Hipertansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Hipertansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Tansiyon Duserse Ne Yapilmali 2 Tansiyonun düşmesi

Hamilelerin sadece %2 ila 8’inde görülen bu rahatsızlık …
Tuzlu ayran tansiyonu düşürür mü, yükseltir mi. … Bu sebepten dolayı tansiyon nasıl düşer, tansiyon düşünce ne yapılmalı sorularının cevapları sizler için …
Gebelik ve Yüksek Tansiyon – Op.Dr. Nurten BoyrazHafif gebelik zehirlenmesi: Tansiyon değerinin 6 saat arayla yapılan ölçümde 2 kez 140/90 mmHg üzerinde olması, 24 saat biriktirilen idrarda protein atılımının …
Hacamat Tedavisinde Dikkat Edilmesi GerekenlerHacamat tedavisinden 3 saat kadar önce, uygulama esnasında tansiyon-şeker … Sigara içenler, hacamat uygulamasından en az 2 saat önce ve sonra sigara …
Hamilelik Belirtileri Nelerdir ve Ne Zaman Başlar?Hormonların bir anda çoğalması, kan akışını etkilediği için tansiyon düşmesi … Herhangi bir eczaneden alabileceğiniz gebelik testleriyle evinizde 2 dakika …
Kortizon İğnesi Nedir. Stres, …
Tansiyonum neden düşük. Bir insanın tansiyonu …
Göz Tansiyonu Kaç Olmalıdır. Alper ÇelikHipertansiyon, genellikle tip 1, tip 2 ve gestasyonel diyabet başta olmak … Yüksek tansiyon, kanın kalbiniz tarafından tüm vücudunuzda pompalanması ve …
Tiroid Hormonlarının Yüksekliği – Prof. … de artık hep o koldan yapılmalıdır.
Vertigo Nedir. – YouTubeNone
Düşük Tansiyon Nasıl Alt Edilir. 1.3.2. Neden …Bu hastalarda ilaç tedavisi etkin olmakla beraber düzenli kullanımı mümkün olmadığından ameliyat tercih edilebilir. Çoğumuz yılda 1-2 kez hastalanıyoruz, 1-2 gün sürerse tedirgin olmuyoruz.
Tansiyon düşüklüğüne ne iyi gelir. – CNN Türk20 mai 2022 — Balık mutlaka ortalama haftada 1 veya 2 kez tüketilmelidir. Tansiyonum düşükse ne yapmalıyım. 2022 — Bu tür bir durumda 1-2 ay rahatlama olsa bile daha sonra … Bunun nedeni tansiyon düşmesi ya da alerjik reaksiyon gibi bir durumda çabuk …
Doğum Belirtileri Nelerdir?Doğum başladığında en erken Rahim ağzının yumuşamasına bağlı olarak bu mukus tıkacı düşer. Nasıl anlaşılır. 2. •. Bu ani kan basıncı düşüklüğü de baş dönmesi, göz kararması, bayılma, mide bulantısı ve …
Hipertansiyon ve Böbrek Yetmezliği – Prof. – Medical Park24 iun. Özellikle magnezyum zengini olan uskumru tansiyonu dengeleme noktasında oldukça …
DELİX 2.5 mg TABLET KULLANMA TALİMATI – Sanofi TürkiyeHipertansiyon (tansiyon yüksekliği) tedavisinde, olağan başlangıç dozu günde bir kez 1,25 mg yarım veya 2,5 mg’lık bir tablettir. Tansiyon düşüklüğüne ne iyi gelir. Düşük tansiyon … – NTV12 aug. Evde tansiyon düşünce ne yapılır?
Tansiyon nasıl yükseltilir. Kan basıncının klinikteki ölçümünün, günlük yaşamda evde ya da kan basıncı …
Hipertansiyon – RTM Clinic160/100 ile 179/109arasında ölçülen tansiyon değerleri 2. Bu durumda sakin kalmalı ve gerekli müdahale yapılmalıdır. 2020 — Düşük Tansiyonda Ne Yemeli. 2017 — Bu durum gebelikte artan hormonal değişimin sonucudur. – Florence Nightingale24 nov. Belirtileri Nelerdir. 2021 — Tansiyon düşmesi birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Yan Etkileri – Doktor Fizik4 apr. Dr. … Hipertansiyon Hastasına Evde Bakım Nasıl Yapılmalı?
Tansiyon Düşüklüğü Nedir. evre … Tansiyon Nasıl Düşer. 2020 — Düşük tansiyon belirtileri nelerdir. … Tansiyon Nedir. Halil HalilYüksek Tansiyonda İlaç Dışı Tedaviler … Kilo azaltılması yavaş yavaş yapılmalıdır (ayda 2-4 kg). Ahmet Eray MEMEÇPeki böyle gebeler nasıl takip edilmelidirler. – Biyofonksiyonel TIPSpor yapılmamalı, vücut dinç olmalı ve en az 12 saat öncesinden kan akışkanlığını ve pıhtılaşmasını bozacak ilaçlar ( NSAİİ, Aspirin gibi ) alınmaması gerekir.
Diyabet ve Hipertansiyon – Prof. Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) …
Hamilelikte tansiyon neden düşer ve ne yapılmalıdır. Düşük tansiyon çoğu kişide …
Düşük tansiyon (hipotansiyon) nedir. – Dr. – Prof. Dr. 2020 — Ancak tansiyonun birden düşmesi, baş ağrısı ve hâlsizlik gibi belirtilere yol … ilk hekim kontrolü 2 ila 4 hafta arasında yapılmalıdır.
Düşük Tansiyon – Çapa HastanesiTansiyon her zaman aynı seviyede kalmaz. 2020 — Ancak aniden tansiyonun düşmesi, baş ağrısı, hâlsizlik, baygınlık gibi … için iki farklı günde ve istirahat sırasında ölçüm yapılmalıdır.
Düşük Tansiyon Belirtileri Nelerdir. Nasıl Geçer. Beyaz gömlek hipertansiyonu. 2022 — Tuzlu ayran tansiyonu yükseltir mi düşürür mü sorusu, … #Tansiyon Neyle Düşer#Tansiyon Düşürmek İçin Neler Yapılmalıdır#Tansiyonu Nasıl …
Düşük Tansiyon (Hipotansiyon): Nedir, Belirtileri ve Tedavisi17 nov. Alper MumcuHamilelik sırasında kan basıncının düşmesi yani hipotansiyon sık karşılaşılan bir durumdur. Ahmet ALPMANVazovagal reaksiyon: sık görülür. – Memurlar.NetPeki tansiyon neden düşer. Sınır 90/60 mmHg’dir. | Koru Hastaneleri10 nov. Düşük tansiyona en hızlı ne iyi gelir. Ömer BenderDoğru dozda kullanıldığı takdirde 1 – 2 ay içerisinde hastanın hormon seviyeleri normale dönmektedir. 2022 — Bu durumun temel nedeni, kişinin ani ayağa kalkma hareketi sebebiyle bir anda tansiyon düşmesi ve beyne yeterli miktarda kan gitmemesidir. – Prof. Tedavisi Nasıl Yapılır?13 aug. 2018 — Tansiyon düşüklüğüne ne iyi gelir diye düşünüyorsanız düşük tansiyona iyi gelen yiyeceklerle tanışmanızın vakti gelmiş demektir.
Düşük Tansiyon Nedir. Dr. Düşük tansiyona ne iyi gelir. Yüksek tansiyon kadar tehlikeli kabul edilmese de düşük tansiyon baş …
Tansiyon Nedir. … için 2 – 3 hafta kullandıktan sonra göz tansiyon ölçümü için tekrar kontrole … Göz Tansiyonu Yükselince Ne Olur?
Yemek Sonrası Düşük Tansiyon ve Beslenme ÖnerileriBu durumda da sindirim sistemi dışında kalan her yerde kan basıncı düşer. Kişi hemen sırtüstü uzanmalı ve …
Düşük Tansiyona Ne İyi Gelir. Hasta bu hastalığı nedeniyle sakat kalır mı . Ahmet AkgülBu nedenle yüksek kan basıncını, uygun tansiyon ilaçları ve yaşam tarzı … Ayrıca kanda yağ ve kolesterol bozuklukları, tip 2 şeker hastalığı, …
Hipertansiyon ve Yeni Koronavirüs Hastalığı… Sonbaharda Hastalanmamak İçin Ne Yapmalı. Düşük Tansiyonun Belirtileri ve Risk Faktörleri. 2021 — Gebelikte yüksek tansiyon neden olur sorusunun cevabı kesin olarak bilinmemektedir. Düşük …Tansiyon düştüğünde neler yapılmalı, tansiyon nasıl yükseltilir. 2020 — Tansiyon düştüğünden ise çoğu zaman fark edilmemektedir. – Medicana Sağlık Grubu29 mai 2023 — Tansiyon Neden Düşer. •. “Tansiyon düşerse ne olur?” sorusu …
Tansiyon Yükselince Mide Bulanır Mı (EIN5LY) – NeijFazla kilolu veya obez olmak: Ağırlığınız silikon nasıl çekilir Dec 17, Daha az tuzlu yemeye dikkat ederek, günlük 2 litre su tüketerek, yemek yedikten en erken …
Genel Dahiliyede Güncel Konular – Pagina 72 – Rezultate Google BooksNone
Bilimsel Zayıflama: Obeziteden DiyeteNone
Anestezide Hasta Takibi – Pagina 135 – Rezultate Google BooksNone
Gerçek Tıp: Yitik Şifanın İzinde – Pagina 151 – Rezultate Google BooksNone
31 Mart Seçimlerini Nasıl Değerlendiriyorsunuz?None
Çoluk Çocuk Dergisi 29. Neden Yapılır. Tansiyon Düşüklüğü Ve Kan …1 iul. Kan basıncı ve kalp atış hızının …
Yüksek Tansiyonda İlaç Dışı Tedaviler – Dr. Konsantrede güçlük, Yorgunluk hissi, Mide …
Düşük tansiyon nedir. Dr. Fakat şiddetli vertigo …
Düşük tansiyona ne iyi gelir, evde doğal ve bitkisel tedavi ile …10 oct. … Günde 2-2,5 litre su tüketerek susuzluğunuzun önüne geçebilirsiniz.
Kan Basıncı ve Kalp Hızı Hakkında Yanlış BilinenlerTansiyon ve kalp atış hızı çoğu insanın zihninde yakın rollerdedir. Tansiyon düşünce ne yapılır?16 oct. 2022 — Kadınların bel çevresi > 88 cm ise tansiyon riski vardır. Melih Atahan Güven – HAMİLELİK VE TANSİYON …17 apr. 2018 — Yüksek tansiyon yaygın bir sorun. Bebek …Hamilelikte tansiyon neden düşer ve ne yapılmalıdır.

Tansiyon Duserse Ne Yapilmali 2 Tansiyonun düşmesi durumunda ne yapılmalı. 2022 — Düşük tansiyon, tıbbi adıyla hipotansiyon, kan basıncının 90/60 mmHg değerinin altına düşmesi olarak tanımlanır. 2020 — Eğer küçük ve büyük tansiyon değerleri 140 mmHg ve 80 mmHg (yani 14 ve 8 de diyebiliriz) üzerine çıkarsa bu duruma hipertansiyon adı verilir.
Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu – Türk Kardiyoloji DerneğiSıklıkla kalp damar hastalığı, kalp krizi, yüksek tansiyon … Böylece kalp 2 boşluk sağ tarafta, 2 boşluk sol tarafta olmak üzere 4 boşluktan oluşmaktadır.
Göz Tansiyonu (Glokom) Nedir. Yüksek Tansiyon Belirtileri Nelerdir?14 feb. En Hızlı Ne İyi Gelir. Düşük tansiyona ne yapılır. Tansiyon kaç olursa düşüktür. Eğer kan basıncı aniden düşerse görülen belirtiler, baş dönmesi, yorgunluk, …
Prof. – Veni Vidi Göz5 dec. Uyku halinde düşer ve uyanıldığında yükselebilir. … Beslenme konusunda sebze ve meyveden zengin, haftada 2-3 gün balık, …
Acil Serviste Hipertansif Hasta Yönetimi – ATUDERAcil servise hasta tansiyon yüksekliğiyle getirilir… … 2. 2022 — 2 ayrı günde kişi dinlenme halindeyken yapılan tansiyon ölçümleri ile … Bu değişiklikler mutlaka hekim kontrolünde yapılmalıdır ve hasta …
Ani Tansiyon Yüksekliğinin Beyin Kanamasına Neden …Ani yükselen tansiyonla birlikte hastalarda burun kanaması da görülmektedir. Ahmet AkmanGöz tansiyonu 6mmHg’nin altına düşerse gözde sorunlar başlar, görme bozulur. Kan basıncı ayrıca kişinin heyecanlı, gergin veya aktif olduğu …
Düşük Tansiyon Nedeni Nedir. 2022 — Sonuç olarak, kan basıncınız düşer. Dr. ANA SAYFA · HAMİLELİK · GEBELİKTE SIK SORULAN SORULAR.
Tansiyon düşüklüğüne ne iyi gelir, nasıl yükseltilir … – Milliyet3 dec. İşte … – Hürriyet26 aug. Düzenli fiziksel aktivite, yüksek tansiyonu yaklaşık 4-8 mm Hg …
Göz Tansiyonu (Glokom) Belirtileri ve Tedavi YöntemleriGlokom (Göz Tansiyonu) Nasıl Olur. Gereken süre bekletilmelidir. Düşük tansiyonun meydana …14 feb. Dr. 2022 — Tansiyon neden düşer. Düşük Tansiyon Belirtileri Nelerdir. 2021 — Düşük tansiyon kaçtır. 2021 — Düşük tansiyon ya da diğer adıyla hipotansiyon ise kan basınç değerlerinin, 90/60’tan daha düşük olduğu bir tablodur.
Tansiyon Düşünce Ne Yapılır. 2023 — Dolaşım sistemi hamilelik sırasında hızla genişlediği için, tansiyon düşmesi muhtemeldir. Sayı – Pagina 7 – Rezultate Google BooksNone

. … ortostatik hipotansiyon (ayağa kalkmakla tansiyon düşmesi), kronik böbrek …
Hamilelikte (Gebelikte) Yüksek Tansiyon | Bahçeci Tüp Bebek16 aug. · Genetik faktörler: Bazı kişilerde vücut yapısı ve fizyolojiye bağlı olarak doğuştan tansiyon düşüklüğü görülebilir. … Kan basıncı iki şekilde sınıflandırılabilir: (1) Sistolik, Ve (2) Diyastolik tansiyon.
Acil Serviste Hipertansiyon Yönetimi – DergiParkde S SATAR · Citat de 1 ori — düzeyde postsnaptik alf-1 ve alfa-2 reseptörleri presnaptik sempatik sinir … tansiyon yüksekliği sonucunda öncelikle endotel hasarlanması oluşur ve bu.
Hipertansiyon ve Nabız Sayısı – Prof. Kan basıncınız düzene girene …
Hipertansiyon Nedir. 2022 — Tansiyon düşmesi belirtileri nelerdir. Daha aşağı değerlere düşerse de göz … Göz tansiyonun nasıl belli olur?
Çocuklarda Hipertansiyon – Doç Dr Savaş Demirpençe Çocuk …Çocuklarda tansiyon ölçümü hangi yaşlarda yapılmalıdır. · Hipertansiyon hastaları hangi bulgular ortaya çıkarsa beklemeden hekime başvurmalı · Günlük hayatta neye dikkat etmek …
Hipertansiyon Nedir. – MemorialAni tansiyon düşmesinde tansiyonu birden düşen kişilerin yapması gereken şey beyne oksijen gitmesini sağlamaya çalışmaktır. – Buse Terim13 sept. · Yeterli sıvı tüketimi: Vücudun gün içerisinde …
Tansiyon Düşüklüğüne Ne İyi Gelir – Yemek.com31 oct. Bebek için tehlikeli mi. İşte, hipotansiyon nedenleri ve çözümü:.
Sağlık Rehberi – Tansiyon Hakkında Bilmeniz GerekenlerMümkünse 1-2 dakika ara ile 2 ölçüm alınmalı. 2017 — Bu konumuzda herkesin çok sıklıkla rastladığı tansiyon düşmesi hakkında ipuçlar vermeye çalıştık. Buna …
Gebelik ve Tansiyon Yüksekliği – Op. Grip mevsimi de başladı. · Ani …
Sürekli Tansiyon Düşüklüğünün Sebebi Karbonhidrat OlabilirDüşük tansiyon ayrıca tuz alarak, sıvı alımını arttırarak, sağlıklı beslenerek, tansiyonun yükselten ilaç kullanarak veya basınç çorapları giyerek kanın …
Tansiyonu ne düşürür. 2.Egzersiz yapın. … Yani hastanın büyük tansiyonu 160’tan 140’a düşer.
Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Tedavisi Ankara7 iun. … kan basıncı tipik olarak düşer ve nabız artar. Normal Tansiyon Değerleri Nelerdir?Kilo alınmasıyla yükselir, kilo verilmesiyle düşer. Düzenli spor yapmak metabolizmayı hızlandırmaya …
Düşük tansiyona ne iyi gelir. Düşük Tansiyon Neden …28 sept. Şekip AltunkanBunun yanında kan kaybı ve kansızlık da tansiyonun düşmesine neden olabilir. Dr. Geçici olarak düşük değerler gösteren tansiyon …
Tansiyon Düşüklüğüne İyi Gelen 10 Doğal TedaviNone
Düşük Tansiyon Neden Olur. – Büyük Anadolu HastanesiBu değerlerin altında kalan tansiyon düşüklüğüne hipotansiyon adı verilir. Dehidrasyon, vücudun su tutmasına neden olur ve bu da kan hacmini düşürür. Tansiyonu İlaçsız Düşürmenin 10 Yolu15 dec. – Evde her sabah tansiyon ölçülmeli, – Haftada 1 veya 2 kere idrarda proteinüri takibi yapılır bu evde basitçe …
Normal Kan Basıncı (Tansiyon) Ne Olmalı?Tansiyonunuz normal, yükselmiş olabilir veya Evre 1 veya 2 hipertansiyonunuz (yüksek tansiyon) olabilir.Normal tansiyon 95 persentil + 12 mmHg veya …
Yüksek tansiyon – Vikipedi(2) Habis evre (malign hipertansiyon): Sistolik kan basıncı ile birlikte diastolik basınç da yükselir ve 140 mmHg’nin üzerine çıkar.

Adet döneminde gebelik olur mu? İrfan Tarhan

Adet döneminde gebelik olur mu? İrfan Tarhan

Adet döneminde gebelik olur mu?

Adet döneminde gebelik, çok büyük olasılıkla bu dönemde olan ilişki nedeniyle olmaz. Çünkü ovülasyon yani yumurtlama çok sonra olur. Gebelik ovülasyona yakın zamanda veya ovülasyon olduktan sonraki 24 saat içinde ilişki sonrası olabilir. Adet periyodu çoğunlukla 28-30 günde bir olur. Ancak bazı kadınlarda 21-24 günde bir de olabilir. Eğer adet periyodu kısa ve adetin son günlerinde ilişki olursa spermlerin 5 gün canlı kalabilmesi nedeniyle çok nadir de olsa gebelik olabilir.

Adet dönemi ilişkisinde hamilelik riski ne kadar?

Adet dönemindeki ilişki sonrası hamile kalma riski çok çok azdır. Bu risk kısa periyodu olan yani adet süresi başlangıçtan sonraki adetin başlangıcına 21-24 gün olan kadınlarda vardır. Gebelik isteği olanlar için bu dönem ilişki için uygun olan bir dönem değildir.

Adet döneminin hemen sonrasındaki ilişkide hamilelik riski ne kadar?

Evet, bu dönemde olan ilişkide gebelik olabilir. Kadınların çoğunda adet periyodları 28 veya buna yakın gün olanlarda ve adetin başlangıcından yaklaşık 7. günden itibaren olan ilişkilerde gebelik olabilir. Ovulasyon en sık 11 ile 21. günler arasında olur. Spermlerinde, 5 güne kadar yaşayacakları dikkate alınırsa bu günler gebelik ihtimalinin en çok olduğu günlerdir. 11. günde ovulasyon olan 25 günde bir, 21. günde ovulasyon olan 35 günde bir adet görür.

Adet döneminin son günü olan ilişkide hamilelik riski ne kadar?

Risk adet periyodunun uzunluğu ve kanamanın kaç gün olduğu ile ilişkilidir. En kolay hesaplama yöntemi ovulasyon tarihini tespit edip ona göre hesaplamak. Ovulasyon tarihi bir sonraki beklenen adet tarihinden 14 gün öncedir. Spermlerde 5 gün yaşayabildiğine göre beklenen adet tarihinden 19 gün önceden itibaren gebelik riski başlar. Risk olan gün 21 günde bir adet gören için adetin başlangıcında itibaren 4. gün iken, 30 günde bir adet gören için 11. gün olarak belirlenir. Adet döneminin son gününün bu hesaba göre riskli olup olmadığı belli olur.

Hamilelik riski her ay aynı mıdır?

Hamile kalmanın riskli olduğu dönem ovulasyona göre değişir. Eğer bir kadının adet periyotları çok düzenli ve her aynı şekilde oluyorsa riskli olan günler hep aynıdır. Ancak adet düzensizliği varsa ovulasyon zamanı değişeceği için riskli günler de değişir. Eğer gebelik isteniyorsa ovulasyon zamanı civarında istenmiyorsa bu dönem dışında ilişki olabilir.

Yüzeyel (Penis vajen içine girmeden) ilişki sonrası hamile kalınabilir mi?

Yüzeyel ilişki sonrasında gebelik ihtimali az da olsa vardır. Eğer sperm vajen üstüne boşalırsa spermler hareket ederek önce vajen içine ve oradan da rahim içine hareket edebildikleri için gebelik olabilir. Bakire olmasına rağmen hamile olan çok kadına rastlanmıştır.

Adet dönemi, ovülasyon (Yumurtlama) ve gebelik ile ilgili sık sorulan sorular: Adet ilk defa (Menarş) ne zaman başlar?

Çoğunlukla 12 yaş civarında başlamakla birlikte toplumdan topluma hatta kızların genetik özelliklerine göre bu yaş değişebilir. Kuzey ülkelerinde ortalama adet yaşı 15-16 iken, ekvatora yakın ülkelerde 9-10 yaşlarında başlamaktadır.

Adet döngüsü nasıl olur?

Vücuttaki hormonal değişiklikler adet döngüsüne sebep olur. Kanama başladıktan sonra rahim iç tabakası yani endometrium dökülür. Bu arada beyinden salgılanan hormonlar yumurtalıklardaki yumurtanın büyümesini sağlar. Yumurtalıktan salgılanan estrojen hormonu tekrar beyini etkileyerek yumurta çatlamasına neden olan hormon salgılanmasına sebep olur. Yumurta çatladıktan sonra geriye kalan doku (korpus luteum) progesteron salgılayarak rahim iç dokusu yani endometriumu eğer embriyo oluşursa yerleşmesine uygun hale gelir. Gebelik olmazsa korpus luteum kaybolur ve progesteron seviyesi düştüğü için tekrar kanama başlar ve sonrasında yeniden adet döngüsü başlar. Eğer gebelik olursa bebeğin eşinden salgılanan hormonlar korpus luteumun kaybolmasını engellediği için adet olmaz.

Ovulasyon başlar başlamaz ilk aydan gebe kalınabilir mi?

Evet ilk adet başlar başlamaz gebelik olabilir.

Adetler ne kadar sürer ve ne kadar kanama normaldir?

2-7 gün arası süren kanamalar ve her gün 2-3 yemek kaşığı kadar kanama normaldir.

Adet dönemindeki ilişkiden hangi şartlar olursa hamile kalınır?

Kanamanın şekli ve miktarı değil süresinin uzunluğu ve kanamanın son günlerinin ovulasyona ne kadar yakın olduğu önemlidir. Ovulasyondan 4-5 gün önceki günler adet döneminin son günlerine rastlıyorsa gebelik olabilir.

Adet olunan dönemde mide bulantısı gebelik ile ilgili midir?

Hayır, gebelikteki bulantı bir sonraki beklenen adet döneminden sonra olur.

"
Gebelikte cinsiyeti kadın mı erkek mi belirler? İrfan Tarhan

Gebelikte cinsiyeti kadın mı erkek mi belirler? İrfan Tarhan

Gebelikte cinsiyeti kadın mı erkek mi belirler?

Bazı gebeler yaşam şekli, tüketilen yiyecek içecekler, gebe kalınan zaman gibi çevresel sebeplerin bebeğin cinsiyetini belirlediğine inanır. Ama gerçek böyle değildir. Vücudumuzdaki kromozomlar 23 çiftten 46 tanedir. Her çift kromozomun yarısı anneden diğer yarısı babadan gelir. 22 kromozom kadın ve erkekte aynı olup otozomal kromozom olarak adlandırılırken 23. kromozom ise farklıdır ve cinsiyet kromozomu olarak adlandırılır. 23. kromozomun ikiside XX ise cinsiyet kadın, XY ise erkek olur.

Bebeğe anneden sadece X kromozomu gelirken babadan X gelirse bebek kız, Y gelirse erkek olur. Bebekteki cinsiyet kromozomundaki ikinci kromozomun X veya Y olması spermden gelen kromozoma bağlıdır. Yani cinsiyet babadan gelen sperme göre belirlenir .

Erkek bebek olma nedeni!! Cinsiyet belirlemede ki genetik sebep nedir?

Genetik olarak ailesinde fazla kız olan erkeklerin çocuklarında kız, fazla erkek olanların ise erkek olma olasılığı daha fazladır. Cinsiyet belirlenmesi erkekten gelen X veya Y kromozomuna göre olmaktadır.

Her gen allel adı verilen anne ve babadan birer tane gelen 2 parçadan oluşur. 2 farklı tip allel geni olan erkeklerden 3 farklı tip X ve Y geni içeren sperm oluşur.

MM allelleri olan erkek daha çok Y kromozomu üretir ve daha çok erkek çocuğu olur. MF allelleri olan erkeklerde eşit sayıda X ve Y kromozom üretileceği için kız-erkek oranı eşit olur. FF allelleri olan erkek daha çok X kromozomu üretir böylece daha çok kız çocuğu olur.

Birçok ülkede savaşlardan sonra erkek çocuk doğum oranlarında artış oldu. Bunun sebebi erkek çocuğu fazla olan ailelerin savaştan dönen erkek çocukları kız çocuğu fazla olan ailelerin erkek çocuklarına göre fazla olduğu için o dönemde erkek çocuk doğum oranları doğal olarak fazla olmakta.

Genetik olarak kız ve erkek seçilimi babadan gelen kromozoma bağlı olmasına rağmen bazı kadınların sadece kız veya sadece erkek çocuk doğurmalarının kesin sebebi hala bilinmemektedir.

Kız erkek olma oranı nedir?

Dünyada ortalama her 105 erkeğe karşılık 100 kız doğmakta. Teorik olarak babadan gelen spermlerin yarısı X diğer yarısı Y olmasından dolayı oranın %50 olması beklenirken kız erkek oranı % 49’a %51 dir. Bu oranlar ülkelere ve yıllara göre değişiklik gösterebilmekte.

Kesin olmamakla birlikte kız erkek oranını etkileyen çeşitli faktörler vardır. Bunlar:

Babanın genetik yapısı, XY genindeki m ve f allellerinin oranı İlişki zamanı, yumurta ovulasyon (yumurtlama) olduktan sonra yaklaşık 1 gün spermler ise rahim içinde yaklaşık 3 gün yaşarlar. X kromozomu taşıyan spermler daha dayanıklı Y kromozom taşıyanlar ise daha hızlıdır. Yumurtlamadan sonra ilişki olursa yumurtaya önce varan spermlerde Y kromozomu ihtimali fazla olduğu için erkek olma ihtimali, ilişkiden birkaç gün sonra olursa X kromozom taşıyan spermler daha dayanıklı olduğu için kız olma ihtimali artar. Kriz zamanı, savaşlar sonrası erkek bebek doğum oranının artması, büyük depremlerden sonra kız doğum oranının artması, Ebeveyn yaşı, erken yaşlarda erkek geç yaşlarda kız doğum oranında artış. Doğum yeri, Azerbaycan da 110 erkeğe 100 kız doğarken Zimbabwe’de 102 erkeğe 100 kız doğmakta. Bebeğin cinsiyetini öğrenme

Bebeğin cinsiyeti öğrenilene kadar hep merak konusu olur. Halk arasında cinsiyet için ekşi veya tatlı yemeyi tercih etme, karın şekli, meme pozisyonu, yüzük metodu gibi birçok yöntemle tahmin yürütülür. Bu tahminlerin hiçbir bilimsel geçerliliği yoktur.

Ultrason: 12-13. haftadan itibaren uygun gebelerde ve uygun fetal pozisyonda cinsiyet görülebilir. Tecrübeli ellerde hata payı oldukça azdır. Bu haftadan itibaren önce penis görülür. Testisler 26-27. haftadan itibaren görünür hale gelir. 16. haftada ultrason ile cinsiyet kesin olarak tespit edilebilir.

Fetal DNA Testi: 12. haftadan önce bebeğin cinsiyeti kesin olarak öğrenilebilir. 6. haftada bile bebeğin kromozomlarının anne kanında tespit edilebilmesine rağmen kesin sağlıklı sonuç için 10. haftaya kadar beklemek gerekir.

Cinsiyet belirleme?

PGD Yöntemi: Cinsiyet belirlemedeki tek bilimsel yöntem PGD (preimplatation genetic diagnose) yöntemidir. PGD yönteminde embriyonun rahim içine yerleştirilmeden önce kromozomlarına bakılarak anomali incelemesi yapılabildiği gibi cinsiyet kromozomlarına da bakılabilir. Böylece transfer edilecek embriyonun kız ya da erkek olduğu kesin olarak %100 belli olur.

Selnas Yöntemi: Spermlerden gelen X gametler negatif Y gameteler pozitif yüklüdür. Yumurtanın elektrik yükü ise değişkendir. Eğer yumurtanın yıllık elektrik yükü tablosu çıkarılabilirse yumurtanın X veya Y gametlerine göre sperm çekme dönemlerine göre gebelik elde edildiğinde cinsiyetin istenilen şekilde tutma olasılığı %85 ler oranında olduğu belirlenmiş.

Yiyecek Seçimi: Başka kesin olmayan bir yöntem ise yiyecek seçimi. Gebelikten yaklaşık 2 ay önce sodyum ve potasyum içeriği zengin besinler (balık, tuz, çikolata, muz ..) tercih edildiğinde erkek çocuk, kalsiyum ve magnezyum içerikli besinler tercih edildiğinde ise kız olma ihtimali artıyor.

Bu şekilde istenilen gebeliğin %70 oranında elde edildiğini bildiren araştırmacılar var.

Ericson Yöntemi: Sperm bir deney tüpünde su ile karıştırılarak hızlı ilerleyen spermlerin kullanılması ile erkek olma ihtimali artar. Yine başarı oranı %70-80’ler civarında

Çin Takvimi: Kadının yaşı ve aya göre ilişkiye girmesi bebeğin kız ya da erkek olmasını etkileyecek. Eğer bu yöntem yüksek oranda sonuç verseydi tek çocuğa izin verilen Çin’de ailelerce erkek çocuk isteği fazla olduğu için erkek oranının artmış olması gerekirdi. Ancak şu anki durum nüfus dengesinde bir değişiklik yok.

Cinsiyet belirlemede daha farklı yöntemler de olmasına rağmen en bilinen yöntemler yukarıdakiler ve hala tek %100 yöntem PGD yöntemi.

Türkiye’de Cinsiyet Belirleme

Türkiyede yasal olarak tüp bebek işlemlerinde cinsiyet belirleme ile birlikte yumurta ve sperm donasyonu yasak olup yapılmasında cezai yaptırımı uygulanmaktadır.

Cinsiyet belirlenerek tüp bebek tedavisi bazı ülkelerde hem cinsiyet belirleme hem de sperm ve/veya yumurta donasyonu yapılabilmektedir.

X ve Y Kromozumuna Bağlı Genetik Bozukluklar Turner Sendromu, Sadece kadınları etkiler. X kromozlarından bir tanesi tamamen veya bir parçası eksiktir. Klinefelter Sendromu, Sadece erkekleri etkiler. 2 X ve 1 Y Kromozomu vardır. Triple X Sendromu, Sadece kadınları etkiler ve 3 tane X kromozomu vardır. XYY Sendromu, Sadece erkeği etkiler 1 X ve 2 Y kromozomu vardır. "
SANKO Üniversitesi Hastanesi

SANKO Üniversitesi Hastanesi

Hipertansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Su ile yutulan, endoskopi ve anestezi gerektirmeyen yeni nesil mide balonudur. Midenizde yer kaplayarak kilo kaybı sağlamaya yardımcı olur.

04 Ekim 2023

2001'den Günümüze Tüp Bebek Merkezimiz Hizmet Vermeye Devam Ediyor. 11 Aralık 2023

Ameliyatsız Kulak Şekillendirme

Bebeklerde doğumsal kulak şekil bozuklukları, doğum sırasında ve sonrasında görülebilen yaygın bir durumdur.

31 Ekim 2023

Nabız Dergisi 86. Sayısı Çıktı

SANKO Üniversitesi Hastanesi tarafından hazırlanan Nabız Dergisi, hastanede yapılan tedaviler, operasyonlar ve hekimler hakkında bilgilendirmenin yanı sıra, gerçekleştirilen etkinlikleri, yazılı ve görsel olarak üç aylık periyotlarla okuyucularımıza ücretsiz bir şekilde ulaştırmaktadır.

19 Ocak 2024

Evde Bakım Hizmetlerimiz

Doktor hizmetleri, hastanın talebi ve ihtiyacı doğrultusunda işinde uzman doktorlarımız hastaları bulundukları yerde ziyaret ederek, teşhis ve tedavi süreçlerini ayrıntılı şekilde değerlendirmektedir.

16 Ağustos 2022

CHECK-UP Paket Programlarımız

Check - up, insan vücudunda bulunan tüm sistemleri taramak amacıyla planlanmış bir sağlık programıdır. Check - up ile amaçlanan yaşam kalitesinin uzun yıllar aynı düzeyde devam ettirilmesine imkan tanımaktır. Bu sayede, hastalıkların tedavi edilmesinin yanı sıra, ortaya çıkabilecek rahatsızlıkların ve hastalıkların önlenmesi, sağlık koşullarının en üst düzeye çıkarılması sağlanır.

10 Ocak 2023

Yutulabilir Mide Balonu

2001'den Günümüze Tüp Bebek Merkezimiz Hizmet Vermeye Devam Ediyor.

Ameliyatsız Kulak Şekillendirme

Nabız Dergisi 86. Sayısı Çıktı

Evde Bakım Hizmetlerimiz

CHECK-UP Paket Programlarımız ARA

Bölümlerine göre veya doktor ismi ile arama yapabilirsiniz.

Hastanemiz, Sağlık Turizmi Yetkili Belgesi almaya hak kazanmıştır. TÜRKİYE'DE TS 13811 Hijyen ve Sanitasyon Yönetim Sistemi Belgesi almaya hak kazanan İLK HASTANE OLMANIN GURURUNU YAŞIYORUZ. Nabız Dergisi 86. Sayı çıktı. Tıbbi Birimler

SANKO Üniversitesi Hastanesi yeni binasının hizmete girmesiyle birlikte 10 ameliyat salonu kapasitesine ulaşmıştır. Ameliyathaneler laminar hava akımı ve hepafiltrelerle donatılmıştır.

Tıbbi Bölümler Tanı Üniteleri Özel Klinikler ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON

Anestezi, ameliyatın yapılmasına izin verecek şekilde hastanın bilincinin, ağrı duyusunun, reflekslerinin geri dönüşümlü olarak ortadan kaldırılması işlemidir.

ÇOCUK CERRAHİSİ

Çocuk Cerrahisi Bölümümüzde 0-18 yaş arası çocuklarda cerrahi sorunların tanı, tedavi ve ameliyatları yapılmaktadır.

ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI

Sağlıklı toplum, sağlıklı bireylerle mümkündür. Çocuk ve gençlerin gelişimi ve eğitimi, toplumumuzun gelişebilmesi ve ilerleyebilmesi için, vazgeçilmez unsurlardır. Sağlıklı bir yetişkinlik dönemi için, çocuk ve gençleri anlayabilmek, sorunlarına çözüm üretmek, psikolojik sorunları önlemek, psikiyatrik hastalık var ise doğru tanı koymak ve tedavi etmek gerekir.

FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON

Fizik Tedavi (Fiziksel Tıp), çeşitli hastalıklarda diğer tedavilerle birlikte veya tek başına uygulanabilecek ısı, ışın, elektrik akımları, egzersiz vb. gibi fiziksel ajan ve tekniklerin kullanıldığı tedavi yöntemleridir.

GÖĞÜS HASTALIKLARI

Hastanemiz Göğüs Hastalıkları Bölümü'nde, akciğer hastalıklarının tanı, tedavi ve takibine yönelik poliklinik ve yataklı tedavi hizmeti verilmektedir.

NEFROLOJİ

Nefroloji Bölümümüzde her türlü böbrek, hipertansiyon, hemodiyaliz, periton (karın) diyaliz ve organ nakli yapılmış hastaların klinik takibi ve tedavisinin yanı sıra, canlıdan organ nakli alıcı – verici hazırlığı ve kadavradan organ nakli hazırlığı yapılmaktadır.

PSİKİYATRİ

SANKO Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nde ayaktan hastalara poliklinik hizmeti verilmektedir.

CİLDİYE

Bölümümüz, kendi alanında oluşan gelişmeleri izleyerek tanı ve tedavideki yenilikleri hasta bakımına yansıtmayı ve hastaların her zaman güler yüz ve saygı gördükleri bir ortam yaratmayı ilke edinmiştir.

BESLENME VE DİYETETİK

Beslenme ve Diyet Bölümümüz, hastanemizde yatan ya da ayakta tedavi alan hastalara yapılan diyet uygulamalarını, beslenme bilimindeki gelişmeler doğrultusunda ve hasta iyileşme sürecini destekleyecek şekilde gerçekleştirmeye çalışırken, taburcu olan hastalara da toplumda sağlıklı beslenme bilincini oluşturarak yaşam kalitesini artırmaya yönelik hizmetler sunar.

AMELİYATHANELER

SANKO Üniversitesi Hastanesi 10 ameliyat salonuna sahiptir. Ameliyathaneler laminar hava akımı ve hepafiltrelerle donatılmıştır.

BEYİN OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ

Beyin Omurilik ve Sinir Cerrahisi (Nöroşirürji) Bölümümüz, multidisipliner çalışma ilkesiyle Nöroloji, Nöroradyoloji, Nöroanestezi ve Psikiyatri Bölümleri ile uyum halinde çalışmaktadır.

CHECK-UP POLİKLİNİĞİ

Check - up, insan vücudunda bulunan tüm sistemleri taramak amacıyla planlanmış bir sağlık programıdır.

ENDOKRİNOLOJİ VE METABOLİZMA HASTALIKLARI

Endokrinoloji ve metabolizma hastalıklarında en son klinik gelişmeler göz önüne alınarak hastalarımıza tanı ve tedavi hizmeti verilmektedir.

ENFEKSİYON HASTALIKLARI VE KLİNİK MİKROBİYOLOJİ

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü bünyesinde Hepatit Kliniği de hizmet vermektedir. Bu birim sayesinde, Kronik Hepatit B ve Kronik Hepatit C hastalarının tüm tahlilleri hastanemizde yapılarak, tedavi hizmeti verilmektedir.

GASTROENTEROLOJİ

Gastroenteroloji Bölümü, gastrointestinal, karaciğer ve safra yolları problemi olan hastalara, ayaktan veya yatarak danışmanlık, tanı ve tedavi hizmeti vermektedir.

GENEL CERRAHİ

Genel Cerrahi Bölümümüz, deneyimli uzman kadrosu ile genel cerrahi hastalıklarında modern ve güvenilir hizmet vermektedir. Yatan hasta, poliklinik ve acil servis hizmeti 7 gün 24 saat kesintisiz devam etmektedir.

GİRİŞİMSEL RADYOLOJİ

Vasküler yöntemler, hem arter (atardamar) hem de ven (toplardamar) ile ilgili girişimleri içermektedir.

GÖĞÜS CERRAHİSİ

Hastalara en son teknolojik gelişmelerle hizmet vermektedir. Sürekli büyüyen ve gelişen hastanede Göğüs Cerrahisi Bölümü bölgemizdeki özel hastaneler içinde sadece SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde mevcuttur.

GÖZ HASTALIKLARI

SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde, kısa sürede, ağrı duymadan FAKO yöntemiyle katarakt ameliyatları yapılmakta ve net görme sağlanmaktadır. Uzak ve yakın görme için ya da astigmatizmanın giderilmesine yönelik çok odaklı ve/veya astigmatik Premium Lens uygun gözlerde yapılabilmektedir.

İÇ HASTALIKLARI

Genel Dahiliye, dahili tıp bilimleri arasında en geniş kapsamlı olan bilim dalıdır. Genel dahiliye uzmanları vücudumuzda bulunan hemen tüm organların hastalıkları ile ilgilenirler.

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM

Hastanemizde normal jinekolojik hasta muayenesi, gebelik kontrolleri, menopoz tedavisi, infertilite tedavisi, krioterapi (yara dondurma), elektrokoterizasyon (yara yakma) her türlü jinekolojik ameliyatlar ve laparoskopi ile (kapalı ameliyatla) tüpligasyon histereskopi operasyonu yapılmaktadır.

KARDİYOLOJİ

Hastanemiz Kardiyoloji Bölümü, Elektrokardiyografi, Ekokardiyografi, Treadmill, Holter, E.E.C.P. ve Koroner Anjiyografi cihazları ile tam donanımlı bir kalp merkezi konumundadır.

KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI

Hastanemiz Kulak Burun Boğaz Bölümü'nde şikayetleriniz, en son görüntüleme teknikleri ile rahat, doğru, kısa ve güvenilir biçimde muayene, teşhis ve tedavi edilir.

NÖROLOJİ

Tüm nörolojik hastalıkların tanı ve tedavisi için gerekli bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans (MR), elektroensefalografi (EEG), elektromiyografi (EMG) ve kan tetkiklerinin yapılabildiği bir birimdir.

NÜKLEER TIP

Nükleer Tıp, radyofarmasötik dediğimiz maddeler kullanılarak gerçekleştirilen, moleküler düzeyde görüntüleme ve tedavi bilimi olarak tanımlanır. Nükleer Tıp Bölümü’nde gerçekleştirilen uygulamalar sayesinde hastalıkların ileri tanı ve tedavisi mümkün olabilmektedir.

ORGAN NAKİL MERKEZİ

Organ Nakli, organ yetmezliği olan hastalara uygulanan cerrahi bir işlemdir. Vücutta görevini yapamayan organın yerine ya beyin ölümü gerçekleşmiş kişiden (kadavradan) bağış ile ya da canlı kişiden bağış yolu ile alınan organın hastaya nakil işlemidir.

ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ

Ortopedi ve Travmatoloji Bölümümüzde en ileri teknolojiye sahip araç ve gereçlerle ameliyathane, poliklinik ve acil servis ortamlarında 24 saat kesintisiz hizmet verilmektedir.

RADYOLOJİ

Vasküler yöntemler hem arter (atardamar) hem de ven (toplardamar) ile ilgili girişimleri içermektedir. Genel olarak kalbin atardamar ve toplardamarları (koroner arter ve venler) hariç vücuttaki bütün damarları ilgilendiren hastalıklar bu yöntemlerle tedavi edilebilmektedir.

ROMATOLOJİ

Romatoloji, romatizmal hastalıklar olarak isim verilen sistemik otoimmün durumların, kas ve iskelet sistemi hastalıklarının teşhis ve tedavisiyle ilgilenmektedir.

ACİL SERVİS

Kurulduğumuz 1996 yılından itibaren, hastanemize müracaat eden acil durumdaki hastalara gerekli tıbbi müdahale Acil Servisimizde 24 saat kesintisiz olarak yapılmaktadır. Sadece Gaziantep’ten değil, bölge il ve ilçelerinden gelen hastalara da hizmet vermekteyiz.

TIBBİ ONKOLOJİ

Kanserin tek bir hastalık değil, birçok farklı hastalığın ortak adıdır. Kanser günümüz modern yaşamında etkisiyle ve sıklığı giderek daha çok görülen bir hastalıklar grubudur.

ÇOCUK HEMATOLOJİSİ VE ONKOLOJİSİ

Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Bilim Dalı'nın ana konuları, çocukluk çağı kan hastalıkları ve kanserleridir.

GETAT (GELENEKSEL VE TAMAMLAYICI TIP UYGULAMALARI)

Dünya Sağlık Örgütüne göre GETAT ‘Fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanı sıra sağlık durumunun sürdürülmesinde yararlanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve deneyimlere dayalı, etkinliği bilimsel olarak açıklanabilen veya açıklanamayan, bilgi, beceri ve uygulamalar bütünüdür.

HEMATOLOJİ

Hematoloji, kan hastalıklarının yanı sıra dalak ve kemik iliği gibi kan yapıcı organların hastalıkları ile de ilgilenen bilim dalıdır.

KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ

Kurulduğu günden itibaren bölgede sağlık alanında öncü hastanenin Kalp Damar Cerrahisi Bölümümüz zamanla yapılan ameliyatların sayısı ve çeşitliliğinin artması ile Türkiye genelinde saygın yer edinmiş, bölgede referans hastane konumuna gelmiştir.

OBEZİTE VE METABOLİK CERRAHİ Obezite, vücutta sağlığı bozacak ölçüde aşırı yağ birikmesidir. PLASTİK, REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Bölümümüzde, ameliyatlara ek olarak saç ekimi, kırışıklıkların tedavisinde kullanılan dolgu uygulamaları, lazerle iz tedavisi ve cilt yenileme, PRP - mezoterapi enjeksiyonu, dermopen uygulaması, gibi cerrahi olmayan birçok tedavi yönteminden de yararlanılmaktadır.

PULMONER REHABİLİTASYON MERKEZİ

Pulmoner Rehabilitasyon başta Kronik Obstriktif Akciğer Hastalığı (KOAH) olmak üzere semptomatik ve günlük yaşam aktivitesi azalmış obstriktif ve restriktif tüm solunumsal bozukluklarda uygulanan multidisipiliner bir tedavidir.

SKOLYOZ KLİNİĞİ

Skolyoz (omurga eğriliği), röntgende görülen omurga düzlemindeki 10 derecenin üzerindeki şekil bozukluğudur.

ÜROLOJİ

SANKO Üniversitesi Hastanesi Üroloji Polikliniği’nde ürolojik hastalıkların tetkik ve tedavisi için, gerekli tıbbi ve teknik donanıma sahiptir. Hastanemizin Üroloji Kliniğinde uzman hekimler tüm gün hizmet vermektedir.

YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİ

Yoğun Bakım Ünitelerinde her türlü yaşam desteği verilmekte ve hayati fonksiyonlar sürekli izlenebilmektedir. Her biri 24 saat doktor ve hemşire gözetiminde 4 yoğun bakım ünitesi, toplam 114 yatak kapasitesi ile aralıksız en iyi hizmeti vermektedir.

ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI

“Bebek Dostu Hastane” çocuklarımıza hizmet vermeye devam ediyor. Pediatri Kliniğimiz, hafta içi her gün sabah 08:00 - 17:00, cumartesi günleri 08:00 - 13:00 saatleri arasında çocuk hastalıkları uzmanlarının yetki ve sorumluluğunda hizmet vermektedir.

TÜP BEBEK MERKEZİ

SANKO Üniversitesi Hastanesi Tüp Bebek Merkezi, dünyada bu alanda geliştirilen en ileri teknolojilerini kullanarak, doğal yollardan çocuk sahibi olamayan ailelerin sağlıklı çocuklara kavuşmasını amaçlamaktadır.

KEMİK İLİĞİ NAKİL MERKEZİ

Kemik iliği nakli ile sağlıksız kan hücrelerinin yerini sağlıklı kan hücreleri alarak sağlıklı eritrosit, lökosit ve trombositleri üremesini sağlayabilmektedir.

Biyokimya Laboratuvarı

Hastanemiz Biyokimya Laboratuvarı’nda testler, en doğru yöntemlerle, en az hata esas kabul edilerek, iç ve dış kontroller yapılarak çalışılmaktadır. Laboratuvar biyokimya, hematoloji, mikrobiyoloji ve endokrinoloji birimlerini kapsamaktadır.

Tıbbi / Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarı

Hastanemiz Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü bünyesinde Hepatit Polikliniği de hizmet vermektedir.

Patoloji ve Sitoloji Laboratuvarı

Laboratuvarımızda servikovajinal smear (Pap Smear), sitolojik (hücresel) incelemeler, organların biopsi ve ameliyat materyallerinin incelemeleri yapılmaktadır. Bunların içinde sıklıkla rahimağzı (serviks) biopsileri, küretaj spesimenleri, rahim, endoskopik mide, kolon ve bütün sindirim sistemi, deri, prostat, meme, bağırsak, safra kesesi, appendiks ve tiroit gibi ameliyat ile alınan organların incelemeleri bulunmaktadır.

Ozon Polikliniği

Üç tane oksijen atomunun birleşimi ile oluşan ozon, renksiz ve keskin kokulu bir gazdır. Sıvı halde lacivert renge dönüşen ozon gazının görevi, dünyayı stratosferde güneşten gelen mor ötesi radyasyona karşı korumaktadır

EECP

Çin’de kullanılmaya başlanan ve ABD’de 1995 yılında FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) onayı alan EECP (Doğal Bypass) yöntemi, 1000’in üzerine merkezde uygulanmakta ve araştırmalara göre koroner arter ve kalp yetmezliği olan hastalarda ciddi iyileşmeler sağlamaktadır.

GETAT (GELENEKSEL VE TAMAMLAYICI TIP UYGULAMALARI)

Dünya Sağlık Örgütüne göre GETAT ‘Fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanı sıra sağlık durumunun sürdürülmesinde yararlanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve deneyimlere dayalı,

"
Hipertansiyon Belirtileri ve Tedavisi » Özel Levent Hastanesi

Hipertansiyon Belirtileri ve Tedavisi » Özel Levent Hastanesi

Hipertansiyon Belirtileri ve Tedavisi

Hipertansiyon tüm dünyada yaygın görülen bir kronik hastalıktır. Fazla kilo, aşırı tuz tüketimi gibi yaşam tarzına bağlı olarak gelişebildiği gibi genetik faktörler de hastalığın ortaya çıkışında oldukça etkilidir. Tedavi edilmediğinde ciddi sağlık problemlerine yol açabilmektedir. Bu nedenle tedavisi aksatılmamalıdır.

Hipertansiyon nedir?

Tansiyon kanın damar duvarına yaptığı basıncı ifade eden terimdir. Yaygın kronik hastalıkların başında gelen hipertansiyon kan basıncı değerinin yüksek olması durumudur. Halk arasında büyük tansiyon diye bilinen sistolik tansiyon değeri 140’ın üzerinde, bununla birlikte küçük tansiyon (diyastolik tansiyon) değeri 90’ın üzerinde seyrediyorsa hipertansiyon (yüksek tansiyon) varlığından söz edilebilir.

Hipertansiyon belirtileri nelerdir?

Sık görülen hipertansiyon belirtilerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

Baş ağrısı Göğüste ağrı Çarpıntı Halsizlik Kulak çınlaması Burun kanaması Sık sık idrara çıkma Vücutta ödem oluşması Görme problemleri Baş dönmesi Hipertansiyon nedenleri nelerdir?

Hipertansiyon hastalığında genetik ya da çevresel faktörler etkili olabilmektedir. Bununla birlikte hastalığın oluşmasındaki neden çoğunlukla tam olarak belirlenemez. Hipertansiyona sebep olabilecek etkenler aşağıdaki gibidir:

Sedanter (hareketsiz) yaşam tarzı Aşırı tuz tüketimi Kilolu olmak Alkol ve sigara tüketimi Genetik faktörler Crohn hastalığı, böbrek hastalıkları, diyabet gibi bazı hastalıklara sahip olmak Gebelik Kolesterol yüksekliği Hipertansiyon nasıl teşhis edilir?

Hipertansiyon teşhisi için düzenli aralıklarla uygun şartlarda tansiyon ölçümü yapılmalıdır. Ölçümden hemen öncesinde en az beş dakika dinlenmiş olmak gerekir. Bazı hastalarda hipertansiyon problemi olmadığı halde hastane ortamında ölçüm yapıldığında değerler yüksek çıkabilmektedir.

Tansiyon ölçümü için gün boyu ölçüm yapan holter cihazları da kullanılabilmektedir.

Hipertansiyon tedavisi

Öncelikle hastanın yaşam tarzında değişiklikler yapması gerekebilir. Hasta eğer fazla kilolu ise ideal kiloya kavuşması için beslenme programları oluşturulabilir. Bu programlarda genellikle tuz tüketimi kısıtlı tutulur, meyve, sebze tüketimine ağırlık verilir.

Hipertansiyon tedavisinde yaşam tarzı değişiklikleri İdeal kiloya ulaşılmalı ve kilo kontrolü sağlanmalı Tuz tüketimi azaltılmalı Alkol ve sigara kullanılıyorsa bırakılmalı Düzenli fiziksel aktivite yapılmalı Meyve ve sebze ağırlıklı beslenilmeli Doymuş yağ oranı yüksek gıdaların tüketimi kısıtlanmalı

Yaşam tarzı değişikliklerine uyum sağlanamadığında ya da bu değişiklikler ile hastalık kontrol altına alınamadığında ilaç tedavisi gerekebilmektedir. İlaç tedavisi hekim kontrolünde olmalı ve doz ayarlamaları kesinlikle hekimin önerdiği şekilde yapılmalıdır.

Tansiyon nasıl düşürülür?

Tansiyon yükseldiği anlarda hastaların uygulayabileceği bazı yöntemler bulunmaktadır. Bunlar,

Elleri, ayakları suyla yıkamak, soğuk su ile duş almak tansiyonun düşmesine yardımcı olabilir. Limon suyu ile su karıştırılıp içilebilir. Yoğurt ve ayran tüketilebilir. Ancak kesinlikle tuzsuz olmalıdır. Kutu ayranlar tuz içerir, bu nedenle ayran mutlaka evdeki yoğurt ve içme suyu ile tuz eklenmeden hazırlanmalıdır. Greyfurt ve nar suyu gibi meyve suları tüketilebilir. Sarımsak tansiyon dengeleyen bir besindir. Sarımsak tüketimi de tansiyonun düşürülmesinde etkili olduğu bilinmektedir. "
Hipertansiyon tanı ve tedavisi - NOBEL Kitabevi

Hipertansiyon tanı ve tedavisi - NOBEL Kitabevi

Hipertansiyon tanı ve tedavisi

This product is not sold individually. You must select at least 1 quantity for this product.

Dikkat: Stoktaki son ürün

Tweet Paylaş Google+ Pinterest

HİPERTANSİYON TANI VE TEDAVİSİ Açıklaması

2011 yılında İstanbul’da Haliç kongre merkezinde düzenlenen ‘Dünya Hipertansiyon Kongresi’nde bilimsel program hazırlayıcısı olarak hipertansiyonun ve diyabetin bulaşıcı bir hastalık gibi gelişmekte olan ülkelerde ciddi bir sağlık problemi haline dönüştüğünü rapor ettik. İlginç olarak Afrika’dan Ortadoğu’ya kadar gelişmekte olan toplumlarda da obesite, diyabet ve en önemlisi hipertansiyon giderek daha ciddi bir hal almaktadır. Neden daha önemlisi diyoruz? Cevabı hipertansiyon ve ilişkili hastalıklar tüm dünyada 1 numaralı ölüm nedenidir. Bunun içerisine renal fonksiyonlarda bozulma, inme, koroner arter hastalığı, aort anevrizması, retinopati ve diğer multisistemik hastalıklarda girmektedir. Elinizdeki hipertansiyon kitabı, hipertansiyonu her yönü ile değerlendirmeye, pratik uygulamada, reçete yazılmasında, tedavi programını oluşturulmasında ve hasta izleminde yol gösterici olması amacı ile hazırlanılmıştır. Kitabın içeriğinde en son kılavuzlar eşliğinde tedavi önerileri, şekil ve görsel dokümanlarla kolay anlaşılır ve ilgi çekici nitelik hedeflenmiştir. Hipertansiyon kitabının her bir bölüm yazarına güncel, en son çalışmalara ışığındaki hazırlıkları, oluşturdukları görsel çalışmalar, tablolar ve yoğun emekleri için teşekkür ederim. Selen yayıncılık ve ekibine bu kitabın hazırlanmasında gösterdikleri titizlik ve gayretleri için teşekkür ederim

ISBN9786056446696Basım Yılı2015Sayfa Sayısı256Yazar(lar)Prof. Dr. Ertuğrul ERCAN, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Emre ÖZPELİT"
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Çocuk Diş Hekimliği Anabilim Dalında kanal tedavisi işlemi sabah açılan randevu saatlerinde yapılmaktadır. Öğleden sonra kanal tedavisi yapılmamaktadır.

Üniversitemiz bünyesinde 2009 yılından beri hizmet vermekte olan Diş Hekimliği , hâlihazırda güçlü akademik kadrosu ve donanımlı alt yapısıyla yılda 200 bin hastaya hizmet verecek bir kapasiteye ulaşmış, bölgenin en nitelikli kurumlardan biridir. Önce sağlık prensibiyle hareket eden ve hastalarını bir misafir edasıyla karşılayan akademik ve idari kadromuz, sadece Van için değil bölge illerinden gelen tüm vatandaşlarımız için en iyi hizmeti sunmaya gayret etmektedir. Amacımız, varlık sebebimiz olan bu topraklarda hastalarımıza en iyi hizmeti sunabilmek, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir tarafından gelen öğrencilerimize en iyi eğitimi verebilmektir. Bu doğrultuda hedefimiz, kapsamlı ve nitelikli bir hizmet anlayışıyla insanın en önemli değerlerinden biri olan ağız ve diş sağlığına kavuşması için her türlü gayreti göstermek, ileri teknoloji ve uzman kadromuzla geniş kitlelere ulaşabilmek ve her daim hasta memnuniyetini en üst düzeyde tutabilmektir.

Bu vizyon ve misyon doğrultusunda ağız ve diş sağlığı hususlarında dünyadaki ve Türkiye’deki güncel bilgi ve teknolojik gelişmeleri yakından takip edebilmek, bilgiye daha çabuk ve hızlı bir şekilde ulaşabilmek ve bölgedeki hastalarımızla daha iyi iletişim kurabilmek amacıyla Van YYÜ Diş Hekimliği Fakültesi kurumsal web sitemiz yayına geçmiş bulunmaktadır.


Ağız ve diş sağlığımızı ihmal etmeyelim!
Unutmayalım!
Ağız ve diş sağlığı gülen bir yüzün penceresi, sağlıklı bir vücudun altın anahtarıdır.

Prof.Dr. Hamdullah ŞEVLİ
Rektör

Protetik Diş Tedavisi Restoratif Diş Tedavisi Ağız Diş ve Çene Radyolojisi Ortodonti Endodonti Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Periodontoloji Pedodonti PROTETİK DİŞ TEDAVİSİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI

Anabilim dalımız hastalardaki diş, çene ve yüzdeki eksikliklerinin dokulara uygun materyallerle iadesini sağlamak amacıyla diş hekimligi tarihinin ilk yillarindan itibaren diş hekimligi denince ilk akla gelen bölümlerden biri olmustur. Anabilim dalimiz yukarida saydigimiz eksikliklerin hastaya iadesiyle hastada fonksiyon, fonasyon, estetik ve psikolojik faktörlerin tamamlanmasina yardimci olmaktadir. Anabilim Dalimizda bu amaçla total, parsiyel diş eksikligi ve çene, yüz deformite ile ilgili protezler yapilmaktadir. Klasik anlamda tam çene diş protezleri, hareketli bölümlü protezler, sabit bölümlü protezler ve çene yüz protezleri Protetik Diş Tedavisi Kliniklerinde yapilmaktadir. Bu protezlerin her biri için farkli materyallerden yararlanilmaktadir. Son yillarda yeni materyallerin ve tekniklerinin gelistirilmesiyle klinik seanslarinin kisaltilmasi amaçlanarak CAD-CAM sistemli protez üretimleri ve fiber post uygulamasiyla Anabilim Dalimizca yeni uygulamalara baslamistir. Anabilim Dali bünyesinde 4 Yardimci Doçent, 7 Arastirma Görevlisi barindirmaktadir.

ANABILIM DALINDA SUNULAN EGITIM VE SAGLIK HIZMETLERI

Protetik diş hekimligi, dişlerin sekil, form bozukluklarini ve diş eksikliklerinin teshisini, tedavi planlamasini, rehabilitasyonunu, oral fonksiyonlarin tamamlanmasini ve okluzyonun düzenlemesinin yani sira hastanin görüntüsünün ve estetiginin gelistirilmesinde etkili bir tedavi bilimidir.

Protetik yaklasim dört ana konudan olusmaktadir:

Tam Protezler: Agizdaki tüm dişlerin kaybedilmesi sonucunda agza yapilan hareketli (takilip çikarilabilen) protezlerdir. Özel akriliklerden bir yapi üzerine yine akrilik veya porselenden yapilmis dişler kullanilarak hazirlanir. Tam damak protezleri olarak da isimlendirilebilir.
Hareketli Bölümlü Protezler: Kismi diş eksikliginde yani dişlerin bir kisminin kaybedilip bir kisminin agizda oldugu özel akrilik ve/veya metaller birlikte kullanilarak hazirlanan krose (kanca) adi verilen metal parçalari ile dişe tutunmayi saglayan ve hastalarin istegine bagli olarak çikarilip takilabilen protezlerdir.
Implant: Diş ya da dişlerin eksikliginde, diş kökü seklinde titanyumdan hazirlanmis ve çene kemigine küçük bir operasyon ile yerlestirilen suni diş kökleridir. Kemik ile özel bir bag olusturarak yerlestirildigi yere, hücresel olarak tutunur. Bu tutunma tamamlandiginda (2-6 ay) üst yapi dedigimiz protezi hazirlama islemine geçilir. Günümüzde implantlar tartismasiz olarak dogal dişe en iyi alternatiflerdir.
Sabit Protezler (Kuron-Köprü) : Dişsiz boslugun her iki tarafindaki destek dişlerin belli oranlarda küçültülerek ve bu dişler üzerine yapistirma yoluyla hazirlanan porselen ve/veya metalden yapilan restorasyonlardir.

RESTORATİF DİŞ TEDAVİSİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI

Diş hastalıklarının önlenmesine yönelik çalışmalar günümüz toplumlarında giderek artan bir önem taşımaktadır. Anabilim Dalımızda, erişkinlerde, çeşitli nedenlerle (diş çürükleri, aşınmış dişler, renkleşmiş dişler (beyazlatma), hassas dişler, aralıklı dişler, kırık dişler, şekil, doku ve form bozukluğu olan dişler, hafif çapraşıklıklar vb.) diş sert dokularında oluşabilen bozuklukların teşhis ve tedavileri, güncel bilgi ve teknolojiler (ışıklı beyaz dolgular (kompozit), inley-onleyler, fiber uygulamaları, adeziv köprüler, beyazlatma yöntemleri, hassasiyet gidericiler, lazer teknolojisi ve laminate uygulamaları) kullanılarak yapılmaktadır. Bireylerin dişlerine eski form ve fonksiyon kazandırılırken, hastaların diş kaynaklı estetik kaygılarını gidermesi beklenen, tasarım ve uygulamalarla da hasta memnuniyetinin sağlanması hedeflenmektedir. Lazer enerjisi diğer tıp alanlarında kullanıldığı gibi diş hekimliğinde de aktif bir biçimde uygulanmaktadır. Diş hekimliğinde lazer teknolojisi hem hasta hem de hekim için ileri düzeyde tedavi konforu sağlamaktadır. Lazer ile dişe ve dişetlerine temas etmeden çalışmak mümkün olabildiği için titreşim ve sürtünmeye bağlı ağrı ve hassasiyet oluşmaz. Lazer uygulamaları, diş hekimi korkusu olan hastaların tercih ettiği en güncel tedavi türüdür.

Ağız ve diş sağlığı bilincini koruyucu hekimlik çerçevesinde değerlendirebilecek, bu bilinci topluma aktarabilecek ve gerekli tedavi uygulamaları yapabilecek diş hekimlerini topluma kazandırmak başlıca amacımızdır. Mezuniyet sonrası eğitimde bilimsel ve teknolojik gelişmelerin takip edilmesi ve uygulanması esastır

Misyon : Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı misyonu, kurumumuzun akademik amaçlarına uygun olarak eğitim, öğretim, hasta tedavisi ve araştırmaları desteklemektir.
Vizyon : Çağdaş gereksinimler doğrultusunda diş hastalıkları ve tedavisine yönelik araştırmaya dayalı güncel diş hekimliği eğitimi vermek, bilimsel araştırma projeleri gerçekleştirmek, topluma eğitim ve klinik hizmetler konusunda destek olmaktır

ANABİLİM DALINDA SUNULAN EĞİTİM VE SAĞLIK HİZMETLERİ

Diş yapılarının gelişimsel ve kazanılmış hastalıklar nedeniyle bozulan formlarını düzeltmek, restore etmek, dişin fonksiyon ve estetiğini iade etmek ve en önemlisi patolojinin yeniden oluşmasını önleyici tedbirleri alacak koruyucu diş hekimliği prensiplerini uygulamak için faaliyetlerini sürdürmektedir. Diş hastalıkları, operatif veya restoratif diş hekimliği, çürük bilimi (cariology), koruyucu diş hekimliği ve insan yasam süresinin artmasıyla birlikte yaşlılıkla ilgili spesifik diş problemlerinin çözümü için “geriodontoloji” gibi yeni bilimsel oluşumlar da Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı alanında değerlendirilmektedir.

Özellikle son yıllarda tüm dünyada “adeziv”, “estetik”, “kozmetik” Diş Hekimliği gibi yeni kavramları da Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı temsil etmektedir.

AGIZ, DİŞ ve ÇENE RADYOLOJISI ANABILIM DALI BASKANLIGI

Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi, fakültemize başvuran, hastalarımızın ağız içi ve ağız dışı radyografik tetkiklerinin ve klinik muayenelerinin yapıldığı anabilim dalıdır. Yapılan muayene ve gözlemler sonucu hastaların teşhis ve tedavi planlaması belirlenir ve fakültemizin ilgili bölümlerinde tedavileri baslar.
Anabilim Dalı Başkanlığını 2017 yılından beri Dr. Öğretim Üyesi Alaettin KOÇ yürütmektedir. Anabilim Dalımızda 1 doktor öğretim üyesi, 3 doktora öğrencisi, 2 radyoloji teknisyeni görev yapmaktadır. Bununla birlikte kliniğimizde 3 dental ünit, 1 Dental Volumetrik Tomografi cihazı, 4 panoramik radyografi cihazi ve 1 adet periapikal röntgen cihazı ile hizmet verilmektedir. Kliniğimizde radyografik cihazların tamamında dijital teknikler kullanılmakta olup, konvansiyonel radyografilardaki nispeten yüksek radyasyon dozu, uzun banyo işlemleri ve saklanma koşullarının radyografi kalitesi üzerindeki olumsuz etkileri elimine edilmiştir.

Misyon : Anabilim dalımızda fakültemize gelen ilk hastaların klinik ve radyolojik muayenesi yapılmakta, ihtiyaç halinde ileri tetkik gerektiren hastalar biyokimya, hematoloji bölümlerine veya radyoloji kliniklerine sevk edilmektedir. Klinik, radyolojik, mevcutsa laboratuar bulgular yorumlanarak hastalar ilgili kliniklere yönlendirilmektedir. Bunun yanında Anabilim Dalımızda lisans ve lisansüstü eğitim sürdürülmektedir.
Vizyon : Çağdas gereksinimler doğrultusunda diş hastalıkları ve tedavisine yönelik arastırmaya dayalı güncel diş hekimliği eğitimi vermek, bilimsel arastırma projeleri gerçeklestirmek, topluma eğitim ve klinik hizmetler konusunda destek olmaktır.

ANABILIM DALINDA SUNULAN EGITIM VE SAGLIK HIZMETLERI

Radyolojiye giriş, radyasyon fiziği, radyasyonun biyolojik etkileri, korunma kuralları, radyasyon kullanımında dikkat edilmesi gerekli konular, diş hekimliği radyolojisi, diş hekimliğinde kullanılan filmler, röntgen cihazi, radyografik görüntü olusumunu etkileyen faktörler, görüntü kalitesi ile ilgili faktörler, radyograflardaki anatomik oluşumlar ve dental radyolojideki artifaktlar, çene bölgesindeki odontojenik ve non-odontojenik lezyonların ayırıcı tanısı, baş ve boyun bölgesinde bulgu veren sendromlar gibi anlatilan konular Anabilim Dalimizin ilgi alanidir ve lisans eğitiminde anlatılmaktadır.

Oral diagnoz basligi altinda ise genel olarak hasta anamnezi alınmakta olup, klinik ve radyolojik muayenesi yapılan hastaya genel muayene formu verilmektedir. Çene fraktürü, gömülü diş, implant cerrahisi öncesi hazırlık, kistik ve tümöral lezyonların üç boyutlu olarak değerlendirilmesi gibi daha ileri tetkik gerektiren durumlarda dental volumetrik tomografi cihazımız ile hizmet verilmektedir.

ORTODONTİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI

Anabilim dalımız, fakültemiz bünyesinde 2010 yılında Van ve çevre illere hizmet vermek amacıyla kurulmuş olup, 2012 yılında Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı ile ortak doktora eğitimine başlamıştır. Anabilim dalında bugüne kadar 4 doktora ve 4 uzmanlık öğrencisi mezun olmuştur. Güncel haliyle 2 öğretim üyesi ve 8 doktora öğrencisi ile klinik hizmetleri ve eğitim-öğretim faaliyetleri sunulmaktadır. Anabilim dalında, fakülte ve üniversite bünyesindeki diğer bölümlerle multidisipliner bir şekilde yaptığımız akademik çalışmalarla, hastalarımıza ve bilim dünyasına katkıda bulunmaya çalışmaktayız.

Ortodonti, dişlerin yerleşim düzensizlikleri ve çenelerle ilişkili bozuklukların teşhisi ve tedavisi ile ilgilenen diş hekimliği uzmanlık dalıdır. Dişlerin normal yerlerinde olmamaları, çenelerin gelişimlerindeki bozukluklar, çene darlıkları, ağızda fazla ya da eksik diş olması, gömülü dişler ortodontinin ilgi alanlarıdır. Ortodontik tedavilerde hastaya sağlıklı ve fonksiyonel bir çiğneme ve estetik kazandırmak amacı ile çeşitli ortodontik aygıtlar kullanılmaktadır. Ortodontik tedavi amacıyla uygulanan apareyler sabit ya da hareketli olabilmektedir. Anabilim dalımızda değişik türdeki ortodontik bozuklukların tedavileri yapılmaktadır. Hasta kabul ve tedavi prosedürleri aşağıdaki sıra ile ilerlemektedir

1- Kliniğimizde ortodontik tedavi yaptırmak isteyen hastaların ağız bakım ve hijyeni incelenmekte ve uygun koşulları sağlayan hasta adayları tedaviye kabul edilmektedir.
2- Tedaviye kabul edilen hastalara sorumlu doktor belirlendikten sonra ortodontik kayıtlar (radyografi, diş ölçüleri ve fotoğraflar) toplanarak ortodontik tedaviye başlanmaktadır.
3- Normal diş tedavilerinin aksine ortodontik tedavi daha uzun süreli bir tedavidir ve çok iyi bir hasta uyumu gerekmektedir. Uyum problemi yaşayan hastaların ortodontik tedavileri sonlandırılabilmektedir.

ENDODONTİ ANABİLİM DALI

Endodonti Anabilim Dalımız, Diş hekimliği Fakültesi Klinik Bilimleri bölüm başkanlığına bağlıdır. Anabilim dalımızda lisans, doktora ve uzmanlık eğitimi verilmektedir.

Endodonti'nin amacı öncelikli olarak hastaların diş hekimine acil başvuru nedenlerinden olan ağrılı dişlerde ağrinin dindirilmesi ve sorunlu dişlerin ağızda kalmasını sağlayan tedavilerin uygulanmasıdır. Bunun yanında her türlü pulpa (diş özü) ve periradiküler (kök çevresi) doku hastalıkları ve travmaya bağlı diş yaralanmaları endodontinin uygulama alanına girer. Dişler ağızda canlılığını sürdürebilecek durumdaysa daha konservatif yaklaşımlar uygulanır. Aksi durumda kök kanal tedavisi tercih edilir. Başarılı bir kök kanal tedavisi ile hastanın hem fonksiyon hem de estetik problemleri çözülebilir ve dişin ağızda uzun süre hizmet etmesi mümkün hale gelir.

Kök kanal tedavisi dişin durumuna göre 1-3 seans sürmektedir. Seans aralarında dişler geçici bir dolguyla kapatılır. Kök kanal tedavisi esnasında ve sonrasında ağrı ve şikâyetler gözlenebilir ancak bu durum geçicidir. Şikâyetlerin dinmeyip artması veya geçici dolgunun düşmesi halinde hasta hekimini bilgilendirmelidir. Tedavi, ancak tüm şikayetler ve hastalığın klinik belirtileri geçtikten sonra tamamlanır. Endodontik tedavinin bitirilmesinden sonra dişin kalıcı dolgusu yapılır veya gerek duyulduğunda dişin restorasyonu için hasta Protetik Diş Tedavisi Anabilim dalına yönlendirilir. Hastaların kalıcı restorasyonları ilgili bölümlerde tamamlanana kadar dişlerini dikkatli kullanmaları gerekmektedir

Hastaların Hasta Kayıt bölümünde dosyalarını açtırdıktan sonra, Oral Diagnoz ve Radyoloji bölümündeki muayenelerini takiben, Endodonti Anabilim Dalı sekreterliğine kayıt yaptırarak randevu almaları gerekmektedir.

AĞIZ, DİŞ ve ÇENE CERRAHİSİ ANABİLİM DALI

Anabilim dalımız, fakültemiz bünyesinde 2010 yılında Van ve çevre illere hizmet amacıyla kurulmuş olup, 2012 yılında Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı ile ortak doktora eğitimine başlanmıştır. Anabilim Dalında bugüne kadar 4 doktora ve 1 uzmanlık öğrencisi mezun olmuştur. Güncel haliyle 2 öğretim üyesi, 1 öğretim görevlisi, 1 araştırma görevlisi, 1 diş hekimi ve 11 doktora öğrencisi ile klinik hizmetleri ve eğitim-öğretim faaliyetleri sunulmaktadır. Anabilim dalımızda, normal ve gömülü diş çekimleri, kist ve tümör operasyonları, periapikal cerrahiler, travma vakalarının teşhis ve tedavisi, temporomandibuler eklem hastalıklarının teşhis ve tedavisi, basit ve ileri dental implant uygulamaları, horizontal ve vertikal kemik augmentasyonları, preprotetik cerrahi işlemler, oral bölge hastalıkları teşhis ve tedavisi, trigeminal nevralji tedavisi ve tükrük bezi hastalıklarında tedavi hizmeti sunulmaktadır. Anabilim dalında, fakülte ve üniversite bünyesindeki diğer bölümlerle multidisipliner bir şekilde yaptığımız akademik çalışmalarla, hastalarımıza ve bilim dünyasına katkıda bulunmaya çalışmaktayız.

ANABILIM DALINDA SUNULAN SAĞLIK HIZMETLERI Anabilim dalımızda,

Basit ve komplikasyonlu diş çekimi, intra-oral, ekstra-oral apse tedavileri, gömülü diş operasyonları, apikal rezeksiyon, biyopsi, sert ve yumuşak dokuya yönelik preprotetik cerrahi işlemler, basit ve ileri dental implant uygulamaları, oral bölgeyi ilgilendiren odontojenik ve non-odontojenik sert ve yumuşak doku kist/tümörlerinin cerrahisi, sert ve yumuşak doku yönetimi ve augmentasyonları, çene kırıklarının konservatif ve cerrahi tedavileri, lokal anestezi altında maksiller ve mandibular osteotomiler, temporomandibular eklem rahatsızlıklarının konservatif tedavileri ve atrosentez, ağız hastalıklari ve lezyonlarının tani ve tedavileri ve sert ve yumuşak doku lazer uygulamaları yapılmaktadır.

ANABILIM DALINDA SUNULAN EĞİTİM HIZMETLERI Anabilim dalımızda,

Lisans eğitiminde, 3., 4. ve 5. Sınıf öğrencilerine teorik dersler verilmekte ve klinik uygulamalar yaptırılmaktadır. Doktora eğitiminde, Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı ile ortak doktora programı çerçevesinde ortaklaşa teorik dersler verilmektedir ve klinik uygulamalar yaptırılmaktadır. Doktora programını başarı ile tamamlayanlar Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi doktora diploması ve ünvanı alırlar.

PERIODONTOLOJI ANABILIMDALI BASKANLIGI

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı, 2009 yılında kurulmuştur ve 2010 Yılı Şubat Ayında 2 araştırma görevlisi ile hasta kabulüne başlamıştır. Bugün birimizde 1 doçent, 2 yardımcı doçent, 4'ü araştırma görevlisi olmak üzere toplam 8 doktora öğrencisi ile lisans- lisansüstü eğitimi ve hasta tedavisi hizmetleri çağımızın koşullarına uygun şekilde devam edilmektedir.

Periodontoloji, dişleri çevreleyen yumuşak ve sert destek dokularin klinik yapisini inceleyen, bu dokuları etkileyen hastalıkların teşhis ve tedavisi ile ilgilenen ana bilim dalıdır. Kliniğimize başvuran her bireyin, ağız içi muayenesi ve bütün dillerden alınan radyografiler ile periodontal durumu değerlendirilip ve kişiye özel tedavi planı hazirlanmaktadir. Öncelikle hastalıklarin oluşumunun engellenmesi için sağlığı koruma amaçlı ağız bakım eğitimi verilmektedir. Kliniğimizde diştaşı temizligi, kök yüzeyi düzleştirilmesi, dişeti çekilmelerinin tedavisi, flep operasyonu, implant tedavisi, kemik cerrahisi vb çok sayıda cerrahi ve cerrahi olmayan işlemler yapılmaktadır.

PERİODONTAL HASTALIKLAR HAKKINDA KISA BILGILER

Gingivitis ve periodontitisi kapsayan periodontal hastalıklar, tedavi edilmediklerinde diş kaybina yol açabilen, ciddi enfeksiyonlardır. Literatürde ‘periodontal’ kelimesinin anlami diş çevresidir.
Periodontal hastalik, dişetleri ve dişleri destekleyen kemigi etkileyen kronik bakteriyel enfeksiyondur.
Periodontal hastalik bir veya çok sayıda dişi etkileyebilir. Plak içindeki ( diş üzerinde sürekli meydana gelen, yapiskan, renksiz film) bakterilerin dişetlerinde inflamasyona sebep olmasi ile başlar. Hastaligin en hafif formu olan gingivitiste, dişetleri kirmizi, sistir ve kolay kanar. Konforsuzluk çok azdır veya yoktur. Siklikla yetersiz oral hijyen kaynaklanır. Gingivitis, profesyonel tedavi ve iyi ev bakimi(kisisel bakim) ile geri dönüşü olan bir hastalıktır. Tedavi edilmeyen gingivitis, periodontitise dönebilir. Zamanla plak yayilir ve dişeti hattinin altina uzanir. Plak içindeki bakteriler tarafından üretilen toksinler, dişetlerini irrite eder. Toksinler vücut savunmasinin kendi kendine zarar vermesine neden olan kronik inflamatuar cevabi uyarir, dişleri çevreleyen dokular ve kemik yapi bozulur, yikilir. Dişetleri dişlerden ayrilir, cep olusumu baslar. Hastalık ilerledikçe, cepler derinlesir ve daha fazla dişeti dokusu ve kemik yikilir. Sıklıkla bu yıkıcı süreç çok hafif semptomludur. Sonuçta dişler kaybedilmis olabilir ve çekilmek zorunda olabilir.

Periodontal Hastalik Sebepleri

Periodontal hastaligin esas sebebi, dişler üzerinde sürekli meydana gelen, yapiskan, renksiz bakteriyel plaktir. Bununla birlikte asagidaki faktörler de dişeti saglığınızı etkiler:
Sigara/ Tütün Kullanımı Büyük olasılıkla tütün kullaniminin kanser, akciğer hastalığı, kalp hastalığı, çok sayıda diğer sağlık problemleri birçok ciddi hastalıkla baglantili oldugunu zaten biliyorsunuz. Ayni zamanda tütün kullananlarda periodontal hastalık riskinin arttığını bilmiyor olabilirsiniz. Aslinda son dönem çalışmalar periodontal hastaligin gelisimi ve ilerlemesinde tütün kullanımının en önemli faktörlerden biri olabileceğini göstermektedir.
Genetik Arastirmalar popülasyonun yaklasik % 30 unun dişeti hastalığına genetik olarak yatkın olabileceğini göstermektedir. Agresif oral hijyen aliskanliklarina ragmen, bu kisilerde periodontal hastalik gelisme ihtimali 6 kez daha fazla olabilir. Hastalik semptomlari gözlenirken öncelikle genetik testlerle bu hastalari belirlemek ve önleyici tedavi programlarina almak ömürleri boyunca dişlerinin agizlarinda kalmasina yardimci olabilir.
Hamilelik ve Puberte Bir bayan olarak saglik gereksinimlerimizin özel olduğunu bilmelisiniz. Günlük diş fircalamak ve diş ipi kullanmak, sağlıklı diet ve düzenli egzersiz yapmanin formda kalmanizda önemli yardimi oldugunu bilmelisiniz. Ayrica hayatinizdaki özel dönemlerinizde, kendinize ekstra dikkat göstermemiz gerektigini de bilmelisiniz. Hayatınızdaki değişim ve olgunluk dönemleriniz, örneğin puberte ve menopoz, ve özel sağlık ihtiyaçlarınızın oldugu menstruasyon veya hamilelik gibi dönemlerde vücudunuz hormonal değişiklikler gösterir. Bu degisikliker vücudunuzdaki birçok dokuyu etkileyebilir ki dişetleriniz de bu dokular arasindadir. Dişetleriniz hassas olmaya başlayabilir ve bu dönemlerde hormonal salınımları güçlü tepki gösterebilir. Bu sizi dişeti hastaligina daha yatkin kilar.Ayrica son dönem çalışmalar, dişeti hastalığı olan hamile kadinlarin, erken dogum ve düşük dogum agirlikli bebek dünyaya getirme ihtimalinin 7 kat fazla olduğunu göstermektedir.
Stres Stresin hipertansiyon, kanser ve çok sayıda diğer sağlık problemleri gibi çok ciddi durumlara yol açtığını biliyor olabilirsiniz. Peki stresin ayni zamanda periodontal hastalik için de risk faktörü olduğunu biliyor musunuz? Arastirmalar stresin periodontal hastaliklari da içeren enfeksiyonlara karsi vücut savunmasini zorlastirdigini göstermektedir.
İlaçlar Dogum kontrol haplari, antidepresanlar ve belirli kalp ilaçlari gibi bazi ilaçlar sizin agiz sagliginizi etkileyebilir. Aldığınız tüm ilaçlar ve sagliginizla ilgili tüm değişiklikler için tıp doktorunuz ve diş doktorunuzu görüştürerek diş doktorunuzu bilgilendirmelisiniz.
Diş Sikma ya da Diş Gicirdatma Dişlerinizi gece boyunca gıcırdattığınızı söyleyen birisi var mi? Is yerinizde bir probleminiz veya sinaviniz oldugunda dişlerinizi siktiginiz için çeneniz agriyor mu? Diş sikma veya gıcırdatma dişleriniz etrafindaki destek dokulara ekstra kuvvet uygular ve bu durum periodontal dokularda daha fazla yikim olma oranini hizlandirabilir.
Diyabet Diyabet kandaki şeker düzeyinin artışının sebep olduğu bir hastalıktır. İnsülin ( vücutta kan sekerinin kullanımında anahtar eleman olan bir hormondur) üretiminde azalma veya vücudun insülini doğru kullanamamasına bagli olarak gelisir. Amerikan Diyabet Dernegi’ ne göre yaklaşık 16 milyon Amerikali diyabet hastasıdır ve bunun yaridan fazlasini da teşhis konulmamistir. Eger diyabet hastasıysanız periodontal hastalığı da içeren enfeksiyonların gelisiminde çok yüksek riske sahipsinizdir. Bu enfeksiyonlar insülinin işlenmesi ve/veya kullanım yeteneğine zarar verebilir ve bu durum diyabetin daha zor kontrolüne enfeksiyonun diyabet hastasi olmayanlara oranla daha siddetli olmasina sebep olabilir.
Kötü Beslenme Önemli besinlerin az alındığı bir diyetin vücut savunma sistemini olumsuz etkileyecegini ve enfeksiyona karsi vücut savunmasini güçlestirecegini biliyor olabilirsiniz. Periodontal hastalik ciddi bir enfeksiyon olduğu için, kötü beslenme diş etlerinizin durumu için de daha kötü etki yapabilir.


* Sağlıklı dişler için günde 3 kez dişlerinizi fırçalamayı unutmayın!

PEDODONTİ ANABILIM DALI BAŞKANLIĞI

Pedodonti (Çocuk Diş Hekimliği) daimi dişlenme tamamlanıncaya kadar bebeklerde, çocuklarda, genç erişkinlerde ve özel ilgi gerektiren bireylerde süt ve genç daimi dişlerin hastalıkları ve tedavisi ile ilgilenen, koruyucu dişhekimliği uygulamalarını üstlenen diş hekimliğinin bir klinik bilim dalıdır.

Çürükten koruyucu uygulamalar, süt ve daimi dişlerdeki çürüklerin restoratif ve kanal tedavileri, gelişimsel anomalili dişlerde restoratif ve protetik tedaviler, periodontal hastalıklardan koruyucu yöntemler ve malokluzyonun erken dönem tedavi (koruyucu ortodonti) uygulamaları çocuk diş hekimliğinin görev alanını oluşturmaktadır.

Ekibimiz

Sizlere daha iyi hizmet verebilmek için sürekli yenilenen güçlü kadromuz ile yanınızdayız.

"
Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Belirtileri ve Tedavisi Nelerdir?

Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Belirtileri ve Tedavisi Nelerdir?

Hipertansiyon

Yüksek tansiyon olarak bilinen hipertansiyon, kan basının sürekli olarak 140-90 mm/Hg üzerine çıkması durumudur. Tedavisinde ilaçlar ve hayat değişiklikleri yer alır.

Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Nedir?

Tansiyon, damarlarda dolaşan kanın damarlara yaptığı basıncın (itme gücünün) göstergesidir. Tansiyonun denildiğinde ölçülen iki değer vardır. Bunlar sistolik ve diyastolik olarak sınıflandırılır. Sistolik kan basıncı halk arasında büyük tansiyon olarak da bilinir. Kalp kasılarak kan pompalandığı andaki kanın damar duvarlarına yaptığı basıncı yansıtır. Diyastolik kan basıncı ise halk arasında küçük tansiyon olarak bilinir. Kalp kasılıp kan pompaladıktan sonra gevşer ve yeniden kanla dolmaya başlar. İşte bu andaki kanın damar duvarlarına yaptığı basınca diyastolik kan basıncı denir. Sistolik ve diyastolik kan basınçları milimetre cıva olarak ölçülür. Tansiyonun normal değerleri sistolik 120 mm/Hg, diyastolik 80 mm/Hg’dir. Bu değerlerden belirli miktarlarda sapmalar tansiyon düzensizliklerini gösterir.

Sistolik-diyastolik kan basıncı 140-90 mm/Hg üzerine çıktığında buna hipertansiyon (tansiyon yüksekliği) denir. Hipertansiyon birçok sistemin rahatsızlığından kaynaklanabilir. Bu yüzden her görülen hipertansiyona aynı şekilde yaklaşmak doğru değildir.

Hipertansiyon primer (birincil) ve sekonder (ikincil) olmak üzere ikiye ayrılır.

Primer hipertansiyon altta yatan herhangi başka bir hastalık yokken ortaya çıkar. Daha yavaş şekilde ilerler. Primer hipertansiyon genetiktir. Bu sebeple ailedeki bireylerde hipertansiyon bulunması diğer bireyler için bir risk faktörüdür.

Sekonder hipertansiyonda esas olarak başka bir hastalık mevcuttur. Bu hastalığın bir etkisi olarak hipertansiyon gözlenir. Bu tipte hipertansiyon primer hipertansiyona göre daha çabuk ortaya çıkar ve daha hızlı ilerler. Altta yatan hastalıklardan başka bazı ilaçlar da sekonder hipertansiyona neden olabilir.

Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Belirtileri

Hipertansiyonun en önemli sıkıntılarından birisi uzun bir dönem (aylar hatta yıllar boyunca) herhangi bir belirti vermeyebilir olmasıdır. Hipertansiyona sahip hastaların yaklaşık 3’te 1’i hipertansiyonu olduğunu bilmemektedir. Bu yüzden herhangi bir belirti olmasa bile ara ara tansiyon ölçümleri yaptırmakta fayda vardır. Hipertansiyon şiddeti ilerledikçe hastalar bulgu vermeye başlar.

Özellikle şu belirtiler ortak olarak gözlenen belirtilerdir:

Çok şiddetli baş ağrısı Yorgunluk Halsizlik Görme bozuklukları Baş dönmesi ve ilerleyen dönemde bayılmalar Göğüste ağrı Egzersizde zorlanma, nefes almada zorluk Çarpıntı

Bu belirtiler önemli belirtilerdir, hastalığın şiddetli olduğunu gösterir. Bu sebeple önemsenmesi gerekir.

Bunların dışında ek olarak şu belirtilere sahipseniz en kısa zamanda bir doktora görünmelisiniz:

Dinlenme durumundayken nefes almada zorluk (dispne) Başlangıçta ayak ve bacaklarda daha sonra ise karında ödem (şişlik) Dudaklarda ve derinin belli yerlerinde siyanoz (mavimsi renk alması) Şiddetli kalp çarpıntısı Düzensiz kalp atışı İdrarla birlikte kan gelmesi

Primer ve sekonder hipertansiyonun her ikisinde de bu belirtiler gözlenebilir. Ayrıca sekonder hipertansiyonda altta yatan bir hastalık varsa bu hastalığın belirtileri de beraberinde beklenir.

Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Nedenleri Nelerdir?

Kalp yapısı dört odacıktan oluşur. İki tanesi üstte (atriyum) iki tanesi alttadır (ventrikül). Kan dolaşımdan sonra oksijen yönünden fakir kan olarak (kirli kan) sağ üst odacığa gelir. Buradan sağ alt odacığa akar. Sağ alt odacıktan akciğerlere pompalanır. Burada karbondioksiti verip oksijen alır. Oksijen yönünden zenginleşen kan (temiz kan) dolaşıma verilmek üzere tekrar kalbe, kalbin sol üst odacığına gelir. Oradan kalbin sol alt odacığına akar. Sol alt odacıktan da aort ile vücuda dağılmak üzere pompalanır.

Tansiyon kanın damar duvarlarına yaptığı basınçtır. Bu basınçta önemli olan yer kalbin kan pompalama mekanizmasıdır. Özellikle akciğerler, akciğerler ile kalp arası damarlar ve kalpteki sistemde oluşan problemler tansiyonun artmasına ya da azalmasına sebep olur.

Primer hipertansiyon altta yatan bir hastalığın olmadığı, yaşla birlikte yavaş yavaş oluşan tansiyon yüksekliğidir. Genellikle genetik olarak geçiş gösterir. Yani ailesel geçişlidir. Ailenizden biri ve bir kaçı bu hastalığa sahipse sizin de hipertansiyon açısından risk altında olduğunuzu gösterir.

Sekonder hipertansiyon başka hastalıklara eşlik eder.

Sekonder hipertansiyona neden olan bazı durumlar şu şekildedir:

Böbrek Kaynaklı Hipertansiyon

Renovasküler hipertansiyon Glomerüler hastalık Polikistik böbrek Hastalığı Diyabetik nefropati

Hormon Kaynaklı Hipertansiyon

Cushing sendromu Aldosteronizm Feokromasitoma Tiroid hormon problemleri

Diğer Nedenler

Obezite Aort koarktasyonu (darlığı) Uyku Apnesi Gebelik İlaçlar Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Risk Faktörleri

Yüksek tansiyona yol açabilecek bazı risk faktörleri vardır.

Bu faktörler şu şekildedir:

Yaş: Yaş arttıkça hipertansiyon riski artmaktadır. Primer hipertansiyon gelişmesinde yaş önemlidir. 65 yaş öncesinde erkeklerde, 65 yaş sonrasında kadınlarda hipertansiyon riski daha fazladır. Irk: Afrika kökenli ırklarda hipertansiyon riski beyaz ırklara oranlar daha fazladır. Bunun gibi inme, kalp krizi ve böbrek yetmezliği hastalık riskleri de artmış olarak bulunmuştur. Aile öyküsü: Hipertansiyon aile arasında geçiş göstermektedir. Ailesinde hipertansiyona sahip kişiler bulunanlar bu hastalık açısından daha risklidir. Aşırı kilolu olmak (obezite): Kilolu insanların kan hacimleri de artmıştır. Artmış kan hacmi de damar duvarlarına daha fazla baskı yapar. Bu da hipertansiyon riskini artırır. Sedanter yaşam: Sedanter yaşam düzenli fiziksel aktivitenin olmadığı yaşam tarzıdır. Düzensiz fiziksel aktiviteye sahip insanlar normal insanlara göre daha yüksek nabza (kalp atış hızı) sahiptir. Nabız arttıkça atardamarlar üzerindeki basınç da artar. Sedanter yaşam ayrıca obez olma riskini de artırır. Sigara kullanımı: Sigara ve tütün ürünleri kan basıncını artırır. Aynı zamanda damar duvarları üzerinde hasara yol açar. Bu da damarların daralmasına ve kalp hastalıkları riskinin artmasına sebep olur. Diyette sodyum (tuz) fazlalığı: Yemeklerde tuzun fazla tüketilmesi damarlarda suyun tutulmasına yol açar. Bu da damarlardaki basıncı artırır. Diyette potasyum azlığı: Potasyum vücuttaki sodyumu (tuzu) dengelemektedir. Potasyum azlığında vücutta sodyum artar ve tansiyonu artırır. Alkol kullanımı: Çok fazla alkol tüketimi zamanla kalbe zarar verir. Bu da tansiyonu artırabilir. Stres:Stresin varlığı tansiyonda geçici artışlara sebep olabilir. Bazı kronik durumlar: Bazı kronik hastalıklarda (böbrek hastalığı, diyabet, uyku apnesi vs.) hipertansiyon riskini artırabilir. Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Teşhisi

Yüksek tansiyon genellikle belirti vermeden uzun dönem ilerler. Bu yüzden teşhisini koymak kolay değildir. Düzenli tansiyon ölçümleri ile en erken dönemde hastalığı teşhis etmek mümkündür.

Tansiyon ölçümü oturarak yapılır. Ölçüm yapmadan önce en az 5 dakika dinlenmek, yarım saat içinde de sigara, kahve vs. içmemiş olmak gerekir. Tansiyon ölçüm sonuçları bu değerlerden etkilenebilir.

Yüksek tansiyonun tanısını koymak için farklı zamanlarda ölçülmüş en az iki ölçüm yapmak gerekir.

Bu ölçüm sonuçlarına göre aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkabilir:

Sistolik Kan Basıncı

Diyastolik Kan Basıncı

Normal Kan Basıncı

Yüksek Kan Basıncı

Evre 1 Hipertansiyon

Evre 2 Hipertansiyon

Hipertansif Kriz

Bunların dışında kan basıncının yanlış yorumlanmasına sebep olabilecek bazı durumlar vardır.

Bu durumlar şu şekildedir,

Beyaz önlük hipertansiyon: Kan basıncı normal olan bazı kişiler sağlık kurumlarında ölçüm yaptırdıklarında yüksek çıkar. Bunun sebebi olarak sağlık kurumlarında korku ve endişeden düşünülmüş ve adı da bu yüzden beyaz önlük hipertansiyonudur. Maskeli yüksek tansiyon: Normalde yüksek kan basıncına sahip bazı kişilerde muayene esnasında normal sınırlar içerisinde çıkar. Böyle olduğu düşünülen hastalarda evde tansiyon ölçümü yapılmalıdır.

Tansiyonun teşhisinde manşon ve stetoskop ile koldan kan basıncını ölçmek yeterlidir. Ancak hipertansiyonun bir türü olan pulmoner hipertansiyonda bazı ek testler uygulanabilir.

Bu testler şu şekildedir:

Ekokardiyografi: Ses dalgaları ile kalbin hareketli görüntüleri incelenir. Kalpten çıkıp akciğerlere giden pulmoner arterdeki (akciğer atardamarı) kan basıncını ölçmek için kullanılabilir. Göğüs röntgeni: Hipertansiyonda kalbin sağ tarafı ve pulmoner arter genişler. Röntgen ile bu genişlemeler görülüp tanı konulabilir. Elektrokardiyogram: Kalpteki normal ya da anormal ritimleri tespit etmek için kullanılır. Aynı zamanda sağ kalp genişlemesini de gösterebilir. Sağ kalp kateterizasyonu: Ekokardiyogram ile hipertansiyon tanısı konulmuş ise bunu doğrulamak için yapılabilir. Kasık veya koldaki damarlardan ince şerit yardımıyla kalbe kadar girilir ve buradaki kan basıncı doğrudan ölçülebilir. Kan testleri Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Tedavisi

Hipertansiyonun tedavisinde ilaçlar ve hayat değişiklikleri vardır.

Hayat değişikliklerinde yer alan hafif egzersizler, diyet değişiklikleri (yağlı yiyeceklerden uzak durmak, meyve-sebze, baklagil, kuruyemiş ağırlıklı beslenmek vs.) sigarayı, alkolü bırakmak gibi bazı tavsiyeler kimi zaman ilaçlara gerek kalmadan hipertansiyonu düşürebilir. Ancak çoğunlukla bu yöntemlerle yeterince düzenlenemez ve ilaveten ilaç kullanmak gerekir.

Bazen de ilaçlara rağmen düşmeyen hipertansiyon durumlarında iki ya da daha çok ilacı bir arada kullanmak gerekir. İlaçları hekim tavsiyesi dışında kullanmayınız. Hekimin önerileri dahilinde yeterince etkili olmayan ya da başlarda etki edip ilerleyen dönemlerde tekrar yükselen hipertansiyon durumlarında doktorunuza tekrar başvurun.

Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Tedavi Edilmezse

Damar duvarlarına yapılan yüksek basınç arttıkça ve süre uzadıkça vücuttaki organlara hasar meydana gelmeye başlar. Kan basıncı arttıkça hasar derecesi de artar. Tedavi edilmeyen hipertansiyon bazı komplikasyonlar (hastalığın doğuracağı yan etki) gelişir.

Bu komplikasyonlar şu şekildedir:

Kalp krizi: Hipertansiyon arterlerin (atardamarların) sertleşmesine, kalınlaşmasına sebep olup kalp krizine, felçlere ve diğer sorunlara yol açabilir. Anevrizma: Kan damarlarının duvarlarının zayıflayıp, damarların şişmesi demektir. Hipertansiyon anevrizmalara yol açabilir. Eğer bir anevrizma patlarsa bu çok riskli ve acil müdahale gerektiren bir durumdur. Kalp yetmezliği: Damarlardaki kanın basıncı arttıkça kalp daha fazla çalışmaya başlar. Kalp çok çalıştıkça kalbin duvarları kalınlaşır. Bu kalınlaşan kas duvarı bir zaman sonra yeterince kan pompalayamaz hale gelir. Sonunda kalp yetmezliği gelişebilir. Kalp yetmezliği bütün organlarda hasarlanmaya sebep olabilir. Böbrek damarlarında zayıflık, daralma: Böbreğe gelen ve içerisindeki damarların zayıflaması sonucu böbrek dokusunda hasarlanmalar başlar ve böbrek kendi görevlerini yerine getiremez hale gelir. Göz damarlarında yırtılma, daralma, kalınlaşma: Göz damarlarının hasar görmesi görme bozukluklarına ve görme kaybına sebep olabilir. Metabolik sendrom: Bu sendromda diyabet, kalp hastalıkları, felç gelişme riskleri artmıştır. Hafıza problemleri: Hipertansiyonu olan kişilerde hafıza ve kavrama konusunda sorunlar ortaya çıkmaktadır. Demans (bunama): Daralmış kan damarlarından dolayı beyne giden kan akımı azalabilir ve bunun sonucunda beynin bazı fonksiyonları bozulabilir. Hipertansiyona (Yüksek Tansiyon) Ne İyi Gelir? Düzenli fiziksel egzersiz yapmak: Düzenli olarak haftanın en az 5 günü egzersiz yapmak gerekir. Bunlar yürüme, koşma, yüzme, bisiklet sürme olabilir. Stresten kaçınmak: Stres kan basıncını etkiler. Stresi kontrol altında tutmayı öğrenmek tansiyonu da düzenler. Meditasyon, yoga, sıcak banyolar stresi hafifletebilir. Sigaradan uzak durmak: Sigarayı bırakmak hipertansiyon ve ciddi kalp sorunlarını ortadan kaldırabilir. Diyet düzenlemesi: Diyette özellikle tuz alımının kısıtlanması gerekir. Dünya sağlık örgütü günde alınan ortalama tuz alımının 5 g’ın altında olmasını önermektedir. Hipertansiyonu olmayan kişilerde dahi tuz kısıtlaması faydalıdır. Alkol kan basıncını artırabildiği için uzak durmak gerekir. Meyve ve sebzeden ağırlıklı beslenilmelidir. Yemeklerdeki yağ oranının azaltılması, lifli gıdaların, baklagillerin, kuruyemişlerin oranının artırılması faydalıdır. Sağlıklı kilo: Fazla vücut ağırlığı hipertansiyonu artırır. Bu sebeple olabildiğince beden kitle indeksine göre ideal kiloda olmak gerekir. Kilo vermek hipertansiyonu bir miktar düşürecektir. İlaçlar: Hipertansiyonu kontrol altında tutmak için doktor tarafından yazılan ilaçları düzenli olarak kullanmak gerekir. Antihipertansifler (hipertansiyon ilaçları) genelde çok fazla yan etkisi olmayan ilaçlardır. Hamilelikten ve doğum kontrol haplarından uzak durmak. Hipertansiyona (Yüksek Tansiyon) Ne İyi Gelmez?

Hipertansiyona iyi gelmeyen ve risk oluşturan bir çok faktör vardır ve her biri önemlidir. Bu yüzden bu faktörlerden olabildiğince uzak durmak gerekir.

Tuzlu beslenmek Aşırı kilolu olmak Çok fazla alkol tüketmek Yağlı beslenmek Soslu yiyecekler Ağır egzersiz yapmak Sigara kullanmak Doğum kontrol hapı kullanmak Aşırı stres Bazı ilaçlar Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) İlaçları

Bu ilaçlar hipertansiyon hastalığı tedavisinde kullanılan ilaçların etken maddeleri ve etki mekanizmalarıdır. Bazı ilaçlar ana probleme yönelik tedavi iken bazıları daha genel tedavilerdir.

Anjiotensin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörleri (kaptopril, enalapril): Hem anjiotensin 2'yi hem de aldosteronu azaltırlar. Anjiotensin 2 damarları kasarak tansiyonu artıran bir maddedir. Bunun etkisini azaltırlar. Aldosteronu azaltarak da aldosteron antagonistlerine benzer etki gösterirler. Anjiotensin reseptör blokörleri (losartan, valsartan): Anjiotensin dönüştürücü enzimlere benzer etki gösterirler. Sonuçta yine anjiotensin 2 ve aldosteronun oluşumu azalır. Direkt renin inhibitörleri (aliskiren): Kan plazmasında renin enziminin çalışmasını baskılarlar. Renin çalışarak sonuçta anjiotensin 2 oluşturan bir enzimdir. Bu enzimin baskılanması anjiotensin 2 ve aldosteronun düzeyini azaltarak tansiyonu düşürür. Diüretikler (tiazid, furosemid): İdrar ile sodyum (tuz) ve suyun atılımını artırırlar. Atılan tuz ve su ile kan hacmi azalır. Kalbin pompalaması rahatlar. Tansiyon düşer. Aldosteron antagonistleri (spironolakton, eplerenon): Böbreğin toplayıcı kanallarında aldosteronun bağlandığı ve etki ettiği yeri bloke ederler (aldosteronun buraya bağlanmasını engellerler). Bu sayede sodyum ve suyu atıp potasyumun tutulmasını sağlarlar. Beta blokörler (propranolol, sotalol, labetalol, karvedilol): Renin salgılanmasında, kalbin kasılmasında azalmalara yol açarak tansiyonu azaltırlar. Kalsiyum kanal blokörleri (amlodipin, nifedipin): Kalsiyum kanallarını bloke ederek damarların gevşemesine ve böylece tansiyonun düşmesine yol açarlar.

Burada belirtilen etken maddeler hipertansiyon tedavisinde kullanılır. Ancak doğru olmayan kullanımlarda ciddi yan etkilere sebep olabilir. Bu nedenle hekim tavsiyesi olmadan kesinlikle kullanmayınız.

Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Ameliyatı

Primer hipertansiyonun sebebi bilinmediği için sebebe yönelik ameliyatlar da yoktur. Ancak pulmoner hipertansiyon gibi sebebin kaynaklandığı yer bilinen türlerde ameliyatlar mevcuttur.

Atriyal septostomi: Pulmoner hipertansiyon ilaç ile kontrol altına alınamazsa açık kalp ameliyatı yapılabilir. Kalbin genişlemiş sağ tarafındaki basıncı azaltmak kalbin üst sağ ve sol bölmeleri arasında bir delik açılır. Böylece basınç düşürülür. Ameliyatın ciddi riskleri olabilir. Transplantasyon: Genç ve düzelmeyen hipertansiyonlu hastalarda yalnız akciğer ya da hem akciğer hem kalp nakli ameliyatları yapılabilir. Ciddi riskleri vardır. Hamilelikte Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon)

Gebelikte görülen üç çeşit hipertansiyon vardır:

Gestasyonel hipertansiyon: Gebeyken görülen hipertansiyona denir. 20 haftalık gebeliği takiben gelişir ve başka belirti olmadan ilerler. Genellikle gebeye ya da çocuğa bir zarar gelmeden devam eder ve doğumdan sonraki 3 ay içerisinde kaybolur. Bu hastalarda daha ilerleyen dönemlerde hipertansiyon riski yükselmiştir. Çok şiddetli olduğu bazı durumlarda düşük doğum ağırlığına (DDA) ve prematüreliğe (erken doğum) neden olabilir. Bazılarında ise ilerleyerek preeklampsi gelişimi görülebilir. Kronik hipertansiyon: Gebeliğin ilk yarısında ya da daha henüz gebe kalmadan önce var olan ancak daha önce ölçüm yapılmadığı için farkına varılmayan hipertansiyon çeşididir. Bunların da bazılarında preeklampsi gelişimi görülebilir. Preeklampsi: Gebeliğin ikinci yarısında aniden başlayan kan basıncı yükselmesidir, genellikle doğumdan önceki üç aylık dönemde gözlenir. Bu durum karaciğer ve böbrekte hasar oluştuğunu gösterir. Hem gebe hem de bebek için hayati önem taşıyan bir durumdur. İdrarda protein görülmesi ve çok yüksek kan basıncı belirtilerindendir. Fark edildiği anda bebeği doğurmak preeklampsiyi geçirebilir ancak 37. Gebelik haftasından önce öncelikle izlem gerekir. İlaçla durum kontrol altına alınmaya çalışılır. Bebekte hızlı akciğer oluşumunu sağlamak için steroid verilebilir. Preeklampsi şiddetli ise 37. Haftadan önce bile doğum gerekebilir. Doğumdan sonraki bir iki ay içerisinde belirtiler yüksek oranda geçecektir. Çocuklarda Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon)

Erişkinlere oranla daha nadirdir ancak görüldüğü taktirde önemli bir klinik problemdir. Son zamanlarda artan obezite oranları çocuklarda ve ergenlik döneminde hipertansiyon riskini artırmıştır. Çocuklarda kan basıncının belirlenmesi için uygun cihazlar kullanılmalıdır. Uygun deneyim, uygun manşon ve stetoskop ile ölçüm yapılır. Küçük çocuklarda hipertansiyonun asıl sebebi genellikle doğuştan kalp ve böbrek hastalıklarının varlığındandır. Daha büyük çocuklarda ise böbrek dokusunun hasarı ile giden hastalıkları daha sık görülür.

Bunların dışında damar problemleri, ilaçlardan kaynaklanan problemler ve hormonsal problemlerden kaynaklanıyor olabilir. Genellikle çok fazla belirti gözlenmez. Klinik olarak sessizdir. Ağır hipertansiyonlarda burun kanaması, görme bozuklukları ve bulantı belirtileri görülebilir. Çocuk hastalarda tedavide ilk basamak hasta ve ailenin eğitimidir. Zayıflama, tuz kısıtlama, egzersiz gibi öneriler çocuk yaş grubunda ilaçlara başlamamak için uygulanması gereken önerilerdir. Bunlarla düzelmeyen dirençli olgularda ilaçla tedaviye geçilir. Tedavide uygulanan ilaçlar aynı olmakla beraber dozları çocuklara göre düzenlenmiştir.

Bebeklerde Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon)

Bebeklerde ve yeni doğanlarda görülen hipertansiyonun asıl sebebi çoğunlukla doğuştan gelen ciddi kalp ve böbrek hastalıklarıdır. Yüksek derecede hastalık ve ölüm riski olan bir durumdur. Önemli olan altta yatan hastalığı düzenlemektir. İlaveten bazı ilaç tedavileri de mevcuttur.

Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) için Hangi Doktora Gidilir?

Hipertansiyon için Dahiliye polikliniğine ya da Kardiyoloji polikliniğine gitmeniz gerekir. Hipertansiyon önemsenmesi gereken bir hastalıktır. Özellikle altta yatan başka bir hastalık varsa zaman kaybedilmeden hekime gitmek ve bir an önce tedaviye başlamak gerekir.

40 yaşının üzerinde hiçbir şikayet olmasa bile senede bir kez tansiyon ölçümü yapılması gerekir. 40 yaşına kadar olan hastalar eğer risk faktörlerine sahipse yılda bir kez, risk faktörleri yoksa en az iki yılda bir kez tansiyon ölçümü yaptırmalıdırlar.

Tansiyon ölçümünün her iki koldan da yapılması gerekir. Kollar arası ölçüm sonucu farkın yüksek olması da önemli bir işaret olabilir.

"
Biruni Üniversite Hastanesi

Biruni Üniversite Hastanesi

Hipertansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Kalp atımlarıyla damarlarda oluşan basınca tansiyon denir.

İki bileşeni vardır: Büyük (sistolik) tansiyon, ve küçük (diyastolik) tansiyon

Normal tansiyon, normalde küçük tansiyon 80 mm cıvanın (veya 8), büyük tansiyon (sistolik basınç) ise 120 mm cıvanın (veya 12) altındadır. Büyük tansiyonu 140 mm cıvanın, küçük tansiyonu ise 90 mm cıvanın üzerinde olmasına hipertansiyon(yüksek tansiyon) denir.

Tansiyonu Nasıl Ölçelim ?

Tansiyon aletleri cıvalı, ibreli veya elektronik olabilir. Elektronik olanlar ise koldan ölçüm yapanlar tercih edilmelidir. Tansiyon normal olarak gün içinde değişiklikler gösterebilir. İlk ölçümlerde her iki koldan da ölçüm yapılmalıdır. Tansiyon, normalde sağ kolda biraz daha yüksek olabilir (10 mm cıva kadar) ve sağ koldan ölçüm daha doğrudur.

Tansiyonun ölçümü oldukça basittir. Kendiniz de rahatlıkla ölçebilirsiniz. Üst koldan ölçüm yapan elektronik aletler, kendi başınıza ölçüm yapmak için oldukça uygundur. Bu cihazlarla ölçüm yaparken cihaz kalp hizasında olmalıdır. Elektronik cihazlar ölçümlerde nabız sayısını da verirler. Ritim düzensizliklerinde cihazın gösterdiği nabız normalden düşük olabilir.

Tansiyonunuzu ölçtürmeden önce en az 5 dakika dinleniniz ve kolunuzu sıkmayan giysiler giyiniz. Tansiyon normalde oturur durumda iken ölçülmelidir.

Pre-hipertansiyon ( Yüksek Tansiyon Öncesi Dönem ) Nedir ?

Sistolik ( büyük )kan basıncının 120-139 mmHg arası ve/veya Diyastolik ( küçük ) kan basıncının 80-89 mmHg arasında olması durumudur. Buna ön hipertansiyon da denilebilir. Zamanla bu hastalarda hipertansiyon gelişmekte riski fazladır.

Hipertansiyonun Belirtileri Nelerdir ?

Yüksek tansiyon hastalığının belirtileri, sabahları ense bölgesinde hissedilen ağrı, nefes darlığı, çarpıntı, baş dönmesi, sersemlik hissi, baş ağrısı, sık idrara çıkma olabilir. Daha da önemlisi, tansiyon yüksek, hatta çok yüksek olduğu halde bazı hastalarda hiç bir şikayet olmayabilir.

Hastalar yıllarca bu hastalığı fark etmeden yaşayabilir ve hastalığın yaptığı hasarlar(kalp yetersizliği, felç, böbrek yetersizliği vs) ile karşımıza gelebilirler. Bu yüzden, orta yaş grubundan itibaren hiç değilse yılda en az 1 defa tansiyon kontrolü yaptırmamızda fayda vardır.

Hipertansiyonun Zarar Verdiği Organlar Nelerdir ?

Yüksek kan basıncı kalp, beyin, böbrek, aort damarı, göz gibi hayati organları etkiler. Kalpte büyüme yapıp kalp yetersizliğine yol açabilir, kalp krizini tetikleyebilir. Böbrekleri yıpratarak diyalize kadar götürebilir. Beyin damarlarında tıkanmaya yol açarak felç oluşumuna neden olabilir ya da ani tansiyon yükselmesi ataklarında beyin kanamasına yol açarak hayati risk oluşturabilir. Göz damarlarında bozulmaya yol açarak görme sorunlarına yol açabilir. Aort damarlarında genişlemeye ve sonrasında aort yırtılmaya sebep olarak ölümcül bir tabloya neden olabilir.

Kan basıncı ne kadar yüksekse kalp krizi, kalp yetmezliği, felç, göz ve böbrek hastalıkları gelişme riski de o kadar yüksektir. Yüksek tansiyonun yol açtığı birçok sakatlık ve ölüm, erken tanı ve tedavi ile önlenebilir. Önemli olan hastalığın ciddiyetini kabul etmek ve yapılması gerekenleri yapmaktır.

Hipertansiyona Yol Açan Nedenler Nelerdir ?

Yüksek tansiyon vakalarının yüzde90 ile yüzde 95’ inde sebep bilinmez, kan ve idrar tahlilleri normal çıkar, bu tip hipertansiyona tıp dilinde esansiyel hipertansiyon veya primer ( birincil ) hipertansiyon denilir. Geri kalan yüzde 5 veya yüzde 10 ‘ luk hipertansiyon grubunda ise altta yatan başka bir hastalık veya hastalıklar vardır. Bu hastalıklar böbrek hastalığı ( böbrek dokusu hastalığı ya da böbrek atar damarında darlık ) ya da hormonal hastalıklar ( tiroit bezi bozukluğu , böbrek üstü bezi bozukluğu vs gibi ) ‘ dır. Bu hastalıklar dolaylı olarak hipertansiyona sebep olur. Bu tip hipertansiyona tıp dilinde sekonder ( ikincil ) hipertansiyon denilir.

Kan basıncımı kendim ölçebilir miyim ?

Evet ölçebilirsiniz. Ancak kan basıncının nasıl ölçüleceği konusunda yeterli bilgiyi bir doktor veya eğitim programından öğrenmeye çalışınız. Bilek ve koldan kan basıncı ölçen elektronik aletler de kullanılabilir, ancak bu aletlerin güvenilirliğini anlamak amacı ile civalı bir tansiyon aleti ile alınan değerlerle karşılaştırmasının yapılması uygun olur. Ayrıca bilekten ölçen cihazların, kabaca fikir vermekle birlikte, güvenilirlikleri sınırlıdır. En doğru sonuç veren aletler civalı ölçüm cihazlarıdır.

Kan basıncımı ölçerken nelere dikkat etmeliyim ?

Kan basıncı ölçülmeden önce en az 5 dakika dinlenmelisiniz. Son yarım saat içinde kahve, kola gibi kafeinli içecekler veya sigara içmemiş olmalısınız. Tansiyon aletiniz kolunuzun çevresini ve boyunu yeterli olarak sarmalıdır, dinleme cihazını (stetoskop) tansiyon aletinin manşonu altına sokmamalısınız.

Hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçlar böbrek ve karaciğer bozukluğu yapar mı, cinsel fonksiyonları etkiler mi?
Her ilacın kendine özgü yan etkileri olabilir. Kullandığınız ilaçların yan etkileri konusunda doktorunuza danışınız, ancak genel olarak söylemek gerekirse, tedaviden elde edilecek yarar ilacın olası zararından çok daha fazladır. Bu nedenle hipertansiyon tedavisi için verilen ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır
Yüksek Tansiyonun oluşmasındaki Risk Faktörleri Nelerdir?
• Kalıtım: Ailesinde yüksek tansiyon hastası bulunan kimselerde hipertansiyon gelişme riski artmıştır.
• Yaş: Yüksek tansiyon genellikle 35 ile 50 yaşları arasında ortaya çıkar.
• Şeker hastalığı: Şeker hastalarında yüksek tansiyonun ortaya çıkma riski, şeker hastası olmayanlara göre daha fazladır.
• Şişmanlık: Fazla kilolar yüksek tansiyona zemin hazırlar.
• Sigara: Sigara, yüksek tansiyonun damarlar üzerindeki zararlı etkilerini hızlandırır.
• Tuz: Fazla tuz tüketimi kan basıncını yükseltir.
• Stres-sinir: Aşırı sıkıntılı bir yaşam biçimi, yüksek tansiyonun ortaya çıkması için zemin hazırlar.
• Hareketsizlik: Düzenli yapılan egzersiz ve spor, yüksek tansiyonun kontrol altına alınmasını kolaylaştırır.
• Fazla alkol: Ani tansiyon yükselmelerine yol açabilir.

Hipertansiyon tedavi edilebilir mi ?

Evet edilebilir. Ancak hipertansiyon tedavisi ömür boyudur, tedavide kullanılan ilaçlarla kan basıncı normal sınırlara düşer, ancak tedavi kesilirse kan basıncı yine eski değerlerine ulaşacaktır. Bu nedenle tedaviye ara verilmemeli, en az yılda bir kez doktora kontrole gidilmelidir.

Bazı özel durumlarda hipertansiyon bir böbrek hastalığına veya hormon artışına bağlı olabilir. Bu durumlarda böbrek hastalığının veya hormonal bozukluğun tedavisi ile kan basıncı düzelebilir veya daha az sayıda ilaçla daha rahat kontrol edilebilir hale gelebilir.

Hipertansiyonda kullanılan ilaçlar alışkanlık yapar mı ?

Hayır yapmaz. Damar elastikiyeti nedeniyle kan basıncı kontrolü için alınan ilaç sayısı ya da dozu az gelebilir, bu durumda yeni ilaç eklenmesi veya kullanılan ilacın dozunun arttırılması gerekebilir.

Bir yakınımda hipertansiyon var, benim kullandığım ilacı ona da verebilir miyim ?

Hayır, kesinlikle böyle bir davranışta bulunmayınız, bulunanları da uyarınız. Sizin için uygun olan bir ilaç bir başkası için zararlı olabilir, bu nedenle yakınınızın bir doktora başvurmasını öneriniz.

Pulmoner hipertansiyonun klinik bulguları nedir? Nasıl tanı konulur? Romatizma TV

Pulmoner hipertansiyonun klinik bulguları nedir? Nasıl tanı konulur? Romatizma TV

Pulmoner hipertansiyonun klinik bulguları nedir? Nasıl tanı konulur?

Pulmoner hipertansiyon, kalbe gelen kirli kanı akciğere taşıyan damarın hastalığıdır. Pulmoner hipertansiyonda, bu damarın ve dallarının basıncı, tansiyonu yükselir. Skleroderma (sistemik skleroz) başta olmak üzere sistemik lupus eritematoz, romatoid artrit gibi inflamatuar romatizmal hastalıklarda karşılaşılan bir komplikasyondur. Bu sorun hastalarımızın aktivitelerini ciddi şekilde kısıtlar ve tedavisinde gecikmeler, tedaviye yanıt oranını belirgin şekilde azaltır.

Pulmoner hipertansiyonun şiddetine, evresine göre klinik bulguların değiştiği bilinmelidir. Erken evrelerde efor dispnesi olarak adlandırılan, merdiven çıkarken veya yürürken belirli bir efor sonunda hastalarda solunum sıkıntısı, göğüste ağrı ve çarpıntı oluşur. Bazen kuru öksürük eşlik edebilir. Ancak, bu yakınmalar spesifik değildir. Bu nedenle, çoğu zaman hastalıkla ilişkilendirilmez ve bu durum tanıda gecikmelere neden olur. Hastalığın geç evresinde kalp yetmezliği gelişir. Sağ kalp yetmezliğine bağlı olarak bacaklarda şişlik, karında sıvı birikimi (asit) ve karaciğerde büyüme oluşabilir.

Pulmoner hipertansiyonun tanısında ekokardiyografi (EKO) ve anjiyografi kullanılır. Skleroderma gibi riskli hastalıklarda, hastaların yakınmaları olmasa dahi, yılda bir veya iki defa ekokardiyografi ile pulmoner hipertansiyon araştırılır. Ekokardiyografide pulmoner hipertansiyondan şüphelenildiğinde, tanıyı doğrulayabilmek için anjiyografi yapılmaktadır.

Damarsal Bozukluklar Ve Tinnitus İlişkisi - KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı

Damarsal Bozukluklar Ve Tinnitus İlişkisi - KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı

Damarsal Bozukluklar Ve Tinnitus İlişkisi

Kulak çınlaması kan damarı hastalıklarından da kaynaklanabilir. Bu tip çınlamalar objektif tinnitus ile sübjektif tinnitus arasında bir noktada sıkışıp kalmıştır. Bu tip kulak çınlamasında genellikle iki şekli vardır. Bunlardan birisi pulsatil, Yani nabız tarzında ses hissi vardır. Diğeri ise daha ziyade uğultuyu andıran ses hissi ile algılanır. Geçmişte Boyun damarlarından vertebro-baziller arter sıklıkla suçlu olarak görülmüştür. Bu damarın darlığı bulgularında tinnitus sebebi olarak algılanmıştır. Halbuki bu damar sağda ve solda bulunur. Biri daralma durumuna dahi gelse bu sağ ve sol damar arasında beyin seviyelerinde bir birini destekleyecek bağlantı noktası vardır. Bu bağlantılar Kan geçişleri açısından ve tinnitus açısından bir sebep oluşturması son derece nadir görülen durumdur. Zaten son bilimsel çalışmalarda bu yöndedir. Kan damarları ile oluşan bir çınlama sebebi de boyunun ön bölgesinin sağlı sollu yanında kalan ana şah damarı ile oluşan çınlamadır. Bu daha ziyade nabız tarzda bazen de beyinde uğultu tarzında hissedilir. Şah damarı darlığından ziyade genişlemesi sorunu daha çok oluşturabilir. Ana şah damarı yüksek basınçla kanın geçtiği boyunun en geniş damarıdır. Bu yüksek volüm ki tansiyonla da ilişkili olabilir sesi ortaya çıkarır. Bu durumların ötesinde son zamanlarda yapılan çalışmalarda ulaşılan sonuçlara bakıldığında kafa içinden kirli kanı boşaltan ana toplar damarların sorunları en sık rastlanan damarsal kaynaklı tinnitus olduğu kabul edilmektedir. Toplar damarlar, içlerinde kapakçık yapıları olan özelliktedir. Gene kolayca bu damar içindeki yapılar bozulabilir araknoid granülasyon tarzında içlerinde bölgesel tortulu tıkanıklık alanları oluşturabilirler. Toplar damar sorunları , efor gerktiren ağır çalışma koşulları, hipertansiyon, artmış kan volümü, zor geçen doğumlar, ilerleyen yaş, doğuştan olan dar gelişen damarların zamanla tıkanması, daralması, gibi durumlarla ortaya çıkabilmektedir. Bazı durumlarda parmakla boyun yan taraflarına bastırıldığında veya boyun gergin şekilde sağa veya sola çevrildiğinde seste azalma kaybolma olur. Bu durum için bu oldukça tipiktir.

İçindekiler Damarsal Tinnituslar BİZİM BİLİMSEL ÇALIŞMAMIZ: Tedavi: Damarsal Tinnituslar

Buna çok benzer durumu yaratabilecek damarsal tinnituslara neden olabilecek asıl bir neden daha vardırki bu en fazla damarsal tip tinnitusu oluşturur. Kafa içinden kirli kanı boşaltan ana yapı elemanı olan venöz sorunlar tüm damarsal tinnitus nedenleri arasında en fazla görülenidir. Sorun vena jugularis olarak adlandırılan toplardamarın sorunlarıdır ki bu sorun bu damar düzleminde sigmoid sinüs ve transfer sünüs adı verilen alanlarda sıklıkla görülür. Genel anlamda baktığımızda Venöz damarlar vücudun en çok bozulan damarlarıdır. ( Bir örnekle varis sık görülen toplardamar yapılarıdır vücudun kolay bozulan damarlarındandır) Bozulma nedenleri bu damar yapılarındaki kapakçıkların bozulması etraflarında tortu oluşması bu tortularında granülasyon dokusu adı verilen tıkanıklıklara sebep olmasıdır. Ayrıca bu damar yapıları doğuştan dar veya gelişmemişte olabilmektedir. Bu gelişimsel sorunlar İlerleyen yaşlarda damar yapıları daha da bozularak tıkanmalarına neden olmaktadır. Bu tıkanıklığın şu sakıncası vardır. Kafa içine atar damarlar ( şah damarları) ile pompalanan temiz kan dönüş esnasında toplardamarlarla çıkış yapar. İşte giren kan ile dönüş esnasındaki bu balans bozukluğu kafa içinde daha çok kirli kanın basınç yaparak toplanmasına, çıkışının zorlanmasına neden olur. Bu zorlanma esnasında kafa içi basıncının da ek bulgu olarak arttabileceği bilinmektedir. Bu durumlarda 3 değişik tip tinnitus tipi olabilir. Objektif tip tinnitus( ritmik, nabız tarzda), Hum tarzı tinnitus (uğultu), subjektif tinnitus ( basınçla nöral beyin alanlarının elektirisi bozuk alanların oluşmasıyla veya bozuk nöronal elektrik aktivite bozukluğu varsa subjektif tinnitusu daha da kötüleştirici neden oluşturur) Bu durumlarda 3D MR-anjiografi (TWIST), modern tanısal anlayışla bu konuda durumu objektifleştiren yegane tanı unsuru olmuştur. Bizim yaptığımız TWIST anjiografi çalışmalarımızda pulsatil ve hum tarzı tinnitus nedenleri sıralamasında venöz sorunlar ilk sırada olduğu gözlemlenmiştir. Bunlar da genellikle en sık transvers ve sigmoid sinüs darlıkları, nadiren de juguler venöz anomaliler ve juguler venöz reflü şeklinde olmaktadırlar. Şayet sorun kafadan kanı boşaltan damarlardan birinde ise ( Juguler ven) yani bir tarafta damar stenoze yani dar ise diğer damar dominat çalışır dar kısımda veya volümün arttığı diğer tarafta pes tonlu yani uğultu tarzı tinnitus oluşturur. Ayrıca bu ses bir türbülans olayıdır. Gerek FMRI görüntüleme işlemi ile gerekse tinnometer adı verdiğimiz ölçüm ile sesin tınısından kolayca neden anlaşılabilir. Beyin içinde zuhur eden bu balans bozukluğuna ve darlık ile gelişen damar sorunun kendi içinde değişik tedavi şekilleri vardır. Durumun ağırlığına göre ilaç tedavileri ön planda gelirken, daha ağır çift taraflı tıkanıklarda kapalı cerrahi işlemler ile durum çözümlenebilmektedir.

BİZİM BİLİMSEL ÇALIŞMAMIZ:

Çalışmamızda bize müracaat eden Non tolerabl tinnitus şikayeti ile müracaat eden 1127 olgu yeni algoritm prensibiyle detaylı anemnez, anket skorlamaları ve tetkik aşamalarına tabii tutulmuştur bunların içinden 370 olgu toplar damarlar( venöz) sorunu tespit edildi. Bunlardan 223 ünde, venöz yapı içinde % 60 a ulaşan darlık ( stenoz ) seviyesini tespit ettik. % 60 darlık, tıkanma venöz damar dönüşüm sorunu oluşturabilecek düzeyde olduğu kabul edildi. % 60 lık stenozun fonksiyonel olarak, tinnitusa neden olacak veya tinnitusu kötüleştirici ağırlaştırıcı ek katkı sağladığı objektif olarak kabul edildi. Bu çalışmamız 40. Ulusal KBB kongresinde sunulmuştur.

SunumDr. A. Ahmet Şirin, kranial venöz dönüş anomalileri ve tinnitus ilişkisi, 40. ulusal kbb ve baş boyun cerrahisi kongresi, 8.11.2018 sunum no: 052 )

Diğer damarlarla ilgili yayım ve sunumlarımı,

An unknown type of tinnitus induced by valsalva practical diagnosis with 4D- MR-Angiography. Id Number 56 , I World Tinnitus Congress and the XII International Tinnitus Seminar. 22-24 May 2017. Warsaw, Poland

An unusual case of pulsatile tinnitus caused by an aberrant artery at tympanic membrane. Id Number 192, I World Tinnitus Congress and the XII International Tinnitus Seminar. 22-24 May 2017. Warsaw, Poland

Is There Any Association between Jugular Venous Reflux and Nonpulsatile Subjective Tinnitus? A Preliminary Study of Four‐Dimensional Magnetic Resonance Angiography / Nig.Journal of Clinical Practice, 2019, Volume 22, Issue 10 [p. 1430-1434] DOI: 10.4103/njcp.njcp_128_19 PMID: 31607735

Şakak bölgesinden geçen temporal arter olarak adlandırılan damar. Kafatasının dış kısmında yer alır. Bu damar bazen şakak bölgesi kaslarının sertleşmesi veya kan basıncının artması ( Tansiyon) ile bu damarın dolgunluğunun artması nabız tarzında his yaratır. Genellikle uyku esnasında başın yastığa gelen kısmında hissedilir. Kulağınızın civarında kalp atışlarının hissetmesine neden olur.

Hemen kulağın arkasından geçmekte olan Juguler bulb, sigmoid sinüs adı verilen kirli kanı taşıyan damar kısmı, kronik orta kulak iltihaplarının bazen kulak içi kemiklerin eritmesi nedeniyle damar kulak arasındaki yapılar incelir veya ortadan kalkar. Bu durumda kulakta uğultular hissedilir.

Diğer bir damarsal sebepte beyin içindeki damarların durumuyla ilgilidir. Beyin içinde normal olmayan fakat sadece çınlama açısından anlamı olan, kişiye önemli belirti vermeyen ekstradan oluşmuş damar yumakları ( hemanjiomlar) , damar yapılarının genişlemesi ( anjiomlar), arteryovenöz malformasyon adı verilen atar damar toplar damar bağlantılarındaki anormallikler çınlayamaya neden olabilir. Genellikle bu tür damarsal yapılar beyini zarı olan bölgede ve beyin dokusunda görülürler. Bu damarların akış yönleri de çınlama açısından anlamlıdır. Her damar patolojisi çınlama yapmaz. Kan akım yönü ve patolojinin durumu önemlidir.

Ayrıca damar içindeki bozulmalar Türbülanslı kan akışını etkileyerek damarsal nedenli çınlamalara neden olabilir. Kanın viskositesinin yüksek olması gene çınlama yapan nedenler içindedir. Yüksek rakımda yaşayanlar, Polsitemi vera gibi hastalıklarda kanın yapı elemanlarının yoğunluğu nedeniyle kan viskositesi yüksekliği çınlamaya neden olabilir.

Gene beyin içindeki patolojiler ile kan akımının yavaşlaması kanın göllenmesi neden olur ve beyin içi basınç artışı nedeniyle nöral alanlara baskı yaratarak çınlamayı oluşturabilir. Beyin içindeki mikro damar yapılarının tıkanmaları bulunduğu bölgenin yerine bağlı çınlama oluşturabilir.

Gene iç kulaktan işitme ve denge sinirin çıktığı noktadan sinirlerin pons adı verilen sinirlerin beyin içine doğru girdiği noktada bulunan interacustik kanal adı verilen kemik kanal içinde seyreden labirentin arterin siniri sıkıştırması belli başlı damarsal çınlama yapan sebeplerdir. Bu patolojik durumlar hakkında klasik MR lar ile bilgi edinebilmek oldukça zordur detaylı özellikli tetkiklerle anca bilgi sahibi olunabilir. Bu tetkiklerden bir kaçıda fonksiyonel multiparemetrik MRI, tinnitus frekansının ölçülmesini sağlayan tinnometer cihazı dır. Ancak klasik MRI da bu görüntüler görüldüğünde veya rapor kısmına yazıldığında hemen bir tinnitus nedeni olarak kabul edilmemelidir. Zira İnteracustik kanal içinden zaten damar, yüz siniri, işitme - denge siniri beraberce geçmektedir. Bu normal bir anotomik seyirdir. Önemli olan bu beraberlikte damarın ne kadar işitme sinirine baskı yaptığıdır. Klasik MRI larda görülen yanılgı ile sinire baskılanma sinirdeki elektrik yükü transferinin bozulması hesplanamadığından yanlış ifadelerin raporlara bir tinnitus sebebi gibi yazıldığını biliyoruz. Kanal içindeki sinirin bütünlüğü bozulmamış ve elektrik sinyali değişmemişse bu bir tinnitus sebebi değildir. Yani radyoloji raporlarına yansıyan her vasküler loop ifadesi görülmesi tinnitusiçin doğru olarak kabul edilmemelidir. Bu yanılgı tedavilerde yanlış uygulamalara neden olmaktadır. Bu detaylar anca klasik MRI ile değil, fonksiymel multiparemetrik 3 d imajlarla sinirin bası derecesi, lokalizasyonu sinyal değişimi ortaya konarak kesinlik kazanabilir. Birimizde bu durumlarda detay çalışmaları ile nasıl bir sorunun olabileceği konusunda net bilgiyi hastalarımıza sunabilmekteyiz.

Bunların yanı sıra, daha pek çok damarsal yapı bozuklukları çınlamaya neden olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.

Tedavi:

Damarsal yapı bozuklukları ve / veya, kan akım sıkıntılarına bağlı işitsel yapı içinde yer alan nöral alanların etkilenmesine bağlı gelişen tinnitusun tedavisi mümkün olabilmekte veya tinnitus kontrol altına alınabilmektedir. Bu patolojilerin çok az bir kısım tedavi sınırları dışında kalmaktadır.

Tabi tedaviye başlamadan önce hastanın tam olarak değerlendirmelerini yapıp, ileri tetkiklerle sorunu ve tinnitus oluşturan nedeni net olarak tespit etmekteyiz. Kişide Tetkikler ile elde edilen durumlarına bağlı tedavilerimizi uygulamaktayız. Tedavilerde gelişi güzel olmamalı ve kulaktan dolma ilaç tavsiyelerine itibar edilmemelidir. Bilinçsiz ve tam teşhis konmadan ilaç kullanımları çok ciddi hayati sonuçlar doğurabildiğini çok iyi bilmekteyiz. Bu nedenle genellikle sosyal medyadan yazışmalarda kişilerden nasıl bir ilaç kullanmalıyım sorusu ile karşı karşıya kalmaktayız. Bu şekilde bilgi edinme doğru bir yöntem değildir. Doğrusu yeterli tetkikler ile tam sorunun tespitinin yapılıp kişinin bulgularına uygun tedaviyi uygulamaktır.

*Bu bilgilerin bir kısmı tıbbi kaynaklara dayalı bilgiler olup, Bir kısmı da kendi bilimsel çalışmalarımız sonucunda tespit edilen durumlar ve bilgilerdir. Bilgi amaçlıdır ve Her hakkı saklı olup, Op.Dr. A. Ahmet Şirin'e aittir.

Not : Tinnitus ile ilgili paylaşımlarımız 2019 yılında yayına alınmış olup, Düzenli olarak son gelişmeler update edilip düzenlenip ile paylaşılmaktadır. Yukarıda yer alan bilgiler 2023 yılındaki tıbbi literatür yayınlarına göre düzenlemelerle sunulmuştur.

Not: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Etiketler Çınlama tedavisi Çınlama Tinnitus tedavisi Tinnitus Kulak çınlaması tedavisi Çınlama tedavisi yapan doktor Tinnitus treatment Çınlamadan nasıl kurtulunur Çınlama tedavisi varmı Çınlama kliniği Tinnitus kliniği damarsal çınlama vasküler tinnitus "
Bebeklerde Hipertansiyon: Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Bebeklerde Hipertansiyon: Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Bebeklerde Hipertansiyon: Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Bebeklerde hipertansiyon, bebeğin doğumundan sonra ortaya çıkıp tehlikeli olabilecek durumlardan biridir. yenidoğanlarda görülen ve hayati tehlikelere yol açabilen hipertansiyon belirtileri, tanı ve tedavi yöntemlerine içeriğimizden ulaşabilirsiniz.

Hipertansiyon Nedir?

Hipertansiyon veya daha sık kullanılan ismiyle yüksek tansiyon, kalpten vücuda taşınan kanın yüksek basınca sahip olmasıdır. Atar damarların dar olması ve çok kan pompalanması yüksek tansiyonun nedenleri arasında bulunmaktadır. Ölçümlerde kullanılan birimlerse kalp atarken ölçülen değer sistolik, kalp atışlarının yumuşadığı anda ölçülen değer ise diyastolik olarak adlandırılmaktadır. Sağlıklı bireylerde ölçülen tansiyon 12 / 8 olarak kabul edilirken, düşük tansiyon ve yüksek tansiyon durumlarında bu değerlerde değişiklik gözlemlenmektedir. Bebeklerde hipertansiyon durumunda ölçülen aralıklar bahsedilen aralıktan daha yüksek olmaktadır.

Yenidoğan Hipertansiyonu Nedir?

Bebek dünyaya geldiğinde, akciğerleri açık olmalı ve akciğerlerden kan akışı sağlanmalıdır. Kan akışının düzgün ilerlemesi sayesinde bebeğin beynine ve tüm vücuduna gerekli olan oksijen ulaşabilmektedir.Ancak bazı durumlarda bebeğin akciğerlerine giden kan damarları tam olarak açılmaz. Açılmayan kan damarları olduğu durumda akciğerlerde çok fazla basınç birikir ve bu yenidoğan hipertansiyonu denilen duruma neden olmaktadır. Yüksek basıncın meydana gelmesiyle birlikte bebeklerin öncelikle kalbi ve akciğeri sonrasında diğer organları zarar görebilir.

Bebeklerde Hipertansiyon Nedenleri

Bebeklerde pulmoner hipertansiyon oldukça riskli durumlardan biridir. Doğum sonrası oluşabilen bu durumun bazı nedenleri bulunmaktadır. Bunlar arasında,

Doğum sonrası oksijen eksikliği Akciğer veya kanda meydana gelen enfeksiyon Kalp ve akciğerlerin anormal gelişimi

bebeklerde yüksek tansiyon oluşmasının nedenleri arasında olabilir. Bahsedilen nedenler dışında akciğerlerin olması gereken işlevde çalışmaması ve damarlardaki tıkanıklıklar gibi sorunlar bu duruma neden olabilir.

Yenidoğan Hipertansiyonu Belirtileri

Bebeklerde hipertansiyon belirtileri doğumdan sonraki sürede kendini belli edecektir. Nefes güçlüğü ve düşük oksijen belirtileriyle kendini gösteren rahatsızlığın diğer belirtileri arasında,

hızlı nefes alma nefes darlığı hızlı kalp atışı dudak ve ağız çevresinde renk değişikliği düşük kan basıncı kan oksijen seviyesinde düşüklük baş ağrısı görme kaybı çift ​​görme göğüs ağrısı karın ağrısı solunum problemleri

görülebilecek belirtiler arasında yer almaktadır. Doğumdan hemen sonra veya takipli olunan sürede fark edilebilecek olan belirtiler, pediatri doktorları tarafından takip edilerek, kontrol altına alınmalıdır.

Yenidoğan Hipertansiyon Tanısı

Yenidoğan bebekte hipertansiyondan şüphesi oluştuğunda, çocuk doktorunuz tam teşhis için aşağıdaki tetkikleri uygulayabilir.

Ekokardiyogram (EKG). Bu test, kalbin ve kan damarlarının resmini yapmak için ses dalgalarını kullanır. Kanın vücutta nasıl aktığını göstermeye yarayacaktır. Görüntüleme Testleri: Görüntüleme testleri uygulanarak, akciğerlerin fotoğrafı çekilir ve kalbin çok büyük olup olmadığını da görebilir. Kan Testleri: Kan hücrelerinin sayısındaki ve vücuttaki kimyasalların seviyesindeki değişikliklerin kontrolü sağlanır. Kan testi sonuçları sayesinde bebeğin oksijeni ne kadar iyi kullanabildiğini veya bir enfeksiyon olup olmadığını söylemeye yardımcı olur. Nabız Oksimetresi : Bu yöntem bebeğin kanında ne kadar oksijen olduğunu kontrol etmeye yarayan bir tanı uygulamasıdır. Yenidoğan Hipertansiyon Tedavisi

Pulmoner hipertansiyon tanısı için yapılan testlerde, hastalığa neden olan alt sebepler tespit edilebilir. Öncelikle önemli olan alt sebeplerin ne olduğunu bilmek ve bune uygun bir tedavi yöntemi uygulamaktır. Tedavinin diğer amacı ise kandaki oksijen seviyesini arttırrak kanın normal basıncını korumaktır. Uygulanabilecek tedavi yöntemleri arasında,

Oksijen Desteği

Nazal Kanül: Burun ucuna yerleştirilen tüplerle oksijen desteği sağlanır.

CPAP: Havanın akciğerlere ulaşmasına sağlar.

Yüksek Salınımlı Havalandırma: Kullanılan özel bir cihaz sayesinde hızlı ve yoğun oksiyen salınımı sağlanır.

İlaç Tedavisi

Pediatri doktorunuzun tansiyon takibinde alacağı karara göre, tansiyonu belirli seviyede tutmak adına reçeteli ilaçlar kullanılabilir. Enfeksiyonu engellemek ve kan basıncını sağlamak adına antibiyotik veya tansiyon ilaçları kullanılabilmektedir. Akciğerlerdeki basıncı azaltmaya yarayan ilaç uygulamalarının doktor gözetiminde uygulanması önemlidir.

SONUÇ

Bebeklerde hipertansiyon sorunu, doğum sonrası karşılaşılabilecek riskli durumlardan biridir. Kan basıncını, akciğerleri ve diğer organları tehdit eden bu durum doğum sonrasında uzman pediatri doktorları tarafından takip edilerek, kontrol altına alınabilmektedir. doğum sonrası karşılaşılan bu sorun birçok yenidoğanda veya ilerleyen yaşlardaki çocuklarda görülebilmektedir. Bebeğinizde hipertansiyon belirtileri gözlemliyorsanız Avicenna Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları doktorlarımıza randevu alabilirsiniz.

Sıkça Sorulan Sorular

Yenidoğan hipertansiyonu tedavi edilebilir mi?

Yenidoğanlarda meydana gelen hipertansiyon tedavi edilebilmektedir. Tanı testleri sayesinde hastalığa neden olan alt nedenleri öğrenerek, kan basıncı seviyesi normal düzeye getirilebilir.

Bebeklerde hipertansiyon ilerleyen yaşlarda devam eder mi?

Doğum sonrası meydana gelen hipertansiyon durumu genellikle tedavi edilerek, ileriki yaşlara aktarılmaz. Ancak hipertansiyona neden olan durum kalp veya akciğerlerle alakalı bir sorundan kaynaklı ise yetişkin yaşlarda da hipertansiyon sorununun devamlılığı görülebilir.

"