YAŞLILARDA DEPRESYON

YAŞLILARDA DEPRESYON

Lösante Blog

Yaşlılıktaki duygu durum bozuklukları, psikiyatrik rahatsızlıkların önemli bir kısmını oluştururlar ve demans ile karıştırılabiliyor olmaları nedeniyle önem taşırlar. Temel olarak da erişkin depresyonlarından biraz daha farklı belirtiler gösterebilmektedirler.

Duygu durum olarak, daha çok endişe, ümitsizlik, öfke ve ölüm düşüncelerinin yanında somatik belirtiler dediğimiz, ağrı algısında artma, somatik hastalıklarda görülen bazı belirtilerin belirginleşmiş olarak algılanması söz konusudur. Demansiyel hastalıklarla karışmasına sebep olan belirtiler de azımsanamayacak kadar çoktur. Bunların başında seçici dikkatin azalması, hafıza problemlerinin olması, bilgiyi işleme hızının azalmış olması ve bazı yönetsel işlevler sayılabilir.

Psikiyatrik hastalıkların çoğunda olduğu gibi yaşlılık depresyonununda da tek bir neden söyleyebilmek mümkün değildir. Özellikle beynin belli bölgelerinde nöronal döngülerin hasar görmesi ve azalması ile ortaya çıkan işlevsel bozukluklar vardır.

Yaşlı depresyonlarında tanı konulamaması veya tanının atlanması önemli bir sorun teşkil eder. Çünkü hastaların pek çok vücutsal rahatsızlıkları da olmakta ve depresyon belirtileri bunların altında kaybolabilmekte ve gözden kaçabilmektedir. Çünkü bu hastalarda iç görü de kısmen bozulmuş olacağından, bazı belirtilere anlam verememekte veya ifade edememektedirler. Bazen vücutsal belirtiler olarak gözlenebilecek, uyku bozuklukları, iştah bozuklukları, içine kapanmalar, depresyonun başlıca belirtileri olabilir, bu durumda da yaşlının yakının gözlemleri büyük önem arz edebilmektedir.

Bazı yaşlı depresyonlarında hüzünlü hale de rastlanmayabilir, buna karşın mental olarak yavaşlamış olma, unutkanlık, dikkat dağınıklığı, uyku ritim bozukluğu (özellikle azalmış uyku süresi), iştah azalması ve kilo kaybı öne çıkan belirtiler olmaktadır.

Bilişsel bozukluklar olarak, yürütücü işlemlerde ve işlem hızında yavaşlama veya zorlanma, öğrenmede zorlanma yaşlılarda ön plana çıkan konulardır. Burada tanının konamamış olması gecikmesi, bu belirtilerin ağırlığını ve tedavinin güçlüğünü direk etkiler. Bellek bozukluğu ise bu kadar ön planda olmayacaktır.

Diğer taraftan depresyonun demans açısından da bir risk oluşturduğunu (iki katı) unutmamak gerekmektedir ve bu nedenle de yeterli şekilde tedavi edilmesi çok önemlidir. Yaşlılarda geç zamanlı başlayan depresyonun demansa sebep mi olduğu yoksa demansın başlangıcında var olan bir belirti grubu mu olduğu tam olarak ayırt edilememektedir.

Bu iki hastalığın ayırıcı tanılarının yapılmasında bazı testlerden yararlanmak mümkündür. Ancak pratikte unutkanlık ve bilişsel belirtiler açısından bakıldığında, demans (özellikle Alzheimer hastalığı) hastaları unutkanlıklarını kamufle etmeye çalışıp kabul etmemelerine karşın, yaşlılık depresyonu yaşayan hastalar ise bu unutkanlıklarının farkında olup, bir şikayet olarak dile getirmektedirler.

Tüm bunlara rağmen yaşlı depresyonlarının yarıdan fazlasına tanı konulamamaktadır. Halbuki depresyonu olan yaşlıların kalp rahatsızlıklarından ölüm sıklığı depresyonu olmayan yaşlılara göre 1.5-2.5 kat daha fazla bulunmuştur (Penninx 2001), aynı şekilde depresyonu olan yaşlılarda, inme geçirme riskinin 2 kattan fazla olduğu izlenmektedir (House 2001).

Yaşlılarda depresyonun tedavisi, metabolik değişiklikler, ilaç emilimlerinin azalması, kas kitlesinin azalması, karaciğer ve böbrek eliminasyonlarının değişmesi kadar hastaların birden fazla vücutsal rahatsızlıklarının olması, çok fazla ilaç kullanıyor olmaları, bunların birbirleriyle olan etkileşimleri nedeniyle özellik arz etmektedir. Diğer taraftan ise depresyonda ilaç kullanımının belli risklerini de ilaç seçimi ve doz ayarlamasında dikkate almak gerekir. Bunların başında, düşme riskleri, kanda sodyum seviyesinin değişmesi (özellikle düşmesi), kilo üzerine ve uyku üzerine etkileri, kanama riskleri akla gelmelidir.

İlaç tedavisinin yanında yaşlılarda EKT (elektrokonvülzif terapi) bilimsel olarak, ilaçlara göre çok daha hızlı etki eden ve riski az olan bir tedavi yöntemi olarak hastane ortamlarında uygulanabilmekte, bu hastaların ilaç gereksinimi olmayabilmekte veya daha az olabilmektedir. Bu tedavi yönteminin yanında TMS (transkraniyel manyetik uyarı), vagal sinir uyarılması, gibi güvenirliği ve sonuçları kanıtlanmış tedavi yöntemleri pek çok hastanede uygulanabilmektedir.

Yaşlılarda depresyonun tedavisinde, psikososyal destekler, destekleyici psikoterapiler, meşguliyet tedavileri (ergoterapi, resim, müzik terapisi), yürüyüşler ve sportif etkinlikler göz ardı edilemeyecek tamamlayıcı unsurlar olmaktadır. Ve tabii hastanın bildiği, kabul gördüğü bir ortamda olması, aile desteğinin olması büyük önem taşımaktadır.

Bilgi ve Randevu için,

Endojen Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Endojen Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Endojen Depresyon Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Günümüzde gelişmiş ülkelerde hayatını sürdüren pek çok kişi, çantasında bir antidepresan taşır. Bunun nedeni genelde zorlu yaşam koşulları ve yaşanan travmalar gibi çeşitli faktörlere bağlı gelişen depresyondur. Her yıl artış gösteren bu rahatsızlık, modern dünyanın salgın hastalığı gibi günden güne yayılmaktadır. Bunun yanında bu sorun yalnızca yetişkinleri etkilemez. Çocuklarda da görülürken farklı türlerde kendini gösterir. Bu türlerden biri de endojen depresyon olarak bilinendir. Peki, endojen depresyon nedir? Belirtileri, neden olduğu sorunlar ve tedavi şekilleri nelerdir?

Endojen Depresyon Ne Demek?

Melankolik olarak da bilinen endojen depresyon, en yaygın 4. hastalık olan depresyonun bir alt tipidir. Tarihsel geçmişe sahip olan “melankoli” terimi birden fazla anlamda kullanılmaktadır. En yaygın kullanılan tanıma göre endojen, stresten daha çok genellikle biyolojik faktörlerin ön planda olduğu bir depresyon çeşididir. Bu psikolojik durum, psikoterapiye veya çevresel değişikliklere somatik yani bedensel tedavilere cevap verir.Bu hastalık genetik kökene sahip olmasının yanı sıra biyokimyasal değişikliklere de eşlik etmektedir. İçsel depresyon olarak da nitelendirilen endojen, kişide hiçbir tetikleyici etken olmadan gelişen bir durumdur. Dolayısıyla hastalığın hem tanısı hem de tedavisi genelde gecikmektedir. Bu depresyon türünün belirtileri ise kişiden kişiye değişmektedir. Bununla birlikte endojen, bir tür majör depresif bozukluk (MDD) olarak da bilinmektedir. Ayrı bir başlıkta teşhis edilen bu hastalığa ayrıca MDD tanısı da koyulmaktır.Yapılan araştırmalarda endojenin altta yatan nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak bu depresyon türünün, bariz bir olay veya tetikleyici bir neden olmadan oluştuğu kesindir. Bunun anında diğer depresyon türlerinde olduğu gibi endojen rahatsızlığına genetik, biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörler de neden olabilmektedir. Yani diğer depresyon türleri ile benzer yanları çoktur.

Endojen Depresyon Belirtileri

Bir sebep olmadan gelişen endojen depresyonbelirtileri, genellikle birden ve tetikleyici hiçbir neden olmadan ortaya çıkar. Sebep olmaksızın çıkan semptomların türü, görülme sıklığı ve derecesi kişiden kişiye farklılık gösterir. Bununla birlikte endojen ile majör depresif bozukluk benzer belirtilere sahiptir. Belirtileri:

Baş ve kas ağrısı İştahta aşırı azalma veya artma İntihar düşüncesi Sosyal izolasyon Uyuma bozuklukları Konsantre olmakta ve karar vermekte güçlük Motivasyon eksikliği Halsiz ve yorgun hissetme Cinsel istek dahil daha önceleri zevk alınan faaliyet ve hobilere ilgi kaybı Cinsel isteği kaybetme ve partnerden uzaklaşma Devamlı mutsuz ve üzüntülü olma Endojen Depresyon Nelere Yol Açar?

Bir duygudurum bozukluğu olan melankoli, kişinin daha az hareketli ve heyecansız bir yaşam tarzı sürdüğü depresyondur. Bununla birlikte melankolinin 8 evresi vardır. Bunlar, hafif, subakut (melankolik depresyon), nevrastenik, stuporlu, ajitasyonlu, hezeyanlı, hallüsinasyonlu ve kronik melankolidir. İnsanın gücünü tamamen azaltan bu durum, en ağır ve en yoğun depresyon çeşitlerinden biridir. Çünkü genellikle sebepsiz yere depresyon hissiyle kendini gösterir. Gerek bedenen gerekse ruhsal olarak kişiyi çok ileri derecede yavaşlatır. Aynı zamanda bezgin ve bitkin hissetmesine neden olur.Melankoli daha önceleri şizofren gibi daha ciddi sağlık sorunlarına dayandırılmaktaydı. Ancak bu depresyon türü, beraberinde belli bir kült ve kültür getirmiştir. Günümüzde ise kimlik karmaşası veya aşk gibi duygusal faktörlere bağlanmaktadır. Ağır bir depresyon olan bu durum, tedavi edilmezse kalıcı olarak bir ömür boyu sürmektedir. Hatta kişiyi intihara kadar sürükleyebilmektedir. Bu yüzden kesinlikle psikiyatr veya psikoterapist tarafından takibe alınarak tedavisinin yapılması gerekir.

Endojen Depresyon Tedavisi

MDB yani endojen rahatsızlığının tanı ve tedavisi psikiyatr veya psikoterapist tarafından gerçekleştirilmektedir. Uzman tarafından teşhis edildikten sonra zorlu bir tedavi sürecine girilir. Aynı zamanda tedavi sürecinde genellikle terapi ve ilaç kombinasyonu uygulanır. Uzman kişinin durumuna göre SSRI ve SNRI’ler, ayrıca bazı durumlarda TCA antidepresanlar reçete edebilmektedir. Bu ilaçlar beyinde bazı kimyasal seviyelerini artırarak depresyon belirtilerinin azalmasına yardımcı olur.Bununla birlikte psikoterapi de (konuşma terapisi) önerilmektedir. Bu terapi türü, kişinin durumu ve yaşadığı problemlerle başa çıkmasında faydalıdır. Ancak çoğu MDB’li veya endojen depresyon sorunu olan kişilerin her iki tedavi yöntemi de aynı anda uygulanması daha etkilidir. Belirti ve semptomlar bu belirtilen tedavi yöntemleriyle düzelmediği takdirde elektrokonvülsif tedavi (EKT) yapılabilmektedir. Bunun yanında ilaçsız, bütünleyici tıp dalı olan biorezonans ile de neden olduğu şikayetler minimuma indirilebilmekte, hatta tamamen ortadan kaldırılması bile sağlanabilmektedir.

"
Majör depresyon - Ankara Magnet Hastanesi

Majör depresyon - Ankara Magnet Hastanesi

Majör depresyon

Majör depresyon, kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen bir duygudurum bozukluğudur. Bu hastalık, genetik yatkınlık, çevresel faktörler veya hormonal değişiklikler gibi çeşitli etkenlerle ilişkilendirilebilir. Belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir, ancak genellikle günlük aktivitelere ilginin azalması, duygusal çöküntüler, beslenme alışkanlıklarında değişiklikler, uyku sorunları ve günlük işleri yapma isteksizliği gibi belirtiler gösterir.

Bu durum, kişinin normal aktivitelerini yapma yeteneğini etkileyebilir ve zamanla yaşam kalitesini düşürebilir. Günlük işlere karşı ilgisizlik, zevk alamama, sürekli yorgunluk ve enerji eksikliği gibi semptomlar gözlenebilir. Majör depresyon, tedavi edilmezse yaşam kalitesini daha da düşürebilir ve kişinin işlevselliğini ciddi şekilde etkileyebilir. Bu nedenle, bu tür duygudurum bozukluğu belirtileri gözlemlendiğinde uzman bir yardım almak önemlidir.

Majör depresyon türleri nelerdir?

Majör depresyon farklı alt türleri ve belirtileri olabilir. Bazı yaygın majör depresyon alt türleri şunlardır:

Peripartum (Doğum sonrası) depresyon: Yeni doğum yapmış annelerde ortaya çıkabilen bir depresyon türüdür. Doğumdan sonra birkaç hafta ila aylar sürebilir. Psikotik depresyon: Bu tür depresyon, majör depresyon belirtilerine ek olarak psikotik semptomlar içerir. Hallüsinasyonlar, sanrılar veya aşırı şüphe gibi belirtiler görülebilir. Mevsimsel depresyon: Özellikle kış aylarında ve güneş ışığının azaldığı mevsimlerde ortaya çıkan bir depresyon türüdür. Bu durum, mevsimsel değişikliklere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Melankolik depresyon: Hayattaki normal aktivitelere karşı isteksizlik belirtileri gösteren bir depresyon türüdür. Kişi aşırı üzgün hisseder ve genellikle içine kapanık bir hal alır. Premenstrüel dismorfik bozukluk (PMDD): Bu durum, regl dönemindeki kadınlarda ortaya çıkan ve regl dönemi boyunca süren bir depresyon türüdür. PMDD belirtileri arasında artan iştah, bitkinlik, sinirlilik gibi belirtiler yer alabilir.

Her alt tür, belirli semptomlarla tanımlanabilir ve tedavi planlamasında belirtiler ve süreçler göz önünde bulundurulmalıdır. Tanıyı kesinleştirmek ve uygun tedaviyi belirlemek için bir sağlık profesyoneliyle görüşmek önemlidir.

Majör depresyon belirtileri

Majör depresyonun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilse de, genellikle şu semptomları içerebilir:

Gündelik aktivitelerdeki enerji kaybı ve sürekli bitkinlik hissi Değersizlik, suçluluk veya umutsuzluk duyguları Uykusuzluk veya aşırı uyuma durumu Normalde zevk alınan aktivitelerden keyif alamama Hareketlerde yavaşlama veya düşüncelerin yavaşlaması İntihar düşünceleri veya ölüm düşünceleri Konsantrasyon güçlüğü, karar vermede zorluk Ani kilo değişiklikleri (kilo kaybı veya kilo alma)

Bu belirtiler, bir kişide majör depresyon varlığını gösterebilir. Ancak bu belirtilerin yanı sıra depresyon, kişinin yaşam kalitesini, iş ve sosyal hayatını önemli ölçüde etkileyebilir. Bir kişi bu belirtileri yaşıyorsa veya bir yakını bu belirtileri gösteriyorsa, bir sağlık profesyoneliyle konuşmak önemlidir. Profesyonel yardım, uygun tedavi ve destek sağlayabilir.

Kadınlarda ve erkeklerde majör depresyon

Kadın ve erkekler arasında majör depresyonun farklı görünümü ve belirtileri olabilir. Kadınlarda, hormonal değişikliklerin etkisiyle, özellikle regl dönemi, hamilelik, doğum ve menopoz gibi süreçlerde depresyon daha sık görülebilir. Bu durum, kadınlarda ergenlikten itibaren depresyonun erkeklere kıyasla iki kat daha fazla görülmesine neden olabilir.

Erkeklerde depresyon belirtileri daha farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Aşırı sinirlilik, saldırganlık ve aile üyelerinden uzaklaşma isteği gibi belirtiler daha belirgin olabilir. Bazı durumlarda, fiziksel semptomlar olarak baş ağrısı, sindirim problemleri veya sırt ağrısı gibi şikayetler de depresyon belirtileri olarak ortaya çıkabilir. Bu farklılıklar, depresyonun erkeklerde fark edilmesini zorlaştırabilir.

Her iki cinsiyette de depresyon için tedavi genellikle benzer şekilde uygulanır. Tedavide psikoterapi, ilaç tedavisi veya ikisinin bir kombinasyonu gibi yöntemler kullanılabilir. Amaç, kişinin yaşam kalitesini artırmak, semptomları hafifletmek ve depresyonun etkilerini azaltmaktır. Tedavi seçenekleri, cinsiyet farklılıklarına göre değil, kişinin semptomlarına ve ihtiyaçlarına göre belirlenir. Depresyon belirtileri herhangi bir cinsiyette olsa da, profesyonel destek ve tedavi önemlidir.

Majör depresyonun nasıl tedavi edilir?

Majör depresyon, farklı tedavi yöntemleriyle ele alınabilir. Bunlar arasında:

İlaç tedavisi: Antidepresanlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzenleyerek depresyon belirtilerini azaltmaya yardımcı olabilir. Tedaviye başlamadan önce, doktor belirtilerin depresyondan kaynaklandığından emin olmak için gerekli tıbbi testleri yapabilir. Antidepresanların etkileri zamanla ortaya çıkabilir ve tedavi süreci boyunca dozaj veya ilaç değişiklikleri gerekebilir. Psikoterapi: Terapi, depresyon semptomlarıyla başa çıkma becerilerini geliştirmek için kullanılır. Kognitif davranışçı terapi (KDT), duygu ve düşünceler arasındaki bağlantıları anlama ve olumsuz düşünceleri değiştirme üzerine odaklanır. Diğer terapi biçimleri de depresyon belirtilerini hafifletmek ve kişisel gelişimi desteklemek için kullanılabilir. Elektrokonvülsif tedavi (EKT): EKT, şiddetli ve dirençli majör depresyon vakalarında kullanılabilir. Anestezi altında yapılan bu tedavi, beyne kontrollü bir elektrik akımı gönderilerek beyin kimyasını etkilemeyi amaçlar. Yaşam tarzı değişiklikleri: Egzersiz, düzenli uyku, sağlıklı beslenme ve stres yönetimi gibi yaşam tarzı değişiklikleri, depresyon belirtilerini azaltmaya yardımcı olabilir. Kendi kendine yardım teknikleri, olumlu düşünce alışkanlıkları geliştirme ve stresle başa çıkma becerilerini artırma konusunda yardımcı olabilir.

Tedavi planı, kişinin özel ihtiyaçlarına, semptomların şiddetine ve yan etkilere bağlı olarak belirlenir. Genellikle ilaç tedavisi ve terapi kombinasyonu en etkili sonuçları sağlayabilir. Her durumda, depresyonun tedavisi için bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir.

Majör depresyonda hangi egzersizler yapılmalıdır?

Majör depresyon tedavisine katkı sağlayabilecek önemli bir aktivite egzersizdir. Egzersiz, depresyon belirtilerini hafifletebilir ve ruh halini iyileştirebilir. Egzersiz yapmak, serotonin ve endorfin gibi beyindeki mutluluk hormonlarının salgılanmasını teşvik eder.

Majör depresyon durumunda yapılabilecek egzersizler arasında yürüyüş, hafif koşu, bisiklet sürme, yüzme ve yoga gibi düşük yoğunluklu ve rahatlatıcı aktiviteler bulunabilir. Ancak egzersize başlarken aşırı zorlayıcı veya ağır egzersizlerden kaçınılmalı ve sağlık uzmanının önerileri dikkate alınmalıdır.

Egzersiz düzenli bir şekilde ve kademeli olarak yapılmalıdır. Yavaş yavaş başlanmalı ve vücudun kapasitesine göre zamanla artırılmalıdır. Egzersize başlamadan önce doktorla görüşmek ve önerilerini almak önemlidir. Herkesin fiziksel durumu farklı olduğundan, hangi egzersizin kişiye en uygun olduğunu ve nasıl bir programın takip edilmesi gerektiğini belirlemek için bir sağlık uzmanıyla danışılmalıdır. Bu şekilde, depresyonun tedavisinde egzersizin en etkili ve güvenli şekilde kullanılması sağlanabilir.

Majör depresyon ve beslenme

Majör depresyonla mücadelede beslenme, tedaviye doğrudan etki etmese de ruh halini iyileştirebilecek bir faktördür. Bu süreçte beslenme düzeninde yapılan değişiklikler, genel sağlık üzerinde olumlu etkilere sahip olabilir. Özellikle azalan iştahın neden olduğu yetersiz beslenme ve vitamin eksiklikleri depresyon semptomlarını artırabilir.

Bu nedenle, aşağıdaki beslenme önerileri majör depresyonla mücadelede yardımcı olabilir:

Antioksidan bakımından zengin besinler: Brokoli, çilek, fındık, biber gibi antioksidanlar açısından zengin gıdaların tüketimi beyin sağlığını olumlu etkileyebilir. Antioksidanlar, vücuttaki serbest radikallerle savaşarak hücresel hasarı azaltabilir. Omega-3 yağ asitleri: Zeytinyağı, fındık yağı ve balık gibi Omega-3 yağ asitleri depresyon semptomlarını hafifletebilir. Bu yağlar beyin fonksiyonları için önemlidir ve ruh halini iyileştirebilir. Düzenli beslenme: Düzenli öğünler, vücudun ihtiyaç duyduğu besinleri almasına yardımcı olabilir. Dengeli bir diyet, enerji seviyelerini ve ruh halini dengeleyebilir. Su tüketimi: Yetersiz su tüketimi ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir. Yeterli miktarda su içmek, vücudun doğru şekilde çalışmasını ve enerji seviyelerini korumasını sağlar. Ev yemekleri: Evde yemek yapmak, sağlıklı ve dengeli bir diyeti destekler. Kendi yemeklerinizi yapmak, yemek pişirmek ve sağlıklı besinleri tercih etmek kişinin ruh sağlığını olumlu etkileyebilir.

Unutulmaması gereken bir nokta, bu önerilerin majör depresyonun tedavisinin yerini tutmayacağıdır. Bu nedenle, bir kişi majör depresyonla mücadele ederken, sağlık profesyonelleri tarafından önerilen tedavi yöntemlerini ve ilaçları düzenli olarak kullanmalıdır. Beslenme değişiklikleri, tedaviye destek olabilir ancak bir tedavi yöntemi olarak değil, destekleyici bir faktör olarak düşünülmelidir.

Majör depresyon ve meditasyon

Meditasyon, depresyon belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilen bir tekniktir. Depresyondaki kişi, meditasyon ile zihinsel olarak anı yaşamaya odaklanarak bulunduğu anın farkına varabilir. Meditasyon sırasında, kişi nefes odaklı çalışarak rahatlama sağlayabilir, kalp atış hızı azalabilir ve bu durum kendini daha sakin hissetmesine yardımcı olabilir.

Meditasyon, stresle başa çıkma becerilerini geliştirebilir ve negatif düşüncelerin yerine daha olumlu ve dengeli düşüncelerin gelmesine katkıda bulunabilir. Ayrıca düzenli meditasyon uygulaması, beyindeki stresle başa çıkma mekanizmalarını güçlendirebilir ve zamanla duygudurumda iyileşmelere katkı sağlayabilir.

Ancak meditasyon tek başına majör depresyonu tedavi etmek için yeterli olmayabilir. Profesyonel bir sağlık uzmanıyla iş birliği içinde, meditasyon gibi tamamlayıcı tekniklerin kullanılması faydalı olabilir. Tedavi planı, kişinin ihtiyaçlarına ve semptomlarına göre uzmanlar tarafından belirlenmelidir. Meditasyon, depresyon tedavisinin bir parçası olarak düşünülmeli ve diğer tedavi yöntemleri ile kullanılmalıdır.

Majör depresyonla sosyalleşmek mümkün mü?

Evet, majör depresyona rağmen sosyalleşmek mümkündür ve sosyal etkileşim, genellikle depresyon semptomlarıyla baş etmede önemli bir rol oynayabilir. Ancak, depresyon belirtileri nedeniyle sosyalleşme isteği azalabilir ve kişi kendini izole etmeye daha yatkın hissedebilir.

Sosyal etkileşimden uzaklaşmak, depresyon semptomlarını artırabilir ve duygusal olarak daha da kötüleşebilir. Bu nedenle, kişi sosyalleşmeye isteksiz olsa da, kendisini topluma dahil etmeye teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Ancak bu, zorlama ya da baskı şeklinde olmamalıdır. Önceden keyif aldığı sosyal aktivitelere dönmesine yardımcı olunabilir veya ona katılmak istediği etkinlikleri birlikte planlayabilirsiniz.

Topluluk aktivitelerine katılmak, grup etkinlikleri düzenlemek veya düzenli egzersiz yapmak, sosyal bağlantıları artırabilir ve ruh halini iyileştirebilir. Yapılan bu etkinlikler, kişinin sosyal bağlarını güçlendirebilir ve destek almasına yardımcı olabilir. Bu nedenle, depresyonla mücadele ederken sosyal çevrede destek bulmak önemlidir ve kişinin sosyal ilişkilerini sürdürmeye çalışması teşvik edilmelidir. Bu süreçte, kişinin rahat hissettiği ve keyif aldığı aktivitelere odaklanmak önemlidir.

Majör depresyondaki kişiye nasıl yardımcı olunur?

Majör depresyon yaşayan bir kişiye yardımcı olmak için şu adımlar izlenebilir:

Destek olma: Kişinin doktor randevularına gitmesine ve düzenli ilaç kullanımına yardımcı olunmalıdır. Onları dinlemek, anlamaya çalışmak ve onların yanında olduğunuzu hissettirmek önemlidir. Empati: Kişiyi anlamak, onları yargılamadan, sabırla dinlemek ve duygularını ifade etmelerine izin vermek önemlidir. Onları desteklemek ve cesaretlendirmek duygusal olarak yardımcı olabilir. Fiziksel aktivite ve rahatlama teknikleri: Meditasyon, egzersiz gibi kişinin kendini rahat hissettiği aktiviteleri desteklemek, stresi azaltabilir ve duygusal iyilik hali sağlayabilir. Profesyonel yardım: Eğer depresyon belirtileri varsa veya tanı konulduysa, bir sağlık profesyoneliyle görüşme ve profesyonel destek almak önemlidir.

Majör depresyon tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır ve doktor tarafından belirlenen tedavi planının yanı sıra kişinin yaşam tarzında yapacağı değişiklikler de destek olabilir. Ancak kişi herhangi bir tedaviyi doktor kontrolü olmadan değiştirmemeli veya sonlandırmamalıdır. Depresyon belirtileri hissediliyorsa veya endişeler varsa, bir sağlık profesyoneliyle görüşmek önemlidir.

"
Depresyon (Çökkünlük) Arşivleri - ARM Psikiyatri Psikoterapi

Depresyon (Çökkünlük) Arşivleri - ARM Psikiyatri Psikoterapi

ARM Psikiyatri Psikoterapi Erişkin, Çocuk Psikiyatrisi, Cinsellik Sorunları, Rehberlik, Danışmanlık

Kategori arşivi: Depresyon (Çökkünlük) MAJÖR DEPRESYON

Depresyon geçirmekte olan birçok kimse bir bozukluğa sahip olduklarını bilmemektedirler. Bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkında olmalarına rağmen yolunda gitmeyen şeyin tam olarak ne olduğunu tanımlayamamaktadırlar. Depresyon hakkında sıkça sorulan sorular ve cevapları bozukluğun doğasını daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. Böylelikle sizin veya sevdiğiniz birinin tedaviye ihtiyacı olup olmadığına dair daha sağlıklı karar verebileceksiniz.

Klinik Depresyon Nedir?

Depresif Bozukluklar, kişinin fizyolojisi, biyokimyası, duygu durumu, düşünceleri ve davranışları dahil olmak üzere vücudun bütün olarak etkilendiği bozukluklardır. Yemek yeme ve uyku alışkanlıklarınızı, kendiniz, başkaları ve dış dünya hakkındaki düşünce ve duygularınızı etkileyebilmektedir.

Klinik Depresyon Ve Gelip Geçici İç Sıkıntısı Arasındaki Fark Nedir?

Klinik Depresyon gelip geçici bir iç sıkıntısı olmamakla beraber kişisel zayıflığın bir belirtisi kesinlikle değildir. Beyin kimyasındaki ince ve sinsi değişimler vücut, zihin ve ruhta belirgin keyifsizlik ve huzursuzluk yaratıp, varlığınızın her boyutunu etkileyebilmektedir.

Depresyonun Görülme Sıklığı Nedir?

Depresyonun yaygınlığı kültürden kültüre değişiklik göstermemekle birlikte Psikiyatrik Bozukluklar arasında en yaygın görülen bozukluklardan biridir. Depresyon, en çok güçten düşüren ve ölümle sonuçlanan (tedavi edilmeyen klinik depresyonun %15’i intiharla sonuçlanmaktadır) bozukluklar arasında en sık teşhis edilendir. Amerikan Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü’nün (National Institude of Mental Health) araştırmalarına göre yaşam boyu görülme sıklığı majör depresyon için %5,8, majör depresyonun daha hafif bir formu olan distimi için %3,3 olarak belirlenmiştir. Depresyon hastası kişilerin % 50’sinden fazlasının yaşamları boyunca tekrarlayan depresyon atakları geçirdikleri de belirtilmektedir. Yine aynı kurumun Türkiye’de tüm duygu durum bozuklukları için (bipolar bozukluk, majör depresyon, distimik bozukluk) belirlediği rakam tahmini olarak 4.891.468 … Devamı

Bu yazı Depresyon (Çökkünlük) kategorisine 25 Haziran 2014 tarihinde aadmin tarafından gönderildi. YİNELEYİCİ DEPRESYON (TEK UÇLU ÇÖKKÜNLÜK)

Özelliği depresif (çökkün) dönemlerin yinelemesidir. Yineleme diyebilmek için düzelme döneminin en az 2 ayı bulması gerekir. Daha kısa arayla yinelemede ilk hastalık düzelmemiş kabul edilir.

Yineleyici çökkünlükte antidepresan tedavisine ek olarak duygudurum düzenleyici ilaçların kullanımı gerekebilir.… Devamı

Bu yazı Depresyon (Çökkünlük) kategorisine 25 Haziran 2014 tarihinde aadmin tarafından gönderildi. UYUM BOZUKLUĞU

Sosyal ve mesleki işlevsellikte bozulmaya yol açan bir psikososyal stres etkenine karşı geliştirilen patolojik davranıştır. Stres etkenleri bir bebeğin doğumu, okuldan ayrılma, evlilik, iş kaybı, boşanma, hastalık gibi normal deneyim sınırındadır.

Stres etkenlerinin başlangıcından sonraki 3 ay içinde, strese bir tepki olarak gelişir. Stres etkenleri veya yol açtığı sonuçlar sonlanırsa belirtiler ek bir 6 aylık süreden daha uzun sürmez. Ergenlerde sıktır fakat herhangi yaşta da görülebilir. Çocuklukta anababa kaybı olanlarda, yeterli ana bakımı almayanlarda yatkınlık vardır.

Tedavisinde destekleyici psikoterapi, antidepresanlar, bunaltı giderici ilaçlar yararlı olabilir.… Devamı

Bu yazı Depresyon (Çökkünlük) kategorisine 25 Haziran 2014 tarihinde aadmin tarafından gönderildi. DİSTİMİK BOZUKLUK

Yakınmalar major depresyondakine göre daha az şiddetlidir. Erkeklere göre kadınlarda daha yaygın ve kronik gidişlidir. Başlangıç sinsi olur. Uzun süren stresler ve ani kayıplardan sonra görülebilir. Madde kötüye kullanımı, kişilik bozuklukları ve saplantı-zorlantı bozukluğuyla birlikte görülebilir. İştah azalması, aşırı yeme, uyku sorunları, yorgunluk, öz saygının azalması, yoğunlaşma veya karar verme güçlüğü, umutsuzluk belirtilerinden en az ikisi olması halinde bu tanı düşünülür.

Tedavisinde antidepresanlar yeğlenir.… Devamı

Bu yazı Depresyon (Çökkünlük) kategorisine 25 Haziran 2014 tarihinde aadmin tarafından gönderildi. Depresyonda Olan Birisine Nasıl Yardım Edilebilir? Depresif bir kişi için yapabileceğiniz en önemli şey doğru teşhis ve uygun tedavi alabilmesi için ona yardım etmektir. Bir kaç hafta içinde belirtiler azalmaya başlamadan önce tedaviyi bırakmaması için onu cesaretlendirebilir, herhangi bir iyileşme gözlemlenmediği takdirde daha farklı bir tedavi armasına yardımcı olabilirsiniz. Bazı durumlarda, doktor veya terapistten randevuyu sizin almanız ve depresif kişiye randevusunda eşlik etmeniz gerekebilir. Tedavinin bir parçası olarak ilaç tedavisi uygulanıyorsa kişiyi, doktorun talimatlarının dışına çıkmaması ve ilaçla birlikte alkol veya benzeri maddeler almaması için gözetim altında tutabilirsiniz. Duygusal destekte bulunun. Sabırlı, anlayışlı, şefkatli ve cesaretlendirici olun. Depresif kişiyi karşılıklı konuşmalara teşvik edin ve onu dikkatle dinleyin. İfade ettiği duyguları küçümsemeyin veya kötülemeyin ama gerçekliği vurgulayıp umut önerin. İntihar ile ilgili açıklamaları görmezden gelmeyin ve hastanın terapistine bildirin. Yürüyüşlere, sinemaya, açık hava aktivitelerine veya farklı faaliyetlere davet edin. Davetleriniz reddedildiği zaman nazik bir şekilde ısrarcı olun. Ancak, depresif kişinin vaktinden önce elinden gelenden daha fazlasını gerçekleştirmesi için zorlayıcı olmayın. Sahte hastalık veya tembellikle suçlamayın ya da birden bire iyileşmesini beklemeyin. Birçok kişi zaman içinde uygun tedavi ile birlikte kendisini daha iyi hissetmektedir. Zamanın yardımcı olacağını sık sık hatırlatın. Bu yazı Depresyon (Çökkünlük) kategorisine 24 Haziran 2014 tarihinde aadmin tarafından gönderildi. Öz Değerlendirme

Bu belirti çeşitlerini kendi durumunuzla karşılaştırmak için belirtilerinizi 3 boyutta değerlendirin: sayı, süre ve şiddet

Sayı: Kişide bulunan depresyon belirtilerinin sayısı arttıkça depresyon görülme olasılığı da artmaktadır. DSM-IV-TR tanı ölçütleri el kitabına göre klinik (majör) depresyon tanısı koyabilmek için yukarıda sıralanan belirtilerden 5 veya fazlasının kişide görülüyor olması gerekmektedir.

Süre: Kişide bulunan depresyon belirtilerinin süresi arttıkça depresyon riski de artmaktadır. DSM-IV-TR tanı ölçütleri el kitabına göre klinik (majör) depresyon tanısı koyabilmek için yukarıda sıralanan belirtilerden 5 veya fazlasının en az 2 hafta boyunca kişide görülüyor olması gerekmektedir. (Depresyonun daha hafif bir formu olan distimik bozukluk için kronik depresif duygu durumun en az 2 yıl boyunca görülmesi gerekmektedir.)

Şiddet: Birçoğumuz, duygusal açıdan acı hissetmemize rağmen günlük var oluşumuzla başa çıkmaya devam ederiz. Depresyonun bazı belirtileri günlük yaşam sınırları içinde olmakla beraber klinik depresyon belirtilerinin sayısı ve süresi ile birlikte şiddeti kişinin başa çıkma becerilerini belirgin biçimde etkileyebilmektedir.

Depresyon İyileşebilen Bir Bozukluk Mudur?

Çok ciddi bir rahatsızlık olmasına rağmen depresyon yüksek ölçüde tedavi edilebilir bir bozukluktur ve antidepresan, psikoterapi veya çeşitli bütüncül tedavilerin bileşimine olumlu tepki vermektedir. Maalesef depresyon görülen kişilerin büyük bir çoğunluğu, belirtilerin anlaşılmamasından veya yanlış teşhis edilmesinden ya da insanlar yardım arayamayacak kadar zedelenmiş olduklarından tedavi desteği aramamaktadırlar. Aile bireyleri veya yakın çevre, depresif hastanın uygun tedavi arayışını desteklemelidirler.

Asla göz ardı edilmemesi gerekmektedir En sık görülen psikiyatrik bozukluklardan biridir Kişisel zayıflığın bir belirtisi değildir Tedavisi olan bir bozukluktur Bu yazı Depresyon (Çökkünlük) kategorisine 24 Haziran 2014 tarihinde aadmin tarafından gönderildi. Yeni Adresimiz Ataşehir Bulvarı Ata Blokları Ata 2-5 Kat 2 Daire 51 Ataşehir
Tel.: 0216 380 21 81 - 0530 609 91 10 Son Yazılar YAŞAMIN KIYISINDAN NOTLAR Doktorumuz kitaplandı EŞDEĞER EVLİLİK ÇOCUK AŞKI ÖLDÜRMEZ ALDATMA, ALDATILMA "
Depresyon: Nedir, Belirtileri, Nedenleri, Tedavisi ve Daha Fazlası

Depresyon: Nedir, Belirtileri, Nedenleri, Tedavisi ve Daha Fazlası

Depresyon: Nedir, Belirtileri, Nedenleri, Tedavisi ve Daha Fazlası

Depresyon, bir ruh hali bozukluğu olarak sınıflandırılır. Kişinin günlük aktivitelerini etkileyen hüzün, kayıp veya öfke hisleri olarak tanımlanabilir.

Depresyon ve yas bazı ortak özelliklere sahip olabilir, ancak depresyon sevilen birini kaybetmenin ardından duyulan yas veya travmatik bir olayın ardından hissedilen üzüntüden farklıdır. Depresyon genellikle öznel nefret veya düşük özsaygıyı içerirken, yas genellikle bunları içermez.

Yas döneminde, olumlu duygular ve sevgi dolu anılar genellikle duygusal acıyla birlikte gelir. Büyük depresif bozuklukta ise hüzün hisleri sürekli olarak devam eder.

İnsanlar depresyonu farklı şekillerde deneyimler. Günlük işlerinize müdahale edebilir, zaman kaybına ve düşük verimliliğe neden olabilir. Ayrıca ilişkileri ve bazı kronik sağlık durumlarını etkileyebilir.

Depresyona bağlı olarak kötüleşebilecek durumlar şunları içerir:

Önemli olan zaman zaman moralinizin bozuk olmasının hayatın normal bir parçası olduğunu fark etmektir. Herkesin üzücü olaylar yaşaması doğaldır. Ancak eğer düzenli olarak moraliniz bozuk veya umutsuz hissediyorsanız, depresyonla başa çıkıyor olabilirsiniz.

Depresyon ciddi bir tıbbi durum olarak kabul edilir ve uygun tedavi olmadan daha da kötüleşebilir.

Depresyon belirtileri

Depresyon, sürekli bir hüzün durumu veya mavi" hissetmekten daha fazlasına neden olabilir.

Büyük depresyon çeşitli belirtilere yol açabilir. Bazıları ruh halinizi etkilerken diğerleri vücudunuzu etkiler. Belirtiler sürekli olabilir veya gelip gidebilir.

Genel belirtiler ve işaretler

Herkes depresyonun aynı belirtilerini yaşamayabilir. Belirtiler şiddette, sıklıkta ve ne kadar süreyle devam ettiklerinde farklılık gösterebilir.

Eğer en az 2 hafta boyunca hemen hemen her gün aşağıdaki depresyon belirtilerinin bazılarını yaşıyorsanız, depresyonla yaşıyor olabilirsiniz:

Ölüm, intihar, kendine zarar verme veya intihar girişimleriyle ilgili düşünceler Kronik fiziksel ağrılar, tedaviyle düzelme olmaksızın belirgin bir nedeni olmayan (baş ağrıları, sızılar veya ağrılar, sindirim problemleri, kramplar) İştah veya kilo değişiklikleri Uykuda güçlük, erken uyanma veya aşırı uyuma Yavaş hareket etme veya konuşma Odaklanmada, hatırlamada veya karar vermede zorluk Azalmış enerji veya yorgunluk İlgilendiğiniz hobilerde ve ilgi alanlarında ilginin kaybolması Rahatsız, sinirli veya öfkeli hissetme Çok fazla ağlama Umutsuzluk, değersizlik ve kötümserlik hissetme Üzgün, kaygılı veya "boş" hissetme

Depresyonun belirtileri erkekler, kadınlar, gençler ve çocuklar arasında farklı şekillerde tecrübe edilebilir.

Erkekler, aşağıdakilerle ilgili belirtiler yaşayabilir:

Ruhsal durum, öfke, saldırganlık, sinirlilik, endişe veya huzursuzluk gibi duygusal değişimler Duygusal iyi olma hali, boşluk, üzgünlük veya umutsuzluk hissi Davranışlar, ilgi kaybı, favori aktivitelerde artık zevk alamama, kolayca yorgun hissetme, intihar düşünceleri, aşırı alkol tüketimi, madde kullanımı veya riskli aktivitelere katılma gibi durumlar Cinsel ilgi, azalmış cinsel istek veya cinsel performans eksikliği Bilişsel yetenekler, odaklanamama, görevleri tamamlamada zorluk veya konuşmalar sırasında gecikmiş tepkiler gibi durumlar Uyku düzeni, uykusuzluk, huzursuz uyku, aşırı uyuklama veya gece boyunca uyuyamama gibi durumlar Fiziksel sağlık durumu, yorgunluk, ağrılar, başağrısı veya sindirim problemleri gibi durumlar

Kadınlar, aşağıdakilerle ilgili belirtiler yaşayabilir:

Ruhsal durum, sinirlilik gibi duygusal değişimler Duygusal iyi olma hali, üzgün veya boş hissetme, endişe veya umutsuzluk hissi Davranışlar, aktivitelere ilgi kaybı, sosyal etkinliklerden geri çekilme veya intihar düşünceleri gibi durumlar Bilişsel yetenekler, düşünce ve konuşma hızında yavaşlama gibi durumlar Uyku düzeni, gece boyunca uyuyamama, erken uyanma veya aşırı uyuma gibi durumlar Fiziksel sağlık durumu, azalmış enerji, daha fazla yorgunluk, iştah değişiklikleri, kilo değişiklikleri, ağrılar, sızılar, başağrıları veya artan kramplar gibi durumlar

Çocuklar, aşağıdakilerle ilgili belirtiler yaşayabilir:

Ruhsal durum, sinirlilik, öfke, hızlı duygusal değişimler veya ağlama gibi duygusal değişimler Duygusal iyi olma hali, beceriksizlik hissi (örn. "Hiçbir şeyi doğru yapamıyorum") veya umutsuzluk, ağlama veya yoğun üzüntü Davranışlar, okulda sorun çıkarma veya okula gitmeyi reddetme, arkadaşlardan veya kardeşlerden uzak durma, ölüm veya intihar düşünceleri veya kendine zarar verme gibi durumlar Bilişsel yetenekler, odaklanmada zorluk, okul performansında düşüş veya notlarda değişiklik gibi durumlar Uyku düzeni, uyku problemi veya aşırı uyuma gibi durumlar Fiziksel sağlık durumu, enerji kaybı, sindirim problemleri, iştah değişiklikleri, kilo kaybı veya artışı gibi durumlar Depresyon nedenleri

Depresyonun birkaç olası nedeni vardır. Bunlar biyolojikten çevresel faktörlere kadar çeşitlilik gösterebilir.

Yaygın nedenler şunları içerir:

Ağrı. Uzun süre duygusal veya kronik fiziksel ağrı hisseden kişiler, depresyon geliştirme olasılığı önemli ölçüde artar. Madde kullanımı. Madde veya alkol kötüye kullanımı geçmişi, riskinizi etkileyebilir. Tıbbi durumlar. Kronik hastalıklar, uykusuzluk, kronik ağrı, Parkinson hastalığı, felç, kalp krizi ve kanser gibi belirli durumlar sizi daha yüksek risk altına sokabilir. Beyin yapısı. Beynin frontal lobunun daha az aktif olması depresyon riskini artırır. Ancak bilim insanları bunun depresif belirtilerin başlamasından önce mi, sonra mı meydana geldiğini bilmiyor. Erken çocukluk travması. Bazı olaylar, vücudunuzun korkuya ve stres içeren durumlarda tepkisini etkileyebilir. Aile geçmişi. Depresyon veya başka bir ruh hali bozukluğu aile geçmişinizde varsa, depresyon geliştirme riskiniz daha yüksektir. Hormon düzeyleri. Menstrüel döngü, doğum sonrası dönem, perimenopoz veya menopoz gibi farklı zamanlarda kadın hormonları olan östrojen ve progesteron değişiklikleri, depresyon riskinizi artırabilir. Beyin kimyası. Depresyonu olan kişilerin ruh hali, düşünceler, uyku, iştah ve davranışı düzenleyen beyinin belirli bölgelerinde kimyasal dengesizlik olabilir. Risk faktörleri

Depresyon için risk faktörleri biyokimyasal, tıbbi, sosyal, genetik veya çevresel olabilir. Yaygın risk faktörleri şunları içerir:

Cinsiyet. Baş majör depresyon yaygınlığı erkeklere göre kadınlarda iki kat daha yüksektir. Genetik. Depresyon aile geçmişinizde varsa, depresyon riskiniz artar. Sosyoekonomik durum. Finansal sorunlar ve algılanan düşük sosyal statü, depresyon riskinizi artırabilir. Belirli ilaçlar. Bazı ilaçlar, hormonal doğum kontrol yöntemlerinin bazı türleri, kortikosteroidler ve beta-blokerler gibi, depresyon riskiyle ilişkilendirilebilir. D vitamini eksikliği. Çalışmalar, düşük D vitamini düzeylerinin depresif belirtilerle ilişkilendirildiğini göstermiştir. Cinsiyet kimliği. 2018 yılında yapılan bir çalışmaya göre, trans bireylerde depresyon riski cisgender bireylerin neredeyse 4 katıdır. Madde kötüye kullanımı. Madde kullanım bozukluğu olan kişilerin yaklaşık %21'i aynı zamanda depresyon yaşar. Tıbbihastalıklar. Depresyon, diğer kronik tıbbi hastalıklarla ilişkilidir. Kalp hastalığı olan kişilerde depresyona yakalanma olasılığı, olmayanlara kıyasla yaklaşık iki kat daha fazladır, kanserli hastaların ise %25'i depresyon yaşayabilir. Depresyon için Tedavi

Belirtileri başarılı bir şekilde yönetebilirsiniz, bazen tek bir tedavi yöntemiyle, ya da birden fazla tedavi yöntemini bir arada kullanmanız en etkili sonucu sağlayabilir.

Aşağıdaki gibi tıbbi tedaviler ve yaşam tarzı terapilerini birleştirmek yaygındır:

İlaçlar

Sağlık profesyoneliniz aşağıdakilerden birini reçeteleyebilir:

Seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI'lar)

SSRI'lar en yaygın olarak reçete edilen antidepresan ilaçlardır ve genellikle az yan etkiye sahiptirler. Beyninizdeki nörotransmitter serotonin'in daha fazla kullanılabilirliğini artırarak depresyonu tedavi ederler.

SSRI'lar bazı durumlarda monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI'ler) ve thioridazine veya Orap (pimozide) ile birlikte alınmamalıdır.

Hamile olanlar SSRI'ları hamilelik sırasında almanın riskleri hakkında sağlık profesyonelleri ile konuşmalıdır. Dar açılı glokomunuz varsa dikkatli olmalısınız.

SSRI'ların örnekleri arasında sitalopram (Celexa), eskitalopram (Lexapro), fluvoxamine (Luvox), paroksetin (Paxil, Paxil XR, Pexeva) ve sertralin (Zoloft) bulunur.

Serotonin ve noradrenalin geri alım inhibitörleri (SNRI'lar)

SNRI'lar, beyninizdeki nörotransmitter serotonin ve noradrenalin miktarını artırarak depresyonu tedavi eder.

SNRI'lar, MAOI'lerle birlikte alınmamalıdır. Karaciğer veya böbrek problemleriniz veya dar açılı glokomunuz varsa dikkatli olmalısınız.

SNRI'ların örnekleri arasında desvenlafaksin (Pristiq, Khedezla), duloksetin (Cymbalta, Irenka), levomilnasipran (Fetzima) ve venlafaksin (Effexor XR) bulunur.

Siklik ve tetrasislik antidepresanlar

Siklik antidepresanlar (TCAs) ve tetrasislik antidepresanlar (TECAs), beyninizdeki nörotransmitter serotonin ve noradrenalin miktarını artırarak depresyonu tedavi eder.

TCAs, SSRİ'ler veya SNRI'lar kadar çok yan etkiye neden olabilir. TCAs veya TECAs'ı MAOI'lerle birlikte almayın. Dar açılı glokomunuz varsa dikkatli kullanın.

Siklik antidepresanların örnekleri arasında amitriptilin (Elavil), doksepim (Sinequan), imipramin (Tofranil), trimipramin (Surmontil), desipramin (Norpramin), nortriptilin (Pamelor, Aventyl) ve protriptilin (Vivactil) bulunur.

Atipik antidepresanlar Noradrenalin ve dopamin geri alım inhibitörleri (NDRI'lar)

Bu ilaçlar, beyninizdeki dopamin ve noradrenalin seviyelerini artırarak depresyonu tedavi edebilir.

NDRI'ların örnekleri arasında bupropiyon (Wellbutrin) bulunur.

Monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI'ler)

MAOI'ler, beyninizdeki noradrenalin, serotonin, dopamin ve tiramin seviyelerini artırarak depresyonu tedavi edebilir.

Yan etkiler ve güvenlik endişeleri nedeniyle, MAOI'ler, ruh sağlığı bozukluklarının tedavisinde ilk tercih değildir. Genellikle diğer ilaçlar depresyon tedavisinde başarılı olamazsa kullanılırlar.

MAOI'lerin örnekleri arasında isokarboksazid (Marplan), fenelzin (Nardil), selegilin (Emsam) ve tranilsipromin (Parnate) bulunur.

N-metil-D-aspartat (NMDA) antagonistleri

N-metil-D-aspartat (NMDA) antagonistleri, beyninizdeki glutamat seviyelerini artırarak depresyonu tedavi edebilir. Glutamat, depresyonla ilişkili olduğuna inanılan bir nörotransmitterdir.

NMDA antagonistleri, diğer antidepresan tedavilerle başarılı olmayan hastalarda kullanılır.

FDA, depresyon tedavisi için bir NDMA ilacı olan esketamin (Spravato) 'yu onaylamıştır.

Esketamin, sadece Spravato REMS adlı kısıtlı bir programa dahil olan bir burun spreyidir.

Hastalar, ilacı aldıktan sonra yorgunluk ve disosiyasyon (dikkat, değerlendirme ve düşünme ile ilgili zorluk) yaşayabilir. Bu nedenle, esketamin, bir sağlık hizmeti uzmanının sedasyon ve disosiyasyonu izleyebileceği bir sağlık hizmeti ortamında uygulanır.

Depresyonun tedavisinde kullanılan her tür ilacın faydaları ve potansiyel riskleri vardır.

Psikoterapi

Bir terapist ile konuşmak, olumsuz duygularla başa çıkmak için beceriler öğrenmenize yardımcı olabilir. Aile veya grup terapisi oturumlarından da faydalanabilirsiniz.

Psikoterapi, bir kişinin depresyon gibi ruh sağlığı durumlarına katkıda bulunan faktörleri tespit etmesine ve bu faktörlerle başa çıkmayı öğrenmesine yardımcı olmak için eğitimli bir terapistle konuşmasıdır.

Psikoterapinin, depresyon ve diğer psikiyatrik bozukluklara sahip insanların belirtilerini iyileştirmede etkili bir tedavi olduğu gösterilmiştir.

Psikoterapi genellikle ilaç tedavisi ile birlikte kullanılır. Birçok farklı psikoterapi türü vardır ve bazı insanlar bir türü diğerine göre daha iyi yanıt verebilir.

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)

Bilişsel davranışçı terapi (BDT) yöntemiyle bir terapist, sizinle birlikte sağlıksız düşünce kalıplarını ortaya çıkaracak ve bu düşüncelerin zararlı davranışlarınızı, tepkilerinizi ve kendinizle ilgili inançlarınızı nasıl etkilediğini belirleyecektir.

Terapistiniz, olumsuz düşüncelerinizi daha olumlu düşüncelerle değiştirme pratiği yapmanız için "ev ödevleri" önerebilir.

Diyalektik Davranış Terapisi (DDT)

Diyalektik davranış terapisi (DDT), BDT'ye benzer ancak özellikle doğrulamaya veya rahatsız edici düşünceleri, duyguları ve davranışları kabul etmeye vurgu yapar, bunlarla mücadele etmek yerine.

Bu teorinin temeli, zararlı düşüncelerin veya duyguların farkında olmak suretiyle değişimin mümkün olduğunu kabul ederek bir iyileşme planı oluşturabileceğinizdir.

Psikodinamik Terapi

Psikodinamik terapi, günlük yaşamınızla daha iyi başa çıkmanıza yardımcı olmak amacıyla tasarlanmış bir konuşma terapisi türüdür. Psikodinamik terapi, şimdiki zamandaki gerçekliğinizin bilinçaltı ve çocukluk deneyimleriniz tarafından şekillendirildiği fikrine dayanır.

Bu terapi şeklinde, terapistiniz sizinle birlikte çocukluğunuzu ve deneyimlerinizi düşünmeniz ve anlamanız için size rehberlik edecektir.

Işık Terapisi

Beyaz ışığa maruz kalma, ruh halinizi düzenlemeye ve depresyon belirtilerini iyileştirmeye yardımcı olabilir. Işık terapisi genellikle mevsimsel duygudurum bozukluğunda kullanılır ve artık mevsimsel kalıplara sahip majör depresif bozukluk olarak adlandırılmaktadır.

Elektrokonvülsif Terapi (EKT)

Elektrokonvülsif terapi (EKT), elektrik akımlarını kullanarak bir nöbet oluşturmaya yardımcı olur ve klinik depresyon yaşayan insanlara yardımcı olduğu gösterilmiştir. EKT, ciddi depresyonu olan veya diğer tedavilere veya antidepresan ilaçlara dirençli depresyonu olan kişilerde kullanılır.

EKT işlemi sırasında, yaklaşık 5 ila 10 dakika sürecek bir anestezi ajanı alacaksınız.

Sağlık uzmanınız göğsünüze kardiyak izleme pedleri ve başınızın belirli bölgelerine dört elektrot yerleştirecektir. Ardından, birkaç saniye boyunca kısa elektriksel darbeler verilecektir. Nöbet geçirmeyecek ve elektrik akımını hissetmeyeceksiniz ve tedavi sonrasında yaklaşık 5 ila 10 dakika içinde uyanacaksınız.

Yan etkiler arasında baş ağrısı, bulantı, kas ağrıları ve hassasiyeti, kafa karışıklığı veya oryantasyon eksikliği bulunur.

Hastalar ayrıca hafıza problemleri geliştirebilir, ancak bunlar genellikle tedaviden sonra haftalar ve aylar içinde geçer.

Alternatif tedaviler

Depresyon için alternatif tedaviler hakkında doktorunuzla konuşun. Birçok kişi geleneksel psikoterapi ve ilaç tedavisi yanında alternatif tedavileri tercih eder. Bazı örnekler şunları içerir:

Meditasyon. Stres, kaygı ve öfke depresyon tetikleyicileri olabilir, ancak meditasyon, beyninizin bu duygulara nasıl tepki verdiğini değiştirmeye yardımcı olabilir. Çalışmalar, meditasyon uygulamalarının depresyon belirtilerini iyileştirmeye ve depresyonun nüksünü önlemeye yardımcı olabileceğini göstermektedir. Akupunktur. Akupunktur, bazı depresyon belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilecek geleneksel Çin tıbbının bir parçasıdır. Akupunktur sırasında bir uygulayıcı, çeşitli durumları tedavi etmek için vücuttaki belirli alanları uyarlamak için iğneler kullanır. Araştırmalar, akupunkturun klinik tedavilerin daha iyi çalışmasına yardımcı olabileceğini ve danışmanlık kadar etkili olabileceğini öne sürmektedir. Doğal çözümler ve yaşam tarzı ipuçları Egzersiz

Haftada 3 ila 5 gün, 30 dakikalık fiziksel aktivite hedefleyin. Egzersiz, ruh halinizi iyileştiren hormonlar olan endorfinlerin vücudunuzun üretimini artırabilir.

Alkol ve madde kullanımından kaçının

Alkol tüketmek veya maddeleri kötüye kullanmak kısa süreli olarak iyi hissetmenizi sağlayabilir. Ancak uzun vadede, bu maddeler depresyon ve anksiyete belirtilerini kötüleştirebilir.

Sınırlar koymayı öğrenin

Kendinizi bunalmış hissetmek, anksiyete ve depresyon belirtilerini kötüleştirebilir. Profesyonel ve kişisel yaşamınızda sınırlar belirlemek size daha iyi hissettirebilir.

Kendinize iyi bakın

Depresyon belirtilerini iyileştirmek için kendinize iyi bakabilirsiniz. Bu, yeterli uyku almak, sağlıklı bir diyet yapmak, olumsuz kişilerden kaçınmak ve keyifli etkinliklere katılmak içerir.

Bazı durumlarda depresyon ilaçlarına cevap vermez. Semptomlarınız düzelmezse, sağlık uzmanınız depresyonu tedavi etmek ve ruh halinizi iyileştirmek için elektrokonvülsif terapi (EKT) veya tekrarlayan transkraniyal manyetik stimülasyon (rTMS) gibi diğer tedavi seçeneklerini önerebilir.

Takviyeler

Depresyon belirtileri üzerinde olumlu etkisi olabilecek birkaç tür takviye bulunmaktadır.

S-adenozil-L-metiyonin (SAMe)

Bazı araştırmalar, bu bileşiğin depresyon belirtilerini hafifletebileceğini öne sürmektedir. En iyi sonuçlar, SSRİ ilaçları alan kişilerde görülmüştür. Ancak, bu araştırmanın sonuçları kesin değildir ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

5-hidroksitriptofan (5-HTP)

5-HTP, beyinde serotonin seviyelerini artırabilir ve böylece belirtileri hafifletebilir. Vücudunuz bu kimyasalı, proteinin yapı taşı olan triptofanı tükettiğinizde yapar. Ancak daha fazla çalışma gereklidir.

Omega-3 yağ asitleri

Bu esansiyel yağlar, nörolojik gelişim ve beyin sağlığı için önemlidir. Diyetinize omega-3 takviyeleri eklemek, depresyon belirtilerini azaltmaya yardımcı olabilir. Ancak bazı çelişkili kanıtlar mevcuttur ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Takviyeler almadan önce her zaman doktorunuza danışın, çünkü diğer ilaçlarla etkileşime girebilir veya olumsuz etkileri olabilir.

Vitaminler

Vitaminler birçok vücut fonksiyonu için önemlidir. Araştırmalar, depresyon belirtilerini hafifletmede özellikle iki vitaminin yararlı olduğunu öne sürmektedir:

Vitamin B: B-12 ve B-6, beyin sağlığı için hayati öneme sahiptir. Vitamin B düzeyleriniz düşük olduğunda, depresyon geliştirme riskiniz daha yüksek olabilir. Vitamin D: Güneş vitamini olarak da bilinen D vitamini, beyin, kalp ve kemik sağlığı için önemlidir. D vitamini eksikliği ile depresyon arasında bir ilişki olabilir, ancak daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Birçok bitki, takviye ve vitamin, depresyon belirtilerini hafifletmeye yardımcı olduğunu iddia etse de, çoğu klinik araştırmalarda etkili olduklarını kanıtlamamıştır.

Depresyon testi

Depresyonu teşhis etmek için tek bir test bulunmamaktadır. Ancak sağlık uzmanınız, belirtileriniz ve psikolojik değerlendirme temel alınarak bir teşhis koyabilir.

Çoğu durumda, size aşağıdaki konularla ilgili bir dizi soru soracaklardır:

Duygularınız İştahınız Uyku düzeniniz Aktivite düzeyiniz Düşünceleriniz

Depresyon diğer sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilebileceğinden, sağlık uzmanınız ayrıca bir fiziksel muayene yapabilir ve kan testleri isteyebilir. Bazı durumlarda tiroid problemleri veya D vitamini eksikliği, depresyon belirtilerini tetikleyebilir.

Depresyon belirtilerini görmezden gelmemek önemlidir. Eğer ruh haliniz düzelmez veya kötüleşirse, tıbbi yardım arayın. Depresyon, ciddi bir ruh sağlığı rahatsızlığı olup, komplikasyonlara yol açabilecek potansiyele sahiptir.

Tedavi edilmezse, komplikasyonlar şunları içerebilir:

Kilo alımı veya kaybı Fiziksel ağrı Madde kullanım bozukluğu Panik ataklar İlişki problemleri Sosyal izolasyon İntihar düşünceleri Kendine zarar verme Depresyon türleri

Depresyon, belirtilerin şiddetine göre kategorilere ayrılabilir. Bazı kişiler hafif ve geçici epizodlar yaşarken, diğerleri şiddetli ve sürekli depresif epizodlar yaşayabilir.

İki ana türü bulunmaktadır: major depresif bozukluk ve sürekli depresif bozukluk.

Major depresif bozukluk

Major depresif bozukluk (MDD), depresyonun daha şiddetli formudur. Sürekli üzüntü, umutsuzluk ve değersizlik hisleriyle karakterizedir ve kendiliğinden geçmezler.

Klinik depresyon teşhisi konulabilmesi için, 2 haftalık bir süre boyunca aşağıdaki belirtilerin beş veya daha fazlasını yaşamanız gerekmektedir:

Günün çoğunda depresyonda hissetmek Düzenli aktivitelere olan ilginin kaybı Önemli kilo kaybı veya kazancı Çok fazla uyuma veya uyuyamama Düşünce veya hareketlerde yavaşlama Çoğu gün yorgunluk veya düşük enerji seviyesi Değersizlik veya suçluluk duyguları Konsantrasyon kaybı veya kararsızlık Ölüm veya intihar düşüncelerinin tekrarlanması

Major depresif bozukluğun farklı alt tipleri vardır, Amerikan Psikiyatri Birliği bunlara "spesifikatörler" adını vermektedir.

Bunlar şunları içermektedir:

Atipik özellikler Kaygılı sıkıntı Karışık özellikler Peripartum başlangıcı, hamilelik sırasında veya doğumdan hemen sonra Mevsimsel desenler Melankolik özellikler Psikotik özellikler Katatoni Süregen depresif bozukluk

Süregen depresif bozukluk (SDB) eskiden distimi olarak adlandırılıyordu. Bu, daha hafif ancak kronik bir depresyon şeklidir.

Tanının konulabilmesi için belirtilerin en az 2 yıl boyunca devam etmesi gerekmektedir. SDB, majör depresyona göre hayatınızı daha fazla etkileyebilir çünkü daha uzun bir süre boyunca sürer.

SDB'ye sahip kişiler için bu tür durumlar sıkça görülür:

Düşük özgüvene sahip olmak Verimlilik eksikliği yaşamak Umutsuz hissetmek Normal günlük aktivitelere ilgi kaybı yaşamak

Depresyon başarılı bir şekilde tedavi edilebilir, ancak tedavi planınıza bağlı kalmak önemlidir.

Depresyonla yaşamak zor olabilir, ancak tedavi yaşam kalitenizi artırmanıza yardımcı olabilir. Olası seçenekler hakkında sağlık uzmanınızla konuşun.

Postpartum depresyon

Postpartum depresyon, doğumdan sonra meydana gelen bir depresyon durumunu ifade eder. Gebelik sonrası yaygın bir bozukluktur ve 9 yeni ebeveynin 1'ini etkiler.

Doğum sonrasında "bebek mavisi" olarak adlandırılan, yani üzüntü veya boşluk hissi yaşamanız yaygındır. Birçok kişi için bu semptomlar birkaç gün içinde kaybolur.

Ancak doğumdan sonraki 2 haftadan daha uzun süren üzüntü, umutsuzluk veya boşluk hissediyorsanız, postpartum depresyon geçiriyor olabilirsiniz.

Postpartum depresyonun belirtileri hafiften şiddetliye kadar değişebilir ve şunları içerebilir:

Bebeğe zarar verme veya kendinize zarar verme düşünceleri Bebeğe ilgi duymama, bağ kuramama veya bebeğinizi başkasının çocuğu gibi algılama Enerji veya motivasyon eksikliği Aşırı yemek yeme veya çok az yeme Çok az uyuma veya çok fazla uyuma Odaklanmada zorluk çekme Hafıza problemleri yaşama Kendisini değersiz, suçlu veya kötü bir ebeveyn gibi hissetme Eskiden keyif aldığınız aktivitelerden uzaklaşma Arkadaşlar ve aileden uzaklaşma Geçmeyen baş ağrıları, ağrılar veya mide sorunları yaşama Boşluk hissi, bağlantısızlık veya bebeği sevmediğiniz veya umursamadığınız düşüncesi

Postpartum depresyon, gebelik sonrasında meydana gelen dramatik hormonal değişikliklerin tetiklediği düşünülmektedir.

Bipolar depresyon, belirli tipte bipolar bozuklukta bir kişinin depresif bir dönem yaşadığı durumdur.

Bipolar bozukluk, duygusal durum, enerji, konsantrasyon ve günlük görevleri yerine getirme yeteneğinde belirgin değişikliklere neden olan bir zihinsel bozukluktur.

Üç tür bipolar bozukluk bulunmaktadır ve hepsinde "manik" dönemler olarak adlandırılan, aşırı coşkulu, mutlu veya enerjik hissedilen dönemler ile "depresif" dönemler bulunmaktadır, burada "çöküntü" yaşanır, üzgün veya umutsuz hissedilir.

Bipolar bozukluğunuz varsa, her "ruh hali dönemi" nin zararlı etkilerini fark etmek zor olabilir.

Depresif bir dönem yaşayan kişiler:

Ölüm veya intihar düşünceleri Cinsel istekte azalma veya yok olma Temel görevleri yerine getirememe hissi Odaklanma güçlüğü veya karar vermede zorluk Yavaş konuşma, unutkanlık veya konuşacak bir şeylerinin olmadığı hissi İştahın artması ve kilo alımı Uykuya dalmakta zorluk, çok erken uyanma veya çok fazla uyuma Çok üzgün, umutsuz veya boş hissetme Hareketleri yavaşlama veya huzursuzluk hissi

Depresif bir dönem sırasında belirtiler gün boyunca hemen hemen her gün devam eder ve birkaç gün veya hafta sürebilir.

Bipolar bozukluk tedavi edildiğinde, birçok kişi depresyon belirtilerini daha az ve daha hafif bir şekilde deneyimleyebilir, eğer depresif dönemler yaşanıyorsa.

Depresyon ve Diğer Hastalıklar Depresyon ve anksiyete

Depresyon ve anksiyete aynı anda bir kişide meydana gelebilir. Aslında, araştırmalar göstermiştir ki, depresif bozuklukları olan kişilerin %70'ten fazlasının anksiyete belirtileri de bulunmaktadır.

Farklı nedenlerden kaynaklandığı düşünülse de, depresyon ve anksiyete birkaç benzer semptom üretebilir. Bu semptomlar şunları içerebilir:

sinirlilik Zihin ya da odaklanma güçlüğü Uyku sorunları

Her iki durum da bazı ortak tedavilere sahiptir.

Anksiyete ve depresyon, şu yöntemlerle tedavi edilebilir:

Bilişsel davranışçı terapi gibi terapiler İlaç tedavisi Alternatif terapiler arasında hipnoterapi de bulunur

Eğer bu durumların belirtilerini yaşıyorsanız ya da her ikisini birden düşünüyorsanız, sağlık profesyoneli ile görüşmek için bir randevu alın. Onlarla işbirliği yaparak, anksiyete ve depresyonun birlikte var olabilen belirtilerini belirleyebilir ve nasıl tedavi edilebileceğini öğrenebilirsiniz.

Depresyon ve Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB)

Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB), bir tür anksiyete bozukluğudur. İstenmeyen ve tekrarlayan düşünceler, dürtüler ve korkulara (obsesyonlar) neden olur.

Bu korkular, obsesyonların neden olduğu stresi hafifletmeyi umduğunuz tekrarlayan davranışlar veya ritüeller (kompulsiyonlar) yapmanıza yol açar.

OKB tanısı konmuş kişiler sık sık obsesyonlar ve kompulsiyonlar döngüsünde bulunurlar. Bu davranışlara sahipseniz, onlardan dolayı kendinizi yalnız hissedebilirsiniz. Bu, arkadaşlardan ve sosyal durumlardan uzaklaşmanıza neden olabilir ve depresyon riskinizi artırabilir.

OKB'li bir kişinin aynı zamanda depresyon da yaşaması nadir değildir. Bir anksiyete bozukluğuna sahip olmak, başka bir anksiyete bozukluğunun olma olasılığını artırabilir. OKB'li insanların %80'ine kadarı depresyon dönemleri de yaşar.

Bu çift teşhis çocuklar için de endişe vericidir. Genç yaşta ilk gelişmeye başlayan kompulsif davranışları, çocukların kendilerini olağandışı hissetmelerine neden olabilir. Bu, arkadaşlardan uzaklaşmaya ve depresyon gelişme olasılığını artırmaya yol açabilir.

Psikozlu depresyon

Büyük depresyon tanısı konmuş bazı bireylerde, başka bir zihinsel bozukluk olan psikozun belirtileri de görülebilir. İki durum birlikte olduğunda, bunun adı "büyük depresif bozukluk, psikotik özellikleri olan şiddetli depresyon" ya da depresif psikoz olarak bilinir.

Depresif psikoz, insanların gerçek olmayan şeyler görmesine, duymasına, inanmasına veya koklamasına neden olur. Bu durumdaki insanlar aynı zamanda üzüntü, umutsuzluk ve sinirlilik hissedebilirler.

İki durumun kombinasyonu özellikle tehlikelidir. Çünkü depresif psikozu olan biri, intihar düşünceleri veya olağandışı riskler almasına neden olabilecek sanrılara sahip olabilir.

Bu iki durumun neyin neden olduğu veya neden bir arada görülebildiği henüz net değildir, ancak tedavi semptomları başarıyla hafifletebilir. Tedaviler, ilaçlar ve elektrokonvülsif tedavi (EKT) içerir.

Risk faktörlerini ve olası nedenleri anlamak, erken belirtiler konusunda farkındalığınızı artırabilir.

Gebelikte Depresyon

Gebelik genellikle insanlar için heyecan verici bir dönemdir. Bununla birlikte, hamile bir kadının depresyon yaşaması yine de yaygın olabilir.

Hamilelik sırasında depresyon belirtileri şunları içerebilir:

Ölüm veya intihar düşünceleri Uyku sorunları, uykusuzluk veya çok fazla uyuma Odaklanmada veya hatırlamada zorluklar Sürekli üzüntü Daha önce keyif aldığınız aktivitelere veya şeylere ilginin kaybolması Endişe Umutsuzluk hissi İştah veya yeme alışkanlıklarında değişiklikler

Hamilelik sırasında depresyon tedavisi tamamen konuşma terapisi ve diğer doğal tedavilere odaklanabilir.

Bazı kadınlar gebelikleri sırasında antidepresanlar kullanırken, hangi ilaçların en güvenli olduğu net değildir. Sağlık uzmanınız, bebeğinizin doğumundan sonra kadar alternatif bir seçeneği denemenizi teşvik edebilir.

Depresyon riskleri bebek gelmesinden sonra da devam edebilir. Postpartum depresyon, yeni anneler için ciddi bir endişe kaynağıdır ve aynı zamanda peripartum başlangıçlı büyük depresif bozukluk olarak da adlandırılır.

Depresyon ve alkol

Araştırmalar, alkol kullanımı ile depresyon arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymuştur. Depresyonu olan kişiler, alkolü kötüye kullanma eğilimindedir.

Alkol sık sık tüketmek depresyon belirtilerini kötüleştirebilir ve depresyonu olan kişilerin alkolü kötüye kullanma ya da bağımlı hale gelme olasılığı daha yüksektir.

Depresyonu Önleme

Genellikle depresyonun önlenmesi mümkün kabul edilmez. Nedenlerinin ne olduğunu anlamak zor olduğundan, önlemek daha zordur.

Ancak bir kez depresif bir dönem yaşadıktan sonra, hangi yaşam tarzı değişikliklerinin ve tedavilerin yardımcı olduğunu öğrenerek gelecekteki bir dönemi önlemek için daha iyi hazırlanabilirsiniz.

Depresyonu önlemeye yardımcı olabilecek teknikler şunları içerebilir:

Düzenli egzersiz yapmak Yeterince uyumak Stresi azaltmak Tedavileri sürdürmek Diğer insanlarla güçlü ilişkiler kurmak

Diğer teknikler ve fikirler de depresyonu önlemeye yardımcı olabilir.

Özetle

Depresyon geçici olabilir veya uzun süreli bir zorluk haline gelebilir. Tedavi her zaman depresyonunuzu tamamen ortadan kaldırmayabilir.

Ancak tedavi genellikle semptomları daha yönetilebilir hale getirir. Depresyon semptomlarını yönetmek, doğru ilaçlar ve terapilerin uygun kombinasyonunu bulmayı içerir.

Eğer bir tedavi işe yaramazsa, sağlık uzmanınızla konuşun. Size durumunuzu yönetmede daha iyi işe yarayabilecek farklı bir tedavi planı oluşturmalarına yardımcı olabilirler.

Bu sayfa faydalı oldu mu? Albert P. (2015). Depresyon kadınlarda neden daha yaygındır? ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles Bipolar bozukluk. (2023): nimh.nih.gov/health/topics/bipolar-disorder Brody DJ, ve diğerleri (2018). NCHC Veri Özeti, No. 303: 20 yaş ve üstündeki yetişkinler arasında depresyon yaygınlığı: Amerika Birleşik Devletleri, 2013-2016: cdc.gov/nchs/products/databriefs/db303.htm Carpena M, ve diğerleri (2018). Brezilya üniversitesi öğrencilerinde 6 ve 12 aylık takip dönemi olan altı haftalık odaklanmış meditasyon eğitiminin depresyon ve anksiyete semptomları üzerindeki etkisi: pubmed.ncbi.nlm.nih.gov Chaudhary RK, ve diğerleri (2016). Obsesif-kompulsif bozukluğu olan hastalarda depresyon ve intihar riski: Hastane tabanlı bir çalışma: pubmed.ncbi.nlm.nih.gov NAMI - Depresyon. (2017): nami.org/Learn-More/Mental-Health-Conditions/Depression Women's Health - Depresyon. (2021): womenshealth.gov/mental-health/mental-health-conditions/depression American Cancer Society - Depresyon. (2020): cancer.org/treatment/treatments-and-side-effects NIMH - Depresyon. (2021): nimh.nih.gov/health/publications/depression NIMH - Kadınlarda Depresyon: Bilmeniz Gereken 5 Şey. (2020): nimh.nih.gov/health/publications/depression-in-women FDA - Depresyon İlaçları. (2019): fda.gov/consumers/free-publications-women/depression-medicines Harvard Sağlık - Meditasyonun Depresyonla Nasıl Yardımcı Olduğu. (2021): health.harvard.edu/mind-and-mood/how-meditation-helps-with-depression U.S. children with diagnosed anxiety and depression: Anahtar Bulgular. (2022): cdc.gov/childrensmentalhealth/features/anxiety-and-depression Laban T, ve diğerleri (2022). Monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI): ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK539848/ MacPherson H, ve diğerleri (2017). Primer bakımda kronik ağrı ve depresyon için akupunktur: pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/ Men and depression. (2017): nimh.nih.gov/health/publications/men-and-depression/index.shtml NAMI - Ruh Sağlığı İstatistikleri. (2022): nami.org/mhstats Pearson RM, ve diğerleri (2018). 2 jenerasyon hamile anneler arasında prenatal depresyon semptomlarının yaygınlığı: jamanetwork.com/journals/jamanetworkopen Piccinelli M, ve diğerleri (2018). Depresyonda cinsiyet farkları: cambridge.org/core/journals/the-british-journal-of-psychiatry/article/gender-differences-in-depression Pies R. (2014). Yasa Dışı Bereavement ve DSM-5: Güncelleme ve Yorum: ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4204469/ Pochwat B, ve diğerleri (2019). Depresyonda NMDA antagonistleri üzerine güncelleme: pubmed.ncbi.nlm.nih.gov Postpartum depresyon. (tarih belirtilmemiş): womenshealth.gov/mental-health-conditions/postpartum-depression Postpartum depresyon gerçekleri. (tarih belirtilmemiş): nimh.nih.gov/health/publications/postpartum-depression Psikoterapi. (tarih belirtilmemiş): nami.org/About-Mental-Illness/Treatments/Psychotherapy Psikoaktif Büyük Depresyon ve Genelleştirilmiş Anksiyete Bozukluğu için Psikoterapi: Sağlık Teknolojisi Değerlendirmesi. (2017): ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles Razzak H, ve diğerleri (2019). Depresyon: Birleşik Arap Emirlikleri'nde yaygınlık ve ilişkili risk faktörleri: ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles Ribeiro A, ve diğerleri (2018). Depresyon ve psikodinamik psikoterapi: ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles Singh A, ve diğerleri (2017). Elektrokonvülsif terapi nasıl çalışır?: or.kr/journal/view. Villlarroel M, ve diğerleri (2020). Yetişkinlerde depresyon semptomları:2019: cdc.gov/nchs/products/databriefs Witcomb G, ve diğerleri (2018). Transgender bireylerde depresyon düzeyleri ve tahmin edicileri: sciencedirect.com Zhang Y, ve diğerleri (2014). Depresyon, alkol bağımlılığı ve kötüye kullanımı ve alkol alıp araba kullanma davranışı: ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles Zhiguo WU, ve diğerleri (2014). Depresyon ve anksiyete bozukluklarının birlikteliği: Tanı ve değerlendirmede zorluklar: ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles "
Majör Depresyon - A life Sağlık Grubu

Majör Depresyon - A life Sağlık Grubu

Majör Depresyon Nedir?

Majör Depresyon, yaygın olarak “depresyon” olarak da bilinen, kişinin duygu durumunu, düşünce biçimini ve davranışlarını olumsuz etkileyen ciddi bir ruh hali bozukluğudur. Bu durum, genellikle günlük yaşam aktivitelerini ve işlevselliğini önemli ölçüde etkileyen, uzun süren ve yoğun duygusal acıya neden olur. Majör Depresyon, her yaştan insanı etkileyebilir ve tedavi edilmediğinde ciddi sonuçlar doğurabilir.

Majör Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Majör Depresyonun belirtileri şunları içerebilir:

Sürekli üzgün, çökkün veya boş bir ruh hali: Kişi uzun bir süre boyunca sürekli olarak üzgün ve çökkün hissedebilir. Mutluluk ve keyif alma duyguları azalmış veya kaybolmuş olabilir. İlgi kaybı ve zevk alamama (anhedoni): Daha önce zevk alınan aktivitelerden artık keyif alamama durumu görülebilir. İlgilendiği şeylere karşı duyarsızlık veya ilgisizlik gösterebilir. Uyku düzensizlikleri: Uykuya dalma güçlüğü, sık uyanma veya aşırı uyuma şeklinde uyku düzeninde değişiklikler olabilir. İştah değişiklikleri ve kilo kaybı veya kilo alımı: Depresyon döneminde kişilerin iştahı azalabilir ve kilo kaybı yaşanabilir. Bunun tersi olarak bazı kişilerde ise aşırı yeme ve kilo alımı gözlenebilir. Yorgunluk veya enerji eksikliği: Kişi sürekli olarak yorgun, bitkin ve enerjisiz hissedebilir. Basit günlük aktiviteleri yapmakta zorlanabilir. Odaklanma ve konsantre olmada zorluk: Majör Depresyon döneminde kişi zihinsel olarak bulanık veya yavaş düşünebilir, odaklanmada güçlük çekebilir. Değersizlik, suçluluk duyguları veya aşırı öz eleştiri: Kendini değersiz, suçlu veya başarısız hissetme duyguları yoğunlaşabilir. Kişi kendini aşırı eleştirebilir ve düşük özgüven duyabilir. Ölüm veya intihar düşünceleri: En ciddi durumda, kişi ölüm veya intihar düşünceleri yaşayabilir ve bunları açıkça ifade edebilir. Bu durum acil müdahale gerektiren bir durumdur. Majör Depresyon Tedavileri Nelerdir?

Majör Depresyon tedavisi, birden fazla yöntemin bir arada kullanılması veya yalnızca bir yöntemin kullanılması şeklinde olabilir. Bu tedavi yöntemleri arasında şunlar bulunur:

Psikoterapi (Terapi): Psikoterapi, depresyon tedavisinde etkili bir yaklaşımdır. Bir terapistle yapılan bireysel terapi seansları, depresyonun temel nedenlerini anlama, düşünce ve davranış kalıplarını değiştirme ve başa çıkma becerilerini geliştirme konularında yardımcı olabilir. Bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve psikanaliz gibi farklı terapi türleri kullanılabilir. Antidepresan İlaçlar: Doktor tarafından reçete edilen antidepresan ilaçlar, depresyon semptomlarının hafifletilmesine yardımcı olabilir. Bu ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzenleyerek duygu durumunu ve düşünce süreçlerini etkileyen serotonin, noradrenalin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin düzeylerini değiştirir. Farklı antidepresan ilaç sınıfları ve çeşitleri vardır, her birey için en uygun olanı belirlemek için doktorunuzla görüşmelisiniz. Elektrokonvülsif Terapi (ECT): ECT, özellikle ağır depresyon vakalarında veya ilaç tedavisi ve diğer tedavi yöntemlerinin etkisiz olduğu durumlarda kullanılan bir tedavi yöntemidir. Bu prosedür sırasında, kontrollü elektrik akımları kullanılarak nörolojik etkiler elde edilir. ECT’nin nasıl çalıştığı tam olarak anlaşılmamış olsa da, belirli durumlarda hızlı ve etkili sonuçlar sağlayabilir. Kombine Tedavi: Psikoterapi ile antidepresan ilaçların bir arada kullanılması, tedavi etkinliğini artırabilir. Kombine tedavi, özellikle orta ve ağır derecede depresyonu olan kişilerde daha yaygın olarak tercih edilmektedir. Destek Grupları: Depresyonla başa çıkmaya yardımcı olacak destek gruplarına katılmak, kişinin diğerleriyle deneyimlerini paylaşmasına ve sosyal destek almasına olanak tanır. Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sağlıklı beslenme, düzenli fiziksel aktivite, düzenli uyku ve stresten kaçınmak gibi yaşam tarzı değişiklikleri, depresyon tedavisine katkıda bulunabilir.

Tedavi, her bireyde farklı sonuçlar verebilir ve tedavi süreci kişisel ihtiyaçlara göre ayarlanmalıdır. Majör Depresyon tedavisi, uzman bir sağlık profesyoneli tarafından düzenlenmeli ve izlenmelidir. Tedaviye erken başlamak ve uygun destek almak, iyileşme şansını artırabilir. Eğer depresyon belirtileri yaşıyorsanız veya bir yakınınız bu durumu yaşıyorsa, bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir.

Majör Depresyon Hangi Bölüm İlgilenir?

Majör Depresyon tedavisi ve tanısı için genellikle Psikiyatri uzmanları ilgilenir. Psikiyatri, ruh sağlığı ve zihinsel bozuklukların teşhis ve tedavisi konusunda uzmanlaşmış tıp dalıdır. Bu uzmanlar, hastaların depresyon belirtilerini değerlendirebilir, teşhis koyabilir ve uygun tedavi planlarını oluşturabilir.

Bununla birlikte, aile hekimleri veya genel pratisyenler de depresyon belirtileriyle başvuran hastalara tanı koyma ve tedavi yönlendirmesi yapabilir. Bu nedenle, depresyon şüphesi olan bir kişi, ilk adım olarak aile hekimi veya genel pratisyene başvurabilir. Daha sonra gerekliyse, psikiyatri uzmanına yönlendirme yapılır.

Majör Depresyon gibi ruh hali bozuklukları ciddi bir sağlık sorunudur ve erken teşhis ve tedavi, iyileşme şansını artırır. Dolayısıyla, depresyon belirtileri yaşayan veya bir yakınında bu belirtileri gözlemleyen kişilerin bir sağlık uzmanına başvurması önemlidir.

Depresyon, Depresyon belirtileri, Depresyon nedenleri, Depresyon tedavisi, Majör Depresyon, Majör Depresyon belirtileri, Majör Depresyon nedir?, Majör Depresyon tedavisi
Depresyon Belirtileri Eğitimi - Doç. Dr. Defne Eraslan

Depresyon Belirtileri Eğitimi - Doç. Dr. Defne Eraslan

Depresyon Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Herkes zaman zaman kendisini kötü hisseder ancak her kötü his depresyon belirtisi midir? Peki gerçekte depresyon nedir? Gerçekten depresyonda mısınız yoksa yaşadığınız basit bir keyifsizlik mi? Depresyon bir hastalık mıdır? Nasıl tedavi edilir? 20 yıldır ruh sağlığı ile ilgili çalışmalar yapan Doç.Dr Defne Eraslan hazırladığı Depresyon Belirtileri ve Tedavisi eğitiminde tüm bu sorulara cevap verirken aynı zamanda depresyonda olan yakınlarına yardım etmek isteyen tüm bireylere hitap ediyor. Avrupa Psikiyatri Birliği (EPA) Eğitim Komisyonu Başkanı olan Doç. Dr. Defne Eraslan’ın eğitimi, depresyona girmemek için ne gibi önlemler alınabileceğini de içeriyor. Almanya’nın Karlsruhe kentinde çalışmalarına devam eden Doç. Dr. Defne Eraslan, depresyonla ilgili mitleri ve bu mitlerin hangi noktalarda yanlış ve doğru olduğunu da aktarıyor.

Doç. Dr. Defne Eraslan

Tıp Doktoru, Psikiyatri Doçenti

EĞİTMEN İMZALI SERTİFİKA

Eğitimi bitirince, eğitmen imzasının bulunduğu sertifikaya sahip olursunuz

Eğitim sonunda, eğitmenin sizin için derlediği ekstra içeriklere erişirsiniz

İzleme sınırı olmaksızın dilediğiniz zaman, dilediğiniz kadar izleyebilirsiniz.

EĞİTİM HAKKINDA

Depresyon günlük hayattaki keyifsizlik,kişilik zayıflığı, güçsüzlük ya da şımarıklık değildir. Doç. Dr. Defne Eraslan, Depresyon Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri eğitiminde, müdahale edilmesi gereken psikolojik durumlar ile, normal anlaşılır bir üzüntü ve keder arasındaki fark hakkında bilgiler paylaşıyor. Eğitim kapsamında, depresyonun bize neler kaybettirebileceğini, nasıl önlenebileceğini ve depresyonla baş etme yöntemlerini ele alınıyor.

Depresyon günlük hayattaki keyifsizlik,kişilik zayıflığı, güçsüzlük ya da şımarıklık değildir. Doç. Dr. Defne Eraslan, Depresyon Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri eğitiminde, müdahale edilmesi gereken psikolojik durumlar ile, normal anlaşılır bir üzüntü ve keder arasındaki fark hakkında bilgiler paylaşıyor. Eğitim kapsamında, depresyonun bize neler kaybettirebileceğini, nasıl önlenebileceğini ve depresyonla baş etme yöntemlerini ele alınıyor.

EĞİTİM ÖZETİ

Depresyon nedir? Ne değildir?

"
Kanserde depresyon nedir? Depresyon belirtileri ve tedavisi | Prof. Dr. Mustafa ÖZDOĞAN

Kanserde depresyon nedir? Depresyon belirtileri ve tedavisi | Prof. Dr. Mustafa ÖZDOĞAN

Kanserde depresyon nedir? Depresyon belirtileri ve tedavisi

Depresyon, dünya çapında 3oo milyondan fazla kişiyi etkileyen ve tüm hastalıklar - bedensel ve ruhsal - içinde en fazla işlevsellik kaybına neden olan ruhsal bir bozukluktur. Toplumda % 5 olan depresyon oranları kanser hastalarında %15-20’ye hatta, ileri evre hastalarımızda %25-30’a yükselmektedir. Bu yazımızda, neredeyse her 4-5 hastamızdan birinin deneyimlediği, tedavi sürecine ve sonucuna olumsuz etkileri olan ve hastalarımızın yaşam kaliteleriyle düşüren depresyon diğer adıyla depresif bozukluğa değinilecektir.

Depresyon nedir?

Hepimiz karşı karşıya kaldığımız yaşam olaylarının da etkisiyle zaman zaman kendimizi üzgün, çaresiz ya da yılgın hissederiz. Bazen sorun ortadan kalkar ve her şey normale döner, bazen ise biz yeni koşullara uyum sağlar ve bu duygularla baş edebilir oluruz. Bundan önceki iki yazımızda, kanser hastalığında da geniş bir yelpazede deneyimlenebilecek birçok duygu olduğuna değinmiştik. Fakat söz konusu depresyon olduğunda yaşanılanlar bir süre kendini kötü hissetmekten çok daha ötesidir. Tanılandırma sistemleri depresyonu, en az iki hafta boyunca süregiden, şiddeti ve yoğunluğu itibariyle de kişilerin hayatını ve işlevselliğini bozan bir belirtiler kümesi olarak tanımlar.

Depresyon belirtileri nelerdir? Çökkün, mutsuz, kederli ya da sıkıntılı, gergin ve sinirli hissetme Eskiden keyif aldığı şeylerden keyif alamama, yapmak istememe, motivasyonda azalma Yorgunluk, halsizlik Uyku bozuklukları (Uykuya dalmada güçlük olabileceği gibi, bölük bölük uyuma ya da hiç istemediği halde erkenden uyanarak bir daha uykuya dalamama da yaşanabilir. Bazen tam tersi şekilde uyku süresinde artma olur. Normalde 7 saat uyku yetiyorken, çok daha uzun süreler uyuma, ancak buna rağmen halen uykulu hissetme gözlenebilir.) İştah değişiklikleri (çoğu zaman iştahta kapanma ve kilo kaybı, zaman zaman ise belirgin iştah artışı) Dikkat konsantrasyon sorunları, unutkanlıklar Özgüvende azalma Karamsarlık, umutsuzluk, değersizlik, yetersizlik, beceriksizlik hisleri ve suçluluk duyguları Hayatın anlamsızlaşması, ölüm düşünceleri ve hatta özkıyım (intihar) girişimleri

Yukarıda saydığımız belirtilerden,

İlk üç belirtiden bir ya da ikisi kesinlikle olacak şekilde diğer belirtilerin herhangi 4-5’ine sahipseniz*, Bu belirtiler en az iki haftadır süregidiyorsa, Belirtiler bedensel bir hastalığın direkt etkisiyle oluşmuyorsa, (Örneğin az çalışan tiroid bezi - hipotiroidi - de depresyon belirtilerini taklit eder, ancak bu durumda tanıya depresyon denmez, bu sebeple tanıyı netleştirmeden önce bir takım tan testleri yapılır) Belirtiler herhangi bir yasadışı madde ya da alkol kullanımının direk etkilerine bağlı değilse, Tüm bu belirtiler sizin işlevselliğinizi bozuyor ise, (örneğin, öz bakımınız azalıyor, kişisel sorumluluklarınızı yerine getiremiyorsanız) tanı DEPRESYONDUR.

* Amerikan tanılandırma sistemi ilk iki belirtiden biri kesin olacak şekilde 9 belirtiden 5 ini şart kılarken, Avrupa tanılandırma sistemi ilk üç belirtiden ikisi olacak şekilde toplamda en az 4 belirtiyi şart kılmaktadır. Bu sebeple psikiyatri hekimleri belirti sayısına bakmaktan ziyade, hastanın kişisel klinik durumu ayrıntılarıyla inceleyerek tanı koymaktadırlar. . .

Kanserde depresyon

Kanser hastalığında depresyon tanısı koymak güçtür. Çünkü iştah azalması ve kilo kaybı, halsizlik ve yorgunluk, uykusuzluk, dikkat ve konsantrasyon sorunları, çoğu zaman kanser hastalığının ya da tedavilerin etkisiyle de ortaya çıkabilmektedir. Bu belirtilerin neden oluştuğunu ayırt edemezsek her mutsuz hastamıza depresyon dememiz kaçınılmaz olur ki bu yanlıştır. Bu nedenle yapılan bilimsel çalışmalar kanser hastalarında depresyon tanısı koyarken, karamsarlık, umutsuzluk, yetersizlik, suçluluk, özgüvende azalma, bakımverenlere muhtaciyet hisleri gibi öğelerin daha belirleyici olabileceğini vurgulamaktadır. Yine tedaviyi geciktirme, tam uyum göstermeme, tedaviyi toptan reddetme de depresyonu düşündürtmesi gereken önemli durumlardır.

Benzer şekilde depresyonda, başta baş ağrıları olmak üzere ağrılar, mide barsak şikayetleri gibi birçok bedensel şikayet yaşanabilir. Baş, boyun, sırt ağrıları, midede yanma, bulantı hisleri, barsak düzeni değişiklikleri, vücudun çeşitli yerlerini dolaşan, batma, yanma, iğnelenme hisleri, baş dönmesi, sersemlik halleri eşlik edebilir. Bu noktadan bakıldığında bedensel hastalığı olan kişilerin depresyonunun ayırt edilmesi uzmanlık gerektiren bir konudur.

Kanserde depresyon neden olur?

Genel olarak depresyon, insan beyninde duygusal durumumuz, motivasyonumuz, uyku, iştah ve dikkat gibi işlevlerimizden sorumlu beyin alanlarında birtakım kimyasalların eksikliğinden, dengesizliğinden kaynaklanır. Bu beyinde kimyasal dengesizlik, tek bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmaz. Çoğu zaman birçok etkinin birlikteliğinden doğar. Bu kimyasal değişikliğe neden olup depresyon belirtilerine sebep olan faktörler şunlardır.

Biyolojik faktörler

Aşağıda belirtilen biyolojik faktörlerin, bazı hastalarımızı depresyona yatkın hale getirdiği ya da direkt depresyona sebep olduğu bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir.

Kanserin yeri: Baş-boyun, pankreas, akciğer, meme kanseri ve beyin tümörü olan hastalarda depresyon daha sık gözlenmektedir. Kanserin evresi: İleri dönem kanserlerde depresyon oranlarının %35 ‘i bulabildiği gözlenmiştir. Bazı ilaçların direk depresyon oluşturucu etkisi: Kortikosteroid, Prokarbazin, L-asparaginaz, Vinkristie, Vinblastin, Interferon-alfa, Interleukin 2, Dosetaksel, Paklitaksel, Ampfotericin B, uzun süreli yüksek doz opioid ağrı kesici kullanımı Bazı tedavilerin yan etkileri: Kırmızı kan hücrelerindeki belirgin düşüklük (kansızlık), hormonal dengesizlikler (örneğin hipotiroidi, böbrek üstü bezi yetmezliği) Uzun süreli yetersiz ve dengesiz beslenme ya da bulantı, kusma sonucu – eğer yerine konulmamışsa – vitamin eksiklikleri (örneğin: Folik asit, vitamin B ve D vitamin eksiklikleri) ve mineral düzensizlikleri (kalsiyum, sodyum ve potasyum tuzları anormallikleri) Ağrı kesicilere cevap vermeyen ağrılar ve uzun sureli uyku düzensizlikleri kişileri depresyona yatkın hale getirebilir. Yandaş hastalıkların varlığı (şeker hastalığı, felç geçirmiş olma ve benzeri kronik/süregen hastalıklar) Psikososyal faktörler

Birçok psikolojik ve sosyal faktör de uzun dönemde beyin kimyasallarında değişikliğe sebep olarak depresyon ortaya çıkarabilir. Depresyonu tetikleyen başlıca etkenler,

Tanı konulması, yaşam kaybı korkusu, varoluşsal çatışmalar Kanserin ileri evre ya da son dönem olduğunun öğrenilmesi Tedaviye cevap alınamaması ya da yineleme yaşanması Kişinin sosyal hayattaki kimlik ve rollerinin değişimi, finansal güçlükler, hukuki zorluklar Yetersiz sosyal destek sistemi Gerek kanser gerekse tedavileri sonucu fiziksel görünüşte yaşanan değişiklikler ile beden algısının değişmesi, özgüven kaybı, sosyal ve cinsel yaşamın etkilenmesi (meme cerrahisi, baş, boyun yüz cerrahisi, cinsel organlar ile ilgili cerrahiler, radyoterapi sekelleri) Geleceğin belirsizliği ve kontrol edilemezliği Kişisel faktörler

Kişisel faktörler, hangi ruhsal hastalığın, kimde, hangi şiddette ortaya çıkacağını önemli ölçüde etkilemektedir. Yaş, cinsiyet, eğitim durumu, medeni durum, çocuk sahibi olup olmaması, mesleği, geçmişindeki kayıplar, aile öyküsündeki kanserler, geçmişte ruhsal hastalık geçirip geçirmediği, kişilik ve baş etme özellikleri, bağlanma şekilleri, sosyal destekleri ve inanç sistemleri kişisel faktörlerden en önemlileridir. Genç olma, bazı kanser türleri için evli olmama, doğurganlığı etkileyebilecek hastalık ve tedavilerde, çocuk sahibi olup olmama, eve ekmek getiren kişi ise çalışamayacak olma, geçmişte depresyon geçirmiş olma gibi birçok etken kişiyi depresyona yatkınlaştırabilir.

Kanserde depresyonu tanımak neden önemli?

“Üzüntü keder bu hastalığın doğasında var, ne yapalım kabullenip gideceğiz” demek olgunca bir kabulleniş sayılabilir ancak yukarıda açıklanan belirtilerin fark edilmemesi, depresyon tanısı konulup tedavi edilmemesi nelere sebep olabilir?

Gözden kaçan ciddi bir depresyon özkıyım düşüncelerine ve girişimlerine sebep olabilir. Yapılan çalışmalar özellikle tanı konulmasından sonraki 3-5 aylık süreçte özkıyım riskinin diğer zamanlara gore daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Genel olarak da kanser hastalarının özkıyım oranları, genel toplum özkıyım oranının iki katıdır. Yaşam kalitesini azaltır. Yaşamak sadece bedensel fonksiyonlarımızın sürmesi olarak düşünülemez. Yaşamak nefes alıp vermenin yanı sıra, ruhsal ihtiyaçların da karşılanması ve tatmini demektir. Sosyal bir varlık olarak sevdiklerimizle iletişimimizi sürdürebilme, ailede sosyal rolleri ve gerekliliklerini yerine getirebilme, cinsel yaşamı sürdürebilme, iş yaşamının içinde olabilme, bir şeyi arzu etme, yediğinden zevk alabilme, emek ve enerji harcayabilme, üretebilme, elde etme, hayallerini gerçekleştirme, kazanç sağlama, dilediğince harcama, inançlarının gereğini yerine getirebilme. Yaşama anlamlı katan ve belki burada sayamadığımız onlarca şeyi yapabiliyor olmak kaliteli yaşam kavramını tarif eder. Ne yazık ki, kansere ve tedavilerine bağlı kalitesi azalan yaşama bir de depresyon eklenince yukarıdaki unsurlardan olumsuz yönde değişir ve yaşam kalitesi daha da düşer. Tedavi ile ilgili karar vermede güçlük, fayda etme ihtimali oldukça yüksek olan, önerilen tedavileri reddetmeye yatkınlık Tedavilere uyum sağlamada güçlük, tedavileri yarıda bırakmaya eğilim, almış olduğu tedaviden, hizmetten ya da yakınlarının bakımdan tatminsizlik Sebebi saptanamayan bedensel yakınmalarda ve şiddetinde artış, ağrı, yanma, keçeleşme, bulantı, mide barsak değişiklikleri Bu yakınmaları saptamak için istenen tetkiklerde ve gidermek için kullanılan ilaç miktarında artış Öz bakım ve hayatı yönetme becerilerinde azalma, motivasyon güçlükleri (sigarayı bırakmama, önerilen egzersizleri yapmama, diyetine dikkat etmeme) Bakım veren depresyonunda artış Yukarıda belirtilen sebeplerin de etkisiyle, tedavi başarısında düşme, sağkalım oranlarında azalma..

Kanser hastalarında depresyon tedavisi

Depresyon çok yaygın görülmesine rağmen hastaların yarıdan azı hatta bazı bölgelerde sadece %10'u psikolojik/psikiyatrik tedaviye ulaşabilmektedir. Bu durum, depresyon belirtilerinin tanınmasındaki, fark edilmesindeki azlık, yardım istemeyi yetersizlik olarak görme eğilimi, “ruh hastası” şeklinde damgalanma korkusu nedeniyle yardım almak istememe ya da yeterli eğitimi almış doktor ya da psikologların bulunmamasından kaynaklanabilir. Oysa tedavide iş birliği yapan depresyon hastalarda tedavinin başarısı hemen hemen kural gibidir. Hastalar tedaviye yüksek oranda yanıt verir.

Kanser hastalığı depresyonunda belirtileri fark etmek birinci basamaktır. Akabinde depresif belirtilere neden olan unsurların araştırılması gelir. Bu depresif şikayetler nerelerden köken almaktadır? Kanser hastalığının direkt etkisiyle mi, verilen tedavilerin yan etkisi olarak mı oluşmuştur? Gerçekleşmiş ve gerçekleşmesi olası kayıpların yasının tutulamaması mı, sosyal rollerdeki değişme mi ya da maddi sıkıntılar mı sebeptir? Her kişinin ruhsal sıkıntılar yaşamasına sebep olacak durumlar farklıdır. Bu nedenledir ki her tedavi şekli kişiye özel planlanmalıdır.

Hafif depresyonlarda psikiyatrik ilaç tedavileri çoğu zaman öncelikli tercih olmamaktadır. Bunu birincil sebebi hafif depresyonlarda ilaç etkinliğinin, orta ve ağır depresyonlara göre oldukça az olmasından kaynaklanır. Hafif depresyonlarda,

Kişinin ve ailesine, kanser süreci ve yaşanabilecek durumlar ile bunların yönetimi açısından psikoeğitimler verilebilmektedir. Hastalığı ve yan etkilerin öz yönetiminin sağlanabilmesi için hem ruh sağlığı profesyonelleri hem de hemşireler tarafından verilen küçük eğitimler hem hastanın hem ailenin ruh sağlığına olumlu katkı sağlar. Hastanın problemlerinin tespit edebilmesi, baş etme stratejilerinin güçlendirilmesi için destekleyici psikoterapiler ve depresyon ve kaygı belirtilerinde azalma ve yaşam kalitesinde artma sağlamasıyla etkinliği birçok çalışma ile kanıtlanmış bilişsel davranışçı terapiler kullanılabilir. Tüm ailenin değişen düzenini rayına koyabilmek, aile bireylerinin ruhsal durumlarını tespit edebilmek, en uygun baş etme ve problem çözme yollarını keşfedebilmelerini sağlamak için aile danışmanlığı ve aile terapileri oldukça etkindir. Herhangi bir sebepten dolayı cinsel yaşam sorunları ortaya çıktığında cinsel terapilerden fayda sağlanmaktadır. Benzer sıkıntıları yaşayan kişiler ile buluşmak, duygu dışavurumunu sağlamak, baş etme yöntemlerini öğrenmek ve aidiyet hissini yaşayabilmek için grup psikoterapileri ya da hasta destek grupları buluşmaları yürütülebilmektedir.

Yukarıda bahsedilen özel eğitim gerektiren terapiler yanında, hafif depresyonda,

Nefes ve gevşeme egzersizleri, zihin-beden teknikleri, meditasyon ve yoga Düzenli hafif düzeyde egzersiz Müzik ve sanat (uğraş) terapileri Dini ve spiritüel baş etme stratejileri de tedavide yer bulmaktadır. Hepsi bilimsel çalışmalarla etkinlikleri gösterilen tekniklerdir.

Orta ve şiddetli depresyonların tedavisinde ise öncelikli olarak ilaç tedavileri düşünülmekte, süreç terapilerle desteklenmektedir. Depresyon tedavisi için öncelikli olarak tercih edilen ilaçlar, antidepresan grubu ilaçlardır. Zaman zaman kaygı gidericiler, uykuyu ve enerjiyi düzenleyen ilaçlar da kullanılır. Zaten birçok ilaç kullanmakta olan hastalar psikiyatri ilaçlarını tedirginlikle karşılamakta çoğu zaman reddetmektedir. Bu sebeple kanserde psikiyatrik ilaç kullanımına ayrı bir bölümde daha ayrıntılı değinilecektir. Ancak depresyon ilaçları ile ilgili mitler bol olduğundan birkaç noktaya değinerek yazımızı tamamlamak istemekteyim.

Mit 1: Antidepresan ilaçlar etkisizdir!

Depresyon ilaçlarının etkisiz olduğu ve işe yaramadıkları yönünde bir tartışma sürekli vardır. Ancak net olarak söyleyebilir ki antidepresanların etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Antidepresan ilaçlar hiçbir zaman bir moral dopingi, mutluluk ilacı, uyuşturarak dertleri unutturan bir madde veya alışkanlık yapan ilaçlar olarak görülmemelidir. Özellikle orta ve şiddetli depresyonda kullanılmaları halinde maksimum fayda sağlanır. Kanser hastalarında zaman zaman depresyon olmaksızın bazı şikayetlerin giderilmesi için de düşük dozda kullanılabilmektedirler. Örneğin, uykusuzluk, bulantı, iştah kaybı gibi.

Mit 2: Antidepresanların bir sürü yan etkisi var!

Her ilacın yan etkisi vardır. Ancak hekimler, değerlendirmeleri sonrasında, kişinin hem bedensel hem de ruhsal durumunu göz önünde bulundurarak, kar-zarar hesabını gözeterek psikiyatrik ilaç tedavisini başlarlar. Uykusunu düzenlemek istediğimiz hastalarımız için uyku veren, iştahını arttırmak istediğimiz hastalarımız için iştahı açan antidepresanlar olduğu gibi, uykuyu azaltan, ağrılara iyi gelen, bulantıları azaltma özelliği olan ve kanser hastalarında güvenle kullanılan depresyon ilaçları da vardır.

Mit 3: Psikiyatri ilaçları bağımlılık yapar, insanı zombileştirir, robotlaştırır!

Yaygın inanışın aksine, antidepresanlar bağımlılık yapmaz. Bağımlılık yapma etkisi olan antidepresan dışı psikiyatri ilaçları olduğu da doğrudur ancak hekim kontrolünde ve önerilen doz ve sürede kullanılırlarsa zarar değil fayda getirirler, zaten bu sebeple ilaç olmuşlardır. Psikiyatri ilaçlarının özel başlama ve azaltarak kesme şekilleri vardır. Bu kurallara uyulduğu sürece yan etkiler en düşük düzeyde tutularak maksimum fayda sağlanabilmektedir.

Özetle.

Kanser hastalarının hepsi depresyon yaşayacak diye bir kural yoktur. Ancak ne yazık ki depresyon kanser hastalarında toplumun 3-4 katı sıklıkta rastlanmaktadır. Hem hastalarımız hem yakınları hem de tedavi ekipleri, depresyon belirtilerine karşı uyanık olmalıdır. Fark edilmemiş ve tedavi edilmemiş bir depresyon, yaşam kalitesinin kaybı yanında tedavi sürecini ve tedavi başarısını olumsuz yönde ciddi olarak etkiler.

1. MD Anderson Manual of Psychosocial Oncology

2. Textbook of Psycho-oncology Second-Edition

3. World Health Organisation- media centre fact sheet updated Feb 2017

4. ICD-10, International Statistical Classification of Diseases and Related Health Problems- tenth edition and DSM-V , The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Fifth Edition

5. PDQ Supportive and Palliative Care editorial Board Depression (PDQ) Health Professional Version Published online: February 22, 2017.

6. National Cancer Institude Guidelines- Depression

7. Prevalence of depression, anxiety, and adjustment disorder in oncological, haematological, and palliative-care settings: a meta-analysis of 94 interview-based studies. Lancet Oncol 2011, 12: 160–74 Alex J Mitchell, Melissa Chan, Henna Bhatti, Marie Halton, Luigi Grassi, Christoff er Johansen, Nicholas Meader

8. Misono S, Weiss NS, Fann JR, et al.: Incidence of suicide in persons with cancer. J Clin Oncol 26 (29): 4731-8, 2008.)

9. Wilson KG, Chochinov HM, Skirko MG, et al.: Depression and anxiety disorders in palliative cancer care. J Pain Symptom Manage 33 (2): 118-29, 2007.

10. Goodwin JS, Zhang DD, Ostir GV: Effect of depression on diagnosis, treatment, and survival of older women with breast cancer. J Am Geriatr Soc 52 (1): 106-11, 2004.

11. Cancer Treat Rev. 2017 Jan,52:58-70. Epub 2016 Nov 16.Depression in cancer: The many biobehavioral pathways driving tumor progression.Bortolato B, Hyphantis TN, Valpione S, Perini G, Maes M, Morris G, Kubera M, Köhler CA, Fernandes BS, Stubbs B, Pavlidis N, Carvalho AF

12. Front Psychol. 2016 Aug 3,7:1162. eCollection 2016.Cognitive Behavioral Therapy for Insomnia in Breast Cancer Survivors: A Review of the Literature.

13. Music interventions for improving psychological and physical outcomes in cancer patients.Bradt J1, Dileo C, Magill L, Teague A. . Cochrane Database Syst Rev. 2016 Aug 15,(8):CD006911.

14. Cochrane Database Syst Rev. 2017 Jan 3,1:CD010802. Yoga for improving health-related quality of life, mental health and cancer-related symptoms in women diagnosed with breast cancer.Cramer H1, Lauche R2, Klose P1, Lange S1, Langhorst J3, Dobos GJ1.

Sağlık ve Mutlulukla Kalın.

Sayfada yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

İlgili Kanser Haberler

Hikayesini Yazan Kanser Hastası Daha Huzurlu ve Daha az Çökkün

On beş yıl önce, Wisconsin-Madison Üniversitesi araştırmacısı Meg Wise, yaşamının sonuna yaklaşan kanser hastalarıyla, tanılarını nasıl karşıladıklarına ve tanı sonrası yaşadıkları.

Deliryum nedir? Kanser hastalarında deliryum belirtileri ve tedavisi nelerdir?

Deliryum, ani başlayan, saatler günler içinde belirginleşen kafa karışıklığının hakim olduğu bir tablodur. Bilinçte dalgalanmalar, kafa karışlığı, dikkat ve bellek sorunları, huzu.

"
OCUK VE ERGENLERDE DEPRESİF BOZUKLUK İLAÇ DIŞI (NON-FARMAKOLOJİK) TEDAVİ | Doç. Dr. Ahmet H. Alpaslan | Bursa Çocuk Ve Ergen Psikiyatrisi

OCUK VE ERGENLERDE DEPRESİF BOZUKLUK İLAÇ DIŞI (NON-FARMAKOLOJİK) TEDAVİ | Doç. Dr. Ahmet H. Alpaslan | Bursa Çocuk Ve Ergen Psikiyatrisi

Depresyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Major depresyon, iki haftalık dönem sırasında daha önceki işlevsellik düzeyinde bir değişiklik olması ile birlikte depresif duygu durum, ilgide azalma- zevk alamama, kilo kaybı ya da alımı, uyku düzeninde değişme, enerji kaybı, suçluluk duyguları, psikomotor ajitasyon ya da retardasyon belirtilerinden ilkinin bulunması şartıyla en az beş belirtinin olması olarak tanımlanmıştır. Çocuk ve ergenlerde tanı ölçütleri erişkin major depresyon tanı ölçütlerine benzer olsa da bazı farklılıklar görülmektedir. Tanı ölçütlerinden çökkün ruh hali yerine irritabilite, kilo kaybı yerine beklenen kiloya ulaşamama, iş başarısındaki düşüklük yerine derslerde başarısızlık, ilgi kaybı ve zevk alamama yerine oyuna ve arkadaşlara karşı ilgi kaybı kullanılmaktadır.

Çocuk ve ergenlik döneminde depresyon oldukça sık görülen, tekrarlarla giden ve süregelen okul başarısını, aile ve arkadaş ilişkilerini önemli oranda etkileyen, psikiyatrik komorbidite gösterebilen, intihar, madde kullanımı, şiddet, kişilerarası problemler ve yasal sorunlar için bir risk oluşturan en önemli ruh sağlığı sorunudur.Depresif bozukluk yaşamın erken dönemlerinde ortaya çıkabilir: prepubertal çocukların %3’ü ve puberte sonrası çocukların %6’sı etkilenir. Bu bozukluklarda epizodik gidiş ve genellikle kronikleşme eğilimi bulunmaktadır. Depresif bozukluk geçiren bir ergenin gelecek 5 yıl içerisinde atak geçirme riski %50-70 arasında değişmektedir.

Çocuk ve ergenlerdeki depresyonun değerlendirilmesi ve tedavisinde, her şeyden önce çocuk ve klinisyen arasında güvenilir bir ilişki kurulmalıdır. Depresyon olguları tedavi seçenekleri açısından değerlendirilirken çocuğun yaşı, bilişsel gelişimi, depresyonun şiddeti ve tipi, depresif sürecin uzunluğu, intihar riski, ek hastalıklar, ailedeki psikiyatrik öykü, aile ve sosyal çevre, aile ve hasta tercihleri ve beklentileri, kültürel özellikler, ilaç tedavisi ve psikoterapi uygulamalarında uzmanlara ulaşılabilirlik gibi özellikler tedavinin tüm basamaklarında değerlendirilmelidir.

Psikoterapi, bireylerin duygusal ve davranışsal sorunlarının çözümünü, ruh sağlıklarının geliştirilmesi ve korunmasını amaçlayan tekniklerin genel adıdır. Bir başka açıdan Psikoterapi, kişinin uyumunu bozan davranışlarını gidermek, içgörü geliştirmek ya da semptomu ortadan kaldırmak amacıyla, normal ve patolojik gelişim kuramları temel alınarak uygulanan, terapist ile hastanın sözlü iletişimlerine ve dinamik bir ilişki içerisinde etkileşimlerine dayanan, değişim oluşturmayı amaçlayan psikiyatrik bir tedavi yöntemidir. Klinik rehberler çocukluk ve ergenlik döneminde depresyon tedavisinde öncelikle psikoterapilerin kullanımını önermektedir. Bu yazıda, güncel literatür verileri ve tedavi kılavuzları ışığında çocuk ve ergenlerdeki depresif bozuklukta psikoterapötik yaklaşımlar gözden geçirilecektir. Psikoterapötik girişimlerden bazıları bir kuram ve yaklaşıma dayanırken, bazı girişimler birden çok yaklaşımı benimsemişlerdir. Bunlardan bazıları, Psikodinamik Terapi, Kişilerarası İlişkiler Terapisi (KİT), Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Aile Terapisi, Sorun Çözme Terapisi (SÇT), Oyun Terapisi ve Psikoeğitim’dir. Psikoterapi yöntemi çocuk ve ergenin kronolojik yaşı, bilişsel, duygusal ve zihinsel gelişimine göre seçilmelidir. Çocuk ve ergenlerde depresif bozukluğun non-farmakolojik tedavisinde etkin olan ve en sık kullanılan psikoterapötik girişimler Tablo 1 de gösterilmiştir.

Tablo1: Psikoterapötik girişimler


Psikoterapötik Girişimler TanımlamaBilişsel Davranışçı Terapi Bilişsel Davranışçı Terapi bazı bilişsel yeniden yapılandırma eğitimini kullanır ve davranış değişikliğini teşvik eder.Davranışçı Terapi Bazı davranış eğitimlerini kullanır ve böylece bilişsel değişikliği teşvik eder. Gevşeme terapisi, baş etme becerileri ve sosyal beceri eğitimini içerir.Bilişsel Terapi Bir tür bilişsel yeniden yapılandırma eğitimini kullanır fakat davranış değişikliğini teşvik etmezKişilerarası Terapi Çocuk ve ergenlerde sosyal ilişkileri ve bu ilişkilerin güncel değerlendirilmesi üzerine odaklanan, kısa ve iyi yapılandırılmış bir psikoterapidir. Problem Çözme Terapisi Çocuk ve ergenlerde güncel olarak karşılaştıkları problemlere ve bunlara çözüm yolu bulmalarına yardımcı olmaya odaklanır.Oyun Terapisi Çocuk ve ergenlerde, yakınma ve korkuları ile baş etmelerine yardımcı olmak için eğlence aktiviteleriyle katılanları bir araya getirmetekniklerini kullanır.Kısa destekleyici Terapi Çocuk ve ergenlerde deneyimlerini ve duygularını açıklamalarına ve empati kurmalarına yardım eden özel psikolojik teknikleri olmayan yapılandırılmamış terapidir. Bu tip terapiler literatürde genellikle danışmanlık veya destekleyici terapi olarak adlandırılır.Psikodinamik Terapi Çocuk ve ergenlerde ruhsal travmalar da dâhil olmak üzere uzun süren sorunlarının kökenini ve doğasını anlamaya yardımcı olmak için tasarlanmış tekniktir.Aile Terapisi Ebeveynlik stilleri, ebeveynin problem çözme becerileri ve bağlanma ilişkilerini ele alır. Çocuk ve ergenlerde yakın ilişkilerle çalışarak değişim ve gelişme için teşvik eder. Değişimi aile bireyleri arasındaki ilişki sistemi açısından gösterme eğilimindedir.

Oyun Terapisi

Altı yaş öncesi çocuklarda temel tedavi oyun terapisidir. Bu yaş çocuklarına antidepresan tedavi önerilmemektedir. Oyun tedavisinde çocuğun etkilendiği stres etkeni olayla başa çıkmasına yardımcı olunurken, aynı zamanda da özdeşim kurabileceği iyi bir örnek olmak, bilişsel yönden yanlış algılamalarını düzeltmeye çalışmak, göremediği değişik seçenekler sunmak başlıca hedeflerdendir. Oyun terapisi çocukla terapist arasında kurulan aynı zamanda çocuğun oynayarak kendi iç dünyasını keşfettiği, bir ilişki süreci olarak yorumlanabilir. Oyun terapisi süreci, çocukların bazı duygu ve deneyimleri yaşamasına olanak sağlar. Bu süreç aynı zamanda terapiste çocuğun iç dünyasını, yaşantılarını ve duygularını anlama fırsatı vermektedir. Oyun sırasında kurulan terapatik ilişki çocukta dinamik bir iyileşme ve gelişme olmasına yardımcı olur. Çünkü çocuğun dünyası hareket, oyun ve aktivite dünyasıdır. Bu durum terapistin çocuğun dünyasına girmesini sağlayan en iyi yoldur. Bu süreç içinde çocuk bu tür duygularını da kontrol etmesini öğrenmiş olmaktadır. Ayrıca uygun terapatik sınırların konmasıyla çocuk kendini kontrol etme becerisini de geliştirmektedir. Oyun terapisindeki oyunun çok önemli fonksiyonlarından biri de gerçek hayatta yönlendirilip kontrol edilmeyen durumların oyun terapisindeki sembolik yansımalarla birlikte kontrollü olarak yaşanıyor olmasıdır. Bu sembolik yaşantı çocuğa baş etme (üstesinden gelme) becerilerini öğrenme ve geliştirme olanağı sağlamaktadır. Literatürde oyun terapisinin cinsel istismar mağduru ve sosyal kaygısı olan çocuklarda etkili olduğunu saptayan çalışmalar bulunmaktadır.

Psikodinamik Terapi

Psikodinamik terapi terapötik ilişkinin kullanılması ve aktarım ve yorumlamanın kullanımı yoluyla bilinçdışı çatışmaları keşfetmek için kullanılır. Psikodinamik terapi depresyonu, bilinçdışı çatışmalardan kaynaklanan içselleştirilmiş öfke ve intrapsişik örüntü olarak açıklar. Bu nedenle terapi, bu tür çatışmalarla yansıtılan öyküdeki yaşantılara ve getirilen yorumlar ile hastanın içsel çatışmalarına ilişkin farkındalık düzeyinin artırılmasına odaklanır ve uzun sürelidir. Burada serbest çağrışım tekniği ve terapistin yorumları aracılığıyla bu çatışmalara ilişkin hastanın içgörü kazanması hedeflenir. Çalışmalar psikodinamik psikoterapinin depresyon tedavisinde etkili olduğunu ve aynı zamanda kişilik veya savunma mekanizmalarında da iyileşmeler gösterdiğini belirtmekte, ancak diğer psikoterapilerden üstün olmadığına işaret etmektedir. 9-15 yaş aralığındaki 72 çocuk ve ergenle yapılan bir çalışmada bu yaş gruubunda hem bireysel psikodinamik terapi hem de aile terapisinin şiddetli ve orta depresyonda etkili olduğu gösterilmiştir.

Psikoeğitim

Psikoeğitim, psikoterapi ve eğitimsel girişimlerin birleştirildiği ve birbirini tamamladığı profesyonel olarak uygulanan tedavi yöntemidir. Ebeveyn ve çocuk ergen psikoeğitimi hastayı kuşatan birçok sorunu çözmek için etkili bir önlem sunar ve böylece major depresyon relapslarını azaltabilir.

Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Major Depresif Bozukluğu olan hastaların tedavisi için hazırladığı rehberde güvenli olarak değerlendirilen eğitim önerileri aşağıda verilmiştir.

1. Major depresif bozukluğun belirtileri ve tedavisi hakkında eğitim hastanın kolayca anlayabileceği dilde sağlanmalıdır.

2. Hastanın izni ile aile üyeleri ve hastanın günlük yaşamında yer alan diğer kişiler de, hastalık, işleyiş üzerindeki etkileri (aile ve diğer kişilerarası ilişkiler dâhil) ve tedavisini konu alan eğitimden yararlanabilir.

3. Antidepresanlar hakkında ortak yanlış anlamalar (örneğin, bağımlılık yaptığı) açıklığa kavuşturulmalıdır.

4. Major depresif bozukluk hakkında eğitim tedavinin tüm süreci, relaps riski, tekrarlayan semptomların erken tanınması ve komplikasyon riski ya da majör depresyon epizodunun ilerlemesini azaltmak için mümkün olduğunca erken olası tedavi ihtiyacı ele alınmalıdır.

5. Hastalara yoksunluk belirtileri veya belirtilerin tekrarlanması riskini en aza indirmek için, antidepresanları hızlıca kesmek yerine dozlarını azaltarak kesilmesi gerektiği anlatılmalıdır.

6. Hasta eğitimi aynı zamanda egzersiz, iyi bir uyku hijyeni, iyi beslenme, sigara, alkol ve diğer zararlı maddelerin kullanımı azaltılması gibi sağlıklı davranışların genel tanıtımını içerir.

7. Kitaplar, broşürler ve güvenilir web siteleri gibi eğitim araçları yüz yüze verilen eğitimi güçlendirir.

Genel itibariyle bu programda, hastalık hakkında sağlık eğitimi, belirtiler, diyet, fiziksel egzersiz, uyku, farmakolojik tedavi ve bağlılığı, nefes teknikleri, problem çözme, davranışsal aktivasyon ve bilişsel-davranışçı bakış açısıyla depresyon, benlik saygısı ve benlik algısı, keyifli faaliyetler, sosyal beceriler ve atılganlık konuları üzerinde çalışılır. 2012 yılında hafif ve orta düzey depresyonu olan 232 hasta ile yapılan bir çalışmada, psikoeğitimsel girişimlerin hafif ve orta düzeydeki depresyon belirtilerini azalttığı belirtilmiştir.

Sorun Çözme Terapisi

Sorun çözme terapisi ruhsal bozuklukların tedavisinde son zamanlarda artarak uygulanan bir bilişsel-davranışçı tedavi yaklaşımıdır. Bu terapi türü kişi tarafından karşılaşılan güncel sorunlara ve bu sorunların değerlendirilmesi ile uygun çözümlerin gelişimine odaklanır. Sorun çözme terapisinin üç bileşeni vardır. Bunlar, kişinin karşılaştığı sorunlara işlevsel yaklaşıp yaklaşamadığı, kişinin karşılaştığı problemler karşısında değişik çözüm seçenekleri üretip üretemediği, kişinin sorun durumla ilgili ürettiği çözüm seçeneklerini uygulayıp uygulayamadığı.

Ülkemizde yapılan bir çalışmada lise ve üniversitede öğrenim gören ve depresyon tanısı konulan 46 öğrenci ile çalışılmıştır. Öğrencilerden 27 sine 6 seans ve haftada bir kez gerçekleşen sorun çözme terapisi uygulanmış, diğer öğrencilere uygulanmamıştır. Tüm öğrencilerin benlik saygısı, özgüven, intihar riskleri, problem çözme becerileri, kişiler arası ilişkileri değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda, sorun çözme terapisi alan grubun, terapi öncesine göre terapi sonrası depresyon belirtileri ve intihar riskinin düştüğünü ve benlik saygısı, özgüveni, kişiler arası ilişkilerinin de arttığını belirlenmiştir. Diğer taraftan yaklaşk 20 çalışmanın sonuçlarının değerlendirildiği bir meta-analizde depresyonda sorun çözme terapisinin diğer psikososyal terapiler ve tıbbi tedavilerle aynı etkiye sahip olduğu, herhangi bir girişimin yapılmadığı kontrol grubuna göre daha etkili olduğu saptanmıştır.

Sorun çözme terapisinin Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ‘ye görece üstünlüğü kısa süreli ve yapılandırılmış olmasıdır. Yapılandırılmış olması sorun çözme terapisinin hem öğrenilmesini hem de öğretilmesini kolaylaştırabilmektedir. Depresyonda sorun çözme terapisinin en önemli unsurları şöyle ifade edilebilir, yaşamda ana amaçları belirleme, değiştirilemeyen durumları kabul etmeyi öğrenme ve sadece konularla ilgili sorunlar için enerjinin kullanılmasını hedefler.

Aile Terapisi

Aile terapisi, birden fazla aile üyesinin görüldüğü, özellikle aile bireyleri arasındaki etkileşimleri değiştirmeye odaklanmış, bir birim olarak ailenin ya da ailenin alt sistemlerinin veya birey düzeyinde aile üyelerinin işlevselliğini iyileştirmeyi hedefleyen, bir psikoterapötik çaba olarak tanımlamıştır. Aile bireyleri ile eş zamanlı görüşme yapılabildiği gibi, farkı seanslarda ayrı ayrı da değerlendirilebilirler. Aile terapisinde hedefler, psikiyatrik belirti yaratan durumları saptamak ya da mevcut sorunun devam etmesine neden olan tutum ve davranışların tanınıp azaltılmasıdır. Diğer yandan ebeveyn ile çocuk ergen arasında etkili iletişim, sorun çözme ve baş etme becerilerinin artırılması, aile üyelerinin bireysel gelişiminin desteklenmesi, aileye ait etkileşimin günlük yaşamdaki etkinliği ve bu örüntülerin aile bireylerinin ruhsal sağlığını nasıl etkilediğini anlamayı ve bu konular hakkındaki farkındalığı arttırmayı amaçlamaktır.

Aile içi sorunlar depresif bozukluk sırasında yaygındır ve aile içi dinamikler, depresyonun ortaya çıkması ve devam ettirilmesinin ana nedeni olabilir. Aile terapisinin uygulandığı depresif ergenlerle yapılan bir çalışmada, ergenlerin depresyon ölçeği puanlarında düşme saptanmış, ayrıca ergenlerin algıladığı aile içi çatışma düzeyinde azalma ve yine gencin anneye bağlanma algısı düzeylerinde artma saptanmıştır.

Kişilerarası İlişkiler Terapisi (KİT)

KİT, depresyonu psikososyal ve kişilerarası durumlarla açıklamayı temel alır. “Şimdive burada”ya odaklanır ve depresif belirtilere neden olan kişilerarası ilişkiyi çözmeye çalışır. KİT zaman sınırlı bir psikoterapi olup, 1970’de Klerman, Weissman ve arkadaşları tarafından unipolar depresyon tedavisi için geliştirilmiştir.

KİT’ de temel olarak 4 sorun alanı üzerinde durulur,

1. Keder: Kişinin yaşamındaki önemli birinin kaybı ve tamamlanmamış yas ile oluşur. Süreç normal insanlardaki süreyi ve sınırı geçmektedir. KİT’de yas sadece önemli bir kişinin kaybı değil iş, sağlık, fonksiyon kaybı gibi sembolik kayıplarla da oluşmaktadır. Kayıplar üzerine konuşularak bu kayıplarla nasıl başedilebileceği, adaptasyon sürecinin nasıl olacağı konusunda çalışılır.

2. Kişilerarası Rol Çatışmaları: Kişiler arası ilişkilerde sorunlar genellikle karşılıklı çıkarlar çatıştığı zamanlarda çıkar. Bu çatışmaların çözümlenmesinde kişiye yardım edilir.

3. Rol Değişiklikleri: Rol değişikliği yaşamsal olarak büyük olaylardır. Bu kategori birçok stres etkenine göre sınıflandırılır, yeni bir iş, işten çıkarılma, mezuniyet, emeklilik, evlilik, boşanma vs. yaşam değişiklikleri rol değişikliği başlığı altında ele alınmaktadır.

4. Kişilerarası İlişkilerde Yetersizlik: Hastaların bu alandaki sorunları öykü alınırken fark edilir, bu hastaların ilişki sürdürmekteki yetersizlikleri atak gelişmesini daha da kolaylaştırabilir.

KİT’in ilk aşamasında depresyon belirtilerini değerlendirme, belirtileri ilişkilerdeki sorunlarla ilişkilendirme, tedavi hedeflerini belirleme geçekleştirilir. İkinci aşamada komplike yas, sosyal rollerde değişiklikler, kişilerarası ilişkilerde çatışma ve kişilerarası ilişkilerde yetersizlik alanlarından birisine odaklanır. Son aşamada tedavinin etkileri gözden geçirilir, hastanın güçlü yanları desteklenir. KİT’in depresyonu olan ergenlerde plasebo ya da sadece farmakoterapi ile test edildiği çalışma bulunmamaktadır. Depresyonu olan ergenlerde KİT ve BDT’nin etkinliğinin karşılaştırıldığı iki çalışmadan birinde KİT diğerinde ise BDT daha etkin bulunmuştur.

KİT’in özellikle zayıf kişiler arası işlevselliği olan, yoğun ergen ebeveyn çatışmaları yaşayan, şiddetli depresyonu ve komorbid anksiyete bozukluğu olan depresif ergenlerde etkili olduğu bildirilmektedir.

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)

Bilişsel Davranışçı Terapiler günümüzde psikoterapi alanında en önde gelen yaklaşımlardan birisi haline gelmiştir.

Bilişsel davranışçı terapi, çocuk ve ergenin nasıl düşünüyor olduğunu fark etmesine ve gevşeme teknikleri, sorun çözme becerileri, bilişsel yeniden yapılandırma, modelleme gibi yöntemlerle yeni düşünme yolları geliştirmesine ve uygulamasına yardımcı olur. BDT’nin amacı ruhsal bozukluğu olan bireylerin kendileri, yaşam alanları ve gelecekleri ile ilgili olumsuz algılarını değiştirmek ve depresyona yatkınlığa neden olan davranışsal ve bilişsel tutumlarını ortadan kaldırmaktır.

Bilişsel davranışçı terapi yöntemleri arasında özdenetim (self-monitoring), kendini değerlendirme (self-evaluation), bilişsel yeniden yapılandırma (cognitive reconstruction), kendini destekleme (self-reinforcement), gibi teknikler kullanılır. Özdenetim tekniğinde kişinin düşüncelerini ve duygularını kaydetmesi istenir. Bu yolla kişi hem değerlendirilmiş olur, hem de aynı zamanda kendi duygu ve düşüncelerinin daha fazla farkında olması ve arasındaki ilişkileri kurabilmesi yoluyla tedavi edici yönde bir müdahale anlamı taşır. Bilişsel davranışçı terapilerde bazı bilişsel hataların düzeltilmesi hedeflenir. Sık görülen bilişsel hatalar arasında “ya hep ya hiç düşüncesi”, “algıda seçicilik”, “büyüsel bağlantılar kurma”, “aşırı genelleme”, “en kötü olasılığa odaklanma”, vb. düşünce yöntemleri sayılabilir. Genel olarak BDT’nin ergenlerde, depresyona yol açan bilişsel çarpıtmaların (cognitive distortions) belirlenmesinde ve aynı zamanda duygu düzenleme ile problem çözme becerilerinin arttırılmasında etkili olduğu gösterilmiştir.

Sonuç

Çocuk ve ergenlerde depresyon sık, tekrarlayıcı ve kronik bir seyir izleyebilen, ciddi morbidite ve mortaliteye sebep olabilen bir bozukluktur. Tedavi edilmediği takdire sosyal, akademik, ailesel işlevsellikte ciddi zorlukların yanı sıra intihar ile de sonuçlanabilmesi, depresyonu tespit edildiğinde uygun şekilde müdahale edilmesi gereken önemli bir tablo haline getirmektedir. Çocuk ve ergenlerde depresyonun tedavisinde yaş, bilişsel gelişim, depresyonun şiddeti ve tipi, depresyonun süresi, intihar riski, ek hastalıklar, ailedeki psikiyatrik öykü, aile ve sosyal çevre, aile ve hasta tercihleri ve beklentileri, kültürel özellikler, ilaç tedavisi ve psikoterapi uygulamalarında uzmanlara ulaşılabilirlik gibi özellikler tedavinin tüm basamaklarında değerlendirilmelidir. Hafif- Orta derecede şiddetli depresyonda psikoeğitim, destekleyici yaklaşım ile birlikte BDT ya da KİT’nin tek başına etkili olabileceği bildirilmektedir. Depresyon orta ya da ağır derecede ise, kronik ya da tekrarlayıcı özellikteyse, belirgin psikososyal bozulma, ajitasyon ya da intihara eğilim eşlik ediyorsa, özelleşmiş psikoterapiler ve farmakoterapi kombinasyonu düşünülmelidir. Çocuk ergen depresyonunda özelleşmiş psikoterapötik girişimlerin etkin kullanımının artması için sertifikalı psikoterapist sayısının artması gerekmektedir.

Kaynaklar

American Psychiatric Association (2013) Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders: DSM-V, 5th edn. American PsychiatricAssociation,Washington, DC. Eskin, M., Ertekin, K., Harlak, H., Dereboy, C. [Prevalence of and factors related to depression in high school students]. Türk Psikiyatri Dergisi = Turkish Journal of Psychiatry 2008, 19(4), 382–9. Tamar, M., Özbaran, B. Çocuk ve ergenlerde depresyon. Klinik Psikiyatri 2004, 2, 84-92. Meydanlioglu, A. Biopsychosocial Benefits of Physical Activity in Children and Adolescents. Psikiyatride Guncel Yaklasimlar – Current Approaches in Psychiatry 2014, 7(2), 1. Eskin M, Ertekin K, Demir H. Efficacy of a problem-solving therapy for depression and suicide potential in adolescents and young adults. Cognit Ther Res. 2008,32(2):227–45. Bell AC, D’Zurilla TJ. Problem-solving therapy for depression: A meta-analysis. Clin Psychol Rev 2009,29(4):348–53.

Brent DA, Holder D, Kolko D, Birmaher B, Baugher M, Roth C, et al. A clinical psychotherapy trial for adolescent depression comparing cognitive, family, and supportive therapy. Arch Gen Psychiatry 1997,54(9):877–85.

Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir? | Sarı Psikoloji

Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir? | Sarı Psikoloji

Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Depresyon, bireyin ruh halini, düşünce biçimini ve günlük aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen ciddi bir ruhsal rahatsızlıktır. Bu durum, bireyin enerji seviyesini, motivasyonunu ve genel yaşam kalitesini düşürebilir. Depresyonun nedenleri ve belirtileri kişiden kişiye değişiklik gösterir, ancak genellikle kronik halsizlik, ilgi kaybı, uyku düzensizlikleri ve konsantrasyon zorluğu gibi semptomlar içerir. Erken tanı ve uygun tedavi yöntemleriyle depresyon yönetilebilir ve kişinin yaşam kalitesi önemli ölçüde artırılabilir. Bu nedenle, belirtileri fark ettiğimizde profesyonel destek almak hayati önem taşır.

Depresyon Nedir?

Depresyon, bireyin duygusal durumunu, düşünce yapısını ve günlük yaşamını derinden etkileyen bir ruh sağlığı sorunudur. Temel olarak, kişinin sürekli bir üzüntü, ilgi kaybı ve genel bir memnuniyetsizlik haliyle tanımlanabilir. Bu durum, sıradan hayal kırıklıkları ve üzüntülerden farklı olarak, kişinin işlevselliğini ve günlük yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltır. Depresyon semptomları arasında, yoğun karamsarlık, sürekli yorgunluk, uyku düzensizlikleri, iştah değişiklikleri ve konsantrasyon güçlüğü bulunur. Duygusal olarak, bireyler genellikle umutsuzluk, değersizlik veya suçluluk duyguları yaşarlar.

Depresyonun çeşitli türleri vardır, bunlar arasında en yaygını majör depresif bozukluktur. Bu tür, genellikle klinik depresyon olarak da adlandırılır ve ciddi semptomlarla karakterizedir. Depresyonun tedavi edilmemesi durumunda, semptomlar şiddetlenebilir ve kronik bir hale gelebilir. Ağır vakalarda, kişi kendine zarar verme eğiliminde olabilir ve hatta intihar düşünceleri geliştirebilir. Ancak, depresyon tedavi edilebilir bir durumdur ve uygun tedavi yöntemleriyle semptomlar kontrol altına alınabilir ve hasta yaşam kalitesini önemli ölçüde iyileştirebilir. Bu tedaviler arasında ilaç tedavisi, psikoterapi ve yaşam tarzı değişiklikleri bulunmaktadır.

Depresyon Belirtileri

Depresyon belirtileri genellikle şunlardır:

• Sürekli ve ağır üzüntü hali

• Boşluk, umutsuzluk veya değersizlik duyguları

• Aşırı suçluluk, kendini yetersiz görme

• İlgi kaybı, önceden zevk alınan aktivitelere karşı duyarsızlık

• Ağlama nöbetleri, kontrol edilemeyen duygusal dalgalanmalar

• Enerji eksikliği, sürekli yorgunluk

• Uyku düzensizlikleri (aşırı uyuma veya uykusuzluk)

• İştah değişiklikleri (aşırı yeme veya iştahsızlık)

• Baş ağrısı, mide sorunları gibi somatik şikayetler

• Cinsel istekte azalma

• Odaklanma ve konsantrasyon güçlükleri

• Karar vermede zorlanma

• Unutkanlık, hafıza problemleri

• Olumsuz ve pesimist düşünceler

• Sosyal izolasyon, insanlardan kaçınma

• İş veya okuldaki performans düşüklüğü

• Önceden keyif alınan hobilerden ve aktivitelerden uzaklaşma

• İntihar düşünceleri veya kendine zarar verme eğilimi

• Anksiyete, panik ataklar

• Düşük özgüven, kendine karşı eleştirel tutum

Depresyon Nedenleri Nelerdir?

Depresyonun nedenleri karmaşıktır ve genellikle birçok faktörün etkileşimi sonucunda ortaya çıkar. Bu faktörler arasında genetik yatkınlık, beyin kimyasındaki dengesizlikler, çocukluk traumaları, stres ve yaşam olayları bulunabilir. Ancak, depresyonun tam olarak nedeni hala net bir şekilde belirlenememektedir.

Genetik faktörler ve kalıtsal eğilim

Genetik yatkınlık, aile içinde depresyon öyküsü bulunan bireylerde depresyon riskini artırabilir. Ancak, genetik faktörler tek başına depresyonu tetikleyen bir sebep değildir, çevresel etkenlerle etkileşim halindedir.

Biyokimyasal dengesizlikler

Beyindeki serotonin, norepinefrin ve dopamin gibi kimyasalların dengesi, duygudurum kontrolünde önemli bir rol oynar. Bu kimyasalların düzensizliği, depresyonun ortaya çıkmasında etkili olabilir. Beyin kimyasındaki bu dengesizlikler genellikle genetik faktörlerle bağlantılıdır ancak stres, travma ve yaşam olayları da bu dengesizliklere katkıda bulunabilir.

Stres ve travma

Yoğun stres veya travmatik olaylar, depresyon gelişimine katkıda bulunabilir. Özellikle çocukluk döneminde yaşanan travmatik olaylar, ilerleyen yaşlarda depresyon riskini artırabilir. Beyindeki stresle başa çıkma mekanizmalarının aşırı uyarılması, depresyonun ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir.

Yaşam olayları ve çevresel etkenler

İş kaybı, ilişki sorunları, finansal sıkıntılar gibi yaşam olayları da depresyonun ortaya çıkmasında rol oynayabilir. Bu olaylar, bireyin duygusal dengesini etkileyerek depresyonu tetikleyebilir. Çevresel faktörlerin depresyon üzerindeki etkisi, genetik yatkınlıkla birleştiğinde daha belirgin hale gelebilir.

Depresyon Türleri Nelerdir?

Depresyon, farklı türleriyle ortaya çıkabilir ve her bir tür belirli belirtilere ve sürelere sahiptir. Bu türler arasında:

Majör depresif bozukluk

Majör depresif bozukluk, en yaygın depresyon türüdür. Belirli bir stres veya travma olmadan ortaya çıkabilir ve genellikle sürekli bir hüzün durumu ile karakterizedir. Bu durum, gündelik yaşamı olumsuz etkileyebilir ve uyku, iştah gibi temel işlevlerde değişikliklere neden olabilir.

Bipolar bozukluk

Bipolar bozukluk, manik ve depresif dönemlerin sık sık tekrarlandığı bir durumdur. Manik dönemlerde enerji ve aktivite seviyeleri yüksekken, depresif dönemlerde bu seviyeler düşer. Bipolar bozukluk, duygudurum değişikliklerinin şiddetli ve dalgalı olduğu bir tabloyu içerir.

Mevsimsel afektif bozukluk (SAD)

Mevsimsel afektif bozukluk, belirli mevsimlerde depresyonun arttığı bir durumdur. Özellikle kış aylarında güneş ışığı azaldığında ortaya çıkabilir. Bu durum, mevsimsel değişikliklere bağlı olarak duygudurumda belirgin dalgalanmalara neden olabilir.

Distimi (Dysthymia)

Distimi, uzun süreli ve hafif depresyon durumunu tanımlar. Belirtiler, majör depresif bozukluğa benzer ancak daha hafif şiddette ve uzun süreli olarak devam eder. Birey, günlük yaşamda fonksiyonunu sürdürebilir ancak sürekli bir duygu huzursuzluğuyla karşı karşıyadır.

Depresyon Kimleri Etkiler?

Depresyon, çocuklardan yetişkinlere kadar her yaş grubunu etkileyebilen bir durumdur. Bazı risk faktörleri, bu rahatsızlığın gelişme ihtimalini artırır. Aşağıdaki koşullar, yüksek depresyon oranlarıyla sıkça ilişkilendirilir:

 Her İki Cinsiyet

 Farklı Sosyoekonomik Gruplar

 Genetik Yatkınlığı Olanlar

 Kronik Hastalıkları Olanlar

 Psikolojik veya Zihinsel Sağlık Sorunları Olanlar

 Travmatik Olaylar Yaşayanlar

 İlaç veya Madde Kullanımı

 İşsiz veya İstihdam Durumu Değişenler

 Sosyal Destekten Yoksun Bireyler

 Kronik Stres Altında Olanlar

Depresyon için Risk Faktörleri Var mıdır?

Depresyon, belirli risk faktörleri bulunan bireylerde daha sık ortaya çıkabilir. Bu faktörler, bireyin genel sağlığı, genetik yatkınlığı ve çevresel etkenleri içerir.

Genetik faktörlerin rolü

Ailede depresyon öyküsü, bireyin genetik yatkınlığını artırabilir. Ancak, genetik faktörler tek başına depresyonun nedeni değildir. Çevresel etkenlerle birlikte etkileşim halindedir.

Çocukluk travmaları

Çocukluk döneminde yaşanan travmatik olaylar, depresyon riskini artırabilir. Bu nedenle çocukluk dönemindeki destek ve güven, depresyonun önlenmesinde önemlidir.

Kronik hastalıklar ve fiziksel sağlık sorunları

Kronik hastalıklar, depresyon için bir risk faktörü oluşturabilir. Özellikle ağrı veya ciddi bir sağlık sorunuyla başa çıkma süreci, duygusal sağlığı etkileyerek depresyonu tetikleyebilir. Fiziksel sağlık sorunlarıyla başa çıkmak, bireyin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir ve depresyon riskini artırabilir.

Kişisel stres faktörleri

İş kaybı, finansal sorunlar, ilişki problemleri gibi kişisel stres faktörleri, depresyon riskini artırabilir. Bu stres faktörleri, bireyin duygusal dengesini sarsabilir ve depresyonun ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir.

Kimyasal madde kullanımı

Uyuşturucu veya alkol kötüye kullanımı, depresyon riskini artırabilir. Bu maddeler, beyin kimyasını etkileyerek duygudurum bozukluklarına yol açabilir. Ayrıca, kimyasal madde kullanımıyla başa çıkma süreci de depresyonu tetikleyebilir.

Sosyal izolasyon ve yalnızlık

Sosyal izolasyon ve yalnızlık, depresyon riskini artırabilir. İnsanlar arası ilişkilerin eksikliği, duygusal destek alamama ve anlaşılamama hissi depresyon belirtilerini şiddetlendirebilir.

Depresyon Tanısı Nasıl Konur?

Depresyon tanısı koymak, genellikle bir uzman tarafından yapılır ve bireyin belirtileri ve yaşam geçmişi dikkate alınır. Tanı koymada kullanılan bazı yaygın yöntemler şunlardır:

DSM-5 kriterlerine göre değerlendirme

Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından geliştirilen DSM-5 kriterleri, bir bireyin depresyon tanısını koymak için yaygın olarak kullanılır. Bu kriterler, belirli belirtilerin sürekliliği, şiddeti ve günlük yaşam üzerindeki etkisi üzerinde odaklanır.

Anket ve ölçeklerin kullanımı

Depresyon belirtilerini değerlendirmek için anketler ve ölçekler kullanılabilir. Beck Depresyon Envanteri, Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği gibi araçlar, bireyin duygusal durumunu ölçmeye yardımcı olabilir.

Fiziksel sağlık değerlendirmesi

Bazı durumlarda, depresyon belirtileri başka sağlık sorunlarından kaynaklanabilir. Bu nedenle, fiziksel bir sağlık değerlendirmesi, depresyon tanısı koymada yardımcı olabilir.

Depresyondan Kurtulma Yolları Nelerdir?

Depresyonla başa çıkmak kişisel bir süreçtir ve her birey için farklılık gösterebilir. Ancak, genel olarak depresyonla mücadelede etkili olabilecek bazı yollar vardır. Profesyonel yardım almak Psikoterapi, depresyon belirtileriyle başa çıkmak için etkili bir yöntemdir. Birey, duygusal sorunlarını anlamak ve çözmek adına bir terapist ile düzenli görüşmeler yapabilir. İlaç tedavisi Antidepresan ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzeltmeye yardımcı olarak depresyon belirtilerini hafifletebilir. Ancak, ilaç tedavisi mutlaka bir uzmanın yönlendirmesiyle yapılmalıdır. Sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri Düzenli egzersiz Fiziksel aktivite, endorfin salgılanmasını artırarak depresyonla mücadelede yardımcı olabilir. Yürüyüş, koşu veya spor gibi aktiviteler günlük rutinlere eklenmelidir. Sağlıklı beslenme Vitamin ve mineral açısından zengin besinler tüketmek, genel sağlığı güçlendirebilir. Omega-3 yağ asitleri içeren balık, ceviz gibi gıdalar depresyonla mücadelede destekleyici olabilir. Yeterli uyku Düzenli ve yeterli uyku almak, zihinsel sağlığı olumlu yönde etkileyerek depresyon belirtilerini azaltabilir. Sosyal destek Aile ve arkadaşlarla iletişimi sürdürme Sosyal bağlantılar, depresyonla mücadelede önemli bir rol oynar. Aile ve arkadaşlarla düzenli iletişim kurmak, duygusal destek sağlayabilir. Destek gruplarına katılma Depresyonla başa çkan insanlar arasında destek gruplarına katılmak, benzer deneyimleri paylaşma ve motivasyon kazanma açısından etkili olabilir.

Depresyon Hakkında Sık Sorulan Sorular

Depresyonla ilgili birçok soru var ve bu soruların yanıtları, depresyonla mücadelede anlayışı artırabilir.

o Depresyon tamamen iyileşebilir mi?

Evet, birçok kişi uygun tedavi ve destekle depresyonu atlatabilir. Ancak, iyileşme süreci bireyden bireye değişebilir.

o Depresyon geçici bir durum mudur?

Hayır, depresyon genellikle kendi başına geçmeyen bir durumdur. Profesyonel yardım almadan uzun süre devam edebilir. Erken müdahale ve etkili tedavi ile depresyonun etkileri azaltılabilir.

o Depresyon tekrarlayabilir mi?

Evet, depresyon tekrarlayabilir. Özellikle geçmişte depresyon geçirmiş bireylerde, uygun önlemler alınmazsa tekrarlama riski artabilir. Ancak, düzenli takip, destek ve yaşam tarzı değişiklikleri tekrarlanma riskini azaltabilir.

o Depresyonla başa çıkmanın en etkili yolları nelerdir?

Depresyonla başa çıkmak için birkaç etkili strateji bulunmaktadır:

Psikoterapi :

Profesyonel bir terapist ile yapılan konuşma terapisi, duygusal sorunların anlaşılması ve çözülmesi açısından etkili olabilir.

İlaç tedavisi:

Antidepresan ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzenleyerek depresyon belirtilerini hafifletebilir. Ancak, ilaç tedavisi bir uzmanın gözetiminde yapılmalıdır.

Sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri:

Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve yeterli uyku, depresyonla mücadelede önemli rol oynar.

Sosyal destek:

Aile ve arkadaşlarla iletişimi sürdürmek, destek gruplarına katılmak, duygusal destek almak depresyonla başa çıkmada yardımcı olabilir.

Depresyon tedavisi nasıl bir süreçtir?

Depresyon tedavisi karmaşık bir süreçtir ve genellikle bireyin özel ihtiyaçlarına, semptomlarına ve durumuna bağlı olarak çeşitlilik gösterir. Birçok durumda, etkili bir tedavi planı genellikle birden fazla unsuru içerir.

İlk olarak, psikoterapi (konuşma terapisi) yaygın bir tedavi yöntemidir. Bireysel terapi, bireyin depresyon semptomlarıyla başa çıkmasına ve olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmesine yardımcı olabilir. Grup terapisi de benzer sorunlarla mücadele eden kişilerin birbirleriyle paylaşımda bulunarak destek bulmalarını sağlar.

İlaç tedavisi, depresyon semptomlarını hafifletmek amacıyla antidepresan ilaçların kullanılmasını içerir. Ancak ilaç tedavisi herkes için uygun olmayabilir ve yan etkileri olabilir. Bu nedenle, ilaç tedavisi kararı bir sağlık profesyoneli tarafından dikkatlice değerlendirilmelidir.

Elektrokonvülzif terapi (EKT), ağır depresyon durumlarında kullanılan bir başka yöntemdir. Ancak genellikle diğer tedavi seçenekleri başarısız olduğunda veya hızlı bir iyileşme gerektiğinde düşünülür.

Fiziksel aktivite, düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı bir diyet ve düzenli uyku depresyonla başa çıkmada yardımcı olabilir. Sosyal destek, aile, arkadaşlar ve destek grupları gibi sosyal bağlantılar da önemli bir rol oynar.

Stres yönetimi teknikleri, meditasyon, derin nefes alma, yoga gibi uygulamalar da genel zihinsel sağlığı destekleyebilir. Tedavi sürecinde sabır ve zaman genellikle önemlidir, çünkü iyileşme süreci bireyden bireye değişebilir.

Depresyonu önlemenin yolları nelerdir?

Depresyonu önlemek için şu önlemler alınabilir:

• Düzenli Fiziksel Aktivite: Haftada birkaç gün yapılan düzenli egzersiz, duygusal dengeyi artırabilir.

• Sağlıklı ve Dengeli Beslenme: Vitamin ve mineral açısından zengin bir diyet, genel sağlığı güçlendirebilir.

• Stresle Başa Çıkma Teknikleri: Meditasyon, yoga gibi stres azaltıcı aktiviteler, depresyonu önlemede etkili olabilir.

• Sosyal İlişkileri Güçlendirme: Aile ve arkadaşlarla düzenli iletişim kurmak, sosyal destek almak önemlidir.

• Risk Faktörlerini Tanıma ve Önleme: Kişi, depresyonu tetikleyebilecek risk faktörlerini tanıyarak önlem alabilir.

Depresyonla ilgili her durum özeldir, bu nedenle uzman bir sağlık profesyoneliyle görüşmek en iyi yaklaşımdır. Tedavi sürecinde şeffaf olmak ve düzenli takip önemlidir.

Depresyon, karmaşık bir ruhsal sağlık sorunudur ve birçok bireyi etkiler. Ancak, uygun tedavi ve destekle depresyonla başa çıkmak mümkündür. Bilinçli olmak, belirtileri tanımak ve profesyonel yardım almak, bu süreçte önemli adımlardır.

Her bireyin depresyon deneyimi farklıdır ve tedavi kişiye özel olarak planlanmalıdır. Düzenli takip, yaşam tarzı değişiklikleri ve sosyal destek, depresyonla mücadelede etkili stratejilerdir. Unutulmamalıdır ki depresyon bir zayıflık işareti değil, güçlükleri aşma ve daha sağlıklı bir yaşam için adım atma fırsatıdır.

İlginizi Çekecek Diğer Yazılarımız

"
Majör Depresif Bozukluk Nedir? Tedavi Yöntemleri Nelerdir

Majör Depresif Bozukluk Nedir? Tedavi Yöntemleri Nelerdir

Majör Depresif Bozukluk

Depresyon, en az 2 haftadır süren çökkün duygudurum, ilgi kayıplarının yanı sıra uzun sayılmayacak sürelerde oluşmuş vücut ağırlığı değişimleri (iştahsızlık, kilo kaybı veya çok yeme), uyku alışkanlığında değişme (uykusuzluk veya çok uyuma, uyku sürekliliğinde ve kalitesinde azalma), enerji kaybı veya halsizlik, değersizlik veya suçluluk duyguları, yoğunlaşamama veya dikkati sürdürememe, kararsızlık, yineleyen ölüm düşünceleri ile kendini gösterir. Tüm bunlarla birlikte mesleki ve sosyal işlevsellikte azalma ve kişilerarası ilişkilerde bozulmalar söz konusudur.

Majör Depresyonla Nasıl Başa Çıkılabilir?

1-Depresyondan kurtulmak için yapılacak ilk şey günlük faaliyetleri arttırmaktır:
2-Günlük faaliyetleri arttırmak daha aktif olmak, bir şeylerle uğraşmak, acı veren düşünceleri kişinin zihninden uzaklaştırmasına yardımcı olur,
3-Kişi daha aktif olmaya başladıkça, daha fazlasını da yapabileceğini görecektir,
4-Aynı zamanda daha açık ve berrak düşünmeye başlayacaktır.
5-Zamanı daha iyi kullanabilmek için yapılması planlanan işleri kaydetmek yararlıdır:
6-Plan yapmak karasızlığı ortadan kaldırır,
7-Plan yapmak işlere yeniden hakim olmayı hissettirir.
8-Depresyona yol açan önemli nedenlerden biri “düşünce hataları” olarak ifade edilen düşünce biçimi, yani olayları değerlendirme şeklidir. Düşünce hataları, ‘-meli, -malı’ şeklinde düşünme, abartma, ‘ya hep ya hiç’ şeklinde düşünme, etiketleme ve kişiselleştirmedi

Majör Depresif Dönem Belirtileri?

Major depresif dönemin belirtileri bipolar bozukluk bölümünde ayrıntılı olarak anlatılmış olup (bkz. Bipolar Bozukluk, Klinik Belirtiler, Major Depresif Dönem), aşağıda yalnızca tanı ölçütleri verilecektir.

Amerikan Tanı ve Sınıflandırma Sistemi (DSM)’nin son versiyonu (DSM-IV) major depresif dönem tanısı için aşağıdaki ölçütleri önermektedir.

Majör Kimlerde Depresyon Görülme Riski Daha Fazladır?

Depresyon, genellikle 20 ve 50’li yaşlar arasında görülmektedir. Kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla görüldüğü bildirilmiştir. Yaşam boyu görülme sıklığı ise % 12-25 civarındadır.Depresyon, beyindeki yapısal birtakım özellikler ve değişikliklerle ilişkilidir. Ailesinde depresyon sorunu yaşayan kişilerde, çocukluk çağı ihmal ya da istismar yaşantıları olanlarda görülme sıklığının daha fazla olduğu bilinmektedir.Bununla birlikte yaşam olayları ve çevresel stres etkenleri, travmalar, aile içi şiddet, sevilen kişilerin kaybı tetikleyici olabilirken ayrılık, boşanma, emeklilik, yaşlılık, işten ayrılma gibi yaşam dönemi olayları da depresyona sebep olabilmektedir.

Majör Depresif Depresyon tedavisi nasıldır?

Tedavide, ilaç kullanımının yanı sıra bireysel psikoterapi de önerilmektedir.

İlaç tedavisi ile hastaların çoğunda şikayetler geriler, ancak tedavinin uzun süreli olduğu ve ilaçların etkisinin ortaya çıkmasının birkaç haftayı bulabileceği unutulmamalıdır.
Hafif şiddette depresyonda psikoterapi öncelikli olarak seçilebilir. Bilişsel, davranışçı tedaviler, kişiler arası ilişkilere yönelen psikoterapiler depresyonda yarar sağlar.

Terapide hedef, danışana kendisi ve yaşama dair yaptığı olumsuz düşüncelerin farkına varabilmesini sağlamak ve uyumu bozan bu düşüncelerin yerine daha sağlıklı bir algılayış, düşünce ve becerilerin kazanılmasını sağlamaktır. Depresyon tedavisinin sonuçlarının oldukça yüz güldürücü olduğu söylenebilmektedir.

Majör Depresif Depresyonun Nedenleri?

Depresyonun biyolojik ve psikolojik açıdan birçok nedeni olabilir. Aile bireylerinden birinde depresyon görülmesi, beyindeki bazı farklılıklar, uyku bozuklukları gibi etmenler biyolojik açıdan depresyon için bir temel oluşturur. Bunun yanında yoğun stes, travmatik geçmiş yaşantılar, olumsuz yaşam koşulları gibi faktörler ise depresyonun görülmesinde psikolojik etmenlerdir. Hatta mevsimler bile kişi için depresyon tetikleyicisi olabilir.

Yaşlı yetişkinlerde depresyon belirtileri:

Hafıza zorlukları veya kişilik değişiklikleri Fiziksel ağrılar veya ağrı Tıbbi bir durum veya ilaçtan kaynaklanmayan yorgunluk, iştahsızlık, uyku problemleri veya cinsiyete ilgi kaybı Sosyalleşmek veya yeni şeyler yapmak yerine genellikle evde kalmak istemek Özellikle yaşlı erkeklerde intihar düşüncesi veya duyguları Kendinizi depresyonda hissediyorsanız, mümkün olan en kısa sürede doktorunuza veya ruh sağlığı uzmanınıza görünmeniz gerekir. Majör Depresyon nasıl anlaşılır?

Fiziki muayene. Fiziki muayene ve sorular sormak suretiyle depresyon olup olmadığı teşhis edilir. Bazı durumlarda depresyon, altta yatan bir fiziksel sağlık sorunuyla bağlantılı olabilir.
Laboratuvar testleri. Örneğin, tam kan sayımı ya da troid testleri yapılabilir.
Psikiyatrik değerlendirme. Psikiyatri doktoru belirtiler, düşünceler, duygular ve davranış kalıpları hakkında sorular sorarak değerlendirme yapar.

Majör Depresyon Nedir? | Kolan Hospital

Majör Depresyon Nedir? | Kolan Hospital

Depresyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Anasayfa Sağlık Rehberi Majör Depresyon Nedir? Majör Depresyon Nedir? Güncellenme Tarihi: 14 Kasım 2023 Uzm. Klinik Psikolog Selin BAYAR Sağlık

İÇİNDEKİLER MAJÖR DEPRESYON NEDİR? MAJÖR DEPRESYONUN TANIMI MAJÖR DEPRESYON BELİRTİLERİ VE SEMPTOMLARI TEDAVİ SEÇENEKLERİ MAJÖR DEPRESYON NEDİR?

Halk arasında "bunalım" olarak da adlandırılan majör depresyon, kişinin yaşam kalitesini ciddi anlamda etkileyen ve günlük aktivitelerini zorlaştıran bir durumdur. Depresyon, sadece üzgün hissetmek veya enerji eksikliği yaşamak değildir.

Majör depresyon, derin bir hüzün duygusuyla birlikte umutsuzluk, çaresizlik, değersizlik hissi gibi duygusal belirtilerle kendini gösterir. Bunun yanı sıra fiziksel belirtiler de ortaya çıkabilir, uyku düzensizliği, iştah değişiklikleri, yorgunluk gibi.

Bu rahatsızlık her yaştan insanı etkileyebilir ve hayatın farklı dönemlerinde ortaya çıkabilir. Ancak, majör depresyonun altında yatan nedenler ve tetikleyiciler karmaşıktır ve her birey için farklı olabilir.

MAJÖR DEPRESYONUN TANIMI

Majör Depresyon, yaygın olarak bilinen adıyla klinik depresyon, insanların yaşamlarını olumsuz yönde etkileyen ciddi bir ruh sağlığı sorunudur. Depresyon, sadece üzgün veya mutsuz hissetmek değildir.

Bu durum, enerji kaybı, ilgi kaybı, uyku problemleri, iştah değişiklikleri ve umutsuzluk gibi belirtilerle kendini gösterir. Genellikle çok sayıda faktörün bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan majör depresyon, biyolojik, genetik ve çevresel etkenlerden kaynaklanabilir.

Beyindeki kimyasalların dengesizliği ve stresli olaylar, depresyonun ortaya çıkmasında önemli bir rol oynayabilir. Majör depresyon yaşayan kişilerin günlük aktivitelerini yerine getirmekte zorlandıkları görülür.

İş performansının düşmesi, sosyal ilişkilerde zorluklar yaşanması ve hatta intihar düşünceleri gibi ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, majör depresyonun tanısının konulması ve tedavi sürecinin başlatılması oldukça önemlidir.

MAJÖR DEPRESYON BELİRTİLERİ VE SEMPTOMLARI

Majör depresyon, genellikle uzun süreli ve şiddetli bir şekilde devam eden depresif duygusal durumlarla karakterizedir. Bu durum, bireyin günlük aktivitelerini etkileyerek yaşam kalitesinin azalmasına sebep olabilir.

Majör depresyon belirtileri ve semptomları, genellikle fiziksel ve psikolojik alanlarda kendini gösterir. Depresyonun en yaygın belirtisi, sürekli bir üzüntü, çökkünlük veya hüzün hissidir.

Bunun yanı sıra, enerji kaybı, uykusuzluk veya aşırı uyuma, iştah değişiklikleri, konsantrasyon güçlüğü ve umutsuzluk gibi semptomlar da görülebilir.

Depresyonun psikolojik belirtileri arasında düşük özgüven, değersizlik hissi, umutsuzluk ve intihar düşünceleri bulunabilir. Kişi, normalde keyif aldığı aktivitelere karşı ilgisizlik veya zevk kaybı yaşayabilir. Sosyal çekilme eğilimi gösterebilir ve ilişkilerinde sorunlar yaşayabilir.

Eğer bu belirtilerden birkaçını yaşıyorsanız veya yakın çevrenizdeki birine bu semptomların olduğunu fark ediyorsanız, profesyonel yardım almak önemlidir. Majör depresyon, tedavi edilebilir bir hastalıktır ve çeşitli terapi yöntemleri ve ilaçlarla kontrol altına alınabilir.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ İlaç Tedavisi

Majör depresyonun tedavisinde en sık kullanılan yöntemlerden biri ilaç tedavisidir. Antidepresanlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzenlemeye yardımcı olabilir ve semptomları hafifletebilir.

Ancak, herkes için aynı antidepresan ilacının işe yaramayabileceği unutulmamalıdır. Bir uzmana danışarak kişiye özel bir tedavi planı oluşturulması önemlidir.

Terapi

Psikoterapi (konuşma terapisi) de majör depresyonun tedavi sürecinde etkili olabilir. Terapistler, bireyin duygusal sorunlarını anlamasına ve başa çıkma mekanizmalarını geliştirmesine yardımcı olabilir.

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), majör depresyonun tedavisinde sıklıkla kullanılan bir terapi türüdür. Bu terapi, negatif düşünceleri tanımaya ve değiştirmeye odaklanır.

Fiziksel aktivitenin majör depresyon üzerinde olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. Egzersiz, vücutta endorfin salınımını artırır ve genel ruh halini iyileştirir. Günde en az 30 dakika düzenli egzersiz yapmak, majör depresyonun semptomlarını hafifletebilir.

Beslenme

Sağlıklı bir beslenme planı da majör depresyonun tedavisinde destekleyici olabilir. Omega-3 yağ asitleri, B vitaminleri ve magnezyum gibi bazı besinlerin depresyon semptomlarını hafifletmeye yardımcı olduğu gözlemlenmiştir.

Bu nedenle, dengeli ve besleyici bir diyet benimsemek önemlidir. Majör depresyonun tedavisi karmaşık olabilir ve her birey için farklı yöntemler gerekebilir. Bu nedenle, profesyonel bir uzmana danışarak kişiye özel bir tedavi planı oluşturmak en doğru adım olacaktır.

Unutmayın, majör depresyon tedavi edilebilir ve kişi yeniden sağlıklı bir yaşam sürdürebilir.

"