Hipotansiyon Nedir: Tansiyon Düşmesi Belirtileri ve Tedavisi – Ani Tansiyon Düşmesi

Hipotansiyon Nedir: Tansiyon Düşmesi Belirtileri ve Tedavisi – Ani Tansiyon Düşmesi

Hipotansiyon Nedir: Tansiyon Düşmesi Belirtileri ve Tedavisi

Bu yazıyı okuyarak tansiyon düşmesi belirtilerini ve nasıl tedavi edildiğini öğreneceksiniz. Uzanır pozisyonda yataktayken birden ayağa kalkınca hiç başınız döndü mü? Küçük tansiyon 4 olursa ne yapmak lazım? Ani tansiyon düşmesinde ne yapmalısınız? Her insan ömründe en az iki-üç kez ani tansiyon düşmesi ile karşı karşıya kalmıştır.

Hipotansiyon, düşük tansiyon anlamına gelir. Genellikle bir kişi aniden ayağa kalktığında veya oturduğunda baş dönmesi şeklinde kendini belli eder. Vücudun susuz kalması, belirli ilaçların yan etkileri veya bazı hastalıklar düşük tansiyonun ortaya çıkma nedenleri arasındadır.

Düşük tansiyonun altında yatan hastalıklardan bazıları, kalp hastalıkları, diyabet, Parkinson ve şiddetli kan kaybı ile yanıklardır. Bununla beraber şiddetli alerjik reaksiyon, kan dolaşımında enfeksiyon ve ani kalp krizi de şiddetli hipotansiyona neden olabilir.

Tansiyon Düşmesinin Belirtileri Nelerdir?

Tıp dilindeki ismi ile hipotansiyon düşük tansiyon demektir. Şok anında kan basıncının yaşamı tehlikeye sokacak kadar düşmesi muhtemeldir. Bu durum genellikle ciddi sıvı veya kan kaybı olduğunda gerçekleşir. Ama sık olmasa bile ciddi enfeksiyonlarda da aynı durum görülebilir.

Postüral hipotansiyon ise düşük tansiyonun ciddi bir göstergesidir. Bilhassa hızla ayağa kalkarken baş dönmesi veya baygınlık hissi ile kendini belli eder. Bu açıdan iyi beslenmeyen ve tansiyonu düşük seyreden bireylerin kullandıkları ilaçlara dikkat etmesi gerekir. Zira bazı ilaçlar da tansiyonu düşürerek hipotansiyona neden olurlar. Bununla birlikte hamilelik döneminde de ortaya çıkma olasılığı vardır.

Hipotansiyon (Tansiyon Düşmesi) Nedir?

Tüm sıvılar bulundukları kabın her yönüne doğru basınç oluştururlar. Kan da bir sıvı olduğundan damar içinde bir basınç oluşturur. Başka bir ifadeyle tansiyonu, damarlar içinde bulunan kanın oluşturduğu basınç olarak tanımlarız. Ama sistolik ve diyastolik olmak üzere iki tür kan basıncı vardır:

Sistolik kan basıncı: Kalp kasıldığında oluşan basınçtır. Kalp kasılınca damarlara kan pompalanır. Halk arasında sistolik kan basıncına büyük tansiyon denir.

Diyastolik kan basıncı: Kalp gevşediğinde oluşan basınçtır. Halk arasında diyastolik kan basıncına küçük tansiyon denmektedir.

Sağlıklı bir bireyde genellikle büyük tansiyon 12, küçük tansiyon ise 8’dir.

Bu cümlenin tıp dilindeki karşılığı ise büyük tansiyon 120 mm Hg ve küçük tansiyon ise 80 mm Hg’dir. Dolayısıyla, tansiyon değerleri 12-8 değerlerinden düşükse tansiyon düşüklüğünden şüphe etmek gerekir. Ama kesin bir tanı için doktor kontrolü şarttır. Peki ama hipotansiyon nedir?

Büyük tansiyonun 9, küçük tansiyon ise 6’dan daha küçük olmasına hipotansiyon (tansiyon düşmesi) denir.

Ani tansiyon düşmesi ise genellikle yazın iyi beslenemeyen, su içemeyen kişilerde ya da gebelerde meydana gelir. Bazen de aniden ayağa kalkarken baş dönmesi görülür. Bu durum da postural hipotansiyondur. Şimdi tansiyon düşüklüğü neden olur daha yakından bakalım.

1) Tansiyon Düşmesi Nedenleri

Sağlıklı insanlarda başka bir soruna neden olmayan tansiyon düşüklüğü endişe verici değildir. Bu durumun genellikle de tedavi edilmesine gerek kalmaz. Yani ölçüm sonucu tansiyonunuz düşük çıktı diyelim. Ancak siz de ne baş dönmesi, ne göz kararması ne de çarpıntı var. İşte bu durumda paniğe kapılmaya gerek yok. Bir dahiliye uzmanına görünün.

Tansiyon düşüklüğüne ilaveten göz kararması, baş dönmesi veya daha farklı durumlar da eşlik ediyorsa bunun altında yatan nedeni bilmek gerekir. Hemen tam teşekküllü bir hastaneye başvurmak da fayda vardır. Peki ama tansiyon ne düşürür, tansiyon düşüklüğünün nedenleri nelerdir?

Düşük kan basıncı beyin ve kalp gibi organlara yetersiz kan akışına neden olur. Bu da şu sorunlara yol açar.

Aşırı terleme ile tuz kaybı veya ishal ile birlikte su ve bazı elektrolitlerin kaybı Kusma ve susuz kalma gibi durumlar düşük tansiyon nedenidir. Su kaybı aynı zamanda zayıflamaya veya baş dönmesine de sebebiyet verir. Kan üretimini olumsuz etkileyen demir eksikliği gibi durumlarda da kan basıncı azalır. Tiroid bezinin az çalışması Geçici kalp durmaları İltihaplı hastalıklar Gebelik ile kan damarları hızlı bir şekilde genişler ve tansiyon düşer. Kalp sorunları örneğin kalp yetmezliği, kalp kaçakları ve düşük hızda kasılıp gevşeyen bir kalp tansiyonu düşürür. Büyük bir yaralanma ve kan kaybı ile tansiyon aniden düşer. Septisemi adı verilen şiddetli bir enfeksiyon durumunda hipotansiyon oluşur. Yetersiz ve dengesiz beslenme de hipotansiyonu tetikler. Özellikle folat ve B12 vitamin eksikliği durumlarda tansiyon normal sınırlarının altına iner. Bazı ilaçların neden olabildiği ciddi alerjik durumlarda da tansiyon düşürür. Anafilaksi adı verilen bu durumda aynı zamanda boğaz şişmesi, kaşıntı ve solunum zorluğu da ortaya çıkar. 2) Tansiyon Düşmesi Belirtileri

Tansiyon düşmesi neden olur ve ne iyi gelir öğrenmek için düşük tansiyon belirtileri iyi bilinmelidir. Gerçekten tansiyonunuz düşük mü anlamanız gerekiyor. Tansiyon düşüklüğünün en önemli belirtileri şunları içerir:

Baş dönmesi, bayılma ve bunun sonucu olarak başı çarpma Göz kararması veya bulanık görme Yorgunluk ve halsizlik hissi Çarpıntı Midede oluşan bulantılar Omuzlarda ağırlık ve yorgunluk hissi Konsantrasyon ve dikkat sorunları Huzursuzluk Şok geçirme

Bir diğer durum da birden ayağa kalkmalarda baş dönmesi, kasılma ve bayılmanın meydana gelmesidir. Peki tansiyon düşüklüğü baş ağrısı yapar mı? Evet baş dönmesi yapar ancak baş ağrısı genellikle insülin direnci probleminden kaynaklanır. Ama tansiyon düşmesinin baş ağrısı ile ilişkisini gösteren araştırmalar yeterli değildir.

3) Tansiyon Düşmesi Tedavisi

Küçük tansiyon 5 olursa ne yapmalı? Kısa sürede küçük tansiyonunuz 4 oluyorsa ya da 6’dan daha az oluyorsa hemen doktora gitmeniz gerekir. Tabi tek başına gitmek çok sakıncalıdır.

Hastaneye bir yakınınız ile gitmeniz daha güvenli olacaktır. Doktor gerekli gördüğü durumlarda ilaç ya da tuzlu sıvı reçete eder. Peki doktora gitme durum söz konusu değilse tansiyon düşünce ne yapmak lazım? Hemen sizin için hazırladığımız listeye göz atın.

4) Tansiyon Düşmesine Ne İyi Gelir?

Tansiyon düşmesi beslenme bozukluklarından kaynaklanıyorsa hemen bir diyetisyenden randevu alın. Diyetisyeni nereden bulacağım derseniz şu listedeki sağlıklı beslenme önerilerini dikkatle okuyun.

Kalp probleminiz yoksa ve doktor aksini söylemedikçe 8-10 bardak su içmek gerekir. Su kaybının tansiyon düşmesine neden olduğunu unutmayın. Her sağlıklı bireyin günde 1,5 ya da 2 gram tuz ihtiyacı olur. Özellikle zayıflamak isteyen kadınlar tuzu tamamen keser ve bu durum çoğu zaman sakıncalıdır. Örneğin peynir yemek bile size tuz kazandırır. Normal tuz yerine kaya tuzu tercih etmek daha faydalıdır. Günde 2 ya da 3 kez birer porsiyon meyve tüketin. Her gün 1 bardak tuzlu ayran için. Soslara iyotlu tuz ekleyin veya salatalara peynir ekleyin. Sık sık ama az az yemek tansiyon dengesini daha iyi sağlar. Öğünlerde aşırı karbonhidrat içeren gıdalar yerine karbonhidrat oranı düşük gıdalar tercih edin. Sağlıklı yağların tüketimi de tansiyonu dengeler. Kalp sorunları olmayanlar çay ya da kahve gibi kafein içeren içecekleri içebilirler.

Tansiyon düşmesi hareketsizlik nedeniyle ortaya çıkıyorsa egzersize önem vermek gerekir. Akıllı telefonu ya da bilgisayarı hareketsizliğe neden olduğu için sınırlı kullanın. Günlük planınıza egzersiz eklemeyi unutmayın.

Tansiyon düşüklüğünü normale çevirmek için yapmanız gereken egzersizler ise şöyledir.

Hafif tempolu yürüyüş Sabit bisiklet ile egzersiz Fitness egzersizleri kapsamında hafif ağırlıklar ile çalışmalar Squat hareketleri Yüzme Pilates hareketleri

Egzersiz yapmadan önce yeterli ve dengeli beslenmelisiniz ve mutlaka bu konuda doktora danışmalısınız. Peki ani tansiyon düşmesi durumunda ne yapılmalıdır? Ani tansiyon düşmelerinde en etkili yöntemde şunlar yapılır? İşte tansiyon düşünce ne yapılır ilk yardım aşamaları:

Hasta hemen düz bir yere yatırılır. Bacakları havaya kaldırılır. Daha sonra hastanın tuzlu ayran içmesi sağlanabilir.

Ani tansiyon düşmesinde ne yapılmalı denince akla ilk gelen tuzlu ayrandır. Ancak ondan daha önemlisi hastanın düz bir zemine yatırılarak bacaklarının havaya kaldırılmasıdır. Başka bir ifade ile tansiyon düşünce ayaklar yukarı kaldırılmalıdır.

Tansiyon düşünce ne içilir sorusunun cevabı genellikle tüm doktorların önerdiği gibi tuzlu ayrandır.

Tansiyon Düştüğünde Nasıl Normale Çevrilir?

Tansiyon düşüklüğünün nedeni hastanın susuz kalması ve kuruması ise o zaman doktor ağızdan ya da damardan serum gibi bazı sıvılar verecektir. Eğer düşük tansiyonun nedeni kalp krizi ya da ciddi bir enfeksiyon mutlaka hastaneye başvurmak gerekir.

Aort Yırtılması (Diseksiyonu) Cerrahisi - Prof. Dr. Mustafa Güler

Aort Yırtılması (Diseksiyonu) Cerrahisi - Prof. Dr. Mustafa Güler

Hipotansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Aort damarı, kalpten direkt olarak çıkan ana atar damardır. Vücuttaki bütün atar damar ağına kaynak niteliğindeki aort, en büyük ve en önemli ana damar olarak tanımlanabilmektedir. Bu bağlamda aort damarında meydana gelen herhangi olumsuz bir durum, ciddi hayati riskler oluşturabilmekte ve ani sonuçlar meydana getirebilmektedir.

İçindekiler Aort Yırtılmasının Sebepleri Nelerdir? Aort Yırtılmasının Belirtileri Nelerdir? Aort Yırtılmasının Risk Faktörleri Nelerdir? Aort Yırtılmasında Tanı Yöntemleri Aort Yırtılmasında Cerrahi Tedavi Stratejileri Nelerdir?

Aort damarında meydana gelebilecek durumlardan biri olarak karşımıza aort yırtılması (diseksiyonu) çıkmaktadır. Aort yırtılması, aort damarının iç duvarının herhangi bir bölgesinde yırtılma meydana gelmesi olarak tanımlanabilmektedir.

Aort yırtılması, 60-80 yaş aralığındaki kişilerde daha sık rastlanılan, ciddi hayati risklere ve ölümlere sebep olabilen bir durumdur. Erkeklerde kadınlara oranla iki kat daha fazla görülme oranına sahip olan aort yırtılması, ortaya çıkması durumunda acil ve oldukça hızlı müdahale gerektirmektedir.

Aort Yırtılmasının Sebepleri Nelerdir?

Aort yırtılmasının en önemli sebeplerinden birini yaş faktörü oluşturmaktadır. Genellikle 50 yaş sonrası kişilerde görülen aort yırtılmasının sebepleri olarak şunları sıralayabilmekteyiz,

Yüksek tansiyona bağlı olarak damar içi basıncında artış meydana gelmesi Damar sertliği Damarda gelişen ani travma durumları Bağ dokusu hastalıkları Aort damarlarını ilgilendiren ya da bir şekilde aort damarına da etki oluşturan ameliyat geçirilmiş olması Damar yapısında farklılık bulunması (örneğin, damar yapısında bulunan katman sayısının üç yerine iki olması) Genetik faktörler

Yukarıda belirtilen sebepler doğrultusunda aort damarının iç duvarında meydana gelen yırtık, orta katmana ulaşmakta ve kan katmanlar arasında süzülmeye başlamaktadır. Kanın damarın iç ve orta tabakası arasında süzülmeye başlaması sonucu, iç ve dış tabaka birbirinden ayrılmaktadır. Bu durum aort yırtılması (diseksiyonu) adını almaktadır.

Aort Yırtılmasının Belirtileri Nelerdir?

Aort yırtılması, hızlı gelişen ve ani hayati problemler meydana getiren durumlardır. Bu bakımdan aort yırtılması sonucu ortaya çıkan belirtileri şu şekilde sıralayabilmekteyiz,

Terleme Halsizlik Nefes darlığı Ekstremiteler arası meydana gelen kan basıncı değişikliği Hipertansiyon ve taşikardi Hipotansiyon Ses kısıklığı

Aort yırtılması durumunda ortaya çıkan en önemli belirti, göğüs ağrısıdır. Aort yırtılması sonucu ortaya çıkan ağrı, oldukça şiddetli niteliktedir. Aort yırtılması yaşayan hastalar, yaşadıkları ağrıyı, organlarının yırtıldığı hissine kapıldıklarını ifade ederek belirtmektedirler, ancak ağrının şiddeti kişilere göre farklılık gösterebilmektedir. Aort yırtılması sonucu meydana gelen göğüs ağrısı, sırta, boyuna, çeneye, kollar ve dişlere yayılabilecek niteliktedir. Aort yırtılmasında ortaya çıkan göğüs ağrısı, ortaya çıktığı andan itibaren azalma göstermemektedir.

Aort yırtılması durumunda beyine giden damarların etkilenmesiyle, felç, bayılma veya körlük ortaya çıkabilmektedir. Aort yırtılmasının ayaktaki damarlarda ortaya çıkması ve tıkanma meydana getirmesiyle, nabız azalması ya da kaybolması durumları ortaya çıkabilmektedir.

Aort Yırtılmasının Risk Faktörleri Nelerdir? Gebelik Bilinen bir aort anevrizması durumunun mevcut olması Bağ doku hastalıkları Biküspit aort (aort kapak anomalisi) Künt travmalar Bazı sendromlu hastalıklar Otoimmün hastalıklar Aort koarktasyonu Aortanın iltihabı ve medial dejeneratif hastalıkları Aort Yırtılmasında Tanı Yöntemleri

Ekokardiografi

Hızlı tanı konulması açısından çok önemlidir. Acil şartlarda hemen yapılabiliyor olması ve zararsız bir tetkik olması yanında özellikle aort yırtılması kalpten hemen çıkışta olan bölümde ise tanı değeri çok yüksektir. Transözefagial ekokardiyografi ya da transtorasik ekokardiyografi ile çıkan ortadaki yırtık görülebilir aynı zamanda aort kapak fonksiyonları da değerlendirilebilir.

Bilgisayarlı Tomografi

Aort yırtığı gerçek ya da yalancı yırtık olarak adlandırılan durumlar ortaya çıkarabilmektedir. Bilgisayarlı tomografi sonucu, aort yırtığının gerçek yırtık ya da yalancı yırtık olduğu konusunda kesin bilgi elde edilebilmektedir. Hem yırtık yeri hakkında bilgi verir hem de yırtığın aortada nereye kadar ilerlediğini gösterir

Anjiografi

Aortada mevcut olan anatomik özellikler hakkında bilgi vermekte ve aort yetmezliğini göstermektedir. Aort yırtığının hangi tipte meydana geldiğinin ayrımını yapmayı sağlamaktadır.

Aort Yırtılmasında Cerrahi Tedavi

Aort yırtılmasında tedavi neredeyse tamamen cerrahidir. Çok acil müdahale edilmelidir. Bu hastaların yarısı hastaneye ulaşamadan hayatlarını kaybederler. Öncelikle aortada yırtık nereden başlıyor ve nereye kadar devam ediyor bunu anlamak gerekir ve ona göre ameliyat planlanır. Diseksiyon kalpten çıkış yerinde, göğüs boşluğunda ya da karın boşluğundaki aort bölümlerinde olabilir. Herbiri için ayrı ameliyat prosedürleri gerekir. Uygun vakalarda endovasküler teknik ile kapalı yöntemle anjiyo yoluyla yırtığa içerden müdahale edebiliyoruz. Kapalı yöntem uygun değilse açık cerrahi ile yırtık aort segmenti yapay damar ile değiştirilir.

Aort yırtılması cerrahi tedavisinde, açık cerrahi ile yırtılan damar suni damar ile değiştirilmektedir. Aort yırtılmalarında açık cerrahi tedavi ile güvenilir ve kalıcı sonuçlar elde edilebilmektedir.

Aort Yırtılmasında Cerrahi Tedavi Stratejileri Nelerdir?

Aort yırtılmaları tedavilerinde en önemli ve kritik unsuru zamanlama oluşturmaktadır. Aort yırtılması, çok hızlı gelişen ve belirtileriyle birlikte çok hızlı şekilde vücutta ciddi hasarlar meydana getiren bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan tedavinin sağlanabilmesi için, hızlı hareket etmek oldukça önemlidir. Aortta yırtılma meydana gelmesiyle, geçen her saat %1 oranında ölüm riski artış göstermektedir. Bu bakımdan aort yırtılması durumlarında hastaların doğru zamanlamayla ve acilen ameliyata alınmaları gerekmektedir.

Aort yırtılması durumunda beyin koruma yöntemlerinin belirlenmesi, bir diğer kritik noktayı meydana getirmektedir. Beyinde ne kadar etkili ve stratejik olarak korunma sağlanabilirse, o kadar az hasarla tedavi gerçekleştirilebilmektedir.

Aort yırtılmasında, yırtık bölgesinin çıkarılması, kan akımının gerçek lümene verilmesi, aort kapağın korunması, aort tabakalarının güçlendirilmesi stratejileri de tedavi için önemli noktaları oluşturmaktadır.

Hipotansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Hipotansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Hipotansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

��_�k|�o�qV����~�O���W������l��_^������/���Bd7��Ow���F>��Qߴ��Fv#�i���Fh���� �Fo#����m�6B��������E�#��o�7z��Gv��8�ADo���o�7 ���Fh�����Fv#���nD8���g>�n6��F>��Q�Hd�6����Fh#����m�62�*��ﬢ��,ޱDE#���hj�4bŋ0��3nHq���,�4�&Q5�!�i��V[b5��FE#���hjT4�i��FL�x�Ԩh�5�M��FZ#��Ԩh�5�M��FL#����g�5'CL��Qќ�H �%!�Ԩh�5�M��FZ#��Ԩh�5�M��FZ#��Ԩh�5�M��FZ#���M��FL#���hj�4�M��FL��QѨhT4*��FE��QѨh&A>#��ƨht3b1��F>#�ѿ�ht3b1��F7#�Өh�3�Q��F0#����nF7����g3*�|F0��Q��gt3�5�|F0��Q�|��`�)��e��b~6���`U5ͯ��o��̃�-�-���m�ޫ�� :`~̋��BG,�����X]� �����X�b9,�� VDW���� ݱ*V��Xk`-��X���c��� ��GOl� � cl�>� ��/��csl�-�%��v��bQ��P������ ���Cp(�H�r��W8��H��Q8��X��X�p"N�98�����q���8�b�Å8�"\���mu���\��p%.�� ��Z\�,p=n� �7�6܂[q,�ă� p7������p?�Cx��CP͗Ix��q �'��O�5>×�_�+|�o����U�~�/��Y�.���,�����9� ����0�����`��DF0��Q�Hdt3���DF>�2���F��Q�HdT4J��`F#�e�W?.nr��hc�1�%�RFo#��f3���`F#�Q��f�2���`F0#�Q�Hd$2������_m�6F ��Q�hc�1B�, ��Qr׏RF)#���hc3m�6F0#���hc3���RF)��Q�hc�����ԣHd$2���DF"��Q�Hd$2���DF"�jq��[^\c��Tu̪!Idt�,��í�#�YV�ud0�m�nF0#���Hd��#n̈i3"�DFE#����ft3���nFv#�̨h�2��ԕ�_��DF0��Q�Hd3���`F�#���Hdt3���`F0#��(e$�,�Y�jG,�YV���X�T��|F7��Q��gD8*m,k�:����E"#�Qʨh$2����F)�qQʨh3���nF7S�`Fꢛ��mt3J��DF0#�ѸHd3J�`F>#���f/����F7#���f�, �'� �`Vk���_|IЬ��:���[54���� -���m��b>̋0?X����X �� K� �X�`9,�� �����3|�/�9��_�[��*Y��'���U?�7�����\��'��������\�E�"|���_D1�W�xu�/�5�rE�"�ѿ�b�/��(F �\��b�/�ዦF�"�Q�(W�/���(F�����b�0��(F�"��hj�/�5�rE�"�ѿ�b�/��(F �\��b�/�ዦF�"�Q�(W�/���(F�����b�0��(F�"��hj�/�5�rE�"�ѿ�b�/��(F �\��b�/�ዦF�"�Q�(W�/�w��b�/��(F �\��b�/�ዦF�"�Q�(W�/���(F�����b�0��(F�"��hj�/�5�rE�"�ѿ�b�/��(F �\��b�/�ዦF�"�Q�(W�/�X��"��hj�/�5�rE�"�ѿ�b�/��(F �\��b�/�ዦF�"�Qòت#|��_D����hj�0ژ*�2���E��"��ƦIۢS��/�� F�"���(ed0Rm�F����`�ZsE#�QѨa�r� F#�eW|K(^�w�M�*[�4���-0?Z�ڢ ڣ�ĖNX �#�"X�aQ,�����$���X �b,�հ"V��X ��ݱ V��X�����X �b��>� � bcl�M��bk��f�~��%��V��bl��#v��� �`o �@ �n�C�'��^�>���P�a8� �Cp(F�0T��H��8pF�)���E���q,���ʼn8�����p2N�8��,��sp6�ù8W�"\��1��\��7�*\�kp5�õ���F܃[p3ní���.܉�q/������ �Cx��a ��1zcT?����/��?��ġ���-[�0r�&Z�_�p�E�+�7���� �P8�|T���- �����©M��tV�O�]m�~�D���o h۩����]��hwԅ�ї��������������0�Ҭ��̋Y� endstream endobj xref 0 2430 0000000272 65535 f 0000000017 00000 n 0000000126 00000 n 0000000526 00000 n 0000000791 00000 n 0000002237 00000 n 0000002412 00000 n 0000002650 00000 n 0000002787 00000 n 0000002815 00000 n 0000002981 00000 n 0000003055 00000 n 0000003313 00000 n 0000003457 00000 n 0000003487 00000 n 0000003659 00000 n 0000003733 00000 n 0000003996 00000 n 0000004178 00000 n 0000004422 00000 n 0000004689 00000 n 0000007795 00000 n 0000008063 00000 n 0000009193 00000 n 0000009461 00000 n 0000011312 00000 n 0000011580 00000 n 0000015220 00000 n 0000015508 00000 n 0000017924 00000 n 0000018108 00000 n 0000018358 00000 n 0000018546 00000 n 0000018800 00000 n 0000019079 00000 n 0000022235 00000 n 0000022385 00000 n 0000022415 00000 n 0000022593 00000 n 0000022667 00000 n 0000022940 00000 n 0000023086 00000 n 0000023116 00000 n 0000023290 00000 n 0000023364 00000 n 0000023633 00000 n 0000023901 00000 n 0000027448 00000 n 0000027716 00000 n 0000031847 00000 n 0000032115 00000 n 0000035349 00000 n 0000035598 00000 n 0000039048 00000 n 0000039396 00000 n 0000044883 00000 n 0000045013 00000 n 0000045295 00000 n 0000045620 00000 n 0000045961 00000 n 0000046282 00000 n 0000046571 00000 n 0000046876 00000 n 0000047180 00000 n 0000047492 00000 n 0000047805 00000 n 0000048188 00000 n 0000048507 00000 n 0000048824 00000 n 0000049147 00000 n 0000049452 00000 n 0000049766 00000 n 0000050082 00000 n 0000050390 00000 n 0000050660 00000 n 0000050958 00000 n 0000051228 00000 n 0000051498 00000 n 0000051768 00000 n 0000052038 00000 n 0000052406 00000 n 0000052770 00000 n 0000053094 00000 n 0000053428 00000 n 0000053698 00000 n 0000053959 00000 n 0000054091 00000 n 0000054223 00000 n 0000054355 00000 n 0000054483 00000 n 0000054611 00000 n 0000054741 00000 n 0000054873 00000 n 0000055005 00000 n 0000055137 00000 n 0000055398 00000 n 0000058676 00000 n 0000058808 00000 n 0000058940 00000 n 0000063343 00000 n 0000063474 00000 n 0000063606 00000 n 0000063739 00000 n 0000063872 00000 n 0000064005 00000 n 0000064138 00000 n 0000068313 00000 n 0000068446 00000 n 0000068578 00000 n 0000068711 00000 n 0000068844 00000 n 0000068977 00000 n 0000069108 00000 n 0000069237 00000 n 0000069367 00000 n 0000069500 00000 n 0000073059 00000 n 0000073190 00000 n 0000073323 00000 n 0000073456 00000 n 0000087996 00000 n 0000090853 00000 n 0000090986 00000 n 0000091122 00000 n 0000091154 00000 n 0000091319 00000 n 0000091394 00000 n 0000091637 00000 n 0000091812 00000 n 0000092055 00000 n 0000095301 00000 n 0000095434 00000 n 0000095567 00000 n 0000095700 00000 n 0000098038 00000 n 0000115550 00000 n 0000115681 00000 n 0000115814 00000 n 0000118264 00000 n 0000129185 00000 n 0000129318 00000 n 0000129450 00000 n 0000129583 00000 n 0000131688 00000 n 0000131821 00000 n 0000131955 00000 n 0000132235 00000 n 0000142915 00000 n 0000148253 00000 n 0000148386 00000 n 0000148520 00000 n 0000148653 00000 n 0000148786 00000 n 0000148920 00000 n 0000149053 00000 n 0000149178 00000 n 0000149310 00000 n 0000149444 00000 n 0000149578 00000 n 0000149712 00000 n 0000149846 00000 n 0000149980 00000 n 0000154287 00000 n 0000154420 00000 n 0000154553 00000 n 0000154685 00000 n 0000154817 00000 n 0000154951 00000 n 0000159234 00000 n 0000159367 00000 n 0000159500 00000 n 0000159629 00000 n 0000159758 00000 n 0000159889 00000 n 0000160020 00000 n 0000162241 00000 n 0000162375 00000 n 0000162508 00000 n 0000162637 00000 n 0000162769 00000 n 0000162902 00000 n 0000163036 00000 n 0000163169 00000 n 0000163302 00000 n 0000163963 00000 n 0000164097 00000 n 0000185729 00000 n 0000188316 00000 n 0000188458 00000 n 0000188490 00000 n 0000188661 00000 n 0000188736 00000 n 0000188980 00000 n 0000189145 00000 n 0000189371 00000 n 0000194369 00000 n 0000194504 00000 n 0000194639 00000 n 0000198513 00000 n 0000198648 00000 n 0000200520 00000 n 0000204705 00000 n 0000204839 00000 n 0000212829 00000 n 0000220758 00000 n 0000226782 00000 n 0000229956 00000 n 0000234582 00000 n 0000234716 00000 n 0000234850 00000 n 0000234982 00000 n 0000235116 00000 n 0000235250 00000 n 0000235380 00000 n 0000235510 00000 n 0000235640 00000 n 0000235770 00000 n 0000235900 00000 n 0000236035 00000 n 0000241000 00000 n 0000241134 00000 n 0000241269 00000 n 0000241403 00000 n 0000241537 00000 n 0000241667 00000 n 0000241797 00000 n 0000241927 00000 n 0000242058 00000 n 0000242189 00000 n 0000242451 00000 n 0000242583 00000 n 0000242717 00000 n 0000242851 00000 n 0000242986 00000 n 0000247479 00000 n 0000247614 00000 n 0000247749 00000 n 0000247884 00000 n 0000248017 00000 n 0000248151 00000 n 0000248286 00000 n 0000248421 00000 n 0000248556 00000 n 0000253241 00000 n 0000253376 00000 n 0000253510 00000 n 0000253645 00000 n 0000253780 00000 n 0000253915 00000 n 0000254050 00000 n 0000254181 00000 n 0000254316 00000 n 0000254578 00000 n 0000256447 00000 n 0000259806 00000 n 0000263270 00000 n 0000266960 00000 n 0000267150 00000 n 0000270898 00000 n 0000272404 00000 n 0000272683 00000 n 0000273213 00000 n 0000327311 00000 n 0000327590 00000 n 0000328079 00000 n 0000413913 00000 n 0000414201 00000 n 0000414742 00000 n 0000435962 00000 n 0000436241 00000 n 0000436770 00000 n 0000524116 00000 n 0000000273 65535 f 0000000274 65535 f 0000000275 65535 f 0000000276 65535 f 0000000277 65535 f 0000000278 65535 f 0000000279 65535 f 0000000280 65535 f 0000000281 65535 f 0000000282 65535 f 0000000283 65535 f 0000000284 65535 f 0000000285 65535 f 0000000286 65535 f 0000000287 65535 f 0000000288 65535 f 0000000289 65535 f 0000000290 65535 f 0000000291 65535 f 0000000292 65535 f 0000000293 65535 f 0000000294 65535 f 0000000295 65535 f 0000000296 65535 f 0000000297 65535 f 0000000298 65535 f 0000000299 65535 f 0000000300 65535 f 0000000301 65535 f 0000000302 65535 f 0000000303 65535 f 0000000304 65535 f 0000000305 65535 f 0000000306 65535 f 0000000307 65535 f 0000000308 65535 f 0000000309 65535 f 0000000310 65535 f 0000000311 65535 f 0000000312 65535 f 0000000313 65535 f 0000000314 65535 f 0000000315 65535 f 0000000316 65535 f 0000000317 65535 f 0000000318 65535 f 0000000319 65535 f 0000000320 65535 f 0000000321 65535 f 0000000322 65535 f 0000000323 65535 f 0000000324 65535 f 0000000325 65535 f 0000000326 65535 f 0000000327 65535 f 0000000328 65535 f 0000000329 65535 f 0000000330 65535 f 0000000331 65535 f 0000000332 65535 f 0000000333 65535 f 0000000334 65535 f 0000000335 65535 f 0000000336 65535 f 0000000337 65535 f 0000000338 65535 f 0000000339 65535 f 0000000340 65535 f 0000000341 65535 f 0000000342 65535 f 0000000343 65535 f 0000000344 65535 f 0000000345 65535 f 0000000346 65535 f 0000000347 65535 f 0000000348 65535 f 0000000349 65535 f 0000000350 65535 f 0000000351 65535 f 0000000352 65535 f 0000000353 65535 f 0000000354 65535 f 0000000355 65535 f 0000000356 65535 f 0000000357 65535 f 0000000358 65535 f 0000000359 65535 f 0000000360 65535 f 0000000361 65535 f 0000000362 65535 f 0000000363 65535 f 0000000364 65535 f 0000000365 65535 f 0000000366 65535 f 0000000367 65535 f 0000000368 65535 f 0000000369 65535 f 0000000370 65535 f 0000000371 65535 f 0000000372 65535 f 0000000373 65535 f 0000000374 65535 f 0000000375 65535 f 0000000376 65535 f 0000000377 65535 f 0000000378 65535 f 0000000379 65535 f 0000000380 65535 f 0000000381 65535 f 0000000382 65535 f 0000000383 65535 f 0000000384 65535 f 0000000385 65535 f 0000000386 65535 f 0000000387 65535 f 0000000388 65535 f 0000000389 65535 f 0000000390 65535 f 0000000391 65535 f 0000000392 65535 f 0000000393 65535 f 0000000394 65535 f 0000000395 65535 f 0000000396 65535 f 0000000397 65535 f 0000000398 65535 f 0000000399 65535 f 0000000400 65535 f 0000000401 65535 f 0000000402 65535 f 0000000403 65535 f 0000000404 65535 f 0000000405 65535 f 0000000406 65535 f 0000000407 65535 f 0000000408 65535 f 0000000409 65535 f 0000000410 65535 f 0000000411 65535 f 0000000412 65535 f 0000000413 65535 f 0000000414 65535 f 0000000415 65535 f 0000000416 65535 f 0000000417 65535 f 0000000418 65535 f 0000000419 65535 f 0000000420 65535 f 0000000421 65535 f 0000000422 65535 f 0000000423 65535 f 0000000424 65535 f 0000000425 65535 f 0000000426 65535 f 0000000427 65535 f 0000000428 65535 f 0000000429 65535 f 0000000430 65535 f 0000000431 65535 f 0000000432 65535 f 0000000433 65535 f 0000000434 65535 f 0000000435 65535 f 0000000436 65535 f 0000000437 65535 f 0000000438 65535 f 0000000439 65535 f 0000000440 65535 f 0000000441 65535 f 0000000442 65535 f 0000000443 65535 f 0000000444 65535 f 0000000445 65535 f 0000000446 65535 f 0000000447 65535 f 0000000448 65535 f 0000000449 65535 f 0000000450 65535 f 0000000451 65535 f 0000000452 65535 f 0000000453 65535 f 0000000454 65535 f 0000000455 65535 f 0000000456 65535 f 0000000457 65535 f 0000000458 65535 f 0000000459 65535 f 0000000460 65535 f 0000000461 65535 f 0000000462 65535 f 0000000463 65535 f 0000000464 65535 f 0000000465 65535 f 0000000466 65535 f 0000000467 65535 f 0000000468 65535 f 0000000469 65535 f 0000000470 65535 f 0000000471 65535 f 0000000472 65535 f 0000000473 65535 f 0000000474 65535 f 0000000475 65535 f 0000000476 65535 f 0000000477 65535 f 0000000478 65535 f 0000000479 65535 f 0000000480 65535 f 0000000481 65535 f 0000000482 65535 f 0000000483 65535 f 0000000484 65535 f 0000000485 65535 f 0000000486 65535 f 0000000487 65535 f 0000000488 65535 f 0000000489 65535 f 0000000490 65535 f 0000000491 65535 f 0000000492 65535 f 0000000493 65535 f 0000000494 65535 f 0000000495 65535 f 0000000496 65535 f 0000000497 65535 f 0000000498 65535 f 0000000499 65535 f 0000000500 65535 f 0000000501 65535 f 0000000502 65535 f 0000000503 65535 f 0000000504 65535 f 0000000505 65535 f 0000000506 65535 f 0000000507 65535 f 0000000508 65535 f 0000000509 65535 f 0000000510 65535 f 0000000511 65535 f 0000000512 65535 f 0000000513 65535 f 0000000514 65535 f 0000000515 65535 f 0000000516 65535 f 0000000517 65535 f 0000000518 65535 f 0000000519 65535 f 0000000520 65535 f 0000000521 65535 f 0000000522 65535 f 0000000523 65535 f 0000000524 65535 f 0000000525 65535 f 0000000526 65535 f 0000000527 65535 f 0000000528 65535 f 0000000529 65535 f 0000000530 65535 f 0000000531 65535 f 0000000532 65535 f 0000000533 65535 f 0000000534 65535 f 0000000535 65535 f 0000000536 65535 f 0000000537 65535 f 0000000538 65535 f 0000000539 65535 f 0000000540 65535 f 0000000541 65535 f 0000000542 65535 f 0000000543 65535 f 0000000544 65535 f 0000000545 65535 f 0000000546 65535 f 0000000547 65535 f 0000000548 65535 f 0000000549 65535 f 0000000550 65535 f 0000000551 65535 f 0000000552 65535 f 0000000553 65535 f 0000000554 65535 f 0000000555 65535 f 0000000556 65535 f 0000000557 65535 f 0000000558 65535 f 0000000559 65535 f 0000000560 65535 f 0000000561 65535 f 0000000562 65535 f 0000000563 65535 f 0000000564 65535 f 0000000565 65535 f 0000000566 65535 f 0000000567 65535 f 0000000568 65535 f 0000000569 65535 f 0000000570 65535 f 0000000571 65535 f 0000000572 65535 f 0000000573 65535 f 0000000574 65535 f 0000000575 65535 f 0000000576 65535 f 0000000577 65535 f 0000000578 65535 f 0000000579 65535 f 0000000580 65535 f 0000000581 65535 f 0000000582 65535 f 0000000583 65535 f 0000000584 65535 f 0000000585 65535 f 0000000586 65535 f 0000000587 65535 f 0000000588 65535 f 0000000589 65535 f 0000000590 65535 f 0000000591 65535 f 0000000592 65535 f 0000000593 65535 f 0000000594 65535 f 0000000595 65535 f 0000000596 65535 f 0000000597 65535 f 0000000598 65535 f 0000000599 65535 f 0000000600 65535 f 0000000601 65535 f 0000000602 65535 f 0000000603 65535 f 0000000604 65535 f 0000000605 65535 f 0000000606 65535 f 0000000607 65535 f 0000000608 65535 f 0000000609 65535 f 0000000610 65535 f 0000000611 65535 f 0000000612 65535 f 0000000613 65535 f 0000000614 65535 f 0000000615 65535 f 0000000616 65535 f 0000000617 65535 f 0000000618 65535 f 0000000619 65535 f 0000000620 65535 f 0000000621 65535 f 0000000622 65535 f 0000000623 65535 f 0000000624 65535 f 0000000625 65535 f 0000000626 65535 f 0000000627 65535 f 0000000628 65535 f 0000000629 65535 f 0000000630 65535 f 0000000631 65535 f 0000000632 65535 f 0000000633 65535 f 0000000634 65535 f 0000000635 65535 f 0000000636 65535 f 0000000637 65535 f 0000000638 65535 f 0000000639 65535 f 0000000640 65535 f 0000000641 65535 f 0000000642 65535 f 0000000643 65535 f 0000000644 65535 f 0000000645 65535 f 0000000646 65535 f 0000000647 65535 f 0000000648 65535 f 0000000649 65535 f 0000000650 65535 f 0000000651 65535 f 0000000652 65535 f 0000000653 65535 f 0000000654 65535 f 0000000655 65535 f 0000000656 65535 f 0000000657 65535 f 0000000658 65535 f 0000000659 65535 f 0000000660 65535 f 0000000661 65535 f 0000000662 65535 f 0000000663 65535 f 0000000664 65535 f 0000000665 65535 f 0000000666 65535 f 0000000667 65535 f 0000000668 65535 f 0000000669 65535 f 0000000670 65535 f 0000000671 65535 f 0000000672 65535 f 0000000673 65535 f 0000000674 65535 f 0000000675 65535 f 0000000676 65535 f 0000000677 65535 f 0000000678 65535 f 0000000679 65535 f 0000000680 65535 f 0000000681 65535 f 0000000682 65535 f 0000000683 65535 f 0000000684 65535 f 0000000685 65535 f 0000000686 65535 f 0000000687 65535 f 0000000688 65535 f 0000000689 65535 f 0000000690 65535 f 0000000691 65535 f 0000000692 65535 f 0000000693 65535 f 0000000694 65535 f 0000000695 65535 f 0000000696 65535 f 0000000697 65535 f 0000000698 65535 f 0000000699 65535 f 0000000700 65535 f 0000000701 65535 f 0000000702 65535 f 0000000703 65535 f 0000000704 65535 f 0000000705 65535 f 0000000706 65535 f 0000000707 65535 f 0000000708 65535 f 0000000709 65535 f 0000000710 65535 f 0000000711 65535 f 0000000712 65535 f 0000000713 65535 f 0000000714 65535 f 0000000715 65535 f 0000000716 65535 f 0000000717 65535 f 0000000718 65535 f 0000000719 65535 f 0000000720 65535 f 0000000721 65535 f 0000000722 65535 f 0000000723 65535 f 0000000724 65535 f 0000000725 65535 f 0000000726 65535 f 0000000727 65535 f 0000000728 65535 f 0000000729 65535 f 0000000730 65535 f 0000000731 65535 f 0000000732 65535 f 0000000733 65535 f 0000000734 65535 f 0000000735 65535 f 0000000736 65535 f 0000000737 65535 f 0000000738 65535 f 0000000739 65535 f 0000000740 65535 f 0000000741 65535 f 0000000742 65535 f 0000000743 65535 f 0000000744 65535 f 0000000745 65535 f 0000000746 65535 f 0000000747 65535 f 0000000748 65535 f 0000000749 65535 f 0000000750 65535 f 0000000751 65535 f 0000000752 65535 f 0000000753 65535 f 0000000754 65535 f 0000000755 65535 f 0000000756 65535 f 0000000757 65535 f 0000000758 65535 f 0000000759 65535 f 0000000760 65535 f 0000000761 65535 f 0000000762 65535 f 0000000763 65535 f 0000000764 65535 f 0000000765 65535 f 0000000766 65535 f 0000000767 65535 f 0000000768 65535 f 0000000769 65535 f 0000000770 65535 f 0000000771 65535 f 0000000772 65535 f 0000000773 65535 f 0000000774 65535 f 0000000775 65535 f 0000000776 65535 f 0000000777 65535 f 0000000778 65535 f 0000000779 65535 f 0000000780 65535 f 0000000781 65535 f 0000000782 65535 f 0000000783 65535 f 0000000784 65535 f 0000000785 65535 f 0000000786 65535 f 0000000787 65535 f 0000000788 65535 f 0000000789 65535 f 0000000790 65535 f 0000000791 65535 f 0000000792 65535 f 0000000793 65535 f 0000000794 65535 f 0000000795 65535 f 0000000796 65535 f 0000000797 65535 f 0000000798 65535 f 0000000799 65535 f 0000000800 65535 f 0000000801 65535 f 0000000802 65535 f 0000000803 65535 f 0000000804 65535 f 0000000805 65535 f 0000000806 65535 f 0000000807 65535 f 0000000808 65535 f 0000000809 65535 f 0000000810 65535 f 0000000811 65535 f 0000000812 65535 f 0000000813 65535 f 0000000814 65535 f 0000000815 65535 f 0000000816 65535 f 0000000817 65535 f 0000000818 65535 f 0000000819 65535 f 0000000820 65535 f 0000000821 65535 f 0000000822 65535 f 0000000823 65535 f 0000000824 65535 f 0000000825 65535 f 0000000826 65535 f 0000000827 65535 f 0000000828 65535 f 0000000829 65535 f 0000000830 65535 f 0000000831 65535 f 0000000832 65535 f 0000000833 65535 f 0000000834 65535 f 0000000835 65535 f 0000000836 65535 f 0000000837 65535 f 0000000838 65535 f 0000000839 65535 f 0000000840 65535 f 0000000841 65535 f 0000000842 65535 f 0000000843 65535 f 0000000844 65535 f 0000000845 65535 f 0000000846 65535 f 0000000847 65535 f 0000000848 65535 f 0000000849 65535 f 0000000850 65535 f 0000000851 65535 f 0000000852 65535 f 0000000853 65535 f 0000000854 65535 f 0000000855 65535 f 0000000856 65535 f 0000000857 65535 f 0000000858 65535 f 0000000859 65535 f 0000000860 65535 f 0000000861 65535 f 0000000862 65535 f 0000000863 65535 f 0000000864 65535 f 0000000865 65535 f 0000000866 65535 f 0000000867 65535 f 0000000868 65535 f 0000000869 65535 f 0000000870 65535 f 0000000871 65535 f 0000000872 65535 f 0000000873 65535 f 0000000874 65535 f 0000000875 65535 f 0000000876 65535 f 0000000877 65535 f 0000000878 65535 f 0000000879 65535 f 0000000880 65535 f 0000000881 65535 f 0000000882 65535 f 0000000883 65535 f 0000000884 65535 f 0000000885 65535 f 0000000886 65535 f 0000000887 65535 f 0000000888 65535 f 0000000889 65535 f 0000000890 65535 f 0000000891 65535 f 0000000892 65535 f 0000000893 65535 f 0000000894 65535 f 0000000895 65535 f 0000000896 65535 f 0000000897 65535 f 0000000898 65535 f 0000000899 65535 f 0000000900 65535 f 0000000901 65535 f 0000000902 65535 f 0000000903 65535 f 0000000904 65535 f 0000000905 65535 f 0000000906 65535 f 0000000907 65535 f 0000000908 65535 f 0000000909 65535 f 0000000910 65535 f 0000000911 65535 f 0000000912 65535 f 0000000913 65535 f 0000000914 65535 f 0000000915 65535 f 0000000916 65535 f 0000000917 65535 f 0000000918 65535 f 0000000919 65535 f 0000000920 65535 f 0000000921 65535 f 0000000922 65535 f 0000000923 65535 f 0000000924 65535 f 0000000925 65535 f 0000000926 65535 f 0000000927 65535 f 0000000928 65535 f 0000000929 65535 f 0000000930 65535 f 0000000931 65535 f 0000000932 65535 f 0000000933 65535 f 0000000934 65535 f 0000000935 65535 f 0000000936 65535 f 0000000937 65535 f 0000000938 65535 f 0000000939 65535 f 0000000940 65535 f 0000000941 65535 f 0000000942 65535 f 0000000943 65535 f 0000000944 65535 f 0000000945 65535 f 0000000946 65535 f 0000000947 65535 f 0000000948 65535 f 0000000949 65535 f 0000000950 65535 f 0000000951 65535 f 0000000952 65535 f 0000000953 65535 f 0000000954 65535 f 0000000955 65535 f 0000000956 65535 f 0000000957 65535 f 0000000958 65535 f 0000000959 65535 f 0000000960 65535 f 0000000961 65535 f 0000000962 65535 f 0000000963 65535 f 0000000964 65535 f 0000000965 65535 f 0000000966 65535 f 0000000967 65535 f 0000000968 65535 f 0000000969 65535 f 0000000970 65535 f 0000000971 65535 f 0000000972 65535 f 0000000973 65535 f 0000000974 65535 f 0000000975 65535 f 0000000976 65535 f 0000000977 65535 f 0000000978 65535 f 0000000979 65535 f 0000000980 65535 f 0000000981 65535 f 0000000982 65535 f 0000000983 65535 f 0000000984 65535 f 0000000985 65535 f 0000000986 65535 f 0000000987 65535 f 0000000988 65535 f 0000000989 65535 f 0000000990 65535 f 0000000991 65535 f 0000000992 65535 f 0000000993 65535 f 0000000994 65535 f 0000000995 65535 f 0000000996 65535 f 0000000997 65535 f 0000000998 65535 f 0000000999 65535 f 0000001000 65535 f 0000001001 65535 f 0000001002 65535 f 0000001003 65535 f 0000001004 65535 f 0000001005 65535 f 0000001006 65535 f 0000001007 65535 f 0000001008 65535 f 0000001009 65535 f 0000001010 65535 f 0000001011 65535 f 0000001012 65535 f 0000001013 65535 f 0000001014 65535 f 0000001015 65535 f 0000001016 65535 f 0000001017 65535 f 0000001018 65535 f 0000001019 65535 f 0000001020 65535 f 0000001021 65535 f 0000001022 65535 f 0000001023 65535 f 0000001024 65535 f 0000001025 65535 f 0000001026 65535 f 0000001027 65535 f 0000001028 65535 f 0000001029 65535 f 0000001030 65535 f 0000001031 65535 f 0000001032 65535 f 0000001033 65535 f 0000001034 65535 f 0000001035 65535 f 0000001036 65535 f 0000001037 65535 f 0000001038 65535 f 0000001039 65535 f 0000001040 65535 f 0000001041 65535 f 0000001042 65535 f 0000001043 65535 f 0000001044 65535 f 0000001045 65535 f 0000001046 65535 f 0000001047 65535 f 0000001048 65535 f 0000001049 65535 f 0000001050 65535 f 0000001051 65535 f 0000001052 65535 f 0000001053 65535 f 0000001054 65535 f 0000001055 65535 f 0000001056 65535 f 0000001057 65535 f 0000001058 65535 f 0000001059 65535 f 0000001060 65535 f 0000001061 65535 f 0000001062 65535 f 0000001063 65535 f 0000001064 65535 f 0000001065 65535 f 0000001066 65535 f 0000001067 65535 f 0000001068 65535 f 0000001069 65535 f 0000001070 65535 f 0000001071 65535 f 0000001072 65535 f 0000001073 65535 f 0000001074 65535 f 0000001075 65535 f 0000001076 65535 f 0000001077 65535 f 0000001078 65535 f 0000001079 65535 f 0000001080 65535 f 0000001081 65535 f 0000001082 65535 f 0000001083 65535 f 0000001084 65535 f 0000001085 65535 f 0000001086 65535 f 0000001087 65535 f 0000001088 65535 f 0000001089 65535 f 0000001090 65535 f 0000001091 65535 f 0000001092 65535 f 0000001093 65535 f 0000001094 65535 f 0000001095 65535 f 0000001096 65535 f 0000001097 65535 f 0000001098 65535 f 0000001099 65535 f 0000001100 65535 f 0000001101 65535 f 0000001102 65535 f 0000001103 65535 f 0000001104 65535 f 0000001105 65535 f 0000001106 65535 f 0000001107 65535 f 0000001108 65535 f 0000001109 65535 f 0000001110 65535 f 0000001111 65535 f 0000001112 65535 f 0000001113 65535 f 0000001114 65535 f 0000001115 65535 f 0000001116 65535 f 0000001117 65535 f 0000001118 65535 f 0000001119 65535 f 0000001120 65535 f 0000001121 65535 f 0000001122 65535 f 0000001123 65535 f 0000001124 65535 f 0000001125 65535 f 0000001126 65535 f 0000001127 65535 f 0000001128 65535 f 0000001129 65535 f 0000001130 65535 f 0000001131 65535 f 0000001132 65535 f 0000001133 65535 f 0000001134 65535 f 0000001135 65535 f 0000001136 65535 f 0000001137 65535 f 0000001138 65535 f 0000001139 65535 f 0000001140 65535 f 0000001141 65535 f 0000001142 65535 f 0000001143 65535 f 0000001144 65535 f 0000001145 65535 f 0000001146 65535 f 0000001147 65535 f 0000001148 65535 f 0000001149 65535 f 0000001150 65535 f 0000001151 65535 f 0000001152 65535 f 0000001153 65535 f 0000001154 65535 f 0000001155 65535 f 0000001156 65535 f 0000001157 65535 f 0000001158 65535 f 0000001159 65535 f 0000001160 65535 f 0000001161 65535 f 0000001162 65535 f 0000001163 65535 f 0000001164 65535 f 0000001165 65535 f 0000001166 65535 f 0000001167 65535 f 0000001168 65535 f 0000001169 65535 f 0000001170 65535 f 0000001171 65535 f 0000001172 65535 f 0000001173 65535 f 0000001174 65535 f 0000001175 65535 f 0000001176 65535 f 0000001177 65535 f 0000001178 65535 f 0000001179 65535 f 0000001180 65535 f 0000001181 65535 f 0000001182 65535 f 0000001183 65535 f 0000001184 65535 f 0000001185 65535 f 0000001186 65535 f 0000001187 65535 f 0000001188 65535 f 0000001189 65535 f 0000001190 65535 f 0000001191 65535 f 0000001192 65535 f 0000001193 65535 f 0000001194 65535 f 0000001195 65535 f 0000001196 65535 f 0000001197 65535 f 0000001198 65535 f 0000001199 65535 f 0000001200 65535 f 0000001201 65535 f 0000001202 65535 f 0000001203 65535 f 0000001204 65535 f 0000001205 65535 f 0000001206 65535 f 0000001207 65535 f 0000001208 65535 f 0000001209 65535 f 0000001210 65535 f 0000001211 65535 f 0000001212 65535 f 0000001213 65535 f 0000001214 65535 f 0000001215 65535 f 0000001216 65535 f 0000001217 65535 f 0000001218 65535 f 0000001219 65535 f 0000001220 65535 f 0000001221 65535 f 0000001222 65535 f 0000001223 65535 f 0000001224 65535 f 0000001225 65535 f 0000001226 65535 f 0000001227 65535 f 0000001228 65535 f 0000001229 65535 f 0000001230 65535 f 0000001231 65535 f 0000001232 65535 f 0000001233 65535 f 0000001234 65535 f 0000001235 65535 f 0000001236 65535 f 0000001237 65535 f 0000001238 65535 f 0000001239 65535 f 0000001240 65535 f 0000001241 65535 f 0000001242 65535 f 0000001243 65535 f 0000001244 65535 f 0000001245 65535 f 0000001246 65535 f 0000001247 65535 f 0000001248 65535 f 0000001249 65535 f 0000001250 65535 f 0000001251 65535 f 0000001252 65535 f 0000001253 65535 f 0000001254 65535 f 0000001255 65535 f 0000001256 65535 f 0000001257 65535 f 0000001258 65535 f 0000001259 65535 f 0000001260 65535 f 0000001261 65535 f 0000001262 65535 f 0000001263 65535 f 0000001264 65535 f 0000001265 65535 f 0000001266 65535 f 0000001267 65535 f 0000001268 65535 f 0000001269 65535 f 0000001270 65535 f 0000001271 65535 f 0000001272 65535 f 0000001273 65535 f 0000001274 65535 f 0000001275 65535 f 0000001276 65535 f 0000001277 65535 f 0000001278 65535 f 0000001279 65535 f 0000001280 65535 f 0000001281 65535 f 0000001282 65535 f 0000001283 65535 f 0000001284 65535 f 0000001285 65535 f 0000001286 65535 f 0000001287 65535 f 0000001288 65535 f 0000001289 65535 f 0000001290 65535 f 0000001291 65535 f 0000001292 65535 f 0000001293 65535 f 0000001294 65535 f 0000001295 65535 f 0000001296 65535 f 0000001297 65535 f 0000001298 65535 f 0000001299 65535 f 0000001300 65535 f 0000001301 65535 f 0000001302 65535 f 0000001303 65535 f 0000001304 65535 f 0000001305 65535 f 0000001306 65535 f 0000001307 65535 f 0000001308 65535 f 0000001309 65535 f 0000001310 65535 f 0000001311 65535 f 0000001312 65535 f 0000001313 65535 f 0000001314 65535 f 0000001315 65535 f 0000001316 65535 f 0000001317 65535 f 0000001318 65535 f 0000001319 65535 f 0000001320 65535 f 0000001321 65535 f 0000001322 65535 f 0000001323 65535 f 0000001324 65535 f 0000001325 65535 f 0000001326 65535 f 0000001327 65535 f 0000001328 65535 f 0000001329 65535 f 0000001330 65535 f 0000001331 65535 f 0000001332 65535 f 0000001333 65535 f 0000001334 65535 f 0000001335 65535 f 0000001336 65535 f 0000001337 65535 f 0000001338 65535 f 0000001339 65535 f 0000001340 65535 f 0000001341 65535 f 0000001342 65535 f 0000001343 65535 f 0000001344 65535 f 0000001345 65535 f 0000001346 65535 f 0000001347 65535 f 0000001348 65535 f 0000001349 65535 f 0000001350 65535 f 0000001351 65535 f 0000001352 65535 f 0000001353 65535 f 0000001354 65535 f 0000001355 65535 f 0000001356 65535 f 0000001357 65535 f 0000001358 65535 f 0000001359 65535 f 0000001360 65535 f 0000001361 65535 f 0000001362 65535 f 0000001363 65535 f 0000001364 65535 f 0000001365 65535 f 0000001366 65535 f 0000001367 65535 f 0000001368 65535 f 0000001369 65535 f 0000001370 65535 f 0000001371 65535 f 0000001372 65535 f 0000001373 65535 f 0000001374 65535 f 0000001375 65535 f 0000001376 65535 f 0000001377 65535 f 0000001378 65535 f 0000001379 65535 f 0000001380 65535 f 0000001381 65535 f 0000001382 65535 f 0000001383 65535 f 0000001384 65535 f 0000001385 65535 f 0000001386 65535 f 0000001387 65535 f 0000001388 65535 f 0000001389 65535 f 0000001390 65535 f 0000001391 65535 f 0000001392 65535 f 0000001393 65535 f 0000001394 65535 f 0000001395 65535 f 0000001396 65535 f 0000001397 65535 f 0000001398 65535 f 0000001399 65535 f 0000001400 65535 f 0000001401 65535 f 0000001402 65535 f 0000001403 65535 f 0000001404 65535 f 0000001405 65535 f 0000001406 65535 f 0000001407 65535 f 0000001408 65535 f 0000001409 65535 f 0000001410 65535 f 0000001411 65535 f 0000001412 65535 f 0000001413 65535 f 0000001414 65535 f 0000001415 65535 f 0000001416 65535 f 0000001417 65535 f 0000001418 65535 f 0000001419 65535 f 0000001420 65535 f 0000001421 65535 f 0000001422 65535 f 0000001423 65535 f 0000001424 65535 f 0000001425 65535 f 0000001426 65535 f 0000001427 65535 f 0000001428 65535 f 0000001429 65535 f 0000001430 65535 f 0000001431 65535 f 0000001432 65535 f 0000001433 65535 f 0000001434 65535 f 0000001435 65535 f 0000001436 65535 f 0000001437 65535 f 0000001438 65535 f 0000001439 65535 f 0000001440 65535 f 0000001441 65535 f 0000001442 65535 f 0000001443 65535 f 0000001444 65535 f 0000001445 65535 f 0000001446 65535 f 0000001447 65535 f 0000001448 65535 f 0000001449 65535 f 0000001450 65535 f 0000001451 65535 f 0000001452 65535 f 0000001453 65535 f 0000001454 65535 f 0000001455 65535 f 0000001456 65535 f 0000001457 65535 f 0000001458 65535 f 0000001459 65535 f 0000001460 65535 f 0000001461 65535 f 0000001462 65535 f 0000001463 65535 f 0000001464 65535 f 0000001465 65535 f 0000001466 65535 f 0000001467 65535 f 0000001468 65535 f 0000001469 65535 f 0000001470 65535 f 0000001471 65535 f 0000001472 65535 f 0000001473 65535 f 0000001474 65535 f 0000001475 65535 f 0000001476 65535 f 0000001477 65535 f 0000001478 65535 f 0000001479 65535 f 0000001480 65535 f 0000001481 65535 f 0000001482 65535 f 0000001483 65535 f 0000001484 65535 f 0000001485 65535 f 0000001486 65535 f 0000001487 65535 f 0000001488 65535 f 0000001489 65535 f 0000001490 65535 f 0000001491 65535 f 0000001492 65535 f 0000001493 65535 f 0000001494 65535 f 0000001495 65535 f 0000001496 65535 f 0000001497 65535 f 0000001498 65535 f 0000001499 65535 f 0000001500 65535 f 0000001501 65535 f 0000001502 65535 f 0000001503 65535 f 0000001504 65535 f 0000001505 65535 f 0000001506 65535 f 0000001507 65535 f 0000001508 65535 f 0000001509 65535 f 0000001510 65535 f 0000001511 65535 f 0000001512 65535 f 0000001513 65535 f 0000001514 65535 f 0000001515 65535 f 0000001516 65535 f 0000001517 65535 f 0000001518 65535 f 0000001519 65535 f 0000001520 65535 f 0000001521 65535 f 0000001522 65535 f 0000001523 65535 f 0000001524 65535 f 0000001525 65535 f 0000001526 65535 f 0000001527 65535 f 0000001528 65535 f 0000001529 65535 f 0000001530 65535 f 0000001531 65535 f 0000001532 65535 f 0000001533 65535 f 0000001534 65535 f 0000001535 65535 f 0000001536 65535 f 0000001537 65535 f 0000001538 65535 f 0000001539 65535 f 0000001540 65535 f 0000001541 65535 f 0000001542 65535 f 0000001543 65535 f 0000001544 65535 f 0000001545 65535 f 0000001546 65535 f 0000001547 65535 f 0000001548 65535 f 0000001549 65535 f 0000001550 65535 f 0000001551 65535 f 0000001552 65535 f 0000001553 65535 f 0000001554 65535 f 0000001555 65535 f 0000001556 65535 f 0000001557 65535 f 0000001558 65535 f 0000001559 65535 f 0000001560 65535 f 0000001561 65535 f 0000001562 65535 f 0000001563 65535 f 0000001564 65535 f 0000001565 65535 f 0000001566 65535 f 0000001567 65535 f 0000001568 65535 f 0000001569 65535 f 0000001570 65535 f 0000001571 65535 f 0000001572 65535 f 0000001573 65535 f 0000001574 65535 f 0000001575 65535 f 0000001576 65535 f 0000001577 65535 f 0000001578 65535 f 0000001579 65535 f 0000001580 65535 f 0000001581 65535 f 0000001582 65535 f 0000001583 65535 f 0000001584 65535 f 0000001585 65535 f 0000001586 65535 f 0000001587 65535 f 0000001588 65535 f 0000001589 65535 f 0000001590 65535 f 0000001591 65535 f 0000001592 65535 f 0000001593 65535 f 0000001594 65535 f 0000001595 65535 f 0000001596 65535 f 0000001597 65535 f 0000001598 65535 f 0000001599 65535 f 0000001600 65535 f 0000001601 65535 f 0000001602 65535 f 0000001603 65535 f 0000001604 65535 f 0000001605 65535 f 0000001606 65535 f 0000001607 65535 f 0000001608 65535 f 0000001609 65535 f 0000001610 65535 f 0000001611 65535 f 0000001612 65535 f 0000001613 65535 f 0000001614 65535 f 0000001615 65535 f 0000001616 65535 f 0000001617 65535 f 0000001618 65535 f 0000001619 65535 f 0000001620 65535 f 0000001621 65535 f 0000001622 65535 f 0000001623 65535 f 0000001624 65535 f 0000001625 65535 f 0000001626 65535 f 0000001627 65535 f 0000001628 65535 f 0000001629 65535 f 0000001630 65535 f 0000001631 65535 f 0000001632 65535 f 0000001633 65535 f 0000001634 65535 f 0000001635 65535 f 0000001636 65535 f 0000001637 65535 f 0000001638 65535 f 0000001639 65535 f 0000001640 65535 f 0000001641 65535 f 0000001642 65535 f 0000001643 65535 f 0000001644 65535 f 0000001645 65535 f 0000001646 65535 f 0000001647 65535 f 0000001648 65535 f 0000001649 65535 f 0000001650 65535 f 0000001651 65535 f 0000001652 65535 f 0000001653 65535 f 0000001654 65535 f 0000001655 65535 f 0000001656 65535 f 0000001657 65535 f 0000001658 65535 f 0000001659 65535 f 0000001660 65535 f 0000001661 65535 f 0000001662 65535 f 0000001663 65535 f 0000001664 65535 f 0000001665 65535 f 0000001666 65535 f 0000001667 65535 f 0000001668 65535 f 0000001669 65535 f 0000001670 65535 f 0000001671 65535 f 0000001672 65535 f 0000001673 65535 f 0000001674 65535 f 0000001675 65535 f 0000001676 65535 f 0000001677 65535 f 0000001678 65535 f 0000001679 65535 f 0000001680 65535 f 0000001681 65535 f 0000001682 65535 f 0000001683 65535 f 0000001684 65535 f 0000001685 65535 f 0000001686 65535 f 0000001687 65535 f 0000001688 65535 f 0000001689 65535 f 0000001690 65535 f 0000001691 65535 f 0000001692 65535 f 0000001693 65535 f 0000001694 65535 f 0000001695 65535 f 0000001696 65535 f 0000001697 65535 f 0000001698 65535 f 0000001699 65535 f 0000001700 65535 f 0000001701 65535 f 0000001702 65535 f 0000001703 65535 f 0000001704 65535 f 0000001705 65535 f 0000001706 65535 f 0000001707 65535 f 0000001708 65535 f 0000001709 65535 f 0000001710 65535 f 0000001711 65535 f 0000001712 65535 f 0000001713 65535 f 0000001714 65535 f 0000001715 65535 f 0000001716 65535 f 0000001717 65535 f 0000001718 65535 f 0000001719 65535 f 0000001720 65535 f 0000001721 65535 f 0000001722 65535 f 0000001723 65535 f 0000001724 65535 f 0000001725 65535 f 0000001726 65535 f 0000001727 65535 f 0000001728 65535 f 0000001729 65535 f 0000001730 65535 f 0000001731 65535 f 0000001732 65535 f 0000001733 65535 f 0000001734 65535 f 0000001735 65535 f 0000001736 65535 f 0000001737 65535 f 0000001738 65535 f 0000001739 65535 f 0000001740 65535 f 0000001741 65535 f 0000001742 65535 f 0000001743 65535 f 0000001744 65535 f 0000001745 65535 f 0000001746 65535 f 0000001747 65535 f 0000001748 65535 f 0000001749 65535 f 0000001750 65535 f 0000001751 65535 f 0000001752 65535 f 0000001753 65535 f 0000001754 65535 f 0000001755 65535 f 0000001756 65535 f 0000001757 65535 f 0000001758 65535 f 0000001759 65535 f 0000001760 65535 f 0000001761 65535 f 0000001762 65535 f 0000001763 65535 f 0000001764 65535 f 0000001765 65535 f 0000001766 65535 f 0000001767 65535 f 0000001768 65535 f 0000001769 65535 f 0000001770 65535 f 0000001771 65535 f 0000001772 65535 f 0000001773 65535 f 0000001774 65535 f 0000001775 65535 f 0000001776 65535 f 0000001777 65535 f 0000001778 65535 f 0000001779 65535 f 0000001780 65535 f 0000001781 65535 f 0000001782 65535 f 0000001783 65535 f 0000001784 65535 f 0000001785 65535 f 0000001786 65535 f 0000001787 65535 f 0000001788 65535 f 0000001789 65535 f 0000001790 65535 f 0000001791 65535 f 0000001792 65535 f 0000001793 65535 f 0000001794 65535 f 0000001795 65535 f 0000001796 65535 f 0000001797 65535 f 0000001798 65535 f 0000001799 65535 f 0000001800 65535 f 0000001801 65535 f 0000001802 65535 f 0000001803 65535 f 0000001804 65535 f 0000001805 65535 f 0000001806 65535 f 0000001807 65535 f 0000001808 65535 f 0000001809 65535 f 0000001810 65535 f 0000001811 65535 f 0000001812 65535 f 0000001813 65535 f 0000001814 65535 f 0000001815 65535 f 0000001816 65535 f 0000001817 65535 f 0000001818 65535 f 0000001819 65535 f 0000001820 65535 f 0000001821 65535 f 0000001822 65535 f 0000001823 65535 f 0000001824 65535 f 0000001825 65535 f 0000001826 65535 f 0000001827 65535 f 0000001828 65535 f 0000001829 65535 f 0000001830 65535 f 0000001831 65535 f 0000001832 65535 f 0000001833 65535 f 0000001834 65535 f 0000001835 65535 f 0000001836 65535 f 0000001837 65535 f 0000001838 65535 f 0000001839 65535 f 0000001840 65535 f 0000001841 65535 f 0000001842 65535 f 0000001843 65535 f 0000001844 65535 f 0000001845 65535 f 0000001846 65535 f 0000001847 65535 f 0000001848 65535 f 0000001849 65535 f 0000001850 65535 f 0000001851 65535 f 0000001852 65535 f 0000001853 65535 f 0000001854 65535 f 0000001855 65535 f 0000001856 65535 f 0000001857 65535 f 0000001858 65535 f 0000001859 65535 f 0000001860 65535 f 0000001861 65535 f 0000001862 65535 f 0000001863 65535 f 0000001864 65535 f 0000001865 65535 f 0000001866 65535 f 0000001867 65535 f 0000001868 65535 f 0000001869 65535 f 0000001870 65535 f 0000001871 65535 f 0000001872 65535 f 0000001873 65535 f 0000001874 65535 f 0000001875 65535 f 0000001876 65535 f 0000001877 65535 f 0000001878 65535 f 0000001879 65535 f 0000001880 65535 f 0000001881 65535 f 0000001882 65535 f 0000001883 65535 f 0000001884 65535 f 0000001885 65535 f 0000001886 65535 f 0000001887 65535 f 0000001888 65535 f 0000001889 65535 f 0000001890 65535 f 0000001891 65535 f 0000001892 65535 f 0000001893 65535 f 0000001894 65535 f 0000001895 65535 f 0000001896 65535 f 0000001897 65535 f 0000001898 65535 f 0000001899 65535 f 0000001900 65535 f 0000001901 65535 f 0000001902 65535 f 0000001903 65535 f 0000001904 65535 f 0000001905 65535 f 0000001906 65535 f 0000001907 65535 f 0000001908 65535 f 0000001909 65535 f 0000001910 65535 f 0000001911 65535 f 0000001912 65535 f 0000001913 65535 f 0000001914 65535 f 0000001915 65535 f 0000001916 65535 f 0000001917 65535 f 0000001918 65535 f 0000001919 65535 f 0000001920 65535 f 0000001921 65535 f 0000001922 65535 f 0000001923 65535 f 0000001924 65535 f 0000001925 65535 f 0000001926 65535 f 0000001927 65535 f 0000001928 65535 f 0000001929 65535 f 0000001930 65535 f 0000001931 65535 f 0000001932 65535 f 0000001933 65535 f 0000001934 65535 f 0000001935 65535 f 0000001936 65535 f 0000001937 65535 f 0000001938 65535 f 0000001939 65535 f 0000001940 65535 f 0000001941 65535 f 0000001942 65535 f 0000001943 65535 f 0000001944 65535 f 0000001945 65535 f 0000001946 65535 f 0000001947 65535 f 0000001948 65535 f 0000001949 65535 f 0000001950 65535 f 0000001951 65535 f 0000001952 65535 f 0000001953 65535 f 0000001954 65535 f 0000001955 65535 f 0000001956 65535 f 0000001957 65535 f 0000001958 65535 f 0000001959 65535 f 0000001960 65535 f 0000001961 65535 f 0000001962 65535 f 0000001963 65535 f 0000001964 65535 f 0000001965 65535 f 0000001966 65535 f 0000001967 65535 f 0000001968 65535 f 0000001969 65535 f 0000001970 65535 f 0000001971 65535 f 0000001972 65535 f 0000001973 65535 f 0000001974 65535 f 0000001975 65535 f 0000001976 65535 f 0000001977 65535 f 0000001978 65535 f 0000001979 65535 f 0000001980 65535 f 0000001981 65535 f 0000001982 65535 f 0000001983 65535 f 0000001984 65535 f 0000001985 65535 f 0000001986 65535 f 0000001987 65535 f 0000001988 65535 f 0000001989 65535 f 0000001990 65535 f 0000001991 65535 f 0000001992 65535 f 0000001993 65535 f 0000001994 65535 f 0000001995 65535 f 0000001996 65535 f 0000001997 65535 f 0000001998 65535 f 0000001999 65535 f 0000002000 65535 f 0000002001 65535 f 0000002002 65535 f 0000002003 65535 f 0000002004 65535 f 0000002005 65535 f 0000002006 65535 f 0000002007 65535 f 0000002008 65535 f 0000002009 65535 f 0000002010 65535 f 0000002011 65535 f 0000002012 65535 f 0000002013 65535 f 0000002014 65535 f 0000002015 65535 f 0000002016 65535 f 0000002017 65535 f 0000002018 65535 f 0000002019 65535 f 0000002020 65535 f 0000002021 65535 f 0000002022 65535 f 0000002023 65535 f 0000002024 65535 f 0000002025 65535 f 0000002026 65535 f 0000002027 65535 f 0000002028 65535 f 0000002029 65535 f 0000002030 65535 f 0000002031 65535 f 0000002032 65535 f 0000002033 65535 f 0000002034 65535 f 0000002035 65535 f 0000002036 65535 f 0000002037 65535 f 0000002038 65535 f 0000002039 65535 f 0000002040 65535 f 0000002041 65535 f 0000002042 65535 f 0000002043 65535 f 0000002044 65535 f 0000002045 65535 f 0000002046 65535 f 0000002047 65535 f 0000002048 65535 f 0000002049 65535 f 0000002050 65535 f 0000002051 65535 f 0000002052 65535 f 0000002053 65535 f 0000002054 65535 f 0000002055 65535 f 0000002056 65535 f 0000002057 65535 f 0000002058 65535 f 0000002059 65535 f 0000002060 65535 f 0000002061 65535 f 0000002062 65535 f 0000002063 65535 f 0000002064 65535 f 0000002065 65535 f 0000002066 65535 f 0000002067 65535 f 0000002068 65535 f 0000002069 65535 f 0000002070 65535 f 0000002071 65535 f 0000002072 65535 f 0000002073 65535 f 0000002074 65535 f 0000002075 65535 f 0000002076 65535 f 0000002077 65535 f 0000002078 65535 f 0000002079 65535 f 0000002080 65535 f 0000002081 65535 f 0000002082 65535 f 0000002083 65535 f 0000002084 65535 f 0000002085 65535 f 0000002086 65535 f 0000002087 65535 f 0000002088 65535 f 0000002089 65535 f 0000002090 65535 f 0000002091 65535 f 0000002092 65535 f 0000002093 65535 f 0000002094 65535 f 0000002095 65535 f 0000002096 65535 f 0000002097 65535 f 0000002098 65535 f 0000002099 65535 f 0000002100 65535 f 0000002101 65535 f 0000002102 65535 f 0000002103 65535 f 0000002104 65535 f 0000002105 65535 f 0000002106 65535 f 0000002107 65535 f 0000002108 65535 f 0000002109 65535 f 0000002110 65535 f 0000002111 65535 f 0000002112 65535 f 0000002113 65535 f 0000002114 65535 f 0000002115 65535 f 0000002116 65535 f 0000002117 65535 f 0000002118 65535 f 0000002119 65535 f 0000002120 65535 f 0000002121 65535 f 0000002122 65535 f 0000002123 65535 f 0000002124 65535 f 0000002125 65535 f 0000002126 65535 f 0000002127 65535 f 0000002128 65535 f 0000002129 65535 f 0000002130 65535 f 0000002131 65535 f 0000002132 65535 f 0000002133 65535 f 0000002134 65535 f 0000002135 65535 f 0000002136 65535 f 0000002137 65535 f 0000002138 65535 f 0000002139 65535 f 0000002140 65535 f 0000002141 65535 f 0000002142 65535 f 0000002143 65535 f 0000002144 65535 f 0000002145 65535 f 0000002146 65535 f 0000002147 65535 f 0000002148 65535 f 0000002149 65535 f 0000002150 65535 f 0000002151 65535 f 0000002152 65535 f 0000002153 65535 f 0000002154 65535 f 0000002155 65535 f 0000002156 65535 f 0000002157 65535 f 0000002158 65535 f 0000002159 65535 f 0000002160 65535 f 0000002161 65535 f 0000002162 65535 f 0000002163 65535 f 0000002164 65535 f 0000002165 65535 f 0000002166 65535 f 0000002167 65535 f 0000002168 65535 f 0000002169 65535 f 0000002170 65535 f 0000002171 65535 f 0000002172 65535 f 0000002173 65535 f 0000002174 65535 f 0000002175 65535 f 0000002176 65535 f 0000002177 65535 f 0000002178 65535 f 0000002179 65535 f 0000002180 65535 f 0000002181 65535 f 0000002182 65535 f 0000002183 65535 f 0000002184 65535 f 0000002185 65535 f 0000002186 65535 f 0000002187 65535 f 0000002188 65535 f 0000002189 65535 f 0000002190 65535 f 0000002191 65535 f 0000002192 65535 f 0000002193 65535 f 0000002194 65535 f 0000002195 65535 f 0000002196 65535 f 0000002197 65535 f 0000002198 65535 f 0000002199 65535 f 0000002200 65535 f 0000002201 65535 f 0000002202 65535 f 0000002203 65535 f 0000002204 65535 f 0000002205 65535 f 0000002206 65535 f 0000002207 65535 f 0000002208 65535 f 0000002209 65535 f 0000002210 65535 f 0000002211 65535 f 0000002212 65535 f 0000002213 65535 f 0000002214 65535 f 0000002215 65535 f 0000002216 65535 f 0000002217 65535 f 0000002218 65535 f 0000002219 65535 f 0000002220 65535 f 0000002221 65535 f 0000002222 65535 f 0000002223 65535 f 0000002224 65535 f 0000002225 65535 f 0000002226 65535 f 0000002227 65535 f 0000002228 65535 f 0000002229 65535 f 0000002230 65535 f 0000002231 65535 f 0000002232 65535 f 0000002233 65535 f 0000002234 65535 f 0000002235 65535 f 0000002236 65535 f 0000002237 65535 f 0000002238 65535 f 0000002239 65535 f 0000002240 65535 f 0000002241 65535 f 0000002242 65535 f 0000002243 65535 f 0000002244 65535 f 0000002245 65535 f 0000002246 65535 f 0000002247 65535 f 0000002248 65535 f 0000002249 65535 f 0000002250 65535 f 0000002251 65535 f 0000002252 65535 f 0000002253 65535 f 0000002254 65535 f 0000002255 65535 f 0000002256 65535 f 0000002257 65535 f 0000002258 65535 f 0000002259 65535 f 0000002260 65535 f 0000002261 65535 f 0000002262 65535 f 0000002263 65535 f 0000002264 65535 f 0000002265 65535 f 0000002266 65535 f 0000002267 65535 f 0000002268 65535 f 0000002269 65535 f 0000002270 65535 f 0000002271 65535 f 0000002272 65535 f 0000002273 65535 f 0000002274 65535 f 0000002275 65535 f 0000002276 65535 f 0000002277 65535 f 0000002278 65535 f 0000002279 65535 f 0000002280 65535 f 0000002281 65535 f 0000002282 65535 f 0000002283 65535 f 0000002284 65535 f 0000002285 65535 f 0000002286 65535 f 0000002287 65535 f 0000002288 65535 f 0000002289 65535 f 0000002290 65535 f 0000002291 65535 f 0000002292 65535 f 0000002293 65535 f 0000002294 65535 f 0000002295 65535 f 0000002296 65535 f 0000002297 65535 f 0000002298 65535 f 0000002299 65535 f 0000002300 65535 f 0000002301 65535 f 0000002302 65535 f 0000002303 65535 f 0000002304 65535 f 0000002305 65535 f 0000002306 65535 f 0000002307 65535 f 0000002308 65535 f 0000002309 65535 f 0000002310 65535 f 0000002311 65535 f 0000002312 65535 f 0000002313 65535 f 0000002314 65535 f 0000002315 65535 f 0000002316 65535 f 0000002317 65535 f 0000002318 65535 f 0000002319 65535 f 0000002320 65535 f 0000002321 65535 f 0000002322 65535 f 0000002323 65535 f 0000002324 65535 f 0000002325 65535 f 0000002326 65535 f 0000002327 65535 f 0000002328 65535 f 0000002329 65535 f 0000002330 65535 f 0000002331 65535 f 0000002332 65535 f 0000002333 65535 f 0000002334 65535 f 0000002335 65535 f 0000002336 65535 f 0000002337 65535 f 0000002338 65535 f 0000002339 65535 f 0000002340 65535 f 0000002341 65535 f 0000002342 65535 f 0000002343 65535 f 0000002344 65535 f 0000002345 65535 f 0000002346 65535 f 0000002347 65535 f 0000002348 65535 f 0000002349 65535 f 0000002350 65535 f 0000002351 65535 f 0000002352 65535 f 0000002353 65535 f 0000002354 65535 f 0000002355 65535 f 0000002356 65535 f 0000002357 65535 f 0000002358 65535 f 0000002359 65535 f 0000002360 65535 f 0000002361 65535 f 0000002362 65535 f 0000002363 65535 f 0000002364 65535 f 0000002365 65535 f 0000002366 65535 f 0000002367 65535 f 0000002368 65535 f 0000002369 65535 f 0000002370 65535 f 0000002371 65535 f 0000002372 65535 f 0000002373 65535 f 0000002374 65535 f 0000002375 65535 f 0000002376 65535 f 0000002377 65535 f 0000002378 65535 f 0000002379 65535 f 0000002380 65535 f 0000002381 65535 f 0000002382 65535 f 0000002383 65535 f 0000002384 65535 f 0000002385 65535 f 0000002386 65535 f 0000002387 65535 f 0000002388 65535 f 0000002389 65535 f 0000002390 65535 f 0000002391 65535 f 0000002392 65535 f 0000002393 65535 f 0000002394 65535 f 0000002395 65535 f 0000002396 65535 f 0000002397 65535 f 0000002398 65535 f 0000002399 65535 f 0000002400 65535 f 0000002401 65535 f 0000002402 65535 f 0000002403 65535 f 0000000000 65535 f 0000553160 00000 n 0000553521 00000 n 0000554084 00000 n 0000628794 00000 n 0000629395 00000 n 0000629912 00000 n 0000691122 00000 n 0000691561 00000 n 0000691905 00000 n 0000692232 00000 n 0000692503 00000 n 0000692937 00000 n 0000738274 00000 n 0000738539 00000 n 0000739047 00000 n 0000793302 00000 n 0000793732 00000 n 0000794301 00000 n 0000882834 00000 n 0000883353 00000 n 0000883628 00000 n 0000968573 00000 n 0000968874 00000 n 0000976754 00000 n 0000976807 00000 n 0000976836 00000 n trailer ] >> startxref 981976 %%EOF xref 0 0 trailer ] /Prev 981976/XRefStm 976836>> startxref 1030739 %%EOF

"
Spinal Travmalar

Spinal Travmalar

Spinal Travmalar

Nöral dokuda oluşan patolojik değişikliklerin önemli bir kısmının yaralanmadan tedaviye dek geçen sürede ve özellikle instabiliteye bağlı olarak ortaya çıkması, bu dönemde hareketli olan omurganın immobilizasyonunun ne derece önemli olduğunu göstermektedir.

Omur yaralanması her zaman omurilik yaralanması ile beraber olmayabilir. Ancak omuriliğin yaralanma riskinin her zaman mevcut olduğu unutulmamalıdır. Omurga travması geçiren hastanın direkt grafileri çekilip kırık veya kırık-kayma olmadığı gösterilene dek immobilizasyonu devam ettirilmelidir. Özellikle hipotansiyon ve solunum yetmezliği gibi sistemik nedenleri öncelikle düzeltmek için immobilizasyon temin edilerek omurilik ve omurga travmasına yönelik tetkikler geciktirilebilir.

II. ANAMNEZ

Hastanın yaralanmadan önceki nörolojik tablosunun bilinmesi çok önemlidir. Geçirilmiş travmanm ayrıntılı olarak tanımlanması, altındaki mekanizmaların anlaşılması ve potansiyel yaralanmaları düşünmek açısından önemlidir. Klavikula üstü bir yaralanma veya kafa travması geçiren olguda eğer bilinci kapalı ise servikal omurga travması geçirmiş gibi davranılır. Motorlu taşıt kazası geçiren olgularda da omurilik ve omurga yaralanmaları birlikte görülebilir.

III. DEĞERLENDİRME

A. Genel

Omurga travması geçirdiği şüphe edilen hasta nötral pozisyonda ve omurga sistemi hiç oynatılmadan muayene edilmelidir. Hasta olay yerinden acil servise immobilizasyonu sağlanmış olarak getirilmelidir. Bu yarı sert bir boyunluk ile sağlanabileceği gibi omurga tahtası veya kapı gibi sert bir zemin üzerinde hastanın başının tespiti ile de sağlanabilir. Amaç tam bir immobilizasyon temin etmektir. Sadece baş ve boyun değil omurganın torasik ve lomber segmentlerinin de korunması için göğüs, pelvis ve alt ekstremitelerin de hareketine engel olunmalıdır. Bilinci açık, tam motor güç kaybı olan hasta genellikle yaralanma seviyesindeki ağrıyı (bu seviyenin altında duyu kaybı olduğu için) kolaylıkla tanımlar. Omurga dikkatlice palpe edilirken ağrı nedeniyle hasta bağırabilir ve yüzünü buruşturabilir. Paralizi ve duyu kaybının batın ve alt ekstremite yaralanmalarını maskeleyebileceği hatırlanmalıdır.

Bilinci kapalı hastalar değerlendirilirken, düşme ya da motorlu taşıt kazalarında servikal yaralanmaya % 5-10 arasında rastlandığı hatırlanmalıdır. Aşağıda işaret edilen bazı klinik bulgular bilinci kapalı bir hastada omuriliğin servikal seviyede yaralandığını düşündürmelidir:

1. Özellikle flask rektal sfinkter, genel arefleksi hali.
2. Diyafragmatik solunum.
3. Dirsekte fleksiyon hareketi mevcut, ancak ekstansiyon yapamıyor.
4. Ağrılı uyaran ile hareket yok, ancak yüzünü buruşturuyor.
5. Özellikle hipovolemi olmadığı halde bradikardi ve hipotansiyon mevcut.
6. Spontan ereksiyon çok sık görülmez, ancak karakteristiktir.

Nörolojik muayene sonucu saptanan tüm bilgiler, daha sonra oluşabilecek değişikliklerin kolayca saptanabilmesi amacıyla ayrıntılı olarak hasta kartına yazılmalıdır. Felçli hastada yaralanma seviyesi altındaki hareket ve duyumlar önemlidir ve prognozu etkileyebilir. Bu tip hastalarda nöroşirürji uzmanı ile erken konsültasyon koşuldur.

B. Omurga sisteminin değerlendirilmesi

Omurga yaralanmaları genellikle lokal hassasiyet ve daha nadir olarak palpe edilebilen deformite ile beraberdir. Sırtüstü yatar durumdaki hastada oksipitalden sakruma dek dikkatli bir muayene yapılmalıdır. Hasta muayene sırasında mümkün olduğunca az ve dikkatlice hareket ettirilmelidir. Bunu sağlamak için dört yardımcıya gereksinim vardır. Bunlardan ilki hastanın boynunu ve başını oynamasına izin vermeyecek şekilde tutarken, ikincisi pelvis ve kalçaları, üçüncüsü ise bacakları tutar. Sonuncu yardımcı ise işlemi izlerken alttaki omurga tahtasını sabit tutar.

Muayeneyi yapan hekim ağrı, hassasiyet ve deforrnite açısından hastayı değerlendirmelidir. Ağrı lezyon seviyesinde lokalize olabildiği gibi kollara veya bacaklara yayılabilir. Diğer tanı koydurucu semptom ve bulgular arasında spinöz çıkıntıların daha belirgin hale gelmiş olması, lokal hassasiyet, hareketle artan ağrı, ödem, ekimoz, görünebilen deformite ve adale kasılmaları sayılabilir.

C. Omurilik yaralanmalarında nörolojik değerlendirme

Hasta kas tonusu ve gücü, duyum değişiklikleri, refleks değişiklikleri ve otonomik dis fonksiyon açısından dikkatlice muayene edilmelidir. Otonomik disfonksiyon mesane ve rektal sfinkter kontrol kusuru ve priapizm ile kendini gösterebilir. Omurilik içindeki bir çok yoldan sadece üçü klinik olarak değerlendirilebilir.

Traktuslardan herhangi biri omuriliğin sadece bir yanında ya da her iki yanında birden yaralanabilir. Kortikospinal traktus, omuriliğin posterolateralindedir, vücudun aynı tarafındaki motor gücü nü kontrol eder ve istemli adale kasılmaları veya istemsiz ağrılı uyarana yanıtlar ile test edilebilir. Spinotalamik traktus, omuriliğin anterolateral yanındadır. Vücudun karşı yanından gelen ağrı ve ısı duyumlarını iletir. İğne ile veya ağrılı uyan vererek test edilebilir. Arka kolon, vücudun aynı tarafında proprioseptif bilgileri taşır. Parmak ve başparmak pozisyon hissi veya vibrasyon muayenesi ile test edilebilir.

Tam omurilik kesilerinde hiç bir motor ve duysal fonksiyon yoktur. Bu fonksiyon kayıplarının düzelme şansı hemen hemen hiç yoktur. Tam olmayan omurilik lezyonlarında ise iyileşme görülebilir. Bu yüzden ayrıntılı motor ve duysal muayenenin yapılması çok önemlidir.

Yüzeyel veya derin ağrı ayrımının yapılabilmesi tam olmayan lezyonu ve lateral kolonun korunduğunu gösterir. Hafif dokunma duyusu posterior ve her iki lateral kolondan iletildiği için diğer tüm duyular olmasa bile korunmuş tek duyu modalitesi olabilir. Omurilik yaralanmasında fonksiyonların bir kısmının geri dönebileceği hakkında en iyi gösterge “sacral sparing” dediğimiz durumdur. Bu durumun saptanması tam olmayan bir yaralanmanın kanıtıdır. Bunu değerlendirmek için anüs, perine ve skrotum bölgesinin duysal ve refleks muayeneleri yapılmalıdır.

D. Nörojenik ve spinal şok

Omurilikte bulunan inen sempatik yollarda iletinin yavaşlaması sonucu nörojenik şok gelişir. Nörojenik şok, kalbin vazomotor tonusunun ve sempatik innervasyonunun kaybı ile sonlanır. Bu durum devam ederse organların ve alt ekstremite damarlarının genişlemesi sonucu kan intravasküler boşlukta göllenir ve bu nedenle hipotansiyon gelişir. Kardiyak sempatik tonus kaybolduğu için hasta taşikardik veya bradikardik olabilir. Bu yüzden nörojenik şokta görülen hipotansiyon gerçek bir hipovolemiye bağlı değildir. Bu durumda kan basıncı sadece sıvı infüzyonu ile düzeltilmeye çalışılırsa aşın sıvı yüklenmesine neden olunacaktır. Kan basıncı ancak vazopressörlerin dikkatli kullanımı ile yükseltilebilir. Bradikardi halinde atropin kullanılmalıdır.

Spinal şok, omurilik yaralanmasından hemen sonraki nörolojik tabloyu ifade eder. Omu riliğin tüm kesitinde yaralanma görülmese bile tam bir fonksiyon kaybı mevcuttur. Bu durum beklenen spastisite, hiperaktif refleksler ve Babinski bulgusu yerine adalelerde tam bir tonus ve refleks kaybına neden olacaktır. Günler, haftalar sonra spinal şok kaybolarak fonksiyonlar geri dönmeye başlar.

E. Diğer organlara etkileri

Alt servikal ya da üst torakal seviyede omurilik yaralanmalarında interkostal adalelerin felcine bağlı olarak hipoventilasyon gelişir. Üst yada orta servikal düzeyde omurilik yaralanmasında ise C3-C5 omurilik segmentlerinin tutulumuna bağlı diafragma felci olacaktır. Her iki durumda da yardımcı solunum adalelerinin kullanılması ve karın solunumu görülecektir.

F. Direkt grafi

Özellikle kafa travmasında ve klavikula üstü yaralanmadan şüphe edilen her hastada lateral servikal grafi temin edilmelidir. Gövdeye darbe anamnezi olan hastalarda ise torakal ve lomber omurga filmleri temin edilmelidir. Servikal Omurga: Lateral servikal grafiler yaşamsal bulguların stabiizasyonunu takiben elde edilmelidir. Çekilen grafide kafa tabanı, yedi servikal omurun tamamı ve ilk torakal omur mutlaka görülmelidir. Yedi servikal omur görünmüyorsa çekim sırasında yüzücü pozisyonu denebilir ya da kol ve omuzda kırık olmadığı biliniyor ise her iki elden tutularak omuz aşağıya çekilebilir.

Yeterli bir filmin temininden sonra hekim göğüs grafisi ve ağız açık dens grafisi temin edebilir. AP ve oblik servikal grafiler ile diğer direkt grafiler gerekirse daha sonra istenebilir. Bu grafilerin normal olmasına karşın servikal travma öyküsü varsa, direkt grafilerin %5-15 oranında kırıkları kaçırabileceğini hatırlayarak daha ileri teknik incelemeler yapılmalıdır.

Bilgisayarlı tomografi (BT) omurga kanalı içindeki kemik parçacıklarını gösterir. Fonksiyonel servikal grafileri (lateral fleksiyon ve ekstansiyon) çekmek tehlikelidir ve eğer çekilecek ise mutlaka skopi kontrolünde ve doktor eşliğinde gerçekleştirilmelidir.

Torakal ve lomber omurga: Bu seviyelerde AP grafiler standarttır. Acil servislerde bulunan portatif radyoloji makinalarının gücü lateral çekimlerde kemik yapıyı göstermek için çok yeterli değildir. Oblik torakal filmler çoğu kez pek yaranı bilgi vermezler. Eğer gerekliyse lomber bölgenin lateral ve oblik filmleri temin edilir.

IV. Omurga yaralanma tipleri

Omurga sisteminde kırık ve kırık-kayma şüphesinde servikal direkt grafiler şu muayeneleri sağlarlar:
a. Omurga kanalı ön-arka çapı
b. Omurlann kontur ve düzlemi
c. Kanal içine yer değiştirmiş kemik parçacıkları
d. Lamina, pedikül veya nöral arkların basit veya ortak kırıkları
e. Yumuşak doku mesafesinde artma Torakal ve/veya lomber yaralanmadan kuşkulanılan olguların ilk değerlendirmesinde sadece AP grafi yeterlidir. Bu şu bilgileri verebilir:
f. Pediküllerin iki yanlı simetrisi
g. Omurlararası disk mesafesinin yüksekliği
h. Spinöz çıkıntıların orta hatta olup olmadığı
ı. Omurların konturları

1. Omurga düzlemi

1. Servikal omurga yaralanmaları

Servikal omurga yaralanmaları şu mekanizmalardan bir ya da bir kaçının kombinasyonu sonucu oluşur.

(1) aksiyal yüklenme,
(2) fleksiyon,
(3) ekstansiyon,
(4) rotasyon,
(5) lateral eğilme,
(6) distraksiyon.

Bu bölge yaralanmaları anstabil kırıklar, kırık-kaymalar ve/veya omurilik yaralanmaları ile sonuçlamr.

C1 (atlas) kırıkları: Atlas kırıkları çoğunlukla ön ya da arka kenar kırıklarıdır (Jefferson kırığı). CI kırığının oluşum mekanizması genellikle aksiyal yüklenmedir. Bu kırık en iyi ağız açık grafide görülürse de lateral grafide lamina kırığı şeklinde izlenebilir. Bu kırıklar 1/3 oranında C2 kırıkları ile beraber görülürler. Genellikle omurilik yaralanması eşlik etmez.

Semi rijid bir boyunluk ile immobilizasyona başlanmalıdır.

C1 subluksasyon: Bu lezyon ağız açık dens grafilerinde tanınabilir. Odontoid, C1'in her iki lateral mass'ından eşit uzaklıkta değildir. Çünkü C1 halkası odontoide göre ekseni etrafında dönmüştür. Bu durum çoğunlukla çocuklarda görülür.

Tortikollis veya başın bir yöne doğru çevrili durması dikkati çeker. Başı normal konumuna getirmeye çalışmamak gereklidir. C2 odontoid dislokasyon: C2'ye olan darbelerde odontoid arkaya spinal kanala doğru kayabilir. Odontoid'e ve C1 ön koluna yapışan transvers ligamanın yaralanması sonucu dens subluksasyonu görülür. Kemikte hasar olmayabilir, C1 ön kolu ile odontoid arasında 3 mm den fazla bir mesafe var ise tanı konur.

Steel'in üç kuralında açıkladığı gibi omurilik yaralanması olmadan da dislokasyon görülebilir. Atlas seviyesinde omurga kanalının l/3'ünde odontoid, l/3'ünde ara saha ve l/3'ünde ise omurilik vardır. Bu yüzden odontoidin arkasındaki boşluk kaymayı tolere eder. Bununla beraber ani baş hareketleri omuriliği yaralayabilir.

C2 odontoid kırıkları: Odontoid ile ilgili üç tip kırık ayırt edilebilir. Rutin grafilerde bunların tespiti çok güç olabilir. Şayet şüphelenilirse tomogramlar veya BT temin edilmelidir.

(1) Tip I: Odontoid uç kırığıdır ve çoğunlukla stabildir.
(2) Tip II: Odontoid bazisinde oluşur ve genellikle anstabildir. Çocuklarda 6 yaşına dek epifizin görülebildiğini ve bunun kırık olmadığını hatırlamak gereklidir.
(3) Tip III: Omur cismine uzanan odontoid kırığıdır

Tip 1 kırık saptanan olgular semirijid boyunluk ile tedavi edilebilir.

C2 arka eleman kırıkları: “Hangman veya ası kırığı” C2 arka elemanlarını içerir. Bu yaralanmanın mekanizması ekstansiyon-distraksiyon veya ekstansiyon-aksiyal kompresyon dur. Bu anstabil bir kırıktır. Bu olgularda şayet mekanizma distraksiyona ikincil ise servikal traksiyonun yeri yoktur. Bu hastalar ekstemal immobilizasyon ile kesin tedavilerinin yapıla bileceği merkezlere gönderilmelidir.

C2-C7 arası kırıklar ve kırık dislokasyonlar: Bu seviyedeki kırıklar ve/veya kırık-kaymalar çeşitli kombinasyonlar gösterebilir. Stabil kırıklarda yaralanma mekanizması genellikle fleksiyon-aksiyal yüklenme, ekstansiyon-aksiyal yüklenme veya fleksiyon-rotasyon şeklindedir.

Bu seviyedeki travmalarda lateral grafilerde farenks ile C3'ün ön/alt sınırı arasındaki normalde 5 mm'den daha az olan mesafe artmış ise omur kırığı indirekt bulgusu olarak değerlendirilmelidir.

Çocuklar normalde C2 omur genişliğinin 2/3 ü prevertebral genişliğe sahiptir. Bu mesafe nefes alıp verirken değişmektedir. Çocukta hematom varlığından şüphe edildiğinde ağlama ve nefes alıp vermekle bu mesafenin artacağı hatırlanmalıdır. Bu seviyede anstabil kırığı olan hastaların hepsi kesin tedavilerinin yapılacağı hastaneye sevk edilmelidir. Tipik olarak bu hastalarda aşağıdaki özellilderden biri ya da daha fazlası bulunabilir:

(1) Tüm arka ve ön elemanlannın ayrılması ile giden kırık
(2) Üstteki omurun, alttaki omur üzerinden 3.0 mm den fazla yer değiştirmesi ile beraber olan kırık
(3) İki omur arasında il dereceden daha fazla açılanma ile giden kırık Faset eklem kilitlenmeleri: Özellikle iki yanlı olduğu durumlarda anstabil omur yaralanması söz konusudur. Tek yanlı faset eklem kilitlenmelerinde % 25'lik yer değiştirme, iki yanlıda ise % 50'den daha fazla bir yer değiştirme mevcuttur. AP grafide spinoz çıkıntıların orta hatta bir hizada bulunmaması şüphe ettirmelidir.

2. Servikal omurilik yaralanması Omurun üst yüzeyinde ayrı bir kemik parçası ekstansiyonel tipte bir yaralanmayı gösterir. Bu genellikle stabildir ve omuriliği etkilemez. Klasik gözyaşı damlası kırığında omurun ön-alt kenarında ayrı bir kemik parçası görülür. Omur cisminden posterior parçacıkların veya diskin omurga kanalına doğru yer değiştirmesi kaymayı düşündürür.

3. Torakal kırıklar (T1-T1O)

Bu bölgedeki kırıklar genellikle hiperfleksiyon sonucudur ve bir ya da daha fazla omurda kama tipi çökme kırıklarına yol açar. Çökme genellikle çok azdır ve omurun ön yarımı arka yarıma kıyas ile sadece % 25 kadar çökmüştür. Göğüs kafesinin sağlamlığı nedeniyle bu bölgedeki kırıklar stabildir. 30 dereceden büyük kifoz varlığında daha fazla deformiteye engel olmak için internal stabilizasyon gereklidir. Bu seviyede omurilik, omurga kanalı içini neredeyse tamamen doldurmuştur. Bu nedenle omurilik yaralanmaları bu seviyede tamdır.

Deformite rotasyon ile beraberse omurilik yaralanması sıklıkla mevcuttur.

4. Torakolomber kırıklar (T11-L1)

Bu kırıklar çoğu kez akut hiperfleksiyon ve rotasyon kombinasyonu ile oluşur ve anstabildirler. Omurilik bu seviyede sonlanıp kauda lifleri başlayacağından mesane ve barsak bulguları, alt ekstremitelerde çeşitli derecelerde hareket ve duyu kayıpları ortaya çıkabilecektir.

5. Lomber kırıklar

Bu seviyede ani hiperfleksiyon sonucu arka elemanların yırtılması, anstabil omurga yaralanmasına neden olur. Bir önceki kırıklarda görülene benzer klinik bulgular ortaya çıkar.

6. Açık yaralanmalar

En çok görülenler ateşli silah veya kesici aletlerin neden olduğu yaralanmalardır. Kurşun omurga kanalından geçerse tam bir nörolojik kayıp söz konusudur. Hekim yaradan BOS gelip gelmediğini kontrol etmelidir. Hemopnömotoraks, akut batın veya büyük damar yaralanmaları açık omurga travması ile birlikte olabilir ve tedavi planlamasında dikkate alınmalıdır.

V. TEDAVİ

İmmobilizasyon: Hasta kaza mahallinden hastaneye mutlaka immobilizasyonu sağlandıktan sonra sevk edilmelidir. Hasta immobilize edilirken nötral pozisyonda sırt üstü yatar durumda pozisyonlanmalı, dönme veya eğilme hareketlerin yapmasına engel olunmalıdır. Sert zeminle temas eden cilt bölgeleri ufak yastıklarla korunmalıdır. Basıdan korunmayan bölgelerde 2 saat sonra ciltte değişikliklerin başlayacağı unutulmamalıdır. Bu durumda en sık zarar gören bölgeler oksiput ve sakrumdur.

Yeterli omurga immobilizasyonunun sürdürülmesi huzursuz ve güçlü hastalarda özel bir dikkat ister. Bu huzursuzluk ağrıya, hipoksi veya hipotansiyon nedeniyle oluşmuş konfüzyona, alkol veya ilaçlara ya da basitçe kişilik bozukluğuna bağlı olabilir. Hekim bu konuda dikkatli bir anamnez ve muayene ile nedeni ortaya çıkarmalı ve tedavi etmelidir. Şayet gerekliyse klorpromazin gibi sedatif veya trankilizanlar kullanılabilir.

İntravenöz sıvı: Hipovolemik şok, önce taşikardi daha sonra da bradikardinin ortaya çıkması ile nörojenik şoktan ayırt edilebilir. Eğer kan basıncı yeterli sıvı verilmesine rağmen yükselmiyorsa vazopressörler kullanılmalıdır.

Aşırı sıvı verilmesi omurilik yaralanmalı olgularda akciğer ödemine neden olur. İdrar sondası mutlaka yerleştirilerek çıkan idrar miktarı ölçülmeli ve mesane distansiyonu engellenmelidir.

Verilebilecek ilaçlar: Sıvı alımının kısıtlanması diüretiklerin kullanımını da önler. Steroidlerin değeri hala tartışmalıdır. Bununla beraber omurilik yaralanmalarının erken dönemlerinde kullanılmaktadır. Tam olmayan yaralanmalarda özellikle kullanılmalıdır. Yöneltim protokolü, nöroşirürji konsültasyonu ile yapılandırılabilir.

Transfer: Anstabil kırıkları ya da saptanmış nörolojik defisiti olan olgular mutlaka kesin tedavilerinin yapılabileceği merkezlere sevk edilmelidir. Sevk sırasında hatırlanması gereken en önemli özellik yüksek servikal travmalarda solunum fonksiyonunun kısmen ya da tamamen kaybolabileceğidir.

SPİNAL TRAVMAYA YAKLAŞIM ( SCI )

Spinal kord travmaları (SCI) spinal kord fonksiyonlarında bozukluk yapabilen travmalardır. Spinal kolon yaralanmalarında spinal kordda hasar oluşmasa da eğer anstabilite varsa, bu durumun ileride spinal kordda işlev yapabilmesi mümkündür.

Spinal kord hasarlanmalarının en sık görülen nedeni mekanik travmalardır ancak spinal kord, tümör, MS, vasküler lezyonlar, epidural hematom, abse, disk, polio, vb. gibi lezyonlarda hasar görebilir. Konumuz mekanik travmaları içerecektir. Spinal kordu yalnızca motor ve duyu fonksiyonları olan bir organ şeklinde hatırlamak hatalıdır, zira çok önemli olan otonomik sistemi de içine alır.

SCI de görülen klinik tablo travmanın şekline ve seviyesine bağlıdır. Tam lezyonlarda lezyon seviyesi altındaki tüm fonksiyonları kaybolurken, prognozu daha iyi olan kısmi lezyonlari acil travma ekiplerinin bilinçlenmeleriyle daha çok görülmeye başlanmıştır.

SCI İSTATİSTİKLERİ

ABD deki SCI hastası sayısı 450 bin civarındadır. 1 milyonluk nüfus başına SCI görülme oranı 32 kişidir. SCI geçiren ama olay yerinde ölenlerin oranı ise 1 milyonda 20 dir. Bu rakamlar ülkemize uygulandığında yılda 3-4 bin kadar spinal travma oluyor demektir.

SCI hastalarının %80 kadarını erkek hastalar oluşturur. En sık görüldüğü yaş aralığı ise 16-30 dur. Oluş nedenlerine bakıldığında motorlu araç kazaları %44ile ilk sırayı alır. Bunu %24 ile darp, %22 ile düşme, %8 ile sportif yaralanmalar ve %2 diğer sebepler izler. Oluşan klinik tabloda %45 tam SCI (%28 parapleji, kuadripleji ), %55 kısmi SCI ( %32 kuadripleji, %23 parapleji) görülmektedir.

İlk 24 saat sonunda hayatta kalabilen hastaların %85i, 10 yıl sonra da hayatta kalabilmektedirler. En sık görülen ölüm nedenleri eskiden renal yetmezlik iken günümüzde solunum sistemi ile ilgili nedenlerdir.

TEDAVİNİN AMACI

Doğru tanı koymak tedavinin kilit noktasıdır. Nörolojik tablonun daha da kötüleşmesine yol açabilecek durumların önüne geçilmesi ve kardiyovasküler veya solunum sistemi yetmezliklerinin yol açabileceği ilave travmayı engellemek gerekir.

FİZYOPATOLOJİ

Spinal kord 31 segentten oluşur ve L1 hizasında sonlanır. L1 in altındaki travmalarda etkilenen spinal köklerdir. L1 üstünde ise hem spinal kord hem de kökler etkilenir. Spinal kord içerisindeki lifler belli bir düzende yerleşmişlerdir. Kortikospinal yol önde, duyu yolları arkadadır. Lateral spinotalamik yol diğer ikisinin aksine, spinal kord içerisinde 2-3 segment yukarıda karşı tarafa geçerler.Anterior spinotalamik yol hafif dokunma duyusunu taşır. Otonomik fonksiyonla ilgili yollar anterior intermedyal bölümde yer alırlar. Sempatikler C7-L1 arasında, parasempatiklerde S2-S4 arasından çıkarlar. Lezyon ne kadar yüksek ise otonomik fonksiyon bozukluğu da o kadar fazladır.

KLİNİK

Herhangibir travmadan sonra nörolojik bozukluk ortaya çıkmışsa, SCI tanısı konması kolaydır, ancak nörolojik defisit olmaksızın da spinal kolonda, özellikle, anstabil yaralanma olmuş olma olasılığı unutulmamalıdır. Spinal kord yaralanmalarında yapılması gereken ilk iş hastanın havayolunun açık olmasını sağlamak, solunum ve dolaşım parametrelerini düzeltmek olmalıdır. Travmaya yönelik muayene ve görüntüleme araştırmalarına ancak bunlar sağlandıktan sonra geçilmeildir. Solunum travmanın etkilediği spinal segmentin yüksekliği ile doğru orantılı olarak bozulur. Lezyon ne kadar yüksekse, solunum o kadar fazla etkilenir. Spinal travmada yalnızca motor ve duyu fonksiyonları etkilenmez. Otonomik liflerin de etkilenmesiyle spinal şok dediğimiz önemli bir durum ortaya çıkar. Bu durumun ayırt edici özelliği, kan basıncının düşmesine bradikardi ve periferik vazodilatasyonun eşlik etmesidir. Genellikle T6 düzeyinin daha altındaki travmalarda ortaya çıkmaz. Lezyon bu seviyenin altında olupta şokta olan hastalarda öncelikle hemorajik bir neden aranmalıdır.

Yapılacak muayenede perine bölgesinin incelenmesi çok önemlidir. Perinede duyu ve refleks muayeneleri yapılarak hastanın prognozunun iyi veya kötü olacağı hakkında bir fikir sahibi olunabilir.

Spinal kord travmalarında ortaya çıkan tablolar tam lezyonlar ve kısmi lezyonlar şeklinde görilirler.

Tam Lezyon: Travma geçiren spinal lezyon altında kalan vücut kısmında tüm motor ve duysal fonksiyonlar yitirilmiştir. Lezyon seviyesine bağlı olarak nörojenik şok görülür. Sfinkter kontrolü yapılamaz ve iç organlarda retansiyon ve ileus ortaya öıkar. Yüksek seviyede Horner sendromu da görülebilir. Alt servikal bölge yaralanmalarında solunum da bozulur. İlk başta görülen gevşek paralizi 3-4 hafta içerisinde spastik paraliziye dönüşür.

Kısmi Lezyonlar: Bunlar Anterior kord sendromu, Brown-Sequard sendromu, Posterior kord sendromu, Santral kord sendromu, Konus medullaris ve kauda equina sendromlarıdır. Nörolojik fonksiyonlar kısa sürede düzeliyorlarsa kord konküzyonundan bahsedilir.

Anterior kord sendromu: Tipik olarak anterior spinal arter oklüzyonuyla oluşur. Lezyon seviyesi altında paralizi, ağrı ve ısı duyusu kaybı olur. Dokunma, titreşim ve pozisyon duyuları sağlamdır. Prognozu en kötü olanıdır. İyileşme ancak % 10-20 arasındadır.

Brown-Sequard sendromu (yarı kesi) daha çok penetran travmalarda görülür ve lezyon seviyesi altında aynı tarafta üst motor nöron tipi kuvvet kaybı, karşı tarafta 1-2 segment altından başlayan ağrı ve ısı duyusu kaybı olur. Aynı tarafta ise pozisyon ve titreşim duyusu kaybı bulunur. Hafif dokunma duyusu korunur. Klinikte tüm bulguların bir arada görülmesi durumu nadirdir. Kord travmaları içinde prognozu en iyi olan budur, hastaların %90ı yürüyebilecek duruma gelirler.

Santral Kord Sendromu: Kollarda daha fazla olmak üzere motor kayıp olur. En fazla ağrı ve ısı duyuları etkilenmiştir. Baştaki görülen kuadripleji kısa sürede bacaklarda dizelmeye başlar. En sık rastlanan kısmi yaralanma şekli budur. Hastalaraın %50 si yürüyebilecek kadar iyileşir.

Posterior Kord Sendromu: Pozisyon ve titreşim duyuları kaybolur. Ense ve kollarda ağrı ve paresteziler vardır ve kollarda orta düzeyde parezi görülür.
Kauda Equina ve Konus Medullaris Sendromları: Ağrılı pooliradikülopati ön plandadır. Asimetrik alt motor nöron tipi pareziler ve sfinkter kusurları ortaya çıkar. Yalnızca konus medullaris etkilendiğinde sfinkter bozuklukları ön plandadır.

Tanı ve Tedavi Planlaması:

Tanı öncelikle anamnez ve muayene ile konur. Hastanın solunum ve dolaşım gibi vital fonksiyonları düzeltildikten sonra yine yaşamsal önemi olabilecek kafa travması ve iç organ yaralanmaları araştırılmalıdır. Daha sonra röntgenolojik muayeneye geçilebilir. Travmanın şekline uygun olarak en az iki planda yapılan direkt radyolojik muayenelerden sonra en yararlı araştırma yöntemleri BT ve MR dır. Hemogram takipleri ve idrar analizi ihmal edilmemelidir. Batın içi yaralanma şüphesinde yapılacak en kolay araştırma yöntemi US dur.

Spinal travma ASIA sınıflamasına göre yapılır. Nörolojik kayıp 0-5 arasında puanlanır.

Radyolojik belirti olmaksızın nörolojik belirtilerin bulunduğu hastalar için SCIWORA terimi kullanılır.

TEDAVİ

Tedavide ana amaç oluşan nörolojik defistlerin ilerlemesinin önlenmesi, varsa instabilitenin düzeltilmesi ve dekompresyondur. İmmobilizasyon, hemodinamik ve otonomik bozuklukların kontrol altına alınmasıdır. Gastrointestinal (ileus, konstipasyon,ülser), genitoüriner (infeksiyon, hidronefroz), dermatolojik (yatak yaraları), müsküloskeletal ( osteoporoz, kırıklar, overuse sendromu, akut ve kronik ağrı) bozuklukları da tedavi edilmeye gayret edilir.

Travma şüphesinde önce hastanın baş ve boynu tespit edilir. Çevirmeler bütün halinde yapılmalıdır. Nakil tahtası, en kısa sürede çıkarılmalıdır. Havayolu ve hemodinaminin tedavisi en önceliklidir. Eğer akut solunum yetmezliği, bilinç bozukluğu, hiperpne, hipoksi, PCO2 yüksekliği, vital kapasite düşüklüğü varsa entübe edilmelidir. Otonomik bozukluk varlığında entübasyon bradikardiyi artırabilir, saf O2 inhalasyonu ve atropin verilir. Spinal öok tedavisinde önce 2 litre sıvı verilir, tedavi amacı kan basıncını yükseltmek, bradikardiyi düzeltmek, yeterli diürezi sağlamak (>30cc/saat) ve hipotermiyi şnlemektir. Bu sırada dopamin kullanılabilir. Spinal travmalı hastaların %25inde kafa travması da bulunabildiği unutulmamalıdır.

Cerrahi Tedavi: Kanalda aşikar bir bası olmadığında yapılan acil ameliyatların yararı tartışmalıdır. Radiküler sıkışmalar, faset dislokasyonları, kanalda ileri derecede darlık ve yabancı cisim bulunması durumunda acil ameliyat yapılabilir. Bunların bulunmadığı anstabil olgularda hastanın genel durumu düzeltildikten sonra ameliyat yapılmalıdır.

Tıbbi Tedavi: Ajite hastalarda haldol ve iv droperidol yüksek dozlarda kullanılabilir. Solunm ve dolaşım üzerine negatif etkileri yoktur. Kortikosteroidler: Hem antienflamatuvar hem de tuz tutucu etkileri vardır.

NASCIS çalışmaları ile genel kabul gören tedavi protokolü şöyledir:

Metilprednizolon ilk önce 30 mg/kg bolus (15 dakika içerisinde) verilir. Sonraki 23 saatte 5.4 mg/kg doza devam edilir. İnfüzyona bolustan 45 dakika sonra başlanır. Deksametazon: 10-100 mg iv bolus verildikten sonra 6-10 mg iv saatte bir, 24 saat süreyle uygulanır. Çocuk dozları aynıdır.
Tıbbi bakımda esas prensipler:

Ampirik antibiyotik kullanımı. 1-2 satte bir pozisyon değişimi, gerekirse entübasyon, kan basıncının >70 mmHg izerinde olması, cilt bakımıi hastane enfeksiyonu ile savaş, derin ven trombozu ve pulmoner emboliyi önleyici tedbirler, mesane bakımı, barsak yumuşatıcıları, askorbik asit ve vitamin ilavesi. Antikolinerjikler idrar boşalımını engellerler. Bethanecol (gevşek paralizi), oxybutyrin (spastik paralizi) yararlı olailirler.

Mesane ve rektal egzersizleri yaptırılır, sıvı-elektrolit ve beslenme takibi yapılır. Ağrı ve anksiyete kontrolü gerekir. Narkotikler mesane ve rektal boşalmayı engellerler. GIS koruyucu ilaçlar verilmelidir, ayrıca psikolojik ve emosyonel destek verilir. Mümkün olan en kısa zamanda füzyoterapi ve rehabilitasyon egzersizlerine başlanmalıdır.

Prognoz: Kord fonksiyonları tam olarak kaybolmuşsa iyileşme olasılığı %50 dir. Hastaların %90 ı evlerine dönmekte ve kısmen de olsa iyileşebilmektedirler. Mortaliteyi düşürmede en etkili antibiyotik kullanımıdır. Kuadriplejik hastalarda 5 yıllık sağ kalım oranı %90 kadardır.

Prof. Dr. Alp Aydınalp / Akut Kalp Yetersizliği Tanı ve Tedavisi

Prof. Dr. Alp Aydınalp / Akut Kalp Yetersizliği Tanı ve Tedavisi

Hipotansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

AKUT KALP YETERSİZLİĞİ TANI VE TEDAVİSİ

Sorunun Kapsamı

Akut kalp yetersizliği gelişmiş ülkelerde önemli bir sağlık sorunudur. Amerika birleşik devletlerinde hastaneye yıllık yatışların yaklaşık bir milyonunun birincil sebebi , üç milyonunun ise ikincil nedeni kalp yetersizliğidir.(1) Avrupada benzer sayılar rapor edilmiştir. (2) Kalp yetersizliğinin direkt ve dolaylı masrafı Amerika Birleşik Devletinde yaklaşık 40 milyar dolar civarındadır ve bu harcamaların çoğu hastaneye yatışlardan kaynaklanmaktadır. (3,4) Belirtildiği üzere kalp yetersizliği sıklığı artmaktadır. Ancak son veriler yaşa göre ayarlama yapıldığı zaman kalp yetersizliğine bağlı hastaneye yatışların azaldığını göstermektedir. Amerika birleşik devletleri verilerini kullanan bir çalışmada 1998 ile 2008 arasındaki veriler kullanıldığında yaşa bağlı kalp yetersizliği hastaneye yatışları tüm ırk ve yaş guruplarında azalmıştır. (5). Yine diğer bir veride kalp yetersizliği ile hastaneye yatışlarda primer nedene bağlı yatışlar azalırken ikincil sebeplere bağlı yatışların değişmediği gösterilmiştir.(6) Benzer veriler Avrupa’da yayınlanmıştır.(7) Bu sonuçların ne ölçüde kronik kalp yetersizliğinin daha iyi tedavi edilmesine bağlı ve ne ölçüde hastaneye yatırmaksızın akut kalp yetersizliği tedavisine bağlı olduğu bilinmemektedir. Özellikle Amerika birleşik devletlerinde sağlık hizmetlerindeki farklılıklara bağlı olarak hafif seyreden dekompanse kalp yetersizliklerini hastaneye yatırmadan, ayaktan diüretik tedavi kliniklerinde ve gözlem odalarında tedavi etme eğilimi artmıştır ancak veriler hafif dekompansasyonlarda dahi prognozun kötü olduğunu göstermektedir.(8,9) Her ne kadar hastalık seyir trendlerinde düzelme varmış gibi görülse bile yakın gelecekte kalp yetersizliği sebebi ile hastaneye yatışlar sağlık sistemlerine önemli bir ekonomik yük getirecek gibi gözükmektedir.

Akut kalp yetersizliğinde epidemiyolojik, klinik karakteristik ve prognostik anlamamda en önemli gelişme geniş registrilerin olmasıdır ki bunlar bize gerçek hayat perspektifinden bu klinik sendrom hakkında bilgi vermektedir. Korunmuş Karşıtı Azalmış Ejeksiyon Fraksiyonu

Son bir iki dekatda normal veya normale yakın ejeksiyon fraksiyonu olan kalp yetersizliği (Kalp yetersizliği korunmuş ejeksiyon fraksiyonu [ KYkEF ]) epidemiyolojik olarak daha fazla kabul görmektedir. Eldeki veriler kalp yetersizliği ile hastaneye yatışların % 40-50 sinde KYkEF olduğunu göstermektedir. Kalp yetersizliğinde düşük ejeksiyon fraksiyonu (KYdEF) olan hastalar ile KYkEF önemli epidemiyolojik farklılıklar göze çarpmaktadır. Her ne kadar hastaneye yatışlarda mortalite KYkEF li hastalarda düşük olsa bile taburculuk sonrası tekrarlayan hastaneye yatışlar her iki gurupta da aynıdır. Akut kalp yetersizliği olan KYkEF li hastalar hastaneye yatıp KYdEF ye oranla kardiyovasküler nedenler dışında sebeplerden kaybedilirler, bunun sebebi KYkEF hastalarının ileri yaşta ve komorbititeleri daha fazla olan hastalar olmasıdır. Son zamanlarda EF % 40-49 arasında olan “orta seviyede ejeksiyon fraksiyonu” olan hasta gurubu kavramı ortaya çıksa da akut kalp yetersizliğinde bu hasta gurubuna özgü klinik veri sınırlıdır. 10

Yaş, Irk ve Cinsiyet

Akut kalp yetersizliği yaş, cins ve ırklar arasında epidemiyolojik olarak belirgin farklılıklar göstermektedir. Akut kalp yetersizliği orantısız olarak yaşlıları daha fazla etkiler, kapsamlı verilerde 75 yaş üstü daha fazla etkilenmiş görünmektedir.. Akut kalp yetersizliği kadın ve erkeği eşit oranda etkilemekle birlikte, cinse göre belirgin epidemiyolojik farklar vardır. ADHERE verisinde akut kalp yetersizliği ile gelen kadın hastalar daha yaşlıdır ( Kadın ortalama 74, erkek 70 yaş) ve akut kalp yetersizliği başvurularında KYkEF kadın hastalarda daha fazladır (kadın % 51 erkek % 28). 11 Irk farklılıkları siyah ve beyaz olmak üzere Amerika birleşik devletlerinde daha fazla incelenmiştir. Organized Program to Initiate Lifesaving Treatment in Hospitalized Patients with Heart Failure (OPTIMIZE-HF) datasında akut kalp yetersizliği ile kayıt edilen siyahi hastalar daha genç ( 64 v.s 75 yaş), daha fazla KYdEF lu (% 57 v.s %51), ortalama ejeksiyon fraksiyonu daha düşük (%35 v.s %40), hipertansiyon daha fazla (% 39 v.s % 19), renal fonksiyon bozukluğu ve diyabet daha fazla olan hastalardır. 12 Mortalite siyahi hastalarda beyazlara oranla daha düşüktür, ancak komobitite ve yaş konusunda ayarlamalar yapıldığında mortalitenin eşit olduğu görülür.

Komorbiteler

Yaşlı popülasyonu yansıtacak şekilde akut kalp yetmezliği hastalarında komorbiteler yüksektir. Bu komorbiteler sadece akut kalp yetersizliği gelişmesi için risk faktörleri değil, aynı zamanda tanı ve tedaviyi komplike eden nedenlerdir. Hipertansiyon yaklaşık hastaların üçte ikisinde bulunan en önemli komorbite iken koroner arter hastalığı hastaların yarısında, hiperlipidemi ise üçte birinde mevcuttur. 13,14 Damar zedelenmesi sonrası ortaya çıkan serebrovasküler olaylar (inme), periferik vasküler hastalıklar ve kronik böbrek yetersizliği yine akut kalp yetersizliğinde sık birlikte görülür. Diyabet muhtemelen obesiteye bağlı olarak Amerika Birleşik Devleti hastalarının % 40 ında görülürken bu oran Avrupa’da %27-30 arasındadır. Kronik obsturiktif akciğer hastalığı akut kalp yetersizliği hastalarının %25-30 unda bulunup semptomları benzeştiği için hastaların kanıta dayalı tedavi almalarına engel olur. Atriyal fibrilasyon Avrupa hastalarında Amerika’ya göre ( %42 vs %31) daha fazla görülür ve tedaviyi komplike hale getirir.

Akut Kalp Yetersizliğinde Global Farklılıklar

Akut kalp yetersizliği hakkındaki verilerin çoğunluğu Amerika ve Avrupa’dan geliyor olsa bile hastalığın global bir sorun olduğu ve epidemiyolojik, tedavi ve sonuçları olarak farklılıklar olduğu görülmektedir. 15 Ülke ve bölge verileri olsa bile en fazla veri global çalışmalardan elde edilmiştir. Her ne kadar bu çalışmalar bölgesel farklılıklara dikkat çekse bile veriler seçme olabilir.

PATOFİZYOLOJİ

Akut kalp yetersizliği tek bir hastalık değil heterojen bir klinik sendromdur. Akut kalp yetersizliği patofizyolojisi kompleks ve yüksek oranda değişkendir bir çok patojenik mekanizmadan oluşabilir az veya çok etkili olan mekanizmalar örtüşe bilir. Temelin heterojen olması tek, basit ve birleştirici model ile akut kalp yetersizliğini açıklaya bilmemizi engeller. Akut kalp yetersizliği patofizyolojisi kullanışlı bir temele dayanarak açıklanmak istenir ise, altta yatan substrat ile bir araya geldiğinde tetikleyici veya alevlendirici, artan bir mekanizmaya yol açarak bir takım ortak semptom ve belirtileri ortaya çıkarır ( İlk olarak konjesyona bağlı, hedef organ hasarı veya her ikisi birden). Substrat , altta yatan kardiyak yapı veya fonksiyonu ifade eder. Altta yatan substrat normal olabilir, örneğin normal bir kalp akut miyokart enfarktüsü veya miyokardit gibi ani bir saldırı sonrası daha önce kalp hastalığı hikayesi olmamasına rağmen akut kalp yetersizliği tablosu ile karşımıza çıkabilir. Alternatif olarak bazı hastalarda daha önce kalp yetersizliği belirtisi yoktur ama yapısal anormal bir substrat vardır (ör evre B asemptomatik sol ventrikül fonksiyon bozukluğu) ve kalp yetersizliğinin ilk prezantasyonu akut tablo olabilir (de novo kalp yetersizliği). Ancak çoğu hastada substrat kronik kompanse kalp yetersizliğidir, dekompanse olarak akut kalp yetersizliği tablosu ile karşımıza gelirler.

Alta yatan substrata göre tetikleyici mekanizma kardiyak veya ekstra kardiyak olabilir. Normal substrat (normal miyokart) olan hastalarda kardiyak performans üzerine bir tetikleyici faktör (ör. Miyokardit ) gelmelidir ki hasta akut kalp yetersizliğine girsin. Halbuki temelde anormal substrat olan (asemptomatik sol ventrikül disfonksiyonu ) hastalarda daha az etkinlikte tetikleyiciler (ör, kontrolsüz hipertansiyon, atrial fibrilasyon veya iskemi) akut kalp yetersizliğine sebep olur. Kompanse veya stabil kalp yetmezlik olan hastalarda ise ilaç veya diyet düzensizliği, nonsteroid antinflamatuar ilaçlar, thiazolidinedionlar veya enfeksiyon süreçleri hastayı dekompanse edebilir.

Substratdan veya tetikleyici faktörden bağımsız olarak “ artırıcı mekanizmalar” dekompansasyona eklenen sebep olabilir. Bu mekanizma nörohumoral veya inflamatuar aktivasyon, devam eden miyokardiyal zedelenme ile miyokart disfoksiyonu , kötüleşen renal fonksiyon ve periferal vasküler durum akut kalp yetersizliği tablosuna eklenebilir veya kötüleştire bilir.

Konjesyon

Sıklıkla yüksek ventriküler diyastolik basınca bağlı olan sistemik veya pulmoner konjesyon , akut kalp yetersizliği sebebi ile hastaneye yatışlarda hakim olan klinik prezantasyondur. Bu yönden konjesyon hastaneye yatışa sebep olan klinik semptomların son ortak yolağı olarak görülebilir. Akut kalp yetersizliği patofizyolojisindeki genel görüş, konjesyon semptomları ve klinik tablonun kademeli artan intravasküler volüme bağlı ortaya çıkıp diüretik tedavi ile homeostazın düzenlenmesi sonrası normale dönmesi şeklindedir. Bazı hastalarda bu model açıklayıcı olsa bile mekanizma bu kadar basite indirgenemez. Bazı veriler kalp yetersizliğinde artan vücut ağırlığının dekompansasyon ve hastaneye yatışlar ile sonuçlandığını göstersede , implante edilen hemodinamik monitör çalışmaları sol ventrikül doluş basınç artışlarının kilo değişikliği olmadan da olabileceğini bizlere göstermektedir. 16 Bu gözlem volüm dağılım konsepti ve damar dinamik yapısının dekompansasyon mekanizmasına katkısına dikkati çeker.

Potansiyel olarak önemli konseptlerden bir tanesi “klinik konjesyon ” ile “hemodinamik konjesyonun ” birbirinden ayrılmasıdır. Hastalar dispne , raller , jugular basınç artışı ve ödem gibi devamında artmış ventriküler diyastolik basınçlar ile hemodinamik konjesyon tablosunda olsa bile klinik belirtileri belirgin olmaya bilir. Benzer şekilde tedavi ile klinik konjesyon azalıp hemodinamik konjesyon devam edebilir, bu tekrarlayan hastaneye yatışda önemli bir risk faktörüdür. Hemodinamik konjesyonun duvar geriliminin artırması ve sonucunda renin anjiyotensin aldesteron ve sempatik sistemi aktive etmesi ile kalp yetersizliğinin ilerlemesine sebep olabileceği varsayılır. Bu miyokartda miyosit kaybı ve fibrozis de artış gibi bazı moleküler cevapları tetikleye bilir. İlerlemiş kalp yetersizliğinde intrinsik ters düzenleyici hormonlar olan natriüretik peptitlerin anormal etkileşim ile biyolojik aktivitesi azalabilir. 17 Ek olarak diyastolik doluş basınçlarının artması ile koroner perfüzyonu basıncının azalması subendokardiyal iskemi sonucunda da kardiyak disfonksiyonda artış olabilir. Artan sol ventrikül doluş basıncı ventrikül mimarisinde akut değişiklikler (daha dairesel şekil) ile mitral yetersizliğin artmasına katkıda buluna bilir.

Bu mekanizmalar kronik ventrikül patolojik yeniden yapılanmasında önemli rol oynarlar, her dekompansasyon atağı ile bu kronik süreç artabilir. Kabul gören klinik bir gözlem her akut kalp yetersizliği ile hastaneye yatışın uzun dönem prognozu kötüleştirmesi yani tekrarlayan hastaneye yatışların hastalığı artırıcı etkisi olmasıdır. 18 İmplante edilebilir hemodinamik monitörlerle yapılan çalışma verileri kronik olarak artmış doluş basınçlarının ilerde istenmeyen olay riskini artırdığı yönündedir. 19 Akut kalp yetersizliği prezantasyonunun en sık şekli olarak konjesyonun kabul görmesi, kalp yetersizliğinde konjesyonu değerlendirme ve ölçme yöntemleri geliştirme gerekliliğini ortaya çıkaracaktır. 20

Miyokardiyal Fonksiyon

Akut kalp yetersizliğinde bazı kalp dışı faktörlerin etkisine rağmen ana rol kardiyak fonksiyondaki ( sistolik,diyastolik veya ikisi birden) azalmadır. Sistolik fonksiyon değişiklikleri ve arteriyel doluştaki azalma santral sinir sistemi ve renin anjiyotensin aldesteron sistemi de dahil olmak üzere döngüsel etkileri başlatarak kısa süre zarfında adapte edici sonrasında ise bu etkilerin kronik olarak aktif olması sonucu adaptasyonu bozucu etkileri olur. Nörohumoral aksların aktivasyonu vazokonstriksiyon, sodyum ve su tutulması, diğer vasküler yataklardan volüm kaydırılması, diyastolik doluş basınçlarında artma ve klinik semptomlara sebep olur. Altta yatan iskemik kalp hastalığı olanlarda , sistolik fonksiyonlarda bozukluk koroner kan akımını azaltarak, sistolik duvar gerilimini artırarak ve kardiyak performansı giderek kötüleştirerek istenmeyen bir döngüye sebep olabilir. Artan sol ventrikül doluş basınçları ve sol ventrikül geometri bozuklukları fonksiyonel mitral yetersizliğini artırarak, kardiyak debiyi daha da azalta bilir.

Akut kalp yetersizliği patofizyolojisinde sistolik fonksiyonlarda azalma önemli rol oynasa bile daha öncede bahsedildiği gibi epidemiyolojik bilgiler akut kalp yetersizlik hastalarının yaklaşık yarısının sistolik fonksiyonları korunmuştur. Ejeksiyon fraksiyonundan bağımsız olarak kalp yetmezlik hastalarında diyastolik fonksiyonlarda bozukluk vardır. Diyastolik fazda bozulma pasif sertliğe, sol entrikül anormal aktif gevşemesine veya her ikisine bağlı olabilir. hipertansiyon, taşikardi ve miyokardiyal iskemi (koroner arter hastalığı olmasa bile) diyastolik fonksiyonu dahada bozabilir. Tüm bu mekanizmalar pulmoner kapiller sirkülasyona geri yansıyan sol ventrikül diyastol sonu basıncı artışına sebep olur. Diyastolik fonksiyon bozukluğu tek başına akut kalp yetmezlik gelişmesine sebep olmasa bile tetikleyici faktörler (ör, atriyal fibrilasyon , koroner arter hastalığı, hipertansiyon) için bir substrat oluşturur. Akut kalp yetersizliğinde miyokart fonksiyonlarında göz ardı edilen faktör sağ ve sol ventrikülün birbirlerine olan bağımlılıklarıdır. Perikardiyal boşluğun sınırlamalarından dolayı her iki ventrikülde olabilecek artan doluş basınçları diğer ventrikülün diyastolük doluşuna direkt olarak etki edebilir. Sağ ventrikül ani yetersizliği senaryolarında (ör, pulmoner emboli veya sağ ventrikül enfarktüsü) sol ventrikül doluşunu azaltıp hipotansiyona sebep olabilir.

Dolaşımdaki kardiyak troponinlerin daha hassas testler ile ölçülüyor olması miyokardiyal zedelenmenin kalp yetersizliği patofizyolojisindeki önemini anlamamıza yardımcı olmaktadır. Hasta kayıtları ve klinik çalışma popülasyon incelemelerinden elde edilen bilgiler klinik olarak bariz bir miyokardiyal iskemi olmamasına rağmen akut kalp yetersizlik hastalarının çoğunda troponin seviyeleri artmıştığını göstermektedir. 21,22 RELAX- AHF çalışmasında yüksek duyarlı kitler kullanıldığında başlangıca göre hastaların % 90 ında troponin T seviyeleri 99. persentil üst limitini geçmişti ve taburculuk sonrası 180 gün istenmeyen sonuçlarında troponin seviyeleri

Belirleyici olmuştu. 23

Akut kalp yetersizliğinde miyokart hasarına sebep olan mekanizma tam olarak anlaşılmamış olmakla birlikte epikardiyal koroner arter hastalığı olmamasına rağmen artmış miyokart duvar gerilimi, miyokardiyal oksijen ihtiyacı, endotel disfonksiyonu , nörohumoral ve inflamatuar yolakların aktivasyonu, platelet aktivasyonu, ve değişen kalsiyum miktarları miyokart zedelenmesine sebep olabilir. 21 Miyokart oksijen ihtiyacını artıracak (ör pozitif inotropik ilaçlar) veya koroner arter perfüzyonu basıncını azaltacak (ör, vazodilatör ilaçlar) tedavi yöntemleri miyokart zedelenmesini artırarak dekompansasyon döngüsünü artıra bilirler. Akut kalp yetersizliği tedavisinde miyokart zedelenmesinin engellenmesi bir hedef olmalı mı? Sorusu araştırma gereken bir konudur. RELAX-AHF çalışmasında serelaxin ile miyokardiyal zedelenmenin azalması ( troponin yükselmesi bu gurupta daha azdı) tedavide görülen faydayı açıklayan sebep olabilir. 24

Renal Mekanizmalar

Böbrek göreceli olarak kalp yetersizliği patofizyolojisinde iki önemli rol alır. İntravasküler volüm kontrolü ile kalbin doluş durumunu ayarlar ve nörohumoral çıktıdan sorumludur (ör, renin anjiyotensin aldesteron sistemi). Akut kalp yetersizliğinde renal fonksiyon bozuklukları oldukça sıktır ve sadece kreatinin ölçümü sıklığını az gösterir, ADHERE kayıtlarında glomerüler flitrasyon hızı (GFR) 60 mL / dk /1.73 m 2 olanların sıklığı % 64 dür. 25 Renal fonksiyon bazal değerleri akut kalp yetersizliğinde kötü seyir için bilinen bir risk faktörüdür. Kalp yetersizliği dekompansasyon ve tedavisinde renal fonksiyon değerlerinin bize gösterebileceği anlamlar halen araştırma konusudur. 26

Kalp yetersizliğinde kardiyak ve renal sistemler arasındaki patolojik ilişkiyi tarif etmek için giderek artan bir sıklıkta kardiyorenal sendrom terimi kullanılmaktadır. Spesifik tanım ve terminoloji değişik olarak kullanılmakla birlikte akut kalp yetersizliği bağlamında kardiyorenal sendrom ısrarcı konjesyon durumunda renal fonksiyonların bozulmasını tarif eder. Bu klinik senaryo gözlemsel çalışmalarda istenmeyen son noktalar ile birlikte sık görülmüştür. Bir çok çalışmada bu fenomenin patofizyolojisi ve risk faktörleri incelenmiş hasta yaşı, komorbititeleri ( GFR, diyabet, hipertansiyon), nörohormonal aktivasyon (renin anjiyotensin aldesteron ve sempatik sinir sistemi) ve hemodinamik faktörler (santral venöz konjesyon ve daha az olarak renal hipoperfüzyon ile arteriyel dolum azlığı), inflamatuar aktivasyon kaskatları ve oksidatif stress ile ilişkili bulunmuştur. 27 Her ne kadar düşük kardiyak debinin ve renal kan akımının önemli olduğu düşünülse bile, dikkatlice yapılmış hemodinamik çalışmalarında kalp yetersizliğinde böbrek fonksiyonlarındaki bozulmada santral venöz basıncı artışının geriye yansıyarak renal venöz basıncı artırmasının GFR ile değişikliklerinde daha önemli olduğu gösterilmiştir. 28 Eldeki son veriler böbrek fonksiyonlarını klinik tablo içinde değerlendirmenin öneminede değinmektedir. Örneğin tedavi ile olan klinik iyiye gidiş bağlamında renal fonksiyonların bozulması başarılı dekonjesyonu gösterir ve kötü prognoz belirtisi değildir. 29

Nötrofil jelatinaz -bağımlı lipocalin (NGAL) gibi ufak böbrek hasarlarını tespit eden yeni biyobeliteçler olsa da bunların klinik önemi halen tartışmalıdır. Kardiyorenal sendrom patofizyolojisini anlamamızda kardiyak performans ile renal fonksiyon ilişkisini tarif eden bir sınıflama bizim için temel oluşturmaktadır. 27

Vasküler Mekanizmalar

Akut kalp yetersizliği patogenezinde kardiyak fonksiyonlar önemli yer tutmasına rağmen gün geçtikçe bu hastalıkta periferik damar yapısının önemide anlaşılmaktadır. Kalp yetersizliğinde endotel fonksiyon anormalliklerine bağlı nitrik oksit (NO) bağımlı vasküler tonüs değişiklikleri bilinen bir durumdur. 30 Kan basıncı ile ilişkili ancak hemodinamik etkisinden farklı olarak etki yapan arter sertliği kardiyak yüklenme koşullarını artırarak kalp yetersizliğine ve kötü prognoza sebep olur. Akut kalp yetersizliğinde periferik vazokonstrüksiyon kanı santral olarak yeniden dağıtır, pulmoner venöz konjesyon ve ödemi artırır. Daha önce belirtiğimiz gibi santral venöz basıncın artması renal fonksiyonu azaltarak daha fazla sıvı tutulmasına ve venöz basıncın dahada artmasına sebep olur. Periferal arteriyel vazokonstriksüyon art yükü, sol ventrikül doluş basınçlarını ve post kapiller venöz basıncı artırarak, pulmoner ödem ve dispnenin kötüleşmesine sebep olur. Artan art yük ventrükül duvar gerilimini, miyokart iskemisini dolayısı ile aritmileri artırır. Anormal vasküler komplians intravasküler volümde minör değişiklikler ile düzensiz kan basıncına sebep olarak art yük ve doluş basınç artışları ile pulmoner konjesyona sebep olabilir. Bu vasküler anormallikler diyastolik disfonksiyonda daha da artabilir.

Vazodilatör tedavinin akut hipertansif hastalarda diürez yapmadan dispneyi azalttığının klinikte gözlenmesi, art yük- kontraktilite uyumsuzluğunun minimal total vücut sıvısındaki değişikliğe rağmen diyastolik doluş basınçlarını artırabileceğini düşündürmektedir. Benzer şekilde venöz sistemin geniş venöz depo kapasitesi (özellikle splenik dolaşımda) olan “venöz rezarvuar ” dan efektif dolaşıma volüm kayışı potansiyel olarak önemli ancak pek bilinmeyen akut kalp yetersizliği mekanizması olarak dikkati çekmektedir. 31 Bu geçişler santral sinir sistemi aktivasyonu ile olabilir, ve hemodinamik monitorizasyon da vücut ağırlığında değişiklik olmaksızın doluş basınçlarındaki değişiklikler bu şekilde açıklana bilir. Bu venöz rezarvuar sıvı kayışlarının ilaç tedavisinden etkilenip etkilenmeyeceği araştırılmalıdır.

Nörohumoral ve İnflamatuar Mekanizmalar

Akut kalp yetersizliğinde dolaşan nörohormonlarda artış tespit edilmiştir ancak patofizyolojik önemi tam olarak açıklanmamıştır. Norepinefrin, plazma renin, aldesteron ve endotelin (ET)-1 artmış plazma konsantrasyonlarında artış akut kalp yetersizliğinde tarif edilmiştir- tüm bunlar vazokonstriksiyon ve su tutulumu ile miyokardiyal konjesyon ve iskemiyi artırarak kardiyak dekompansasyona sebep olabilir. Inflamatuar aktivasyon ve oksidatif stres de bunda rol oynaya bilir. Tümör nekrozis faktör- alfa (TNF- a ) ve interlökin (IL)-6 gibi proinflomatuar sitokinler akut kalp yetersizliğinde artmıştır ve miyokart da direkt negatif inotropik etkiye ek olarak kapiller permabiliteyi ve endotelyal disfonksiyonu artırır. 32,33 Direkt etkileri dışında bu aktivasyon potent prokoagilan doku faktörü ve ET-1 gibi diğer faktörlerin salınımını ve miyokart baskılanmasının daha da artmasına, pulmoner alveoler kapiller bariyerin bozulmasına, platelet pıhtılaşmasının artmasına ve koagilasyonu artırarak pıhtılaşmanın kötüleşmesine sebep olur.

AKUT KALP YETMEZLİĞİ HASTASI DEĞERLENDİRİLMESİ

Akut kalp yetmezlik hasta ilk değerlendirilmesinde aşağıdaki hususlar önemlidir.

Hızlı ve efektif şekilde tanı konulması.

Hayatı tehdit eden durumların ( ör, solunum yetersizliği, şok ) acil tedavisi.

Özel tedavi gerektiren klinik tetikleyici ve diğer faktörlerin tedavisi (ör, Akut miyokart enfarktüsü, pulmoner emboli ).

Hastayı uygun seviyede takip edeceğin yere transfer için risk değerlendirmesi (ör, yoğun bakım, telemetre ünitesi, gözlem odası).

En kısa sürede en uygun tedaviyi belirlemek için hastanın klinik profilini belirlemek (kan basıncı, volüm durumu ve renal fonksiyona göre).

Kılavuzların belirlediği şemalara göre hastalar tedavi edilmelidir. 10

Sınıflama

Akut kalp yetersizliğinin heterojen bir hastalık olması sebebi ile herkesçe kabul gören tek bir kalsifikasyon yoktur. Potansiyel olarak işe yarayabilecek ayırımlardan birtanesi daha önce bilinen kalp yetersizliği olup olmamasına göre yapıla bilir. Yeni ortay çıkan veya de novo kalp yetersizliği, akut kalp yetersizliği ile hastaneye yatışların % 20 sini oluşturur. 14 Bu hastaların daha önceden kalp yetersizliği veya risk faktörü olmaya bilir (ör, akut miyokardit ) ancak daha sıkça gördüğümüz kalp yetersizliği için risk faktörleri olması (evre A kalp yetersizliği) veya asemptomatik yapısal kalp hastalığının (evre B kalp yetersizliği) daha önceden olmasıdır. De novo kalp yetersizliği ortaya çıkan hastalarının büyük kısmında akut kalp yetersizliği ortay çıkışı sırası alttaki tetikleyici akut koroner sendromdur.Akut kalp yetersizliği ile başvuran hastaların büyük çoğunluğunda bilinen kronik kalp yetersizliği vardır. Bu hastaların çoğunluğunda kronik süreçte kompansatuar mekanizmalar ( pulmoner lenfatik aktivite artmış olması ve remodeling gibi) daha önceden geliştiği için klinik prezantasyon daha az dramatik olur. Yine bu hastaların daha önceden nörohumoral sistemi bloke eden ilaçlar ve loop diüretikleri kullanıyor olurlar, bu hastalarda nörohumoral aktivasyondan çok diüretik rezistansı dekompansasyon da daha öne çıkar.

Basit bir sınıflama aşağıdaki gibi yapıla bilir.

Dekompanse kalp yetersizliği, Kalp yetersizliği zemininde kalp yetersizliği konjesyon belirti ve bulgularının kötüleşmesi şeklindedir. Bu kötüleşme akut, subakut veya inaktif şekilde olabilir günler ve haftalar zarfında kötüleşen belirtiler şeklinde olabilir. Ejeksiyon fraksiyonu normal veya düşük olabilir, ancak kalp debisi genelde korunmuş ve kan basıncı normaldir. Bu gurup en çok kalp yetersizliği ile hastaneye yatan guruptur.

Akut hipertansif kalp yetersizliği, Akut kalp yetersizliği prezantasyonunda daha sık birlikteliği kabul edilen bulgu hipertansiyondur. Akut kalp yetersizliği ile başvuran hastaların yaklaşık % 50 sinde sistolik kan basıncı 140 mmHg üzerinde % 25 inde ise 160 mmHg üzerindedir. 34 Bu gurupta hipertansiyonu tetikleyen dispne ve eşlik eden anksiyeteye bağlı olarak ortaya çıkan yüksek sempatik tonusa bağlı olarak (reaktif hipertansiyon) ortaya çıkabilir veya akut hipertansiyon art yükte yaptığı değişikliklere bağlı dekompansasyonu tetikleye bilir. Bunların iki mekanizmada hastada etkili olabilir ve sebep sonuç ilişkisini ayırmak zor olabilir. Epidemiyolojik olarak akut hipertansif kalp yetersizliği sistolik fonksiyonları normal, sıklıkla kadın hastalarda, ani olarak ortaya çıkar. Yavaş ortay çıkan gruba göre muhtemelen sol ventrikül kompliansı , keskin basınç değişiklikleri ve pulmoner lenf kapasitesindeki farklılıklara bağlı bu gurupta raller ve röntgen görüntüsü ile tespit edile bariz pulmoner ödem tablosu mevcuttur. İlk başvuruda hipoksemi ve nonivazive ventilasyon hatta intübasyon gerektiren ciddi prezantasyon olsa da bu gurup tedaviye iyi yanıt verir ve hastane içi mortalite düşüktür. 14

Kardiyojenik şok, Bu gurupta ön yük normal olmasına karşın organ hipoperfüzyon belirti ve bulguları görülür. Sistolik kan basıncı sıklıkla (her zaman şart değil) düşüktür ve belirgin veya süreçte hedef organ hasarı ( renal , hepatik , santral sinir sistemi) sıktır. Bu tür akut kalp yetersizliği relatif olarak toplum kayıtlarında seyrektir (%4) ancak ileri tedavi merkezlerinde daha sıktır.

Bu sınıflama daha seyrek olan klinik senaryoları ( ör,izole sağ kalp yetersizliği veya yüksek debili kalp yetersizliği) kapsamamakla birlikte rutin klinikte rastlanılan hastaların çoğunu kapsıyor.

Fizik Muayene

Tanı teknolojisinde, biyo belirteç ve görüntüleme tekniklerindeki ilerlemelere rağmen klinik değerlendirme ve fizik muayene hala temel tanı yöntemidir. Akut kalp yetmezlik hastaların yatak başı değerlendirilmesi çerçevesinde Stevenson ve arkadaşlarının geliştirdiği hastaların istirahatte perfüzyonu ve konjesyon durumuna odaklanmış şema yaygın olarak kullanılmaktadır (“yaş karşıtı kuru”). 36) Bu şema akut kalp yetersizliğinin hetorojen yapısını tam göstermese de, prognoz ve tedavi seçiminde oldukça önemli iki kritik durumun değerlendirilmesine odaklanır.

Akut kalp yetmezlik hastasının değerlendirmesinde kan basıncı ölçümü kritik rol oynar, hipotansiyon kötü seyir önemli göstergelerinden birisidir hastanın klinik profilini ve uygun tedaviyi belirlemede önemlidir. Akut kalp yetersizliğinde tansiyon tipik durumda normal veya yüksektir, hastaların % 50 sinde 140 mmHg üstündedir. Alta yatan hipertansiyon ve sempatik uyarıdaki belirgin artış kombinasyonuna akut kalp yetersizliği eşlik ettiğinde sistolik kan basıncındaki artış hipertansif aciller ile uyumlu hale gelir (hastaların %12 sinde hastane başvurusunda sistolik kan basıncı > 180 mmHg ). Çok düşük sistolik kan basıncı oranları düşüktür, ADHERE kayıtlarında hastaların yalnızca % 2 sinde sistolik kan basıncı 90 mmHg altındadır. Kan basıncı, kalp debisi ve organ perfüzyonu durumu ile ilişkili olsa bile hipotansiyonun ve hipoperfüzyonun sinonim olmadıkları unutulmamalıdır. Sistemik hipoperfüzyonu olanlar normal kan basıncı ile başvura bileceği gibi ileri kalp yetmezlik hastaları kronik olarak hipotansif olmalarına rağmen akut hipoperfüzyon olmaya bilir. Nabız basıncı (sistolik ve diyastolik kan basınçları arasındaki fark) kardiyak debi indirekt belirteci olan faydalı bir ölçümdür. Düşük nabız basıncı düşük kalp debisi belirtecidir ve akut kalp yetersizliği ile başvuran hastalarda artmış riski gösterir. Yüksek nabız basıncı olan akut kalp yetmezlik hastalarında yüksek debili tanı almamış tirotoksikoz , anemi veya aortik yetmezlik gibi durumlardan şüphe edilmelidir.

Jugular venöz basınç (JVB) sistemik venöz basınç için bir barometredir ve akut kalp yetersizliği değerlendirmesinde önemli bir fizik muayene bulgusudur. JVB doğru değerlendirmesinde hekimimin becerisi önemlidir. JVP sağ atriyum basıncını yansıtır,tipik olarak (her zaman değil) sol ventrükül doluş basınçlarının indirekt ölçümüdür. JVB izole sağ ventrikül yetersizliği (ör, pulmoner hipertansiyon, sağ ventrikül enfarktüsü), triküspit yetersizliğinde “CV dalgası” normalden büyük görülmesi gibi durumlarda sol ventrikül doluş basınçlarını yansıtmaz.

Raller veya inspiratuar krepitasyonlar en sık fizik muayene bulgusudur akut kalp yetersizliği ile başvuran hastaların % 66 ile %87 sinde mevcuttur. Ancak kronik kalp yetersizliği olan ve pulmoner venöz tansiyonu yüksek olan lenfatik drenaj yüksek hastalarda doluş basınçları artmış olmasına rağmen bu önemli fizik muayene bulgusu duyulmaya bilir. Periferik nabızlar alınmasına rağmen soğuk ekstrimiteler sınırda kardiak indeks, belirgin vazokonstriksiyon veya her ikisinin birlikte olduğu azalmış periferik perfüzyonu ile uyumludur. Bacak ile ayak arasındaki ısı farkı bunun göstergesi olabilir.

Periferik ödem akut kalp yetersizliği ile başvuran hastaların % 65 inde vardır, düşük debi veya kardiyojenik şoktaki hastalarda daha seyrektir. Rallerde olduğu gibi ödem olmasının akut kalp yetersizliği tanısında pozitif prediktif değeri anlamlı iken duyarlılığı düşüktür, yani ödem olmaması tanıyı ekarte etmez. Akut kalp yetersizliği ödemi genelde simetrik ve parmak basılınca kalıcı ( pitting ödem) olur. Tahminen klinik olarak fark edilebilir bir ödem olması için 4 litre ekstraselüler sıvı birikmelidir.

Diğer Tanı Testleri

Biyo belirteçler

Natriüretik peptitler vazodilatör ve diğer etkileri ile, kalp yetersizliğinde görevli ters regülasyon yapan önemli bir grup hormonlar ailesidir. Akut kalp yetersizliği kapsamında hem beyin (B-tipi) natriüretik peptit (BNP) ve N-terminal pro -BNP (NT- proBNP ) dispne ile acil servise başvuran ayırıcı tanısında önemli rol oynamaktadır ve klinik kılavuzlar tarafından tavsiye edilmektedir. 37 Akut kalp yetersizliği tanısı açısından negatif öngörü değeri ( negative predictive value dispne nedeni olarak kalp yetersizliği dışlanmasında) kritiktir ve pozitif öngörü değerinden (pozitif predictive value , dispnea kesin sebebi olarak kalp yetersizliği tanısı koymak) daha yüksektir. Her biyo belirteç testinde olabildiği gibi yalancı pozitifler (ör, mı veya pulmoner emboli ) ve yalancı negatifler ( primer olarak obesite de) olabilir. Ejeksiyon fraksiyonu düşük kalp yetersizliğinde göreceli olarak ejeksiyon fraksiyonu normal kalp yetersizliğine oranla natriüretik peptit değerleri daha yüksek olmasına rağmen natriüretik peptit değerleri normal ve düşük ejeksiyon fraksiyonlu kalp yetersizliği ayrımında kullanılamaz. Daha öncede söylediğimiz gibi Akut kalp yetersizliğinde troponin değerleri genellikle yüksektir ve hem hastane, hem de taburculuk sonrası kötü prognoz göstergesidir. Yüksek duyarlılıklı troponin ölçüm tahlillerinin ilerlemesi, akut kalp yetersizliğinde dolaşımda yüksek troponin olan hasta sayılarını belirgin artırmıştır. Güncel kılavuzlarda akut kalp yetersizlik hastalarında troponin ölçümü hem prognozu hem de eşlik eden akut koroner sendromu belirlemek için önerilmektedir.

Diğer laboratuvar testleri

Renal fonksiyon ölçümü akut kalp yetersizliği hasta tedavisinde önemli bir değer. Özellikle serum kreatinin değeri renal fonksiyon bozukluğunu az gibi gösterebileceği için tahmini glomerüler flitrasyon hızı ( eGFR ) hesaplanması önemlidir. Kan üre nitrojeni (BUN) kreatinine oranla akut kalp yetersizliği ciddiyetini daha iyi yansıtır ve tipik olarak akut kalp yetersizlikli hastaların başvurması sırasında daha yüksektir. Ek olarak intrensek renal fonksiyon göstergesi olarak akut kalp yetersizliğinde serum BUN değeri nörohumoral aktivasyon ile doğru oranda artar. Diğer, ST2, galectin 3, ve GDF15 gibi farklı çeşitlerde biyo belirteçler araştırılmıştır ancak hiçbirisinin rutin kullanımı önerilmez. Akut kalp yetersizliğinin tanısının belirsiz olduğu durumlarda alternatif sebepleri araştırmak için farklı testler ( ör, D- dimer pulmoner emboli , prokalsitonin enfeksiyon değerlendirmede) kullanıla bilir.

Göğüs filmi, Elektrokardiyogram ve Ekokardiyografi

Dispne ile başvuran hastalara göğüs filmi sıklıkla çekilir ve akut kalp yetersizliğinde temel testlerden biridir. ADHERE kayıtlarında hastaneye yatırılan hastaların % 90 ına göğüs filmi çektirilmiş ve bu hastaların % 80 inde filimde konjesyon belirtileri saptanmıştır. Kronik kalp yetersizliği zemininde ve/veya semptomların yavaş geliştiği hastalarda göğüs filminde konjesyon belirgin değildir ve doluş basınçları artmış olsa da belirgin pulmoner ödem yoktur.

Elektrokardiyogram (EKG) akut kalp yetersizliği ile başvuran bütün hastalarda yapılması gereken bir başka tetkiktir. EKG de iskemik değişiklik olup olmadığının değerlendirmesi önemlidir, çünkü etiyolojiden bağımsız olarak akut kalp yetersizliğinde troponin değerleri yüksek olacaktır ve iskemi değerlendirilmesinde troponin düzeyi değerli olmayacaktır.Aritmiler önemli bir akut kalp yetersizliği tetikleyicisidir ve atriyal fibrilasyon hastaların % 20-30 unda mevcuttur.

Akut kalp yetersizliğinde ekokardiyografi kullanımı oldukça yüksektir, EHFS II kayıtlarında hastaların % 80 den fazlasına indeks yatışta ekokardiyografi yapılmıştır. 14 Akut kalp yetersizliği etiyolojisini anlamak için en yararlı test ekokardiyografidir. Ekokardiyografi, global sistolik ve diyastolik fonksiyonları, duvar hareketlerini, kapak fonksiyonlarını, doluş basınçları ve kardiyak debi gibi hemodinamik tahminleri ve perikart hastalıklarını değerlendire bilir. Doku Doppler tepe erken diyastolik transmitral kan akım hızı (E) ile tepe erken diyastolik mitral annuler doku hızı ( Ea ) oranı ( E:Ea ), akut kalp yetersizliğinde nefes darlığı ile başvuran hastalarda BNP değerlerine ek olarak tanısal değere sahip olduğu gösterilmiştir. E:Ea oranı 15 üzerinde olması pulmoner kapiller köşe basıncının (PCWP) 15 mmHg olmasını öngören bir tetkik olarak acil serviste ve yoğun bakımda kullanıla bilir.

Klinik Tetikçiler

OPTIMIZE-HF kayıtlarında hastaların %61 inde tanı konulabilen klinik artırıcı faktörlerden, akciğerlerle ilgili (%15), miyokart iskemisi (%15) ve aritmiler (% 14) en fazla olanları idi. 38 Birden fazla etken çalışma gurubunun pek azında vardı. Belirlenen tetikleyicilerden renal fonksiyon bozukluğu en fazla hastane mortalitesine (%8) sahipken, diyet uyumsuzluğu veya kontrolsüz hipertansiyon çok daha iyi prognoza sahipti (her biri için hastane içi mortalite % 2).

Riskin belirlenmesi her iki uçtaki hastaların dağılımının belirlenmesinde yardımcı olan, önemli bir klinik araçtır, yüksek riskli hastalar daha yakından takip veya tedavi edilirken düşük riskli hastalar ayaktan daha seyrek görülerek takip edilebilirler. Akut kalp yetersizliği için birkaç değişik risk belirleme modeli geliştirilmiştir. Bu modeller iki gruba ayrılabilir: birincisi hastane içi ölüm ve ikincisi taburculuk sonrası olaylara (ölüm veya tekrardan hastaneye yatış) dayanır.

Hastane İçi Ölüm Öngörü Modelleri

ADHERE kayıt verileri bir sınıflama ve şematik analiz sistemi ile ( CARTmetodu ) en iyi belirteçleri kullanarak, hastane içi ölümler belirleyen bir risk modeli geliştirilmesi için kullanılmıştır. 39 CHART metodu 39 değişkeni inceleyerek bunların içinden BUN yüksekliği, kan basıncı düşüklüğü ve hasta kabulü sırasındaki kreatinin değerini hastane içi mortalite için en iyi öngörücü faktörler olarak belirlemiştir. Bu üç değişken hastane içi ölüm tahmin edilmesinde grupların çok düşük riskli (%2) veya çok yüksek riskli (%22)şeklinde ayrılmasını sağlamışlardır.

Taburculuk Sonrası İstenmeyen Olaylar Öngörü Modelleri

Akut kalp yetersizliği hastalarında taburculuk sonrası ilk 60 ile 90 gün arasında mortalite veya tekrarlayan hastaneye yatış riski bulunmaktadır. Bazı değişkenler mortalite öngörüsünde, bazıları da tekrarlayan hastaneye yatışları öngörmekte başarılıdır. Ancak tekrarlayan hastaneye yatışlar bazı sosyal faktörlerden etkilendiği için taburculuk sonrası mortalite modelleri, ölüm ve tekrarlayan hastaneye yatış kombine modelinden daha iyi çalışmaktadır. Akut kalp yetersizliğinde taburculuk sonrası tekrarlayan hastaneye yatışları engelleme üzerine özel bir odaklanma olduğu için, tekrarlayan hastaneye yatış modelleri üzerine özel bir ilgi oluşmuştur.

Kan basıncı , Birkaç çalışmada kan basıncın istenmeyen olayların ortaya çıkmasını öngören önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Kan basıncı düzenli olarak düşük risk ile paralel seyretmektedir. OPTIMIZE-HF çalışmasında kan basıncının çok yüksek olduğu durumlar (>18mmHg) dahil olmak üzere, kan basıncı artışı ile mortalite riskinde artış görülmemiştir. 34

Kan Üre Nitrojeni , Akut kalp yetersizliğinde renal fonksiyonlar (BUN, kreatinin ve GFR ile hesaplanan) prognozu öngören önemli bir belirteçtir. 39 BUN israrcı olarak kreatininden daha iyi bir belirteç olarak karşımıza çıkmaktadır. BUN renal fonksiyon ve nörohumoral aktivasyon gibi birkaç prognostik yönü birleştirilen bir belirteç gibi görünmektedir. 40,41

B-Tipi (Beyin) Natriüretik Peptit ve N-Terminal Pro-BNP , BNP ve NT- proBNP kalp yetersizliğinde kuvvetli bir risk belirtecidir. Akut kalp yetersizliğinde ilk başvuru sırasında tespit edilen bazal natriüretik peptit seviyeleri erken ve geç dönem istenmeyen olayları öngörmede oldukça yararlıdır. PRIDE çalışmasında açıklanamayan nefes darlığı ile acil servise gelen hastalarda tek bir NT- proBNP değer ölçümü 1 yıllık mortalite için bağımsız bir belirteç olarak saptanmıştır. 42 ADHERE kayıtlarında, başvuru sırasında ölçülen BNP ejeksiyon fraksiyonundan bağımsız olarak önemli bir hastane içi mortalite belirtecidir. OPTIMIZE kayıtlarında,taburculuk sonrası istenmeyen olayları belirlemede başvuru, taburculuk ve hastaneye yatış sırasında ikisinin arasındaki fark en kuvvetli belirteçtir. 43

AKUT KALP YETMEZLİK TEDAVİSİ

Akut kalp yetersizliği tedavisinin ayaktan hasta tedavisinden farkı acele tedavi gereksinimidir. Akut kalp yetmezlik hastası tedavi hedefleri birbirinden farklı dört faz kapsamında değerlendirilir. Hastane yatışı ve taburculuk sonrasında, tüm bu fazlardaki hedefler entegrasyon içinde kesintisiz bir şekilde sağlık personeli tarafından uygulanmalıdır.

Faz I, Acil /Acele Tedavi

Akut kalp yetersizliği tedavisinde ilk hedefler tanının konulması, hayatı tehdit eden anormalliklerin tedavisi, semptomları rahatlatacak tedavilere çabuk bir şekilde başlanması ve etiyoloji ile tetikleyici faktörlerin saptanması olmalıdır. Nefes darlığı akut kalp yetersizliği hastalarında ki en sık şikayettir ,komplike olmayan hastalarda hedef bu şikayetin giderilmesidir. 44 Ciddi hipoksemisi olan hastalarda (oksijen saturasyonu [SaO 2 ] < %90) O 2 verilmesi önerilir. Başvuru sırasındaki oksijen saturasyonu miktarı kısa süreli mortalite ile ters orantılı olmasına rağmen, sistolik fonksiyonları bozuk hastalarda inhale oksijen (FiO 2 ³ 0.4) istenmeyen hemodinamik etkilere sebep olabileceği için (ör, hipoksemi ile tetiklenen vazokonstriksiyon) 45 hipoksemi olmayan hastalara rutin olarak önerilmez. 46 Kronik obsturiktif akciğer hastalarında yüksek FiO 2 konsantrasyonları solunum depresyonu ve kötüleşen hiperkapniye sebep olabileceği için kullanılmamalıdır.

Önceleri yapılmış çalışmalar ve meta analizlere göre kardiyojenik pulmoner ödemde olan hastalarda sürekli pozitif hava yolu basınçlı (CPAP) veya noninvazive intermitant pozitif basınçlı ventilasyon (NIPPV) ile yapılan tedavi semptomları, fizyolojik verileri, invazive ventilasyon ihtiyacını ve mortaliteyi azaltır. 47 Kardiyojenik Pulmoner Ödemde Üç Girişim (3CPO) çalışmasında 1069 pulmoner ödemli hasta standart oksijen, CPAP veya NIPPV ile tedavi edilmiştir. 48 CPAP ve NIPPV ile yapılan non invazive 1 saatlik tedavi sonrası hastaca belirtilen nefes darlığında, kalp hızında, asidoz da ve hiperkapni de belirgin düzelme olmasına rağmen 7 günlük mortalitede ve intübasyon ihtiyacında standart oksijen tedavisine oranla bir farklılık saptanmamıştır. CPAP tipik olarak pozitif end-ekspiratory basınç 5-7,5 cm H2O ile başlanır ve 10 cm H2O ya kadar dispnea rahatlayana veya SaO 2 artana kadar devam edilir. Non invazive tedavi kontraindikasyonları hayatı tehdit eden hipoksi , hava yolunu koruyamama gibi acil intubasyon ihtiyacı olması ve hastanın kooperasyon bozukluğu (bilinç dalgalanması, bilinç kaybı, anksiyete , maskeyi tolere edememe) olarak sayılabilir. Kardiyojenik şok, sağ ventrikül yetersizliği ve ciddi kronik obstruktif akciğer hastalıklarında non invazive tedavilerde dikkat edilmelidir. Anksiyete , klostrofobi, kuru mukos membranlar , kötüleşen sağ ventrikül yetersizliği, hiperkapni , pnemothoraks ve aspirasyon en bilinen potansiyel yan etkileri ve komplikasyonlarıdır. Endotrakeal intubasyon ile mekanik ventilasyon hastaların %4-5 inde gereke bilir. 14,49 Ciddi anksiyete veya sıkıntı olan hastalarda morfin kullanışlıdır ancak hipotansiyon, bradikardi , ileri atriyoventriküler blok veya karbondiyoksit birikimi olan hastalarda önerilmez. Bazı retrospektif analizlerde morfin kullanımının mekanik ventilasyon ihtiyacını, yoğun bakım yatışlarını , mortaliteyi artırdığı, hastaneye yatış sürelerini uzattığı gözlenmiştir.

İntravenöz (IV) kıvrım diüretikleri akut kalp yetersizliğinde en sık kullanılan farmakolojik tedavidir, ADHERE kayıtlarında acil serviste hastaların %75 den fazlası, IV diüretik tedavisi alıyor, ilk IV uygulama hastaneye başvuru sonrası ortalama 2.2 saat içinde yapılmakta. 49 Volüm redistürbüsyonu , hipervolemiye oranla daha fazla olan hastalar tek başına vazodilatör tedaviden fayda görebilse de, objektif konjesyon belirtisi olan semptomatik pulmoner veya sistemik venöz hipertansiyon veya ödem olan hastalar semptomların rahatlaması için diüretik tedavi almalıdırlar. İlk yükleme enjeksiyon dozu kronik diüretik tedavi alan hasta ise normal dozun 1 veya 2,5 katı olmalıdır. Hipotansiyon yok ise pulmoner ödem ve zayıf oksijenizason olan hastaların tedavisinde başlangıç tedavisinde vazodilatörler önemli rol oynarlar. Ciddi kardiyopulmoner ödemi olan hastalarda yapılan erken IV nitrat tedavi stratejisi çalışmasında mekanik ventilasyon ihtiyacının ve MI sıklığının belirgin azaldığı görülmüştü. 50

Hastanın acil tedavisi sonrası triaj ihtiyacı için değerlendirilip hastaneye yatırıma ihtiyacı için değerlendirilmelidir. Düşük riskli hastalar yakın takip ile taburcu edilebilirse de akut kalp yetersizliği ile başvuran hastaların çoğunluğu yatırılır. 51 Her ne hastaların kadar %5 ten azı acil servis gözlem odasında tedavi edilmiş olsa bile, bu servislerde bulunan özelleşmiş hizmet merkezleri hastaneye yatışları, yoğun bakım tedavileri ile harcamaları azaltarak hastanın hayat kalitesini artıra bilir. 52 Genel olarak, hipotansiyon, oryantasyon durum bozukluğu, takipneik veya belirgin hipoksinin eşlik ettiği istirahat dispnesi (SaO 2 < %90), hemodinamiyi bozan ciddi aritmiler (sıklıkla yeni ortaya çıkan veya hızlı ventrikül hızlı AF), ve akut koroner sendrom varlığı hastaneye yatış gerektirir. Konjesyonun kötüleşmesini yansıtan belirgin kilo artışı ( ³ 5 kg), diğer pulmoner veya sistemik konjesyon belirti ve semptomları, yeni tanı kalp yetersizliği, kalp yetersizliği tedavi komplikasyonları (ör elektrolit bozukluğu, ICD devreye girmesi) veya diğer komobiteler nefes darlığı olmasa bile hastaneye yatış gerekliliğini düşündürmelidir. 53

Spesifik Klinik Prezentasyonlar

Vızlı Ventrikül Yanıtı olan Atriyal Fibrilasyon , Yüksek ventrikül hızlı atriyal fibrilasyon akut kalp yetersizlik hastalarında en sık tedavi gerektiren taşikardidir. Atriyal fibrilasyonmu akut kalp yetersizliğini tetikliyor, yoksa ilerleyici kalp yetersizliğinin dekompansasyonu mu mi atriyal fibrilasyona sebep oluyor tartışmalı bir konudur. Dispne rahatladıkça sıklıkla ventriküler yanıt ve birlikte olan sempatik uyaran azalmakta ancak ek tedavi gerekebilir. Acil kardiyoversiyon genellikle hastanın durumu unstabil değil ise gerekmez, çünki hasta belirgin olarak dekompanse olduğu sürece atrial fibrilasyonun tekrarlama riskide yüksek olacaktır. Sistolik disfonksiyonu olan hastalarda IV digoksin (aksesuar yol yoksa), dikkatli beta blokör veya amiodarone kullanılabilir. Ventrikül fonksiyonlarını baskılayan diltiazem ve diğer bazı ilaçlar belirgin sistolik fonksiyon bozukluğu olan hastalarda verilmemelidir, ancak sistolik fonksiyonu korunmuş hastalarda kullanıla bilir.

Sağ Ventriküler Kalp Yetersizliği , Kalp yetmezliklerinde sağ ventrikül akut kalp yetersizliğinin en sık sebebi sol kalp yetersizliğidir. İzole sağ ventrikül yetersizliği nadirdir ve sıklıkla akut sağ ventrikül enfarktüsü, akut pulmoner emboli veya ciddi pulmoner hipertansiyon sonucu ortaya çıkar. Akut sağ ventrikül enfaktüsü ile ortaya çıkan izole sağ ventrikül yetersizliği en iyi erken reperfüzyon ile tedavi edilirken, hemodinamik ciddi pulmoner emboli trombolitikler ile tedavi edile bilir. Santral venöz basıncı (SVB) dikkatli monitorizasyon ile sıvı vererek optimize ederek

hemodinamik stabilizasyon (hedef SVB 10-12 mmHg ) ve sağ ventrikül sistolik fonksiyonunu invazive hemodinamik monitorizasyon rehberliğinde IV inotropik destekle artırmak gerekli olabilir . 54 İnhale (NO, prostosiklin ) veya IV ( prostosiklin analogları, sildenafil ) ile selektif pulmoner arter vazodilatasyonu sağ ventrikül fonksiyonunu art yük azaltarak artıra bilir. Hastalar mekanik ventile edilmiş ise , orta derecede tidal volümler (yaklaşık 8 mL /kg) kullanarak ve mümkün olduğu kadar PEEP (

Akut Koroner Sendrom , Akut koroner sendrom akut kalp yetersizliğinde tetikleyici olabilir ancak daha öncede bahsedildiği gibi akut kalp yetersizliğinde troponin seviye yüksekliği olduğu için tanılar karışır. Hastalar göğüste sıkıntı hissi, EKG de iskemi ile uyumlu değişiklikler ve troponin yükselmesi ile başvururlar. Akut kalp yetersizliği için gerekli agresif tedavi hemen başlanmalıdır. Kardiyojenik şok tablosu yok ise, inodilatörler kullanılmamalıdır, çünkü deneysel çalışma verileri inodilatörlerin iskemik veya hiberne miyokart da nekroza sebep olabildiğini göstermiştir.

Faz II: Hastane Tedavisi

Akut kalp yetersizliğinde bu evredeki tedavi hedefleri, acil/acele tedavi sırasında başlatılan tanı ve tedavi süreçlerinin tamamlanması, hastanın hemodinamik profilinin, volüm durumu ve klinik semptomlarının optimize edilmesi ve kronik kalp yetersizliği tedavisinin başlanması veya optimize edilmesidir. İdeal olarak bu hedefler yoğun bakım ihtiyacını ve hastanede toplam kalış süresini minimuma indirerek yapılmalıdır. Günlük kilo, sıvı alımı ve çıkışı, ortostatik kan basıncı, semptom ve belirtilerin takibi önemlidir. Laboratuvar analizlerinde günlük elektrolit ve renal fonksiyon kontrolleri yapılmalıdır. Tanı için kısa süre içinde yapılmadı ise ekokardiyografi yapılmalıdır. Dekompansayonu iskeminin tetiklediği düşünülüyorsa miyokardiyal iskemi yönünden araştırma yapılmalıdır. Diyet de tuz (günlük 2gr) ve sıvı (günlük 2 litre) kısıtlaması konjesyon tedavisi için kullanışlı olabilir, ancak tuz ve sıvı kısıtlamasının faydası giderek artan bir şekilde sorgulanmaktadır. 55 Kesin bir kontraindikasyon yok ise akut kalp yetersizliği sebebi ile hastaneye yatırılan hastaların mobilitelerinin azalmış olması sebebi ile venöz tromboemboli riski artacağı için proflaksi gereklidir.

Hastane dışında hastanın aldığı tedavilerin çoğuna devam edilmeli ve akut kalp yetersizliği ile yatış kronik kalp yetersizliği tedavilerini gözden geçirmek ve optimize etmek için bir fırsat sayılmalıdır. Renal fonksiyon bozukluğu anjiyotensin- converting enzim (ACE) inhibitörü, anjiyotensin reseptör blokörü (ARB), anjiyotensin reseptör neprisilin inhibitörü (ARNI) ve/veya mineralokortikoid reseptör antogonisti gibi renin anjiyotensin aldesteron (RAAS) inhibitörlerinin doz ayarlaması veya geçici kesilmesini gerektirse de imkan var ise bundan kaçınmak gerekir. Beta blokör alırken yatırılan hastaların almayanlara oranla daha düşük ventriküler aritmi, daha kısa hastanede yatış süresi ve 6 ay mortaliteleri mevcuttur. Beta blokörleri kesilen hastaların taburculuk sonrası daha düşük oranda beta blokör kullanımı, daha yüksek hastane içi ve kısa dönem mortalitileri , potansiyel karışabilecek durumlar ayarlandıktan sonra bile kombine kısa sürede tekrarlayan hastaneye yatış ve mortalitelerinde artış mevcuttur. 56 Eğer kardiyojenik şok veya belirgin hipotansiyon yok ise akut kalp yetersizliği yatışlarında beta blokör tedavilere devam edilmelidir. Hastaneye yatış sürecinde tedavi edilmemiş hedefler (ör, revaskülarizasyon , kardiyak resenkronizasyon tedavisi) yönünden hastalar değerlendirilmelidir. Yatış hasta eğitimi içinde uygun bir fırsat olabilir. Hastalar kalp yetersizliğinde özgül ilaç indikasyonları , sıvı durumunun günlük kilo ölçümü ile takibi, kendi başına diüretik ayarlaması, egzersiz programları ve beslenme danışmanlığı, fiziksel ve mesleki davranış açısından spesifik ve anlaşılır eğitim almalıdır.Komorbiteler kalp yetersizliği tedavisini komplike etmesi sebebi ile belirlenmeli. Yine hastalar kalp yetersizliği tedavi programlarına bu fırsatta kayıt ettirile bilir.

Hastaneye Yatan Hastalarda Kardiyorenal Sendrom

Kardiyorenal sendrom akut kalp yetersizliği tedavisini güçleştiren en önmeli nedenlerden bir tanesi. Bugüne kadar bu hastalığın tarifinde fikir birliği olmamasına rağmen, akut kalp yetersizliği bağlamında kardiyorenal sendrom kalp yetersizliğinde sıvı yüklenmesinin ilerleyici böbrek yetersizliğine bağlı olarak tedaviye dirençli veya inatçı olmasıdır. Sıkça kullanılan pratik tarif ısrarcı klinik ve hemodinamik konjesyonla birlikte serum kreatinini 0.3 mg/DL artması (veya GFR % 25 azalması) olarak tarif edilir.Bu tarif kabul edilirse akut kalp yetersizliği ile başvuran hastaların yaklaşık %25-%35 i kardiyorenal sendromla başvurmakta ve bu hastaneye yatış süresi ve taburculuk sonrası mortaliteyi artırmaktadır. 26 Kardiyorenal sendromun tarifinde inatçı konjesyon bulunması önemlidir, çünkü birçok çalışmadaki başarılı konjesyonu azaltan tedavi sonrası oluşan böbrek fonksiyon değişiklikleri geçici olmakta ve istenmeyen olaylarda artış olmamaktadır. 29,57 Kardiyorenal sendrom tanısı kolay olsa bileklinik tedavi zorlayıcı olabilir. Salt kreatinin değerleri yanıltıcı olabilirakut kalp yetersizlikli hastalarda eGFR hesaplanmalıdır. Fazlaca diüreze bağlı arteriyel doluşun azalması veya düşük kardiyak debi genellikle kötüleşen böbrek fonksiyonunun genelde primer sebebi değildir, ancak hipotansiyon önemli bir faktör olabilir. 58 Renal fonksiyonların ilerleyici bozulduğu (BUN > 80 mg/ dL ve kreatinin

Hastane Yatışında Kötüleşen Kalp Yetersizliği

Hastane içinde tedavi zorlukları bir derecelendirme ile lçülmemiş ve hastane ii ölüm olarak değerlendirilmiştir. Halbuki akut kalp yetersizliği hastane içi tedavisinde klinik ve araştırma perspektifinden hastalar farklılık göstermektedir. Akut kalp yetersizliği hastane içi tedavisinde hastalar arasında oldukça farklı klinik seyir olabilmekte, komplikasyonsuz belirgin düzelmeden ilerleyici kötüleşen seyire gidebilen değişik klinik seviyelerde hastalar buluna bilmektedir. 8 Temel olarak hastane içi kötüleşen kalp yetersizliği konsepti, klinik kötüleşmeyi kapsamakta (kalp yetersizliği belirti ve bulgularının artması) ve bu durum tedavilerin yoğun olarak artırılmasını gerektirmektedir. Kötüleşen kalp yetersizliğinin terminoloji ve özel tanımı klinik çalışmalar arasında farklılıklar gösterdiği için görülme sıklığı % 5 ile % 42 arasında bildirilmiştir. Genel olarak akut kalp yetersizliği ile tedavi edilen hastaların kalp yetersizliğinin hastane içi kötüleşmesi hem hastane yatış sürelerinin uzamasına ( son analizlerde yaklaşık 5 gün kadar) hem de taburculuk sonrası gelişen kötü olayların ( %50 ile % 100 arası 30 veya 60 gün mortalitede artış veya kalp yetersizliği ile tekrarlayan hastaneye yatışlar) artmasına neden olur. 61 Tahmin edilebileceği gibi farklı kötüleşen kalp yetersizliği türleri farklı riskler içerecektir, örneğin diüretikle tedavi edilebilen kötüleşen kalp yetersizliği, pozitif inotrop veya mekanik, solunumsal destek gerektiren kötüleşen kalp yetersizliğine oranla daha az riskli olacaktır. Kötüleşen kalp yetersizliği tarifi giderek gelişmekte olsa bile klinik çalışma son noktası olarak bu terimin kullanılması giderek kabul görmektedir. Kötüleşen kalp yetersizliği 3 akut kalp yetersizliği çalışmasında primer son nokta olarak belirlenmiştir (TRUE-HF 62 VE RELAX-AHF-2. 63

Faz III: Taburculuk Öncesi Planlama

Taburculuk öncesi fazın hedefleri taburculuk için hastanın uygunluğunun değerlendirilmesi, kronik oral tedavinin optimize edilmesi, tedavinin yan etkilerinin azaltılması, erken dönemde tekrar hastaneye yatışın engellenmesi, semptomların azaltılıp hayatta kalımın artırılması. Çoğu batılı ülkelerde erken taburculuk için yönetim baskısı olmasına rağmen taburculuk öncesi ilaçların dikkatli bir şekilde optimize edilmesi tekrar hastaneye yatışları ve uzun dönem sonuçları belirgin olarak düzeltecektir. 64 Hastaların çoğunluğunun konjesyonu olmasına rağmen hastaların pek azı belirgin kilo kaybı olarak taburcu edilmekte ve eldeki veriler dirençli konjesyonun tekrar hastaneye yatışları artırdığını göstermektedir. 65 Benzer şekilde taburculuk öncesi BNP değerlerinin yüksek olması tekrar hastaneye yatış sıklığını artırmaktadır. 43 Fonksiyonel kapasitenin taburculuk öncesi, merdiven çıkmak veya koridor boyunca yürümek gibi basit manevralar ile ölçülmesi basit ve kullanışlı bir yöntemdir. Kronik kalp yetersizliğinde uzun süreli sonuçlara olumlu etkileri olduğu bilinen betablokörler , ACE inhibitörleri veya ARB ler , ve minerelokortikoid reseptör antagonistleri gibi farmakolojik tedavilere hemodinamik olarak stabil, uygun hastalarda en kısa sürede yatış sırasında başlanmalı. Kalp yetersizliği tedavisinde yeni olarak onaylanan iki ilaç ( sacubitril / valsartan ve ivabradine ) için akut kalp yetersizliğinde tedavinin nasıl olacağı tam olarak belirlenmemiştir. Kronik kalp yetersizliği için bu ilaçları alan hastalarda tedaviye devam edilmelidir. Bu ilaçların akut kalp yetersizliği yatışı sırasında başlanmasının klinik etkileri bilinmemektedir ancak bu konuda çalışmalar devam etmektedir. Beta blokörlerin taburculuk öncesi başlanması 60 günde hastaların uygun tedavi alma oranlarını belirgin olarak artırır ve 60-90 günlük mortaliteyi belirgin düşürür. Kılavuzlar hastane taburculuğu için belirli kriterler saptamıştır ancak hekimin klinik kararı ön planda olmalıdır.

Faz IV: Taburculuk Sonrası Tedavi

Erken zamanda ortaya çıkan, kalp yetersizliği sıvı yüklenmesi ve/veya nörohumoral aktivasyonunu gösteren belirti ve bulguları akut kalp yetersizliğinde tekrarlayan hastaneye yatışın önemli bir göstergesidir. 67 Zamanında yapılan müdahaleler sıvı yüklenmesi ile tekrarlayan yatışları engelleye bilir. Tekrarlayan hastaneye yatışların bir kısmı engellene bilir. 68 Bazı çalışmalar hasta odaklı taburculuk talimatlarının, geçiş koçlarının, telefon takiplerinin ve erken dönemde doktor takiplerinin taburculuk sonrası etkilerini araştırmış, sonuçlarda etki ve fayda değişken bulunmuştur. 69,70 Optimal olarak 7-10 gün sonrasına kontrol randevusu verilmelidir ancak yüksek riskli olan hastalar daha kısa süre içinde (< 1hafta) kontrol edilmelidir.


Kan Basıncı

Kan basıncı (KB) vasküler tonüs ile miyokart pompa fonksiyonu etkileşimi yansıtır ve akut kalp yetersizliğindeki en önemli prognostik indikatördür. Eşlik eden yüksek kan basıncı ile başvuran hastaların çoğu güvenli olarak kullanılan vazodilatör tedaviden fayda görürler. Vazodilatör tedavi venöz vazokonstriksiyonu azaltır ve periferik ve splenik venöz sisteme olan etki ile santral volüm dağılımını geri çevirerek ön yükü, arteriyel vazokonstriksiyonu azaltarak da art yükü azaltır böylece kardiyak ve renal fonksiyon korunur. Vazodilatörler , pulmoner ödem olan, hipotansif olmayan kardiyak debisi düşük (periferik veya santral perfüzyonu azalmış sistolik KB > 85-100 mmHg ) olan akut kalp yetersizliği hastalarında primer tedavidir. Klinik çalışmalar gözden geçirildiğinde vazodilatörlerin güvenli olarak kısa dönemde semptomları azalttığı gösterilmiş ancak mortalite üzerine etkisi gösterilememiştir. 71 Ancak 4953 akut kalp yetersizlik hastası ile yapılan ulusal bir taramada (ALARM-HF, hastaların % 75 i yoğun bakıma yatırılmış) meyil bazlı eşleşen 1007 şer hastada sonuçlar karşılaştırıldığında vazodilatör ve diüretik hastaların sadece diüretik alan hastalara hastane mortalitelerinin daha iyi olduğu (%7.8 vs %11) gözlenmiştir (P=0.016).72) İlginç olarak hayatta kalımdaki bu farklılıklar özellikle kan basıncı 120 mmHg veya aşağısında olan hastalarda görülmüş.

Volüm durumu

Akut kalp yetersizlikli çoğu hastada volüm yüklenme bulguları olan belirgin periferik ödem veya asit bulguları vardır, IV diüretik tedavisi akut kalp yetersizliği tedavisinin temelini oluşturur. Klinik olarak konjesyonu olan hastanın tipik olarak 4-5 litre sıvı fazlası vardır, 10 litreden fazla sıvı yükü bulunması nadir bir bulgu değildir. Diüretik tedavi uygulama şekli sıvı boşaltma miktar ve hızının nasıl olmasını istememize göre ve böbrek fonksiyonlarına göre ayarlanmalıdır. Diürez altta yatan anormalliği göstermekle birlikte artmış doluş basınçlarına bağlı semptom ve belirtileri azaltır. Ancak pulmoner konjesyon ciddi semptomları olan hastalarda IV vazodilatörler daha hızlı rahatlama sağlıya bilir. Hipertansif akut kalp yetmezlik hastaların daha az miktarda diüretiğe ihtiyacı olur.131430 hastalık bir çalışmada kalp yetersizliği ile başvuran hastaların % 11’i hastaneye yattıkları 2 gün boyunca çoğunlukla normal salin olmak üzere 1 litre sıvı almışlar. IV sıvı alan hastalarda IV diüretik alanlara oranla daha sık yoğun bakım yatışı, intubasyon , ultraflitrasyon ve hastane içi ölüm olmuş. 73 Volüm durumunu değerlendirmek bu sebeple çok önemlidir, çünki klinik bulgular düzelse bile hemodinamik konjesyon (dolum basınçlarında artış) devam edebilir. Hemodinamik konjesyon tam tedavi edilmeden taburculuk tekrarlayan hastaneye yatışların en önemli sebebidir. 74

Renal Fonksiyon

Akut kalp yetersizliği tedavisinde güncel üçüncü önemli özellik böbrek fonksiyonlarıdır. Normal böbrek fonksiyonları olduğunda akut böbrek yetersizliği tedavisi genelde komplikasyonsuz seyreder. Diüretikler standart dozlarda verilebilir, ancak renal fonksiyonlar, elektrolitler ve volüm durumu yakından takip edilmelidir. Ancak başvuran hastaların yaklaşık dörtte üçünde orta derecede böbrek yetersizliği vardır. 25 Bu önceden var olan böbrek yetersizliğinden veya kalp yetersizliğinin kötüleşmesinden kaynaklana bilir. Anormal böbrek fonksiyonuna tipik olarak bazı derecelerde diüretik direnci eşlik eder, ve yüksek doz diüretikler veya başka tedavi stratejileri gerekebilir.

İnvazive Hemodinamik Strateji

Bazı akut kalp yetersizliği hastalarında pulmoner arter kateterizasyonu ile invazive hemodinamik tedavi yararlı bir strateji olabilir. Pulmoner arter kateterizasyonu doluş basınçları, kardiyak debi, pulmoner ve sistemik vasküler direnç hakkında ayrıntılı hemodinamik veri sağlayan girişimsel bir işlemdir. Bu girişimsel işlemin kanama, enfeksiyon, aritmi, nadiren pulmoner arter yırtılması veya enfartüsü gibi nadir potansiyel yan etkileri vardır. Rutin olarak pulmoner arter kateterizasyonunun tedavide kullanılması tartışmalı bir konu olmuştur. The Evaluation of Congestive Heart Failure and Pulmonary Artery Catheterization Effectiveness (ESCAPE) çalışması 433 ciddi semptomatik kalp yetmezlik hastasında klinik değerlendirme ile tedaviyi, klinik ve pulmoner arter kateterizasyonu ile değerlendirme ile karşılaştırmıştır. 75 ESCAPE çalışmasında pulmoner arter kateterizasyonu kılavuzlu tedavi, taburculuk sonrası ilk 6 ayda hayatta hastane dışında kalma süresini (133 vs 135 gün), mortaliteyi (43 vs 38 ölüm) veya hastanede kalış sürelerini (8.7 v.s 8.3 gün) etkilemedi. Bu verilere dayanarak akut kalp yetersizliğinde girişimsel basınç ölçümü önerilmedi, EHFS II çalışmasında akut kalp yetersizliği ile yatışlarda hastaların sadece % 5 ine pulmoner arter kateterizasyonu yapılmıştı. Girişimsel olarak pulmoner arter basınç ölçümü şok tablosunda, oligüri , anüri olan ciddi hemodinamik bozuklukta , hemodinamisi hakkında karar verilemeyen ve tedaviye yanıt alınamayan hastalarda önemli rol oynamaya devam etmektedir. İleri kalp yetersizliğinde girişimsel pulmoner arter kateterizasyonu ile takip edilen hastalarda, sol ventrikül dolum basıncı ( pulmoner köşe basıncı ile tahmin edilir) 16 mmHg altında sağ atriyum basıncı 8 mmHg altında ve sistemik vasküler direncin 1000 ve 1200 dynes-sec /cm -5 civarında olması istenen hedeflerdir.

Tedavi İşlemi, Sonuçlar ve Kalite Ölçümü

Hastaların hastane yatış öncesi ilk başvuruları genellikle acil servise (%80) olur. 76 Bir çok akut kalp yetmezlik hastası acil serviste etkin olarak tedavi edilip taburcu edile bilir. Ve tedavi ve taburculuk kriterleri algoritmalar halinde sunulur. 77 Akut kalp yetmezlik hastası yatırılır ise tedavi ve hastane seyri dünyanın her yerinde farklılıklar gösterir. U.S ADHERE kayıtlarında hastaların % 23 ü yoğun bakıma yatırılırken benzer Avrupa kayıtlarında (EHFSII) daha fazla hasta (%51) yoğun bakımda takip edilmişti. Hastanede kalış süreleri de belirgin coğrafi farklılıklar gösteriyor, örneğin Amerika’da ortalama hastanede kalış süresi 4 gün, Avrupa’da nerdeyse iki katından fazla (EHFSII ortalama 9 gün) ve Japonya’da daha da fazla (ATTEND kayıtlarında 21 gün). Bu sayıları vaka çeşitleri ve hastalığın ciddiyeti ile açıklamak pek mümkün değildir. Amerika Birleşik Devleti (ABD) dışı verilerde hastanede yatış süresi uzadıkça tekrarlayan hastaneye yatışların azalmış. ABD’de tekrarlayan hastaneye yatışlara odaklanıldığında taburculuk sonrası olaylar hem mortaliteyi hem de tekrardan hastaneye yatışları etkilemiş gözükmektedir. 78 Farklı olarak ABD’de bazı hastanelerde hastaneye yatış süresi uzadıkça tekrar hastaneye yatışlar artmış ama 30 günlük mortalite azalmış. 79

Genel olarak akut kalp yetmezlik tablosu hastane içi mortalitenin düşük olduğu , ancak taburculuk sonrası hadiselerin yüksek olduğu bir duruma gelmiştir. Hastane içi mortalite % 3-7 arasında seyretmektedir, ancak bu oran kardiyojenik şok ile gelen hastalarda çok daha fazladır (%40 EHFS II de). 14 Hastane içi ölümler az olmasına rağmen akut kalp yetmezliği ile hastaneye yatış hastaların klinik seyirlerinin kötüleşeceğini gösterir. EVEREST çalışmasında kanıta dayalı tedaviye uyulması için özellikle dikkat gösterilmesine rağmen 9.9 aylık takipte hastaların % 26 sı kaybedildi Tüm ölümlerin % 41 i kalp yetersizliğinden, % 26 ani kardiyak ölümden, % 2.6 akut MI, % 2.2 inmeden ve % 13.2 si kardiyak olmayan sebeplerden kaynaklanmıştı. 80


Spesifik Tedaviler

Diüretikler

Kıvrım diüretikleri akut kalp yetersizliğinde olan sıvı yüklenmesinin ilk tedavisidir ve çoğu hastada şikayetlerin hızlı bir şekilde ortadan kalkmasını sağlar.85 Kıvrım diüretikleri ( furosemide , torsemide , bumetanide ve ethacrynic asit) filtre edilen sodyumun yaklaşık % 25 inin atılmasını sağlar ve IV verilmesi değişken biyoyararlılığı ortadan kaldırır ve tipik olarak 30-60 dakikada hızlı etki gösterir. Yapılan çalışmalarda dekompanse kalp yetmezlik hastalarında genetik varyasyonların furosemide yanıtında değişkenliğe sebep olduğu öngörülmektedir. 86 Böbrek fonksiyon bozukluğu olan veya ciddi sıvı yükü olan kronik oral diüretik tedavisi alan hastalarda, DOSE çalışması sonuçlarına göre evde alınan dozun yaklaşık 2,5 katının verilmesinin etkin yanıt için gerekli olduğu gösterilmiştir. Bu ilaçların dik doz-yanıt eğrileri olması sebebi ile, etkin yanıt elde edilene kadar dozu iki katına çıkarak hızlı titrasyon gereklidir. Ciddi sıvı yükü var ise ( > 5-10 L) veya diüretik direnci var ise IV infüzyon şeklinde verile bilir.

Akut kalp yetersizliğinde sıkça kullanılmasına rağmen kıvrım diüretikleri kontrollü klinik çalışmalarda ayrıntılı olarak incelenmemiştir. Kıvrım diüretikleri nörohumoral aktivasyon ve elektrolit bozukluğuna yol açar ve gözlemsel çalışmalarda böbrek fonksiyonlarının kötüleşmesi ve hayatta kalmanın azalması ile ilişkilendirilse bile yeni yapılan bir analizde kıvrım diüretik tedavisi 30 günlük mortalite ve hastaneye yatış ile ilişkili bulunmamıştır. 87

Randomize çift kör DOSE çalışması akut kalp yetersizliğinde diüretik stratejilerini karşılaştırmıştır. 88 2x2 faktörlü bir tasarım ile 308 hasta IV furosemide günde iki kere bolus tedavisi veya IV sürekli infizyon tedavisine, yine düşük doz (Hastanın evde oral aldığı dozun verilmesi) veya yüksek doz (Hastanın evde oral aldığı dozun 2,5 katı verilmesi) randomize edilmişlerdir. Birincil ve eklenen son noktalarda ve 72 saat kreatinin seviyelerinde bolus , sürekli infizyon , yüksek veya alçak doz furosemid vermek farklılık yaratmamıştır. 72 saate yüksek doz stratejisi nefes darlığında azalma ve net sıvı kaybında daha etkili olmuştur, ancak yüksek doz gurubundaki hastalar daha fazla geçici olarak kreatinin değerlerinde 0.3 mg/ dL ve üstünde artış olup taburculuk öncesi düzelmiştir. Bu bulguların değeri tartışmalıdır, ancak hastanede kalış süresi, taburculuk sonrası hayatta kalım süresi farklılık göstermemiştir. Uzun süreli klinik sonuçlar açısından çalışmanın değeri yoktur. Ancak bütün olarak DOSE çalışma klinik planlamasına göre sürekli infizyon ve aralıklı bolus stratejileri arasında farklılık saptanmamıştır, buna göre klinik alışkanlıklarına göre tedavi planı aynen devam edile bilir.

Diüretik direnci olan durumlarda distal tübülü bloke eden thiazide gurubu diüretik etkiyi belirgin artıra bilir. 89 Kıvrım diüretiği öncesi hipotansiyon, kötüleşen böbrek fonksiyonları ve elektrolik anormalliklerini yakından izleyerek verilecek IV klortiazide (500-1000 mg) veya oral metolazone etkin ajanlardır. Nonsteroid anti inflamatuar ajanlar renal vazodilatör prostoglandinlerin sentezini azaltarak diüretik etkinliğini belirgin olarak azalta bilirler. Hipokalemi israr eden bir problem haline gelir ise replasman tedavisi ile birlikte potasyum tutucu spironolactone veya eplerenone gibi diüretiklerin kullanılması özellikle yüksek dozlarında sinerjik etki yapar 90 , ayrıca diğer uzun dönem yararlı etkileri vardır.


Vazodilatörler

Hipotansiyon olmayan durumlarda vazodilatörler , diüretikler eklenerek akut kalp yetersizliği semptomlarını gidermek için ilk sırada tercih edilecek ajanlardır. 91 ALARM-HF çalışmasında akut kalp yetersizliğinde vazodilatör ve diüretik alan hastalar, tek başına diüretik veya pozitif inotrop alan hastalar ile propensity -eşleşme teknikleri ile ( Propensity Skor, iki gruptaki birimleri, kullanılan değişkenler bakımından dengeleyerek hatanın azalmasını sağlamaktadı r) karşılaştırıldıklarında vazodilatör ve diüretik alanların hastane içi hayatta kalımı belirgin olarak daha iyidir. 72 Ancak daha yeni bir analizde 11078 akut kalp yetersizliği ile yatırılan hastada 7,30 veya 365 günde vazodilatör ile mortalite yararı saptanmamıştır, bu sistemik bir derleme çalışması ile uyumludur. 71 Daha geniş olarak çalışmaların derlenmesi ve diğer veriler sonucunda İngiltere ulusal sağlık örgütü ve tedavi mükemmelleştirilmesi kurumu akut kalp yetersizliğinde rutin vazodilatör kullanımını destekleyecek yeterli veri olmadığına karar vermiştir. 93 Ancak pratikte vazodilatörlerin semptomları azaltmıştır. Vasodilatörler (1) ön yükü azaltmaya katkısı olan baskın olarak venöz dilatörler , (2) art yükü azaltan arteriyel dilatörler , ve (3) hem arteriyel hem de venöz sisteme etki eden dengeli vazodilatörler . Halen elde bulunan vazodilatörler organik nitratlar (nitrogliserin[NTG] ve isosorbit dinitrat ), sodyum nitroprusside ve nesiritide dir . Tüm bu ilaçlar çözünür düz adale hücrelerindeki guanylat siklaz ( cGC ) aktivasyonu ile hücre içi siklik guonosine monofosfat ( cGMP ) konsantrasyonunu artırır ve damarı gevşetir. Bu ilaçlar hemodinamik olarak ön yük veya art yüke bağlı olan hastalarda ( ör., ciddi diyastolik fonksiyon bozukluğu, aortik darlık, koroner arter hastalığı) ciddi hipotansiyona sebep olabileceği için dikkatli kullanılmalıdır. Kan basıncı sık olarak takip edilmeli semptomatik hipotansiyon olur ise kesilmelidir.

Nitratlar

Organik nitratlar akut kalp yetersizliğinin en eski tedavilerinden biridir. Bu ilaç düşük dozlarda potent venodilatördür , pulmoner venöz ve ventrikül doluş basınçlarını hızlı düşürür ve pulmoner konjesyon, dispne ve miyokart oksijen ihtiyacını azaltır. Biraz daha yüksek dozlarda ve vazokonstriksiyon var ise , nitratlar arterioler vazodilatörlerdir , art yükü azaltıp kardiyak debiyi artırırlar. Nitratlar göreceli olarak epikardiyal koroner arterlere, intramiyokardiyal koroner arterlerden daha seçici etki ettiği için koroner kan akımını artırır ve eşlik eden miyokart iskemisi var ise bu yararlıdır. Nitrogliserin başlangıç dozu genelde 20 m g/dakikadır, hızlı şekilde 5-15 dakika arasında ya 20 m g/dakikalık aralıklarla yada iki katına çıkarılarak doz artırılır. Doz semptomlar giderilmesi hedeflenerek artırılabilir ancak ortalama kan basıncında 10 mmHg , sistolik kan basıncı 100 mmHg üzerinde olacak şekilde planlanmalıdır. Sistolik kan basıncı 90-100 mmHg ye indiğinde doz azaltılmalı 90 mmHg altına düşer ise kesilmelidir. IV nitrat kullanılması Avrupa’da ABD’ye oranla daha yaygın gözükmektedir (EHFS-II de % 38, ADHERE de sadece % 9) 14, 49 Organik nitratlar oral, dil altı veya sprey olarak kullanılabilir, IV damar yolu açılma işlemi beklenirken acil olarak bu yollar ile verile bilir. Organik nitratların klinik çalışmaları sınırlıdır. Küçük kapsamlı ve kör olmayan çalışmalarda erken dönemde yüksek doz IV nitratların verilmesi sadece furosemide verilmesine 50 veya noninvasive ventilasyona 94 oranla arteriyel oksijenizasyonun düzeltilmesi ve akut kalp yetmezliğine eşlik eden kötü durumların (MI, mekanik ventilasyon ihtiyacı) engellenmesi açısından fayda sağlamıştır. İstirahat dispnesi olan dekompanse kalp yetersizlik hastalarında nesiritide’in etkinliğini araştırmak için tasarlanmış bir çalışmada 143 hasta sadece nitrogliserin almıştı, 3 saat içinde bu hastalarda pulmoner köşe basıncı hafif düşmüştü, hastaların ifadesine göre olan nefes darlığında azalma yoktu, ancak kullanılan doz oldukça düşüktü (42 m g/dakika). 95 Ufak tek merkezli başka bir çalışmada 96 nitrogliserin agresif olarak 3 saat içinde 155 m g/dakikaya çıkılmıştı, 1-2 saatlik takipte pulmoner köşe basıncında belirgin düşme saptandı (başlangıç değerinden ortalama 5-6 mmHg düşüş), ancak 24 saate basınçta farklılık saptanmadı. Organik nitrat kullanılmasında en önemli kısıtlılık genelde 24 saat içinde gelişen toleranstır. Baş ağrısı en sık yan etkidir (24 saate % 20 95 ). Semptomatik hipotansiyon (%5) gelişebilir ancak tedavi kesilmesi ile çabuk düzelir. Birlikte kullanıldığında ciddi ölümcül hipotansiyon riski gelişebilecek fosfodiesteraz 5 inhibitörlerinin ( sildenafil,tadalafil,verdenafil ) nitrat tedavisi öncesi alınmadığından emin olunmalıdır.

Sodyum Nitroprusside

Sodyum nitroprusside (SNP) ön yük ve art yükü, çok kısa yarı ömrü olması (saniye ve dakikalar içinde) sebebi ile hassas titrasyon ile dengeli olarak azaltan, özellikle art yükün fazlaca arttığı durumlarda (ör., hipertansif kalp yetersizliği) ve orta ciddi mitral yetersizliğinde etkili bir ilaçtır. IV verilirken arter yolu ile monitörize edilir, ancak bir çok merkez takibi otomatik kan basıncı ölçümü ile yapıyor. SNP dozu tipik olarak semptomları hızla azaltma ve sistolik kan basıncını 90-100 mmHg indirme hedeflenerek titre edilir hemodinamik hedeflere ulaşmak için pulmoner arter katateri kullanıla bilir. Rebount hipertansiyonu gelişmesini engellemek için SNP dozu kademeli azaltılıp kesilmeli. Siyanit metabolitlerinden çakinilmesi ve akademik olarak arteriyel girişimsel ölçüm gerekliliği, bu etkin tedavini Avrupa ve ABD’de akut kalp yetersizlik hastalarının % 1 inden azında kullanılmasına yol açmıştır. 14,49

Bir ön ilaç olan nitroprussit hızlı olarak NO ve syanite metabolize olur, kalıcı aritmojenik etkisi yoktur, art yükü ve duvar gerilimini azaltarak miyokart oksijen ihtiyacını düzeltir, elektrik bozukluğu yapmaz ve nadiren toksikdir . Potent olmasına rağmen nadir ciddi hipotansiyon yapar ve kesilince çabuk toparlar. İntra miyokardiyal damarlarda belirgin vazodilatasyon yaptığı için koroner çalma fenomeni yapma ihtimali vardır, bu sebeple aktif miyokart iskemisi olanlarda önerilmez. Nitroprusit hakkında en fazla şikayetler metabolitlerine bağlıdır, kusma, karında huzursuzluk, ayrılık hissi ve disfori (huzursuzluk hissi). Karaciğer fonksiyonları azalmaz ise veya 250 m g/dakika dan yüksek dozlarda 48 saatten fazla kullanılmadı ise siyanit nadiren birikir. Tiyosiyanit metaboliti ise ciddi orta böbrek yetersizliği olan günlerce yüksek doz (genelde > 400 m g/dakika) nitroprusit alan hastalarda birikir, akut kalp yetersizliği tedavisinde bu şekilde kullanılmaz. Siyanit seviyeleri kanda ölçüle bilir ancak genelde sonuçlar geç gelir.

Pek çok çalışmada pulmoner köşe basıncında dramatik düşüş (15 mmHg altı), debide, natriürez ve diürezde artış, nörohumoral aktivasyonda azalma görülmüş olsa bile akut kalp yetersizliğinde nitroprusit ile yapılmış randomize çalışma yoktur. Akut kalp yetersizliği ile başvuran 175 hastada yapılan yeni bir analizde bazalde hemodinamik profili daha kötü hastalar olsa bile IV SNP ile nitropruside göre hastanede yatış süresince daha iyi hemodinamik düzelme, inotropik destek ve kötüleşen böbrek fonksiyonlarında azalma, taburculuk sonrasında ise tüm nedenler ile ölüm saptanmıştır. 97


Nesiritide

Nesiritide ( rekombinant insan BNP sidir ) endojen BNP ye benzer venöz ve arteriyel damarlarda vazodilatasyon yapar, venöz ve ventriküler doluş basınçlarını azaltır ve kardiyak debiyi hafif artırır. Diğer vazodilatörlerde olduğu gibi diüretik ihtiyacını azaltır, ancak klinik çalışmalarda direkt bir natriüretik etki saptanmamıştır. Nesiritide istirahat sırası, veya minimal aktivite ile nefes darlığı olan akut dekompanse konjestif kalp yetersizliğinde kullanılabilir, ancak diüretiklerin yerine, diürezi artırmak, renal fonksiyonları korumak veya hayatta kalımı arttırmak için kullanılmamalıdır. Bolus 2 m g/kg sonrası 0.01 m g/kg/dakika infizyon başlangıç dozu olarak önerilir. İlacın doz artırılması ile ilgili yeterince çalışma deneyimi olmamasına rağmen sıvı fazlalığı bulgusu olan ve kan basıncı yeterli olan hastalarda doz artırıla bilir. Nesiritide’in belirgin hemodinamik etkisi vardır, genelde verilen doz yeterli olur ancak pahalı bir ilaç olması ve diğer ucuz ilaçlara oranla belirgin bir klinik fayda sağlamaması sebebi ile kullanımı kısıtlıdır.

Akut konjestif kalp yetersizliğinde vazodilatasyon çalışması (VMAC) dekompanse kalp yetmezliği ve isitrahat dispnesi olan489 hastayı randomize etmiş ve bu hastalara plasebo , nitrogliserine veya nesiritide verilmişti. 95 Üç saat sonrasında nesiritide alan hastalarda pulmoner köşe basıncı plasebo ve nitrogliserin’e oranla belirgin olarak daha fazla düşmüştü, nefes darlığında düzelme plaseboya oranla daha iyiydi (ancak nitrogliserine oranla fark yoktu). Randomize kontrollü çalışmaların toplu analizi yapıldığında nesiritide’in böbrek fonksiyonlarında kötüleşmeye hatta mortalitede artışa sebep olduğu ortaya çıktı. Bu gelişmeleri aydınlığa kavuşturmak için yapılan ASCEND-HF çalışması 7141 akut kalp yetmezlik hastasını 24-168 saat arasında nesiritide veya placebo alacak şekilde randomize etti 98 otuzuncu günde kalp yetersizliğinden ölüm veya tekrarlayan hastaneye yatış açısından iki gurup arasında farklılık saptanmadı. Nefes darlığı üzerine etkisi orta derecede idi ve plaseboya göre klinik açıdan belirgin bir farklılık yoktu. Nesiritide ile böbrek fonksiyonlarında kötüleşme olmadı ancak hipotansiyon gelişmesi daha fazla idi. Bir başka daha ufak bir çalışmada (ROSE-AHF) akut kalp yetmezliği ile başvuran 360 hastada özellikle düşük doz nesiritide’in konjesyon ve böbrek fonksiyonları üzerine etkisine bakıldı. 99 Bu çalışmada idrar çıkımı üzerine, sistatin C, dekonjesyonu gösteren ikincil son noktalar, renal fonksiyonlar veya klinik son noktalar üzerine hiçbir fayda görülmemiş ancak semptomatik hipotansiyon daha fazla görülmüştür.

Nesiritide etkisini guanilil siklaz bağımlı natriüretik peptit reseptörleri (NPR A ve B) üzerinden cGMP’nin vazodilatör etkisi ile yapar. Peptitin yarı ömrü (18 dakika) kısa olmasına rağmen sıvı kaybı olanlarda uzamış hipotansiyon yapabilir (>2 saat) 95 bu sebeple konjesyon belirtileri olanlarda kullanılmalıdır. Baş ağrısı da olur ancak nitrogliserin’den daha azdır. Nesiritide’in diğer etkileri vazopresini , aldesteronu ve sempatik tonusu azaltarak nörohumoral antagonizma, intra renal hemodinamik ve glomerular flitrasyon değişiklikleri dir . Nesiritide akut kalp yetersizliğinde kreatinin seviyeleri kötüleşenlerde idrar atılımı veya renal fonksiyonlarda iyileşme sağlamamıştır. 99

Inotroplar ve Inodilatörler

İnotropik ilaçlar ve inodilatörler ( vazodilatör özellikli inotropik ilaçlar) cAMP-inotropik etkisi ile kardiyak debiyi artırır ve pulmoner köşe basıncını vazodilatosyon ile azaltırlar. 100 Ancak akut kalp yetmezlik kayıt ve çalışmalardan elde edilen retrospektif veriler, IV inotropların kısa süreli (saatler veya birkaç gün) kullanılışında dahi ( digoksin hariç) hipotansiyon, atriyal veya ventriküler aritmiler gibi yan etkilerin artarak hastane içi 72 ve uzun süreli mortaliteyi artırdığı gösterilmiştir. 101 Koroner arter hastalarıda koroner perfüzyonun azalması ve miyokardiyal oksijen ihtiyacının artması ile muhtemelen miyokart iskemisi ve zedelenmesi artışı ile yan etki gelişme riski daha fazla olabilir. Bu sebepten dolayı bu ilaçlar seçilmiş hipoperfüzyon olgularında diğer yöntemler uygunsuz veya başarılı olmaz ise kullanılmalıdır. Bu ilaçlar ejeksiyon fraksiyonu azalmış, kan basıncı (< 90 mm Hg) veya debisi azalmış, konjesyonun ve bilinç bulanıklığı veya idrar çıkışının azaldığı organ hipoperfüzyon belirtilerinin olduğu durumlarda kullanılmalıdır. 10,53 Bu önerilere rağmen bir çok bölgede ejeksiyon fraksiyonu korunmuş kalp yetmezlik hastalarında bu ilaçlar kullanılmaktadır.Akut kalp yetersizliğinde pozitif inotropik ilaçlar yakın hemodinamik ve telemetrik moitörizasyon ile yapılmalı ve uygun organ perfüzyonu sağlanır sağlanmaz kesilmelidir. Tüm bu ajanlar AV nodu üzerinden iletimi artırır, böylece atrial fibrilasyonda ventrikül yanıtı artmasına sebep olur. Ek olarak İV inotroplar kardiyojenik şokta hemodinamik

kolapsı engellemek için geçici bir tedavi olarak veya mekanik dolaşım desteği, ventriküler destek cihazı (VAD) veya nakil gibi kalıcı tedaviler bekleyen hastalarda hayatı idame ettirmeye yarayan köprü görevi görür. ABD ve Avrupa kayıtlarında belirgin lokal farklılıklar olmasına rağmen hastaların yaklaşık % 15 ile %25’i inotropik ajanlarla tedavi edilmiştir. 102

Dobutamin

Dobutamin mortaliteyi artırma bulgularına rağmen ABD ve Avrupa’da en sık kullanılan pozitif inotrop . 103,104 Dobutamin 1-2 m g/kg/dakika gibi düşük dozlarda kardiyojenik şoktaki hastalarda renal perfüzyonu artırabilir, ancak belirgin hipoperfüzyon olan durumlarda (5-10 m g/kg/dakika) daha yüksek dozlar gerekli olabilir. Kısmen reseptör duyarsızlığından dolayı 24-48 saat den fazla infizyonlarda taşiflaksi gelişe bilir. Genel olarak dobutamin (veya dopamin ) belirgin hipotansiyon ve milrinone’un renal atılımı olduğu için belirgin renal disfonksiyon durumlarında tercih edilir. Birlikte beta blokör kullanıyor ise antagonizm ile yarışmaya sebep olduğu için dobutamin’in istenen etkisine ulaşmak için daha yüksek dozlarına ihtiyaç olabilir (10-20 m g/kg/dakika). Kan basıncı ve ritim monitorizasyonu yapılarak dobutamin’in mümkün olan en düşük dozu kullanılmalıdır. Doz azaltılarak kesilmeli, azaltılan her dozda klinik durum tekrar değerlendirilmelidir. Art yükü azaltan ilaçlar ve diüretiklerin verilmesi ilaç kesilmesine yardımcı olur.

Hem beta 1 ve beta 2 adrenerjik reseptörler hem de alfa adrenerjik reseptörler üzerine dobutamin’in değişten olarak agonist etkisi vardır. Beta reseptör uyarımı hücresel cAMP ve kalsiyumu artırarak aynı zamanda voltaj duyarlı kalsiyum kanallarını uyararak inotropi ve kronotropiyi artırır. Düşük dozlarda beta 2 ve alfa reseptör uyarımı vazodilatasyona sebep olarak aortik empedansı ve sistemik vasküler direnci azaltarak art yükü düşürür ve kalp debisi artar. Yüksek dozlarda venöz kapasitans da azalma ve artan sağ atriyal basınç ile vazokonstriksiyon ortaya çıkar. Dobutamin’in istenmeyen yan etkileri taşikardi, atriyal fibrilasyonda ventriküler yanıt artışı, atriyal ve ventriküler aritmilerin artışı, miyokart iskemisi ve direkt toksik etkiler ve apoptozis artışı ile kardiyomiyosit nekrozu gelişmesidir. 105

Dobutamin’in hemodinamik ve diğer etkileri çalışılmış olmasına rağmen Akut Kalp Yetersizlik hastalarında sadece bir tane randomize kontrollü çalışma vardır. Metodoloji açısından bazı şüpheler bulunmasına rağmen Calcium Sensitizer or Inotrope or None in Low Output Heart Failure (CASINO) çalışmasında dobutamin plasebo ile karşılaştırdığında mortaliteyi belirgin olarak artırmıştır, bu sınıf ilaç çalışmaları ile bu sonuç uyumludur. 103

Dopamin

Hem ABD hem de Avrupa’da dopamine , vazokonstriktör olması ve renal vazodilatasona katkısı sebebi ile dobutamin kadar sık kullanılmaktadır. Norepinefrin sentezinin öncülü, adrenerjik ve dopaminerjik reseptör agonisti ve norepinefrin uptake inhibitörü olması sebebi ile doz bağımlı değişken etki gösterir. Dopamine tedavisi başlangıçta norepinefrin hızlı salınımına sebep olarak taikardi , atriyal ve ventriküler aritmiler yapabilir. Ek olarak orta ve yüksek dozlar ciddi vazokonstriksiyon yaparak kalp yetersizliği ve hipoperfüzyonu tetikleye bilir Bu dozlardan kademeli olarak 3-5 m g/kg/dakika dozlarına düşülerek kesilmeli, düşük dozun hipotansif etkisi sebebi ile uzun süre bu dozda devam edilmemelidir.

Orta dozda dopamin (2-10 m g/kg/dakika) norepinefrin salınımını artırarak kardiyak reseptörleri uyarıp inotropiyi artırır aynı zamanda periferik vazokonstrikssiyon reseptörlerini de hafif olarak uyarır. Pozitif inotropik etki büyük oranda miyokardiyal katekolamin depolarına bağlı olduğu için ve ileri kalp yetersizliği hastalarında bu depolar genelde boş olduğu için, ciddi sistolik disfonksiyonu olan hastalarda dopamin zayıf bir inotropdur .

Yüksek doz dopamin (10-20 m g/kg/dakika) alfa 1 reseptörlerine direkt agonist etki ile periferik ve pulmoner arterde vazokonstriksiyon yapar. Bu dozlar belirgin olarak uzuvlarda ve son organlarda iskemi riskini artırır bu sebeple dikkatli kullanılmalıdır.

Epinefrin

Epinefrin dengeli vazodilatör ve vazokonstriktör etkileri olan tamamen beta reseptöre agonist etkili kuvvetli bir inotropik ajandır. Epinefrinin inotropiyi artırıcı direkt etkisi transplantasyon hastalarının denerve kalplerinde miyokardiyal epinefrin depolarına etki etmeyeceğinden, bu hastalarda epinefrin kullanışlı bir ilaçtır.

Fosfodiesteraz inhibitörleri

Siklik adenozin monofosfat ( cAMP ) kardiyomiyositlerde inotropiyi , kronotropiyi ve lusinotropiyi artıran ve vasküler düz adelelerde vasorelaksasyon yapan tüm dokularda bulunan bir sinyal molekülüdür. Kardiyak ve vasküler düz adalelerde lokal olarak bulunan Fosfodiesteraz (PDE) IIIa cAMP sinyal aktivitesini AMP’ye yıkarak sonlandırır. Milrinon ve enoximon gibi geliştirilen birçok özgül PDE IIIa inhibitörleri ,organa özel hemodinaminin düzeltilmesini miyokart ve vasküler düz adale hücrelerinde cAMP konsantrasyonlarını artırarak yaparlar. Teorik olarak subselüler lokalizasyonlarda düşük dozda özgüllüğü yüksek PDE inhibisyonu ile kalp hızını artmadan inotropi sağlanır. Adrenerjik reseptörlerden bağımsız bir mekanizma ile olan etki, beta blokörlerce oluşturulacak reseptör azalması, desensitasyon ve antagonizmanın bypass edilmesini sağlar. Çalışmalar beta blokör alan hastalarda dobutamine göre PDE inhibitörleri ile daha iyi hemodinamik düzelme gösterse de , dobutaminin klinik etkilerinde tipik bir kısıtlılık görülmemiştir. Ek olarak bu mekanizma sebebi ile dobutamin gibi beta adrenerjik reseptör agonistleri ile sinerjik etkilidir. İleri derecede sol ventrikül disfonksiyonu olan hastalarda bu kombinasyon kullanıla bilir. PDE inhibitörleri belirgin periferik ve pulmoner vazodilatasyon sağlayarak ön ve art yükü azaltıp inotropiyi artırır. Bu etkiler PDE inhibitörlerini sol ventrikül disfonksiyonu ve pulmoner hipertansiyon olan veya transplantasyon sonrası hastalarda iyi bir seçenek yapar.

Milrinon . En sık kullanılan PDE inhibitörü olmasına rağmen ADHERE 49 hastalarının %3 ü ve EHFS II 14 hastalarının %1 den azı milrinon tedavisi almışlardır. Tedavi 25-75 m g/kg bolusun 10-20 dakkika içinde verilmesi şeklinde olmakla birlikte klinik pratikte genellikle bolus atlanmaktadır. İnfizyonlar 0.10-0.25 m g/kg ile başlanır ve hemodinamik etkiye ulaşıncaya kadar doz artırılır. Eliminasyon yarı ömrü 2.5 saat ve farmakolojik yarı ömrü 6 saatten fazla olması doz artırımı sonrası etki en az 15 dakika sonra görülür. Farmakodinamik özelliğinden dolayı uzun süre milrinon alan hastalarda geç dönemde kötüleşme olabileceği için ilaç kesildikten sonra en az 48 saat hastalar izlenmelidir. Böbrek atılımı olduğu için böbrek fonksiyon bozukluğunda veya dobutamin ile yer değiştirilecek ise doz ayarlaması gerekir. Milrinon’un hipotansiyon ve atrial ve ventriküler aritmiler gelişmesi gibi yan etkileri vardır. OPTIME-CHF ( Outcomes of a Prospective Trial of İntravenous Milrinone for Exacerbations of Chronic Heart Failure ) 108 , çalışmasında 951 IV inotropik ilaç desteği gerekmeyen 951 sistolik kalp yetersizlik hastası milrinon veya plasebo infizyonuna randomize edilmiştir. Primer son nokta olan kardiyovasküler sebeplerle hastaneye yatışda belirgin farklılık saptanmamıştır, ancak hipotansiyon ve yeni atriyal aritmiler milrinon kullanan hastalarda daha fazla saptanmıştır. Ayrıca post hoc sub gurup analizlerinde iskemik etiyolojiye bağlı kalp yetersizliği olan hastalarda milrinon kullananlarda mortalitenin arttığı görülmüştür. 101 Bu çalışma akut kalp yetersizliği tedavisinde milrinonu seçerken dikkatli olmamız gerektiğini bize düşündürmekte.

Enoximon . Bu PDEIIIa inhibitörü Avrupa’da mevcuttur. Enoximone dozu milrinonun onda biri kadardır, 0.25-0.75 m g/kg bolus 10-20 dakikada takiben 1.25 m g/kg/dakika infizyon önerilir. Enoximone karaciğer tarafından böbrekten temizlenen metabolitlere parçalanır, bu sebeple hem karaciğer hem de böbrek bozukluğunda doz ayarlaması yapılmalıdır.

Levosimendan

Levosimendan kalsiyum bağımlı (sistolik) troponin C bağlayarak kardiyak miyoflamak kalsiyum duyarlılığını artırarak ve göreceli olarak vasküler düz kas hücresi potasyum kanalını aktive etme yolu ile miyokardiyal kontraktiliteyi artırır ve periferik vazodilatasyon yapar. Levosimendan’ın ayrıca bazı yönlerden etkili olarak inotropik aktivitenin ortaya çıkmasından sorumlu olabilecek az miktarda PDE inhibisyonu aktivitesi vardır. 109 EHFS II 14 de hastaların yaklaşık %4 üne verilmiştir yaklaşık 40 ülkede mevcuttur (ABD’de yok) ciddi hipotansiyon olmayan durumlarda sol ventrikül sistolik fonksiyonları azalmış ve hipoperfüzyon olan hastalarda kullanılır. Bolus 12-24 m g/kg 10 dakika üzerinde şeklinde verilip sonra infizyona geçilebilir, ancak çoğu merkez direkt olarak 0.05-0.10 m g/kg/dakika infizyonla başlayıp 0.2 m g/kg/dakika doz artırımına gitmektedir.Klinik çalışmalarda levosimendan belirgin olarak kardiyak debiyi artırmakta, pulmoner köşe basıncını ve art yükü azaltmakta ve nefes darlığını iyileştirmektedir. Levosimendan’ın potent vazodilatör etkisi ciddi hipotansiyon yapa bilir, bu risk dolum basınçları korunur ise azala bilir. 100 Levosimendan yarı ömrü 80 saat üzerinde olan aktif bir asetilat metabolitine sahiptir, bu sebeple infizyon kesildikten günler sonra bile hemodinamik etkileri devam eder.

İlk çalışmalar levosimendan’ı placebo veya dobutamin ile karşılaştırdıklarında aritmilerde azalma ve hayatta kalımda artma rapor etmişlerdi. REVIVE-II ( Randomized Multicenter Evaluation of Intravenous Levosimendan Efficacy Versus Placebo in the Short Term Treatment of Decompansated Heart Failure ) 600 hasta ile yapılan yeni bir çalışma standart tedavi ile levosimendan’ı karşılaştırdığında klinik durumda, seri BNP ölçümlerinde hastane kalış sürelerinde belirgin düzelme saptadı ancak hipotansiyon, atriyal fibrilasyon ve ventriküler ektopilerde artış ve14-90 günlük erken mortalitede istatistiksel olarak önemli olmayan ancak artmış mortalite saptandı. 110 SURVIVE ( Survival of Patients with Acute Heart Failure in Need of Intravenous Inotropic Support trial ) çalışması sistolik disfonksiyon , düşük kardiyak debi belirtisi, diüretiğe ve vazodilatöre rağmen nefes darlığı olan 1327 hastayı levosimendan veya dobutamine randomize etti. Erken dönemde levosimendan ile olan mortalite de azalma 180 günlük takipte devam etmedi, ancak levosimendan daha sık atriyal fibrilasyona sebep olurken dobutamine oranla daha seyrek kötüleşen kalp yetersizliği bulguları ortaya çıktı. 111

Vazopressörler

Santral organ hipoperfüzyonu belirgin olan belirgin hipotansiyonu olanlarda kullanılmalıdır. Vazopressörler periferal perfüzyonun azaltılması ve art yükün artmasına yol açarak kardiyak debiyi santral dolaşıma yönlendirir. Norepinefrin (NE) kuvvetli beta 1 ve alfa 1 reseptör antagonisti, ancak zayıf beta 2 reseptör agonisti olarak belirgin vazokonstriktördür . NE kardiyojenik şokta tercih edilen vazokonstriktördür. 10 SOAP II çalışmasında 1679 şoktaki hasta dopamine veya NE randomize edilmiş, istatistiksel olarak önemli çıkmamasına rağmen aritmik olayların artışı ile mortalite artışı dopamin de daha fazla olmuş. 112 Bu çalışmanın kardiyojenik şokdaki 280 hastalık subgurup analizinde NE dopamine göre hayatta kalmayı artırmıştır. Fenilefrin seçici bir alfa 1 resöptör agonistidir , potent direkt vazokonstriktör etkilidir. Fenilefrin , hipotansiyon kardiyak debide azalmaya bağlı değil de periferik vazodilatasyona bağlı ise tercih edilir. Daha önce bahsedildiği gibi dopamin de vazokonstriktör etkisi sebebi ile kullanıla bilir. Tüm bu ilaçlar son organ hipoperfüzyonu ve doku nekrozuna sebep olabilir.

Diğer Farmakolojik Tedaviler

Digoksin . Digoksin hemodinamiyi , nabzı yükseltmeden veya kan basıncını düşürmeden hızlı şekilde düzelten ve kan basıncı, kalp debisi düşük hastalarda kullanılması düşünüle bilecek bir ilaçtır.113 Digoksin intravenöz bolus olarak 0.5 mg verile bilir. İntravenöz bolus sistem

Sürrenal Hastalıklar (Conn Sendromu, Cushing ve Diğerleri)

Sürrenal Hastalıklar (Conn Sendromu, Cushing ve Diğerleri)

Sürrenal Hastalıklar (Conn Sendromu, Cushing ve Diğerleri)

Primer hiperaldosteronizm aşırı aldosteronun sürrenal korteksten salgılanması ve plazma renin aktivitesinin (PRA) baskılanması ve de bunun sonucunda da hipertansiyon – hipopotasemi ortaya çıkmasıdır.

Primer Hiperaldosteronizm’in 2 sub-tipi vardır: Aldosteron salgılayan sürrenal korteks adenomu ve idiopatik hiperaldosteronizm… Bunlar tüm olguların yüzde 95’ini oluşturur. Birincisinin tedavisi cerrahi olmasına karşın ikincisinin tedavisi ise medikaldir, cerrahiye cevap vermez.

Tüm adenomlar daima unilateraldir ve çoğu ortalama 1,8 cm çapındadır. Klinik özellik olarak 30-60 yaş arası en sık görüldükleri zaman aralığıdır. Erkek/kadın oranı 2/3’tür.

Alışıla gelen klinik semptomlar adale zafiyeti, polidipsi, noktüri ve başağrısıdır.

Kesin tanı için plazma renin aktivitesi (PRA) ve plazma aldosteron konsantrasyon (PAC) değerleri izlenmelidir.

Hormonal ölçümlerin sonuçları tanıya yardımcı olamazlar ise ek testler yapılabilir. Eğer yüksek Na+ -içeren diyet ile aldosteron yapımı suprese edilemez veya düşük Na+ içeren diyet ile de PRA stimule edilemez ise primer aldosteronizm tanısına yaklaşılabilir.

Aldosteron yapan bir adenomun ve tutulmuş sürrenalin eksizyonu şifa sağlayıcıdır. Bununla beraber ameliyat çok acil değildir. Hastalık spironolactone veya amiloride ile hafif olgularda sıklıkla zaman sınırlaması olmaksızın tedavi edilebilir fakat spironolactone’un yüksek dozlardaki yan etkileri impotans, jinekomasti ve postüral hipotansiyon- iyi tolere edilmez. Hipopotasemi sonucu halsizlik iyileşmek için ameliyat tercihini haklı kılar.

İyi lokalize edilmiş adenomlar için Laparoskopik unilateral total sürrenalektomi standart girişim seçeneğidir. Ameliyatta adenom çıkarıldığında kan basıncı cevabı olguların yaklaşık %70’inde mükemmeldir. Diğer yüzde 30 ise uygun bir anti-hipertansif tedaviyi gerektirir.

Feokromositoma

Feokromositoma vücutta sürrenal medulla veya herhangi bir yerdeki ilgili kromaffin dokusunun, dopamin, epinefrin veya norepinefrin (veya 3’ü birden) –bazen vazoaktif peptidler de dahil olmak üzere salgıladığı tümörleridir. Bunların sonucunda sürekli veya episodik hipertansiyon veya aşırı katekolamin sekresyonunun diğer semptomları görülür.

Klasik semptomları episodik hipertansiyon ile birlikte palör ve bunun arkasından da kızarıklık (flushing) palpitasyon, başağrısı, aşırı terleme (perspirasyon), sinirlilik ve anksiyetedir. Önemli bir özellikte aynı zamanda ortaya çıkan palpitasyon, başağrısı ve terleme’nin oluşturduğu triadtır.

Semptomlar: Erişkinlerde feokromositoma sıklıkla benign’dir. Olguların yüzde 10’unda multipl tümörler vardır. Malign tümörler çocuklarda daha sıktır.

Tarama için idrarda vanilmandelik asid (VMA) ve metanefrin tayinleri amaca yönelik olarak faydalıdır.

Tüm Feokromositoma olgularının yüzde 10’u

Maligndir Bilateraldir Sürrenal dışında yerleşmiştir Çocuklarda görülür Familialdir Fekürrans gösterir MEN sendromları ile birliktedir Bir kardiyo-vasküler kriz ile ortaya çıkar.

Feokromositomanın komplikasyonları çoğunlukla hipertansiyon sekelleridir.

Biokimyasal olarak tanı konulursa hemen alfa adrenerjik blokaj yapan ajanlarla tedaviye başlanmalıdır.

Feokromositomanın kesin tedavisi eksizyondur. 21. yüzyılda favori cerrahi girişim laparoskopik sürrenalektomidir.

Hiperadrenokortisizm (Cushing Hastalığı ve Cushing Sendromu)

Cushing sendromu aşırı kortizol ve kortikosteron salgılanması sonucudur. Yüzde 70 olgu hipofize bağımlı Cushing hastalığı (=hipofizer Cushing Sendromu) şeklindedir.Yüzde 10 olgu ektopik Cushing sendromudur. ACTH-independent Cushing sendromu olgular arasında yüzde 20’yi oluşturur. Bunların da yüzde 10’u unilateral kortizol salgılayan sürrenal adenomu veya yüzde 10’u karsinomdur.

Kadınlar 10:1 oranı ile predominanttır. Her ne kadar görülme yaşı aralığı çocukluk ile 8. dekat arasında ise de en sık görülme insidansı 3. ve 4. dekadlardır.

Cushing sendromu’nun klasik tanımlamasında trunkal obezite, hirsutizm, aydede yüz, akne, buffalo sırtı, kırmızı sitrialar, hipertansiyon ve diyabet vardır. En dikkat çekici belirtiler halsizlik ve depresyondur.

Tanı zordur. Bu nedenle 24 saatlik idrardaki serbest kortizol eldeki en çok ayırt edici ve sonuca ulaştırıcı testlerden birisidir.

Sürrenalektomi sonrasında olguların yaklaşık yüzde 20‘sinde Nelson Sendromu ortaya çıkar. Bu hipofizin aşırı sekresyonu sonucudur.

Cushing sendrom’u cerrahi veya hipofiz, sürrenaller veya bunların her ikisinin de ışınlanması, ya da sürrenal hormon sentezinin modifiye edilmesini deneme gibi yöntemlerle tedavi edilebilir.

Medikal tedavi: Cushing hastalığının geçici kontrolü metyrapone ve aminoglutethimide ile mümkündür.

Hipofiz adenomlarının ışınlanması etkilidir, mamafih belirli bir etki elde etmek için 8-18 ay beklemek gerekir ki bu da hızlı bir ilerleme gösteren hastalık için çok uzundur. Radyoterapiden sonra nüksler sıktır.

Sürrenalektomi: Ağır Cushung sendromlu hastalar ameliyat için iyi aday değildirler. Post-operatif komplikasyonlar sıktır, yara enfeksiyonu, hemoraji, peptik ülserasyon ve pulmoner embolizm listenin başındadır.

Bilateral hiperplazi nedeniyle oluşan Cushing sendrom’unda en emin tedavi total bilateral sürrenalektomidir.

Sürrenal adenomlu hastalar için unilateral laparoskopik sürrenalektomi favori cerrahi tedavi yöntemidir.

Malign tümörler için rezeksiyon tercih edilen tedavidir. Benign adenomlar için tedavi unilateral sürrenalektomi olup, bunlar ender olarak bilateraldir.

Total sürrenalektomiden sonra hayat boyu kortikosteroid idame tedavisi gerekli olmaktadır.

Virilazan ve Feminazan Tümörler

Virilizasyonun en sık nedeni konjenital sürrenal hiperplazisidir. Bir sürrenal hastalık sonucunda olan Feminizasyon hemen her zaman daima çoğunluğu malign olan sürrenal tümörlere bağlıdır. Bilinen tek tedavisi eksizyondur.

Klinik bulgular virilizasyonun bilinenlerden herhangi bir tanesidir: Erken seksüel olgunluk, akne, artmış hirsutizm, erkek görünüşü, erkek saç şekli ve saç dökülmesi ve de erkeklerde artmış veya azalmış libido. Kadınlarda temel beritiler sekonder seks karakterlerindeki atrofi, azalmış libido, hirsutizm ve aknedir. Prepubertel kadınlarda hızlı büyüme olur. Tümörün neden olduğu virilizasyona hipertansiyon eşlik eder.

Tedavi, tümörün eksizyonundan ibarettir. Ameliyatın komplikasyonu relatif olarak seyrektir. Tümörler ender olarak bilateral veya ektopiktir.

Sürrenal Kistler

Bunlar büyük boyutlara ulaşabilirler, fakat ender olarak maligndirler. Çoğunlukla abdominal yoldan dekomprese edilip, çıkarılabilirler.

Adrenokortikal Karsinom ve İnsidental Sürrenal Kitle (İnsidentaloma)

Sürrenal kitlelerden, başka amaçlı bir tanı girişimi esnasında saptanan bu lezyonlar tesadüfen CAT veya MRI-scan’de bulunmakta olup cerrahlar için seyrek olarak klinik anlam taşırlar. Eksizyon, 6 cm’den büyük veya observasyon periyodunda büyüyen tümörler için saklanmalıdır.

"
Düşük Tansiyon (Hipotansiyon) - edoktorTV

Düşük Tansiyon (Hipotansiyon) - edoktorTV

Düşük Tansiyon (Hipotansiyon)

Düşük tansiyon veya hipotansiyon belirtileri arasında şunlar olabilir:

Bayılma (senkop) Baş dönmesi Baş dönmesi hissi Göğüs ağrısı Bulanık görme Artan susuzluk Mide bulantısı Düşük Tansiyon Nedir?

Kan basıncı, kan damarlarının duvarlarında kan dolaşımının uyguladığı kuvvettir. Kalp atış hızı, nefes alma ve sıcaklık gibi kritik öneme sahip yaşam belirtileri veya yaşamsal belirtilerden birini oluşturur. Kan basıncı, arterlerin kan akışına tepkisi tarafından modifiye edilen atardamarlara kan pompalayan kalp tarafından üretilir.
Bir bireyin kan basıncı, sistolik / diyastolik kan basıncı, örneğin 120/80 olarak ifade edilir.

Sistolik kan basıncı (en yüksek sayı), kalbin kasları kasıldıkça ve içine kan pompaladığından arterlerdeki basıncı temsil eder. Diyastolik kan basıncı (alt sayı), kalbin kası kasılmasını takiben gevşettiği için arterlerdeki basıncı temsil eder.

Kan basıncı, kalp pompalanırken, gevşetici olduğundan daha yüksektir. Sağlıklı yetişkinlerin çoğu için sistolik kan basıncı aralığı 90 ile 120 milimetre (mm) arasındadır. Normal diyastolik kan basıncı, 60 ile 80 mm arasında değişir. Mevcut kurallar normal kan basıncı aralığını 120/80’den düşük olarak tanımlamaktadır. 130/80 üzerindeki kan basınçları yüksek olarak kabul edilir. Yüksek tansiyon, arterlerin zarar görme riskini arttırır ve bu da aşağıdakilerin gelişmesine yol açar:

Kalp hastalığı Böbrek hastalığı Arterlerin sertleşmesi (ateroskleroz veya arterioskleroz ) Göz hasarı İnme

Düşük kan basıncı (hipotansiyon) o kadar düşüktür ki, atardamarlardan ve damarlardan kan akışının düşük olması nedeniyle semptomlara veya belirtilere neden olur. Kanın akışı, beyin, kalp ve böbrek gibi hayati organlara yeterli miktarda oksijen ve besin sağlamak için çok düşük olduğunda, organlar normal şekilde çalışmaz ve geçici veya kalıcı hasar görebilir.
Yüksek tansiyonun aksine, düşük tansiyon, belirli bir tansiyon numarası ile değil, öncelikle düşük kan akışının belirti ve semptomları ile tanımlanır. Bazı kişiler rutin olarak 90/50 kan basıncı değerlerine sahip olabilir ve bu nedenle semptomları düşüktür ve bu nedenle kan basıncı düşük değildir. Bununla birlikte, normalde daha yüksek kan basıncı olan kişiler, kan basıncı 100 / 60’a düştüğünde düşük kan basıncı semptomları geliştirebilir.
Hamilelik sırasında, kan basıncı düşme eğilimindedir. Hamilelik sırasında normal kan basıncı 100 / 60’tan düşük olabilir. OB / GYN veya hamileyseniz, vücut basıncınızı izlenmelidir.

Düşük Tansiyonun Belirti ve Semptomları Nelerdir?

Kan basıncı vücudun organlarına yeterli kan vermek için yeterli değilse, organlar düzgün çalışmaz ve geçici olarak veya kalıcı olarak hasar görebilir. Koşulların veya hastalıkların neden olduğu düşük kan basıncı belirtileri, düşük kan basıncının özel nedenine bağlıdır. Örneğin, beyne yetersiz kan akarsa, beyin hücreleri yeterli miktarda oksijen ve besin almaz ve bir kişi başını hafif, baş dönmesi ve hatta soluk hissedebilir.
Düşük tansiyonun en sık görülen belirtileri şunlardır:

Baş dönmesi Baş dönmesi Bayılma ( senkop )

Koşullar veya hastalıklar nedeniyle düşük tansiyon belirtileri şunlardır:

Ortostatik hipotansiyon belirtileri: Bir oturma veya yatma pozisyonundan ayakta durma pozisyonuna gitmek, genellikle düşük tansiyon belirtileri ortaya çıkarır. Bu, ayakta durma nedeniyle kanın alt vücudun damarlarında “yerleşmesine” neden olur ve bu da kan basıncını düşürebilir. Kan basıncı zaten düşükse ayakta durmak, düşük basıncı, belirtilere neden olan noktaya kadar daha kötü hale getirebilir. Düşük tansiyon nedeniyle sersemlik, baş dönmesi, ya da bayılma durumunun gelişmesi ortostatik hipotansiyon olarak adlandırılır. Normal bireyler, daha önce tartışılan cevaplara dayanarak yaratılan düşük basıncı hızlıca telafi edebilir ve ortostatik hipotansiyon geliştirmez. Kalp hastalığı: Göğüs ağrısı ( anjin belirtisi ) veya hatta koroner atardamarlara (kalbe giden kanı sağlayan atardamarlar) kan vermek için yeterli kan basıncı olmadığında bir kalp krizi meydana gelebilir. Böbrek hastalığı: Böbreklere yeterli miktarda kan verilmediğinde, böbrekler vücuttaki atıkları ortadan kaldıramaz ve kandaki seviyelerinde artış olur. Şok, sürekli olarak düşük tansiyonun böbrek, karaciğer, kalp, akciğer ve beyin gibi organların hızla bozulmasına neden olduğu hayatı tehdit edici bir durumdur. "
Düşük Tansiyon | Dora Hospital | Gülümseyin Buradasınız.

Düşük Tansiyon | Dora Hospital | Gülümseyin Buradasınız.

Düşük Tansiyon

Düşük tansiyon tıbbi olarak ismi Hipotansiyon olan ve tansiyon değerlerinin normal sınır değerlerinin altında olması olarak tanımlanan bir sağlık sorunu olarak açıklanmaktadır.

Hipotansiyon vakalarında ise sorunun tansiyon düşüklüğü olarak kabul edilip, değerlendirilebilmesi için ise belirlenmiş değerlerin altında olması gerekmektedir.

Bu noktada Sistolik tansiyon değerinin 90 birimin altında olması ve Diyastolik değerin de 60 birimin altında ölçülmesi durumunda tansiyon düşüklüğü durumu söz konusu olabilmektedir. Genel anlamda normal bir durum olmasa da bazı zamanlarda ufak düşüşler temel bir sağlık sorununa da işaret etmemektedir. Özellikle normal olarak tansiyon değerleri düşük olan bireylerin genel anlamda ise yaşam ömürleri daha uzun olabilmektedir.

Genel Tanıtım

Düşük tansiyon kişilerin damarlarında taşınan ve kalp tarafından pompalanan kanın akış hızı ya da damarlara uyguladığı kuvvetin son derece düşük olması durumu olarak da tanımlanmaktadır. Yani Hipotansiyon durumu genel tabiri ile kan basıncının normalden çok daha düşük ve alt seviyelerde olduğu durum olarak da açıklanmaktadır.

Bu durum yani tansiyon değerleri ise genel anlamda kişiler arasında da farklılıklar gösterebilmektedir. Fakat genel ve sağlıklı bireyler için belirlenmiş bazı standart tansiyon değerleri de bulunmaktadır. Temel olarak belirlenen bu değerlerin altında oluşan tansiyon ölçümleri sonuçları ise uzmanlar tarafından Hipotansiyon olarak da tanımlanabilmektedir. Bu durumun etkileri ve sonuçları da yine kişiler ve vakalar arasında farklı sonuçlar da meydana getirebilmektedir.

Düşük tansiyon ya da Hipotansiyon oluşması durumunda ise kişilerde bir takım belirti ve semptomlarda ortaya çıkabilmektedir. Genel olarak ortaya koyduğu belirtiler is bu sorunun tanımlanması aşamalarında da işlevsel araçlar olabilmektedir. Başlangıç belirtileri genel olarak baş dönmesi ya da bayılma olabilen bu sağlık sorununun ileri boyutları ise hayati riskler oluşturabilecek kadar sıkıntılı olabilmektedir.

Bu bağlamda kişiler için tansiyon düşüklüğünün bir sağlık sorunu olarak kabul edilmesi için ise beraberinde sağlığı bozacak bir takım belirtiler getirmesine bağlı olmaktadır. Çünkü bazı kişiler için aynı derece düşmüş bir tansiyon hiçbir semptom meydana getirmemekte iken bazı vakalarda ise ortaya ciddi sağlık sorunları çıkabilmektedir.

Nedenleri

Düşük tansiyon ya da Hipotansiyona nende olabilecek etken ve sebepler çok geniş bir alan içine yayılabilmektedirler. Özellikle oluşan bu soruna neden olan ana etkenler ise kişiler arasında da farklar ve çeşitlilikler gösterebilmektedir. Her hastalık ya da sağlık sorununda olduğu gibi Hipotansiyon rahatsızlığının da etkin olarak tedavisinin yapılabilmesi için öncelikli olarak neden ya da nedenlerin ortaya çıkarılması önem taşımaktadır.

Bu kapsam içinde aşırı su kaybı yaşanması ya da farklı ameliyat komplikasyonları da kişilerde bu ciddi olabilecek sağlık sorununun oluşmasına neden teşkil edebilmektedir. Yine kişilerin temel vücut yapılarına göre de tansiyon değerleri farklılıklar gösterebilmektedir ve gün içinde değişebilmektedir.

Düşük tansiyon sorunu yaşayan kişiler genel anlamda farklı durumlara göre de kontrol edilmekte ve genel sağlık durumları da incelenmektedir. Yine tansiyon değerleri günlük aktivitelere bağlı olarak da iniş ya da çıkışlar gösterebilmekte ve bu durum da normal bir durum olarak kabul görmektedir. Özellikle kişilerin uyudukları zaman aralıkları içinde ise tansiyon değerleri en alt seviyelere inebilmektedir. Uyanma ile birlikte ile sağlıklı kişilerde bu değerler normal seviyelerine geri gelmektedir. Genel olarak tansiyon düşüklüğüne sebebiyet verebilecek bazı nedenler ise şu şekilde sayılabilirler,

Hamilelik Kalp yetmezliği Kalp atım hızı düşüklüğü Tiroide bağlı bazı hastalıklar Kan şekerinin düşük olması Diyabet Böbreküstü bez sorunları Belirtiler

Düşük tansiyon ya da diğer ismi ile Hipotansiyon oluştuğu durumlarda farklı belirti ve semptomlarda ortaya çıkabilmektedir. Özellikle farklı sağlık sorunlarına dayalı olarak ortaya çıkan tansiyon düşmesi durumlarında ise mevcut hastalık ya da sorunla alakalı belirtilerde olabilmektedir. Temel olarak çok ileri boyutlarda tansiyon düşmesi durumları ise şokların yaşanmasına da neden olabilmekte ve bu durum kişiler için bir hayati risk de taşıyabilmektedir.

Hipotansiyon sonucunda oluşan en büyük sorunlardan bir tanesi ise beyne gerektiği kadar miktarda oksijenin gitmemesi durumu olarak açıklanmaktadır. Bu durumda beraberinde oldukça sıkıntılı ve farklı belirtileri ve sağlık sorunlarını da getirebilmektedir. Bu ve bezeri durumlar ise kontrol altına alınması gereken sorunlar olarak kabul edilmektedir.

Düşük tansiyon ve bu sağlık sorununa bağlı olarak gelişen bazı belirtiler ise temel olarak bulunmaktadır. Özellikle şok ya da hayati tehlike olan durumlarda ise hiç vakit kaybetmeden kişinin hemen hastaneye götürülmesi hayati açıdan da büyük önem taşıyan bir öneme sahip olmaktadır.

Bu bağlamda bu duruma bağlı olarak gelişebilecek bazı belirtiler ise şunlar olabilmektedir,

Baş dönmesi Mide bulantısı Bayılma Görme de bulanıklık Yorulma Ciltte solma Hızlı nefes alıp verme Nabzın düşmesi ya da hızlanması Konsantrasyon bozulmaları

Özellikle bu türlü tehlikeli belirtiler ise genel olarak arkada başka sebeplerin bulunduğuna da işaret edebilmektedir.

Türleri

Düşük tansiyon genel olarak oluşum sebeplerine ve farklı etkenlere göre çeşitli tür ve gruplara ayrılmaktadır. Bu türler içine giren tansiyon düşüklüğü çeşitlerinden bir tanesi ise Ortostatik tansiyon olmaktadır. Bu tür tansiyon düşüklüğü ise genel olarak ayağa kalkma anında oluşmaktadır.

Yine yemek yeme eyleminin hemen ardından yaşanan tansiyon düşmesi türü ise tıbbi dilde Postprandiyal tansiyon düşüklüğü olarak tanımlanır ve ileri yaştaki kişileri etkisi altına alabilmektedir. Bir diğer tür ise özellikle ayakta fazla kalmaya bağlı olarak gelişmekte ve Nöral alıcılı düşük tansiyon olarak tanımlanmaktadır. Kişilerde görülebilen ve farklı sorunlara neden olabilen bir diğer tür ise sinir sistemi sorunlarına bağlı olarak oluşabilen düşük tansiyon olmaktadır.

Tedavi Yöntemleri

Düşük tansiyon sorunu özellikle başka sorunlara dayanmadan oluştuğu durumlarda ise genel bir tedavi uygulanmasını gerekli kılmamaktadır. Fakat özellikle daha ciddi bazı sağlık sorunlarına bağlı olarak gelişebilen Hipotansiyon durumlarında ise tedavi uygulamaları bu sağlık sorunlarına göre planlanabilmektedir.

Temel olarak ise tedavinin en önemli noktalarından bir tanesini ise bu soruna nende olan ana etken ya da etkenlerin bulunması noktası oluşturmaktadır. Bu sayede mevcut sorunlara uygun tedavi şekilleri ile Hipotansiyon sorunu da ortadan kaldırılabilmektedir. Fakat özellikle herhangi bir neden bağlı olmadan meydana gelen durumlarda ise tedavi özellikle tansiyon değerlerini normal şartlarda tutmaya yönelik olarak yürütülmektedir. Bu sayede ortaya çıkan olumsuz etkilerin de ortadan kalkması mümkün olabilmektedir.

Etkileri Nasıl Azaltılır

Düşük tansiyon ya da Hipotansiyon sorunlarında özellikle nedene bağlı olmadan gelişen vakalarda bazı önlemler kişiler tarafından alınabilmektedir. Bu sayede tansiyon seviyelerinin normale çekilmesi amaçlanmakta ve beraberinde ise çok daha sağlıklı bir vücut yapısı oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Bu tedbir ya da önlemler ise genel anlamda tansiyonun düşmesine sebep olacak etkenlerden uzak durulması ya da tansiyonun yükseltilmesini sağlayacak şeylerin yapılması olarak açıklanmaktadır. Bu hareket ve eylemlerin tümünde ise mutlaka bir uzman doktordan tavsiye veya fikir almak son derece önemli bir konu olarak kabul görmektedir. Netice de tansiyon düşüklüğü bazı durumlarda çok daha sıkıntılı bazı hastalıklarında belirtileri arasında yer alabilen bir durum olabilmektedir.

Grip Aşısı, Gıda Zehirlenmesi, Ferritin, E Vitamini

Düşük Tansiyon Nedir | Bulut Klinik

Düşük Tansiyon Nedir | Bulut Klinik

Düşük Tansiyon Nedir? Belirtileri Nelerdir? Ne İyi Gelir?

Tansiyon, kanın damarlara uyguladığı basınçtır. Sağlıklı bir yetişkinde tansiyonun 90/120 mmHg civarında olması beklenir. Ancak, bazı insanlar düşük tansiyon sorunuyla karşılaşabilir. Düşük tansiyon, organlara yeterli miktarda kan ve oksijenin ulaşamamasına neden olabilir. Küçük tansiyonun 60/90 mmHg’nin altında olması beklenmektedir.

Bulut Klinik Yayınlanma Tarihi 23 Ocak 2024 Okunma Süresi Güncellenme Tarihi 23 Ocak 2024 Kategoriler Tüm Kategoriler Sağlık Bilgilendirme 53 Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları 57 Cildiye 65 Kadın Sağlığı ve Hastalıkları 119 Diş Sağlığı ve Hastalıkları 33 Psikiyatri 34 Ortopedi 36 Beslenme ve Diyet 98 Göz Hastalıkları 34 Kulak Burun Boğaz Hastalıkları 40 Kardiyoloji 24 Plastik ve Estetik Cerrahi 33 İç Hastalıkları 82 Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon 43 Gastroenteroloji 27 Genel Cerrahi 35 Nöroloji 35 Üroloji 30 Onkoloji 26 Kalp ve Damar Cerrahisi 12 Tıbbi Biyokimya 4 Endokrinoloji 17 Getat 17 Acil Tıp 19 Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi 9 Beyin ve Sinir Cerrahisi (Nöroşirürji) 22 Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji 25 Covid 8 Psikoloji 52 Göğüs Hastalıkları 19 Romatoloji 5 Çocuk Nefroloji 4 Nefroloji 10 Hematoloji 12 Radyoloji 3 Daha Fazla Gör İçindekiler Düşük Tansiyon Nedir? Belirtileri Nelerdir? Ne İyi Gelir?

Tansiyon, kanın damarlara uyguladığı basınçtır. Sağlıklı bir yetişkinde tansiyonun 90/120 mmHg civarında olması beklenir. Ancak, bazı insanlar düşük tansiyon sorunuyla karşılaşabilir. Düşük tansiyon, organlara yeterli miktarda kan ve oksijenin ulaşamamasına neden olabilir. Küçük tansiyonun 60/90 mmHg’nin altında olması beklenmektedir.

Düşük Tansiyon Nedir?

Düşük tansiyon, kan basıncının normal değerlerin altında olması durumunu ifade eder. Genellikle 90/60 mmHg'nin altında olan kan basıncı düşük tansiyon olarak kabul edilir. Bu durum, baş dönmesi, halsizlik, bulanık görme, bayılma hissi, yorgunluk, nefes darlığı ve hızlı kalp atışları gibi belirtilere neden olabilmektedir.

Düşük Tansiyon Nedenleri Nelerdir?

Düşük tansiyon, tıbbi terimiyle hipotansiyon olarak da bilinmektedir. Genellikle, tansiyonun normal değerlerin altına düşmesi durumunda ortaya çıkar. Düşük tansiyonun birçok farklı nedeni olabilir. Bu durumu anlamak ve belirtilerini tanımak, sağlıklı bir yaşam sürdürmek için önemlidir. Nedenleri arasında şunlar yer almaktadır,

Yetersiz sıvı alımı (dehidrasyon) Kan kaybı Yetersiz tuz alımı Diyabet Düşük Tansiyon Türleri Nelerdir?

Düşük tansiyonun birkaç farklı türü bulunmaktadır. Bunlar şu şekildedir:

Ortostatik hipotansiyon, bireyin ani pozisyon değişiklikleri sonucunda ortaya çıkan bir tür düşük tansiyondur. Özellikle hızlı bir şekilde oturmak veya kalkmak, bu durumu tetikleyebilir. Ortostatik hipotansiyon genellikle yaşlı bireylerde daha sık görülse de her yaş grubunda ortaya çıkabilir. Baş dönmesi, baş ağrısı, bulanık görme ve bayılma hissi gibi belirtiler bulunur.

Postprandiyal hipotansiyon, yemek yedikten sonra tansiyonun düşmesi durumunu ifade eder. Sindirim sırasında kan akışının mideye yoğunlaşması, kan basıncının düşmesine neden olabilir. Özellikle yemek sonrası uzun süre ayakta durmak, postprandiyal hipotansiyonu tetikleyebilir. Baş dönmesi, mide bulantısı ve halsizlik gibi belirtiler bulunabilir.

Nörojenik hipotansiyon, sinir sistemi ile ilgili sorunlardan kaynaklanan düşük tansiyon durumudur. Sinir sistemi bozuklukları, kalp atışlarını ve kan basıncını düzenlemede sorunlar yaratabilir. Bu durumda belirtiler genellikle sinir sistemi ile ilgili semptomlarla birlikte ortaya çıkar.

Düşük Tansiyon Belirtileri Nelerdir?

Düşük tansiyonun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve genellikle şiddeti ve süresi değişiklik gösterebilir. Bu belirtilerden bazıları şu şekildedir:

Baş dönmesi ve sersemlik Bayılma veya bayılma eğilimi Yorgunluk ve halsizlik Bulanık görme veya odaklanmada problem Baş ağrısı Soğuk terleme ve solukluk Düşük Tansiyona Ne İyi Gelir? Dehidrasyon yani susuz kalma düşük tansiyonun bir nedeni olabilir. Bu nedenle, günlük su tüketimini artırmak önemlidir. Yatak veya sandalyeden aniden kalkmak, tansiyon düşüşlerine neden olabilir. Bu nedenle, yavaşça ayağa kalkmak ve pozisyon değişikliklerini kontrollü bir şekilde yapmak önemlidir. Düzenli egzersiz, genel sağlığı artırabilir ve tansiyonu düzenleyebilir. Ancak, aşırı egzersizden kaçınılmalıdır. Otururken veya yatar pozisyondan ayağa kalkarken bacakları yukarı kaldırmak, kanın kalpten daha iyi pompalanmasına yardımcı olabilir. Sıcak duş, hamam, sauna, kalın kıyafetler giymekten kaçının. Sıcak ortamlardan uzak durulmalıdır. Düzenli ve dengeli bir diyet, tansiyonun düzenlenmesine yardımcı olabilir. Yeterli miktarda protein, vitamin ve mineral alımına dikkat edilmelidir. Düşük Tansiyon Tanı Yöntemleri Nelerdir?

Düşük tansiyonun tanısında bazı aralıklarda tansiyon ölçümü yapılmaktadır. 90/60 mmHg’nin altında olan tansiyon ölçümleri, kişinin fiziki gücünün azaldığını hissetmesi, yorgunluk gibi belirtiler kişinin düşük tansiyona neden olabilmektedir.

Düşük Tansiyon Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Düşük tansiyonun tedavisi, altta yatan nedenlere ve belirtilere bağlı olarak değişir. Tedavi genellikle belirtileri hafifletmeyi ve kişinin yaşam kalitesini artırmayı amaçlamaktadır.

Su Tüketimi Artırma: Dehidrasyon, düşük tansiyonun yaygın bir nedenidir. Bu nedenle, günlük su tüketimini artırmak önemlidir. Su, kan volümünü artırarak tansiyonu yükseltebilir. Tuz Tüketimi Artırma: Tuz, vücuttaki sıvı dengesini düzenleyebilir ve tansiyonu artırabilir. Ancak, tuz tüketimini artırmadan önce sağlık durumunuza ve doktorunuzun önerilerine danışmalısınız. Düzenli ve Dengeli Beslenme: Kan şekerinin düzenlenmesi için düzenli ve dengeli bir diyet önemlidir. Özellikle düşük tansiyonu olan kişiler, daha sık ve küçük öğünlerle kan şekerini dengede tutabilirler. Yavaşça Ayağa Kalkma: Özellikle yatak veya sandalyeden aniden kalkarken, yavaşça ayağa kalkmak tansiyon düşüşlerini önleyebilir. Yüksek Bel Basıncı Giyimleri: Bel basıncı giyimleri, bacaklarda kan birikimini azaltarak tansiyonu artırabilir. Kafein Tüketimi: Kafein, geçici olarak tansiyonu yükseltebilir. Ancak, aşırı kafein tüketimi de olumsuz etkilere neden olabilir, bu nedenle dengeli bir şekilde tüketilmelidir. Düşük Tansiyon Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Düşük Tansiyon Değeri Kaç Olmalı?

Normal tansiyon değerleri, genellikle 90/60 mmHg ile 120/80 mmHg arasında kabul edilir.

Düşük Tansiyon Baş Ağrısı Yapar mı?

Evet, düşük tansiyon baş ağrısına neden olabilir. Düşük tansiyon durumunda, beyne yeterince kan gitmediği için baş ağrısı yaşanabilir. Bu genellikle başın arkasında veya şakaklarda hissedilen hafif veya orta şiddette bir ağrı olabilir.

Hipertansiyon Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir? | Güven Hastanesi

Hipertansiyon Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir? | Güven Hastanesi

Hipertansiyon Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Hipertansiyon, kalbin kanı pompalarken damarda oluşturduğu basıncın normal değerlerin üzerinde olması durumudur. Büyük tansiyonun 140 mmHg ve üzeri, küçük tansiyonun 90 mmHg ve üzerinde olması yüksek tansiyon olarak kabul ediliyor.

Baş ağrısı, baş dönmesi, halsizlik, burun kanaması, çarpıntı, görme problemleri, sık idrara çıkma, vücutta ödem ve kulaklarda çınlama hipertansiyonun belirtileriarasında gösteriliyor. Hipertansiyon tedavisinde yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisi etkin rol oynuyor. Uzmanlar, tedavi edilmeyen hipertansiyonun ani veya uzun süre içerisinde kalıcı sakatlıklara ve hatta ölüme yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

İçindekiler Hipertansiyon nedir? Hipertansiyon belirtileri nedir? Hipertansiyon nedenleri nelerdir? Hipertansiyonda risk faktörleri nelerdir? Hipertansiyon hangi komplikasyonlara neden olabilir? Hipertansiyon tanısı nasıl konur? Hipertansiyon nasıl tedavi edilir? Hipertansiyon hastaları nelere dikkat etmeli? Hipertansiyon nedir?

Tansiyon ya da kan basıncı, kalbin kanı pompalarken damarda oluşturduğu basınçtır. Bu basıncın istenilen değerlerin üzerinde olması durumu ise hipertansiyon olarak tanımlanır.

Kan basıncı, kalbin kanı pompalarken oluşturduğu basınç “sistolik (büyük tansiyon)” ve kalbin kan pompalamaya ara verdiği dönemdeki basınç “diastolik (küçük tansiyon)” olarak iki farklı değerden oluşur.

• Büyük tansiyon için normal kan basıncı değerleri 120-129 mmHg,

• Küçük tansiyon için 80-84mmHg olmalıdır.

Sınırda normal değerler ise, büyük tansiyon için 130-139 mmHg, küçük tansiyon için 85-89 mmHg’dir.

Hipertansiyon, sistolik kan basıncında 140 mmHg ve üzeri, diastolik kan basıncında 90 mmHg ve üzeri olarak kabul edilir.

Hipertansiyon belirtileri nedir?

Hipertansiyon genellikle herhangi bir belirtiye neden olmaz. Hatta tehlikeli yüksek kan basıncı değerlerinde bile bazı hastalarda şikâyet gelişmediği bilinmektedir.

Uzun süre belirti göstermeyen ve tedavi edilmeyen hipertansiyon kalp, böbrek, beyin gibi hayati organlarda ciddi hastalıklara neden olabildiği gibi, damarlarda meydana gelen bu yüksek basınç damarın iç yüzeyinde hasara yol açarak tıkanmaya, genişlemeye hatta yırtılmaya neden olabilir. Çoğu insan hipertansiyon hastası olduğunu bilmez. Bunu öğrenmenin tek yolu kan basıncını ölçmektir.

Hipertansiyonun en sık karşılaşılan belirtileri şunlardır:

• Sık idrara çıkma

Hipertansiyon nedenleri nelerdir?

Hipertansiyonun, primer (birincil- esansiyel) ve sekonder (ikincil) hipertansiyon olmak üzere iki tipi vardır.

• Fazla tuz tüketimi,

• Sigara ve aşırı alkol tüketimi hipertansiyonun bilinen en sık nedenleri olsa da , hipertansiyon hastalarının yüzde 90-95’inde hipertansiyonun nedeni belli değildir. Primer (birincil-esansiyel) hipertansiyon olarak adlandırılan bu yüksek tansiyon tipi, zaman içinde kademeli gelişir.

Hastaların yüzde 5-10’unda görülen sekonder (ikincil) hipertansiyon ise altta yatan bir nedene bağlı olarak gelişir.

İkincil hipertansiyonun en sık görülen nedenleri şunlardır:

Böbrek hastalıkları Böbreküstü bezinin hastalıkları Böbrek damarlarının daralması Doğuştan aortun bir bölümünün dar olması Uyku apnesi Tiroid bezi hastalıkları Doğum kontrol hapları, soğuk algınlığı ilaçları, burun tıkanıklığını gideren ilaçlar Romatizma ve depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar Hipertansiyonda risk faktörleri nelerdir? Ailede yüksek tansiyon öyküsünün olması, 40 yaşın üzerinde olmak, Aşırı kilo, obezite, Sigara kullanmak, Şeker (diyabet) hastalığı, Gebelik, Hareketsiz yaşam, egzersiz yapmamak, Aşırı tuz tüketimi, Aşırı alkol tüketimi hipertansiyonun risk faktörlerindendir. Hipertansiyon hangi komplikasyonlara neden olabilir?

Hipertansiyonun en çok etkilediği organlar, kalp, beyin, böbrekler, büyük atardamarlar ve gözlerdir. Hipertansiyon bu organları etkileyerek ani veya uzun süre içerisinde kalıcı sakatlıklara ve ölümlere yol açabilir. Kan basıncı değerleri, tedaviyle normal sınırlarda tutulursa hipertansiyon hastaları yüksek kan basıncının bu zararlı etkilerinden korunabilirler.

Hipertansiyonun neden olduğu başlıca komplikasyonlar şunlardır:

Kalp yetmezliği, kalp kaslarında kalınlaşma, kalbi besleyen damarlarda daralma (koroner arter hastalığı ), kalp krizi gibi kalp rahatsızlıkları, Beyin kanaması, felç, beyin damarlarında daralma ve tıkanma, Hafıza bozukluğu ve anlama güçlüğü, Demans (Daralmış veya tıkalı arterler beyine giden kan akışını kısıtlar, bu da demansın bazı türlerine yol açabilir.), Böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyonlarında bozulma, Görme bozukluğu ve körlük, Büyük atardamarlarda genişleme, bu genişlemelerin yırtılması (Örneğin, aort disseksiyonu), Boyun ve bacak damarlarında tıkanma. Hipertansiyon tanısı nasıl konur?

Hipertansiyon tanısı, uygun şartlarda yapılan düzenli tansiyon ölçümleriyle konur. En az beş dakikalık dinlenme sonrası her iki koldan ölçüm yapılmalı, sonrasında kan basıncının yüksek olduğu koldan ölçüme devam edilmelidir. Ayrıca ölçümden bir saat önce sigara, kahve vb. tüketilmemelidir.

Bazı durumlarda yüksek tansiyon problemi olmadığı halde hastane ortamında tansiyon değerleri yüksek çıkabilmektedir. “Beyaz Önlük Hipertansiyonu” denilen bu durumlarda tansiyon takipleri veya tansiyon holter cihazı ile tanı konulabilir.

Hipertansiyon nasıl tedavi edilir?

Hipertansiyonun temel tedavisinde,

İlaç tedavisi Yaşam tarzı değişiklikleri olmak üzere iki önemli unsur vardır.

Yaşam tarzı değişiklikleri

Hipertansiyonu kontrol altına almak için yaşam tarzı değişiklikleri çok önemlidir.

Hipertansiyonda önemli yaşam tarzı değişiklikleri şunlardır:

Tuzu azaltmak ve sağlıklı beslenmek (Meyve ve sebze tüketimi artırmak, doymuş ve total yağ tüketimi azaltmak, sakatatlar, kuru meyveler, konserve besinler, turşu, zeytin gibi tuz oranı yüksek yiyecekleri az tüketmek). Düzenli fiziksel aktivite ve egzersiz yapmak. Kiloyu sağlıklı bir seviyede tutmak ve fazla kiloluluk durumunda kilo vermek. Sigarayı bırakmak. Alkol kullanımını sınırlamak. Stres yönetimi sağlamak.

İlaç tedavisi

Bazı durumlarda kan basıncını azaltmak için yaşam tarzı değişiklikleri yeterli olmayabilir. Özellikle Kan basıncı değerleri sistolik 160 mmHg, diyastolik 100 mmHg ve üzerinde ise mutlaka tansiyonu düşürmek için yaşam tarzı değişiklikleri ve beraberinde ilaç tedavisi gerekir.

Hipertansiyon ilaçları, farklı mekanizmalar kullanarak kan basıncını kontrol ederler. Hekim tarafından en uygun bir ya da birkaç ilaç hastanın,

Yaşı, Cinsiyeti, Yüksek tansiyonunun nedeni, Tansiyon değerleri, Diğer hastalıkları göz önünde bulundurularak reçete edilir.

Hipertansiyon ilaçları düzenli ve her gün kullanılmalı, hekim önerisi olmadan kesinlikle bırakılmamalıdır.

Kan basıncını düşüren ilaçların da diğer ilaçlar gibi yan etkileri vardır. Ancak bu yan etkiler ilacı kullanan herkeste görülmez. Bir ilaç grubunda yan etki görüldüğünde bir diğer grup ilaçla değiştirilebilir, yan etki doza bağlıysa ilacın dozu, hekim tarafından ayarlanabilir. İlaçla ilgili herhangi bir yan etki görüldüğünde bir sonraki dozu almadan veya ilacı tamamen bırakmaya karar vermeden önce mutlaka hekime danışılmalıdır.

Hipertansiyon hastaları nelere dikkat etmeli?

Hipertansiyon kronik yani sürekli bir hastalık olduğu için,

Belirli aralıklarla hekim kontrolü yaptırmak, Ömür boyu yaşam tarzı değişikliklerini uygulamak, Hekimin uygun gördüğü ilaçları hergün düzenli ve ara vermeden kullanmak yüksek tansiyonu kontrol altında tutmada oldukça önemlidir.

İyi uygulanan diyet, egzersiz ve kilo kontrolüyle ilaçlara olan gereklilik azaltılabilmektedir. Ancak hekim önermedikçe ve düzenleme getirmedikçe ilaçlarının kesinlikle kesilmemesi, dozajlarının değiştirilmemesi gerekmektedir. İlaçların bağımlılık yaptığı veya böbrekler ve diğer organlara zarar verdiği inanışı doğru değildir. Organlara en büyük hasarı tedavi edilmeyen hipertansiyonun verdiği unutulmamalıdır. Hipertansiyon tedavisinde başarı büyük oranda hastaya bağlıdır. İlaç uyumuna dikkat eden ve yaşam tarzı değişikliklerini uygulayan hastalarda başarılı sonuçlar alınmaktadır.

Sağlık Rehberi

Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.

"
Başkent Üni̇versi̇tesi̇ Ankara Hastanesi̇ - Sağlık Rehberi

Başkent Üni̇versi̇tesi̇ Ankara Hastanesi̇ - Sağlık Rehberi

Sağlık Rehberi

Tansiyon ya da kan basıncı, kalbin kanı vücudumuza pompalarken damar duvarında oluşturduğu basınçtır. Vücudumuzda belirli bir seviyedeki kan basıncına ihtiyaç vardır. Bu basınç sayesinde dokuların yeterli miktarda kanlanması ve yaşamsal fonksiyonlarını sürdürmesi sağlanmaktadır.

Büyük ve Küçük Tansiyon Nedir?

Kalbin kanı vücuda atarken kullandığı güce büyük (sistolik) tansiyon, kan akımı bittikten sonra damarlarda oluşan durgun basınca da küçük (diyastolik) tansiyon denir.

Tansiyon Nasıl Ölçülür?

Kan basıncı tansiyon aleti ile ölçülür. Tansiyonun doğru ölçülmesi için şu noktalara dikkat edilmesi gerekir:

Ölçümden önceki 30 dakika içerisinde sigara veya kola, kahve gibi kafein içeren içecekler içilmemiş olmalı. Kişi oturur pozisyonda en az 5 dakika dinlenmiş olmalı. Ölçüm sırasında manşon kalp seviyesinde tutulmalı. Ölçüm cihazının manşonu uygun boyutta olmalı. Stetoskopun ucu manşonun altına sokulmamalı. Mümkünse 1-2 dakika ara ile 2 ölçüm alınmalı. Aralarındaki fark fazla ise ek ölçümler alınmalı, değilse ortalaması alınmalı.

Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Nedir?

Hipertansiyon veya yüksek tansiyon, atardamarlardaki kan basıncının normal değerlerin üzerine çıktığı kronik bir hastalıktır. Sistolik kan basıncının (büyük tansiyon) 120 mmHg ve diyastolik kan basıncının (küçük tansiyon) 80 mmHg olması en uygun tan­siyon değeridir. Kan basıncının 120-129/80-84 mmHg olması normal, 130-139/85-89 mmHg olması yüksek normal tansiyon olarak adlandırılır. Kan basıncının 140/90 mmHg’nın üzerinde olması hipertansiyondur. Hastaların % 90-95’inde yüksek tansiyona neden olabilecek altta yatan başka bir hastalık yoktur. Bunlara birincil (primer) ya da nedeni bilinmeyen hipertansiyon denir. Geri kalan % 5-10 hastada yüksek tansiyon bir nedene ya da hastalığa bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Buna da ikincil (sekonder) hipertansiyon adı verilir.

En sık rastlanan ikincil hipertansiyon nedenleri şunlardır:

Böbrek hastalıkları Böbrek üstü (adrenal) bezlerinin hastalıkları Böbrek damarlarının daralması Doğuştan büyük atardamarın (aortun) bir bölümünün dar olması Tiroid bezinin fazla veya az çalışması

Toplumda Hipertansiyon Görülme Sıklığı Nedir?

Toplumda tansiyon görülme sıklığı %30-45 arasındadır ve yaş ilerledikçe artmaktadır. Türkiye'de her üç erişkinden birinde hipertansiyon vardır.

‘Beyaz Önlük Hipertansiyonu’ Nedir?

Bazı hastaların evde ölçülen kan basıncı normal bulunurken, muayenehanede ölçülen kan basıncı ise hep yüksek bulunur. Bu duruma beyaz önlük hipertansiyonu denir ve toplumda %15 bireyde görülür. Bu hastalarda normal tansiyonlu bireylerle karşılaştırıldığında uzun vadede daha yüksek hedef organ hasarı (kalp-damar hastalıları, böbrek yetmezliği… vb.) görülür. Bu nedenle klinik olarak masum bir durum olmadığı bilinmektedir.

‘Maskeli Hipertansiyon’ Nedir?

Beyaz önlük hipertansiyonunun tersine bir durum olan maskeli hipertansiyonda, kişilerin doktor muayene odasında yapılan kan basıncı ölçümleri normal bulunurken, evde yapılan veya 24 saatlik ayaktan kan basıncı ölçümleri yüksek bulunmaktadır. Toplumda görülme oranı yaklaşık olarak beyaz önlük hipertansiyonu kadardır. Bu hastalar hipertansiyon hastası kabul edilerek tedavi edilmelidirler.

Hipertansiyon için Kimler Risk Altındadır?

Yaş: Yaş ilerledikçe kan basıncında yükselme olur. Kalıtım: Aile bireylerinde hipertansiyon hastası olan kişiler hipertansiyon için yüksek riske sahiptirler. Risk oranı yaklaşık %60’ dır. Cinsiyet: Hipertansiyon 50 yaşının altındaki insanlarda erkeklerde daha çok görülürken, 50-55 yaş arasında görülme sıklığı eşitlenir ve 55 yaşın üzerinde kadınlarda daha sık görülmeye başlanır. Obezite (şişmanlık): Kilo arttıkça hipertansiyon görülme oranı artar. Şişman bireylerin %40’ında hipertansiyon görülür. Genç hipertansiyon hastalarının önemli bir bölümü şişmandır. Aşırı tuz tüketimi: Hipertansiyona neden olan sebeplerin başında gelir. Sigara: Sigara dumanında bulunan ve damarların büzüşmesine sebep olan bazı maddeler nedeniyle kan basıncında artış görülür. Alkol tüketimi: Alkol kullanımında sıklık arttıkça, hipertansiyon gelişme sıklığı da artmaktadır Şeker hastalığı: Şeker hastalarında hipertansiyon görülme sıklığı daha fazladır. Fiziksel aktivite: Düzenli spor yapanlarda hipertansiyon görülme oranı düşüktür. Stres: Çağımızın hastalığı stres, toplumda hipertansiyon gelişmesi için önemli faktördür.

Hipertansiyonun Belirtileri Nelerdir?

Hipertansiyonun tipik bir belirtisi yoktur. Kan basıncınız uzun zaman içerisinde yavaş yavaş yükseldiğinde çoğu zaman hiçbir belirti vermez. Bu nedenle hipertansiyon ‘sessiz katil’ olarak nitelendirilir. Hipertansiyon ile ilişkili olduğu düşünülen belirtiler ise, enseden yükselen baş ağrısı, kafada ve kulaklarda basınç hissi, uğultu, mide bulantısı ve çarpıntı hissidir. Bazı durumlarda göğüs ağrısı ve nefes darlığı da hipertansiyonun belirtisi olabilir. Yine de çoğu tansiyon hastasının hiçbir şikayeti yoktur ve tesadüfen saptanır. Kan basıncında ani yükselme olması durumunda burun kanaması veya göz beyazında kanama görülebilir.

Hipertansiyonun Zararları Nelerdir?

Hipertansiyon sinsi bir hastalıktır ve çoğu zaman hiç belirti vermeden tesadüfen

ortaya çıkar. Hipertansiyon tanısı konana kadar ve sonrasında tedavinin yetersiz kaldığı süre boyunca yüksek olan kan basıncı, içerisinde yol aldığı damarların duvarlarını zedeler. Damar tıkanıklığına yol açarak kalp, beyin, böbrek gibi hayati organlarda birçok hastalık ortaya çıkarır. Hipertansiyon kontrol altına alınmaz ise karşılaşılacak başlıca sorunlar şunlardır,

Kalp damar hastalığı (Kalp yetmezliği, kalp büyümesi, kalbi besleyen damarlarda daralma (koroner arter darlığı), kalbi besleyen damarlarda tıkanma sonucu kalp krizi), Beyin kanaması, felç, beyin damarlarında daralma ve tıkanma Boyun ve bacak damarlarında tıkanma, Böbrek hastalığı, Büyük damarlarda genişleme ve yırtılma, Görme bozukluğu ve kaybı.

Hipertansiyondan Korunmak İçin Öneriler:

Tansiyon yüksekliği olan bütün hastalara yaşam tarzı ile ilgili değişik­likler önerilmektedir.

İdeal kilonuzu koruyun: Kişi ideal kilosunu bilmeli ve fazla kilolarından kurtularak ideal kilosunu yakalamaya çalışın. Bunun için gerektiğinde profesyonel bir diyetisyenden beslenme önerileri alın. Düzenli fiziksel aktivite ve egzersiz yapın: Haftada 5 gün 30 dakikalık orta yoğunlukta bir fiziksel aktivite düzenli fiziksel aktivite yaptığınızın bir göstergesidir. Kalp hızını veya nefes alış verişini hızlandıran uzun süreli hareketler, aerobik (oksijen alarak yapılan) egzersizler olarak adlandırılır ve yapılması önerilen egzersiz bu tip olmalıdır. Ağırlık kaldırmak bir kuvvetlendirme egzersizidir ve hipertansiyon hastalarına önerilmez. Düzenli fiziksel aktivite ve egzersiz, İdeal kiloya ulaşmaya yardımcı olur. Kullanılan ilacın dozunu azaltabilir veya ilaca gereksinimi ortadan kaldırabilir. Kalp hastalığı ve diğer kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltır. Kişiyi enerjik kılar, stresi azaltır ve yaşam kalitesini artırır. Tuz tüketimi kısıtlayın: Vücudumuzun günlük tuz ihtiyacı 6-8 gram kadardır. Bizim Anadolu insanı olarak ‘normal tuzlu’ dediğimiz günlük diyetimizde tükettiğimiz tuz miktarı ise yaklaşık 18-22 gram tuz içermektedir. Aslında biz ‘yemeğin tuzu normal’ derken ihtiyacımız olandan yaklaşık 3 kat daha tuzlu yemekler yemekteyiz. Yoğun tuz içeren turşu, paketlenmiş hazır ve salamura gıdalardan özellikle kaçının. Zeytin ve peynir gibi temel gıdaların iyice tuzu gidecek şekilde suda bekletildikten sonra tüketin ve çoğumuzun masum gördüğü soda/maden suyunun da çok fazla tuz içerdiğini bilin. Alkol tüketiminden kaçının: Alkol alımını mutlaka sınırlandırın. Haftada en fazla 2-3 kere olmak şartı ile kadınlarda 1 kadeh, erkekler ise 2 kadehin üstüne çıkmayın. Meyve ve sebze ile posa tüketimi artırın, doymuş ve total yağ tüketimi azaltın: Haftada her gün 4-6 porsiyon (400-500 gr) çeşitli taze sebze ve meyve yiyin. Doktor tarafından önerilen ilaçlar düzenli alın. Sigara kullanımına son verin. Tansiyon yüksekliğine sebep olabilecek ilaçları kullanmaktan mümkün olduğunca kaçının: Bu ilaçlar arasında, romatizmal ilaçlara (ağrı kesiciler), kortizon, soğuk algınlığı ve grip ilaçları, hormon ilaçları (östrojen), antidepresanlar ve iştah kesiciler sayılabilir. Stresden mümkün olduğunca uzak durun. Düzenli olarak sağlık kontrollerinizi yaptırın.

Gebelik ve Hipertansiyon:

Hamileliklerin %8-10’unda hipertansiyon görülmektedir. Hamilelikte hipertansiyon sorunu yaşayan kadınların çoğunda önceden birincil hipertansiyon vardır. Bazı hastaların idrarında protein atılımının olduğu saptanır ki bu duruma ‘preeklampsi’ denir. Preklamside genellikle hiçbir semptom görülmez ancak bebek ölüm riskini yaklaşık iki kat artırmaktadır. Preklamsi bazen hayati tehlike yaratan ‘eklampsi’ denilen daha ciddi bir hal alabilir. Eklampsi acil olarak tedavi edilmez ise, beyin ödemi, solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği, tüm vücutta yaygın damar içi pıhtılaşma ve ölüme neden olabilir.

Hipertansiyon Tedavi Edilebilir Mi?

Hipertansiyon tedavisinde temel amaç, hedef organ hasarını önleyerek sakatlık ve ölümleri azaltmaktır. Beslenme ve yaşam şeklindeki değişiklikler tansiyon kontrolünü iyileştirebilir ve ilgili sağlık sorunlarını azaltabilir. Ancak, yaşam şeklindeki değişikliklerin etkili olmadığı veya yetersiz kaldığı kişiler için genelde ilaçla tedavi gereklidir. Hipertansiyonu ilaçlarla tedavi edip ortadan kaldırmak mümkün değildir. Ancak yaşam tarzı değişiklikleri ve uygun ilaç tedavisi ile kan basıncı kontrol altında tutulabilir. Tansiyonun 5 mmHg düşürülmesi felç riskini %34 ve kalp damar hastalığı riskini %21 azaltabilir. Hipertansiyon tedavisi ömür boyudur ve tedavi kesilirse kan basıncı yine eski değerlerine ulaşacaktır. Bu nedenle tedaviye ara verilmemelidir. Hastanın doktor kontrollerine gitmesi çok önemlidir. Çünkü kan basıncı yaş ilerledikçe daha da yüksek değerlere çıkma eğilimindedir. Bu nedenle bugün yetmekte olan ilaç, yarın yetmeyebilir. Aslında kullanılan ilacın etkisi ilk alındığı zamanlardaki kadardır ancak hastalığın ilerlemesi nedeniyle artık ilaç yetmemektedir. Kontrollerde gerektiğinde ilaç dozu arttırılabilir, daha güçlü bir ilaca geçilebilir veya mevcut ilacın yanına takviye ilaçlar verilebilir. Hipertansiyon hastalarının en az yılda bir kez doktor kontrolünden geçmeleri gereklidir. Şeker hastaları, kalp damar hastaları ve böbrek hastaları ise altı ay ara ile yılda en az iki sefer kontrole gitmelidir. Aksi takdirde ilaçlarla kontrol altına alınamayan hipertansiyon uzun vadede organlara hasar verebilir ve daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

İkincil hipertansiyonu olan hastalarda ise hipertansiyona yol açan hastalık tedavi edilmelidir. Böbrek hastalığının veya hormonal bozukluğun tedavisi ile kan basıncı düzelebilir veya daha az sayıda ilaçla daha rahat kontrol edilebilir hale gelebilir.

Tansiyon İlaçları Zararlı Mıdır? Bağımlılık Yapar Mı?

Bugüne kadar hiçbir tansiyon ilacı için bağımlılık yaptığı bildirilmemiştir ancak her ilacın bir yan etki potansiyeli vardır. Bu nedenle hipertansiyon tedavisi doktorlar tarafından düzenlenmelidir. Bir yakınının veya bir tanıdığın ilacını kullanmak doğru bir yaklaşım değildir ve tehlikeli de olabilir. Hipertansiyon tedavisi kişiye özeldir. Yani bazı hastalar için bir grup ilaç özellikle faydalıyken, diğer bir hastaya başka gruptan bir ilaç daha faydalı olabilir. Doktor ilaç seçimini hastanın fizik muayene bulguları, laboratuvar testleri, EKG ve ekokardiyografi gibi ek tetkikler sonucunda yapar. Gerek gördüğünde takiplerde ilaç tedavisini yeniden düzenleyebilir.

Hipotansiyon (Düşük Tansiyon):

Düşük tansiyon olarak bilinen hipotansiyon, büyük tansiyonun 90 mmHg, küçük tansiyonun 60 mmHg altında olması durumu olarak tanımlanır. Baş dönmesi, dikkat bozukluğu, göz kararması, mide bulantısı, soğuk terleme, hızlı soluma, yorgunluk ve bayılma en önemli belirtileri arasındadır. Çoğu zaman tansiyon düşüklüğü ciddi bir hastalığa bağlı olmaz ve genelde az sıvı alımına bağlı olarak gelişir. Normal zamanda kan basıncı değeri normalin alt sınırına yakın olan hastalar biraz az su içtiklerinde hemen hipotansif olurlar. Bu durum özellikle terleme ile çok fazla su ve tuz kaybedilen sıcak yaz aylarında daha sık gelişebilir. Eğer hasta kendisini çok kötü hissediyorsa, bayılma riskini de göz önüne alarak kişi düz bir yere yatırılıp ayakları havaya kaldırılmalıdır. Tedavide yapılması gereken kaybedilen sıvının yerine konmasıdır. Bunun için tuzlu ayran gibi içerisine tuz eklenmiş sıvılar tansiyonun normal değerlere gelmesine yardımcı olacaktır. Asıl önemli olan böyle bir durum ile karşılaşmamak için yeterli miktarda sıvı alımına dikkat etmektir. Bunun yanında düzenli yapılacak egzersizler ile hipotansiyon gelişmesinin önüne geçilebilir.

Yeterli miktarda tuz ve sıvı almasına rağmen hipotansiyon belirtilerini sıkça yaşayan bir kişide başka nedenler araştırılmalıdır. Nadir olarak ishal, aşırı kusma, enfeksiyon, gebelik, bazı kalp hastalıkları ve hormonal bozukluklarda hipotansiyon görülebilir. Bu durumda tedavi asıl nedene yönelik olmalıdır.

Ayağa Kalkınca Olan Tansiyon Düşmesi (Ortostatik Hipotansiyon):

Kişinin otururken ya da yatarken aniden kalkma sonrası olan tansiyon düşmesini anlatır. Kişide ayağa kalktıktan birkaç saniye sonra baş dönmesi ve göz kararması olur. Şiddetli vakalarda bayılma görülebilir ve bu durum hastanın düşerek yaralanmasına sebep olabilir. En sık sebepleri arasında, susuz kalma, uzun süreli yatak istirahati, gebelik, şeker hastalığı, kalp hastalıkları, bacak toplardamarlarında yetmezlik ve nörolojik hastalıklar sayılabilir. Aynı şekilde birçok tansiyon ilacı da ortostatik hipotansiyon yapabilmektedir. Daha çok 65 yaş üstündeki kişilerde görülse de tamamen sağlıklı genç bireylerde de görülebilir. Belirtilerini azaltmak için yeterli sıvı alımı yanında düzenli egzersiz yapmak önemlidir. Oturduğumuz veya yattığımız yerden aniden kalkmamak ve bir süre bekledikten sonra yürümeye başlamak ortostatik hipotansiyon gelişmesini önemli ölçüde azaltacaktır.

Kaçış Sendromu Hastalığı: Nedir, Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi | Anadolu Sağlık Merkezi

Kaçış Sendromu Hastalığı: Nedir, Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi | Anadolu Sağlık Merkezi

Kaçış Sendromu Hastalığı: Nedir, Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Kaçış sendromu olarak bilinen, uzun adıyla sistemik kapiller kaçış sendromu ilk olarak 1960 yılında Bayard Clarkson isimli bir hekim tarafından tanımlanmış bir rahatsızlıktır. Bu nedenle bu rahatsızlığın isimlerinden biri de Clarkson hastalığıdır. Hastalığın seyri sırasında gelişen şok durumu nedeniyle oldukça kötü bir seyir izleyebilir. Bu nedenle bu rahatsızlığa karşı bilinçli olmak önemlidir.

Kaçış Sendromu Hastalığı Nedir?

Kaçış sendromu oldukça nadir görülen ve kanın plazma kısmının büyük bir bölümünün çevre dokulardaki boşluklar ya da kas dokusunun içi gibi bölümlere doğru damar dışına kaçtığı ataklarla karakterize bir hastalıktır. Bu ataklar sonucunda kişinin kan basıncında ani bir düşme meydana gelir ve oluşan şok durumu tedavi edilmezse durum, önce organ yetmezliği ardından ölüm ile sonuçlanabilir.

Bu rahatsızlık, septik şok gibi ağır enfeksiyon tabloları veya anafilaktik şok gibi ağır seyirli alerjik reaksiyonlar ile benzer özellik gösterebilir. Bu nedenle kaçış sendromu ve bu benzer durumların ayrımının yapılması oldukça önemlidir. Kaçış sendromunda ataklar bazen bir üst solunum yolu enfeksiyonu veya fiziksel yorgunluk ile tetiklenebilir. Atakların sıklığı ise kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir. Bazı hastalarda kaçış sendromu atağı sadece tek bir atak şeklinde kendisini gösterirken bazı hastalarda ise yılda birkaç atak şeklinde ortaya çıkabilir.

Kaçış Sendromu Belirtileri Nelerdir?

Dr. Clarkson’ın bu rahatsızlığa sahip bireyleri incelemesi sonucunda hastalarda, ani başlangıçlı ateş, kan basıncında ani düşme ve özellikle yüz, bacak ve kollarda belirgin olan hızlı bir ödem tablosu geliştiğini tespit etmiştir. Bu gelişmeleri takiben kişilerde genellikle bir kaç gün içerisinde başlayan aşırı idrar yapma hali de oluşur ve oldukça sık şekilde idrara çıkılması sonucunda kişinin kol ve bacaklarındaki ödemde bir hafifleme meydana gelebilir. Bazı hastalarda akciğerde meydana gelen ödem ise kişinin kalp yetmezliği tablosuna girmesine neden olarak ölümcül seyir izleyebilir.

Kaçış sendromu ile oluşabilecek belirtiler diğer birçok hastalıkla benzer özellik gösterebilir:

Huzursuzluk Halsizlik Karın Ağrısı Bulantı Kas Ağrıları Aşırı susama Vücut ağırlığında ani bir artış meydana gelmesi

Üst solunum yolu enfeksiyonu nedeni ile tetiklenen rahatsızlıkta burun tıkanıklığı ve öksürük gibi şikayetler kaçış sendromu atağına dair uyarı özelliği gösterebilecek belirtiler arasındadır.

Damar içerisinde yer alan kan, çevre dokulara kaçmaya devam ettiği sürece kan hacmi ve basıncı da düşmeye devam eder. Bunun sonucunda böbrekler, beyin ve karaciğer gibi organların dokusunda oksijen ve besin maddesi ihtiyacı ortaya çıkabilir. Bu organların yeterli düzeyde kanlanmaması sonucunda hipoperfüzyon (yetersiz kanlanma) ile ilişkili çoklu organ yetmezliği tablosu veya kan dolaşımındaki sıvı kaybına bağlı kanın yoğunlaşmasına bağlı pıhtılaşmaya yatkınlık ve tüm vücudu etkisi altına alan ödem tablosu oluşabilir.

Kaçış Sendromu Neden Olur?

Kaçış sendromunun asıl nedeni tam olarak bilinmiyor olsa da altında yatan neden inflamatuar (iltihabi) bir durum olabilir. Avrupa’daki çeşitli araştırmalar bu hastalığa sahip bireylerin ataklarından hemen önceki zamanda grip benzeri belirtiler oluşturduğunu tespit etmiştir. Hastalığın temel tetikleyicilerinden biri influenza, rsv veya batı nil virüsü gibi ajanlarla oluşan üst solunum yolu rahatsızlıkları olabilir. Bu enfeksiyon hastalığı dışında aşırı sıcak ortamlarda fiziksel olarak tükenme veya uzun süreli yolculuk gibi faktörler de tetikleyici özellik gösterebilir.

Kaçış sendromu gelişimi sonucunda bu hastalarda hızlı bir şok ve tüm vücudu etkisi altına alan ödem tablosu meydana gelir. Kanın plazma hacminin yaklaşık olarak %70’inin damar dışına çıkması nedeniyle “kaçış fazı” olarak adlandırılan bu atak hali, birkaç gün boyunca devam edebilir.

Oluşan kaçış sendromu ataklarının ciddiyeti ve sıklığı kişilerden kişiye ve zaman içerisinde değişiklik gösterebilen durumlardır. Genel olarak kişinin yoğun bakıma alınmasını neden olacak tansiyonunda 60 mmHg’lık bir düşüş meydana gelmesi ve bilinç kaybı gibi durumlar hastalığın ağır bir seyir izlediğini ifade eder. Bazı kişilerde ise kan basıncındaki düşme bu kadar belirgin değildir ve kişiler hafif halsizlik, sersemlik ve aşırı susama gibi orta düzey belirtiler gösterirler.

Kaçış Sendromu Teşhisi Nasıl Konulur?

Kaçış sendromu teşhisi için kullanılan temel tanısal kriterler “3H” bulgusu olarak isimlendirilir. Hipotansiyon (kan basıncı düşüklüğü), hemokonsantrasyon (kanın daha yoğun bir hale gelmesi) ve hipoalbüminemi (kan dolaşımında albümin adı verilen proteinin azalması), bu “3H” bulsunu oluşturur. Teşhisin bir diğer önemli aşaması ise bu durumların başka bir rahatsızlık ile açıklanamamasıdır. Sıvı kısıtlaması sonrası kişilerin yüz, gövde, kol ve bacaklarında iki taraflı bir ödem meydana gelmesi ise tipiktir. Kanın koyulaşması sonrası yapılan tetkiklerde kişinin hemoglobin değerinin oldukça yüksek bir seviyeye geldiği tespit edilir.

Bu hastalıktan şüphelenilen kişilerde tanısal yaklaşımın ilk aşamasında rutin kan ve idrar tetkikleri istenerek diğer olası durumların dışlanması sağlanır. Ardından yapılan çeşitli immünolojik çalışmalar, bu hastalığa işaret eden bulgular ile sonuçlanabilse de kaçış sendromuna spesifik değildir. Dolayısıyla kaçış sendromu teşhisi kişinin genel klinik durumu çerçevesinde gerçekleştirilir.

Bazı hastalarda yapılacak ileri tetkikler hipotansiyan ve ödem gibi bulguların altta yatan nedeninin aydınlatılmasında fayda sağlayabilir. Böbrek fonksiyonlarının bozulmasına bağlı oluşan ödem ve protein azlığında idrar tetkikleri fayda sağlayabilirken, bazı kişilerde oluşabilecek kalp yetmezliği tablosunun tespit edilmesinde akciğer filmi, elektrokardiyografi (EKG) ve ekokardiyografi (EKO) gibi tetkiklere başvurulabilir.

Kaçış Sendromu Tedavisi Nasıldır?

Sistemik kapiller kaçış sendromu ani başlangıçlı ve ağır ataklar ile karakterize nadir görülen bir hastalıktır. Atakların meydana gelmesi kişilerin damar içerisinde yer alan kan hacminin dışarıya kaçması ile başlar ve hastalarda ani bir hipotansiyon (kan basıncı düşüklüğü) meydana gelir. Genellikle bir kaç gün süren ataklara oldukça ağır sonuçlara neden olabilmesi nedeniyle acil olarak müdahale edilmesi gerekebilir.

Kaçış sendromunun altında yatan asıl neden henüz aydınlatılabilmiş değildir dolayısıyla bu rahatsızlıkta şu an için hedefe yönelik gerçekleştirilebilecek bir tedavi yöntemi yoktur. Bu hastalarda tedavi temel olarak oluşabilecek durumların kontrol altına alınması ve hastalığın seyri sırasında oluşabilecek ağır tabloların önlenmesini hedefler.

Bu hastalıktan şüphelenilen kişilerde tedavi yoğun bakım şartlarında gerçekleştirilir. Kişilere yeterli damar içi kan hacmi sağlanacak düzeyde damar yolundan kan verilerek oluşabilecek organ yetmezliği tablosunu önlemeye çalışılır. Oldukça yüksek miktarda sıvı verilen hastalar dikkatli şekilde takip edilir.

Bazı vakalarda aylık düzenli şekilde yapılan damar yolu immunoglobulin verilmesi (IVIG tedavisi) ileri zamanlarda oluşabilecek atakların önlenmesinde fayda sağlayabilen bir yaklaşımdır. Önleyici tedaviler kapsamında kullanılan ancak normalde astım tedavisi amacıyla başvurulan bazı ilaçlar da fayda sağlayabilir. Bu ilaçların el titremesi gibi can sıkıcı yan etkilere de sahip olduğu unutulmamalıdır.

Kaçış sendromunun genel olarak tedavisi aslında bir destek tedavisidir. Düzenli olarak uygulanan IVIG tedavisi bazı hastalarda umut vadedici görünse de oldukça pahalı bir tedavi yöntemi olması gibi dezavantajlara sahiptir. Hedefe yönelik tedavisi şu an için mevcut olmayan bu rahatsızlığa dair belirti ve bulguları vücudunuzda gözlemlemeniz halinde en yakın sağlık kuruluşuna başvurarak uzman hekimlerden destek almanız önerilir.

Son güncellenme tarihi: 31 Ağustos 2021

Yayınlanma tarihi: 31 Ağustos 2021

"