Kemik Erimesi Nedir? Belirtileri Nelerdir? Vitabiotics

Kemik Erimesi Nedir? Belirtileri Nelerdir? Vitabiotics

Osteoporoz: Tanı, Belirti ve Tedavisi

İskelet sistemini oluşturan kemiklerin yapısında yüksek oranda kalsiyum bulunur. Sağlıklı kemiklerde bulunan mineraller, çeşitli nedenlerden dolayı azalabilir. Bu durumun sonucunda kemik erimesi ya da bir diğer adıyla osteoporoz hastalığı meydana gelir. Daha çok belirli bir yaşın üzerindeki kişilerde görülen bu rahatsızlık, toplumda sık görülür. Kadın ve erkek hastalara birçok açıdan zorluk çıkaran kemik erimesi hakkında bilgi sahibi olunması ve doğru önlemlerin zamanında alınması büyük etki yaratır. Zamanla kemiklerin yapılarının güçsüzleşmesine ve kalitelerinin azalmasına neden olan osteoporoz, vücudun çeşitli bölgelerindeki kemiklerin kırılmalara yol açabilir. Hastalığın görülme sıklığının yanı sıra ilerlemesi de yaş ile doğru orantılıdır. Kadınlarda, erkeklere daha fazla görülen bu rahatsızlığın ortaya çıkışında, menopoz döneminde vücuttaki östrojen hormonunun azalması etkilidir. Bununla birlikte gençlerde de kemik erimesi görülebilir. Beslenme, uyku, alışkanlıkları, fiziksel aktivite yapma sıklığı gibi nedenler de osteoporozun ortaya çıkmasına etki edebilir. Yaşam tarzında yapılacak basit ama etkili değişiklikler ile kemik erimesine yakalanma ihtimalini azaltmak mümkündür.

Kemik Erimesi (Osteoporoz) Nedir?

Kemik erimesi, kemik yapılarının çeşitli nedenlerle güçsüzleşmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Yaşlılığın doğal bir sonucu olarak kemiklerin dayanıklılığını yitirmesi ve zayıflaması görülebilir. Osteoporoz hastalığı ise kemik yoğunluğundaki zayıflamanın aşırı bir şekilde gerçekleşmesiyle birlikte kemiklerin çok daha kırılgan bir yapıya sahip olmalarına neden olur. Kemik yapısında boşluklar oluşması ve bu nedenle yoğunluğunu kaybetmesi, çatlak ve kırık görülme ihtimalinin artması anlamına gelir. Ciddi sonuçlara neden olabilen osteoporoz, oldukça dikkat gerektiren bir rahatsızlıktır. [1] Rutin kontroller sırasında ya da kırık ya da çatlak durumunda tespit edilmesi muhtemel olan kemik erimesi, vücudun çeşitli bölgelerinde kırık oluşumuna neden olabilir. Omurga, kalça ve el bileklerindeki kemikler, osteoporozdan en çok etkilenen noktalar arasında yer alır. Bu rahatsızlığın görülme sıklığı yaş ile doğru orantılı olsa da son yıllarda kemik erimesine yakalanan kişi sayısında önemli bir artış mevcuttur. Osteoporozun görülme ihtimali belirli bir yaşın üzerindeki kadınlarda meme kanserinden, erkeklerde ise prostat kanserinden daha yüksektir.

Kemik Erimesi Belirtileri Nelerdir?

Vücudun çeşitli bölgesindeki kemikler üzerinde etkili olabilen osteoporozun belirtileri, kişiden kişiye göre farklılık gösterebilir. Erken dönemde kişinin kendisi tarafından son derece zor bir şekilde anlaşılabilen kemik erimesi belirtileri, rahatsızlığın ilerlemesiyle birlikte hissedilebilir hale gelebilir. Bu belirtilerden bir tanesi vücutta kalsiyum oranının azalmasına bağlı olarak kemiklerin eğilmesi sonucunda meydana gelen boy kısalmasıdır. Kısalmanın yanı sıra eğilebilen kemikler duruşun çarpıklaşmasına da yol açabilir. Kamburlaşan omurga, kişinin öne doğru eğilmesine neden olarak boyun kısalmasını beraberinde getirebilir. [2] Kemik erimesi belirtileri arasında omurga kemikleri içerisinde oluşması muhtemel bir çatlak ya da kırığın neden olduğu ağrılar da yer alır. Ağrılar genel olarak bel ve kalça bölgesi çevresine etki eder. Osteoporozun belirtilerinden bir diğeri de zayıflayan kemiklerin basit hareketlerde bile kırılması veya çatlamasıdır. Hastalığın etkisiyle kolay bir şekilde çatlayan ve kırılan kemiklerin hasarları çeşitli bölgelerde görülebilir. Kemik erimesinin yukarıda sayılan belirtileri hastalığın ilerlediği durumlarda görülür. Bu nedenle belirtilerin saptanması için uzmanların önerdiği aralıklarla kemik ölçümü testi yapılması tavsiye edilir.

Kemik Erimesine Tanı Nasıl Konulur ve Nasıl Tedavi Yöntemleri İzlenir?

Kemik erimesinin teşhisi, hastalığın ilerleme seviyesine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Hastalığın erken dönemlerinde teşhisinin zor olması nedeniyle osteoporoz, genellikle kırık ve çatlak meydana geldikten sonra anlaşılır. [3] Bu durumun yaşanmaması için özellikle belirli bir yaşın üzerindeki kişilerin hekime danışarak belirli aralıklarla test yaptırması gerekir. Hastalığın teşhisini kolaylaştıran testler sayesinde kemik erimesi ilerlemeden önlemler almak mümkün olur. Kemiklere yapılan yoğunluk ölçümleri kemik erimesini kesin olarak tespit eder. Kemik erimesine uygulanacak tedavinin niteliği, hastalığın ilerleme düzeyi ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak şekillenir. Kemikleri güçlü olan ve kırılma ihtimalinin az olduğu kişilerde vitamin ve mineral takviyeleri uygulanabilir. Kemiklerin korunmasına yardımcı olan kalsiyum ve D vitamini, doktorların sıklıkla önerdiği takviyeler arasında yer alır. Takviyelere ek olarak monoklonal antikor ilaçlar da osteoporoz tedavisinde kullanılabilir. Bu ilaçlar genel olarak uzun dönem tedaviye ihtiyaç duyan hastalarda uygulanır. Osteoporoz tedavi yöntemlerinden bir diğeri de hormon ilişkili tedavilerdir. Tedavi yöntemi ve sıklığı her hasta için değişiklik gösterdiğinden, kemik erimesi belirtilerine sahip olan kişilerin en kısa sürede bir hekime başvurması önerilir.

Osteoporoz: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Osteoporoz: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Osteoporoz: Tanı, Belirti ve Tedavisi

The view 'PView' or its master was not found or no view engine supports the searched locations. The following locations were searched: ~/Views/Journal/PView.aspx ~/Views/Journal/PView.ascx ~/Views/Shared/PView.aspx ~/Views/Shared/PView.ascx ~/Views/Journal/_Layout.master ~/Views/Shared/_Layout.master ~/Views/Journal/PView.cshtml ~/Views/Journal/PView.vbhtml ~/Views/Shared/PView.cshtml ~/Views/Shared/PView.vbhtml

The view 'PView' or its master was not found or no view engine supports the searched locations. The following locations were searched: ~/Views/Journal/PView.aspx ~/Views/Journal/PView.ascx ~/Views/Shared/PView.aspx ~/Views/Shared/PView.ascx ~/Views/Journal/_Layout.master ~/Views/Shared/_Layout.master ~/Views/Journal/PView.cshtml ~/Views/Journal/PView.vbhtml ~/Views/Shared/PView.cshtml ~/Views/Shared/PView.vbhtml
Osteoporoz (Kemik Erimesi)

Osteoporoz (Kemik Erimesi)

Osteoporotik omurganın görünümü

50 yaşın üstündeki her üç kadının birinde ve her beş erkeğin birinde osteoporoz vardır. Avrupa komisyonu raporlarına göre halen Avrupa'da 23.7 milyon kişide oseoporoz vardır, bu rakamın 2010 yılında 27.2 milyon kişiye ulaşacağı tahmin edilmektedir. Avrupa'da osteoporoz nedeniyle yılda 1.5 milyon kalça kırığı oluşmakta ve her 30 dakikada bir osteoporotik bir kırığın oluştuğu tahmin edilmektedir. Bu yılda 41.000 kişinin hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi anlamına gelmektedir. Bunun maliyeti yılda 340 milyon Avro'dur. "OSTEOPOROZ BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR"

TİPLERİ Menopoz sonrası Senil (yaşlılığa bağlı) osteoporoz Juvenil (gençlerde görülen) osteoporoz Hareketsizliğe bağlı Endokrin hastalıklara bağlı Sindirim sistemi hastalıklarına bağlı Kan hastalıklarına bağlı Kronik ilaç kullanımı Romatizmal hastlıklar RİSK FAKTÖRLERİ

Cinsiyet: Kadınlar, yaşam boyu, kemik kütlelerinin %45-50 sini, erkekler ise % 20-30 unu kaybederler.

Genetik faktörler. Beyaz veya Asya kökenli kadınlar. Sarışın mavi gözlü, ince ciltli, minyon tipler. Ailede osteoporoz öyküsü bulunanlar Geç ve/veya düzensiz adet görme. Erken menopoz. Beslenme durumu. Yetersiz kalsiyum alımı. Vejeteryan diyet. Süt intoleransı (tahammülsüzlüğü), Aşırı alkol, kahve ve tuz tüketimi, Sigara kullanımı. Hareketsiz yaşam veya aşırı egzersiz. Osteoproza neden olan ilaçların kronik kullanımı. OSTEOPOROZUN TANISI T değeri T değeri: -1,-2.5. Osteopeni T değeri T değeri OSTEOPOROZUN KLİNİĞİ

Osteoporozun kliniğini belirleyen, kemik direncinin düşmesine bağlı olarak ortaya çıkan kırıklardır. En çok el bileği ve önkolda, omurgada ve kalçada kırıklar görülür.

El bileği ve önkol kırıkları:

Çoğunlukla el üzerine düşme sonucunda görülür. Kırık yerinde ağrı, şekil bozukluğu ve şişlik vardır.Kırıklar kapalı olarak yerine konulur. Kapalı molarak yerine konulamayan ya da eklemi ilgilendiren çok parçalı kırıklar cerrahi olarak tedavi edilir.

Kalça kırıkları:

Kalça üzerine düşme sonucunda görülür.Kalça bölgesinde ağrı vardır. Üzerine basıp yürüyemez. Tedavisi cerrahidir. Hasta kısa süre içinde ayağa kaldırılıp hareketlendirilmezse, kısa sürede yaşamını yitirebilir.

Omurga kırıkları:

Evde düşme gibi basit yaralanmalar sonucunda ya da kendiliğinden oluşur. Bel ve sırt ağrısı vardır. Belirti ve bulgular silik olduğundan, basit bir sırt ağrısı olarak algılanabileceğinden atlanabilir. Tanı için röntgen yeterli olmazsa, bilgisayarlı tomografi ve MRG'ye başvurulur. Çökmeye neden olmamış kırıklar korse ile tedavi edilir. Çökme gösteren kırıklarda cerrahi tedavi uygulanır. Tercih edilen yöntem, vertebroplasti veya kifoplasti'dir. Tedavi edilmeyen olgular % 23 oranında ölücül olabilir. Osteoporoza bağlı omurga kırıklarının kliniği aşağıdaki gibi bir seyir gösterir:

Sırt veya bel ağrısı > Omurgada şekil bozukluğu, çoğunlukla kifoz (kamburluk) > Akciğer kapasitesinde azalma > Hareket yeteneğinde azalma > İştahsızlık > Uykusuzluk > Aktivitede azalma > Kemiklerde yumuşama > Yeni kırık riskinde artma > Akciğer sorunlarının ortaya çıkması > Yaşamın kaybı. Üçüncü bel omurunda osteoporoza bağlı kırık, 65 yaşında kadın. OSTEOPOROZUN TEDAVİSİ

Medikal olmayan tedavi:

Düşme riskinin azaltılması, düşmeden korunma, Denge çalışması, Ağırlık çalışmaları, kas güçlendirme egzersizleri, Denge çalışmaları, Yaşam alanında yapılacak düzenlemeler (Bu şekilde düşmede % 40 oranında azalma sağlamak mümkündür). Medikal tedavi: Kemik yıkımını önleyen ilaçlar: Etidronat, Alendronate, Risedronate, Raloksifen, Kalsitonin. Kemil yapımını artıran ilaçlar: D vitamini türevleri, Fluorid, Parathormon. Kemik yıkımını önleyen ve kemik yapımını artıran ilaçlar: Östrojen, Stronsiyum ranolid. Cerrahi tedavi:

Hastayı bir an önce yaşama döndürmek için başvurulur. Yaşlı bir hastanın yatağa bağlı olarak uzun süre yaşaması mümkün değildir, ortaya çıkacak başta akciğer, kalp ve dolaşım sistemi ve diğer sistemik komplikasyonlar nedeniyle erken dönemde kaybedilir. Bu nedenle özellikle kalça ve omurga kırıklarında cerrahi yöntemler tercih edilir. Osteoporotik yaşlı kalça kırıklarında tercih edilen yöntem parsiyel kalça artroplastisidir (femur başı protezi). Bu şekilde hasta ertesi gün ayağa kaldırılıp yürütülebilir. Osteoporotik omurga kırıklarında, kapalı olarak (açık cerrahi uygulanmadan ve çoğu zaman lokal anestezi olarak uygulanan minimal invaziv yöntemler uygulanır. Vertebroplasti veya kifoplasti yöntemi ile kırık omurgaya kemik çimentosu enjeksiyonu yapılarak, hastanın hemen ayağa kalkması ve yaşamına kaldığı yerden devam etmesi sağlanır. Balon kifoplasti yönteminde, kırık omurdaki çökme, omur cismine gönderilen bir balonun şişirilmesi ile düzeltildikten sonra, balon sönürülüp çıkartılır ve kemik çimentosu ile doldurularak onarılır (alttaki resimlerde).

Osteoporotik omurga kırığının tedavisinde uygulanan balon kifoplasti yöntemi. Soldaki resimde ameliyat için hazırlık, sağdaki resimde balonlar yerleştirilmiş. İkinci bel omurunda uygulanmış kifoplasti. "
Addison Hastalığı İzmir Özel Can Hastanesi | İzmir in Tercih Ettiği Hastane

Addison Hastalığı İzmir Özel Can Hastanesi | İzmir in Tercih Ettiği Hastane

Addison Hastalığı

Adrenal yetmezlik olarak da adlandırılan Addison hastalığında böbreklerimizin hemen üzerinde bulunan adrenal bezlerimiz çok az kortizol ve sıklıkla çok az aldosteron üretir.

Nadir görülen bu hastalık çoğu zaman bağışıklık siteminin adrenal bezlere saldırmasıyla ortaya çıkar (otoimmün).

Addison hastalığı tüm yaş gruplarında ve her iki cinsiyette de görülür ve hayatı tehdit edebilir. Tedavi eksik olan hormonların takviyesi şeklinde yapılır.

Belirtiler

Addison hastalığı belirtileri genellikle yavaş, sıklıkla birkaç ay içinde gelişir. Genellikle hastalık o kadar yavaş ilerler ki, hastalık veya yaralanma gibi stres meydana gelene kadar belirtiler göz ardı ve belirtileri daha da kötüleştirir. Belirti ve bulgular şunları içerebilir:

Aşırı yorgunluk İstemsiz kilo kaybı ve iştah azalması Cildinizin koyulaşması Düşük tansiyon, baş dönmesi hatta bayılma Tuz arzusu Düşük kan şekeri Bulantı, ishal veya kusma Karın ağrısı Kas veya eklem ağrıları Sinirlilik Depresyon veya diğer davranışsal belirtiler Kadınlarda saç dökülmesi veya cinsel işlev bozukluğu

Akut adrenal yetmezlik ( Addison krizi)

Bazen addison hastalığının belirti ve bulguları aniden ortaya çıkabilir. Akut adrenal yetmezlik hayatı tehdit eden şoka yol açabilir. Aşağıdaki bulgu ve belirtileri yaşarsanız acil tıbbi yardım alın:

Ciddi zayıflık Bel ve bacak ağrısı Bilinç değişikliği Ciddi karın ağrısı, kusma ve ishal

Addison krizinde ayrıca,

Kan basıncı düşüklüğü Düşük sodyum düzeyi ve yüksek potasyum değerleri görülebilir.

Teşhis

Adrenal bezden üretilen hormonların kanda ölçülmesi ve adrenal bezin görüntülenmesi ile tanıya ulaşılır.

Tedavi ve takip

Hastalığın tedavisi eksik olan hormonların takviyesi ile başarılı bir şekilde yapılır.

Özellikle ağır egzersiz sırasında, sıcak havalarda, ishal gibi durumlarda bol miktarda tuz almanız gerekecektir.

Doktorunuz ayrıca ateşli hastalık, ameliyat gibi durumlarda ilaç dozunuzda geçici bir artış önerecektir.

Diğer tedavi ve takip önerileri

Doktorunuz tarafından düzenlenecek hastalığınızı belirten bir kimlik kartı taşıyın.

Bir günlük ilacı kaçırmak bile tehlikeli olabilir, bu nedenle seyahat ederken veya işteyken yanınızda az miktarda yedek ilaç bulundurun.

İlaç dozunun yeterli, ancak aşırı olmadığından emin olmak için, diğer eşlik eden otoimmün hastalıkların tespiti için aralıklı doktor kontrollerini aksatmayın.

Osteoporoz ve Paratiroid Hastalığı - Prof. Dr. Serkan Teksöz

Osteoporoz ve Paratiroid Hastalığı - Prof. Dr. Serkan Teksöz

Osteoporoz ve Paratiroid Hastalığı Osteoporoz ve Paratiroid Hastalığı

Osteoporoz ve paratiroid hastalığı arasındaki ilişkiyi incelemeden önce, Osteoporoz’uz ne olduğunu öğrenelim?

Osteoporoz Nedir?

En kısa haliyle, Kemiklerdeki kalsiyum kaybına Osteoporoz denir. Kalsiyum seviyeleri paratiroid bezleri tarafından düzenlenir. Paratiroid bezlerinin tüm yaptığı budur. Paratiroid hormonunun(PTH) salınımı yoluyla, bu dört küçük bez diyetimizden ne kadar kalsiyum emileceğini, böbreklerimizden ne kadar kalsiyum atılacağını ve kemiklerimizde ne kadar kalsiyum depolanacağını düzenlerler. Kemiklerimizde bolca kalsiyum depolarız, ve bu kalsiyum paratiroid bezlerinin isteği durumunda vücudun tamamında kullanılmak üzere hazırdır. Paratiroid bezlerinden biri aşırı aktif olduğunda (hiperparatiroidizm), paratiroid tümörü çok fazla PTH üreterek kemiklerimizden kan dolaşımına sürekli olarak kalsiyum geçmesine neden olur. Bu kemiklerin yoğunluğunu ve sertliğini kaybetmesine neden olur (kemikleri sert yapan içindeki kalsiyumdur.). Kemiklerden kalsiyumun kaybına osteoporoz denir. Osteoporozlu kemikler kırılmaya daha eğilimlidir. Osteoporotik kemikte kalsiyumun eriyip kan dolaşımına geçmesi nedeniyle daha büyük delikler bulunmaktadır(aşırı paratiroid hormonu, artmış yaş, yaşlı kadınlarda östrojen eksikliği nedeniyle gelişir.). Osteoporotik kemik pek güçlü değildir, bu yüzden kırıklara daha duyarlıdır. Hiperparatiroidizmde çok sık görülen kemik ağrısının nedeni kemiğin merkezinin sürekli olarak çözülmesidir. Bu aynı zamanda yaşlı kişilerin “kambur” şekilde yürümesine neden olan omurga zayıflamasına da katkı sağlar.

Osteoporoz Kadınlarda Daha Belirgindir

Kemiklerimiz 20’li yaşlarımızın başlarında en güçlü dönemlerindedir. Bu güçte yıllar boyunca kalırlar, ancak 30’larımızın ortasına geldiğimizde yavaşça güçlerini kaybetmeye başlarlar. Orta yaşlara geldiğimizde, hepimiz biraz kemik yoğunluğu kaybetmişizdir. Ancak bu kadınlarda daha belirgindir. Östrojenin kemik yoğunluğu üzerine, menopozdan sonra kadınların kemiklerinden aynı yaştaki erkeklere oranla daha hızlı oranda kalsiyum kaybetmeleriyle daha net olarak ortaya çıkan koruyucu bir etkisi bulunmaktadır. Bu da doktorların büyük çoğunluğunun menopoza girmiş kadınların bir çoğunun bir şekilde östrojen destek tedavisi alması gerektiğini düşünmelerinin sebeplerinden biridir.

Problem şimdi daha net hale gelmektedir. Aşırı aktif paratiroid bezleri çok fazla paratiroid hormonu salgılarlar. Bu kalsiyumun kemikleri terketmesine ve kana geçmesine neden olur. Kemikler osteoporotik ve kırıklara daha yatkın hale gelir. Problem hali hazırda devam eden bu duruma menopozun da eklenmesiyle menopoza giren kadınlarda daha da belirgin hale gelir. Bu aynı zamanda tüm yaştaki insanlar için yıllar boyunca devam ederse, kemikleri her yıl daha da zayıflatarak büyük bir problem haline gelebilir.

Aşırı Aktif Paratiroid Bezini Tedavi Etmek Osteoporoz’a Fayda Sağlar Mı?

EVET ! Uzun yıllardır bilinmektedir ki bozuk paratiroid bezin(bezleri)(ve ürettiği fazla paratiroid hormonu) çıkarıldığında hızlı ve sürekli kemik yoğunluğu kaybı duracaktır. Bilinmeyen şey ise vücudun kemiklerdeki kalsiyum yoğunluğunu tekrar kazanmaya çalışıp çalışmayacağıydı. Son birkaç çalışmaya göre aşırı hormon ortadan kaldırıldığında vücut kemik yoğunluğunu tekrar elde edecektir. University of Northern Sweden’daki araştırmacılar primer hiperparatiroidizmli 12 menopoza girmiş kadını(yaş ortalaması 63) paratiroidektomi öncesi ve sonrası bir yıl boyunca takip etmişlerdir. Bir yıl sonra kalça ve bel kemiklerinde ciddi bir kemik yoğunluk artışı saptamışlardır. Bu çok yavaş bir süreçtir, ve kemiklerin kendini yenilemesi uzun yıllar alacaktır, bir gecede olacak bir şey değildir. Hatta, ne kadar kemik yoğunluğu kaybedildiğine bağlı olarak, “normal” kalsiyum seviyelerini ve ortalama yoğunlukları asla geri kazanamayabilirler. Ama en azından şunu biliyoruz ki, paratiroidektomi sadece kemik yoğunluğundaki hızlı kaybı durdurmuyor, vücudun kendini iyileştirmesine de izin veriyor.

Kemik Yoğunluğunu Artırmak İçin Bir Şey Yapabilir miyim ?

Bu hiperparatiroidizmli hastalar için yazılmıştır. Ve cevap da genellikle şu olmuştur : “Kimse net olarak bilemez, ama yapabileceğinizi düşünüyoruz”… Ancak şimdi net olarak EVET! diyebiliriz. Artık tüm uzmanlar çoğunluk hastanın hiperparatiroidizmlerini tedavi etmek için operasyondan sonra kalsiyum destek tedavisi almalarını öneriyorlar. Paratiroid operasyonunuzdan sonra ne kadar süreyle kalsiyum almalısınız ? Bu yaşınıza, cinsiyetinize, menopoz durumunuza, ve belgelenmiş kemik yoğunluğu kaybınızın olup olmamasına bağlıdır. Aşağıdaki liste çoğu endokrinoloğun ve endokrin cerrahlarının kimlerin kalsiyum desteği alması gerektiğine dair fikirlerini yansıtmaktadır, ancak bu bir kanun değildir, dolayısıyla sizin doktorunuz farklı düşünebilir. Doktorunuzun tavsiyelerine uyunuz.

Menopoz sonrası kadınlar Kendi yaşlarının ortalamasına göre 1 standart sapma daha düşük kemik yoğunluğuna sahip kişiler 60 yaşın üzerindeki hastaların çoğu, erkek veya kadın. Çocuk sahibi olmayı düşünen genç kadınlar(gebe kalındığında, bir kadın doğum doktorunun gözetimi altında alınmalıdır.) Kemik Yoğunluğunun Daha Hızlı Arttırılması

Kemik yoğunluğunun daha hızlı artırılmasına yardım edebilecek bazı yeni ilaçlar vardır. Bu ilaçlar özel olarak kemiklerin yapılarına kalsiyum katmalarını sağlamak için tasarlanmıştır. Hiperparatiroidizm düzenlenmesinde henüz çalışılmamıştır, ancak paratiroidektomi ameliyatından sonra iyi bir fikir olabilir. Fosamax, Actonel, Evista ve Micalcin hiperparatiroidizminiz varsa işe yaramayacaktır. Eğer paratiroid tümörü çıkarılırsa belki bu ilaçlar faydalı olabilir. Hastalar paratiroid tümörünü ne kadar uzun süre taşırlarsa, osteoporozları o kadar kötü olur. Paratiroid tümörünüz varsa osteoporozunuzu yavaşlatacak veya geriye döndürecek SIFIR ilaç vardır. Bir kez paratiroid tümörünüz çıkarıldığında osteoporozunuz iyiye gidecek, kemik yoğunluğunuzda dramatik bir artış olacaktır. Hiperparatiroidizme bağlı osteoporoz hastaların çoğunda tamamen geri dönüşlüdür.

Prof. Dr. Serkan Teksöz
Paratiroid Cerrahi Uzmanı

Kadınlar Gününde Osteoporoz Eğitimi / @AduHastane - Haber

Kadınlar Gününde Osteoporoz Eğitimi / @AduHastane - Haber

Osteoporoz: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Osteoproz Eğitimi, 8 Mart 2019 tarihinde Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Faruk Şendur ve Doç. Dr. Elif Aydın’ın sunumuyla AİSYEM Toplantı Salonu’nda gerçekleşti.

Eğitime, Rektörümüz Prof. Dr. Osman Selçuk Aldemir, Rektör Danışmanı Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Dündar, Öğretim Üyeleri öğrenciler ve personelimiz katıldı.

Prof. Dr. Osman Selçuk Aldemir, Osteoporuzun yaygın bir rahatsızlık olması sebebiyle oldukça önemli bir eğitim olduğunu vurgulayarak, başta Prof. Dr. Ömer Faruk Şendur olmak üzere bu çalışmada emeği geçen herkese teşekkürlerini iletti.

Prof. Dr. Ö. Faruk Şendur, ‘Osteoporuzu Tanıyalım’ konulu sunumunda, osteoporuzu kemik dokunun çeşitli nedenlerle güçsüz ve kırılabilir duruma gelmesiyle oluşan iskelet kemiklerinin hastalığı olarak tanımladı.

En sık görülen kemik hastalığı olması sebebiyle osteoporuzun önemine dikkat çeken Şendur, kemiği ve osteoporozun kemik üzerindeki etkilerini paylaştı. Ayrıca risk grupları, osteoporoz belirtileri, tanı yöntemleri, osteoporozun sonuçları, kırığın sık görüldüğü bölgeler, osteoporozdan korunma yolları, osteoporoza yararlı egzersizler ve tedavi konularında bilgi verdi.

Prof. Dr. Ö. Faruk Şendur, günlük yaşam için ipuçları vermesinin ardından, osteoporozun önlenebilir bir hastalık olduğuna vurgu yaptı ve kadınlarda daha yaygın görülen osteoporozu ayrıntılı olarak ele alan Şendur “Tüm kadınların kadınlar günü kutlu olsun.” sözleriyle sunumuna son verdi.

Kemik Sağlığı Anne Karnındayken Başlıyor

Doç. Dr. Elif Aydın ‘Osteoporozdan Korunma’ konulu sunumunda, çocukluk yaşlarından itibaren beslenmeye dikkat edilmesi gerekliliğini vurguladı ve “Kalsiyum kemiklerin temel yapı taşıdır.” dedi.

Aydın, kalsiyum açısından zengin beslenmenin önemine dikkat çekerek beslenme önerilerinde bulundu ayrıca, sigara ve alkolün kullanılmaması gerektiğini, D vitaminin kemik erimesini önleyeceğini belirtti.

Doç. Dr. Elif Aydın, D vitaminini elde etme yolları, kemik sağlığını olumsuz yönde etkileyen ilaçlar, egzersiz, osteoporoza bağlı kırıklardan korunma yolları ve doktor kontrolü konularında bilgi vererek sunuma son verdi.

Eğitim, aktif bir şekilde gerçekleşen soru-cevap bölümü nün ardından gerçekleşen kokteyl ile sona erdi.

İçi boşalmış kemik hastalığı Osteoporoz 50 yaş üzerinde risk taşıyor

İçi boşalmış kemik hastalığı Osteoporoz 50 yaş üzerinde risk taşıyor

İçi boşalmış kemik" hastalığı Osteoporoz 50 yaş üzeri için risk taşıyor

Medicana Ankara Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. F. Figen Ayhan, "Osteoporoz kemiklerimizi daha içi boş ve kırılgan olmasına neden olarak ağrılı ve sıklıkla sakatlayıcı kemik kırık riskini büyük ölçüde artırmaktadır" dedi

MEDICANA HOSPITAL Haberleri

Baş edilemeyen "kaygı" durumunda uzman yardımı gerekiyor

Uzmanından eris varyantı için maske uyarısı

Mevsim geçişlerinde bulaşıcı hastalıklar artıyor

Düzensiz kanama miyom belirtisi olabiliyor

Medicana'dan "Meme kanseri riski" uyarısı

İSTANBUL (AA) - Medicana International Ankara Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. F. Figen Ayhan, tüm dünyada 50 yaş üzerindeki her 3 kadından birisi ve her 5 erkekten birisinin osteoporoza bağlı kemik kırığı yaşadığının tahmin edildiğini belirterek, “Osteoporoz kemiklerimizi daha içi boş ve kırılgan olmasına neden olarak ağrılı ve sıklıkla sakatlayıcı kemik kırık riskini büyük ölçüde artırmaktadır.” ifadelerini kullandı.

Medicana International Ankara Hastanesi’nden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Ayhan, yeni oluşacak kırıkları önlemede Fraktür Liyezon Servis (FLS) modellerinin en etkili yöntem olduğunun uluslararası bilimsel çalışmalarda desteklenmiş olduğunu vurguladı.

Ayhan, tüm dünyanın her yıl 20 Ekim’de kutlanan Dünya Osteoporoz Gününde kemik sağlığı, osteoporoz ve osteoporotik kırıkların önlenmesi, tanı ve tedavisi konularında küresel farkındalığı artırmayı hedeflediğini ifade ederek, bu kapsamda hastanede kurulan Uluslararası Osteoporoz Vakfı (IOF) onaylı Kırık İrtibat Servisi (Fracture Liaison Service) ile kemik sağlığı konusunda büyük bir adım atmış olduklarını belirtti.

Kırık İrtibat Servisi’nin kırık koordinatörü ile yönetilen sistematik yaklaşımıyla kırıkların önüne geçmeyi ve dolayısı ile sağlık sistemi maliyetinde azalma ve hastaların yaşam kalitesinde iyileşmeyi hedeflediğinin altını çizen Ayhan, kırık riskini online hesaplayan web sitelerinin bulunduğunu ve IOF web sitesinin bu konuda güvenilir bir kaynak olduğunu açıkladı.

Prof. Dr. Ayhan, kemiklerin 20-30 yaş civarında en yüksek kemik mineral yoğunluk ve kalitesine ulaştığını ve sonrasında bir plato ile birlikte 50 yaş civarındaki menapozla beraber hızlı bir kemik kaybı yaşanmakta olduğunun altını çizdi.

Erken menapoza girmenin osteoporoz için çok önemli bir risk faktörü olduğunu vurgulayan Ayhan, “Bunun yanı sıra daha önce kırık geçirmiş olmak, anne-babada kalça kırığı öyküsünün olması, tip 1 diyabet hastalığı, erişkinlerde osteogenezis imperfekta, tedavi edilmemiş hipertiroidi gibi bazı hormon hastalıkları, kortizon tedavileri, romatoid artrit gibi romatizmal hastalıklar, kronik beslenme veya emilim bozuklukları, kronik karaciğer hastalığı gibi kronik hastalıklar, sigara içmek ve günde 3 birimden fazla alkol tüketmek de osteoporoz için önemli risk faktörleridir.” değerlendirmesinde bulundu.

Ayhan, osteoporozun kelime anlamının “içi boşalmış kemik” olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

“Mikromimarisi bozulmuş olan bu osteoporotik kemikler mineral yoğunluğu azalmış, incelmiş ve gücünü kaybetmiştir, böylece daha az yoğun ve düşük kaliteli hale gelmiştir. Bu durum yolda yürürken kayıp düşerek veya ufak bir darbeyle bile kemik kırıklarına yol açabilir. Bu risk yaşla beraber artmaktadır ve tüm dünyada 50 yaş üzerindeki her 3 kadından birisi ve her 5 erkekten birisinin osteoporoza bağlı kemik kırığı yaşayacağı tahmin edilmektedir. Osteoporoz kemiklerimizi daha içi boş ve kırılgan olmasına neden olarak ağrılı ve sıklıkla sakatlayıcı kemik kırık riskini büyük ölçüde artırmaktadır.”

- Sessiz bir hastalık 'Osteoporoz'

Çoğu insanın normalde kırık oluşturmayacak minimal bir düşme veya çarpma ile kemiği kırılana kadar osteoporozu olduğunu fark etmediği için osteoporozun “sessiz hastalık” olarak tanımlandığını anımsatan Prof. Dr. Ayhan, “Gerçekte kırık oluştuktan sonra bile hastaların yüzde 80 kadarı kırığa neden olan osteoporozun tanısı ve tedavisi almamaktadır. Osteoporozun ve hangi faktörlerin sizi riske atabileceğinin farkında olarak, mümkün olduğunca erken tanı alabilir ve tedavi edilebilirsiniz.” ifadelerini kullandı.

Ayhan, osteoporozla en sık ilişki gösteren kırıkların kalça, omurga ve el bilek kırıkları olduğuna işaret ederek, “Bu kırıklardan omurga kırıkları en yaygın olanıdır, hala pek çok insan sırt ağrısını yanlış bir şekilde yaşlılık belirtisi olduğunu sanmakta ve osteoporoz tanısı almamaktadır.” uyarısını yaptı.

Osteoporozda erken tanının oldukça önemli olduğunu vurgulayan Ayhan, bunun sebebinin bir tane kemik kırığı bile daha fazla kemiğin kırılması riskini artırarak uzun süreli engellilik, günlük yaşam aktiviteleri ve hareket edebilme yetisinde bağımlılığa yol açabileceğini aktardı.

Ayhan, yeni omurga kırığı geçirmiş her 4 kadından birisinin 1 yıl içinde tekrar kırık yaşayacağını kaydederek, “Kalça kırığında durum daha ciddidir, çünkü kalça kırığı geçiren her 4 kişiden birisi vefat edecek veya tekrar yürüyemeyecektir.” yorumunda bulundu.

- 'Hastalar sırt ağrısı ve boy kısalmasını ihmal etmemelidir'

Prof. Dr. Ayhan, kemik sağlığı diyetinin, düzenli günlük egzersizler ve sağlıklı yaşam tarzının osteoporozdan korunmaya yardım edebilecek ve kemikleri güçlü tutacak önemli konular arasında yer aldığını vurguladı.

Ayhan, erken olarak osteoporoz tanısı alan hastalarda tedavinin daha etkili olduğunu aktararak, “Hastalar sırt ağrısı ve boy kısalmasını ihmal etmemelidir. Özellikle boy yüksekliğiniz kadar bir yerden düşünce herhangi bir kemiğiniz kırıldıysa bu osteoporoz hastası olduğunuzun bir işareti olabilir. Hastalar doktora osteoporoz testleri ve tedavisini sormalıdır. Çünkü kırılmış bir kemik zaman içerisinde daha fazla kırığın geleceği konusunda bir uyarıdır.” ifadelerini kullandı.

Uluslararası Osteoporoz Vakfı’nın verilerine göre kalça kırığından sonraki ilk bir yılda hastaların yüzde 20-24 kadarının hayatını kaybettiğine işaret eden Ayhan, “Yüzde 40 kadarı bağımsızı yürüyememekte, yüzde 60 kadarı yardımcı cihaz kullanmakta, yüzde 80’i araba kullanamamakta ve alışveriş yapamamakta. Ayrıca kalça kırığından bir yıl sonra hastaların yüzde 33 kadarı tam bağımlı duruma gelmekte veya bakımevinde kalmaktadır.” açıklamasında bulundu.

Ayhan, kırıkların insanları sadece fiziksel olarak değil duygusal olarak da etkilediğini belirterek, “Kırıklar yaşam kalitesini azaltmakta, sıklıkla depresyon ve sosyal izolasyona neden olmakta, böylece insanların sosyal etkileşimini azaltarak her zaman yaptıkları işleri yapamamalarına da neden olmaktadır.” değerlendirmesini yaptı.

"
Osteoporoz gelişme riski yaşla birlikte artıyor - Son Dakika Haberleri

Osteoporoz gelişme riski yaşla birlikte artıyor - Son Dakika Haberleri

Osteoporoz gelişme riski yaşla birlikte artıyor Kemik erimesi ya da diğer adıyla osteoporoz, sinsi seyreden bir hastalık. Genellikle kemikte kırık meydana gelmeden belirti vermeyen osteoporoza karşı önlem almada doğru beslenme ve düzenli egzersiz önemli rol oynuyor. Mine Yagıcı Çiftci Okuma süresi

Halk arasında "kemik erimesi" olarak bilinen osteoporoz, en yaygın görülen kemik metabolizması hastalıklarından biri. Ancak bir o kadar da sinsi. Öyle ki genellikle kemiklerde bir kırık oluşuncaya kadar belirti bile vermeyebiliyor.

Osteoporoz en fazla kalça, omurga ve el bileğini etkiliyor. Başta ilerleyen yaş olmak üzere pek çok nedene bağlı olarak gelişiyor. Genellikle kadınlarda görülmesine rağmen erkeklerde görülme oranı da gün geçtikçe artıyor. Türkiye Osteoporoz Derneği’nin verilerine göre 50 yaşın üzerinde her 3 kadından birinde, yine 50 yaşın üzerinde her 5 erkekten birinde rastlanıyor.

Kemiğin kütlesinin azalması ve gözenekli hale gelip kırılma riskinin artmasıyla seyreden osteoporozla ilgili merak edilenleri Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadriye Çetinkaya Öneş’e sorduk.

“Osteoporoz tanısı kemik mineral yoğunluğunun (KMY) ölçülmesi ya da düşük travmalı bir kırık gelişmesi ile konuluyor. Ayrıntılı bir öykü, fizik muayene, KMY ölçümleri ve vertebral kırıklar açısından görüntüleme yöntemlerinin kullanımı tanı koymak için gerekli olan yöntemler.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadriye Çetinkaya Öneş

Kırıklar oluşmadan tanı konulması önemli

“Osteoporoz tanısı kemik mineral yoğunluğunun (KMY) ölçülmesi ya da düşük travmalı bir kırık gelişmesi ile konuluyor. Ayrıntılı bir öykü, fizik muayene, KMY ölçümleri ve vertebral kırıklar açısından görüntüleme yöntemlerinin kullanımı tanı koymak için gerekli olan yöntemler. Ancak kırıklar oluşmadan da osteoporoz tanısı konulması çok önemli. Çünkü kemik mineral yoğunluğu ölçümünde osteoporoz tanısı alan bir hasta gerekli önlemler alınır ve tedavi edilirse kırık oluşumu azaltılabiliyor, hatta önlenebiliyor.”

[Fotoğraf: DepoPhotos]

Erken evrede belirti vermiyor

“Kemik kaybının erken evrelerinde tipik olarak herhangi bir belirti görülmüyor. Ancak kemiklerde yoğunluk kaybı ilerlediğinde kırık veya çökmüş bir omurun neden olduğu sırt ağrısı, zamanla kişinin boyunda kısalma, kambur duruş ve beklenenden çok daha kolay oluşan kırıklar meydana geliyor. Bazı durumlarda kişi düşmemiş olsa bile omurga kırıkları meydana gelebiliyor. Omurgayı oluşturan kemikler (omurlar) çökme noktasına kadar zayıflayabiliyor. Bu da sırt ağrısı, yükseklik kaybı ve öne doğru kambur bir duruşla sonuçlanabiliyor.”

Osteoporoz gelişme olasılığı kısmen gençlikte ne kadar kemik kütlesi elde edildiğine bağlı olarak değişiyor. Doruk kemik kütlesi ne kadar yüksekse, “bankada” o kadar fazla kemik olur ve yaşlandıkça osteoporoz geliştirme olasılığı o kadar azalır.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadriye Çetinkaya Öneş

Osteoporoz riski genç yaşlardaki kemik kütlesine bağlı

“Kemikler sürekli bir yenilenme halindedir. Yeni kemik yapılır ve eski kemik yıkılır. Gençlerde yeni kemik yapımı çok hızlı oluyor ve kemik kütlesi 20’li yaşlara kadar sürekli artış gösteriyor. Daha sonra bu süreç yavaşlayarak devam ediyor ve 30 yaşlarına kadar en yüksek kemik kütlesine, yani doruk kemik kütlesine ulaşılıyor. İnsanlar yaşlandıkça kemik kütlesi yıkımı, yapımından daha fazla oluyor.

Osteoporoz gelişme olasılığı kısmen gençlikte ne kadar kemik kütlesi elde edildiğine bağlı olarak değişiyor. Doruk kemik kütlesi ne kadar yüksekse, “bankada” o kadar fazla kemik olur ve yaşlandıkça osteoporoz geliştirme olasılığı o kadar azalır. Doruk kemik kütlesinin oluşumunda genetik faktörler önemli yer tutmakla birlikte çevresel faktörler de önemli. Egzersiz ve beslenme doruk kemik kütlesini artırıyor. Çocukluk ve ergenlik döneminde egzersizin yanı sıra kalsiyum ve protein bakımından zengin beslenme kemik kütlesini artırıyor.”

[Grafik: TRT Haber]

En önemli komplikasyon kemiklerdeki kırılma

“Osteoporozun en önemli komplikasyonu kırık oluşumudur. Kırık oluşumu, kırığın bölgesine göre önemli ikincil sorunlar getirebiliyor. Hatta kalça kemiğinde olan kırıklar ölümcül olabiliyor. Öyle ki kalça kırığı sonrası 1-2 yıl içinde hastaların yaklaşık 5’te biri hayatını kaybediyor. Yine kalça kırığı olan hastaların önemli bir kısmı bağımsızlığını kaybederek, başka birini yardımına ihtiyaç duyuyor. Kırık oluşumu genellikle yaşlılarda görülüyor.”

“Osteoporoz genellikle kırık oluşana kadar sessiz seyrediyor. Kırıklar çok küçük bir travma ile olabildiği gibi bazen hiçbir travma olmaksızın da meydana gelebiliyor. Bunun için 65 yaşından sonra tüm kadınlarda, 70 yaşından sonra tüm erkeklerde en az bir kez kemik mineral yoğunluğu ölçümünün yapılması öneriliyor.”

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadriye Çetinkaya Öneş

Sessiz seyreden bir hastalık

“Osteoporoz genellikle kırık oluşana kadar sessiz seyrediyor. Kırıklar çok küçük bir travma ile olabildiği gibi bazen hiçbir travma olmaksızın da meydana gelebiliyor. Bunun için 65 yaşından sonra tüm kadınlarda, 70 yaşından sonra tüm erkeklerde en az bir kez kemik mineral yoğunluğu ölçümünün yapılması öneriliyor.”

Tiroid osteoporoz açısından bir risk faktörü

“Eğer 'düşük enerjili' dediğimiz kişinin kendi boyu mesafesinde düşmesi ile oluşan bir kırık varsa osteoporoz tanısı açısından değerlendirilmeli… Yine kortizon kullanan kişilerin -3 aydan fazla kullanımı söz konusu ise- osteoporoz açısından değerlendirilmesi çok önemli. Çünkü kortizon, kemik kaybını artıran bir ilaç. Tiroid ilaçları kullanımı ya da tiroid hastalıkları da osteoporoz açısından bir risk risk faktörü. Çok fazla tiroid hormonu kemik kaybına neden olabiliyor. Sigara ve alkol tüketimi de bir başka risk faktörü.”

[Grafik: TRT Haber]

Menopoz osteoporozu artırıyor

“45 yaşından önce menopoza girmek önemli risk faktörlerinden. Çünkü menopozda kadınlardaki östrojen seviyelerindeki düşüş, osteoporoz gelişimi için uygun bir zemin hazırlıyor. Erken menopoza giren kadınlar, aylarca kortikosteroid kullanmışlarsa veya anne-babada kalça kırığı meydana gelmişse osteoporoz açısından risk taşıyor. Erkeklerde testosteron düzeylerini azaltan prostat kanseri tedavileri ve kadınlarda östrojen düzeylerini azaltan meme kanseri tedavileri yine kemik kaybını hızlandırıyor.

Kilo azlığı da osteoporoz açısından risk faktörü olarak kabul ediliyor. Gıda alımını ciddi şekilde kısıtlamak ve zayıf olmak hem erkeklerde hem de kadınlarda kemiği zayıflatıyor.”

[Fotoğraf: Getty Images]

Egzersiz yapmak fayda sağlıyor

“Egzersiz güçlü kemikler oluşturmaya ve kemik kaybını yavaşlatmaya yardımcı oluyor. Gençken düzenli olarak egzersiz yapmaya başlayanlar hayatları boyunca egzersiz yapmaya devam ederlerse en fazla faydayı görüyor. Osteoporoz için herhangi bir egzersiz programına başlamadan önce doktora danışılmalı. Hangi egzersizlerin uygun olacağına hekim karar vermelidir.”

[Fotoğraf: Getty Images]

Kalsiyum açısından zengin beslenme

“Yetişkin erkek ve kadınların günde bin miligram kalsiyuma ihtiyacı var. 50 yaşından sonra postmenopozal dönemde ve erkekler 70 yaşına geldiğinde ihtiyaç artarak günde bin 200 miligrama çıkar. Az yağlı süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, baklagiller ve portakal gibi meyvelerde kalsiyum bol miktarda bulunuyor.”

D vitamini kemik sağlığını iyileştiriyor

“D vitamini vücudun kalsiyumu bağırsaktan emme yeteneğini geliştiriyor ve kemik sağlığını iyileştiriyor. Kişinin özellikle yaz aylarında her gün öğlenleri yarım saat el, kol ve ayaklarını güneşe maruz bırakması genellikle yeterli olmakla birlikte eksiklik durumunda hekim tarafında uygun dozda takviye de yapılabiliyor.”

"
Andropoz Nedir? Belirtileri ve Tedavileri - Hattat Clinic

Andropoz Nedir? Belirtileri ve Tedavileri - Hattat Clinic

Andropoz Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

“Andropoz Nedir” sorusu en çok merak edilen soru. Özellikle “erkeklerde menopoz” anlamına gelip gelmediği çok soruluyor. Andropoz yaşla birlikte doğal olarak azalan erkeklik hormonunun (özellikle cinsel istek hormonlarının) yol açtığı klinik bir tablo. Cinsel istek azlığına, sertleşme problemine, cinsel ilişki sıklığında azalmaya, vücut yağlarında artış, “bira” göbeği, uyku sorunları gibi klinik şikayetler ve yorgunluk, konsantrasyon zorluğu, depresif ruh hali gibi psikolojik şikayetler eşlik ediyor. Ancak bu şikayetlere rağmen birçok erkek çok ileri yaşlarda bile aktif ve fiziksel olarak yeterli kalmak istiyor.

Andropoz Yaşı

“Andropoz kaç yaşında görülür” sorusuna genelde 40’lı yaşlardan itibaren başlıyor şeklinde cevap veriyoruz. Erkeklik hormonları yetişkin erkekte günde 5-7 mg üretilirken 40’lı yaşlardan itibaren yılda yaklaşık %1-2 oranında azalıyor. Ancak “andropoz nedenleri nelerdir” dediğimizde hormon seviyesi yaşın dışında, kilo fazlalığı, sağlıksız beslenme, hareketsizlik, aşırı stres gibi faktörlerle de düşebiliyor. Bu nedenle son yıllarda daha genç yaşlarda da hormon eksikliğini görüyoruz. Yani andropoz yaşı düştü.

Andropoz Belirtileri Nelerdir?

“Andropoz Belirtileri Nelerdir” yani bir erkek andropoza girdiğini nasıl anlar dediğimizde esas konu andropoza giren erkekte erkeklik hormonunun etkileri azalmasıdır. Bu durum öncelikle cinsel gücü azaltıyor. Cinsel sorunları şöyle özetleyebiliyoruz: Cinsel istek ve cinsel uyarılmada düşüş, sertleşme sağlama-sürdürme zorluğu, gece sertleşmelerinin azalması, gecikmiş orgazm, sperm üretiminde azalma, testis hacminde azalma. Bunun yanında erkeklik hormonu erkekte vücut yağ dağılımdan kemiklere, ruh halinden beyinsel işlevlere, kaslardan yağlara, uyku düzeninden stres seviyesine kadar pek çok vücut fonksiyonunu düzenliyor. Dolayısıyla düşüşünde vücutta kıllanma azalıyor, vücut yağları artıyor, kas ve kemik kütlesi azalıyor, kansızlık gibi şikayetler oluşabiliyor. Ek olarak yorgunluk, konsantrasyon zorluğu, huzursuzluk gibi daha subjektif belirtiler de görülebiliyor. Kalp-damar sorunları, şeker hastalığı, prostat hastalıkları, ilaçlar, metabolik problemler, yaşam tarzı bu süreci tetikliyor. Duygusal ve psikolojik faktörler de bu hormonun düşüşünü hızlandırıyor.

ANDROPOZ BELİRTİLERİNE DİKKAT!

Cinsel fonksiyonla ilgili şu belirtileri görüyoruz: Libido kaybı, cinsel uyarılmada ve sertleşme kalitesinde azalma, sertleşme problemi, cinsel ilişki sıklığında düşüş, gece sertleşmelerinin seyrekleşmesi, gecikmiş orgazm, sperm üretiminde ve meni hacminde azalma Yağ dokusunda artış, göbeklenme Kemik erimesi ve kas kütlesinde ve gücünde azalma Kalp-damar ve metabolik sisteme bakılırsa: Total ve LDL (kötü) kolesterolde artış, damar sertliği ve insülin direncinde artış Hafızada zayıflama, depresiflik, stres, uyku sorunları Kansızlıkla beraber kronik yorgunluk, genel fizik performansta düşüş Cildin kuruması, kıllarda ve sakal uzamasında azalma, terleme, sıcak basmaları Andropozun Psikolojik Etkisi Nedir?

Stres erkeklik hormon üretimini doğrudan etkiliyor. Bu yüzden stresini yönetemeyen, işine ve aile yaşamına taşıyan, huzursuz, endişeli, mutsuz erkeklerde erkeklik hormonu daha az üretilip andropozun daha erken başlamasına neden olabiliyor. Cinsel fonksiyonlarda yavaşlama meydana gelince, orta yaş erkekleri gençlik yıllarına özlem ve tutku duyabiliyor, cinsel olarak daha güçlü hissetme ihtiyacında olabiliyor, hayatlarına renk katacak duygusal uyaranları bulmaya çalışabiliyor.

Andropozun Biyolojik Etkileri Nedir?

Erkeklik hormonu eksikliğinde erkeğin göbeklenip, kas kütlesinden kayıplar veriyor. Ancak kilo fazlalığı da bu hormonu giderek daha fazla düşürüyor. Kilolu erkeklerde yağ dokusundan üretilen maddeler erkeklik hormonu yapım sürecine zarar verebiliyor. Hattat Klinik Andropoz Programı Tedavileri ile bu zinciri kırmayı hedefliyoruz. Bunun yanı sıra cinsel istek ve cinsel uyarılmada düşüş, sertleşme sağlama-sürdürme zorluğu, gece sertleşmelerinin azalması, gecikmiş orgazm, sperm üretiminde azalma, testis hacminde azalma gibi belirtiler görülüyor. Erkeklik hormonu erkekte pek çok vücut fonksiyonunu düzenliyor. Dolayısıyla düşüş belirtileri arasında : kıllanmada azalma, vücut yağlarında artış, kas ve kemik kütlesinde azalma, kansızlık gibi şikayetleri sayabiliyoruz. Bütün bu belirtiler “Andropoz tanısı nasıl koyulur?” sorusuna da bir nevi cevap veriyor.

Andropoz Tanısı Nasıl Konulur?

Prof. Dr. Halim Hattat tarafından en doğru Andropoz Tedavi Programınızın oluşturulması için ilk adım Size uygun bir “Tanı Süreci”dir. Herkese uyan tek bir tedavi yöntemi yerine “Size özel “ oluşturulmuş bir tedavi programı doğru yaklaşımdır. Aynı şekilde, Size uygun bir tanı sürecinden geçmelisiniz. Prof. Dr. Hattat’ın isteyeceği araştırmalar:

Başta Erkeklik Hormonu olmak üzere hormonsal testler Cinsel bölge damar yapısının incelemeleri, Cinsel bölge sinir hassasiyetinin ölçümleri, Metabolik takipler, Psikolojik değerlendirme gibi yöntemleri kapsıyor.

Bu incelemelerin ardından size özel bir Andropoz tedavi planı oluşturulması doğru olacaktır.

Prof. Dr. Halim Hattat andropoz belirtileri ile başvuran hastalarımızın araştırmalarına muayene ve değerlendirmelerle özellikle erkeklik hormonu değerleri ölçümü ile başlıyor.

“Andropoz sorunu için Tanı Yöntemleri” dediğimizde muayene sırasında cinsel bölgede bir eğrilik olup olmadığı, testislerin durumu inceleniyor. Erkeklik hormonu dışında da hormonsal eksikler ve metabolik tetkikler muhakkak isteniyor. Özellikle şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği bir metabolik riskten şüpheleniliyorsa, bunlara uygun kan tetkikleri gerekebiliyor. Performans endişesi, stres, depresyon açısından değerlendirme yapılabiliyor. Ardından cinsel bölgeye giden kan akımını gösteren daha spesifik tanı yöntemlerinden yararlanılıyor. Çünkü cinsel bölgeye giden kan damarları kalpteki koroner damarlardan bile daha küçük çaplı. Bu nedenle yüksek kan şekeri, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, sigara-alkol kullanımı veya sağlıksız beslenme gibi risk faktörlerinin olumsuz etkileri kalpten önce cinsel bölgede çıkabiliyor.

Önemli olan sorunu tüm organik, psikolojik ve sosyal nedenleriyle araştırmak ve doğru bir andropoz tedavisi uygulamak. Hattat Klinik programınız metabolik, hormonal, damarsal ve nörojenik araştırmaları mutlaka kapsıyor. Bir anlamda “andropoza çözüm” için Sizin cinsel sağlığınızın yol haritasını hazırlamamız gerekiyor. Bütün bu tetkiklerin sonucunda Prof. Dr. Halim Hattat biyo-psiko- sosyal perspektiften Size özel Andropoz Tedavi Programınızı hazırlıyor.

Andropoz Tedavisi

Tüm muayene ve tetkik sonuçlarınız doğrultusunda artık Prof. Dr. Halim Hattat tarafından “Size Özel” Andropoz Tedavi Programınız için hazırsınız! Prof. Dr. Halim Hattat biyo-psiko- sosyal perspektiften Size özel Andropoz Tedavi Programınızı” hazırlıyor. Organik açıdan hedefimiz özellikle erkeklik hormonu yerine koyma tedavileri ve gerekirse diğer performans tedavileri ile cinsel gücü yükseltmek. Bu tedavi protokolümüz cinsel bölge damar ve sinirlerinin kontrolünü, pelvik kasların eğitimini, prostat sağlığının gözetimini de içeriyor. Performans denilince altta yatan damarsal ve metabolik sorunların, hormonal dengeyi bozan risk faktörlerinin düzeltilmesi de çok önemli. Andropoza yönelik beslenme ve egzersiz önerileri, antioksidanlar, cinsel anti aging tedavileri hem yararlı oluyor, hem de yapılan organik tedavilerin daha uzun yıllar başarısının devamını sağlıyor. Andropoz Tedavi Protokolünü psikolojik yardımdan ayrı düşünemeyiz: özellikle de performans endişesi, orta yaş krizi ve stres gibi sorunlar açısından.

Andropoz Tedavisi Yöntemleri olarak “Size Özel” hazırlanan programınızda şu protokoller yer alabiliyor:

Erkeklik hormonu düşüklüğü yaşıyorsanız, hormon takviyeleri ile şikayetlerinizi hafifletiyoruz. Bu tedaviyi Prof. Dr. Halim Hattat var olan eksikliği yerine koymak şeklinde düzenliyor. Diğer tedavilerle birleştirdiğimizde istediğimiz cinsel isteği ve sertleşme kalitesini arttırmak hedefimize ulaşıyor, kas ve kemik yapısını kuvvetlendiriyor, kalp damarlarını destekliyor ve ruh halini iyileştiriyoruz. Andropoz programınızın bir parçası olarak gerektiği hallerde prostat büyümesi veya olası bir kanser riskini gözlem altına alıyoruz, özellikle uyguladığımız diğer tedavilerin bu riski arttırmaması adına gerekli takipleri yapıyoruz. Performans tedavileri uyguluyoruz: Andropoz tablosunda performans sorunlarında bir artış yaşanıyor. Bu durumda sertleşme ilaçları, cinsel bölge ESWT- şok dalga gibi pek çok performans güçlendirici tedaviden yararlanabiliyoruz. Cinsel Antiaging yapıyoruz: Cinsel bölge damarları, sinirleri, kas dokusu hücrelerinde yaşla birlikte bir yavaşlama meydana geliyor. Bu durumda cinsel bölge kaslarını geliştiren, cinsel bölgedeki toksinleri atan, dokuları canlandıran özel cinsel antiaging sistemleriyle cinsel bölgeyi daha fit ve genç bir görünüme-performansa kavuşturuyoruz. Duygusal sorgulamalarla andropoz bir psikolojik krize dönüşebiliyor. Tatminsizlik yaşıyor, monotonlaştığınızı hissediyorsanız ani kararlar alıp hayatınızı kökten değiştirmemeniz için bu desteği Andropoz Programı’nıza ekliyoruz. Sağlığınızı takip ediyoruz: Kolesterol, tansiyon, şeker yüksekliği gibi metabolik hastalıklar ile bu sorunların tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar erkeklik hormonunu düşürebiliyor. Sistemik hastalıklarınızı dikkatle takip ediyoruz. Yeni başladığınız bir ilaç sonrası cinsel sorun yaşamaya başladıysanız durumu derhal değerlendiriyoruz. Kilo kontrolü yapıyoruz:Vücuttaki -özellikle bel çevresindeki- yağ dokusu östrojen yani kadınlık hormonu salgılıyor. Fazla kilolarınızı vermeniz erkeklik hormonu seviyelerinde doğal bir artış yaratıyor. Bu nedenle Andropoz Programınız dahilinde cinsel sağlığınıza iyi gelen beslenme ve takviye önerilerini veriyor, uygulamanıza yardımcı oluyoruz. Daha çok hareket etmenizi takip ediyoruz: Günlük adım sayınız, aktivite şiddetiniz, hareket ettiğiniz süre erkeklik hormonu üzerinde etkili. Bu nedenle aktivite yoğunluğunuz için özel yaşam tarzı önerileri sunuyor, Sizinle beraber takip ediyoruz. Stresinizi yönetiyoruz: Stresli dönemlerde böbrek üstü bezlerinden salgılanan kortisol ve adrenalin erkeklik hormonunu düşürücü etki gösteriyor. Andropoz Programınız dahilinde stres kaynaklarınızı belirliyoruz. Daha yavaş, olumlu, keyifli olmanız için ve uyku sağlığınız için önerilerimizi sunuyoruz. Andropozda Oluşan Hormon Eksikliği Bir Uyarı İşareti Midir?

Erkek cinsel sağlığında en önemli göstergelerinden biri erkeklik hormon seviyeleri. Cinsel isteksizlik ve hormon düşüklüğü diyabet ve kalp hastalıklarına yakalanma riskini son derece yükseltiyor. Bu nedenle Andropoz Programı’nın takip edilmesinde büyük fayda var.

"
Kifoz Nedir? Belirtileri, Tanı ve Tedavi Yöntemleri | Özel Başarı Hastanesi

Kifoz Nedir? Belirtileri, Tanı ve Tedavi Yöntemleri | Özel Başarı Hastanesi

KİFOZ NEDİR? BELİRTİLERİ, TANI VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Kifoz, sırtın abartılı biçimde öne doğru duruşudur. Her yaşta ortaya çıkabilir, ancak daha çok yaşlı kadınlarda görülür.

Kifoz Nedir? Kifoz Neden Olur? Kifoz Komplikasyonları Kifoz Belirtileri Kifoz Tanısı Kifoz Tedavisi

Yaşa bağlı kifoz genellikle omurga kemiklerinin sıkışmasına veya çatlamasına neden olan güçsüzlükten kaynaklanır. Omurganın malformasyonu veya omurga kemiklerinin zamanla sıkışması nedeniyle bebeklerde veya gençlerde diğer kifoz türleri ortaya çıkabilir.

Hafif kifoz birkaç soruna neden olur. Şiddetli kifoz ise ağrıya ve şekil bozukluğuna neden olabilir. Kifoz tedavisi yaşınıza ve eğriliğin neden, etkilerine bağlıdır.

Kifoz Neden Olur?

Sağlıklı bir omurgayı oluşturan omurlar, bir sütunda yığılmış silindirlere benzer. Kifoz, sırtın üst kısmındaki omurların kama şeklini almasıyla ortaya çıkar.

Anormal omurlara ve kifoz oluşumuna aşağıdakiler neden olabilir:

Kırıklar. Kırık veya ezilmiş omurlar (kompresyon kırıkları) omurganın eğriliğine neden olabilir. Hafif kompresyon kırıkları genellikle belirgin belirti veya semptomlar üretmez. Osteoporoz. Bu kemik inceltici bozukluk, özellikle omurların zayıflaması kompresyon kırıklarıyla sonuçlanıyorsa, omurga eğriliğine neden olabilir. Osteoporoz en çok yaşlı kadınlarda ve uzun süre kortikosteroid kullanan kişilerde görülür. Disk dejenerasyonu. Yumuşak, dairesel diskler, omurga omurları arasında yastık görevi görür. Yaşla birlikte, bu diskler kurur ve küçülür, bu da genellikle kifozu kötüleştirir. Scheuermann hastalığı. Scheuermann kifozu olarak da adlandırılan bu hastalık tipik olarak ergenlikten önce meydana gelen büyüme atağı sırasında başlar. Erkekler kızlardan daha sık etkilenir. Doğum kusurları. Doğumdan önce düzgün gelişmeyen omurilik kemikleri kifoza neden olabilir. Sendromlar. Çocuklarda kifoz, Ehlers-Danlos sendromu ve Marfan sendromu gibi belirli sendromlarla da ilişkilendirilebilir. Kanser ve kanser tedavileri. Omurgadaki kanser, omurları zayıflatabilir ve onları kemoterapi, radyasyon tedavilerinde olduğu gibi kompresyon kırıklarına daha yatkın hale getirebilir. Kifoz Komplikasyonları

Kifoz, sırt ağrısına neden olmasının yanı sıra şunlara da neden olabilir:

Solunum Problemleri. Şiddetli kifoz akciğerlere baskı yapabilir. Sınırlı fiziksel işlev. Kifoz, zayıflamış sırt kasları, yürümek ve sandalyeden kalkmak gibi görevleri yaparken zorluk yaşama ile ilişkilidir. Omurga eğriliği ayrıca yukarı bakmayı veya araba sürmeyi zorlaştırabilir ve uzanırken ağrıya neden olabilir. Sindirim problemleri. Şiddetli kifoz, sindirim sistemini sıkıştırarak asit reflüsü ve yutma güçlüğü gibi sorunlara neden olabilir. Vücut imajı sorunları. Kifozu olan kişiler, özellikle ergenler, yuvarlak bir sırttan veya durumu düzeltmek için bir korse takmaktan dolayı kötü bir vücut görüntüsü geliştirebilirler. Bu görüntü sosyal izolasyona yol açabilir. Kifoz Belirtileri

Hafif kifoz, belirgin bir belirti veya semptom üretmeyebilir. Ancak bazı insanlar anormal şekilde kavisli bir omurgaya ek olarak sırt ağrısı ve sertlik yaşarlar.

Ne zaman doktora görünmeli

Sırtınızın üst kısmında veya çocuğunuzun omurgasında öne doğru eğimde bir artış olduğunu fark ederseniz, doktorunuzdan randevu alın.

Kifoz Tanısı Nasıl Konulur?

Doktorunuz genellikle boyunuzu kontrol etmek de dahil olmak üzere kapsamlı bir fizik muayene yapacaktır. Doktorunuz omurganıza yandan bakarken sizden belden öne eğilmeniz istenebilir. Doktorunuz reflekslerinizi ve kas gücünüzü kontrol etmek için nörolojik bir muayene de gerçekleştirebilir.

Belirtilerinizi ve semptomlarınızı değerlendirdikten sonra doktorunuz şunları önerebilir:

Grafi veyaBT taramaları. Grafi eğrilik derecesini belirleyebilir ve omurların deformasyonlarını tespit edebilir. Doktorunuz daha ayrıntılı görüntüler istiyorsa bir BT taraması önerilebilir. MR. Bu görüntüler omurganızdaki enfeksiyonu veya tümörü tespit edebilir. Sinir testleri. Uyuşukluk veya kas zayıflığı yaşıyorsanız, doktorunuz omuriliğiniz ve ekstremiteleriniz arasında sinir uyarılarının ne kadar iyi hareket ettiğini belirlemek için ek testler önerebilir. Kemik yoğunluğu testleri. Düşük yoğunluklu kemik kifozu kötüleştirebilir. Kifoz Tedavisi

Kifoz tedavisi, durumunuzun nedenine ve ciddiyetine bağlıdır.

İlaçlar

Doktorunuz aşağıdakiler de dahil olmak üzere ilaç kullanımı önerebilir:

Ağrı kesiciler. Asetaminofen, ibuprofen veya naproksen sodyum gibi reçetesiz satılan ilaçlar yeterli değilse, reçeteyle daha güçlü ağrı kesici ilaçlar alınabilir. Osteoporoz ilaçları. Kemik güçlendirici ilaçlar, kifozunuzu kötüleştirecek ek omurga kırıklarını önlemeye yardımcı olabilir. Fizik Tedavi

Fizik tedavi, belirli kifoz türlerini iyileştirmeye yardımcı olabilir. Doktorunuz şunları önerebilir:

Egzersizler. Germe egzersizleri, omurga esnekliğini artırmaya ve sırt ağrısını hafifletmeye yardımcı olabilir. Korse. Scheuermann hastalığı olan çocuklar, kemikleri büyümeye devam ederken vücut korsesi takarak kifozun ilerlemesini durdurabilir. Cerrahi ve diğer işlemler

Omurilik veya sinir köklerini sıkıştıran şiddetli kifoz için cerrahi önerilebilir. Spinal füzyon, eğrilik derecesini azaltmak için uygulanan en yaygın prosedürdür. Cerrah, omurların arasına kemik parçaları sokar ve daha sonra, omurga düzeltilmiş bir pozisyonda birlikte iyileşene kadar omurları metal çubuklar ve vidalarla birbirine sabitler.

İyi bir kemik yoğunluğunu korumanıza yardımcı olmak için doktorunuz şunları da önerebilir:

Kalsiyum ve D vitamini açısından zengin bir beslenme Tütünden ve sigara kullanımından kaçınmak Alkol tüketimini sınırlamak
Kemik Erimesi (Osteoporoz) Nedir? | Dikkat Kırılabilir

Kemik Erimesi (Osteoporoz) Nedir? | Dikkat Kırılabilir

Kemik Erimesi (Osteoporoz) Nedir?

"Sessiz Hırsız”
Kemik erimesi sık görülen bir hastalık olmasına karşın çoğu zaman geç teşhis edilir çünkü kırık oluşana kadar genellikle herhangi bir belirti görülmez. Bu nedenle kemik erimesine “Sessiz Hırsız” da denir. 3

Kemik Erimesinin Belirtileri 4,5


4 cm’den fazla boy kısalması Kamburluk Ani ve şiddetli bel veya sırt ağrısı Omurga, kalça, el bileği ve diğer kemiklerde görülen kırıklar Risk Faktörleri Nelerdir? 4,5


İleri yaş (kadınlar için özellikle menopoz sonrası) 3 aydan fazla steroid (kortizon ve türevleri) tedavisi Çölyak veya inflamatuvar bağırsak hastalığı Ailede kemik erimesi ve/veya kırık öyküsü Meme veya prostat kanseri tedavisi Kadınlarda düşük östrojen, erkeklerde düşük testosteron düzeyleri 40 yaşından sonra çarpma ve burkulma gibi basit travmalarla kırık yaşama Şeker hastalığı Sigara ve aşırı alkol kullanımı Erken menopoz Romatoid artrit Kemik Erimesine Bağlı Kırık Tipleri Nelerdir?

Bir kemiğin yük taşıma kapasitesi, kendisine uygulanan kuvvetler tarafından aşıldığında kırık ortaya çıkar. Bu kapasite kemik mineral yoğunluğu ve kalitesinden etkilenir. Bu nedenle kemik erimesi nedeniyle kemik zayıfladıkça kırık riski de artar. Sonunda kemik o kadar zayıflar ki, normalde kırık oluşturmayacak hafif bir düşme veya çarpma sonucunda bile (örneğin ayakta dururken veya oturma pozisyonundan düşme) kırık meydana gelir. Bu tür kırıklara frajilite kırığı denir ve kemik erimesinin en önemli sonucu bu tür kırıkların oluşmasıdır.

Kemik erimesinde görülen başlıca kırık tipleri şunlardır:

Kalça kırıkları: Kemik erimesine bağlı en ciddi sağlık sorunları kalça kırıklarında görülür. Kalça kırıkları genellikle ayakta dururken düşme sonucu meydana gelir ve çoğunlukla hastaneye yatışa neden olur.

Omurga (vertebra) kırıkları: Genellikle düşme olmaksızın, bir şey kaldırma veya pozisyon değiştirme gibi küçük travmalar sonrası meydana gelen kırıklardır. Çoğu omurga kırığında belirgin bir belirti görülmez, bu nedenle teşhis edilmesi zordur. Omurgada neden olduğu şekil bozukluğuna bakılarak teşhis konur. En sık görülen belirtiler boy kısalması ve sırt ağrısıdır.

El bileği kırıkları: Bu kırık tipi genellikle düşerken çarpmayı önlemek için elin öne uzatılması sonucu oluşur. Çoğu zaman hastaneye yatmayı gerektirmez, ancak 4-6 hafta boyunca alçı gerektirdiği ve ağrıya neden olduğu için yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler.

Referanslar 1. https://www.osteoporosis.foundation/patients/about-osteoporosis. | Son Erişim Tarihi 12 Ocak 2022 2. www.nof.org/preventing-fractures/general-facts/just-for-men/ | Son Erişim Tarihi 12 Ocak 2022 3. http://ohd.org.tr/osteoporoznedir/Osteoporoz-Nedir.html | Son Erişim Tarihi 12 Ocak 2022 4. http://osteoporoz.org.tr/hakkindadetay/Bulgular-ve-Risk-Faktorleri_id-4.html | Son Erişim Tarihi 12 Ocak 2022 5. https://www.osteoporosis.foundation/sites/iofbonehealth/files/2020-10/OsteoporosisRiskCheck_Leaflet_turkish.pdf | Son Erişim Tarihi 12 Ocak 2022 6. https://www.osteoporosis.foundation/health-professionals/fragility-fractures | Son Erişim Tarihi 12 Ocak 2022 7. https://www.osteoporosis.foundation/health-professionals/fragility-fractures | Son Erişim Tarihi 12 Ocak 2022

Kemik Erimesi Tanı ve Tedavi Kemik Erimesi ve Beslenme Kemik Erimesi ve Egzersiz Düşmelerin Önlenmesi "
Hiperparatiroidizm Nedir? Tedavisi - Prof. Dr. Betül Bozkurt

Hiperparatiroidizm Nedir? Tedavisi - Prof. Dr. Betül Bozkurt

Hiperparatiroidizm Tedavisi

Paratiroid bezler, tiroid bezinin hemen arkasında, komşuluk dışında tiroid bezi ve fonksiyonuyla ilişkisi olmayan, temel olarak vücutta kalsiyum metabolizmasından sorumlu bezlerdir. Parathormon (PTH) denilen bir hormon salgılarlar.

Hiperparatiroidizm, paratiroid bezlerinin en sık görülen bozukluğudur. Paratiroid bezi veya bezlerinin normalden fazla Parathormon (PTH) üretip salgılamasına neden olan durumlara hiperparatiroidizm denir.

Hiperparatiroidizm Tanısı Nasıl Konulur?

Kanda parathormon (PTH) düzeyinin yüksekliği, hiperparatiroidi tanısını temel olarak koydurur. Ancak fonksiyonel olarak kan kalsiyum düzeyi ve düzeltilmiş kalsiyum düzeyi de yüksek olmalıdır. Bununla birlikte fonksiyonel olarak tedavi yani ameliyat edilebilmeleri için tanımlanmış uluslararası kriterleri sağlaması gerekir. Kriterlere uymayan hastalarda, hastanın durumuna göre ek tetkikler gerekebilir.

Paratiroid görüntüleme yöntemleri, ultrasonografi (USG) ve MIBI sintigrafisi paratiroid bezlerin görüntülenmesi için ana tanı yöntemleridir. Sintigrafinin çeşitleri ve ileri düzeyde bilgisayarlı tomografi ile birleştirildiği sintigrafik yöntemler de vardır. Bunlara ek olarak, 24 saatlik idrarda kalsiyum atılımını ölçmek, kemik dansitometrisi veya kemik grafileri ile kemiklerin eridiğini (osteoporoz) göstermek vb ek tetkikler gerekebilir.

Hiperparatiroidinin nedenini bulmak için de ek tetkikler gerekebilir. Kalsiyum metabolizma değişikliklerinin etkilediği organlar için ek tetkikler de gerekebilir (üriner sistem USG, karın USG gibi).

Hiperparatiroidi Belirtileri Nelerdir? Halsizlik Kas ve kemik ağrıları Huzursuzluk hissi Yorgunluk Çok su içme Çok idrara çıkma Gece idrara çıkma Kas güçsüzlüğü Kemik ve eklem ağrısı Kabızlık İştahsızlık Mide bulantısı Midede yanma, ekşime Gastrit Mide ülseri Kaşıntı Depresyon Hafıza kaybı Böbrek taşları Safra kesesi taşları %50 hastada tansiyon yüksekliği Kalp ritim bozuklukları, aritmiler Hiperparatiroidi Hangi Durumlarda Görülür?

Hiperparatiroidi hiçbir nedene bağlı olmaksızın ya da günümüz yöntemleri ile saptayamadığımız bir nedenle, paratiroid bezi veya bezlerinin kendiliklerinden bez yapısının adenoma veya kansere dönüşerek çok çalışması nedeniyle olabilir. Bu durumda kesin etiyolojik neden belli değildir. Paratiroid bezinin çok çalışmasının nedeni belli ise “sekonder hiperparatiroidi” adını alır.

Hiperparatiroidizm Nasıl Tedavi Edilir?

Hiperparatiroidizm etiyolojik faktörler de göz önüne alınarak temel olarak ameliyatla yani cerrahi yöntemlerle tedavi edilir. Etkilenen bez veya bezler cerrahi teknik farklılıklarla ameliyatla çıkarılır. Bazen hastanın özelliklerine, yandaş hastalıklarına veya ameliyat yapılamadığı durumlara göre medikal (ilaç tedavileri) tedaviler uygulanması gerekebilir.

Hiperparatiroidi Çeşitleri Nelerdir? Primer hiperparatiroidi, Sekonder hiperparatiroidi Tersiyer hiperparatiroidi

olmak üzere üç formda ortaya çıkar.

1. Primer Hiperparatiroidi Nedir?

Primer hiperparatiroidi, PTH’ un artmış üretimi sonucu gelişir. Kalsiyum tarafından baskılanmayan otonom bir artış vardır. Sıklıkla yüksek saptanan kalsiyum seviyesinin araştırılması sonucu saptanır. Sıklıkla 50 yaş üstü, şikayeti olmayan kadınlardır.

En sık neden “adenom” lardır (%80-90). İyi huylu aşırı hormon üreten oluşumlardır. Genellikle tek bir bezde olur, ama % 20 oranında iki paratiroid bezinde ortaya çıkar.

%10 -15 “Hiperplazi”ler nedeniyle PTH yükselir. “Paratiroid Hiperplazi” farklı hastalık grupları nedeniyle oluşabilir birden çok bezi ilgilendirir. Paratiroid kanserleri, %1-2 oranında ve nadir görülen durumlardır.

Primer Hiperparatiroidi Neden Olur?

Primer hiperparatiroidinin kesin nedeni belli değildir:

Boyuna düşük doz iyonize radyasyon, Ailesel yatkınlık, Böbreklerden kalsiyum kaçağı, Lityum tedavisi, Kalıtsal bozukluklar (MEN1, MEN2A, Jaw-tümör sendromu, izole ailesel hiperparatiroidi, otozomal dominant) Paratiroid adenom, hiperplazi veya kanseri gibi durumlarda ortaya çıkar. Primer Hiperparatiroidi Belirtileri Halsizlik Yorgunluk Çok su içme Çok idrara çıkma Gece idrara çıkma Kas güçsüzlüğü Kemik ve eklem ağrısı Kabızlık İştahsızlık Mide bulantısı Mide ekşimesi Kaşıntı Depresyon Hafıza kaybı Böbrek ve safra kesesi taşları %50 hastada tansiyon yüksekliği Primer Hiperparatiroidizm Tanısı

Kanda kalsiyum ve parathormon (PTH) düzeyinin yüksekliği, ultrasonografi ve MIBI sintigrafisi ile paratiroid bezlerin görüntülenmesi ana tanı yöntemleridir. Büyümüş adenom halini almış bez USG ve sintigrafi ile görüntülenemezse daha ileri görüntüleme yöntemleri, bilgisayarlı tomografi, magnetik rezonans görüntüleme gibi gerekebilir. Ya da bunların değişik varyantları tanıda, bezin yerleşimini belirlemek için kullanılabilir.

Bunlara ek olarak 24 saatlik idrarda kalsiyum atılımını ölçmek, magnezyum, fosfor, D vitamini düzeylerine vb bakmak, kemik dansitometrisi veya kemik grafileri ile kemiklerin eridiğini (osteoporoz) göstermek vb ek tetkikler gerekebilir.

Primer Hiperparatiroidi Tedavisi

Primer hiperparatiridinin tedavisi cerrahidir. Yani hastalığın temel tedavisi ameliyattır. Paratiroid adenomunun çıkarılması gerekir ve iki yöntemle yapılabilir. Standart yöntemde, boyun açılarak boyun bölgeleri araştırılır, tüm paratiroidler gözlenir, hastalıklı olan paratiroid bezi çıkarılır.

Hasta paratiroid bezini tanımak için deneyimli bir cerraha ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır. Minimal invaziv yöntemle parartiroid adenom ameliyatında ise, adenomun olduğu tarafta yapılacak maksimum 3 cm’ lik bir cilt kesisinden paratiroid adenomu bulunur ve çıkarılır. Bu işlem ayrıca bir deneyim gerektirir.

Hangi yöntemle, nasıl bir ameliyat yapılacağına, hangi yöntemin o hasta için en uygun olacağına, deneyimli bir paratiroid cerrahı (genel cerrahi/ endokrin cerrahi uzmanı),hastanın hastalığının durumuna, paratiroidin yerleşimine, görüntüleme yöntemlerine göre karar verir.

Paratiroid ameliyatlarının başarısı: Cerrahın deneyimine, tanının kesin olmasına, görüntüleme ile bezin yerinin doğru saptanmasına, ameliyat sırasında çıkarılan bezin doğrulanmasına ve hızlı parathormon ölçümü ile bezin fonksiyonel olarak çıkarıldığının da gösterilmesine bağlıdır.

2. Sekonder Hiperparatiroidi

Sekonder hiperparatiroidi sıklıkla kronik böbrek yetmezliği olan, düzenli diyaliz programında olan hastalarda karşılaşılan bir durumdur.

Kronik böbrek yetmezliği dışında, Vitamin D eksikliği, Magnezyum düşüklüğü, Osteoporoz, Emilim bozuklukları, Bazı ilaçlara (lityum gibi) bağlı olarak da meydana gelebilir. Sekonder Hiperparatiroidi Belirtileri

Ana problem kalsiyum yüksekliği ve bunun yarattığı belirti ve bulgular olduğu için, sekonder hiperparatiroidi, primer hiperparatiroidi ile aynı belirtileri gösterir. Ancak yol açan hastalığın belirtileri ve hastalığın uzun zamandır devam etmesi nedeniyle bu belirti ve bulgular daha şiddetli olabilir.

Sekonder Hiperparatiroidi Tanı Yöntemleri

Sekonder hiperparatiroidi, tanı yöntemleri de primer hiperparatiroidi ile aynıdır. Sebep olan hastalık nedeniyle ek tetkikler gerekebilir, ancak görüntüleme yöntemleri primer hiperparatiroidi ile aynıdır. USG, sintigrafi, gereğinde bilgisayarlı tomografi ve MRI ve ek tetkikler hastanın durumuna göre yapılabilir.

Sekonder Hiperparatiroidi Tedavisi

Sekonder hiperparatiroidi tedavisinde, asıl amaç hastalığa yol açan nedenin ortadan kaldırılmasıdır ve tedavi yöntemi etiyolojik hastalıkla ve hastanın durumuyla da ilişkili farklılıklar gösterebilir.

Kronik böbrek yetmezliği gibi düzeltilemeyecek (hasta böbrek tranplantasyonuyla böbrek fonksiyonlarını yeniden kazanamayacaksa) veya çok ilerlemiş durumlarda (bezler otonomi kazanıp kendi kendilerine fazla çalışmaya başlamışlardır) cerrahide 4 bezin çıkarılması ve uygun bir parçanın yeniden vücuda yerleştirilmesi (ototransplantasyon),3,5 bezin çıkarılması 0,5 bezin yerinde bırakılması gibi çeşitli cerrahi yöntemler uygulanabilir.

Her yöntemin kendine özgü teknik detayları vardır. Ameliyat edilemeyecek durumdaki hastalara kalsiyum düşürücü ilaç tedavileri denenebilir.

3. Tersiyer Hiperparatiroidi

Sekonder hiperparatiroidide paratiroid bezlerini uyaran etken ortadan kalktıktan sonra bile (örneğin kronik böbrek yetmezliğinin böbrek nakili/transplantasyon ile düzeltilip, böbrek fonksiyonları normale gelmesine rağmen) paratiroid bezlerinin kendi başlarına otonom çalışarak, fazla hormon salgılayıp, kan kalsiyum seviyesinin yüksekliğinin ve belirtilerin devam etmesine tersiyer hiperparatiroidi denir.

Tersiyer Hiperparatiroidi Belirtileri

Tersiyer hiperparatiroidide belirtiler ve bulgular, primer ve sekonder hiperparatiroidi ile aynıdır. Çünkü temel etken parathormon yüksekliğinin vücutta kalsiyum metabolizmasını bozması, kalsiyum yüksekliği ve bunun neden olduğu durumlar nedeniyledir. Sadece hiperparatiroidinin ortaya çıkma nedeni değişmiştir.

Tersiyer Hiperparatiroidi Tedavisi

Genellikle kronik böbrek yetnezliği ve böbrek transplantasyonu sonrasında ortaya çıksa bile sekonder hiperparatiroidideki gibi, paratiroid bezlerde hiperplazi veya adenomlar ve bezlerin hemen hepsinde büyüme ile seyrettiği için, sekonder hiperparatiroidide kullanılan ameliyat yöntemleri ile tedavi edilirler.

Sekonder hiperparatiroididen farklı olarak ilaçla tedavi edilemezler, çünkü kalsiyum yüksekliği ve hiperparatiroidi transplante edilen böbreği de bozabilir. Transplante böbreğin kaybına neden olabilir. Ameliyat ilk ve tek seçenek olabilir.

Hiperparatiroidizm Ameliyatı

Hiperparatiroidizm ameliyatı, hiperparatiroidiye neden olan duruma göre, hastalıklı bezin çıkarılması (paratiroid adenom eksizyonu) şeklinde yapılır. Bezlerde hiperplazi varsa, 4 bezin çıkarılması, bir bezin bir kısmının vücuda yeniden yerleştirilmesi ya da 3 bezin çıkarılarak 4. bezin yarısının yerinde bırakılması gibi hastaya göre değişen yöntemleri içerir.

Özellikle tek paratiroid bezinin boyunda yeri belliyse ve görüntülenebilmişse “minimal invaziv yöntemle” çıkarılabilir. Ancak bu deneyimli bir endokrin/ paratiroid cerrahı gerektirir. Yöntem konusunda cerrahın deneyimi çok önemlidir. Teknik olarak minimal invaziv paratiroidektomi daha zordur ve yöntemin başarısı cerrahın tecrübesine bağlıdır.

Hiperparatiroidizm Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Hiperparatiroidinin vücutta yaptığı metabolik değişiklikler ve yıkım ilerler. Belirtiler ve bulgular şiddetlenir. Aşırı kalsiyum yüksekliğine bağlı böbrek ve safra kesesi taşları oluşabilir ve ilgili organların fonksiyonları bozabilir.

Kendiliğinden (hiçbir travma veya etken olmaksızın) kemik kırıkları olabilir ve bu kemik kırıkları çoklu olabilir. İleri hastalık aşamalarında, oluşan bu durumların, hiperparatiroidizm tedavi edilse bile, oluşturduğu etkilerin, değişikliklerin tedavisi daha zor ve daha uzun süreli olabilir.

"