3/8 ATAŞEHİR, Istanbul, Türkiye adresine kargo ile ıslak imzanızı taşıyan bir dilekçe ile “Kurumsal Sekretarya” departmanı dikkatine Zarfına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Bilgi Talebi” yazılarak gönderebilirsiniz, (ii) Noter kanalıyla gönderebilir, (iii) acibademsaglik@hs02.kep.tr adresine güvenli elektronik ya da mobil imzalı olarak, kayıtlı elektronik posta adresi veya sistemimizde kayıtlı elektronik e-posta adresiniz aracılığıyla ve/veya (iv) Acıbadem’e hitaben yazdığınız “word veya pdf.” formatındaki bir dosyayı güvenli eimza ile imzalayarak kisiselveri@acibadem.com ‘a e-posta’nın konu kısmına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Bilgi Talebi” yazarak iletebilirsiniz.

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

SIK ZİYARET EDİLENLER Akciğer kanseri Bağırsak kanseri Böbrek nakli Cilt kanseri Gırtlak kanseri Hemoroid Kalp krizi belirtileri Kan kanseri (Lösemi) Karaciğer nakli Kemik iliği nakli Kolon kanseri Koronavirüs Belirtileri Lenf kanseri Lenfödem Meme kanseri Mide kanseri Pankreas kanseri Prostat kanseri Rahim kanseri Vücut kitle endeksi hesaplama


Ana Sayfa Hastaneler Doktorlar Medikal Teknolojiler Kurumsal Bilgiler Sponsorluklar Bilgilendirilmiş Onamlar Kişisel Verilerin Korunması İletişim

Web sitemizde bulunan tüm görsellerin, işitsel veya içerik bilgilerinin izinsiz kullanılması yasaktır. Durumun tespit edilmesi halinde hukuki yollara başvurulacaktır.

"
HIV Testleri – Pozitif Yaşam Derneği

HIV Testleri – Pozitif Yaşam Derneği

HIV Testleri

HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların özel bir belirtisi yoktur. Akut dönemde bazı belirtiler görünse de bu belirtiler nezle/soğuk algınlığı ile benzer özellikler taşımaktadır. HIV sadece belirtiler üzerinden veya klinik muayene ile anlaşılabilen bir enfeksiyon değildir. HIV enfeksiyonunu tespit edebilmenin tek yolu HIV testi yaptırmaktır.

HIV’i belirleyen materyallerin vücutta oluşması ve saptanabilir olması için beklenmesi gereken bir süre vardır. Bu süre pencere dönemi olarak adlandırılmakta ve test yöntemlerine ve bireylere göre farklılık göstermektedir. Pencere dönemlerinde HIV’le karşılaşmış olsanız dahi virüs ya da ona ait materyalleri saptanamayabilir. Bu sebeple doğru sürelerde test yaptırmak çok önemlidir. Yaşanılan son riskli davranıştan sonra herhangi bir başka riskli davranışta bulunulmadıysa 45 gün sonra HIV testi yaptırılmalıdır. Son riskli temastan 45 gün sonrasında yapılan testlerin güvenilirlik oranı %99’dur.

HIV’i tespit eden testlerde, virüsün yüzeyindeki proteinler (antijen/ag), virüse karşı bağışıklık sistemini tarafından geliştirilen proteinler (antikor/ab) veya virüsün genetik parçaları (HIV RNA) dikkate alınmaktadır.

P24 Antijen testleri ve Antikor testleri tek başına kullanılan testler değildir. Günümüzde 4. kuşak Elisa yöntemi ile birlikte hem HIV antikorları hem de p24 antijeni tespit edilir.

Antikor Testleri

Antikorlar, bağışıklık sisteminin enfeksiyonlara karşı savunma olarak ürettiği proteinlerdir. Bağışıklık sistemi birçok farklı HIV antijeni için antikor üretir. Tarama testleri (ANTI-HIV) genellikle HIV yüzey proteinlerine karşı oluşan antikorları arar.

Antikor testlerinin doğru sonuç verebilmesi için kanda aranan materyallerin saptanabilir olması gerekmektedir. HIV’e özgü antikorlar, enfeksiyonun yaklaşık üçüncü haftasından itibaren saptanabilir hale gelir.

Antikor testlerinin pozitifliği tanı koymak için yeterli değildir. Nadiren de olsa yalancı pozitif sonuçlarla karşılaşılabildiğinden bu testler Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü laboratuvarlarında doğrulama testi ile teyit edilir. Tarama testi pozitif gelen bir kişinin HIV ile yaşadığını söyleyebilmek için doğrulama testinin mutlaka pozitif olması gerekir.

Olası bir antikor testi pozitifliğinde kan örnekleri referans laboratuvarına kişiye özel bir kod ile gönderilir ve kimlik bilgileriniz tamamen saklı tutulur. Pozitif test sonuçları hiçbir kuruma kimlik bilgilerinizle bildirilmez.

Eğitim Araştırma Hastaneleri, Devlet Hastaneleri, Aile Sağlığı Merkezleri gibi birçok kamu kuruluşunda sosyal güvence kapsamında bu testler ücretsiz olarak yapılmaktadır. Ayrıca tüm özel laboratuvar ve hastanelerde de bu testleri yaptırmanız mümkündür.

Combo Antikor(ab) / Antijen(ag) Testi

HIV enfeksiyonunu tespit etmek için kullanılan bir laboratuvar testidir. Bu test, hem HIV antikorlarını hem de P24 antijenini aynı anda tespit etmektedir. 4. kuşak ELISA testi, enfeksiyondan en az 2 ila 4 hafta sonra yapılmalıdır. Testin bu dönemde yapılması, antikor ve P24 antijeni gibi enfeksiyon belirteçlerinin yeterli düzeyde birikmesi ve tespit edilebilir hale gelmesi için önemlidir.

Ancak erken dönemde yapılan bir testin negatif çıkması enfeksiyonun vücutta tamamen olmadığı anlamına gelmemektedir. Enfeksiyon şüphesi olan kişiler erken dönemde yaptıkları testin sonucu negatif olsa dahi uygun sürelerde testi yenilemeleri gerekmektedir.

Hızlı Tanı Testi (HTT)

Hızlı tanı testleri HIV antikorlarını hızlı bir şekilde tespit etmek için kullanılmaktadır. Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezleri (GDTM) gibi yerlerde tercih edilen bir tanı testidir. Tarama amacıyla kullanılan bu testler ortalama 3 ile 30 dakika içerisinde sonuç verebilmektedir. Parmak ucundan alınan kan örneğinden veya swab testi gibi çeşitli vücut sıvılarından alınan örnekler ile çalışmaktadır.

Hızlı Tanı Testinin pozitif çıkması durumunda laboratuvar temelli 4. kuşak testler tekrarlanması gerekmektedir. Ayrıca yine özellikle kan dışı örneklerin kullanıldığı HTT ile alınan negatif sonucun yine 4. kuşak testler ile tekrar test edilmesi gerekmektedir.

P24 Antijen Testleri

P24, HIV’e ait yapısal bir viral proteindir. Antijen testleri bu proteini saptamaya yönelik geliştirilmiş testlerdir. P24 antijeni kanda antikor oluşumundan önce yüksek seviyelere ulaştığından erken dönemde HIV varlığını belirlemeye yardımcı olur. Ancak serokonversiyon (antikorların tespit edilecek seviyede üretimi) döneminden itibaren saptanamaz seviyelere ulaştığı için uzun dönemde P24 bakılması HIV tanısı için güvenilir değildir. 4. jenerasyon testler hem antikor hem antijen bakan testlerdir.

jenerasyon kitlerle HIV testi yapan kamu sağlık kurumları dışında P24 testleri sosyal güvence kapsamında kamu kurumlarında yapılmaz.

Viral Yük Testi ( PCR)

Viral yük testi, bir mililitre küp kandaki HIV parçacıklarının sayısını tespit eden bir laboratuvar testidir. Kandaki virüs yükü, geçişin olduğu ilk dönemlerde doruk noktasına ulaştığı için antikor ve antijenlerden daha erken tespit edilebilir. Ancak bu test bir tanı testi değildir. Viral yük testi HIV enfeksiyonu tanısı alan bireylerin enfeksiyon durumlarını ve tedavinin başarısını gözlemek için kullanılan bir testtir. Yalnızca akut HIV enfeksiyonundan şüphelenilen durumlarda hekim önerisiyle viral yük tayini yapılabilir. Bu durumlar dışında hiçbir tanı rehberinde PCR tanı testi olarak önerilmemektedir. Oldukça maliyetli olan bu testleri kamu hastanelerinde tanı için yaptırmanız mümkün değildir.

Bir çok özel laboratuvar, HIV nedeniyle yüksek kaygısı olan kişilerin hassasiyetlerini kullanarak tanı için mutlaka viral yük testi yapılması gerektiğini belirtmektedir. Unutulmamalıdır ki test için giden kişiler özel laboratuvarların öncelikle “müşterisidir”, oldukça maliyetli olan bu test kar amacı güdülerek önerilir.

Pozitif Yaşam Derneği olarak viral yük testinin tanı testi olarak önerilmesi ve uygulanmasını kesinlikle desteklemiyor, uygun sürelerde antikor testlerinin güvenilir sonuçlar verdiğini ve ücret ödemeden kamu kurumlarında güvenle yaptırabileceğinizi hatırlatıyoruz.

* Bu sayfadaki bilgiler Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), NAM aidsmap internet sitelerinden ve Türk HIV/AIDS Platformu yayını olan HIV/AIDS Tanı İzlem ve Tedavi El Kitabı’ndan (Sürüm 2.0) derlenmiştir.

Medicana dan HIV virüsü değerlendirmesi

Medicana dan HIV virüsü değerlendirmesi

Medicana'dan HIV virüsü değerlendirmesi

Medicana Bahçelievler Hastanesi Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Karabay, HIV ile yaşayan insanlar, enfeksiyondan sonraki ilk birkaç ay içinde en bulaşıcı olma eğiliminde olsalar da aslında çoğu, sonraki aşamalara kadar durumlarının farkında değildir" dedi

MEDICANA HOSPITAL Haberleri

Baş edilemeyen "kaygı" durumunda uzman yardımı gerekiyor

Uzmanından eris varyantı için maske uyarısı

Mevsim geçişlerinde bulaşıcı hastalıklar artıyor

Düzensiz kanama miyom belirtisi olabiliyor

Medicana'dan "Meme kanseri riski" uyarısı

İSTANBUL (AA) - Medicana Bahçelievler Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Karabay, HIV ile yaşayan insanların, enfeksiyondan sonraki ilk birkaç ay içinde en bulaşıcı olma eğiliminde olsalar da aslında çoğunun, sonraki aşamalara kadar durumlarının farkında olmadığını belirtti.

Medicana'dan yapılan açıklamada, insan bağışıklık yetersizliği virüsünün (HIV), bağışıklık sistemini hedef aldığı ve insanların savunma sistemlerini enfeksiyonlara ve bazı kanser türlerine karşı zayıflattığı belirtilerek, virüsün, immün hücrelerin işlevini tahrip ettiği ve bozduğu, dolayısıyla enfekte olmuş kişilerin yavaş yavaş immün yetmezliğine girdiği kaydedildi.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Medicana Bahçelievler Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Karabay, HIV semptomlarının enfeksiyonun evresine bağlı olarak değiştiğini aktardı.

Karabay, şunları kaydetti:

'HIV ile yaşayan insanlar, enfeksiyondan sonraki ilk birkaç ay içinde en bulaşıcı olma eğiliminde olsalar da aslında çoğu, sonraki aşamalara kadar durumlarının farkında değildir. İlk enfeksiyondan sonraki ilk birkaç hafta kişilerde ateş, baş ağrısı, kızarıklık veya boğaz ağrısı dahil hiçbir semptom veya grip benzeri bir hastalık semptomları görülebilir. Enfeksiyon bağışıklık sistemini giderek zayıflattığında şişmiş lenf bezleri, kilo kaybı, ateş ve öksürük gibi başka belirti ve semptomlar geliştirebilirler. HIV enfeksiyonunun en ileri aşaması, bireye bağlı olarak tedavi edilmezse 2 ila 15 yıl sürebilen immün yetmezlik sendromudur (AIDS). AIDS, belirli kanserlerin, enfeksiyonların veya diğer ciddi klinik belirtilerin gelişmesiyle tanımlanır. HIV, kan, anne sütü, semen ve vajinal salgılar gibi enfekte olmuş insanların çeşitli vücut sıvılarıyla bulaşabilir. HIV, hamilelik ve doğum sırasında anneden çocuğa da geçebilir. Bireyler, öpüşmek, sarılmak, el sıkışmak veya kişisel nesneler, yiyecek veya su paylaşmak gibi sıradan günlük temaslarla enfekte olamazlar.'

Korunmasız anal veya vajinal cinsel ilişkide bulunmanın belirgin risk faktörü oluşturduğu gibi frengi, herpes, klamidya, bel soğukluğu ve bakteriyel vajinoz gibi cinsel yolla bulaşan başka bir enfeksiyona sahip olmanın da risk oluşturduğunu vurgulayan Karabay, aynı zamanda kontamine iğneler, şırıngalar ve diğer enjekte edici ekipman ve ilaç çözeltilerinin paylaşılması, güvenli olmayan enjeksiyonlar, tıbbi prosedürlere uyulmayan kan nakli ve doku nakli gibi işlemler sırasında sağlık çalışanlarının yaptığı kazaların, bireyleri HIV riski altında bırakan davranışlar ve koşullar olduğunu bildirdi.

- 'Tek bir test tam HIV teşhisi sağlayamaz'

Mehmet Karabay, aynı gün sonuç veren hızlı tanı testleriyle HIV'in teşhis edilebileceğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

'İnsanlar ayrıca kendilerini test etmek için HIV testlerini kullanabilirler. Bununla birlikte, tek bir test tam HIV teşhisi sağlayamaz. Bir topluluk merkezinde veya klinikte kalifiye ve onaylanmış bir sağlık çalışanı tarafından yapılan onay testi gereklidir. En yaygın kullanılan HIV tanı testleri, kişi tarafından HIV ile mücadele etmek için bağışıklık tepkisinin bir parçası olarak üretilen antikorları tespit eder. Çoğu durumda, insanlar enfeksiyondan sonraki 28 gün içinde HIV'e karşı antikor geliştirir. Bu süre zarfında, insanlar HIV antikorları üretilmediğinde ve HIV enfeksiyonu belirtileri göstermediklerinde ve aynı zamanda HIV'i başkalarına bulaştırabildiklerinde pencere denen dönemi yaşarlar. Ergenler ve yetişkinler için testler basit ve etkili hale getirilirken, HIV pozitif annelerden doğan bebekler için durum böyle değildir. 18 aylıktan küçük çocuklar için HIV enfeksiyonunu tanımlamak için serolojik testler yeterli değildir. Artık bu testi yerinde gerçekleştirip ve aynı gün sonuçlandıran yeni teknolojiler mevcuttur.'

"
Kedilerde FIV Nedir, Belirtileri Nelerdir? | Petlebi

Kedilerde FIV Nedir, Belirtileri Nelerdir? | Petlebi

Kedilerde FIV Nedir, Belirtileri Nelerdir?

Tam açılımı "Feline Immunodeficiency Virus" yani "kedi immün yetmezlik virüsü" olan FIV, ilk olarak 1980'li yılların ortalarında keşfedilen bir retrovirüs enfeksiyonudur. Kedilerde Fiv, yol açtığı etkilerin benzerliği nedeniyle kedi Aids veya kedi HIV olarak da adlandırılmaktadır. Kedilerde Fiv teşhis edildikten sonra herhangi bir hastalık belirtisi ortaya çıkmadan kediler bu virüsle uzun yıllar boyunca yaşamaya devam edebilirler. Fiv ile enfekte olan kedilerde virüs özellikle beyaz kan hücrelerini hedef alarak bağışıklık sistemine saldırmaya başlar. Virüs ve bağışıklık sistemi arasında bu devam eden mücadele neticesinde bağışıklık sistemi zayıflar ve kediler ikincil enfeksiyonlara karşı savunmasız hale gelirler. Bu yazımızda Kedilerde FIV belirtileri nelerdir, Fiv nasıl bulaşır, kedi aidsi insana bulaşır mı? gibi soruların yanıtlarını bulabilirsiniz.

Kedilerde Fiv Belirtileri Nelerdir?

Kedilerde Fiv hastalığı yıllar boyunca herhangi bir belirti göstermeyebilir. Virüs doğası gereği kedi vücudunu yavaş yavaş etkisi altına alır. Kedilerde Fiv enfeksiyonunun belirtileri 3 temel aşamada incelenebilir. Kedilerde Fiv akut aşama, asemptomatik aşama ve ilerleyici aşama olarak sınıflandırılmaktadır.

Enfeksiyonun akut aşaması genellikle kedi enfekte olduktan 1-3 ay sonra ortaya çıkar. Bu süre zarfında virüs, T-lenfositler olarak bilinen beyaz kan hücrelerinin üretildiği lenf bezlerine taşınır. Daha sonra vücut genelindeki diğer lenf düğümlerine yayılarak ateş, depresyon, iştahsızlık ve lenf bezlerinde büyüme gibi semptomlara yol açabilir. Kedilerde Fiv hastalığının akut aşamada yol açtığı belirtilerin şiddeti çok hafif olabilir, bu nedenle göz ardı edilmesi mümkündür.

Akut fiv aşamasından sonra kediler asemptomatik aşamaya geçerler. Bu aşama, genellikle, Fiv hastalığının en uzun süren aşaması olma özelliğine sahiptir. Aylar ya da yıllar sürebilir. Asemptomatik süreçte virüs oldukça yavaş bir hızda bağışıklık sistemi hücrelerine saldırır ve hastalığın herhangi bir belirtisi ile karşılaşılmaz. Enfekte kedilerin kan tahlilleri sonuçlarında beyaz kan hücrelerinin düşüşü veya kandaki proteinlerin yüksekliği gibi anomalitelere rastlanabilir. Fiv, bazı kedilerde bu aşamada kalır ve kediler hayatları boyunca farklı bir belirti yaşamazlar. Nitekim kedilerde Fiv tedavisi kapsamında hedeflenen temel amaç kedilerin asemptomatik aşamada mümkün mertebe uzun süre kalmalarıdır.

Fiv'in son aşaması ilerleyici aşama olarak tanımlanır. Virüs bağışıklık sistemi yoluyla yayılmaya devam eder ve bağışıklık sistemi zayıflar. Bu noktada kedilerin bağışıklık sistemleri zayıf olduğu için ikincil enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. Bilinmesi gereken Fiv nedeniyle kedilerin yaşadıkları çoğu sorunun doğrudan virüs nedeniyle ortaya çıkmamasıdır. Bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı olarak cilt ve tüy sağlığı bozulabilir, ateş görülebilir, iştah azalabilir, ağız ve diş eti iltihapları ortaya çıkabilir ve ishal kronikleşebilir. Kedilerin bağışıklık sisteminin güçlü tutulması için veteriner hekimlerin de onayıyla vitamin takviyelerinin kullanımı gerekli olabilir. Kedi vitaminleri kategorimizdeki ürünlere buradan ulaşabilirsiniz. Tüm bu FIV belirtilerine ek olarak gözlerde, ciltte, idrar yollarında ve üst solunum yollarında kronik veya tekrarlayan enfeksiyonlara, davranış değişikliklerine, nörolojik hastalık belirtilerine, kalıcı göz hastalıklarına, kilo kaybına, bazı kanser ve kan hastalıklarına da rastlanması mümkündür.

Kedilere FİV Nasıl Bulaşır?

Kediler arasında Fiv bulaşıcı bir hastalıktır ancak bulaş çoğunlukla enfekte bir kedinin ısırması sonucu salya geçişi ile meydana gelir. Bu nedenle sokakta yaşayan kedilerde Fiv yaygın bir şekilde görülebilir. Yavru kedilere enfekte olmuş bir annenin sütünden de fiv geçebilmektedir. Fiv'in kedilerin ortak eşyaları kullanması ya da temas etmesi sonucu yayılma olasılığı ise oldukça düşüktür. Yine de tedbirli olunması gerekir. Özellikle çok kedili evlerde fiv ile enfekte olan bir kedinin varlığı diğerlerinin sağlığını tehlikeye atabilir.

Kedi Aidsi İnsana Bulaşır mı?

Hayır, kedilerde Fiv ile insanlarda Hiv aynı virüs ailesinden olsa da farklı türlerdir. Hiv yalnızca insanlardan insanlara, Fiv de yalnızca kedilerden kedilere bulaşır. Çok kedili evlerde insanlar için risk teşkil etmeyen bu enfeksiyon, enfekte bir kedi olması halinde diğer kediler için tehdit oluşturabilmektedir. Bu nedenle kedilerin düzenli sağlık kontrollerinin aksatılmaması oldukça önemlidir.

Kedilerde FIV Nasıl Teşhis Edilir?

Kedilerde Fiv belirtilerinin ortaya çıkması için, az önce de belirtildiği gibi, hastalığın ilerleyici evreye geçmesi gerekir. Fiv belirtilerinden şüphe edildiği zaman yapılması gereken ilk şey veteriner hekimlere başvurmaktır. Genel muayeneler sırasında kedilerin yaşadığı semptomlar, semptomların ne zaman ortaya çıktığı ve şiddetleri hakkında hastalık öyküsünün anlatılması faydalı olacaktır. Aynı şekilde kedilerin dışarı çıkıp çıkmadığı ile ilgili de bilgi aktarılması önemlidir. Fiv teşhisi tipik olarak kan testleri ile gerçekleştirilir. Kan testlerinde enfekte olan kedilerde bulunan spesifik antikorların bulunması teşhis için yeterli olabilmekle birlikte ek tetkiklere de ihtiyaç duyulabilir. Hamile kedilerin virüs açısından değerlendirilmesi yavru kedilerde Fiv bulaşının önlenmesi adına özellikle önemlidir.

Kedilerde Fiv Tedavisi Nasıl Yapılır?

Kedi aids hastalığı olarak bilinen Fiv için özel olarak geliştirilen bir antiviral tedavi bulunmamaktadır. Veteriner hekimlerin planladığı tedavilerin temel amacı hastalığın mümkün olduğunca uzun süre asemptomatik aşamada yani belirtilerinin ortaya çıkmadığı aşamada tutmak olacaktır. Yapılan çalışmalar FIV teşhisi konulan kedilerin prognozlarının büyük ölçüde değişebildiğini göstermektedir. Tedavi süreci belirtilerin ortaya çıkması halinde farklılaşır. Fiv belirtileri görülmeye başlandığında ikincil enfeksiyonlar için ilaç kullanımı, elektrolit replasman tedavisi, parazit kontrolü, bağışıklık sistemini güçlendiren takviyeler, inflamasyonu azaltan ilaçlar, kedi özelinde bir beslenme programının oluşturulması gibi çeşitli tedbirlere başvurulması gerekebilir.

Bu kapsamda hem enfekte olan hem de diğer kedilerin sağlığının korunması için ek tedbirlerin de alınması gerekli hale gelebilir. Bağışıklık sisteminin korunması ve diğer kedilere enfeksiyon bulaşının engellenmesi adına kediler içeride tutulmalıdır. Bölgesel davranışı önlemek ve ısırma oluşumunu engellemek için erkek kedilerin kısırlaştırılması tavsiye edilir. Enfekte dişilerin sütleri aracılığı ile yavrularına enfeksiyon bulaştırma olasılığının ortadan kaldırması için de kısırlaştırma gündeme getirilebilir. Bağışıklık sistemi ile ilgili olası sorunların engellenmesi adına çiğ et ve çiğ yumurta gibi besinlerin beslenmelerinden çıkarılması gerekir. Tüm bu tedbirlere ek olarak kedilerin düzenli olarak veteriner hekim muayenelerinin aksatılmaması, kan ve idrar analizlerinin önerilen sıklıkta yapılması önemlidir.

Kedilerde FIV virüsünün etkilerinin azaltılması ve kedilerin yaşam sürelerinin uzatılması adına erken teşhis çok önemlidir. Kedi davranışlarında veya sağlığında farklılık gözlemlendiğinde zaman kaybetmeden veteriner hekimlere başvurulmalıdır. Düzenli kontroller ihmal edilmemeli, dışarı çıkan veya herhangi bir ortamda diğer kediler tarafından ısırılan kedilerin kan testlerinin yapılması sağlanmalıdır.

Evcil hayvan sağlığı ve ürünleri dâhil olmak üzere sağlık, tekstil, gıda, dekorasyon ve kozmetik gibi sektörlerde, Türkiye ve dünya genelinde marka bilinirliği yüksek firmalar için içerik üretimi gerçekleştiren Deniz Öz, sosyal medya içerik stratejisi alanında da uzmanlaşmıştır. 2020 yılından bu yana Petlebi.com blog sayfası için düzenli olarak içerik üretmektedir.

"
HIV tedavi testleri nelerdir| Kırmızı Kurdele İstanbul

HIV tedavi testleri nelerdir| Kırmızı Kurdele İstanbul

HIV kolay bulaşır mı, b eşittir b, aids testi, hiv testi, pcr, prep, pep, aids bulaşır mı, b=b 1 Aralık Dünya AIDS Günü 2023 Bildirisi için tıklayın
Click for 1 December World AIDS Day 2023 Türkiye Declaration

HIV ilaç tedavisi (ART) süresince düzenli olarak yapılması gereken bazı testler, tedavi uyumu,
Belirlenemeyen seviyeye ulaşmak ve bu seviyenin korunması için oldukça önemlidir.


Ancak bu önemli testler, HIV tedavisi görenler için zaman zaman kafa karıştırıcı olabilir. Hangi testin neden önemli

olduğunu ve ne işe yaradığını bilmek, doktorunuzla geçirdiğiniz zamanı daha iyi kullanmayı

sağlayacağı gibi tedavinizin seyrini takip açısından da önemli ve yararlıdır.

Bu yüzden güvenilir #hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı #kirmizikurdeleistanbul olarak
HIV tedavisi süresince kullanılan testleri kısaca açıklayan temel bir #hivbilgisi yazısı hazırladık.


-- KIRMIZI KURDELE İSTANBUL --
#hivbilgisi sağlayıcısı ve kaynağı
#hivhakkindahersey

HIV tedavisi süresince düzenli olarak yapılan testler nelerdir?
Ne işe yararlar?

HIV’le yaşamak, tanı aldıktan sonra genel sağlık durumunuzun da düzenli olarak takip edileceği anlamına gelir. V ücudunuzun

HIV ilaç tedavisine nasıl cevap verdiğini ve aynı zamanda genel sağlık durumunuzun nasıl

olduğunu görmek için, bazı testler 3 ila 6 aylık rutinler halinde tekrarlanır.

CD4 hücre sayımı

CD4’ler (t hücreleri olarak da geçer) vücudunuzdaki hastalık yapıcı organizmalarla savaşan, bağışıklık sistemine ait beyaz kan hücreleridir.

Bu hücreler aynı zamanda HIV’in hedef alıp yok ettiği hücrelerdir. Olağan koşullarda CD4 sayısının aralığı, her bir mm³ için ortalama

500 ila 1500 hücre kadardır. Ancak HIV kontrol altına alınmazsa, CD4’ler sıfır düzeyine kadar bile azalabilmektedir.

Bir kaç yıl öncesine kadar CD4 sayısı 500’ün altına düştüğünde tedaviye başlamak öneriliyordu.

Ancak günümüzde pek çok saygın kılavuz, HIV tanısı alan kişilerin CD4 sayısına bakılmaksızın

hemen ilaç tedavisine başlamasını önermekteler.

Bu sayı 200’ün altında düştüğünde, AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrom – Kazanılmış Bağışıklık Yetmezlik Sendromu) ile

ilişkili kaposi sarkomu ya da non-hodgkins lenfoma gibi enfeksiyon ya da kanser türlerine karşı yüksek derecede riskli hale gelinebilir.

Viral yük, Virüs yükü, Viral load (VY, VL)

Bu test, kanınızda bulunan HIV miktarını ölçer ve tedavinin işe yaradığından emin olmak için kullanılmaktadır.


Her bir mm³'’teki virüs sayının 18 kopyanın (ülkemizde genellikle 50) altında olması B (Belirlenemeyen)

seviyede virüs miktarı olarak adlandırılır ve tedavinin tam da beklendiği gibi sürdüğünü gösterir.

Eğer ilaç tedavisi aksatılmadan sürdürülüyorsa, virüs miktarının B (Belirlenemeyen) seviyede olması ve virüsün
-kondomsuz cinsel ilişkilerde bile- bulaştırılmıyor olması yani
Belirlenemeyen = Bulaştırmayan doğal beklentidir.

Tedaviye rağmen VY’nin belirlenemeyen düzeye inmemesi ya da belirlenebilen seviyeye yükselmesi durumunda, bu değerlerin

yeni bir testle doğrulanması ve sonuca göre yeni tedavi yaklaşımlarının değerlendirilmesi düşünülebilir. Böyle bir durum

söz konusu olursa doktorunuzla müzakere ederek, tüm ihtimalleri değerlendirmek önemlidir.

Tam kan sayımı (Hemogram- CBC)

Tam kan sayımı, bilhassa kırmızı kan hücreleri, beyaz kan hücreleri ve trombosit gibi esas kan hücrelerini ölçer. Muhtemel yorgunluk, güçsüzlük,

enfeksiyon, morarma ve kanamanın nedenlerini bulmak için size ve doktorunuza yardımcı olması nedeniyle tam kan sayımını ölçmek önemlidir.

HIV enfeksiyonu, diğer hastalıklar ve ART’ler (HIV tedavisinde kullanılan ilaçlar) tam kan sayımı anormalliklerine neden olabilirler..


Kan yağları (Lipidler)

Kan yağları, kolesterol ve trigliserit de dahil olmak üzere, kanınızdaki yağ oranını ölçer.

Bazı HIV tedavileri kan yağı oranını yükseltebilir ve yüksek yağ oranı artan

kalp hastalığı riskinin habercisi olabilir.

Yüksek kan şekeri (glukoz da denilir), diyabete dönüşebilen insülin direncinin habercisi olabilir.

Bazı HIV tedavileri artan diyabet riskine neden olabilir.

Karaciğer ve böbrek fonksiyonları

Bu testler, bu iki organın ne derece iyi çalıştığını gösterir. Karaciğeriniz, yediğiniz her şeyi işler ve bazı HIV tedavileri karaciğer toksiklenmesine

ve böbrek problemlerine yol açabilir. Eğer aynı zamanda Hepatit B ya da C taşıyıcısıysanız karaciğer testleri özellikle çok önemlidir.


İlaç direnç testleri

HIV tanısı aldıktan sonra doktorunuz, uluslararası standartların tavsiyesine uyarak taşıyıcısı olduğunuz virüsü test ederek mevcut HIV ilaç tedavilerine (ART)

olan direnciniz olup olmadığını tespit etmek isteyecektir. Direnç testleri ART kullanımına başlamadan önce yapılması gereken ve mevcut tüm kılavuzların önerdiği bir testtir. Bu test, ilaç tedavisine başlama kararı verdiğinizde, mevcut ilaç seçenekleri bakımından yol gösterici olacaklar.

Bu testler aynı zamanda, tedavisi sürecinde beklenmedik VY değişimleri olan kişilerde de kullanılmaktadır.

HIV tedavisi hakkında bilgi edinmek için HIV tedavisi sayfamızı da ziyaret edebilirsiniz.

"
Aids Nedir? Nasıl Bulaşır? | Op. Dr. Taner Çavumirza |

Aids Nedir? Nasıl Bulaşır? | Op. Dr. Taner Çavumirza |

AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

AİDS, HIV adındaki mikrobun neden olduğu, kan yoluyla ve cinsel ilişki sırasında bulaşan bir hastalıktır. Bu virüs, vücuda girdiğinde hastalığa karşı direnç göstermemizi sağlayan bağışıklık sistemimizi yok eder.

Böylece başka hastalıklara yakalanmamız çok kolaylaşır ve en basit bir soğuk algınlığına bile direnç gösteremeyiz. Hem kadında hem erkekte görülen AİDS, her yaşta ortaya çıkabilir.

Fakat bu virüs, vücuda girdikten hemen sonra hastalık görülmez. Ayrıca, bu virüsün vücutta bulunduğunu gösteren herhangi bir şikayet ya da bulgu da yoktur. Ancak yapılan kan tetkikleri sonucu farkedilir. Yaklaşık 10-12 yıl sonra belirtiler görülmeye başlar. Bu zamana kadar kişi, mikrobu başkalarına bulaştırabilir. Ayrıca şunu bilmek gerekir ki, AİDS hastaları için “ölüm” kaçınılmaz bir sondur.

İlk olarak ABD’de ortaya çıkan bu hastalık, ülkemizde 1985 yılından itibaren görülmeye başlanmıştır. Ülkemizde, Sağlık Bakanlığının verilerine göre, 1300’e yakın hastanın olduğu saptanmıştır. En çok, İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Bursa gibi büyük ve turistik yerlerde görülmektedir. Bunun en büyük sebebi de korunmasız cinsel ilişkidir. Hastalığa yakalananların yaklaşık üçte biri kadındır. Ülkemizde heteroseksüel erkeklerde çok görülse de homoseksüel ve biseksüel erkekler, madde bağımlısı kişiler ve hemofili hastalarında da bir hayli fazla görülür. Bir grup hastada ise hastalığın nedeni bilinmemektedir.

AİDS NASIL BULAŞIR?
AİDS’in üç tane bulaşma yolu vardır:

Kanında bu virüsü taşıyan biriyle normal ya da anal ve oral cinsel ilişkiye girilmesi sonucu, özellikle korunmasız bir şekilde cinsel ilişkinin gerçekleşmesiyle HIV virüsü sağlıklı kişiye bulaşır. Hamile ve HIV virüsünü taşıyan anneden bebeğe, gebelikte veya doğumda bulaşabilmektedir. AİDS’li ya da HIV virüsüne sahip kişilerin kanlarına temas sonucu ya da organ nakliyle hastalık ya da virüs bulaşır.

AİDS’İN BELİRTİLERİ
AİDS’in virüs bulaştıktan yaklaşık 10 yıl sonra ortaya çıktığını söylemiştik. Vücuda giren virüs, kan hücrelerine zarar verir ve yok olmasına neden olur. Bu hücreler yok olmaya başladığında vücudun savunma
mekanizması gittikçe azalır ve hastalığa yakalanma ihtimali çok artar. Ateşin yükselmesi, iştahsızlık ve kilo kaybı, vücudun bazı bölgelerinde oluşan uçuk ya da yaralar, akciğer hastalıkları, geceleri terleme, ishal, öksürük ortaya çıkar. Lenf bezleri büyümüştür. Bunların hepsinin olması gerekmez. Bir kaçının bulunması hastalığın düşünülmesi için yeterlidir.

AİDS TANISI NASIL KONUR?
Eğer vücutta enfeksiyon varsa, ELİSA testi virüsün varlığını tespit etmek için en etkili yöntemdir. Bu testle virüs varlığı saptanmışsa başka testler de yapılması gerekir. Tek başına yeterli değildir. Kesin tanı için anti-hiv testleri yapılır. Ayrıca ELİSA testi negatif çıksa bile 6 ay sona yeniden yapılması gerekir.

AİDS TEDAVİSİ
Her ne kadar tıpta gelişmeler devam da etse, AİDS’in henüz tedavisi yoktur. Ayrıca bu virüsten koruyacak herhangi bir aşı da geliştirilememiştir. Yine de birkaç ilacın bir arada kullanılması hastanın biraz daha uzun ve rahat yaşam sürmesine yardımcı olmaktadır. Hayat boyu tedavi gerektirir ve hastanın dikkatli bir yaşam sürmesi gerekir. Günümüzde AİDS için kullanılan ilaçlar çok pahalıdır.

"
Düzce Üniversitesi | Duyurular

Düzce Üniversitesi | Duyurular

AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Üniversitemiz Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nün düzenlediği “1 Aralık Dünya HIV/AIDS Günü’nde Hastalığın Ne Kadar Farkındayız?” başlıklı seminerle HIV/AIDS hastalığına dikkat çekildi.

Tıp Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenlenen seminere, Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimimiz Prof. Dr. Muhammet Ali Kayıkçı, öğretim elemanlarımız, öğrencilerimiz ve sağlık çalışanlarımız katıldı.

Üniversitemiz Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü’nden Doç. Dr. Nevin İnce, “HIV/AIDS’in Ne Kadar Farkındayız?” sorusuyla başladığı sunumunda, “HIV/AIDS’te Güncel Durum”, “Bulaş Yolları”, “HIV/AIDS’te Klinik Tablolar”, “Tedavi Ne Zaman?” “Profilaksi ve Korunma Nasıl?”, “Son Yenilikler” başlıkları altında katılımcıları bilgilendirdi.

“Tedavi İle Sağlıklı Yaşamına Geri Dönüyor”

AIDS’in ilk kez 1982 yılında tanımının yapıldığını söyleyen Doç. Dr. İnce, hastalığın tanımlandığı ilk zamanlarda hastaların bilinç düzeyi düşük olmasından ve tedavi imkanlarının gelişmemiş olmasından dolayı ölümle sonuçlanmaların olduğunu ifade etti. Günümüzde ise AIDS hastalığına yakalanmış bir kişinin tedavi ile sağlığına kavuşabileceğini vurgulayan Doç. Dr. Nevin İnce, bu kişilerin evlenebileceğini ve sağlıklı çocuk dünyaya getirebileceğini vurguladı.

Bilinçli Hareket Edilmezse Artış Devam Eder

HIV/AIDS’in ülkemizde 1985’ten beri bildirimi zorunlu hastalık listesinde olduğunu söyleyen İnce, dünyada 39 milyon kişinin HIV/AIDS olduğunu, bunların 25.6 milyonunun Afrika’da yaşadığını açıkladı. Türkiye’de 2017 yılında 15 bin 480 kişiye, 2020’de 27 bin kişiye HIV pozitif tanısı konulmuşken, 2023 yılında ise 41 bin 732 kişinin HIV pozitif birey olduğunu ifade eden Doç. Dr. İnce, bu vakaların %81,5’nin erkek, %18,5’inin kadın, %16.1’inin ise yabancı uyruklu kişilerden oluştuğunu dile getirdi.

“Tedavi Sürecini T.C. Sağlık Bakanlığı Destekliyor”

Ülkemizde HIV/AIDS ile mücadele amacıyla oluşturulmuş olan Türkiye HIV/AIDS Kontrol Programı’nı hatırlatan Doç. Dr. İnce, “Bu programın amacının insan haklarını gözeterek, HIV/AIDS yayılımı için risk oluşturan faktörlerle mücadele etmek, her bireyin tanı ve tedavi, bakım ve desteğe eşit ulaşımını sağlayarak, toplumun sağlığını korumak ve geliştirmek misyonu altında ülkemizdeki 2019-2024 yıllarına yönelik HIV/AIDS çalışmalarına yol haritası oluşturmak, ölçülebilir değerlendirmelerle faaliyet planlarını yürütmek amacıyla hazırlanmış bir plandır. Bu programın gerçekleştirilmesinde başta T.C. Sağlık Bakanlığı olmak üzere gerek kamu, gerek özel tüm kuruluşlara ilaveten tüm bireylerin de sorumlu olduğu unutulmamalıdır.” dedi.

Türkiye HIV/AIDS Kontrol programının üç temel amacını , “1- HIV/AIDS yeni vaka sayısı ve enfeksiyona bağlı ölümleri azaltmak. 2- HIV/AIDS’e yönelik sağlık hizmetlerinin kapasitesini geliştirmek. 3- HIV ile yaşayan bireylere yönelik ayrımcılığı ve mahremiyet ihlalini önlemek.” şeklinde sıralayan Doç. Dr. Nevin İnce, başarılı bir HIV/AIDS kontrol programı için, en önemli bileşenlerden birinin HIV ile yaşayan bireylere yönelik ayrımcılığı ve mahremiyet ihlallerini önlemek olduğunu vurguladı.

Bulaş Yolları

AIDS’in bulaş yolları arasında cinsel yolla bulaşmanın ilk sırada olduğunu ifade eden öğretim üyemiz, bunu kan yolu ile bulaşma takip ettiğini dil getirdi. Kan yolu ile bulaşmaya neden olan durumları ise, “Kullanılmış enjektör, iğne ve cerrahi aletler, diş hekimliği aletleri, dövme malzemeleri, akupunktur iğneleri, jilet, makas gibi tüm delici aletler, HIV’li doku organ ve sperm nakli…” şeklinde sıraladı.

Bulaşmadığı Durumlar

HIV günlük yaşamdaki olağan davranışlarla, el sıkışma, deriye dokunma, okşama, hastanın kullandığı, çatal, bıçak, bardak, telefon kulaklığı, tuvalet, duş, sauna, yüzme havuzu, besinler, giyişiler, hava yolu, ter gözyaşı ile bulaşma olmayacağının altını çizen Doç. Dr. Nevin İnce, sosyal medyada yayılan yanlış bilgilere inanılmaması gerektiğini, bunların insanlar arasında paniğe yol açtığını vurguladı. HIV virüsünün dış ortamda 30 dakika yaşayabileceğinin bilgisini de veren İnce, dış ortamlardan bulaş riskinin olmadığının altını çizdi.

Bulaş sonrası HIV virüsünün 2-8 hafta içerisinde görülebileceğini söyleyen Doç. Dr. Nevin İnce, eğer kesici delici alet ve riskli bir temas sonrasında ilk 72 saat içinde maruz kalan kişiye profilaktik tedavi başlanması gerektiğini vurguladı.

Belirtiler

HIV belirtileri arasında, “Ateş, farenjit, lap, baş ağrısı, artralji/miyalji, letarji, iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı, kusma, ishal, makulopüler döküntü” gibi birçok tablo ile karşılanabileceğini söyleyen İnce, tedavi edilmezse hastanın HIV taşıyıcısı durumuna geçtiğini ve bu durumu 7 ila 10 yıl sürdürdüğünü ifade etti.

Sunumunun sonunda HIV/AIDS hastalığının tedavisinin mümkün olduğunun altını tekrar çizen Üniversitemiz Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nevin İnce, tedavi sonrasında hastalık belirtilerinin de kaybolduğunu, bulaş tehdidin ortadan kalktığını ve sağlıklı bireyler olarak hayatını sürdürdüğünü vurguladı.

Seminer sonunda Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimimiz Prof. Dr. Muhammet Ali Kayıkçı, yaptığı başarılı çalışmaları ve sunumu için Doç. Dr. Nevin İnce’ye teşekkür belgesi takdim etti.

Düzce Üniversitesi Konuralp Yerleşkesi Yörük Mah. Merkez/DÜZCE, 81620

AIDS TEN KORUNMAK MÜMKÜN! Wellpoint

AIDS TEN KORUNMAK MÜMKÜN! Wellpoint

AIDS'TEN KORUNMAK MÜMKÜN!

Edinsel İmmün Yetmezlik Virüsü” olarak da adlandırılan HIV, vücuttaki akyuvar hücrelerini hedef alan ve zaman içerisinde bu hücrelerin tahribatına yol açarak vücudun bağışıklık sisteminin çökmesine sebep olan bir virüstür. Vücudun hastalıklarla mücadele edebilmesini sağlayan bağışıklık sisteminin çökmesi durumunda vücut, basit bir soğuk algınlığına dahi direnç gösteremez. Bireyler tüm enfeksiyonlara ve kanser riskine açık hale gelir.
AIDS ise HIV virüsünün yol açtğı bir sendromdur. HIV virüsünün kontrol altına alınmadığı durumlarda virüs AIDS hastalığının ortaya çıkmasına sebep olur. Her yıl 1 Aralık tarihi, konu hakkında farkındalık yaratmak üzere Dünya AIDS Günü olarak kutlanır.

AIDS belirtileri nelerdir?
HIV enfeksiyonu tedavi edilmezse, HIV bulaşmasından 2 ila 15 yıl sonrasında AIDS gelişebilir. Virüsün gelişme hızı, hastanın yaşı, genel sağlığı, genetiği, başka enfeksiyonların varlığı ve sağlık hizmeti standartları gibi pek çok etkene bağlıdır. Bu nedenle virüsü taşıyan pek çok hasta, bu durumdan haberdar değildir. AIDS hastalığının ilk görülen belirtileri genellikle, yüksek ateş, iştahsızlık, kilo kaybı, geceleri terleme ve öksürüktür. Bazı durumlarda akciğer enfeksiyonları ile vücutta uçuk ve yaralar görülebilir. Tüm hastalarda bu belirtilerin tamamı görülmez. Birkaç belirtinin görülmesi durumunda dahi hastalığın teşhisine yönelik testlerin yapılması gerekir.
HIV enfeksiyonu taşıyıp taşımadığından yana şüphe duyan ve kontrol yaptırmak isteyen bireyler, hastanelerdeki Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanlarına görünebilirler.

AIDS tedavi edilebilir mi?
AIDS hastalığının tamamen ortadan kaldırılmasını sağlayan bir tedavi ya da aşı yoktur. Ancak hastalara verilen bazı ilaçlar AIDS hastalarının yaşam süresini uzatmakta ve hastalıkla birlikte yaşamayı çok daha kolay hale getirmektedir. Pek çok hastalıkta olduğu gibi AIDS’te de erken teşhis, tedavi sürecini kolaşlaştırmada etkilidir.


AIDS nasıl bulaşır, nasıl bulaşmaz?
AIDS vakalarının %90’ında, virüsün korunmasız cinsel ilişki yoluyla bulaştığı saptanmıştır. Ayrıca madde kullanan bireylerde ortak enjektör kullanımı virüsün bulaşmasına sebep olur, yani kan yoluyla AIDS bulaşacağını söylemek doğru olur. Kontrolsüz kan nakli de HIV virüsünün bulaşmasına neden olabilir. HIV virüsü taşıyan fakat bu durumun farkında olmayan anneden bebeğe AIDS virüsü bulaşabilir. HIV virüsünün tedavi ile kontrol altına alındığı durumlarda bu risk çok büyük oranda ortadan kalkar. Bu sürecin takibi alanında uzman bir hekim tarafından yapılmalıdır.
HIV virüsü aynı havayı solumakla, öpüşmekle, ortak tuvalet, banyo ya da havuz kullanımıyla, ortak giysi kullanımıyla veya sivrisinek ısırması ile bulaşmaz. Toplumun bu konuda bilinçlenmesi, HIV virüsü taşıyan bireylerin ötekileştirilmemesi ve hayata uyumu açısından çok önemlidir.

HIV’den korunma
HIV bulaşmasını önlemek için bazı önlemler alınabilir:
Kondom kullanmak: HIV korunmasız cinsel ilişkiyle bulaşabildiği için kondom kullanmak geçiş riskini azaltabilir.
Gebelik sırasında belli adımlar atmak: Anneden çocuğa HIV geçişi riski HIV ilaçlarıyla azaltılabilir. Geçişi azaltmak için alınabilecek diğer önlemler, sezaryen doğum ve emzirme yerine biberon ile beslemedir.
İğne paylaşımını önlemek: Enjektör ve şırınga paylaşımı ihtiyacını azaltmak için iğne değişim programları mevcuttur.
Vücut sıvılarıyla teması azaltmak: Sağlık çalışanları HIV bulaşmış kana temas riskini azaltmak için eldivenler, maskeler ve diğer bariyer koruma yöntemlerini kullanmalıdır. Vücut sıvılarıyla temastan sonra cildi iyice ve düzenli şekilde yıkamak da riski azaltır.
Türkiye’de ve dünyada AIDS
Birleşmiş Milletler AIDS ile Mücadele Programı (UNAIDS) raporuna göre, dünyada her 17 saniyede bir kişiye HIV virüsü bulaşıyor. AIDS- Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Derneği Başkanı Prof. Dr. Deniz Gökengin, Türkiye’de Aralık 2017 tarihi itibarı ile 18 bine yakın sayıda HIV virüsü taşıyan hasta olduğunu ifade ederken, hastalığını gizleyen ya da hastalığının farkında olmayan bireylerle birlikte bu rakamın çok daha yüksek olduğunu da belirtiyor. Avrupa Hastalık Merkezi’ne göre ise, son 10 yıl içinde en çok AIDS tanısı koyulan 3 ülkeden biri Türkiye.

"
HIV (ELISA Testi)

HIV (ELISA Testi)

AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

AIDS nedir?

AIDS, Acquired Immuno Deficiency Syndrome (=Edinilmiş Bağışıklık Yetmezlik Sendromu) kelimelerinin kısaltması ile tanımlanan bir hastalıktır. Hastalık etkeni HIV virüsüdür.
Virüs, vücudun hastalıklara karşı direncini sağlayan bağışıklık sistemini etkisiz hale getirmektedir. Vücut normalde kolayca yok edeceği hastalık mikroplarıyla artık çarpışamayacak duruma gelir. Bu, basit bir enfeksiyonun bile tehlikeli hale gelmesi demektir.
AIDS hastalarının yarısından çoğu bağışıklık sistemlerinin etkisizleşmesi sonucu oluşan “fırsatçı enfeksiyonlar” ve kanserler nedeniyle hayata veda etmektedir.

HIV nedir?

HIV, AIDS’e neden olan virüstür.(Human Immunodeficieny Virus = İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü). Retrovirüs ailesinden olan bir RNA virüsüdür. HIV-I (Avrupa, Amerika’da) HIV-2 (Afrika’da) olarak bilinen iki tipi vardır.
HIV vücuda girince hedef olarak bağışıklık sistemini seçer ve savunmada en önemli hücre olan Yardımcı T lenfositleri (CD4+=Th lenfosit) tahrip eder. Sağlıklı bir kişi kanında mikrolitrede 500-950 CD4 hücresi vardır. HIV ile enfeksiyon sonrasında bu rakam giderek azalır. 200 ün altına düşünce AIDS tablosu oluşur.
Virüs en fazla lökositlerde, cinsel salgılarda (meni, vajinal sıvı), anne sütünde, kan içeren diğer sıvılarda ve daha az olarak BOS, sinovyal sıvı, amniyon sıvısında bulunur.

AIDS ne zamandan beri bilinmektedir?

İlk kez 1981 yılında ABD’de tanımlanmıştır. O zamandan bu yana bilinen vakaların sayısı hızla artmaktadır. Artış hızı yılda iki kata yakındır. 2007 sonu itibariyle Dünyada yaklaşık 35 Milyon HIV pozitif kişi bulunmaktadır. Her gün 14.000, her bir dakikada 10 yeni vaka eklenmektedir. Başlangıçtan bu yana 34 milyon kişi AIDS nedeniyle yaşamını yitirmiştir. En fazla görüldüğü yerler Güney Doğu Asya (Filipin ve Endonezya başta), Güney Afrika ve Doğu Avrupa ülkeleridir. Başlangıçta homoseksüel ilişki içinde olanlarda daha sık görülmüşken şimdilerde sıklık, korunmasız heteroseksüel ilişki içinde olanlarda ve kısmen de uyuşturucu kullananlarda fazladır.

AIDS neden önemlidir?

Virüs çoğunlukla sağlıklı taşıyıcılar tarafından bulaştırılmaktadır. Hiç kimse HIV ‘e karşı bağışık değildir. HIV ile enfekte olan kişilerde hemen daima hastalık gelişmektedir Hastalığın (AIDS) ortaya çıkması yıllar alabilir (10 yıl hatta daha uzun) AIDS gelişen hastaların hepsi sonunda hastalıktan ölmektedir

HIV’in Bulaşma Yolları

HIV’in bulaşma yolları 3 ana başlıkta toplanabilir:

Kan ve kan ürünleri ile. Korunmasız cinsel ilişki ile. Anneden çocuğa (Perinatal) geçiş.

Kan ve Kan Ürünleriyle Bulaşma

Tüm bulaşmaların %10-15 kadarı bu yolla olmaktadır.

Test yapılmadan uygulanan kan nakli Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş enjektör, cerrahi aletler, diş hekimliği aletleri, dövme, kulak delme, akupunktur iğneleri, jilet, makas gibi aletlerin ortak kullanımı Damar içi madde kullananların ortak kullandıkları enjektörler ve kaşıklar (En yaygın bulaşma şekli) HIV’li kişilerden yapılan organ nakli.

Özellikle hemofili hastaları gibi sıklıkla kan ürünleri kullanan kişilerde yaygın olarak görülen bulaşma 1985 yılından sonra kullanılan HIV tarama testlerinden sonra azalmıştır. Ancak pencere dönemindeki kişilerden alınan kanlar hala tehlike arz etmektedir.( Olasılık çok az da olsa vardır.)

Kan nakli için kullanılacak kanlar alınmadan önce donör (Kan veren kişi) testten geçirilmektedir. Hepatit B,C ile şüpheli HIV varlığında kan alınmamaktadır.

Cinsel İlişki ile bulaşma

Tüm bulaşmaların % 80-85 i bu yolla olmaktadır. Bulaşma için HIV pozitif kişiyle tek bir ilişki bile yeterli olabilir.

Cinsel ilişkinin her şekli geçerlidir (Vajinal, Anal, Oral). HIV korunmasız cinsel ilişki ile kadından erkeğe, erkekten kadına bulaşabilir. Erkekten kadına bulaşma olasılığı 20 kez fazladır. (Menideki yoğun virüs yükü ve vajinanın yüzey genişliği nedeniyle) Eşcinsel ilişkide erkekten erkeğe geçmesi olasılığı yüksek, kadından kadına geçiş seyrektir. Kanama ve zedelenme olasılığı en yüksek olduğu için anal ilişki en riskli olanıdır.

Menide, vajinal sıvıda ve kanda bol miktarda bulunan HIV, cinsel ilişki sırasında vajinada, peniste ve ağızda gözle görülmeyen yara, sıyrık ve açıklıklardan vücuda girer. Bulaşma için partnerin hasta olması gerekmez, HIV taşıması yeterlidir.

HIV’ li partnerle cinsel ilişki kuran kişi başka cinsel hastalık taşıyorsa (Bel soğukluğu, frengi, hepatit vs.) doku hasarı nedeniyle bulaşma riski katlanarak artar. Ayrıca partnerin yaşı, hastalığın evresi, ilişkinin şekli ile risk oranı değişir. Kadınlarda menstrüal kanama zamanındaki ilişkide risk yüksektir. Ne kadar farklı kişi ile cinsel ilişki kurulursa HIV kapma olasılığı o denli artar

Cinsel Bulaşmada değişkenlikler

Eş seçimi: Seçilen eşin (partnerin) kanında virüs olması önemlidir. Uyuşturucu bağımlılarının, eşcinsellerin, turizm bölgelerinde günlük ilişki içinde olanların virüsü taşıma olasılığı yüksektir.

Eş sayısı: Cinsel yaşam içinde giderek artan eş değiştirme, birden fazla kişi ile ilişki içinde olma virüs taşıyan bir kişi ile karşılaşma olasılığını arttırmaktadır.

Cinsel İlişkinin cinsi ve sıklığı: Şüpheli kişi ile kurulan ilişkinin fazlalığı bulaşma olasılığını arttırır. Ayrıca anal ilişki yine daha risklidir.

Cinsel organlarda yara ve hastalık olması: Doku tahribatı nedeniyle bulaşma kolaylaşır.

Prezervatif Kullanılması: İlişkide prezervatif kullanılması, bulaşma riskinin oldukça azalması için başlıca nedendir.

HIV ve Bebekler

Tüm bulaşmaların %3-5 i bu yolla olmaktadır. HIV taşıyan anneden bebeğe doğum öncesi ve doğum sırasında geçebilir. Bebeğin emzirilmesiyle geçiş olasılığı artar. Gebelik sırasında AZT adlı ilacın kullanılmasıyla bulaşma olasılığı azalır (Virüs miktarı düşürüldüğü için) HIV pozitif anneden çocuğa geçme olasılığı % 30 kadardır. Tedavide bu oran % 7 ye düşmektedir. Gebe annenin 38.haftada sezaryenle doğum yapması ve çocuğu emzirmemesi gerekir. Bebek doğumdan sonra hekim kontrolünde olmalıdır.

Türkiye’de Bulaşma Yollarına ve cinsiyete göre dağılım

Bulaşma yollarına ve cinsiyete göre HIV/AIDS olgularının dağılımı(Aralık 2007, T.C. Sağlık Bakanlığı)

Homo/biseksüel cinsel temas

Damar içi madde bağımlılığı

Homo/biseksüel cinsel temas+
damar içi madde bağımlılığı

Kan nakli yapılması

Heteroseksüel cinsel temas

HIV pozitif anneden bebeğe

Hastane Kaynaklı bulaşma

HIV nelerle bulaşmaz?

AIDS li hastalara yaklaşılmaması ve onların toplumdan dışlanması son derece yanlış bir davranıştır. Zira yukarda belirtilenlerin dışında hastalığın bulaşması söz konusu değildir. Virüs sağlam deriden geçemez. Bu belki de İnsanlığın virüs karşısındaki şansıdır. Kaygı yanlış bilgilenmeden dolayıdır.

Aynı mekânı kullanma, aynı havayı solumakla (Oda, sınıf, büro vs) Dokunmakla, el sıkmakla, sarılmakla, yanaktan öpüşmeyle, Nezle, grip gibi aksırık ya da öksürükle, Yiyecek ve içecekle, Kapı kolları, para, havlu, sabunla Aynı elbiseleri giymekle (yıkanmamış bile olsa), Aynı aletleri (telefon, bardak, çatal, kaşık vs.) kullanmakla, Aynı tuvalette, banyoda, havuzda, saunada bulunmakla bulaşmaz.

Ayrıca sivrisinek, böcek sokması, hayvan ısırması bulaşmaya neden olmaz.

HIV in dezenfeksiyonu nasıl yapılır?

HIV vücuttan çıktığı zaman son derece dayanıksız olan bir virüstür. Meni ve vajina sıvısındaki virüs dış ortamda en fazla 1 saat canlı kalır. Kuru ortamda bu süre yarım saate iner. Kan için de aynı şey geçerlidir. Bulaşmış eşyadaki virüsün yok edilmesi için sulandırılmış (1:10) hypo ile 10 dakika bekletmek yeterlidir.

Deriye bulaşma durumunda sabunlu su ile yıkanır. (en az 20 san.) Yıkama sonrası alkol sürülmesi yarar sağlar. Mükoz membranlar sadece su ile yıkanabilir. Yara üzerinde bulaşma varsa önce sabunlu su ile yıkanır, üzerine betadine gibi antiseptik sürülür.

Kaynatılabilir eşyalar birkaç dakika kaynatılır veya 60 derecede 30 dakika ısıtılır. Temizlik için Ultraviyole ışınları tercih edilmez. (UV, sadece yüzey temizliği yapar alta nüfuz etmez.)

HIV Bulaştığı nasıl anlaşılır?

HIV vücuda girince, bununla savaşmak üzere antikorlar oluşmaya başlar. Bu antikorların ELISA yöntemiyle saptanmasına Anti HIV testi denir. HIV enfeksiyonunun varlığını öğrenmenin tek yolu HIV testi yaptırmaktır. Test HIV antikorlarının varlığının gösterir.

Tarama testi, Card Test şeklinde (yarım saat içinde sonuç alınabilir) veya ELISA (EIA=Enzim İmmüno Assay) Tekniğiyle yapılabilir.

Bu testlerden birinin pozitif bulunması durumunda Doğrulama testine (Western Blot) gerek vardır. Doğrulama testi yalancı pozitifliği ortadan kaldırmak amacıyla yapılır

HIV Pozitiflik Ne Demektir?

Kanında HIV Virüsü bulunan kişilere “HIV pozitif”denir. HIV testinin pozitif olması o insanın AIDS hastası olduğu anlamına gelmez.
Bu olgular tedavi almazlarsa 3-10 yıl içinde AIDS tablosu gözlenmeye başlar. Bu zaman aralığı kişiden kişiye göre değişir (yaş, tedavi, Virüsün alındığı yer, ilave hastalık vs.)

Viral Yük Ne demektir?

Bulaşmanın başlangıcında Anti HIV henüz oluşmadığından ancak PCR tekniğiyle Virüs miktarı tayin edilebilir. PCR tekniğiyle HIV RNA’sı doğrudan tayin edilebilmektedir. Test ayrıca Bebekte bulunan HIV’ in kendine mi yoksa annesine mi ait olduğunun saptanmasında ve şüpheli Western Blot Testi durumunda da kullanılır.

HIV Testi ne zaman yapılmalıdır?

HIV (yaygın bilinmesiyle ELISA) Testinde 2-8 haftadan itibaren sonuç alınabilir. Ancak antikorların tam oluşması için 3 aylık süreye gerek vardır. 3 ay öncesinde negatif çıkan bir sonuca kuşku ile bakmak gerekir. Bazı durumlarda antikor cevabı 6 aya kadar uzanır.

Bu döneme Pencere Dönemi denir. Henüz Antikorların tam oluşmadığı bu dönemde PCR Testi veya p24 antijen aranmasıyla doğrudan virüs tayini mümkündür. (PCR için 1-3 hafta, P24 antijeni için 3 hafta gerekir)

1-3 hafta içinde HIV 1 proviral DNA Testi (PCR) 3 hafta- 3 ay içinde p24 Antijen Testi ve ELISA testi 3.ayda ELISA testi (Pozitif çıkarsa Doğrulama=Western Blot Testi) 6.ayda ELISA testi.

Diğer testler nelerdir?
Kullanılmakta olan başka testler de vardır:

Hızlı latex agglutination assay: Basit, pahalı olmayan bir testtir. Dot-blot immunobinding assay: Hızlı, ucuz. EIA and Western blot testlerine alternatif bir testtir. p24 antigen capture assay: HIV-1 antigen capture assay olarak bilinir. İlk zamanlarda kullanılmaktaydı. Yeterliliği konusunda şüphe yaygındır.

Değişik bazı araştırmalar amacıyla ve şüpheli durumlarda kullanılan, yapımı zor ve pahalı başka teknikler de bulunmaktadır:

Radioimmunoprecipitation assay (RIPA): Doğrulama testi. Antikorlar çok düşük olduğu vakit veya Western Blot sonuçları kesin olmadığında kullanılır. Polimeraz zincir reaksionu (PCR): HIV genomunu yakalayan spesifik bir testtir. Pahalı olmasına rağmen erken dönemde dahi bir insanda HIV genomumu tayin edebilir.

Bebeklerde HIV Testi:

Bebeklerde HIV tanısı için kan kültürü ve DNA tabanlı PCR testi yapılır. HIV pozitif anneden doğan tüm çocuklar için ilk 48 saatte, 1 -2ayda ve 4. ayda PCR testi yapılmalıdır. Yaşamın 15. ayından sonra pozitif olan ELISA ve Western Blot anneden geçen enfeksiyonun varlığını kanıtlar.

HIV bulaştıktan sonra ne olur?

HIV bulaşınca hastalık belirtileri hemen ortaya çıkmaz. 4-6 hafta içinde grip benzeri bir tablo gelişir. Halsizlik, Baş ağrısı, bulantı, hafif ateş, adale ağrısı, deride kızarıklık, lenf büyümesi gibi bulgular birkaç günde geçebilir. Bu aşamadan sonraki normal, sağlıklı görünüm yıllarca sürebilir . Bu kişiler tedavi almazlarsa virüsün etkisiyle zaman içinde AIDS tablosu gelişir.

HIV enfeksiyonunun Klinik seyri 7 aşamada değerlendirilir.

Virüsün bulaşması Primer HIV enfeksiyonu (Akut Retroviral Sendrom) Antikorun oluşması (Serokonversiyon) Asemptomatik Dönem Erken Semptomatik dönem Geç Semptomatik Dönem (AIDS) İleri Dönem

AIDS'in Belirtileri
AIDS ile çoğu virüs tarafından oluşturulan diğer hastalıkların belirtileri hemen hemen aynıdır. Ancak AIDS'e yakalanmış bir kişi için belirtiler, görünen neden olmaksızın, çok ısrarcıdır. Kişinin neden hasta olduğu anlaşılmaz ve bu uzun sürer. Kişinin hastaneye başvurması genellikle sık görülen enfeksiyonlar nedeniyledir. Ancak dikkatli bir hekimlik ile tanı konabilir.

Başlıca belirtiler şöyle sıralanabilir:

Nereden kaynaklandığı belli olmayan aşırı bir yorgunluk Hızlı kilo kaybı (iki aydan kısa bir sürede 7-10 kilo kaybı) Tekrarlayan ateş, gece terlemeleri Uykuda sırılsıklam terleme Vücuttaki salgı bezlerinin şişmesi (Özellikle boğazda, boyunda ve koltuk altında bulunan lenf bezleri) Kesilmeyen ishal Çok uzun süren kuru öksürük Kuru Öksürükle birlikte oluşan nefes darlığı Deride kat kat, ya da yükselen bir şekilde leke ve sert şişliklerin oluşması İyileştirilemeyen mukoz membran iltihapları Dilde pamukçuk görülmesi Ağızda, burun içinde, ve gözlerde küçük kırmızı, kahverengi küçük purpuralarin görülmesi Pnömoni Kolay yaralanma, açıklanamayan kanama Hafıza kaybı oryantasyon düzensizliği gibi nörolojik hastalıklar Tbc, pamukçuk, bakteri, mantar, protozoon hastalıkları (fırsatçı enfeksiyonlar)

AIDS nasıl tedavi edilir?

HIV bulaşmasından 3-15 yıl içinde kişinin direncine, yaşam koşullarına, tedavi olup olmamasına bağlı olarak AIDS tablosu gelişir.

HIV enfeksiyonunda virüsü ortadan kaldıran bir tedavi henüz gelişmemiştir. Tedavi, virüsü kontrol esasına dayanır. Hastanın ömrünü uzatmak ve yaşam kalitesini artırmak amaçtır. Kullanılan kombine ilaçlar virüsün çoğalmasını azalttığı gibi immün sistem üzerindeki tahribatın fazlalaşmasını da önler. (Antiretroviral Tedavi)

Tedavide kullanılan ilaçların önemli yan etkileri vardır. Kişiye ve bulunulan evreye göre mutlaka Hekimin hazırladığı şemaya uygun olarak, laboratuar denetimli tedavi yapılmalı ve Hasta mutlaka sıkı bir eğitimden geçirilmelidir. Ayrıca fırsatçı enfeksiyonlar ve kanser için de özel tedaviler uygulanabilir.

Tedavi, virüsün HIV li anneden bebeğe geçmesinin olasılığını da oldukça azaltır.

Tedavi Hekim kontrolünde ve kesintisiz olarak sürdürülmelidir. Bu konuda uzmanlaşan çok sayıda Tıbbi Merkez bulunmaktadır.

Korunma

Yoğun çalışmalara rağmen HIV için henüz aşı geliştirilememiştir. AIDS belli bir sosyal gurubun hastalığı değildir. HIV yaş, cins, ırk farkı gözetmeden enfekte bir kişi ile temas eden herkese bulaşabilir. Bu nedenle her alandaki korunma önemlidir.

Cinsel Bulaşmaya karşı korunma

Dünya sağlık Örgütünün (WHO) verilerine göre her 20 gençten biri cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmaktadır. Bunların başında HIV/AIDS, Frengi, Bel soğukluğu, Klamidya ve Herpes Enfeksiyonları gelmektedir. Neden çoğunlukla sağlam görünen kişilerle kontrolsüz ilişkidir.

Genital ve oral mukoza membranlarının cinsel ilişki sırasında kan,semen, vajinal sekresyonlarla temasının azaltılması Her türlü cinsel ilişkide Kondom kullanılmasının yaygınlaştırılması Cinsel yolla birleşen diğer hastalıkların tedavisi Güvenli seksin yaygınlaştırılması. Özellikle çok kişi ile ilişki kuranlardan kaçınmak. (Tek eşli cinsel yaşam, karşılıklı sadakat esas) Cinsel Birleşme yerine okşama, öpme, mastürbasyon veya masaj yapma.

Kan ve Kan Ürünleriyle bulaşmaya karşı korunma

Kan örneklerinin alımından önce yapılan Antikor testleri ile bu bulaşma türü oldukça azalmıştır. Test yapılmamış kanlar kullanılmamalıdır. Yakın zamanda şüpheli ilişkide bulunmuş kişi kan bağışında bulunmamalıdır. Pencere dönemindeki bir kişiden kan alınmasına engel olmak için kan bağışı sırasında sorulan sorulara içtenlikle yanıt vermek gerekir Sterilitesi bilinmeyen kesici malzemelerin kullanımına izin vermemek. Enjektör, jilet, akupunktur, dövme iğnelerinin tek kullanımlık olmasına özen göstermek. Cerrahi ve diş hekimliği malzemelerinin sterilitesine dikkat etmek gerekir. Ortak enjektör kullanmamak (Uyuşturucu alışkanlığından vaz geçmek)

Anneden bebeğe geçişten Korunma

HIV’li anneye doğum kontrolünü önermek. Gebe kalan HIV’li anneye erken dönemde kürtaj uygulamak Bebekte ısrar eden anneye gebeliğin son döneminde ve bebeğe doğunca anti retroviral tedavi uygulamak Doğum için sezaryen uygulamak Bebeği emzirmemek

Sağlık personelinin korunması:

Sağlık personeli HIV pozitif hastaları ayırt etme şansına sahip olmadığından tüm hastaların kan ve diğer vücut sıvılarının bulaşıcı olabileceğini düşünerek çalışmasına özen göstermek zorundadır. Tüm kan alma, cerrahi işlemlerde mutlaka tek kullanımlık eldiven kullanılmalı, eldivenler çıkartıldıktan sonra eller hemen sabun ve su ile yıkanmalıdır. Cilt yüzeyine hastanın kanı ya da diğer vücut sıvıları bulaşırsa hemen su ve sabunla yıkanmalıdır. İğne batmasını önlemek için iğneler kullanıldıktan sonra plastik kılıfları tekrar takılmamalı, iğneler enjektörden çıkartılmamalı, eğilip bükülmemelidir. İşlem sırasında kan, vücut sıvılarının sıçrama olasılığı varsa maske ve gözlük takılmalıdır. Tüm işlemler sırasında mutlaka önlük giyilmelidir. Çalışma alanına kan, vücut sıvısı döküldüğünde sulandırılmış hypo ile temizlik yapılmalıdır.

Prezervatifin (Kondom) Kullanımı :

Kondom doğru kullanıldığında kişiyi HIV, AIDS Cinsel Yolla geçen Enfeksiyonlardan korur:

Her tür cinsel ilişkide (Anal, Oral, Vajinal) kondom kullanılması gerekir. Her ilişkide yeni bir kondom kullanılır. Kullanım süresi geçmiş kondomları kullanılmamalıdır. Kondomları sıcakta, nemli yerlerde ve güneş ışığında saklamamak gerekir. Kullanılacak kondom mutlaka Lateksten yapılmış olmalıdır. Kondom su bazlı kayganlaştırıcılarla birlikte kullanabilir. (Vazelin, bebek yağı ve losyon içeren kayganlaştırıcılar kondoma zarar verir.) Kondom paketinden çıkarılırken kesici alet kullanmamak gerekir. Kondom, Penis sertleşir sertleşmez ve henüz cinsel sıvılar birbirine değmeden takılmalıdır Ucunda spermin toplanması için boşluk bırakılır. Varsa, hava kabarcıkları çıkarılır. İlişki sırasında kondomun zarar gördüğü hissedilirse hemen değiştirmek gerekir. Kondom, boşalmadan hemen sonra, henüz penis sertliğini korurken, kondomun uç kısmını sıkıştırılıp çıkartılır. Spermin dışarı akmasını önlemek için kondom sıkıca bağlanır ve çöpe atılır. Kondom hiçbir zaman bir kereden fazla kullanılmamalıdır.

AIDS Hakkında En Çok Sorulan Sorular:

AIDS (ELISA) testi nedir?
HIV vücuda girince vücut savaşmak için buna karşı antikorlar oluşturur. HIV testi bu antikorların tayinine dayanır. Test halk arasında ELISA Testi olarak bilinmektedir.

AIDS testi nerede yaptırılır?
Hemen hemen tüm hastaneler, tıp merkezleri ve tıbbi tahlil laboratuvarlarında HIV Testi (ELISA Testi) yapılabilir.

Test Ne zaman yapılmalıdır?

2-5. Haftadan sonra test yapılabilir. Ancak Antikorların ölçülebilecek düzeye ulaşması için 3 aylık süreye gerek vardır. 3. Ay sonunda negatiflik varsa sorun yok demektir. Ancak bazen 6 ay kesin sonuç için beklenen süre olarak kabul edilir.

Test olmak için isim vermek şart mı?
Hayır, İsim vermek zorunlu değildir. Hiç bir özel sağlık kurumunun özel hastane kimlik isteme hakkı yoktur (Sağlık Bakanlığı'nı Genelgesi).

Pozitif çıkarsa herkes duyar mı?
AIDS, Sağlık Bakanlığı'na bildirilmesi zorunlu bir hastalıktır. Ama bildirim ismin baş harfleri ve doğum yılı kodlanarak yapılır. Müspetlik durumunda ilgili hekim dışında kimseye bildirim yapılmaz.


“Test yaptırdım HIV (+) çıktı. Bu AIDS hastası olduğum anlamına mı geliyor?”
HIV testinin pozitif olması AIDS'e neden olan virüsle enfekte olduğunuz anlamına geliyor. CD4+ T hücre sayınız 200hücre/mm3'ün altına düştüğünde ve AIDS ile ilişkili hastalıklar gelişirse (fırsatçı enfeksiyonlar ve Kaposi Sarkomu gibi) AIDS den söz etmek mümkündür.

CD4+ T Hücresi Nedir?
CD4+T hücrelerine, T yardımcı hücreleri de denilmektedir. İnsan bağışıklık sisteminin etkili ajanlarından biridir. HIV, çoğalmak için bu hücreleri kullanır ve bağışıklığın azalmasına neden olur. Normal bir kişide CD4+T hücre sayısı 800-1200/mm3 kadardır.

CD4+ T hücre sayısı ne demektir?
HIV, kişinin CD4+ T hücrelerini enfekte eder ve çoğalmak için bu hücreleri kullanır Bu hücreler zarar gördükçe kişinin bağışıklık sistemi zayıflar ve fırsatçı enfeksiyonlar daha sık görülür. Hastalığın seyrinin anlaşılması için bu hücrelerin sayımının yapılması önemlidir.

Viral Yük Nedir?
Viral yük insanın kanında bulunan HIV miktarıdır. Yüksek miktarda viral yük olan kişide AIDS daha çabuk gelişir.

HIV virüsü dış ortamda yaşayabilir mi?
HIV, açık havada uzun süre yaşayamaz. Dış ortamda ısı, kuruma, su, sabun ve deterjanlar etkisiyle kolayca ölür. Kurumuş kan içindeki HIV kısa zamanda tahrip olur. Spermdeki ve vajina salgısındaki HIV, dış ortamda birkaç saatte, kuru ortamda ise yarım saatte ölür. Ancak riski tümüyle yok etmek için bulaşmış yüzey sulandırılmış hypo ile silinir veya mümkünse birkaç dakika kaynatılır.

AIDS'li kişiye dokunmak, el sıkışmak veya sarılmak tehlikeli mi? HIV hapşırmakla geçer mi?
Hayır. HIV ancak kan yoluyla geçer. El sıkışmak, sarılmak, Hapşırmak ve öksürmekle bulaşmaz.

Günlük basit davranışlar yolu ile (el sıkma, aynı tuvaleti kullanma, ayni bardaktan su içme, hapşırma ve öksürme) enfekte bir kişiden HIV bulaşabilir mi?
Hayır, kalabalık yerlerdeki sosyal davranışlar sırasında HIV bulaşmaz. HIV el sıkmayla, sosyal öpücük yolu ile veya ter ile bulaşmaz. Tuvalet oturaklarından, kapı tokmaklarından, çatal, bıçak, para, bardak ve tabak kullanımından enfekte olunmaz.

Sivrisinek ve diğer böceklerin ısırmasıyla hastalık bulaşabilir mi?

Hayır. HIV, sivrisinek, pire, bit gibi haşeratların bünyesinde canlı kalamaz. Bu nedenle bunların ısırmasıyla hastalık bulaşması söz konusu değildir.

HIV, ev hayvanlarından bulaşır mı?

Hayır, Köpek, kedi ve diğer hayvanlardan virüs bulaşmaz.

Kan bağışında bulunmakla hastalık bulaşır mı?

Hayır. Ancak enfekte kan verilen kişiye bulaşma olur. Kan bağışı yapılırken kullanılan iğneler ve kan alma seti, sterildir, sadece bir kez kullanılır.

Bana eski yıllarda kan verilmişti, AIDS bulaşmış olabilir mi?

Kesin bir şey söylenemez. 1980 den beri verilecek tüm kanlar test edilmektedir. Ayrıca kan verecek kişiler AIDS bulaşma riski açısından sorgulanmakta ve risk taşıyabileceğinden şüphelenilen kişilerden kan alınmamaktadır. Ancak ölümcül derecede acil kanamalarda doktorun kararıyla tahlil yapılmadan kan nakilleri yapılabilmektedir. Benzer bir durumda kan verildiyse tahlil yaptırmak gerekir.

Öpüşmekle hastalık bulaşır mı?

Bugüne kadar sadece öpüşmekle bulaşmaya rastlanmamıştır. Öpüşmekten kasıt yanaktan (sosyal) öpüşme ise, cevap mutlaka hayırdır. Şehvetle, dudaktan öpüşmede ise bulaşma mümkündür. HIV, tükürükte az miktarda bulunabilir. Uzun öpüşmelerde dudakta bulunabilecek ya da öpüşme sırasında oluşabilecek, çatlak, uçuk yarası ya da sıyrıklardan virüsün doğrudan kana karışması ile hastalık bulaşabilir.

Oral seks ile hastalık bulaşır mı?

Bulaşabilir. Menide ve vajina salgısında HIV bulunabilir. Oral seks sırasında ağızda bulunabilecek çok küçük çatlak ve yaralardan virüs kana karışabilir.

Anal seks ile HIV bulaşır mı?

İster homoseksüel (aynı cinsle), ister heteroseksüel (karşı cinsle) anal yoldan cinsel ilişki kurulduğunda karşı taraf HIV taşıyorsa bulaşma mümkündür. Anal ilişki bulaşma açısından en riskli ilişki şeklidir.

Sadece karşı cinsle ve normal bir cinsel ilişkide hastalık bulaşma riski var mıdır?

Normal ilişkide bulaşma riski hem erkek hem de kadın için geçerlidir. Yani HIV taşıyan kadın erkeğe bulaştırabildiği gibi, HIV taşıyıcısı erkek de kadına bulaştırabilir.

Cinsel birleşme sırasında kondom (prezervatif) kullandığım sürece hastalık kapmam, değil mi?

Cinsel birleşmede kondom kullanılmasının AIDS ve cinsel yoldan bulaşan diğer hastalıkları oldukça azalttığı gösterilmiştir.

Gerek vajinal, gerekse anal ya da oral seks yapıldığında, her seferinde doğru bir şekilde kondom kullanılması gerekir. Buna rağmen cinsel yoldan AIDS bulaşmasını önlemenin en kesin yolu HIV taşımadığına emin olduğunuz kişiyle ilişkiye girmektir.

HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında ilişki var mı?

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar HIV virüsü bulaşmasını kolaylaştırır. Frengi, herpes gibi hastalıkların varlığında ciltteki yara ve çatlaklardan bulaşma kolaydır. Bel soğukluğu, Klamidya gibi durumlarda çatlak olmadan da risk yüksektir.

Hamile kalırsam, bebeğime HIV virüsü bulaşır mı?
Bulaşma riski yüksektir. Ancak ilaçla bu risk azalabilir. Hamileyseniz ya da hamile kalmayı düşünüyorsanız, bu dönemi hekim kontrolünde götürmenizde yarar vardır..

HIV tedavisi görürken virüsü başkasına bulaştırır mıyım?
Anti-HIV ilaçları, virüsü başkalarına bulaştırmayı önlemez. Tedavi, virüs miktarını düşük seviyelerde tutar. Ancak, HIV varlığını devam ettirir ve cinsel ilişki, iğne paylaşımı veya annelerin bebeklerini emzirmesi yoluyla başkalarına bulaşabilir.

Intravenöz ilaç kullananlar neden HIV için risk altındadırlar?
Her intravenöz enjeksiyonun başlangıcında bir miktar kan iğne ve enjektöre temas eder. Bu bir kaidedir. HIV enfekte kişinin kanında bulunabılır. İşte HIV ile enfekte olmuş birinin kullandığı iğne veya enjektör tekrar başkası tarafından kullanıldığında kan yolu ile virüs vücuda girer.

Dövmelerden ve kulak delme aletlerinden HIV bulaşır mı?
Dövme yapılırken ya da kulak deldirirken sterilize olmamış aletler kullanıldığında HIV virüsü bulaşabilir. Onun için doğrusu bu işlemler sırasında tek kullanımlık aletlerin uygulanması önerilir.

Dişci ve doktor muayenehanesinde hastalar HIV bulaşma riski ile karşılaşırlar mı?
Normalde bu yolla bulaşma çok az bir ihtimal. Ancak ülkemizde da ehliyetsiz dişçiler sterilizasyon koşullarına tam uymadıklarından bu gibi yerlerde kullanılan enfekte aletler yolu ile HIV bulaşabilir.

AIDS li hastaların cildinde lekeler oluşurmuş. İlişki Kurduğum kişide lekeler yoksa güvenli olabilir miyim?

Lekeler AIDS in ancak belli dönemlerinde olur. Bu nedenle leke olmaması tehlikeyi yok etmez.

Doğum kontrolü hapı ya da vitamin kullanmanın AIDS’i önleme konusunda koruyuculığu var mı?

Hayır. Tersine doğum kontrolü hapları kullanıldığında gebelik korkusu olmadığından kondom da kullanılmaz. Dolayısıyla virüs kapma olasılığı daha yüksektir. Vitaminlerin ve bazı doğal ilaçların da kesinlikle bulaşmama konusunda etkisi yoktur.

Sünnet olmanın AIDS’i önlediği doğru mu?

Sünnetli olmanın virüsü kapma açısından koruyucu olmadığı ancak hastalığa yakalanma ihtimali hakkında görüşler bulunmaktadır.
Hastalığın belirtileri nelerdir?
Belirtiler Virüs alındıktan genellikle iki - dört hafta sonra görülür. Ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, sürekli öksürük, farenjit, nefes darlığı, ciltte döküntü, genital bölgelerde lekeler, ağızda pamukçuk, lenf bezlerinin şişmesi, ishal, bulantı, kusma, karın ağrısı, aşırı yorgunluk, kas ve eklem ağrısı ise virüsün belirtileri olarak gösterilebilir.

AIDS tedavisi için Sosyal Yardım sağlanabilir mi?
Hastalığın tüm tedavi giderleri sigorta kuruluşları tarafından karşılanmaktadır. Sosyal güvenliği olmayan, maddi gücü yetersiz kişiler ise yeşil karttan yararlanabilir.

HIV hastalarında sıkça görülen ruhsal bozukluklar nelerdir?
En sık karşılaşılanı depresyondur. Depresyon AIDS hastalarında normal kişilere nazaran yüzde 40 daha fazla görülür. Depresyon, eşcinsellik ve madde kullanımı riskini arttırmakta bu da daha fazla bulaşma ve daha çabuk etkilenmeyi getirmektedir. Yine intihar riski normalden 10 kat daha fazladır.

Tedavide son durum nedir?
Merck Sharp & Dohme İlaçları, AIDS aşısının gelecekte hastalığa çözüm sağlayacağını açıkladı. Maymunlar üzerinde iyi sonuçlar veren aşı insan üzerinde denendi. Aşı için daha çok vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek virüsün kontrol altında tutulması düşünülüyor. Aşının önümüzdeki 3-5 yıl içinde kullanılmaya başlanacağı sanılıyor

Kendimi İyi hissediyorum, HIV ilaçlarına gerek var mı?
Vücutta belirti olmasa da virüs bağışıklık sistemini yavaş yavaş zayıflatmaya devam eder. Virüs düzeyinin ölçülmesi (Viral Yük) ve T-hücresi sayımı mevcut durum hakkında bilgi verebilir. Hekim kontrolünde tedavinin değişkenliği sağlanabilir.

Türkiye'de Tedavi Merkezi var mıdır?
Hacettepe Üniversitesinde (HATAM), İstanbul Tıp Fakültesi ve Ege Üniversitesi'nde AIDS merkezi bulunmaktadır.

Tedavi yöntemleri nelerdir?
AIDS tedavisi için 1985 ten bu yana ilaç kullanılıyor. Ancak ilaç hastalığı yok etmemekte, yaşam süresini arttırmakta ve virüsün daha kötü etkilerini azaltmaktadır. İlaç hekim kontrolünde yaşam boyu, ve kombinasyonlar şeklinde kullanılmaktadır. İlacın yan etkileri olduğu gibi hastalığın ilerleme seviyesine göre ilacın etkisi de olmayabiliyor.

Kaynaklar:

Fatih Köksal, Emre Alhan, Çukurova Üniversitesi, AIDS de Sık sorulan sorular Gülay Sain Güven, Hacettepe Üniversitesi. HIV Enfeksiyonunun Klinik Özellikleri Pınar Zarakolu, Hacettepe Üniversitesi. Cinsel Yolla Bulaşan hastalıklar Fatma Sırmatel, Harran Üniversitesi. HIV gerçeği UNICEF. AIDS’ e kulak verin Aygen Tümer, Hacettepe Üniversitesi, HIV/AIDS epidemiyolojisi Sağlık Bakanlığıi AIDS Yurdanur Akgün, Osmangazi Üniversitesi, HIV / AIDS Kızılay, AIDS Dilek Arman,Gazi Üniversitesi. HIV ve AIDS enfeksiyonu Mehmet Doğanay, Erciyes Üniversitesi, Dünyada ve Türkiyede HIV/AIDS Gonca Zeren, Ağrı Üniversitesi, HIV / AIDS e yönelik Eğitim Hüsnü Pullukçu, Ege Üniversitesi. AIDS Epidemiyolojisi Dolunay Polat. HacettepeÜniversitesi, Güvenli Cinsel Yaşam.
HIV-AIDS Tedavisi – Kullanılan Yöntemler ve İlaçlar

HIV-AIDS Tedavisi – Kullanılan Yöntemler ve İlaçlar

HIV-AIDS Tedavisi – Kullanılan Yöntemler ve İlaçlar

İlişki yoluyla bulaşan hastalıklar arasında en sık görülenlerden biri de AIDS’tir. HIV virüsü kaynaklıdır. HIV virüsü taşıyan kişide hastalık görülmeyebilir. Ancak bu virüsü taşıyanlar hastalığı bir başkasına bulaştırabilirler. HIV vücuda girdikten 10 sene sonra da aktif hale gelebilir. HIV tedavisi bu nedenle yıllar sonra yapılabilir. HIV virüsünün en sık görülen bulaşma yolu, çiftlerin korumasız cinsel ilişkiye girmesidir. Ayrıca açık yaralar ve öpüşme sırasında gerçekleşen kanama durumu nedeniyle de oluşabilir. Lenf bezlerinde büyüme, uzun süreli ateşlenmeler, aşırı kilo kayıpları, gece aniden gelen terlemeler, cinsel organlarda uzun süreli yara ve mantarlar, zona, akciğer hastalıkları şeklinde kendini gösterebilir. Tedavisi olmayan AIDS için çeşitli aşılar kullanılmaktadır ve önleyici tedbirler alınmaktadır.

HIV-AIDS Tedavisi Nasıl Yapılır?

AIDS tedavisi için kliniğimizde ilk olarak HIV testi ile tanı konması söz konusudur. Testler bulaşma olduktan 3 ay sonra yapılmalıdır. HIV virüsünün tedavisi günümüzde daha etkin bir şekilde yapılmaktadır. Anti-HIV ilaçları, enfeksiyonu durdurmaya yardımcı olabilmektedir. HIV ilaçları olarak kullanılan TSP, 28 gün süren ve çok zorlayıcı olan bir tedavidir. Rahatsız edici yan etkilere neden olarak hastalarımızı zorlayabilmektedir. AIDS hastalığı nedeni olan HIV virüsü, antiretroviral ilaçlarla tedavi edilmektedir. AIDS ilaçları HIV enfeksiyonunu ve virüsün vücuda yayılmasını yavaşlatmaktadır. Hastalarımız için HAART (yüksek derecede aktif antiretroviral tedavi) veya cART (kombine antiretroviral tedavi) adı verilen ilaçların kombinasyonu kullanılmaktadır. AIDS ömür boyu tedavi gerektiren bir hastalık olduğu için düzenli şekilde ilaçların alınması şarttır. Yan etkileri güçlü olan bu ilaçlar hastalarımızda şikayetleri beraberinde getirse de etkin tedavi şekilleri olarak kullanılmaktadır.

AIDS İlaçları Dışında Tamamlayıcı Tedaviler

AIDS ilaçları dışında yaygın olarak bitkisel ilaçlar gibi alternatif tedaviler de uygulanmaktadır. Ancak bu çalışmaların oldukça sınırlı olduğunu unutmamak gerekmektedir. HIV tedavisi için kullanılan bu takviye ilaçların bazıları antiretroviral ilaçlarla uyuşturucu etkileşimlere girebileceğinden hastanın doktorunun kontrolü dışında kullanılmaması önemlidir. HIV-AIDS tedavisi için kullanılan antiretrovirallerin etkisini arttırmak için üç anti-HIV ilacı almak gerekebilir. Günümüzde kullanılan HIV tedavisi vücuttan virüsü atmaz. HIV’nin bağışıklık sistemi üzerindeki hasarını azaltarak daha sağlıklı yaşamayı sağlar. HIV tedavisi ve AIDS ilaçları hakkında bilgi almak için kliniğimize ulaşabilirsiniz. [widget-129]

Benzer Yazılar

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nasıl Teşhis Edilir? 03 Ocak 2021

"
AIDS Hastalığının Ürolojik Önemi ve Belirtileri - Op. Dr. Murad Çeltik

AIDS Hastalığının Ürolojik Önemi ve Belirtileri - Op. Dr. Murad Çeltik

AIDS Hastalığının Ürolojik Önemi ve Belirtileri

Aids hastalığı bir virüs hastalığıdır, etkeni HIV olarak isimlendirilir. HIV bulaşan bir kişide hastalık belirtileri yıllarca çıkmayabilir fakat bazı kişilerde kısa süre içerisinde belirtiler başlayabilir. Bazı kişilerde virüsün (HIV) bulaşmasından birkaç ay sonrasında AIDS ile ilgili belirtilerin ortaya çıktığı görülebilmektedir.

Zaman ilerledikçe virüs çoğalarak aids hastalığının tüm belirti ve bulgularının ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bazı kişilerde ise virüs (HIV) kişinin vücudunda olmasına rağmen yıllarca (10 yıla kadar sürebilir) hiçbir belirti vermeyebilir.

AIDS hastalığına karşı bilinçlendirme kampanyaları, ameliyatlar ve cerrahi girişimler öncesi testler, kan bağışlamaları sonrası kan analizleri AIDS hastalığına sebep olan virüsün (HIV) daha erken dönemde tespit edilmesine yardımcı olmuştur.

Bu şekilde bir çok hastaya daha erken dönemde tanı konması sağlanmıştır. AIDS hastalarında fırsatçı enfeksiyonlarla ağır pnömoni(zatüre), menenjit, ensefalit, tüberküloz enfeksiyonları gelişebilir. Erken tanı konması ile koruyucu ilaç uygulamaları enfeksiyon oranlarını azaltılabilmektedir.

AIDS hastalığı Dünya genelinde 25 milyondan daha fazla kişide bulunmaktadır. Tüm AIDS’li hastaların yaklaşık % 80’i erkek olup, beşte biri 50 yaş ve üstündedir.

Aids Hastalığında Ürolojik Belirtiler

Hastaya HIV enfeksiyonu tanısı konduğunda bu enfeksiyonu yeni almış veya uzun zamandır enfeksiyonu taşıyor olabilir. Hasta enfeksiyonun herhangi bir evresinde olabilir. Ateş, kilo kaybı, ishal, ağızda mantar enfeksiyonu, öksürük, nefes darlığı AIDS hastalığının ileri düzey klinik belirtileridir. Üroloji belirtiler olarak,

-Atipik ve bakteriyel olmayan enfeksiyonlar,

-Sık görülmeyen kanserler,

Böbrek sorunları ve idrar yapma sorunları olarak sayılabilir.

Ürolojik Belirtiler ve Bulgular – Akut enfeksiyon durumlarında ,

Ateş, bitkinlik, lenf bezi şişmesi ve deri döküntüsü gözlenir. Enfeksiyon: İdrarda yanma, sık idrara çıkma, idrara sıkışma hissi, ateş ve yan ağrısıdır. Bazen idrardan kan gelmesi, antibiyotik tedavisine dirençli idrar yolu enfeksiyonu gibi atipik belirtiler görülür.

Kanserler : AIDS hastalarında bağışıklık sistemi baskılandığı için enfeksiyonlar, kanserler daha sık görülür. Lenfoma görüldüğünde böbreğin bulunduğu retroperitonu tutarak idrar kanalı tıkanıklığı ve buna bağlı belirtilere yol açabilir. Bu durumda böbrekte genişleme, kolik veya künt ağrılar, idrarda kanama gibi belirtiler gözlenebilir.

AIDS hastalarının hemen hemen yarısı idrar yolu enfeksiyonu ile karşı karşıya kalır. Bunların çoğu semptom vermez. Sıklık bağışıklığın baskılanma derecesi ile ilişkilidir. Bakteri enfeksiyonları görülebildiği gibi, virüs(adenovirüs, cytomegalovirüs), mantar enfeksiyonlarına da rastlanabilir.

Bulaşma Yolları ve Risk Faktörleri

-Korunmasız cinsel ilişki
-Korunmasız anal veya oral seks
-Çok eşlilik
-Cinsel yolla bulaşan hastalık geçirmiş olmak
-Damardan uyuşturucu alışkanlığı ve iğneyi ortak kullanmak

Kan verilmesi : Ameliyat ve bir hastalık sebebiyle kan veya kan ürünleri verilen hastalarda tüm testlerin yapılmasına rağmen HIV enfeksiyonu(AIDS hastalığı) bulaşma riski vardır. Hastalığın kuluçka döneminde bağışçıdan kan alınması testlerde enfeksiyonun tespit edilmesine engel olmaktadır.

Cerrahi Müdahaleler : Kullanılan cerrahi aletlerin yeterli sterilizasyonunun yapılmadığı ya da yapılamadığı cerrahi müdahale uygulamaları enfeksiyonların yaygınlaşması için risk oluşturur. Ülkemizde kampanyalar şeklinde sünnet işleminin uygulandığı durumlarda aletlerin sterilizasyonu yeterince yapılamamakta ve bir çocuktaki enfeksiyon bir çok çocuğa yayılabilmektedir.

"