Aids Belirtileri| Galen

Aids Belirtileri| Galen

Aids Belirtileri

Aids Testi savunma mekanizmasını olumsuz etkileyen hiv virüs türünü tespit etmek amacıyla kullanılır. Bağışıklık üzerinde olumsuz etki ve tahribat bırakan bu virüs cinsel temas ve kan yolu ile hızlı bir şekilde bulaşır.

enfeksiyonlara karşı vücudu savunmasız bırakan AIDS hastalığı bir takım belirtiler halinde ortaya çıkar. Virüs vücuda girdikten sonra kuluçka dönemine girer. Dolayısıyla ilk birkaç hafta belirti vermeyebilir.

Daha sonra ateş, boğaz ağrısı ile birlikte baş gösteren iltihaplanma, vücutta döküntü ve kızarıklıkların meydana gelmesi, vücudun çeşitli bölgelerinde yara oluşumları, eklem ağrısı, baş ağrısı, kusma ve bulantı gibi belirtiler ortaya çıkar. Tüm bu belirtilerle birlikte enfekte olan kişide ciddi kilo kaybı da meydana gelir. Bu belirtilerden herhangi birinin görülmesi halinde aids testi yapılmalıdır.

Aids Testi Nedir?

Günümüzde hastalıkları ve enfeksiyonları tanılamak ve doğru tespitte bulunmak amacıyla çeşitli test türleri bulunur. Hiv enfeksiyonu neticesinde ortaya çıkan AIDS hastalığı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de görülüyor.

Bu nedenle bulaşıcı özelliğe sahip bu virüsü tespit etmek amacıyla AIDS testi uygulanır. Temasta bulunan kişilerin test yaptırarak mümkün olduğunca en kısa zamanda doktora başvurması gerekir.

Hiv virüsü beyaz kan hücreleri üzerinde etkili olur. Özellikle kişilerin vücudunda bulunan beyaz kan hücrelerinin sayısını her geçen gün azaltır. Bu durum bağışıklık sisteminin çökmesine yol açar. Bu durum kişiyi enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakır.

Aids Nasıl Bulaşır?

Hiv virüsünün ilerlemesi sonucunda ortaya çıkan AIDS hastalığı bulaşıcı özelliğe sahiptir. Hiv virüsü cinsel temas, kan yoluyla veya anne sütü sonucunda bulaşır. Dolayısıyla virüs en fazla cinsel temas yoluyla bulaşır. Vücuda girdiği andan itibaren kuluçka dönemi yaşatır ve neticede virüs hızlıca vücutta yayılır.

Hiv virüsü vücuda girdiği ilk 1-2 hafta belirti göstermeden varlığını sürdürür. daha sonra vücut tepki vermeye başlar. Belirtilerin baş göstermesi halinde hiv virüsü hızlıca bulaşmaya başlar. Özellikle 3. haftadan itibaren virüsün bulaşma hızı en yüksektir.

Laboratuvar ortamlarda yapılan AIDS testi virüsü tespit eder. Hiv taşıyıcısı olan kadın ve erkeklerin bu konuda dikkatli davranması ve en doğru tedavi yöntemleri ile tedavi olması gerekir.

Aids Şüphesi Taşıyan Kişi Ne Yapmalı?

Ciddi sağlık problemlerine yol açan AIDS virüsü sinsi bir şekilde vücuttan varlığını sürdürür. Bu konuda gerekli önlemlerin alınmadığı takdirde ölümcül sonuçlar görmek mümkündür. Sinsi bir şekilde ilerleyen hiv virüslü başlangıçta belirti vermediği için varlığından haberdar olmak da son derece zordur.

Dolayısıyla virüsün erken dönemde teşhis edilmesi tedavi yöntemini kolaylaştırdığı gibi kişinin yaşam kalitesini de yükseltir. Hiv taşıyıcısı olduğunu düşünenler ve bu konuda tereddüt yaşayan kişilerin zaman kaybetmeden doktora başvurması gerekir.

Aynı şekilde bu konuda geliştirilen ve hızlı sonuçlar sunan önemli testlerde bulunur. Bu testlerden biri olan AIDS testi güvenilir ve sağlıklı sonuçlar verir.

Aids Testleri Nelerdir? ELİSA (Anti-HIV) Testi

Elisa testi kişinin damarından alınan kan örnekleri ya da vücut sıvıları üzerinden yapılır. Hiv virüsü olmak üzere birçok virüsü tespit eder. Aynı şekilde Elisa testi yardımıyla kabakulak, kızamık, hepatit B ve bruselloz gibi enfeksiyon içerikli hastalıkları ortaya çıkarır. Elisa testinin pozitif olması halinde kişi enfeksiyon ile enfekte olmuştur. Laboratuvarda yapılan test sonuçları aynı bir hastalara verilir.

Ciddi bir kan testi olan elisa testi yapılması zor bir test değildir. Hastadan alınan kan örnekleri üzerinden yapılan incelemeler neticesinde hiv başta olmak üzere birçok virüs anında tespit edilir.

AİDS Şüpheli Temastan Hemen Sonra Anti HIV Testi Yaptırmak Doğru Mudur?

Şüpheli bir temas sonucunda hemen anti hiv testi yaptırmak doğru sonuç vermeyebilir. Çünkü virüs vücuda girdiği andan itibaren kuluçka dönemi yaşar.

Dolayısıyla bu dönemde yapılan tüm testler negatif sonuçlanır. Kişinin temas sonrası doğru sonuç alması en erken 2 hafta sonra olur. Bu dönemde yapılan elisa testleri sayesinde anti-hiv virüsü tespit edilir.

Dördüncü Jenerasyon Antijen ve Antikor Testi

Hiv halk arasında insan bağışıklık yetmezlik virüsü olarak bilinir. AIDS hastalığına yol açan virüstür. Dolayısıyla erken dönemde tespit edilmesi her zaman hayat kurtarır.

En gelişmiş testlerden biri olan 4 jenerasyon antijen ve antikor testi hiv tarama testi olarak bilinir. Virüs bulaşan kişiler 2 haftadan itibaren bu testi yaptırabilirler. 4. haftadan sonra ise artık daha net sonuçlar ortaya çıkarır.

Western Blot Testi

Hiv virüsün vücuda girdiği andan itibaren cd4 Kan hücrelerine yerleşir. Bu virüsler savunma mekanizmasını ve bağışıklık sistemini olumsuz etkiler. Özellikle ileri düzey enfekte olmuş kişilerde AIDS hastalığı ortaya çıkar.

Bu hastalık çoğunlukla korunmasız bir şekilde girilen cinsel ilişki sonucunda hızlıca yayılır. Bunun dışında anneden bebeğe geçebilir.

Kan ve doku nakli de hiv virüsünün yayılmasını etkiler. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar tespit etmek amacıyla kullanılan testlerden biri de Western blot testidir. Hiv virüsüne ait proteinleri tespit etmek amacıyla kullanılır.

HIV RNA PCR Testi

Hiv tanısında güvenilir sonuçlar elde etmek amacıyla kullanılan testlerin başında HIV RNA PCR testi gelir. Geliştirilmiş bu test sayesinde vücuttaki hiv virüsünün varlığı tespit edilir. Virüsün vücuda girdiği 10. günden itibaren HIV RNA PCR testi yapılabilir.

Erken dönemde elde ettiği tanılama sayesinde bu test türü oldukça önemlidir. Kanda yapılan aramalar neticesinde hiv virüsü tespit edilir. Erken tanılama ve doğru tedavi yöntemleri sayesinde yüksek oranda başarıya ulaşılır.

Hangi Aids Testi Ne Zaman Yapılmalı?

Bulaşıcı enfeksiyonlara karşı geliştirilen çeşitli test türleri bulunur. AIDS hastalığı olarak bilinen hiv virüs kaynaklı bu ciddi sağlık problemi için farklı özelliklere sahip test var bulunur.

Elisa testi daha çok 6-12 hafta arasında yapılır. P24 antijen testi 3 haftadan sonra yapılır. 4 jenerasyon antijen ve antikor testi 3 haftadan sonra ve hiv PCR RNA testi ise 9. günden itibaren yapılır.

Aids Testi Kaç Günde Sonuç Verir?

Laboratuvarlarda yapılan testler hemen hemen aynı gün sonuç vermektedir. Aynı şekilde AIDS testi yapılan incelemeler neticesinde aynı gün ya da 1 gün sonra sonuç verir.

Aids Testini Evlilik Öncesi Yaptırmak Zorunlu Mudur?

AIDS testi evlilik öncesi yapılması gereken zorunlu dersler içerisinde yer almaz. Fakat sağlıklı nesiller için ve sağlıklı bir yaşam için bilinçli kişilerin bu testi yaptırmalarını da büyük fayda bulunur.

Erken Tanı İçin AİDS Testi Neden Önemli?

Hastalıklarda erken tanı her zaman önemlidir. AIDS bulaşıcı ve ilerleyici bir hastalık olduğu için erken dönemde tespit edilmesi ve doğru tedavi yöntemleri ile müdahale edilmesi gereken hastalıklardan biridir. Hastalığın ihmal edilmesi halinde ölümcül sonuçlar meydana gelir.

"
Aids - Hiv Testi Hakkında En Çok Merak Edilenler

Aids - Hiv Testi Hakkında En Çok Merak Edilenler

Aids – Hiv Testi Hakkında En Çok Merak Edilenler

Kazanılmış bağışıklık sendromu anlamına gelen Aids, bir çeşit virüsün sebep olduğu bir bağışıklık hastalığıdır. Hastalığa sebebiyet veren virüsün adı HIV virüsüdür ve savunma hücrelerini ortadan kaldırarak bağışıklık sisteminin baskılanmasına neden olarak hastalığı ortaya koymaktadır. Aids hastalığı sonrası ilerlemesi durumunda kanser ve benzeri hastalıklar da meydana gelebilmektedir. HIV virüsü vücuda bulaştıktan sonra belirtilerini ilk günlerde belli etmeyebilir ve kendini ortaya koyması zaman alabilmektedir fakat bu süreler her hastada aynı olmamaktadır.

Hiv virüsü vücuda girdikten sonra hemen yayılmaya başlamaktadır ve yayılma hızını giderek arttırmaktadır. Aids hastalığı belirtileri ortaya çıktığında hastalar bu durumdan oldukça etkilenmektedir ve yaşamlarında sıkıntı çekebilmektedir. Hiv virüsü bulaşan hastalarda görülen belirtiler, yorgunluk, halsizlik, aralıklı ishal problemi, ağızda beyaz görünümlü plak oluşumlar, sık sık hasta olma gibi sıralanabilir. Aids halk arasında cinsel yolla bulaşan bir hastalık olarak bilinmektedir ve cinsel yolla bulaşmanın yanında aynı zamanda kan yoluyla ve anneden bebeğe de bulaşma yolları bulunmaktadır.

Aids tedavi edilerek tamamen ortadan kaldırılabilen bir hastalık değildir ve tedavide amaç, bağışıklık sisteminin ilaçlarla baskılanmasını önlemektir. Aids hastalığının tanısında hastada olup olmadığının teşhisinin konulması için bir test yapılmaktadır. Hiv testi hakkında merak edilen bazı konular vardır ve merak edilenleri aşağıda detaylı olarak cevaplandıracağız.

Aids testi nasıl yapılır?

Aids testi, kan, oral sıvı ve idrar örnekleri ile yapılmaktadır. Aids testi, kişide hiv virüsü olup olmadığını ve ne kadar virüs bulunduğunu göstererek tedaviye yardımcı olmaktadır. Hiv virüsü cinsel yolla bulaşan bir hastalık olarak bilinmektedir ve sonuçları ölüme kadar gidebilmektedir. Hiv testi yaptırmak isteyen enfekte hastalar kendilerinden şüphe ettikten hemen sonra testi yaptırmamaları gerekir. Testin güvenli ve doğru bir sonuç vermesi için enfekte olduktan belli bir süre beklenip ondan sonra yapılmalıdır.

Aids ilişkiden kaç gün sonra belli olur?

Aids hastalığı taşıyan hasta ile cinsel ilişkide bulunan partnere virüsün bulaşması 5 gün gibi bir süreyi bulmaktadır. Hiv virüsü bulaşan hastada 5 gün içinde virüs aktif hale gelmeye başlamaktadır ve de 10 gün içinde testte pozitif görünmektedir.

Aids testi nerede yapılır?

Aids hastalığı kapan kişilerin Aids testi yaptırmaları için hastanemiz kadın hastalıkları, üroloji ve enfeksiyon hastalıkları servislerine başvurmaları gerekmektedir.

Aids testi hangi bölümde yapılır?

Aids testi, hastanelerin enfeksiyon hastalıkları bölümünde uygulanan bir test olup sonuçları da kısa sürede çıkmaktadır.

Aids testi için hangi doktora gidilmeli?

Aids testi devlet hastaneleri ve üniversite hastanelerinde uygulanan bir testtir ve Aids testi tedavi ve tanısı enfeksiyon hastalıkları bölümünü ilgilendirmektedir.

Aids testi ne kadar sürede çıkar?

Aids testi yaptıran hastalar hem enfekte olup olmadığını hem de testin ne kadar sürede çıkacağını merak etmektedirler. Aids testi, yaklaşık olarak bir hafta içerisinde sonuç vermektedir.

Aids testi evde yapılır mı?

Aids testi hastane ortamı dışında ev ortamında da yapılması mümkün olan bir testtir fakat ülkemizde evde Aids testi uygulaması yaygın değildir. Aids testinin evde yapılması pek önerilen bir durum değildir ve doğru sonuç vermeme ihtimali bulunmaktadır, mutlaka doğrulama testi için bir hastaneye başvurulmalıdır.

AIDS Testi Nedir?

AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu), HIV (İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü) virüsünün neden olduğu bir hastalıktır. AIDS testi, HIV virüsünün varlığını veya yokluğunu tespit etmek için yapılan bir testtir. AIDS testleri, HIV virüsünün varlığını doğrulamak, enfeksiyon riskini belirlemek veya enfekte olduğundan şüphelenilen kişilere erken teşhis koymak amacıyla yapılır.

AIDS Testi Ne Zaman Yapılır?

HIV virüsü bulaşma riski olan herkesin düzenli olarak AIDS testi yaptırması önerilir. HIV enfeksiyonundan şüphelenen kişiler, cinsel temas, kan veya kan ürünleri, paylaşılan enjektörler veya anneden bebeğe geçiş yoluyla virüs bulaşma riski altındadır. AIDS testi, HIV enfeksiyonunun varlığını veya yokluğunu tespit etmek için bu kişilerde yapılmalıdır.

AIDS testi yapmanın uygun zamanı, virüsün bulaştıktan sonra vücutta antikorlar üretmesine izin vermek için yeterli zaman geçtikten sonra yapılmasıdır. Bu süre, HIV enfeksiyonundan sonraki 2 ila 8 hafta arasındadır. Testin doğruluğu, enfeksiyonun ne kadar süre önce meydana geldiğine ve bireysel faktörlere bağlıdır.

AIDS Testi Sonuçları Nasıl Yorumlanır?

HIV enfeksiyonu olan kişilerin vücudu, HIV virüsüne karşı antikorlar üretir. AIDS testi sonuçları pozitif veya negatif olabilir. Pozitif sonuçlar, HIV enfeksiyonunun varlığını gösterirken, negatif sonuçlar, HIV enfeksiyonu olmadığını gösterir. Ancak, HIV virüsünün bulaşmasından sonra, antikorların oluşması birkaç hafta hatta aylar sürebilir. Bu nedenle, pozitif bir sonuç alındığında, aynı testin birkaç hafta sonra tekrarlanması önerilir.

AIDS Testi Sonuçları Ne Anlama Gelir?

AIDS testi sonuçları, HIV enfeksiyonunun varlığını veya yokluğunu belirler. Pozitif bir sonuç, kişinin HIV enfeksiyonuna sahip olduğunu gösterir. AIDS, HIV enfeksiyonunun ilerlemiş bir evresidir. Ancak, HIV tedavisi, AIDS’in ilerlemesini durdurabilir ve HIV virüsü yükünü azaltabilir. Bu nedenle, HIV enfeksiyonunun erken teşhisi önemlidir. Negatif bir sonuç, HIV enfeksiyonunun olmadığını gösterir.

AIDS Testi Sonuçlarına Güvenilir mi?

HIV, insan bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olan bir virüstür. AIDS testleri, HIV ile enfekte olup olmadığınızı belirlemek için kan, tükürük veya idrar gibi bir örnekten alınan bir testtir.

AIDS testlerinin doğruluğu oldukça yüksektir, ancak sonuçların güvenilirliği bazı faktörlere bağlıdır. AIDS testi, HIV’in saptanabilmesi için yeterli zaman geçtikten sonra yapılmalıdır.

AIDS Testi Sonuçları Pozitif Çıkarsa Ne Yapılmalıdır?

HIV testinin pozitif çıkması durumda yapılması gereken ilk adım, test sonucunun doğruluğunu onaylamak için birkaç kez daha test yaptırmaktır. Ardından, HIV enfeksiyonunun tedavisi ve kontrolü için doktorla görüşmek çok önemlidir.

AIDS testi sonucu pozitif çıkan kişiler, HIV enfeksiyonunun erken evrelerindeyse, antiretroviral tedavi alarak enfeksiyonu kontrol altına alabilirler. Tedavi, enfeksiyonun yayılmasını engelleyebilir ve hastalık ilerlemesini yavaşlatabilir. Bu nedenle, erken tanı konulması çok önemlidir.

Ayrıca, HIV enfeksiyonunun kontrol altına alınması için yaşam tarzı değişiklikleri de yapılması gerekmektedir. Bu değişiklikler arasında düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek, sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıklardan kaçınmak yer almaktadır.

Son olarak, HIV enfeksiyonu olan kişilerin yakın çevrelerine hastalığı bulaştırmaması için korunma yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmaları ve bunları uygulamaları önemlidir.

AIDS Testi Öncesi Nelere Dikkat Edilmelidir?

AIDS testi öncesi bazı önemli faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu faktörler, testin doğru sonuçlar vermesini sağlamak ve yanlış pozitif veya yanlış negatif sonuçların önlenmesi açısından son derece önemlidir.

Testin Yapılacağı Yeri Seçin: Eğer bir test merkezinde test yapacaksanız, güvenilir bir kurum seçin. Bu kurum, tıbbi laboratuvar veya sağlık merkezi olabilir. Güvenilir bir kurum seçmek, testin doğru bir şekilde yapılacağını ve doğru sonuçlar elde edileceğini garanti altına alır.

Testin Açlık Döneminde Yapılmaması Gerektiği: HIV testi yemek yedikten hemen sonra yapılabilir, çünkü yemek tükürükte HIV’in tespit edilmesini zorlaştıracaktır. Ancak testten önceki 1-2 saat içinde sadece su içmeye dikkat edilmelidir.

Testin Doğru Zamanlaması: HIV testi, enfeksiyonun meydana geldiği andan itibaren herhangi bir zamanda yapılabilir. Ancak, HIV virüsü alındıktan sonra bazen belirli bir süre (6-8 hafta) geçmesi gerekebilir. Bu nedenle, enfeksiyon riskinin bulunduğu durumdan sonra 6-8 hafta beklemek, testin doğru sonuçlar vermesi için daha uygun bir zaman olabilir.

Test Sonrası Danışmanlık: AIDS testi yapıldıktan sonra, test sonuçlarının doğru bir şekilde yorumlanması ve sonuçların insanların hayatında nasıl bir etkiye sahip olabileceği hakkında bilgi edinmek için bir sağlık uzmanı ile görüşmek çok önemlidir.

AIDS Testi Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?

AIDS testi sonuçları her zaman endişe yaratabilir ve test sonuçları negatif olsa bile, birçok insan kendilerini rahat hissetmeyebilir. Testin sonrasında, kişilerin birkaç şeye dikkat etmeleri önerilmektedir.

Test Sonuçlarının Yorumlanması: HIV testi sonuçları, genellikle 1-2 hafta içinde sağlık merkezinde verilmektedir. Test sonuçlarının ne anlama geldiği hakkında bir sağlık uzmanı ile konuşmak ve test sonuçlarının doğru bir şekilde yorumlanması çok önemlidir.

Partnerinizi Bilgilendirin: AIDS testi yaptırdıysanız ve sonuçlar negatif ise, partnerinizi bilgilendirmeniz önemlidir.

Bunlarda ilginizi çekebilir: Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunma Yolları Aids(Hiv) nedir? Belirtileri nelerdir? Nasıl bulaşır? Bel soğukluğu (gonore) nedir? Nasıl bulaşır? Frengi (sifiliz) nedir? Nasıl bulaşır? Belirtileri nelerdir? Klamidya nedir? Nasıl bulaşır? Belirtileri nelerdir? Hpv nedir? Nasıl bulaşır? Belirtileri nelerdir? Trikomonas nedir? Belirtileri nelerdir? Nasıl bulaşır? Hepatit B nedir? Nasıl bulaşır? Belirtileri nelerdir? Molluskum kontagiozum nedir? Nasıl bulaşır?
Fehmi Tabak / HIV/AIDS ARTIK KRONİK BİR HASTALIK OLARAK TANIMLANIYOR!

Fehmi Tabak / HIV/AIDS ARTIK KRONİK BİR HASTALIK OLARAK TANIMLANIYOR!

AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ NEDENİ İLE HIV ENFEKSİYON DERNEĞİ, DÜZENLEDİĞİ BASIN TOPLANTISINDA, BİR ZAMANLARIN EN KORKUTUCU ÇARESİZ HASTALIĞI OLAN AIDS’İN ARTIK TEDAVİ EDİLEBİLİR KRONİK BİR HASTALIK OLDUĞUNU AÇIKLADI

AIDS’in ilk ortaya çıktığı 1980 yılından bugüne kadar yaklaşık 36 yıl geçti. Bu süre içerisinde tüm dünyada yaklaşık 78 milyon kişi hastalandı ve bunların 38 milyonu da kaybedildi. Günümüzde her yıl yaklaşık 2 milyon kişiye virüs bulaşmakta ve yılda 1 milyon kişi bu virüs nedeni ile yaşamını yitirmekte. Halen 36 milyon kişinin HIV ile enfekte olduğu tahmin ediliyor.

1 Aralık Dünya AIDS günü nedeni ile HIV Enfeksiyon Derneği tarafından düzenlenen basın toplantısında HIVEND Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, AIDS’in dünü bugünü ve yarınını anlatırken Türkiye’de ki durumu şöyle özetledi: “Ülkemizde ilk vaka bildiriminin yapıldığı 1985 yılından beri yaklaşık 13.000 kişi hastalığa yakalanmıştır. Gerçek rakam bu sayının çok üstündedir. Ülkemiz yeni tanı sayısının giderek arttığı ülkelerden biridir. Son yıllarda her yıl ortalama 1000-2000 kişiye tanı koyulmaktadır. HIV/AIDS artık tedavi edilebilir bir hastalık yani “Kronik bir hastalıktır”. Gelişen tedaviler ile hastalık kontrol edilebilir bir noktaya gelmiş olup, yaşam süresi 25-30 yaşlarındaki hastalarda en az 30-40 yıla kadar çıkmıştır.”

Prof. Dr. Fehmi Tabak hastalığın tanısından tedaviye kadar olan süreçle ilgili bilgi verdi:

“HIV, ‘İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü’ anlamına gelir. Bir kişi bu virüsle enfekte olduğunda, o kişi "HIV pozitif" olur. HIV bulaştığı zaman virus bağışıklık sisteminin organizatörü ve planlayıcısı olan CD4 lenfositleri adı verilen beyaz kan hücrelerine yerleşerek çoğalmaya başlar. Zamanla bu hücrelerin sayısı kanda azalmaya başlar ve bu azalma kritik bir sayıya indiğinde enfeksiyonlara, bazı kanser türlerine karşı bağışıklık sistemimizin koruma fonksiyonunu zayıflatır. Sonuçta normal insanda hastalık yapması zor olan mikroorganizmalar, bu kişilerde çok kolay hastalıklara yol açabilir. Sağlıklı bir kişide genellikle 600 ile 1200 arasında bir CD4 sayısı vardır. CD4 sayısı 200'ün altına düştüğünde, kişinin bağışıklık sistemi ciddi şekilde zayıflar bu nedenle fırsatçı enfeksiyonlar ve kanserler kolayca gelişebilir. Bu aşamadan sonra kişi AIDS tanısı alır. AIDS "Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu" anlamına gelir. Her iki terim aynı hastalığı tanımladığından kafa karıştırıcı olabilir. AIDS’i, HIV'in neden olduğu hastalığın ilerlemiş hali olarak da tanımlayabiliriz.

HIV enfeksiyonunun insandaki hastalık süreci nasıldır?

HIV ile enfekte olan kişi bir süre sonra grip benzeri bir hastalık geçirebilir. Bu döneme "Primer HIV Enfeksiyonu" ya da "Akut Retroviral Sendrom" adı verilir. Kısa süren bu dönem atlatıldıktan sonra (15-20 gün) sessiz döneme girilir (Latent Dönem). Kişiden kişiye değişmekle birlikte yaklaşık 2-10 yıl süren bu dönemde, genellikle hastalıkla ilgili hiçbir bulgu ve belirti olmayabilir. Bu dönem içinde CD4 sayıları azalmakta ve vücuttaki virüs miktarı artmaktadır. Son olarak, CD4 sayılarının kritik düzeylere gelmesi ile (< 200) hastalarda fırsatçı enfeksiyonlar ve kanserler ortaya çıkmaya başlar.

HIV tanısı nasıl koyulmaktadır?

HIV tanısı için herhangi bir laboratuvarda test yaptırmanız gerekmektedir. Virüse karşı gelişen antikorları gösteren anti-HIV testinin pozitif bulunması ile tanı koyulmaktadır. Basit, ucuz ve birçok laboratuarda yapılan bir testdir. Bulaşma sonrası yaklaşık ilk 10 gün içinde (7-15 gün) pozitif hale gelmektedir. Tekrarında da pozitif bulunursa doğrulama testi yapılarak kesin tanı koyulur.

HIV tedavi edilebilir bir hastalık mıdır, öldürücü müdür?

Yaklaşık 20 yıl önce başlayan 2-3 ilacın birlikte kullanıldığı tedaviler ile hastalık kontrol altına alınmaya başlamıştır. Bu gelişmelerin sonucunda artık hastalarımızı yan etkileri olmayan, günde 1 veya 2 tablet kullanarak tedavi etmekteyiz. Bu tedaviler ile hastalık kontrol edilebilir bir noktaya gelmiş olup, yaşam süresi 25-30 yaşlarındaki hastalarda en az 30-40 yıla kadar çıkmıştır. Bir şeker hastası veya bir kalp hastasının bir avuç ilaç aldığı günümüzde HIV tedavisindeki bu gelişmeler çok sevindiricidir. Burada akıldan çıkarılmaması gereken nokta HIV bulaşması için riskli davranışlarda bulunan kişilerin erken dönemde test yaptırarak, hastalık fazla ilerlemeden tedaviye başlayabilmesi çok önemlidir.

Tedavide tüm dünyada hedef 90-90-90’dır.Yani hastaların en az %90’ına tanı koyulsun, tanı koyulanların en az %90’ı tedaviye başlamış olsun ve tedavi alanların en az %90’ının kanında virus saptanamaz düzeylerde bulunsun. Ülkemizde tanı koyulan hastaların tedavi erişmesi açısından bir sorun bulunmamaktadır. Önümüzdeki yıllarda hastalığın tüm paydaşları (hastalar, hekimler, Sağlık Bakanlığı) bu hedefi gerçekleştirmeye çalışacaklardır.

Tedavideki gelişmeler sonucunda sadece ilaçlar hastalığı kontrol altına almakla kalmayıp, aynı zamanda bulaşmayı da engellemekte olduğu gerçeğini hiç unutmamamız gerekir.

Basın toplantısında söz alan HIVEND İkinci Başkanı Doç. Dr. Hayat Kumbasar Karaosmanoğlu hastalığın bulaşma yolları ve hastaların yaşadığı zorluklara dikkat çekti:

Hastalık nasıl bulaşmaktadır?

Kan (adet kanı dahil) ve kan ürünleri, semen ve seminal sıvı, vajinal salgılar, anne sütü, aynı enjektörün paylaşılması (özellikle damar içi madde kullananlarda), dövme ve piercing, kaza ile enjektör iğnesinin ele batması (HIV pozitif kişinin), kan nakli, anneden bebeğe (doğum öncesi, doğum sırasında, doğum sonrası) ve organ nakli (organ verici HIV pozitifise) sıklıkla karşılaşılan bulaşma yollarıdır.

Özellikle cinsel yolla bulaşmaktadır. Vajinal seks, kadınlarla veya erkeklerle yapılan anal seks ve oral seks ana bulaşma yollarıdır. Bu açıdan bakıldığında HIV bulaştırma riski büyük oranda prezervatif kullanarak azaldığı akıldan çıkarılmamalıdır.

Hangi yollar ile HIV bulaşmaz?

Tükürük, gözyaşı, ter, dışkı veya idrar, sarılma, öpüşme, masaj, el sıkışmak, böcek-sivrisinek ısırıkları, HIV pozitif olan biriyle aynı evde yaşamak ve HIV pozitif olan biriyle aynı duş veya tuvaleti paylaşmakla hastalık bulaşmaz.

Hastaların yaşadığı zorluklar nelerdir?

İlk tanı sırasında hastanın doğru bilgilendirilmesi ve bu hastalığın artık tedavi ile ölümcül olmaktan çıktığının hastay aktarılması çok önemlidir. Çevreden, internetten ve değişik kaynaklardan hastanın edindiği doğru-yanlış, gerekli-gereksiz birçok bilginin sabırla doğrultulması çok önemlidir. Bu ilk tanı şoku atlatıldıktan sonra takip sırasında hastalarımız daha sonra arkadaşımız, yakın dostlarımız olmaktadır. İlk korkuları hatırlatıldığında, ne kadar gereksiz yere üzüldüklerini gülerek anlatmaktadırlar. Bunun dışında şu an için hayat boyu ilaç kullanma gereksinimi önemli bir sorundur. Hastalarımız “Bu ilaçlar beni yakın gelecekte hastalığımı tedavi edecek ilaçlara eriştirecek köprüdür” cümlesini hiç akıllarından çıkartmamalıdır. Eski tedavilere oranla çok az olmasına karşın yine hasta bazında ufak tefek yan etkiler görülebilmektedir.

Ayrıca hastalarımızın tanılarını başkaları ile paylaştıklarındaki damgalanma ve ayrımcılık halen biz de ve tüm dünyada önemli bir sorun olarak devam etmektedir.

aids tedavisi, hiv tedavisi, hepatit tedavis, yüksek ateş

"
HIV Belirti Vermeden 10 Yıl Gizlenebiliyor! | Yeditepe Üniversitesi Hastanesi

HIV Belirti Vermeden 10 Yıl Gizlenebiliyor! | Yeditepe Üniversitesi Hastanesi

HIV Belirti Vermeden 10 Yıl Gizlenebiliyor!

Türkiye’deki rakamlar incelendiğinde cinsel aktif genç erişkinlerin ülkemizde hastalığa yakalanma açasından öncelikli risk grubu oluşturduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “HIV virüsünün tedavisi için yapılan araştırmalar, yeni ilaç çalışmaları ve yayınlar hiçbir hastalıkta olmadığı kadar hızlıdır. Günümüzde HIV tedavisi üçlü ilaç kombinasyonu ile yapılmaktadır. Yeni geliştirilen ilaçlarla birlikte doz sıklığı, ilaç sayısı azalmış, kısa ve uzun dönem yan etkileri daha az olan ilaçlar geliştirilmiştir. Erken tanı alan ve fırsatçı hastalık gelişmeyen hastalarda etkin tedavi ile beklenen yaşam süresi gelişmiş ülkelerde aynı yaş grubundaki normal popülasyona yakın bulunmaktadır.”

Tedaviyle Bulaşma Yüzde 97 Azalıyor

Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, etkin tedavi ile yaşam süresinin uzamasının yanı sıra tedavisini aksatmayan hastanın HIV enfeksiyonu bulaştırma olasılığının yüzde 97 azaldığını kaydederek “HIV pozitif gebelerin bebeklerine virüsü bulaştırma olasılığı çok düşürülmüş, HIV’e bağlı ölümler yüzde 45 azalmıştır. Tedavinin alternatifi toplumun hastalık hakkında bilinçlendirilmesi ve hastalığın önlenmesi olup maliyeti çok daha düşüktür ve travmatik değildir. Dünya Sağlık Örgütü2020 ve 2030 hedeflerine HIV enfeksiyonunun toplum sağlığı için tehdit olmaktan çıkması için yapılacak çalışmaları koymuştur.”

Sayılarla HIV:

* Türkiye’de ilk HIV vakası 1985 yılında teşhis edildi, aynı yıl 3 vakaya daha teşhis kondu.
*1996’dan sonra yeni teşhis sayısı 100’lü, 2012 den sonra 1000’li rakamlara ulaştı. Yalnızca 2016 yılında, 2573 yeni hastaya teşhis kondu.
* Sağlık Bakanlığı, Aralık 2016 verilerine göre Türkiye’de 14.695 HIV/AIDS hastası bulunuyor.
* Kayıtlı HIV pozitif olguların yüzde 80’i 20-49 yaş, yüzde 15’i 50 yaşından büyük.
* Türkiye’de kayıtlı hastaların, var olduğu düşünülen toplam HIV virüsü bulaşmış hastaların yüzde 40 kadarı olduğu, gerçek sayının 30.000 civarı olduğu tahmin ediliyor
* HIV tedavilerine 2000’li yıllarda yüzde 2 oranında hasta ulaşabiliyorken 2007’de oran yüzde 12’ye, Haziran 2017’de ise yüzde 57’lere (20,9 milyon kişi) ulaştı.
* Olguların yüzde 78,2’si erkek, yüzde 21,8’i kadın olup yüzde 15,1’i yabancı uyruklu.
* Olguların yüzde 49,8’i hastalığa cinsel yolla, yüzde 1,5’i damar içi madde kullanımı yoluyla yakalanmış. Yüzde 46,7’si ise bulaşma yolunu bilmiyor.
* 142 bebek annesinden hastalığı alırken 90’ı kan ürünleri transfüzyonu yoluyla ve 63’ü hastanede bu hastalığı almış. 20 de hemofili olgusu bulunuyor.

Neler Yapılabilir?

Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, Türkiye’de yeni HIV enfeksiyonlarının ve ölümlerin azaltılması için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

18-45 yaş grubu başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerine HIV konusunda eğitim verilmeli. Korunmasız cinsel temastan kaçınılması için özellikle genç erişkinler uyarılmalı. Cinsel temasla bulaşan başka hastalığı ve verem hastalığı olanlar ile gebeler HIV testi yaptırmalı. HIV virüsünün kan ve genital salgılarda bulunduğu, sosyal yaşamda tokalaşma gibi deri temasları ile geçemeyeceği vurgulanmalı. HIV’in etkin tedavisinin olduğu anlatılmalı Özellikle bulaşma riski altında olan gruplar eğitilmeli ve test yaptırmaları için desteklenmeli. Tedaviye başlama ve devam etme konusunda hastalar desteklenmeli. Hastaların bilgi mahremiyeti ve sosyal yaşamlarını koruma haklarına saygı gösterilmeli. “HIV korkulması değil öğrenilmesi gereken bir hastalıktır” mesajı yaygınlaştırılma "
HIV / AIDS Nedir, Belirtileri ve Nasıl Bulaşır? | HPV Siğil Tedavisi

HIV / AIDS Nedir, Belirtileri ve Nasıl Bulaşır? | HPV Siğil Tedavisi

HIV / AIDS Nedir, Belirtileri, Nasıl Bulaşır?

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında yer alan HIV / AIDS aynı zamanda toplumda en çok korkulan hastalıklar arasında da yer almaktadır.

Bulaştığı bireyde bağışıklık sistemini çökerten hastalık, tedavi edilmediği takdirde ölümcül sonuçlara yol açabilmektedir. HIV / AIDS hastalığını HİV (Human İmmunodeficiency Virüs ) ya da İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü’nün neden olduğu bir hastalık olarak açıklamak mümkündür. Ancak HIV virüsü bilinenin aksine bir hastalık değil, hastalığa neden olan virüstür.

Tedavi edilmeyen HIV pozitif, zaman içerisinde hastalığın ileri seviyeye ulaşması ile birlikte AIDS’e dönüşebilmektedir. Hastalığın AIDS seviyesine gelmemesinde erken teşhis ve tedavi önemli bir rol oynamaktadır. Bu yüzden ‘’HIV / AIDS nedir, belirtileri nelerdir ve nasıl bulaşır?’’ gibi soruların cevaplarını, konunun uzmanlarından ve güvenilir kaynaklardan öğrenmek, hastalıktan korunmak ve erken teşhis için oldukça önemlidir.

HIV Pozitif Ne Demektir?

HIV Virüsü, İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü anlamına gelen ve vücutta bağışıklık sistemine saldıran oldukça zorlayıcı bir virüs türüdür. Vücudun bağışıklık sisteminde, savunma mekanizmasına saldıran virüs, CD4+ T Lenfositi olarak da bilinen CD4 hücresini yok ederek kişinin bağışıklık sisteminde sorunlar meydana getirir. CD4 hücresi aynı zamanda vücudun en önemli yapı taşlarından biri olan beyaz kan hücreleridir. Vücuda alınan HIV Virüsü bu beyaz kan hücrelerine tutunarak kan yolu ile vücuda yayılır. Virüs, kendi DNA’sını kopyalayarak çoğalabilen bir virüs tipi olduğu için bulaşan bireylerde bu duruma bağlı olarak menenjit, zatürre, ishal ve ilerleyen durumlarda lenf kanseri gibi rahatsızlıklara sebep olabilmektedir.

HIV Pozitif hastaları, HIV Virüsü ile enfekte olmuş hastalardır. Bir kişinin HIV Pozitif olabilmesi için doktor kontrolünde HIV Testi yapılmış olması ve testin pozitif çıkmış olması gerekir. HIV Testi, cinsel hastalıkların teşhisinde kullanılan Elisa Testi ile tespit edilebilmektedir. Ancak bir hastanın HIV Pozitif olması, AIDS olduğu anlamına gelmez. AIDS, HIV Pozitif sonucu ortaya çıkan ileri seviye bir hastalıktır.

AIDS Ne Demektir?

HIV virüsü bağışıklık sistemini baskılayan bir virüstür. AIDS ise bu virüsün vücutta neden olduğu tahribatın ileri seviyesinde ortaya çıkan bir hastalıktır. ‘’Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu’’ olarak bilinen AIDS, CD4 hücrelerinin azalması ile kendini göstermeye başlar. Genellikle virüs vücuda alındıktan 10 ila 12 yıl sonrasında halen tedavi edilmeyen HIV Pozitif hastalarında AIDS görülür. Vücudun savunma sistemini çökerten virüs, bireyin bağışıklık sistemini çalışamaz hale getirir.

Vücut zaman içerisinde fonksiyonlarını kaybetmeye başlar. Bu da hastaların diğer hastalıklara karşı direncini de düşüreceğinden, birey grip gibi kolay geçebilecek hastalıkları bile oldukça ağır geçirebilmektedir. AIDS hastalarında bağışıklık sisteminin baskılanması sonucu virüse bağlı Kaposi Sarkomu gibi oldukça tehlikeli kanser türleri ortaya çıkabilmektedir. AIDS hastalarının vücut direnci diğer bireylerden daha düşük olduğu için birçok yan hastalık görülmesi de olasıdır.

HIV / AIDS Belirtileri

HIV Pozitif tanısı konmuş bir hasta virüsü kısa süre önce almış olabileceği gibi 10 yıl gibi uzun bir süre önce de virüs ile enfekte olmuş olabilir. Ancak HIV / AIDS belirtileri kadınlarda ve erkeklerde genellikle aynı belirtileri gösterir. Bu belirtiler hastalığın seviyesine göre de değişiklik gösterebilmektedir. Yaygın belirtiler genellikle virüs vücuda alındıktan sonraki 2 ila 4 hafta arasındaki süreçte ortaya çıkar. HIV Virüsünün en çok bulaşıcı olduğu dönem de bu dönem olarak kabul edilir.

İshal Boğaz enfeksiyonu ve ateş Halsizlik Lenf bezlerinde şişlik İyileşmeyen uçuklar Kırmızı deri döküntüleri Mide bulantısı ve kusma Deri enfeksiyonları belirtileri HIV Enfeksiyonunda yaygın olarak görülen belirtilerdendir

İlk (Sessiz) Dönem HIV Belirtileri
HIV Virüsü diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklara göre en geç belirti veren hastalıklardan biri olarak kabul edilmektedir. HIV Virüsü ile enfekte olmuş hastaların bazılarında birkaç hafta içerisinde belirtiler ortaya çıkabildiği gibi bazı hastalarda ise yıllar sonra kendini fark ettirebilir. Virüsün kuluçka süresi uzun olabildiği için bazı kişiler virüsü vücudunda taşıdığını uzun yıllar fark etmez. Bu yüzden virüsün ne zaman kapıldığı ile ilgili herhangi bir veriye de ulaşılamaz.

Halsizlik Vücutta ortaya çıkan koyu renkli yaralar Ağız içi yaraları Cilt döküntüleri Kilo kaybı Unutkanlık Geçmeyen genital bölge enfeksiyonları ve mantar gibi belirtiler AIDS hastalarında sıklıkla görülen belirtiler arasındadır.

AIDS Nasıl Bulaşır?

AIDS, kendi başına ayrı olarak bulaşan bir hastalık değildir. AIDS, vücuda alınan HIV yani İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü’nün neden olduğu hastalığın son evresi olarak kabul edilir. AIDS olabilmek için HIV Pozitif olmak gerekir. HIV Virüsünün bulaşma yüzdesi %80 korunmasız cinsel ilişki ile olsa da toplumda birçok yanlış bilgi bulunmaktadır. HIV Virüsü dış ortamda 1-5 saniye kadar yaşayabilmektedir. Sanılanın aksine sarılma, tokalaşma, aynı havayı ve aynı eşyaları kullanma ile bulaşmaz.

Kan Yolu İle Bulaşma: HIV Virüsü’nün bulaşma yollarından birisi kan yolu ile bulaşmadır. Genellikle enjektör kullanan madde bağımlılarında görülebilmektedir. Bu yüzden hastanelerde iğne yapan hemşire ve doktorların eldiven takması oldukça mühimdir. HIV Pozitif hastası olan kişilerin kanaması olduğu zaman kana değmemek de oldukça önemlidir. HIV ortak kullanılan eşyalardan bulaşmaz ancak kanın değebileceği jilet gibi kişisel eşyaların kullanımından kaçınmak gerekir.

Cinsel Yolla Bulaşma: HIV enfeksiyonunun en yaygın bulaşma şekillerinden birisi cinsel birlikteliktir. HIV virüsü cinsel ilişki sırasında kadının vajinal sıvısından erkeğin ise sperminden bulaşmaktadır. Cinsel yolla bulaşma her iki cinsiyetten de eşit şekilde yayılabilir. Kadından erkeğe daha az ya da erkekten kadına bulaşma riski daha çok gibi bir durum söz konusu değildir.

Anneden Bebeğe Bulaşma: HIV enfeksiyonu olan bir annenin gebelik sırasında bebeğine HIV virüsü bulaşabilmektedir. Gebelik sırasında bulaşmayan HIV, doğum sırasında veya emzirmeyle de bulaşabilmektedir. Bu tip durumlarda doktorun onayı ile birlikte sezaryen doğum yapılması önerilmektedir. Doğumdan sonra da hem anne hem bebeğin gerekli HIV tedavilerine başlaması gerekmektedir.

Kimler Riskli Gruptadır? HIV Pozitif olan kişi ile cinsel ilişki yaşayanlar Prezervatif kullanmadan ilişkiye girenler Birden fazla partner ile birlikte olanlar Damardan enjektör ile alınan madde bağımlılığı olanlar HIV Pozitif hastası hamile bireylerin bebekleri yüksek risk grubunda yer almaktadır.

HIV Nasıl Tedavi Edilir?

HIV Virüsünün neden olduğu enfeksiyon ve AIDS hastalığının ne yazık ki henüz bir tedavisi yoktur. Ancak HIV Pozitif olan hastalarda, kişinin bağışıklık sistemini güçlendiren ve virüsün vücuda vereceği tahribatı engelleyen ilaçlar ile etkisi baskılanabilmektedir. Bu ilaç tedavisi virüsün vücuttan atılabilmesi için virüsün HIV Pozitif hastasının AIDS hastasına dönüşmesini önlemek için kullanılır. HIV Pozitif hastalarında en önemli etken, hastalığın erken teşhisi ve takibinin düzenli yapılmasıdır.

Geç kalınmış bir HIV Pozitif hastasının erken evre hastalarına göre AIDS olma ihtimali daha yüksektir. Bu yüzden HIV belirtileri gösteren ya da şüpheli ilişki yaşayan bireylerin HIV Testi yaptırması, HIV Pozitif çıktığında ise en kısa sürede uzman bir doktora başvurarak ilaç tedavisine başlaması gerekmektedir. HIV hastalarında kullanılan ilaçlar, bireylerin yaşam kalitesini ve yaşam süresini arttıran oldukça önemli ilaçlardır.

HIV / AIDS’ten Korunma Yolları Nelerdir?

HIV virüsünden ve neden olduğu AIDS hastalığından korunmak için bulaşma yollarını önlemek gerekir. Cinsel yolla, kan yolu ile ve gebeden bebeğe bulaşan HIV Virüsünün en çok cinsel yolla bulaştığı görülmüştür. Hastalığın cinsel yolla bulaşmasını önlemek için en önemli korunma yöntemi cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanmak, çoklu ve şüpheli partnerden kaçınmaktır. Kan yoluyla bulaşmayı önlemek için enjektör gibi cerrahi malzemelerin tek kullanımlık olması ve HIV Pozitif olduğu bilinen bireyin kanaması olduğunda kana dokunmadan müdahale etmek gerekmektedir.

HIV Virüsü ile enfekte olan gebe bir anneden bebeğe bulaşabilen virüsten korunmak için de gebenin doktor kontrolünde tedavisinin ve takibinin yapılması ve doğumun sezaryen olması gerekmektedir. Virüs, emzirme yoluyla da bulaşabildiğinden annenin bebeği emzirmemesi de HIV virüsünden korumanın önemli adımlarından biridir.

"
AIDS, HIV Pozitifliği Nedir? I Prof. Dr. Hakkı PERK

AIDS, HIV Pozitifliği Nedir? I Prof. Dr. Hakkı PERK

AIDS Nedir? Aids Nedir? HİV nedir? HIV Pozitifliği Nedir?


Edinilmiş immün yetmezlik sendromu (AIDS), insan immün yetmezlik virüsünün (HIV) neden olduğu kronik, potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir hastalıktır. Yani HIV-virüsü vücuda girdikten sonra oluşturduğu hastalığa AIDS denilmektedir. HIV virüsü, bağışıklık sistemine zarar vererek vücudun enfeksiyon ve hastalıklarla savaşma yeteneğine zarar verir.

HIV virüsü, cinsel yolla bulaşan bir hastalık yani cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon(CYBH, CYBE) dur. Ayrıca HIV’li kan ve kan ürünleri ile temas, ve yasadışı uyuşturucu enjeksiyonu sırasında enjektörlerin veya iğnelerin ortak kullanımı yoluyla da bulaşmaktadır. Hamilelik, doğum veya emzirme sırasında anne HIV virüsü taşıyorsa çocuğa bulaşabilir. HIV'in bağışıklık sistemini AIDS tablosu noktasına kadar zayıflatması yıllar alabilir.

HIV/AIDS'in tedavisi yoktur, ancak ilaçlar enfeksiyonu kontrol edebilir ve hastalığın ilerlemesini nispeten engelleyebilir. HIV virüsü için kullanılan antiviral tedaviler, dünya çapında AIDS ölümlerini azaltmıştır. hıv pozitif ne kadar yaşar diye soru sorulmaktadır, hiv artık kontrol altına alınabilen bir hastalıktır, yeni çıkan ilaçlar ve tedavi protokolleri hiv'den ve adids'den ölümleri oldukça azaltmıştır.

Ne zaman doktora görünmeli: HIV ile enfekte olabileceğinizi düşünüyorsanız veya virüse yakalanma riskiniz varsa, mümkün olan en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurun. hiv testi ne zaman yapılmalı diye bir soru akla gelebilir, bilinen bulaşma riski olan eylemlerde defalarca aids testi yaptırmakta fayda var.

HIV/AIDS Enfeksiyonun Belirtileri Nelerdir?

HIV ve AIDS belirtileri, enfeksiyonun evresine bağlı olarak değişir. Üç evresi yani hastalık dönemleri vardır. Bunlar:

Birincil enfeksiyon (Akut HIV) yani ilk dönem Klinik gizli enfeksiyon (Kronik HIV), ikinci dönem Ciddi HIV enfeksiyonu dönemi, yani belirtileri aşikar olduğu dönem, AIDS dönemi

Birincil enfeksiyon (Akut HIV)


HIV bulaşmış bazı kişilerde, virüs vücuda girdikten sonra 2 ila 4 hafta içinde grip benzeri bir hastalık tablosu gelişir. Birincil (akut) HIV enfeksiyonu olarak bilinen bu hastalık birkaç hafta sürebilir. Bu belirtiler o kadar hafif olabilir ki, hastalık fark edilmeyebilir. Bu dönemde kan dolaşındaki virüs miktarı (viral yük) oldukça fazladır. Sonuç olarak, enfeksiyon birincil enfeksiyon sırasında bir sonraki aşamaya göre daha çok bulaşıcıdır.

Bu dönemde olası belirtiler ve semptomlar şunlardır:

Ateş Baş ağrısı Kas ağrıları ve eklem ağrısı Döküntü Boğaz ağrısı ve ağrılı ağız yaraları Şişmiş lenf bezleri, özellikle boyunda İshal Kilo kaybı Öksürük Gece terlemeleri

Klinik gizli enfeksiyon (Kronik HIV)


Enfeksiyonun bu aşamasında, HIV vücutta ve beyaz kan hücrelerinde(lökositlerde) hala mevcuttur. Bununla birlikte, birçok insanda hastalık bu süre zarfında herhangi bir belirti göstermeyebilir.

Antiretroviral tedavi (ART), yani HIV virüsüne yönelik tedavi, almıyorsanız bu aşama uzun yıllar sürebilir veya bazı hastalarda bu aşama daha kısa sürerek belirtilerin aşikar olduğu erken ciddi hastalık dönemine girebilir.

Ciddi HIV enfeksiyonu dönemi, belirtilerin aşikar olduğu dönem, AIDS dönemi

Virüs çoğalmaya ve bağışıklık hücrelerini (vücudunuzdaki mikroplarla savaşmaya yardımcı olan hücreler) yok etmeye devam ettikçe, bazı enfeksiyonlar veya aşağıda verildiği gibi kronik belirtiler ortaya çıkar, bu hastalık tablosuna AIDS denir:

Ateş Tükenmişlik Şişmiş lenf düğümleri - İshal Kilo kaybı Ağızda mantar enfeksiyonu (pamukçuk) Zona (herpes zoster) Akciğer iltihaplanması(zatürre) AIDS'e ilerleme

Yeni geliştirilen güncel antiviral tedaviler ile günümüzde dünya çapında AIDS'ten ölümleri önemli ölçüde azalmıştır. Bu hayat kurtaran tedaviler sayesinde, AIDS tablosu gelişmeden hastalık durdurulmaktadır. Tedavi edilmeyen HIV, tipik olarak yaklaşık 8 ila 10 yıl içinde AIDS'e dönüşmektedir.

AIDS tablosu ortaya çıktığında, bağışıklık sistemi ciddi şekilde hasar görmüştür. Sağlıklı bireylerde pek rastlanmayan fırsatçı enfeksiyonlara ve kanserlere yakanma olasılığı artmaktadır. Bunlara fırsatçı enfeksiyonlar veya fırsatçı kanserler denir.

Bu fırsatçı enfeksiyonların belirtileri şunlardır:

Terleme Titreme tekrarlayan ateş Kronik ishal Şişmiş lenf bezleri Dilde ve ağızda kalıcı beyaz lekeler veya olağandışı lezyonlar Kalıcı, açıklanamayan yorgunluk zayıflık Kilo kaybı Deri döküntüleri veya şişlikler

AIDS/HIV Pozitifliği Neden Olur


HIV'e bir virüs neden olur. Retrovirus ailesinden bir RNA virisüdür. HIV virüsü, cinsel yolla bulaşan bir hastalık yani cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon(CYBH, CYBE) dur. Ayrıca HIV’li kan ve kan ürünleri ile temas, ve yasadışı uyuşturucu enjeksiyonu sırasında enjektörlerin veya iğnelerin ortak kullanımı yoluyla da bulaşmaktadır. Hamilelik, doğum veya emzirme sırasında anne HIV virüsü taşıyorsa çocuğa bulaşabilir.

HIV, vücudun hastalıklarla savaşmasına yardımcı olmada büyük rol oynayan beyaz kan hücreleri olan CD4 T hücrelerini yok etmektedir. Ne kadar az CD4 T hücresi varsa, bağışıklık sistemi o kadar zayıflar.


HIV pozitifliği nasıl AIDS olur?


HIV pozitifliği AIDS'e dönüşmeden yıllarca çok az veya hiç belirti göstermeden vücutta gizli kalabilir. AIDS teşhisi genellikle, CD4 T hücre sayısı 200'ün altına düştüğünde veya ciddi bir fırsatçı enfeksiyon veya kanser gibi AIDS'i düşündüren bir tablo ortaya çıktığında yapılan analizlerle konur.


HIV/AIDS Nasıl Bulaşır?


HIV’ e yakalanma HIV’li kan ve kan ürünleri, meni veya vajinal salgıların ve diğer vücut sıvıları ile temas yoluyla vücuda girmesi ile olmaktadır. Bu birkaç şekilde olabilir:

Cinsel Temas sırasında: HIV’li bir partnerle vajinal, anal veya oral seks sırasında kan, meni veya vajinal salgılar yoluyla hastalık alınır. İğneleri ve enjektörlerin ortak kullanımı yoluyla: Bulaşıklı enjeksiyon ve iğnelerin, özellikle uyuşturucu enjeksiyonları sırasında, ortak kullanımı HIV ve hepatit gibi diğer bulaşıcı hastalıkların bulaşması sözkonusudur. Kan nakilleri sırasında: Hastaneler ve kan bankaları, kan alımlarında rutin olarak bütün kanlar HIV taramasından geçer. HIV açısından taranmayan kanlar eğer HIV taşıyorsa kan nakli sırasında HIV kolayca bulaşabilmektedir. Hamilelik veya doğum sırasında veya emzirme yoluyla: HIV taşıyan anneler virüsü bebeklerine bulaştırabilir.

HIV/AIDS nasıl bulaşmaz?


Sıradan temas yoluyla HIV bulaşması söz konusu değildir. Bu biriyle kucaklaşarak, yanaktan öpüşerek, dans ederek veya el sıkışarak HIV/AIDS'e yakalanmayacağınız anlamına gelir.Ayrıca HIV hava, su veya böcek ısırıkları yoluyla da yayılmaz. hiv bulaşma yüzdesi, bilinen bulaşma yolları dışında bulaşma yüzdesi oldukça düşüktür.

HIV/AIDS’e Yakalanmanın Risk Faktörleri Nelerdir?


HIV/AIDS, herhangi bir yaş, ırk, cinsiyet veya cinsel yönelimden herkese bulaşabilir. Ancak şu durumlarda HIV/AIDS enfeksiyonuna yakalanma riskiniz yükselmektedir

Korunmasız cinsel ilişki: Cinsel ilişkilerde lateks veya poliüretan prezervatif kullanılması önerilmektedir. Anal ilişki, vajinal ilişkiden daha risklidir. Ne kadar çok cinsel partner varsa o derece risk artmaktadır.. Diğer herhangi bir cinsel yolla bulaşan Hastalığın bulunması: Mevcut cinsel yolla bulaşan hastalığa bağlı genital lezyonlar mevcut ise HIV/AIDS yakalanma riski artmaktadır. Uyuşturucu enjeksiyonu sırasında enjektör ve iğnelerin ortak kullanımı: Uyuşturucu amacıyla ortak ve toplu kullanılan iğne ve enjektörler HIV/AIDS bulaşması için önemli risk teşkil etmektedirler.

HIV/AIDS Hastalığının Komplikasyonları ve Yan Etkileri Nelerdir?


HIV/AIDS enfeksiyonu, bağışıklık sistemini zayıflatarak birçok fırsatçı enfeksiyon ve kanser türlerini oluşmasına zemin hazırlamaktadır

HIV/AIDS hastalığında sıkca görülen enfeksiyonlar şunlardır:

Pneumocystis mantar zatürresi (Pneumocystis pneumonia-PCP): Akciğerlerin bu mantar enfeksiyonu ciddi sonuçlara neden olabilir. HIV bulaşmış kişilerde hala en yaygın zatürre nedenidir. Pamukçuk(Kandidiyazis): Kandidiyaz, HIV ile ilişkili sık görülen bir enfeksiyondur. Ağızda, dilde, yemek borusunda veya vajinada pamukçuk tarzı, kalın, beyaz bir örtü şeklinde mantar enfeksiyonu gelişebilir. Verem Hastalığı(Tüberküloz-TBC): HIV ile ilişkili Tüberküloz yaygın bir fırsatçı enfeksiyondur. AIDS'li hastalarda önde gelen ölüm nedenidir, kullanılan ilaçlar sayesinde bu komplikasyon daha az görülmektedir. Sitomegalovirüs enfeksiyonu: Sitomegalovirüs herpes virüsü grubunda sayılan virüstür ve tükürük, kan, idrar, meni ve anne sütü gibi vücut sıvılarıyla bulaşmaktadır. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi virüsü etkisiz hale getirir ve herpes gibi (uçuk virüsü) vücutta uykuda dalar yani gizlenir, bağışıklık sisteminiz zayıfladığı anda virüs yeniden ortaya çıkar ve gözlerde, sindirim sisteminde, akciğerlerde veya diğer organlarda enfeksiyon yaparak ciddi ölçüde zarar verir. Kriptokokal menenjit: Kriptokokal mantar Menenjiti, beyin ve omurilik (meninks) zarlarının ve sıvının iltihaplanmasıdır. Kriptokokal menenjite, toprakta bulunan bir mantarın neden olduğu HIV ile ilişkili yaygın bir merkezi sinir sistemi enfeksiyonudur. Toksoplazmoz yada toxoplasmosis: Potansiyel olarak ölümcül bu enfeksiyona, öncelikle kediler tarafından yayılan bir parazit olan Toxoplasma gondii neden olmaktadır. Toksoplazmoz enfeksiyonu kalp hastalığına neden olabilir ve beyne yayıldığında epilepsi yani sara nöbetlerine neden olabilir.

HIV/AIDS ile ilişkili gelişebilen Fırsatçı Kanser türleri Şunlardır:

Lenfoma: Bu kanser beyaz kan hücrelerin bir kanseridir, bir tür kan kanseridir. En yaygın belirtileri arasında boyun, koltuk altı veya kasıklarda lenf düğümlerinin ağrısız şişmesi sayılabilir. Kaposi sarkomu: Kan damarı duvarlarının bir tümörü olan Kaposi sarkomu genellikle ciltte ve ağızda pembe, kırmızı veya mor lezyonlar şeklinde görülür. Kaposi sarkomu ayrıca sindirim sistemi ve akciğerler dahil iç organları da etkileyebilmektedir. HPV ile ilişkili kanserler:. İnsan papilloma virüsünün (HPV) enfeksiyonunun neden olduğu kanserler arasında anal, oral ve servikal kanserler sayılabilir..

HIV/AIDS ile ilişkili gelişebilen diğer komplikasyonlar şunlardır:

Kontrol edilemez kilo kaybı: Tedavi edilmeyen HIV/AIDS, sıklıkla ishal, kronik halsizlik ve ateşin eşlik ettiği önemli kilo kaybına neden olabilir. Nörolojik komplikasyonlar: HIV/AIDS, kafa karışıklığı, unutkanlık, depresyon, anksiyete ve yürüme güçlüğü gibi nörolojik belirtilere neden olabilir. HIV ile ilişkili nörobilişsel bozukluklar (HIV-associated Neurocognitive Disorder-HAND), hafif davranış değişikliklerinden zihinsel zayıflığa ve ciddi demansa varan belirtiler ortaya çıkabilir. Böbrek hastalığı: HIV/AIDS ile ilişkili nefropati (HIVAN), ve böbrek yetmezliği gelişebilir. Bu komplikasyon daha çok siyah ırk ve Hispaniklerde görülmektedir. Karaciğer hastalığı: Karaciğer hastalığı, özellikle hepatit B veya hepatit C'si olan hastalarda Karaciğer yetmezliği daha fazla ön plana çıklmakatdır. HIV/AIDS Hastalığı Önlenebilir mi?


HIV enfeksiyonunu önleyecek bir aşı ve HIV/AIDS hastalığının kesin bir tedavisi yoktur. HIV'in yayılmasını önlemek için şunlara dikkat etmek gerekir:

HIV virüsüne maruziyeti ilaçla önlenme (profilaksiyi-PrEP): Ağızdan alınan emtrisitabin artı tenofovir disoproksil fumarat (Truvada) ve emtrisitabin artı tenofovir alafenamid fumarat (Descovy) kombinasyonu, çok yüksek risk altındaki kişilerde cinsel yolla bulaşan HIV enfeksiyonu bulaşma riskini azaltabilir. Yine çok yüksek risk altındaki kişilerde cinsel yolla bulaşan HIV enfeksiyonu riskini azaltan iğne olan cabotegravir (Apretude) kullanılabilir. Korunma Amaçlı HIV Tedavisi (Treatment as Prevention - TasP): HIV tedavisinde kullanılan ilaçlar (ART) yeni HIV vakalarının önlenmesinde en etkili yöntemlerden biridir. Bu stratejiye Korunma Amaçlı HIV Tedavisi, Treatmant as Prevention - TasP adı verilmiştir. HIV pozitif hastaların HIV ilaçları alarak partnerine virüse bulaşmasını önleme yöntemidir. HIV pozitif biri ile ilişkiden sonra kullanılabilecek ilaçlar(post-exposure prophylaxis-PEP): cinsel ilişki, ortak kullanılan iğne veya diğer türlü mir HIV teması şüphesi durumunda ilk 72 saat içinde mümkün olan en kısa sürede PEP almak, HIV ile enfekte olma riskini büyük ölçüde azaltabilir. İAncak ilacı 28 gün boyunca ilaç kullanmak gerekir. Prezervatif kullanımı: Anal veya vajinal ilişkide kadın ve erkeğin prezervatif kullanması HIV bulaşını nispeten önlemektedir. HIV pozitif olduğunu bildirme: HIV Pozitifliği olan birinin ilişki kurduğu partnere/partnerlere bu durumunu bilmesi gerekir. Temiz iğne kullanımı: Yasadışı uyuşturucu alımında kullanılan iğnelerin steril olduğundan emin olmak ve bu iğneleri ortak kullanımdan uzak durmak önemlidir. Hamilelikte HIV pozitifliği: HIV pozitif hamilelerde çocuğu korumak için tedavi almak bulaştırma riskini önemli ölçüde azaltmaktadir. Erkek sünneti önemli bir korunma aracıdır: Erkek sünnetinin HIV enfeksiyonuna yakalanma riskini azaltmaya yardımcı olabileceğine dair kanıtlar vardır. HIV/AIDS Hastalığı Nasıl Teşhis edilir?


HIV/AIDS, kan veya tükürük örneğinde yapılan testlerle teşhis edilebilir, testin negatif olması hastalığın olmadığını kesin olarak göstermez, aylar sonra pozitif sonuç çıkabilir, bu yüzden test negatifliği sonrası aylar sonra tekrar tet yapmayı gerektirebilir: Şu testlerle HIV/AIDS teşhis edilebilir:

Antijen/antikor testleri: Kan örneğinde HIV virüsü antijenlerine bakılır, ve genellikle HIV'e maruz kaldıktan birkaç hafta sonra kanda saptanabilir. Antikorlar ise , HIV'e maruz kaldığında bağışıklık sistemi tarafından üretilmeye başlar Antikorların saptanabilir hale gelmesi haftalar-aylar alabilir. Antijen/antikor kombinasyon testlerinin pozitif hale gelmesi, maruziyetten sonra 2 ila 6 hafta alabilir. Pratik Antikor testleri: Bu testler kanda veya tükürükte HIV antikorlarını saptamaya yarar, ev koşullarında yapılabilen en hızlı antikor HIV testleridir. Antikor testlerinin, pozitif olması HIV’e maruz kaldıktan sonra 3 ila 12 hafta sonra başlar. RNA Testleri(Nükleik asit testleri-NAT'ler): Bu testler kanınızdai gerçek virüsü saptar ve virüs miktarı(viral yük) hakkında da fikir verebilmektedir. HIV'e maruz kaldıktan birkaç hafta içinde RNA testi virüsü saptayabilir., maruziyetten sonra en erken pozitifleşen test niteliğindedir.


HIV/AIDS Hastalığının Hangi Evrede Olduğunu Belirlemek İçin Yapılan Taramalar ve Testler? HIV teşhisi konulduktan sonra , hastalığın hangi dönemde olduğunu belirlemek için şu testlere ihtiyaç vardır:

CD4 T hücre sayısı: CD4 T hücreleri, HIV virüsü tarafından özel olarak hedeflenen ve yok edilen beyaz kan hücreleridir. Hiçbir belirti olmasa bile, CD4 T hücre sayısı 200'ün altına düştüğünde HIV enfeksiyonu AIDS'e doğru ilerler. Viral yük (HIV RNA): HIV tedavisine başladıktan sonra hedef, saptanamayan bir viral yükü belirlemek önemlidir, bu sayede fırsatçı enfeksiyon ve HIV ile ilgili diğer komplikasyonların ortaya çıkmasını kontrol etmemizi sağlayabilir. İlaç direnci testleri: Bazı HIV türleri ilaçlara dirençlidir. Bu test,hastalığın hangi ilaçlara duyarlı olduğunu belirlemesi açısından önemlidir.


HIV/AIDS hastalığının yaptığı Komplikasyonları belirleme testleri Şunlardır:

Tüberküloz varlığının saptanması testleri Hepatit B/ C virüsü enfeksiyonu testleri Başka cinsel yolla bulaşan enfeksiyon testleri(CYB Karaciğer veya böbrek testleri İdrar yolu enfeksiyonu için idrar tetkiki ve kültürü Rahim ağzı ve anal kanser kontrolü Sitomegalovirüs saptanması Toksoplazmoz varlığı HIV/AIDS Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?

Halihazırda diğer viral hastalıklarda olduğu gibi, HIV/AIDS'in kesin bir tedavisi yoktur. Bununla birlikte, HIV'i kontrol altına alınmasını sağlayan ve komplikasyonları önleyebilen birçok ilaç vardır. Bu ilaçlara antiretroviral tedavi (ART) denir. HIV teşhisi konan herkese, enfeksiyon veya komplikasyon evresine bakılmaksızın antiretroviral tedavi başlamalıdır.

Antiretroviral tedavi(ART), birkaç farklı ilaç sınıfından iki veya daha fazla ilacın birlikte kullanıldığı kombinasyonlar şeklindedir. Bu yaklaşım, kandaki HIV yükünü mümkün olduğunca azaltmaya yöneliktir. .

Her ilaç sınıfı virüsü farklı şekillerde bloke eder. Tedavide kullanılan farklı sınıfları ve ilaç kombinasyonları kullanırken şunlar göz önünde tutulur:

İlaç direncinin olabileceği hesaba katılması (virüs genetiği nedeniyle) İlaca dirençli HIV virüsü türleri oluşturmaktan kaçınmak gerekir Kandaki virüsün yükünün baskılanmasını en üst düzeye çıkarılması Tipik olarak bir sınıftan iki ilaç ve ek olarak ikinci sınıftan üçüncü bir ilaç eklenmesi Hiv tedavisinde kullanılan ilaçlar


Antiretroviral tedavide kullanılan yani Anti-HIV ilaç sınıfları ve ilaçları şunlardır:


1- Nükleosid olmayan ters transkriptaz inhibitörleri (NNRTI'ler): HIV virüsünün kendisini kopyalaması ve çoğalması için ihtiyaç duyduğu bir proteini bloke eder:

Efavirenz (Sustiva), Rilpivirin (Edurant) Doravirin (Pifeltro)

2- Nükleosid veya nükleotid ters transkriptaz inhibitörleri (NRTI'ler): HIV virisünün kendi kopyalarını yapması için ihtiyaç duyduğu yapı taşlarının hatalı versiyonlarının oluşmasını sağlayanlar:.

Abakavir (Ziagen), Tenofovir disoproksil fumarat (Viread), Emtrisitabin (Emtriva), Lamivudin (Epivir) ve Zidovudin (Retrovir) Emtrisitabin/tenofovir disoproksil fumarat (Truvada) kombinasyonu Emtrisitabin/tenofovir alafenamid fumarat (Descovy) kombinasyonu


3- Proteaz inhibitörleri (PI): HIV virüsünün kendi kopyalarını yapması sırasında ihtiyaç duyduğu başka bir protein olan HIV proteazı etkisiz hale getirir.

Atazanavir (Reyataz), Darunavir (Prezista) Lopinavir/ritonavir (Kaletra)

4- İntegraz inhibitörleri: HIV'in genetik materyalini CD4 T hücrelerine eklemek için kullandığı integraz adı verilen bir proteini devre dışı bırakarırlar.

Biktegravir sodyum/emtrisitabin/tenofovir alafenamid fumarat (Biktarvy), Raltegravir (Isentress), Dolutegravir (Tivicay) Cabotegravir (Vocabria)

5- Giriş veya füzyon inhibitörleri: HIV'in CD4 T hücrelerine girişini engeller.

Enfuvirtid (Fuzeon) Maraviroc (Selzentry) Tedavinin başlatılması ve sürdürülmesi

HIV enfeksiyonu olan her hastaya, kanda CD4 T hücre sayısı veya semptomları ne olursa olsun, antiviral ilaçlar önerilmelidir. Kanda saptanamayan bir HIV viral yükü ile etkili Antiretroviral tedaviye devam etmek en iyi yoldur.Antiretroviral tedavi etkili olması için ilaçların reçete edildiği şekilde, doz atlamadan almak önemlidir.


Saptanamayan bir viral yük ile Antiretroviral tedavinin sürdürülmesi sağlamak için şunlara dikkat etmak gerekir:

Bağışıklık sisteminizi güçlü tutun Enfeksiyon kapma şansınızı azaltın Tedaviye dirençli HIV geliştirme şansınızı azaltın HIV'i diğer insanlara bulaştırma şansınızı azaltın

Antiretroviral tedaviye devam etmek zor olabilir. İlaçların olası yan etkiler, ilaç almada zorluk ve Antiretroviral tedavi sürdürmenizi zorlaştırabilecek zihinsel sağlık veya madde kullanım sorunları hakkında destek almak tedavi için önemlidir. Tedaviye yanıtı izlemek için düzenli takip randevuları almak da önemlidir. HIV tedavisiyle ilgili sorunlarınız varsa, bu zorlukların üstesinden gelmenin yollarını bulmak için birlikte çalışabilmeniz için sağlayıcınıza hemen bildirin.

Antiretroviral Tedavinin yan etkileri


Antiretroviral tedavinin yan etkileri şunlardır:

Bulantı, kusma veya ishal Kalp hastalığı Böbrek ve karaciğer hasarı Kemik zayıflığı veya kemik kaybı Anormal kolesterol seviyeleri Yüksek kan şekeri Bilişsel ve duygusal problemlerin yanısıra uyku problemleri

Antiretroviral Tedavi Yanıtı ve Takibi

HIV tedavisine verilen yanıtınızı belirlemek için düzenli bir şekilde viral yükünü belirlemek ve CD4 T hücre sayısı izlenmesi gereklidir. Bunlar başlangıçta 4 ila 6 haftada bir ve daha sonra her 3 ila 6 ayda bir kontrol edilir. Tedavi ile kandaki viral yükün saptanamayacak seviyede tutulması önemlidir. Bu, HIV pozitifliğinin veya HIV virsünün kaybolduğu anlamına gelmemelidir. gittiği anlamına gelmez.


HIV/AIDS Hastalığında Yaşam Tarzı Nasıl Olmalıdır? Sağlıklı yiyecekler tüketilmesi: Taze meyve ve sebzeler, kepekli tahıllar ve yağsız protein, güçlü kalmanıza yardımcı olur, size daha fazla enerji verir ve bağışıklık sisteminizi destekler. Çiğ et, yumurta yemekten kaçınma: Gıda kaynaklı hastalıklar, ve gıda zehirlenmesi HIV bulaşmış kişilerde özellikle şiddetli etki yapabilir. Eti iyice pişirilmesi, pastörize edilmemiş süt ürünleri, çiğ yumurta ve istiridye, suşi veya sashimi gibi çiğ deniz ürünlerinden kaçınılması önemlidir. Aşılanma: Aşılar zatürre(pnömoni) ve grip gibi tipik enfeksiyonları önleyebilir. Ayrıca HPV, hepatit A ve hepatit B dahil olmak üzere başka aşılar da önerebilir. İnaktive aşılar genellikle güvenlidir, ancak canlı virüslü aşıların çoğu, zayıflamış bağışıklık sisteminizden dolayı güvenli değildir. Evcil hayvanlardan uzak durulması: Bazı hayvanlar, HIV pozitif kişilerde enfeksiyona neden olabilecek parazitler taşıyabilir. Kedi dışkısı toksoplazmoza neden olabilir, sürüngenler salmonella taşıyabilir ve kuşlar kriptokok veya histoplazmoz taşıyabilir. HIV/AIDS Hastalığında Alternatif Tıp Uygulamaları

HIV bulaşmış kişiler bazen bağışıklık sistemini güçlendirdiğini veya HIV için kullanılan ilaçların yan etkilerini önlediğini iddia eden diyet takviyeleri vardır. Bununla birlikte, herhangi bir besin takviyesinin bağışıklığı iyileştirdiğine dair hiçbir bilimsel kanıt yoktur ve birçoğu, aldığınız diğer ilaçları etkileyebilir.

HIV/AIDS Hastalığında Yardımcı olabilecek gıda takviyeleri Şunlardır:

Asetil-L-karnitin Peynir altı suyu proteini ve L-glutamin, L-arginin ve hidroksimetilbutirat (HMB) gibi bazı amino asitleri kilo alımına yardımcı olabilir. Probiyotikler Saccharomyces boulardii adlı bakteri HIV ile ilişkili ishale iyi gelebilir Vitaminler ve mineraller. A, D, E, C ve B vitaminlerinin yanı sıra çinko, demir ve selenyum mineralleri düşük seviyelere sahipseniz yardımcı olabilir.

Tehlikeli olabilecek gıda takviyeleri:

Sarı Kantaron: Yaygın bir depresyon ilacı olan St. John's wort, çeşitli anti-HIV ilaçlarının etkinliğini yarıdan fazla azaltabilir. Sarımsak takviyeleri: Sarımsağın kendisi bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olsa da, sarımsak takviyeleri bazı anti-HIV ilaçları ile etkileşime girebilir ve etkilerini azaltabilir. Bazen yemekte sarımsak yemek güvenli görünüyor. Kırmızı mayalı pirinç özü: Bazı insanlar bunu kolesterolü düşürmek için kullanır, ancak bir proteaz inhibitörü veya bir statin alıyorsanız bundan kaçınmak gerekir. Zihinsel-bedensel uygulamalar

HIV/AIDS Hastalığında, Yoga, meditasyon ve masaj gibi uygulamaların stresi azalttığı, rahatlama sağladığı ve yaşam kalitesini iyileştirdiği gösterilmiştir.

"
Biruni Üniversite Hastanesi

Biruni Üniversite Hastanesi

AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

AIDS cinsel yolla, kanla ve perinatal yolla bulaşan, insanın bağışıklık hücrelerinin hedef alan HIV virusu infeksiyonu sonucu gelişen kazanılmış immün yetmezlik sendromudur. Kesin tedavisi yoktur fakat etkili takip ve tedavi ile hastalık kontrol altına alınabilir ve HIV ile infekte bireyler birlikte uzun, sağlıklı bir ömür yaşayabilirler. HIV virüsünün Orta Afrika’da var olan bir şempanze türünden insanlara bulaştığı bilinmektedir. Çalışmalar bu bulaşmaların 1800’lü yıllarda başladığını göstermekte. Dünya’ya yayılımı ve öneminin fark edilmesi ise 1970’li yılların ortasına dayanmaktadır. İlk yıllarda tedavisi olmadığı için ölümcül bir hastalık olarak görülse de yıllar boyunca birçok gelişme olmuş, hastalık daha iyi anlaşılmış ve sonuç olarak artık günümüzde tıpkı bir diyabet ve hipertansiyon hastalığı gibi kronik hastalık durumuna gelmiştir.

AIDS VE HIV ENFEKSİYONU FARKI NEDİR?

HIV (human immunodeficiency virus) insanın ımmün sistemine saldıran bir virustur. Eğer HIV infeksiyonu tedavi edilmezse AIDS (acquired immunodeficiency syndrome) yani edinsel immunyetmezlik sendromu gelişir. Bir aşka deyişle hastalığın etkeni HIV, erken dönemde tedavi edilmeyip immün sistemin baskılanmasıyla gelişen ciddi tablonun adı da AIDS’tir.

AIDS BELİRTİLERİ NEDİR?

Akut HIV infeksiyonu çeşitli klinik belirti ve bulgularla ortaya çıkabilir. Bu süreçte görülen semptomların tümüne aynı zamanda akut retroviral sendrom denilir. Yayınlarda en sık bildirilen semptomlar ateş, lenfodenopati (lenf düğümlerinde şişme), boğaz ağrısı, ciltte döküntü, kas ve eklem ağrıları, ishal, kilo kaybı ve baş ağrısıdır. Eğer hekim HIV infeksiyonundan şüphelenmiyorsa bu bulgular birçok hastalıkta görülebileceği, yanı spesifik olmayan bulgular olduğu için tanıda gecikmeler olabilir. Bazı durumlarda erken HIV infeksiyonunda belirti görülmeyebilir.

HIV infeksiyonunun daha geç evrelerinde, vücudumuzun savunma sisteminin etkilenmeye başladığı dönemde hastalık karşımıza sağlıklı konaklarda görülmeyen fırsatçı infeksiyonlarla ortaya çıkar. Bunlardan en sık olanı orofarengeal kandidyazis dediğimiz ağız içinde beyaz plakların görüldüğü mantar infeksiyonudur.

AIDS BULAŞMA YOLLARI?

HIV infeksiyonu cinsel yolla, infekte kanla temasla ve perinatal yolla bulaşır. Bunlar içerisinde uyuşturucu kullanımı, uygun şartlarda yapılmayan dövme ve manikür, pedikür işlemleri de vardır.

AİDS ANNEDEN BEBEĞE GEÇER Mİ?

HIV infeksiyonu hamilelik sırasında, doğum sırasında ve doğumdan sonra emzirmenin yapılması durumunda anneden bebeğe geçebilir. Bunu engellemek için hamilelik sırasında anneye hem HIV infeksiyonunun tedavisi hem de perinatal bulaşmayı önlemek amacıyla tedavi başlanır. Annenin HIV viral yükünü azaltmak bulşama oranını düşürmekte etkilidir. Bebeğe geçişi önlemek amacıyla ayrıca doğum sırasında anneye ve doğumdan sonra bebeğe ilk 12 saat içerisinde profilaktik tedavi başlanır. Bütün bu önlemlerin alınmasıyla HIV infeksiyonunun bebeğe bulaşma ihtimali %2’den az olarak saptanmıştır.

AIDS TANISI NASIL KONULUR?

AIDS tanısı kan tahlili yoluyla, ilk olarak tarama testi diyebileceğimiz HIV’ yönelik antikor testleri ve sonrasında kesin tedavi için yine kan yoluyla bakılan PCR yöntemiyle kanda HIV RNA tespiti ile konulur.

AIDS’İN ERKEN TANISININ ÖNEMİ NEDİR?

HIV infeksiyonlu bireylere erken tedavi başlamak mortalite ve morbiditeye katkı sağlar. HIV infeksiyonu belirtilerinin yüksek viral yükle ilişkili olduğu düşünülür. Erken tedavi HIV viral yükünü azaltmada etkili olması nedeniyle semptomların süresini ve şiddetini kısaltabilir. HIV tedavisi ile viral yük azaldığı için HIV virusunun etki ettiği immun sistem hücreleri (CD4 lenfositLer) artmaya başlar, böylece immun sistemimiz daha çabuk güçlenir ve fırsatçı infeksiyonlara yakalanma riskimiz azalır. Erken tedavinin bir diğer önemi de viral yükün azalmasıyla HIV infeksiyonunun bulaşma oranının da düşmesi.

AIDS ERKEN FARAKEDİLMEZSE NE GİBİ SONUÇLARI OLUR?

HIV infeksiyonunun geç tanısının hem toplumsal hem de kişisel sonuçları vardır. Hasta bu sırada infekte olduğunu bilmemesi nedeniyle diğer partnerlerine hastalığı bulaştırabilir. Bu nedenle hastalığın erken tespiti amacıyla HIV tarama testlerinin yapılması önerilmektedir. Hastanın geç tanı alması bağışıklığının ileri derece baskılanmasına, karşımıza AIDS tablosuyla yani edinsel immun yetmezlik sendromuyla gelmesine neden olabilir. Bu durumda hasta genellikle ölümcül fırsatçı infeksiyonlarla hastaneye başvurur.

AIDS TEDAVİ YÖNTEMİ?

Akut ve erken dönem HIV infeksiyonu tedavisinin mümkün olduğunca en erken dönemde başlanması önerilir. Hatalar mümkünse HIV infeksiyonu tedavisi konusunda tecrübeli hekimlere yönlendirilmelidir. Tedavide antiretroviraller adını verdiğimiz HIV’e spesifik ağızdan alınan kombinasyon tedavileri verilir. Bu tedaviler sürekli güncellenmekte ve alanında uzmanlarca takip edilmektedir. Tedavi başlanıldığı anda bir daha ara verilmemesi tedavi başarısı açısından büyük önem arz etmektedir. Tedavi kronik hastalıklarda olduğu gibi ömür boyu devam etmektedir.

Aids Nedir? Liv Hospital

Aids Nedir? Liv Hospital

Aids Nedir?

Dünya çapında bir salgın olarak pek çok kişiyi etkileyen ancak günümüzde modern tedavilerle kontrol altında alınan bir hastalık olan Aids'e dair farkındalık sahibi olmak bu hastalıkla mücadelenin oldukça önemli bir parçasını oluşturuyor. Bu sebeple bu yazıda "Aids Nedir?" sorusunun cevabını arayacağız. AIDS (Edinsel Bağışıklık Yetmezliği Sendromu), HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü) adlı virüsün neden komplikasyonların toplamına verilen addır. HIV, vücuttaki bağışıklık sistemini hedef alarak özellikle CD4+ T hücreleri üzerinde etkili olan bir virüstür. HIV enfeksiyonu, genellikle cinsel temas, kan yoluyla bulaş, anneden bebeğe geçiş veya kontamine iğnelerin kullanılması gibi yollarla bulaşır. HIV enfeksiyonu genellikle belirtileri olmayan bir süreçle başlar ve zamanla bağışıklık sistemini zayıflatır. Vücudun bağışıklık sisteminin ciddi şekilde zayıflamasına ve çeşitli enfeksiyonlara, kanserlere karşı savunmasız hale gelmesi aşaması yani Hiv virüsünün son aşamasına Aids denir.

İçindekiler Aids Nasıl Bulaşır? Aids ve Hiv’den Korunma Yolları Anneden Bebeğe Hiv Bulaşması Aids Belirtileri Aids Belirtileri Vücudun Neresinden Başlar? Hiv Akut Enfeksiyon Dönemi ve Aids Belirtileri Aids Testi ve Tanı Yöntemleri Aids Tedavisi Var Mı? Erken Tanının Önemi Aids Nasıl Bulaşır?

AIDS hastalığına sebep olan Hiv virüsü temelde kan yoluyla bulaşır. Ancak bu bulaşma farklı şekillerde gözlenebilir. Bunlar:

Cinsel Yolla: En yaygın bulaşma yolu cinsel temasla olur. Korunmasız cinsel ilişki sırasında, özellikle vücut sıvılarının (kan, semen, vajinal sıvılar ve anal sıvılar) birbirine karışması sonucu HIV bulaşabilir. Kan Yoluyla: HIV, enfekte bir kişinin kanıyla doğrudan temas sonucu bulaşabilir. Paylaşılan iğnelerin kullanımı, kan transfüzyonu veya kontamine kan ürünleri kullanımı gibi durumlar bu yolla bulaşmayı artırabilir. Anne-Bebek Bulaşması: HIV, hamilelik, doğum veya emzirme sırasında anne çocuğuna bulaşabilir. Kontamine İğnelerle: Uyuşturucu kullanımında paylaşılan iğneler yoluyla HIV bulaşabilir. Kontamine Kan Ürünleri: HIV bulaşma riski, özellikle HIV testi yapılmamış kan ve kan ürünleri kullanımıyla ilişkilidir. Ancak günümüzde kan bağışları genellikle test edilir ve güvenli transfüzyonlar sağlanır. Aids ve Hiv’den Korunma Yolları

HIV ve AIDS sözkonusu olduğunda korunmak için bazı önlemler almak gerekir. Bunlar takip edildiği sürece güvenli bir cinsellik ve sağlıklı bir hayata sahip olabilir ve bu tür hastalıkların riskini en aza indirebilirsiniz.


Korunmalı Cinsel İlişki: Her zaman korunmalı cinsel ilişki pratiği uygulamak, yani prezervatif kullanmak, HIV bulaşma riskini önemli ölçüde azaltabilir. Güvenli Enjeksiyon Uygulamaları: Uyuşturucu kullanımıyla ilişkili riskleri azaltmak için kişisel iğnelerin paylaşılmaması gerekmektedir. Temiz iğneler kullanmak, HIV bulaşma riskini önleyebilir. Kan ve Kan Ürünleri Testleri: Kan bağışları ve kan ürünleri genellikle test edildiği için, kan yoluyla bulaşma riski önemli ölçüde azalmıştır. Ancak, bu tür ürünlerin güvenilir kaynaklardan alındığından emin olmak önemlidir. Antiretroviral Tedavi: HIV pozitif kişilerin antiretroviral ilaçları düzenli ve doğru bir şekilde kullanmaları, virüsün bulaşma riskini azaltabilir. Ayrıca, hamilelikte antiretroviral tedavi, anne-bebek bulaşma riskini önleyebilir. Güvenilir Sağlık Hizmetleri: HIV testlerini düzenli olarak yaptırmak ve sağlık profesyonelleri ile düzenli olarak iletişimde olmak, HIV ve AIDS ile ilgili sağlık durumunu kontrol altında tutabilir. Anneden Bebeğe Hiv Bulaşması

Antiretroviral Tedavi: HIV pozitif bir hamile kadın, gebelik süreci boyunca antiretroviral ilaçlar almalıdır. Bu ilaçlar, virüsün replikasyonunu kontrol altına alarak ve vücutta düşük düzeyde tutarak bebeğe bulaşma riskini azaltabilir. Planlı Doğum: Hamile bir kadın HIV pozitifse, doğum planlanarak, sezaryen tercih edilebilir. Sezaryen, normal doğumun HIV bulaşma riskini azaltabilir, çünkü doğum sırasında temas ve kan bulaşma riski daha düşüktür. Flaş Kordon Kesimi: Bebeğin doğumundan hemen sonra kordonun hızlı bir şekilde kesilmesi, temas ve kan bulaşma riskini azaltabilir. Süt İkamet Edilecek: HIV pozitif bir anne, emzirme yerine formülle besleme tercih edebilir. Anne sütü ile beslenme, bebeğe HIV bulaşma riskini taşır. Bebeklerde Antiretroviral Tedavi: Bebeğe doğumdan sonra antiretroviral tedavi uygulanabilir. Bu tedavi, bebekte olası bir HIV enfeksiyonunu önleyebilir. Aids Belirtileri Kilo Kaybı: İştah kaybı, ishal veya vücuttaki enfeksiyonlara bağlı metabolik değişiklikler nedeniyle kilo kaybı yaşanabilir. Ateş: Sık sık tekrarlayan ateş, vücuttaki enfeksiyonlarla ilişkilendirilebilir. Gece Terlemeleri: Aşırı gece terlemeleri, genellikle enfeksiyonlara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Yorgunluk: Kronik yorgunluk, enerji seviyelerinde belirgin bir düşüş yaşanabilir. Lenf Bezlerinde Şişme: Lenf bezlerinde şişme, vücuttaki enfeksiyonlara tepki olarak ortaya çıkabilir. Enfeksiyonlar: HIV pozitif kişilerde sık sık tekrarlayan mantar enfeksiyonları, zatürre, ciddi grip benzeri enfeksiyonlar gibi enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. Nörolojik Semptomlar: HIV, sinir sistemini etkileyebilir ve buna bağlı olarak baş ağrıları, kas güçsüzlükleri veya unutkanlık gibi nörolojik semptomlar ortaya çıkabilir. Aids Belirtileri Vücudun Neresinden Başlar?

AIDS belirtileri genellikle vücudun farklı bölgelerinde başlar. Lenf bezlerindeki şişme genellikle baş ve boyun bölgesinde ortaya çıkar. Ateş ve gece terlemeleri genellikle vücut genelinde hissedilir. Nörolojik semptomlar, baş ağrıları veya kas güçsüzlükleri gibi, genellikle sinir sisteminin etkilendiği bölgelerde başlar. Kilo kaybı ve solunum problemleri ise genellikle vücudun çeşitli bölgelerinde gözlemlenebilir.

Hiv Akut Enfeksiyon Dönemi ve Aids Belirtileri

HIV akut enfeksiyon dönemi, virüsün vücuda girdikten sonraki ilk birkaç haftayı kapsar ve genellikle belirtisiz geçer. Ancak, bazı kişilerde ateş, baş ağrısı, kas ağrıları ve lenf bezlerinde şişme gibi hafif semptomlar görülebilir. AIDS belirtileri ise HIV enfeksiyonunun ilerlediği aşamada ortaya çıkar ve genellikle zayıflık, kilo kaybı, sık tekrarlayan enfeksiyonlar, ateş ve gece terlemeleri gibi genel sağlık sorunlarıdır. Akut enfeksiyon dönemi ve AIDS belirtileri, HIV'in farklı evrelerini yansıtarak kişiden kişiye değişebilir.

Aids Testi ve Tanı Yöntemleri HIV Antikor Testi: En yaygın kullanılan testlerden biridir. Kan, tükürük veya idrardan alınan örneklerle gerçekleştirilir. Bu test, vücut HIV'e maruz kaldığında üretilen antikorları tespit eder. Pozitif bir sonuç, kişinin HIV ile enfekte olduğunu gösterir. PCR (Polimeraz Zincir Reaksiyonu) Testi: Virüsün genetik materyalini (RNA veya DNA) tespit eden bir moleküler testtir. Bu test, enfeksiyonun erken dönemlerinde ve antikorlar henüz belirgin hale gelmeden HIV'i saptayabilir. Antijen ve Antikor Testi: Bu test, hem HIV antijenlerini hem de antikorlarını tespit eder. Antijenler, virüsün varlığını belirten proteinlerdir. Bu test, diğer testlere kıyasla enfeksiyonun daha erken aşamalarında sonuç verebilir. CD4+ T Hücre Sayımı: Bu test, bağışıklık sistemini değerlendirmek için kullanılır. HIV, özellikle CD4+ T hücreleri üzerinde etkili olduğu için, bu hücrelerin sayısındaki azalma HIV enfeksiyonunun ilerleyip ilerlemediğini gösterir. Viral Yük Testi: Bu test, kandaki HIV RNA seviyelerini ölçer. Viral yük, vücuttaki HIV miktarını gösterir ve tedaviye yanıtı değerlendirmek için kullanılabilir. Aids Tedavisi Var Mı?

Maalesef henüz Aids’in kesin bir tedavisi yoktur. Ancak modern tedavilerle hiv virüsü tamamen yok edilemese de vücut içinde baskılanarak saptanmayacak kadar aza indirgenebilir. Bu şekilde hiv virüsü etkili olamaz ve aids gelişemez. Tedavi altındaki hastalar normal yaşamlarına devam edebilirler
Antiretroviral tedavi (ART), HIV enfeksiyonunu kontrol altına alarak bağışıklık sistemini güçlendirmek için kullanılır. ART, farklı ilaçları kombinasyon halinde içerir ve kişiye özelleştirilmiş tedavi planları oluşturulur. Erken teşhis ve tedavi ile HIV pozitif bireylerin yaşam süresi önemli ölçüde uzatılabilir, yaşam kalitesi artırılabilir. Ancak, bahsettiğimiz gibi bu tedavi virüsü tamamen ortadan kaldırmadığı için hastaların hayatarı boyunca tedaviyi sürdürmeleri gerekir.

Erken Tanının Önemi

Hiv virüsü sözkonusu olduğunda erken tanı hayati önem taşır. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa virüsün baskılanması ve aids oluşmadan hastanın normal hayatına dönmesi o kadar kolay ve rahat gerçekleşecektir. Ayrıca erken tanının önemi bireyin başkalarına enfeksiyon bulaştırma riskini azaltması sözkonusu olduğunda da çok önemlidir. Erken tanı, hastalıkla baş etme sürecinde psikososyal destek sağlayarak bireyin duygusal ihtiyaçlarına cevap verebilir. Bu yaklaşım, uzun vadede sağlık maliyetlerini azaltabilir ve hastaların yaşam kalitesini artırabilir.

"
AIDS Nedir? AIDS Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

AIDS Nedir? AIDS Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

AIDS Nedir? AIDS Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

1981 yılında ABD’de, sıra dışı enfeksiyon hastalıkları ve sıra dışı kanser vakaları görülmeye başlandı. Bu kişilerde hastalıklar ile mücadele etmemizi sağlayan bağışıklık sistemlerinde zayıflık tespit edildi. 1982 yılında ülkenin farklı bölgelerinde benzer klinik tabloya sahip hastaların artması ile AIDS (edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu) terimi ilk kez kullanıldı. 1984 yılına gelindiğinde ise artık virus laboratuvarda ayrıştırılmıştı ve HIV (insan immun yetmezlik virusu) insanoğlunun sahip olduğu yeni ve ölümcül hastalık olarak insanlık tarihindeki yerini almıştı.

Başlangıçta sadece eşcinsellerin hastalığı olduğu düşünülüyordu, ilerleyen zamanlarda bu bilginin yanlış olduğu, heteroseksüel ilişki ile de bulaştığı anlaşıldı. Virus tanındıkça hastalığı kontrol ve tedavi etme konusunda ciddi ilerlemeler kaydedildi. Ancak hastalık bu arada insanoğlunun gerçekte uygarlık yolunda ne kadar ilerlediğinin bir sınavı olmaktan hala kurtulamadı.

Düşünün ki karşınızda bir hastanız var ve verdiğiniz 'HIV pozitif' olduğu bilgisi kendisine söylendiğinde bu durumundan psikolojik olarak inanılmaz bir çöküntüye uğruyor. “Kansersin, 6 ay ömrün kaldı” desek bu kadar etkilenmeyecek. Hastalar bu durumu çoğu kez dile getiriyorlar zaten.

Hastalıklar, insanlık var olduğu sürece olmaya devam edecek. Kimi hastalıklarla mücadelede başarılı olacağız, kiminde ise olamayacağız. AIDS konusunda ciddi gelişmeler olmasına rağmen hala AIDS hastaları sahip oldukları hastalık nedeni ile suçlanıyorlar, toplumdan dışlanıyorlar. Bu nedenden dolayı ne yazık ki kendilerini gizlemek zorunda kalıyorlar. Bu durumdan çıkmanın tek yolu ise bilgi sahibi olmak.

HIV nasıl bulaşır? Cinsel ilişki yoluyla Kan yoluyla, Anneden bebeğe.
HIV nasıl bulaşmaz? Aile yaşantısı, toplumsal yaşam ile, El sıkışma, kucaklaşma, cilt teması ile, Sosyal öpüşme ile, Yemek ve içki, tabak, kaşık, bardak ile, Yüzme havuzu ile, Banyo, tuvalet ile, Giysi ve çamaşır ile, Böcek ve sinek sokmaları ile, HIV taşıyan bireyle günlük yaşamda aynı odada bulunmakla ile, Aynı havayı solumakla ile.
HIV vücuda girince ne yapar?

Virusun vücuda giriş yoluna, kişinin bireysel bağışıklık durumuna vb. bağlı olarak, ortalama 10 yılda vücudun bağışıklık sisteminin yetersiz olmasına yol açar ve AIDS dediğimiz fırsatçı enfeksiyonların, kanserlerin görüldüğü klinik tablo ortaya çıkar. Belirtilerin başlamasına kadar geçen sürede kişi HIV’e bağlı bir özel şikayet taşımaz. Bu sırada test yapılmaz ise virusun varlığı anlaşılamaz. Üstelik HIV’e sahip kişi bu sırada bulaştırıcıdır.

AIDS tedavi edilebilir mi?

Hastalık ile mücadelenin ilk yıllarında yan etkilerin fazla olduğu çok sayıda ilaç kullanılıyordu. Oysa günümüzde yeni ilaçlar geliştirildi ve yan etkileri oldukça kontrol altına alındı. Tek bir hapla birden fazla ilacı aynı anda alarak, üstelik hayatı etkileyen ilaç yan etkileri olmadan, bir AIDS hastası yaşamını sürdürebilmekte. AIDS günümüzde ölümcül olmaktan çıkıp kronik bir hastalık halini aldı. Biliçli bir AIDS hastası ilaçlarını atlamadan kullanarak yaşamını gerçekleştirmek istediği tüm hayalleri ve planlarını uygulayarak geçirebilir, üstelik bunu sağlığın kıymetini de bilerek yapar.

HIV'li kişi evlenebilir mi? Çocuk sahibi olabilir mi?

Elbette evlenebilir ve çocuk sahibi olabilir. İllaki HIV pozitiflerin birbirleri ile evlenmeleri gerekmez, korunmaya dikkat ederek HIV pozitif kişi virusu taşımayan kişi ile evlenebilir. Türkiyede evlilik öncesi sağlık kontrollerinde HIV testi de yapılmakta. Amacı eşleri birbirlerine karşı korumak ve sağlıklı çocuk doğmasını sağlamak, evlenmeyi engellemek değil. HIV pozitif kişinin gebeliği sırasında özel önlemler alınarak rahatlıkla bebeğine virusu geçirmeden doğum yapabilir.

AIDS belirtileri vücudun neresinden başlar?

Virus vücuda girdikten sonra vücudun önemli savunma hücrelerinden olan cd4 hücrelerini etkiler. Virus, bu hücrelerin içine girdikten sonra orada çoğalarak bu hücrenin iş yapamaz hale gelmesine neden olur ve sayısı azalmaya başlar. Bunun sonucunda, vücut bazı başka mikroplarla savaşmada yetersiz kalır. Bu mikroplar vücudun değişik yerlerinde hastalıklar oluşturur ve bu hastalıklarla mücadele etmek gittikçe güçleşir.

AIDS ne zaman belli olur?

HIV bulaşması sonrasında yıllarca hiçbir belirti görülmeyebilir. Virus, vücuda girdikten sonra çoğalmaya başlar. Aylar ve yıllarca çoğalma farklı hızlarda devam eder ve bunun sonucunda da birtakım belirtiler ortaya çıkmaya başlar. Bu belirtiler çok belirgin olmayabilir ve kişinin günlük yaşamını etkilemez. Aralıklı olan ishaller, ağızda beyaz plaklar, halsizlik, sık hasta olma, bunlar arasında sayılabilir. Hastalığın ilerlemesi sonucunda hızlı ve istem dışı kilo kaybetme, halsizlik, uzun süren ve tekrarlayan ateş, gece terlemesi, uzun süren ishal, ağız içinde beyaz nokta veya plakların oluşması, zatürre görülmesi ve uzun sürmesi, vücudun değişik yerlerinde kırmızı, pembe veya mor lekeler çıkması, unutkanlık gibi belirtiler ortaya çıkabilir.

HIV pozitif yaşam süresi ne kadardır?

HIV/AIDS, günümüzdeki tedavi rejimleriyle ilaçlarını düzenli olarak kullanan hastalarda büyük ölçüde kontrol altına alınabilmektedir. Tedavi hiç kesilmeden ömür boyu sürmektedir. Düzenli ilaç kullanan hastaların ortalama yaşam süresi beklentisi, sağlıklı bireylerin yaşam süresi beklentisine yaklaşmıştır. Bu nedenle HIV/AIDS hastalarının tedavine mümkün olduğunca erken başlanması gerekmektedir.

HIV ile enfekte olmayı kesin olarak önleyen bir yöntem var mı?

HIV enfeksiyonu önlenebilir. Önlemede en önemli yaklaşım, yüksek riskli davranışlardan kaçınmaktır. Geçiş yollarına göre koruyucu önlemler alınabilir. Güvenli bir cinsel yaşam ve her türlü cinsel temasta uygulanabilecek koruyucu önlemlerle HIV’in cinsel yolla bulaşması önlenebilir. Vajinal, anal veya oral-genital cinsel ilişki sırasında koruyucu kılıf (kondom, prezervatif, kaput) kullanmak HIV bulaşımını büyük ölçüde önler.

HIV kimleri etkiler?

Hastalığın mikrobu olan HIV, ırk, din, yaş, cinsel eğilim ve sosyoekonomik durumdan bağımsız olarak herkesi etkileyebilir. HIV enfeksiyonundan korunmak için bilinmesi gereken önemli hususlar, enfeksiyonu olanların birçoğunun hasta gibi görünmeyebileceği, birçok HIV taşıyan kişinin test yaptırmamış olabileceği ve enfeksiyonun varlığından haberinin olmayabileceğidir.

HIV ve AIDS'ten korunma yolları Güvenli cinsel ilişki: Cinsel ilişki ile bulaşmayı engellemenin en önemli yolu güvenli cinsel davranışları benimsemektir. çok sayıda partner sahibi olmak riski arttırır. ancak tek eşlilik durumunda dahi kondom kullanılması önerilir. kondom aynı zamanda cinsel yol ile bulaşan diğer mikroorganizmalar için de korunma sağlayacaktır. Kan yolu: Ortak kullanılan enjektörler bulaşma için yaygın bir yoldur, uyuşturucudan uzak durmak hastalıktan korunmanın en önemli adımlarından biridir. Kanla bulaşma ihtimali olan araç gereçlerin kullanılabileceği kulak deldirme, dövme yapılan kontrolsüz yerlerden uzak durmak. Kan ve kan ürünü kullanımında kontrolsüz kan kullanılmaması. Anneden bebeğe: Riskli davranış varsa hamile kalmadan önce mutlaka test yaptırmak gerekir. türkiyede genellikle hamile iken kontrollerde hıv taraması da yapılmaktadır.


Sonuç olarak HIV ile yaşamak günümüz tıbbı ile bilinçli kişi için hayatı yaşamayı engellemeyen bir durum. Oysa günümüzde hala HIV pozitif kişinin hayatı yaşamasını virus değil bizler yani toplum engelliyoruz. Bilmediğimiz şeyden korkuyoruz ve korktuğumuzu dışlıyoruz. Oysa riskler hepimiz için var ve her birimiz bir gün HIV’e sahip olabiliriz. Tıpkı başka hastalıklara sahip olabilme ihtimalimiz gibi.

AIDS Nedir? HIV Nedir? Tedavisi Nasıldır?

AIDS Nedir? HIV Nedir? Tedavisi Nasıldır?

AIDS Nedir? HIV Nedir? Tedavisi Nasıldır?

AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu), insan bağışıklık sistemini zayıflatan ve çeşitli yaşamı tehdit eden enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı savunmasız bırakan bir durumdur. AIDS, HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) enfeksiyonunun ileri bir evresidir. HIV, kan, cinsel ilişki yoluyla ve anneden bebeğe bulaşabilir.

Erken tanı ve etkili tedavi yöntemleriyle, HIV pozitif bireyler uzun ve sağlıklı bir hayat sürebilir. Tedavi genellikle antiretroviral ilaçlarla yapılır, bu ilaçlar virüsün çoğalmasını engeller ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olur.

Önleme ve farkındalık yoluyla HIV/AIDS'in yayılmasını azaltmak mümkündür. Güvenli cinsel ilişki, düzenli test yaptırmak ve gerekli durumlarda önleyici ilaç kullanımı bu yöntemler arasındadır. HIV/AIDS hakkında eğitim ve bilinçlendirme, hastalığın stigma ve ayrımcılığını azaltmada kritik bir rol oynar.

HIV ve AIDS Arasındaki Fark Nedir?

HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) ve AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) arasındaki temel fark, enfeksiyonun evresi ve etkileridir:

HIV Nedir? HIV, insan bağışıklık sistemine saldıran bir virüstür. Bulaştıktan sonra, virüs bağışıklık sistemini zayıflatmaya başlar, özellikle CD4+ T hücrelerini etkiler. HIV pozitif bir kişi, doğru tedavi almadığı takdirde zamanla AIDS evresine geçebilir. HIV'in erken döneminde semptomlar hafif veya hiç görülmeyebilir. AIDS Nedir? AIDS, HIV enfeksiyonunun ileri bir evresidir ve ciddi bağışıklık yetmezliğini ifade eder. AIDS, CD4+ T hücre sayısının ciddi derecede azalması ve/veya belirli hayatı tehdit eden 'fırsatçı enfeksiyonlar' veya kanserlerin ortaya çıkmasıyla karakterize edilir. AIDS aşamasına ulaşan bir kişi, tedavi edilmezse çeşitli enfeksiyonlar ve hastalıklar nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşayabilir.

Özetle, HIV virüsün kendisidir ve bulaştıktan sonra bağışıklık sistemine zarar vermeye başlar. AIDS ise HIV'in ilerlemiş, tedavi edilmemiş bir formudur ve ciddi bağışıklık yetmezliği ile karakterizedir. Modern antiretroviral tedaviler sayesinde, HIV pozitif bireyler AIDS aşamasına ulaşmadan uzun ve sağlıklı bir yaşam sürebilirler.

HIV Nasıl Bulaşır?

HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü), belirli vücut sıvıları aracılığıyla bulaşabilir. En yaygın bulaşma yolları şunlardır:

Cinsel İlişki Yoluyla Bulaşma: HIV, vajinal veya anal cinsel ilişki sırasında, enfekte kişinin menisi, vajinal sıvıları veya rektal sıvıları yoluyla bulaşabilir. Oral seks yoluyla bulaşma riski daha düşüktür ancak sıfır değildir. Kan Yoluyla Bulaşma: Enfekte kişinin kanı ile doğrudan temas (örneğin, paylaşılan iğneler ve şırıngalar aracılığıyla) HIV bulaşmasına yol açabilir. Kan nakli veya organ nakli yoluyla bulaşma riski, günümüzde sıkı tarama prosedürleri sayesinde oldukça düşüktür. Anneden Bebeğe Bulaşma: Hamile bir kadın HIV pozitifse, virüs doğum sırasında veya emzirme yoluyla bebeğine bulaşabilir. Bu risk, antiretroviral tedavi ve doğru doğum yöntemleriyle önemli ölçüde azaltılabilir. Nadir Durumlar: HIV, steril olmayan tıbbi ekipman kullanımı gibi nadir durumlarda da bulaşabilir.

HIV, günlük sosyal etkileşimler, hava yoluyla, su yoluyla, böcek ısırıkları veya hayvanlardan insanlara bulaşmaz. Öpüşmek, sarılmak, tokalaşmak, tuvalet koltukları, yemek, içecekler veya havuzlar aracılığıyla HIV bulaşmaz. HIV'in bulaşmasını önlemek için güvenli cinsel ilişki uygulamaları, steril iğne kullanımı ve risk altındaki bireyler için önleyici ilaç kullanımı (örneğin, PrEP) önemlidir.

HIV Belirtileri Nelerdir?

HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) enfeksiyonunun belirtileri kişiden kişiye değişebilir ve bazı durumlarda uzun süre hiçbir belirti göstermeyebilir. Ancak, enfeksiyonun bazı yaygın belirtileri vardır:


Akut Enfeksiyon Dönemi (İlk Haftalar): Ateş Boğaz ağrısı Büyük ve hassas lenf düğümleri Yorgunluk Kas ve eklem ağrıları Ciltte döküntüler Baş ağrısı İshal Gece terlemeleri Kilo kaybı

Bu belirtiler genellikle grip veya başka viral enfeksiyonlarla karıştırılabilir ve birkaç hafta içinde kendiliğinden geçebilir.

Bu dönemde, virüs vücutta aktif olarak çoğalmaya devam eder, ancak belirgin semptomlar olmayabilir. Bu asemptomatik dönem, tedavi olmaksızın birkaç yıl sürebilir. Ciddi kilo kaybı Kronik ishal Gece terlemeleri Ateş Kronik yorgunluk Enfeksiyonlara ve bazı kanser türlerine karşı artan hassasiyet

Bu belirtiler, HIV enfeksiyonunun varlığını kesin olarak teyit etmez. HIV teşhisi için bir sağlık kuruluşunda HIV testi yaptırmak gerekir. Erken tanı ve tedavi, HIV enfeksiyonunun kontrol altına alınmasında ve AIDS'e ilerlemenin önlenmesinde hayati öneme sahiptir.

AIDS Tedavisi Var Mı?

AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) için şu an itibarıyla kesin bir tedavi bulunmamaktadır, yani HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) tamamen ortadan kaldırılamaz. Ancak, modern antiretroviral tedavi (ART) yöntemleriyle HIV etkin bir şekilde kontrol altına alınabilir ve AIDS'e ilerlemesi önlenerek hastaların yaşam süresi ve kalitesi önemli ölçüde artırılabilir.

Antiretroviral tedavi, HIV'in vücutta çoğalmasını engelleyerek bağışıklık sistemine verdiği zararı azaltır. Bu tedaviyi alan HIV pozitif bireyler, düzenli ve doğru bir şekilde ilaçlarını aldıklarında, virüs seviyelerini baskılayabilir ve normal bir yaşam sürebilirler. ART, aynı zamanda HIV'in başkalarına bulaşma riskini de azaltır.

Tedaviye ek olarak, HIV/AIDS hastalarının beslenme, egzersiz ve genel sağlık bakımına özen göstermeleri, düzenli tıbbi kontroller ve destek hizmetlerinden yararlanmaları önemlidir. Ayrıca, fırsatçı enfeksiyonları önlemek ve tedavi etmek için ek tedavilere ihtiyaç duyulabilir.

Özetle, AIDS için kesin bir tedavi yoktur, ancak günümüzde mevcut tedavi seçenekleri, HIV pozitif bireylerin sağlıklı ve uzun bir yaşam sürdürmelerine olanak tanır.

HIV Pozitif Bir Anne Bebeğine HIV Bulaştırır Mı?

HIV pozitif bir anne, hamilelik, doğum veya emzirme sırasında bebeğine HIV bulaştırabilir. Ancak, uygun tıbbi tedavi ve önlemlerle bu risk önemli ölçüde azaltılabilir:

Hamilelik ve Doğum Sırasında Bulaşma: Annenin hamilelik sırasında antiretroviral tedavi (ART) alması, kandaki HIV miktarını (viral yükü) azaltarak bebeğe bulaşma riskini düşürür. Doğum sırasında da özel önlemler ve tedaviler, bulaşma riskini azaltabilir. Emzirme Yoluyla Bulaşma: HIV, anne sütü yoluyla da bulaşabilir. Bazı durumlarda, emzirmenin riskleri ve faydaları değerlendirilerek, HIV pozitif annelerin bebeklerini emzirmeleri önerilebilir, özellikle antiretroviral tedavi ile destekleniyorsa. Ancak, gelişmiş ülkelerde genellikle HIV pozitif annelere bebeklerini emzirmemeleri tavsiye edilir ve güvenli, alternatif beslenme seçenekleri sunulur. Erken Tanı ve Tedavi: Doğumdan sonra bebeklere de HIV açısından test yapılmalı ve gerekirse tedavi başlanmalıdır. Erken tanı ve tedavi, enfekte olmuş bebeklerin sağlığını korumada önemli bir rol oynar.

Bu nedenle, HIV pozitif bir anne adayının sağlık hizmeti sağlayıcıları ile yakın iş birliği yapması, hamilelik boyunca düzenli takip ve tedavi alması çok önemlidir. Bu yaklaşımla, HIV pozitif annelerin sağlıklı bebekler dünyaya getirmeleri mümkündür.

HIV’den Nasıl Korunulur?

HIV'den korunmak için bir dizi önleyici strateji ve davranış uygulanabilir. Bu stratejiler, HIV bulaşma riskini azaltmaya yardımcı olur:

Güvenli Cinsel İlişki: Kondom kullanımı, HIV'in cinsel yolla bulaşmasını önemli ölçüde azaltır. Cinsel partner sayısının azaltılması ve düzenli HIV testleri de riski düşürmeye yardımcı olur. İğne ve Şırınga Kullanımında Dikkat: Enjektabl ilaç kullanımında her zaman steril iğneler ve şırıngalar kullanılmalıdır. Paylaşılan veya yeniden kullanılan iğneler, HIV bulaşma riskini artırır. Önleyici İlaç Kullanımı (PrEP ve PEP): PrEP (Önleyici HIV Profilaksisi), yüksek risk altındaki bireylerin HIV'e maruz kalmadan önce düzenli olarak alabileceği bir ilaçtır. PEP (Post-Ekspozisyon Profilaksisi), olası HIV maruziyetinden sonra ilk 72 saat içinde başlanmalıdır ve enfeksiyon riskini azaltabilir. Düzenli HIV Testi: Düzenli HIV testleri, özellikle riskli davranışlarda bulunanlar için önemlidir. Erken teşhis, tedavi ve bulaşmanın önlenmesinde kritik rol oynar. Anneden Bebeğe Bulaşmayı Önleme: HIV pozitif hamile kadınların antiretroviral tedavi alması, bebeklerine virüsün bulaşma riskini azaltır. Eğitim ve Farkındalık: HIV ve bulaşma yolları hakkında eğitim ve farkındalık, bireyleri koruyucu önlemler almaya teşvik eder. Kan Ürünleri ve Organ Nakillerinde Güvenlik: Kan ürünleri ve organ nakilleri, HIV açısından test edilmeli ve güvenli olmalıdır.

Bu önlemler, bireylerin ve toplumların HIV enfeksiyonu riskini azaltmada etkili olabilir. Herhangi bir riskli davranışta bulunan kişilerin düzenli sağlık kontrolleri yapması ve gerekirse tıbbi danışmanlık alması önemlidir.

Sıkça Sorulan Sorular

HIV ve AIDS Arasındaki Fark Nedir?

HIV, insan bağışıklık yetmezliği virüsü anlamına gelir ve bağışıklık sistemine zarar verir. AIDS ise HIV'in ileri evresi olup, ciddi bağışıklık yetmezliği durumudur.

HIV Nasıl Bulaşır?

HIV, enfekte kişilerin kanı, menisi, vajinal sıvıları ve anne sütü yoluyla bulaşabilir. Cinsel ilişki, kan ürünleri ve anneden bebeğe bulaşma en yaygın yollardır.

HIV Belirtileri Nelerdir?

HIV enfeksiyonunun erken dönemlerinde grip benzeri belirtiler görülebilir. Ancak, bazı insanlarda uzun süre belirti gözlenmeyebilir.

AIDS Tedavisi Var mı?

AIDS için kesin bir tedavi yoktur, ancak antiretroviral tedavi (ART) ile virüs kontrol altına alınabilir ve hastaların yaşam süresi ve kalitesi önemli ölçüde artırılabilir.

HIV Testi Ne Zaman Yapılmalı?

Riskli bir cinsel ilişki veya kan temasından sonra en kısa sürede HIV testi yapılması önerilir. Bazı testler enfeksiyonun erken evrelerinde bile virüsü tespit edebilir.

HIV Pozitif Bir Kişiyle Nasıl İlişki Kurulmalı?

HIV pozitif biriyle sağlıklı ve güvenli ilişkiler mümkündür. Kondom kullanımı ve HIV pozitif bireyin düzenli tedavi görmesi önemlidir.

HIV'den Nasıl Korunulur?

Güvenli cinsel ilişki, steril iğne kullanımı ve risk altındaki bireyler için önleyici ilaç kullanımı (PrEP) HIV'den korunma yöntemleri arasındadır.

HIV Pozitif Bir Anne Bebeğine HIV Bulaştırır mı?

Hamilelik ve doğum sırasında uygun tıbbi tedavi ve önlemler alındığında, HIV pozitif bir annenin bebeğine HIV bulaştırma riski önemli ölçüde azaltılabilir.

HIV/AIDS Hakkında Farkındalık Nasıl Artırılır?

Eğitim programları, kampanyalar ve toplum liderlerinin katılımı ile HIV/AIDS hakkında bilinç ve farkındalık artırılabilir.

HIV Pozitif Birinin Günlük Yaşamı Nasıl Etkilenir?

Antiretroviral tedavi ile birçok HIV pozitif birey normal ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilir. Ancak, sosyal stigma ve ayrımcılık günlük yaşamı etkileyebilir.

TIBBİ BİRİMLER KULAK BURUN BOĞAZ GENEL CERRAHİ ESTETİK VE PLASTİK CERRAHİ OBEZİTE CERRAHİSİ GÖZ KLİNİĞİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ KLİNİĞİ SAÇ EKİMİ BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ DAHİLİYE (İÇ HASTALIKLARI) KLİNİĞİ GÖĞÜS HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLİNİĞİ KARDİYOLOJİ GASTROENTEROLOJİ ÜROLOJİ NÖROLOJİ KALP VE DAMAR CERRAHİSİ DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ENFEKSİYON HASTALIKLARI VE MİKROBİYOLOJİ BESLENME VE DİYET PSİKİYATRİ KLİNİĞİ GİRİŞİMSEL RADYOLOJİ RADYOLOJİ ANESTEZİ CHECK-UP BİRİMİ BİYOKİMYA ONKOLOJİ KLİNİĞİ ACİL ODYOLOJİ "
HIV & AIDS Nedir? – Pozitif Yaşam Derneği

HIV & AIDS Nedir? – Pozitif Yaşam Derneği

HIV & AIDS Nedir?

HIV İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü olarak adlandırılan ve HIV enfeksiyonuna yol açan virüstür. Virüs, vücuda girdiği andan itibaren bağışıklık sistemi hücresi olan CD4’e tutunur ve genetik materyallerini hücre içerisine bırakır. CD4 hücresinin DNA’sını kullanarak kendini kopyalar. Yani HIV çoğalmak ve vücuda yayılmak için CD4 hücrelerini kullanır. Zaman içerisinde bağışıklık sistemini oluşturan hücrelerin azalmasına ve bakteriyel ya da viral diğer hastalıklara karşı savunma mekanizmasının yok olmasına neden olur.

AIDS Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu olarak adlandırılır ve HIV enfeksiyonunun ileri evresidir. Enfeksiyonun tedavi edilmemesi halinde, bağışıklığın enfeksiyon etkenlerine karşı etkisiz kaldığı dönemdir. HIV, bağışıklık sisteminin organizatörü olan CD4 hücrelerini enfekte ederek zamanla sayılarını azaltır. HIV ile enfekte olduktan sonra tedavi edilmemesi halinde, ortalama 10 yıl içerisinde bağışıklık sistemi savunma işlevini yerine getirememeye başlar. Savunmanın yetersiz olduğu dönemlerde vücudumuz tüm enfeksiyonlara karşı açık hale gelir ve birden fazla enfeksiyon zaman zaman tek başına zaman zaman birlikte görülmeye başlar. Bağışıklık sisteminin HIV’den kaynaklı savunma görevini yerine getiremediği ve fırsatçı enfeksiyon olarak tanımlanan diğer enfeksiyonların görülmeye başladığı evrenin adı olan AIDS, başlı başına bir hastalık değildir.

AIDS hastalığı, AIDS hastası ya da AIDS’li birey ifadeleri çok sık kullanılan yanlış ifadelerdir. Statüyü belirtmek için kullanılan kavramlar bugün ya geçerliliğini yitirmiştir ya da damgalama ve ayrımcılığı yaygınlaştırıp güçlendiren bir hâl almıştır. Bağışıklık sistemi hücrelerinin azaldığı ve fırsatçı enfeksiyon olarak adlandırılan hastalıkların görüldüğü dönemde tanı alan kişiler, AIDS evresinde HIV enfeksiyonu tanısı alan kişilerdir. Enfeksiyondan bahsederken, AIDS ya da AIDS hastalığı demek hatalı hatta ayrımcı bir kullanımdır. Kullanması gereken asıl kavram “HIV enfeksiyonu”dur.

Dolayısıyla HIV ile yaşayan herkes AIDS evresinde değildir ve düzenli tedavisine devam eden kişiler yaşamları boyunca AIDS evresine gelmezler.

HIV enfeksiyonunun AIDS evresi, geri dönüşü olmayan bir evre değildir. HIV enfeksiyonu tanısı almış kişiler, etkili tedaviler sayesinde bu evreden çıkabilmektedirler.

HIV enfeksiyonu HIV ile karşılaşılan andan itibaren başlayan klinik sürecin adıdır ve tedavisi olan kronik bir enfeksiyondur. 1990’lı yıllarda uygulanmaya başlanan tedavilerle birlikte Dünya Sağlık Örgütü tarafından ölümcül hastalıklar listesinden çıkartılan HIV enfeksiyonu, tansiyon ve şeker hastalığı gibi hastalıklarla birlikte kronik yani yaşam boyu kontrol altında tutulabilen hastalıklar arasına girmiştir.

Bugün HIV ile yaşayan kişiler tedavi sürecine başlayarak, enfeksiyonu kontrol altına almaları halinde standart yaşam sürelerini HIV kaynaklı bir sağlık sorunu olmaksızın yaşayabilmektedirler.

Vücudun HIV enfeksiyonu ile karşılaşması üç farklı şekilde -korunmasız cinsel ilişki, kan yolu, anneden bebeğe geçiş- gerçekleşir (HIV’in Olası Bulaş Yolları sayfasında detaylı olarak açıklanmıştır). HIV ile yaşayan kişiler tedavi almadıklarında, enfeksiyon tipik olarak üç aşamada ilerler. Etkili HIV tedavisi sayesinde HIV enfeksiyonunun ortaya çıktığı ilk yıllara göre, enfeksiyonun AIDS evresine ilerlemesi günümüzde daha az yaygındır.

Enfeksiyonun Evreleri

Dünya Sağlık Örgütü, UNAIDS, Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) gibi kaynaklarda enfeksiyonun evrelerine ilişkin birbirinden farklı tanımlar görülebilmektedir. HIV enfeksiyonunun evreleri bu sayfada CDC’nin kullandığı şekilde açıklanmıştır.

1- Akut HIV Enfeksiyonu

HIV ile karşılaştıktan sonra 2-4 hafta içerisinde gribe benzeyen ve HIV enfeksiyonuna özgü olmayan kimi belirtiler görülebilir. Yüksek ateş, lenf bezlerinde büyüme, farenjit, deri döküntüleri, kas veya eklem ağrıları, baş ağrısı gibi belirtiler kimi zaman birkaç haftaya kadar uzayabilir. Bu dönemde gerçekleşen klinik bulgular, HIV ile karşılaşan kişilerin bir kısmında ise hiç gözlemlenmez. HIV tanısı alan kişilerin birçoğu bu evreyi geçirdiğini fark etmez. Çünkü bu dönemdeki klinik bulgular, HIV enfeksiyonuna özgü değildir ve değişkendir. HIV sadece belirtiler üzerinden veya klinik muayene ile anlaşılabilen bir enfeksiyon olmadığından, HIV enfeksiyonunu tespit edebilmenin tek yolu HIV testi yaptırmaktır.

HIV ile karşılaşan bağışıklık sisteminin virüs ile savaşmak için antikor üretmeye başladığı aşama serokonversiyon dönemi olarak tanımlanır. Vücuttaki antikor üretiminin testler ile saptanabilir seviyede gelişmesi 2-12 hafta kadar sürebilir. Fakat HIV’i belirleyen tek materyal antikor değildir. Bu nedenle serokonversiyon dönemi için en etkili testler, HIV’e özgü antikorları ve antijenleri test eden HIV antikor/antijen testleridir. (HIV Testleri sayfasında detaylı olarak açıklanmıştır.) Akut HIV enfeksiyonu döneminde enfeksiyonun bulaşıcılığı oldukça yüksektir.

2- Kronik HIV Enfeksiyonu

Asemptomatik HIV enfeksiyonu olarak da bilinen bu dönemde, HIV ile yaşayan kişilerde çoğu zaman herhangi bir belirti ve bulgu yoktur. Kişiler standart sağlık durumlarını korumakta ve yaşamlarına devam etmektedir. Ortalama 10 – 12 yıl sürebilen bu dönemde HIV, CD4 hücrelerini kullanarak kendini kopyalamaya/çoğaltmaya ve CD4 hücre sayısını azaltmaya devam eder.

Akut HIV enfeksiyonunda başlayan bulaştırıcılık bu dönemde de devam eder. Kişilerin yaptırdıkları rutin kontroller, evlilik öncesi işlemler, ameliyat öncesi muayene, işe giriş öncesi tetkikler ve kan bağışı gibi işlemlerde yapılan testler sonucu HIV enfeksiyonu tespit edilebilir. Tanı sonrasında kişi enfeksiyon hekimi eşliğinde HIV tedavisine başlar. Kişinin tedavi devamlılığı ve istikrar düzeyine bağlı olarak, kandaki HIV RNA miktarı saptanamaz seviyeye indirilir ve sağlıklı bir yaşam sürmeleri sağlanır.

Herhangi bir belirti yaşanmayan bu dönemin ardından, bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu fırsatçı enfeksiyon ve hastalıklara bağlı belirtiler görülebilir. Halsizlik, baş ağrısı, vücut ağırlığının %10’undan fazla kilo kaybı (HIV şüphesi sonrası kesin tanı alana kadar geçen süre ve tanı sonrası travma süresinde yoğun stres ve kaygı durum bozukluğu kaynaklı beslenme eksikliğine dayalı kilo kaybıyla karıştırılmamalı), nedeni bulunamayan ateş, bir aydan daha uzun süren ve tedavi edilemeyen ishal, genital bölgede oluşan yara ve siğiller gibi yara ve hastalıklar yine bu dönemde en çok karşılaşılan bulgulardır. Birçok kişi bu aşamada HIV testi yaptırmakta ve HIV tanısı almaktadır. CD4 (bağışıklık) hücre sayımı ve viral yük (1 ml kandaki virüs miktarı) sayımı yapılarak tedavi planlanır.

3- Edinilmiş Bağışıklık Yetmezlik Sendromu (AIDS)

Enfeksiyonun ilk iki evresinde tanı ve tedavi alınmaması ya da tedavinin yarıda bırakılması sonrasında, HIV ile yaşamayan veya tedavi altındaki HIV pozitif kişilerde hastalık etkeni olmayan bazı mikroorganizmaların (bakteriler, virüsler, mantarlar, parazitler) hastalık oluşturmaya başladığı dönemdir. Bağışıklık sistemi yetersizliğine ilişkin belirtiler belirgin hale gelmeye başlar. Yine bu dönemde fırsatçı kanserler olarak adlandırılan özel kanser türleri (kaposi sarkomu, beyin lenfoması vb.) ortaya çıkabilir. AIDS başlı başına bir hastalık değildir. HIV enfeksiyonunun üçüncü evresidir. Bu dönemde tanı alan kişiler zaman kaybetmeden tedavi edilmeye başlanır.

AIDS evresinde tanı alan bireyler günümüzde uygulanan etkili tedaviler ile sağlıklarına geri kavuşmakta ve bulgusuz döneme geri dönebilmektedirler. Sendrom genellikle çok geç bir aşamada tanı alan ve bu nedenle uzun yıllar boyunca tedavi almamış HIV ile yaşayan kişilerde gelişir. Doğru HIV tedavisi ve bakımıyla, AIDS evresinde tanı alan birçok kişi kronik HIV enfeksiyonu evresine geri döner ve uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmeye devam eder.

* Bu sayfadaki bilgiler Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), NAM aidsmap, TheBody internet sitelerinden ve Türk HIV/AIDS Platformu yayını olan HIV/AIDS Tanı İzlem ve Tedavi El Kitabı’ndan (Sürüm 2.0) derlenmiştir.

Aids Belirtileri | Galen

Aids Belirtileri | Galen

Aids Belirtileri

AİDS günümüzde sıklıkla görülen bir rahatsızlık olup edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu olarak bilinir. Kronik bir rahatsızlık olup yaşamı tehdit ederek kişilerin hastalıklarla mücadelesini zayıflatmaktadır.

Hiv enfeksiyonunun neden olduğu bu rahatsızlık tedavi edilmemesi durumunda aids hastalığına neden olarak son derece ciddi sonuçlar ortaya çıkarır. Aids belirtileri kişiden kişiye göre farklı göstererek birçok farklı şekilde ortaya çıkar. Belirti ve bulgular görülmesi durumunda mutlaka bir uzman hekime başvurularak gerekli testlerin yapılması ve erken dönemde tedavi edilebilmesi adına tanı konulabilmesi önemlidir.

Hızlı kilo kaybı, aşırı yorgunluk, tekrarlayan ateş, lenf bezlerinde büyüme, hafıza kaybı, depresyon gibi aids belirtileri genel olarak görülen hastalık belirtilerindendir. Uygulanan testlerden sonra pozitif sonuç çıkması halinde herkes AIDS tanısı koması son derece yanlış olup mutlaka doğrulama testleriyle tekrarlanması önerilir.

Aids Belirtileri Ne Zaman Başlar?

Aids belirtileri genel olarak enfeksiyon başladıktan 2-4 hafta sonrasında grip semptomları gibi oluşur. Bu dönem genellikle akut olarak adlandırılır ve kişilere göre birkaç gün ya da birkaç hafta sürebilir. Yaygın olarak kişilerde ortaya çıkan semptomlar ateş, üşüme, döküntü, gece terlemeleri, boğaz ağrısı, lenf bezlerinde şişme ve ağızda yaralardır.

Bazı kişilerin bağışıklık sistemine bağlı olarak enfeksiyon döneminde belirti göstermeden hastalığın ilerlemesi söz konusu olabilir. Belirtiler bazı durumlarda tek başına bir anlam ifade etmeyip başka hastalıkların oluşmasında da söz konusu olabilir.

Bir şüphe ya da temas bulunması durumunda bu nedenle mutlaka test yaptırılmalı ve bir sağlık kuruluşuna başvurarak doğrulama yapılmalıdır. Enfeksiyon ve AIDS tanısının en doğru şekilde konabilmesi için test yaptırılması önemli olup erken dönemde tedavi edilebilmesi en doğru yoldur.

AIDS cinsel yollarla bulaşan bir hastalık olup şüpheli bir durum oluşmaması için mutlaka önlem alınmalıdır. Anne sütü, kan ve cinsel birliktelik gibi olaylarla bulaşma sağlanmasından dolayı herhangi bir temas olması durumunda bulaş olmaması için tedbir alınması adına erken dönemde test yaptırılarak sonuçların değerlendirilmesi gereklidir.

İlginizi Çekebilir Hiv Duo Ultra Testi Aids İlk Belirtileri

AIDS hastalığı bazı kişilerde belirti vermeden ilerleme gösterirken bazı kişilerde bulaş olması durumunda 2-4 hafta sonrasında grip benzeri belirtiler gösterebilmektedir. HIV virüsünün en bulaşıcı olduğu dönem bu dönem olup kişilerde en yaygın ilk aids belirtileri grip semptomlarıdır. Ateş, boğaz ağrısı, lenf bezlerinde büyümeler, baş ağrısı, bulantı ve kusma görülen diğer belirtilerden olup mutlaka bu belirtilerden bir tanesi ya da birkaçı olması halinde uzman bir hekime başvurulmalıdır.

Hastalığın başlangıcında görülen ilk semptomlar dikkate alınmaması halinde hastalık kendiliğinden ilerleyerek ciddi sağlık sorunları oluşturabilir. Erken dönemde tedavi edilmesi ve tanı konması önemli olan bir hastalık olan AIDS sıklıkla ön belirti olarak sık sık hasta olma gibi bağışıklık sistemini düşürebilir. AIDS hastalığının tedavi edilemeden seyretmesi durumunda ise hızlı kilo kaybı, uzun süren ishal, sık tekrarlayan ve düşürülmeyen ateş, pembe, kırmızı ve mor lekeler, solunum yolu hastalıkları gibi belirtilerle devam eder.

HIV virüsü belirli bir evreden geçmesi durumunda ilk belirtileri vererek kişinin günlük yaşamını etkilemeden devam eder. Fark edilmeden ilerleyen hastalık için mutlaka erken dönemde şüphe duyulması halinde önlem alınması ve tanı konabilmesi için testler uygulanmalıdır. Test sonuçlarının değerlerine göre tedavi edilmeli ya da önlem alınmalıdır. AIDS için bulaşma yolları iyi öğrenilerek hekimlerden bilgi alınmalı ve kişilerin korumalı ilişkiler yaşamalıdır.

Kadınlarda Aids Belirtileri Nelerdir?

AIDS hastalığının belirtileri kişiden kişiye göre farklılık gösterirken kadın ya da erkek ayrımı pek bulunmaz. Aids belirtileri arasında ilk görülen semptomlar anlaşılamaması ve farklı hastalıklarla karıştırılmaması için mutlaka test yaptırılarak netlik kazanması sağlanmalıdır. Cinsel yolla bulaşan, anneden bebeğe süt yoluyla ya da kan yoluyla geçebilen bir hastalık olup son derece ciddi sağlık sorunları oluşturabilir.

İlginizi Çekebilir Aids Tedavisi

AIDS genel olarak enfeksiyon oluşması durumunda 1-2 ay içinde semptomları göstermeye başlayarak farklı hastalıklar ve sağlık sorunlarıyla karıştırılabilir. Mutlaka önlem alınmalı ve semptomlara erken dönemde tanı konabilmesi için testler yaptırılarak tedavi başlanmalıdır. Semptomların anlaşılabilmesi ve HIV virüsünün varlığının kanıtlanabilmesi için tek yol test yaptırılmasıdır.

HIV virüsü mutlaka tedavi edilmesi ve tanı konabilmesi önemli olan bir enfeksiyon tipidir. Bu enfeksiyon kısa sürede tedavi edilerek kadın ya da erkek fark etmeden kısa sürede giderilmelidir. Bazı kişilerde uzun seneler boyunca belirti vermeyerek vücutta kalmaya devam eder. Fakat bu sürede vücuttan ayrılmayarak ilerlemeye devam ederek farklı sağlık sorunlarına neden olabilir.

Kişilerin bebek sahibi olmaları ya da emzirmeleri bu dönemde riskli olacağından tanı kısa sürede konularak önlem alınması önem taşır. Bebeğe bulaş olmadan hastalığın tedavi edilmesi hem bebek hem de anne sağlığı açısından önemlidir. Anne sütünde enfeksiyonun bulunması durumunda bebeğe kolaylıkla geçebileceği kanıtlanmış olup bebek bu süreçte anne iyileşene kadar emzirilmemelidir.

Anneden bebeğe gebelik sırasında, doğumda ya da süt alımı sırasında bulaş görülebilir. Gebelik sırasında AIDS fark edilmesi halinde hemen tedavi süreci başlatılmalıdır. Aids belirtileri özelinde doğum sırasında herhangi bir bulaş ya da şüpheli bir durum oluşması halinde ömür boyu bir tedavi süreci gerekli olabilir. Bebeğe de tanı konması durumunda da enfeksiyonun ilerlemesini engelleyecek tedavi yöntemleri uygulanmalıdır.

Hem anne hem bebek sağlığı açısından risk oluşturan AIDS hastalığın erken tanısı oldukça önemli olup diğer hastalık belirtileri ile karıştırılmamalıdır. Bu nedenle bir risk görülmesi durumunda doğrulama testleriyle birlikte test sonuçları değerlendirilmeli ve erken dönemde tedavi süreci başlatılarak ilerleme engellenmelidir.

Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi hastalığın belirtileri ve kendisini gerileteceğinden uygulanacak ilk tedavi şekillerinden olup mutlaka önlemler alınarak süreç başarılı bir şekilde sonuçlandırılmalıdır.

İlginizi Çekebilir Western Blot Testi Erkeklerde Aids Belirtileri Nelerdir?

Günümüzde AIDS hastalığı özellikle erkeklere cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Belirti vermesi ya da vermemesi kişilerin bağışıklık sistemlerine bağlı olup mutlaka tedavi edilmelidir. Erkeklerde kan ve cinsel temas yoluyla bulaşma sıklıkla görülürken ilişkilerin korumasız gerçekleşmesi riskleri arttırmaktadır.

AIDS hastalığından korunabilmek için korumalı ve tek eşli cinsel ilişkiler tercih edilmelidir. Bu sayede kişi hem kendi sağlığını hem de bireylerin sağlığını koruyabilir. Erkek ya da kadın fark etmeden görülebilen ilk belirtiler grip hastalığı gibi olup ilerleme durumunda farklı belirtiler oluşturabilir.

Bazı kişilerin bağışıklık sistemine bağlı olarak belirti vermemesi söz konusu iken bazı kişilerde yaygın belirtiler görülebilir. Yaygın olarak görülen aids belirtileri kusma, ishal, baş ağrısı, halsizlik, üşüme ve ateş görülebilir. Başka hastalıklarla da karıştırılabilmesinden dolayı mutlaka tanı konabilmesi için testler uygulanmalıdır. Elisa, PCR ve doğrulama testleri bu testler arasında olup her birinin önemi, yeri ve sonuçları oldukça önemlidir.

Test sonuçlarının pozitif olması durumunda erken dönemde tedavi edilmeli ve ilerleme olmadan bağışıklık sistemi güçlendirilmelidir. Negatif olması durumunda ise doğrulama testleri tekrarlanmalı ve şüpheli bir durum oluşması durumunda önlemler alınmalıdır.

Erkek ya da kadın fark etmeden yüksek riskli durumlar oluşması durumunda ilaç kullanılması önerilir. Kişilerin uygunluğu belirlenmesi durumunda koruyuculuğun arttırılması için erken dönemde tedaviye başlanması gereklidir.

"