HIV belirtileri I

HIV belirtileri I

HIV kolay bulaşır mı, b eşittir b, aids testi, hiv testi, pcr, prep, pep, aids bulaşır mı, b=b 1 Aralık Dünya AIDS Günü 2023 Bildirisi için tıklayın
Click for 1 December World AIDS Day 2023 Türkiye Declaration hiv belirtileri

HIV belirtileri nelerdir? Belirtiler ne zaman başlar?


HIV vücuda girdikten ortalama 2 - 4 hafta içinde (bu süre kişiden kişiye, bünyeden bünyeye göre değişebilir) , ateş, lenf bezlerinde büyüme, döküntü, kas ağrısı vb. şikayetler oluşturabileceği gibi bu dönem hiçbir belirti görülmeden de geçirilebilir (bu da kişiden kişiye, bünyeden bünyeye göre değişebilir) . HIV yayılım riskinin en yüksek olduğu dönem akut enfeksiyon dönemi yani HIV'in vücuda girdiği bu ilk günlerdir. Bu süreçte virüs vücutta hızla yayıldığı ve kişi HIV pozitif olduğunu henüz bilmeyişine bağlı olarak HIV ilaç tedavisi almadığı için aktarımı/bulaştırılması olasılığı daha yüksektir.

Bu dönem ( akut dönem ) geçtikten sonra belirtiler devam edebileceği gibi bir kaç yıl hiçbir belirtinin gözlemlenmemesi de mümkün olabilir. Bu dönemde bulaş olasılıkları hala yüksektir. Belirtisiz süre bazen günler, bazen aylar ve hatta yıllara yayılabilir. İstatistiklere göre HIV en çok bu evrede yayılmaktadır. Çünkü kişi HIV pozitiftir ancak belirti olmadığı için test yaptırmamış ve bunu bilmiyor olabilir. Bu y üzden yılda en az bir kez HIV testi yaptırmak ve sonuç pozitifse HIV ilaç tedavisine ( AR T) hemen başlamak hem kendi sağlığınız, hem toplum sağlığı açısından oldukça önemlidir.

- İleri dönem (AIDS) -

HIV tanısı aldığı halde HIV ilaç tedavisi (AR T) almayan HIV pozitiflerde virüs vücutta çoğalır ve bir başka aşama olan ve pek çok hastalığın görülebileceği AIDS dönemine girilebilir. Virüs vücudun savunma sistemini giderek zayıflatacağından bu döneme kadar hiçbir ilaç tedavisi almamış bireyler

enfeksiyonlara ve kanserlere karşı dirençlerini giderek yitirirler ve çeşitli organlarında kanserler, enfeksiyonlar oluşabilir. HIV'i yakın zamanda edinmiş kişilerde aşağıdaki belirtiler görülebilir,

*Sık ve kolay hastalanma,

*Uzun süren yüksek ateş,

*İleri derecede istemsiz kilo kaybı,

*Uzun süren öksürük,

*Tekrarlayan yaygın uçuklar,

Fakat bu belirtiler şüpheli temastan hemen sonraki ilk bir kaç günde başlamazlar.

HIV'i edinmiş ve ilaç tedavisine henüz başlamamış kişiler yıllarca bu evrede kalabilir ve bu süreçte bulaştırıcılıklarını sürdürürler. Bu dönemde de hiçbir müdahale yapılmadığı yani HIV ilaç tedavisine başlanmadığı takdirde süreç ölümle dahi sonuçlanabilir.

Fakat HIV tanısı almış ve HIV ilaç tedavisine başlamış bireyler için böyle bir ihtimal yoktur ve HIV pozitif bireyler, Belirlenemeyen = Bulaştırmayan sayesinde virüsü cinsel partnerlerine bulaştırmadan, yaşam kalite ve sürelerinden bir şey kaybetmeden sağlıklı bir ömür sürdürebilir, çalışabilir, evlenebilir, HIV negatif çocuk sahibi olabilirler.

- HIV uzun süre belirti göstermeyebilir mi? -

HIV ile yaşayan fakat henüz tanı almamış yani henüz HIV ile yaşadığını bilmeyen ve HIV ilaç tedavisi (ART) kullanmayan bireylerin bazılarında, HIV bulaşısını takip eden birkaç yıl sonra dahi hiçbir belirti görülmeyebilir.

Bununla birlikte, eğer hayatlarına tedavi olmadan devam ederlerse, belirli bir süre sonra,

*C ilt döküntüleri

*G ece terlemesi

*H afif kilo kaybı

*T ırnak enfeksiyonları

gibi HIV ile ilgili hafif belirtiler yaşamaya başlarlar . Bu belirtiler HIV'in edinilmesinden beş yıl sonra hatta daha da uzun bir süre sonra ortaya çıkabilir. Bir başka ifadeyle HIV uzun yıllar boyunca hiçbir belirti göstermeyebilir.

Bu belirtiler HIV'in kendisinden değil bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu olarak gelişen hastalıklara veya enfeksiyonlardan kaynaklı olarak oluşur. Bir başka deyişle, bu belirtiler vücudun bağışıklık sisteminin zayıfladığının ve enfeksiyonlarla mücadele gücünün azaldığının belirtileridir. Gelişebilecek hastalık ve belirtilerin türleri çok çeşitli olabilir.

HIV ile yaşayan bir birey hayatına HIV ilaç tedavisi (ART) almadan devam ederse, bu hastalıklar ve semptomlar muhtemelen çok daha ciddi hale gelecektir. Bağışıklık sistemindeki hasar daha şiddetli olduğunda, HIV pozitif kişide pnömokistik carinii pnömoni (PCP) (akciğer hastalığı), mikobakterium enfeksiyon hastalıkları (MAC), sitomegalovirus (CMV), toksoplazmoz ve kandidiaz (pamukçuk) dahil olmak üzere fırsatçı enfeksiyonlar görülebilir.

Fakat altı çizilmesi gereken en önemli şey, yukarıdaki cümlede saydığımız bu belirtilerin AIDS olarak bilinen geç evrede görüldüğü, ilaca erişim ve tedavi başarısının olduğu hiçbir durumda HIV pozitifliğin AIDS evresine dönüşmediği ve viral yük ü belirlenemeyen seviyeye baskılanmış olan HIV pozitiflerin cinsel partnerlerine kondo msuz ilişkilerinde bile HIV bulaştırmayacak olmalarıdır.

Günümüzdeki modern HIV ilaç tedavisi (ART) ile HIV pozitif bireyler bu belirtileri asla yaşamayabilirler. Birleşmiş Milletler AIDS programı UNAIDS’in 2016 yılında yayınladığı bir rapora göre HIV ile yaşayan ve tam tedavi uyumu/başarısıyla HIV ilaç tedavisi kullanan bireyler i çin yaşam beklentisi HIV negatif, yani HIV taşıyıcısı olmayan bireylerle tamamen aynı seviyededir.

Eğer herhangi bir şüpheli temasınız olduğunu düşünüyorsanız bu şüpheleri gidermenin tek ve kesin yolu bu temastan en erken 14 gün sonra HIV testi yaptırmaktır.

HIV testleri ile ilgili bilgiler için Türkiye'nin en çok başvurulan #hivbilgisi kaynağı olan sitemizin HIV testleri bölümünü ziyaret edebilirsiniz.

"
AIDS nedir? AIDS nasıl bulaşır? Belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir? Sağlık Haberleri

AIDS nedir? AIDS nasıl bulaşır? Belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir? Sağlık Haberleri

AIDS nedir? AIDS nasıl bulaşır? Belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir? Halk arasında AIDS olarak bilinen Kazanılmış Bağışıklık Yetmezliği Sendromu, HIV infeksiyonunun neden olduğu, kronik, yaşamı tehdit edebilen bir rahatsızlıktır. HIV bağışıklık sistemini hasara uğratarak hastalıklarla mücadele gücünü zayıflatmaktadır. HIV infeksiyonunun tedavi edilmemesi AIDS’e neden olabilmektedir. Peki AIDS nasıl bulaşır? AIDS hastalığının belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?

AIDS, HIV pozitif kişilerin hiçbir tedavi almamaları sonucu, hayatlarının ilerleyen dönemlerinde vücutta bazı beyaz kan hücreleri kandaki oranının çok düşük seviyelere gelmesiyle birlikte, bağışıklık sisteminin çökmesi ve diğer pek çok hastalık ve enfeksiyona açık hale gelmeleriyle birlikte gelişen bir sendromdur.

Kan milimetreküpünde sağlıklı bir hastada 500-1600 arasında CD4 hücresi bulunmaktadır. AIDS gelişen bireylerde bu sayı 0’a kadar düşmektedir.

AIDS, HIV virüsüne bağlı olarak gelişir. Ancak her HIV pozitif kişi AIDS olmaz. Tedavi edildiği sürece hastalığın bu evreye gelme ihtimali oldukça düşüktür. Kişilerde AIDS geliştiğinde de tedaviye başlanması mümkündür yine de erken tanı ile başlayan tedavideki kadar etkili bir sonuç alınabilmektedir.

HIV NEDİR?

HIV bugüne kadar dünyada en uzun sürmüş epidemidir. Virüsün vücuttan tamamen atılmasını sağlayan kesin bir tedavisi ya da aşısı henüz bulunmamıştır.

HIV, kan yoluyla ya da anne sütü, sperm, boşalma öncesi sıvı, vajinal ve rektal sıvılar yoluyla bulaşmaktadır. Bu sebeple cinsel ilişki yoluyla bulaşma riski fazla olan bir virüstür. Virüs vücuda girdikten sonraki bir ay içerisinde akut bir atak yapar ve sonrasında tedavi edilmezse vücutta çoğalmaya devam eder. Akut dönemden sonra hastalık 10-15 sene sessiz olarak seyredebilir, kişilerde hastalık belirtileri görülmez. Ancak kişiler bu dönemde hastalığı bulaştırmaya devam ederler.

Ancak bu kişilerde hastalığın üçüncü ve en ileri seviyesi olan AIDS henüz gelişmemiştir. Tedavi edilmediği takdirde hastalık üçüncü evreye ilerler ve kişilerin bağışıklık sistemleri zayıflayarak diğer enfeksiyon ve hastalıklara karşı savunmasız hale gelirler.

Bu sebeple, artık hastalar enfeksiyon tespit edildikten hemen sonra ilaç tedavisine başlamakta ve böylelikle hastalık üçüncü evreye ilerlemeden hayatlarını sağlıklı biçimde sürdürebilmekte, evlenip çocuk sahibi olabilmektedirler.

AIDS NASIL BULAŞIR?

AIDS hastalığı HIV virüsü ile enfekte olmuş kişilerin vücut sıvılarının, virüs ile temas etmemiş kişilerin vücuduna girmesi ile yayılım gösterir. Virüsün yayılmasında etkili olan vücut sıvıları kan, sperm, vajina salgısı ve anne sütü şeklinde sıralanır.

Cinsel ilişki yoluyla bulaşma: HIV virüsü bulaşmalarının %80-85'i korunmasız cinsel ilişki ile gerçekleşir. HIV-pozitif erkeğin sperm hücresinde HIV-pozitif kadının ise vajina salgısında yer alan virüs, cinsel ilişki sırasında bütünlüğü bozulmuş vücut mukozalarından içeri girer. AIDS hastalığında cinsel ilişki ile bulaşma yöntemi korunmasız cinsel ilişkiye giren tüm bireyler arasında (kadından erkeğe, erkekten kadına, kadından kadına ve erkekten erkeğe) meydana gelebilir. HIV-pozitif bir bireyle gerçekleşen tek bir korunmasız ilişki dahi AIDS hastalığının gelişmesine neden olabilir.

Kan yoluyla bulaşma: HIV virüsü, enfekte hastaların kanında bulunur ve sağlıklı bireylerin bu kan ile temas etmesi sonucunda yayılım gösterir. Kan yoluyla bulaşma genellikle hasta bireyin kanıyla temas etmiş aletlerle yaralanma ya da enfekte olmuş kanın deri veya mukoza sıvılarıyla teması sonucunda gerçekleşir. Bu tür bulaşma konusunda en çok risk altında olan grup sağlık çalışanlarıdır denilebilir.

Anneden bebeğe bulaşma: Virüs ile enfekte olmuş bir anne, virüsü bebeğine gebelik döneminde, doğum sırasında veya doğum sonrası emzirme işlemi ile bulaştırabilir.

AIDS TANISI NASIL KONUR?

HIV/AIDS tanısı kanda bulunan antikorları veya virüsün bir parçası olarak sayılabilen antijenleri görüntüleyen HIV testi ile konulur. Bireyin virüs ile temasından yaklaşık 3-8 hafta sonra bağışıklık sistemi ilk tepkiyi verir ve kandaki antikor sayısı hızla artmaya başlar.

Bazı durumlarda antikor sayısı 6 ay kadar uzun bir süre boyunca artık göstermez. Böyle bir durumun meydana gelmesi hastalığın tanılanmasını geciktireceği için genellikle antijen ve antikoru birlikte inceleyen testler tercih edilir. Bu sayede hastanın virüs ile temasından sonraki 3. haftadan itibaren tanı koymak mümkün hale gelir.

Tanı işlemi için yapılacak ilk test ELISA testidir. Bu test ile yapılan inceleme sonucu HIV enfeksiyonun varlığı kanıtlanamazsa sonuç negatif olarak değerlendirilir. ELISA testinin pozitif sonuçlanması durumunda test yinelenir ve sonuç tekrar pozitif çıkarsa Western blot adı verilen doğrulama testi yapılır. Doğrulama testinin de pozitif sonuçlanması halinde kişiye HIV/AIDS tanısı konulur.

AIDS BELİRTİLERİ NELERDİR?

AIDS’in çok sayıda belirtisi bulunmaktadır. Bu belirti ve bulgular başka hastalıklarda da görüldüğü için mutlaka alanında uzman doktora gidilerek gerekli testler yapıldıktan sonra doğru teşhis konularak tedavi süreci başlatılmalıdır. AIDS’in en önemli belirtileri şunlardır,

-Hızlı kilo kaybı

-Aşırı ve nedeni bilinmeyen yorgunluk

-Koltuk altı, kasık veya boyun lenf bezlerinde büyüme

-Ağız, makat veya genital bölgede oluşan yaralar

-Cilt, ağız, burun veya göz kapaklarında lekelenmeler

HIV İNFEKSİYONU BELİRTİLERİ NELERDİR?

Bazı kişilerde infeksiyonun başlangıcından 2-4 hafta sonra grip benzeri belirtiler ortaya çıkmaktadır. Bu dönem akut HIV infeksiyonu olarak adlandırılmaktadır. Bu belirtiler birkaç gün veya hafta sürmektedir. Bu dönemdeki belirtiler,

-Lenf bezlerinde şişme

Ancak bazı kişiler akut HIV infeksiyonu döneminde bir belirtileri hissetmeyebilmektedir. Bu belirtilerin görülmesi de tek başına HIV infeksiyonu olduğu anlamına gelmemelidir. Bu belirtiler başka hastalıklara bağlı olarak da ortaya çıkabilmektedir.

HIV infeksiyonuna neden olabilecek bir temas varsa bir sağlık kuruluşuna başvurarak HIV için test yaptırılmalıdır. Riskli bir temastan sonra bu belirtileri yaşayan kişilerin mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurarak testleri yaptırması gerekmektedir. Çünkü HIV infeksiyonunun teşhisinin tek yolu gerekli testlerin yaptırılmasıdır.

AIDS NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Retrovirüs grubunda bulunan HIV’e karşı etkili olan Anti-Retroviral adı verilen 4 farklı tipte ilaç geliştirilmiştir. Bu ilaçlar vücudun farklı mekanizmalarında işlev görür ve HIV’nin tedavisi, bu ilaçların birkaç tanesinin kombinasyonu ile planlanabilir.

HIV’nin kesin tedavisi yoktur, yani virüs tamamen vücutta yok edilemez ancak ilaçlar ile kontrol altına alınabilir. Tedavinin amacı, virüsün yeniden oluşmasını önlemektir. Böylece, virüsün, tedaviye dirençli olabilen birçok mutasyon geliştirme olasılığı azaltılır.

Tedavi ile kandaki virüs miktarını gösteren viral yük denilen değer en alt düzeye indirilir, bağışıklık sistemini korunur ve HIV pozitif kişinin yaşam kalitesi ve beklentisi artırılır. Tedavi ayrıca HIV virüsünün miktarını azaltacağından bulaş riskini de azaltır.

Riskli Durum / Davranış Sonrası Korunma

PEP (Post-Exposure Prophylaxis), herhangi bir nedenle HIV’e maruz kalındığında, antiretroviral ilaçlar (ART) kullanılarak kişinin enfekte olma riskini düşüren önleyici bir tedavidir. PEP sadece acil durumlarda kullanılmalı ve HIV'ye maruz kaldıktan sonraki 72 saat içinde başlatılmalıdır.

Bu ilaçlar 1-3 ay süreyle alınır. İlaçların ciddi yan etkilerinin olmasının yanı sıra 100 etkili değillerdir. Bu nedenle HIV bulaşmasına neden olacağını düşündüğünüz bir olay ile karşılaştıktan sonra en kısa sürede bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurmanız gerekir.

HIV’den Korunma Yolları

-Cinsel ilişkide kondom (prezervatif) kullanmak HIV’den korunmanın günümüzde en etkili yoludur. Ancak kondomun temas önce takılması ve üzerinde delik olmaması ve yırtılmaması çok önemlidir.

-Doğum kontrol hapı, iğneleri ve deri altı bantları, spiraller ve diğer gebelik önleyici yöntemler HIV’ye karşı koruma sağlamaz.

HIV ve Gebelik

HIV-pozitif olmak çocuk yapmaya engel bir durum değildir. Eğer erkek HIV taşıyıcısı ise, spermi alınarak dış ortamda virüsten temizlenerek anne rahmine yerleştirilir. HIV pozitif kadının gebe kalmasında herhangi bir sakınca yoktur.

İzlem ve tedavisinin uygun koşullarda yapılması ve virüs yükünün ölçülmeyecek düzeyde olması, HIV’in bebeğe geçişini önemli ölçüde azaltmaktadır. Kişinin gebe kalmadan önce, kanındaki HIV RNA düzeyinin en az 6 ay süreyle ölçülemeyecek düzeylerde olması, bulaşmayı azaltmaktadır.

HIV pozitif gebelerin antiretroviral tedavi kullanımı, planlanmış sezaryen uygulamaları ve bebeğin hazır mamayla beslenmesinin sağlanmasıyla özellikle gelişmiş ülkelerdeki bulaşma hızı %1-2’ye kadar inmiştir. Bulaş durumunda doğum sonrası ağız yoluyla verilen şuruplarla bebek tedavi edilmektedir.

ELISA TESTİ NEDİR?

ELISA testi bir antijen (örneğin mikroorganizmanın özel bir proteini) ve bir antikor (antijene karşı üretilen protein yapısındaki molekül) arasındaki reaksiyonu göstererek çeşitli hastalıkların tanısında kullanılmaktadır. Testin sonucunu görülür hale getirmek için bir enzimden yararlanılmaktadır. ELISA testi ile infeksiyon etkenleri veya bunlara karşı vücudun oluşturduğu antikorlar saptanabilmektedir.

"
Aids Nedir? Nasıl Bulaşır? Maltepe Üniversitesi Hastanesi

Aids Nedir? Nasıl Bulaşır? Maltepe Üniversitesi Hastanesi

Aids


22 Temmuz 2023 Maltepe Hastanesi Üroloji

AIDS, insan immun yetmezlik virüsünün (HIV) neden olduğu edinsel bağışıklık yetmezliği sendromudur. İlk saptandığı 1980’li yıllardan bu yana, dünya genelinde hızla yayılmıştır.

HIV kan yoluyla, korunmasız cinsel ilişki ile ve anneden bebeğe doğum sırasında bulaşabilir. HIV bulaştıktan sonra immun sistemde (bağışıklık sisteminde) yaptığı hasarla, bağışıklığı bozarak, başka infeksiyonlara çok daha kolay yakalanmayı sağlar. En basit infeksiyonlar bile ağır seyredebilir ve normal bireyler hastalık oluşturması beklenmeyen fırsatçı mikroorganizmalar ile infeksiyonlar gelişebilir.

Virüsün bulaşması ile belirtilerin ortaya çıkması arasında sessiz bir dönem vardır. Kan tetkiki yapılırsa bu dönemde virüs saptanabilir. Seyir sırasında görülebilecek ilk belirtiler, yüksek ateş, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, gece terlemeleri, öksürük, lenf bezlerinde büyüme şeklinde olabilmektedir ayrıca bu hastalarda, bağışıklık sistemi etkilenmiş olduğundan, birçok infeksiyon ve hastalığa ait çeşitli şikayet ve bulgular gözlenebilmektedir.

Günümüzde antiviral ilaçlarla seyri üzerine olumlu etkiler olmakla birlikte, bu virüsün yayılmasında en önemli yol korunmadır.

Aids Belirtileri Nelerdir?

AIDS, İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü (HIV) tarafından neden olan bir hastalıktır. HIV, vücudun bağışıklık sistemini zayıflatan ve böylece vücudun diğer enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız hale gelmesine yol açan bir virüstür. AIDS, "Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu" kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir akronimdir.

HIV ile enfekte olmuş bir kişi, AIDS evresine geçmeden önce uzun yıllar boyunca belirtiler göstermeyebilir. HIV enfeksiyonunun erken belirtileri, genellikle başlangıç ​​dönemi olarak adlandırılan bir süre içinde görülebilir. Ancak bu belirtiler diğer enfeksiyonlarla benzer olabileceğinden, HIV testiyle doğrulanmadan tanı koymak zor olabilir.

Bazı erken belirtiler şunları içerebilir:

Ateş Baş ağrısı Boğaz ağrısı Lenf düğümlerinde şişme Yorgunluk Kas ağrıları ve eklem ağrıları Cilt döküntüleri

AIDS'in ileri aşamalarında, vücut savunma sistemi ciddi şekilde zayıflar ve çeşitli enfeksiyonlara ve kanserlere karşı daha savunmasız hale gelir.

Bu aşamada görülen belirtiler şunlardır:

Tekrarlayan veya ağır enfeksiyonlar, özellikle akciğer, sinüs, cilt ve üriner sistem enfeksiyonları Kronik ishal Ağız ve yutak lezyonları (çürükler, aftlar) Zayıf iştah ve kilo kaybı Anemi (düşük kırmızı kan hücreleri) Nefes almada zorluk Beyin ve sinir sistemi problemleri, hafıza sorunları, davranış değişiklikleri ve nörolojik bozukluklar Yorgunluk ve halsizlik

Unutulmaması gereken önemli bir nokta, yukarıdaki belirtilerin AIDS'e özgü olmadığıdır. Bu belirtiler birçok farklı hastalık veya sağlık durumuyla ilişkili olabilir. Bu nedenle, HIV enfeksiyonu durumunda veya cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklardan şüphelenildiğinde, bir sağlık uzmanına danışmak ve test yaptırmak önemlidir. HIV, erken teşhis ve tedavi ile kontrol altına alınabilen bir durumdur. Tedavi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak ve yaşam kalitesini artırmak için önemlidir.

Aids Nasıl Bulaşır?

AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu), İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü (HIV) adı verilen bir virüsün neden olduğu bir hastalıktır. HIV, vücudun bağışıklık sistemini zayıflatarak vücudu diğer enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız hale getirir.

HIV'in bulaşma yolları şunlardır:

Cinsel temas: En yaygın HIV bulaşma yolu cinsel ilişkidir. Korunmasız cinsel temas (vajinal, anal veya oral seks) sırasında enfekte bir partnerden sağlıklı bir partnere HIV bulaşabilir. Kan yoluyla: HIV bulaşması kan yoluyla gerçekleşebilir. Paylaşılan enjektörler veya iğneler (uyuşturucu kullanımı için), kan ürünleri transfüzyonları (bu günlerde kan testleri sayesinde nadiren görülür) veya sağlık çalışanları gibi kanla temas eden kişilerde risk mevcuttur. Anneden bebeğe bulaşma: Hamile bir kadından HIV enfekte olmuş bir bebeğe bulaşabilir. Doğum sırasında, anneden bebeğe geçiş olabilir ve emzirme döneminde de bulaşma riski vardır. Enfekte kan, doku veya organların nakli: HIV, enfekte olan bir kişinin kanı, dokusu veya organı başka bir kişiye nakledildiğinde bulaşabilir. Ancak modern tıbbi prosedürler ve testler sayesinde bu tür bulaşmaların görülme sıklığı çok düşüktür. Cinsel yolla bulaşan diğer enfeksiyonlar: HIV bulaşma riski, cinsel yolla bulaşan diğer enfeksiyonların (örneğin, herpes, sifiliz veya gonore gibi) varlığı durumunda artabilir. Bu enfeksiyonlar, vücutta yaralar veya açık lezyonlar oluşturabilir ve HIV'in geçişini kolaylaştırabilir. AIDS Hastalığı Tedavi Nasıl Yapılır?

AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu), İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü (HIV) nedeniyle oluşan bir hastalıktır. Maalesef, HIV'in şu an için tamamen iyileştirilebilir bir tedavisi yoktur. Ancak ilaç tedavisi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak ve vücuttaki virüs yükünü azaltmak için kullanılmaktadır. Bu ilaç tedavisine Antiretroviral Tedavi (ART) denir ve HIV enfeksiyonu olan bireyler için yaygın olarak kullanılmaktadır. Antiretroviral Tedavi (ART): ART, HIV'in çoğalmasını engelleyen veya yavaşlatan ilaçları içeren bir tedavi protokolüdür. Bu tedavi sayesinde HIV enfekte olmuş bireylerin bağışıklık sistemi güçlenir ve vücut, diğer enfeksiyonlarla daha etkili bir şekilde başa çıkabilir. ART, düzenli ve disiplinli bir şekilde alındığında HIV'in bulaştığı kişilerin yaşam kalitesini artırabilir ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir.

ART'in bazı avantajları şunlardır:

Virüs yükünü azaltır: ART, vücuttaki HIV miktarını düşürerek hastalığın ilerlemesini yavaşlatır ve bireyin başkalarına bulaştırma riskini azaltır. Bağışıklık sistemini güçlendirir: Tedavi, vücuttaki CD4 hücrelerinin sayısını artırarak bağışıklık sistemini güçlendirir. İleri aşamaları önler: Düzenli alındığında, ART AIDS'in ileri aşamalarına ilerlemeyi önleyebilir veya geciktirebilir. ART'in etkinliği ve yan etkileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir.

Tedavi, bir kişinin virüs yükünü düzenli olarak izlemeyi ve uygun ilaçları zamanında almayı içerir.

"
Aids (HIV) Nedir? Belirtileri ve Tedavi - Prof. Dr. Hülya Dede

Aids (HIV) Nedir? Belirtileri ve Tedavi - Prof. Dr. Hülya Dede

Aids (HIV) Nedir? Belirtileri ve Tedavi

Aids HIV (Human immunodeficiency virüs) etkendir. Bir RNA virüsüdür. Alkol ve dış etkenlere karşı çok duyarlıdır. Şimdiye kadar 2 tipi tespit edilmiştir. HIV 1 ve HIV 2. HIV 2 genellikle Batı Afrika da yaygın olup daha zayıf bir virüstür. 20- 30 yıl veya daha önce hayvanlardan insanlara taşındığı düşünülmektedir. Ancak hastalık 1981 yılında özel risk gruplarında (homoseksüeller ve ilaç, uyuşturucu bağımlıları) yayılarak adeta salgın halini almıştır.

Aids (HİV) Bulaşma Yolları Nelerdir? Hastalık en sık cinsel ilişkiyle bulaşmaktadır. Semen ve vajina salgılarında HIV varlığı gösterilmiştir. Cinsel organlardaki bir çatlaktan kana karışarak bulaşmaktadır. Anal seks HIV in bulaşma oranını arttırmaktadır. Bir zamanlar sanıldığının aksine heteroseksüel (kadın –erkek) ilişkiyle de yüksek oranda bulaşmaktadır. HIV kan ve kan ürünleri ile de bulaşır. Kan hastalarında ve damardan uyuşturucu kullananlarda yüksek oranda görülmektedir. Kan ürünlerinde HIV taranması rutin olarak yapıldığı için bu bulaşma önemini yitirmiştir. HIV taşıyan bir hastanın kanı veya vücut salgısı cilt veya mukoza ile doğrudan temas ederse HIV bulaşabilir. HIV virüsü taşıyan bir iğnenin batması sonucu bulaşma oranı % 0,5 dir. Ciltlerinde hiçbir kesik bulunmayan 795 olguya HIV taşıyan kan bulaşmış ancak bunların hiç birinde enfeksiyon görülmemiştir. Hastalık gebe kadından dolaşım yoluyla bebeğe geçmektedir. Enfeksiyonun 4 klinik dönemi vardır:

Akut HIV enfeksiyonu: Hastaların çoğunluğu virüsle karşılaştıktan 3- 6 hafta sonra akut HIV enfeksiyonu geçirirler. Kilo kaybı, ateş, gece terlemesi, yorgunluk, eklem ve kas ağrıları, cilt döküntüleri ile karakterizedir. Bazı hastalarda bu dönem hiç görülmemektedir. Anti HIV antikorları hastaların çoğunda 2- 8 hafta içinde pozitifleşirse de bu süre 6 ay veya daha da geç olabilir. Eğer bu aralıkta test yapılırsa test negatif sonuç verir. HIV bulaşma şüphesi olanlarda test 3 ay sonra tekrarlanmalıdır.

Asemptomatik dönem: Bu dönemde hastalığın hiçbir belirtisi olmamasına rağmen kan testleri pozitiftir. % 50 den fazlası 10 yıl içinde bulgu veren döneme geçecektir.

Yaygın lenfadenopati dönemi: Birinci dönem bulgularına ek olarak immün yetmezlik (bağışıklık sistemindeki yetmezlik) bulguları da görülür. T –helper lenfositlerde azalma mevcuttur. Beraberinde lökositlerde ve trombositlerde de ( kan hücreleri ) azalma vardır. Yaygın lenfadenopati ( lenf bezlerinin şişmesi ) tipiktir. Bazı hastalarda bu tablo kendiliğinden gerileyebilir ancak büyük çoğunluğu AİDS dönemine geçer.

Aids: Bu dönemde immün yetmezliğin sonucu olarak tüm fırsatçı enfeksiyonlar tabloya eklenir. Genel durum kötüleşir. Kaposi sarkomu ve lenfoma gelişebilir.

Aids (HIV) Tanısı

Anti HIV antikorlarının ELİSA yöntemi ile tespiti % 99 un üzerinde sensitiviteye sahiptir. İki kez pozitif bulunan olgulara daha spesifik olan Western Blot testi uygulanır.

Aids (HIV) Sonuç

Sonuç oldukça kötüdür. Bir zamanlar taşıyıcı oldukları ya da hastalığı geçirdikleri veya iyileştikleri zannedilen asemptomatik (2. dönem) olgularda daha sonra AİDS tablosunun geliştiği görülmüştür.

Bu dönemin ne kadar süreceğini bilmek mümkün değildir. 10 yıl süreyle ikinci dönemde izlenmiş olgular vardır. AİDS tablosunun görüldüğü 4. dönemde ölüm % 100 dür.

Aids (HIV) Korunma ve Tedavisi

Risk gruplarının taranması ve taşıyıcıların saptanması korunmanın temel prensibini oluşturmaktadır.

Tek eşlilik ve cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanılması virüse karşı alınacak etkin önlemlerdir. Spermisid içeren ( nonoxynol 9) lateksten yapılmış prezervatifler en emniyetlisidir.

HIV virüsüne karşı aşı henüz bulunmamıştır. AZT ve ribavirinin yaşam süresini uzattığı iddia edilmektedir. Aşı üzerinde çalışılmasına rağmen virüsün sürekli olarak yapısını değiştirmesi nedeniyle henüz başarılı bir sonuç elde edilememiştir.

Pediculosis Pubis (Kasık Biti)

Ter bezlerinin fazla olduğu deri bölgelerinde ve özellikle genital tüylerin bulunduğu yere yerleşen yaklaşık 2 mm büyüklüğünde, yassı gövdeli, 3çift bacağı olan bir parazittir. Çoğalma süresi 3 haftadır. Kaşıntı yapar. Deride gri mavi renkte, mercimek büyüklüğünde lekeler görülür

Scabies (Uyuz)

Genel olarak kol altı, kasık bölgesi, genital bölge, deri kıvrımları ve meme başına yerleşir. Yatak ısısında faaliyete geçer ve bulaşma anca bu ısıda olur. Hastalar gece kaşıntısından şikayet ederler.

Paraziter hastalık tespit edilen kişilerin çevresindeki tüm bireylerin kontrol ve tedavi edilmesi gerekmektedir.

Scabies (Uyuz) Tedavisi

Dermotologlar tarafından tedavileri verilir.

PİD (Üst Genital Sistem Enfeksiyonları)

Rahim ve rahim içi dokusu, tüpler, yumurtalıklar, bunları saran zarın ( periton ) herhangi bir kombinasyonunun enfeksiyonudur. Kısırlık, dış gebelik, kronik kasık ağrısı, karın içi yapışıklıklar, abse ve sepsis gibi önemli olaylara sebep verebilir.İlk ataktan sonra kısırlık oranı % 13 ,ikinci ataktan sonra % 35 olarak bildirilmiştir.

PİD nedenlerinin başında gonore gelir (bel soğukluğu). Bundan başka stafilokok, streptokok ve E. Coli etken olarak gösterilmektedir.

Mikroorganizmaların doğrudan üst genital sisteme ulaşmasının kolaylaştırabilen müdahaleler sonucu alt genital sistemdeki enfeksiyonun yukarı doğru yayılması ile olur. ( kürtaj ,HSG çekimi, spiral takılması vs..) Tüberküloz gibi hastalıklarda ise kan ve lenf yolu ile bulaşma olur.

PİD Risk Faktörleri Jinekolojik müdahale geçirmek Spiral (RİA) kullanımı Kendinde veya eşinde seksüel yolla geçen hastalığın bulunması Çok eşli olmak PİD Belirti ve Bulgular Karın ağrısı en sık görülen belirtisidir. Şiddetlidir ve iki taraflıdır Ateş, özellikle etken gonore ise Kokulu, renkli enfekte vajinal akıntı Düzensiz kanama Sindirim sistemi belirtileri, bulantı, kusma Üriner belirtiler, sık ve ağrılı idrara çıkma PİD Tedavi

Uzun vadedeki sekellerin önlenebilmesi uygun antibiyotiklere hemen başlanması ile direk ilişkili olduğundan ön tanı koyulur koyulmaz tedaviye başlanmalıdır.

PID hastalarının seksüel eşleri hastayla son 60 gün içinde ilişkide bulunmuşsa mutlaka muayene edilmeli, hiçbir bulgu ve şikayet olmasa dahi tedaviye alınmalıdırlar.

"
AIDS Nedir? | Galen

AIDS Nedir? | Galen

AIDS Nedir?

AIDS belirtileri kendi içerisinde rken dönem belirtileri ve ileri düzey belirtiler olarak ikiye ayrılır. Bağışıklık yetersizliği sendromu olarak bilinen bu hastalık ne kadar erken dönemde tedavi edilirse o kadar başarılı sonuçlara ulaşılır.

Bu nedenle hastalığın varlığından şüphe duyan kişiler zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurması gerekir. Virüs vücuda girdiği andan itibaren hücreler içerisine yerleşir ve çoğalmaya başlar. Dolayısıyla uzun yıllar boyunca belirti vermeyebilir.

Hiv virüsü sinsi bir hastalık olduğu için vücutta ilerler. Kişinin bağışıklık sistemini olumsuz etkileyen bu virüs zamanla hücreleri yok eder. Özellikle beyaz kan hücrelerinin azalması kişileri virüs ve bakterilere karşı savunmasız bırakır.

Bu tür durumlarda çoğu kişi ağır enfeksiyon geçirmenin yanında kanser gibi zorlu hastalıklara da yakalanabilir. AIDS belirtileri ileri düzey olmadan hastanın zaman kaybetmemesi gerekir. Bu nedenle herhangi bir şüphe duyulduğu andan itibaren hemen doktora başvurmak faydalı olacaktır.

Hiv virüsünün ilerlemesi halinde ortaya çıkan AIDS hastalığı daha çok kan ve cinsel temas yoluyla bulaşır. Virüs kanda çoğalmaya başladı için yapılan test kan testlerinde varlığı kolayca tespit edilir. Kan yoluyla bulaşma hızlı daha çok madde bağımlıları arasında yaygındır.

Virüsle enfekte olmuş kişilerin ortak enjektör kullanması halinde HIV virüsü hızlı bir şekilde yayılır. Korunmasız bir şekilde cinsel ilişki yaşanması halinde vücut sıvılarının birbiriyle temas etmesi halinde virüs bulaş gücü artar.

Bu doğrultuda yapılan araştırmalar ve virüsün en yaygın bulaşma hızının olduğu alan cinsel temastır. Bu konuda insanların bilinçsiz davranması hem diğer insanları olumsuz etkiler hem de bu sağlıksız ilişkiden doğacak olan bebekleri etkiler. Dolayısıyla çok eşli ilişkilerden sonra kişilerin AIDS belirtileri baş göstermesini beklemeden hızlı sonuç veren test yaptırması gerekir.

Tanılama amacıyla geliştirilen birçok test bulunur. Özellikle günümüz dünyasında gözle görülemeyen virüs ve bakterilere karşı farklı test türleri bulunur. Aynı şekilde HIV virüsünü belirlemek amacıyla kullanılan testler bulunur.

Kişinin vücudundan alınan kan ve sıvı örnekleri üzerinden yapılan incelemeler neticesinde HIV virüsü tespit edilir. Bazen AIDS belirtileri olmadığı gibi yapılan testler 6 aya kadar virüsün varlığı ile ilgili net bir bulgu göstermeyebilir.

Bu nedenle test yapılırken antijen ve antikoru birlikte inceleyen test türleri tercih edilir. Antijen ve antikoru ortak inceleyen testler sonucunda erken dönemden itibaren tanı koymak mümkündür. Bu testler sayesinde hastaya anında ilaç tedavisi uygulanır ve kullanılan ilaçlar virüsün büyük bir kısmını vücuttan uzaklaştırır.

Aids Belirtileri Nelerdir?

Hiv virüsün vücuda girdiği andan itibaren bağışıklık sistemini olumsuz etkileyerek hücrelerin azalmasına neden olur. Bu nedenle hiv enfeksiyonu tedavisinde amaç bu hücrelerin azalmasına önlemektir.

Vücudun virüs ve bakterilere karşı savunmasında etkin rol oynayan hücreler HIV virüsünün vücutta ilerlemesi ile etkisiz hale gelir. Hastalık şüphesi taşıyan kişilerin zaman kaybetmeden tedavi olması gerekir.

Çünkü hiv virüsü hızlıca bulaştığı gibi bazı kişilerde ölümcül sonuçlara yol açar. Hiv virüsünün vücutta ilerlemesi ile ortaya çıkan AIDS hastalığı zaman içerisinde kendini gösterir. AIDS belirtileri ve belirtilerin ortaya çıkardı tahribat hakkında insanlar bilgilendirilmelidir.

Hastalığın başlangıç evresinde daha çok yorgunluk ve eklem ağrısı, halsizlik, ishal, vücudun bazı noktalarında oluşum gösteren beyaz lekeler meydana gelir.

İleri düzey AIDS belirtileri içerisinde ise hızlı kilo kaybı, ishal, yüksek ateş, nörolojik problemler, mor, kırmızı lekeler, mantar enfeksiyonu deri döküntüleri, bazı enfeksiyon türleri ve unutkanlık bulunur.

Erken tanılamanın son derece önemli olduğu AIDS hastalığı daha çok kan tahlili ile tespit edilir. Hiv virüsüne karşı vücut antikor üreteceğinden dolayı uygun zamanda yapılan kan testleri sonucunda detaylı bilgilere ulaşılır.

Aids Belirtileri Ne Zaman Başlar?

Hiv virüsünün neden olduğu tüm dünyayı tehdit ettiği gibi ülkemizi de tehdit etmektedir. Bu nedenle günümüzde her ne kadar zorunlu olmasa da bilinçli bireyler evlilik öncesinde HIV virüsüne karşı bir takım testler yaptırır.

Günümüz insanlarının bu konuda bu kadar duyarlı olması gelecek nesillerin sağlığı açısından önemlidir. Ayrıca AIDS virüsü son derece sinsi bir şekilde vücutta ilerler ve her zaman belirti vermeyebilir. Virüsün temel amacı hücreler içerisine yerleşmek ve vücudun bağışıklık sistemini zayıflatmaktır.

Hiv virüsü her ne kadar belirti vermese de erken dönemde bir takım belirtileri mevcuttur. Hiv virüsü ile enfekte olmuş bir kişide 3-4 hafta sonra vücut ağrıları, ateş ve grip tarzı belirtiler baş gösterir.

Tüm bu belirtiler vücudun savunma mekanizmasının virüse karşı harekete geçtiğini gösterir. Yani kişinin bağışıklık sistemi artık virüsle mücadele etmeye başlamıştır.

AIDS belirtileri ve vücudun Bu virüse karşı göstermiş olduğu mücadele belli bir süre sonra ortadan kalkar. Kişinin bu tür zamanlarda rehavete kapılmaması gerekir.

Çünkü hiv virüsü tekrarlayabilme özelliğine sahiptir. Dolayısıyla bu dönemde taşıyıcı kimsenin virüsü başka bireylere bulaştırma durumu mevcut olduğundan dolayı kişinin kendisini koruması gerekir.

Aids İlk Belirtileri

HIV virüsü üç aşamalı bir şekilde belirti vererek ortaya çıkar. Bu aşamalar ilk belirtiler, 2. Aşama belirtiler ve son aşamada AIDS hastalığı olarak karşımıza çıkan belirtiler şeklindedir. AIDS belirtileri ilk aşamada kendini şu şekilde gösterir.

Sık sık hastalanma Yüksek derecede görülen Ateş Kilo kayıpları Ara ara meydana gelen ishal Ağız içerisinde çıkan beyaz pamukçuk şeklindeki yaralar Koltuk altı ve ense gibi bölgelerde lenf nodüllerinin şişmesi Yorgunluk, halsizlik ve eklem ağrıları

Hiv cinsel temas, kan yolu ve anneden bebeğe olacak şekilde 3 farklı yolla insanlara bulaşır.

Kadınlarda Aids Belirtileri Nelerdir?

İnsan bağışıklık yetmezliği virüsü olan HIV virüsü vücutta ilerleyerek AIDS hastalığına yol açar. Hem kadınlarda hem de erkeklerde görülen Bu hastalık başlangıçta ve ilerleyen evrelerde birtakım belirtiler göstererek varlığını hissettirir.

Yabancı bakterilere karşı savaşan hücrelerin etkisini azaltan hiv virüsü kadınlarda cinsel temas ve kan yoluyla görülür. Vücudun verdiği tepkiler neticesinde virüsün varlığı ile ilgili birtakım kaygı bir şüpheler duyulur.

Kadınlarda görülen AIDS virüsü ilk başlarda gribal enfeksiyon gibi belirtilerle ortaya çıkar. Virüse karşı vücudun doğal olarak geliştirdiği tepkiler ve belirtiler şu şekilde devam eder, ateş, titreme, eklem ağrıları, yorgunluk, şişmiş lenf düğümleri ve boğaz ağrısıdır.

Bu belirtiler daha fazla ilerlemeden bir uzmana görünmek ve bu doğrultuda geliştirilen testleri uygulamak gerekir.

Erkeklerde Aids Belirtileri Nelerdir?

Birçok kişinin korkulu rüyası olan HIV virüsü çoğunlukla erkeklerde görülür. Çünkü çok eşli bir cinsel yaşam sürdürmek ciddi bir risk faktörüdür. Bu nedenle erkeklerin muhakkak korunması gerekir.

Özellikler her cinsel ilişki sonrası kondom kullanılmalı ve kullanılan kondomlar tek seferlik olmalıdır. Virüsle enfekte olmuş kişilerin genital sıvıları kullanılan bu kondomlar sayesinde birbirine temas etmez.

Erkeklerde görülen AIDS belirtileri kadınlarda görülen belirtiler ile birebir aynıdır. Çünkü hiv virüsü her iki cinside etkilediğinden dolayı aynı belirtiler meydana gelir. Erkek AIDS belirtileri şu şekildedir, gece terlemeleri ve titreme, yüksek ateş, kas ağrısı, yorgunluk, farklı noktalarda şişen lenf düğümleri ve ağız yaralarıdır.

"
AIDS Nedir? HIV Nedir? AIDS Nasıl Tedavi Edilir?

AIDS Nedir? HIV Nedir? AIDS Nasıl Tedavi Edilir?

AIDS Nedir? HIV Nedir? AIDS Nasıl Tedavi Edilir?

Halk AIDS belirtileri olarak bilinen Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu, dünya genelinde yaygın bir şekilde görülen hastalıklar arasında. Tıp alanında yaşanan gelişmeler neticesinde tedavi edilerek kronik bir hastalık olarak takip edilebilen HIV pozitif yani AIDS virüsü, dikkat edilmediği takdirde çocuklara dahi bulaşabilir. Sinsi bir bulaşma ve ilerleme evresine sahip olan bu virüste erken teşhis hayati öneme sahip. Çünkü bu virüsü vücudunda habersiz olarak taşıyan insanların oranı %40. Bu nedenle derlediğimiz bu AIDS rehberi ile siz de bu hastalığın ne olduğunu ve nasıl bir süreci kapsadığını öğrenebilirsiniz.

AIDS Nedir?

“AIDS nedir?” sorusu merak edenler için şu şekilde yanıtlanabilir:

Bu hastalık, HIV pozitif olan kişilerin tedavi görmemesi ile yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde vücuttaki beyaz kan hücrelerinin oranının çok düşük seviyelere gelmesi, bunun bir sonucu olarak da bağışıklık sisteminin çökmesi ile gelişen bir sendromdur. Bağışıklık sistemindeki en önemli hücrelerden biri olan CD4 hücresi, sağlıklı bir hastada 500-1600 arasındadır. Ancak AIDS bulunan kişilerde bu sayı 0’a kadar düşer. Şu da bilinmelidir ki, AIDS, HIV virüsüne bağlı olarak gelişim gösterir. Ancak her HIV pozitif olan kişi AIDS değildir. Tedavi edilmesi durumunda hastalık çok düşük bir oranda bu evreye gelir.

HIV Nedir?

“HIV nedir?” sorusu da merak edilenler arasında. 1981 yılında tanımlanan HIV, yalnızca insandan insana vücut sıvıları ve kan ile bulaşan bir virüstür. Bu virüs, kişinin bağışıklık sistemine saldırarak kandaki beyaz kan hücre sayısını azaltır. Bu nedenle de İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü (Human Immunodeficiency Virus) olarak adlandırılır. Bunun bir sonucu olarak da hastalar genellikle virüsten kaynaklı değil, virüsün zayıflattığı bağışıklık sistemi ile oluşan hastalıklar nedeniyle hayatını kaybeder. Ancak günümüzde bu durum pek çok yöntemle kontrol altına alınabilir. Bu virüs vücuda girdikten 1 ay sonra, akut bir atak yaratır. Bu süreçte tedavi edilmediğinde de vücutta çoğalır. Akut dönem sonlandığında bu hastalık 10-15 sene kadar sessiz bir seyirde ilerler ve bu süreçte hastada herhangi bir belirti yaratmaz. Kişi bu süreçte hastalığı bulaştırmaya devam eder. Tedavi edilmediğinde de üçüncü evreye ilerleyerek kişiyi savunmasız bırakır. Ancak artık enfeksiyonun tespiti ile gerekli ilaç tedavisi başlatılarak kişinin yaşamını sürdürmesi ve ileride çocuk sahibi olması sağlanır.

AIDS Belirtileri Nelerdir?

“AIDS hastalığı nedir? Ne gibi belirtiler yaratır?” sorusu da merak edilenler arasında. Akut dönemde yaşanan HIV ve AIDS belirtileri, diğer hastalıklarla benzerlik gösterebilir. Bu belirtiler aşağıdaki gibidir:

Ağız, anüs ve genital bölgede yaralar Aşırı ve kronik yorgunluk Denge sorunu Kalıcı deri lezyonları Ani kilo kaybı Kısa süreli hafıza kaybı Mantar enfeksiyonları Nörolojik hastalıkların artması Şişmiş lenf bezleri Uzun süreli tedavi edilemeyen ishal Zatürre

HIV Belirtileri Nelerdir?

HIV belirtileri yaşayanlar, kişinin virüse yakalanmasını takip eden 15-20 gün içinde diğer viral enfeksiyon benzeridir. Bu dönemdeki belirtiler ise şöyledir:

Ağız yaraları (AFT) Ateş Bulantı, kusma ve ishal Boğaz Ağrısı Geceleri terleme Kas ağrısı Lenf bezlerinde şişlik Üşüme Vücutta döküntü HIV Nasıl Bulaşır?

“HIV nasıl bulaşır?” diye merak ediyorsanız çoğunlukla cinsel yolla bulaşan bu virüsün boşalma öncesi sıvı, kan, vajinal ve rektal sıvılar, anne sütü ve sperm gibi vücut salgılarıyla bulaştığını bilmelisiniz. Bunun yanında açık yaralardan, enjeksiyon vasıtasıyla, kesiklerden ve mukus membrandan da bulaşabilir. Sanıldığının aksine bu hastalık tükürük, el sıkışma, ortak tuvalet kullanımı, öpüşme, ortak çatal bıçak kullanımı, sarılma, gözyaşı, su, böcek ya da sinek ısırması, hava ve ter ile bulaşmaz.

AIDS Nasıl Bulaşır?

AIDS hastalığı ise HIV virüsü ile enfekte olmuş kişinin vücut sıvısının, virüs ile teması olmamış kişinin vücuduna girmesi ile bulaşır. Bu vücut sıvıları ise anne sütü, kan, vajinal salgı ve spermdir. AIDS hastalığının bulaşma şekli şu şekilde özetlenebilir:

Cinsel ilişki yoluyla bulaşma: HIV virüsü, %80-85 oranında korunmasız cinsel ilişki sonucunda bulaşır. Bu virüs HIV-pozitif olan erkeğin sperm hücresinde ve yine HIV-pozitif olan kadının vajina salgısında bulunur. Kan yoluyla bulaşma: Enfekte olmuş hastaların kanında bulunan HIV virüsü, sağlıklı kişilerin bu kanla teması ile bulaşır. Anneden bebeğe bulaşma: Enfekte olmuş anne bu virüsü gebelik döneminde, doğum anında ya da doğumdan sonra emzirme ile bebeğe bulaştırabilir.

HIV ve Gebelik

HIV pozitif olan kadınlar da erkekler gibi evlenebilir ve çocuk sahibi olabilir. Ancak HIV pozitif olan anne adayının, doğumdan 3 ay önce tedaviye başlaması ve bebeğe de doğumdan hemen sonra tedavi uygulanması önemlidir. Ayrıca annenin bebeğini emzirmemesi ve doğumun sezaryen ile yapılması tercih edilir.

HIV/AIDS Tanısı Nasıl Konulur?

HIV ve AIDS tanısı için HIV infeksiyonuna sebep olacak temasta bulunan kişilere test uygulanması ile yapılır. Bu hususta uygulanan nükleik asit testleri (NAT, PCR), riskli temastan 10 ya da 33 gün sonra HIV infeksiyonunu gösterir. Damardan alınan antijen ya da antikor testleri ise HIV infeksiyonunu riskli temastan 18-45 gün sonra ortaya çıkarır. Tüm tanılama sürecinde anti-HIV antikor olarak isimlendirilen madde aranır.

HIV/AIDS Tedavisi Nasıldır?

HIV enfeksiyonunu tedavi etmek adına çeşitli ilaçlar kullanılır. Bu ilaçların ortak yönü, kandaki virüs miktarını çok azaltmak ve bağışıklık sisteminin uzun süre korunmasını sağlamaktır. Ancak bu ilaç tedavisi ile HIV enfeksiyonu tamamen ortadan kaldırılamaz ve kişi bu ilaçları yaşamı boyunca kullanır. Peki AIDS'li hasta ne kadar yaşar? Kişi virüsü aldıktan 2 ya da 4 hafta sonra genel olarak geçici hastalık tablosu sergiler ve hastalığın oluşumu 8-10 yılı bulabilir. Ayrıca kişiye ileri evrede tanı konulmuşsa ortalama yaşam süresi 12-18 aydır.

ELISA Testi Nedir?

“HIV hastalığı nedir? Nasıl teşhis edilir?” sorusunun yanıtlarından biri de ELISA testidir. “Anti HIV nedir?” sorusuna yanıt arayan ELISA testi ile bir antijen ve bir antikor arasındaki reaksiyon gösterilerek çeşitli hastalıklar tanılanır.

"
HİV (AİDS) Nedir? Belirtileri & Tedavisi | Tetra Tetra Laboratuvar

HİV (AİDS) Nedir? Belirtileri & Tedavisi | Tetra Tetra Laboratuvar

HIV (AİDS) Nedir?

HIV, yani İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü, insanların bağışıklık sistemine zarar veren ve zamanla zayıflatan bir virüstür. HIV bulaştıktan sonra tedavi edilmezse, zamanla AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) adı verilen daha ciddi bir sağlık durumuna yol açabilir. HIV, genellikle kan, cinsel sıvılar ve anne sütü yoluyla bulaşır. Bu nedenle, enfekte bir kişiyle korunmasız cinsel ilişki veya enfekte kanla temas en yaygın bulaşma yolları arasındadır.

HIV, özellikle CD4+ T lenfositleri olarak bilinen belirli bir tür beyaz kan hücresini hedef alır ve yok eder. CD4 hücreleri, bağışıklık sisteminin temel bileşenlerindendir ve vücudu enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı korumada önemli bir rol oynarlar.

HIV enfeksiyonu ilerledikçe, bu virüs CD4 hücrelerinin sayısını azaltır, bu da bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve vücudun çeşitli enfeksiyonlara ve kanser türlerine karşı savunmasız hale gelmesine neden olur. CD4 hücre sayısı belirli bir düzeyin altına düştüğünde, kişi AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) tanısı alabilir. AIDS, HIV’in ileri aşamasını temsil eder ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Bu nedenle, HIV enfeksiyonunun erken teşhisi ve antiretroviral tedaviyle müdahale edilmesi, CD4 hücre sayısının korunmasına ve bağışıklık sisteminin işlevselliğinin sürdürülmesine yardımcı olabilir.

HIV’de Erken Teşhis Neden Önemlidir? Erken Tedavi: Erken teşhis edilen HIV, antiretroviral tedavi (ART) ile daha etkili bir şekilde yönetilebilir. Bu tedavi, virüsün çoğalmasını baskılayarak hastalığın ilerlemesini yavaşlatır ve CD4 hücre sayısının korunmasına yardımcı olur. Bu durum, enfekte kişinin daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdürmesine olanak tanır. Bulaşma Riskinin Azaltılması: Erken teşhis ve tedavi, HIV’in cinsel yolla veya diğer yollarla bulaşma riskini önemli ölçüde azaltabilir. Etkili tedavi altındaki kişilerde virüsün kan dolaşımındaki miktarı (virüs yükü) önemli ölçüde düşebilir, hatta bazı durumlarda tespit edilemez seviyelere ulaşabilir. Bu durum, virüsün başkalarına bulaşma riskini azaltır. İmmün Sistem Hasarının Önlenmesi: HIV, bağışıklık sistemine zarar verir ve özellikle CD4 hücrelerini etkiler. Erken teşhis, bağışıklık sisteminin daha fazla zarar görmesini önleyerek, HIV ile yaşayan kişilerin daha iyi sağlık durumunu korumalarına yardımcı olur. Komplikasyonların Önlenmesi: Erken tedavi, HIV ile ilişkili çeşitli komplikasyonların (örneğin, fırsatçı enfeksiyonlar ve bazı kanser türleri) gelişme riskini azaltabilir. Toplum Sağlığına Katkı: Erken teşhis, HIV/AIDS ile mücadelede toplum sağlığı açısından da önemlidir. Bireylerin durumlarının farkında olmaları ve tedavi altına alınmaları, toplum genelinde HIV yayılımını kontrol altına almak için hayati öneme sahiptir.

Bu nedenlerle, düzenli HIV testi yaptırmak ve risk altında olan bireyler için erken teşhisi teşvik etmek önemlidir. Erken teşhis ve tedavi, hem bireysel hem de toplumsal sağlık için kritik öneme sahiptir.

HIV Belirtileri Nelerdir?

HIV enfeksiyonunun seyri genellikle üç ana aşamada ilerler: akut enfeksiyon, latent (sessiz) enfeksiyon ve AIDS. Bu aşamaların her birinde farklı belirtiler görülebilir:


Akut Enfeksiyon Evresi: Bu, HIV’in vücuda ilk girdiği ve çoğalmaya başladığı ilk 1-2 aylık dönemi kapsar. Bu evrede görülen belirtiler genellikle grip benzeridir ve şunları içerebilir: Ateş Baş ağrısı Halsizlik Lenf düğümlerinde şişme Gövdede kırmızı, kaşıntısız döküntüler Ağız içerisinde aft İshal Kusma ve mide bulantısı Öksürük Sürekli yorgunluk hali

Erken tanı ve tedavi, HIV enfeksiyonunun ilerlemesini önleyebilir ve AIDS evresine geçişi geciktirebilir. Bu nedenle, risk altında olan bireylerin düzenli HIV testi yaptırmaları ve herhangi bir risk durumunda en kısa sürede sağlık kuruluşlarına başvurmaları önemlidir.

AIDS Belirtileri Nelerdir?

AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu), HIV’in ileri aşamasıdır ve vücudun bağışıklık sistemini ciddi şekilde zayıflatarak çeşitli ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. AIDS belirtileri genellikle aşağıdakileri içerir:


Fırsatçı Enfeksiyonlar: Bağışıklık sistemi zayıfladığı için, AIDS hastaları, normalde sağlıklı bireylerde nadiren görülen fırsatçı enfeksiyonlara yakalanabilir. Bu enfeksiyonlar arasında zatürre ve tüberküloz gibi ciddi solunum yolu enfeksiyonları bulunur. Cilt Problemleri: AIDS hastalarında mor ve kahverengi deri lezyonları gibi cilt problemleri görülebilir. Bu lezyonlar bazen Kaposi sarkomu gibi ciddi cilt kanserlerine işaret edebilir. Sindirim Sistemi Sorunları: Kronik ishal, AIDS’in yaygın bir belirtisidir. Bu durum, vücudun gıdaları düzgün bir şekilde emmesini engelleyerek beslenme eksikliklerine ve kilo kaybına neden olabilir. Nörolojik Sorunlar: Hafıza kaybı, denge kaybı ve diğer nörolojik problemler, AIDS’in ileri aşamalarında ortaya çıkabilir. Bu sorunlar, HIV’in beyin ve sinir sistemine verdiği zarardan kaynaklanır. Lenf Düğümlerinde Şişme: Lenf düğümlerinin sürekli olarak şişmesi, vücudun enfeksiyonla mücadele ettiğinin bir işareti olabilir. Psikolojik Sorunlar: Depresyon gibi psikolojik sorunlar, AIDS hastalarında sıkça görülebilir. Ani Kilo Kaybı: Ciddi kilo kaybı ve kas kaybı, AIDS’in ileri evrelerinde yaygındır. Ağız, Anüs ve Genital Bölgede Yaralar: Bu bölgelerde yara oluşumu, hem enfeksiyon riskini artırabilir hem de genel sağlık durumunun kötüleştiğinin bir göstergesi olabilir. Sürekli Yorgunluk: AIDS hastaları genellikle sürekli yorgunluk ve bitkinlik hissederler.

AIDS, tedavi edilmediğinde yaşam süresini önemli ölçüde kısaltabilir ve ölümcül olabilir. Bu nedenle, HIV pozitif kişilerin düzenli tedavi ve takip altında olmaları, yaşam kalitelerini artırabilir ve AIDS’e bağlı komplikasyon riskini azaltabilir. Riskli cinsel ilişkilerden sonra HIV testi yaptırmak ve gerektiğinde sağlık kuruluşlarına başvurmak, hem bireysel hem de toplum sağlığı için büyük önem taşır .

HIV Hangi Yollarla Bulaşır?

HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) bulaşma riski yüksek olan bir virüstür, ancak her türlü temas bu virüsün bulaşmasına yol açmaz. HIV’in bulaşması için belirli yollar vardır ve bu yollar genellikle vücut sıvılarının doğrudan teması ile ilişkilidir. HIV’in bulaşma yollarını şu şekilde özetleyebiliriz:

Cinsel Temas: HIV en sık korunmasız cinsel ilişki yoluyla bulaşır. Virüs, enfekte spermin, vajinal sıvının veya kanın diğer kişinin mukozal dokuları (anüs, vajina, penisin mukozası) ile teması yoluyla bulaşabilir. Hem heteroseksüel hem de eşcinsel ilişkilerde HIV bulaşabilir. Kan Ürünleri Kaynaklı Bulaşma: HIV, kan nakli, doku ve organ nakilleri ile bulaşabilir. Ayrıca, enfekte kişilerin kullandığı şırıngalar, jiletler, iğneler ve dövme aletleri gibi kesici veya delici aletlerin ortak kullanımı da bulaşma riski taşır. Günümüzde, birçok ülkede kan ürünlerinin HIV açısından test edilmesi bu riski önemli ölçüde azaltmıştır. Annenin Bebeğine Bulaşması: HIV taşıyan bir anne, gebelik sürecinde, doğum sırasında veya emzirme yoluyla bebeğine virüsü bulaştırabilir. Ancak, uygun tedavi ve doğum yöntemleri (örneğin, sezaryen) ve emzirmenin önlenmesi ile bu risk önemli ölçüde azaltılabilir. Diğer Yollar: HIV, enfekte kanın açık yaralara veya kesiklere temas etmesi gibi daha nadir görülen yollarla da bulaşabilir. Ancak, günlük sosyal temaslar, sarılmak, tokalaşmak, öpmek, tuvaleti paylaşmak veya aynı yemek takımlarını kullanmak gibi durumlarla HIV bulaşmaz.

HIV bulaşma riskini azaltmak için korunmasız cinsel ilişkiden kaçınmak, ortak kullanılan kesici ve delici aletlerden uzak durmak, ve riskli durumlarda düzenli test yaptırmak önemlidir. Ayrıca, HIV pozitif annelerin gebelik ve doğum sürecinde tıbbi danışmanlık alması ve önerilen tedbirleri uygulaması, anneden bebeğe bulaşma riskini minimize eder.

HIV ve AIDS Tespiti Nasıl Yapılmaktadır?

HIV testlerinin hangisinin uygulanacağına karar verirken, şüpheli temasın zamanı önemli bir faktördür. Bu, HIV enfeksiyonunun “pencere dönemi” ile ilgilidir ,

Antikor Testleri (Elisa Testi / Anti-HIV Testi): Bu testler, HIV’e karşı bağışıklık sisteminin tepkisi olarak üretilen antikorları tespit eder. Enfeksiyondan 3-8 hafta sonra, bağışıklık sistemi antikor üretmeye başlar, ancak bu antikorların testler tarafından saptanabilir seviyelere ulaşması genellikle 6-12 hafta sürer. Bu “pencere dönemi” boyunca, test yanıltıcı negatif sonuçlar verebilir, çünkü antikorlar henüz tam olarak oluşmamış olabilir. Antijen Testleri (p24 Antijen Testi): p24 antijen testi, HIV’in yapısal bir proteini olan p24 antijenini tespit eder. Bu antijen, şüpheli temas anından yaklaşık 3 hafta sonra yüksek seviyelere ulaşır ve antikorların oluşmasından önce tespit edilebilir. Ancak, bazı kişilerde erken dönemde yüksek antikor seviyeleri, p24 antijeninin tespitini engelleyebilir ve yanlış negatif sonuçlara yol açabilir. Kombinasyon Testleri (4. Nesil Antijen ve Antikor Testleri) : Bu testler, hem HIV antikorlarını hem de p24 antijenini aynı anda tespit eder. Bu nedenle, şüpheli temas sonrasındaki ilk 3 haftadan itibaren HIV’i tespit etme olasılığı daha yüksektir. Pozitif bir sonuç genellikle Western Blot testi ile doğrulanır. PCR Testi (Polimeraz Zincir Reaksiyonu) : PCR testi, HIV’in genetik materyalini (RNA veya DNA) çoğaltarak tespit eder. Bu test, HIV enfeksiyonunu erken dönemde ve düşük virüs yüklerinde bile tespit edebilir. Ayrıca, tedavi sırasında viral yükün izlenmesi için de kullanılır. Bebeklerde, annenin antikorlarını taşıdıkları ilk 18 ay içinde, antikor testleri yerine PCR testi tercih edilir. HIV Doğrulama Testi (Western Blot Testi): Bu test, p24 dışında HIV’e özgü diğer proteinleri (örneğin, p18, p30, p40, p41, p53, p55, p68, gp160, gp120) tespit eder. Pozitif bir test sonucu genellikle Western Blot testi ile doğrulanır. Bu test, enfeksiyonun daha ileri dönemlerinde veya doğrulama amaçlı kullanılır.

Herhangi bir HIV testi pozitif sonuç verirse, sonuç genellikle ikinci bir testle doğrulanmalıdır. Bu, yanlış pozitif sonuçların önlenmesine yardımcı olur ve doğru tanı ve tedaviye yönlendirme sağlar.

HIV ve AIDS Test Sonuçları Ne Zaman Belli Olmaktadır?

Laboratuvarımızda HIV ve AIDS tespitinde Antikor testleri , Antijen / Antikor testi veya PCR Testi sonuçları aynı gün içinde verilmektedir.

HIV ve AIDS Nasıl Tedavi Edilir?

HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) ve AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu), günümüzde tamamen iyileştirilemese de, antiretroviral tedavi (ART) ile etkili bir şekilde yönetilebilir. Bu tedavi, HIV’in vücutta çoğalmasını baskılayarak hastalığın ilerlemesini yavaşlatır ve yaşam kalitesini artırır. HIV ve AIDS tedavisi aşağıdaki temel unsurları içerir:

Antiretroviral Tedavi (ART) : ART, bir veya daha fazla antiretroviral ilacın bir kombinasyonunu içerir. Bu ilaçlar, HIV’in çoğalmasını engelleyerek vücuttaki virüs miktarını (virüs yükünü) azaltır. Böylece, bağışıklık sisteminin zayıflamasını önler ve HIV ile yaşayan kişilerin daha sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmelerine yardımcı olur.

Kandaki virüs miktarını da azaltan bu yöntemde kullanılan ilaçların HIV virüsü taşıdığı tespit edilen kişiler tarafından ömür boyu kullanmaları gerekmektedir.

Fırsatçı Enfeksiyonların Önlenmesi ve Tedavisi: Zayıflamış bir bağışıklık sistemi, çeşitli enfeksiyonlara ve hastalıklara daha açık hale gelir. Bu nedenle, HIV ile yaşayan kişiler, fırsatçı enfeksiyonlara karşı korunmak için ek tedavilere ihtiyaç duyabilirler.

Düzenli Tıbbi İzlem ve Testler : HIV ile yaşayan kişilerin sağlık durumlarını düzenli olarak izlemek ve tedavi planlarını gerektiğinde ayarlamak önemlidir. Bu, düzenli kan testleri ve doktor ziyaretlerini içerir.

Yaşam Tarzı Değişiklikleri ve Destek: Sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek, düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek ve sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıklardan kaçınmak, HIV ile yaşayan kişiler için önemlidir. Ayrıca, psikolojik ve sosyal destek de bu kişilerin genel sağlık ve yaşam kalitesi üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.

Eğitim ve Farkındalık: HIV ile yaşayan kişilerin, durumları hakkında bilgi sahibi olmaları ve sağlık hizmetlerine nasıl erişecekleri konusunda bilgilendirilmeleri önemlidir.

Uygulanan bu önlemler HIV Pozitif kişilerin yaşamlarına sağlıklı insanlar gibi devam etmelerine olanak sağlarken, yaşam sürelerinin kısalmasının da önüne geçmektedir.

HIV virüsünün bulaşmasının önüne geçilebilecek bir aşı henüz bulunamamış olup bu konu üzerinde araştırmalar devam etmektedir.

AIDS aşamasındaki hastalarda ise hastalığın ilerleme düzeyi ve hastanın mevcut durumu göz önüne alınarak HIV tedavisi uygulamasına ek olarak yeni tedavi yollarına da başvurulabilmektedir.

HIV Taşıyan Bir Hasta Kaç Yıl Yaşar?

HIV pozitif bir kişi, eğer enfeksiyon erken tespit edilir ve hemen etkili antiretroviral tedaviye (ART) başlanırsa, yaşam süresi ve yaşam kalitesi açısından HIV negatif yaşıtlarıyla benzer bir seviyede olabilir. Modern ART tedavileri, HIV’in vücuttaki çoğalmasını etkili bir şekilde baskılayarak bağışıklık sistemini korumaya yardımcı olur. Bu durum, enfeksiyonun ilerlemesini yavaşlatır ve HIV ile yaşayan kişilerin sağlıklı bir yaşam sürdürmelerine olanak tanır.

Tedavinin başarısı büyük ölçüde kişinin tedaviye uyumuna ve düzenli olarak ilaç almasına bağlıdır. Tedaviye uyumlu HIV pozitif bireyler, genellikle normal ve aktif bir yaşam sürdürebilirler. Tedavi, HIV’in etkilerini kontrol altına almak ve fırsatçı enfeksiyonları önlemek için önemlidir.

Bununla birlikte, HIV ile yaşayan bireylerin sağlık durumu, tedaviye başladıkları zamandan itibaren düzenli tıbbi takibe ihtiyaç duyar. Ayrıca, HIV/AIDS’in bireysel sağlık üzerindeki etkileri kişiden kişiye değişiklik gösterebilir ve bazı durumlarda, bağışıklık sistemi üzerinde daha ciddi etkilere yol açabilir.

Özetle, günümüzde HIV pozitif bireyler, etkili tedavi sayesinde uzun ve sağlıklı bir yaşam sürebilirler. Tedavi, HIV’in vücuttaki etkilerini azaltır ve yaşam süresini artırırken, yaşam kalitesini de önemli ölçüde iyileştirir.

Ülkemizde HIV Virüsü Ve AIDS Ne Kadar Yaygındır?

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan verilere göre 1985 – 2020 yılları arasında gerçekleştirilen testler neticesinde 25 bin 809 hastanın HIV testleri pozitif çıkmış olup bu süreçte yaklaşık 2000 kişiye de AIDS tanısı konmuştur.

Bu hastaların yaklaşık %80’ini erkek bireyler oluştururken yaklaşık %20’sini de kadınlar oluşturmaktadır. Cinsel yolla bulaşan HIV oranı yaklaşık %50 civarında olmakla birlikte bu vakaların da %70’i heteroseksüel cinsel ilişki kaynaklı olduğu saptanmıştır.

1 Ocak 2020 – 30 Kasım 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilen HIV testlerinde ise 1500’e yakın kişinin HIV testi pozitif çıkmış olup 31 kişiye daha AIDS tanısı konmuştur.

Bu süreçte tespit edilen hastaların yaklaşık olarak %90’ı erkek olup yaklaşık olarak %10’luk kısmını da kadınlar oluşturmaktadır.

Bu vakalardan da yaklaşık olarak %14’ü yabancı uyruklu kadın ve erkeklerdir. 25 – 29 yaş grubunda oldukça yoğun görülen HIV, 30 – 34 yaş grubunda da belirli bir yoğunluğa sahiptir.

Ancak ilerleyen korunma ve tedavi yöntemleri konusunda halk her geçen gün bilinçlenmeye devam etmekte olup bu konuda gerçekleştirilen test sayıları da her geçen gün artmaya devam etmektedir.

Bu çalışma bilgilendirme amaçlı hazırlanmıştır, herhangi bir şüpheniz varsa derhal bir sağlık kuruluşuyla bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz.

"
HIV/AIDS Hastalığı Nedir? Nasıl Tedavi Edilir? Özel Ortadoğu Hastaneleri

HIV/AIDS Hastalığı Nedir? Nasıl Tedavi Edilir? Özel Ortadoğu Hastaneleri

AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

HIV/AIDS Hastalığı Nedir? Nasıl Tedavi Edilir? Son Güncelleme Tarihi : Ocak 1, 2024

AIDS, HIV virüsünün vücuda saldırması sonucu gelişen edinilmiş bağışıklık yetersizliği sendromudur. HIV, vücuttaki bağışıklık sistemini zayıflatarak enfeksiyonlarla savaşma yeteneğini azaltır. AIDS’in belirtileri arasında kilo kaybı, gece terlemeleri, ishal ve yüksek ateş bulunur. HIV virüsü nedeniyle ortaya çıkan AIDS’i kesin olarak tedavi etmek mümkün değildir, ancak ilaçlarla kontrol altına alınmaya çalışılır.

HIV/AIDS Hastalığı Nedir?
HIV/AIDS Neden Olur?
HIV/AIDS Nasıl Bulaşır?
HIV/AIDS Belirtileri Nelerdir?
HIV/AIDS Nasıl Teşhis Edilir?
HIV/AIDS Testi Nedir?
HIV/AIDS Nasıl Tedavi Edilir?
AIDS / HIV Hakkında Sık Sorulan Sorular

HIV/AIDS Hastalığı Nedir?

AIDS, HIV virüsünün vücudu zayıflatarak hastalıklara karşı direnci azaltması sonucu oluşur. Bu durum, normalde kişinin baş edebileceği enfeksiyonlarla bile mücadele edemeyen bir bağışıklık sistemi yaratır. AIDS, kronik ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir durumdur ve virüs vücuda girdikten sonra ömür boyu kalır. AIDS’in yaygın belirtileri arasında kilo kaybı, ishal, gece terlemeleri, sürekli yüksek ateş ve ağız içinde yaralar bulunur. AIDS’in teşhisi için genellikle testler yapılması gereklidir. HIV virüsünün en yaygın bulaşma yolları ise korunmasız cinsel ilişki ve iğne paylaşımıdır.

HIV/AIDS Neden Olur?

HIV virüsü, vücuda girdiğinde bağışıklık sistemini zayıflatır. Beyaz kan hücrelerinden olan CD4 T hücrelerini yok ederek vücudu savunmasız bırakır. CD4 T hücrelerinin azalmasıyla birlikte bağışıklık sistemi daha zayıf hale gelir. HIV enfeksiyonu olan kişiler, yıllarca belirti göstermeden önce enfeksiyonu taşıyabilirler. AIDS teşhisi genellikle CD4 T hücre sayısının 200’ün altına düşmesi veya ciddi enfeksiyonlar gibi belirtiler gösterdiğinde konur. HIV, kan, meni, vajinal sıvılar, anne sütü ve rektal sıvılar yoluyla bulaşabilir. Cinsel ilişki ve iğne paylaşımı HIV’in en yaygın bulaşma yollarıdır.

HIV/AIDS Nasıl Bulaşır?

HIV, ağız, anüs, penis, vajina veya kırık deri yoluyla vücuda girebilir. Deride kesik ya da yara olmadığı sürece HIV bulaşma riski azalır. Ayrıca, hamile bir anneden bebeğe de geçebilir. Kadınların AIDS konusunda bilgilendirilmesi ve gerektiğinde test yapılması önerilir. Hamilelik sırasında alınacak önlemlerle bulaşma riski azaltılabilir.

HIV/AIDS Belirtileri Nelerdir?

Enfekte olmuş bir kişi ile temas sonrası 2-4 hafta içinde HIV virüsü vücuda girebilir ve bu durum grip benzeri semptomlara neden olabilir. AIDS’in yaygın belirtileri arasında kilo kaybı, yüksek ateş, titreme, gece terlemesi, ishal, lenf düğümlerinde şişme, ağız içinde yaralar, vücutta lekelenme, kas ağrıları ve döküntüler bulunmaktadır.

HIV virüsü ile enfekte olan kişilerin bağışıklık sistemi ciddi şekilde hasar gördüğünde, ortaya çıkan AIDS belirtileri şunlardır:

Hızlı kilo kaybı
Tekrarlayan ateş
Gece terlemeleri
Aşırı ve nedeni bilinmeyen yorgunluk
Koltuk altı, kasık veya boyun lenf bezlerinde büyüme
Ağız, makat veya genital bölgede oluşan yaralar
Akciğer enfeksiyonları
Cilt, ağız, burun veya göz kapaklarında lekelenmeler
Hafıza kaybı
Depresyon
Nörolojik bozukluklar
Titreme
İshal
Kas ağrıları
Boğaz ağrısı
Baş ağrısı
Mide bulantısı ve kusma
Deri döküntüsü
Mantar enfeksiyonları
Akciğer iltihaplanması
Zona hastalığı

HIV virüsünün vücuda girmesiyle enfeksiyonlara karşı savunmasız hale gelen bağışıklık sistemi düşer. Bu durum, meydana gelen enfeksiyonlar, hormonal ve metabolik değişiklikler veya HIV ilaçlarının yan etkileri kişide kilo kaybına neden olabilir.

Vücuda HIV virüsü girdiğinde bağışıklık sistemi, antikorlar üreterek yanıt verir ve bu aşamada genellikle ateş yükselir, tekrar eden ateş ortaya çıkar. Bu duruma “serokonversiyon” denir.

HIV’li kişilerde semptom olarak hem ateş hem de gece terlemeleri görülebilir. Bu semptomlar, vücudun virüsle mücadele ettiğini gösterir. Lenf bezlerinde şişme, enfeksiyonun lenf sıvısı yoluyla düğümlere ulaşması sonucu ortaya çıkar. AIDS hastalığında bağışıklık sisteminin zayıflaması nedeniyle vücut, enfeksiyonlarla mücadele etmekte zorlanır ve bu durumun yansıması olarak ağız içinde yaralar oluşabilir.

HIV ile ilişkilendirilen AIDS hastalığı, virüsün bağışıklık sistemine olan etkisi nedeniyle vücutta mor veya pembemsi renkte yaraların oluşmasına neden olabilir. AIDS aynı zamanda sindirim sistemi ve bağırsakları etkileyerek kişinin ishal yaşamasına yol açabilir.

HIV beyindeki sinir hücrelerine zarar verebilir, hafıza kaybına neden olabilir. HIV virüsü, genel inflamasyona sebep olarak yaşlanma süreçlerinin yanı sıra hafıza kaybına da yol açabilir. HIV enfeksiyonu eklem ve kas ağrılarına neden olabilir, eklemlerin etrafındaki yumuşak dokularda iltihaplanmaya ve ağrılı reaksiyonlara yol açabilir.

HIV/AIDS Nasıl Teşhis Edilir?

HIV enfeksiyonu riski taşıyan kişilerin mutlaka test yaptırmaları gerekmektedir. Nükleik asit testleri (NAT, PCR) genellikle riskli temas sonrası 10-33 gün içinde HIV enfeksiyonunu gösterebilir. Damardan alınan kanla yapılan antijen/antikor testleri ise riskli temastan 18-45 gün sonra sonuç verebilir. HIV enfeksiyonunun teşhisi genellikle ELISA testi ile başlar ve pozitif bulunması durumunda doğrulama testleri (Western Blot) uygulanır. Virüsün genetik maddesinin varlığını ve miktarını saptayan PCR testleri ise tanıda ve tedavinin takibinde kullanılabilir.

HIV/AIDS Testi Nedir?

ELISA testi olarak da bilinen HIV testi, bir antijen (örneğin, mikroorganizmanın özel bir proteini) ile bir antikor arasındaki reaksiyonu göstererek çeşitli hastalıkların teşhisinde kullanılan bir testtir. Test sonuçlarını görünür hale getirmek için bir enzimden yararlanılır. ELISA testi, enfeksiyon etkenleri veya bu etkenlere karşı vücudun ürettiği antikorları belirleyebilir.

Anti HIV pozitif ne demek?

Pozitif bir HIV antikor testi, vücudun HIV’ye maruz kaldığı ve bu nedenle antikor ürettiği anlamına gelir. Pozitif bir HIV testi alan bir kişi, bu teşhisi doğrulamak için ek testlere tabi tutulabilir.

HIV/AIDS Nasıl Tedavi Edilir?

AIDS hastalığının kesin bir tedavisi bulunmamakla birlikte, günümüzde kullanılan üçlü ilaç tedavileri, kandaki virüs miktarını büyük ölçüde azaltabilir ve bağışıklık sistemini uzun süre koruyabilir. Ancak, HIV enfeksiyonunu tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bu ilaçların ömür boyu kullanılması gerekebilir.

AIDS / HIV Hakkında Sık Sorulan Sorular

AIDS ilk belirtisi nedir?

AIDS’te, bağışıklık sisteminin ciddi şekilde zarar görmesi sonucu hızlı kilo kaybı, gece terlemeleri, tekrar eden ateş, aşırı yorgunluk, lenf bezlerinde şişme, ağız ve cinsel organlarda oluşan yaralar, deri döküntüleri ve kronikleşen ishal gibi belirtiler görülür.

AIDS belirtileri vücudun neresinden başlar?

Erken dönemde AIDS belirtileri arasında en sık karşılaşılanı, boyun, koltuk altı veya kasık bölgesinde ağrısız şekilde şişen lenf düğümleridir. Ayrıca, kan damarı duvarlarında tümör oluşumunu içeren Kaposi sarkomu, genellikle ciltte ve ağızda pembe, kırmızı veya mor lezyonlar şeklinde belirir.

AIDS kesin tedavisi var mı?

AIDS hastalığının kalıcı ve kesin bir tedavisi olmamakla birlikte, semptomların iyileştirilmesi, şikayetlerin azaltılması ve ölümcül etkilerin önlenmesi amacıyla ömür boyu ilaç tedavisi uygulanır.

HIV tedavisinde kullanılan ilaçlar nelerdir?

Yüksek riskli durumlarda, HIV ilaçları (antiretroviral ilaçlar) korunma amacıyla kullanılabilir. Bu konuda bir uzmana başvurarak uygunluğun değerlendirilmesi ve gerekiyorsa koruyucu tedaviye hemen başlanması önemlidir. HIV aşısı için yapılan araştırmalar devam etmektedir, ancak şu anda kullanılan bir aşı bulunmamaktadır.

AIDS öldürür mü?

Dikkate alınmayıp ilaç tedavisiyle kontrol altına alınmayan AIDS vakalarında, zayıflamış bağışıklık sisteminden kaynaklanan enfeksiyon veya kanser durumu gelişirse hastalık ölümcül olabilir.

Anti HIV kaç olmalı?

Anti-HIV değeri, kanda ölçülen bir parametredir ve genellikle 0.90 değerinin altında ise durum “anti-HIV negatif” olarak değerlendirilir. Öte yandan, 1.10’un üstündeki değerler “anti-HIV pozitif” olarak kabul edilir ve bu durum, kişinin HIV virüsüyle enfekte olduğunu gösterir.

HIV taşıyıcı anne bebeğini emzirebilir mi?

HIV, anne sütünde bulunabilen bir virüs olduğundan, bu enfeksiyonu taşıyan annelerin bebeğini emzirmemesi önerilmektedir.

Tıbbi Birimlerimiz


Acil Servis Ağız ve Diş Sağlığı Beslenme ve Diyet Beyin ve Sinir Cerrahisi Biyokimya Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dahiliye Dermatoloji Evde Bakım Hizmetleri Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Gastroentereloji Genel Cerrahi Genel Yoğun Bakım Ünitesi Göğüs Cerrahisi Göğüs Hastalıkları Göz Sağlığı Kadın Hastalıkları ve Doğum Kardiyoloji Klinik Pilates Kulak Burun Boğaz Nöroloji Odyoloji Ortopedi ve Travmatoloji Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Psikiyatri Psikoloji Radyoloji Üroloji Yenidoğan Yoğun Bakım "
HIV (AIDS): Nedir, Belirtileri, Tanı ve Tedavisi | Anadolu Sağlık Merkezi

HIV (AIDS): Nedir, Belirtileri, Tanı ve Tedavisi | Anadolu Sağlık Merkezi

HIV (AIDS): Nedir, Belirtileri, Tanı ve Tedavisi

HIV, insan bağışıklık sistemini etkileyen bir virüstür. Bu virüs, vücuda girdiğinde bağışıklığı zayıflatarak kişinin hastalıklara daha yatkın olmasına neden olur ve hayati tehlike oluşturur. Virüsü vücuttan uzaklaştıran bir tedavi seçeneği olmamakla birlikte çeşitli yöntemler ile kişi sağlıklı bir şekilde hayatına olağan şekilde uzun bir süre devam edebilir.

HIV (AIDS) Nedir?

HIV barındıran kişilerle cinsel birliktelik ya da kan teması sonucu bu virüs, vücuttan vücuda geçebilir. HIV, İngilizcede Human Immunodeficiency Virus kelimelerinin baş harflerinden oluşur ve Türkçede insan immün yetmezlik virüsü anlamına gelir. HIV, insan vücudunda enfeksiyonlarla savaşan beyaz kan hücrelerinin azalmasına neden olur. Azalan beyaz kan hücreleri ise kişinin bağışıklığını yetersiz kılar. HIV enfeksiyonunun son aşaması, AIDS olarak adlandırılır. Bu aşama, HIV teşhisinde geç kalındığında ya da bağışıklığı güçlendiren ilaçlar kullanılmadığında uzun dönemler sonrasında meydana gelir. AIDS, edinilmiş immün yetmezlik sendromu olarak da bilinir ve bağışıklık düşüklüğüne bağlı çeşitli ciddi hastalıkların gelişmesine neden olur.

HIV (AIDS) Belirtileri Nelerdir?

HIV, ilk olarak grip benzeri belirtiler ile kendini gösterir. Bu semptomlar sıklıkla, iki ile dört hafta içinde meydana gelir. Eğer bu süreçte enfeksiyon tedavi edilmezse kronik HIV enfeksiyonuna dönüşür. Çoğu zaman, bu aşamada hiçbir belirti yoktur. Fakat bağışıklık sistemi ciddi şekilde hasar gördüğünden, vücut diğer enfeksiyonlarla savaşamaz. HIV belirtileri şunlardır :

Ateş Üşüme Gece terlemesi Kas ağrısı Ağızda yara Boğaz ağrısı Lenf şişliği Aşırı yorgunluk

Hasar gören bağışıklık nedeniyle HIV enfeksiyonu ilerleyen dönemlerde AIDS olarak devam eder. AIDS belirtileri ise şunlardır :

Hızlı kilo kaybı Yüksek ateş Gece artan terleme Normalden fazla yorgun olmak Lenf bezlerinde şişlikler Bir haftadan uzun süren ishal Ağız veya cinsel organlarda meydana kendiliğinden yara oluşması Zatürre Deri üzerinde, ağız, burun veya göz kapaklarının içinde morumsu lekeler Hafıza kaybı gibi nörolojik bozukluklar Depresyon gibi psikolojik problemler HIV (AIDS) Neden Olur?

HIV, genellikle cinsel ilişki sırasında kan veya cinsel sıvılarla temas yoluyla yayılır. Bunun dışında eğer annede HIV bulunuyorsa gebelik sırasında ya da emzirme sırasında bebeğe geçmesi beklenir. Fakat kişiler, öpüşme, sarılma, el sıkışma veya kişisel nesneleri, yiyecek veya suyu paylaşma gibi sıradan günlük temas yoluyla enfekte olamazlar. HIV bulaşma riskini artıran durumlardan bazıları şunlardır:

Korunmasız cinsel ilişki Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların varlığı (sifiliz, herpes virüs, klamidya vb.) Yabancı madde kullanımı Ortak enjektör kullanımı Kan teması Kazara kontamine enjektör batması HIV (AIDS) Nasıl Önlenir?

HIV'den korunmanın yolu, enfekte kişilerle cinsel ilişki yaşamamaktır. Fakat cinsel ilişki yaşanmasına rağmen HIV enfeksiyonunu engellemek için alınabilecek önlemler de vardır. Bunlardan biri HIV'i önlemeye yardımcı olabilecek ilaçlardır. PEP ve PrEP olarak bilinen bu ilaçlar, HIV öncesi ya da sonrası kullanım içindir. PrEP, temas öncesi profilaksi anlamına gelir ve HIV bulaşmamış, fakat bulaşma riski taşıyan kişilerin kullanımı içindir. PEP ise, HIV maruziyeti sonrası profilaksi anlamına gelir. Bu haplar, HIV ile maruziyet yaşayan kişilerin enfekte olmaması için kullanılan ilaçlardır. PEP yalnızca acil durumlar içindir ve en kısa sürede bu ilaçlara başlanması gerekir. Kişide HIV mevcutsa bu durumda başka kişilere bulaşma riskini azaltmak için kişinin Antiretroviral tedavi (ART) adı verilen bir tedavi alması gerekebilir.

HIV (AIDS) Teşhisi Nasıl Konulur?

HIV testlerinin üç ana hedefi vardır :

Virüsün kan transfüzyonu yoluyla bulaşmasını azaltmak için bağışlanan kanın taranması Belirli bir popülasyonda zaman içinde HIV prevalansının veya eğilimlerinin gözetimi Kan serum testi ile bireylerde enfeksiyon tanısı.

Tarama için en sık kullanılan test tipi ELISA testidir. Tam kan, kurumuş kan lekeleri, tükürük veya idrar örneği kullanılarak yapılabilen farklı testler de mevcuttur. HIV, aynı gün içinde sonuç veren hızlı test ile teşhis edilebilir. Çoğu durumda, insanlar bulaşmadan sonraki 28 gün içinde HIV'e karşı antikorlar oluşturur ve bu antikorlar teşhiste etkilidir. HIV pozitif annelerden doğan bebeklerde durum, biraz daha farklıdır. Çünkü 18 aylıktan küçük bebeklerde hızlı antikor testleri HIV tanısı için yeterli gelmez. Bu nedenle virolojik test adı verilen testlere başvurulur. Bu testler en erken dönemde uygulanmalıdır. Doğumdan en kısa süre sonra gerçekleştirilen testler, bebeklerde tedavi bakımını hızlandırmak için önemlidir.

HIV (AIDS) ile Birlikte Ortaya Çıkan Semptomlar Nelerdir?

Akut retroviral sendrom veya ARS olarak bilinen akut aşama, enfekte olduktan hemen sonra, bağışıklık sistemi henüz virüsü kontrol edemediği devrede ortaya çıkar. Tipik olarak kişi virüse maruz kaldıktan sonraki 7-14 gün içinde görülür. Bu dönemde karşılaşılan semptomlar şunlar olabilir :

Akut dönemdeki kişilerin bir kısmında genellikle vücudun üst yarısında pembe ve kırmızı şişliklerden oluşan döküntüler meydana gelir. Döküntü bazen yavaş yavaş daha büyük, kabarık şekillere dönüşebilir. gün civarında, virüs hızla çoğalmayı bırakmaya başlar. Bazı insanlarda akut dönem semptomları üç aya kadar devam etse de, bağışıklık sistemi enfeksiyonu kademeli olarak kontrol altına aldığında, çoğu insan iki hafta içinde daha iyi hissetmeye başlar. Fakat boyun, koltuk altı veya kasık gibi vücut bölgelerindeki lenf düğümlerinde bazen ağrılı şişlikler meydana gelebilir. HIV, kendiliğinden temizlenebilen bir virüs değildir. Enfeksiyonun kronik aşaması, bağışıklık sistemi virüsü kontrol altına aldığında ortaya çıkar. HIV, bu nedenle 10 yıl veya daha uzun süre semptomsuz kalabilir, ancak bazı insanlar bir veya iki yıl içinde belirtiler yaşayabilir. Erken kronik dönemde lenf düğümlerinde şişlikler, HIV enfeksiyonunun tek dikkate değer belirtisi olabilir. Virüs henüz semptom vermediği süreçte bile çoğalır ve bağışıklık hücrelerini tüketir.

Geç evre HIV ve AIDS'teki belirtiler arasında ise enfeksiyonların yanı sıra invaziv rahim ağzı kanseri ve Non-Hodgkin lenfoma gibi kanserler de bulunabilir.

HIV (AIDS) Tedavisi

HIV tedavisi, virüsü kontrol altına almaya yönelik olarak kullanılan ve antiretroviral tedavi (ART) adı verilen etkili ilaçların alınmasını içerir. ART, HIV'li herkese tavsiye edilir ve HIV'li kişiler, tanı konulduktan sonra mümkün olan en kısa sürede, hatta mümkünse aynı gün ART'ye başlamalıdır.

İki veya üç farklı HIV ilacının günde bir kez hap halinde bir araya getirildiği birkaç seçenek vardır. Öngörüldüğü şekilde alındığında, HIV ilacı kandaki virüs miktarını çok düşük bir seviyeye indirir. Bu da bağışıklık sisteminin daha iyi çalışmasını sağlar ve hastalıkları önlemeye yardımcıdır.

Durumunu bilen, HIV ilacını reçete edildiği şekilde kullanan kişiler, uzun ve sağlıklı yaşayabilirler. HIV tedavi edilmediği durumlarda bağışıklık sistemine zarar verir ve zayıflayan bağışıklık, çeşitli enfeksiyon ve kanserlerin gelişmesine neden olabilir. Hamile kalan ve henüz HIV ilacı kullanmayan HIV'li kişiler de sağlıklarını korumak ve HIV'in başkalarına bulaşmasını önlemek için en kısa zamanda HIV ilaçlarını kullanmaya başlamalıdır.

Eğer bağışıklık sisteminizle ilgili problemler varsa ya da HIV bulaşma riskiniz olduğunu düşünüyorsanız en kısa sürede bir sağlık kurumu ile iletişime geçebilirsiniz.

Son güncellenme tarihi: 31 Mart 2023

Yayınlanma tarihi: 31 Mart 2023

"
HIV (AIDS) Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri | Acıbadem

HIV (AIDS) Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri | Acıbadem

HIV ve AIDS

HIV (Human Immunodeficiency Virus / İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü), kan ve korunmasız cinsel temas yoluyla bulaşan ve vücudun çeşitli dokularına yerleşebilen, ancak esas etkilerini bağışıklık sistemi üzerinde gösteren bir virüstür.

HIV, temel olarak CD4+ T lenfositi (kısaca CD4 hücresi) adlı beyaz kan hücrelerini yok ederek bağışıklık sistemini baskılar ve vücudu enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakır. Bunun sonucunda normal koşullarda tedavi edilebilen verem, ishal, menenjit, zatürre gibi hastalıklar vücuda ciddi zararlar verir, bazı durumlarda ise kanserler görülebilmektedir.

Günümüzde HIV için geliştirilen ilaçlar virüsün vücutta çoğalmasını ve bağışıklığı baskılayıcı etkisini önleyerek, HIV pozitif kişilerin uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlamaktadır. Bunun için tedaviye erken başlanması ve doktor kontrolünde düzenli olarak devam edilmesi önemlidir.

AIDS Nedir?

AIDS, Acquired Immune Deficiency Syndrome’un (Kazanılmış Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) kısaltmasıdır. HIV virüsünün neden olduğu AIDS, bağışıklık sisteminin enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız olduğu evredir ve yaşamı tehdit eder. Yanlış bilinenlerin aksine, HIV pozitif olan her kişide AIDS oluşmamaktadır.

HIV virüsüne karşı geliştirilen Antiretroviral ilaçlar sayesinde bağışıklık sistemi hasar ciddi görmeden enfeksiyonlara karşı savaşabilir, yani vücut direnci düşmez. HIV bulaştıktan sonra ilaç tedavisine ek olarak kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre AIDS oluşmayabileceği gibi, 5-15 yıl ya da daha sorasında oluşma ihtimali de vardır.

Dünyada ve Türkiye’de HIV Görülme Sıklığı HIV günümüzde tüm dünyada yaygın olan bulaşıcı bir enfeksiyondur. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 37 milyon kişi HIV virüsü taşıyor. HIV pozitif kişilerin yüzde 60’ı antiretroviral tedavi almaktadır.

Ülkemizde ise HIV hakkında farkındalığın ve test imkanlarının artmasıyla birlikte, tanı koyulan kişi sayısında artış gözleniyor. Buna karşın Türkiye, AIDS’in sık görülmediği ülkeler arasında değerlendiriliyor. Sağlık Bakanlığı'nın 1985-2018 yılları arasında yaptığı araştırmaya göre,

Türkiye'de HIV taşıyıcısı kişi sayısı 18, 557 kişidir ve 1736 AIDS vakası mevcuttur. Vakaların en fazla görüldüğü yaş grubu 30-34 ve 25-29 yaş grubudur.

Bulaşma yoluna göre dağılımına bakıldığında, vakaların % 49, 6’ının cinsel yolla bulaşmakta olduğu, cinsel yolla bulaştığı bildirilen bu vakaların % 71’inin bulaşma yolunun heteroseksüel cinsel ilişki olduğu görülmektedir.

2018 yılında HIV pozitif tanısı alan kişi sayısı 2199'dur ve bu kişilerin yüzde 83'ü erkektir. Tanı alan kişilerden 25-29 yaş arası olanlar diğer yaş gruplarına göre fazladır. Yıllar bazında HIV görülme trendinde artış gözlemlenmektedir.

Erken Tanının Önemi

Birçok hastalıkta olduğu gibi erken tanı ve buna bağlı olarak erken tedavi, HIV enfeksiyonunun tedavisinde ve seyrinde önemlidir. Erken tanı yaşam beklentisini uzatmanın yanı sıra, bulaşma oranlarını da düşürmektedir.

Korunmasız cinsel ilişkide bulunanlar, HIV pozitif kanın temas edebileceği cinsel temas ya da açık deriye temasta bulunanlar, steril olmayan iğne, delici alet kullananlar mutlaka HIV testi olmalıdır.

Testin doğru sonuç vermesi için kanda antikorların oluşması gerekir, bu nedenle HIV testi, virüsle temastan itibaren 4-6 hafta sonra en doğru sonuçları vermektedir.

Ülkemizde HIV testi kişinin gizliliği tamamen gözetilerek yapılmaktadır. HIV/AIDS sebebiyle sağlık kuruluşlarına başvuran, tedavi ve testlerini yaptıran hastaların veya yeni tespit edilen HIV pozitif kişilerin kimliği ile ilgili bilgiler kodlanarak bildirilir.

Kişide HIV virüsü pozitifse Sağlık Bakanlığı’na bildirim zorunludur ancak yine yukarıda bahsedilen kurallar gözetilerek yapılmaktadır. HIV pozitif kişilerin tedavisinde, kişilerin kendileri ve yakınları için psiko-sosyal destek önemlidir.

Ülkemizde HIV pozitif kişiler ve yakınları için sosyal ve hukuksal destek verecek birçok dernek mevcuttur. HIV testi evlilik öncesi zorunlu testler arasındadır ancak HIV pozitiflik olmak evlenmeye engel değildir.

Bulaşma Yolları

HIV insandan insana bulaşmaktadır. Virüs, HIV-pozitif bireylerin kan, sperm, vajina salgısı ve anne sütünde bulunur. Hem kadın, hem de erkekten bulaşabilir.

HIV’nin bulaşma yolları şunlardır:

Cinsel Temas

Dünyada HIV enfeksiyonunun yüzde 80-85’i korunmasız cinsel ilişki ile bulaşmaktadır. Kanın, spermin veya vajinal sıvının penis, vajina, anüs mukozasına ya da ağızda ve derideki zedelenmiş doku, kesik ve çatlaklara temasıyla bulaşır. Virüs erkekten kadına, kadından erkeğe, erkekten erkeğe, kadından kadına cinsel yolla geçebilir. HIV vajinal, oral ve anal cinsel temasla bulaşabilir. Bulaşma için HIV pozitif kişi ile yapılan tek korunmasız cinsel temas yeterlidir. Korunmasız cinsel ilişki sayısı arttıkça bulaşma riski de artar.

Kan Ürünleri

HIV, kanda daha yoğun oranda bulunur. HIV pozitif kişilerden alınmış kan ve kan ürünleri ile virüsü bulaşabilir. Olası durumlar şunlardır:

HIV pozitif kişinin kanının diğer kişinin kanına teması ile,

Test edilmemiş kanın nakli ile,

HIV virüsü taşıyan organ, doku ve sperm transferi ile, Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş şırınga, iğne, cerrahi aletler, diş hekimliği aletleri, kesici ve delici aletler (jilet, makas), dövme aletleri ve akupunktur iğneleri ile, Damar yoluyla (virüsle enfekte olmuş bir şırınganın damara girmesi, ortak şırıngayla damar içi uyuşturucu madde kullanımı vb.) HIV-pozitif erkek ve kadının cinsel organlarındaki kanamaların veya âdet kanının penise, vajinaya veya ağza temas etmesiyle de bulaşma olabilir. 1985’dan beri dünyada 1987’den itibaren de Türkiye’de tüm kan ve kan ürünlerine HIV açısından taranmaktadır. Ayıca kan bağışçıları da test edilmektedir. Bu nedenle kan yoluyla bulaşma çok nadirdir. Anneden Bebeğe Bulaşma

Gebelik sırasında HIV virüsü taşıyıcısı olan anne, hamilelik süresince, doğum sırasında ve doğum sonrası dönemde bebeğe virüsü geçirebilir. Emzirme döneminde ise bu virüs, yaklaşık yüzde 20-30 oranında anneden bebeğe geçebilir.

Doğumun mutlaka sezaryen yapılması ve annenin doğum sonrası emzirmemesi önemlidir. HIV pozitif tedavisine, annede gebeliğinin son üç ayında, bebekte ise doğumdan sonra başlanır. Anneden bebeğe (yatay geçiş) yüzde 35 oranında geçtiği için önlem alınması çok önemlidir.

HIV Şu Durumlarda Bulaşmaz Aynı sosyal ortamda, odada, okulda, iş yerinde bulunma Aynı havayı soluma, Hapşırma, öksürük Tükürük, gözyaşı, ter, idrar, dışkı gibi vücut çıktıları Tokalaşma, sosyal öpüşme, el ele tutuşma, sarılma, deriye dokunma, okşama, kucaklama, öpme Sağlam deriye kan teması Aynı kaptan yemek yeme, aynı bardaktan içecek tüketme, ortak çatal, kaşık, bardak, tabak, telefon kullanma Aynı tuvaleti, duş ve musluğu kullanma Aynı yüzme havuzunda yüzmek, deniz, sauna, hamam gibi ortak alanları kullanma ve ortak kullanılan havlular Sivrisinek ve benzeri böcek sokması, hayvan ısırması. Kedi, köpek gibi hayvanlarla yaşamak.

HIV konusundaki yanlış inanışlar ve önyargılar geçmişte HIV pozitif kişilerin hayatını zorlaştırıp sosyal hayat ve iş hayata katılımını engellerken, günümüzde HIV konusunda yapılan bilinçlendirme çalışmaları bu önyargıların azalması sağlanmıştır.

Belirtiler HIV Akut Enfeksiyon Dönemi ve AIDS Belirtileri Nelerdir?

Akut enfeksiyon dönemi, virüsün vücuda girmesinden sonraki ilk birkaç haftada kişide hiçbir belirti olmayacağı gibi ilk 2-4 haftada ateş, boğaz ağrısı, baş ağrısı ve döküntü belirtileri ile seyreden grip benzeri şikayetler görülebilir. HIV’in en bulaşıcı olduğu dönem bu dönemdir.

Yaygın Görülen Belirtiler Şunlardır: Ateş Boğaz ağrısı ve boğazda iltihaplanma Baş ağrısı Lenf bezlerinde büyüme Vücutta döküntü (genellikle yüz ve gövdede, daha nadiren avuç içlerinde ve ayak tabanlarında 5-10 mm çaplı kızarıklıklar ve kabarcıklar) - Dermatit Ağızda, yemek borusunda ve genital organlarda yaralar, Kas ve eklem ağrısı, Bir aydan fazla süren ve tedavi edilmeyen ishal, Baş ağrısı, Bulantı ve kusma.

Tedaviye başlanmadığında iki aydan kısa zamanda 7-10 kg kilo kaybı görülebilir.

Sessiz - Belirtisiz Dönem (AIDS)

Birkaç hafta süren akut dönemden sonra HIV taşıyıcıları herhangi bir belirti olmadan ortalama 8-10 yıl kadar sağlıklı olarak yaşamlarını sürdürürler. Fakat kişi, ömür boyu HIV virüsü taşıyıcısı ve bulaştırıcısıdır. Lenf bezlerinde fark edilen büyümeler görülebilir.

Bu dönem birkaç yıl kadar kısa ya da 10 yıldan fazla da olabilir. HIV tanısı alan kişiler, ilaç tedavisine başladıklarında bağışıklık sistemlerini korumuş ve virüsün vücutlarındaki etkisini azaltmış olur.

İleri Dönem (AIDS)

HIV enfeksiyonunun en ileri evresidir ve bağışıklık sistemi giderek zayıflamıştır. Bu döneme kadar tedavi görmemiş hastalar enfeksiyonlara ve kansere karşı tüm dirençlerini yitirirler çeşitli hastalıklar nedeniyle organları zarar görür.

Şişmiş lenf düğümleri
Yorgunluk Kilo kaybı Kısa süreli hafıza kaybı Mantar enfeksiyonları Kalıcı döküntüler Bir veya daha fazla fırsatçı enfeksiyon Örneğin, Lenfoma Tüberküloz Bakteriyel pnömoni (zatürre) Vadi ateşi - Rift Vadisi ateşi (RVF) Solunum sistemi ve mukus membranlarının kandidiyazı (pamukçuk) Ensefalit (beyin enfeksiyonu) Uçuk virüsü Kaposi’nin cilt ve iç organlardaki sarkoması Çeşitli bakteri ve parazitlerden ishal. Tanı Yöntemleri HIV (AIDS) Tanısı

HIV virüsü kan tahlili ile saptanır ve virüs bulaştıktan sonra test için beklenmesi gereken bir süre vardır. Vücudun virüse karşı ürettiği antikorlara bakılarak HIV tanısı konur. Bu nedenle antikorların oluştuğu doğru zamanda test yapılması önemlidir.

Test Öncesi Danışmanlık

Test öncesi kişi mutlaka cinsel sağlık danışmanı ya da doktordan HIV danışmanlığı almalıdır. Bu sayede testin doğru zamanda yapılıp yapılmadığı, korunmasız ilişkide olan diğer kişilerin de teste yönlendirilmesi, HIV’in korkulacak bir durum olmadığı ve tedaviye hemen başlanabileceği kişiye anlatılır.

Ayrıca kişinin HIV pozitiflik riski ya da tanısı nedeniyle psiko-sosyal desteğe ulaşması için test öncesi ve sonrasında danışmanlık alması çok önemlidir.

HIV Testi Nedir? Ne Zaman Yapılır?

Tanı için ELISA testi olarak bilinen kan testi kullanılır. HIV vücuda girdikten 3-8 hafta sonra, vücut virüs ile savaşmak için antikor denilen maddeleri üretir. Bu antikorların ölçülebilecek düzeye ulaşması için 3 aylık bir dönem gerekir. Bu ilk üç aylık döneme 'pencere dönemi' denir.

Bu nedenle test, bulaşma olduktan en az 4-6 hafta sonra yapılmalıdır. Kandaki antikor düzeylerinin ELISA yöntemiyle ölçülmesine Anti-HIV testi adı verilir. Ancak pencere döneminde antikorlar henüz tam oluşmadığından Anti-HIV testinin yanıltıcı olma ihtimali vardır.

Bu test ile elde edilmiş pozitif bir sonucun Western-Blotting yöntemiyle tekrarlanarak doğrulanması gerekebilir. Bu şekilde HIV pozitif teşhisi konulur. Pencere döneminin süresi kişiden kişiye değişebilir.

Daha kısa sürede antikor gelişebileceği gibi 4 haftadan daha da uzun sürebildiği durumla da olabilir. Bu nedenle korunmasız ilişki ya da temastan sonraki 90. günde tekrar test yaptırması önerilmektedir. Antikor testlerinde 90 gün sonrasında alınan negatifliklere güvenilmelidir.

Tedavi Yöntemleri

Tıp bilimindeki gelişmeler sayesinde, Retrovirüs grubunda bulunan HIV’e karşı etkili olan Anti-Retroviral adı verilen 4 farklı tipte ilaç geliştirilmiştir. Bu ilaçlar vücudun farklı mekanizmalarında işlev görür ve HIV’nin tedavisi, bu ilaçların birkaç tanesinin kombinasyonu ile planlanabilir.

HIV’nin kesin tedavisi yoktur, yani virüs tamamen vücutta yok edilemez ancak ilaçlar ile kontrol altına alınabilir. Tedavinin amacı, virüsün yeniden oluşmasını önlemektir. Böylece, virüsün, tedaviye dirençli olabilen birçok mutasyon geliştirme olasılığı azaltılır.

Tedavi ile kandaki virüs miktarını gösteren viral yük denilen değer en alt düzeye indirilir, bağışıklık sistemini korunur ve HIV pozitif kişinin yaşam kalitesi ve beklentisi artırılır. Tedavi ayrıca HIV virüsünün miktarını azaltacağından bulaş riskini de azaltır.

Riskli Durum / Davranış Sonrası Korunma

PEP (Post-Exposure Prophylaxis), herhangi bir nedenle HIV’e maruz kalındığında, antiretroviral ilaçlar (ART) kullanılarak kişinin enfekte olma riskini düşüren önleyici bir tedavidir. PEP sadece acil durumlarda kullanılmalı ve HIV'ye maruz kaldıktan sonraki 72 saat içinde başlatılmalıdır.

Bu ilaçlar 1-3 ay süreyle alınır. İlaçların ciddi yan etkilerinin olmasının yanı sıra 100 etkili değillerdir. Bu nedenle HIV bulaşmasına neden olacağını düşündüğünüz bir olay ile karşılaştıktan sonra en kısa sürede bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurmanız gerekir.

HIV’den Korunma Yolları Cinsel ilişkide kondom (prezervatif) kullanmak HIV’den korunmanın günümüzde en etkili yoludur. Ancak kondomun temas önce takılması ve üzerinde delik olmaması ve yırtılmaması çok önemlidir. Doğum kontrol hapı, iğneleri ve deri altı bantları, spiraller ve diğer gebelik önleyici yöntemler HIV’ye karşı koruma sağlamaz. HIV ve Gebelik

HIV-pozitif olmak çocuk yapmaya engel bir durum değildir. Eğer erkek HIV taşıyıcısı ise, spermi alınarak dış ortamda virüsten temizlenerek anne rahmine yerleştirilir. HIV pozitif kadının gebe kalmasında herhangi bir sakınca yoktur.

İzlem ve tedavisinin uygun koşullarda yapılması ve virüs yükünün ölçülmeyecek düzeyde olması, HIV’in bebeğe geçişini önemli ölçüde azaltmaktadır. Kişinin gebe kalmadan önce, kanındaki HIV RNA düzeyinin en az 6 ay süreyle ölçülemeyecek düzeylerde olması, bulaşmayı azaltmaktadır.

HIV pozitif gebelerin antiretroviral tedavi kullanımı, planlanmış sezaryen uygulamaları ve bebeğin hazır mamayla beslenmesinin sağlanmasıyla özellikle gelişmiş ülkelerdeki bulaşma hızı %1-2’ye kadar inmiştir. Bulaş durumunda doğum sonrası ağız yoluyla verilen şuruplarla bebek tedavi edilmektedir.

Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır. Güncellenme Tarihi: 3 Ocak 2022 Pazartesi Yayımlanma Tarihi: 15 Şubat 2019 Cuma

Tıbbi Birimler Lütfen Bekleyiniz

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde, sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

Kimlik bilgileriniz: Adınız, soyadınız, T.C. Kimlik numaranız, pasaport numaranız veya geçici TC Kimlik numaranız, doğum yeri ve tarihiniz, medeni haliniz, cinsiyetiniz, sigorta veya hasta protokol numaranız ve sizi tanımlayabileceğimiz diğer kimlik verileriniz. İletişim Bilgileriniz: Adresiniz, telefon numaranız, elektronik posta adresiniz ve sair iletişim verileriniz, müşteri temsilcileri ya da hasta hizmetleri tarafından çağrı merkezi standartları gereği tutulan sesli görüşme kayıtlarınız ile elektronik posta, mektup veya sair vasıtalar aracılığı ile tarafımızla iletişime geçtiğinizde elde edilen kişisel verileriniz. Muhasebesel Bilgileriniz: Banka hesap numaranız, IBAN numaranız, kredi kartı bilginiz, faturalama bilgileriniz gibi finansal verileriniz. Sağlık hizmetlerinin finansmanı ve planlaması amacıyla özel sağlık sigortasına ilişkin verileriniz ve Sosyal Güvenlik Kurumu verileriniz. Hastane veya tıp merkezlerimizi ziyaret etmeniz halinde güvenlik ve denetim amaçlı tutulmakta olan kamera kayıtları görüntüleriniz. Otoparkı kullanmanız halinde araç plaka veriniz. Sağlık Bilgileriniz: Laboratuvar sonuçlarınız, test sonuçlarınız, muayene verileriniz, randevu bilgileriniz, check-up bilgileriniz, reçete bilgileriniz dahil ancak bunlarla sınırlı olmaksızın tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi sırasında veya bunların bir sonucu olarak elde edilen her türlü sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verileriniz. www.acibadem.com.tr sitesine veya www.acibadem.com.tr/AcibademOnline/TR/MainPage adresine gönderdiğiniz veya girdiğiniz sağlık verileriniz ve sair kişisel verileriniz. Acıbadem’e veya Acıbadem Grup şirketlerinden herhangi birine iş başvurusunda bulunmanız halinde bu hususta temin edilen özgeçmiş dâhil sair kişisel verileriniz ile Acıbadem Grubu çalışanı ya da ilişkili çalışan olmanız halinde hizmet akdiniz ve işe yatkınlığınız ile ilgili her türlü kişisel verileriniz.

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

Kimliğinizi teyit etme, Kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi. İlgili mevzuat uyarınca Sağlık Bakanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Hastane ve Tıp Merkezlerimizin iç işleyişi ile günlük operasyonların planlanması ve yönetilmesi. Hastane Yönetimi, Hasta Hakları, Hasta Deneyimi bölümleri tarafından hasta memnuniyetinin ölçülmesi, arttırılması ve araştırılması. İlaç temini. Randevu almanız halinde randevu hakkında sizi haberdar edebilme. Risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerini geliştirme amacıyla analiz yapma. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından sağlık hizmetlerinizin finansmanı, tetkik, teşhis ve tedavi giderlerinizin karşılanması, müstehaklık sorgusu kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Araştırma yapılması. Yasal ve düzenleyici gereksinimlerin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerinin finansmanı kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgileri paylaşma. Kalite, Hasta Deneyimi, Bilgi Sistemleri bölümleri tarafından risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından hizmetlerimiz karşılığında faturalandırma yapılması ve anlaşmalı olan kurumlarla ilişkinizin teyit edilmesi. Pazarlama, Medya ve İletişim, Çağrı Merkezi bölümleri tarafından kampanyalara katılım ve kampanya bilgisi verilmesi, Web ve mobil kanallarda özel içeriklerin, somut ve soyut faydaların tasarlanması ve iletilebilmesi.

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi,

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği, Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Korunması Yönetmeliği, Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuat hükümleridir.

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca,

Kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenme, Kişisel veriler işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme, Kişisel sağlık verilerine erişim ve bu verileri isteme, Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme, Kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesine ve/veya kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesine ilişkin işlemlerin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme hakkını haizsiniz.

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak,

(i) ATATÜRK MAH.FEZA SK.NO:3/8 ATAŞEHİR, Istanbul, Türkiye adresine kargo ile ıslak imzanızı taşıyan bir dilekçe ile “Kurumsal Sekretarya” departmanı dikkatine Zarfına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Bilgi Talebi” yazılarak gönderebilirsiniz, (ii) Noter kanalıyla gönderebilir, (iii) acibademsaglik@hs02.kep.tr adresine güvenli elektronik ya da mobil imzalı olarak, kayıtlı elektronik posta adresi veya sistemimizde kayıtlı elektronik e-posta adresiniz aracılığıyla ve/veya (iv) Acıbadem’e hitaben yazdığınız “word veya pdf.” formatındaki bir dosyayı güvenli eimza ile imzalayarak kisiselveri@acibadem.com ‘a e-posta’nın konu kısmına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Bilgi Talebi” yazarak iletebilirsiniz.

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

SIK ZİYARET EDİLENLER Akciğer kanseri Bağırsak kanseri Böbrek nakli Cilt kanseri Gırtlak kanseri Hemoroid Kalp krizi belirtileri Kan kanseri (Lösemi) Karaciğer nakli Kemik iliği nakli Kolon kanseri Koronavirüs Belirtileri Lenf kanseri Lenfödem Meme kanseri Mide kanseri Pankreas kanseri Prostat kanseri Rahim kanseri Vücut kitle endeksi hesaplama


Ana Sayfa Hastaneler Doktorlar Medikal Teknolojiler Kurumsal Bilgiler Sponsorluklar Bilgilendirilmiş Onamlar Kişisel Verilerin Korunması İletişim

Web sitemizde bulunan tüm görsellerin, işitsel veya içerik bilgilerinin izinsiz kullanılması yasaktır. Durumun tespit edilmesi halinde hukuki yollara başvurulacaktır.

"
AIDS Belirtileri: Nelerdir, Ne Zaman Ortaya Çıkar?

AIDS Belirtileri: Nelerdir, Ne Zaman Ortaya Çıkar?

AIDS Belirtileri: Nelerdir, Ne Zaman Ortaya Çıkar?

AIDS belirtileri arasında ateş, baş ağrısı, ishal, boğaz ağrısı, kilo kaybı, lenf bezlerinin büyümesi, halsizlik, kas ve eklem ağrıları, cilt döküntüleri ve kusma bulunur. Belirtiler genellikle HIV virüsünün vücuda girmesinden ve belirli bir süre çoğalmasından sonra ortaya çıkar. Ancak AIDS'in belirtileri genelde HIV'e özgü değildir. Dolayısıyla bu belirtiler yoluyla HIV virüsünün vücuda girip girmediği konusunda kesin bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Çünkü bu belirtiler birçok hastalığın da göstergesi olabilir. Bundan dolayı AIDS belirtilerine bakarak hareket etmek yerine HIV testi yaptırarak virüsün varlığı ya da yokluğu konusunda kesin bilgiye sahip olmak gereklidir. HIV virüsü bulaştıktan sonra her evrede farklı belirtiler görülür.

HIV Belirtileri Kaç Günde Belli Olur?

“AIDS belirtileri erkek kaç günde ortaya çıkar?” sorusunun yanıtı genellikle 2-6 hafta arasıdır. Ateş, baş ağrısı, boğaz ağrısı, ishal, lenf bezlerindeki büyüme, halsizlik ve kilo kaybı gibi semptomlar sıklıkla HIV'in belirtileri arasında bulunur. Ancak kişiye özgü olarak değişkenlik gösterebilen birçok farklı durum da HIV belirtisi olabilir. Bu virüsün bağışıklık sistemini zayıflatıcı etkisi nedeniyle çeşitli semptomlar gözlemleyebiliriz.

AIDS Belirtileri Ne Zaman Başlar?

“AIDS belirtileri ne zaman ortaya çıkar?” sorusunun yanıtı da AIDS'in belirtileri genellikle enfeksiyonun başlamasından 2-4 hafta sonra grip benzeri semptomlar şeklinde kendini gösterir. Bu dönem genellikle akut olarak adlandırılır ve kişiye bağlı olarak birkaç gün ya da birkaç hafta sürebilir. En yaygın görülen semptomlar arasında ateş, üşüme, döküntüler, gece terlemeleri, boğaz ağrısı, lenf bezlerinde şişme ve ağız yaraları sayılabilir.

Bazı kişilerin bağışıklık sistemi enfeksiyon döneminde herhangi bir belirti göstermezken hastalığın ilerlediği durumlar olabilir. Belirtiler bazen tek başına değerlendirilmeyip diğer hastalıkların varlığına işaret edebilir. Bundan dolayı herhangi bir şüphe veya temas durumunda mutlaka test yaptırılmalı ve sağlık kuruluşuna başvurularak teyit alınmalıdır. Enfeksiyon ve AIDS tanısını en doğru şekilde koymak için test yapmak önemlidir ve erken tedavi en doğru yaklaşımdır. AIDS cinsel yolla bulaşan bir hastalık olduğu için koruyucu önlemler almak gereklidir. Anne sütü, kan ve cinsel ilişki gibi durumlarda bulaşma riski olduğu için her tür temas durumunda enfekte olmamak için gerekli önlemlerin alınması ve erken dönemde test yaptırılması gerekmektedir.

AIDS Belirtileri Nasıl Anlaşılır?

Peki AIDS belirtileri nasıl anlaşılır? Belirtiler genellikle HIV virüsünün vücutta yayılmasının ardından ortaya çıkar. Bu belirtiler genellikle grip benzeri semptomları taklit eder ve herkesin farklı bir deneyimi olabilir. İlk etapta hafif ateş, boğaz ağrısı ve yorgunluk gibi belirtiler yaşanabilir. Bu durum genellikle birkaç hafta sürer. Daha ilerleyen dönemlerde AIDS belirtileri daha ciddi hale gelebilir. Kilo kaybı, gece terlemeleri, sürekli veya tekrarlayan ateş, sürekli yorgunluk ve uzun süreli ishal bu belirtilere dahildir. Ayrıca deri döküntüleri ve lenf bezlerinde şişlik de gözlemlenebilir.

En ciddi dönem olan son evrede ise beyin fonksiyonlarında bozulma, bellek kaybı ve motor yeteneklerde düşüş görülür. Bu aşamada bireyin bağışıklık sistemi büyük ölçüde zayıfladığı için çeşitli enfeksiyonlar ve hastalıklar meydana gelme riski artar. Ancak unutulmamalıdır ki AIDS'in tek kesin tanısı bir sağlık profesyoneli tarafından yapılan HIV testidir. Yukarıda belirttiğimiz semptomlar başka hastalıkların belirtisi de olabileceği için HIV taşıdığınızdan şüpheleniyorsanız mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmalısınız.

AIDS Belirtileri Nelerdir?

“AIDS belirtileri nelerdir?” sorusunun yanıtı da aşağıdaki gibidir: AIDS bazı bireylerde belirti göstermeksizin ilerleyebilirken diğerlerinde enfekte olduktan 2-4 hafta sonra grip benzeri semptomlar ortaya çıkabilir. HIV virüsünün en bulaştırıcı olduğu dönem bu süreçtir ve genellikle ilk AIDS belirtileri gribe benzer semptomlardır. Ateş, boğaz ağrısı, lenf bezlerinde şişme, baş ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi belirtiler görülebilir. Bu tür belirtilerin herhangi biri veya birkaçı varsa derhal bir uzmana danışılmalıdır.

Hastalığın başlangıcındaki semptomları ihmal etmek hastalığın ilerlemesine ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Erken teşhis ve tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlık olan AIDS, sıklıkla bağışıklık sistemini zayıflatarak kişinin sık sık hasta olmasına neden olabilir. Eğer AIDS hastalığı tedavi edilmeden seyrederse hızlı kilo kaybı, uzun süreli ishal, düşmeyen ateş, pembe, kırmızı ve mor lekeler ile solunum yolu hastalıkları gibi belirtiler görülür.

HIV virüsü belirli bir aşamaya ulaştığında ilk belirtileri vererek kişiye herhangi bir rahatsızlık vermeksizin ilerleyebilir. Hastalığın fark edilmeyerek ilerlemesi durumunda erken evrede şüphelenildiyse önlemlerin alınması ve teşhis için test yapılması gerekir. Test sonuçlarına dayanarak uygun tedavi uygulanmalı veya önlemler alınmalıdır. AIDS'in bulaşma yollarının iyi anlaşılması ve doktorlardan bilgi alınması gerekmektedir. Bireylerin korunmalı ilişkiler yaşaması önemlidir.

HIV Belirtileri Erkek

AIDS belirtileri erkek hastalar için aşağıdaki gibidir:

Ateş, boğaz ağrısı, ağız içi pamukçuk ve halsizlik gibi semptomlarla birleşerek ortaya çıkabilir. Zaman geçtikçe bu duruma deri döküntüleri, kas ağrıları, mide bulantıları ve kusma gibi belirtiler eklenir. HIV, bağışıklık sistemini etkileyen bir virüs olduğundan vücutta çeşitli hastalıklarla ilgili belirtiler görülmesi muhtemeldir. Bu durum bağışıklık sisteminin düzgün çalışmamasından kaynaklanır. HIV Belirtileri Kadın

AIDS belirtileri kadınlarda aşağıdaki gibidir:

Ateş, boğaz ağrısı, ağız içinde pamukçuk ve yorgunluk bulunur. Adet düzensizliği, adet dışı kanamalar ve mantar veya bakteriyel enfeksiyonlarda artış da gözlemlenebilir. AIDS belirtileri ishal şeklinde de görülebilir.

Bağışıklık sisteminin zayıfladığı bu süreçte çok çeşitli semptomlar görülebilir. HIV belirtileri kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Bu nedenle sadece HIV belirtilerine dayanarak hareket etmek yanıltıcı olabilir, en doğru yaklaşım HIV testi yaptırmaktır. Sadece AIDS belirtilerine dayanmak doğru bir strateji değildir. Erken evrede HIV belirtilerinin görülmesi ya da görülmemesi HIV virüsünün bulaşıp bulaşmadığının kesin bir işareti değildir. Ne yazık ki belirtilere bakarak HIV virüsünün varlığı tespit edilemez. Çünkü HIV vücuda girdikten sonra bazen belirti verebilirken bazen hiçbir belirti vermeyebilir. Eğer riskli bir cinsel ilişkiniz olduysa mutlaka HIV testi yaptırmalısınız.

KAYNAK:

"
Fehmi Tabak / AIDS olup olmadığınızı nasıl anlarsınız?

Fehmi Tabak / AIDS olup olmadığınızı nasıl anlarsınız?

AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Bugün Dünya AIDS Günü. Yıllardır kesin çaresi bulunamayan, insanların korkulu rüyası bu hastalığa karşı farkındalık geliştirmek hayati önem taşıyor. Korunmasız cinsel ilişki ve kan yoluyla bulaşan HIV enfeksiyonu bir kere vücudunuza girdi mi onu ömür boyu taşıyorsunuz. Ancak HIV enfeksiyonu taşıyan insanlardan "vebalı" gibi kaçmanıza gerek yok. Bu son derece bilinçsiz ve karşınızdaki kişiye karşı da anlayışsız bir tutum olur.

Bir örnek vereyim. Yaklaşık 1 buçuk yıldır tanıdığım ve çok sevdiğim eşcinsel bir arkadaşım var. Erkek arkadaşından HIV enfeksiyonu kapmış ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ndeki tedavisine devam ediyor. Normal hayatını sürdürüyor- tabii sağlığına ve bağışıklık sistemine dikkat ederek. Yani AIDS olan herkes ölmüyor! Yanına yaklaştınız diye de size bulaşmıyor. Tıp bu hastalıkla yaşamanıza devam edebilmenizi sağlayacak kadar gelişti. Arkadaşım da tedavisinde her geçen gün ilerleme kaydediyor. Bu röportajı da onun vesilesiyle yapıyorum.

AIDS ve Türkiye'deki tedavi koşullarıyla ilgili tüm merak ettiklerinizi İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim dalı doktorları Prof. Dr. Fehmi Tabak ve Doç.Dr. Bilgül Mete yanıtladı.


"İlk başta grip benzeri belirtiler görülür"

HIV enfeksiyonunun belirtileri nelerdir? Belirtiler ne kadar süre sonra görülmeye başlar?

HIV enfeksiyonunun belirtileri hastalığın evresine göre değişkenlik gösterir. Virüsle ilk karşılaştıktan yaklaşık 2 hafta-2 ay sonra, yani HIV enfeksiyonunun başlangıç evresinde, hastaların yaklaşık yarısında grip benzeri belirtiler (ateş, baş ağrısı, boğaz ağrısı, yoğun kas ve eklem ağrısı, lenf bezlerinde şişme, karın ağrısı, ishal, döküntü vb.) görülebilir. Ancak diğer yarısında hiçbir belirti görülmeyebilir. Eğer bu dönemde tanı koyulmaz ise hastalık uzun bir dönem sessiz seyreder, hiçbir belirti görülmez.

Bu süre, hastadan hastaya değişmekle birlikte yaklaşık 5- 10 yıl sürer. Bu süre boyunca tanı koyulmaz ve hastalığa yönelik tedavi başlanmaz ise hastada enfeksiyonlar (zona, ağızda pamukçuk, ishal vb.) gelişebilir. Süre uzadıkça normal kişilerde beklenmeyen ancak bağışıklığı baskılanmış hastalarda gözlenen nadir görülen enfeksiyonlar (verem, uzun süreli ishal, zatürre, zayıflama vb.)ortaya çıkmaya başlar. Hastalık ilerledikçe kanserlere de zemin hazırlar.

HIV enfeksiyonu neden ölüncül bir hastalık?

Virüs, bağışıklık sisteminin “orkestra şefi” konumunda olan temel hücrelerinin ölümüne dolayısıyla sayısının azalmasına yol açar. Eğer doğru zamanda HIV enfeksiyonuna yönelik tedavi başlanmaz ise bu hücrelerin sayısı tedricen azalır ve sayı azaldıkça vücut, dış tehditlere karşı savunmasız bir konuma gelir. Sonuçta hasta, enfeksiyonlar ya da kanserler nedeniyle kaybedilir.

"HIV kapan kişi bunu ömür boyu taşır"


Bir kere HIV ile karşılaşınca ömür boyu o virüsü taşır ve potansiyel tehlikeye mi dönüşürüz?

HIV ile enfekte olunca kişi, bir ömür boyu virüsü taşır ve gerekli önlemleri almazsa bulaştırır.

Hastalık ortaya çıktığından beri oldukça zaman geçti. Tıp bu konuda ne kadar ilerlemiş durumda? Hala bu kadar korkutan bir hastalık olmasına bir çare bulunamadı mı?

Hastalığa karşı ilaçların ilk kullanılmaya başlandığı yıllarda hastalar, her gün bir avuç dolusu ilaç kullanırken günümüzde günde tek tablet ile tedavi mümkün. Ayrıca HIV enfeksiyonu erken tanı, düzenli izlem ve gerektiğinde tedaviye başlanması durumunda artık korkulan bir hastalık değil kronik bir hastalık olarak kabul ediliyor.

Erken tanı ve tedavi ile artık hastalarda 50 yıla varan bir yaşam beklentisinden söz edilebiliyor. Hastalar evlenebilmekte ve hasta olmayan çocuklara sahip olabilmektedir.Elimizdeki ilaçlarla virüsü yok etmek günümüzde mümkün olmasa da virüsü vücuttan tamamen yok etmeye yönelik ilaçlar üzerinde çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor.

Tedavi süresince kişinin hayat kalitesi düşüyor mu? Nelerden uzak durması ne yapmaması gerek?

Tedavi süresince hastanın hayat kalitesi düşmez. Kullanılan bazı ilaçlara bağlı yan etkiler gelişebilse de yan etkileri azaltmaya yönelik müdahalelerde bulunulur. Eğer yan etkiler hastanın hayat kalitesini etkiliyorsa ilaç değişimine gidilir. Hastaya sigara, alkol ve uyuşturucu kullanımından kaçınması ve düzenli egzersiz yapması önerilir.

"HIV sadece korunmasız cinsel ilişki ve kan yoluyla bulaşır"

Aids'li biriyle arkadaşlık ederken nelere dikkat etmek gerek? Bulaşma ihtimali cinsel ilişki dışında mümkün değil mi?

HIV günlük yaşamdaki olağan davranışlarla (el sıkışma, dokunma, sarılma, öpüşme, hastanın kullandığı çatal, bıçak, bardak, telefon kulaklığı gibi eşyaları kullanma, aynı tuvaleti, duşu kullanma, vb.) bulaşmaz. Bulaşma,sadece korunmasız (prezervatifsiz) cinsel ilişki ya da kan yoluyla olmaktadır. Bu nedenle hasta kişinin kanı kimseye nakledilmemeli ve ortak kan temasına yol açacak davranışlardan kaçınılmalıdır.

Örneğin, diş fırçası, jilet, kan taşı,tırnak makası, uygun koşullarda dezenfekte edilmemiş manikür ve pedikür aletleri, lensler ortak kullanılmamalı, enjektör paylaşımı yapılmamalıdır. Hasta kişi,açık ya da sızıntılı yaralarını kapatmalıdır. Tüm önlemlere rağmen temas (prezervatif yırtılması, hastaya kullanılan enjektörün diğer bir kişinin eline batması vb.) söz konusu olduğunda, bulaşmay ıengellemek için temasa uğrayan kişiye 72 saatiçinde 1 aylık koruyucu tedavi uygulanmaktadır.

Tedavide ne kadar geç kalınması hayati tehlike taşır?

Virüsün hedef aldığı bağışıklık sisteminin temel hücrelerinin sayısının belli bir seviyenin altına düşmesi tedaviye yanıtı olumsuz yönde etkiler. Hücrelerin sayısı ne kadar düşükse o kadar geç kalınmıştır. Bu süre kişiden kişiye değişmekle birlikte hastalıkla ilk karşılaştıktan yaklaşık 5-10 yıl sonrasını kapsar diyebiliriz.

"Devlet tüm tedavi masraflarını karşılıyor"

Türkiye'deki tedavi koşulları ne durumda? Bulunamayan ilaçlar var mı? HIV enfeksiyonlu birinin tedavisinin ne kadarını devlet karşılıyor?

Türkiye’de tedavi koşulları iyi durumda. Birkaç ilaç dışında neredeyse tüm ilaçlar mevcut. Ayrıca geri ödemeyi bekleyen yeni birkaç ilaç var. Tedaviye dirençli bazı olgularda kullanılması gereken ancak Türkiye’de bulunmayan ilaçlar Eczacılar Birliği aracılığıyla yurt dışından getirtilebiliyor. Devlet, HIV enfeksiyonlu bir hastanın tedavisini tümüyle karşılıyor.

Türkiye'deki ilk Aids vakası ne zaman görülmüş?

Türkiye’de ilk vaka 1985 yılında görüldü.

"