AİDS (HİV) Nedir? Testi Nasıl Yapılır? | Tetra Tıp Laboratuvarı

AİDS (HİV) Nedir? Testi Nasıl Yapılır? | Tetra Tıp Laboratuvarı

AİDS Nedir?

HIV bir tür virüstür ve Human Immunodeficiency Virüs kelimelerinin kısaltmasıdır. Dilimize de terminolojik olarak İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü olarak çevrilmektedir.

Kan yoluyla ve korunmasız cinsel temas yoluyla bulaşan HIV, vücudun dokularına yerleşebilmektedir. Fakat asıl etkilerini bağışıklık sistemi üzerinde gösterir.

HIV CD4 hücresini (CD4+ T lenfositi) yok ederek bağışıklık sistemini baskılar. Bunun sonucunda vücut enfeksiyonlara karşı savunmasız hale gelir.

Vücudun enfeksiyonlara açık duruma gelmesiyle birlikle normal durumlarda tedavi edilebilen ishal, verem, zatürre, menenjit gibi hastalıklar hastaya ciddi zarar verebilir. Hatta kimi durumlarda kanserlere dahi yol açabilir.

HIV için günümüzde çeşitli ilaçlar geliştirilmiştir. Bu ilaçlar sayesinde virüsün vücutta çoğalması kontrol altına alınabilmekte ve bağışıklığı düşürücü etkileri önlenebilmektedir.

Böylece pozitif kişilerin daha uzun ve daha sağlıklı bir yaşam sürmeleri mümkün olabilmektedir.

Bütün bunlar içinse hastalığın erken teşhis edilmesi ve doktor kontrolünde bir an önce tedaviye başlanması çok önemlidir. Bu çalışmamızda HIV (AIDS) hakkında bütün detaylara yer veriyor, merak ettiğiniz her şeyi öğrenebilmenizi sağlıyoruz.

AIDS Tam Olarak Nedir?

AIDS, Acquired Immune Deficiency Syndrome kelimelerinin kısaltmasıdır ve dilimizde karşılığı Kazanılmış Bağışıklık Yetersizliği Sendromu’dur.

HIV virüsü AIDS’e neden olur. AIDS, bağışıklık sisteminin kansere ve enfeksiyonlara karşı savunmasız hale geldiği evreyi ifade eder ve hastalık bu ciddi evreye geldiğinde AIDS olarak adlandırılır. İnsan hayatını tehdit eder. Dolayısıyla HIV ve AIDS tam olarak aynı şey değildir. AIDS HIV’in bir evresidir ve her HIV pozitif olan kişi AIDS olmayabilir.

HIV’e karşı günümüzde antiretroviral ilaçlar geliştirilmiştir. Bu ilaçlar sayesinde bağışıklık sistemi ciddi şekilde zarar görmeden virüsle mücadele edilir. Vücut direnci düşmez.

Bir kişiye HIV bulaştıktan sonra ilaç tedavisi, yaşam koşulları ve vücut direnci gibi etkenlerle AIDS evresine geçişi engellenebilir. Fakat kesinlikle AIDS olmaz diye bir durum söz konusu değildir.

HIV pozitif kişi 5 hatta 20 sene sonra AIDS olabilir.

HIV Hangi Sıklıkla Görülür?

HIV hem dünyada hem ülkemizde yaygın bulaşıcı enfeksiyonlardan birisidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün istatistiklerine göre 37 milyon kişi dünya genelinde HIV taşımaktadır.

Bu kişilerin yüzde 60’dan fazlasına antiretroviral tedavi uygulanmaktadır.

Türkiye’de gün geçtikçe HIV’e karşı farkındalık artmakta ve test sayıları yükselmektedir. Buna bağlı olarak da tanı konmuş kişi sayısı çoğalmaktadır.

Yine de verilere göre Türkiye sık AIDS görülen ülkeler arasında yer almamaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın 2018 yılında yayınlamış olduğu araştırma sonuçlarına göre geçen 23 yıl içerisinde 18 bin 557 kişi HIV taşıyıcısıdır.

1.736 tane de AIDS vakası vardır. AIDS vakaları özellikle 30-34 ila 25-29 yaş aralığındaki kişilerde yoğunlaşmaktadır.

Araştırmaya göre virüs vakalarının yüzde 49,6’sı cinsel yolla bulaşmıştır. Cinsel yolla bulaşan vakaların da yüzde 71’i heteroseksüel cinsel ilişki yoluyla bulaşmıştır.

Sadece 2018 yılında HIV sonucu pozitif çıkanların sayısı 2 bin 199 kişidir. Bunların da yüzde 83’ünü erkekler oluşturmaktadır.

Özellikle 25-29 yaş aralığında tanı alanların sayısı fazla bulunmaktadır ve yıllara göre hastalığın seyrine bakıldığında bir artış trendi olduğu görülüyor.

HIV’de Erken Tanının Önemi

Erken tanı pek çok hastalıkta olduğu gibi HIV’de de önemlidir. Erken tanı sayesinde tedaviye bir an önce başlanabilmekte, bu da beraberinde tedavinin seyrini daha iyi yönde etkilemektedir.

Erken tanı ile yaşam süresi uzatılabildiği gibi hastalığın başkalarına bulaşma oranı da büyük oranda düşürülebilmektedir.

HIV tanısı için test yaptırılmalıdır ve korunmasız olarak cinsel ilişkide bulunanlar, HIV pozitif kanın temas edebileceği cinsel temasta bulunanlar, açık deriye temasta bulunanlar, steril olmayan delici alet ya da iğne kullanalar kesinlikle test yaptırmalıdırlar.

HIV testinde doğru sonuç alabilmek için doğru zamanda doğru test yaptırılmalıdır.

HIV testlerinde kişilik hakları ve gizliliğe son derece riayet edilmelidir. HIV ve AIDS ile ilgili herhangi bir sağlık kuruluşuna başvuranların, tedavi alanların ya da test yaptıranların kimlik bilgileri kodlanır ve bu kişilerin kimliği kodlanarak paylaşılır.

HIV testi sonucunda kişi pozitif çıkmışsa durumun Sağlık Bakanlığı’na bildirilmesi mecburidir. Fakat bu bildirim yine yukarda belirttiğimiz gizlilik ilkeleri çerçevesinde yapılır. Pozitif olan kişilerin ve hatta çevrelerinin psiko-sosyal destek almaları tavsiye edilir.

HIV ve AIDS hakkında ülkemizde çeşitli dernekler mevcuttur. Pozitif kişiler ve yakınları gerek hukuksal gerekse sosyal destek için bu derneklere başvurabilirler.

Bu test evlilik öncesi yaptırılması zorunlu olan testlerden birisi olmakla birlikte testin pozitif olması evlenmeye mani değildir. Süreç daha bilinçli yürütülebilir.

HIV Nasıl Bulaşır?

HIV’in nasıl bulaştığını bilmek gerekli önlemleri almada yardımcı olacak ve daha dikkatli bir yaşam sürülmesine vesile olacaktır. Öncelikle bu virüs insandan insana bulaşır.

Pozitif olan kişilerin kanında, sperminde, vajina salgısında, anne sütünde virüs yer alır. Kadından da erkekten de HIV bulaşabilir. Başlıca bulaşma yolları şu şekildedir:

Cinsel yolla: HIV enfeksiyonlarının dünya genelinde yüzde 80’i korunmasız cinsel temas yoluyla bulaşmaktadır. Sperm, kan ya da vajina sıvısı vajinayla, penisle, anüs mukozasıyla, ağızdaki tahriş olmuş dokuyla, çatlakla, kesikle temasında enfeksiyon bulaşabilir. Kadından erkeğe, erkekten kadına, kadından kadına ya da erkekten erkeğe virüs bulaşabilir. Oral cinsel temasla, vajinal cinsel temasla ya da anal cinsel temasla HIV geçebilir. Virüs yükü yoğun olan HIV pozitif kişiyle korunmasız olarak tek sefer dahi cinsel temasta bulunmak enfeksiyonun bulaşması için kafidir. Korunmasız cinsel ilişki sayısı arttıkça bulaşma riski de yükselir. Kan ile: Kan HIV’in en yoğun oranda bulunduğu alandır. Pozitif kişilerden alınmış kan ya da kan ürünlerinden virüs bulaşabilir. Pozitif kişinin kanının başka bir kişinin kanıyla teması durumunda enfeksiyon bulaşabilir.

Ayrıca virüs taşıyan dokunun, organın, spermin transferiyle virüs bulaşabilir. Kullanıldığı taktirde dezenfekte edilmemiş iğne, şırınga, cerrahi aletler, akupunktur aletleri, dövme aletleri ile de bulaşabilir.

Virüse maruz kalmış bir şırınganın uyuşturucu madde kullanımı gibi damar yoluyla kullanımında bulaşabilir. Pozitif kadın veya erkeklerin cinsel organlarındaki kanamalarının, adet kanlarının vajinaya, penise, ağıza temas etmesi ile enfekte olunabilir.

Kan nakli üzerinden HIV bulaşmaması ve taşınmaması için 1985 yılında bir uygulama başlatılmış, 1987 yılında Türkiye’de bu uygulamaya dahil olmuştur.

Buna göre bütün kan ve kan ürünlerine HIV taraması uygulanmaktadır. Kan bağışçıları da HIV testine tabi tutulmaktadır. Bu nedenle kan yoluyla HIV bulaşması çok enderdir.

Anneden bebeğe: HIV anneden bebeğe geçebilmektedir. Eğer anne gebelikte HIV taşıyıcısı ise hamilelikte, doğumda ya da doğum gerçekleştikten sonra anneden bebeğe virüs bulaşabilir. Yaklaşık yüzde 20 ila 30 oranında da emzirme döneminde anneden bebeğe virüsün geçtiği tespit edilmiştir.

Eğer gebelik sırasında anne HIV taşıyıcısı ise doğum mutlaka sezeryan yapılmalı ve sonrasında anne bebeğini emzirmemelidir.

Gebelik döneminde HIV pozitif çıkan annelerde tedaviye gebeliğin son üç ayında başlanır. Bebekte ise doğumla birlikte başlanır. Anneden bebeğe yüzde 35 oranında HIV geçişi olduğu için mutlaka önlemlere başvurulmalıdır.

HIV’in Bulaşmadığı Durumlar

HIV konusunda hala yanlış inanışlar vardır. Geçmişte bu tür asılsız inanışlar ve ön yargılar daha keskin olduğu için HIV pozitif olan kişilerin hayatları son derece zorlaşmıştır.

Hatta sosyal hayata, iş hayatına katılımları dahi engellenmiştir. Fakat günümüzde bilinçlenmenin artmasıyla birlikte önyargılar da azalmaya başlamıştır.

Bu noktada yanlış algıların aksine şu durumlarda HIV’in bulaşmadığını söyleyebiliriz:

HIV pozitif kişiyle aynı havayı solumak, HIV pozitif kişiyle aynı odada, işyerinde, okulda ve diğer sosyal ortamlarda bulunmak, Öksürmek, hapşırmak, Ter, dışkı, gözyaşı, idrar gibi çıktılar, El ele tutuşmak, kansız deriye dokunmak, öpmek, tokalaşmak, kucaklaşmak, Aynı duşu, tuvaleti veya lavaboyu kullanmak, Aynı havluları, havuzları, saunaları kullanmak, Aynı bardağı, tabağı ya da çatal kaşığı kullanmak, Hayvanlarla bir arada yaşamak vs. HIV Belirtileri

Virüsün kişiye bulaştığı ilk birkaç hafta akut enfeksiyon dönemi olarak adlandırılır ve bu dönemde kişide herhangi bir belirti olmayabilir. 2 ila 4 hafta arasındaysa boğaz ağrısı, yüksek ateş, baş ağrısı, döküntüler tıpkı grip benzeri şekilde kendini gösterebilir. Bu aynı zamanda virüsün bulaşıcılığının en yüksek olduğu dilimdir. En sık görülen belirtileri şöyle sıralayabiliriz:

Yüksek ateş, Boğaz ağrısı, Boğaz iltihabı, Baş ağrısı, Eklem ve kas ağrıları, Bulantı, kusma, Yemek borusunda, ağızda, genital bölgelerde yara, Yüz, göz, avuç içi, ayak tabanı gibi yerlerde kabarıklık ve kızarıklıklar, Bir aydır süren ishal.

Eğer bahsettiğimiz belirtiler gözlemlenir ve tedavi edilmeye başlanmazsa kişinin 2 ay gibi bir sürede yaşam fonksiyonları düşmeye başlar. 5-10 kg kilo kaybı daha yaşanabilir.

HIV enfeksiyonu bulaşmış kişinin akut döneminden sonra geçireceği dönem sessiz dönemdir. Birkaç haftalık akut döneminden sonra kişi artık HIV taşıyıcısıdır. Taşıyıcı herhangi bir belirti göstermeden 8-10 yıl sağlıklı bir yaşam sürebilir.

Fakat ömür boyu taşıyıcıdır ve bulaştırmaya ihtimali vardır. Bu dönemde kişinin lenf bezlerinde fark edilir seviyede büyümeler ortaya çıkabilir.

Sessiz dönemin ne kadar süreceği net değildir. Birkaç yıl sürebileceği gibi 10 yıldan daha uzun da olabilir. Eğer tanı konur ve ilaç tedavisine başlanırsa kişiler bağışıklık sistemlerini korumuş olurlar. Virüsün vücutlarına etkisini azaltırlar.

İleri dönem ise enfeksiyonun en ileri evresidir. Artık bağışıklık sistemi bir hayli zayıflamıştır. Eğer ileri döneme kadar hastalar tedavi almamışlarsa enfeksiyonlara, kansere karşı dirençsiz kalmış olurlar.

Farklı hastalıklar baş gösterdikçe de organlar daha fazla zarar görmüş olur.

İleri dönemde kişide şişmiş lenf düğümleri, kilo kaybı, yorgunluk, mantarlar, kalıcı döküntüler, kısa süreli hafıza kayıpları ortaya çıkabilir.

Yine tüberküloz, lenfoma, zatürre, vadi ateşi, solunum sistemi pamukçukları, beyin enfeksiyonları, uçuk virüsü, çok farklı parazitler ya da bakterilerin neden olduğu ishaller oluşabilir.

HIV Tanısı Nasıl Konur?

HIV kan tahliliyle saptanabilen bir enfeksiyondur. Kişiye virüs bulaştıktan sonra belli bir bekleme süresinin sonunda test yapılır.

Bu sürede vücut virüse karşı antijen ve antikorlar üretir ve bunların kandaki varlığına bakılarak tanı konulur. Dolayısıyla antikorların ve antijenlerin oluştuğu doğru zamanda test uygulanmalıdır. HIV tanı testlerini daha detaylı olarak ilgili yazımızdan tıklayarak okuyabilirsiniz.

HIV Testi Öncesi Danışmanlık Desteği

HIV zorlu bir süreci olan hastalıktır. Bu nedenle kişi daha test öncesinde doktordan ya da cinsel sağlık danışmanından HIV’e dair danışmanlık almalıdır. Danışmanlıkla birlikte testin doğru zamanda yapılması sağlanabilir.

Korunmasız ilişkideki diğer kişinin de teste yönlendirilmesi mümkün olur. Ayrıca HIV’in tüm dünyada rastlanabilen bir hastalık olduğu, korkulacak bir durum olmadığı, tedaviye bir an önce başlanabileceği ve tedavi sürecinin doğru yürütülebilmesiyle üstesinden gelinebileceği anlatılmalıdır.

Aynı şekilde tanı pozitif konulmuş ise de danışmanlık alınması psiko-sosyal açıdan faydalı olacaktır.

HIV Testi Nedir ve HIV Testi Ne Zaman Yapılır?

HIV tanısı için birkaç tür kan testi uygulanır. Bu testlerden ELİSA yöntemiyle yapılan serolojik testlerde antikor ve antijenlere bakılırken, virüsün genetik yapısının yani kendisinin bulunduğu PCR yöntemiyle yapılan testler ve doğrulama testleri mevcuttur.

Virüs vücuda girdikten sonra vücut savaşmak için antikor üretmeye başlar. Antikorlar üç ayda ölçülebilecek düzeye gelir. İlk üç ay süren bu dönem pencere dönemi olarak isimlendirilir.

Bulaşma gerçekleştikten sonra 4 ila 6 hafta içinde ELISA yöntemiyle kandaki antikor düzeyi ölçülür ve buna Anti- HIV testi denir.

Pencere döneminde antikor oluşmadığı ve istenen düzeye gelmediği için testin yanıltıcı sonuç vermesi muhtemeldir.

Anti- HIV testiyle sonuç pozitif bulunursa Western-Blotting yöntemi kullanılarak sonuç doğrulanmalıdır.

Western-Blotting yönteminde de test sonucu pozitif çıkarsa kişiye HIV pozitif teşhisi konur.

Pencere döneminin ne kadar süreceği de kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Kimilerinde antikorlar çok kısa sürede gelişebilirken kimilerinde 4 haftadan daha uzun sürede de gelişebilir.

Bu nedenle korunmasız cinsel ilişkide, temasta bulunanların daha önce test yaptırmışlarsa dahi 90. Günde yeniden test yaptırmaları tavsiye edilir. 90 gün sonrasında antikorlarda sonuç negatif çıkmışsa buna güvenilir.

HIV Tedavisi Nasıl Yapılır?

Bilim her alanda gelişmektedir. Tıpta da gelişmeler büyük bir hızla devam etmekte, hastalıklara, virüslere karşı tedaviler geliştirilebilmektedir.

Retrovirüs grubunda yer alan HIV için anti-retroviral ilaçlar geliştirilmiştir.

İlaçlar vücudun farklı alanlarında etki sahibidirler ve tedavilerde birkaç ilaç birlikte kullanılır.

Şu an için HIV enfeksiyonunun kesin bir tedavisi yoktur. Dolayısıyla vücuttaki virüs tamamıyla yok edilememektedir.

Fakat ilaçlarla kontrol altına alınabilmekte, yaşam kalitesi devam ettirilebilmektedir. Tedavilerde de amaç, virüsün çoğalmasını engellemektir.

Tedavi ile virüsün mutasyon geliştirme şansı düşürülerek direnci tedaviye cevap verecek düzeyde tutulur.

HIV tedavileriyle kandaki viral yük değeri en alt seviyeye indirilir. Bağışıklık sistemi korunarak yaşam kalitesi, geleceğe dönük beklentisi üst seviyede tutulur.

Taşıyıcıdaki virüs miktarı azaltılır ve bu sayede bulaşma riski düşürülür.

Her ne sebeple olursa olsun HIV’e maruz kalmış bir kişi için ilk olarak davranış sonrası korunma uygulanır. PEP (Post-Exposure Prophylaxis) adı verilen bu tedavi antiretroviral ilaçların kullanılmasıyla gerçekleştirilir ve kişinin enfekte olma riski önlenmeye çalışılır.

PEP HIV’e maruz kalındıktan sonraki 72 saat içerisinde uygulanmaya başlanmalı ve yalnızca acil durumlarda başlatılmalıdır.

PEP tedavisinde kullanılan ilaçlar 1-3 ay süreyle alınmalıdır ve yüzde 10 etkili olduklarını söylemek imkansızdır. Ciddi yan etkileri de bulunmaktadır.

Dolayısıyla HIV oluşacak bir durum yaşanması halinde zaman kaybedilmeden enfeksiyon hastalıkları uzmanına görünmeli, detaylı bilgi verilerek tedavi süreci uzmanla birlikte takip edilmelidir.

HIV’den Nasıl Korunur?

HIV’e karşı günümüzde en etkili korunma yolu cinsel ilişki sırasında prezervatif (kondom) kullanmaktır. Prezervatif mutlaka temas öncesinde takılmalı ve üzerinde herhangi bir yırtık, patlak, hasar, delik olmamalıdır.

Cinsel ilişkide doğum kontrol hapı, deri altı bantlar, iğneler, spiraller ya da gebelik önleyici diğer uygulamalar HIV’e karşı koruma sağlamamaktadır.

Bu yüzden bu tür eylemlerle korunma yoluna gitmek ve korunduğunu düşünmek doğru değildir.

Kan yoluyla bulaşmasını önlemek üzere de gerekli tedbirler alınmalıdır.

HIV ile Gebeliğin İlişkisi Nedir?

HIV ile gebelik arasında ne tür bir ilişki olduğu, HIV’in gebeliğe engel olup olmadığı çok fazla merak edilmektedir. Öncelikle HIV pozitif olma çocuk yapmaya engel bir durum teşkil etmez.

HIV pozitif kadının gebe kalmasına bir engel bulunmadığı gibi erkeğin HIV taşıyıcısı olduğu durumlarda erkekten sperm alınır ve dış ortamda virüsten temizlenip anne adayının rahmine konulur.

Eğer HIV’in izlemi ve tedavisi uygun koşullarda yapılırsa, virüs yükü oldukça düşük seviyelerde olursa anne adayından bebeğe HIV geçişi büyük oranda önlenebilir.

Özellikle de gebe kalmadan önce en az 6 ay boyunca kanındaki HIV düzeyi ölçülemeyecek seviyede olursa bulaşma ihtimali düşmektedir.

Pozitif gebelerde antiretroviral tedavi uygulanırsa, sezeryan doğum gerçekleştirilirse ve sonrasında bebek hazır mamayla beslenirse anneden bebeğe HIV bulaşma oranı yüzde 1’e kadar düşürülebilir.

Bebeğe bulaşması halindeyse bebek şuruplarla tedavi edilmektedir.

Eğer HIV taşıyıcısı olanların gebelik düşüncesi varsa en doğrusu tedaviyi sürdüren enfeksiyon uzmanıyla detaylı görüşmek, süreci buna göre yönlendirmek olacaktır.

Bu makale tıbbi tavsiye olarak yorumlanmamalıdır. Sağlıklı yaşam rutininizde herhangi bir değişiklik yapmadan önce lütfen doktorunuzla görüşün.

"
Hıv Pozitif Kişiler 3-15 Yıl İçinde AIDS Olabilir! Op. Dr. Mustafa Şener

Hıv Pozitif Kişiler 3-15 Yıl İçinde AIDS Olabilir! Op. Dr. Mustafa Şener

AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Hıv Pozitif Kişiler 3-15 Yıl İçinde AIDS Olabilir!

HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virusu), AIDS hastalığına yol açan virüsün adı. Kanında HIV virüsü bulunan kişilere "HIV pozitif" deniliyor. HIV virüsü, bağışıklık sistemine zarar vererek hastalığa neden oluyor. AIDS, ilk kez 1981’de, ABD’de dikkati çekti ve tanımlandı. Hemen arkasından pek çok ülkede, hatta dünyada yaygın olduğu anlaşıldı. Dünyada en az 40 milyon kişinin HIV virüsü taşıdığı biliniyor. Günümüze kadar da yaklaşık olarak 25 milyon kişinin AIDS’ten öldüğü bildiriliyor.

AIDS bu virüsün yol açtığı hastalık tablosudur. Bu hastalığa yakalanan kişilerin bağışıklık sistemi zayıflar, çeşitli fırsatçı infeksiyonlar ortaya çıkar, tıpkı kanserle mücadele eden hastaların durumu gibi bir durum ortaya çıkar. Vücudu mikroplardan koruyan bağışıklık sisteminin çalışmaması halinde mikroplar daha kolay hastalığa neden olabildiği için, “HIV pozitif kişiler yaklaşık olarak 3-15 yıl içinde AIDS olurlar.

AIDS Nasıl Bulaşmaz? AIDS dokunma, öpüşme, solunum gibi dış kontaklarla bulaşan bir hastalık değildir. AIDS'li bir hastaya dokunarak veya yanında bulunarak AIDS'e yakalanmanız mümkün değildir. AIDS evcil hayvanlardan, tuvaletlerden, yüzme havuzlarından, tabak ya da bardaklardan bulaşıcı özellik göstermez. AIDS Nasıl Bulaşır? AIDS'in ana bulaşma yolu seksüel birleşme, uyuşturucu kullanıcılarının enjektörlerini paylaşması ve çok da az olsa kan transferidir. AIDS hastalığına yakalanmış hamile bir kadının doğmamış bebeğine de bu hastalığı bulaştırma olasılığı oldukça yüksektir. HIV virüsü hem erkekten hem de kadından bulaşabilir. Kişide herhangi bir cinsel hastalık varlığı, HIV virüsünün bulaşma ihtimalini daha da yükseltir. HIV virüsünün Tip I ve Tip II adı verilen iki tipi mevcuttur. Afrika'da Tip II, Avrupa ve Amerika'da ise Tip I daha sık görülür. Vücudun Savunması Çöküyor

Bir HIV virüs taşıyıcısı hastaymış gibi görünmeyebilir veya taşıyıcı kişi kendini hasta gibi hissetmeyebilir. Çünkü, taşıyıcılarda semptomların ortaya çıkmasına veya ölüme yol açan şey HIV virüsünün kendisi değil, vücudun bağışıklık sisteminin çökmesiyle tamamen savunmasız kaldığı diğer enfeksiyonlardır.

Hangi Belirtiler Oluyor?

- HIV bulaşan bir kişide virüs alındıktan yaklaşık 3-4 hafta içinde soğuk algınlığı benzeri ateş, yorgunluk, halsizlik gibi belirtiler olur.

- Birkaç gün süren bu klinik tablodan sonra HIV ile infekte kişiler herhangi bir belirti olmadan, yıllarca normal, sağlıklı görünümde yaşamlarını sürdürürler.

- Fakat ömür boyu virusu taşıyıcıdır ve bulaştırıcıdır.

- İlerlemiş dönmelerde ise uzamış ishaller, kilo kaybı, lenf bezlerinde büyümeler, aralıklı ateş yükseklikleri görülebilir.

Devlet İlacın Büyük Bölümünü Ödüyor

HIV'in henüz kesin bir tedavisi veya korunmada kullanılabilecek bir aşısı yok. Fakat, virüsün etkilerine engel olan, kişinin yaşam kalitesini artıran bir takım ilaçlar geliştirildi. Dr. Hande Aygün, ilaç tedavisinin doktor kontrolünde ve kesintisiz olarak yaşam boyu sürdürülmesi gerektiğini belirtiyor. Bu ilaçlar oldukça pahalı. Ancak, şu anda Türkiye'de devlet, hastalığın sağlık kurulu tarafından belgelendirildiği taktirde, sağlık güvencesi bulunan kişilerin tedavi masraflarının büyük bir bölümünü karşılıyor.

Erken Teşhis Hastalığı Geciktiriyor

AIDS’e karşı mücadelede hastalığın erken tanısı ve tedavisi oldukça önem taşıyor. Şüpheli durumlarda kişilerin mutlaka HIV testi yaptırmalarını öneren Dr. Hande Aygün, şu bilgileri veriyor:

“Anti-HIV pozitif olan kişilerin bu sonucu başka yöntemlerle de doğrulatmaları önerilir. Erken teşhis HIV virusunun başkalarına bulaşmasını önler ve AIDS hastalığına gidişi geciktirir. Anti-HIV antikorların ELISA yöntemiyle ölçülebilecek düzeye ulaşması için en az 3 aylık bir süreye ihtiyaç vardır. Bu nedenle test, bulaşma olduktan 3 ay sonra yapılmalıdır. PCR yönteminde ise bu süre 3 haftaya kadar düşmüştür.

HIV virüsü dış ortama oldukça dayanıksızdır. Spermdeki ve vajina salgısındaki HIV, dış ortamda birkaç saatte, kuru ortamda ise yarım saatte ölür. HIV kurumuş kanda da kısa zamanda ölür. HIV virüsü dezenfektanlara da oldukça duyarlıdır. Sulandırılmış çamaşır suyu HIV virüsünü 10 dakika içinde öldürür. Korunmada eğitim, güvenli seks ve kondom kullanımı oldukça önemlidir. Ayrıca delici, kesici, batıcı hiçbir alet (tıbbi alet veya özel eşya) paylaşılmamalıdır.“

"
AIDS | HIV HIV Enfeksiyonu

AIDS | HIV HIV Enfeksiyonu

AIDS (HIV Enfeksiyonu)

Vücudumuzu savunan bağışıklık sistemini yok eden virutik bir hastalıktır. AİDS hastalığının nedeni HIV virüsüdür. Virüs genellikle kan ya da meni gibi vücut sıvıları ile bulaşır. Cinsel ilişki dışında damardan uyuşturucu kullananlar da bu hastalığa yakalanabilirler. Kana bir kez geçtikten sonra vücudun doğal savunma sistemi olan immüm sistem hücrelerini (bağışıklık sistemi) yok ederler ve hastalar enfeksiyonlarla artık savaşamaz hale gelirler. Hastalık sıklıkla ölümcüldür.

AIDS hastalığı üç yolla bulaşabilir,

Cinsel ilişki yoluyla bulaşma Kan yoluyla bulaşma Anneden bebeğine (Perinatal geçiş) bulaşma AIDS'in Belirtileri Nelerdir?

Hastalığın erken döneminde hastalar aşırı yorgunluk ve ateşten şikayet ederler. İleri dönemlerde vücudun savunma sistemi etkisiz hale geldiğinden fırsatçı enfeksiyonlar ve çeşitli organlarda kanser gelişimi gözlenebilir.

Genel olarak belirtiler,

Fiziksel ve zihinsel aktiviteleri etkileyen, sebebi açıklanamayan aşırı bir yorgunluk ve nedensiz kilo kaybı Birkaç haftanın sonunda ateşin açıklanamayacak bir şekilde 39 derecenin üstüne çıkması Sebebi bilinmeyen bir şekilde vücuttaki lenf bezlerinin büyümesi (Özellikle boğazda, boyunda ve koltuk altında bulunan lenf bezlerinin büyümesi - en geniş halini alması) Israrla devam eden ishal - diare Herhangi bir solunum enfeksiyonuyla meydana gelen ve çok uzun süren kuru öksürük ve buna bağlı nefes darlığı Deri üstünde ya da altında leke ve şişliklerin meydana gelmesi AIDS Tanısı İçin Neler Yapılmalıdır? Dikkatli bir fizik muayene şarttır

Bireyin muayenesinde genital bölge ile birlikte ağız boşluğu ve anal bölgede kontrol edilmelidir. Anal ve oral (ağız boşluğu) cinsel temasta bulunanlarda bazı cinsel yolla bulaşan hastalıklar buralara yerleşirler.

Yara ve akıntılardan örnekler alınır

Kadınlarda jinekolojik muayene ve vajinal (hazne) örnekleme gerekir. İdrar ve kan örnekleri alınarak AIDS hastalığı ve sifiliz araştırması yapılır.

Eğer sizde cinsel yolla bulaşan hastalık varsa derhal cinsel ilişkide bulunduğunuz kişilere bu bilgiyi aktarmalısınız.

Böylece onlara tedavi imkanı sunmuş olursunuz. Eğer bu bilgiyi paylaşmazsanız karşı cinsteki hastalık ilerleyeceği gibi size de tekrar bulaşabilir.

AIDS Tedavisi

Tedavinin amacı bağışıklık sistemindeki bozulmayı engellemektir. Eğer bağışıklık sistemi bozulmuş ise toparlanmasını sağlamak ve yeniden işler hale getirmek hastalığın seyri açısından çok önemlidir. Tedavi ile bu amaçlara ulaşıldığında hastalığın ilerlemesi ve fırsatçı hastalıkların ortaya çıkması önlenmekte, yaşam süresi uzamakta ve hastanın yaşam kalitesi artmaktadır. Buna ek olarak, tedavinin bir başka yararı da bulaştırıcılığın azalmasıdır.

HIV/AIDS enfeksiyonunda tedaviye bir kez başlandıktan sonra hayat boyu devam etmek gerekir. Tedavi herhangi bir zamanda kesintiye uğrarsa o güne kadar elde edilmiş yararlar hızla kaybedilmeye başlar, ayrıca daha önce kullanılan ilaçlara direnç gelişme olasılığı artar.

AIDS/HIV Hangi Durumlarda Bulaşmaz?

HIV/AIDS günlük yaşamda, aynı odada bulunma, aynı okulda okuma, aynı havayı soluma ile bulaşmaz. HIV sağlam deriden geçmez.

"
AIDS nedir, nasıl bulaşır, AIDS in belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir - Tuna Gazete

AIDS nedir, nasıl bulaşır, AIDS in belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir - Tuna Gazete

AIDS nedir, nasıl bulaşır, AIDS'in belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir

AIDS (Kazanılmış Bağışıklık Yetmezliği Sendromu), HIV infeksiyonunun sebep olduğu, kronik, yaşamı tehdit edebilen bir hastalık. HIV bağışıklık sistemini hasara uğratarak hastalıklarla mücadele gücünü zayıflatmaktadır. HIV infeksiyonunun tedavi edilmemesi AIDS’e yol açabiliyor. Peki, AIDS nasıl bulaşır? AIDS'in belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir? Soruların cevapları ve daha fazlası haberimizde.

Haber Bülteni Tüm Haberleri

Haber albümü için resme tıklayın

AIDS, HIV pozitif kişilerin hiçbir tedavi almamaları sonucu, hayatlarının ilerleyen dönemlerinde vücutta bazı beyaz kan hücreleri kandaki oranının çok düşük seviyelere gelmesiyle birlikte, bağışıklık sisteminin çökmesi ve diğer pek çok hastalık ve enfeksiyona açık hale gelmeleriyle birlikte gelişen bir sendromdur.

Kan milimetreküpünde sağlıklı bir hastada 500-1600 arasında CD4 hücresi bulunmaktadır. AIDS gelişen bireylerde bu sayı 0’a kadar düşmektedir.

AIDS, HIV virüsüne bağlı olarak gelişir. Ancak her HIV pozitif kişi AIDS olmaz. Tedavi edildiği sürece hastalığın bu evreye gelme ihtimali oldukça düşüktür. Kişilerde AIDS geliştiğinde de tedaviye başlanması mümkündür yine de erken tanı ile başlayan tedavideki kadar etkili bir sonuç alınabilmektedir.

HIV nedir

HIV bugüne kadar dünyada en uzun sürmüş epidemidir. Virüsün vücuttan tamamen atılmasını sağlayan kesin bir tedavisi ya da aşısı henüz bulunmamıştır. HIV, kan yoluyla ya da anne sütü, sperm, boşalma öncesi sıvı, vajinal ve rektal sıvılar yoluyla bulaşmaktadır. Bu sebeple cinsel ilişki yoluyla bulaşma riski fazla olan bir virüstür. Virüs vücuda girdikten sonraki bir ay içerisinde akut bir atak yapar ve sonrasında tedavi edilmezse vücutta çoğalmaya devam eder. Akut dönemden sonra hastalık 10-15 sene sessiz olarak seyredebilir, kişilerde hastalık belirtileri görülmez. Ancak kişiler bu dönemde hastalığı bulaştırmaya devam ederler. Fakat bu kişilerde hastalığın üçüncü ve en ileri seviyesi olan AIDS henüz gelişmemiştir. Tedavi edilmediği takdirde hastalık üçüncü evreye ilerler ve kişilerin bağışıklık sistemleri zayıflayarak diğer enfeksiyon ve hastalıklara karşı savunmasız hâle gelirler. Bu yüzden, artık hastalar enfeksiyon tespit edildikten hemen sonra ilaç tedavisine başlamakta ve böylelikle hastalık üçüncü evreye ilerlemeden hayatlarını sağlıklı biçimde sürdürebilmekte, evlenip çocuk sahibi olabilmektedirler.

AIDS nasıl bulaşır

AIDS hastalığı HIV virüsü ile enfekte olmuş kişilerin vücut sıvılarının, virüs ile temas etmemiş kişilerin vücuduna girmesi ile yayılım gösterir. Virüsün yayılmasında etkili olan vücut sıvıları kan, sperm, vajina salgısı ve anne sütü şeklinde sıralanır.

Cinsel ilişki yoluyla bulaşma: HIV virüsü bulaşmalarının %80-85'i korunmasız cinsel ilişki ile gerçekleşir. HIV-pozitif erkeğin sperm hücresinde HIV-pozitif kadının ise vajina salgısında yer alan virüs, cinsel ilişki sırasında bütünlüğü bozulmuş vücut mukozalarından içeri girer. AIDS hastalığında cinsel ilişki ile bulaşma yöntemi korunmasız cinsel ilişkiye giren tüm bireyler arasında (kadından erkeğe, erkekten kadına, kadından kadına ve erkekten erkeğe) meydana gelebilir. HIV-pozitif bir bireyle gerçekleşen tek bir korunmasız ilişki dahi AIDS hastalığının gelişmesine neden olabilir.

Anneden bebeğe bulaşma: Virüs ile enfekte olmuş bir anne, virüsü bebeğine gebelik döneminde, doğum sırasında veya doğum sonrası emzirme işlemi ile bulaştırabilir.

AIDS tanısı nasıl konur

HIV/AIDS tanısı kanda bulunan antikorları veya virüsün bir parçası olarak sayılabilen antijenleri görüntüleyen HIV testi ile konulur. Bireyin virüs ile temasından yaklaşık 3-8 hafta sonra bağışıklık sistemi ilk tepkiyi verir ve kandaki antikor sayısı hızla artmaya başlar.

Bazı durumlarda antikor sayısı 6 ay kadar uzun bir süre boyunca artık göstermez. Böyle bir durumun meydana gelmesi hastalığın tanılanmasını geciktireceği için genellikle antijen ve antikoru birlikte inceleyen testler tercih edilir. Bu sayede hastanın virüs ile temasından sonraki 3. haftadan itibaren tanı koymak mümkün hale gelir.

Tanı işlemi için yapılacak ilk test ELISA testidir. Bu test ile yapılan inceleme sonucu HIV enfeksiyonun varlığı kanıtlanamazsa sonuç negatif olarak değerlendirilir. ELISA testinin pozitif sonuçlanması durumunda test yinelenir ve sonuç tekrar pozitif çıkarsa Western blot adı verilen doğrulama testi yapılır. Doğrulama testinin de pozitif sonuçlanması halinde kişiye HIV/AIDS tanısı konulur.

AIDS belirtileri nelerdir

AIDS’in çok sayıda belirtisi bulunmaktadır. Bu belirti ve bulgular başka hastalıklarda da görüldüğü için mutlaka alanında uzman doktora gidilerek gerekli testler yapıldıktan sonra doğru teşhis konularak tedavi süreci başlatılmalıdır. AIDS’in en önemli belirtileri şunlardır,

-Hızlı kilo kaybı

-Koltuk altı, kasık veya boyun lenf bezlerinde büyüme

-Ağız, makat veya genital bölgede oluşan yaralar

-Cilt, ağız, burun veya göz kapaklarında lekelenmeler

HIV enfeksiyonu belirtileri nelerdir

Bazı kişilerde infeksiyonun başlangıcından 2-4 hafta sonra grip benzeri belirtiler ortaya çıkmaktadır. Bu dönem akut HIV infeksiyonu olarak adlandırılmaktadır. Bu belirtiler birkaç gün veya hafta sürmektedir. Bu dönemdeki belirtiler,

-Lenf bezlerinde şişme

Ama bazı kişiler akut HIV infeksiyonu döneminde bir belirtileri hissetmeyebilmektedir. Bu belirtilerin görülmesi de tek başına HIV infeksiyonu olduğu anlamına gelmemelidir. Bu belirtiler başka hastalıklara bağlı olarak da ortaya çıkabilmektedir. HIV infeksiyonuna neden olabilecek bir temas varsa bir sağlık kuruluşuna başvurarak HIV için test yaptırılmalıdır. Riskli bir temastan sonra bu belirtileri yaşayan kişilerin mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurarak testleri yaptırması gerekmektedir. Çünkü HIV infeksiyonunun teşhisinin tek yolu gerekli testlerin yaptırılmasıdır.

AIDS tedavi yöntemleri Riskli Durum / Davranış Sonrası Korunma

PEP (Post-Exposure Prophylaxis), herhangi bir nedenle HIV’e maruz kalındığında, antiretroviral ilaçlar (ART) kullanılarak kişinin enfekte olma riskini düşüren önleyici bir tedavidir. PEP sadece acil durumlarda kullanılmalı ve HIV'ye maruz kaldıktan sonraki 72 saat içinde başlatılmalıdır.

Bu ilaçlar 1-3 ay süreyle alınır. İlaçların ciddi yan etkilerinin olmasının yanı sıra 100 etkili değillerdir. Bu nedenle HIV bulaşmasına neden olacağını düşündüğünüz bir olay ile karşılaştıktan sonra en kısa sürede bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurmanız gerekir.

HIV’den Korunma Yöntemleri

- Cinsel ilişkide kondom (prezervatif) kullanmak HIV’den korunmanın günümüzde en etkili yoludur. Ancak kondomun temas önce takılması ve üzerinde delik olmaması ve yırtılmaması çok önemlidir.

- Doğum kontrol hapı, iğneleri ve deri altı bantları, spiraller ve diğer gebelik önleyici yöntemler HIV’ye karşı koruma sağlamaz.

HIV ve Hamilelik

HIV-pozitif olmak çocuk yapmaya engel bir durum değildir. Eğer erkek HIV taşıyıcısı ise, spermi alınarak dış ortamda virüsten temizlenerek anne rahmine yerleştirilir. HIV pozitif kadının gebe kalmasında herhangi bir sakınca yoktur.

İzlem ve tedavisinin uygun koşullarda yapılması ve virüs yükünün ölçülmeyecek düzeyde olması, HIV’in bebeğe geçişini önemli ölçüde azaltmaktadır. Kişinin gebe kalmadan önce, kanındaki HIV RNA düzeyinin en az 6 ay süreyle ölçülemeyecek düzeylerde olması, bulaşmayı azaltmaktadır.

HIV pozitif gebelerin antiretroviral tedavi kullanımı, planlanmış sezaryen uygulamaları ve bebeğin hazır mamayla beslenmesinin sağlanmasıyla özellikle gelişmiş ülkelerdeki bulaşma hızı %1-2’ye kadar inmiştir. Bulaş durumunda doğum sonrası ağız yoluyla verilen şuruplarla bebek tedavi edilmektedir.

ELISA testi nedir

ELISA testi bir antijen (örneğin mikroorganizmanın özel bir proteini) ve bir antikor (antijene karşı üretilen protein yapısındaki molekül) arasındaki reaksiyonu göstererek çeşitli hastalıkların tanısında kullanılmaktadır. Testin sonucunu görülür hale getirmek için bir enzimden yararlanılmaktadır. ELISA testi ile infeksiyon etkenleri veya bunlara karşı vücudun oluşturduğu antikorlar saptanabilmektedir.

"
Humanis Sağlık A. Ş. Sağlığınız İçin Aktif – Türkiye İlaç Şirketi

Humanis Sağlık A. Ş. Sağlığınız İçin Aktif – Türkiye İlaç Şirketi

HIV ve AIDS Virüsü

HIV (Human Immunodeficiency Virus ) kan ve cinsel temas yoluyla bulaşan, vücudun çeşitli dokularına yerleşebilen ancak esas etkilerini bağışıklık sistemi üzerinde gösteren bir tür virüstür. HIV temel olarak vücutta bulunan CD4 (CD4+ T lenfositi) adlı beyaz kan hücrelerini yok ederek bağışıklık sistemini baskılar ve vücudu enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakır. Bunun sonucunda da normal koşullarda tedavi edilebilen verem, ishal, menenjit, zatürre gibi hastalıklar vücuda normalden daha ciddi zararlar verir. Bazı durumlarda kanser riskleri dahi görülebilir. HIV virüsü insandan insana bulaşan bir tür virüstür. Virüs, HIV-pozitif kişilerin kan, sperm, vajina salgısı ve anne sütünde bulunur. Hem kadın hem de erkekten bulaşabilir.

AIDS ise “ Acquired Immune Deficiency Syndrome” yani “ Kazanılmış Bağışıklık Yetersizliği Sendromu”nun kısaltmasıdır. Yukarıda bahsedilen HIV virüsünün neden olduğu bu rahatsızlık bağışıklık sisteminin enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız olduğu evredir ve insan yaşamını tehdit eder.

HIV Virüsü’nün Belirtileri Nelerdir? AIDS ’ in Belirtileri Nelerdir?

HIV virüsü bazı kişilerde enfeksiyonun başlangıcından 2-4 hafta sonra grip benzeri belirtiler ile ortaya çıkmaktadır. Bu dönem akut HIV enfeksiyonu olarak adlandırılır. Bu belirtiler birkaç gün sürmektedir. Bu dönemde kişilerde ateş, üşüme, titreme, döküntü, gece terlemesi, kas ağrıları, boğaz ağrısı, lenflerde şişme, halsizlik veya ağızda yara şeklinde belirtiler görülebilir. Ancak bazı kişiler akut HIV infeksiyonu döneminde bu tür belirtileri hissetmeyebilir. Bu belirtilerin görülmesi de tek başına HIV infeksiyonu olduğu anlamına gelmemektedir. Bu belirtilerin başka hastalıklara bağlı olarak da ortaya çıkabildiği unutulmamalıdır.

AIDS hastalığının ise aynı HIV virüsünde olduğu gibi çok sayıda belirtileri bulunmaktadır. Ancak bu belirti ve bulgular başka hastalıklarda da görüldüğü için gerekli testler yapılıp, doğru teşhis konulduktan sonra tedavi sürecine başlanmalıdır:

· Hızlı kilo kaybı
· Tekrarlayan ateş
· Gece Terlemeleri
· Nedensiz ve aşırı yorgun olma durumu
· Koltuk altı, kasık ve boyundaki lenf bezlerinde şişme
· Ağız, makat veya genital bölgede oluşan yaralar
· Akciğer infeksiyonları veya nörolojik bozukluklar
· Hafıza kaybı veya depresyon durumu
· Ciltte (ağız, burun veya göz kapaklarında) lekelenme

HIV Virüsü ve AIDS Nasıl Bulaşır? Nasıl Bulaşmaz?

1) Cinsel Temas ile Bulaşma: Dünyada HIV enfeksiyonunun % 80-85 ’ i genelde korunmasız cinsel ilişki ile bulaşmaktadır. Vücuttaki kanın, spermin veya vajinal sıvının penis, vajina, anüs mukozası ya da ağızdaki zedelenmiş doku, kesik ve çatlaklara temasıyla bulaşır. Virüs erkekten kadına, kadından erkeğe, erkekten erkeğe, kadından kadına cinsel yolla geçebilir. HIV virüsü vajinal, oral veya anal cinsel temasla bulaşabilir.

2) Kan Yoluyla Bulaşma: HIV pozitif kişinin kanının diğer kişinin kanına karışmas ile HIV virüsü taşıyan organ, doku ya da spermlerin transferi ile, kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş şırınga veya iğne gibi cerrahi aletler, diş hekimliği aletleri, jilet ya da makas gibi kesici ve delici aletler, dövme veya akupunktur iğneleri ile bulaşabilir.

3) Anneden Bebeğe Bulaşma: Gebelik sırasında HIV virüsü taşıyıcısı olan anne, hamilelik süresince, doğum sırasında ve doğum sonrası dönemde bebeğe virüsü geçirebilir. Emzirme döneminde ise bu virüs, yaklaşık % 20-30 oranında anneden bebeğe geçebilir.

HIV konusundaki yanlış inanışlar ve önyargılar, geçmişte HIV pozitif kişilerin hayatını zorlaştırıp sosyal hayat ve iş hayatına katılımlarını engellerken, günümüzde yapılan bilinçlendirme çalışmaları bu önyargıların azalmasını sağlanmıştır.

· Aynı işyerinde, aynı odada veya sosyal ortamlarda bulunmak ve aynı havayı solumak
· Hapşırma ve öksürük nedeniyle görülen tükürük, gözyaşı, ter, idrar ya da dışkı
· Tokalaşma, sosyal öpüşme, el ele tutuşma, sarılma, deriye dokunma, okşama, kucaklama veya öpme
· Aynı kaptan yemek yeme, aynı bardaktan içecek tüketme, ortak çatal, kaşık, bardak, tabak, telefon kullanmak
· Aynı tuvaleti, duş ve musluğu kullanmak
· Ortak yüzme havuzunda yüzmek, deniz, sauna, hamam gibi ortak alanları kullanmak veya ortak havlu kullanmak
· Sivrisinek ya da benzeri böcek sokması, hayvan ısırması
· Kedi, köpek gibi evcil hayvanlarla yaşamak bu virüsün ve hastalığın bulaşmasına neden olmaz.

HIV Virüsü ve AIDS Tedavisi Nedir?

HIV enfeksiyonunun tanı evresinde başvurulan “ ELISA” testi ve bu hastalığın tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçlar mevcuttur. Günümüzde kullanılan ilaç tedavileri sayesinde kandaki virüs miktarı çok azalmakta ve bağışıklık sistemi uzun süre korunabilmektedir. HIV pozitif bireyler, sağlıklı bireylerle aynı ömür sürelerine ve yaşam kalitesine erişebilmektedir.

Kaynaklar:

Son Erişim Tarihi:

"
GENİTALYA / HIV - AIDS

GENİTALYA / HIV - AIDS

GENİTALYA

HIV (Human Immmunodeficiency Virus), Türkçe’de İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü olarak adlandırılan bir virüstür. Adından da anlaşılabileceği gibi bu virüs insan bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve etkisiz hale gelmesine neden olur. Bağışıklık sistemi çöken vücut, normalde kolaylıkla direnç gösterebileceği hastalıklara karşı savunmasız hale gelir.

AIDS nedir?

AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome) HIV tarafından oluşturulan, Türkçe'de "Edinsel Bağışıklık Yetmezliği Sendromu" olarak adlandırılan bir hastalıklar bütünüdür. Her HIV pozitif hasta AIDS demek değildir. AIDS,HIV pozitif taşıyıcı bir kimsenin kan testleriyle ölçülebilen bağışıklık sistemi hücrelerinin virüs tarafından yüksek düzeyde tahrip edilmiş olmasıyla tanımlanabilir.

Bulaşma nasıl olmaktadır?

HIV bulaşıcılığı, üst düzeyde olan bir virüs olmamasına rağmen, mutlaka korunulması gereken bir virüstür. HIV doğası gereği tek başına yaşamını idame edemeyen bu nedenle mutlaka konak ihtiyacı olan bir virüstür. Virüs açık hava şartlarında uzun süreli canlı kalmamakla birlikte oksijenle temasta kısa sürede ölmektedir. Standart sterilizasyon uygulamaları virüse karşı korunmada yeterlidir. Virüsün bulaşma yolu temelde vücut sıvılarının iletilmesi olarak özetlenebilir. Bu nedenle kan gibi, meni gibi virüsün daha yoğun olduğu vücut sıvılarının virüsün iletiminde yeri büyüktür. Tükürük gibi, ter gibi, göz yaşı gibi ve idrar gibi vücut sıvıları virüs taşımamaktadır. Bu nedenle öpüşmekle, tokalaşmakla, ortak duş-banyo alanlarını ve tuvaletleri kullanmakla bulaşmaz.

HIV’in 3 temel bulaş yolu bulunmaktadır,

Korunmasız cinsel ilişki ( %80-85) Kan alışverişi (%10-15) Anneden bebeğe doğum ve ve anne sütü ile ( %3-5)

Kondom (Kaput, kılıf, prezervatif) kullanmak, cinsel etkinlik gösteren kişilerin HIV'den korunmasında halen en güvenilir yöntemdir. Ülkemizde, hem erkekler hem de kadınlar için kondom mevcuttur. Cinsel ilişkinin her çeşidinde (vajinal, anal, oral), her ilişkide kondom kullanıldığı taktirde ve doğru kullanılması halinde koruyuculuğu %100 ’e yaklaşmaktadır. Kondomla birlikte sperm öldürücü krem ve kayganlaştırıcı kullanılması da tavsiye edilmektedir.
HIV bulaşma riskinin fazla olduğu anal (makattan) ilişkiye girilecekse mutlaka kondom ve kayganlığı arttırıcı su bazlı kremler kullanılmalıdır.

HIV hangi durumda bulaşmaz? Aynı ortamı paylaşma ve soluma, El sıkışma, sağlam deriye dokunma, okşama, kucaklama, sosyal öpüşme, Tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar, dışkı, Yiyecekler, içecekler, çatal, kaşık, bardak, tabak, telefon, Tuvalet, duş, musluk, yüzme havuzu, deniz, sauna, hamam, Sivrisinek ve diğer böceklerin sokması, kedi, köpek ve diğer hayvanlarla yaşamak gibi durumlar HIV'in bulaşmasına neden olmaz.

HIV'in görülme sıklığı nedir?

Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı (UNAIDS) 2009 yılı raporuna göre,

Dünya'da 33,3 milyon erişkin HIV taşıyıcısı bulunduğu, Yılda 2,6 milyon kişi HIV'e yakalandığı, Yılda 1,8 milyon kişinin AIDS nedeni ile öldüğü, Günde 7000'den fazla kişinin HIV ile enfekte olduğu bildirilmiştir.

Ülkemizde de HIV/AIDS hastalığı konusunda tanı alan HIV/AIDS vaka sayısında göreceli bir artış görülmektedir. Sağlık Bakanlığına 2010 yılı Haziran ayı itibarı ile toplam 4.177 HIV(+) kişi bildirimi yapılmış olup vakaların %70'ini erkekler oluşturmaktadır. Enfeksiyondan en çok 25–39 yaş arasındaki bireyler etkilenmiştir. Bildirimi yapılan HIV (+) vakalarının %17,6'sını yabancı uyruklu kişiler oluşturmaktadır.

HIV 'in tipleri nedir?

HIV1 ve HIV2 olmak üzere bilinen iki tipi bulunmaktadır. HIV1 genellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Avrupa’da, HIV2 ise Batı Afrika ülkelerinde yaygın olarak bulunmaktadır. Tip 1 ve Tip 2 suşlarının birçok biyolojik karakterinin benzer olmasına rağmen serolojik ve moleküler yapılarının birbirinden farklı olduğu saptanmıştır. Ayrıca HIV2’nin seksüel yolla ve doğum esnasında anneden bebeğe bulaşma oranının HIV1’den daha az olduğu belirlenmiştir.

Tanıda kullanılan testler nelerdir?

HIV virüsünü saptamaya yönelik laboratuvar testleri virüsün vücuda giriş zamanına göre değişiklik göstermektedir. Bu testler aşağıdaki gibi sıralanmaktadır,

1. HIV PCR (viral DNA/RNA) (9-11 günden sonra) 2. p24 antijen testi (3 hafta-3 aylık dönem arasında) 3. ELISA (Anti-HIV) testi (3-6 aydan sonra) PCR testinin HIV tespitindeki yeri nedir?

HIV PCR testi, virüs genetik materyalinin PCR tekniği ile çoğaltılarak ölçülecek ve tanımlanabilecek duruma getirilmesidir. Enfekte olmuş bir kişinin kanında virüs bulunmasına rağmen erken dönemde virüse karşı antikor oluşmamaktadır. Bu nedenle PCR testi erken evrede HIV virüsünün kanda tespitinde kullanılmaktadır. Şüpheli temastan 9-11 gün sonra HIV PCR testi ile virüs varlığı saptanabilmektedir. PCR testinin virüsü saptama duyarlılığı 28. günden itibaren %98-100 olarak belirtilmektedir.

PCR testi, HIV şüphesi taşıyan herkes tarafından yaptırılabilir. Özellikle şüpheli ilişkiden sonra ve yenidoğanlarda HIV araştırmasının PCR tekniği ile yapılması gerektiği vurgulanmaktadır. PCR testi ayrıca HIV pozitif kişilerde virüs miktarının ölçülmesi ve AIDS hastalarının tedaviye verdikleri yanıtın takibinde de kullanılmaktadır.

P24 antijenine ne zaman bakmalıyız?

P24, HIV virüsüne özgü viral bir proteindir. Bu proteinin vücutta saptanması virüs varlığını göstermektedir. Testin virüs bulaşmasından sonra geçen 21. günden 90. güne kadar yapılması uygun bulunmaktadır

ELIZA testi ne zaman yapılmalıdır?

HIV virüsü ile enfekte kişilerin savunma sisteminde bu virüsle savaşmak için HIV’e karşı özel antikorlar oluşur. Kandaki bu antikorların ELISA yöntemiyle saptanmasına Anti-HIV testi denir. HIV antikorlarının ELISA yöntemiyle ölçülebilecek düzeye ulaşması için 3 aylık bir süre (pencere dönemi) geçmesi gerekmektedir. Bu nedenle test, bulaşma gerçekleştikten 3 ay sonra yapılmalıdır.

Anti-HIV test sonucunun pozitif olması kanda HIV virüsüne karşı antikorların oluştuğunu gösterir. Bu nedenle Anti-HIV testinin pozitif (seropozitif) olduğunu söyleyebilmemiz için Westernblot testi adı verilen doğrulama testinin de yapılıp sonucunun pozitif bulunması gerekmektedir.

AIDS' in belirtileri nelerdir?

HIV bulaştıktan sonra, AIDS hastalığı belirtileri kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre 3-15 yıl sonra ortaya çıkmaktadır. Enfeksiyon belirtileri aşağıdaki gibidir.

Belirli bir nedene bağlı olmaksızın haftalarca süren derin bitkinlik 2 ay içerisinde %10’dan fazla tanımlanamayan kilo kaybı Birkaç haftadan fazla süren ve sebebi açıklanamayan ateş, titreme ve gece terlemeleri İlk bakışta çürüğe benzeyen, ancak kaybolmayan, ağrısız, vücudun her yerinde bulunabilen düzgün, sert ve gittikçe büyüyen pembe-kızıl renkli lekeler Belirgin bir sebebi olmayan ve iki haftadan uzun süren koltuk altı ve boyun lenf bezlerinde şişlik Solunum güçlüğü ve kuru öksürük Ağızda devamlı beyaz lekeler bulunması, uçuklar Kronik diyare (ishal) AIDS' in klinik seyri nasıldır?

AIDS' de 3 dönem karşımıza çıkar,

1. Akut Retroviral Sendrom (Erken Dönem Belirtileri)
HIV bulaşmasından 1-6 hafta sonra hastaların önemli bir kısmı non-spesifik ateşli bir hastalık geçirmektedir. Bu tablo geçici ve birkaç hafta içerisinde kendiliğinden iyileşen bir enfeksiyon şeklindedir.

Hastalarda,
• Ateş
• Halsizlik, yorgunluk
• Döküntüler
• Baş ağrısı
• Farenjit
• Diyare saptanabilmektedir.
2. Asemptomatik Dönem (Semptomsuz Dönem)
Serokonversiyon (antikor oluşumu) döneminden sonra enfekte kişiler asemptomatik döneme girerler. Bu dönemde kişilerde hiçbir belirti gözlenmemesine rağmen bulaştırıcıdırlar. Asemptomatik dönem 6.5-13 yıl (ortalama 8-10 yıl) sürmektedir. Ancak vakaların %20-30'u ortalama 1.5-5 yıl içerisinde bir sonraki döneme geçebilmektedir. Bu süreyi virüsün alınma yolu, virülansı (hastalık yapma yeteneği) ve hastanın yaşı gibi faktörler etkilemektedir. Transfüzyon (kan veya bir kan ürününün doğrudan bireyin dolaşım sistemine verilmesi) yolu ile bulaşmalarda virüs miktarı daha fazla olduğundan süre 6 yıl olmakta, virüsü cinsel temasla alan homoseksüel erkeklerde ise bu süre 10-12 yıla kadar uzamaktadır.
3. Semptomatik Evre (Geç Dönem Belirtileri)
Herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir, ancak genellikle 8 yıl kadar sonra gözlenmektedir. Bu dönemde çoğunlukla hayatı tehdit edici olmamakla birlikte tüberküloz (verem), lokal fungal enfeksiyonlar (bölgesel mantar enfeksiyonu), lenfoma (lenf kanserleri) gözlenebilmektedir.

AIDS' de tedavi ve hedef nelerdir?

AIDS’in tedavisinde olumlu gelişmeler bulunmaktadır. HIV virüsüne karşı etkili oldukları bilinen antiretroviral ilaçlar üretilmiştir. Farklı etki mekanizmasına sahip antiretroviral ilaçların ikisinin ya da üçünün bir arada kullanımı ile başarılı bir tedavinin yapılacağı belirtilmektedir.

AIDS tedavisi doktor kontrolünde ve kesintisiz sürdürülmelidir. Bağışıklık sisteminin zayıflamasından dolayı AIDS dışında enfeksiyonlar gelişmekte olup bu enfeksiyonların çoğunu tedavi etmek mümkün olmaktadır. AIDS’den korunmak için bugüne kadar kullanılabilecek her hangi bir aşı geliştirilememiştir.

Klinik Tecrübelerim & Yorum

Sık sık Kliniğe " acaba ben aids miyim ? " diye özellikle 15-25 yaş grubundan şüpheli cinsel ilişki sonrası hastalar gelmektedir. Açıkcası benim bugune kadar hiv pozitif gördüğüm hasta sayısı bir eli geçmez. Benim izlenimim, heteroseksüel ilişkide bulaşma gerçekten çok zayıf. Edinburgh Universitesinde bulunduğum sürede, enfeksiyon hastalıkları kliniğinde çok sayıda aids hastası görme sansım oldu. Bu hastaların neredeyse tamamı ortak enjektör kullanımı sonucu hiv pozitif olmuş uyuşturucu bağımlısı kişilerdi. Homoseksüel yada heterosekseksüel, cinsel yolla bulaşma sonucu HIV pozitif olmuş hasta sayısı çok azdı.

"
HIV / AIDS Nedir? Belirtileri Nelerdir? | Labistanbul

HIV / AIDS Nedir? Belirtileri Nelerdir? | Labistanbul

HIV – AIDS Testi

“Edinsel Bağışıklık Yetmezliği Sendromu” adı verilen AİDS hastalığına HIV adındaki virüsün neden olduğu bilinmektedir. Bu virüs 3 yolla vücudumuza girer, Kan yoluyla, cinsel ilişki yoluyla, anneden bebeğe doğum sırasında veya emzirme yoluyla. Hastalıklara karşı direnç göstermemizi sağlayan bağışıklık sistemimiz, bu virüs tarafından yok edilir. Bunun sonucunda grip gibi soğuk algınlığı gibi en basit hastalıklara karşı bile direnç gösteremez hale geliriz. Bir kişinin HIV virüsü almış olması o kişinin AIDS olduğu anlamına gelmez.

hiv / aids kimlere bulaşır ?

Hiv virüsü yaş ve cinsiyet gözetmez, hem kadına hem erkeğe, yem çocuğa hem yetişkinlere bulaşabilir. Bir kişiye aids bulaşıp bulaşmadığını anlamanın tek yolu kandan yapılan bir test olan hiv testi ( aids testi ) yaptırmaktır.

HIV virüsü vücuda girer girmez hastalık oluşturmaz, bu virüsün vücutta olduğunu gösteren herhangi bir belirti ortaya çıkmayabilir. Bu nedenle AIDS hastalığına yol açan HIV virüsü sadece hiv testi ( aids testi ) ile anlaşılabilir. HIV virüsü vücuda girdikten yaklaşık 10-12 yıl sonra AIDS belirtileri görünmeye başlar. Kişi bu süre içinde virüsü başkalarına bulaştırabilir. HIV Pozitif olan bir kişi bu 10-12 yıllık süre içinde hiç hasta olmadan ve AIDS ‘e dönüşmeden yıllarca sağlıklı olarak yaşayıp bu virüsü çevresindeki kişilere bulaştırabilir.

HIV / AIDS virüsünün yayılması

1981 yılında ilk olarak keşfedilen bu hastalık, keşfinden hemen sonra hızla yayılarak, erkek, çocuk, siyah, beyaz, Latin, Asyalı, zengin, fakir demeden bir çok insanın ölümüne neden olmuştur. Türkiyede 1985 yılından itibaren görülmeye başlanmıştır. 2016 – 2017 verilerine göre ülkemizde 20.000 ’e yakın HIV pozitif hastanın olduğu saptanmıştır. En çok, İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Bursa gibi büyük ve turistik yerlerde görülmektedir. Bunun en büyük sebebi de korunmasız cinsel ilişkidir. Hastalığa yakalananların yaklaşık üçte biri kadındır. Ülkemizde heteroseksüel erkeklerde çok görülse de homoseksüel ve biseksüel erkekler, madde bağımlısı kişiler ve hemofili hastalarında da bir hayli fazla görülür. Bir grup hastada ise hastalığın bulaşma nedeni bilinmemektedir. Günümüze kadar dünyada AIDS’ten 225.000 kişinin öldüğü kaydedilmiştir.

İlginizi Çekebilir Spermiogram - Kruger Yöntemi HIV ve AIDS tedavisi

Aids tedavisi için bir çok araştırma yapılmaktadır, tedavi yöntemlerinde bazı gelişmeler sağlanmışsa da kesin bir tedavi yöntemi henüz bulunmamıştır. Tehlikeli ve ölümcül olan bu virüsün yayılmasını önlemenin en etkili ve tek yolu KORUNMAK tır.

HIV ( Human Immune Deficiency Virus ) Türkçesi ile “vücut bağışıklık sistemi virüsü” AIDS hastalığına yol açan çok tehlikeli bir vürüstür. AIDS vücut bağışıklık sistemi ile ilgili olduğundan, hastalığa sebep olan virüse bu isim verilmiştir. Bu virüs, insan vücudunun hastalıklara karşı direncini sağlayan bağışıklık sistemini etkisiz hale getirmektedir. Bağışıklık sisteminin etkisiz hale gelmesi, virüsten etkilenmeden önce, kolayca baş edebildiği diğer hastalık ve mikroplarla artık savaşamayacak hale gelmesi demektir. Bu da en basit bir gribal enfeksiyonun bile ölümcül hale gelmesine sebep olabilir. AIDS hastalarının yarısından çoğu bağışıklık sistemlerinin etkisiz hale gelmesi yüzünden bu tür basit enfeksiyonlara yenilerek hayata veda etmişlerdir.

HIV virüsü insan vücuduna bir kez girerse ve enfekte olursa artık bu virüsü yok etmesi veya vücuttan atması bu günün koşullarında mümkün değildir. Bu tür kişilere HIV Pozitif hastalar denmektedir. HIV pozitif hastalar için geliştirilmiş bazı ilaçlar bulunmaktadır. Bu ilaçlar HIV virüsünün yayılmasını ve çoğalmasını engellemektedir böylece hastanın yaşam süresi ve kalitesi arttırılmaktadır.

HIV, İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü anlamına gelir. HIV, AIDS’e neden olan bir virüstür. Kan, vajinal sekresyon, sperma ve anne sütü içerisinde bulunur. HIV prezervatif veya lateks / poliüretan bariyeri olmaksızın vajinal, oral veya anal seks yoluyla yayılabilir. Ülkemizde yaşayan insanlar arasında bu hastalık hızla artmakta ve bunların çoğu kendilerine virüs bulaştığını bilmiyorlar. Resmi Rakamlara göre Türkiyede bilinen yaklaşık 20.000 civarında hiv pozitif insan var. ( 2016-2017 )

İlginizi Çekebilir Açık EMAR (MR)

HIV ile yaşayan birçok insan sağlıklı görünür ve kendilerini iyi hisseder. Hasta olma veya başkalarına HIV bulaştırma riskinde olduklarını düşünemezler.

HIV Testi birçok ülkede rutin veya düzenli sağlık kontolu (check up) ın bir parçasıdır. Örneğin, Kanada Halk Sağlığı Kurumu, HIV testinin rutin tıbbi kontrolün bir parçası olarak tartışılmasını öneriyor. Canada artık test edilmedikçe, 13 ila 64 yaş arasındaki tüm kişilerin test edilmesini öneriyor. Ayrıca, yaşınız ne olursa olsun, yeni bir cinsel ilişkiye başlamadan önce HIV testi yaptırmanız önerilir.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) , yaşadığınız yere göre farklı öneriler yapar. HIV’in yaygın olduğu yerlerde, bir sağlık kuruluşuna giden herkese HIV testi önerilmelidir . HIV in daha az yaygın olduğu yerlerde, HIV testlerinin HIV’e maruz kalma riskinin daha yüksek olduğu insanlara önerildiğini ileri sürmektedir.

HiV Nasıl Bulaşır, Hiç prezervatif olmadan eşleriniz dışında vajinal, anal veya oral seks yaptınız mı?. Hiç ilaç veya diğer maddeleri enjekte etmek için iğneler veya enjektörler paylaştınız mı? Eşinizin tercihlerinden emin değilsiniz veya eşiniz HIV ile yaşamaktamıdır? Hamilemisiniz veya hamile olma riskinizi dikkate aldınız mı? Hiç cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon veya hastalık tanısı aldınız mı? Hepatit C hastası mısınız? Tüberküloz (TBC) tedavisine başlıyor musunuz?

Tedavi edilmediğinde HIV ciddi hastalıklara ve ölüme neden olabilir. HIV 1+2 ‘yi test ederseniz, dönemi iyi geçirmenize yardımcı olacak etkili ilaçlar bulunur. Ancak, HIV durumunuzu bilmiyorsanız, ihtiyacınız olan sağlık bakımını ve tedaviyi alamazsınız. HIV hakkında daha fazla bilgi için lütfen irtibata geçin.

İstanbul Check Up Merkezi Evde Kan Alma Spermiogram – Kruger Yöntemi Spermiogram Terimleri Neden Pinner Test? Test Fiyatları 2024 İkili Test Fiyatı TAHLİL Check Up Portör Havuz Suyu Analizleri Anti Adrenal Antikor (Anti Sürrenal Antikor) Bağlantı Analizi Testi Evde / İşte Kan Alma Alkol kandan ne kadar sürede çıkar "
Aids Tedavisi Fiyatları 2024 | Labistanbul

Aids Tedavisi Fiyatları 2024 | Labistanbul

Aids Tedavisi

HIV veya AIDS hastalığının herhangi bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Ancak, bazı tedavi yöntemleri ile hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilmektedir. HIV virüsü bulaşan bir kişiye daha uzun ve sağlıklı bir yaşam imkanı verilebilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün Haziran 2013 yılında yayınladığı talimatlara göre, daha önce yapılmış HIV antiretroviral tedavisi hayati önem taşımaktadır. Bu tedavi yöntemi yaşam kalitesini arttırmakta, yaşam süresini uzatmakta ve bulaşma riskini azaltmaktadır.

Henüz günümüzde HIV için aşı veya tedavi yöntemi bulunamamış olsa da, HIV tedavisi çok daha etkili ve faydalı hale getirilmiştir. Hastalar sağlıklarını ve yaşam kalitelerini düzenli olarak kullandıkları bazı ilaçlarla iyileştirebilmektedir.

Acil Hiv Hapları ( Temas Sonrası Profilaksi )

Korunmasız bir cinsel ilişki yaşayan kişi, son 3 gün içinde virüse maruz kaldığını düşünüyorsa, TSP ( temas sonrası profilaksi ) adı verilen anti-HIV ilaçları, enfeksiyonu durdurmaya yardımcı olabilir. Virüsle temastan sonra tedavinin mümkün olan en kısa zamanda yapılması gerekmektedir.

TSP, 28 gün süren ve çok zorlayıcı olan bir tedavidir. Rahatsız edici yan etkilere ( ishal, mide bulantısı ve baş ağrısı ) neden olabilmektedir.

Kişinin HIV pozitif olduğu teşhis edildikten sonra, tedaviye başlamadan önce virüsün ilerleyişini izlemek için düzenli hiv testleri yapılmalıdır. Bu tedaviler, kandaki HIV’in seviyesini azaltmak için tasarlanmıştır ve pek çok yararı bulunmaktadır.

AIDS hastalığının nedeni olan HIV virüsü kapanlar, antiretroviral ilaçlarla tedavi edilmektedir. Bu tedavi yöntemi, HIV enfeksiyonunu ve virüsün vücuda yayılmasını yavaşlatmaktadır. Genellikle, hastalar HAART (yüksek derecede aktif antiretroviral tedavi) veya cART (kombine antiretroviral tedavi) adı verilen ilaçların kombinasyonunu almaktadır.

AIDS ( hiv ) tedavisi genellikle kalıcıdır ve ömür boyu sürmektedir. HIV tedavisi rutin dozajlara dayanmaktadır. İlaçlar düzenli olarak, her seferinde alınmalıdır. Her sınıf antiretroviral ilaçların farklı yan etkileri bulunmaktadır ancak bulantı, yorgunluk, ishal, baş ağrısı, deri döküntüleri veya huysuzluk gibi olası yan etkiler olabilmektedir.

Tamamlayıcı veya Alternatif HIV Tedavileri

Yaygın olarak kullanılmakta olan “bitkisel ilaçlar” gibi alternatif tamamlayıcı ilaçların etkili olduğu ispatlanmamıştır. Bazı sınırlı çalışmalara göre, mineral veya vitamin takviyesi genel sağlığa faydalı olabilmektedir. Bu seçeneklerin bazıları, hatta vitamin takviyeleri bile, antiretroviral ilaçlarla uyuşturucu etkileşimlere girebileceğinden, hastaların herhangi bir alternatif tedavi yöntemine başvurmadan önce kesinlikle doktorlarına danışmaları gerekmektedir.

Hiv tedavisi nedir?

HIV tedavisi için kullanılan ilaçlar “antiretroviraller” olarak adlandırılmaktadır. Antiretrovirallerin güçlü ve uzun süreli etkisini garantilemek için, üç ( bazen daha fazla ) anti-HIV ilacı almak gerekir. Günümüzde kullanılan HIV tedavisi bedenden virüsü atmaz. Onun yerine HIV’in çoğalmasını engelleyerek ve dolaysıyla HIV’nin bağışıklık sistemi üzerindeki hasarını azaltarak hayatınızı uzatır ve sağlıklı yaşamanızı sağlar

İlginizi Çekebilir Aids Nasıl Bulaşır Hiv tedavisine ne zaman başlanmalıdır?

HIV tedavisi için ilaç kullanmaya başlamanın en iyi zamanı konusunda açık bir kanıt yoktur. Bu da doktorunuzla tedaviye hemen başlamanın veya geciktirmenin avantaj ve dezavantajlarını tartışmanız gerektiği anlamına gelir.

Güncel geçerli görüşe göre :

Eğer HIV veya AIDS belirtileriniz varsa Eğer CD4 hücre sayınız 350 civarındaysa

o zaman tedaviye başlamak gerekir.

Eğer HIV kısa bir süre önce bulaştıysa HIV bulaşmasından sonraki ilk altı aylık döneme “birincil enfeksiyon dönemi” denir. Bu dönemde tedaviye başlamanın, daha uzun ve sağlıklı hayata yol açacağına dair bir kanıt yoktur. Ancak bazı doktorlar bu sürenin müdahale için ideal bir zaman olduğunu düşünürler, çünkü ilerleyen zaman içinde enfeksiyonun bağışıklık sistemine daha fazla zarar vereceğine ve böylece HIV’e karşı daha az yanıt verilebileceğine inanmaktadırlar.

Ancak bir çok insanda, HIV bulaşmasından aylar hatta yıllar sonra HIV belirtileri ortaya çıkar. İlaçların yan etkileriyle uğraşmamak, tedavinin hayat kalitesini düşürmesi sorunuyla karşılaşmadan uzun yıllar geçirmek bir avantajdır ancak bu avantajı tedavinin HIV’e karşı etkisini yitirmesi riski ile karşılaştırmak ve en doğru kararı vermek gerekir.

HIV bulaşmasından sonra tedaviye başlamanın faydaları ve riskleri konusunda yapılan küçük araştırmaların sonuçları ikna edici olmaktan uzaktır. HIV bulaşmasından hemen sonra tedaviye başlayan bazı kişilerde çok düşük seviyede virüse rastlanmış ve bu durum tedaviyi kestikten sonra da devam etmiştir.

Diğer yandan, bu yaklaşım bunu deneyen başkaları için geçerli olmamıştır. Bu konuda belirsizlik olduğu için çok daha büyük bir araştırma bu aşamada tedavinin faydalarını araştırmaktadır. Sonuçları bir kaç seneye kadar açıklanacaktır.

Bu sonuçlar açıklanana kadar HIV bulaşmasından hemen sonra tedaviye başlaması önerilen kişilerin özellikleri aşağıda verilmektedir:

Herhangi bir AIDS tanımlayıcı hastalığı olanlar. HIV ile ilişkili nörölojik hastalıkları olanlar. Üç ay veya daha fazla süreyle 200 den aşağı CD4 hücre sayımı olan kişiler.

Bu özelliklere sahip kişilerin HIV bulaşmasından hemen sonra tedaviye başlaması önerilir.

Eğer (kronik) enfeksiyonunuz var, fakat belirtileriniz yoksa

CD4 sayımınız 200 den aşağı düşmeden hemen HIV tedavisine başlamalısınız. Eğer tedaviye CD4 sayımınız 200 altındayken başlarsanız, 200 üstünde başlamaya göre, sağlık problemleri ve hatta kısa vadede ölüm riskiniz daha yüksek olacaktır. Şu anda HIV tedavisine CD4 hücre sayımınızın 350 civarinda olduğu zaman başlamanın faydalı olduğu konusunda mutabakat bulunmaktadır. Doktorunuz tedaviye başlama konusunu CD4 hücre sayımınız bu rakam civarındayken düşünmelidir ve size de tedaviye hazır olur olmaz başlamanız önerilmelidir.

İlginizi Çekebilir Hiv Testi

Tedaviye CD4 hücre sayımınız 350 dolaylarındayken başlamanın, sadece HIV ile ilişkili hastalıkların değil ayni zamanda kalp, böbrek, karaciğer ve bazı kanserler gibi ciddi hastalıkların da gelişme riskini azalttığına dair güçlü kanıtlar bulunmaktadır. CD4 hücre sayımınız 350 civarındayken tedaviye başlamak aşağıdaki özelliklerden herhangi birine sahip kişiler için özellikle önerilmektedir:

Viral yükü 100,000 üzerinde olanlar. Hızla düşen CD4 hücre sayımı. ( senede 80 veya daha fazla hücre ) Herhangi bir HIV ile ilişkili hastalık. Hepatit B virüsü veya hepatit C virüsü koenfeksiyonu. 50 yaş üstü kişiler. Kalp hastalığı riski olan kişiler. HIV-negatif biri ile ilişkide olanlar. Afrika etnik kökenli olup böbrek hastalıklarından muzdarip kişiler

Bu özelliklere sahip kişilerin de hemen tedaviye başlamaları önerilmektedir

HIV hastalığı veya AIDS belirtileri gösteren kişiler

AIDS tanımlayıcı enfeksiyon veya kanser tanısı konulan herkesin HIV tedavisine başlaması önerilir. Tüberkülöz bunun istisnasıdır eğer CD4 hücre sayımınız 350 nin üstündeyse.

Ekseri vakalarda, enfeksiyon tedaviniz bitince HIV tedavisi başlatılacaktır. Bunun nedeni anti-HIV ilaçlarının bazen enfeksiyon tedavisi ilaçlarıyla etkileşime girebilmesidir. HIV tedavisi ve bazı enfeksiyon ilaçlarının beraber alınması durumunda bağışıklıklık yeniden yapılandırılmasına bağlı inflamatuar sendrom adı verilen, olumsuz bir dizi semptomların oluşması riski ortaya çıkabilir. Lenfoma tanısı size konulduysa, kemoterapiye başlar başlamaz HIV tedavisine başlamalısınız.

Terapi ne ile başlar

İlk kez tedavi görenler için standart HIV tedavisi, üç antiretroviral ilacın birleşiminden veya “rejiminden” oluşacaktır.

Önerilen birleşim:

NNRTI artı iki NRTI İlk kez HIV tedavisine başlıyorsanız, nonnucleoside reverse transcriptase inhibitor (NNRTI) efavirenz (Sustiva veya Stocrin) veya the NNRTI nevirapine (Viramune) ile nucleoside/ nucleotide reverse transcriptase inhibitor (NRTI) birleşim haplarından – ya Truvada (bu FTC ve tenofovir içerir) veya Kivexa (bu abacavir ve 3TC içerir) birini almanız önerilir. Efavirenz’in güçlü ve uzun süreli anti-HIV etkisi olduğuna dair sağlıklı kanıtlar bulunmaktadır.

Aynı zamanda nispeten az yan etkileri olup alınması kolaydır. Fakat efavirenz’ın ana dezavantajı HIV’in kolayca direnç oluşturabilmesidir, bu nedenle diğer iki ilaçla beraber alınması önemlidir. Aynı zamanda nörolojik yan tesirleri de mevcuttur. Bunlar genelde sadece bir kaç hafta sürer ama bazı hastalar baş ağrısı, kabuslar, oryantasyon bozukluğu ve depresyon gibi belirtileri uzun süreli ve problemli yaşar.

İlginizi Çekebilir CD4 Testi

Eğe hamile kalmayı düşünüyorsanız efavirenz ile tedaviye başlamamalısınız, çünkü teorik olarak doğuş-özürlerine yol açma olasılığı bulunmaktadır. Eğer zaten efavirenz alırken hamile kaldıysanız, en kısa sürede HIV kliniğiniz ile irtibata geçerek yardım alın.

Terapi ne zaman değişmelidir

HIV tedavisinin hedefi tespit edilemeyecek (pek çok HIV kliniğinde yapılan testlerde kanda 50 kopya/ml daha düşük seviyede) viral yüke erişmektedir.

Eğer viral yükünüz bu seviyenin üstündeyse o zaman bu HIV’in çoğalmayı devam ettiğini gösterir. Viral yükünüz tespit edilemeyecek seviyelere düşüp tekrar tespit edilebilir seviyelere geliyorsa ve bu arka arkaya iki testte görülürse, o zaman tedavinin değişmesi gerekir.

Tedavi, viral yükü tespit edilemeyecek seviyelere indirmiyorsa ve eğer bunu sağlayacak başka diğer ilaç birleşimleri mevcutsa değiştirilmelidir.

Eğer tedaviniz viral yükünüzü tespit edilemeyecek seviyelere düşürdükten sonra, en az iki hafta aralıklı viral yük testlerinde, viral yük 50 kopya/ ml dan daha yüksek seviyelerde tespit edilirse o zaman tedaviniz başarısız oluyor demektir. O zaman viral yükünüzü algılanmayacak seviyelere düşürmeye olanak sağlayabilecek başka ilaçlar varsa ve bu ilaçları tolere edebiliyor, rahatca alabiliyorsanız tedaviyi değiştirmeyi düşünmelisiniz. Eski tedavinin yerine seçtiğiniz ilaçların değerlendirilmesi, tedavi geçmişiniz ve direnç testleriyle yönetilmelidir.

Tedavinin uygulanması

Anti-HIV ilaçlarınızın başarısı sizden yüksek seviyede sorumluluk ister. Tedaviye bağlılık size yazılan ilaçlarınızın tam tarif edildiği şekilde, hiç kaçırma veya geç kalma olmaksızın alınmasını ve gerektiği takdirde, doğru yemeklerin doğru zamanlarda yenilmesini sağlamak anlamına gelir. Bir kaç doz kaçırmak bile ilaçlarınızı başarısız kılabilir ve %90-95 seviyesinde bağlılıkla ancak en iyi tepkilerin sağlanacağına dair sağlam kanıtlar mevcuttur.

Eğer her gün bir doz alıyorsanız bu ayda bir dozdan fazla kaçırmamak anlamına gelir, veya ayda iki doz eğer günde iki doz alıyorsanız. Tedaviye bağlılık desteği klinikten aldığınız desteğin rutin bir parçası olmalıdır.

Aşağıdaki hususlar etkin bir tedaviye bağlılık için önemli unsurlardır ve HIV bakımınızın periyodik bir parçası olarak ele alınmalıdır.

Yeni bir HIV tedavisine başladığınız zaman aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:

Tedavinize başlamak ve devam etmek için motivasyonunuzun güçlü olması. Tedaviye bağlılık ve ilaç direnci konularına vakıf olmanız. Tedavinizin yaşam tarzınıza ve kalitesine etkisi. Akıl sağlığınız. Yan etkilerin riskleri ve bunların yönetimi. İlaçlarınızı alabilmek için elinide yazılı talimatların olması. Aids Tedavisi Fiyatları 2024

Aids Tedavisi Fiyatları 2024 hakkında bilgi için hemen tıklayın.

"
HIV erken tanı ve tedaviyle yönetilebilir bir hastalık

HIV erken tanı ve tedaviyle yönetilebilir bir hastalık

HIV erken tanı ve tedaviyle yönetilebilir" bir hastalık

Dernek tarafından "1 Aralık Dünya AIDS Günü" dolayısıyla Beyoğlu'ndaki bir otelde basın toplantısı düzenlendi.

Toplantıda konuşan Dernek Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, HIV/AIDS ile ilgili ilk vakaların 1980 yılında tanımlandığını söyledi.

HIV'in "İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü" olarak tanımlandığını, AIDS'in ise bu virüsün daha ileri evresi olduğunu belirten Tabak, hastalığın en önemli özelliğini "bulaş sonrası, ileri evrelere gelmediği takdirde hiçbir belirti vermemesi" şeklinde aktardı.

Virüsün sessizce ilerlerken başkalarına bulaşmayı da sürdürdüğüne dikkati çeken Tabak, hastalığın farkında olunması ve tedaviye başlanılmasıyla bulaşma durumunun da yaşanmadığını ifade etti.

"Tanı almayanlar HIV'in dünyaya yayılmasına aracılık ediyorlar"

Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Dilek Yıldız Sevgi de hastalığın ilk ortaya çıktığı tarihten bugüne kadar geçen 43 senede tüm dünyada yaklaşık 85 milyon kişinin HIV ile enfekte olduğunu belirtti.

Bu süre zarfında, HIV/AIDS ilişkili hastalıklardan 40 milyon kişinin hayatını kaybettiğini belirten Sevgi, "Günümüzde hala her yıl yaklaşık 1 milyon 300 bin kişi yeni HIV tanısı almakta. Yine her yıl HIV ilişkili ölüm sayısı 630 bin. Dünyada yaklaşık 39 milyon kişinin HIV ile yaşadığını tahmin ediyoruz. Bu kişilerin yaklaşık yarısı kadın, 1,5 milyonu 14 yaş ve altındaki çocuklar. Diğer yandan bu kişilerin içinde HIV tanısından haberi olmayanlar da var." dedi.

Sevgi, tanı almadıkları ve tedaviye ulaşamadıkları için hastalıkları ilerlemeye devam eden bu kişilerin aynı zamanda tanılarını bilmedikleri için bulaştırmaya ve HIV'in dünyaya yayılmasına aracılık ettiklerini söyledi.

Türkiye'de ilk vakanın 1985'te görüldüğünü kaydeden Sevgi, şöyle devam etti:

"HIV testi yapılarak doğrulaması bildirilen vaka sayısı günümüze kadar yaklaşık 40 bin. Bu bildirimleri kişinin kimliğini saklı tutarak bir kodlama eşliğinde yapıyoruz. Gerçek sayının ülkemizde bunun çok daha üzerinde olduğunu düşünüyoruz. Çünkü ülkemizde test sayısının yeterli olmadığını düşünüyoruz. Ülkemiz, yeni tanı HIV sayılarının arttığı bir ülke. Her yıl ortalama 3 bin ila 5 bin kişi HIV enfeksiyonu tanısı alıyor. Ülkemizdeki vakaların yüzde 82'si erkek, yüzde 18'i kadın. Yaklaşık yüzde 16'sı da yabancı uyruklu kişiler. Yaş olarak da daha çok genç yaş grubu, 25 ila 35 yaş arasında. Ancak giderek daha çok yaş grubunun enfekte olduğunu görüyoruz."

"Erken tanı ve tedaviyle birlikte kaliteli bir yaşam sürülebilir, doğal yollarla çocuk sahibi olunabilir"

Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bilgül Mete de tedavi alanında yıllar içerisinde olumlu gelişmeler yaşandığını anlattı. Daha önceki yıllarda herkese tedavi verilmezken, bugün tanı konulan herkese tedavi başlanıldığına dikkati çeken Mete, böylelikle hastalığın diğer kişilere bulaşmasının da önlendiğini dile getirdi.

Prof. Dr. Mete, her ne kadar mevcut tedavilerle hastalığı tamamen yok etmek mümkün gözükmese de virüsün kanda saptanamaz düzeylere kadar baskılanabildiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Yapılan çalışmalar gösterdi ki erken tanı ve ömür boyu tedaviyle birlikte HIV ile yaşayan kişilerde beklenen yaşam süresi HIV ile enfekte olmayan yaşıtlarla benzer. HIV enfeksiyonu artık ölümcül bir hastalık değil, erken tanı ve ömür boyu tedaviyle birlikte kronik, yönetilebilir bir hastalık. Dünyada günümüzde tedavi alanında belirlenen "95-95-95" diye tanımlanan bir hedef var. Burada hedef, hastaların yüzde 95'ine tanı konulması, tanı koyulanların yüzde 95'inin tedaviye ulaşabilmesi ve tedavi alanların da yüzde 95'inde virüsün saptanamaz düzeylere gelmesi ve başka kişilere bulaştırmamasının sağlanması. 2022 tahminlerine baktığımızda dünyada bu oranlar ilk 95 için yüzde 86, ikinci için yüzde 89, üçüncü için de yüzde 93 gibi bir rakam. Bu da yıllar içinde oldukça iyileştiğini gösteriyor."

Ülkemizde HIV pozitif tanı alanların tedaviye ulaşmasında bir sorun bulunmadığını aktaran Mete, uzun süreli enjeksiyon tedavisi dışında tüm güncel tedavilerin Türkiye'de ulaşılabilir olduğunu ve Sosyal Güvenlik Kurumunun ömür boyu bu tedavileri karşıladığını ifade etti.

Bilgül Mete, riskli davranışları olanların test yaptırarak, pozitif tanı aldıklarında bir an önce tedaviye başlamalarının önemli olduğuna işaret ederek, "Erken tanı ve ömür boyu tedaviyle birlikte hastalar normal, kaliteli bir yaşam sürebilir, evlenebilir ve doğal yollarla da çocuk sahibi olabilirler." dedi.

Türkiye'deki "95-95-95" oranının ne durumda olduğuna da değinen Mete, "İstanbul'u kapsayan çalışmada, ilk 90 yüzde 74 civarında, ikincisi yüzde 90, üçüncüsü yüzde 70'lerin üzerinde." bilgisini verdi.

"2023'te anneden bebeğe bulaş hiç gerçekleşmedi"

Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Uz. Dr. Esra Zerdali ise HIV'in tanısının çok basit olduğunu, yapılan bir antikor testiyle tanı konulabildiğini söyledi.

Kurulan gönüllü danışmanlık ve test merkezlerinde kişilerin isim vermeden test yaptırabildiklerini belirten Zerdali, "Testin sonucuyla da kişilere hem HIV hem de diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında danışmanlık hizmeti veriliyor. Ülkemizde büyük şehirlerde olmak üzere 7 gönüllü danışmanlık ve test merkezi var. Sayı daha da artar ve teste ulaşılabilirlik artarsa daha çok tanı koyacağımızı ve daha çok tedaviye başlayacağımızı düşünüyorum." diye konuştu.

Bu merkezler dışında gönüllü test yaptırmaya gelenler de olduğunu anlatan Zerdali, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Genellikle gönüllü test yaptırmaya gelenlerin erkekler olduğunu görüyoruz. Dünya genelinde hastaların yüzde 50'si kadınken, ülkemizde bu oran yüzde 18,5'e kadar düşmekte. Kadınlarımızın çok bir farkındalığı yok. Kadınlar pediatrik HIV enfeksiyonunu önlemede önemli. Çünkü bebeğe bulaştaki en önemli yol anneden bebeğe bulaştır. Eğer anneden bebeğe bulaşı engellersek sağlıklı bir nesil yetişmesini sağlarız. Bu hamilelik, emzirme veya doğum sırasında bulaşabilir. Sağlık Bakanlığının son verilerine baktığımızda, 2023 yılı içerisinde anneden bebeğe bulaş hiç gerçekleşmedi. Bu da hamilelik sırasında yapılan tanı testleri, tedaviye başlanması, emzirmeyle ilgili özel prosedürler sayesinde engellendi."

Toplantıda, Dernek Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Özlem Altuntaş Aydın, Prof. Dr. Meliha Meriç Koç, Prof. Dr. Hayat Kumbasar Karaosmanoğlu ile Uz. Dr. Alper Gündüz de yer aldı.

"
Aids Hastalığının Ürolojik Önemi ve Aids Belirtileri | Op. Dr. Murad Çeltik

Aids Hastalığının Ürolojik Önemi ve Aids Belirtileri | Op. Dr. Murad Çeltik

Aids Hastalığının Ürolojik Önemi ve Aids Belirtileri

AIDS hastalığı bir virüs hastalığıdır, etkeni HIV olarak isimlendirilir. HIV bulaşan bir kişide hastalık belirtileri yıllarca çıkmayabilir fakat bazı kişilerde kısa süre içerisinde belirtiler başlayabilir. Bazı kişilerde virüsün (HIV) bulaşmasından birkaç ay sonrasında AIDS ile ilgili belirtilerin ortaya çıktığı görülebilmektedir. Zaman ilerledikçe virüs çoğalarak AIDS hastalığının tüm belirti ve bulgularının ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bazı kişilerde ise virüs (HIV) kişinin vücudunda olmasına rağmen yıllarca (10 yıla kadar sürebilir) hiçbir belirti vermeyebilir. AIDS hastalığına karşı bilinçlendirme kampanyaları, ameliyatlar ve cerrahi girişimler öncesi testler, kan bağışlamaları sonrası kan analizleri AIDS hastalığına sebep olan virüsün (HIV) daha erken dönemde tespit edilmesine yardımcı olmuştur. Bu şekilde bir çok hastaya daha erken dönemde tanı konması sağlanmıştır. AIDS hastalarında fırsatçı enfeksiyonlarla ağır pnömoni(zatüre), menenjit, ensefalit, tüberküloz enfeksiyonları gelişebilir. Erken tanı konması ile koruyucu ilaç uygulamaları enfeksiyon oranlarını azaltılabilmektedir.AIDS hastalığı Dünya genelinde 25 milyondan daha fazla kişide bulunmaktadır. Tüm AIDS’li hastaların yaklaşık % 80’i erkek olup, beşte biri 50 yaş ve üstündedir.

Aids Hastalığında Ürolojik Belirtiler

Hastaya HIV enfeksiyonu tanısı konduğunda bu enfeksiyonu yeni almış veya uzun zamandır enfeksiyonu taşıyor olabilir. Hasta enfeksiyonun herhangi bir evresinde olabilir. Ateş, kilo kaybı, ishal, ağızda mantar enfeksiyonu, öksürük, nefes darlığı AIDS hastalığının ileri düzey klinik belirtileridir. Üroloji belirtiler olarak,

-Atipik ve bakteriyel olmayan enfeksiyonlar,

-Sık görülmeyen kanserler,

Böbrek sorunları ve idrar yapma sorunları olarak sayılabilir.

Ürolojik Belirtiler ve Bulgular – Akut enfeksiyon durumlarında ,

Ateş, bitkinlik, lenf bezi şişmesi ve deri döküntüsü gözlenir. Enfeksiyon: İdrarda yanma, sık idrara çıkma, idrara sıkışma hissi, ateş ve yan ağrısıdır. Bazen idrardan kan gelmesi, antibiyotik tedavisine dirençli idrar yolu enfeksiyonu gibi atipik belirtiler görülür.

Kanserler : AIDS hastalarında bağışıklık sistemi baskılandığı için enfeksiyonlar, kanserler daha sık görülür. Lenfoma görüldüğünde böbreğin bulunduğu retroperitonu tutarak idrar kanalı tıkanıklığı ve buna bağlı belirtilere yol açabilir. Bu durumda böbrekte genişleme, kolik veya künt ağrılar, idrarda kanama gibi belirtiler gözlenebilir.

AIDS hastalarının hemen hemen yarısı idrar yolu enfeksiyonu ile karşı karşıya kalır. Bunların çoğu semptom vermez. Sıklık bağışıklığın baskılanma derecesi ile ilişkilidir. Bakteri enfeksiyonları görülebildiği gibi, virüs(adenovirüs, cytomegalovirüs), mantar enfeksiyonlarına da rastlanabilir.

Bulaşma Yolları ve Risk Faktörleri

-Korunmasız cinsel ilişki
-Korunmasız anal veya oral seks
-Çok eşlilik
-Cinsel yolla bulaşan hastalık geçirmiş olmak
-Damardan uyuşturucu alışkanlığı ve iğneyi ortak kullanmak

Kan verilmesi : Ameliyat ve bir hastalık sebebiyle kan veya kan ürünleri verilen hastalarda tüm testlerin yapılmasına rağmen HIV enfeksiyonu(AIDS hastalığı) bulaşma riski vardır. Hastalığın kuluçka döneminde bağışçıdan kan alınması testlerde enfeksiyonun tespit edilmesine engel olmaktadır.

Cerrahi Müdahaleler : Kullanılan cerrahi aletlerin yeterli sterilizasyonunun yapılmadığı ya da yapılamadığı cerrahi müdahale uygulamaları enfeksiyonların yaygınlaşması için risk oluşturur. Ülkemizde kampanyalar şeklinde sünnet işleminin uygulandığı durumlarda aletlerin sterilizasyonu yeterince yapılamamakta ve bir çocuktaki enfeksiyon bir çok çocuğa yayılabilmektedir.

HIV / AIDS Belirtileri | İstanbul Laboratuvarları

HIV / AIDS Belirtileri | İstanbul Laboratuvarları

Hiv Aids Belirtileri

Aids belirtileri virüs vücuda girdikten sonra her evrede farklılıklar göstermektedir. HIV virüsü bulaştıktan sonra ortaya çıkan AIDS belirtileri çok belirgin olmamaktadır. Bu belirtiler direkt olarak AIDS ’e özgü olmadığından diğer hastalıkların ve enfeksiyonların belirtileri ile karıştırılabilir.

Eğer şüpheli bir cinsel temasınız olmuş ise HIV testi yaptırmak hem sizin hem de etrafınızdaki diğer insanlar için önem taşımaktadır. Birden fazla partner ile korunmasız cinsel ilişki yaşıyorsanız HIV testi yaptırmak daha da önem kazanmaktadır.

Aids belirtileri ne zaman başlar ?

HIV virüsü vücuda girdikten kısa bir süre sonra ( akut dönemde ) grip benzeri enfeksiyon belirtileri kendini gösterir. HIV virüsünün bulaşmasından sonra 2-6 hafta sonrasında görülebilen bu tür viral enfeksiyonlar kısa süreli ve geçici olmaktadır.

Aids belirtileri nelerdir ?

Sıklıkla yüksek ateş, boğaz ağrısı, deride kızarıklık ve döküntü gibi belirtiler görülmektedir. Bu tür HIV belirtilerinin yanı sıra, Yorgunluk, gece terlemeleri, baş ağrısı, eklem ve kas ağrıları, halsizlik, bezelerin oluşması gibi erken dönem HIV belirtileri görülebilir.

Yukarıda bahsi geçen tüm bu belirtiler kişiden kişiye değişebilmektedir çünkü her insanın bağışıklık sistemi farklıdır ve HIV virüsünün vücuda girmesiyle erken dönem HIV belirtilerinin seyri de farklı olabilmektedir.

Bazı kişilerde erken dönemde ( akut dönem ) hiç bir HIV belirtisi oluşmazken, bazı kişilerde ise daha başka hastalıkların belirtileri ortaya çıkabilmektedir dolayısı ile HIV enfeksiyonu başka hastalıklarla karıştırılabilmektedir.

HIV belirtilerinin ortaya çıkmamış olması kişinin HIV virüsü almadığı manasına gelmez, benzer bir ifadeyle bu belirtilerin yaşanması da kişinin HIV virüsü aldığı anlamına gelmez.

Korunmasız, şüpheli bir cinsel ilişki yaşamışsanız, HIV virüsü bulaşıp bulaşmadığını kesin olarak öğrenmek için HIV Testi yaptırmanız gerekmektedir.

HIV virüsün erken dönemde tespit edilmesinin çok büyük avantajları vardır, erken dönemde tespit edildiğinde tedavi daha başarılı olmaktadır. Aynı zamanda erken dönemde tespit edilen HIV virüsünün başkalarına yayılmasını önlemek için tedbir alınmasını sağlamaktadır.

İlginizi Çekebilir Western Blot Testi Erken Dönem Aids Belirtileri Nelerdir? AteşGece terlemeleri Boğaz ağrısı Lenf düğümlerinde şişme Döküntü ve Dermatit Kas Ağrıları ve Eklem Ağrıları (artralji) Yorgunluk Baş ağrısı Bulantı ve Kusma İshal

HIV virüsü tarafından enfekte olan kişilerde, normal zamanlarda zararsız olan bir çok hastalık, bağışıklık sistemi zayıfladığı için etkili olmaya başlar.

Bu hastalarda genellikle lenf bezlerinde büyüme, ishal, öksürük, ağız bölgesinde uçuk ve pamukçuk, vücutta yaygın olarak yara ve kırmızı lekeler, uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı görülür.

Bağışıklık sistemi zayıfladığı için mantar ve protozoon hastalıkları gibi fırsatçı enfeksiyonlar ortaya çıkar. Bu HIV belirtileri 2 ile 4 hafta içinde kendiliğinden geçer.

Şüpheli bir cinsel ilişki veya temastan sonra erken teşhis önemlidir, böyle durumlarda HIV testi yaptırmak hem sizin tedavinizi hemde yakınlarınızı ve toplumdaki diğer bireyleri korumak adına çok önemlidir.

Hiv Aids Belirtileri Aids Nasıl Bulaşır Aids Tedavisi Aids Testi Hiv Testi Hiv p24 Antijen Testi Hiv Rna Pcr Testi Hiv Combo Testi CD4 Testi Western Blot Testi Hiv Elisa Testi Aids Testi Fiyatı Hiv Aids Testi Ne Zaman Yaptırılmalıdır Cinsel Sağlık Testi "
AIDS Nedir (HIV) • Belirtileri, Testi ve Tedavisi • 2023

AIDS Nedir (HIV) • Belirtileri, Testi ve Tedavisi • 2023

Aids Hastalığı Nedir? HIV Belirtileri Nelerdir?

HIV, “Human Immundeficiency Virus” İnsan Bağışıklık Yetmezliği virüsü olup, 20. yüzyıla damgasını vuran AIDS “Acquired Immune Deficiency Syndrome” Edinsel Bağışıklık Yetmezliği Sendromu denen hastalığa neden olur. Vücuda giren HIV virüsü, doğal savunma mekanizmalarını baskılayarak, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve diğer enfeksiyon hastalıklarının da kolayca bulaşmasına neden olur. Aids hastalığı nedir, Aids belirtileri nelerdir, HIV testleri ve daha birçok bilgiyi bu makalede bulabilirsiniz.

Hiv Virüsü Nedir?

HIV virüsü, insan hücreleriyle etkileşime girerek çoğalan ve tedavi edilmezse AIDS hastalığına neden olan bir virüstür. Afrika’da yaşayan bazı maymunlardaki SIV (Simian İmmün Yetmezlik Virüsü) ile aynı virüs ailesindendir. Maymunlardan insanlara geçen SIV virüsünün genetik yapısını değiştirdiği ve HIV virüsüne dönüştüğü düşünülmektedir.

HIV enfeksiyonu HIV-1 ve HIV-2 olarak adlandırılan iki türden oluşur. HIV-1, dünya ve Türkiye genelinde %92-95, HIV-2 ise %5-8 oranında yaygın olan türlerdir. HIV virüsü hücreye girdikten sonra, kendi viral RNA’sını, insanlarda hedef aldığı hücrenin DNA’sına entegre eder ve tedavi edilmezse, kalıcı bir enfeksiyona (AIDS) neden olur.

HIV Enfeksiyonu (AIDS) Nasıl Bulaşır?


Aids hastalığı olan veya HIV virüsü taşıyan kişi ile korunmasız oral, vajinal ve anal ilişki ile,

Yukarıda adı geçen nedenleri günlük yaşamımızdan elimine edersek AIDS’e yakalanma olasılığımız da o denli az olur.

HIV Enfeksiyonu (AIDS Hastalığı) Nelerle ve Nasıl Bulaşmaz?

Tükürük, gözyaşı, ter, idrar, gaita ve yara akıntısı da virüs içerir ancak HIV enfeksiyonunun yaygın bulaşma yolu değildirler. Hastayla tokalaşma, dokunma, el ele tutuşma, sosyal öpüşme ile aynı telefon, tabak, bıçak, havlu ve eşyaları kullanmak, aynı havayı teneffüs etmek, aynı tuvaleti, duşu ve hamamı kullanmak ile veya aynı yüzme havuzuna girmekle HIV virüsü bulaşmaz. Maymun dışındaki köpek, kedi v.b hayvanların ısırması ya da tahtakurusu ve sivrisinek gibi parazitlerin sokması ile HIV virüsü bulaşmaz.

HIV Belirtileri Nelerdir?

HIV virüsü enfekte kişiyle 6 ay korunmasız cinsel ilişkide bulunan bir kişiye hastalık bulaşmayabilir. Çoğu kişide, 15-20 günlük akut dönemde hiçbir belirti görülmeyebilir ve kişi enfekte olduğunu bilemeyebilir Ancak HIV virüsü ile enfekte kişiyle 1 kez cinsel temasta bulunan bir kişide 4-5 gün sonra aşağıdaki belirtiler görülebilir.

Yorgunluk ve halsizlik, Ateş ve gece terlemeleri, Boğaz, kas ve eklem ağrıları, Deride kızarıklık ve döküntüler, Boyun ve koltuk altındaki lenf bezlerinde şişlikler görülebilir. Aids Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

HIV enfeksiyonu tedavi edilmezse, enfekte olan kişinin bağışıklık sistemi zayıflar ve AIDS hastalığına evirilebilir. AIDS hastalarında, kişinin bağışıklık sisteminin zayıflığına bağlı olarak aşağıdaki belirtiler görülebilir:

Ateş, gece terlemesi ve titreme, İştah kaybı, karın ağrısı ve tedavi edilemeyen ishal, Çeşitli cilt enfeksiyonları, lezyonları, kırmızı ya da kahverengi deri döküntüleri, Ağız, dil ve yutakta beyaz lezyonlar, ağrı ve yutma güçlüğü, Akciğer enfeksiyonları, nefes darlığı ve öksürük, Kas güçsüzlüğü, baş ağrısı, karıncalanmalar gibi nörolojik bozukluklar, Çok çabuk bulaşabilen CYBH(cinsel yolla bulaşabilen hastalıklar, örn: Frengi, Bel Soğukluğu) İdrar yolu, böbrek enfeksiyonları ve genital kanserler. HIV Enfeksiyonunun Seyri Nasıldır?

HIV enfeksiyonunun seyri, enfekte kişinin bağışıklık sisteminin gücüne ve enfekte kişinin ne zaman tedaviye başladığı ile doğru orantılıdır. HIV enfeksiyonu genellikle üç aşamada ilerler:


Akut Dönem: HIV virüsü vücuda girdiğinin ilk 6 haftalık çoğalma döneminde, bazı kişilerde hiç belirti görülmeyebilir. Bazılarında grip benzeri belirtiler görülebilir. Bazılarında ise geceleri çok yüksek ateş, aşırı terleme ve boğazdaki lenf bezlerinde şişme görülebilir. Bu evrede, 21. günde laboratuvarımızda uygulanan testle, HIV virüsünün IgM (erken oluşan) antikorları, IgG (geç oluşan fakat daha önce geçirilmiş olan enfeksiyonların) antikorları ve “HIV 1 p24 antijeni”(Virüs) teşhis edilebilmektedir. Eliza veya kart testler bu evrede HIV tanısı için yeterli değildir.

HIV-Aids Tanısı Nasıl Konur?

HIV tanısı için yapılan kan testlerinde, virüs (antijen) ya da virüse karşı vücudun oluşturduğu bağışık madde (antikor) aranır. Yalnız şunu önemle belirteyim ki, HIV enfeksiyonunda oluşan antikorlar, kişiyi AIDS’e karşı bağışık kılmaz. Kanda antikor varsa, virüs de var demektir. HIV tanısı için çeşitli testler vardır ancak, yaptıracağınız her test her zaman kesin sonuç vermez. Her testin (özellikleri nedeniyle), yaptırılma zamanları, antikor türü saptama ve sonuç verme süreleri farklı olduğu için, Aids hastalığı nedir diye merak ediyor ve AIDS şüpheniz varsa, hangi testi yaptırmanız gerektiğine karar vermeden önce aşağıdaki iki makalemi de okumanızı tavsiye ederim:

Laboratuvarımızda uyguladığımız HIV-DUO ULTRA testi, şüpheli durumdan 21 gün sonraki enfeksiyonu hem kuluçka döneminde hem de pencere döneminde yakalayabilme avantajına sahiptir.

Güvenirliği %99.8 olup, hem p24 antijenini saptar ayrı değer verir, hem de HIV1 ve HIV2’nin IgM ve IgG antikorlarını saptar, ayrı değer verir.

Sadece IgG antikor düzeyini saptayan ELİZA testleri ise kesin sonucu şüpheli durumdan 6 ay sonra verir.

HIV Taşıyısının Bilmesi Gerekenler Nelerdir?

HIV taşıyıcısı, tekrar enfeksiyonu almamak (reenfeksiyon) için kondomsuz seksüel ilişki kurmamalı ve kimseye kan vermemelidir. Başka enfeksiyonu varsa tedavi görmeli, bağışıklık sistemini daima kuvvetlendirmelidir. Alkol ve uyuşturucu kullanmamalı, yorucu spor yapmaktan sakınmalıdır. HIV taşıyıcısı, sağlık kontrolunu devamlı yaptırmalı ve kendisine verilen ilaçları zamanında ve dozunda almalıdır.

HIV Enfeksiyonunun Tedavisi Nasıl Yapılır?

HIV tedavisi, antiretroviral ilaçlar kullanılarak, virüsün üremesini ve yayılmasını kontrol altına almak ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi yoluyla hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak amacıyla yapılır. HIV enfeksiyonunun tedavisi, hastalığın erken dönemlerinde başlatılmalı ve tedaviye ömür boyu devam edilmelidir. HIV enfeksiyonunun tedavisinin bir parçası olarak bağışıklık sistemi desteklenmeli, sigara ve alkol alınmamalıdır. Tedaviye yanıt, hastanın enfeksiyon yükü (RNA sayısı) ve CD4 + T hücre sayısı gibi faktörlere göre takip edilir. HIV tedavisini mutlaka bir HIV uzmanı veya enfeksiyon hastalıkları uzmanı takip etmelidir. Yaptıracağınız HIV testi sonucunun gizliliği vardır. Sonuç sadece hastanın kendisine verilir.

Cinsel yolla bir hastalık bulaştığından şüphelendiğiniz an, vakit geçirmeden, önce laboratuvara, sonra da laboratuvarın vereceği sonuçla birlikte, konusunda uzman bir hekime başvurunuz. Hekimin yazacağı reçeteyle gerekli önlemleri alınız ve eşinize ya da partnerinize hastalığı bulaştırmayınız.

HIV enfeksiyonunun saptanması için test yaptırdıysanız, bu testi yorumlamak ve geniş bilgi için Hiv Testlerinin Yorumlanması başlıklı makalemi de okumanız faydalı olur. Aşağıdaki videoda da Aids hastalığı ve hiv testleri ile ilgili geniş bilgi bulabilirsiniz. İzmir dışındaysanız, laboratuvarımızda Hiv testi veya diğer testleri yaptırmak veya s orularınız için telefonla ya da e-posta ile irtibata geçmekten çekinmeyiniz.

"