Osteoporoz Tanı ve Tedavi Ünitesi

Osteoporoz Tanı ve Tedavi Ünitesi

Osteoporoz Tanı ve Tedavi Ünitesi

Osteoporoz Polikliniği, 1992 yılında Prof. Dr. Nurten ESKİYURT tarafından kurulmuştur. 2002 yılında kemik mineral yoğunluğu ölçüm cihazının alınması ile birlikte osteoporoz polikliniği yeniden yapılanmış ve “Osteoporoz Tanı ve Tedavi Ünitesi” adını alarak çalışmalarına devam etmiştir.

Kuruluş Amacı

Yaşlı nüfusun artışı, sedanter yaşam şekli ve beslenme alışkanlıklarına bağlı sıklığı giderek artmakta olan ve kalça kırığı gibi önemli sağlık sorunlarına yol açabilen osteoporozun tanısını koymak Osteoporozu tedavi etmek ve komplikasyonlarını önlemek amacı ile güncel ilaç tedavisi ve rehabilitasyon programları düzenlemek Osteoporozun kronik bir hastalık olduğu göz önünde bulundurularak hastaların uzun dönem takiplerini gerçekleştirmek Osteoporoz ve buna bağlı kırıkları önlemek amacı ile korunma eğitimi ve egzersiz programları yürütmek Bilgisayar destekli kayıt sistemi oluşturarak hastalara kaliteli hizmet sunmak ve bilimsel araştırmalara veri bankası oluşturmak

Ünitemiz beş alanda hizmet vermektedir:

Osteoporoz Polikliniği Kemik Mineral Yoğunluğu Ölçüm Merkezi Hasta Eğitim ve Bilgilendirme Programları Grup Egzersiz Programları Bilimsel Araştırma

Osteoporoz Polikliniği

Ne Yapıyoruz?

Her hasta için bilgisayar ortamında tüm verileri içeren birer dosya oluşturulur. Polikliniğimize ilk defa başvuran veya başka birimlerden yönlendirilen hastaların fizik muayeneleri yapılır, gerekli görüldüğünde kemik yoğunluk ölçümleri, kan ve idrar tetkikleri ve dorsal ve/veya lomber vertebral grafileri istenir. Bu verilere göre, hastanın tanısı konularak uygun medikal tedavi ve rehabilitasyon programları düzenlenir. Gerekli durumlarda, sekonder osteoporoza yol açabilecek hastalıkların belirlenmesi veya tedavilerinin düzenlenmesi açısından hastalar Endokrinoloji veya Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanları ile konsülte edilir. Osteoporoz polikliniği tarafından takip edilen hastaların tanı ve tedavi programına göre belirli aralıklarla kontrol muayeneleri yapılır. Kontrol muayenelerinde hastalardan gerekli görülen tetkikler istenerek yeniden değerlendirilir ve tedavi programları tekrar gözden geçirilir.

Çalışma Günleri

Osteoporoz Tanı ve Tedavi Ünitesi’nin bir alt birimi olarak çalışmalarını sürdüren “Osteoporoz Polikliniği” randevu sistemi ile çalışmakta ve Pazartesi günleri 08.30–12.30 saatleri arasında hizmet vermektedir.

Nasıl Başvurulabilir?

Genel polikliniğimize başvuran hastaların arasında osteoporoz açısından riskli olarak nitelendirilen veya osteoporoz tanısı konulmuş olan hastalar gereken tetkiklerle değerlendirilerek “Osteoporoz Polikliniği”ne yönlendirilir.

Kemik Mineral Yoğunluğu Ölçüm Merkezi

Osteoporoz Tanı ve Tedavi Ünitesi bünyesinde yer alan, DPX-NT model GE-LUNAR markalı DXA ölçüm cihazı ile kemik mineral yoğunluğu haftanın beş günü mesai saatleri içerisinde sertifikalı bir teknisyen tarafından ölçülmektedir. Ünitemizde tedavi ve takip edilen veya başka birimlerden yönlendirilmiş olan hastalara kemik yoğunluğu ölçümü yapılmaktadır.

Hasta Eğitim ve Bilgilendirme Programları

Eğitim ve bilgilendirme programlarının amacı, osteoporoz ve osteoporoza bağlı görülebilecek komplikasyonlara yönelik toplumda bilinç oluşturabilmek, osteoporozdan korunmanın önemini vurgulamak, ayrıca ünitemiz tarafından osteoporoz tanısı ile takip edilen hastaları tedavileri hakkında bilgilendirmek, uygun beslenme programları oluşturmak, günlük yaşam aktivitelerini düzenlemek, egzersiz programlarına katılımlarını sağlamaktır. Takip edilen hastalar içerisinden 15 kişilik gruplar oluşturularak eğitim programlarına dahil edilir ve verilen eğitimin sonuçları uzun dönemde takip edilir.

Grup Egzersiz Programları

Osteoporoz Ünitesi içinde yer alan egzersiz salonumuzda, osteoporoz okulu eğitim programına alınan veya alınmayan hastalara, osteoporozdan korunma ve tedavi amaçlı egzersiz programları uygulanmaktadır.

Bilimsel Araştırma

Hastalar için bilgisayar ortamında oluşturulan veriler, osteoporoz konusunda yapılacak bilimsel araştırmalara kaynak oluşturacak şekilde değerlendirilir ve bu konuda yapılacak bilimsel araştırmalara destek verilir. Ayrıca çok merkezli çalışmaların yanı sıra tez çalışmaları da ünitemiz tarafından yürütülmektedir.

Site İçeriği Ana Sayfa Hakkımızda FTR Nedir? Tarihçe Başkanımızın Mesajı Akreditasyon Önceki Başkanlarımız Emekli Öğretim Üyelerimiz Yetiştirdiğimiz Uzmanlar Unutmadıklarımız Öğretim Üyelerimiz Doktorlarımız Uzmanlarımız Asistanlarımız Fizyoterapistlerimiz Hemşirelerimiz Teknisyenlerimiz EMG Radyoloji Seminerler Dergi Kulübü Öğretim Üyesi Seminerleri Rotasyonlar Olgu Sunumları Asistan El Kitabı Asistan Karnesi Değerlendirme Asistan Sınavı Seminer Değerlendirmesi Dergi Kulübü Değerlendirmesi Eğitim İlkeleri 5. Sınıf Ders Müfredatı Ders Programı Servis Genel Poliklinikler Özelleşmiş Poliklinikler Ayak Hastalıkları Polikliniği Çene Hastalıkları Polikliniği El Hastalıkları ve Rehabilitasyonu Polikliniği Enjeksiyon Polikliniği Kas İskelet Hastalıkları ve Ergonomi Polikliniği Manuel Tıp Polikliniği Mastektomi Polikliniği Nörolojik Rehabilitasyon Ünitesi Omurga Hastalıkları Polikliniği Osteoporoz Polikliniği Pediatri Polikliniği Proloterapi Polikliniği Romatizmal Hastalıklar Polikliniği Ürojinekolojik Rehabilitasyon Polikliniği Vertigo Polikliniği Çene Eklemi Hastalıklari Tanı ve Tedavi Ünitesi Kas İskelet Hastalıkları ve Ergonomi Ünitesi Omurga Hastalıkları Rehabilitasyonu Birimi Osteoporoz Tanı ve Tedavi Ünitesi Pediatrik Rehabilitasyon Ünitesi Elektrodiagnoz Kemik Ölçümü (DXA) Pedobarografi ve Yürüme Analizi İzokinetik Kas İskelet Ultrasonografisi Eğitim Kitapçıkları Bel Okulu Omurga Stabilizasyonu Ergonomi Eğitimi Anne Baba Okulu Projeler Tezler Yayınlar Bilimsel Etkinlikler Mezuniyet Sonrası Eğitim Programları Kişisel Gelişim Programları Serebral Palsi Çalışma Grubu
Kemik erimesi neden olur? Kemik erimesi ilk nereden başlar? Yeni Bakış - İzmir Aydın Manisa Uşak Ege Haberleri son dakika güncel kaza İzmir son dakika gezilecek yerler elektrik su kesintisi

Kemik erimesi neden olur? Kemik erimesi ilk nereden başlar? Yeni Bakış - İzmir Aydın Manisa Uşak Ege Haberleri son dakika güncel kaza İzmir son dakika gezilecek yerler elektrik su kesintisi

Kemik erimesi neden olur? Kemik erimesi ilk nereden başlar? Kullanıcılar genellikle Kemik erimesi neden olur?" sorusunu sıkça soruyor. Kemik erimesi, kemik kütlesindeki azalma sonucu kemiklerin kırılgan hale gelmesi durumudur. Bu kompleks durumun arkasındaki nedenler oldukça çeşitlidir ve genellikle yaş, cinsiyet, genetik faktörler, beslenme alışkanlıkları, yaşam tarzı ve çeşitli sağlık durumlarıyla ilişkilidir. Bu yazıda, kemik erimesinin temel nedenlerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. 01.02.2024 - 17:09 Yayınlanma 2 Dakika Okunma Süresi

"Kemik erimesi ilk nereden başlar?" sorusu, bu sağlık sorunuyla ilgilenen birçok kişinin aklındaki temel bir sorudur. Kemik erimesi genellikle sessiz ilerler ve belirtiler kırık olmadan önce fark edilmez. Bu durumu anlamak ve önlem almak için, ilk olarak erken belirtileri tanımak ve risk faktörlerini değerlendirmek önemlidir. Bu girişte, kemik erimesinin ilk belirtileri ve önleme odaklı adımlarını detaylı bir şekilde açıklayarak, kullanıcılara bu konuda kapsamlı bir bakış sunacağız.

Kemik erimesi neden olur?

Osteoporoz, kemik kütlesindeki azalma nedeniyle kemiklerin kırılgan hale gelmesi durumudur. Bu duruma kalsiyum eksikliği öncülük eder, çünkü kemikler kalsiyum tuzları ve mineraller içerir ve vücuttaki kalsiyum eksikliği kemikleri zayıflatabilir. Osteoporozun nedenleri arasında cinsiyet, yaşlılık, genetik faktörler, sigara içme, hareketsiz yaşam, menopoz, kronik hastalıklar, hormon seviyeleri ve bazı ilaçların kullanımı da bulunmaktadır.

Osteoporozun nedenleri şunlar olabilir:

1. Kalsiyum düşüklüğü ve D vitamini eksikliği
2. Cinsiyet (kadınlarda daha sık görülür)
3. Yaşlılık
4. Genetik faktörler
5. Sigara ve alkol tüketimi
6. Hareketsiz yaşam
7. Menopoz
8. Kronik hastalıklar
9. Hormon seviyeleri
10. Kullanılan bazı ilaçlar
11. Yeme bozuklukları (Anoreksiya nervoza)
12. Kanser

Osteoporoz belirtileri genellikle sessiz bir hastalık olarak kabul edilir ve kemikler kırılmadan önce belirgin bir belirti göstermez. Ancak, kemik kırılmaları genellikle ani ve kolay olabilir. Bu kırıklar genellikle küçük kazalar veya yaralanmalar sonucunda meydana gelebilir. Osteoporozun belirtileri arasında boyda kısalma, kamburluk ve şiddetli bel-sırt ağrısı bulunabilir.

Osteoporoz belirtileri şu şekilde olabilir:

1. Ani ve kolay kemik kırılmaları
2. 3 cm'den fazla boyda kısalma
3. Kamburluk (kifoz) ve omurgada şekil bozukluğu
4. Şiddetli bel, sırt ve boyun ağrısı
5. Nefes darlığı
6. Diş eti çekilmesi
7. Tırnakların kırılgan olması

Osteoporoz teşhisi, kemik yoğunluk ölçümü ile yapılmaktadır. Kemik yoğunluğu değerleri genç erişkin değerleri ile karşılaştırılır ve T skoru değeri elde edilir. T skoru değeri -2,5'in altındaysa osteoporoz teşhisi konulur. -1 ile -2,5 arasındaki değerlerde ise tam kemik erimesi değil, ancak osteopeni (kemik erimesinin başlangıcı) söz konusu olabilir.

Osteoporoz tedavisi, kemik kalitesini artırmayı ve kemiği güçlendirmeyi amaçlar. Bu tedavi, kemik yıkımını azaltan ilaçlar, kalsiyum ve D vitamini takviyeleri, fiziksel aktivite, yoga ve dans gibi yöntemleri içerir. Risk faktörleri taşıyan kişilerin düşme riskini azaltmak için çeşitli cihazlar kullanmaları da önerilebilir.

Kemik erimesine iyi gelen besinler arasında kalsiyum ve D vitamini açısından zengin yiyecekler bulunmaktadır. Süt, peynir, yeşil yapraklı sebzeler, balıklar, fındık, incir, portakal ve yulaf ezmesi gibi besinlerin tüketimi, kemik sağlığını destekleyebilir.

Kaynak: Haber Merkezi

"
Altınekin OSTEOPOROZ TEDAVİSİ - Barış Klinik

Altınekin OSTEOPOROZ TEDAVİSİ - Barış Klinik

Altınekin OSTEOPOROZ TEDAVİSİ

Osteoporoz, kemik erimesiMenapozla ilgili olarak en çok bilinen ve endişe edilen bir durumdur. Osteoporos kemiklerdeki erimeyi, daha doğru bir ifade ile de kemik doku yoğunluğundaki azalmayı tarif eder.

Osteoporoz kemiklerin “kütlece azalması” demektir, osteo (kemik) ile poroz (delikli) kelimelerinin birleşmesinden oluşur.

Halk arasında ise osteoporoz, “kemik erimesi” olarak geçer.

Osteoporoz nasıl oluşur?
Kemiğe direncini veren maddelerin özellikle de kalsiyumun kemikten uzaklaşması ile osteoporoz oluşur. Kemik azalmasının şiddeti arttıkça kemik kırılganlığı da artmaktadır.

Osteoporoz ciddi bir hastalıktır.

Osteoporoz ne tür şikayet yapar?
Aslında kemik erimesinin başlangıcında hastada hiçbir şikayet olmayabilir. Ancak hastalık ilerledikçe kemik dokusunun direnci geri dönüşü olmayacak bir şekilde azalmakta ve kemiklerde yaygın ağrılar ortaya çıkmaktadır.

Osteoporozun ileri dönemlerdeki komplikasyonu ise fraktürler yani “kemiklerdeki kırıklar”dır.

Osteoporozda kemik kırıkları ne sıklıkta olur?
50 yaşın üzerinde her 8 kişiden 1′ inde osteoporoza bağlı omurga kırığı gelişmekte olup bu oran yaş ile birlikte artmaktadır. Kalça kırığı 70 yaşın üzerindeki her 3 kadından ve her 9 erkekten 1′ inde görülen önemli bir sağlık problemidir. Osteoporotik kırıklar olarak tanımlanan kırıklar, el bileği, omurga ve kalça kırıklarıdır.

Bu kırıklar kişinin fiziksel, psikolojik ve sosyal durumu ile sağlıkla ilgili yaşam kalitelerini olumsuz olarak etkilemektedir

Osteoporozda kadınlar daha sık etkileniyor…
Osteoporozdan etkilenen insanların % 80’i kadınlardır. Kadınlarda daha sık rastlanan “Romatoid artrit ” gibi iltihaplı romatizmaların varlığı ya da kortizon, tiroksin gibi ilaçların kullanımı halinde osteoporoz riski artmaktadır.

Erkek osteoporozu da özellikle son yıllarda klinik tıpta önemli bir sorun olarak görülmektedir. Tüm vertebra korpus kırıklarının % 14’ü ve yine tüm kalça kırıklarının % 25-30’u erkeklerde görülmekte ve önemli bir oranda hastalık ve ölüm nedeni olabilmektedir.

Osteoporoz (kemik erimesi) neden erkeklerde daha nadir görülür?
Osteoporozun kadınlara oranla erkeklerde daha nadir görülmesinin nedenleri arasında,
Erkeklerde kadınlara göre daha kısa ömür uzunluğu
İskelet gelişimi sırasındaki erkeklerdeki yüksek kemik kütlesi oranı
Erkeklik hormonu olarak da bilinen “testosteron”un kemikler üzerindeki koruyucu etkisi
Kemik yıkımını hızlandıran menapoz eşdeğeri bir durumun erkeklerde olmaması sayılabilir.

Kemik döngüsü ve osteoporoz sonrası kemik kırıkları
Osteoporoz, kemik erimesi, kemik kırılması, osteoporos

Kemik yaşam boyu sürekli yapılan, yıkılan canlı bir dokudur. Buna “kemik döngüsü” adı verilir. Yaşam süresince eski kemik yıkılır ve bunun yerini yeni kemik alır.

Kemik bal peteği görünümünde olup başta kalsiyum olmak üzere önemli mineralleri depolar. Yirmi-yirmibeş yaşlarına kadar yiyeceklerden alınan kalsiyumun kemiği yenileme kapasitesi kemiğin yıkım hızından daha yüksektir. Otuzlu yaşlarda “tepe kemik kütlesi ” adı verilen en yüksek kemik kütlesine ulaşılır. Bu dönem kemiğin en güçlü olduğu dönemdir.

Tepe kemik kütlesini etkileyen faktörler büyüme sırasında rol oynayan genetik program, mekanik yüklenme, beslenme ve hormonal faktörlerdir. Büyüme esnasında optimal kemik birikimi için yeterli kalsiyum alınmalı, normal östrojen salgılanmalı ve yeterli vücut ağırlığı olmalıdır. İleri dönem yaşlardan ziyade büyüme esnasında mekanik yüklenme de önemli rol oynamaktadır.

(Resimler, üstteki resim normal bir kemik dokusunu, alttaki resim ise osteoporotik bir kemik dokusunu göstermektedir).

Kemik azalması ne zaman başlar?
Kırk yaş civarında kemik kütlesi yavaş yavaş azalmaya başlar. Bu kayıp menapozdan sonra kadınlarda östrojen hormonunun seviyesinin düşmesine bağlı olarak hızlanmaktadır.

Menapozdan sonraki ilk 5 yıl kemik kütlesinin en hızlı kaybedildiği zaman dilimidir. Bu dönemde kadınlar her yıl kemik kütlerinin % 3’ünü kaybedebilirler. Hızlı kayıp döneminin sonlarında 60 yaş civarında osteoporozun ilk belirtileri, kamburlaşma, boy kısalması, yaygın sırt ağrıları ya da ufak bir zorlama sonucu oluşan kırıklar şeklinde ortaya çıkar.

Osteoporoza bağlı kemik kırıkları ne zaman görülür?
Menopozdan 10 yıl sonra kalça, bel omurları, el ve bilek kemiklerinde daha fazla olmak üzere kırılma riskleri oldukça fazladır. Kemiklerdeki kırılmalar osteoporosun en önemli komplikasyonu olarak ortaya çıkan ve maddi-manevi sıkıntılara sebep olan durumlardır.

Menopozdaki bu kırıkların basit hormon tedavileri ile önlenmesi kişileri ölüm ve sakatlık risklerinden önemli ölçüde korurken, tedavi masraflarını azaltarak ülke ekonomilerine de ciddi miktarda kaynak sağlar.

Kemik kitlesinin azalmasını hızlandıran faktörler (kemik erimesini arttıran nedenler)
Bazı nedenler osteoporosu hızlandırıcı etkiye sahiptir. Bunlar,
Genetik faktörler: Bazı ailelerde genetik olarak kemik kaybı hızlıdır. Annesinde kemik azalması olan kadında risk fazladır. Ayrıca genetik bazı hastalıklarda da kemik kaybı normalin üstünde olabilir.

Fiziksel aktivite: Uzun süre kısıtlı fiziksel aktivite gösterenlerde kemik kaybının azaldığı iyi bilinmektedir. Aynı şekilde erken yaşlardan itibaren spor yapanların kemik kütleleri yapmayanlara göre oldukça iyidir. Bu nedenle menopozda egzersizin önemi büyüktür.

Sigara: Sigara içenlerde kemik kaybı daha hızlıdır. Sigara kemiklerinizin en büyük düşmanlarından birisidir.
Bazı sistemik hastalıklar: Tiroid, böbrek üstü bezi ve hipofiz ile ilgili bir takım hastalıklarda da kemiklerdeki eksilme normalden fazla olabilir.

Gebelik ve Emzirme: Gebelik ve emzirme de kemiklerde bir miktar azalmaya yol açabilse de bu etki geri dönüşümlüdür, yani bu süreçler bittikten sonra kemiklerdeki kazanç yeniden başlar.

Menopoz ve Yaşlılık: Menopoz ve yaşlılıkta pek çok sebepten ötürü kemiklerdeki kayıp hızlanmıştır.

Hiperprolaktinemi: Beyindeki hipofiz bezinden salgılanan ve “süt hormonu” olarak bilinen “prolaktin”in değişik nedenlerden dolayı normalden fazla salgılanarak kandaki miktarının artışını ifade eden bu durumda da Osteoporos süreci hızlanmaktadır.

Prolaktin hormonunun hipofiz bezinden normalden fazla salgılanmasına “hiperprolaktinemi” adı verilir.

Hiperprolaktinemi ile ilgili bilgiler için tıklayınız >>>

İlaç kullanımı: Bazı tıbbi zorunluluklar nedeni ile heparin, kortizon gibi ilaç kullanan kişilerde kemik erimesi daha çabuk ve erken olarak ortaya çıkabilmektedir.

Hangi ilaçlar osteoporozu hızlandırır?
Astım ve iltihaplı eklem romatizmalarında kullanılan kortizon gibi ilaçlar, kemik kütlesini azaltan ilaçların en önemlileridir. Kemik kaybının miktarı bu ilaçların dozuna ve kullanım sürelerine göre değişmektedir. 7.5 mg’ın üzerinde uzun süreli kullanım (3 aydan uzun süre ) kırık riskini arttırmaktadır.

Kortizon kemik yıkımını hızlandırır, östrojen seviyelerini düşürür, kalsiyumun barsaktan emilimini azaltarak osteoporoza neden olur.

Kortizon dışında osteoporoz riskini hangi ilaçlar arttırır?
Kortizon dışında osteoporoz riskini arttıran ilaçlar:
Guatr hastalığı tedavisinde kullanılan tiroksin,
Sara (epilepsi) hastalığında kullanılan antiepileptikler,
Kanın pıhtılaşmasını engellemek için kullanılan aspirin, heparin ve türevi gibi ilaçlardır.

Bu ilaçları uzun süreli kullananlarda düzgün aralıklarla KMY (kemik mineral yoğunluğu) ölçümü yapılmalıdır.

Osteoporoz ve kadınlardaki estrojen hormonu ilişkisi
Kadınlarda kemik metabolizmasında estrojen hormonu önemli bir düzenleyicidir. Kemik dokusunda kalsiyum iyonunun kalması için estrojene ihtiyaç vardır.

Estrojen hormonun olmadığı durumlarda kemik kaybı hızlanır ve menopozal dönemde gözlenen osteoporoz ortaya çıkar.

Bu nedenle menopozda hormon replasman tedavisi alan kadınlarda kemik erimesi daha az olmaktadır. Menozdaki HRT’nin en büyük yararlarından birisi, kemik dokuda yoğunluğun artışını sağlamasıdır.

Osteoporozda kemik yoğunluğu nasıl ölçülür?
Eskiden direkt radyografiler ile kemik yoğunluğu değerlendirilirken günümüzde bu işlem neredeyse terk edilerek yerini özellikle bel, uyluk (femur) ve ön koldan Dual X-Ray (DEXA) adı verilen bir yöntemle “Kemik Mineral Dansiyometrisi (KMD)” ölçümlerine bırakmıştır. Bu yöntemin duyarlılığı direkt grafilere göre çok daha fazladır.

Eğer bu ölçümlerde hastalık derecesinde kemik erimesi saptanmışsa kemik erimesini önleyen tedaviler uygulanmalıdır.

Osteoporos İçin Risk Faktörleri
Genç bir erişkin iken ulaştığımız tepe kemik kütlesi ve yaşlanmaya başladığımızda oluşması beklenen kemik kaybının hızı osteoporoz gelişme riskimizi belirler. Kimlerin önceden bu hastalığa yakalanacağı önceden öngörülememektedir. Ancak hastalığa yakalanma riski aşağıdaki durumlarda artmaktadır:

45 yaşın altında doğal ya da cerrahi menapoz (Ameliyatla yumurtalıkların alınması)
Kadın olmak
İleri yaş
Ufak tefek zayıf yapıda ve beyaz tenli olmak
Ailede osteoporotik kırık öyküsü (Özellikle annede kalça kırığı)
Daha önce kırık geçirmiş olmak (Ön kol kırığı gibi)
İnflamatuar (iltihaplı) eklem hastalığı yada astım varlığı
Kemik yıkımını hızlandıran ilaçların kullanımı (kortizon,guatr ilaçları,sara ilaçları,heparin vb)
Kalsiyumdan fakir beslenme, yetersiz D vitamini
Sigara içme, alkol kullanımı, fazla kahve tüketimi
Aşırı tuz, protein alımı
Düzenli egzersiz yapma alışkanlığının olmayışı
Erkeklerde düşük testosteron düzeyi
Uzun süreli yatak istirahati
Bunama
Kronik böbrek yetmezliği (KBY)
Malabsorbsiyona neden olacak gastrointestinal sistem sorunları
Tirotoksikoz (tiroid hormonunun fazla salgılanması)
Hiperparatiroidi (paratiroid hormonunun fazla salgılanması)

KEMİK ERİMESİ (OSTEOPOROZ) İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ
Osteoporoz (kemik erimesi) için belirlenmiş bazı risk faktörleri vardır. Bu risk faktörlerini taşıyan kişilerde osteoporoz gelişmesi daha olasıdır. Bu risk faktörlerinden genetik veya ırk gibi bazılarını değiştirmek imkansızken, bazıları değiştirilebilir ve bu sayede osteoporozdan korunulabilir.

DEĞİŞTİRİLEMEYEN RİSK FAKTÖRLERİ
Genetik: Birinci derece akrabalarda osteoporoz ve buna bağlı kırıklar varsa bu bir risk faktörüdür. Bazı genetik hastalıklarda da osteoporoz görülür. Örneğin Turner sendromu, osteogenezis imperfekta, marfan sendromu gibi…

Irk: Beyaz ırkta kemik kütlesi daha düşüktür ve kalça kırıklarına daha sık rastlanır.

Yaş: Kadınlarda 35 yaşından sonra ve menopozdan sonra kemik kaybı yaş ilerledikçe artar. Erkeklerde de 70 yaşından sonra osteoporoz ve kırık gelişme riskinde belirgin bir artış olmaktadır.

Önceki kırıklar: Daha önceden kırık gelişmiş kişilerde tekrar kırık ouşma riski 2 kay fazladır.

Gebelik ve emzirme: Bu dönemlerde kemik kaybında artış izlenir fakat doğum ve emzirme dönemi bittikten sonra kemik yoğunluğu normale döner.

DEĞİŞTİRİLEBİLEN RİSK FAKTÖRLERİ
Hareketsizlik: Hareketsizlik ve yetersiz fiziksel aktivite osteoporoz için en önemli risk faktörlerinden birisidir. Kırık veya başka bir hastalığa bağlı nedenlerle yatarak hareketsiz geçirilen zamanlarda kemik yoğunluğunda hızlı bir azalma izlenir.

Aşırı spor: Örneğin bayan atletlerde ileri yaşlarda osteoporoz riski artar.

Zayıflık: Vücut ağırlığı düşük olan kadınlarda ve erkeklerde osteoporoz ve kırık riski daha fazladır. Tersine kilosu normalden fazla olan kadınlarda da osteoporoz sık görülmez çünkü bunlarda fazla kilonun yaptığı ağırlık kemişkleri güçlendirir ve fazla yağ dokusundan dolayı fazla östrojen hormonu üretilir bu da kemikleri korur. Fakat aşırı ağırlık özellikle diz ve ayak bileği gibi eklemlerde aşınmaya da sebep olarak zararlı etkilerde bulunabilir.

Sürekli kalsiyumdan fakir beslenme: Kalsiyum kemik yapımında çok önemli rol alır, sürekli olarak kalsiyumdan fakir beslenilmesi ayrıca parathormonu arttırır bu sayede kemik yıkımı artar, osteoporoz oluşur.

Depresyon: Depresyon halinde stres, iştahsızlık, harketsizlik görüldüğü için ve depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlardan dolayı osteoporoz riskini arttırır.

Sigara: Sigara içimi osteoporoz riskini iki kat arttırır. Hem erkeklerte hem kadınlarda omurga ve kalça kırığı riski sigara ile artar. Sigara içen kadınlarda menopoz daha erken gelişir ve daha zayıf olurlar, bu faktörler de osteoporoza katkıda bulunur.

Alkol: Hafif veya orta derecede alkol kullanmanın osteoporoza sebep olduğu gösterilmese de aşırı derecede (alkolizm) alkol tüketiminin osteoporoz ve kırık riskini arttırdığı ispatlanmıştır. Bu etki hem kadın hem erkekler için geçerlidir.

Yetersiz beslenme: Kalsiyum, fosfor, magnezyum, çinko, mangan gibi mineraller, D, C, K, B6, folik asit gibi viraminler, proteinler, esansiyel yağ asitleri açısından yeterli bir beslenme osteoporozu önlemek açısından çok önemlidir.

İlaçlar: Bazı ilaçlar kemikleri zayıflatıcı yan etkilerde bulunurlar. Bunların başında kortizon ve türevi glukokortikoidler sayılabilir. Bu ilaçlar astım, romatizma, kan hastalıkları, bağışıklık sistemi hastalıkları ve organ nakli yapılan hastalarda sık kullanılır. Bunun dışında lityum, izoniyazid, karbamezapin, heparin, warfarin, aliminyum içeren antiasitler de osteoporoza neden olabilir.

OSTEOPOROZ NEDEN OLUR (SEBEPLERİ)

Kemik erimesi kadınlarda özellikle menopoz döneminin başlaması ve yaşın ilerlemesi ile birlikte yaygın görülmeye başlayan bir hastalıktır. Aşağıda belirtilen diğer bazı risk faktörlerinin varlığında daha erken yaşlarda da görülebilmektedir. Kemik erimesinden yani osteoporozdan korunmak için hastalık başlamadan henüz küçük yaşlardan itibaren sağlıklı beslenme ve egzersiz gibi gerekli önlemlerin alınması ve aşağıda belirtilen sebeplerden uzak durulması en akılcı yaklaşımdır. Her kadın henüz genç yaşlarda bu bilinçle davranmalıdır ve bilmelidir ki bu önlemleri şimdiden almazsa ileride bu problemle karşılaşma riski çok daha fazla olacaktır.

– Kadınlar erkeklere göre kemik erimesi açısından daha risklidir. Erkeklerin kemik dokusu daha sağlamdır.
– İleri yaş: Özellikle 50 yaşından sonra insanlarda kemik kaybı hızlanır.
– Menopoz: Kadınlarda kemik erimesi (osteoporoz) açısından en önemli risk faktörlerinden birisidir. Erken menopoza girmek bu riski daha da güçlendirir. Menopoz sonrası östrojen hormonunun azalması kemik erimesine sebep olan en önemli faktördür.
– Ameliyat ile yumurtalıkların (overlerin) alınması
– Turner sendromu
– Beslenme bozukluğu. Kalsiyum içeren yiyeceklerin az tüketilmesi.
– Anoreksia nervosa
– Hiponadizm
– Glukokortikoid hormonların fazlalığı (Cushing sendromu)
– Hareketsiz bir yaşam tarzına sahip olmak.
– Egzersiz ve spor yapmamak.
– Ailesinde kemik erimesi olan kişiler.
– Zayıf olmak. Kilolu insanlarda kemik erimesi daha az görülür.
– Beyaz ırkta siyah orka göre kemik erimesi riski daha yüksektir.
– Sigara kullanmak
– Alkol kullanmak
– Kahve, kola gibi kafeinden zengin içecekleri çok fazla tüketmek
– Proteinli besinlerin aşırı tüketilmesi
– Steroidler ve antikoagulanlar gibi ilaçlar kemik erimesine neden olabilir.
– Felç gibi hareketsizliğe neden olan hastalıklar
– Bazı mide ve barsak ameliyatları sonrasında kalsiyum emilimi bozulabilir ve kemik erimesi meydana gelebilir.
– Enflamatuar (iltihabi) barsak hastalıkları
– Hipertroidizm (troid bezinin fazla çalışması) ve hiperparatiroidizm (paratroid bezinin fazla çalışması) gibi bazı hormonal bozukluklar
– Hipokalsitoninemi
– Hiperprolaktinemi
– Tip I diabetes mellitus (İnsülin bağımlı şeker hastalığı)
– Sistemik mastositoz
– Multiple myeloma
– Lenfoproliferatif hastal›klar
– Myeloproliferatif hastalıklar
– Romatoid artrit ve ankilozan spondilit gibi bazı romatizmal hastalıklar
– Çok aşırı derecede egzersiz ve yoğun spor yapmak (normal miktarda egzersiz kemik erimesinden koruyucu etki gösterir)
– Primer biliyer sirozda
– Çölyak hatsalığı
– Güneş ışığına az maruz kalma (Vücutta aktif D vitamini sentezi için güneş ışığı gereklidir.)
– Çok fazla miktarda sodyum alımı (tuz tüketimi)

Yasal Uyarı Site içeriğinde bulunan bilgiler bilgilendirmek içindir.Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.
Bacaklarda Halsizlik ve Güçsüzlük Hangi Hastalıkların Habercisidir? Turan&Turan

Bacaklarda Halsizlik ve Güçsüzlük Hangi Hastalıkların Habercisidir? Turan&Turan

Bacaklarda Halsizlik ve Güçsüzlük Hangi Hastalıkların Habercisidir?

Bacaklarda ağrı ve güçsüzlük oluştuğunda kontrol hissiniz zayıflar. Hareket etmek için yeterli gücü toplayamaz ve bacaklarda halsizlik duyarsınız. Bu yüzden basit işleri yaparken bile tedirgin hissedersiniz. Hareket etmek ve ayakta kalmak, insan vücudundaki farklı sistemlerin koordineli bir biçimde çalışmasıyla gerçekleşir. Bu sistemlerden herhangi birinde yaşanan bir sorun, bacaklarda halsizlik ve ağrı yaratarak rahatsızlık verir. Eşlik eden diğer belirtiler -uyuşma, hissizlik, kollarda güçsüzlük gibi- yaşanan sorunun boyutunu gösterir.

Bacaklarda halsizlik ve güçsüzlük, aniden gelişebilir ya da bir süredir devam ediyor olabilir. Nasıl geliştiği fark etmeksizin her iki durumda da ciddiye alınması gerekir. Çünkü bu rahatsızlık önemli bir hastalığı işaret edebilir. Siz de bir süredir bacaklarınızdaki halsizlik, güçsüzlük veya uyuşmadan dolayı rahatsız hissediyorsanız tedavi için bize ulaşabilirsiniz.

İçindekiler:

Bacaklarda Halsizlik Neden Olur? Bacaklarda Halsizlik İçin Hangi Doktora Gidilir? Bacaklarda Güçsüzlük Nasıl Geçer?

Bacaklarda Halsizlik Neden Olur?

Canlıların ayakta kalabilmeleri ve hareket edebilmeleri için farklı sistemleri koordineli bir şekilde kullanmaları gerekir. Bu sistemler, sinir sistemi ve kas iskelet sistemidir. Bunların birinde meydana gelecek bir problem bacaklarda güçsüzlüğe neden olabilir. İlerleyen safhalarda ise yürüyememeye veya ayakta duramamaya kadar varabilir.

Sinir sistemi ve kas iskelet sisteminin haricinde yaşlanma, yetersiz egzersiz, kronik hastalıklar, uyku düzensizliği, kötü beslenme, vitamin ve mineral eksiklikleri, hareketsiz yaşam gibi etkenler de bacaklarda güçsüzlüğe sebep olabilir.

Sinir Sistemi Hastalıkları

Sinir sistemi, merkezi sinir sistemi ve çevresel (periferik) sinir sitemi olmak üzere iki bölüme ayrılır. Merkezi sinir sistemi beyin ve omurilikten oluşur. Çevresel sinir sistemi ise omurilikten ayrılan ve vücudun her yerine yayılan sinirlerden oluşur.

Peki hareket etmemizin sinir sistemimizle nasıl bir bağlantısı var? Beynin hareketle ilgili bölümünden çıkan uyarılar, elektrik sinyali şeklinde omuriliğe ve çevresel sinirlere aktarılır. Bu uyarılar, sinir uçlarından kas hücresine geçer. Meydana gelen kimyasal değişikliklerle kasları uyarır ve kaslarda hareket gerçekleşir.

Böylece, sağlıklı bir kişide beyin tarafından gönderilen hareket sinyali başarıyla sonuçlanmış olur. Ancak sinir sistemini etkileyebilecek hastalıklar, bu sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesini engeller. Bu da bacaklarda halsizliğe, güç ve his kaybına neden olabilir.

Sinir Sistemini Etkileyebilecek Rahatsızlıklar ve Hastalıklar

Kollarda ve bacaklarda güçsüzlük, sinir sistemine bağlı birçok nedenden kaynaklanabilir. Bunlar:

Hareket uyarısının başlaması gereken beyin bölümünde, damar tıkanıklığı, kanama, travma, tümöral bir olay veya enfeksiyona bağlı gelişen bir hastalık olabilir. Bunların dışında beynin metabolik bir hastalığı söz konusuysa kas kasılmasını sağlayacak uyarı hiç başlatılamayabilir. Uyarı başlatıldıktan sonra iletim yolu üzerinde gelişen sorunlar, kasın kasılma gücünü olumsuz etkiler. Örneğin, omurilikte sinir köküne baskı yapan bel fıtığı, bel kaymasından dolayı meydana gelen omurilik veya sinir kökü basısı, omurilik yaralanmaları, omurilikteki enfeksiyon ve tümöral süreçler sinyal iletimini zayıflatabilir. Zayıf sinyal iletimi, güç kaybına, bacaklarda halsizliğe ve his kaybına neden olabilir. Bu duruma bacak uyuşması, karıncalanma ve yanma gibi şikâyetler eşlik edebilir. Uyarı beyinden çıkıp omurilikten sorunsuz geçiyor olsa da bacaklarda halsizlik ve güç kaybı ortaya çıkabilir. Bunun sebebi, çevresel sinirlerin basıya uğraması ya da çeşitli hastalıklara bağlı olarak sinir yapısının hasar görmesidir. Sinir etrafında basıya neden olabilecek bir kist veya tümörün bulunması çevresel sinirlere hasar verebilir. Sinirin kesilmesi ya da şeker hastalığı gibi bazı hastalıkların sinir anatomisi ve fizyolojisini bozması da aynı hasara sebep olur. Buna bağlı olarak bacaklarda halsizlik, uyuşukluk ve his kaybı gelişebilmektedir.

Kas ve İskelet Sistemi Hastalıkları

Sağlıklı bir hareket için elektriksel uyarının kasa ulaşması kadar kasın bu uyarıya cevap vermesi de önemlidir. Bazı kas metabolizması hastalıkları, kasın kendisine gelen uyarılara kasılma şeklinde cevap verememesine neden olabilir ve güç kaybı ortaya çıkar.

Bu hastalıklar arasında şunlar yer alır:

Miyopati: Kasların zayıfladığı veya atrofik (normal boyutlarda olan bir organın küçülmesi) olduğu bir grup hastalığı ifade eder. Bu durum, kas metabolizmasında meydana gelen genetik veya edinsel (sonradan ortaya çıkan) bozukluklardan kaynaklanabilir. İnflamatuar Miyopati: Kas hücreleri etrafında iltihaplanma ile karakterize edilen bir grup hastalığı ifade eder. Bu hastalıklar, kas hücrelerinin işlevini bozarak güçsüzlüğe yol açabilir. Mitokondriyal Miyopati: Mitokondrilerin kas hücrelerinde normal şekilde çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Mitokondriler, kas hücrelerinde enerji üretir. Bu yüzden kasların doğru şekilde çalışması için önemlidir. Kaslar mitokondrilerden dolayı doğru çalışmadığında halsizlik ve güçsüzlük ortaya çıkabilir. Nöromüsküler Hastalıklar: Sinir sistemi ve kaslar arasındaki iletişimde bozukluklara neden olan bir grup hastalığı ifade eder. Bu grupta, ALS, polio ve spinal müsküler atrofi (SMA) gibi hastalıklar yer alır. Bu hastalıklar, kasların normal şekilde kasılmasını engelleyerek güç kaybına neden olabilir. Glikojen Depo Hastalığı: Kas hücrelerinde glikojenin normal şekilde depolanamadığı bir grup hastalığı ifade eder. Bu durum, kasların işleyişinde olumsuz etkilere yol açarak güçsüzlük yaratabilir.

Bu hastalıklar, kas metabolizmasında meydana gelen farklı bozukluklardan kaynaklanabilir ve güçsüzlük, kas ağrısı ve kas yorgunluğu gibi belirtilere neden olabilir. O yüzden hastalıklar ciddi bir boyuta ulaşmadan bir doktora başvurup doğru tanı ve tedavi için yardım almak gerekmektedir.

Ayrıca bazı sistemik hastalıklar, bacaklarda meydana gelen damar tıkanıklıkları, metabolik kas hastalıkları da sağlıklı kas kitlesinin azalmasına yol açarak bacaklarda halsizlik ve güç kaybına neden olabilir.

Kronik hastalıklar, çok uzun süren ve genellikle tamamen iyileştirilemeyen rahatsızlıklardır. Ancak bazı hastalıklar, yaşam tarzı (diyet ve egzersiz) ve ilaçlar yoluyla kontrol altına alınabilir ve yönetilebilir.

Kronik hastalıklara örnek olarak:

Myastenia Gravis, bağışıklık sisteminin vücudun kendi dokularına karşı saldırması sonucu oluşan kronik bir hastalıktır. Bu hastalık, özellikle yüz, boyun, kol ve bacak kaslarında zayıflığa neden olabilir. Multipl Skleroz (MS), merkezi sinir sistemi (beyin ve omurilik) üzerinde etkisi olan bir hastalıktır. Bu hastalık, bağışıklık sistemindeki miyelin adlı koruyucu tabakayı hedef alır. Dolayısıyla sinir impuls iletimini yavaşlatarak kas güçsüzlüğüne neden olabilir. İnflamatuar Miyopatiler, kasları etkileyen otoimmün bir hastalık grubudur. Bu hastalık, kaslarda güçsüzlük, yorgunluk ve ağrıya neden olabilir. Parkinson hastalığı, beyindeki dopamin üreten hücrelerin kaybına bağlı olarak ortaya çıkan bir nörodejeneratif hastalıktır. Bu hastalık, beden dengesi, hareket koordinasyonu ve kas gücünde azalmaya neden olabilir.

Bacaklarda zayıflığa neden olabilen diğer kronik hastalıklar arasında diyabet, kalp hastalığı, artrit, kansızlık, akciğer ve böbrek hastalığı yer alır.

Eğer siz de bacaklarda güçsüzlük yaşıyorsanız kronik hastalıklarınızın kontrollerini düzenli olarak yaptırmalısınız. Çünkü kronik hastalıklar genel bir güçsüzlüğe sebep olabilir.

Vitamin ve Mineral Eksiklikleri

Kas metabolizmasına etkisi olan vitamin ve minerallerin yetersiz alınması, bacaklarda güçsüzlüğe neden olabilir. Özellikle D vitamini, B12 vitamini, magnezyum ve potasyum eksikliği, bacaklarda hissedilen güçsüzlükte büyük bir rol oynar.


D vitamini, kemik ve kas sağlığı için önemlidir. D vitamini eksikliği, kas zayıflığı, kas ağrısı ve yorgunluk gibi semptomlara neden olabilir. B12 vitamini eksikliği, sinir sistemi bozukluklarına, halsizliğe, yorgunluğa ve kas güçsüzlüğüne neden olabilir. Magnezyum eksikliğinde yorgunluk ve halsizlik belirtileri ortaya çıkar. Bunun dışında kabızlık, kusma ve bulantı da görülebilir. Potasyum, kas fonksiyonu için kritik bir mineraldir. Potasyum eksikliği, kas zayıflığı, halsizlik ve kas kramplarına neden olabilir.

Sindirim sistemi hastalıklarında besinlerin bağırsaktan emilimindeki bozulmaya bağlı olarak vitamin ve mineral eksiklikleri görülebilir. Ayrıca yeterli protein içermeyen diyetler de kas kitlesinde azalmaya ve bacaklarda güçsüzlüğe neden olur. Bu nedenle beslenmenize dikkat etmeniz gereklidir.

Bacaklarda Halsizlik İçin Hangi Doktora Gidilir?

Bacaklarda güçsüzlük ve eşlik eden diğer belirtiler için:

Ortopedi ve Travmatoloji, Fizik Tedavi, Beyin Cerrahisi Nöroloji doktorlarına başvurmanız gerekmektedir.

Bu bölümlerden hangisine gitmenizin daha uygun olacağını ayrıntılı olarak öğrenmek için yazının devamını okuyabilirsiniz. Randevu alarak muayene olmak için ise bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Eğer sadece bacaklarda güçsüzlük varsa, kollarda güç kaybı yoksa, konuşma ve anlama gibi bilişsel fonksiyonlarla ilgili bir kayıp yoksa, güçsüzlüğe bacaklarda uyuşukluk, his kaybı, yanma gibi şikayetler eşlik ediyorsa problemin omurilikten kaynaklanıyor olma ihtimali yüksektir.

Bu tarz durumlarda öncelikle ortopedi ve travmatoloji veya beyin cerrahisi uzmanlarına başvurmanız faydalı olur. Bu durumun sebebi omuriliğe baskı yapan bel kayması, omurilik kanalı darlığı, apse, tümör gibi bir oluşum olabilir.

Eğer sadece tek bacakta güç kaybı varsa, ağrıya bacağınıza yayılan bir ağrı, uyuşma, karıncalanma ve hissizlik eşlik ediyorsa yine ortopedi ve travmatoloji veya beyin cerrahisi uzmanlarına başvurmanızı tavsiye ederiz.

Bu durumun sebebi bel fıtığı veya omurilikte sinir köküne baskı yapan başka bir sebep olabilir.

Bazen çevresel sinirlerin sıkışıklığı da benzer bir klinik tabloya sebep olur. Hatta omurilikten kaynaklanan bir problemden ayırt etmek güç olabilir. Başvurduğunuz ortopedi ve travmatoloji veya beyin cerrahisi uzmanı, muayene bulguları ve tetkiklere dayanarak ayırıcı tanı yapacaktır.

Bacakların birinde veya her ikisinde güç kaybıyla beraber parmak uçlarında solukluk, morarma, tüylerde dökülme varsa ve bacaklardan nabız alınamıyorsa Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanıyla görüşmenizi öneririz.

Eğer bacaklardaki güçsüzlüğe kollarda da güçsüzlük eşlik ediyorsa bu durum beyinle ilgili bir problemden veya omuriliğin boyun bölümünden kaynaklanıyor olabilir.

Beyinde damar tıkanıklığı, kanamaya bağlı inmeler, beyin dokusuna zarar veren apse ve tümör benzeri oluşumlar nöroloji veya beyin cerrahisi uzmanını ilgilendirir. Bu durumlarda genellikle hastanın bilinç durumu, anlama ve konuşması ile ilgili değişiklikler de görülür.

Kol ve bacaklarda güçsüzlük olmasına rağmen bilinç durumunda değişiklik yoksa, anlama ve konuşma gibi bilişsel faaliyetleri yerine getirebiliyorsa bu durum omuriliğin boyun bölümüyle ilgili bir problemden kaynaklanıyor olabilir. Bu durumda ortopedi ve travmatoloji uzmanı veya beyin cerrahisi uzmanına başvurmanızı tavsiye ederiz.

Eğer tek taraflı olarak hem bacakta hem de kolda güçsüzlük varsa bu durum sıklıkla beyinden kaynaklanıyordur ve Nöroloji veya Beyin Cerrahisi Uzmanı tarafından tedavi edilmesi gerekir.

Kronik hastalıklarda ise genellikle bazı sistemik bozukluklarla beraber bacak kaslarında güçsüzlük yaşanır. Bu tarz durumlarda kronik hastalığınızla ilgili bölümü ziyaret etmeniz gerekli olacaktır.

Bacaklarda Güçsüzlük Nasıl Geçer?

Bacaklardaki güç kaybının önüne geçmek için öncelikle altta yatan bir neden varsa bunun ortadan kaldırılması gerekir. Bu nedenler, beyni, omuriliği, çevresel sinirleri ve kas dokuyu ilgilendirecek enfeksiyonlar ya da kitle, fıtık gibi güçsüzlüğe neden olabilecek hastalıklar olabilir.

Uzman doktorların muayene ve tetkikleri sonrasında gerekli tedaviyi almalı ve bacakları desteklemek için aşağıdaki önerileri uygulamalısınız.

Sağlıklı Beslenin

Yetersiz beslenme bacak kaslarında güçsüzlüğe neden olabilir. Örneğin, sağlıklı beslenme düzeni olmayan bireylerde kalsiyum, D vitamini ve magnezyum eksikliği görülebilir. Bu besinler sağlıklı kemik ve kasları korumak için gereklidir.

Ayrıca kanın pıhtılaşması, kan basıncının düzenlenmesi, kalp ritmi yönetimi, kemik gücü, bağışıklık sistemi işlevi için çok önemli olan K ve E vitaminleri de yeteri kadar alınmalıdır. Vitamin ve mineral eksikliğinin önlenmesi için lif açısından zengin besinler, kepekli tahıllar, sebze ve meyve tüketilmelidir.

Diyetinizi değiştirmek, herhangi bir elektrolit dengesizliğini gidermenize yardımcı olabilir. Doktorunuz ayrıca kalsiyum, magnezyum oksit veya potasyum oksit gibi takviyeler almanızı önerebilir. Günlük sıvı tüketiminize dikkat etmezseniz halsizlik, baş ağrısı gibi çeşitli sorunlar görülebilir.

Sigara, alkol ve madde kullanımından uzak durun.

Egzersiz Yapın

Bacak gücünüzü yeniden kazanmak, iyileşmenizin kritik bir parçasıdır. Bacaklarınızın gücünüzü artırmak için doktorunuzun veya fizyoterapistinizin bilgisi dâhilinde düzenli egzersiz yapın. Yürüme, bisiklete binme ve su aerobiği gibi egzersizler, kan akışınızı ve kas gücünüzü iyileştirmenin etkili yollarıdır.

Yeterince Uyuyun

Kaliteli uyku eksikliği de bacak kaslarında güçsüzlüğe neden olabilir. Ayrıca kaliteli uyku eksikliği, 50 yaşından sonra önemli ölçüde azalan büyüme hormonu üretimini yavaşlatabilir. Sonuç olarak kaslar zayıflar ve el titremesi, vücutta sertlik, halsizlik gibi belirtiler görülür.

Bacaklarda halsizlik nedeni ne olursa olsun, kas kaybını yavaşlatmak veya azaltmak mümkündür. Bacaklarda güçsüzlük ve halsizlik yaşanması durumunda bireylerin düşme veya yaralanma olasılığı daha yüksektir. Bu nedenle kronik hastalığa ve hareketsiz bir yaşam tarzına yol açan faktörleri azaltmak veya iyileştirmek, hayatınızı en iyi şekilde yaşamanıza yardımcı olabilir.

Bacaklarda halsizlik ve güçsüzlük, gündelik hayatın işleyişini engelleyebilecek boyutlara gelebilir. Bu durumda hareket etmek tam bir eziyete dönüşür. Uyuşma, hissizlik, kollarda güçsüzlük gibi diğer belirtiler de eşlik ederse, ortada ciddi bir hastalık olabilir. Eğer ciddi bir hastalık söz konusuysa, uzman bir doktora başvurmadan iyileşmek mümkün değildir. Diğer yandan bacaklarda halsizlik ve güçsüzlük birçok hastalıktan dolayı meydana gelebilir. Bu yüzden uzman bir doktor tarafından sorunun kaynağı tespit edilmeli ve ona uygun bir tedavi planı çıkarılmalıdır.

Bacaklarınızda halsizlik ve güçsüzlük yaşıyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Uzman Ortopedi ve Travmatoloji doktorlarımızdan randevu alarak altta yatan hastalığın ne olduğunu öğrenebilir ve gecikmeden tedavi sürecine başlayabilirsiniz.

Bacaklarda Halsizlik Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Bacaklarda güç kaybı neden olur?

Sinir sistemi hastalıkları, kas ve iskelet sistemi hastalıkları, vitamin ve mineral eksiklikleri, kronik hastalıklar, bacaklarda güç kaybına neden olabilir.

Bacaklarda his kaybı ne anlama gelir?

Bacaklarda his kaybı omurilik veya beyinden kaynaklı olabilir. Bunun için Beyin Cerrahisi Uzmanı veya Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanına başvurmalısınız.

Yorgun bacaklar nasıl dinlendirilir?

Dinlenmek için rahat bir yere uzanıp bacaklarınızı uzatabilirsiniz. Bacaklarınızın altına yükselti koyarsanız kan dolaşımı için rahatlatıcı olacaktır.

Bacaklarda halsizlik için hangi doktora gidilir?

Belirtilerin seyrine göre, Ortopedi ve Travmatoloji, Fizik Tedavi, Beyin Cerrahisi veya Nöroloji doktorlarına başvurabilirsiniz.

Hangi vitamin eksikliği bacaklarda güçsüzlük yapar?

Sağlıklı kemik ve kas yapısını korumak için kalsiyum minerali, magnezyum, B12 ve D vitamini alınmalıdır. Bu mineral ve vitaminlerin eksikliği bacaklarda güçsüzlük yapabilir.

Bacakları güçlendirmek için ne yapmalı?

Bacakları güçlendirmek için düzenli egzersiz yapmalı, yeterli uyku uyumalı, sigara, alkol, madde kullanımından uzak durulmalı ve sağlıklı beslenmelidir.

Bacak kaslarını güçlendirmek için ne yemeli?

Besin değerleri açısından dengeli bir diyet uygulamak bacak kaslarını güçlendirmek için önemlidir.

"
Soma OSTEOPOROZ TEDAVİSİ - Barış Klinik

Soma OSTEOPOROZ TEDAVİSİ - Barış Klinik

Soma OSTEOPOROZ TEDAVİSİ

Osteoporoz, kemik erimesiMenapozla ilgili olarak en çok bilinen ve endişe edilen bir durumdur. Osteoporos kemiklerdeki erimeyi, daha doğru bir ifade ile de kemik doku yoğunluğundaki azalmayı tarif eder.

Osteoporoz kemiklerin “kütlece azalması” demektir, osteo (kemik) ile poroz (delikli) kelimelerinin birleşmesinden oluşur.

Halk arasında ise osteoporoz, “kemik erimesi” olarak geçer.

Osteoporoz nasıl oluşur?
Kemiğe direncini veren maddelerin özellikle de kalsiyumun kemikten uzaklaşması ile osteoporoz oluşur. Kemik azalmasının şiddeti arttıkça kemik kırılganlığı da artmaktadır.

Osteoporoz ciddi bir hastalıktır.

Osteoporoz ne tür şikayet yapar?
Aslında kemik erimesinin başlangıcında hastada hiçbir şikayet olmayabilir. Ancak hastalık ilerledikçe kemik dokusunun direnci geri dönüşü olmayacak bir şekilde azalmakta ve kemiklerde yaygın ağrılar ortaya çıkmaktadır.

Osteoporozun ileri dönemlerdeki komplikasyonu ise fraktürler yani “kemiklerdeki kırıklar”dır.

Osteoporozda kemik kırıkları ne sıklıkta olur?
50 yaşın üzerinde her 8 kişiden 1′ inde osteoporoza bağlı omurga kırığı gelişmekte olup bu oran yaş ile birlikte artmaktadır. Kalça kırığı 70 yaşın üzerindeki her 3 kadından ve her 9 erkekten 1′ inde görülen önemli bir sağlık problemidir. Osteoporotik kırıklar olarak tanımlanan kırıklar, el bileği, omurga ve kalça kırıklarıdır.

Bu kırıklar kişinin fiziksel, psikolojik ve sosyal durumu ile sağlıkla ilgili yaşam kalitelerini olumsuz olarak etkilemektedir

Osteoporozda kadınlar daha sık etkileniyor…
Osteoporozdan etkilenen insanların % 80’i kadınlardır. Kadınlarda daha sık rastlanan “Romatoid artrit ” gibi iltihaplı romatizmaların varlığı ya da kortizon, tiroksin gibi ilaçların kullanımı halinde osteoporoz riski artmaktadır.

Erkek osteoporozu da özellikle son yıllarda klinik tıpta önemli bir sorun olarak görülmektedir. Tüm vertebra korpus kırıklarının % 14’ü ve yine tüm kalça kırıklarının % 25-30’u erkeklerde görülmekte ve önemli bir oranda hastalık ve ölüm nedeni olabilmektedir.

Osteoporoz (kemik erimesi) neden erkeklerde daha nadir görülür?
Osteoporozun kadınlara oranla erkeklerde daha nadir görülmesinin nedenleri arasında,
Erkeklerde kadınlara göre daha kısa ömür uzunluğu
İskelet gelişimi sırasındaki erkeklerdeki yüksek kemik kütlesi oranı
Erkeklik hormonu olarak da bilinen “testosteron”un kemikler üzerindeki koruyucu etkisi
Kemik yıkımını hızlandıran menapoz eşdeğeri bir durumun erkeklerde olmaması sayılabilir.

Kemik döngüsü ve osteoporoz sonrası kemik kırıkları
Osteoporoz, kemik erimesi, kemik kırılması, osteoporos

Kemik yaşam boyu sürekli yapılan, yıkılan canlı bir dokudur. Buna “kemik döngüsü” adı verilir. Yaşam süresince eski kemik yıkılır ve bunun yerini yeni kemik alır.

Kemik bal peteği görünümünde olup başta kalsiyum olmak üzere önemli mineralleri depolar. Yirmi-yirmibeş yaşlarına kadar yiyeceklerden alınan kalsiyumun kemiği yenileme kapasitesi kemiğin yıkım hızından daha yüksektir. Otuzlu yaşlarda “tepe kemik kütlesi ” adı verilen en yüksek kemik kütlesine ulaşılır. Bu dönem kemiğin en güçlü olduğu dönemdir.

Tepe kemik kütlesini etkileyen faktörler büyüme sırasında rol oynayan genetik program, mekanik yüklenme, beslenme ve hormonal faktörlerdir. Büyüme esnasında optimal kemik birikimi için yeterli kalsiyum alınmalı, normal östrojen salgılanmalı ve yeterli vücut ağırlığı olmalıdır. İleri dönem yaşlardan ziyade büyüme esnasında mekanik yüklenme de önemli rol oynamaktadır.

(Resimler, üstteki resim normal bir kemik dokusunu, alttaki resim ise osteoporotik bir kemik dokusunu göstermektedir).

Kemik azalması ne zaman başlar?
Kırk yaş civarında kemik kütlesi yavaş yavaş azalmaya başlar. Bu kayıp menapozdan sonra kadınlarda östrojen hormonunun seviyesinin düşmesine bağlı olarak hızlanmaktadır.

Menapozdan sonraki ilk 5 yıl kemik kütlesinin en hızlı kaybedildiği zaman dilimidir. Bu dönemde kadınlar her yıl kemik kütlerinin % 3’ünü kaybedebilirler. Hızlı kayıp döneminin sonlarında 60 yaş civarında osteoporozun ilk belirtileri, kamburlaşma, boy kısalması, yaygın sırt ağrıları ya da ufak bir zorlama sonucu oluşan kırıklar şeklinde ortaya çıkar.

Osteoporoza bağlı kemik kırıkları ne zaman görülür?
Menopozdan 10 yıl sonra kalça, bel omurları, el ve bilek kemiklerinde daha fazla olmak üzere kırılma riskleri oldukça fazladır. Kemiklerdeki kırılmalar osteoporosun en önemli komplikasyonu olarak ortaya çıkan ve maddi-manevi sıkıntılara sebep olan durumlardır.

Menopozdaki bu kırıkların basit hormon tedavileri ile önlenmesi kişileri ölüm ve sakatlık risklerinden önemli ölçüde korurken, tedavi masraflarını azaltarak ülke ekonomilerine de ciddi miktarda kaynak sağlar.

Kemik kitlesinin azalmasını hızlandıran faktörler (kemik erimesini arttıran nedenler)
Bazı nedenler osteoporosu hızlandırıcı etkiye sahiptir. Bunlar,
Genetik faktörler: Bazı ailelerde genetik olarak kemik kaybı hızlıdır. Annesinde kemik azalması olan kadında risk fazladır. Ayrıca genetik bazı hastalıklarda da kemik kaybı normalin üstünde olabilir.

Fiziksel aktivite: Uzun süre kısıtlı fiziksel aktivite gösterenlerde kemik kaybının azaldığı iyi bilinmektedir. Aynı şekilde erken yaşlardan itibaren spor yapanların kemik kütleleri yapmayanlara göre oldukça iyidir. Bu nedenle menopozda egzersizin önemi büyüktür.

Sigara: Sigara içenlerde kemik kaybı daha hızlıdır. Sigara kemiklerinizin en büyük düşmanlarından birisidir.
Bazı sistemik hastalıklar: Tiroid, böbrek üstü bezi ve hipofiz ile ilgili bir takım hastalıklarda da kemiklerdeki eksilme normalden fazla olabilir.

Gebelik ve Emzirme: Gebelik ve emzirme de kemiklerde bir miktar azalmaya yol açabilse de bu etki geri dönüşümlüdür, yani bu süreçler bittikten sonra kemiklerdeki kazanç yeniden başlar.

Menopoz ve Yaşlılık: Menopoz ve yaşlılıkta pek çok sebepten ötürü kemiklerdeki kayıp hızlanmıştır.

Hiperprolaktinemi: Beyindeki hipofiz bezinden salgılanan ve “süt hormonu” olarak bilinen “prolaktin”in değişik nedenlerden dolayı normalden fazla salgılanarak kandaki miktarının artışını ifade eden bu durumda da Osteoporos süreci hızlanmaktadır.

Prolaktin hormonunun hipofiz bezinden normalden fazla salgılanmasına “hiperprolaktinemi” adı verilir.

Hiperprolaktinemi ile ilgili bilgiler için tıklayınız >>>

İlaç kullanımı: Bazı tıbbi zorunluluklar nedeni ile heparin, kortizon gibi ilaç kullanan kişilerde kemik erimesi daha çabuk ve erken olarak ortaya çıkabilmektedir.

Hangi ilaçlar osteoporozu hızlandırır?
Astım ve iltihaplı eklem romatizmalarında kullanılan kortizon gibi ilaçlar, kemik kütlesini azaltan ilaçların en önemlileridir. Kemik kaybının miktarı bu ilaçların dozuna ve kullanım sürelerine göre değişmektedir. 7.5 mg’ın üzerinde uzun süreli kullanım (3 aydan uzun süre ) kırık riskini arttırmaktadır.

Kortizon kemik yıkımını hızlandırır, östrojen seviyelerini düşürür, kalsiyumun barsaktan emilimini azaltarak osteoporoza neden olur.

Kortizon dışında osteoporoz riskini hangi ilaçlar arttırır?
Kortizon dışında osteoporoz riskini arttıran ilaçlar:
Guatr hastalığı tedavisinde kullanılan tiroksin,
Sara (epilepsi) hastalığında kullanılan antiepileptikler,
Kanın pıhtılaşmasını engellemek için kullanılan aspirin, heparin ve türevi gibi ilaçlardır.

Bu ilaçları uzun süreli kullananlarda düzgün aralıklarla KMY (kemik mineral yoğunluğu) ölçümü yapılmalıdır.

Osteoporoz ve kadınlardaki estrojen hormonu ilişkisi
Kadınlarda kemik metabolizmasında estrojen hormonu önemli bir düzenleyicidir. Kemik dokusunda kalsiyum iyonunun kalması için estrojene ihtiyaç vardır.

Estrojen hormonun olmadığı durumlarda kemik kaybı hızlanır ve menopozal dönemde gözlenen osteoporoz ortaya çıkar.

Bu nedenle menopozda hormon replasman tedavisi alan kadınlarda kemik erimesi daha az olmaktadır. Menozdaki HRT’nin en büyük yararlarından birisi, kemik dokuda yoğunluğun artışını sağlamasıdır.

Osteoporozda kemik yoğunluğu nasıl ölçülür?
Eskiden direkt radyografiler ile kemik yoğunluğu değerlendirilirken günümüzde bu işlem neredeyse terk edilerek yerini özellikle bel, uyluk (femur) ve ön koldan Dual X-Ray (DEXA) adı verilen bir yöntemle “Kemik Mineral Dansiyometrisi (KMD)” ölçümlerine bırakmıştır. Bu yöntemin duyarlılığı direkt grafilere göre çok daha fazladır.

Eğer bu ölçümlerde hastalık derecesinde kemik erimesi saptanmışsa kemik erimesini önleyen tedaviler uygulanmalıdır.

Osteoporos İçin Risk Faktörleri
Genç bir erişkin iken ulaştığımız tepe kemik kütlesi ve yaşlanmaya başladığımızda oluşması beklenen kemik kaybının hızı osteoporoz gelişme riskimizi belirler. Kimlerin önceden bu hastalığa yakalanacağı önceden öngörülememektedir. Ancak hastalığa yakalanma riski aşağıdaki durumlarda artmaktadır:

45 yaşın altında doğal ya da cerrahi menapoz (Ameliyatla yumurtalıkların alınması)
Kadın olmak
İleri yaş
Ufak tefek zayıf yapıda ve beyaz tenli olmak
Ailede osteoporotik kırık öyküsü (Özellikle annede kalça kırığı)
Daha önce kırık geçirmiş olmak (Ön kol kırığı gibi)
İnflamatuar (iltihaplı) eklem hastalığı yada astım varlığı
Kemik yıkımını hızlandıran ilaçların kullanımı (kortizon,guatr ilaçları,sara ilaçları,heparin vb)
Kalsiyumdan fakir beslenme, yetersiz D vitamini
Sigara içme, alkol kullanımı, fazla kahve tüketimi
Aşırı tuz, protein alımı
Düzenli egzersiz yapma alışkanlığının olmayışı
Erkeklerde düşük testosteron düzeyi
Uzun süreli yatak istirahati
Bunama
Kronik böbrek yetmezliği (KBY)
Malabsorbsiyona neden olacak gastrointestinal sistem sorunları
Tirotoksikoz (tiroid hormonunun fazla salgılanması)
Hiperparatiroidi (paratiroid hormonunun fazla salgılanması)

KEMİK ERİMESİ (OSTEOPOROZ) İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ
Osteoporoz (kemik erimesi) için belirlenmiş bazı risk faktörleri vardır. Bu risk faktörlerini taşıyan kişilerde osteoporoz gelişmesi daha olasıdır. Bu risk faktörlerinden genetik veya ırk gibi bazılarını değiştirmek imkansızken, bazıları değiştirilebilir ve bu sayede osteoporozdan korunulabilir.

DEĞİŞTİRİLEMEYEN RİSK FAKTÖRLERİ
Genetik: Birinci derece akrabalarda osteoporoz ve buna bağlı kırıklar varsa bu bir risk faktörüdür. Bazı genetik hastalıklarda da osteoporoz görülür. Örneğin Turner sendromu, osteogenezis imperfekta, marfan sendromu gibi…

Irk: Beyaz ırkta kemik kütlesi daha düşüktür ve kalça kırıklarına daha sık rastlanır.

Yaş: Kadınlarda 35 yaşından sonra ve menopozdan sonra kemik kaybı yaş ilerledikçe artar. Erkeklerde de 70 yaşından sonra osteoporoz ve kırık gelişme riskinde belirgin bir artış olmaktadır.

Önceki kırıklar: Daha önceden kırık gelişmiş kişilerde tekrar kırık ouşma riski 2 kay fazladır.

Gebelik ve emzirme: Bu dönemlerde kemik kaybında artış izlenir fakat doğum ve emzirme dönemi bittikten sonra kemik yoğunluğu normale döner.

DEĞİŞTİRİLEBİLEN RİSK FAKTÖRLERİ
Hareketsizlik: Hareketsizlik ve yetersiz fiziksel aktivite osteoporoz için en önemli risk faktörlerinden birisidir. Kırık veya başka bir hastalığa bağlı nedenlerle yatarak hareketsiz geçirilen zamanlarda kemik yoğunluğunda hızlı bir azalma izlenir.

Aşırı spor: Örneğin bayan atletlerde ileri yaşlarda osteoporoz riski artar.

Zayıflık: Vücut ağırlığı düşük olan kadınlarda ve erkeklerde osteoporoz ve kırık riski daha fazladır. Tersine kilosu normalden fazla olan kadınlarda da osteoporoz sık görülmez çünkü bunlarda fazla kilonun yaptığı ağırlık kemişkleri güçlendirir ve fazla yağ dokusundan dolayı fazla östrojen hormonu üretilir bu da kemikleri korur. Fakat aşırı ağırlık özellikle diz ve ayak bileği gibi eklemlerde aşınmaya da sebep olarak zararlı etkilerde bulunabilir.

Sürekli kalsiyumdan fakir beslenme: Kalsiyum kemik yapımında çok önemli rol alır, sürekli olarak kalsiyumdan fakir beslenilmesi ayrıca parathormonu arttırır bu sayede kemik yıkımı artar, osteoporoz oluşur.

Depresyon: Depresyon halinde stres, iştahsızlık, harketsizlik görüldüğü için ve depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlardan dolayı osteoporoz riskini arttırır.

Sigara: Sigara içimi osteoporoz riskini iki kat arttırır. Hem erkeklerte hem kadınlarda omurga ve kalça kırığı riski sigara ile artar. Sigara içen kadınlarda menopoz daha erken gelişir ve daha zayıf olurlar, bu faktörler de osteoporoza katkıda bulunur.

Alkol: Hafif veya orta derecede alkol kullanmanın osteoporoza sebep olduğu gösterilmese de aşırı derecede (alkolizm) alkol tüketiminin osteoporoz ve kırık riskini arttırdığı ispatlanmıştır. Bu etki hem kadın hem erkekler için geçerlidir.

Yetersiz beslenme: Kalsiyum, fosfor, magnezyum, çinko, mangan gibi mineraller, D, C, K, B6, folik asit gibi viraminler, proteinler, esansiyel yağ asitleri açısından yeterli bir beslenme osteoporozu önlemek açısından çok önemlidir.

İlaçlar: Bazı ilaçlar kemikleri zayıflatıcı yan etkilerde bulunurlar. Bunların başında kortizon ve türevi glukokortikoidler sayılabilir. Bu ilaçlar astım, romatizma, kan hastalıkları, bağışıklık sistemi hastalıkları ve organ nakli yapılan hastalarda sık kullanılır. Bunun dışında lityum, izoniyazid, karbamezapin, heparin, warfarin, aliminyum içeren antiasitler de osteoporoza neden olabilir.

OSTEOPOROZ NEDEN OLUR (SEBEPLERİ)

Kemik erimesi kadınlarda özellikle menopoz döneminin başlaması ve yaşın ilerlemesi ile birlikte yaygın görülmeye başlayan bir hastalıktır. Aşağıda belirtilen diğer bazı risk faktörlerinin varlığında daha erken yaşlarda da görülebilmektedir. Kemik erimesinden yani osteoporozdan korunmak için hastalık başlamadan henüz küçük yaşlardan itibaren sağlıklı beslenme ve egzersiz gibi gerekli önlemlerin alınması ve aşağıda belirtilen sebeplerden uzak durulması en akılcı yaklaşımdır. Her kadın henüz genç yaşlarda bu bilinçle davranmalıdır ve bilmelidir ki bu önlemleri şimdiden almazsa ileride bu problemle karşılaşma riski çok daha fazla olacaktır.

– Kadınlar erkeklere göre kemik erimesi açısından daha risklidir. Erkeklerin kemik dokusu daha sağlamdır.
– İleri yaş: Özellikle 50 yaşından sonra insanlarda kemik kaybı hızlanır.
– Menopoz: Kadınlarda kemik erimesi (osteoporoz) açısından en önemli risk faktörlerinden birisidir. Erken menopoza girmek bu riski daha da güçlendirir. Menopoz sonrası östrojen hormonunun azalması kemik erimesine sebep olan en önemli faktördür.
– Ameliyat ile yumurtalıkların (overlerin) alınması
– Turner sendromu
– Beslenme bozukluğu. Kalsiyum içeren yiyeceklerin az tüketilmesi.
– Anoreksia nervosa
– Hiponadizm
– Glukokortikoid hormonların fazlalığı (Cushing sendromu)
– Hareketsiz bir yaşam tarzına sahip olmak.
– Egzersiz ve spor yapmamak.
– Ailesinde kemik erimesi olan kişiler.
– Zayıf olmak. Kilolu insanlarda kemik erimesi daha az görülür.
– Beyaz ırkta siyah orka göre kemik erimesi riski daha yüksektir.
– Sigara kullanmak
– Alkol kullanmak
– Kahve, kola gibi kafeinden zengin içecekleri çok fazla tüketmek
– Proteinli besinlerin aşırı tüketilmesi
– Steroidler ve antikoagulanlar gibi ilaçlar kemik erimesine neden olabilir.
– Felç gibi hareketsizliğe neden olan hastalıklar
– Bazı mide ve barsak ameliyatları sonrasında kalsiyum emilimi bozulabilir ve kemik erimesi meydana gelebilir.
– Enflamatuar (iltihabi) barsak hastalıkları
– Hipertroidizm (troid bezinin fazla çalışması) ve hiperparatiroidizm (paratroid bezinin fazla çalışması) gibi bazı hormonal bozukluklar
– Hipokalsitoninemi
– Hiperprolaktinemi
– Tip I diabetes mellitus (İnsülin bağımlı şeker hastalığı)
– Sistemik mastositoz
– Multiple myeloma
– Lenfoproliferatif hastal›klar
– Myeloproliferatif hastalıklar
– Romatoid artrit ve ankilozan spondilit gibi bazı romatizmal hastalıklar
– Çok aşırı derecede egzersiz ve yoğun spor yapmak (normal miktarda egzersiz kemik erimesinden koruyucu etki gösterir)
– Primer biliyer sirozda
– Çölyak hatsalığı
– Güneş ışığına az maruz kalma (Vücutta aktif D vitamini sentezi için güneş ışığı gereklidir.)
– Çok fazla miktarda sodyum alımı (tuz tüketimi)

Yasal Uyarı Site içeriğinde bulunan bilgiler bilgilendirmek içindir.Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.
NBL Türkiye - Osteoporoz Belirtileri Nelerdir? Nasıl Anlarız? Sonrasında Ne Yapmalıyız?

NBL Türkiye - Osteoporoz Belirtileri Nelerdir? Nasıl Anlarız? Sonrasında Ne Yapmalıyız?

Osteoporoz: Tanı, Belirti ve Tedavisi

İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz ve kullanıcı deneyiminizi geliştirebilmek için Çerez kullanıyoruz. Çerez kullanılmasını tercih etmezseniz tarayıcınızın ayarlarından Çerezleri silebilir ya da engelleyebilirsiniz. Ancak bunun internet sitemizi kullanımınızı etkileyebileceğini hatırlatmak isteriz. Tarayıcınızdan Çerez ayarlarınızı değiştirmediğiniz sürece bu sitede çerez kullanımını kabul ettiğinizi varsayacağız.

ÇEREZ NEDİR VE NEDEN KULLANILMAKTADIR?

Çerezler, ziyaret ettiğiniz internet siteleri tarafından tarayıcılar aracılığıyla cihazınıza veya ağ sunucusuna depolanan küçük metin dosyalarıdır.

İnternet Sitemizde çerez kullanılmasının başlıca amaçları aşağıda sıralanmaktadır:

İnternet sitesinin işlevselliğini ve performansını arttırmak yoluyla sizlere sunulan hizmetleri geliştirmek,

İnternet Sitesini iyileştirmek ve İnternet Sitesi üzerinden yeni özellikler sunmak ve sunulan özellikleri sizlerin tercihlerine göre kişiselleştirmek,

İnternet Sitesinin, sizin ve Şirketimizin hukuki ve ticari güvenliğinin teminini sağlamak.

İNTERNET SİTEMİZDE KULLANILAN ÇEREZ TÜRLERİ

Oturum Çerezleri (Session Cookies): Oturum çerezleri ziyaretçilerimizin İnternet Sitesini ziyaretleri süresince kullanılan, tarayıcı kapatıldıktan sonra silinen geçici çerezlerdir. Bu tür çerezlerin kullanılmasının temel amacı ziyaretiniz süresince İnternet Sitesinin düzgün bir biçimde çalışmasının teminini sağlamaktır. Örneğin, birden fazla sayfadan oluşan çevrimiçi formları doldurmanızın sağlanmaktadır.

Kalıcı Çerezler (Persistent Cookies): Kalıcı çerezler İnternet Sitesinin işlevselliğini artırmak, ziyaretçilerimize daha hızlı ve iyi bir hizmet sunmak amacıyla kullanılan çerez türleridir. Bu tür çerezler tercihlerinizi hatırlamak için kullanılır ve tarayıcılar vasıtasıyla cihazınızda depolanır. Kalıcı çerezlerin bazı türleri, İnternet Sitesini kullanım amacınız gibi hususlar göz önünde bulundurarak sizlere özel öneriler sunulması için kullanılabilmektedir. Kalıcı çerezler sayesinde İnternet Sitemizi aynı cihazla tekrardan ziyaret etmeniz durumunda, cihazınızda İnternet Sitemiz tarafından oluşturulmuş bir çerez olup olmadığı kontrol edilir ve var ise, sizin siteyi daha önce ziyaret ettiğiniz anlaşılır ve size iletilecek içerik bu doğrultuda belirlenir ve böylelikle sizlere daha iyi bir hizmet sunulur.

Teknik Çerezler (Technical Cookies): Teknik çerezler ile internet sitesinin çalışmasının sağlanmakta, internet sitesinin çalışmayan sayfaları ve alanları tespit edilmektedir.


İNTERNET SİTEMİZDE KULLANILAN ÇEREZLER

Otantikasyon Çerezleri (Authentication Cookies): Ziyaretçiler, şifrelerini kullanarak internet sitesine giriş yapmaları durumunda, bu tür çerezler ile, ziyaretçinin internet sitesinde ziyaret ettiği her bir sayfada site kullanıcısı olduğu belirlenerek, kullanıcının her sayfada şifresini yeniden girmesi önlenir.

Flash Çerezleri (Flash Cookies):İnternet sitesinde yer alan görüntü veya ses içeriklerini etkinleştirmek için kullanılan çerez türleridir.

Kişiselleştirme Çerezleri (Customization Cookies):Kullanıcıların tercihlerini farklı internet sitesinin farklı sayfalarını ziyarette de hatırlamak için kullanılan çerezlerdir. Örneğin, seçmiş olduğunuz dil tercihinizin hatırlanması.

Analitik Çerezler (Analytical Cookies): Analitik çerezler ile internet sitesini ziyaret edenlerin sayıları, internet sitesinde görüntülenen sayfaların tespiti, internet sitesi ziyaret saatleri, internet sitesi sayfaları kaydırma hareketleri gibi analitik sonuçların üretimini sağlayan çerezlerdir.


ÇEREZLERİN KULLANIMI VERİ SAHİPLERİ TARAFINDAN ENGELLENEBİLİR Mİ?


Adobe Analytics: http://www.adobe.com/uk/privacy/opt-out.html
AOL: https://help.aol.com/articles/restore-security-settings-and-enable-cookie-settings-on-browser
Google Adwords: https://support.google.com/ads/answer/2662922?hl=en
Google Analytics: https://tools.google.com/dlpage/gaoptout
Google Chrome: http://www.google.com/support/chrome/bin/answer.py?hl=en&answer=95647
Internet Explorer: https://support.microsoft.com/en-us/help/17442/windows-internet-explorer-delete-manage-cookies
MozillaFirefox: http://support.mozilla.com/en-US/kb/Cookies
Opera: http://www.opera.com/browser/tutorials/security/privacy/
Safari: https://support.apple.com/kb/ph19214?locale=tr_TR


İNTERNET SİTESİ ÇEREZ POLİTİKASI’NIN YÜRÜRLÜĞÜ

Politika NOBEL internet sitesinde http://www.nobel.com.tr/ ‘de yayımlanır ve kişisel veri sahiplerinin talebi üzerine ilgili kişilerin erişimine sunulur.

Kişisel verilerinizin işlenmesine ilişkin detaylı bilgilere NOBEL İLAÇ AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ’ndan ulaşabilirsiniz.

Avasküler Nekrozun Gelişimi, Belirtileri Ve Tedavisi | Kayhan Turan

Avasküler Nekrozun Gelişimi, Belirtileri Ve Tedavisi | Kayhan Turan

Avasküler Nekrozun Gelişimi, Belirtileri Ve Tedavisi

Avasküler nekroz, kemiklerimizin yaşam döngüsünde karşılaşabileceği bir durumdur. Kemiklerimiz, sağlıklı ve güçlü kalmak için besinlere ve oksijene ihtiyaç duyarlar. Bu durum akıllara kemikler canlı mıdır sorusunu getirebilir.

Kemikler de vücudumuzdaki tüm dokular gibi canlıdır ve yaşamak için ihtiyaç duydukları besini ve oksijeni kan hücrelerinden elde etmektedirler. Ancak damarlar veya kan dolaşımında ortaya çıkabilecek herhangi bir problemin kan iletimini engellemesi, kemik yapısının bozulması ile sonuçlanabilmektedir. İşte bu duruma avasküler nekroz denmektedir.

Avasküler nekrozun nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak erken tanı ve tedavi ile iyileştirilebilen bir rahatsızlıktır. Bununla birlikte tedavinin geciktirilmesi, kireçlenme gibi kronik bir hastalığa sebep olabilir.

Bu yazımızda “Avasküler nekroz nedir, avasküler nekroz tedavisinde kullanılan yöntemler nelerdir?” soruları ve avasküler nekroz hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler için detaylı bilgiler sunulmaktadır.

İçindekiler:

Avasküler Nekroz (Osteonekroz) Nedir? Avasküler Nekroz Risk Faktörleri ve Nedenleri Nelerdir? Avasküler Nekroz Belirtileri Nelerdir? Avasküler Nekroz Nerelerde Görülür? Avasküler Nekrozda Erken Tanı ve Tedavinin Önemi

Avasküler Nekroz (Osteonekroz) Nedir?

Avasküler nekroz, kemiklere yeterli kan akışının sağlanamadığı durumlarda ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Bu durumda, kemik doku hücreleri ölür ve işlevlerini kaybeder. Avasküler nekroz, aynı zamanda osteonekroz olarak da adlandırılır ve tıp literatüründe “aseptik nekroz”, “iskemik nekroz” ve “osteokondritis dissekans” terimleri de kullanılır. Peki, neredeyse her terimde bulunan nekroz nedir ve ne anlama gelir?

Nekroz, doku ölümü anlamına gelmektedir. Nekroz başlangıcı, kemik dokuya yeterli kan akışının sağlanamamasıyla birlikte kemik çökmesi şeklinde kendini göstermektedir. Ancak avasküler nekrozun neden gerçekleştiği tam olarak bilinmemektedir. Hastalığın gelişmesinde etkili olan birtakım hastalıklar ve risk faktörleri bulunmaktadır.

Kemik Çökmesi Neden Olur?

Avasküler nekrozun en belirgin belirtilerinden biri kemik çökmesidir. Kemik çökmesi birtakım görüntüleme yöntemleriyle rahatlıkla tespit edilebilir. Kemiklerin nasıl çalıştığına baktığımızda, kemik çökmesinin neden olduğunu daha iyi anlayabiliriz.

Oksijensiz kalan nekrotik alanın (kemik ucunda yer alan subkondral bölge) etrafı yeni kemik dokusu oluşturmak için fibrovasküler doku ile çevrelenir. Ancak kemik dokunun kendini yenileme süreci, nekroza bağlı doku ölümü sürecinden daha yavaş olduğu için bölgede ayrışma gerçekleşir. Bu ayrışma ise kemik kaybı, çökme ve subkondral kırıkla sonuçlanır. Kemik çökmesi, röntgen bulgularında hilal şeklinde görünür.

Avasküler Nekroz Risk Faktörleri ve Nedenleri Nelerdir?

Yaş ve Cinsiyet: Kalça avasküler nekrozunun görülme oranı 40-50 yaş arasındaki erkeklerde daha fazladır. Diz avasküler nekrozu ise çoğunlukla 55 yaşın üzerindeki kadınlarda meydana gelmektedir. Yapılan araştırmalarda, diz avasküler nekrozunun (özellikle spontan türdeki) kadınlarda daha fazla görülmesi, menopoza bağlı stres kırıkları ile ilişkilendirilmektedir. Bunun sebebi ise menopoz döneminde östrojen hormonunun azalmasıyla birlikte vücutta ve kemiklerde kalsiyum, mineral ihtiyacının artmasıdır. Genç yaşlarda ise kırıklara bağlı oluşan avasküler nekroz daha sık görülür. Genetik Hastalıklar: Gaucher hastalığı ve lösemide genetik hastalıklarda, kemik içinde basıncı artıran etkenler görülmektedir. Bu durum damarların daralmasına ve kanın kemik içinde dolaşmasının zorlaşmasına neden olabilir. Kemik Erimesi (Osteoporoz): Uzun bir süre “sessizce” ilerleyen kemik erimesi (osteoporoz) avasküler nekroz için risk taşıyan bir hastalıktır. Kan hücrelerinin yeterli besini sağlayamaması ile kemik doku zayıflar ve dışarıdan gelecek darbelere karşı savunmasız hale gelir. Böylelikle, basit bir düşme bile kemik kırıklarına yol açabilir ve çevre damarlara zarar vererek kan akışını tamamen engelleyebilir.

Travmatik Olmayan Nedenler


Yüksek Dozda Steroid İlaçların Kullanımı: Steroid ilaçlar, uzman doktor kontrolüyle tedavi amaçlı, kısa süreli kullanıldığında ve gerekli doz miktarı aşılmadığında bir tehdit teşkil etmemektedir. Ancak uzun süre yüksek doz glukokortikoid ile tedavi edilen hastalar, avasküler nekroz gelişimi açısından risk altındadır. Alkol Kullanımı: Aşırı alkol kullanımı, damarlarda yağ embolisine (dolaşım sisteminde yağ birikmesine) bağlı olarak damar tıkanıklığına neden olabilir. Kan pıhtılaşması: Damarlarda tıkanmaya yol açan orak hücre (sickle-cell) hastalığı ve caisson gibi genetik hastalıklar dolaşımın kesilmesine ve dolayısıyla avasküler nekroza yol açabilir.


Kırık ve Çıkıklar: Travma sonucu kemiğin atar damar (arteryel) dolaşımının zedelenmesi, oksijen ve besin kesintisine oldukça duyarlı olan kemik dokunun yenilenmesi için büyük bir risk taşır ve acil önlemler alınması gereklidir. Radyasyon Tedavisi: Kemoterapi gibi radyasyon içeren kanser tedavileri kemiğe ve damarlara zarar verebilir. Bu tür tedaviler sonucunda ortaya çıkan kemik doku hasarına “Osteoradyonekroz” denmektedir. Bununla birlikte, avasküler nekrozun kendi başına veya genetik hastalıklar yoluyla kansere dönüşme riskinin olmadığını ve kişilerin hayatını tehdit eden bir hastalık olmadığını belirtmekte fayda vardır.

Avasküler Nekroz Belirtileri Nelerdir?

Avasküler nekrozun belirtileri, hastalığın başlangıç aşamasında genellikle hissedilmemekte ve daha ileri aşamalarda Kemiğin çökmesine yakın süreçte ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, belirtileri fark ettiğinizde bir uzmana başvurmanız önemlidir. Belirtiler aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

Ağrı: Avasküler nekroz ilerledikçe ortaya çıkan ana belirtidir. Kalça avasküler nekrozunda (Femur başı avasküler nekrozu), özellikle kasık bölgesinde ağrı hissedilmektedir. Steroid kullanımına bağlı avasküler nekrozda ise ani ağrı krizleri görülebilmektedir.
İltihaplanma ve Şişlik: Kemik çökmesinden sonra meydana gelen iltihaplanma, eklem bölgesinde şişlik yapabilmektedir. İltihaplanma zamanla kireçlenmeye (osteoartrit) yol açabilir. Hareket Kısıtlılığı: Eklem çökmesinden sonra kıkırdak doku yıpranmaya başlar. İltihaplanma ile birlikte hareket kısıtlılığı ve eklemde tutukluk ortaya çıkabilir.

Avasküler Nekroz Nerelerde Görülür?

Avasküler nekroz, herhangi bir kemikte görülebilen bir durumdur. Ancak yaygın olarak kalçada ortaya çıkar. Bunun yanı sıra kalçadaki kadar yaygın olmasa da dizde, omuzda, el ve ayak bileklerinde meydana gelebilir.

Kalça Avasküler Nekrozu

Kalça avasküler nekrozu, femur başı avasküler nekrozu olarak da adlandırılır. Kalça avasküler nekrozu çoğu zaman toplardamarlar içerisinde kan pıhtı oluşumu nedeniyle meydana gelmektedir. Aynı zamanda iki eklemde görülme oranının %50’nin üzerinde olduğu bilinmektedir.

Kalça avasküler nekrozunda kemik dokunun yapısını kaybetmesi ve iltihaplanmaya yol açması, beş yılı bulabilmektedir.Ancak kemiğin yenileyici hücrelerinin (osteoblast, osteoklast) oksijensiz ve besinsiz kalması durumunda, altta yatan nedenlere bağlı olarak fonksiyonunu kaybetmesi sadece birkaç saat sürebilir.

Birkaç saat içinde hemen doku ölümü gerçekleşmez fakat erken dönemde de bir belirti göstermez. Ancak ilerleyen evrelerde, genellikle kemik çökmesinin yaklaştığı veya gerçekleştiği dönemlerde ağrılar görülür. Bu ağrılar başlangıçta kasık bölgesinde hissedilir ve daha sonra uyluk kemiğe ve kalçaya yayılabilir.

Diz Avasküler Nekrozu

Diz avasküler nekrozu, üç farklı şekilde spontan, sekonder ve artroskopi sonrası görülmektedir. Bu durumun belirtileri arasında şiddetli ağrıya bağlı hareket kısıtlılığı, eklemde tutukluk ve kütürdeme/kıtlama sesi (krepitasyon) er almaktadır.

Diğer eklem rahatsızlıklarıyla benzer belirtilere sahip olduğu için ayırt etmek zor olabilir. Ancak risk faktörlerine yönelik farklılıklar tanıda yardımcı olabilmektedir. Bu farklılıklar şu şekildedir:

Spontan diz osteonekrozu: Altta yatan birincil bir neden bulunmamaktadır. Çoğunlukla 55 yaşın üzerindeki kadınlarda tek taraflı olarak ortaya çıkar ve en sık medial femoral kondilde (eklem kemiklerinin ucundaki yuvarlak kısım) meydana gelir. Sekonder diz osteonekrozunda: Her iki dizde ve her iki kondilde (eklem kemiklerinin ucundaki yuvarlak kısım) görülür. Sekonder diz osteonekrozu daha çok 45 yaş altındaki kişilerde görülür. Artroskopi sonrası diz osteonekrozu: Artroskopi, küçük kesilerle cerrahi müdahale sunan bir yöntemdir. Bu küçük kesilere giren kameralar sayesinde eklem içerisi gözlenebilir. Artroskopi sonrası diz osteonekrozunda hissedilen ağrıların iki nedeni tespit edilmiştir. Bunlar, subkondral kırığa bağlı gelişen diz osteonekrozu, lazer veya radyofrekans cihazlarının kıkırdak üzerinde doğrudan hasara yol açarak meydana gelen avasküler nekrozdur.

Omuz Avasküler Nekrozu

Omuz avasküler nekrozunun başlıca nedenleri, orak hücre hastalığı ve uzun süreli steroid tedavisidir. Kalçada ve dizde görülen avasküler nekroz çoğunlukla travmatik nedenlere bağlı gelişir. Omuz avasküler nekrozu ise travmatik nedenlerden bağımsız olarak sıkça görülür.

Ancak omuz avasküler nekrozunda, kalçada olduğu kadar bir farkındalık bulunmamaktadır. Bunun sebebi omuzda oluşan bu rahatsızlığın kalça ile multifokal olarak meydana gelmesidir. Yani omuz avasküler nekrozu, tek başına nadirenortaya çıkar. Genellikle kalça avasküler nekrozuyla birlikte görülür. Bununla birlikte, multifokal avasküler nekroz hastalarında omuzda kemik dokusunun kaybı yüksek olasılıkla görülebilir.

Avasküler Nekrozda Erken Tanı ve Tedavinin Önemi

Erken tanı, avasküler nekroz tedavisinde önem taşımaktadır. Çünkü subkondral kemiğin ayrışması ve çökmesi, hastalığın tekrarlama riskini artırır ve eklem kaybına yol açabilir. Eklem kaybı yaşamamak için belirtileri fark ettiğiniz anda uzman ortopedi doktoruna başvurmanız kritik önem taşır.

Avasküler nekrozun tanısında aşağıdaki görüntüleme yöntemlerine başvurulur:

Röntgen (X- Ray): İlk aşamada doktorunuz röntgen çekilmesini isteyebilir. Ancak röntgen, ağrıların başladığı erken dönemde, eklemdeki değişiklikleri tespit etmek için yeterince hassas değildir. Bu nedenle röntgen genellikle hastalığın ilerleyen evrelerinde eklemdeki değişiklikleri izlemek için kullanılır. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Avasküler nekrozun erken tanısı için standart bir görüntüleme yöntemidir. MRI, diğer görüntüleme tekniklerine kıyasla daha ayrıntılı ölçümler yapabilme kabiliyetine sahiptir. Kemik iliğinde meydana gelen kimyasal değişiklikleri ve eklem yüzeyindeki hasarı tespit etmek için kullanılır. Bilgisayarlı Tomografi (BT): Kemiğin üç boyutlu olarak görüntülenmesini sağlayan bir tekniktir. Röntgen ve kemik taramalarına göre daha net bir görüntü elde edilir. Bilgisayarlı tomografi taramaları avasküler nekrozu, manyetik rezonans görüntüleme taramaları kadar erken saptamaz. Ancak kemikteki çatlakları tespit etmek için en iyi yöntemdir. Kemik veya eklem yüzeyindeki çökmenin boyutunu belirlemek için kullanılabilir.

Uygulanacak tedavi yöntemi, kemikte çökmenin olup olmamasına, varsa çökme miktarına, kemik dokunun etkilendiği alanın (nekrotik alan) büyüklüğüne ve eklemin tutulum derecesine bağlı olarak belirlenmektedir. Nekrotik ne demek diye merak ediyorsanız nekrotik alan, kemik dokuda hücre ölümünün gerçekleştiği alanı ifade etmektedir.

Cerrahi tedavinin uygulanıp uygulanmamasına hastanın yaşı, sağlık durumu ve tıbbi geçmişi değerlendirildikten sonra karar verilmektedir. Tüm tedavi seçeneklerinde temel amaç, eklem çökmesini engellemektir. Geç kalınmış durumlarda ise amaç, eklem fonksiyonunun en iyi şekilde geri kazandırılmasıdır.

Konservatif Tedavi Yöntemleri

Avasküler nekroz vakalarında, kemik başının çökmesi henüz başlamamış evrelerde uygulanabilecek çeşitli konservatif tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Bu yöntemler şunlardır:

Yatak istirahati: Yatak istirahati, hastanın aktivitelerini sınırlayarak kemik üzerindeki yükü azaltmayı hedefleyen bir tedavi yaklaşımıdır. Böylelikle, etkilenen kemik bölgesine yönelik stres ve baskı azaltılmış olur. Steroid olmayan iltihap önleyici veya ağrı kesici ilaçlar: İltihaplanmayı kontrol altına almak ve ağrıyı hafifletmek amacıyla steroid olmayan iltihap önleyici veya ağrı kesici ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçlar, iltihaplanma, pıhtılaşma ve damar hasarlarına karşı uygulanan ilaç tedavisi sürecinde kullanılır. Hastanın durumu düzenli aralıklarla izlenerek ilaç tedavisinin etkinliği değerlendirilir. Fizik tedavi egzersizleri Fizik tedavi egzersizleri, avasküler nekrozun belirtileri azaldığında ve kemik iyileşmeye başladığında uygulanır. Fizyoterapist tarafından rehberlik edilen özel egzersizler, hastanın kaslarını güçlendirmesine ve eklem hareketliliğini iyileştirmesine yardımcı olabilir. Destek kullanımı: Etkilenmiş kemik üzerindeki yükü azaltmak veya cerrahi operasyon sonrasında hareketi desteklemek amacıyla destekleyici cihazlar kullanılabilir.

Peki, konservatif tedavi yöntemleri ileavasküler nekrozdan kurtulan var mı?

Hasarlı kemikteki yapısal bozulmalar ciddi seviyelere ulaşmadığında konservatif tedavi yöntemleri iyileşme sağlayabilir.Özellikle omuz ve el bileği gibi eklemlerde daha başarılı sonuçlar elde edilebilir. Bu bölgeler diğer bölgelere göre daha az yüke maruz kaldığından tedavi sürecinde iyileşme olasılığı daha yüksektir.

Ancak, konservatif tedavi yöntemlerine rağmen avasküler nekroz ilerlemeye devam ediyor ve eklem üzerine yük verildikçe ağrı hissediliyorsa cerrahi müdahale düşünülebilir.

Cerrahi Tedavi Yöntemleri

Erken dönem kalça veya diz avasküler nekrozunda, kök hücreler kullanılarak core dekompresyon cerrahisi uygulanabilmektedir. Bu yöntem konservatif tedavilerden daha iyi sonuç alınmasına katkı sağlayabilmektedir.

Core Dekompresyon ve Kök Hücre Tedavisi

Avasküler nekrozun birinci, ikinci ve üçüncü evlerinde uygulanmaktadır. Bu evrelere kadar, röntgenlerde kemik çökmesini işaret eden “hilal görüntüsü” oluşmaz. Bu yöntemde, Küçük kesilerle gerçekleştirilen işlemde öncelikle doku yenileyici özelliği olan kök hücreler hazırlanır.

Hastanın kalça kemik iliğinden (pelvisin iliak kanadından) özel bir şırınga ile alınan kök hücre örneği, ilik sıvısının diğer bileşenlerinden ayrıştırılmak için santrifüj makinesinde döndürülür. Bu şekilde, kök hücre hasarlı (nekrotik) bölgeye enjekte edilmeye hazır hale gelir.

Sonrasında, nekrotik alana ulaşmak için femur boynunun dış kısmından uygun açıyla altı milimetrelik küçük bir delik açılır. Kök hücreler, hasarlı dokunun yenilenmesi için bu delikten enjekte edilir. (Resim 8)

Avasküler nekroz tedavisinde kök hücre kullanılarak gerçekleştirilen core dekompresyon uygulamaları, en modern ve güncel tedavi yaklaşımıdır. Bu yaklaşımla 20-50 yaş arasındaki hastaların, birinci ve ikinci evre avasküler nekrozda, %80-90 oranında kalça protezi ameliyatından kurtulduğu klinik çalışmalarda görülmüştür.

Kemik çökmesi gerçekleşmeden veya yeni gerçekleştiğinde uygulanmaktadır. Osteotomi, ağırlık taşıyan hasarlı yüzeyi döndürmek için uygulanmaktadır. Böylece hasarsız alan, femur başının ağırlık taşıyan kısmı haline gelir. Bu yöntem özellikle genç yaştaki hastalarda artroskopi veya protez ameliyatı yerine tercih edilebilir.

Kemik greftinde farklı yaklaşımlar bulunmaktadır.

İlk yaklaşımda, hastanın kendi leğen kemiği (pelvis) veya bir donörden alınan kemik dokusu, hasarlı bölgeye yerleştirilir. Bu işlem core dekompresyon denilen bir yöntemle gerçekleştirilir. Ayrıca, Bu işlem için sentetik bir kemik doku da kullanılabilmektedir.

İkinci yaklaşım ise vasküler kemik aşılamasıdır. Bu yöntemde genellikle fibula denilen baldır kemiği veya iliak kanat olarak adlandırılan pelvik kemiğin bir kısmı kullanılır. Bu kemik parçası, vasküler ek ile bağlantılı olarak alınır ve hasarlı bölgeye yerleştirilir. Bu şekilde, hasarlı bölge desteklenir ve yeni bir kan kaynağı sağlanmış olur. (Resim 10)

Diğer bir yaklaşım, hasarlı bölgenin kazılarak temizlenmesini ve hastanın başka kemiğinden elde edilen kemik doku ile değiştirilmesi işlemidir.

Total Protez Ameliyatı

Avasküler nekrozun ilerlediği ve kemiği kalıcı şekilde deforme ettiği durumlarda son çare olarak protez ameliyatı uygulanabilir. Bu cerrahi işlemde nekroza uğramış eklem ve kıkırdak dokuları çıkarılır yerine metal veya plastik protezler yerleştirilir.

Günümüzde bu yöntemin uygulanmasında modern cerrahi teknolojiler (Robotik) kullanılır. Robotik cerrahi teknolojisi, protezin eklem bölgesine doğru şekilde yerleştirilmesini sağlar. Böylece hastalar, fizik tedavi egzersizleriyle birlikte eklem fonksiyonlarını geri kazanabilirler.

Unutmayın, Avasküler nekroz tedavisini ihmal etmek, kireçlenmeye yol açabilir ve geçici ağrılarınız kronik ağrılara dönüşebilir. Eğer avasküler nekroz riski taşıdığınızı düşünüyorsanız, yukarıda bahsettiğimiz risk faktörleri ve belirtiler ışığında, Uzman Ortopedi ve Travmatoloji doktorlarımızdan erken tanı ve tedavi için randevu almanızı öneririz. Sorularınız için web sitemizden veya sosyal medya hesaplarımızdan bizimle iletişime geçebilirsiniz.

"
Erkeklerde Osteoporoz Olur Mu? – Prof. Dr. Özgür ÇETİK

Erkeklerde Osteoporoz Olur Mu? – Prof. Dr. Özgür ÇETİK

Erkeklerde Osteoporoz Olur Mu?

Osteoporoz menapoz sonrası kadınlarda görülen bir hastalık olarak bilinmesine karşın erkeklerde de görülebilmektedir. Erkeklerde osteoporoz kadınlardan 10 daha geç oluşur. Kadınlarda menapoza bağlı keskin hormonal dönüşüm osteoporozun daha erken görülmesine neden olurken erkeklerde hormonal geçiş daha ılımlıdır. Bu nedenle erkeklerde daha ileri yaşlarda osteoporoz görülmektedir. Kadınlarda osteoporoz sıklığı 65 yaşından sonra artarken, erkeklerde bu 75 yaşından sonra artmaktadır. Bu durum toplumda sanki osteoporoz sadece kadınlarda ortaya çıkan bir hastalıkmış algısına neden olmaktadır. Erkeklerde osteoporoza bağlı kalça kırığı ve omurga kırığı gelişme riski kadınlara göre 3 kat daha az olmakla birlikte, bu kırıklara bağlı ölüm riski kadınlardan 2 kat fazladır. Erkeklerde osteoporoz nedenleri kadınlar ile aynıdır. Osteoporoza bağlı kırık geçiren erkeklerin yaklaşık %50 sinde osteoporoz sebebi saptanamamaktadır. 50 yaşın üzerindeki her 5 erkekten birinde osteoporoza bağlı kırık meydana gelmektedir. Erkeklerde en sık osteoproz sebepleri: Kortizon tedavisi, aşırı alkol veya sigara tüketimi, d vitamini eksikliği ve cinsiyet hormonlarının eksikliği ve kötü beslenmedir.

Erkek osteoporozunda tanı nası konulur?

Erkeklerde de osteoporoz kadınlarda olduğu gibi çoğunlukla sessiz seyreder. Basit travmalar sonrası kırık geçirilmesi osteoporozdan şüphelenilmesi için önemli bir durumdur. Ayrıca son 5 yılda 3 cm den daha fazla boy kısalması var ise osteoporoza bağlı omurga çökme kırığı belirtisi olabilir. Kişinin kortizon tedavisi alıp almadığı, aşırı alkol-sigara tüketimi mutlaka sorgulanmalıdır. Dış görünüşte sırtta kamburluk artışı var ise mutlaka omurga röntgeni çekilmelidir.

Osteoporozdan şüphe duyulduğunda “Kemik mineral yoğunluğu ölçümü” ile tanı konulabilir.

Kemik Mineral Yoğunluğu Ölçümü Kimlere yapılmalıdır?

1- 70 yaş üzerindeki tüm erkeklere(şikayeti olsun ya da olmasın)

2- 50-69 yaş arasındaki osteoporoz riski taşıyan hastalara( kortizon kullanan-basit travma ile kırık geçiren- aşırı alkol-sigara tüketen- osteoporoza yol açan hastalık veya ilaç kullanmı bulunan tüm hastalar)

Erkek Osteoporozunda tedavi?

1- Yeterli kalsiyum alımının sağlanması: 50-70 yaş arasında günlük kalsiyum ihtiyacı 1000mg iken , 70 yaş üzeri erkeklerde bu 1200 mg çıkmaktadır.

2- D vitamini eksikliği olanlarda mutlaka eksikliğin tamamalanması gerekmektedir.

3- Haftada en az 3 kez 30-40 dakika ağırlık egzersizi önerilmektedir.

4- Sigaranın bırakılması ve alkolün azaltılması önerilmektedir.

5- Sekonder nedenlerin tedavisi(osteoporoza yol açan hastaların tedavisi

6- Osteoporoz ilaçlarının kullanılması

Written by Prof. Dr. Özgür ÇETİK

1973 yılında Giresun’da doğan Prof. Dr. Özgür ÇETİK, Eğitimini 1995 İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, 2000 İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji ve 2007 Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi doçentliğini tamamlayarak , 2013 Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde profesör unvanı almıştır. Dr.Çetik, 1996 – 2000 İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi, 2001 – 2002 Özel Avrasya Hastanesi, İstanbul Uzman Hekim, 2002 – 2007 Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yardımcı Doçent, 2002 – 2003 Bingöl SSK Hastanesi, 2002 – 2003 Diyarbakır 600 yataklı Asker Hastanesi, 2008 – 2011 Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doçent ve 2011 yılından beri Acıbadem Sağlık Grubu’nda Ortopedi ve Travmatoloji Profesörü olarak görev yapmaktadır. Dr.Çetik evli ve 2 çocuk babasıdır.

Related Posts

Ayak parmakları ucunda topuğu yere basmadan yürüme yeni yürümeye başlayan çocuklarda oldukça yaygındır. Ayak parmaklarında…

El bileğinde tendonların sıkışması sonucu şiddetli ağrı ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Genellikle 30-50 yaş…

Menisküs hakkında bilinmesi gerekenler: Menisküs diz eklemi içerisinde her insanda doğuştan var olan iki adet…

Prof. Dr. ÖZGÜR ÇETİK
Ortopedi ve Travmotoloji

Acıbadem Bakırköy Hastanesi
Adres: Halit Ziya Uşaklıgil Cad. 1 Bakırköy 34140 İstanbul
Tel: 0(212) 414 50 42
Faks: 0(212) 414 51 40
mail: [email protected]

Acibadem Üniversitesi
Adres: Kerem Aydınlar Kampüsü Kayışdağı caddesi No:32 Ataşehir İstanbul
Tel: 0(216) 500 44 44
Faks: 0(216) 576 50 76

Uzmanlık Alanları

Spor Yaralanmalari ve Artroskopik Cerrahi
Travma Cerrahisi
Protez Cerrahisi
Kısalık ve Deformite Cerrahisi
Osteoporoz (Kemik Erimesi)

D Vitamini Eksikliği Ön Çapraz Bağ Tamiri "
Menopoz Nedir? Belirtileri Nelerdir? Ne Zaman Olur? Kaş Tıp Merkezi

Menopoz Nedir? Belirtileri Nelerdir? Ne Zaman Olur? Kaş Tıp Merkezi

Menopoz Nedir? Belirtileri Nelerdir? Ne Zaman Olur? Menopoz Nedir? Belirtileri Nelerdir? Ne Zaman Olur?

Menapoz, kadınların üreme sistemleri konusunda mesaj veren önemli bir dönemdir. Genel olarak orta yaş adı verilen 45 ila 55 yaşlarında kendisini gösteren bu durum kadınlar için geçicidir.

Menopoza giren kadınların doğurganlıkları ciddi oranda azalır ve bir süre sonra tamamen ortadan kalkar. Her ay kadınların yumurtlama dönemi olan adetin bitişi olarak da düşünülebilen menopoz, bazı kişilerde ağır geçebilmektedir.

Menopoz Nedir?

Menopoz kadınlarda her ay görülen adet döneminin sona erdiğini gösteren bir işarettir. Bedenin yumurtalama dönemi olarak bilinen adet dönemini ortadan kaldıran ve böylece doğurganlığın da bitişi olarak görülen menopoz, kadınların hayatında önemli bir döneme denk gelmektedir.

Menopoz hormonal değişikliklerin sonucunda osteoporoz (kemik erimesi) riskini artırabilir. Buna ek olarak, menopoz döneminde vücudun dengesini korumak için uygulayabileceğiniz yöntemler de bulunuyor. Hormon tedavisi, belirtileri hafifletmek ve osteoporoz riskini azaltmak için kullanılabilir.

Menopoz Belirtileri Nelerdir?

Menopoz belirtileri hormonal değişikliklerden kaynaklanır ve her kadında farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Genel olarak kadınlarda görülen belirtiler arasında düzensiz adet döngüleri, sıcak basmaları, gece terlemeleri, uykusuzluk, ruh hali değişiklikleri, vajinal kuruluk ve cinsel istekte azalma yer almaktadır.

Menopoz tanısı genellikle bir kadının adet döngüsünün tamamen durması üzerine konur. Ancak, doktorlar bazen hormonal değişiklikleri teyit etmek için kan testleri veya diğer tıbbi testler yapabilirler.

Menopoz Dönemleri Nelerdir?

Menopoz genel olarak üç ana dönemden oluşur. Bunları şu şekilde açıklayabiliriz:

Perimenopoz: Bu aşama, menopozun başlangıcını işaret eder ve genellikle 40’lı yaşların sonlarında veya 50’li yaşların başlarında başlar. Menopoz: Menopoz, kadının son adet dönemini ve yumurtalıkların tamamen hormonal aktivitesini durdurduğu noktayı ifade eder. Postmenopoz: Postmenopoz, menopoz sonrası dönemdir. Bu dönemde menopoz belirtileri genellikle azalır, ancak bazı kadınlarda hala sıcak basmaları, uykusuzluk, vajinal kuruluk gibi belirtiler devam edebilir. Menopoz Ne Zaman Olur?

Menopozun ne zaman olacağını kesin olarak tahmin etmek zordur. Bu durum çoğunlukla 40’lı yaşların ortasında ortaya çıkar. Ancak bazı kadınlarda daha erken ya da daha geç de görülebilir. 55 yaşından sonra girilen menopoz geç olarak tarif edilir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere perimenopoz ile birlikte süreç başlamış olur. Bu dönem içerisinde adet döngüleri düzensizleşmeye başlar. Daha sonra menopoz ve post menopoz dönemleri gelir ve sonunda kişi tamamen adet döngüsü dışına çıkar. Bu da doğurganlığın bitişi olarak anlaşılabilir.

Menopoz Döneminde Hangi Tedaviler Yapılır?

Menopoz döneminde kadınları rahatlatmak ve etkileri en aza indirmek için bazı tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Bunlar arasında şu tedavileri sayabiliriz:

Hormon Tedavisi Non-hormon Tedavisi Vajinal Kuruluk Tedavisi Osteoporoz Tedavisi Yaşam Tarzında Düzenleme

Bu noktada doktorunuz size hangi tedavi yöntemlerinin uygun olduğu konusunda destek sağlayacaktır. Dolayısıyla uzman jinekolog ile görüşerek profesyonel bir destek almak gerekiyor.

Bunlarda ilginizi çekebilir: Asherman sendromu nedir? Neden olur? Tedavisi nasıl yapılır? Smear Testi Nedir? Neden ve Nasıl Yapılır? HSG(Rahim Filmi) Nedir? Nasıl Yapılır? Fiyatları Ne Kadar? Adet Düzensizliği Nedir? Belirtileri Nelerdir? Neden Olur? Adet Gecikmesi Nedir? Neden Olur? Tedavisi Nasıl Yapılır? Servisit (Rahim Ağzı İltihabı) Nedir? Belirtileri Nelerdir? Vajinit Nedir? Belirtileri Nelerdir? Neden Olur? Miyom Nedir? Belirtileri Nelerdir? Neden Olur? Naboth Kisti (Rahim Ağzı Kisti) Nedir? Belirtileri Nelerdir?
Osteoporozda hemşirelik bakımı - Sağlık Bilimleri Yüksekokulu - Hemşirelik

Osteoporozda hemşirelik bakımı - Sağlık Bilimleri Yüksekokulu - Hemşirelik

Osteoporozda hemşirelik bakımı

Osteoporoz sık görülen metabolik bir kemik hastalığı olarak tanımlanmaktadır. Dünya yaşlı nüfusunun artmasına paralel olarak osteoporoz görülme sıklığının daha da artacağı tahmin edilmektedir. Osteoporozda kemik mineral ve matriks kitlesinin azalması, mikroyapının bozulmasına bağlı olarak kemik desteği azalır ve kırık riski artar. Erkeklere oranla kadınlarda daha sık rastlanır. Özellikle menopoz sonrasında kadınlarda daha etkindir.

Yetişkin insanlarda 40 yaş sonrası kemik kaybı başlamaktadır. Kemikte mineral ve matriks kaybı eşit oranlardadır, sadece mineral kaybı ise osteomalazide karşılaşılan bir durumdur.

Osteoporoz Tanı Kriterleri Kemik mineral dansitesi genç erişkinde ortalama değerinin -1 standart sapma değerinin üstünde olmasına NORMAL, -1 ile -2.5 arasında olmasına OSTEOPENİ, -2.5 standart sapmanın altında olmasına OSTEOPOROZ, ayrıca buna kırığın eşlik etmesi haline Yerleşmiş Osteoporoz denmektedir. Fizyopatoloji

Normal şartlar altında kemiklerdeki hücre yapımı ve yıkımı birbirine eş olduğundan varolan kemik kitlesi korunur. Osteoporozda ise yıkım, yapımdan daha fazla olmaktadır. Kadınlarda önceleri yavaş kemik kaybı varken, menopoz sonrası dönemde giderek artar, ki bunun asıl sebebi östrojen hormonunun azalmasıdır. Menopoz dönemine giren kadınlar kemik kütlelerinin % 2-3’ünü ya da daha fazlasını 3-7 yıl gibi bir zaman diliminde kaybetmektedirler.

Tip 1 osteoporoz orta yaşlı, menopoz sonrası kadınlarda görülmektedir. Hastalık genelde tüm iskelet sistemine zarar verir. Çoğunlukla kalça, spina ve el bileğini etkiler. Giderek boy kısalır, kifoz gelişir ve vertebralarda fraktürler oluşur. Trebeküler kemik kaybı fazla olduğundan distal ön kol kırıkları gelişmektedir. Sigara kullanımı ve sedanter (hareketsiz) yaşam riski arttırmaktadır. Tip 2 osteoporoz ise yaşı 75 üstünde olan kadın ve erkeklerde görülmekte ve tibia, femur boynu, pelvis ve humerus kırıklarına yol açmaktadır. Osteoporozda Belirti ve Bulgular


Osteoporoz çoğunlukla belirti vermeden ilerlediği için farkedilmesi güçtür. Ancak ani bir hareketten sonra, düşmeden sonra kırık oluştuğunda hasta tarafından farkedilmektedir. Daha çok görülen fraktürler spina, kalça ve ön koldadır. Eğer vertebralar etkilenmiş ise hastalarda bel ağrısı şikayetine yol açar, boy kısalır.

Osteoporozda Tanı İşlemleri Kemik mineral yoğunluğu ölçümü (DEXA), kemik USG’si, laboratuvar testleri ve kemik biopsisi yapılarak tanı konulmaktadır. En önemli test DEXA olup sonucu T skor olarak tanımlanır. Her hastalıkta olduğu gibi osteoporozda da erken tanı önem taşır. 60’lı yaşlar yüksek risk taşır. Laboratuvar testlerinde kalsiyum, fosfor, alkalen fosfatez düzeyi normaldir, kemik grafilerinde değişiklik iskelet kitlesindeki kayıp % 30 – 50 oranında görülmektedir. Osteoporoz Tedavisi DEXA skoru ≥ 2 T ise ya da kemik kaybı ≥ 1.5 T skoru ve risk faktörleri olan ya da vertebra kırığı, kalça kırığı öyküsü olan post menopoz dönemindeki kadınlara tedavi uygulanır.

Hastaya kas güçlendirici egzersizler önerilir. Düz ve sert bir zeminde uyuması önerilir, günlük yürüyüşler faydalıdır.

Osteoporozlu hastalara 1 gr. üstü kalsiyum/gün olarak verilir. Aç karnına ve bol suyla alınması gereklidir. 3 ay boyunca 1000 iu Dvit/gün verildikten sonra 3 ay ara verilir. Korunma amaçlı hastalara kalsitonin ve östrojen kullandırılmaktadır. Kalsitonin kemik yıkımını azaltmakta olup, som balığı kalsitonini insan kalsitoninden daha fazla tercih edilmektedir. Günlük doz 50-100 iu arasıdır.

Ayrıca sigarayı bırakmak, alkolden uzak durmak, dengeli beslenmek, çay ve kahvede aşırıya kaçmamak ve en önemlisi de fiziksel aktiviteyi mutlaka arttırmak gerekir. D vitamini temini en etkin olarak güneş ışığından elde edileceğinden güneş ışığından yeterince yararlanılmalıdır.

Osteoporozda Hasta Bakımı Ağrı (kırık ve kemik kaybına bağlı), Harekette bozulma (kırığa, kas spazmına, ağrıya bağlı), Bilgi eksikliği (egzersiz, beslenme, tedavi) dir.

Günde 30 dk güneş ışığından yararlanan bireylerde D vitamini vücut tarafından sentezlendiği için güneş ışığı değerlendirilmelidir.

Sedanter yaşam tarzından uzak durularak yürüme, ağırlık kaldırma, dans etme, hafif egzersizler hastalara önerilmelidir. Çünkü hareketsizlik kemik kitlesinde kayba yol açmaktadır. Ağrılar nedeni ile yürüme – hareket güçlüğü çeken hastalara walker, baston v.b. yardımcı araçlar kullandırılmalıdır.Aileye tüm bu konular hakkında kısa ve açık bilgi verilmelidir.

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları - Lokman Hekim

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları - Lokman Hekim

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Nedir?

Endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları, vücudun hormonal sistemini ve metabolizma işlevlerini inceleyen önemli bir tıbbi dalıdır. Bu alanda uzmanlaşmış doktorlar, tiroid, pankreas, böbrek üstü bezleri ve diğer endokrin bezlerle ilişkili sorunları teşhis eder. Teşhislerini takiben tedavi etmek için çalışırlar. Hormonların düzenlenmesi, vücut fonksiyonlarının stabilitesi ve genel sağlık için hayati öneme sahiptir.

Yaygın Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları

Endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları, vücuttaki hormonal dengeyi etkileyen ve metabolizmayı bozan çeşitli sağlık sorunlarını içerir. Bu hastalıkların tanınması, erken teşhis ve uygun tedavi ile yönetilmesi hayati öneme sahiptir. Yaygın enndokrinoloji rahatsızlıklıkları şu şekildedir:

Diyabet (Şeker Hastalığı)

Diyabet, vücuttaki insülin hormonunun yetersiz üretildiği veya etkili bir şekilde kullanılmadığı durumları ifade eder. Bu nedenle kan şeker seviyeleri yükselir. Diyabetin farklı türleri vardır:

1. Tip 1 Diyabet: Bağışıklık sistemi, pankreastaki insülin üreten hücreleri tahrip eder. Tedavi insülin enjeksiyonları ile sağlanır.

2. Tip 2 Diyabet: Hücrelerin insüline direnci artar ve pankreas daha fazla insülin üretmeye başlar. Yaşam tarzı değişiklikleri, ilaçlar ve insülin tedavisi ile yönetilir.

3. Gestasyonel Diyabet: Gebelik sırasında ortaya çıkan geçici diyabet türüdür. Diyet değişiklikleri ve gerektiğinde insülin tedavisi ile kontrol altına alınır.

Tiroid Bozuklukları

Tiroid bozukluklarının nedenleri farklılık gösterebilir:

Hipotiroidizm (Tiroid Az Çalışması): Tiroid bezinin yetersiz çalışması sonucu ortaya çıkar. Otoimmün hastalıklar (Hashimoto tiroiditi), iyot eksikliği gibi faktörler hipotiroid hastalığına yol açabilir. Hipertiroidizm (Tiroid Fazla Çalışması): Tiroid bezinin aşırı aktif olması durumudur. Graves hastalığı, nodüler guatr gibi durumlar hipertiroid hastalığına neden olabilir.

Tirod nodülleri:

Tiroid bezinde ortaya çıkan kitlelerdir. Çoğu iyi huylu olsa da bir kısmnda kanser gelişebilir. Teşhis için biyopsi gerekebilir. Ayrıca fazla hormon üretimi yaparak vücuda zarar verebilir.

Tiroid Bozuklukları Belirtileri:

Tiroid bozuklukları farklı belirtilerle kendini gösterebilir:

Hipotiroidizm Belirtileri: Yorgunluk, kilo artışı, soğuğa karşı duyarlılık, saç dökülmesi gibi belirtiler görülebilir. Hipertiroidizm Belirtileri: Hızlı kilo kaybı, çarpıntı, sinirlilik, sıcak basmaları gibi semptomlar hipertiroid hastalığını işaretleri olabilir.

Obezite

Obezite, dünya genelinde yaygın bir sağlık sorunudur. Kişinin vücut ağırlığının, boyuna oranla aşırı artmasıyla karakterize edilir. Obezite, kalp hastalığı, diyabet, hipertansiyon ve daha birçok sağlık sorununun riskini artırabilir.

Obezite Nedenleri:

Obeziteye birden fazla faktör katkıda bulunabilir:

Dengesiz Beslenme: Yüksek kalorili, işlenmiş gıdaların aşırı tüketimi obezite riskini artırabilir. Hareketsiz Yaşam Tarzı: Düşük fiziksel aktivite seviyeleri, kalori yakımını azaltarak obeziteye yol açabilir. Genetik Yatkınlık: Aile geçmişi, obezite riskini artırabilir. Metabolizma Hızı: Metabolizma hızının düşük olması, kilo alımına neden olabilir. Psikolojik Faktörler: Stres, duygusal yeme alışkanlıklarını tetikleyerek obeziteye yol açabilir.

Obezite Belirtileri:

Obezitenin belirtileri açıkça görülebilir olmasa da bazı ipuçları şunlar olabilir:

Kilo Artışı: Aşırı kilolu olma durumu, obezitenin temel belirtisidir. Nefes Darlığı: Fiziksel aktivite sırasında nefes darlığı yaşanabilir. Yorgunluk: Aşırı kilo taşımak, genel yorgunluğa neden olabilir.

Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon)

Hipertansiyon, kan damarlarının içindeki kan basıncının normalden yüksek olması durumunu ifade eder. Yüksek tansiyon, kalp-damar sistemine ciddi zararlar verebilir ve felç, kalp krizi gibi sağlık sorunlarının riskini artırabilir.

Hipertansiyon Nedenleri:

Hipertansiyonun temel nedenleri farklı faktörlerden kaynaklanabilir:

Genetik Yatkınlık: Aile geçmişi, hipertansiyon riskini etkileyebilir. Yüksek Tuz Tüketimi: Aşırı tuz alımı, kan basıncını yükseltebilir. Hareketsiz Yaşam Tarzı: Düşük fiziksel aktivite seviyeleri, hipertansiyon riskini artırabilir. Kötü Beslenme Alışkanlıkları: Yüksek yağlı, işlenmiş gıdaların aşırı tüketimi riski artırabilir. Stres: Kronik stres, hipertansiyona katkıda bulunabilir.

Hipertansiyon Belirtileri:

Hipertansiyonun belirtileri genellikle sessizdir, ancak bazı ipuçları şunlar olabilir:

Baş Ağrısı: Özellikle sabahları başlayan baş ağrıları hipertansiyonun bir işareti olabilir. Baş Dönmesi: Ani baş dönmesi veya denge kaybı yaşanabilir. Göğüs Ağrısı: Göğüs ağrısı veya nefes darlığı hipertansiyonun ciddi bir belirtisi olabilir.

İnfertilite (Kısırlık)

İnfertilite veya kısırlık, gebelik elde esilememesi durumunu ifade eder. Hem kadın hem de erkekte ortaya çıkabilen bu durum, çiftler için duygusal ve fiziksel bir zorluk olabilir. İnfertilite, bir dizi farklı faktörden kaynaklanabilir ve modern tıbbın yardımıyla tedavi edilebilir.

İnfertilite, çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Bunlar şunları içerebilir:

Kadın Faktörleri: Yumurtlama sorunları, tüplerin tıkalı olması, polikistik over sendromu gibi nedenler infertiliteye yol açabilir. Erkek Faktörleri: Düşük sperm sayısı, sperm hareketliliği sorunları, genetik faktörler infertiliteye sebep olabilir. Tüp Geçirmezlik: Fallop tüplerinin tıkalı olması, yumurtanın spermlerle buluşmasını engelleyebilir. Endometriozis: Rahim dışındaki dokunun rahim içine yayılması, gebeliği zorlaştırabilir. Yaş: Kadın yaşının ilerlemesi, doğurganlık üzerinde etkili olabilir. Hormonal Denge Bozuklukları: Hormon düzensizlikleri, yumurtlama ve gebelik sürecini etkileyebilir.

İnfertilite genellikle belirgin semptomlarla kendini göstermez. Ancak bazı ipuçları şunlar olabilir:

Düzensiz Adet Döngüsü: Düzensiz veya ağrılı adet dönemleri infertilite belirtisi olabilir. Ağrılı Cinsel İlişki: Cinsel ilişki sırasında ağrı veya rahatsızlık hissi, tıbbi bir sorunu işaret edebilir. Sperm Sayısı ve Hareketliliği: Erkeklerde düşük sperm sayısı veya hareketliliği infertilite belirtisi olabilir.

Osteoporoz

Osteoporoz, kemiklerin yoğunluğunun azaldığı ve kırık riskinin arttığı bir kemik hastalığıdır. Kemikler, sürekli olarak yenilir ve yenilenir, ancak osteoporoz durumunda yeniden oluşum yetersiz kalır. Bu nedenle kemikler zayıflar ve kırılma riski artar. Özellikle yaşlı yetişkinlerde sık görülen bir durumdur.

Osteoporozun temel nedeni, kemiklerin normalden daha hızlı bir şekilde kaybedilmesidir. Ancak bununla birlikte bazı risk faktörleri ve nedenler şunlar olabilir:

Yaşlanma: Yaşlandıkça kemik yoğunluğu azalır ve kırılma riski artar. Cinsiyet: Kadınlar, menopoz sonrası dönemde östrojen seviyelerinin düşmesi nedeniyle daha yüksek risk altındadır. Genetik Faktörler: Aile geçmişi, osteoporoz riskini etkileyebilir. Düşük Kalsiyum ve D Vitamini Alımı: Kalsiyum ve D vitamini eksikliği kemik sağlığını olumsuz etkiler. Hormonal Değişiklikler: Hormonal dengesizlikler, özellikle menopozda östrojen seviyelerinin düşmesi, kemik kaybını hızlandırabilir.

Osteoporozun erken aşamalarında genellikle belirgin semptomlar görülmez. Ancak ilerledikçe şu belirtiler ortaya çıkabilir:

Sırt Kamburluğu (Kifoz): Omurga kemiklerinin zayıflaması sonucu sırt kamburluğu oluşabilir. Boy Kısalması: Kemik kaybı nedeniyle boy kısalabilir. Kolay Kırılan Kemikler: Özellikle bilek, kalça ve omurga kemikleri kolayca kırılabilir.

Osteoporoz, yaşlı yetişkinlerde yaygın bir sağlık sorunudur ancak erken teşhis ve uygun tedavi ile yönetilebilir. Kemik sağlığını korumak için düzenli doktor kontrolleri yapmak, sağlıklı beslenmek, egzersiz yapmak ve doktorunuzun önerilerine uymak önemlidir.

Aşırı Tüylenme (Hirşutizm)

Aşırı tüylenme, normalden daha fazla ve kalın tüylerin vücutta, yüzde veya diğer bölgelerde belirmesi durumudur. Bu durum hirşutizm olarak adlandırılır. Hirşutizm, genellikle hormonal dengesizliklerin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Ciddi bir görünüş değişikliği ve psikolojik etkilerle ilişkilidir

Aşırı tüylenmenin temel nedeni hormonal değişikliklerdir. Bu hormonal değişiklikler şunlarla ilişkili olabilir:

1. Yüksek Androjen Seviyeleri: Androjen hormonları, özellikle testosteron, vücutta tüylenmeyi uyarır. Kadınlarda normalden daha yüksek androjen seviyeleri, hirşutizme yol açabilir.

2. Polikistik Over Sendromu (PCOS): PCOS, yumurtalıklarda androjen seviyelerinin arttığı bir durumdur. Bu, yüz ve vücutta aşırı tüylenmeye neden olabilir.

3. Cushing Sendromu: Bu durumda, kortizol hormonu fazla üretilir. Yüzde, boyunda ve göğüs bölgesinde tüylenme artabilir.

4. Konjenital Adrenal Hiperplazi (CAH): Nadir görülen bir durumdur. Böbrek üstü bezlerinin normalden fazla androjen ürettiği bir durumdur.

5. İlaç Kullanımı: Bazı ilaçlar, özellikle anabolik steroidler veya kortikosteroidler, aşırı tüylenmeye neden olabilir.

6. Hirşutizmin, kalın, koyu renkli tüylerin özellikle yüz, sırt, göğüs, karın veya alt karın bölgelerinde görünmesiyle kendini gösterir. Ayrıca düzensiz adet döngüsü, sivilce, yağlı cilt ve saç dökülmesi gibi diğer hormonal belirtiler de eşlik edebilir.

Tedavi Yöntemleri

Endokrinoloji ve metabolizma hastalıklarının yönetimi, hastalığın türüne, ciddiyetine ve hastanın sağlık durumuna göre özelleşmiş tedavi yaklaşımları gerektirir. Bu hastalıkların etkili bir şekilde tedavi edilmesi, semptomların hafifletilmesi ve komplikasyonların önlenmesi için önemlidir. Yaygın endokrinoloji ve metabolizma hastalıklarının tedavi yöntemleri şu şekilde sıralanabilir:

Diyabet Tedavisi:

Tip 1 Diyabet: Tip 1 diyabet tedavisinde insülin enjeksiyonları veya insülin pompaları kullanılır. Doğru insülin dozajının belirlenmesi, kan şekeri seviyelerinin kontrol altında tutulmasını sağlar. Tip 2 Diyabet: Tip 2 diyabet tedavisinde sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz yaşam tarzı değişiklikleri tercih edilir. Oral antidiyabetik ilaçlar ve gerektiğinde insülin kullanımı da tedavi yöntemleri arasındadır. Gestasyonel Diyabet: Gebelik sırasında gelişen gestasyonel diyabet genellikle beslenme düzenlemeleri ve fiziksel aktivite ile yönetilir. Gerektiğinde insülin kullanımına geçilebilir.

Tiroid Bozukluklarının Tedavisi:

Hipotiroidizm Tedavisi: Hipotiroidizm tedavisinde tiroid hormonu replasmanı kullanılır. Bu hormon ilacı, vücudun yeterli tiroid hormonu üretmesine yardımcı olur. Hipertiroidizm Tedavisi: Hipertiroidizm tedavisinde antitiroid ilaçlar, radyoaktif iyot tedavisi veya cerrahi müdahale kullanılabilir.

Obezite Tedavisi:

Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve düzenli egzersiz, kilo verme ve kilo kontrolünde temel adımlardır. Diyet Danışmanlığı: Beslenme uzmanları, kişiye özel diyet planları oluşturarak kilo kaybını destekler. Cerrahi Müdahaleler: Aşırı obezite durumlarında mide küçültme veya bağırsak bypass cerrahisi gibi yöntemler tercih edilebilir.

Hipertansiyon Tedavisi:

Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Tuz alımının azaltılması, düzenli egzersiz yapılması ve sağlıklı diyetin benimsenmesi hipertansiyonun kontrolüne yardımcı olabilir. İlaç Tedavisi: Hipertansiyonun ciddiyetine bağlı olarak, doktorlar kan basıncını düzenlemek için ilaç reçete edebilirler.

Cinsel Bez Sorunlarının Tedavisi:

Hormon Replasman Tedavisi: Hormon eksiklikleri, hormon replasman tedavisi ile düzeltilir. Örneğin, erkeklerde testosteron replasmanı veya menopoz sonrası kadınlarda östrojen tedavisi gibi. Cerrahi Müdahaleler: Bazı cinsel bez sorunları cerrahi müdahale gerektirebilir.

Osteoporoz Tedavisi:

Kalsiyum ve D Vitamini Takviyeleri: Kemik sağlığını desteklemek için kalsiyum ve D vitamini takviyeleri kullanılabilir. İlaç Tedavisi: Osteoporozun ilerlemesini yavaşlatmak için bifosfonatlar, denosumab gibi ilaçlar kullanılabilir.

Hirşutizmin Tedavisi:

Altta yatan nedenin belirlenmesine dayanır. Tedavi yaklaşımları şunları içerebilir:

1. Hormonal Tedavi: Hormonal dengesizlikler düzeltilerek aşırı tüylenme azaltılabilir. Örneğin, doğum kontrol hapları veya antiandrojen ilaçlar hormon seviyelerini düzenlemeye yardımcı olabilir.

2. Lazer Epilasyon: Kalıcı tüy azaltma amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Uzmanlar tarafından uygulandığında etkili sonuçlar elde edilebilir.

3. Elektroliz: Tüy foliküllerinin elektrik akımı ile tahrip edildiği bir yöntemdir. Kalıcı bir çözüm sağlayabilir.

4. Tüy Giderici Krem veya Jeller: Kısa süreli çözümler sunar, ancak sürekli kullanım gerektirebilir.

İnfertilite Tedavisi:

İnfertilite tedavisi, altta yatan nedenlere ve çiftin durumuna göre değişir:

Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sağlıklı yaşam tarzı, beslenme düzeni ve kilo kontrolü, doğurganlığı artırabilir. İlaç Tedavisi: Hormon tedavileri veya yumurtlama uyarıcı ilaçlar, infertiliteyi tedavi etmek için kullanılabilir. Tüp Bebek (IVF): Yumurta ve sperm döllendirilir, ardından embriyo rahme transfer edilir. Yumurtalık Rezervi Değerlendirmesi: Kadının yumurtalık rezervi değerlendirilir ve en uygun tedavi planı belirlenebilir. Cerrahi Girişimler: Tüplerin açılması veya endometriozis lezyonlarının çıkarılması gibi cerrahi girişimler gerekebilir.

Osteoporoz Tedavisi:

Osteoporoz tedavisi, kırık riskini azaltmayı ve kemik sağlığını korumayı amaçlar:

Beslenme Desteği: Yeterli kalsiyum ve D vitamini alımı, kemik sağlığını destekler. Egzersiz: Düzenli egzersiz, kemik yoğunluğunu artırabilir. İlaç Tedavisi: Doktorunuzun önerdiği ilaçlar, kemik sağlığını güçlendirebilir. Hormon Tedavisi: Menopoz sonrası kadınlarda östrojen ve kalsitonin tedavileri düşünülebilir. Düşme Riskini Azaltma: Evde düşmeleri önlemek için önlemler almak önemlidir.

Endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları, vücudun karmaşık hormonal denge sistemini inceler. Bu hastalıkların erken teşhisi ve etkili tedavisi, bireylerin sağlıklı yaşam sürdürmelerine yardımcı olabilir. Düzenli kontroller ve sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları, endokrinoloji ve metabolizma sağlığının korunmasında önemlidir. Eğer herhangi bir endokrinolojik veya metabolik sorundan şüpheleniyorsanız, uzman bir doktora danışmanız önemlidir.

Not: Bu makale genel bilgilendirme amacı taşır ve tıbbi tavsiye yerine geçmez. Herhangi bir sağlık sorununda, uzman bir sağlık profesyoneline danışmanız önerilir.

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Nedir?

Lokman Hekim İstanbul Hastanesi Lokman Hekim Akay Hospital Lokman Hekim Üniversitesi Ankara Hastanesi "
Osteoporoz (kemik erimesi) nedir? | Merkez Sağlık Grubu

Osteoporoz (kemik erimesi) nedir? | Merkez Sağlık Grubu

Osteoporoz (kemik erimesi) nedir?

Güçlü kollajen liflerine bağlı mineraller ve çoğunluğu kalsiyum tuzlarından oluşan yapılar sağlıklı kemik yapısına işaret eder. Yaşlanma süreci bu kemik yapısının gücü kaybederek zayıflaşmasına ve dayanıklılığını yiritmesine neden olur. Yaşlanma döneminde görülen bu süreç normaldir, eğer kemik yoğunluğundaki ciddi düşüş kemiklerin kırılganlık seviyesi yükselttiyse bu durum osteoporoz hastalığına işaret eder. Osteoporoz genellikle kırık veya çatlak oluşumu sonrası kemiğin görüntülenmesi ile tespit edilir. Osteoporoz kaynaklı kırıklar genellikle el bilekleri, omurga ve kalçada görülür.

Osteoporoz (Kemik Erimesi) Belirtileri Omurga içerisindeki kırk Çökmüş bir omurun neden olduğu bel ağrıları Kemiklerin eğrilmesine bağlı boy kısalması Kamburlaşma Çarpık duruş Basit hareketlerle bile meydana gelen kırık ve çatlaklar Kemik Erimesi Risk Faktörleri Kalsiyum, fosfor ve d vitamini eksikliği Yaş Kadın cinsiyet Kırık hikayesi Genetik faktörler Hormon bozuklukları Menopoz öncesi yumurtalıkların alınması Sigara ve alkol kullanımı Osteoporoz (Kemik Erimesi) Teşhisi

Kemik Yoğunluğu Ölçümü (DEXA) ile teşhis konur. Belirtilerin kendini göstermesi beklenmeden düzenli kontroller yapılmalıdır. Özellikle menopoz evresinde olan kadınlar her yıl DEXA ölçümü yaptırmalıdır.

Osteoporoz (Kemik Erimesi) Tedavisi

Kemik erimesi tedavisi doktor değerlendirmesi sonucu incelenen sebeplere göre değişenlik gösterebilir, doktorun uygun gördüğü ilaçlar ile tedavi desteklenir. Eğer kemik erimesi teşhisine sahipseniz veya belirtilerden şüphe ediyorsanız mutlaka sağlık kuruluşuna başvurmalı, kemik ölçümünü yaptırmalısınız.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Adet (regl) düzensizliği nedir? Tedavisi nasıl yapılır? Erken Tanı Hayat Kurtarır! İnfertilite (kısırlık) nedir? Doğurganlığı etkileyen faktörler Servisit (rahim ağzı enfeksiyonu) hakkında merak edilenler HPV'den korunmanın yolları Osteoporoz (kemik erimesi) nedir? Ovulasyon (yumurtlama) nedir? Tedavisi nasıldır? Menopoz Teşhis ve Tedavi Yöntemleri Polikistik over sendromu nedir? Tedavi yöntemleri nelerdir? Yüksek riskli gebelik nedir? Takibi nasıl olmalıdır? İdrar kaçırmanın tipleri Gebelik Hesaplama Nedir? "