DEPRESYONU TANIYALIM | Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli

DEPRESYONU TANIYALIM | Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli

Depresyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

DEPRESYONU TANIYALIM

Soru: Depresyon nedir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Depresyon bir beyin hastalığıdır. Semptomları (belirtileri) tanımlanmış, tedavisi mümkün bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Halk arasında söylenen geçici, duygusal keder ve neşesizliklerden öte depresyon çok ciddi bir beyin rahatsızlığı olup, mutlaka iyi tanınmalıdır.

Soru: Depresyonun genel belirtileri nelerdir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Sosyal yaşamdan uzaklaşma, günlük aktivitelere ilginin azalması, sık sık ağlama isteği, kişisel bakımda özensizlik, umutsuzluk, kimsenin kendisiyle ilgilenmediği düşüncesi, alkol ya da madde kullanımına başlama, suçluluk duyguları, karamsarlık, yoğun kaygılar, kendine güvenin azalması, konsantrasyon güçlükleri, sinirlilik, uzun süren üzüntü, tekrarlayan ölüm ve intihar düşünceleri, çoğalan ya da azalan enerji düzeyi, uykuda düzensizlik ( aşırı ya da çok az uyku), iştahın aşırı artması ya da azalması, neşesizlik, hayattan keyif almama, tahammülsüzlük, cinsel istekte azalma, bakımsızlık, içine dönme, sürekli geçmişe yönelik pişmanlıkları ve hataları düşünme, kendini değersiz görme, yorgunluk, kendini boşlukta ve işe yaramaz hissetme. Şeklinde sıralanabilir.

Soru: Depresyona girmede neler etkendir? Neler depresyona yol açar?

Prof. Dr. Arif Verimli: Bugünkü bilgimize göre, depresyondaki en önemli yatkınlık etkeni kalıtım. Yani genetik faktörlerdir. Yapılan araştırmalar, depresyon geçiren kişilerin akrabalarında da depresyonun sık görüldüğünü gösteriyor. Çünkü yaşayan herkes, her gün pek çok sorunla, kederle karşılaşabilir. Ancak tamamı depresyona girmez. İşte burada karşımıza bir yatkınlık çıkıyor. İşte bu yatkınlığın altındaki sebep de kalıtımdır. Aile geçişliliğidir.

Beyin kimyasındaki bozulmalar (dopamin, serotonin, endorfin, melatonin. gibi beyin hormonlarındaki bozulmalar), beyin kanaması, beyin travması ya da beyin damar hastalıklarıyla ilgili geçirilmiş bir rahatsızlıktan sonra depresyon ortaya çıkar, alkol ve madde kullanımında depresyon ortaya çıkar, tiroit hormonundaki dengesizlikler ve guatr hastalığı, diyabet, yatağa bağımlı hastalıklar, mevsim dönümleri (sonbahar aylarında depresyon görülme oranı artar), vücut biyokimyasında değişiklikler (ergenliğe girme, menopoza girme, doğum.), fiziksel bir rahatsızlık tedavisinde uzun süreli kullanılan bazı ilaçlar, anemi, böbrek yetmezliği, kanser hastalıkları, hipertansiyonda depresyon ortaya çıkar. Bununla birlikte anksiyete bozuklukları(panik, fobiler, obsesif-kompulsif bozukluk), yeme bozuklukları(bulumia nevroza ve anoreksiya nevroza), duygu durum bozuklukları ve şizofreni gibi rahatsızlıkların ortak paydası depresyondur. Buradan da anlaşıldığı üzere depresyon bir biyolojik rahatsızlıktır. Eklektik felsefe yaparak depresyona işsizliğin, boşanmaların, ayrılıkların, kavgaların, hava, yol durumu. gibi sosyal faktörlerin de yol açtığını savunmak çok küçük bir oranda etkilidir.

Soru: Depresyon ile depresif duygu durum farklı şeyler midir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Farklılıktan öte bir ayrımları vardır. Depresyonun belirtileri depresif belirtilerdir. Depresif belirtiler kimi zaman hepimizde görülür. Gün içerisinde depresif bir ruh haline bürünebiliriz. Kimi günler neşesiz, karamsar, tahammülsüz ve bakımsızızdır. Ancak bu bir sonraki gün bu durum geçebilir. Depresyon ise bir belirtiler topluluğu olup, yaşam kalitesini çok ciddi anlamda bozan, beyin biyolojisiyle ilgili çok ciddi bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Depresyonda teşhis için depresif belirtilerin hiç aksamadan en az 2-3 ay devam etmesi gerekir.

Soru: Depresyon çağımızın hastalığı deniyor. Bunun nedeni nedir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Doğru çünkü çok yaygındır. Dünya üzerinde tahminen 500 milyon kişi depresyonda. Ve bu rakam artıyor. Çocuklardan yaşlılara kadar her yaş grubunda görülmektedir. Kadınlarda erkeklerden 3 kat daha fazla görülür. Dünya üzerinde yapılan çalışmalar her 100 kişiden 5-8'inde depresyon görüldüğünü göstermektedir. Bu oran toplumdan topluma farklar gösterir ki bizim toplumumuzda en sık görülen rahatsızlıklardan biridir.

Soru: Depresyon kaça ayrılır?

Prof. Dr. Arif Verimli: Depresyon, Duygu durum Bozuklukları içerisinde tanımlanan ve Majör Depresif Bozukluk, Minör Depresif Bozukluk, Yineleyici Kısa Depresif Bozukluk, İki Uçlu Mizaç Bozukluğunda Maninin Karşıtı Depresyon Olarak ayrılır. Bununla birlikte ben özellikle Yaşa Bağlı Depresyon, Beslenme ve Depresyon, Evlilik, Cinsellik ve Depresyon, İntihar ve Depresyon, Alkol-Madde Kullanımı ve Depresyon, Mevsimsel Depresyon (Sonbahar Depresyonu) ve Fiziksel Hastalıklar ve Depresyon şeklinde bir ayrıma gidiyorum.

Soru: Depresyonun ülkemizde görülme oranı nedir? Kadın ve erkekte görülme sıklığı farklı mıdır?

Prof. Dr. Arif Verimli: Depresyon ülkemizde en sık görülen rahatsızlıklardan birisidir. En sık görülen psikiyatrik rahatsızlıktır. Ülkemizde bir kadının hayat boyu depresyon geçirme oranı % 24, erkeklerde % 3'tür. Tedavi edilmeyen depresyon vakalarının % 15'i intiharla sonuçlanmaktadır.

Depresyon teşhisiyle tedavi edilen hastaların %75'i kadın, % 25'i erkektir. Depresyonun en yaygın olduğu yaş 30- 55 arasıdır. Meslek dağılımı olarak % 35 oranında ev hanımları başta gelmektedir. Ev hanımlarını % 18'le işçi ve işçi emeklileri, % 15 memur ve memur emeklileri, % 12 özel sektör çalışanları, % 10 doğum öncesi ve sonrası depresyonu, % 10 menopoz öncesi ve sonrası depresyonu olarak sıralanmaktadır.

Soru: Depresyonun tedavisi nasıldır?

Prof. Dr. Arif Verimli: Depresyon teşhis edilmesi belirtilerinden dolayı son derece açık olan bir hastalık olmasıyla birlikte tedavisi de kesinlikle mümkün olan ve hastaların profesyonel tedaviye çok olumlu sonuçlar verdikleri bir psikiyatrik hastalıktır.

Depresyon tedavisinde iki yöntem kullanıyoruz:

İlaç Tedavisi: Farmakoterapi de denilen bu yöntem en esas, en geçerli ve en gerçek sonucu veren yöntemdir. Günümüz Tıbbı ve kimyasının ortaya çıkardığı ilaçlar depresyon tedavisi için son derece başarılı sonuçlar almamızı sağlamaktadır. Profesyonel bir hekim hastasının hastalığının şiddetine, yaşına, cinsiyetine, kilosuna. göre şu anda var olan ilaçlardan doğru bir kombinasyon seçerek çok başarılı sonuçlar elde etmektedir. Hekimlerin en çok yoruldukları konu ise, hastaların kilo yapıyor, uyku yapıyor gibi gerekçelerle ilaçları zamanında almamaları ya da kendilerinden kesmeleridir. Aslolan şudur ki, verilen ilaçlar kilo yapmazlar sadece iştah açarlar. Uyku ise ilk zamanlarda ortaya çıkan bir etkidir. Zamanla ilaçlar böyle bir etki yapmazlar. Bu sebeple psikiyatristin verdiği ilaçlar zamanında ve eksiksiz kullanıldığında çok güzel sonuçlar elde edilmekte ve depresyon tamamen ortadan kaldırılabilmektedir.

Psikoterapi: Psikiyatrist dışında kesinlikle psikoterapi eğitimi almamış hiç kimse psikoterapi yapamaz. Psikoterapi eğitimi almış Klinik psikologların psikoterapileri dışında NLP, Meditasyon, Yoga, Akupunktur, Hobi Kursları, Kişisel Gelişim Seminerleri, Reiki. gibi yollarla Depresyon tedavi edilemez. Tamamlayıcı dahi değildirler. Aksine kimi zaman hastalarımız üzerinde son derece olumsuz etkiler bırakarak hastalığı içerisinden çıkılmaz bir hale getirmektedirler. Psikoterapide İçgörü Yönelimli Psikoterapi, Bilişsel Psikoterapi, İnterpersonel Psikoterapi ve Davranış terapisi yöntemleri etkilidir. Depresyon tedavisinde psikoterapi ikincil düzeyde kullanılır ve etkili sonuçlar doğurur. Psikoterapi bir komşuyla veya bir dostla dert paylaşmaktan öte tedavi edicidir. Ve ısrarla tekrarlamak istediğim şey kesinlikle bir profesyonel psikiyatrist tarafından yapılmalıdır. Özel kural ve yöntemleri vardır ve bir meslek tecrübesi gerektirir.

Soru: Depresyon Kronikleşir mi?

Prof. Dr. Arif Verimli: Bir kere depresyon geçirip iyileşen birinin tekrar depresyona girmesi mümkündür. Depresyonun yineleyici bir yanı vardır. Ancak bu mutlak böyle olacaktır denilemez. Dolayısıyla depresyon kronikleşir gibi bir kanaat tamamen geçerli değildir. Bazı bünyelerde kronikleşebilir de. Ancak Depresyonun yineleyici yanı vardır demek daha doğru olacaktır.

Soru: Melankoli ve Depresyon aynı şeyler midir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Hayır Depresyon ve Melankoli aynı şeyler değildir. Melankoli Depresyonun daha ağır daha yoğun ve daha şiddetli halidir. Tam bir hiçlik durumudur. Majör Depresif Bozukluktaki en son majör depresif ataktır. Melankoli, hayattaki tüm etkinliklerden tamamen zevk almıyor olma. Genelde haz verebilecek uyaranlara tepkisiz kalma, sevilen birinin ölümü kadar acı çekme, aşırı ve abartılı suçluluk duyguları, sabahları daha kötüleşme şeklinde depresyonun en yoğun ve şiddetli halidir.

Soru: Depresyon teşhisi konan ve tedaviye başlanan hastaya önerebilecekleriniz nelerdir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Öncelikle biz hastalarımıza hastalıklarını, hastalıklarının seyrini, ilaç kullanımıyla ilgili dikkat etmeleri gereken noktaları ayrıntılarıyla anlatırız. Hastalarımız yaptığımız görüşmelerde verdiğimiz bu öneri ve bilgilere sıkı sıkıya itimat ederlerse depresyonun ortadan kaldırılması için çok başarılı bir rota çizmiş oluyoruz. Bu sebeple hastamızın öncelikle hastalığını tanıması, kabullenmesi ve hastanın doktoruna güvenmesi gerekir. İlaç saatlerine sadık olmak ve kendiliğinden ilacı kesmemek esastır. Etraftan gelen kanaatlere inanmamak, bilimsel olmayan yöntemlerden medet ummamak( hoca, üfürük, falcılık.) gerekmektedir. Depresyon bir beyin hastalığıdır ve tıbben tedavisi mümkündür. Bunun dışındaki alternatifler yanlış ve çözümsüzdür.

Soru: Depresyondaki bir kişinin yakınlarına önerebilecekleriniz nelerdir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Hasta yakınlarına en büyük önerim, depresyondaki yakınlarının hastalıklarını önemsemeleri. Destek olmaları. Bir müddet hastadan yarar beklememeleri (ev işleri için, günlük işler için). Profesyonel olmayan hiçbir yardımda bulunmamalılar. Bir Profesyonelden yardım almasını sağlamalılar. Depresyondaki bir kişinin yakını olmak zor bir durumdur. Ancak bilinmelidir ki, depresyon, tedavisi % 100 mümkün bir hastalıktır ve birazcık destek, kişinin depresyondan çıkması için yeterli olacaktır.

Soru: Her Mutsuzluk Depresyon mudur?

Prof. Dr. Arif Verimli: Bu konuda hazırladığım güzel bir çalışma var ve bunu ileriki bölümlerde ayrıntılarıyla işleyeceğim ama çok sık yapılan bir yanlış olduğu için hemen cevap vereyim. Mutsuzluk Depresyon değildir. Mutsuzluk Depresyonun sadece bir belirtisidir. Yaşanılan mutsuzluk anlarını ben depresyona girdim" şeklinde değerlendirmek yanlıştır. Özellikle de halk arasında mutsuz birine "sen depresyona girmişsindir" deyip bir de kulaktan dolma bir antidepresan önerilirse, gerçekte hasta olmayan birine ilaç uygulatılmış olur, bu da kişide daha başka sorunlara yol açar. Bu anlamda halkımızın günlük sıradan mutsuzlukları depresyon gibi algılamamaları gerekiyor. Bu hem depresyon gibi çok ciddi bir psikiyatrik rahatsızlığın da hafife alınması anlamında yanlıştır.

II- MEVSİMSEL DEPRESYON (SONBAHAR DEPRESYONU)

Soru: Mevsimsel Depresyon nedir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Sıcak, tasasız yaz günlerinin geride kaldığı, sararan ağaçların yapraklarının yerlere döküldüğü, puslu, kararsız ve kapalı gökyüzünün ortaya çıktığı sonbaharda, depresyon görülme sıklığı diğer mevsimlere göre % 60 artmaktadır. Depresyonun bilinen belirtilerinin ciddi anlamda görülme sıklığının arttığı dönem Sonbahar mevsimidir. Vücut Biyolojimizin bir başka ritme alıştıktan sonra yepyeni bir biyo-psiko-sosyal ritme alışması sırasındaki geçiş dönemi beyin kimyasını etkilemekte ve bu da mevsimsel depresyona yol açmaktadır. 2004 yılında "depresyon" tanısıyla tedavi ettiğim hastalarımın % 60'ının sonbahar mevsiminde belirtiler göstermeye başlayarak, depresyonu en yoğun sonbaharda yaşadıklarını izledim. Bu oran 2003 yılında % 65 olarak görülüyordu.

Soru: Neden Sonbahar Depresyonu?

Prof. Dr. Arif Verimli: Sonbahar Depresyonu en sık görülen depresyonlardan birisidir. Bunun nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:

1-) Biyolojik Sebepler: Yaz aylarında dünyaya dik gelen düşen güneş ışınları gözümüz aracılığıyla kimyasal enerjiye dönüşmekte ve "mutluluk hormonu" olarak bilinen serotoninin artmasını sağlamaktadır. Göz ışık enerjisini kimyasal enerjiye çeviren muhteşem bir organdır. Bir diğer bulgu da mevsimsel özelliği olmayan bir denek grubunda, depresyonlarında ışık terapisi uygulayarak başarılı sonuçlar elde edilmiştir. İkinci bulgu ise, Bir PET (beyin metabolizmasını ölçen tomografi) çalışmasında depresyon hastalarında ışığın kesilmesiyle orbital frontal kortekste ve sol inferior parietal lobülde (beynin ön ve yan kısımları) azalma bulunmuştur. Dolayısıyla tüm bu deneyler göstermektedir ki, sonbaharda azalan güneş ışınları yaz mevsimi boyunca serotonin salgılamasının azalmasına, beyin kimyasının değişmesine ve depresyona sebep olmaktadır. Aynı mevsimsel depresyon kışın da görülür. Ancak yazın hemen sonrası sonbahar olmasından dolayı sonbahar depresyonu, kış depresyonundan daha sık olarak görülmektedir.

2-) Psikolojik Sebepler: Özellikle ergenlerde yaz aşkları son derece önemsenmektedir. Zaten ergenliğin kendi biyolojisi depresyon yaratmaya müsaittir. Bu sebeple biten yaz aşkları son derece travmatik olmakta ve depresif ruh halinin belirmesine sebep olmaktadır. Eğer bu dönemde ergen desteklenmezse depresif ruh hali yerini depresyona bırakabilir. İkincisi ise bilişsel algılamalarımız ve kavramlara yüklediğimiz anlamlar yaz bitiminde sonbahar depresyonuna yakalanma riskini arttırır. Şöyle ki ,Yaz sıcaktır-insanlar mutludur- her yer rengarenktir- yaz neşedir, güneş umuttur. Güz soğuktur-insanlar hüzünlüdür- her yer sararır- yapraklar bile ölür ve dökülür- güz yaslıdır-yağmur gözyaşıdır.

İşte kavramlara yüklediğimiz bu anlamlar sonbahara bir depresif ruh katmaktadır. İnsanlar sonbaharda hüzünlü ve yaslıdır. Bu aslında gerçekçi değil ancak insanoğlu olarak zaten olaylar, insanlar ve kavramlardan çok olaylara, insanlara ve kavramlara yönelik önyargılarıyla kanaatlere varmaktadır.

Ben Biyolojik Psikiyatriye inanan birisi olarak Sonbahar depresyonunun biyolojik kökenine daha çok inanmakla birlikte psikolojik kökenlerinin de payı olduğunu belirtmek istedim.

Soru: Sonbahar Depresyonu ne sıklıkta görülmektedir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Sonbahar Depresyonu tüm depresyon vakalarının % 10'unu kapsamaktadır. Dolayısıyla yaygın depresyon türlerinden biridir. 2004 yılında "depresyon" tanısıyla tedavi ettiğim hastalarımın % 60'ının sonbahar mevsiminde belirtiler göstermeye başlayarak, depresyonu en yoğun sonbaharda yaşadıklarını izledim. Bu oran 2003 yılında % 65 olarak görülüyordu. Sonbahar depresyonu da diğer depresyon çeşitlerinde olduğu gibi kadınlarda erkeklerden daha sık görülmektedir.

Soru: Sonbahar Depresyonu yazın çok gevşememizden dolayı bir anda iş hayatına ve büyük şehirlerin trafiğine ve ya okulların açılmasına da bağlı olabilir mi?

Prof. Dr. Arif Verimli: Kesinlikle etken oldukları söylenebilir. Bazı ülkelerde tatil anlayışları, okulların başlama tarihleri farklıdır. Ancak ülkemizde tatil denince yaz, tatil dönüşü denince stres ve güz akla gelir. Bu sebeple kesinlikle sonbahar depresyonu için geçerli birer faktördürler.

Soru: Sonbahar Depresyonu daha çok kimlerde görülür?

Prof. Dr. Arif Verimli: Tabi ki en çok genetik yatkınlığı olanlarda görülür. Bununla birlikte depresyona neden olan etkenlerde belirttiğimiz durumların tamamında görülür. Bunlara ek olarak nesne ve olaylara gerçeğinin dışında duygusal anlamlar yükleyenlerde, nesne ve olayları imajine edenlerde, yazın güneş ışınlarından kimyasal enerji anlamında daha çok yararlananlarda, Tatilde normal zamanların aksine biraz daha alkol alanlarda ve eğlence anlayışı nedeniyle uyku düzeni bozulanlarda daha sık görülür.

Soru: Sonbahara girmeden önce depresyon riskini azaltmak için neler yapabiliriz?

Prof. Dr. Arif Verimli: Öncelikle insanlara kendilerinde depresif belirtiler var mı yok mu diye araştırmamalarını ve tatilden döndüğümde sonbahar depresyonuna yakalanır mıyım diye sormamalarını öneriyorum. Bunun yerine "yaz boyunca dinlendim. Enerji depoladım. Artık tatile çıkmadan önceki gibi "tükenme sendromu" yaşamıyorum." Şeklinde kanaatler geliştirmelerini öneriyorum. Yağmuru gözyaşı yerine bereket gibi, sararan yaprakları ölüm değil bir uyku gibi anlamlandırarak ve imajine ederek depresif ruh halinden biraz uzak durabiliriz.

III- YAŞA BAĞLI DEPRESYON

Soru: Çocuklar da depresyon geçirir mi?

Prof. Dr. Arif Verimli: Kesinlikle evet. Çocukların % 5'i depresyon geçirdiği bilinmektedir. Depresyon ağırlıklı olarak bir yetişkin psikiyatrik rahatsızlığı olmakla birlikte 4-11 yaş arası çocuklar da depresyona yakalanabilirler. Hatta bebekler de bile depresyon görülmektedir. Bir bebeğin geçirdiği ilk depresyon bir kardeşe sahip olmaktır ve bunu sezer.

Soru: Çocukluk depresyonu hangi belirtileri gösterir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Çocuklukta depresyon belirtileri, Umutsuzluk, Olağan aktivitelere ilginin azalması ve ya daha önce severek yaptığı aktivitelerden zevk alamama, Sürekli bir can sıkılması, enerji eksikliği, Sosyal soyutlanma, iletişim eksikliği, Öz saygı eksikliği ve suçluluk duygusu, Reddedilme ve ya başarısızlık konusunda aşırı hassasiyet, Alınganlık, öfke veya düşmanlık davranışlarında artma, Sık sık baş ağrısı, karın ağrısı gibi fiziksel şikayetler, Okul devamı veya okul başarısında düşüklük Konsantrasyon eksikliği, Yeme ve/veya uyuma alışkanlıklarında büyük değişiklik, Evden kaçmakla ilgili sözler veya teşebbüsler, İntihar veya kendine zarar verici davranış düşünceleri veya ifadeleri, Sık sık üzüntülü olma ve ağlama. şeklinde sıralanabilir.

Soru: Bir çocuğun mutsuz ve ya depresyonda olduğunu nasıl ayırt edebiliyoruz?

Prof. Dr. Arif Verimli: Bu çok önemli bir konu. Ailesinden aldığı eğitim bir çocuğun sorunlara katlanma potansiyelini de doğrudan etkilemektedir. Anksiyeteli yani telaşlı ve kaygılı bir annenin genellikle telaşlı bir çocuğu, obsesif yani takıntılı bir annenin genellikle obsesif bir çocuğu, mutsuz ve sorun çözmede yetersiz bir annenin de mutsuz ve bağımlı bir çocuğu olabilmektedir. İşte bu sebepler dolayı çocuk yuvaya verildiğinde depresyona girmekte, okula ilk başladığında, bir arkadaşı şehir değiştirdiğinde. depresyona girmektedir. Çocuklarımızın depresyonun psikolojik kökeni olan yetiştirme ve olumsuz hayat koşulları karşısında sorun çözebilen varolan acıları algılayabilen ve katlanabilen bir zihniyet kazandırmalıyız. Bütün imkanları iki etmeden önlerine sunmak depresyon için bir risktir.

Soru: Depresyon geçiren bir çocuğun davranışlarında ne gibi değişiklikler olur?

Prof. Dr. Arif Verimli: Arkadaşlarıyla, anne ve babasıyla iletişimi son derece zayıflar. Kötü giden olayların hepsinin kendinden kaynaklandığı fikrine kapılır ve sürekli kendini suçlar. İçine kapanır ya da son derece hırçınlaşır. Dikkati dağılır. İştahı kesilir. Bu dönemde tikler ve fobiler (korkular) başlayabilir. Ders başarısı düşer. Eskiden keyif aldığı bir şey örneğin çok sevdiği bir çizgi film bile ona keyif vermez. Kendisine değer verilmediğini, sevilmeyen çocuk olduğunu düşünmeye başlar. Bu dönemde çocuğun hırçınlaşması ve dikkatinin dağılması kimi zaman çocuğa "Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite" teşhisi konulmasına yol açar ve depresyon fark edilemeyebilir. Bu anlamda Psikiyatristlerin ciddi bir analiz yaparak ilaç ve ya psikoterapi uygulamalarına başlaması gerekmektedir.

Soru: Depresyon teşhisi konan bir çocuğa nasıl yaklaşılmalıdır?

Prof. Dr. Arif Verimli: Öncelikle depresyonun bir beyin hastalığı olduğunu ve birincil nedeninin beyin biyolojisindeki değişiklikler olduğunu hatırlatalım. Nasıl ki çocuğumuzun bademcikleri şiştiğinde onları doktora götürüyorsak, bir beyin hastalığını da doktora götürmeliyiz ve bundan çekinmemeliyiz. Çocuğumuzla bir yetişkin gibi mutsuzluğunu konuşabilmeliyiz. Eğer doktor ilaç tedavisi uygun görmüşse asla aksatmadan ilacını içirmeliyiz. Teşhis konulduktan sonra eskiye oranla daha ilgili, daha sempatik olmak da çok etkili değildir. Önemli olan psikiyatristi dinlemek ve çözümü bir uzmana bırakmaktır.

Soru: Çocukluk depresyonunun tedavisi nasıldır?

Prof. Dr. Arif Verimli: Ergen depresyon tedavisinden farklı değildir. İlaç Tedavisi ve Psikoterapi ya da her iki tedavi şekli bir arada çocukluk depresyonunun tedavisinde etkilidir. Ancak çocukluk döneminin kendine has hayat algılayışı nedeniyle onun dilinden konuşabilecek onu anlayabilecek tecrübeli bir yardım kapısı aranmalıdır. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi yanlış teşhis konulabilir ve yanlış tedavi uygulanabilir. Depresyonda olan bir çocuğa "Uyum Bozuklukları, Öğrenme Bozuklukları, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite." teşhisi konulması yanlıştır. Tecrübesizliktir.

Soru: Ergenlik dönemi depresyonu nedir?

Prof. Dr. Arif Verimli: 12-25 yaş arası süren, ergenlik ve yetişkinliğe adım atılan dönemde gençlerde görülen depresyondur. Bu dönem kendi biyolojik yapısı itibariyle gençlerin depresyona girmesine zemin hazırlamaktadır. Vücut hormonlarının değiştiği, yaşam algılayış ve anlayışlarının değiştiği, cinselliğin kaşfedildiği çok hassas ve kimi zaman zorluklar barındıran bir yaşam dönemidir. İşte bu dönemde Gençlerin depresyon geçirmeleri çok sık görülür.

Soru: Ergenlik Dönemi depresyonunun belirtileri nelerdir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Gençlerde sık görülen ruhsal rahatsızlıklardan biri majör depresyondur. Tanı konup tedavi edilmediği takdirde, hastalarda madde kullanma eğilimi artmakta, okul başarısı düşmekte, toplumsal uyum bozulmakta en önemlisi de intihar riski artmaktadır. Gençlerde depresyon, mutsuzluk, kendini eksik yetersiz, işe yaramaz hissetme, ebeveynlerle çatışmalar, huysuzluk, hayattan keyif almama, hırçınlık, saldırganlık, yalnız kalma isteği, sebepsiz ağlamalar, aşk acısı yaşama, hayatı boş anlamsız ve işe yaramaz bulma, boşlukta olma hissi, gelecek kaygısı, iştahın azalması ya da aşırı artması, uyku düzeninde bozulmalar, asilik, ebeveynleri terslemeler ve onlardan uzaklaşma, kişisel ilişkilerinde uyumsuzluk ve diyaloglarda başarısızlık, kişilik karmaşası. gibi belirtiler gösterir. Araştırmalar genç yaşlarda ortaya çıkan depresyonun tekrarlama olasılığının ileri yaşlarda başlayan depresyonlara göre fazla olduğunu göstermektedir. Bütün bu nedenlerden dolayı gençlerde depresyonun tanınması ve tedavi edilmesi önem kazanmaktadır.

Soru: Ergenlik Dönemi depresyonu ne sıklıkta görülür?

Prof. Dr. Arif Verimli: Ergenlik Dönemi depresyonu çok sık görülür. 12-25 yaş uzun bir dönemdir. Ve bu dönemi geçiren herkes mutlaka depresif ruh haline büründüğü zamanlar olmaktadır. Ancak depresyonun belirtileri en az 3 ay ve sürekli görüldüğünde o zaman depresyon teşhisi koyabiliyoruz. Bu dönemde gençlerin % 15-20'si depresyon geçirmektedir. Depresyon görülme sıklığı, kızlarda erkeklerden daha fazladır. Araştırmalar genç yaşlarda ortaya çıkan depresyonun tekrarlama olasılığının ileri yaşlarda başlayan depresyonlara göre fazla olduğunu göstermektedir.

Soru: Ergenlik hassas bir dönem olduğu için bu dönem depresyonunun yol açabileceği olumsuzluklar nelerdir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Ergenlik dönemi bireyin yaşamındaki en hassas dönemlerden biridir. Hormonal yapıdaki değişiklikler ve yaşam algısıyla ilgili değişiklikler yetişkinlik yaşlarına atılan ilk adımlarda kimi zaman tehlikelere ve büyük sorunlara yol açabilmektedirler. Sıralayacak olursak,

- Madde ve alkol kullanımı

- Yasadışı fikirler edinme ve eylemlerde bulunma

- Sağlıksız ve bilinçsiz cinsel deneyimler

- Kişilik gelişiminde uyumsuzluklar ve antisosyal yapının oturması

Gençlerimizin direkt olarak yaşamına yönelik olan bu tehlikeler ergenlik depresyonunda şiddetli olarak ortaya çıkabilir ve gencin hayatına malolabilir. Ergenlik dönemi depresyonu kesinlikle ciddi bir konudur. Depresyonun en sık görüldüğü dönemlerden biridir.

Soru: Ergenlik Dönemi Depresyonu'nda nelere dikkat edilmelidir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Depresyona yatkınlığı olan ve depresyonda olan hastaların uzmanlarca takip edilmesi önemlidir. Geçlerde depresyon geçirme olasılığını artıran özellikler şunlardır: ailede depresyon hastası bireylerin olması, anne- baba ile sürekli çatışma halinde olmak, daha önce depresyon atağı geçirmiş olmak, bazı davranış bozuklukları göstermek vb. Kızlarda depresyon erkeklere göre daha fazla görülmektedir. Gençlerde depresyon yetişkinlerde görüldüğü gibi tipik belirtilerle seyretmeyebilir. Çok değişik belirtilerin altında depresyon yatıyor olabilir bu nedenle tanı koymak güçtür. Gençlerde depresyonun ilaçla tedavisi çoğu zaman yeterli değildir. Bunun yanında psikoterapi ve aile görüşmeleri önem kazanmaktadır.

Soru: Gençlik Depresyonu'nda nasıl bir tedavi yolu izlenir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Ergenlik Dönemi kendi içerisinde kompleks, karışık, zahmetli bir süreç olduğundan dolayı tedavisi de bir o kadar performans gerektiricidir. Çünkü gençlik dönemi depresyonu diğer depresyon türleri içinde tedaviye daha dirençlidir. Gençlerde görülen depresyon yetişkin hastalarda görülen depresyona göre tedaviye daha dirençlidir. İlaç tedavisi ile düzelen genç depresyon hastalarında hastalık ilk 1 yıl içinde %39 oranında tekrarlamaktadır. Bu hastaların yarısında da özellikle ilk 6 ayda hastalık tekrarlamaktadır. Bu nedenle yeni tedavi seçenekleri geliştirilmelidir. Tedavide psikoterapi uygulamaları çok başarılı sonuçlar verdirir. Genci anlayabilen bir psikoterapist gencin depresyon problemine yararlı olur.

Soru: Yaşlılarda depresyon nasıldır? Yaşlılık depresyonunun belirtileri nelerdir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Yaşlılık depresyonunda özellikle 65 yaş ve üstü bireylerin depresyonlarını anlıyoruz. 65 yaş üstü kişilerin ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde depresyon geçirmiş olmalarının yaşlılıkta tekrarlayıcı olduğunu bilimsel verilerden biliyoruz. Bununla birlikte vücut metabolizmasının yavaşlaması ve hormonal dengede değişiklikler, beyin kimyasını etkilemekte ve yaşlılıkta da depresyon görülmektedir. Psikolojik olarak değerlendirdiğimizde ise, yalnızlık, sağlık şikayetleri, ölüm fikri, geçmişe dönük pişmanlıklar, hayata adım atarken var olan idealleri gerçekleştirememek. gibi düşünceler yaşlılık depresyonunda etkilidir. Yaşlılarda depresyon ergenlikte olduğu gibi kendini genellikle saldırganlıkla göstermez. Yaşlılık depresyonu daha çok sessizlik, durgunluk, isteksizlik, boşluk ve yorgunlukla kendini gösterir. Yaşlı kişi kendi içine döner. Yalnız kalmak isteyebilir. Unutkanlık artar. Uykusuzluk ve iştahsızlık problemleriyle karşılaşılır. Kimi hastalarda huysuzluk ve huzursuzluk ve saldırganlık şeklinde görülebilir.

Soru: Yaşlıların depresyona en çok girme nedenleri nelerdir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Yaşlanmanın kendi biyolojik ve fiziksel yapısından kaynaklanan etkileri, yalnızlık, ölüm fikri, geçmişe dönük pişmanlıklar, hayata adım atarken var olan idealleri gerçekleştirememek. gibi nedenleri vardır. Yaşlılar üzerinde yapılan bir araştırmada, yaşlılar, kendilerini en çok mutsuz eden nedeni "Sağlık Problemleri" olarak cevaplamışlardır.

Soru: Yaşlılarda depresyon ne sıklıkta görülür ve tedavisi nasıldır?

Prof. Dr. Arif Verimli: 65 yaş ve üzeri kişilerin % 15-20'sinde depresyon görülür. Ancak ağrılarından ve yaşlanmalarından dolayı olan fiziksel enerjisizlikleri depresyon teşhisi için yeterli değildir. Ya da her unutkanlık da "Demans" olarak teşhis edilemez. Bu sebeple ortada geçmişe dönük ağır suçluluk duyguları ve pişmanlıklar ve süregelen bir neşesizlik ve boşluk hissi taşıyor olmaları, yaşlılık depresyonu için ayırıcı tanıdır. Tedavisi ilaç ve psikoterapidir. Ancak yaşlılara ilaç seçerken dikkatli olunmalıdır. Vücut metabolizmaları yavaşladığı için, metabolizmanın tolere edebileceği (kaldırabileceği) ilaçlar doğru dozlarda kullanılmalıdır.

IV- ALKOL/MADDE KULLANIM BOZUKLUĞU VE DEPRESYON

Soru: Alkol kullanımı depresyona yol açar mı?

Prof. Dr. Arif Verimli: Alkol kullanımı olanların yaklaşık % 40'ı yaşamlarında bir dönem majör depresyon (ağır depresyon) geçirmektedir. Birçok çalışmada depresyonun günlük alkol tüketimi yüksek olan, ailesinde alkol bağımlılığı öyküsü olan bağımlılarda daha sıklıkla karşılaşıldığı bilinmektedir. Alkole bağlı depresyonda intihar riski de diğer depresyon türleri içerisinde daha yüksektir. Alkol Kullanım Bozukluğu ve alkol bağımlılığı olan kişilerin beyin omurilik sıvılarında dopamin metabolitlerinin düşük olduğu gözlenmiştir. Yani alkol kullanımı kesinlikle depresyona yol açmaktadır. Depresyonun önemli nedenlerinden biridir.

Soru: Alkol kullanımının yol açtığı depresyon daha çok hangi yaşlarda görülür?

Prof. Dr. Arif Verimli: Alkol kullanımının yol açtığı depresyon daha çok 20-40 yaşları arasında görülür. Erkekler alkol kullanımında kadınlardan daha büyük bir orana sahip oldukları için alkol kullanımının yol açtığı depresyona daha fazla maruz kalırlar.

Soru: Alkol Kullanımının yol açtığı depresyon tedavisi nasıldır? Tedavide zorluklar nelerdir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Alkol Kullanımının yol açtığı depresyon tedavisi'ndeki en büyük zorluk, depresyon tedavisine alınan alkol kullanıcısı hastanın ilaçlarla alkolü bir arada kullanması riskidir ki bu risk son derece ciddi ve hayati bir önem arz eder. Depresyon tedavisi ve alkol kullanım bozukluğu tedavisi bir arada yürütülebilir. Zaten buradaki depresyon alkol kullanımının direkt sonucudur. Tedavi iki yönlü, kombinasyonlu yapılmalıdır. Burada psikiyatristin ve hasta yakınlarının titizlikle uygulamaları gereken alkol ve antidepresanların bir arada alınmasını kesinlikle engellemektir.

Soru: Madde Kullanımının (Uyuşturucu Kullanımı) yol açtığı depresyonu anlatır mısınız?

Prof. Dr. Arif Verimli: Genellikle madde kullanıcısının depresyonunda psikiyatrist şu 3 soruya cevap arar:

1-) Hastanın herhangi bir fiziksel rahatsızlık için uzun zamandır kullandığı bir ilaç var mıdır?

2-)Hasta yanlışlıkla nörotoksik madde etkisinde mi kalmıştır

3-)Hasta keyif için mi madde kullanmaktadır.

Psikiyatrist bu sorunun cevabını verdiğinde maddeye bağlı depresyon için doğru verileri elde etmiş olur.

Soru: Madde Kullanımının (Uyuşturucu Kullanımı) yol açtığı depresyonunun belirtileri nelerdir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Belirtileri, Depresyonun tüm belirtilerinin (suçluluk duyguları, karamsarlık, yoğun kaygılar, kendine güvenin azalması, konsantrasyon güçlükleri, sinirlilik, uzun süren üzüntü, tekrarlayan ölüm ve intihar düşünceleri, çoğalan ya da azalan enerji düzeyi, uykuda düzensizlik ( aşırı ya da çok az uyku), iştahın aşırı artması ya da azalması, neşesizlik, hayattan keyif almama, tahammülsüzlük, cinsel istekte azalma, bakımsızlık, içine dönme, sürekli geçmişe yönelik pişmanlıkları ve hataları düşünme, kendini değersiz görme, yorgunluk, kendini boşlukta ve işe yaramaz hissetme.) madde kullanımıla birlikte ortaya çıkmasıdır. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, madde kullanımı beyin hücrelerini geridönüşümsüz yok etmekte ve serotonin hormonunu azaltmaktadır.

Soru: Madde Kullanımının (Uyuşturucu Kullanımı) yol açtığı depresyonunun tedavisi nasıldır?

Prof. Dr. Arif Verimli: Tedavisi: Tedavi öncelikle madde kullanımı ve madde bağımlılığının ortadan kaldırılmasıdır. Ancak aynı alkolde olduğu gibi psikiyatristin karşısına çıkan zorluk, hastanın kullandığı maddelerle antidepresanları bir arada kullanması riskidir. Bu risk hayatidir. Tedavi ilaç tedavisi, psikoterapi ve rehabilitaston ve readaptasyon çalışmalarını içermektedir. Readaptasyon, hastanın madde kullanmadan önceki gibi topluma kazandırılmasıdır. Madde kullanımının ortadan kaldırılmasıyla depresyon hızını yitirir.

Not: Alkol ve madde kullanımı ve bağımlılığının yol açtığı depresyon, yineleyicidir. Madde ve alkol kullanımına tekrar başlandığında bir önceki depresyon döngüsüne göre şiddetle yaşanmaktadır. Alkol ve madde kullanımıyla seyreden depresyonda intihar riski çok yüksektir.

V-GUATR VE DİYABET HASTALARINDA DEPRESYON

Soru: Diyabet Hastalarında depresyon görülür diye bilinir. Doğru mudur?

Prof. Dr. Arif Verimli: Diyabetli hastalarda görülen en sık psikiyatrik bozukluktur. Diyabetin direkt depresyon oluşumuna etki ettiği söylenemez ancak dolaylı yollardan depresyona sebep olabilir. Diyabet neticesinde ortaya çıkan duygusal tepkiler, komplikasyonlar, şeker yüksekliğine bağlı beyin metabolizmasının bozulması ve fiziksel gücün azalması depresyona yatkınlığı artırabilir. Ancak daha mühim olan konu ise depresyonu olan diyabet hastalarının karşılaştığı tehlikelerdir. Depresyonun % 50'sinde kortizol hormonu yüksek bulunmuş. Bu hormon yükseldiği zaman kan şekerini artırmakta ve alınan anti-diyabetiklerin ve insülinin etkinliğine direnç oluşumuna sebep olmaktadır. Şekeri bir türlü düşmeyen hastalarda bu durumun olması kuvvetle muhtemeldir. Biyolojik etkisinin yanında depresyon kişinin yaşama isteğini azalttığı için hastanın tedaviye ve iyi olmaya karşı motivasyonunu azaltmaktadır. Aman bundan sonra yaşasam ne olur, yaşamasam ne olur gibi bir mantık gelişir. Sonuçta kişide tedaviye uyumsuzluk ve hastalıkta gitgide kötüye gitme söz konusu olur.

Soru: Diyabette Depresyonun Belirtileri nelerdir?

Prof. Dr. Arif Verimli: Neredeyse her gün, gün boyunca kendini boş ve üzgün hissetme. Diyet yapmıyorken belirgin kilo kaybı veya kilo alma (Vücut ağırlığının %5'inden çoğunun bir ay içinde artması ya da uzaması.)Geceleri uyuma güçlüğü çekmek ya da çok fazla uyumak. Endişeli, heyecanlı, içi içine sığmama durumu olarak tanımlanan "ajitasyon" içinde olmak ya da fiziksel olarak yorgun, dermansız hissetmek.Belirgin olarak, yapılan aktivitelerde ilginin ya da tatminin kaybolması. (Hiç bir şeyden zevk almamak, yapmak istememek.) Kendini haddinden fazla, yersiz olarak suçlamak ve kendini değersiz bulmak. Düşünme ve konsantrasyon yeteneklerinde azalma, kararsızlık. Sık sık ölümü düşünmek (sadece ölüm korkusu değil), intiharı planlamak veya intihara kalkışmak.

Soru: Diyabetli hastaların depresyonunda nasıl bir tedavi uygulanır?

Prof. Dr. Arif Verimli: Öncelikle diyabet tedavisini veren doktorla depresyon tedavisini veren doktor ortak hastalarıyla ilgili konsültasyon yapmalıdırlar. Şeker hastalığı tedavisi ve depresyon tedavisi bu konsültasyonla başarılı sonuçlar verir. İlaçlar ve ilaç saatlerinin çakışması ve etkileri, ilaç dozlarının belirlenmesi uzmanların işidir. Diyabet hastasına psikoterapi uygulanması da etkili sonuçlar verir.

Soru: Tiroid Hormonu, Guatr Hastalığı ve Depresyon ilişkisini anlatır mısınız?

Prof. Dr. Arif Verimli: Halk tarafından guatr diye bilinen hastalık tiroid bezinin büyümesidir. Tiroid bezi büyümeksizin hormon salgısı artabilir. Buna "hipertiroidi" denir. Tiroid bezi büyümüş ya da normal olabilmektedir fakat hormon salgısında bir azalma vardır. Buna "hipotiroidi" denir. Hipotiroidi ve hipertiroidi her ikisi birden ruhsal belirtilerle kendini gösterebilir. Tarihte İlk hipertiroidi vakası bir psikiyatri kliniğinde bulunmuştur. Hipotiroidi de hipertiroidi de depresyona yol açabilmektedirler. Ya da depresyonun tedavisini geçiktirici etki yaparlar.

Tiroid'te bir hastalık olmadan da tedaviye dirençli bazı depresyonlarda tiroid hormonu vererek direnç aşılmaya çalışılır. Bu kişinin tiroid hastası olduğu anlamına gelmez. Psikiyatrist depresyon hastasına tiroid hormonlarının tahlilini yaptırarak sonuca varır. Bu durumda ilaç tedavisi başlar. Tiroidin depresyona etkisi nörokimyasal bir etkidir. Tiroid hormonlarının en sık rastlanan yan etkileri ishal, terleme, taşikardi, titreme, baş ağrısı ve uykusuzluktur. Tiroid hormonunun kalp yetmezliği ve hipertansiyon hastalarında kullanılması sakıncalı olabilir.

VI- DEPRESYON'UNUZU ÖLÇÜN

Bu testi cevaplayarak ve verdiğiniz cevapları değerlendirerek depresyonda olup olmadığınızı kendi kendinize ölçebilirsiniz.

1-) Kendimi kırgın, kederli ve hüzünlü hissediyorum.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

2-) Kendimi sabahları diğer zamanlara göre daha kötü hissediyorum.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

3-)Ağlama krizleri geçiriyorum ve ya kendimi ağlayacak gibi hissediyorum

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

4-)Yattığımda uyumakta güçlük çekiyorum ya da hiç uyuyamıyorum.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

5-)İştahım çok arttı.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

6-)İştahım çok azaldı.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

7-) Çekici kadın/erkeklere bakmaktan, onlarla konuşmaktan ve vakit geçirmekten keyif alıyorum.

a)Hiçbir zaman b)Ender olarak c) Sık sık d) Her zaman

8-) Kabızlık çekiyorum.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

9-) Kilo kaybetmekte olduğumu fark ediyorum.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

10-) Kalbim şu sıralar herzamankinden hızlı çarpıyor.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

11-)Huzursuzum ve yerimde duramıyorum.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

12-) Geleceğe ümitsiz bakıyorum.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

13-) Şu sıralar eskiye oranla daha tedirginim.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

14-) Kolaylıkla karar veremiyorum.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

15-) İşe yaramadığımı kimsenin bana ihtiyacı olmadığını düşünüyorum.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

16-) Ölseydim herkes için daha iyi olurdu.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

17-) Hayattan zevk almıyorum.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

18-) Kendime bakmak/süslenmek istemiyorum.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

19-) Son zamanlarda kendim için bir şeyler yapmadım.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

20-) İş yapmak bana zor geliyor.

a)Her zaman b)Sık sık c)Ender olarak d)Hiçbir zaman

Değerlendirme:

En az 12 "a" cevabı verdiyseniz: Melankoli olabilirsiniz. Melankoli Depresyonun daha ağır daha yoğun ve daha şiddetli halidir. Tam bir hiçlik durumudur. Majör Depresif Bozukluktaki en son majör depresif ataktır. Melankoli, hayattaki tüm etkinliklerden tamamen zevk almıyor olma. Genelde haz verebilecek uyaranlara tepkisiz kalma, sevilen birinin ölümü kadar acı çekme, aşırı ve abartılı suçluluk duyguları, sabahları daha kötüleşme şeklinde depresyonun en yoğun ve şiddetli halidir.

En az 12 "b" cevabı verdiyseniz: Majör Depresyon olabilirsiniz. Majör Depresyon Ağır depresyon demektir. Depresyon belirtilerinin (Sosyal yaşamdan uzaklaşma, günlük aktivitelere ilginin azalması, sık sık ağlama isteği, kişisel bakımda özensizlik, umutsuzluk, kimsenin kendisiyle ilgilenmediği düşüncesi, alkol ya da madde kullanımına başlama, suçluluk duyguları, karamsarlık, yoğun kaygılar, kendine güvenin azalması, konsantrasyon güçlükleri, sinirlilik, uzun süren üzüntü, tekrarlayan ölüm ve intihar düşünceleri, çoğalan ya da azalan enerji düzeyi, uykuda düzensizlik ( aşırı ya da çok az uyku), iştahın aşırı artması ya da azalması, neşesizlik, hayattan keyif almama, tahammülsüzlük, cinsel istekte azalma, bakımsızlık, içine dönme, sürekli geçmişe yönelik pişmanlıkları ve hataları düşünme, kendini değersiz görme, yorgunluk, kendini boşlukta ve işe yaramaz hissetme.) en az 5'inin ağır bir şekilde görüldüğü depresyondur.

En az 12 "c" cevabı verdiyseniz: Minör Depresyon olabilirsiniz. Minör Depresyon hafif şiddetli depresyondur. Depresyon belirtilerinin en az 5'inin en az 3 aydır sürekli görülmesi şeklinde gelişir. İntihar riski zayıftır. Tedaviye kolay cevap verir.

En az 12 "d" cevabı verdiyseniz: Gözünüz aydın. Depresyonda değilsiniz. Hepimizin her gün yaşayabileceği geçici stres ve olumsuz hayat koşulları yaşıyorsunuzdur ancak depresyon belirtilerinin en az 5'inin en az 3 ay boyunca sürekli görülmediği bir yapınız var.

VII-DEPRESYON VE İNTİHAR

Soru: İntihar ve Depresyon ilişkisini İntiharın ne olduğundan da bahsederek yanıtlayabilir misiniz?

Prof. Dr. Arif Verimli: İntihar istemli olarak kendini öldürme eylemidir. Zor durumdaki bireyin çok boyutlu huzursuzlukla bir çıkış yolu olarak tanımladığı eylemi en iyi anlatan bilinçli olarak kendine yönelen yok etme eylemidir. İntihar rastgele ve ya amaçsız bir eylem değildir. Aksine devamlı yoğun bir acıya neden olan bir sorun ve ya krizden çıkış yolu olarak görülür. İntihar engel olunmuş veya yerine getirilmemiş gereksinimler, umutsuzluk ve çaresizlik hisleri, üstesinden gelinir veya gelinemez stresler arasındaki çatışmalar, algılanan seçeneklerin kısıtlılığı ve kaçma gereksinimi ile ilişkilidir. İntihara eğilimli kişiler sıkıntı belirtisi gösterirler.

Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl 30.000 ölüm intiharla olur. Erkekler kadınlardan 3 kat fazla oranda intihar ederler. Bu oran bütün yaş grupları için sabittir. Bununla birlikte kadınlar erkeklerden 4 kat daha fazla oranda intihara teşebbüs ederler. İntihar oranları yaş ile doğru orantılı olarak artmaktadır. Erkekler arasında 45 yaşından sonra, kadınlar arsında 55 yaşından sonra intihar oranları en yüksek oranda görünür.

Madde kullanımı, depresif Bozukluklar, şizofreni ve diğer ruhsal bozukluklar gibi psikiyatrik hastalıklar intihar konusunda çok etkili sebeplerdir. İntihar gerçekleştirmiş ya da intihara girişen tüm hastaların % 95'i psikiyatrik bozukluk teşhisi almıştır. Bu sayının % 80'i ise depresif bozukluklara yani depresyona dayanmaktadır. Depresyon hastalarının intihar riski hasta olmayanlara göre 8 kat daha fazladır. Tedavi edilmeyen depresyon vakalarının % 15'i intiharla sonuçlanmaktadır. Depresyon hastalığı intihar ile doğrudan ilişkili bir psikiyatrik hastalıktır. Son 15 yıldaki psikofarmakolojik devrimler ve ilaç endüstrisindeki gelişmeler Depresyonda intihar vakalarını azaltmıştır.

İşte bu sebepten dolayı özellikle bu can sıkıcı intihar konusunu bu kadar ayrıntılı anlattım. Lütfen Depresyonu önemseyin. Tedavisi mümkün bir beyin hastalığıdır. Kendi kendinize iyileşebileceğini düşünmeyin. Mutlaka Psikiyatristten yardım alın.

VIII- DEPRESYON VE KADIN

Soru: Depresyon ve Kadın ilişkisini anlatabilir misiniz? Depresyon kadının yakasını neden bırakmıyor?

Prof. Dr. Arif Verimli: 2003-2004 yılları arasında 2500 hasta üzerinde yaptığımız araştırmada en çok görülen hastalıklar, nevrotik bozukluklar, depresyon, manik depresif psikozlar, cinsel işlev bozuklukları, madde kullanımı ve bağımlılığı şeklinde sıralanmaktadır. Depresyon teşhisiyla tedavi ettiğimiz hastaların % 30'u kadın % 10' u erkektir. Kadınların yaş grubu 30-55 olarak belirginleşmektedir. Meslek dağılımı olarak da % 35 ev hanımı, % 18 işçi ve ya işçi emeklisi, % 15 memur ve ya memur emeklisi, % 12 özel sektör, % 10 doğum öncesi ve sonrası depresyonu ve % 10 menopoz dönemi depresyonu şeklindedir.

Bu sonuçlar vahim bir şekilde Türk kadınının erkekleri Depresyon'da 3'e katladığını göstermektedir. Bunun nedenleri arasında erkeklerden farklı olarak, kadınlarımızın büyük çoğunluğu çalışmamaktadır, Sosyal ve ekonomik güçleri olmadığı için söz söylemeye de pek hakları yok gibi hisseder ve içlerinde sorunu biriktirerek, çözüme ulaştıramazlar. Toplumsal yük, ev işi, çocuk bakımı kadının üzerindedir ve bu son derece yıpratıcı ve zor bir görevdir. Kadınlar kendilerini soysa ve sanatsal anlamda geliştirecek imkanlardan hala yeterince yararlanamamaktadırlar. Kadın kısıtlı, tutumlu ve idareci olmak zorundadır. İkinci neden doğum öncesi ve sonrasında depresyon riskinin artması, üçüncü neden ise, menopoz döneminde depresyon riskinin artmasıdır. Doğum, menopoz, adet sancısı. erkeklerde görülmediği için oran kadınlarda daha yüksek çıkmıştır. Dolayısıyla durumun biyolojik farklılıkla da yakından ilgisi bulunmaktadır.

Soru: Menopoz ve Depresyon arasında nasıl bir ilişki vardır?

Prof. Dr. Arif Verimli: Menapoz öncesi psikiyatrik bir rahatsızlık geçiren kişilerde menapoz'un yarattığı etkiler 3 katı fazla oranda görülmektedir. Bireylerde görülen Psikiyatrik rahatsızlıklar beyin kimyasının değişimiyle ilgili rahatsızlıklar olup tedavi edilebilir rahatsızlıklardır. Menapozun ortaya çıkması da kadın vücudunda azalan östrojenin düzensiz adet görülmesine ve en sonunda tamamen adetten kesilmesine yol açmaktadır. Dişiliği koruyan östrojen hormonunun menopozda üretilmemesi kadının stres uyarıcılarına karşı daha desteksiz olduğunu göstermektedir.

Psikiyatrik anlamda menopoz döneminin psikiyatristleri ilgilendiren 3 yönü bulunmaktadır:

- Kadının ruh sağlığında yarattığı etkiler

- Alkol madde ve sigara bağımlılığının menopoza etkisi

- Menopozda evlilik sorunları

- Kadın ruh sağlığında görülen etkiler: Östrojen hormonunun direkt etkisinden bağımsız olarak yaptığımız araştırmalarda Menopoz'a giren her 100 kadından 60'ı doğrudan veya dolaylı olarak psikiyatrik sorunlar yaşamaktadır. Bu yaşanan sıkıntıları sıralayacak olursak akut stres bozukluğu, ateş basmaları- uyuşmalar- şişkinlikler- denge bozuklukları-kalp çarpıntılarıyla süre giden panik bozukluk, duygusal çökkünlük ve depresif ruh hali, kişilik ve özgüven problemleri, mutsuzluk, hevessizlik, uyku düzeninde bozukluklar. şeklinde sıralanmaktadır.

- Alkol, madde ve sigara kullanımının beyin hücrelerinin ölmesine sebep olmakta (atrofi) ve hücresel rejenerasyon (hücre yenilenmesi) mümkün olmamaktadır. Bu bedenin erken yaşlanmasına ve dolayısıyla menopoz yaşının düşmesine neden olmaktadır.

- Menapozda evlilikte çok ciddi sorunlar görülmektedir. Kadının ruh sağlığındaki bozulmalar direkt olarak eşini de etkilemektedir. Özellikle cinsel yaşam üzerinde çok ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Bir kadının menapoza girmeyi bir yeti kaybı, bir kadınlık vasfı kaybı gibi görmesi son derece yanlış bir bilgi işlem hatasıdır. Erkeği seksten uzaklaştırır. Menopoz döneminde de sağlıklı bir cinsel yaşam sürdürülebilir.

Soru: Doğum öncesi ve sonrası depresyon riski artar mı?

Prof. Dr. Arif Verimli: Kesinlikle doğum öncesi ve sonrasında depresyon riski artar. Bunun iki nedeni vardır. Birincisi kadın metabolizması ve hormonal dengesinde doğumla beraber görülen değişiklikler, ikincisi ise, bir bebeği dünyaya getirmeye psikolojik olarak hazır olup olmama.

Bir Bebek dünyaya getirmek tamamiyle bir yaşam değişikliğidir. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Kadının yavrusuyla ilgili kaygıları onun doğumu itibariyle başlar ve daima devam eder. Eski yaşam koşulları, yaşam algılaması ve kavramlara yüklenen anlamlarda bütünüyle değişiklik olacaktır. Bu iki ana sebeple doğum öncesinde ve doğum sonrasında depresyon riski 2 kat oranla artar. Doğum konusu gündemde yokken depresyon geçirmiş bir kadının doğum öncesi ve sonrasında depresyon geçirme riski hiç depresyona girmemiş bir kadından daha yüksek oranda görülmektedir.

IX-DEPRESYON TEDAVİSİNDE YAPILAN YANLIŞLAR VE ALTERNATİF DEPRESYON TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Soru: İlaç ve Psikoterapi dışında Depresyon tedavisinde kullanılan yöntemler var mıdır? Alternatif Depresyon tedavisi nedir? Hangi yiyecekler depresyona iyi gelir?

Prof. Dr. Arif Verimli: İlaç ve Psikoterapi dışında modern tıpta kullanılabilecek herhangi bir yöntem yoktur. Şu an Psikiyatri Bilimi çok iyi bir durumdadır. İlaç endüstrisinin ve psikofarmakolojinin ulaştığı nokta insanlığın psikiyatrik problemlerine kalıcı ve gerçekçi çözümle bulmamızda çok etkili birer silah olarak elimizde durmaktadır. Teknolojinin de bize sunduğu elektronik cihazlar sayesinde insanca tedaviyi hastalarımıza ulaştırmaktayız.

Bu sebeple ben Tıp ve Psikiyatri dışında hiçbir yöntemin depresyon çözemeyeceği kanaatindeyim. Son yıllarda moda olan bir takım akımlar depresyon tedavisinde tamamlayıcı ve yardımcı olmaktan dahi uzaktırlar. NLP, Reiki, Yoga, Meditasyon, Hobiler, Kişisel Gelişim ve Mutluluk Kursları, Uzak Doğu Felsefeleri. gibi hepsi kendi başlarına değerli olan ve kanaatimce insanlara yol gösteren yaşamlarına anlam katan bir takım yollardır. Ancak hiçbiri depresyonu tedavi etmez, depresyon riskine karşı bedenimizi korumaz. Depresyonu bir bataklık gibi düşünürsek bu yöntemler geçici bir zihinsel meşguliyet sağlayarak bataklığın varlığını kısa süre unuttururlar ve bataklığı asla kurutmazlar. Hatta bu durumda bu tip yöntemlerin olumsuz etkileri de olabilir. Çünkü sağladıkları geçici ve kısa süreli mutluluktan depresyon hastaları uyandıklarında kendilerini bataklığın ortasına gelmiş olarak bulurlar.

Bu sebeple bilim. bilim. bilim. Halk kanaatleri, bilim adamlarının kanaatlerine ne kadar yaklaşırsa bir toplum o kadar ileri gider.

Bununla birlikte hiçbir yiyeceğin, hiçbir besinin depresyonda etkili olduğu kanıtlanmış değildir.

Halkımızın orada burada duyup dinlediklerini kanaat olarak edinmesi son derece tehlikelidir. Bilimin o ülkede ne kadar geri kaldığının göstergesidir. Halkımızdan ricam, sadece bilim adamlarına itibar etmeleri ve her duydukları şeye inanmamalarıdır.

"
Majör Depresyon Nedir? Belirtileri ve Tedavisi | Evimdekipsikolog | Blog

Majör Depresyon Nedir? Belirtileri ve Tedavisi | Evimdekipsikolog | Blog

Majör Depresyon Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Depresyon, son zamanlarda hızla artan karmaşık bir duygudurum bozukluğudur. “Majör Depresif Bozukluk” (MDB), depresyon çeşitlerinden en ağır depresyon türü olan, intihar davranışı için yüksek risk oluşturan ve günlük hayatı önemli derece etkileyen bir ruh sağlığı bozukluğudur.

Majör depresyon bozukluğunun yaygınlığı ile ilgili yapılan araştırmalarda, en çok ergenlik döneminde ortaya çıktığı belirtilmiştir. Majör depresyon tetikleyicileri, ebeveyn ölümü veya ayrılığı, aile üyelerinde psikiyatrik bir bozukluğun olması, istismara maruz kalma gibi durumlardır. Kadınlarda majör depresyonun görülme sıklığı %5-9, erkeklerde ise %2-3 arasında değiştirmektedir. Depresyon, her yaş ve cinsiyeti etkileyebilir, ancak Türkiye’de yapılan araştırmalar, depresif bozukluğunun risk etkenleri olarak 40 yaş ve üstü olma, dul olma, kadın olma, düşük sosyo-ekonomik düzeye sahip olmayı göstermektedir. Depresyonun biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel etkilerle ortaya çıkan fiziksel, bilişsel ve duygusal belirtileri, bir bütün olarak kişilerin psikososyal işlevselliğini önemli oranda azaltmaktadır.

Majör depresyon kadınlarda erkeklere oranla fiziksel anlamda yaşam kalitesini daha kötü etkilemektedir. Erkeklerin daha düşük oranda yineleyici depresyona sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Hastalık kadınlarda daha şiddetli geçmektedir. Majör depresyon testi olarak depresyonu anlama ve tedavi seyrini izlemek amacıyla en çok kullanılan test “Hamilton Depresyonu Derecelendirme Ölçeği”dir. Bir diğer kullanılan test ise “Beck Depresyon Ölçeği”dir.

Majör Depresyon Neden Olur?

Majör depresyona neyin sebep olduğu henüz yapılan araştırmalara bakıldığında bilinmemektedir. Bahsedeceğimiz çok farklı faktörler vardır. Öncelikle en önemli faktörlerden biri genetik faktörlerdir. Kişinin veya ailesinin geçmiş psikiyatrik öyküsünde depresyon vakası varsa bu nedenlerden biri sebep olabilmektedir. Bir diğer faktör olarak hormonal sebepler söylenebilir. Örneğin hamilelik, menopoz gibi hormonal değişikliklere sebep olan durumlarda depresyon ortaya çıkabilmektedir. Kişinin geçmişinde cinsel taciz öyküsü, ölüm veya travmatik bir olay varsa risk artmaktadır. Aynı zamanda madde veya ağır ilaç kullanımı da majör depresyonun ortaya çıkmasında etkili faktörlerdir.

Majör Depresyon Tanı Kriterleri Nelerdir?

Majör depresyonda gözlemlenen klinik belirtiler şu şekilde sınıflanabilir:

Çökkün Duygudurumu: Bu depresyonun temel özelliklerindendir. Kendini kederli ve elemli hissetme, mutsuzluk, hüzün, moral bozukluğu, umutsuzluk, karamsarlık, kendini boşlukta hissetme, sıkıntı hissi ile karakterize olabilir. Öfke artar, tolerans azalır. Hastalar kendilerini günün tamamında kötü hissederler. İlgi Azlığı ve Anhedoni: Hastanın çevresine ve işine olan ilgi azalır, daha önce zevk alarak yaptığı etkinliklerden zevk alamaz hale gelir. Bilişsel Bozukluklar: Dikkati odaklama, bellek, bilgi işleme süreci ve yürütücü işlevlerde bozukluklar ortaya çıkabilmektedir. Suçluluk ve Değersizlik Hissi: Hastalar kendilerini suçlu hissederler ve suçlu hissettikleri anıları tekrar tekrar düşünürler. Bu duygu o kadar yoğundur ki kendilerini cezalandırmak adına intihara dahi kalkışabilirler. Benlik saygılarında azalma meydana gelir. Bununla birlikte değersizlik ve yetersizlik duygularını yaşarlar. Olumsuz Düşünceler: Depresif hastalarda dünyayı, çevreyi, kendini ve geleceği olumsuz görme şeklinde olumsuz düşünceler meydana gelir. Tüm yaşadıklarını olumsuz olarak algılarlar. Enerji Azlığı: Sıklıkla enerji azlığı, halsizlik, yorgunluk görülür. Günlük yaşantısını yüksek derecede etkiler. Hasta hiçbir şey yapmak istemez. Cinsel İstek Azlığı: Kullanılan ilaçlarla birlikte cinsel istek azlığı ortaya çıkar. Hastalığın başlangıcında ortaya çıkar ve en geç düzelen belirtilerdendir. Uyku Düzensizlikleri: Depresif hastalar uykuya dalma konusunda sorun çekerler ve uykuya daldıktan sonra da uyku süreci kısa sürmektedir. İştah Azlığı/İştah Artışı: Hastaların çoğunda iştah azalması görülmektedir. Yediklerinden tat alma konusunda sıkıntı yaşarlar ve genellikle açlık hissetmezler. Bazı hastalarda ise kilo alımı görülebilir. İntihar Düşünceleri ve Girişimleri: Depresif bozukluk intiharın en yüksek oranda görüldüğü psikiyatrik hastalıktır. Hastaların çoğu pasif ölüm ve intihar düşünceleri içerisindedir.

Majör Depresyon Tedavisi

Majör depresyon tedavisinde psikoterapi ile birlikte ilaçlar da kullanılmaktadır. Kişinin iş birliği ile tedavi edilmesi mümkün bir hastalıktır. Psikoterapide amaç, yukarıda ifade ettiğim belirtilerin ortadan kalkmasını sağlamaktır. Ayrıca kendisi ve dünyaya dair oluşan olumsuz düşüncelerin farkına varmak ve bu düşüncelerin yerine işlevsel ve daha sağlıklı düşünce tarzı kazanmaktır.

Depresyonun nüksetmemesi için de bazı beceriler kazandırmak çok önemlidir. Kişinin stresini kontrol edebilmesi, günlük hayatında karşılayacağı olumsuz durumlar için baş etme becerileri geliştirmesi ve benlik saygısını güçlendirmesi çok önemlidir.

Depresyon tedavisinde kullanılan bir diğer yöntem ECT dediğimiz elektrokonvülsif tedavidir. Eğer hasta tedavilere yanıt veremiyorsa hastanın beynine elektrik akımları verilir. Bu akım ile amaçlanan beyinde ritmik bir elektrik aktivitesi oluşması ve beyin kimyasalların salınmasıdır.

Depresyon ciddiye alınması gereken, alınmazsa intihar ile sonuçlanabilen ciddi bir duygudurum bozukluğudur. Sizde de yukarıda belirttiğim belirtilerden en az birkaç tanesi var ve bu belirtiler sizin günlük hayatınızı etkiliyor ise profesyonel bir yardım almanız gerekmektedir.

"
Ağır Depresyonda Tedavi

Ağır Depresyonda Tedavi

Ağır Depresyonda Tedavi

Uyku bozuklukları, yorgunluk, enerji azlığı, umutsuzluk, hayattan zevk alamama, sebepsiz ağlama, düşünme, konuşma veya hareketlerde yavaşlama, huzursuzluk, intihar düşünceleri, değersizlik ve suçluluk duyguları, sebebi belirsiz baş ve vücut ağrıları, cinsel istek kaybı gibi depresyon belirtilerinin büyük çoğunluğunun bulunduğu, iş hayatı, ev işleri ve sosyal aktivitelerin kısıtlandığı bir depresyonu ağır depresyon olarak tanımlayabiliriz.

Ağır depresyonda hastanın işlevselliği belirgin düzeyde bozulmuştur. Tüm bu bulgulara psikotik belirtiler de eşlik edebilir. Yeti yitimleri, kronikleşme ve nüks eğilimi yüksektir. Bu nedenle ağır depresyonlar hızla ve etkin biçimde tedavi edilmelidir. Hastanın kendisine ve başkasına zarar verme riski önlenmelidir.
Bunlar ışığında ağır depresyonlarda tedavinin hedefi acilen hasta ve çevre güvenliğini sağlamaktır.

Ağır depresyon tedavisinde ilk 8-12 haftalık süreçte depresyon belirti ve bulgularının ortadan kaldırılması, hastanın psikososyal işlevselliğini kazanması amaçlanır. Bu akut tedavi dönemidir. Hasta ile terapötik işbirliğinin sağlanması, çevre desteği, özbakım desteği ve uygun tedavi seçimi başarıya götürecek yegane bileşenlerdir.

Akut tedavi döneminin ardından 2 yıla kadar, hatta daha da uzun sürebilecek sürdürüm tedavisine geçilir. Bu dönemdeki amaçlarımız hastanın işlevselliği ve yaşam kalitesinin tamamen düzeltilmesi, nükslerin önlenmesidir. Hastanın hastalığı hakkında eğitilmesi, ek tanılı bozuklukların tedavisi, kendine bakım ve çevre desteğinin sağlanması sürdürüm tedavisi içinde mutlaka devam etmelidir.

Ağır depresyon tedavisinde hastane yatışının gerekip gerekmediği ve elektrokonvülzif tedavi planlanıp planlanmadığı öncelikle karar verilecek noktalardır. EKT yapılmayacaksa ilaç tedavisi şarttır.
Tedavide tam belirti iyileşmesi prognoz açısından önemlidir. Kalıntı depresif belirtiler nüksü arttırıcı etken olup, olumsuz gidiş habercisidir.

İntihar düşünceleri veya planları varsa, kendine ve çevresine zarar verme olasılığını arttıran psikotik belirtiler varsa, şiddetli belirtilerin yanında şiddetli ajitasyon varsa, sıvı ve gıda alımı azalmışsa, anne ve bebeği etkileyecek düzeyde postpartum depresyon varsa hastane yatışı uygundur.

Bütün depresyon olgularında intihar riski özenle değerlendirilmelidir. Geçmişinde intihar girişimleri olanlar, daha önce kendine zarar verme davranışında bulunanlar, ailde intihar olgusu bulunanlar, hukuki sorunlar yaşamış olanlar, cinsel azınlıkta olanlar ve yaşlı erkekler intihar açısından riskli gruptur.

Umutsuzluk düşüncelerinin hakim olduğu, aktif intihar düşüncelerine sahip, psikotik belirti veren, anksiyeteli, dürtüsel eğilimli ve travmatik yaşam olayları geçirmiş hastalar, madde ve alkol kullanım bozukluğu olanlar, kişilik bozuklukları olanlar, travma sonrası stres bozukluğu bulunanlar, kronik ağrılı hastalık ve kanser gibi tıbbi rahatsızlıkları bulunanlar da intihar riski yüksek gruptandır.

Öyküsünde intihar girişimi bulunanlar özkıyım açısından en riskli hastalardır. Antidepresan tedavi başladıktan sonraki ilk bir haftada intihar düşünceleri yoğunlaşabilmektedir. Bu dönemde sıkı takip şarttır.

Psikotik özelliği olmayan ağır depresyon tedavisinde ilk tercih antidepresan ilaçlar olup, öncelikle SSGİ, SNGİ, mirtazapin, bupropion, agomelatin, vortioksetin ve TSA ya da EKT kullanılır. Moklobemid, trazodon, ketiapin, levomilnasipran, vilazodon ve transdermal selegilin ikinci tercih olarak seçilecek antidepresanlardır. Reboksetin ve MAO inhibitörleri son tercih olarak kullanılırlar.

Psikotik özelliği olan ağır depresyon tedavisinde ise altın tedavi antidepresan ilaçların olanzapin, aripiprazol, ketiyapin ve risperidon gibi bir antipsikotik ilaç ile birlikte kullanılmasıdır. Antipsikotik kullanımı ortalama 6-12 hafta sürdürülür.

Depresyon tedavilerinde tek başına antipsikotik önerilmez. Antidepresan ve antipsikotik ilaçlar mutlaka birlikte kullanılmalıdır.

Öğrenme, bellek gibi bilişsel fonksiyonların etkilendiği depresyonlarda SSGİ, bupropion, duloksetin, moklobemid ve tianeptin, uyku bozukluğunun hakim olduğu depresyonlarda agomelatin, mirtazapin, trazodon ve ketiyapin, ağrı ve yorgunluğun ön planda olduğu depresyonlarda SNGİ'lar, özellikle de duloksetin ilk tercih olarak seçilir.

Antidepresanların başağrısı, cinsel fonksiyon bozukluğu, uykusuzluk ya da aşırı uyku, bulantı, kusma, kilo artışı, hipertansiyon, sedasyon, kolesterol artışı, ağız kuruluğu, kabızlık gibi potansiyel yan etkileri hastaya anlatılmalı ve takip edilmelidir.

Ağır depresyonlarda akut dönem tedavisi:

Ağır ve yüksek riskli depresyon vakalarında tedavide ilaç, psikoterapi ve EKT olmak üzere tüm alternatifler göz önüne alınarak tedaviye hızla başlanmalıdır. Akut dönem tedavisi 8-12 hafta sürecektir. Burada hedeflenen, semptomları düzeltmek ve hastalık öncesi işlevlere geri dönmektir.

Depresyon psikotik özellikli ise, tedaviye dirençliyse, fiziksel durum bozuk ve gıda alımı azalmışsa, katatonik özellik varsa, intihar düşünceleri varsa tedavide ilk yöntem olarak EKT seçilebilir.

Psikotik bulguların bulunmadığı ağır depresyonlarda antidepresan ilaç ve psikoterapi çoğu kez birlikte uygulanır. Psikotik bulguların varlığında antipsikotik ilaç mutlaka eklenir.

Tedavi başladıktan 2-4 hafta sonra iyileşme değerlendirilerek doz artırımına gidilebilir. İlacı tolere edemeyen veya tedaviye yanıtsız kalan olgularda farklı gruptan antidepresan ilaca geçilir ya da güçlendirme tedavisi uygulanır. Güçlendirme tedavisinde bir antipsikotik eklemek (aripiprazol, olanzapin, ketiyapin, risperidon) ya da mirtazapin, bupropiyon, lityum, tiroid hormonu, metilfenidat, buspiron, modafinil gibi seçeneklerden ekleme yapmak sıklıkla kullanılan tedavi şeklidir.

Ağır depresyonlarda sürdürüm tedavisi:

Başarılı bir akut dönem tedavisinin ardından, nüks için risk faktörleri yoksa 6-9 aylık sürdürüm tedavisine geçilir.

Erken başlangıç yaşı, eşlik eden psikopatoloji, ailede psikiyatrik hastalık öyküsü, öyküde sık ve şiddetli atak bulunması, negatif bilişlerin bulunması, inatçı uyku bozuklukları, sosyal destek zayıflığı ve stresör etkenlerin varlığı nüks için risk faktörleri olup, bu durumda sürdürüm tedavisi en az 2 yıl olarak planlanır.
Hasta ve yakınlarının eğitimi sürdürüm tedavisinde şarttır.

Sürdürüm tedavisinde genel ilke akut tedavinin yapıldığı ilaç ve dozun değiştirilmemesidir. Doz azaltımında yinelemelerin arttığını gösteren pek çok psikiyatrik çalışma vardır.

Akut tedavi EKT ile yapılmışsa ardından antidepresan ilaçlarla sürdürüm yapılmalıdır. Hangi grup antidepresanın kullanılacağı psikiyatristin tercihindedir.

Bütün bu sürecin sonunda ilaç kesimi 4-6 aylık bir süreye yayılmalıdır. İlaç kesilmesinden sonraki altı ay nüks riskinin en yüksek olduğu dönemdir.

İlaç kesiminden sonra bir yıl içinde birkaç kez yinelemesi olan hastalarda en az 5 yıl ya da süresiz sürdürüm tedavisi önerilir.

Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Psikiyatrist ve Psikoterapist Emine Filiz Uluhan.

Antalya Depresyon Tedavi Merkezi.

« Dirençli Depresyonda İlaç Tedavisi Duygu Durumu Bozukluklarında Risk Etkenleri »
Depresyon - Ankara Magnet Hastanesi

Depresyon - Ankara Magnet Hastanesi

Depresyon

Depresyon, genellikle anksiyete, umutsuzluk, düşük enerji seviyeleri, düşük özgüven ve zevk alamama gibi belirtilerle karakterize edilen bir ruh hali bozukluğudur. Depresyon, bireyin günlük yaşamını etkileyebilen ve işlevselliği azaltabilen ciddi bir durumdur.

Bu yazıda

Depresyon, beyindeki kimyasal dengesizlikler, genetik yatkınlık, travmatik olaylar, stres, hormonal değişiklikler ve çevresel faktörler gibi birçok etkene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bu faktörlerin kombinasyonu, bireyin depresyona yatkınlığını artırabilir.

Depresyon neden kaynaklanır?

Depresyonun neden kaynaklandığı tam olarak belirlenememiştir, ancak aşağıdaki faktörlerin depresyona katkıda bulunabileceği düşünülmektedir:

Kimyasal dengesizlikler: Beyindeki nörotransmitterler adı verilen kimyasal maddeler arasındaki dengenin bozulması depresyonla ilişkilendirilmiştir. Özellikle serotonin, noradrenalin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin düzeylerindeki değişiklikler depresyona katkıda bulunabilir. Genetik faktörler: Genetik yatkınlık, depresyon riskini artırabilir. Ailede depresyon öyküsü olan bireylerde depresyona yakalanma olasılığı daha yüksektir. Genlerin depresyon riskini etkileyen belirli biyokimyasal süreçlere veya beyin yapısına etki ettiği düşünülmektedir. Çevresel etkenler: Stresli yaşam olayları, travmalar, kayıplar, ilişki sorunları, iş kaybı gibi çeşitli çevresel faktörler depresyon gelişimine katkıda bulunabilir. Bu tür stresörler, depresyonu tetikleyebilir veya mevcut bir depresyonu şiddetlendirebilir. Kişilik özellikleri: Bazı kişilik özellikleri depresyon riskini artırabilir. Örneğin, düşük özgüven, mükemmeliyetçilik, aşırı endişe, negatif düşünce kalıpları gibi özellikler depresyonla ilişkilendirilebilir. Fiziksel sağlık sorunları: Kronik hastalıklar, hormonal değişiklikler, beyin hasarları, bazı ilaçlar gibi fiziksel sağlık sorunları depresyon riskini artırabilir.

Depresyonun ortaya çıkmasına katkıda bulunan faktörler karmaşık bir şekilde etkileşebilir ve her birey için farklı olabilir. Bu nedenle, depresyonun kesin nedeni her zaman net bir şekilde belirlenemeyebilir. Ancak, genellikle biyolojik, genetik, çevresel ve psikolojik faktörlerin kombinasyonu depresyon gelişimine yol açabilir.

Depresyon nasıl önlenir?

Depresyonu tamamen önlemek her zaman mümkün olmayabilir, ancak aşağıdaki önleyici önlemler, depresyon riskini azaltabilir:


Sağlıklı yaşam tarzı benimseyin: Düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek ve yeterli uyku almak depresyon riskini azaltmada yardımcı olabilir. Egzersiz endorfin adı verilen mutluluk hormonlarının salınımını artırır ve genel ruh halini iyileştirebilir. Stresi yönetin:Stresli durumlarla başa çıkmak için etkili stratejiler geliştirin. Bunlar arasında meditasyon, derin nefes alma, gevşeme teknikleri, hobilerle uğraşmak, destekleyici ilişkiler kurmak ve zamanınızı etkili bir şekilde yönetmek yer alabilir. Destek sistemleri oluşturun: Aile, arkadaşlar ve topluluk bağlantıları gibi sosyal destek sistemleri, depresyon riskini azaltmada önemli bir rol oynar. Sıkıntılarınızı ve duygusal zorluklarınızı paylaşabileceğiniz destekleyici ilişkiler kurun. Olumsuz düşünce kalıplarını tanıyın ve değiştirin: Olumsuz düşünceler depresyonu tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir. Kendi kendinize zarar verici düşünceleri fark edin ve bunları daha pozitif ve gerçekçi düşüncelere yönlendirme becerisini geliştirin. Kendinize zaman ayırın ve kendinizi önemseyin: Kendi ihtiyaçlarınıza ve isteklerinize zaman ayırın. Kendinizi ödüllendirin, rahatlatıcı etkinliklere zaman ayırın ve stresi azaltan aktivitelerle ilgilenin. Düşük ruh hali belirtileri hakkında farkındalık geliştirin: Kendinizde veya başkalarında depresyon belirtilerini fark ederseniz, bunları ciddiye alın ve bir sağlık uzmanına danışın. Erken teşhis ve tedavi depresyonun ilerlemesini önleyebilir veya semptomların hafifletilmesine yardımcı olabilir. Profesyonel yardım alın: Depresyon riski taşıdığınızı düşünüyorsanız veya depresyon belirtileri gösteriyorsanız, bir ruh sağlığı uzmanından yardım almak önemlidir. Psikoterapi (terapi) veya ilaç tedavisi gibi profesyonel destekler, depresyonla başa çıkmada etkili olabilir. Depresyon belirtileri nelerdir?

Depresyonun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve şiddeti değişebilir. Ancak genellikle aşağıdaki belirtiler depresyonu tanımlamada önemli olabilir:

Sürekli hüzün, umutsuzluk veya boşluk hissi: Genellikle günler, haftalar veya daha uzun süre boyunca devam eden sürekli bir hüzün veya boşluk hissi vardır. Herhangi bir sebep olmadan ortaya çıkabilir ve diğer duygusal deneyimleri etkileyebilir. İlgi ve zevk kaybı: Daha önce keyif aldığınız aktivitelerden zevk almama veya ilgi göstermeme durumu söz konusu olabilir. Hobiler, sosyal etkinlikler veya ilişkiler size eskisi gibi tat vermez. Enerji eksikliği ve sürekli yorgunluk hissi: Günlük aktiviteleri gerçekleştirmek için normalden daha fazla çaba gerektirebilir. Sürekli yorgunluk, halsizlik ve enerji eksikliği hissi yaygındır. İştah değişiklikleri ve kilo kaybı veya kilo alma: Depresyon bazen iştahı etkileyebilir. Bazı insanlar iştahlarını kaybederken, diğerleri aşırı yeme ve kilo alma eğilimi gösterebilir. Uyku sorunları: Uykuya dalamama, uyandıktan sonra yeniden uykuya dalmakta zorlanma veya aşırı uyuma gibi uyku düzeninde değişiklikler görülebilir. Konsantrasyon güçlüğü ve karar verme zorluğu: Odaklanma, konsantre olma ve karar verme becerileri zayıflayabilir. Hafıza sorunları da ortaya çıkabilir. Değerlik duygusu kaybı veya aşırı suçluluk duygusu: Kendi değersiz olduğunuza veya başarısız olduğunuza dair düşünceler sıkça ortaya çıkabilir. Aşırı suçluluk duygusu da yaygın olabilir. Ölüm veya intihar düşünceleri: Ölüm veya intihar düşünceleri, depresyonun ciddi bir belirtisi olabilir. Bu tür düşünceleri ciddiye almak ve bir sağlık uzmanına başvurmak önemlidir.

Depresyon belirtileri, en az 2 hafta boyunca sürekli olarak devam eder. Eğer bu belirtileri yaşıyorsanız veya bir tanı koyma konusunda endişeleriniz varsa, bir sağlık uzmanına başvurmanız önemlidir. Bu uzman size doğru tanı koyma ve uygun tedavi seçeneklerini değerlendirme konusunda yardımcı olabilir.

Depresyon için risk faktörleri var mıdır?

Evet, depresyon gelişimi için bazı risk faktörleri bulunmaktadır. Bu faktörler, bireyin depresyona yakalanma olasılığını artırabilir. Yaygın risk faktörlerinden bazıları:

Kişisel veya ailede depresyon öyküsü: Kendinizde veya ailenizde daha önce depresyon öyküsü varsa, depresyona yakalanma riskiniz daha yüksek olabilir. Genetik faktörlerin depresyon riskini etkilediği düşünülmektedir. Çocukluk dönemi travmaları: Travmatik olaylar, istismar, ihmal, aile içi şiddet gibi çocukluk döneminde yaşanan stres veya travmalar, ilerleyen yaşlarda depresyon riskini artırabilir. Stresli yaşam olayları: Önemli yaşam değişiklikleri, kayıplar, ayrılıklar, iş kaybı, finansal sorunlar gibi stresli olaylar depresyon riskini artırabilir. Kronik hastalıklar: Kronik fiziksel sağlık sorunları, özellikle ağrı veya engellilikle ilişkili olanlar, depresyon gelişme riskini artırabilir. Örneğin, kalp hastalığı, kanser, diyabet gibi durumlarla ilişkili depresyon sık görülür. Alkol veya madde kötüye kullanımı: Alkol veya madde kötüye kullanımı, depresyon riskini artırabilir. Bunun yanı sıra, depresyonu olan bireylerde alkol veya madde kullanımı da daha yaygın olabilir. İş veya okul stresi: Yoğun çalışma temposu, iş yerindeki zorluklar, işsizlik, iş veya okul performansıyla ilgili aşırı baskı depresyon riskini artırabilir. Sosyal izolasyon: Yalnızlık, sosyal izolasyon veya destek eksikliği depresyon riskini artırabilir. Sağlıklı sosyal ilişkilerin yokluğunda depresyon riski daha yüksektir. Cinsiyet: Kadınlar, erkeklere göre depresyon riski açısından daha yüksek bir gruptur. Hormonal değişiklikler, gebelik, doğum sonrası dönem ve menopoz gibi faktörlerin depresyon riski üzerinde etkisi olabilir. Kişilik özellikleri: Düşük özgüven, düşük öz değer, mükemmeliyetçilik, aşırı endişe ve negatif düşünce kalıpları gibi kişilik özellikleri depresyon riskini artırabilir.

Bu risk faktörleri, depresyon gelişiminde etkili olabilir, ancak her birey için farklılık gösterebilir.

Depresyon nasıl teşhis edilir? Klinik görüşme: Sağlık uzmanı, hastanın semptomlarını ve yaşadığı duygusal, düşünsel ve davranışsal değişiklikleri değerlendirmek için kapsamlı bir klinik görüşme yapar. Depresyon belirtilerinin süresi, şiddeti, günlük yaşamı nasıl etkilediği ve diğer potansiyel faktörler hakkında sorular sorulabilir. Belirti değerlendirmesi: Hastanın yaşadığı belirtiler, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin (APA) yayımladığı DSM-5 (Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) kriterlerine göre değerlendirilir. Bu kriterler, depresyon tanısının belirlenmesi için kullanılır. Fiziksel muayene: Depresyonun altında fiziksel bir sağlık sorunu olabileceği düşünülerek, fiziksel muayene yapılabilir. Bu, diğer potansiyel tıbbi nedenleri elemek veya tanıya katkıda bulunmak amacıyla yapılır. Laboratuvar testleri: Kan testleri veya diğer laboratuvar testleri, depresyon belirtilerine neden olabilecek tıbbi durumları veya hormonal dengesizlikleri tespit etmek için gerektiğinde istenebilir. Diğer tanısal değerlendirmeler: Duruma bağlı olarak, psikolojik değerlendirmeler, anketler, depresyon ölçekleri ve öz değerlendirme formları gibi ek araçlar da kullanılabilir. Bu değerlendirmeler, depresyon şiddetini ve yaşam kalitesini değerlendirmek için kullanılabilir.

Depresyon teşhisi, bir uzman tarafından yapılmalıdır. Uzman, semptomları, süreci ve geçmişi dikkate alarak doğru bir teşhis koyabilir ve uygun tedavi seçeneklerini önerebilir.

Depresyon türleri nelerdir?

Depresyon, farklı belirtiler, süreler ve etkilerle birlikte farklı türlerde ortaya çıkabilir. Yaygın depresyon türlerinden bazıları:

Major Depresif Bozukluk: Major depresif bozukluk, en yaygın depresyon türüdür. En az iki hafta boyunca sürekli hüzün, umutsuzluk, ilgi ve zevk kaybı gibi belirtilerle karakterizedir. Gündelik yaşamı ve işlevselliği olumsuz etkileyebilir. Duygudurum Düzeyi: Duygudurum düzeyi, major depresif bozukluk kadar şiddetli olmasa da sürekli hafif düzeyde depresif belirtilerle karakterizedir. Bu belirtiler, uzun süre boyunca devam edebilir ve yaşam kalitesini etkileyebilir. Sezonluk Duygudurum Bozukluğu: Sezonluk duygudurum bozukluğu, mevsimsel değişimlerle ilişkili olarak tekrarlayan depresif dönemlerle karakterizedir. Genellikle kış aylarında ortaya çıkar ve ilkbahar veya yaz aylarında kendiliğinden düzelme eğilimi gösterir. Melankoli: Melankoli, depresyonun daha şiddetli bir formudur. Aşırı hüzün, anhedoni (zevk alma yeteneğinin kaybı), ağırlık kaybı, uyku bozuklukları, psikomotor bozukluklar (hareketlerin yavaşlaması veya huzursuzluk) gibi belirtilerle karakterizedir. Psikotik Depresyon: Psikotik depresyon, depresyon belirtileriyle birlikte psikotik semptomları (gerçek dışı inançlar, halüsinasyonlar) deneyimleme durumudur. Bu durum daha karmaşık bir tedavi gerektirebilir. Bipolar Bozukluk: Bipolar bozukluk, depresif epizodlarla birlikte manik epizodları içeren bir ruh hali bozukluğudur. Depresif epizodlar major depresyon belirtilerine benzerken, manik epizodlarda enerji artışı, yüksek özgüven, az ihtiyaç duyma gibi belirtiler görülür.

Bu sadece bazı depresyon türlerinin örnekleri olup, her bireyin depresyon deneyimi farklı olabilir. Depresyon türleri, doğru tanı ve uygun tedavi yaklaşımını belirlemeye yardımcı olabilir. Bir uzman tarafından yapılan değerlendirme ve teşhis, hangi tür depresyonla karşı karşıya olduğunuzu belirlemenize yardımcı olacaktır.

Depresyon nasıl tedavi edilir?

Depresyon tedavisi, bireysel ihtiyaçlara ve semptomların şiddetine göre farklı yaklaşımları içerebilir. Genellikle depresyon tedavisinde aşağıdaki yöntemler kullanılır:

Psikoterapi (Konuşma terapisi): Bireyin duygusal ve zihinsel sağlığını iyileştirmek için bir terapistle yapılan konuşmaları içerir. Bilişsel davranışçı terapi (BDT), psikanalitik terapi, kabul ve kararlılık terapisi (ACT) gibi farklı terapi yöntemleri kullanılabilir. Psikoterapi, düşünce ve davranış kalıplarını değiştirerek olumsuz düşünceleri ele almayı, sorun çözme becerilerini geliştirmeyi ve duygusal destek sağlamayı amaçlar. Antidepresan İlaçlar: Depresyon tedavisinde kullanılan antidepresan ilaçlar, beyindeki kimyasal dengeleri düzelterek semptomları azaltmayı hedefler. Seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI’lar) ve serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörleri (SNRI’lar) gibi ilaçlar sıklıkla kullanılır. Antidepresanların etkisi kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve tedavi süreci yakından izlenmelidir. Elektrokonvülsif Terapi (ECT): ECT, ciddi depresyon vakalarında kullanılan bir tedavi yöntemidir. Kontrollü bir şekilde elektrik akımının kullanıldığı bir işlem olan ECT, beyin kimyasal dengesini etkileyerek belirtileri azaltabilir. Genellikle diğer tedavi seçenekleri etkisiz olduğunda veya acil durumlarda tercih edilir. Transkraniyal Manyetik Uyarım (TMS): TMS, depresyon tedavisinde kullanılan bir diğer yöntemdir. Beyne odaklanmış manyetik alanlar kullanarak beyin aktivitesini değiştirir. Tedavi seansları genellikle birkaç hafta sürer ve semptomları hafifletebilir. Kendine Bakım: Depresyon tedavisinde kendine bakım da önemlidir. Düzenli uyku, dengeli beslenme, egzersiz yapma, stresi azaltma, sosyal destek arama gibi sağlıklı yaşam tarzı seçimleri depresyonla mücadelede yardımcı olabilir.

Depresyon tedavisi genellikle bir kombinasyon yaklaşımı gerektirir. Bireye özgü tedavi planı, bir sağlık uzmanı tarafından değerlendirilir ve belirlenir. Her bireyin ihtiyaçları farklı olduğu için tedaviye yanıt ve süreç de bireye göre değişebilir. Tedavi süreci boyunca düzenli takip ve desteğin sağlanması da önemlidir.

"
Majör (Ağır) Depresyon Nedir? Belirtileri Nelerdir? Noema Aile Güncel Yazılar

Majör (Ağır) Depresyon Nedir? Belirtileri Nelerdir? Noema Aile Güncel Yazılar

Majör (Ağır) Depresyon Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Depresyon, psikiyatride en sık kullanılan tanı sınıflandırması olan DSM5’te, majör depresif bozukluk olarak geçmektedir. Majör depresyon, kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını olumsuz yönde etkileyen ve kişide ilgi kaybına neden olan bir duygu durum bozukluğudur. Ağır depresyon tanısının konabilmesi için kişinin belirtilerinin bazı kriterlere uyması gerekir.

Majör Depresyon Belirtileri Belirtiler en az 2 hafta boyunca devam etmeli ve hemen hemen her gün, gün boyunca sürmelidir. Kişide aşağıdaki 2 ana belirtiden en az 1’i görülmelidir: Depresif/karamsar veya öfkeli duygu durum İlgi/istek kaybı ve/veya haz alamama İştahta veya kiloda değişiklik Uykuda değişiklik Hareketlilikte değişiklik Enerjide azalma Değersizlik ve suçluluk duyguları Odaklanma ve konsantrasyonda güçlük Tekrarlayıcı ölüm düşüncüleri İntihar fikirleri/planları/girişimleri

Çocuğunuzda depresif belirtiler gözlemliyorsanız, Noema Aile değerlendirme testlerinden Çocuk ve Ergenlerde Majör Depresyon Testi (CDDS) ile ön değerlendirme yapabilirsiniz.

Majör Depresyon Kimlerde Görülür?

Depresyona yatkınlık kişiden kişiye farklılık gösterir. Kişinin bazı özelliklere sahip olması depresyona olan yatkınlığını arttırır. Bu özellikler:

Kişinin aile öyküsünde depresyon olması Kişinin bilişsel çarpıtmalar veya yorumlar yapması (kişinin olayları kafasında büyütme veya tekrarlama (ruminasyon), dünya, gelecek veya kendisiyle ilgili olumsuz yorumlar yapması gibi) Kişinin duygularını düzenlemede problem yaşaması veya olumsuz duygulara yatkınlık göstermesi (özellikle stres içeren durumlarda) Kişinin genetik ve çevresel faktörlerin etkileşim içerisinde olması Ruminasyon Çevresel Risk Faktörleri Anne-babadaki depresyon (hem genetik faktör olarak hem de çocukla kurulan ilişkiyi etkileyen bir çevresel faktör olarak) Aile içi çatışmalar İhmal İstismar Diğer kötü muameleler Okuldaki zorbalık Cinsel yönelim farklılıkları Yas

Çocuğunuzu değerlendirmek için Noema Aile testlerini uygulayın.

Majör Depresyon Tedavisi

Majör Depresif Bozukluğunun tedavisi 3 farklı aşamada ele alınır:

Akut tedavi (0-3 ay) Güçlendirme Tedavisi (3-6 ay) İdame Tedavisi (1 yıl)

Majör Depresyon (MD) tedavisi uzun süreli bir tedavidir. Bunun sebebi, depresyonun kronikleşme eğiliminde ve nüks etme (tekrarlama) riski yüksek olan bir bozukluk olmasıdır. Bu riskleri ortadan kaldırmak için, ilaçların uzun süreli kullanımı ve terapinin düzenli bir şekilde devam ettirilmesiyle tedavinin tamamlanması önemlidir.

‘Tedaviye yanıt’ iki şekilde tanımlanabilir:

Belirtilerin tamamen ortadan kaybolmasıdır. Hastalığın nüks etmemesi adına, terapide hedeflenen durum bu olmalıdır. Belirtilerde %50 veya daha yüksek oranda azalma görülmesidir. Yapılan tedavi araştırmalarının çoğunda, bu tanım kullanılmaktadır. Ergenlerde Hafif Depresyon Tedavisi

Hafif depresyon görülen ergenlerin tedavisinde, terapiye her zaman ihtiyaç duyulmaz. Ancak, her hasta için uygun değerlendirmeyi yapmak, hastaya durum hakkında bilgilendirme yapmak ve kontrol seansları düzenlenmek gereklidir. Ayrıca her hastanın ailesine eğitim ve danışmanlık verilmeli, var olan krizi yönetmesine yardımcı olunmalı ve problem çözme becerileri geliştirilmelidir.

Ergenlerde Orta ve Ağır Depresyon Tedavisi

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Kişiler Arası İlişkiler Terapisi ve antidepresan ilaçlar (majör depresyon ilaçları) gibi kanıta dayalı tedaviler kullanılmalıdır.

Depresyon Tedavisinde Kullanılan En Etkili Terapiler Bilişsel Davranışçı Terapi

Bilişsel Davranışçı Terapide, kişinin bilişsel çarpıtmalarını düzeltmek amaçlanır. Bu çarpıtmalar üzerine çalışılırken terapist, danışanı yönlendirmez veya ikna etmeye çalışmaz. Terapist ve danışan birlikte hipotez geliştirir, hipotezi test eder ve tespit edilen sorunların nasıl çözüleceğine odaklanır. Ayrıca, davranışsal aktivasyonu (kişinin hareket etmesi, sosyal bir ortama girmesi gibi aktif olmasını sağlayacak davranışlar uygulaması) sağlamak ve duygu düzenleme becerilerini geliştirmek de olukça önemlidir.

Biliş Davranışçı Terapi genellikle 8-16 seans arasında sürer. Bu tedavi, eşlik eden bozuklukları (kaygı, davranış sorunları gibi) bulunan veya bilişsel çarpıtmaları çok olan kişilerde daha etkilidir.

Kişiler Arası İlişkiler Terapisi

Kişinin kayıp veya yas durumunda olması, kişiler arası rollerde değişim (farklı bir işe girme, yeni bir eş edinme gibi) ve çatışmalar yaşaması, sosyal becerilerindeki yetersizlik sebebiyle sosyal ilişkileri yetersiz olması depresyona yol açabilen bazı kişiler arası ilişki sorunlarıdır. Bu sorunları çözmek için Kişiler Arası ilişkiler Terapisi kullanılabilir. Bu tedavi, kısa (12-14 seans) süreli, kanıta dayalı ve etkin bir tedavi şeklidir. Ergenlerin tedavisine anne-baba da katılım gösterir.

Profesyonel destek almak için online randevu oluşturun.

"
Depresyon Nedir? Çeşitleri, Belirtileri, Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Depresyon Nedir? Çeşitleri, Belirtileri, Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Depresyon Nedir? Çeşitleri, Belirtileri, Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Majör depresif bozukluk veya klinik depresyon olarak da isimlendirilen depresyon , sürekli üzüntü vermenin yanı sıra ilgi kaybına da yol açan bir duygu durum bozukluğudur. Depresyona giren kişilerin düşünceleri ve davranışları etkilenir. Bu durum, kişide meydana gelebilecek duygusal ve fiziksel sıkıntıların önünü açar. Depresyon hafife alınacak ve hemen geçebilecek bir problem değildir. Bilakis tedavi ihtiyacı doğuran tıbbi bir durumdur. Bazı depresyon vakalarında tedavi süreci uzun sürebilmektedir. Depresyon, her yaşta ortaya çıkabilme potansiyeli olan bir rahatsızlık olsa da genellikle 20'li veya 30'lu yaşlarda başlar.

Depresyon Nedenleri Nelerdir?

Depresyonun nedeni henüz kesin olarak bilinmemektedir. Depresyon gelişiminde kalıtsal etmenlerin etkili olduğu görünse de, depresyona sebep olabilecek genlerin saptanması adına çalışmalar da devam etmektedir. Depresyonun, bireylerin beyinlerinde fiziksel değişikliklere yol açabildiği görülmektedir. Bu değişimlerin ne derece önemli olduğu hala meçhul durumdadır ancak araştırmacılar, bu değişimlerin depresyonun asıl sebeplerini tespit edebilme konusunda yardımcı olacağına inanmaktadır. Gebelik döneminin hemen sonrasında, tiroid sorunlarında veya menopoz döneminde hormon değişiklikleri meydana gelebilir. Hormon dengesinde yaşanan bu değişiklikler de depresyon sebebi olabilir.

Nöronlar arası veya bir nöron ile başka bir hücre arasındaki iletişimi sağlayan kimyasallara nörotransmitter adı verilir. Doğal olarak oluşan bu kimyasallar, depresyon gelişimine yol açan sebeplerden biri olabilir. Çeşitli araştırmalar, nörotransmitter fonksiyonlarında yaşanan değişimin nöro-devrelerle nasıl bir etkileşim içinde olduğunu keşfetmemizin, depresyonun altında yatan sebebi bulma ve gerekli tedaviyi uygulama sürecinde etkin bir rol oynayabileceğini göstermektedir.

Bunların haricinde depresyon gelişimine yol açabilecek nedenleri şu şekilde sıralayabiliriz:

Düşük benlik saygısı, özeleştiri yapmada abartıya kaçmak ve aşırı kötümser olma gibi bazı kişilik özellikleri, İstismar, ölüm ve kayıp gibi kişide derin üzüntülere sebep olabilecek travmatik veya stresli olaylar, Aile içi sıkıntılar, ilişki, iş veya okul sorunları Genetik faktörleri göz önünde bulundurarak, akrabalar veya aile üyelerinin tıbbi geçmişlerinde alkolizm, bipolar bozukluk, depresyon ya da intihar öyküsü olması, Yeme bozuklukları, anksiyete bozukluğu ve travma sonrası stres bozukluğu gibi diğer mental sağlık sorunlarının varlığı, Sosyal çevreden kendini soyutlama, İleri derecede alkol, sigara veya uyuşturucu kullanımı, Diyabete neden olabilecek aşırı kilo veya obezite, Felç, kanser, kronik ağrı, kalp hastalığı gibi ciddi veya kronik hastalıkların varlığı, Hipertansiyon ilaçları, uyku hapları gibi bazı ilaçların kullanımı.

Depresyon tedavi edilmediği takdirde daha da kötüleşir. İhmal edilen bu durum, kişinin hayatını her anlamda etkileyen duygusal, davranışsal, sağlıksal sorunlara ve komplikasyonlara yol açar.

Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Depresyon, bir kişinin yaşam süresi boyunca sadece bir kez ortaya çıkabilir yahut bazı vakalarda birden fazla kez görülebilir. Depresyon sürecindeyken, günün büyük bir bölümünde pek çok belirtiye rastlanabilir. Süreç boyunca her gün tekrarlanma potansiyeli olan bu belirtileri şu şekilde sıralayabiliriz:

Birden beliren üzüntü, sebepsiz yere ağlama, boşlukta olma ve umutsuzluk duyguları Değersizlik hissi, suçluluk duygusu, geçmiş dönemdeki başarısızlıklardan ötürü sık sık kendini suçlamak Düşünme, odaklanma, karar alma ve bir şeyleri hatırlama konusunda sıkıntı yaşamak Düşünürken, konuşurken ya da hareket ederken eskiye oranla yavaşlık En basit olaylarda dahi ani öfke patlamaları, sinir harbi ya da hayal kırıklığı Rutin aktivitelerin çoğuna veya tümüne karşı ilgi duymamaya hatta zevk almamaya başlamak Kimi insanlarda iştahta azalmaya bağlı olarak kilo kaybı, kimi insanlarda ise artan yeme isteğine bağlı olarak kontrolsüz kilo alımı Endişe ve huzursuzluk Sırt ve baş ağrısı gibi nedeni belirsiz fiziksel rahatsızlıklar Sık sık akla gelen ölüm ve intihar düşüncesi Uykusuzluk veya çok fazla uyumak, yani uyku bozuklukları Halsizlik, sürekli yorgun olma hissi ve enerji eksikliği

Bu belirtiler, depresyonu olan bireylerin hayatlarında ciddi sorunlara yol açarak yaşam kalitesini bir hayli düşürmektedir. Zira bu kişiler, sebepsiz yere dahi mutsuz veya umutsuz hissedebilirler.

Depresyon Nasıl Teşhis Edilir?

Fizik muayene, çoğunlukla depresyon teşhisindeki ilk adımı oluşturur. Doktor muayene ederken kişinin sağlık durumu hakkında sorular sorar. Depresyon, bazı vakalarda fiziksel sağlık sorunu kaynaklı olabilir. Fiziksel muayenenin ardından laboratuvar testlerine ihtiyaç duyulabilir. Bu aşamada ‘’Tam kan sayımı’’ adlı bir test uygulanabilir ve tiroid bezinin çalışma düzeninde herhangi bir sıkıntı olup olmadığını tespit edebilmek için bazı testler gerekebilir.

Sonraki aşama ise psikiyatrik değerlendirmedir. Bireyde görülen belirtiler, düşünceler, duygular ve davranıp kalıplarına dair yeterli bilgi alabilmek için sorular sorulur.

Depresyon Çeşitleri Nelerdir?

Majör depresyona bağlı olarak ortaya çıkan belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterir. Uzmanlar, depresyon çeşidini kesinleştirebilmek için belirteç veya nitelikleri tarar. Tedavi sürecinin mümkün olduğunca başarılı olabilmesi için depresyon teşhisinin doğru olması gerekmektedir. Depresyon türlerini kabaca şu şekilde sıralayabiliriz:

Anksiyete Sıkıntısı: Huzursuzluk ve olası olaylara dair endişe ile birlikte gelişen depresyon Atipik Özellikler: İştahta artış, gereğinden fazla uyku ihtiyacı, reddedilmeye karşı aşırı hassasiyet ve vücut uzuvlarında ağırlık hissi ile beraber görülen depresyon çeşididir. Mevsimsel Özellikler: Mevsim değişiklikleri ve güneş ışığına daha az maruz kalındığı takdirde gelişen depresyon türüdür. Katatoni: İstem ve kontrol dışı motor aktivitesi ile birlikte amaçsız hareketlere neden olan ya da sabit ve katı duruşlarla görülen depresyon. Melankolik Özellikler: Geçmişte keyif veren bir şeye karşı soğuma ile gelişen depresyon çeşididir. Aynı zamanda sabah erken uyanma sürecinde kötüye giden ruh hali, sürekli yorgunluk veya ajitasyon ile beraber görülebilir. Peripartum Başlangıç: Gebelik döneminde veya doğum sonrasında, yani postpartum dönemde görülebilen depresyon türüdür. Psikotik Özellikler: Kendini yetersiz hissetme ve olumsuzluklar içeren hezeyanlar veya halüsinasyonların eşlik ettiği depresyon çeşididir. Depresyon Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Depresyondan muzdarip kişiler için ilaçlar ve psikoterapi son derece etkili olmaktadır.

İlaç Tedavisi

Depresyon tedavisi sürecinde hastanın kullanması gereken ilaçlar, muhakkak doktor kontrolü altında belirlenmelidir. Kullanılacak ilaçlar arasında antidepresan çeşitleri bulunur. Bu ilaçların neden olabileceği yan etkileri ise doktor veya eczacı kişiye iletecektir.

Depresyon tedavisi sürecinde sık kullanılan ilaç gruplarını şu şekilde sıralayabiliriz:

Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleri (SSRI) Serotonin-Norepinefrin Geri Alım İnhibitörleri Trisiklik Antidepresanlar Atipik Antidepresanlar Monoamin Oksidaz İnhibitörleri (MAOI) Diğer ilaçlar Psikoterapi

Psikoterapi, bir ruh sağlığı uzmanı yardımıyla duygusal ve davranışsal sıkıntıların çözümünü, ruh sağlığının geliştirilmesini ve korunmasını hedefleyen tekniklerin genel adıdır. Psikoterapi, aynı zamanda ‘’psikolojik terapi’’ veya ‘’konuşma terapisi’’ olarak da bilinir.

Hastane Tedavisi

Bazı depresyon vakaları son derece şiddetli olup bu hastaların, tedavi için hastanede kalmaları gerekir. Hastane tedavisi kişinin kendisine düzgün bir şekilde bakamadığı, kendisine ya da başka birine zarar verme durumlarında söz konusu olabilir. Psikiyatrik tedavi, kişinin ruh hali düzelene dek tedavi sürecinin sakin ve güvenli bir şekilde sürmesine yardımcı olabilir.

Bizimle İletişime Geçin Bölüm Hekimlerimiz

Uzm. Dr. Hasan ÇAMURLU Psikiyatri

Uzm. Dr. Taner DEĞİRMENCİ Psikiyatri

Uzman Klinik Psikolog Gülşah ÖZCAN

Uzman Klinik Psikolog Ecrin ZEYBEK NALBANT İlgili İçerikler

Hamilelikte Bel Boyun Ağrısı

Penisilin Alerjisi Nedir? Neden Olur?

Kalça Protezi Nedir?

Minimal İnvaziv (Küçük Kesi) İle Kalp Ameliyatı

Hidrosefali Nedir? Tedavi Edilebilir Mi?

Mikrosefali Nedir?

Geçmeyen Öksürük Nedir? Nedenleri Nelerdir?

Bel ve Boyun Fıtığı için Ozon Tedavisi

Çocuklarda Öksürüğe Ne İyi Gelir?

Aort Anevrizması Nedir?

Çocuklarda İshal ve Tedavisi

Kelebek Hastalığı (Lupus) Nedir?

Beyin Anevrizması Nedir? Beyin Anevrizması Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Pirola Varyantı Nedir?

Beyin Anjiyosu (BeyinAnjiyografi) Nedir? Beyin Anjiyosu Nasıl Yapılır?

Sıcak Havalar Astımı Nasıl Etkiler?

Hipertermi (Sıcak Çarpması) Nedir?

Erken Doğum (Prematüre) Nedir?

El Titremesi Nedir?

El Bileğinden Anjiyo (Radial Anjiyo) Nedir?

Kalp Romatizması (Kardiyak Romatizma) Nedir?

Menopoz Döneminde Kalp Krizi Riski

Nasır Nedir? Nasır Tedavisi Nasıl Olur?

Histerektomi nedir? Neden yapılır ?

Nadir Hastalık Nedir ?

Uyuz Hastalığı Nedir? Uyuz Belirtileri ve Tedavisi

Mide Yanması Neden Olur, Nasıl Geçer?

Mide Bulantısı Neden Olur, Nasıl Geçer?

Maymun Çiçeği Virüsü Nedir?

Gastrointestinal Enfeksiyon ( Gastroenterit ) Nedir ?

Yağsız Vücut Kitlesi (FFMI) Hesaplama

İdeal Kilo Hesaplama

Vücut Yağ Oranı Hesaplama

Bazal Metabolizma Hızı Hesaplama

Vücut Kitle İndeksi Hesaplama - Boy Kilo Endeksi

Peter Pan Sendromu Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Hipokondriyazis (Hastalık Hastalığı) Nedir?

Diyabet (Şeker Hastalığı) Nedir?

Kemik İliği Kanseri Nedir? Belirti ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kalça Ağrısı Neden Olur? Kalça Ağrısı Nasıl Geçer?

Bebeklerde Burun Tıkanıklığına Ne İyi Gelir?

Bamya Tohumu Faydaları Nelerdir? Hangi Hastalıklara İyi Gelir?

Mutluluk Çubuğu (Penis Protezi) Nedir?

Palyatif Bakım Nedir, Nasıl Alınır, Şartları Nelerdir?

Annelik Estetiği (Mommy Makeover) Nedir?

Kolera Nedir? Nasıl Bulaşır?

Tip 1 ve Tip 2 Diyabet Hakkında Her Şey

Serotonin (Mutluluk Hormonu) Nedir? Ne İşe Yarar?

Kalp Sağlığı ve Beslenme

Kahvenin Faydaları ve Zararları Nelerdir?

Göz Yorgunluğu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Kabak Çekirdeğinin Faydaları Nelerdir?

İdrar Kaçırma (Üriner İnkontinans) Nedir?

Huzursuz (İrritabl) Bağırsak Sendromu Nedir?

Potasyum Nedir? Potasyum Yüksekliği ve Düşüklüğü

Bağışıklık Güçlendirici Besinler ve Takviyeler

Gebelik ve Doğum Öncesi Bakım

Doğum Öncesi ve Sonrası Beslenme

Çölyak Hastalığı Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Uçuk Nedir? Neden Çıkar ve Nasıl Geçer?

Böbrek Yetmezliği Nedir, Belirtileri Nelerdir?

Menopoz Nedir? Menopoz Belirtileri Nelerdir?

Burun Estetiği (Rinoplasti) Nedir?

Pankreas Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Sinüzit Nedir? Sinüzit Belirtileri Nelerdir?

Hamilelik (Gebelik) Belirtileri Nelerdir?

Kalp Yetmezliği Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Akılcı İlaç Nedir ?

B12 Vitamini Nedir? B12 Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

Keten Tohumunun Faydaları Nelerdir?

Ailevi Akdeniz Ateşi Hastalığı (FMF) Nedir?

Papatya Çayının Faydaları Nelerdir?

Kantaron Yağı Faydaları Nelerdir? Nasıl Kullanılır?

Kekik Çayı Nasıl Yapılır, Faydaları Nelerdir?

Histeroskopi Ameliyatı

Bypass Nedir? Bypass Ameliyatı

Varis Nedir?

Laparoskopi Nedir? Laparoskopi Neden Yapılır?

Andropoz Nedir? Andropoz Belirtileri Nelerdir?

Balgam Nedir? Balgam Nasıl Atılır?

Aft Nedir ve Nasıl Geçer?

AIDS (HIV) Nedir? HIV Belirtileri ve Tedavisi

Vajinal Akıntı Neden Olur? Vajinal Akıntı Nasıl Geçer?

Mide Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Güneş Yanığına Ne İyi Gelir? Güneş Yanıkları Nasıl Geçer?

Down Sendromu Belirtileri, Tanı ve Tedavi Yöntemleri

Astigmat Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Diş Ağrısına Ne İyi Gelir? Diş Ağrısı Nasıl Geçer?

Zatürre (Pnömoni) Nedir? Zatürre Belirtileri Nelerdir?

Vajinismus Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Tüberküloz (Verem Hastalığı) Nedir?

Skolyoz (Omurga Eğriliği) Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Konjoktivit Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB) Nedir?

MS Hastalığı (Multipl Skleroz) Nedir?

Cilt (Deri) Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Öksürüğe Ne İyi Gelir? Öksürük Nasıl Geçer?

Boğaz Ağrısı Neden Olur? Boğaz Ağrısı Nasıl Geçer?

Mide Ağrısına Ne İyi Gelir? Mide Ağrısı Nasıl Geçer?

Guatr Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Lösemi Nedir? Lösemi Belirtileri ve Tedavisi

Spina Bifida Nedir? Bebeklerde Spina Bifida

Lenf Kanseri (Lenfoma) Nedir?

Gut Hastalığı Nedir? Gut Hastalığına Ne İyi Gelir?

Demir Eksikliği Belirtileri Nelerdir? Demir Eksikliğine Ne İyi Gelir?

Sınav Kaygısı Nedir? Sınav Kaygısı ile Başa Çıkmanın Yolları

Yeşil Çayın Faydaları Nelerdir? Yeşil Çay Ödem Atar Mı?

Afazi Nedir? Afazi Tipleri ve Tedavisi

Bebeğin Gazı Nasıl Çıkarılır?

Çocuklarda İdrar Kaçırma ve İşeme Problemleri

Bebeklerde Kusma Neden Olur? Bebek Kusmasına Ne İyi Gelir?

Çocuklarda Alerjik Hastalıklar

Kalp Hastaları Oruç Tutabilir Mi?

Ramazan Ayında Beslenme

HPV Nedir? Belirtileri Nelerdir? HPV Aşısı Nedir?

Diz Kireçlenmesi ve Dizde Kireçlenme Belirtileri

Akciğer Kanseri Nedir? Akciğer Kanseri Belirtileri

Ağrılı Cinsel İlişki (Disparoni) Nedir? Nedenleri ve Tedavisi

Hepatit B Nedir? Belirtileri Nelerdir? Hepatit B Nasıl Bulaşır?

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nelerdir? Belirtileri ve Tedavileri

Gebelik Hesaplama

Karaciğer Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Hepatit C Nedir? Nasıl Bulaşır? Belirtileri Nelerdir?

Endoskopik Boyun Fıtığı Ameliyatı Nedir?

Cevizin Faydaları Nelerdir? Hindistan Cevizi Yağı Faydaları

Kefir Nedir? Kefirin Faydaları Nelerdir?

Bağırsak İltihabı (Kolit) Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Baker Kist (Diz Arkası Ağrısı) Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Ağız Kuruluğu (Kserostomi) Nedir? Ağız Kuruluğu Neden Olur?

Omega 3 Nedir? Omega 3’ün Faydaları Nelerdir?

Yüz Estetiğinde Altın Oran Nedir? Nasıl Hesaplanır?

Beyin Damar Tıkanıklığı Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Muzun Faydaları Nelerdir? Muz Kabuğu Faydaları Nelerdir?

Klostrofobi (Kapalı Alan Korkusu) Nedir? Klostrofobi Belirtileri

Romatoid Artrit (İltihaplı Romatizma) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Yumurtalık (Over) Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Menenjit Nedir? Belirtileri Nelerdir? Menenjit Aşısı

Siroz Nedir, Siroz Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Çocuklarda Dijital Bağımlılık Nasıl Oluşur ?

Sepsis (Kan Zehirlenmesi) Nedir? Sepsis Belirtileri ve Tedavisi

Sağlık Raporu Nedir ? Sağlık Raporu Neden Alınır ?

SMA Hastalığı Nedir? Neden Olur? Belirtileri ve Tedavisi

Meyve Suyu Çocuklar İçin Zararlı Mıdır?

Hamilelik Reflüsü Nedir? Hamilelik Reflüsü Belirtileri Nelerdir?

Çocuklarda Ateş Neden Olur? Evde Ateş Nasıl Düşürülür?

Kronik Yorgunluk Sendromu Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Hipertansiyon Nedir? Yüksek Tansiyon Belirtileri Nelerdir?

Anemi (Kansızlık) Nedir? Kansızlık Belirtileri Nelerdir?

Kulak Çınlaması (Tinnitus) Neden Olur? Nasıl Geçer?

Gebelikte Şeker Yüklemesi Nedir? Ne Zaman ve Nasıl Yapılır?

Gebelikte Ayrıntılı Ultrason Şart Mı? Kaçıncı Haftada Yapılır?

Burun Akıntısı Nasıl Geçer? Burun Akıntısı Covid Belirtisi Mi?

Omicron Varyantı Nedir? Omicron Belirtileri Nelerdir?

İnfluenza (Grip) Nedir? İnfluenza Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Gastrit Nedir? Gastrit Belirtileri Nelerdir?

Kolon ve Rektum Kanseri Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Panik Atak Nedir? Panik Atak Belirtileri Nelerdir?

Larenjit (Gırtlak İltihabı) Nedir? Larenjit Belirtileri ve Tedavisi

Gül Hastalığı (Rozasea) Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Kurdeşen (Ürtiker) Nedir? Neden Olur? Kurdeşene Ne İyi Gelir?

Perinatoloji ve Yüksek Riskli Gebelikler

Soğuk Algınlığı Belirtileri Nelerdir? Soğuk Algınlığına Ne İyi Gelir?

Behçet Hastalığı Nedir? Behçet Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Gebelikte Tarama Testleri Nelerdir? Ne Zaman Yapılır?

Geniz Akıntısı Nedir? Neden Olur? Nasıl Geçer?

Lazer Epilasyon Nedir? Nasıl Yapılır? Hangi Bölgelere Yapılır?

Hıçkırık Neden Olur? Hıçkırık Nasıl Geçer?

Çocuklarda İşitme Kaybı Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Halluks Valgus Nedir? Halluks Valgus Ameliyatı

Halluks Rigidus (Sert Ayak Başparmağı) Nedir?

Entübe Nedir? Entübasyon Nasıl Yapılır?

Propolis Nedir? Nasıl Kullanılır? Propolis Faydaları Nelerdir?

Myastenia Gravis Nedir? Myastenia Gravis Belirtileri ve Tedavisi

Nöropatik Ağrı Nedir? Belirtileri Nelerdir? Nöropatik Ağrı Tedavisi

Chia Tohumu Nedir? Chia Tohumu Faydaları Nelerdir?

Saç Dökülmesi Neden Olur? Saç Dökülmesi Nasıl Önlenir?

Ataksi Nedir? Ataksi Belirtileri, Nedenleri ve Tedavi Yöntemleri

Nefes Darlığı Neden Olur? Nefes Darlığına Ne İyi Gelir?

Kalp Pili Nedir? Kalp Pili Nasıl Takılır?

Endometriozis (Çikolata Kisti) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Gıdı Estetiği Nedir? Nasıl Yapılır? Ameliyatsız Gıdı Estetiği

Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri Nedir? Belirtileri, Tedavi Yöntemleri

PCR Testi Nedir? Nasıl Yapılır? PCR Sonucu Ne Zaman Çıkar?

Bruksizm (Diş Sıkma) Nedir? Bruksizm Belirtileri ve Tedavisi

Beyin Ölümü Nedir? Beyin Ölümü Hangi Durumlarda Görülür?

Organ Bağışı Nedir? Organ Bağışı Nasıl Yapılır?

Bel Soğukluğu (Gonore) Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Ödem Nedir? Neden Olur? Ödem Nasıl Atılır?

Velashape Nedir? Velashape ile Bölgesel Zayıflama

Narsistik Kişilik Bozukluğu Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Parkinson Nedir? Neden Olur? Parkinson Belirtileri ve Tedavisi

Delta Virüsü Belirtileri Nelerdir? Delta Plus Varyantı Nedir?

Yeme Bozukluğu Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Folik Asit Nedir? Folik Asit Ne İşe Yarar? Folik Asit Eksikliği

Egzama Nedir? Egzama Neden Olur? Egzama Tedavisi

Doğum Lekesi Nedir? Neden Olur? Doğum Lekesi Nasıl Geçer?

İshal Neden Olur? İshale Ne İyi Gelir? İshal Nasıl Geçer?

Kıl Dönmesi Nedir? Belirtileri Nelerdir? Kıl Dönmesi Ameliyatı

İnme (Felç) Nedir? İnme Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Genital Siğil Nedir? Belirtileri Nelerdir? Genital Siğil Tedavisi

Perianal Fistül ve Anal Apse Nedir? Belirtileri, Tedavi Yöntemleri

İşitme Kaybı Nedir? İşitme Kaybı Dereceleri ve Tedavisi

Kabakulak Nedir? Kabakulak Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Ferritin Nedir? Ferritin Düşüklüğü ve Ferritin Yüksekliği

Ayak Mantarı Nedir? Nasıl Geçer? Ayak Mantarına Ne İyi Gelir?

Polikistik Over Nedir? Polikistik Over Belirtileri ve Tedavisi

Mide Kanaması Nedir? Mide Kanaması Belirtileri Nelerdir?

İdrar Yolu Enfeksiyonu Nedir? İdrar Yolu Enfeksiyonu Belirtileri

Lipödem Nedir? Belirtileri Nelerdir? Lipödem Tedavisi

Kol Germe Estetiği (Brakioplasti) Nedir? Kol Germe Ameliyatı

Meme Estetiği (Meme Büyütme, Meme Küçültme ve Dikleştirme)

Doğum Kontrol Hapı Nedir? Ne İşe Yarar? Nasıl Kullanılır?

Adet Gecikmesi Nedir? Adet Gecikmesi Neden Olur?

Sünnet Nedir? Sünnet Neden ve Nasıl Yapılır?

Sezaryen Doğum Nedir? Normal Doğum ve Sezeryan Doğum

Böbrek Nedir? İşlevi Nedir? Böbrek Sağlığını Korumanın Yolları

Spiral Nedir? Spiral Ne Zaman ve Nasıl Takılır?

Covid-19 Kalp Hastalarını Nasıl Etkiler?

Anne Sütü ve Emzirmenin Faydaları

Mide Balonu Nedir? Mide Balonu ile Ne Kadar Zayıflanır?

Sinir Sıkışması Nedir? Sinir Sıkışması Belirtileri Nelerdir?

Sedef Hastalığı Nedir? Sedef Hastalığı Belirtileri ve Tedavisi

Pap Smear Testi Nedir? Nasıl Yapılır?

Miyom Nedir? Miyom Belirtileri Nelerdir? Miyom Ameliyatı

Aşırı Terleme (Hiperhidroz) Nedir? Aşırı Terleme Neden Olur?

Tükenmişlik Sendromu Nedir? Evreleri, Belirtileri ve Tedavisi

Haşimato Hastalığı Nedir? Haşimato Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Göz Kapağı Estetiği Nedir? Göz Kapağı Estetiği Ameliyatı

Kepçe Kulak Nedir? Kepçe Kulak Ameliyatı

Zona Nedir? Zona Belirtileri Nelerdir? Zona Neden Olur?

Kabızlık Nedir? Kabızlığa Ne İyi Gelir? Kabızlık Nasıl Geçer?

Huzursuz Bacak Sendromu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Gıda Zehirlenmesi Nedir? Gıda Zehirlenmesi Belirtileri Nelerdir?

Endoskopi Nedir? Endoskopi Nasıl Yapılır? Endoskopi Sonrası

Akdeniz Anemisi Nedir? Akdeniz Anemisi Belirtileri ve Tedavisi

Kolonoskopi Nedir? Kolonoskopi Nasıl Yapılır?

Baş Ağrısı Neden Olur? Baş Ağrısı Nasıl Geçer?

Bipolar Bozukluk Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Hemoroid (Basur) Nedir? Lazerle Hemoroid Tedavisi

Migren Nedir? Migren Belirtileri Nelerdir? Migrene Ne İyi Gelir?

Kesi Yeri Fıtığı Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Göbek Fıtığı Nedir? Belirtileri Nelerdir? Göbek Fıtığı Ameliyatı

Mide Fıtığı Nedir? Mide Fıtığı Belirtileri ve Tedavisi

Alerji Testleri Nelerdir? Alerji Testleri Ne İşe Yarar?

D Vitamini Eksikliği: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Ses Teli Bozuklukları Nelerdir? Nodül ve Polipler

Kulak Hastalıkları Nelerdir? Nedenleri ve Belirtileri

Sırt Ağrısı Neden Olur? Sırt Ağrısı Nasıl Geçer?

Bel Kayması Nedir? Bel Kayması Belirtileri ve Tedavisi

Burun Tıkanıklığı Neden Olur? Burun Tıkanıklığına Ne İyi Gelir?

Omurilik Tümörü Belirtileri Nelerdir? Omurilik Tümörü Ameliyatı

Kemik Kanseri (Tümörü) Nedir? Kemik Kanseri Belirtileri

Faranjit Nedir? Faranjit Belirtileri ve Tedavisi

Koronavirüs (COVID-19) Belirtileri Nelerdir? Çocuklarda COVID-19

Kas ve İskelet Sistemi Hastalıkları

İnsülin Direnci Nedir? İnsülin Direnci Belirtileri ve Tedavisi

Alzheimer Nedir? Alzheimer Belirtileri ve Tedavisi

Kalp Hastaları Nasıl Beslenmelidir? Kalp Ameliyatı Sonrası Beslenme

Ablasyon Nedir? Ablasyon Tedavisi ve Sonrası

Meme Kanseri Nasıl Anlaşılır? Meme Kanseri Belirtileri ve Tedavisi

Karpal Tünel Sendromu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Endoskopik Hipofiz Cerrahisi Nedir? Endoskopik Hipofiz Ameliyatı

Omuz Artroskopisi Nedir? Omuz Artroskopisi Sonrası İyileşme

Morbid Obezite Nedir? Kimlere Morbid Obez Denir?

COVID-19 Dönemi ve Sonrasında Beslenmenin Önemi

Artroskopi Nedir? Diz Artroskopisi Nasıl Yapılır?

Majör Depresyon Nedir? Liv Hospital

Majör Depresyon Nedir? Liv Hospital

Majör Depresyon Nedir?

Depresyon, uzun süren bir üzüntü duygusuna ve yaşama zevkinin ortadan kalkmasına neden olabilen bir duygudurum bozukluğudur. Majör depresyon, Majör depresif bozukluk veya klinik depresyon olarak da adlandırılan bu hastalık yemek yeme, uyuma ve kişisel bakım gibi birçok faaliyeti etkileyerek günlük hayatta duygusal ve fiziksel sorunlar yaşanmasına neden olabilir. Majör depresyon yaşayan bireyler normal günlük aktiviteleri yapmakta zorlanabilir, sosyal ortamlardan kendini izole edebilir veya eskiden ilgi duyduğu şeyleri yapmaktan hoşlanmayabilir. Bununla birlikte majör depresyon tedavi edilebilir bir hastalık türüdür. Bazı ilaçlar ve psikoterapi gibi yöntemler majör depresyonun tedavi edilmesine yardımcı olabilir.

İçindekiler Majör Depresyon Belirtileri Nelerdir? Çocuklarda ve Gençlerde Majör Depresyon Belirtileri Yetişkinlerde ve Yaşlılarda Majör Depresyon Belirtileri Majör Depresyon Nedenleri Majör Depresyonu Önlemenin Yolları Nelerdir? Majör Depresyon Nasıl Tedavi Edilir? Majör Depresyon Tedavisi Ne Kadar Sürer? Majör Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Majör depresyon hastalığı sonucunda günlük yaşamı etkileyen bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Ortaya çıkan belirtilerin en az iki hafta boyunca devam etmesi majör depresyon hastalığını işaret edebilir. Majör depresyon hastalığında oluşabilecek belirtilerden bazıları şu şekildedir:

Üzüntü ve umutsuzluk hissi, Sık sık yaşanan ve nedeni olmayan ağlama atakları, Kendini boşlukta hissetme, İstenmeyen durumlar karşısında aşırı tepki verme, (öfke patlamaları gibi) Cinsel isteksizlik, Eskiden ilgi duyduğu şeylerden zevk alamama, Uyku bozuklukları (çok fazla uyumak veya az uyumak olabilir) Dinlenmekle geçmeyen ve herhangi tıbbi bir nedene bağlı olmayan yorgunluk hissi, Yemek yemek istememe, iştahın azalması ve buna bağlı olarak kilo kaybı oluşması, Değersizlik ve suçluluk duyguları, geçmiş başarısızlıklara takılma veya kendini suçlama, Düşünme, konsantre olma, karar verme ve bir şeyleri hatırlama gibi bilişsel işlevlerde zorlanma, Hayattan zevk alamadığını hissetmek ve ölmek istemek, Herhangi bir fiziksel nedeni olmayan ve tedavi edilmesine rağmen iyileşme göstermeyen vücut ağrıları,

Majör depresyon sonucunda oluşan semptomlar rutin hayatta aksaklıklar yaşanmasına neden olabilir. Majör depresyon yaşayan bireyler sosyal etkileşimin fazla olduğu ortamlardan kaçınmak ve yalnız kalmak isteyebilir.

Majör depresyon sonucunda oluşan semptomlar yaşa bağlı olarak farklılık gösterebilir. Bulunulan yaşa göre oluşan depresyon belirtileri şu şekildedir:

Çocuklarda ve Gençlerde Majör Depresyon Belirtileri

Majör depresyon yaşayan çocuklarda ve gençlerde bulundukları dönemin özelliklerine göre farklı depresyon belirtileri ortaya çıkabilir. Çocuklarda ve gençlerde oluşan depresyon belirtilerinden bazıları şu şekildedir:

Küçük çocuklarda majör depresyon belirtileri arasında üzüntü, sinirlilik, ebeveyne aşırı bağlılık, endişe, ağrı ve sızılar, okula gitmeyi reddetme veya zayıf olma yer alabilir. Gençlerde oluşan majör depresyon sosyal ortamlardan uzaklaşma, kendini değersiz hissetme, okula gitmek istememe, hobilere karşı ilgisizlik ve zararlı madde kullanımı gibi belirtileri içerebilir. Gençlerde oluşan majör depresyon sonucunda birey normal aktivitelerden veya sosyal etkileşimden kaçınma eylemi gösterebilir.

Çocuklar doğdukları dönemden itibaren farklı gelişim dönemlerinde farklı özellikler gösterirler. Bu dönemlerde belli yetenek ve becerileri kazanırlar. Anne ve baba çocuğun bu dönemlerdeki özelliklerini bildiğinde ve bu özelliklere uygun davrandığında çocuğun ruhsal gelişimi sağlıklı bir şekilde devam eder. Ancak uygun destek ve yaklaşımlar olmadığında ise ruhsal gelişimde sorunlar ortaya çıkabilir. Bu sorunlar:

Korkular İnatçılık Konuşmada gecikme Hareketlilik Kurallara uymama Yeme sorunları Uyku sorunları Çiş-kaka kaçırma Tikler Kekeleme şeklinde ortaya çıkabilir.

Çocuk ruh sağlığı uzmanları, sorun olduğu dönemlerde ebeveynlere sorunların çözümünde yol gösterirler ve çocuğun gelişimini tekrar sağlıklı bir yola girmesini sağlarlar.

Ergenlik dönemi depresyon açısından en riskli dönemdir. Okul sorunları ile baş etmeye çalışan genç, bir yandan bağımsızlaşmaya ve kimliğini oluşturmakla, bir yandan da geleceğini inşa etmekle meşguldür. Bu dönemde anne baba ile çatışmalar yaşanabilir. Anne ve babalar sorunların ergenlik özelliklerinden mi, çocuğun depresyonundan mı kaynaklandığını ayırt etmelidirler.

Yetişkinlerde ve Yaşlılarda Majör Depresyon Belirtileri

Majör depresyon hastalığı oluşan yetişkinler ve yaşlı bireyler çevrelerinden destek istemekte veya hastalığı kabul etmekte zorluk çekebilir. Bu durum majör depresyon tanısının geç konulmasına ve tedaviye geç başlanmasına neden olabilir. Bu nedenle yetişkin ve yaşlılarda ait olduğu sosyal çevrenin depresyon belirtilerini anlayabilmesi oldukça önemlidir. Yetişkin ve yaşlı bireylerde majör depresyon sonucunda oluşabilecek belirtilerden bazıları şu şekildedir:

Hafızada güçlük yaşanması, Ani kişilik değişiklikleri, Evden dışarıya çıkmak istememek, Nedeni açıklanamayan fiziksel ağrılar, Başka bir sağlık problemine veya herhangi bir etkene bağlı olmayan yorgunluk, iştahsızlık, uyku sorunları veya cinsel ilgi kaybı, Devamlı yalnız kalmak istemek, İntihar düşüncesi veya intihar girişimi.

Majör depresyon hastalığının tedavisinde hastalık sonucu oluşan belirtilerin erken fark edilmesi ve tedaviye erken dönemde başlanması oldukça önemlidir.

Majör Depresyon Nedenleri

Majör depresyon hastalığına neden olan faktörler henüz net değildir. Bununla birlikte yaşanılan bazı durumlar majör depresyonun ortaya çıkmasına neden olabilir. Majör depresyon oluşmasına neden olan risk faktörlerinden bazıları şu şekildedir:

Kendine değer vermeme, karar mekanizmasını kullanamama ve başkalarına bağımlı olma, sürekli kendini eleştirme ve umutsuzluk gibi bazı bireysel özellikler, Duygusal, psikolojik, fiziksel veya cinsel tacize uğramış olma Çok sevdiği birinin vefat etmesi, Zor bir evlilik yaşanması, Yaşanılan ekonomik sorunlar, Geçmişten kalan travmalar, Stresli bir yaşama sahip olmak, Aile geçmişinde depresyon, alkolizm ve intihar eylemi gibi psikolojik hastalıkların bulunması, Aile veya çevre tarafından kabul görmeyen cinsiyet yönelimleri, Anksiyete bozukluğu, yemek yeme ile ilgili yaşanan problemler (fazla iştahlı olmak veya az yemek yemek olabilir) veya yaşanan bir travmanın etkisinden çıkamamak gibi diğer sağlık sorunlarının olması, Aşırı alkol tüketimi, Yabancı madde tüketilmesi, Yaşanılan bazı hastalıklar (Kanser, felç ve kalp hastalıkları gibi), Yüksek tansiyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar, Çocukluk çağı travmaları, Sosyal destek çevresinin olmaması, Aile içinde yaşanan sorunlar.

Bu tür durumların yaşanması majör depresyon oluşmasına neden olabilir. Majör depresyon için risk oluşturan faktörlerin ortadan kalkması depresyonu önlemeye yardımcı olabilir.

Majör Depresyonu Önlemenin Yolları Nelerdir?

Majör depresyonu önlemenin henüz kesin bir yolu olmamakla birlikte alınabilecek bazı önlemler majör depresyonu önlemeye yardımcı olabilir. Majör depresyonu önlemek için alınabilecek önlemlerden bazıları şu şekildedir:


Stresli durumlardan ve ortamlardan kaçınmak veya var olan stresi kontrol altına almaya çalışmak, Özgüveni artırmak için adımlar atmak, Kendine değer vermek ve olumlu yanlarının farkına varmak, Sosyal çevreden destek almak, duygu ve düşünceleri aile veya arkadaşlarla paylaşmak, Sevilen ve zevk alınan aktiviteler ile meşgul olmak. Majör Depresyon Nasıl Tedavi Edilir?

Majör depresyon ilaç kullanımı ve psikoterapi desteği ile tedavi edilebilir. Majör depresyon tanısı konulduktan sonra doktor tarafından bireysel farklılıklara ve depresyonun şiddetine göre ilaç tedavisi başlayabilir. Bununla birlikte, depresyonun şiddetine göre doktor tarafından psikoterapi desteği önerilebilir. Psikoterapi, bir akıl sağlığı uzmanıyla yaşanılan durum ve buna neden olabilecek sorunlar hakkında konuşmayı içeren bir tedavi yöntemidir. Doktor tarafından depresyonu tedavi etmek için kişilerarası terapi veya bilişsel davranışçı terapi gibi farklı psikoterapi yöntemleri önerebilir.

Bazı majör depresyon türleri şiddetli olabilir ve hayati tehdit oluşturabilir. Bu tür durumlarda depresyonu tedavi etmek için bireyin hastaneye yatması gerekebilir.

Majör Depresyon Tedavisi Ne Kadar Sürer?

Majör depresyon tanısı koymak için majör depresyon belirtilerinden en az beş semptomun iki hafta süreyle var olması gerekir. İki haftadan uzun süren belirtiler majör depresyon hastalığını işaret edebilir.

Majör depresyonun ne kadar sürede tedavi edileceği depresyonun şiddetine ve tedaviye başlanan zamana göre değişiklik gösterebilir. Bireyin tedavi uyumuna ve tedaviye karşı verilen yanıta göre majör depresyon tedavisi birkaç hafta, birkaç ay veya birkaç yıl sürebilir.

Majör depresyon doğru tedavi yöntemleri uygulandığında önlenebilir bir hastalıktır. Majör depresyon tedavisinin etkili olabilmesi için bir doktor kontrolünde olması önemlidir. Siz de depresyon hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak ve doğru tedavi yöntemlerine ulaşmak istiyorsanız bir sağlık kuruluşuna başvurmayı ihmal etmeyin. Liv Hospital hastanelerinde hastalıklar hakkında bilgilendirme hizmeti verilmekte olup alanında uzman doktorlar tarafından güncel tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.

"
Yaşlılık Döneminde Depresyon - Belirtileri ve Tedavisi

Yaşlılık Döneminde Depresyon - Belirtileri ve Tedavisi

Yaşlılık Dönemi Depresyonu Neden Oluşur?

Depresyon hem gençlik hem yaşlılık döneminde görülebilecek bir psikolojik rahatsızlıktır. Ancak bu farklı dönemlerde bu hastalığın oluşumu, belirtileri farklılık gösterebilir. Yaşlılık döneminde beyin hücrelerinde ve damarlarda bozulmalar meydana gelir. Buna bağlı olarak beyindeki nörotransmitter (serotonin, dopamin) salgılanması ve beyindeki kimyasal dengede bozulmalar olur. Bu durum depresyona sebep olabilir. Olumsuz düşünce yapısı (mükemmeliyetçilik, öz güven eksikliği) ve tıbbi rahatsızlıklar da tetikleyebilir. Beyin kanaması geçiren, felçli olan hastaların yarısından fazlasında depresyon görülür. Gençlik dönemindeki psikolojik yapısı, genetik yatkınlık (aile üyelerinde depresyon görülmesi), yakınlarını kaybetmek, yas, emeklilik, başka bir muhite taşınma gibi durumlar depresyonun ortaya çıkmasında etkili olabilir.

Yaşlılarda Depresyon Belirtileri Nelerdir? 1. Uzun süreli ve sürekli moral bozukluğu (en az 2 hafta), 2. Önceden zevkle yapılan aktivitelerden zevk alamama, 3. Bir şey yapmak istememe, hevesini kaybetme, 4. Umutsuzluk, karamsarlık, 5. Uyku bozuklukları (az uyuma ya da aşırı uyuma) 6. Yeme bozuklukları (iştah ve kilo durumunda belirgin değişiklik), 7. Bedensel yakınmalarla aşırı meşgul olma, 8. Doktorların gerekçe bulamadığı bedensel ağrıların olması (uyuşma, hazımsızlık vb.), 9. Günlük temizlik ve bakımını ihmal etme, 10. Suçluluk duygusu, 11. Geçmiş başarısızlıklarını, hatalarını düşünüp durma, 12. Olağan sayılamayacak kadar duygulu oma ve sık sık ağlama, 13. Ekonomik sıkıntılara çok kafa yorma, zihnin yersiz endişelerle dolu olması, 14. Zihinsel becerilerde azalma, yavaş düşünme, 15. Kararsızlık, 16. Yoğunlaşamama, dikkat eksikliği, 17. Huzursuzluk hali, yerinde duramama.

Yaşlılarda Depresyon Yatkınlığı Oluşturan Faktörler 1. Aile yapısının değişmesi, 2. Ailede sosyal desteğin azlığı, 3. Sosyal izolasyon, 4. Sosyoekonomik düzeyin düşük olması, 5. Yetersiz beslenme, 6. Düşük benlik algısı, 7. Eş kaybı, 8. Huzur evinde kalma, 11. Şeker hastalığı, 12. Yüksek tansiyon, 13. Kalp ve solunum rahatsızlıkları, 14. Çok sayıda ilaç kullanmak. Yaşlılık Dönemi Depresyonu Tedavi Edilmezse Ne Olur? 1. Bunama, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlıklarının şiddetlenmesine, 2. Aile ilişkilerinde bozulmaya, 3. Yeti yitirmeye, bağımsızlığın azalmasına, 4. Bakıcıya, aileye yük olmaya, 5. Hastanın ve ailesindeki diğer üyelerin yaşam kalitesinin düşmesine, 6. Hastanelere başvurmada artışa, 7. Erken ölümlere, 8. İntihar eğiliminde artışa sebep olabilir. Yaşlılık Dönemi Depresyonu Tedavisi

Yaşlılar da depresyon tedavisinden gençler kadar faydalanabilirler. Ancak yaşlı depresyon hastaları için gerekli tedavide bazı incelikler olabilir. Yaşlılık dönem, depresyonu tedavisi için psikoterapi, antidepresan ilaç kullanımı ya da şok tedavisi yapılabilir. Hastaların ihtiyacı olan tedaviye psikiyatri doktoru karar verir, gerekli tedaviyi uygular. Psikoterapi ilaç kullanımı ile eş zamanlı olarak ya da ilaçsız uygulanabilir. Yaşlılık depresyonu konusunda deneyimli bir psikoterapist ile haftada bir 45 dakikalık seanslar depresyon tedavisinde etkilidir.

Antidepresan kullanımı ise beyindeki nörotransmitter adı verilen maddelerin seviyesini düzenleyerek tedavi eder. Doktor kontrolünde kullanılmalı ve bırakılmalıdır. Yaşlılarda antidepresan kullanımı fayda etmeyebilir. Bu durumda şok tedavisi önerilir. Şok tedavisi, ileri derece depresyon tedavisinde kullanılan en etkili ve hızlı yoldur. Antidepresan kullanımı ile iyileşme olmadığında ya da çok ağır depresif bozuklukların olduğu durumlarda başvurulan ve hayat kurtaran bir yöntemdir. Unutkanlığın çok fazla olduğu hastalarda genellikle antidepresan yerine şok tedavisi önerilir. Burada unutkanlığın depresyon kaynaklı olduğundan emin olunması gerekir. Demans (bunama) kaynaklı ise fayda etmeyecektir. Ankara Psikiyati: erdempsikiyatri.com tarafından yaşlılık depresyonu tedavisi konusunda verilen hizmetler için bizimle iletişime geçebilir ya da direkt randevu alabilirsiniz.

Ailelere Tavsiyeler

Ailede yaşlılık döneminde depresyon yaşayan biri varsa, ailenin diğer üyeleri onunla daha fazla vakit geçirmeli, onu dinlemeli. Yaşlılık döenmi depresyonu yaşayan kişi, anlaşılmayacağını düşündüğü için hislerini, düşüncelerini, şikayetlerini söylemekten çekinebilir. Yaşlılarda depresyon, zayıf karaktere sahip olmak ya da akıl hastalığı olarak algılanabilir. Depresyon hastası yaşlılar bunu reddedebilir. Bu yüzden yalnızca belirtiler hakkında bilgi almaya çalışmak, yakınmalarını dinlemek daha doğru olur. Ailede hoşgörülü bir ortam olmalı ve hastalık şüphesi olan kişi dikkatle izlenmeli. Aile üyeleri bu gözlemleme sonunda depresyon belirtileri olduğu sonucuna varırsa hastayı mutlaka bir doktora yönlendirmelidir. Hastalığın ve tedavinin takibinde de ilgili davranmak, hasta için ve tedavinin hızlı ilerlemesi için faydalı olur.

"
Depresyon nasıl teşhis edilir |Dr. Ayça Can Uz| Psikiyatrist,Kadıköy

Depresyon nasıl teşhis edilir |Dr. Ayça Can Uz| Psikiyatrist,Kadıköy

Depresyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Söz edilen belirtilerin hepsinin aynı kişide ortaya çıkması gerekmez. Belirtilerın şiddeti kişiden kişiye değişebilir.

Belirtiler en az iki hafta süreyle, neredeyse hergün, günün büyük bir bölümünde devam ediyorsa Belirtiler kişide belirgin bir sıkıntıya sebep oluyorsa Toplumsal, mesleki (iş ya da okul), sağlık ve ailevi alanlarda işlevsellik bozuluyor ya da olağan gibi gözükse de kişinin büyük bir çabasını gerektiriyorsa İntihar düşünceleri mevcutsa Beraberinde tıbbi başka bir hastalık da mevcutsa (Tansiyon, Diyabet, İnme, Kalp Krizi, Kanser vb. , mevcut hastalığın seyrini şiddetlendirebileceği gibi, kullanılan ilaçlardan da kaynaklanıyor olabilir) İleri yaşta başlangıç mevcutsa Sevilen birinin kaybından 2 ay sonra hala belirtilerin şiddeti hiç azalmadıysa, geçen süreden bağımsız olarak kişi özsaygısını yitirmeye başladıysa veya aşırı suçluluk duyguları eşlik ediyorsa

Bir psikiyatri uzmanına danışılması gerekir.

Depresyon nasıl teşhis edilir?

Psikiyatri uzmanı tarafından konulan doğru tanı, başarılı tedavinin ilk adımını oluşturur. Depresyon sanıldığı kadar basit bir hastalık değildir. Özellikle bipolar (iki uçlu) bozuklukta görülen depresyonlardan ve şizofreni başta olmak üzere psikozlarda görülen depresyonlu ruh halinden ayırt edilmediği takdirde tedavi başarısız olacaktır. Tersi durumda da sakıncalar mevcuttur. Yani depresyon söz konusu olmadığı halde yanlış tanı konulması ve gereksiz ilaç tedavisi verilmesi de istenmeyen durumları ortaya çıkartabilir.

En sıklıkla yapılan yanlış, psikiyatrik hastalıklar dışında herhangi bir rahatsızlığı için diğer hekimlere başvuran hastalara, örneğin sıkıntı ve uykusuzluk için bir depresyon ilacının yazılması ve hastanın psikiyatri uzmanına gönderilmemesidir. Psikiyatri hekimleri tarafından görülmeyen hastalarda, isabetle depresyon tanısı konulması ve hastalığın başarı ile tedavi edilmesi mümkün değildir.

Psikiyatri uzmanı tam bir tıbbi değerlendirme yapacak, sizin ve ailenizin psikiyatrik geçmişi hakkında sorular soracaktır. Düşüncelerinizde ya da davranışlarınızdaki değişiklikler ve ruh haliniz, uyku ve yeme düzeniniz, ilişkileriniz, işiniz ve hayatınız hakkında sorular sorup psikolojik bir testten geçmenizi isteyebilir. Kan testi, röntgen veya diğer laboratuvar testleri ile depresyon tanısı konulamaz. Bununla beraber, doktorunuz depresyona benzer belirtiler gösterebilecek başka bir durum olup olmadığına açıklık getirmek için bazı kan testleri isteyebilir. Örneğin, hipotiroidizm depresyonla benzer belirtilere sahiptir. Alkol kullanımı veya bağımlılığı, bazı ilaçlar, felç veya yasa dışı ilaçların kullanımı da depresyon belirtilerine neden olabilir.

Depresyondaki hasta ne zaman hastaneye yatmalıdır?

Depresyon tedavisinde hastaların yatırılması genellikle gerekmez. Ancak aşağıdaki özellikleri taşıyan hastaların yatması gerekebilir:

Ciddi intihar düşünceleri olanlar İntihar planları yapanlar Ciddi intihar girişimi olanlar
Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Depresyon Nedir? Depresyona Ne İyi Gelir?

Depresyonu günlük olaylar karşısında duyduğumuz üzüntü ve keder halinden ayıran nokta, depresyonda bu kederli ruh halinin kalıcı ve daha yoğun olarak hissedilmesidir.

Bu ruh haline eşlik eden başlıca belirtiler karamsarlık, halsizlik, çaresizlik ve hayattan zevk alamamadır. Depresyondaki kişi kendisini değersiz hisseder, yaptığı hiçbir şeyde başarı gösteremediğini düşünür, kendisine olan güvenini yitirmiştir, çoğu zaman başarılarının da şans eseri olduğunu düşünmektedir. Kişi geleceğe ilişkin ümitsizlik hisseder, örneğin işinde başarısız olacağına, ailesini geçindiremeyeceğine, sağlığının bozulacağına inanmaktadır.

Dünyada ortalama 350 milyon insan hayatlarının bir noktasında depresyon ile karşılaşıyor ve bu insanların yalnızca yarısı bu konuda yardım almaktadır. Depresyonda genetik faktörler kadar bazı kişilik özelliklerinin de etkisi büyüktür. Depresyon tedavisinde psikoterapinin etkinliği kanıtlanmıştır. Hafif ve orta düzeydeki depresyon sadece terapi ile iyileştirilebilmektedir. Şiddetli depresyonda ve uzman tarafından gerekli görüldüğünde ilaç desteği alınabilir. Depresyonda olup olmadığınız anlamak için mutlaka bir uzmana başvurmalısınız.

İnsanlar depresyonları hakkında çok az konuşur. Sadece depresyondan kurtulmak için bir şeyler söylemeleri gerekiyorsa konuşurlar.

Eğer sevdiğiniz birisi depresyon ile mücadele ediyorsa farkında olmanız gereken durumlar vardır:

Tüm depresyonlar aynı değildir. Distimi olarak da bilinen kronik depresyon ve majör depresyon en sık görülen depresyon çeşitleri olmakla beraber, kendine özgü bulguları ve tedavi biçimleri olan farklı depresyonlar da vardır. (Bu makalede “depresyon” dediğimizde majör depresif bozukluktan bahsediyor olacağız.)

Depresyon Nedir?

Depresyon, temelinde bir duygudurum bozukluğudur. Kişi sürekli olarak mutsuz, kaygılı, üzüntülü ve depresif bir haldedir. Majör depresif bozukluk ya da klinik depresyon adıyla da bilinir. Depresyon yaşayan kişiler, günlük aktivitelerini yaparken zorlanabilir ve bu üzüntülü hal bir süre sonra bir ruh durumundan ziyade fiziksel sorunları tehdit eden unsur haline gelebilir.

Depresyon yalnızca mutsuz olma hali gibi tanımlanmamalıdır, ilerleyen aşamalarında hayati boyutlara ulaşabilen bir klinik tablodur. Bu nedenle depresyon belirtilerini hisseden ya da gözlemleyen kişilerin mutlaka ilgili hekim tarafından tedavi altına alınması gereklidir.

Depresyon Çeşitleri Nelerdir?

Depresyon tek bir türde değil birden fazla türde karşımıza çıkan bir ruhsal bunalımdır. Depresyon türlerine yakından bir göz atalım.
Mevsimsel Depresyon: Mevsim değişikliklerinden etkilenen ve güneş ışığına daha az maruz kalınca tetiklenen bir türdür.

Psikotik: Kişinin kendini yetersiz hissetmesi neticesinde oluşan hezeyanlar ya da halüsinasyonlar. Peripartum Başlangıç: Hamilelik sırasında ya da doğumdan sonra ortaya çıkan depresyon. Melankolik: Eskiden mutlu olduğu şeylere karşı ilgisiz olma ya da halsiz bir ruh haline bürünme Atipik: İştah artışı, aşırı uyku hali, uzuvlarda ağırlık hissi şeklinde kendini belli eden depresyon. Anksiyete Kaygı Bozukluğu: Endişeli ve kaygılı olma hali neticesinde gelişen depresyon. Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Üzüntülü ve stresli bir dönemden geçiyorsanız bu duyguları hissetmeniz normaldir ancak depresyon tanısı konması için üzüntüden ve stresten çok daha farklı bulgulara rastlamak gerekir. Depresyon belirtilerinden birkaçı,

Günlük aktivitelere olan ilginin azalması Aşırı yeme ya da tam tersi yemek yiyememe Uyumada sıkıntı, çok uyuma ya da sık sık uyanma Kendini sürekli olarak yorgun hissetmek Hareketlerde yavaşlama Konuşmada yavaşlama Odaklanma güçlüğü çekme Kendini değeriz hissetme Kedini suçlu hissetme İntihar eğilimi

Depresyon tanısının net olarak konabilmesi için muhakkak bir hekim kontrolü gereklidir. Şikayetler uzun süredir devam ediyorsa mutlaka bir psikiyatr desteği almak ve tedavi sürecini başlatmak şarttır.

Depresyon Neden Olur?

Psikolojik bunalımı tetikleyen pek çok unsur vardır. Depresyon çoğu zaman kalıtsal faktörlerden etkilenebilir diğer bir deyişle genetik olarak depresyon süreçlerinin yaşanması söz konusu olabilir. Yanı sıra aşağıdaki nedenleri de göz önünde bulundurmak gerekir.

Mevsim değişimleri Yaşanan olumsuz olaylar Büyük acılar ve travmalar Sevilen birinin vefat etmesi Uzun süren bir yas döneminin varlığı Ebeveynde depresyon hastalığı varlığı İş yaşamında yaşanan sorunlar Ailesel faktörler

Tüm bunlara ek olarak kanser, MS epilepsi, AIDS gibi hastalıklar ve kullanılan bazı ilaçlar da kişilerin depresyona girmesini tetikleyebilir. Menopoz ya da andropoz dönemlerinin de kimi zaman depresyona yol açabildiği düşünülür. Depresyon nedenleri kişiden kişiye bağlı olarak değişebilir örneğin gebelik dönemi gibi hassas süreçler de depresyonu tetikleyebilir.

Depresyonda Olduğunu Nasıl Anlarsın?

Elbette internette depresyon belirtilerine dair onlarca içerik var, her bir içerikte kendimizi bulmamız da kaçınılmaz! Ancak depresyon, kişinin kendine koyabileceği bir teşhis değildir. Depresyon teşhisini ancak hekim koyabilir. Depresyon belirtilerinden yola çıkarak, üzüntülü hal, boşlukta olma, umutsuzluk gibi duyguların varlığından söz etmek mümkündür ancak en doğru tanı için mutlaka hekiminize danışmanızda fayda vardır.

Depresyonun Zararları

Her hastalıkta olduğu gibi ruh hastalıklarında da mutlaka tedavi gereksinimi vardır. Tedavi edilmeyen depresyon kişide hayati boyutta sonuçlar doğurabilecek kadar önemlidir. Tedavi edilmeyen depresyon anksiyete bozukluğunu, panik bozuklukları, sosyal fobileri tetikler. Yanı sıra intihar düşünceleri, kendine zarar verme gibi süreçlere de yol açabilir.

Kişinin kendini toplumdan uzaklaştırmasına ve derin bir yalnızlığa bürünmesine yol açabilir. Bu yalnızlık “kendini dinleme” olarak büyür ve artık pek çok takıntı gündeme gelir. Yeme bozuklukları, ciddi kilo kaybı ya da tam tersi aşırı yeme gibi fiziksel belirtiler baş gösterebilir. Başlangıçta ruhsal sancılar gibi görünen durumlar bir süre sonra fiziksel açıdan da kişiyi çıkmaza sokabilir bu nedenle depresyon teşhisi konan birinin mutlaka ama mutlaka hekim kontrolünde tedavi edilmesi gereklidir.

Depresyondan Nasıl Kurtulunur?

Depresyondan kurtulma yolları, bu hastalıkla mücadele eden insanların aşındırdığı yollardandır. Depresyon “kendi kendine geçen bir hastalık” olarak görülmemelidir. İleri aşamalarda kişiye ruhsal ve fiziksel pek çok yara açabilen depresyon, mutlaka bir hekim gözetiminde tedavi edilmelidir.

Hekim ilaç tedavisi ya da psikoterapi önerebilir. Önerdiği yol takip edilmeli ve bir uzman bilgisi ışığında ilerleme kaydedilmelidir.

Depresyona İyi Gelen Şeyler

Depresyonu önlemenin kesin bir yolu ya da depresyona iyi gelen “mucize” bir yol yoktur. Stresi kontrol etmek ve kişinin kendisine olan saygısını arttırmaya yönelik adımlar atmak elbette önemlidir ancak depresyon teşhisi konan bir kişinin yol haritasını ancak ve ancak bir hekim oluşturabilir. Psikiyatr desteği, depresyona ne iyi gelir sorusunun en doğru yanıtı niteliğindedir.

Depresyon Tedavisi

Depresyon tedavisi için ilaç ya da psikoterapi ile ilerlenebilir bu noktada hekim, kişiye özel olarak bir protokol hazırlayacaktır.
İlaç Tedavisi: Birçok antidepresan türü vardır. Sizin için neyin uygun olacağı, hekim tarafından reçete edilir.
Psikoterapi: Kişinin “konuşarak” ruh dünyasını açmasına yarar sağlar. Bir ruh sağlığı uzmanı ile depresyona yol açan etkenler konuşulur. Aynı zamanda konuşma terapisi ya da psikolojik terapi olarak da aldandırılır.

Depresyon Ne Kadar Sürer?

Depresyonun ne kadar süreceği, hastalığın şiddetine ve kişiye bağlı olarak değişecektir. Tedavi ile ilgili süreç birkaç hafta ile birkaç aya uzanabilir. Hatta bazı vakalarda depresyon tedavisi daha uzun sürebilir. Net bir yanıt vermek doğru olmayacaktır zira bu durum kişiden kişiye bağlı olarak değişir.

Depresyon Baş Ağrısı Yapar mı?

Depresyon kimi zaman baş ve sırt ağrısı yapabilir. Elbette bu hastalıktan mustarip herkes için bu durum geçerli değildir ancak bazı vakalarda şiddetli baş ağrısı ve sırt ağrısı gözlemlenebilir.

Depresyon Kendiliğinden Geçer mi?

Bazı depresyon türleri, tedavi edilmediğinde 6 ila 24 ay aralığında kendiliğinden geçebilir ancak bu her depresyon için geçerli değildir. Şiddetli depresyon vakalarında mutlaka hekim tedavisi gereklidir ve kendiliğinden düzelmediği gibi kişi daha da kötü bir hal alabilir.

Depresyon Genetik mi?

Depresyon da tıpkı bipolar hastalıkta olduğu gibi ailesel yatkınlık gösteren hastalıklardandır. Ailesinde depresyon geçirmiş bir bireyin, kendisinde de depresyon görülme olasılığı vardır. Diğer bir deyişle depresyon için genetik faktörlerden söz etmek mümkündür.

Majör Depresyon Nedir?

Ciddi bir tıbbi tablodur. Hemen her yaşta görülebilmekle birlikte ortalama başlangıç yaşı 32 olup kadınlarda erkeklere oranla daha sık rastlanır. Her biri en az 2 hafta sürmüş olan bir veya daha fazla majör depresyon tablosunun varlığı ile tanı konur. Ağır bir depresif ruh hali, hayattan zevk alma hissinin kaybı, ciddi uyku ve iştah bozuklukları gözlenir. Her şey anlamsız görünür. Banyo yapmak, giysilerine özen göstermek gibi öz bakım çabalarından kaçınma olabilir. Günlerce yatakta kalıp, ciddi beslenme sorunları yaşanabilir. Hastaların %10-15'i intihar edebildiği için, majör depresyonlu hastanın intihar eğilimi yakından takip edilmelidir. Tıbbi müdahale zorunludur.

Sürekli umutsuzluk ve çaresizlik hissi, majör depresyona (diğer adları: klinik depresyon, majör depresif bozukluk) sahip olduğunuzun bir işareti olabilir.

Bazen Depresyonu Olduğu Gibi Göremeyiz.

“Her zaman her şeye olumsuz bakıyor.”

“En ufak şeyi bile büyütüyor.”

“Evden çıkmak bile istemiyor.”

Bunları arkadaşımızın kişilik özelliklerini açıklamak için kullanırız ancak arkadaşımızın depresyon belirtileri gösterdiğini fark etmeyiz. Bu noktada bilinçli olmak arkadaşınıza veya bir yakınınıza yardım edebilmek için önemlidir.

Bazı İnsanlar Depresyon ile Yaşar.

Eşiniz çalışabiliyor, çocukları okuldan alabiliyor ve gönüllü komite üyeliği yapabiliyor diyelim. Bu yüzden depresyonda olması pek mümkün değil öyle mi?

Bazı insanlar depresyonda olduğunu belli etmemek için ekstra efor harcarlar, hatta herkesten neşeli ve mutlu görünürler. Depresyonda olan insanların iç karartıcı bir kişiliği olduğu fikri tam olarak doğru değildir. Depresyon bir ruh halinden fazlasıdır. Depresyondaki insanlar görünür ruh hallerini değiştirmeyi öğrenmiştir ve hayatınızdaki en mutlu görünen insan dahi olabilir. Benlikleri çeşitlidir. Genellikle içlerinde yaşadıkları ne olursa olsun tavırları olabildiğince pozitiftir. Hiçbiri etraftakilerin moralini bozmak istemez, bunun anlamı gerçekte hissettiklerini derinlere gömmek olsa bile.

Depresyon ile Yaşamak Yorucudur.

Grip ile mücadele ederken çalışmak zorunda olduğunuzu düşünün. Kafanızda baskı var, vücudunuz ağrıyor ve tek yapmak istediğiniz uyumak. Ancak yeni müşterilerle görüşüp iyiymiş taklidi yapmanız gerekmektedir.

Depresyondaki kişi yukarıda bahsettiğimiz durumları her gün yaşamaktadır. Depresyon daha çok bedensel belirtilerle kendini gösterir. Baş ağrısı, migren, baş dönmesi, eklem ağrıları, mide-bağırsak problemleri gibi. Kişinin şikayetleri hep fizikseldir, hep ağrılardan yakınır ama tüm bunların sebebi altta yatan depresyondur. Ancak kişi depresyonunu, bilinçsiz olarak konuşması daha kolay olan belirtilerle yaşar ve ifade eder.

Zayıf Kişilikli İnsanlar Depresyona Daha Kolay Girer.

Böyle bir durum söz konusu değildir. Aksine güçlü karakterli, sorumluluk sahibi, çalışkan, başarılı, mükemmeliyetçi ya da titiz olarak bilinen kişilerin depresyona girme oranları daha fazladır.

Depresyon Yoğun Üzgünlükten Daha Fazlasıdır.

Depresyon üzüntü ya da derin üzüntü değildir. Üzüntü bir duygudur, depresyon ise bir hastalıktır. Bütün duygular biz insanlar içindir. Yine de bazı duygular olumsuz duygular olarak kabul edilir ve kişi bu duygulardan kaçmaya çalışır ancak bu pek doğru bir tutum değildir. Olumsuz duygu yoktur, her duygunun belirli bir işlevi vardır. Ancak bu duyguların uzun bir süre boyunca aşırı yoğunlukta yaşanması doğal değildir ve doğal olmayan birçok durum gibi bizi rahatsız eder. Uzun süren çok yoğun üzüntü gibi uzun süren çok yoğun neşe, coşku da kişiye zarar verir.İşte bu noktada bir hastalıktan bahsedebiliriz.

Çok sevdiğimiz bir insanı kaybedersek üzülürüz, iflas ettiğimizde, boşandığımızda da. Üstelik bu derin bir üzüntü de olabilir, ancak bu depresyonda olduğumuz anlamına gelmez.Eğer bu üzüntülü, çökük ruh halimiz haftalar hatta aylarca sürerse, gittikçe donuklaşıp yavaşlarsak ve gittikçe artan üzüntümüz nedeniyle işten güçten çekilirsek işte o zaman depresyon başlamış demektir.

Depresyon Yalnız Başına Yenilebilecek Bir Durum Değildir.

Depresyonla birlikte beyin kimyamızda bozulmalar meydana gelir. Aslında depresyona bu durumun sebep olduğunu ileri sürenler de vardır. Kimi araştırmacılara göre ise bu durum depresyonla birlikte ortaya çıkar. Yani beyin kimyasındaki bozulma depresyonun hem sebebi hem de sonucudur diyebiliriz.

İşte beynin elektrokimyasal dengesindeki bu bozulma arttıkça kişinin karamsarlığı ve enerji düşüklüğü de artar. Kişi hareketsizleştikçe ve karamsarlaştıkça da kimyasal denge iyice bozulur. İşte size bir kısır döngü daha..Bu kısır döngüden tek başımıza çıkmamız oldukça zordur. Ayrıca depresyondaki kişinin sosyal ağları iyice zayıflamıştır. Gittikçe yalnızlaşan insan depresyonuyla da tek başına mücadele etmeye çalışırken kendine iyice yüklenir. Bir çıkış yolu bulamadıkça da umutsuzluğu artar. Depresyonda yardım almak elzem ve hayat kurtarıcıdır.

İnsanlar Depresyonları Hakkında Konuşmak İstemezler.

Malesef birçok insan ruhsal hastalıkları için yardım almakta gecikir. Bu gecikmenin en önemli sebeplerinden biri de damgalanmaktır. “Reçetemi birisi görür, eltim ilaç içtiğimi bilirse bana deli der, eczacıdan ilaç alırken kim bilir hakkımda ne düşünecek, patronum duyarsa güveni sarsılır” gibi kaygılarla kişi bir an evvel ilacı kesmek isteyebilir. Hasta yakınları da kimi zaman bu ön yargılardan dolayı hastanın tedaviye baş vurmasını geciktirebilir.

Bir diğer sebep, psikiyatristlerin reçete ettiği ilaçların bağımlılık yaptığı ile ilgili yaygın inanıştır. “Hayatım değişmedikçe ilaç bana ne yapacak? Ben ilaçla beynimi uyuşturuyorum, kendim olmuyorum, o zaman acı çekmemiş mi oluyorum?” gibi sorular zihinde dolaşır durur. Tedavinin uzun süreceği endişesi de ilaca hiç başlamamak için bir sebeptir.

Depresyondan Kurtulmak için Mutlaka Bir Uzmana Danışmak Gerekir.

Bazen de karamsarlık, hastanın bu hastalıktan kurtulamayacağını düşünmesi ve tedaviye baş vurmamasından kaynaklı olabilir.

Depresyon bir seçim değildir. Komedi filmleri izleyerek ya da bardağa dolu tarafından bakarak kapatılabilecek bir şey değildir.

Bunu hiç yaşamamış olanların anlaması da oldukça zordur, ancak yine de kendimizi depresyon hakkında eğiterek sevdiklerimize destek olabiliriz.

Sonuç olarak, depresyonun bir bozukluk mu yoksa bir hastalık mı olduğu önemli değildir. Gerçek şu ki depresyon, dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca insanın yaşamını büyük ölçüde etkileyen güçsüzleştiren bir durumdur. Depresyon sadece mutsuzluk demek değildir, ne de zayıflığın bir belirtisidir. Irk, cinsiyet veya etnik köken ayrımı yapmaz. En önemlisi de, depresyon bir seçim değildir.

Depresyon Tedavisini Özel Sağlık Sigortası Karşılar mı?

Özel sağlık sigortası depresyon tedavisini karşılamaz. Depresyon, anksiyete, panik atak ve benzeri gibi tüm psikolojik hastalıklar kapsam dışıdır, sigorta, psikiyatri ve psikolog ücretlerini karşılamaz. Ancak bazı sigorta şirketleri ücretsiz olarak psikolojik danışmanlık seansları hediye eder. Sigorta şirketlerinin ücretsiz sunduğu psikolojik danışmanlık hizmeti hakkında bilgi almak için teklif alabilirsiniz.

Yayımlanma Tarihi: 8 Şubat 2018 Perşembe

Güncellenme Tarihi: 9 Kasım 2023 Perşembe

"
Depresyon sıklığı nedir? Nasıl tanı konur? – Prof. Dr. Ahmet ALPMAN

Depresyon sıklığı nedir? Nasıl tanı konur? – Prof. Dr. Ahmet ALPMAN

Depresyon sıklığı nedir? Nasıl tanı konur?

Depresyon, hisleri, davranışları, düşünceleri olumsuz yönde etkileyen ciddi bir hastalıktır.

Depresyon neden önemli?

Depresyon son yıllarda kalp damar hastalıkları yönünden önemli risk faktörleri arasında (hipertansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, sigara vb gibi) sayılmaktadır. Depresyon, diğer dahili hastalıklar gibi, bireyin yaşam kalitesini düşüren, belirgin iş gücü kaybına ve ölümlere neden olabilen bir hastalıktır.

Önemli bir problem, depresyon hastalarının önemli bir bölümüne tanı konamamasıdır. Psikiyatri dışı polikliniklere başvuran hastaların %10’u depresyon tanısı alacak düzeyde belirtiler gösterir.

Tüm dünyada, hekimlerin, depresyonlu hastaların çoğunu “atladıkları” saptanmaktadır. Tanınamayan hastalarda önerilen tedaviler hastanın belirttiği şikayetlere yönelik olmaktadır, çeşitli bölgelerde ağrı, halsizlik, kalple ilgili şikayetler en sık bildirilen şikayetlerdendir.

Oysa, depresyon tedavisi ile hastanın kazanımları yalnızca ruh sağlığı alanında değil, fizik sağlık alanında da olmaktadır. Depresyon, böbrek yetmezliği, şeker hastalığı, kanser, kronik akciğer hastalığı ve hipertansiyon gibi kronik hastalıklara eşlik edebilir ve toplam yaşam süresinin daha da kısalmasına neden olur. Yine kalp krizi (miyokart infarktüsü) ya da inme (felç) sonrası ortaya çıkan depresyon, erken dönemde ölümlerin en önemli belirleyicilerindendir.

Depresyon dahili hastalıklar içinde prognozu (uzun süreli sonuçları) en iyi olanlardan biri olup, tanınıp tedavi edildiğinde, ortalama 3-6 hafta içinde, hastaların çoğunluğunda belirgin düzelme gözlenebilmektedir.

Sıklık

Herhangi bir zaman diliminde erişkin nüfusun 1/20’si depresyon tablosu gösterirken, hastaların ancak küçük bir kısmı tedaviye başvurmaktadır. Erişkinlerin %5.3, gençlerin %4’ü depresyondan acı çekmektedir. Kadınların hayatları boyunca depresyona yakalanma riski %20’dir.

Kadınların %6.5, erkeklerin ise %3.3’ünde depresyon vardır.

Depresyon belirtileri

Hastanın genel görünümü

Depresyon ruh sağlığının pek çok alanda bozulmasına neden olan bir hastalıktır. Bu hastalık nedeniyle, kişi mutsuz, sıkıntılı, karamsar ve sıkıcı bir bireye dönüşür, aile fertleri dahil kişiler arası iletişimi bozulur, iş-okul başarısı düşer, tahammülsüz ve sinirli olur, hoşlandığı şeylere karşı ilgisi ve isteği kaybolmuştur, evde oturmak, kimseyle konuşmak hatta hiç bir şey yapmak istemez, konuştuğunda da dünyanın, eşinin, amirinin, komşularının ne kadar anlayışsız ve kötü olduğundan yakınır, uykuları ve iştahı bozulmuştur, sürekli halsiz ve bitkindir, dinlenmek ister yorgunluğu gitmez, kendini toparlamak, hayatını düzeltmekten söz eder ama eylem yapmaz, yapacak gücü kendinde bulamaz, şikayet etmeye devam eder. Depresif hastalarda, dahası, cinsel işlevler de bozulmuştur.

DSM-IV sınıflandırma sistemine göre “Major Depresif Nöbet” tanı ölçütleri,

Tanı için aşağıdaki iki belirtiden en az biri, en az iki haftadır, sürekli “var” olmalıdır:

Yaşamdan eskisi kadar tat almama, çevreye ilgisizlik, Hastanın muayene esnasında üzgün, durgun olması, karamsarlık ve neşesizlikten yakınma

Tanı için aşağıdaki 7 belirtinin en az dördü, en az iki haftadır, sürekli “var” olmalıdır:

Uykusuzluk veya çok uyuma İştahsızlık veya aşırı iştah Halsizlik ve enerji kaybı Konuşma ve hareketlerde yavaşlama Kendisini işe yaramaz ve değersiz görme, kendini suçlama Dikkatini toplama ve karar verme güçlüğü Ölüm düşünceleri, intihar fikir, plan ve girişimleri "
Her üzüntü depresyon değildir! Acıbadem Hayat

Her üzüntü depresyon değildir! Acıbadem Hayat

Her üzüntü depresyon değildir!

Depresyon, tüm dünyada ve Türkiye’de en sık görülen hastalıklardan biri. Öyle ki Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, tüm toplumlarda, her yaştan 350 milyondan fazla insanı etkiliyor. Depresyon, kişilerin sadece kendilerini değil, aileleri ve yakınlarını da ilgilendirir. Modern çağın rahatsızlığı adı verilen depresyonun tarihi, tarihçilere göre Antik Çağ’a dayanır.

Hafıza sorunları da görülür

Birçok kişi, depresyonu yalnızca duygusal çöküntü hali olarak düşünür. Oysa çöküntünün yanında depresyonda olan kişide pek çok bilişsel ve davranışsal bozulma da görülebilir. Depresyon yaşayanlar kendilerini sadece üzgün, mutsuz, huzursuz, içe kapanık ve umutsuz hissetmez. Zihinsel faaliyetlerinde de aksama görebilir. Örneğin, sıklıkla hafıza, dikkat, konsantrasyon, muhakeme gücü, planlama, analiz etme gibi bilişsel yeteneklerinde de sorunlar yaşayabilir. Kimi zaman öğrenme güçlükleri yaşayabilir, bu da okul ve iş hayatında problemler doğurabilir. Davranışsal etkilere de rastlanır. Kişi, bazen gündelik hayatta yapması gereken davranışları yerine getirmekte bile güçlük çekebilir.

Üzüntü ile karıştırmayın

Depresyon pek çok kişi tarafından yanlış bilinir, üzüntüyle karıştırılabilir. Yaşanılan bir üzüntü, sıkıntı ya da hayata karşı kızgınlık veya isteksizliğin olması depresyon değildir. Bazı ruhsal veya yaşamsal etkenler tetikleyebilir. Ancak depresyon, yaşamsal etkenlerden bağımsız değişen bir tablodur. Sadece üzüntü ve sıkıntı yoktur. Hatta oldukça azdır.

‘Yorgunluk’ bahanesi

Daha çok isteksizlik görülür. Eskiden yapılan bir şeyden şimdilerde zevk alınmaması hastalığın önemli belirtilerinden bir tanesidir. İkinci bir nokta da ‘keyif almama’ durumudur. İsteksizlikle beraber gelişen ‘keyif alma’ hali azalmaya başlar. Buna ‘anhedoni’ denir. Bunlara enerji düşüklüğü, yorgunluk, halsizlik eşlik eder. İsteksizlik durumuna karşı ‘yorgunluk’ bahanesi kullanılır. Bunun yanında dikkat eksikliği, uykuda ve iştahta azalma veya çoğalma, suçluluk duygusu, sürekli aynı düşünceleri düşünmeye başlama en sık görülenlerdendir. Üretken olmayan belirsiz bir düşünce biçimi de belirtilerden biridir. Buna ‘imünasyon kodları’ adı verilir. “Çok düşünüyorum ama hiçbir sonuca varamıyorum” denilen bir durumdur. Bir diğeri de, güven eksikliği ve cesaret kaybıdır.

Depresyon belirtileri

Tanı konulabilmesi için bir temel belirti olmak üzere en az beş belirtinin bulunması ve bu belirtilerin her gün, en az iki hafta devam etmesi gerekir. Bunlar çoğunlukla kaygı artışı sonucu mide bulantısı, sıcak ve soğuk basması, terleme de olabilir. Hastalığın en sık görülen belirtileri ise şunlardır:

Enerji kaybı Aktivitelere ve yaşama karşı ilginin azalması Üzüntü İştah ve kilo kaybı ortaya çıkması Konsantrasyon bozukluğu Ümitsizlik duygusu Bedensel şikayetler İntihar düşüncesi Depresyon genetik mi?

Depresyon, günlük hayatta yaşanan çatışmalar, kayıplar ve olumsuzluklar sonucunda ortaya çıkar ama genetikle de yakından ilişkisi vardır. Depresif bir aileden gelen çocukların yakalanma oranı, diğer ailelere göre 2 kat fazladır. Ayrıca bedensel hastalıklar ile beraber görülebilir. Anne veya babanın çocuğun depresyonda olduğunu bilmeleri önemlidir.

Depresyon tedavisi

Depresyon, tedavisi olan bir rahatsızlıktır. Kişi günlük hayatında normalde yapabildiği aktiviteleri yapamaz hale gelirse veya aşağıdaki belirtileri yaşamaya başladıysa psikolojik yardım almalıdır:

Hayattan eskisi kadar zevk alamamak (2 haftadan uzun sürüyorsa) Uyku bozukluğu Unutkanlık Gerginlik Ağlama İştahsızlık veya iştah artışı Ölüm düşüncelerinin varlığı Kaygılı düşüncelerin artması, Yaşam kalitesinin düşmesi Üretkenliği azalması Aile ve çevresiyle ilişkilerin bozulması Mide bulantısı, ağrı, ateş basması bedensel yakınmaların artması Depresyon bir irade sorunu değildir!

Kişi çoğu zaman çevresindekiler tarafından anlaşılmaz. Yorgun ve bitkin olduğu, hiçbir şeye karşı ilgi duymadığı için ‘tembellik’le suçlanabilir. Oysa depresyon irade sorunu değil, tamamen hastalığın yarattığı bir durumdur. Bu yüzden bu kişilere karşı dikkatli ve özenli davranmak gerekir. “Bir şeyin yok senin” demek, yardım beklentisine kayıtsız kalmak, kişinin daha çok içine kapanmasına neden olabilir. Psikolojik yardım alıyorsa yakınında olanların onu yüreklendirmeleri, cesaret vermeleri önemlidir.

Depresyondayken beyinde neler olur? Depresyon anında beyinde neler olduğu ve ne gibi değişimler gözlendiği biliminsanları tarafından uzun zamandır araştırılıyor. Bu konuda şu iddialar vardır: Hastalık sürecinde beyin hücreleri form değiştirir. Bu kişilerde, beynin ‘hipokampus’ alanında bazı değişimler gözlenir, sonrasında ise tüm değerler eskisi gibi normalleşir, Beyindeki sinyal ileticilerden ‘norepinefrin’ düşük seviyede salgılandığında depresyona, yüksek seviyede salgılandığında da maniye yol açar. Mutluluk hormonu olarak bilinen serotoninde yaşanan değişim ise ruh halini etkiler. Düşük seviyedeki serotonin neden olabilir. Tedavi edilmezse kronik hale gelebilir

Tedavi edilmeyen hastalar 6-24 ayda iyileşmeye başlayabilir. Ancak kişilerin yüzde 10’'unda iyileşme süresi 2 yıldan uzun sürebilir. Araştırmalara göre, 10 yıllık izlemde iyileşen kişilerin yaklaşık yüzde 36’sı tekrar depresyona girdiği için bir veya daha fazla uzmana tekrar başvuruda bulunur. Bunların yüzde 21’i tam iyileştiği, yüzde 10’unda depresyonun kronikleştiği, yüzde 22’sinin ise 1 yılı aşan süredir depresyonda olduğu belirtilmiştir.

Depresyon iyileşme belirtileri

Depresyon tedavisinden sonra kişide ilk önce fiziksel belirtilerde iyileşme görülebilir. Uykusuzluk, iştahsızlık, halsizlik, vücut ağrıları gibi belirtiler erken evrede düzelebilir. İç sıkıntısı, çöküntü hissetme, moralsizlik, isteksizlik gibi ruhsal belirtiler de 3’üncü haftadan başlayarak azalabilir. Kişinin hem yakın çevresi hem de kendisi bu düzelmeyi fark eder. Bu düzelme süreci adım adım gerçekleşir. Tedaviden sonra yeterli düzelme olmadığı durumlarda, doktor doz veya ilaç değişikliği ile iyileşmeyi hızlandırabilir. Tüm tedavi sürecinde depresyondaki kişi doktorla olan bağlantısını sürdürmeye dikkat etmelidir.

*Bu içeriğin geliştirilmesinde Tıbbi Direktörlük katkı sağlamıştır. *Web sitemizdeki bilgiler kişileri tanı ve tedaviye yönlendirme amacı taşımaz. Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Acıbadem Sağlık Grubu'nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.

"