Hipertansiyon Belirtileri ve Tedavisi - Dahiliye » Özel Rumeli Hastanesi

Hipertansiyon Belirtileri ve Tedavisi - Dahiliye » Özel Rumeli Hastanesi

Hipertansiyon Belirtileri ve Tedavisi

Kan dolaşımının sağlanması için gerekli olan kan basıncının normal düzeyi olarak kabul edilen, büyük tansiyon (sistolik) için 140, küçük tansiyon (diyastolik) için 90 değerlerinden sürekli olarak yüksek olması Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) olarak kabul edilir. Normal kan basıncını belirleyebilmek için ise kişinin yaşı, cinsiyeti, hareket yoğunluğu gibi unsurlar da göz önünde bulundurulur. Kan basıncı dakika dakika farklıdır, vücut pozisyonuyla, egzersizle, uyku ve uyanıklık durumuyla değişkenlik gösterir.

Hipertansiyon Nedenleri

Hipertansiyonlu hastaların yaklaşık %95’inde herhangi bir neden bulunmaz, ancak risk faktörlerinden söz edilebilir. Bu gruba bilim dilinde esansiyel (primer), günlük kullanım dilinde sinirsel (asabi) hipertansiyon denilir. Bu gruptaki hastalar genellikle orta yaşlı, kilolu, sınırlı fiziksel aktiviteye sahip, fazla tuz tüketen, fazlaca alkol tüketen, sigara içen kimselerdir. Genetik yatkınlığın, siyah ırkın menopozun ve stresin de hastalığın açığa çıkmasını kolaylaştırdığı biliniyor. %5’in altındaki grup hastalarda hipertansiyonu başlatan bir neden söz konusundur. Sekonder (ikincil) hipertansiyon denilen bu grupta yüksek tansiyon böbrek ve böbrek üstü hastalıklarından, hormonal hastalıklardan, doğum kontrol hapı kullanımından kaynaklanabilir.

Hipertansiyon Belirtileri Nelerdir?

Hipertansiyon çoğunlukla ciddi yakınmalara yol açmayabileceğinden yıllarca bilinmeden kalabilir. Genellikle doktora başvurma şikayetleri,

Baş ağrısı, Ense ağrısı, Kafada sıcaklık hissi, Yüzde kızarma, ateş basması Göğüste basınç hissi Derin nefes alma ihtiyacı Çarpıntı hissi Göğüs ağrısı Kulakta uğultu Konsantrasyon bozukluğu Bacaklarda şişlik Burun kanaması Hipertansiyonun Sonuçları

Hipertansiyon, damar sertliği (arteroskleroz) gelişmesi için uygun ortam hazırlar. Eğer hipertansiyonla birlikte şeker hastalığı, kan yağlarında (lipidler) yükseklik de varsa bu süreç daha da hızlanır.

Hipertansiyon tamamen ortadan kaldırılamaz, ancak kontrol altına alınabilir. Bu nedenle hipertansiyonlu bireylerin yaşam tarzını düzene sokmaları, kiloluysalar kilo vermeleri, düzenli egzersiz yapmaları, ilaç önerildiyse önerilen ilaçları kesintisiz olarak almaları ve düzenli tansiyon kontrolü yaptırmaları gerekir.

Tansiyon Takibi Yaparken,

Tansiyonunuzu aynı saatlerde ve düzenli olarak aynı koldan ölçünüz. Ölçümden önce sakin ve dinlenmiş olunuz. Ölçümlerinizin aynı pozisyonda (yatar veya oturur) yapılmasına dikkat ediniz. Hipertansiyon Tedavisine Yardımcı Önlemler ve Öneriler

Aşırı kilolu hastaların kilo vermesi tansiyonun düşürülmesinde büyük önem taşır. İdeal kilodan %20 fazla kilolu olmak hipertansiyon riskini yaklaşık 8 kat arttırır. Kilolu olmayan hastaların da yağ tüketimini azaltması, et veya proteinli gıdalar yerine daha fazla sebze-meyve yemeleri önerilir. Alkol kullanımı azaltılması, günde 1-2 kadehten fazla alkol tüketilmemesi önerilir. Sigaranın mutlaka bırakılması gerekir. Sigara içmek doğrudan etkiyle tansiyonu yükselttiği gibi, damar sertliğini dehızlandırır ve akciğer kanserinin bilnen en önemli nedenidir.

Tuz Tüketimini Azaltın

Tuzu kesmeniz veya azaltmanız, potansiyel tuz içeren gıdalardan (turşu soda, hazır çorbalar, cipsler, füme etler, ketçap…vb.) uzak durmanız gerekir. Günde maksimum 2 gr. tuz alımı idealdir.

Egzersiz ve Yürüyüş Yapın

Hipertansiyon kontrol altına alındıktan sonra aktif olmaktan kaçınılmamalı ve düzenli olarak yürüyüş yapılmalıdır. Düzenli yürüyüş yapmak hem kilo vermenize yardımcı olur, hem de kalp-damar sisteminizin güçlenmesine ve kalbi besleyen yedek damarların açılmasına yardımcı olur.

Stresinizi Azaltmaya Çalışın

Ev ve işinizde stres yapan değiştirilebilir nedenleri değiştiriniz.
Stres azaltıcı çeşitli teknikler (yoga, meditasyon vb.) faydalı olabilir.

"
Hipertansiyon nedir? Nasıl tedavi edilir? Sağlık Haberleri

Hipertansiyon nedir? Nasıl tedavi edilir? Sağlık Haberleri

Hipertansiyon nedir? Nasıl tedavi edilir? Hipertansiyon kan basıncının (tansiyonun) normal değerlerinden yüksek olması demektir. Fazla tuz tüketimi tansiyonu tavana çıkarıyor.Bu belirtiler bulunuyorsa sizde tansiyon hastası olabilirsiniz!

HİPERTANSİYON (TANSİYON YÜKSEKLİĞİ)

Kalp bir pompa gibi kanı atardamarlara gönderir. Daha sonra gevşer. Kalp kasıldığında kanı gönderdiği andaki basınç büyük tansiyonu, gevşediği sıradaki basınç ise küçük tansiyonu gösterir. Kan basıncı (tansiyon) yaş, cinsiyet, ırk, genetik özellikler, fiziksel aktivite, dinlenme gibi faktörlerden etkilenir. Bu nedenle tansiyonun günün farklı zamanlarında üç defa ölçülüp ortalaması alınmalıdır. Normal kan basıncı 120/ 80 mm hg(civa) basıncıdır (Halk arasında 12 ye 8 denir). Tansiyon bu değerin üzerinde ise kişi hipertansiyon hastası adayıdır. 140/ 90 mm hg üzeri ise hipertansiyon hastası olarak kabul edilir. Kalp hastaları için temel risk oluşturur.

HİPERTANSİYONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Genelde belirti vermeyen ve gizli seyreden hipertansiyon tehlikeli bir hastalıktır. Ama yine de hastaların bazı şikayetleri vardır ve göz ardı edilmemesi gerekir. Baş ağrısı, burun kanaması, kulak çınlaması, ayaklarda şişlik, çarpıntı, baş dönmesi, bulanık görme gibi belirtiler olabilir. Yine de sinsi seyreden bir hastalık olduğu için kendini sağlıklı hisseden kişilerin de tansiyonu ölçtürmesinde fayda vardır.

HİPERTANSİYONUN VÜCUDA ZARARLARI NELERDİR?

Kontrol edilemeyen kan basıncı vücuda zaman içinde çok zarar verir. Bu yıllar sürebilir. Sinsi olduğu için vücudu içten içe eritir. Damar tıkanıklığına yol açarak kalp, beyin, böbrek gibi hayati organlarda bir çok hastalık ortaya çıkarır. Hastayı felç edebilir.

Kan basıncı artınca kalbe düşen yük artar. İlk başlarda kalp buna dayanabilir ama sonra yükü kaldıramaz hale gelir. Bunu önlemek için kalp bir cevap oluşturur. Kalp kası büyümeye başlar ve kalp kasının miktarı artar. Bu kalbin artmış kan basıncına cevabıdır. Fakat bu durum daha da zararlıdır. Kalbin zamanla kasılması ve gevşemesi bozulur ve düzensizleşir. Kanı pompalamakta zorlanır. Sonuçta kalp yetmezliği ortaya çıkar ve diğer organlarda da bu yetmezlik görülebilir.

Böyle uzun süreli tepkilerin yanında, ani tansiyon (basınç) artışı sonucu beyin kanaması ve damar yırtılmaları ortaya çıkabilir. Hasta felç geçirir ya da ölür.

HİPERTANSİYON TEDAVİSİ

Hipertansiyon tedavisinde amaç kan basıncını 140/90 mm hg altına düşürmektir. Eğer hastada şeker hastalığı, böbrek yetersizliği ve organ hasarı var ise kan basıncının daha düşük olması hedeflenir. Hipertansiyon tedavisinin temelinde yaşam tarzı değişiklikleri yatar. Aynı zamanda hipertansiyon tedavisinin önemli bir bölümünü ilaç tedavisi oluşturur. Hipertansiyon tedavisi sırasında yaşam tarzı değişiklikleri, düzenli egzersiz, kilo kontrolü, tuz alımının kısıtlanması çok önemlidir. Tüm tedavilere dirençli hipertansiyon durumunda ise böbrek atardamarlarına işlem yapılarak kan basıncı kontrol altına alınabilir. İnme, kalp krizi, böbrek yetmezliği gibi hipertansiyonun yarattığı ciddi durumlardan korunmak için erken tanı çok önemlidir. Erken tanı koyulan ve kontrol altına alınan hipertansiyon yaşam kalitesini etkilemez.

Diğer tüm tedaviler gibi hipertansiyon tedavisi de kişiye özel olmalıdır. Hipertansiyon tedavisinde kullanılan tansiyon ilaçlarının bağımlılık yaptığı ya da zararlı olduğunu düşünmek, sürekli ve uzun dönem ilaç kullanmanın getirdiği yan etkilere dayanarak bundan kaçınmak doğru değildir. Günümüzde kullanılan ilaçlar, tansiyonu düzenlerken, kalp-damar sistemini korur ve böbreklerin bozulmasını da engeller. İlaç tedavisinde, sadece tansiyonun kontrol altına alınması değil, diğer organların da korunması amaçlanmaktadır. Tedaviye uyum çok önemli olmakla birlikte hastaya uygun ilaç seçimi de çok önemlidir. Ayrıca hastanın tam kontrolü sağlandıktan ve tansiyonu düzenlendikten sonra ilaçların bırakılabileceği de unutulmamalıdır.

"
Hipertansiyon, Kalp Damar Hastalıkları | Adana Ortadoğu Hastanesi

Hipertansiyon, Kalp Damar Hastalıkları | Adana Ortadoğu Hastanesi

Hipertansiyon, Kalp Damar Hastalıkları

Kan dolaşımı için damarlardaki gerekli kan basıncının normal seviyeden daha fazla olmasına hipertansiyon (yüksek tansiyon) denir. “Büyük tansiyon” diye bilinen kalp kasılırken kan basıncının (ilk ölçülen) 140 mmHg ve üzeri, “küçük tansiyon” diye bilinen kalp gevşerken kan basıncının (ikinci ölçülen) 90 mmHg ve üzeri olması hipertansiyon ya da yüksek kan basıncı kabul edilir. Normal kan basıncı değerleri en fazla 130 mmHg ve 85 mm Hg olmalıdır.

Hipertansiyon, kalbin iş yükünü artırır ve kalp, beyin, göz ve böbreklere kan taşıyan atardamarlarda hasara neden olur. Kalp, beyin, göz ve böbrek damarları bu yüksek basınca yıllarca direnç gösterebilir. Böylece kan basıncındaki yükselme yıllar boyu belirtisiz ve sinsi biçimde ilerleyebilir. Hipertansiyon, tedavi edilmediği takdirde tüm vücuttaki atardamar ve çeşitli organlara zarar verebilir. Hipertansiyon, kalp yetersizliği ve kalp krizi, beyin kanaması ve felç, görme kaybı, böbrek yetmezliği gibi hastalıklara yol açabilir.

En sık rastlanılan şikâyetler baş ağrısı, baş dönmesi, kulak çınlaması, kalp ağrısı, düzensiz kalp atışları, nefes darlığı, bulanık görme olarak sıralanabilir. Fakat pek çok insanda hiçbir belirti göstermez.

Hipertansiyona diyabet, obezite, stres, sigara ve alkol kullanımı, fazla tuz kullanımı, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşam tarzı ve yaşlanma neden olabilir.

Yüksek tansiyon her yaşta ortaya çıkabilir. Her 5 kadın ve 4 erkekten 1’inde hipertansiyon görülür. Herhangi bir belirti görülmese dahi kan basıncının düzenli olarak ölçtürülmesi gerekir.

Hipertansiyona Karşı Neler Yapılmalı?

Hipertansiyona karşı kilo kontrolüne dikkat etmek, fazla kilolardan kurtulmak gereklidir. Tuz tüketimi günde 5 gramı geçmemelidir. Doymuş ve trans yağlar barındıran gıdalardan uzak durulmalı, sağlıklı beslenmeye özen gösterilmelidir. Bol sebze ve meyve tüketilmeli, sigaradan uzak durulmalıdır. Erkekler günde 2, kadınlar 1 bardaktan fazla alkol tüketmemelidir. Egzersiz yapılmalı, stres azaltılmaya çalışılmalı ve tansiyon düzenli olarak ölçtürülmelidir.

Hipertansiyon Tedavisi

Hipertansiyon tedavisinde, kan basıncını 140/90 mmHg’nin altına düşürmek amaçlanır. Hastada diyabet, böbrek yetersizliği ve organ hasarı da varsa kan basıncının daha da düşük olması hedeflenir.

Hipertansiyon tedavisinde hayat tarzında değişiklik, düzenli egzersiz, kilo kontrolü, tuz alımının kısıtlanması önem taşır. Tüm tedavilere dirençli hipertansiyon olması halinde böbrek atardamarlarına operasyon yapılır ve kan basıncı kontrol altına alınır. Kalp krizi, böbrek yetmezliği, inme gibi hipertansiyonun neden olabileceği sağlık sorunlarından korunmak için erken tanı çok önemlidir. Erken tanı ile kontrol altına alınan hipertansiyon hayat kalitesini etkilemez.

Hipertansiyon tedavisinde kullanılan tansiyon ilaçlarının bağımlılık yaptığı, yan etkisinin bulunduğu düşüncesiyle bundan kaçınmak doğru değildir.

Günümüzde bu tedavide kullanılan ilaçlar, tansiyonu düzenlerken, kalp-damar sistemini korur ve böbrek fonksiyonlarının bozulmasına engel olur. Ayrıca hastanın tam tansiyon kontrolü sağlandıktan sonra ilaçlar bırakılabilir.

NOT: Hastalıklar ve tedavi yöntemleriyle ilgili içeriklerimiz yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Sağlığınızla ilgili tüm konularda doktorunuza veya bir sağlık kuruluşuna başvurunuz.

Beslenme ve Diyet Birim Doktorları

Özel Adana Ortadoğu Hastanesi’nde görev yapan alanında uzman, deneyimli Beslenme ve Diyet birim doktorlarını aşağıdan daha detaylı bir şekilde inceleyebilirsiniz.

Dyt.
Nihal Özdemir Profili Görüntüle Diğer Beslenme ve Diyet Konuları

Özel Adana Ortadoğu Hastanesi Beslenme ve Diyet Birimi’nde hizmet verilen diğer hastalıklara aşağıdan ulaşabilirsiniz.

"
Pulmoner Hipertansiyon | KardiyolojiAnkara

Pulmoner Hipertansiyon | KardiyolojiAnkara

Hipertansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

PULMONER HİPERTANSİYON

Akciğer damar tansiyonu olarak da adlandırılan Pulmoner hipertansiyon, tanı konulmasında zorlanılan nefes darlığı vakalarının bir kısmını oluşturmaktadır. Dünyada ve ülkemizde bu hastalara maalesef çok geç ve ileri evrede tanı konulabilmektedir. 10 bin kişiden 6’sında görülen Birincil Pulmoner Hipertansiyon, nadir bir hastalık olarak bilinirken, ikincil Pulmoner Hipertansiyon ise daha sık görülmektedir.

Hayatı tehdit eden Pulmoner Hipertansiyon, Kronik Akciğer damar embolileri, sol kalp yetersizliği olanlar, doğuştan kalp deliği olanlar veya anormal kalp bağlantıları olanlar, akciğeri tutan akciğer fibrozisi gibi kronik akciğer hastalığı olanlar ve çok sayıda sebebe bağlı ikincil akciğer damar tansiyonu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle çok detaylı olarak hastalığın sebebi araştırılmalıdır çünkü ileri evrede kalp yetmezliği ve ölümle sonuçlanma ihtimali yüksektir.

Kesin Tanı Nasıl Konur?

Maalesef hastalık halk arasında yetim hastalık olarak tanımlanmakta tedavisinde kullanılan ilaçlar da yetim ilaçlar olarak nitelenmektedir. Ayrıca çok az sayıda doktor bu konu ile ilgilenmektedir. EKO’da şüphelenilen hastalara anjiyoda sağ kalp kateterizasyonu yapılarak kesin tanı konmaktadır. Tanı sonrasında hem maliyetlerinin hem de yan etkilerinin fazla olduğu spesifik ilaç tedavileri başlanmaktadır. Sonrasında hastalar 6 dakikalık yürüme testleri, eko, kan tahlilleri ve klinikte bozulma olursa tekrarlayan kalp kateterizasyonu ile takip edilmektedir.

Pulmoner Hipertansiyon Belirtileri nelerdir?

Genellikle ilk belirti günlük aktiviteleri yerine getirirken yaşanan nefes darlığıdır. Diğer belirtiler yorgunluk, baş dönmesi ve bayılmadır. Bu belirtiler fiziksel aktivite arttıkça kötüleşir. Belirtiler hastalığın erken evrelerinde ortaya çıkmaz. Tam tersine hastalığın ilerlediği ve tedavisinin gittikçe zorlaştığı bir dönemde belirtiler görülmeye başlar Pulmoner Hipertansiyon hastaları ileri evrelerde merdiven çıkmakta, kısa bir yürüyüş yapmakta ve hatta kıyafetleri giyinirken bile zorluk çekebilmektedirler.

Pulmoner Hipertansiyon Kimlerde Görülür?

Birincil Pulmoner Hipertansiyon çocuklar dahil her yaş grubunda görülebilmekle beraber, ikincil pulmoner hipertansiyon, kalp yetmezliği kalp kapak hastalığı gibi daha çok kalple ilgili patolojiye sahip hastalarda görülmektedir.

Pulmoner hipertansiyonda belirti ve bulgular – Prof. Dr. Ahmet ALPMAN

Pulmoner hipertansiyonda belirti ve bulgular – Prof. Dr. Ahmet ALPMAN

Pulmoner hipertansiyonda belirti ve bulgular

Sistemik hipertansiyonda olduğu gibi, pulmoner hipertansiyonun da erken evrelerinde şikayetler yoktur. Ayrıca, pulmoner hipertansiyonun belirtileri, sıklıkla hastalığa yol açan altta yatan durum tarafından gizlenmiştir ve belirtiler hastadan hastaya değişme eğilimi göstermektedir:

yorgunluk ve güçsüzlük başdönmesi bayılma (senkop) nefes darlığı ayak bileğinde şişlik (ödem) deri ve dudaklarda mavi renk değişikliği (siyanoz) göğüs ağrısı öksürük (bazen kanlı) dolgun boyun venleri büyümüş karaciğer şişkin karın

Pulmoner hipertansiyon ile en çok doğrudan ilişkili olan belirti ve şikayetler, yorgunluk, egzersiz sonrası nefessiz kalma, egzersiz sonrası göğüs ağrısı ve bayılmadır.

Tanı

Doktor, hasta ile konuştuktan ve muayenesini yaptıktan sonra pulmoner hipertansiyon teşhisini koymada yardımcı bir takım testler isteyebilir. Bunlar arasında:

Arteryel kan gazı çalışması: Atardamardan alınan kanda oksijen tayini yapılır. Sağ kalp kateterizasyonu: kalbin sağ ventrikülüne (karıncık) ve buradan pulmoner artere kateter ilerletilmesi işlemidir. Böylece buralardaki kan akımı ve kan basıncının tam bir ölçümü elde edilebilir. Göğüs röntgeni: Bu görüntüleme testi doktora kalp ve akciğerlerin genel şekil, büyüklük ve yapısını inceleme imkanı tanır. Kalbin ve büyük damarların ekokardiyogramı: Bu test kalbin fonksiyonları ve yapısını belirlemek için ses dalgalarını kullanır. Hastanın atan kalbinin hareketli görüntüsü içinde, kalbin kalınlık, büyüklüğü ve fonksiyonunu hakkında ayrıntılı bilgi edinilir. Ayrıca kalbin dört kapağının yapısı ve hareketleri, kaçak olup olmadığı da değerlendirilir. Elektrokardiyogram (EKG): Kalbin elektriksel aktivitesini ölçen bir testtir. Karıncıklarda kalınlaşma olup olmadığı ve ritim bozuklukları hakkında bilgi verir. Akciğer perfüzyon sintigrafisi (taraması): Akciğerlerdeki kan akımı dağılımını göstermek için kullanılan bir testtir. Bu test ayrıca akciğerlerdeki herhangi bir büyük kan pıhtısını da tespit eder. Pulmoner anjiyogram: Akciğerlerdeki dolaşımı ölçmeye ve akciğerlerdeki pıhtıları x-ışınlarında görüntülemek için kullanılan bir testtir. İnce bir kateter pulmoner artere yerleştirilir ve içinden iyotlu bir boya enjekte edilir, böylece damarlar görünür hale getirilerek filmi çekilir. Akciğer fonksiyon testi: Akciğerlerin ne kadar iyi iş gördüğünü değerlendiren ve ölçen özel bir cihaza (spirometre) hastanın üflemesiyle gerçekleştirilen ağrısız bir testtir.
Conn Sendromu Nedir? Belirtileri, Tedavisi Ankara

Conn Sendromu Nedir? Belirtileri, Tedavisi Ankara

Conn Sendromu

Hipertansiyon hastasında kan potasyumu düşükse, tansiyon ilaçları kontrol sağlamıyorsa Conn Sendromundan şüphe edilmelidir. Bu durumda kan aldesteron ve renin düzeylerine bakılır. Şüphede kalınırsa “tuz yükleme testi” yapılır.

Conn Sendromu (Primer Hiperaldosteronizm) Nedir?

Sürrenal bezden salgılanan aldesteron hormonu kanda sodyum (Na) ve potasyumu (K) dengeler. Aldesteron böbreklerden salınan renin (anjiotensinojenaz) isimli bir enzimin kontrolündedir. Böbrek kan akımı düşerse (hipotansiyon) veya sodyum miktarı azalırsa kanda renin düzeyi artar.

Renin de sürrenal bezden aldesteron salınımını arttırır. Tansiyon yükselir veya sodyum artarsa kan renin düzeyi azalır ve aldesteron da düşer. Eğer aldesteron hormonu sürrenal bezdeki iyi huylu bir kitle (adenom) her iki bezin büyümesi (hiperplazi) veya kanser tarafından otonom olarak (yani surrenal bezin kendisinden kaynaklı bir şekilde-primer olarak) çok salgılanırsa potasyum kaybı artar, kan potasyum düzeyi düşer (hipopotasemi / hipokalemi) ve vücut sodyum tutmaya başlar.

Fazla sodyumu dengelemek için de damar içinde su tutulumu artar ki bu da tansiyon yüksekliğine (hipertansiyon) yol açar. Bu duruma Conn Sendromu (Primer Hiperaldosteronizm) denir.

Conn Sendromu Belirtileri Nelerdir?

Conn Sendromu hastalığının plazma renin aktivitesi düşüktür. Hastaların genelikle çok belirgin olmayan şikayetleri vardır. Önemli derecede hipokalemi ve/veya hipertansiyonu olan hastalarda sık idrara çıkma, artmış susuzluk hissi, güçsüzlük, yorgunluk, geçici felçler, çarpıntılar, kas krampları ve karıncalanmalar görülebilir.

Conn Sendromu sekonder hipertansiyonun (sebebi belirli olan yüksek tansiyon) en sık nedenidir. 30-50 yaş aralığında ve kadınlarda daha çok görülür. Kalıcı hipertansiyon, kalp krizi, kalp yetmezliği ve diğer kalp problemlerinin yanında böbrek hastalığı veya böbrek yetmezliğine de yol açabilir.

Kan aldesteron düzeyi ile birlikte renin aktivitesi de yüksek olduğunda buna Sekonder Aldosteronizm denir. Sorun sürrenalde değil, böbreklere giden kan akımının azalmasına, düşük kan basıncına veya idrar sodyum düzeyindeki azalmaya yanıt oalrak gelişmiş olabilir. En sık böbreklere kan taşıyan damardaki darlık (renal arter stenozu) buna yol açar ve girişimsel radyolojik yöntemlerle tedavisi mümkündür. Sekonder aldesteronizmin diğedr nedenleri konjestif kalp yetmezliği, siroz, böbrek hastalığı ve gebelik toksemisidir. Sekonder hiperaldesteronizmde sebep ne ise o tedavi edildiğinde tablo düzelir.

Conn Sendromu Tanısı

Hipertansiyon hastasında kan potasyumu düşükse, tansiyon ilaçları kontrol sağlamıyorsa Conn Sendromu rahatsızlığından şüphe edilmelidir. Bu durumda kan aldesteron ve renin düzeylerine bakılır. Şüphede kalınırsa “tuz yükleme testi” yapılır. Bilgisayarlı tomografi (BT/CT) veya manyetik rezonans görüntüleme (MR) ile de böbrek üstü bezleri ile böbrek damarları görüntülenip kitle, iki taraflı büyüme veya böbrek damarlarında darlık var mı bakılmalıdır.

Conn Sendromu Tedavisi Ankara

Conn Sendromu hastalığının tedavisi sebebine göre değişir. Conn sendromlu hastaların yaklaşık üçte birinde tek taraflı adenom vardır. Eğer sebep adenom veya çok nadir görülen kanser ise Conn Sendromu tedavisi kitlenin olduğu sürrenal bezin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Kitlenin büyüklüğü ve varsa çevre dokularla ilişkisi ameliyatın açık mı laparaoskopik mi olacağını belirler.

Conn sendromlu hastaların diğerlerinde (yani yaklaşık üçte ikisinde) sebep iki taraflı (bilateral) sürrenal bez hiperplazisidir. Bilateral hiperplazide iki bezi birden çıkartmak tıbbi çıdan sıkıntılı olduğundan ameliyat yerine tıbbi tedavi tercih edilir. Aslında genel sağlık sorunları yapılacak bir ameliyatı çok riskli kılıyorsa tek taraflı Conn sendromu hastalarında da cerrahi yerine tıbbi tedavi ile yetinmek gerekebilir.

"
Hipertansiyon Ne Demek ve Neden Olur? Özel İlgi Hastanesi - İstanbul

Hipertansiyon Ne Demek ve Neden Olur? Özel İlgi Hastanesi - İstanbul

Hipertansiyon Ne Demek ve Neden Olur?

KAN BASINCI NEDİR? NASIL MEYDANA GELİR?
Kan pompalandığında oluşan atardamar duvarındaki en yüksek basınç sistolik kan basıncını (büyük tansiyon), istirahat halinde oluşan en düşük basınç ise diyastolik kan basıncını (küçük tansiyon) meydana getirir.

HİPERTANSİYON (YÜKSEK TANSİYON ) NEDİR?
Kan basıncı için normal değerler büyük tansiyonun 120 mmHg’nın, küçük tansiyonun ise 80 mm Hg’nın altında olmasıdır.Farklı iki günde en az iki kez yapılan ölçümlerde 18 yaşını geçmiş erişkin bir bireyde büyük tansiyonun 140 mm Hg (civa basıncı) ve üzerinde ya da küçük tansiyonun 90 mm Hg ve üzerinde olmasına hipertansiyon (yüksek tansiyon) adı verilmektedir

YÜKSEK TANSİYONUN TOPLUMDA GÖRÜLME SIKLIĞI NEDİR?
Yüksek tansiyon toplumda oldukça sık görülen bir durumdur. Türkiye'de her üç erişkinden birinde hipertansiyon vardır.

YÜKSEK TANSİYON DAHA ÇOK KİMLERDE GÖRÜLÜR ?
Yüksek tansiyon riskini arttıran birçok faktör söz konusudur:

1. Yaş: Yüksek tansiyon görülme oranı ilerleyen yaşla birlikte artar. Buna karşın tansiyon yüksekliği genellikle ilk olarak 35-50 yaşlarında saptanır.
2. Cinsiyet: 50 yaşın altındaki grup ele alındığında erkeklerde daha sık görülür. 50-55 yaş grubunda görülme sıklığı eşitlenir. 55 yaşından sonra ise kadınlarda görülme sıklığı daha fazladır.
3. Kalıtım: Yüksek tansiyonlu kişilerin yaklaşık % 60'ında ailede de tansiyon yüksekliği söz konusudur.
4. Şişmanlık: Şişmanların yaklaşık % 40'ında yüksek tansiyon görülmektedir.
5. Şeker hastalığı: Şeker hastalarında yüksek tansiyona çok sık rastlanır.
6. Aşırı tuz tüketimi: Yüksek tansiyona yol açan nedenlerden biridir.
7. Fiziksel aktivitelerin azlığı: Yüksek tansiyon görülme olasılığı arttırır.
8. Alkol tüketimi: Alkol kullananlarda yüksek tansiyon görülme sıklığı artar.
9. Stres: Yüksek tansiyonun ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir.

KAN BASINCINDAKİ YÜKSELME NELERE NEDEN OLUR?
Tansiyon yüksekliği kalbin iş yükünü artırır ve atar damarlarda zarara yol açar. Zaman içerisinde özellikle kalp, böbrek, göz ve beyine kan götüren atar damarlarda harabiyet oluşur. Kalp, böbrek, göz ve beyin damarları bu yüksek basınca uzun yıllar boyunca sessizce direnebilir. Bu nedenle kan basıncındaki yükselme yıllarca, belirti vermeden, tamamen sessiz, sinsi, ilerleyebilir. Ancak bu hastalara zarar vermediği anlamına gelmez. Yüksek tansiyon inme, kalp krizi ve böbrek yetersizliğinin önemli kilit nedenlerinden biridir.

YÜKSEK TANSİYONUN NEDENLERİ NELERDİR?
Hastaların % 90-95’inde yüksek tansiyona neden olabilece k altta yatan başka bir hastalık yoktur. Bunlara primer (birincil) hipertansiyon denir. Geri kalan % 5-10 hastada yüksek tansiyon bir nedene ya da hastalığa ikincil olarak ortaya çıkmıştır. Buna da sekonder (ikincil) hipertansiyon adı verilir.

En sık rastlanan ikincil hipertansiyon nedenleri şunlardır:

• Çok tuzlu gıdaların tüketilmesi (özellikle tuza hassas kişilerde)
• Böbrek hastalıkları
• Böbrek üstü (adrenal) bezlerinin hastalıkları
• Böbrek damarlarının daralması
• Doğuştan büyük atar damarın (aortun) bir bölümünün dar olması (aort koarktasyonu)
• Tiroid bezi hastalıkları (Hipertiroidi, hipotiroidi)

Bu problemlerin çoğu girişimsel yöntemlerle veya ilaç tedavisi ile çözümlenebilir.Bu nedenle, özellikle kan basıncı yüksekliği ilk olarak tesbit edildiğinde hekimler detaylı bir öykü ve fizik muayene sonrasında bazı laboratuvar tetkikleri isterler. Bazen de özel testlere gerek duyabilirler.

HANGİ BELİRTİLER YÜKSEK TANSİYONU AKLA GETİRMELİDİR?

Hipertansiyon hiçbir belirti vermeden sadece tesadüfen ölçülen kan basıncı değerinin yüksek bulunması ile ortaya konulabilir. Bununla birlikte en sık belirtiler enseden alın bölgesine doğru yayılan baş ağrısı, baş dönmesi, kulak uğultusu, kulak çınlaması, burun kanaması, çarpıntı, terleme ve sık idrara çıkmadır.

YÜKSEK TANSİYON SAPTANAN HASTALARDA İLAÇ TEDAVİSİ DIŞINDA NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?

Yüksek tansiyon saptanan hastalarda ilaç tedavisi dışında yapılması gerekenler, kilo kontrolünün sağlanması, özellikle şişman kişilerde kilo verilmesinin teşvik edilmesi, hareketli bir yaşam tarzının benimsenmesi, olanak varsa günlük yarım saatlik tempolu yürüyüşlerin yapılması, tuz alımının azaltılması, günlük tuz alımının 6 gram (1 çay kaşığı) düzeyine indirilmesi, sigara ve alkolün bırakılması ve bol kalorili yağ oranı yüksek gıdaların azaltılması şeklinde sıralanabilir.

YÜKSEK TANSİYON SAPTANAN HASTALARDA İLAÇ TEDAVİSİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR ?

Günümüzde ülkemizde kullanımda olan pek çok yüksek tansiyon ilacı bulunmaktadır. Hepsi farklı mekanizmalarla kan basıncını kontrol ederler. Bunlardan en uygun olan bir ya da birkaç tanesi hekim tarafından hastanın yaşı, cinsiyeti, yüksek tansiyonunun nedeni, tansiyon değerleri ve yandaş hastalıkları göz önüne alınarak hastaya reçete edilir. Hangi saatlerde alınması gerektiği, başka ilaçlar kullanıyorsa bunlarla birlikte tansiyon ilacını nasıl kullanacağı hastaya anlatılır. Hipertansiyon kronik yani süregen bir hastalık olduğu için hayat boyu belirli aralıklarla hekim gözetimi ve ömür boyu tedavi gerektirir. Bu nedenle hekimin yönlendirmesi ve hastanın uyumu daha başarılı bir tedavi için şarttır.

KAN BASINCINI DÜŞÜREN İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ VAR MIDIR?
Kan basıncını düşüren ilaçların da yan etkileri vardır. Ancak bu yan etkiler ilacı kullananların tümünde görülmez. Herhangi bir yan etki görüldüğünde bir sonraki dozu almadan veya ilacı tamamen bırakmaya karar vermeden mutlaka hekiminize sormalısınız.

"
Başkent Üniversitesi İzmir Zübeyde Hanım Uygulama ve Araştırma Merkezi - Sağlık Rehberi

Başkent Üniversitesi İzmir Zübeyde Hanım Uygulama ve Araştırma Merkezi - Sağlık Rehberi

Sağlık Rehberi

Tansiyon Nedir?
Kan kalpten bütün vücuda organların oksijen ve besin ihtiyaçlarının karşılanması amacı ile pompalanır. Pompalanan kan vücudun her yerine damarlar aracılığı ile ulaştırılır. Tansiyon ya da kan basıncı, kalbin kanı pompalarken damar duvarında oluşturduğu basınçtır ve mm cıva (Hg) olarak ifade edilir. Büyük (sistolik) ve küçük (diyastolik) tansiyon olarak ikiye ayrılır. Büyük tansiyon, kalp kasılmasının bittiği anda ölçülen kan basıncı değeridir. Küçük tansiyon ise kalbin gevşediği andaki kan basıncını ifade eder.

Hipertansiyon nedir?
Kan basıncının 140/90 mmHg ve üzerinde olması durumuna hipertansiyon denir. 3 veya daha fazla sayıda yapılan ölçümlerde sistolik kan basıncının 140 mmHg veya diyastolik kan basıncının 90 mmHg nin üzerinde olması veya her ikisinin bu değerler üzerinde olması teşhis için yeterlidir. İlaçlı tedaviye başlama sınırı ise sağlıklı yaşam önerilerine uyulmasına rağmen 140/90 ve altına inmeyen kan basıncı durumudur.
Bazı özel riskleri taşıyan hastalarda ise hekim daha düşük kan basıncında da kalp ve böbrek gibi hedef organları korumak üzere ilaç tedavisi başlayabilecektir.

Hipertansiyonun belirtileri nelerdir?
Kan basıncı yükseldiğinde baş ağrısı, baş dönmesi, bazen göğüste baskı hissi, nefeste daralma ya da çarpıntı, burun kanamaları görülebilir. Ancak çoğu hastada bu belirtiler olmaz, tesadüfen ölçülerek yüksek kan basıncı olduğu fark edilir. Hastalar yıllarca bu hastalığı fark etmeden yaşayabilir ve hastalığın yaptığı hasarlar ile karşımıza gelebilirler. Bu yüzden, erişkinlerin hiç değilse yılda en az 1 defa tansiyon kontrolü yaptırmasında fayda vardır. Kan basıncı belirtilerinin olmaması hasar vermediği anlamına gelmemektedir. Kan basıncı kılcal damarlardan başlayarak en büyük damar olan aortamıza kadar tüm damarlara zarar vermektedir. Damar duvarında kalınlaşma, dolayısıyla içinden geçen kanın azalması ve
damarın beslediği organın kansız kalması, ana büyük damarlarda sertleşme ve kalp yükünün artması gibi problemler hasta hissetmeden gelişebilmektedir.

Hipertansiyonun nedenleri nelerdir?
Yüksek tansiyon vakalarının % 90 ile % 95'inde sebep bilinmez, kan ve idrar tahlilleri normal çıkar, bu tip hipertansiyona tıp dilinde esansiyel hipertansiyon veya primer (birincil) hipertansiyon denilir. Geri kalan % 5 veya % 10 'luk hipertansiyon grubunda ise altta yatan başka bir hastalık veya hastalıklar vardır. Bu hastalıklar böbrek hastalığı (böbrek dokusu hastalığı ya da böbrek atar damarında darlık) ya da hormonal hastalıklardır (tiroid bezi bozukluğu, böbrek üstü bezi bozukluğu vs.). Bu hastalıklar dolaylı olarak hipertansiyona sebep olur. Bu tip hipertansiyona tıp dilinde sekonder (ikincil) hipertansiyon denilir.

Kan basıncı neden yükselir?

Kalıtım: Ailesinde yüksek tansiyon hastası bulunan kimselerde hipertansiyon gelişme riski artmıştır.

Yaş: Yüksek tansiyon genellikle 35 ile 50 yaşları arasında ortaya çıkar. Daha erken yaşta veya daha geç yaşta başlayan yüksek tansiyonun ikincil tansiyon olma olasılığı daha yüksektir ve kuşkulanıldığında da daha ileri tetkiklerin yapılması gerekmektedir.

Tuz: Dünya sağlık örgütünün önerdiği günlük tuz tüketim sınırı 6 gramdır. Yapılan çalışmalar Türk toplumundaki tuz tüketiminin günde 16 grama kadar çıktığını göstermektedir. En yüksek miktarda tuz kaynağı ise ekmektir. Bunun dışında hazır ve salamura gıdalar, fast food satın alarak tükettiğimiz besinler, soda, peynir, zeytin ve salça seçimimiz de tuz alımımızı etkilemektedir.

Şeker hastalığı: Şeker hastalarında yüksek tansiyonun ortaya çıkma riski, şeker hastası olmayanlara göre daha fazladır.

Şişmanlık: Fazla kilo tuz tutulumunu ve şeker riskini arttırarak yüksek tansiyona zemin hazırlar.

Sigara: Sigara, yüksek tansiyonun damarlar üzerindeki zararlı etkilerini hızlandırır.

Stres-sinir: Aşırı sıkıntılı bir yaşam biçimi, yüksek tansiyonun ortaya çıkması için zemin hazırlar.

Hareketsizlik: Düzenli yapılan egzersiz ve spor, yüksek tansiyonun kontrol altına alınmasını kolaylaştırır.

Alkol: Yüksek miktarda alındığı anda tansiyonda geçici düşmeye, fakat ertesi gün tuz tutulumu yaparak kan basıncında yükselmeye yol açar. Yüksek kalori içermesi nedeniyle kilo alımı ve şeker dengesinin bozulmasına neden olur.

Hipertansiyon hangi organlara zarar verir?
Yüksek kan basıncı kalp, beyin, böbrek, aort damarı, göz gibi hayati organları etkiler. Tedavi edilmemiş hipertansiyon, böbreklerden protein kaybına sebep olur ve sinsice ilerleyerek böbrek yetmezliğine yol açar. Bilinen bir böbrek rahatsızlığı veya şeker hastalığı varsa hipertansiyonun yaratacağı böbrek hasarına kişi daha da duyarlı olacaktır. Kan basıncı ne kadar yüksekse kalp krizi, kalp yetmezliği, felç, göz ve böbrek hastalıkları gelişme riski de o kadar yüksektir. Böbrek hastalığı ve kan basıncı yüksekliği arasında bir yumurta-tavuk tavuk-yumurta ilişkisi vardır. Belirtilmiş olduğu gibi kan basıncı ne kadar yüksekse böbrekte yaratacağı hasar da o kadar şiddetli olacaktır. Diğer yönden böbrek hasarı olan hastalarda böbrek hasar derecesine paralel olarak kan basıncı şiddeti artacaktır. Diyaliz aşamasına gelmiş hastaların %90'ının kan basıncı yüksektir. Kan basıncının kontrolü böbrek hasarı mevcut kişilerde çok önemlidir. Yüksek kan basıncı uygun hedeflere indirildiğinde, böbrek yetmezliğinin seyri yavaşlamaktadır. Kan basıncının böbreklerimize zarar vermesinin ilk bulgusu idrarda mikroalbuminüri dediğimizprotein kaybının başlamasıdır. Bu bulgu
aslında yüksek kan basıncının tüm damar sistemine zarar vermeye başladığının habercisidir. Kan basıncı düşürülmezse idrarda protein kaybı artacak, kreatinin seviyesi yükselecektir. Tedavide geç kalındığında böbreğe verdiği hasar geri dönüşümsüz hale gelecektir.

Hipertansiyonun tedavisi nedir?
Yüksek tansiyonun yol açtığı hastalık ve ölüm, erken tanı ve tedavi ile önlenebilmektedir. Önemli olan hastalığın ciddiyetini kabul etmek ve gereken önlemleri erken aşamada almaktır. Hastalık ömür boyu sürdüğü için tedavisi de ömür boyu olacaktır. Kan basıncını normale indirmek için evvela hayatımızda bazı değişiklikler yapmamız gerekir. Hipertansif hastalara önerilen ilaç dışındaki yaşam tarzı değişikliği olarak ifade edilen tedavilerin çoğu sağlıklı yaşam için normal bireylerde de geçerlidir. Şişmanlık, şeker hastalığı veya yağ metabolizması bozukluğu olan hastalarda yaşam düzeninin değiştirilmesinin önemi daha da artmaktadır. Yaşam düzeninin değiştirilmesi hipertansiyonu tek başına kontrol edebileceği gibi ilaç gereken durumlarda ilaç dozunun azaltılmasına da olanak sağlamaktadır. Yaşam tarzı değişimi içinde yer alan önlemler tuz tüketimini azaltmak, sigara kullanıyorsak kesmek ve alkolü sınırlamak, kilo fazlası varsa
uygun bir diyet ile kilo vermek, düzenli bir yaşam ve stresten uzak durmak ve düzenli egzersiz yapmaktır (örneğin haftada en az 3 gün, en az yarım saat tempolu yürüyüş yapmak gibi). Beslenme konusunda sebze ve meyveden zengin, haftada 2-3 gün balık, yağ olarak zeytinyağı tüketilen Akdeniz tipi beslenme önerilmektedir. Son yıllarda önemli bir problem olan obezite ve şeker hastalığı gelişimini
önlemek üzere besinlerin glisemik indeksini de takip etmek kilo kontrolü ve diyabet gelişimi riskini azaltmak için önerilmektedir.

İlaç tedavisi
Sınırda ya da hafif dereceli hipertansiyonunuz var ise ilaca gerek kalmadan yaşam tarzınızda yapacağınız değişiklikler ile tansiyonunuz kontrol altında olacaktır. Ciddi hipertansiyon varlığında ise yaşam tarzı değişikliği ve ilaç tedavisi aynı anda başlanmalıdır. İlaç tedavisinde kullanılacak ilaçların cinsi, dozu ve çeşitliliği tamamen doktorunuzun kontrolü altında olmalıdır. Doktorunuz bu amaç için bazen bir, bazen de birden fazla ilaç kullanabilir. Takibimizde bazı hastaların ilaç sayısından endişe duyduğu veya mg olarak ifade edilen tablet dozlarını kıyasladıklarını görmekteyiz. Unutulmamalı ki hipertansiyon hastalarının üçte ikisi birden fazla ilaç kullanmakta ve etken maddeler çok farklı olduğundan bazen bir tableti 1.5 mg bir ilaç, 160 mg olan diğer bir ilaca eş güçte kan basıncını düşürebilmektedir. Hipertansiyon tedavisinde hasta ve hekim işbirliği çok önemlidir. Bu anlamda tedavi sorumluluğunu iki tarafın da üstlenmesi gereklidir.
En ideal olarak düzenlenen bir hipertansiyon reçetesi hasta diyete, ilaç alımına uymadığı sürece hedefe ulaşmayacaktır. Yapılan en büyük hata, tansiyon kontrol altına alındıktan sonra ilaca gerek kalmadığı düşünülerek ilacın azaltılması veya kesilmesidir. İlaç kullanımı sırasında önerilen saatlere uyum, uygun bir aletle tansiyonun takibi, herhangi bir yan etki görüldüğünde hekiminize geri dönmeniz, ilaçları bilgi vererek kesmeniz veya değiştirmeniz tedavi başarısını arttıracaktır. Unutmayınız iyi bir hasta hekim işbirliği ile kontrol altına alınamayacak hipertansiyon yoktur.

Hipertansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Hipertansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Hipertansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Hipertansiyonun Niçin Önemlidir?
Hipertansiyon tüm insanlık âleminde toplum sağlığını tehdit eden, pek çok ölümcül hastalığın nedeni olan bir rahatsızlıktır Şu an dünyada 1 milyardan fazla insan Hipertansiyon ve onun getirdiği sorunlarla baş başadır. Belirtileri ve yol açtığı şikâyetler az veya hiç yoktur. Bu nedenle de “Sessiz Katil” olarak adlandırılır. Hastaların ancak yarısı hastalıklarının farkındadır. Bunların büyük bölümü de tedavi olmamaktadır. Oysa Hipertansiyon tedavi edilebilir ve zararlı etkileri azaltılabilir bir hastalıktır.

Hipertansiyonun yaygınlığı ne kadardır?
Tuz tüketiminin fazla olduğu toplumlarda daha yaygın olarak rastlanır. ABD de 50 milyon üzerinde Tansiyon hastası bulunmaktadır. Değişik Toplumlarda yaşam biçimine bağlı olarak değişen oranda Hipertansiyon gözlenmektedir. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı fazlalaşır. Siyahlarda daha sıktır.

Türkiye’de durum nedir?
Bizde yapılan çalışmalar yetişkinlerde %20’ yi aşan bir oranı göstermektedir. 70 yaş üzerinde bu oran %50’lere ulaşmaktadır. 2003 yılında yapılan bir araştırmada görülme sıklığı %32 olarak saptanmıştır. Bu çalışmanın diğer bulguları ise şöyle bulunmuştur:

Saptanan hastaların %60’ı Hipertansiyonlu olduğunu ilk kez öğrenmiştir. Kadınlarda daha yüksek oran bulunmuştur. Yüksek tansiyonlu hastaların ancak 1/5’i kontrol altındadır. Hastaların yine 1/5’i böbrek şikâyetleri taşımaktadır

Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) nedir?
Damarlar kalpten çıkıp tüm organ ve hücrelere gerekli oksijen ve besin maddelerini ulaştıran kan hücrelerini taşırlar. Damarlardaki kanın hücrelere ulaşması ancak bir basınç ile mümkündür. Kalbin kanı pompalarken damar cidarında oluşturduğu bu basınca Tansiyon (Kan basıncı) diyoruz. Hipertansiyon basit olarak yüksek kan basıncı demektir.

Kan basıncından ne anlaşılır?
Kan basıncı derken iki değer esas alınır. Bunlardan biri Büyük Tansiyon(Sistolik Kan basıncı) iken diğeri Küçük Tansiyon (Diyastolik Kan Basıncı)dur. Kalbin Kasılması sırasında ölçülen kan basıncı Sistolik (Büyük) tansiyondur. Diyastolik(Küçük) Tansiyon ise kalbin gevşemesi sırasında ölçülen basınçtır. Bunların birinin normalden fazla olması Hipertansiyonu işaret eder.

Normal kan Basıncı nedir?
Normal bir yetişkinde dinlenme durumunda Kan basıncı değeri 120/80 mmHg’dır. Kan basıncı uyku sırasında düşük, Stres ya da heyecanlıyken yüksektir.

Yüksek Tansiyon Tanısı hangi değerlerle konur?
Kan basıncı Sürekli olarak 120/80 mmHg üzerinde olan kişiler Hipertansiyon hastalığı adayı kabul edilmektedir. Basınç devamlı olarak 140/90 mmHg üzerinde seyrediyorsa Hipertansiyondan bahsedilir.

Hipertansiyon sınıflandırması yapılırken risk faktörlerinin varlığı da mutlaka hesaba katılmaktadır. Yaş, nabız yüksekliği, sigara kullanımı, kan yağlarının yüksekliği, bozulmuş glikoz toleransı, bel kalınlığı gibi faktörler riski arttırmaktadır.

Hipertansiyon nasıl zarar verir?
Hipertansiyon kalp ve damar hastalıkları için temel risk faktörüdür. Kontrol edilemeyen kan basıncı vücuda zaman içinde çok zarar verir. Bu yıllarca da sürebilir. Kan basıncı artınca kalbin yükü artar. Önceleri kalp buna dayanabilir ancak zamanla yükü kaldıramaz olur. Önlem olarak Kalp büyümeye başlar. Ancak bu durum daha da zararlıdır. Kalbin kasılması yeteneği düzensizleşir. Kanı pompalamakta zorlanır. Sonuçta kalp yetmezliği ortaya çıkar.

Tedavi edilmeyen Hipertansiyon kalp dışında beyin, göz ve böbrekte ciddi hastalıklara neden olabilir. Kişide şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, sigara kullanımı, şişmanlık gibi durumlar da söz konusu ise risk artar. Böyle uzun sürede oluşacak sonuçlar yanında, ani tansiyon (basınç) artışı sonucu beyin kanaması ve damar yırtılmaları ortaya çıkabilir. Hasta felç geçirir ya da ölür.

Hipertansiyonun Sınıflandırılması
Hipertansiyonun oluşum nedenleri oldukça fazladır.

Esansiyel = Primer (Esansiyel) Hipertansiyon Sekonder (İkincil)Hipertansiyon

Esansiyel Hipertansiyon nedir?
Hipertansiyon vakalarının %90′ı nedeni bilinmez. Bunlar Birincil (Esansiyel) Hipertansiyon olarak adlandırılır. .

Sekonder( İkincil )Hipertansiyon
Çeşitli hastalıklara bağlı olarak gelişen Hipertansiyon tipidir:

Böbrek Hastalığı (böbrek doku ve damarlarında bozukluk) Böbreküstü bezlerindeki çeşitli Hormonal Hastalıklar Bazı ilaçlar(Doğum Kontrol Hapları, Kortizon, Soğukalgınlığı İlaçları v.s) Gebelik Uyku Apnesi Nörolojik nedenler Beyin Tümörü veya kafa içi basıncın artması Alkol Kullanımı gibi çeşitli nedenler

Hastalıkların çoğunun tedavi edilebilir olması Hipertansiyon tedavisi için de önemli olur.

Hipertansiyon için risk gurupları nelerdir?

Hipertansiyonunun oluşumunu kolaylaştıran bazı faktörler iki sınıfta toplanabilir:

Ailesel yatkınlık: Kalıtım en önemli nedenlerden biridir. Ancak olmadığı bilinmelidir. Cinsiyet: Erkeklerde daha sıktır. Kadınlarda menopoz sonrası artar. Yaş: Genellikle 35 yaş üzerinde ortaya çıkar. Genç yaşta da görülebilir. Diyabet. Diyabetlilerde kontrol çok önemlidir. Bu durumda tansiyonun aşağılarda tutulması istenir. Düşük Doğum Ağırlığı

2.Kontrol edilebilen faktörler:

Obesite Alkol Sigara Diyet Alışkanlıkları, Yanlış Beslenme Aşırı tuz tüketimi Düşük Potasyum Alımı Hareketsiz Yaşam Artmış Sempatik Aktivite Horlama, uyku apnesi Doğum Kontrol İlaçları Aceleci, sabırsız, stresli kişilik yapısı

Sınıflandırmaya etki eden Yüksek Risk faktörleri

Sistolik KB 180mmHg ve Diyastolik KB 110 mmHg üzerinde ise Sistolik KB 160 mmHg üzerinde Diyastolik KB 70 mmHg altında ise, Diyabet Metabolik Sendrom Organ hasarının üzerinden 1 yıldan fazla zaman geçmiş olması 3 veya daha fazla Kardiyovasküler risk taşınması

Hipertansiyonun Belirtileri Nelerdir?
Çoğunlukla belirti vermeden sinsi bir şekilde ortaya çıkar. Özellikle ense kökünde zonklayıcı tarzda baş ağrısı, Ateş basması, Kafada sıcaklık hissi, çarpıntı, nefes darlığı, Göğüste basınç hissi, yol yürüme ve merdiven çıkmada zorlanma, bulantı-kusma, burun kanaması, uyuşukluk, yorgunluk, endişe, konsantrasyon bozukluğu, kulak çınlaması, bulanık görme veya gözlerde kararma, bacaklarda şişlik ve fazla idrar çıkarma gibi durumlar Hipertansiyon için araştırma nedenleri arasındadır. Basıncın çok yükseldiği durumlarda çift görme, dilde peltekleşme, yüzde ve vücutta karıncalanma görülebilir.

Bu belirtiler Hipertansiyon için özgün olmayıp değişik hastalıklarda görülebilir. Hastaların önemli kısmında ise hiçbir belirti gözlenmez. Bu durumda teşhis ancak tansiyon ölçümüyle konulabilir.

Hipertansiyonun vücuda başlıca zararları nelerdir?

Hipertansiyon, kan damarlarında basıncın artması durumudur. Basınç artışı damarlarda patlamalara ve tıkanmalara yol açar. Tüm organ ve dokularda damar olduğu için Hipertansiyon tüm vücudu etkileyebilir:

Kalp yetmezliği, kalpte büyüme, Ateroskleroz(Damar sertliği),tıkanma Beyin kanaması ve felç Kalp krizi ve yetmezliği Gözlerde görme kaybı Böbrek hasarı gibi hastalıklar.

Hipertansiyonun neden olduğu başlıca zararlardır. Ancak tüm oluşabilecek bu zararlar moral bozmamalıdır. Sonuçta Hipertansiyon tedavi edilebilir bir durumdur ve yukarda sayılanlar önlenebilir veya zararları en aza indirgenebilir.

Tansiyon Ölçümü nedir, neye dayanır?

Ölçümler de üç aşamada değerlendirilebilir:
1- Önce kolluk içine hava pompalanır. Belirli bir düzeyden sonra kan damarları (arterler) o kadar sıkışırlar ki, damar içindeki kan akımı durur ve nabız kaybolur.
2- Kolluk içindeki hava yavaş yavaş boşaltılırken öyle bir düzeye gelinir ki kolluk içindeki basınç kalbin kanı pompalarken oluşturduğu basınçla eşitlenir. Bu sırada kanın damar duvarına çarpmasıyla bir ses oluşur. Bu ses kulaklıkla duyulur, elektronik aletler kullanılıyorsa algılanır ve hafızaya kaydedilir. Bu sesin ortaya çıktığı değer büyük tansiyonu ifade eder. Bu arada nabız yeniden alınmaya başlar.
3- Hava daha fazla boşaltıldığında basınç giderek azalır ve kanın damar içerisinde serbestçe akabildiği seviyede ve kulaklıkla duyulan ya da elektronik aletlerle algılanan ses ortadan kalkar. Sesin ortadan kalktığı, cıvalı ya da manşonlu aletlerde kulaklıkla fark edilir, elektronik aletlerde ise algılanarak hafızaya kaydedilir. Bu değer küçük kan basıncını ifade eder.

Kolun üst bölümüne yerleştirilen manşon, kan basıncından daha yüksek bir düzeye kadar şişirilir. Böylece kan akımı tümüyle durur (A). Manşonda yavaş yavaş azaltılan basınç, sistolik basıncın altına düşmeye başladığı anda kan az da olsa tekrar akmaya başlar (B). Bu nokta ilk duyulan sesle anlaşılır. Damar baskı altında oldukça, ses duyulmaya devam eder (C). Manşondaki basınç en düşük kan basıncının, yani diyastolik basıncın altına düşünce kan akımı normale döner, hiçbir ses duyulmaz olur (D). Tansiyon 150/80 mmHg.

Ölçüm yapılan aletler kaç çeşittir?
Tansiyon Aletleri 3 temel sınıfta değerlendirilir:

Civalı Tansiyon Aleti: En eski tansiyon aletidir. Fazla yer işgal ettiğinden genellikle hastanelerde, sabit şekilde kullanılır. Ölçüm konusunda en hassas olan türdür. Kalibrasyon sorunu yoktur. Pahalıdır. Ölçüm için steteskopa ve deneyime gerek vardır. Klasik Manşonlu Tansiyon Aleti: En sık kullanılan türdür. Şişirilen kısımda oluşan basınçtan yararlanılarak ölçme sağlanır. Şişirme sisteminde kaçak yoksa ölçümde sorun olmaz. Steteskop gerektirir. Evde kullanacaklar için en uygun olandır. Seyahatlerde taşınması zor olabilir. Kalibrasyon sorunu yoktur. Fiyat olarak ne ucuz ne pahalıdır. (Diğer ikisinin arasında bir fiyatı var.) Elektronik Tansiyon Aleti: Küçük hacımlı olduğundan taşınması kolaydır. Ölçüm için steteskopa gerek yoktur. Nabız değerini vermesinin getirdiği avantaj yanında eski değerleri hatırlaması açısından da yarar sağlar. Ölçüm yapması çok kolaydır. Hata genellikle kullanılan pilin eskimesinden kaynaklanır. Aletler içinde en ucuz olanıdır. Belli bir hata payı ile ölçüm yaptığı unutulmamalıdır.

Doğru ölçüm yapılabilmesi için nelere dikkat edilmesi gerekir?

Hastalar, tansiyon ölçümüne ait bilgilere sahip olunca doğruya yakın ölçüm yapabilirler. Doktor korkusu olmaması, farklı zamanlarda yapılabilir olması, tekrarlanabilmesi, evde-işyerinde tansiyon ölçümünü önemli kılar. Tedavi öncesi ve sırasında evde ölçüm hekimler tarafından önerilmektedir. Ölçümün psikolojik bir yanı da hastanın tedaviye uyum sağlaması, katkıda bulunmasıdır.

Güvenilir cihaz kullanılmalıdır. Ölçümden yarım saat önce fiziksel aktivite durdurulmalı, bir şey yenmemeli, kahve ve sigara içilmemelidir. Gürültüsüz bir yerde yapılacak ölçüm için Hasta en az 5 dakika dinlenmelidir. Kişi rahat olmalıdır. Ölçüm için kullanılacak manşon standart olmalıdır. Şişmanlar için daha geniş, çocuklar için daha dar manşon kullanılmalıdır. Tansiyonun ölçüldüğü kol kalp hizasına yakın tutulmalı, kol alttan desteklenerek kasılma önlenmelidir. Mümkün olduğu kadar koldan giysiler çıkarılmalıdır. Brakiel arter elle hissedilmeli ve alet hızla nabzın 30 mmHg üzerine kadar şişirilmeli ve her kalp atışında yavaşça boşaltılmalıdır. Stetoskop tam arterin üzerine yerleştirilmeli ancak çok bastırılmamalıdır. Genel olarak ölçümün sağ veya soldan yapılması farklılık yaratmaz. Kuşkulu anlarda her iki koldan ayrı ayrı ölçüm yapılabilir. (Periferik Vasküler Hastalık varlığında farklı sonuçlar alınabilir.) Yatış halindeki tansiyonun daha düşük çıkacağı gözden kaçırılmamalıdır. Çok sık ölçüm yapmaktan kaçınmak gerekir.

Tanı nasıl konur?
Tanı işlemi birkaç aşamada sağlanır.

Tekrarlayan Tansiyon ölçümü Aile Öyküsü Fiziksel Muayene Laboratuvar Testleri

Tanı için Hangi Laboratuar Testleri Yapılır?

Açlık Kan Şekeri Total Kolesterol HDL Kolesterol LDL Kolesterol Trigliserit Potasyum Ürik Asit Üre Kreatinin Kreatinin Klirensi Tam Kan Sayımı (Hemoglobin, Hematokrit) Tam İdrar Tetkiki

Görüntüleme testleri: İlave bir faktör veya hastalık araştırılması için yapılır.

EKG Fundoskopi Glukoz Tolerans Testi Böbrek üstü hormonların araştırılması ( Renin, aldosteron, Kortikosteroidler, Katekolaminler vb) Serebral, vasküler, Kardiyak, renal hasar araştırmaları Karotis Ultrasonu Renal ve Adrenal Ultrasonu Tomografi, MR

Hipertansiyon Tanı ve tedavisi için Hastanın Değerlendirilmesi nasıldır?
Hipertansif hastanın değerlendirilmesinde 3 amaç vardır:

Yaşam tarzını belirlemek ve değerlendirmek, Hipertansiyona yol açabilen nedenleri öğrenebilmek Kardiyovasküler risk faktörlerini ve hedef organ hasarını belirlemek

Hipertansiyon tanısı konduktan sonra yapılacak araştırmalar nelerdir?
Böbreklerin Hipertansiyon gelişmesi üzerinde etkisi fazladır. Hipertansiyonlu hastaların % 5 kadarında böbrek sorunu bulunmaktadır. Bu nedenle mutlaka başta idrar tetkiki olmak üzere böbrek fonksiyon testleri yapılmalıdır. Hipertansiyon ile böbrek hastalıkları aslında birbirlerini oluşturan, neden sonuç ilişkisi içindedir.

Hipertansiyon nedeni ile oluşan Organ Hasarını Araştırmak

Hipertansiyonla birlikte başlıca beş organda hasar oluşur. Bunlar uzmanları tarafından dikkatle araştırılmalıdır:

Kalp Araştırması Böbreklerin Araştırılması Kan Damarlarının araştırılması Göz Dibi araştırması Beynin araştırılması

Hipertansiyondan Nasıl Korunabiliriz?

Özellikle genetik olarak yatkınlığı olabileceklerde korunmada öncelik yaşam tarzından geçmektedir. Bunlar aynı zamanda tedavide ilaca ek olarak kullanılan faktörlerdir.

Tuz alımının kısıtlanması İdeal kilonun korunması Sigara kullanılmaması Fazla Alkol alınmaması Düzenli egzersiz yapılması Stresten uzak kalmaya çalışmak Diyeti düzenlemek (doymuş yağlardan uzak kalmak) Kalsiyum ve potasyumca zengin gıdalar almak Sık ama az yemek.

Yaşamımızdaki davranışlar tansiyonu ne kadar etkiler?

Kilo verme: 5- 20 mmHg (sistolik) Sebze-meyve ağırlıklı beslenme: 8- 14 mmHg (sistolik) Tuz kısıtlama: 5-10 mmHg (sistolik) Fizik aktivite: 4- 8 mmHg (sistolik)

Alkol alımını kısıtlama: 2- 4 mmHg (sistolik)

Kan Basıncı Gün İçinde Önemli Değişiklikler Gösterir mi?
Kan basıncı genellikle sabah saatlerinde yüksek iken uyku sırasında daha düşüktür. Gün içerisindeki çeşitli aktiviteler kan basıncı değerlerini belirgin şekilde etkiler.

Tedavide temel amaç nedir?
Hipertansiyon tedavisinde temel amaç, organ hasarını önleyerek sakatlık ve ölümleri azaltmaktır. Öncelikle mevcut olan diğer kardiyovasküler risk faktörleri ve hedef organ hasarları tedavi edilmelidir. Hipertansiyonu başka bir hastalığa bağlı olan hastalarda bu hastalık tedavi edilmelidir. Hipertansiyonun nedeni saptanamaz ise kan basıncı, hastaların yaşam düzeni değiştirilerek veya ilaçla düşürülür.

Kardiyovasküler Risk Faktörleri Nelerdir?
Hipertansiyon, her yaş, cins, ırk için önemli bir kardiyovasküler risk faktörüdür ve hem sistolik hem diyastolik Hipertansiyonun şiddeti arttıkça kardiyovasküler risk artmaktadır. Hipertansiyon tedavisi ile kardiyovasküler risk azalmaktadır. Lipid (yağ) metabolizması bozuklukları majör ve düzeltilebilir kardiyovasküler risk faktörlerinden birisidir. Şişmanlık ile koroner arter hastalığı arasındaki ilişki birçok çalışmada gösterilmiştir. Yetersiz egzersiz kardiyovasküler riski arttırır. Diyabetes mellitus (şeker hastalığı) iyi bilinen bir kardiyovasküler risk faktörüdür. Ayrıca diyabetik hastalarda lipid (yağ) metabolizması bozuklukları, Hipertansiyon, şişmanlık gibi diğer kardiyovasküler risk faktörleri de sıktır. Sigara, koroner arter hastalığı sıklığını arttırdığı gibi diğer kardiyovasküler risk faktörlerinin etkisini de arttırır.

Hasta nasıl değerlendirilmelidir?
Hipertansiyon tanısı almış hastanın değerlendirilmesinde 3 konuya dikkat edilir:
1. Hipertansiyon yaratan başka bir hastalık (böbrek hastalığı, hormonal hastalık vs) olup olmadığı araştırılır. % 10 kadar hasta bu durumdadır. Bunların bir kısmı tedavi edilebilir.

2. Hipertansiyonun vücuda vermiş olduğu hasar ve eşlik eden diğer hastalıklar saptanır.

Bu saptama, tedavinin nasıl olacağı hakkında bilgi verir.

3. Diğer kardiyovasküler risk faktörleri incelenir. Varsa bunlar düzeltilmeye, en aza indirgenmeye çalışılır.

Hipertansiyonun tedavisi nasıldır?
Tedavide temel amaç Kardiyovasküler ve Renal mortalite ve morbiditenin azaltılmasıdır. Hipertansiyon tedavi edilebilen bir hastalıktır. Ancak tedavi ömür boyu sürer. Kullanılan ilaçlar kan basıncını normale döndürür. Kesilmeleri sıkıntı yaratır. İlacın sürekliliği yanında tansiyonu etkileyecek durumlardan da kaçınmak tedavi için esastır. Hastalarda yaşam düzeninin değiştirilmesi (ilaçsız tedavi) kesinlikle ihmal edilmemelidir.

İlaç seçiminde neler esas alınır?
Tüm hastalar Hipertansiyon derecesine göre değil eşlik eden risk faktörleri, organ hasarları ve hastalıklardan doğan Kardiyovasküler riskler değerlendirilerek sınıflandırılır. İlaç stratejisi tümüyle Hekimin bunları değerlendirmesi üzerine kurulur.

Tansiyon yüksekliğinin nedenlerinin oldukça değişik olması ilaç seçimini etkiler. Hasta dikkatle dinlenip muayene edilmeli ve gerekli tetkikler yapılmalıdır. Tetkiklerle neden(ler) ve eşlik eden rahatsızlıklar belirlenir.

Günümüzde hemen tüm tansiyon hastaları ilaçla tedavi edilebilmektedir. Tedavide amaç organ hasarını minimuma indirgemek ve en az maliyetle bu işi yapmaktır. Zira tedavi ömür boyu sürecektir. Genel olarak tek ilaç kullanılır. İlave faktörlerde ve pek az kişilerde görülen yan etki durumunda Hekim tarafından ilaç değiştirilir veya uygun ilaç kombinasyonu kullanılır.

Kullanılan İlaçların Sınıflandırılması nasıldır?
Etki eden mekanizmalara göre ilaçlar geliştirilmiştir. Hastalığın yaygın ve önemli oluşu nedeniyle tansiyon ilaçları üzerinde sürekli gelişmeler görülmektedir. Tansiyon yüksekliğinde kullanılan ilaçlar kan damarlarının daralmasını, büzülmesini önleyerek veya kalbin pompalama yükünü azaltarak etki yaparlar. Bu ilaçların başlıca türleri

Diüretikler, Alfa Blokerler, Beta blokerler, Vazodilatörlerdir.

Diüretikler (İdrar söktürücüler) Nasıl etki ederler?
Bu tür ilaçlar idrar oluşumunu hızlandırarak fazla sıvı ve minerallerin atılmasını sağlarlar. Sıvı ve tuz azlığında damar duvarlarına yapılan basınç azalır. En sık kullanılan diüretikler

Lup Diüretikleri (lasix, lizik, desal, furomid vb) Potasyum tutan diüretikler (triamteril, aldacton vb.) Tiyazid gurubu diüretiklerdir.

Alfa Blokerlar nelerdir, nasıl etki ederler?
Damar yapısında bulunan düz kasların gevşemesiyle ve kalpte bulunan alfa reseptörlere bazı kimyasalların bağlanmasını bloke eden ilaçlardır. Bu şekilde kalbin yükü azalır. (Minipres, Cardura vb)

Beta Blokerlar
Kalpteki beta reseptörlere bağlanan belli kimyasalları serbestleştiren sempatik sisteminin belirli etkilerini bloke ederek kalbin iş yükünü azaltan ilaçlardır.

Vazodilatörler:
Kan damarlarının genişlemesini sağlayan, böylelikle damar duvarlarına karşı kanın basıncını azaltan ilaçlardır. Kalbin pompalamasını daha etkin duruma getiren bu tür ilaçlar da çeşitlidir:

ACE inhibitörleri (Coversyl, Cibacen, Kaptoril, Acuitel, Rilace, Delix, monopril, gopten vb.) Anjiotensin 2 Reseptör Blokerleri: Anjiotensin 2 maddesinin reseptörlere girişini engelleyerek basıncın azalmasına etki eder. (Karvea, Atacand, Micardis, Pritor, Diovan, Cozaar vb.) Kalsiyum Kanal Brokerleri: Damarların kasılma ve daralmasına neden olan kalsiyum iyonlarını tutarak kalbi rahatlatan vazodilatöerlerdir. (Atalat, Norvasc, Plendil, Dynacirc, Lercadip, Baypress vb) Santral Adrenerjik İnhibitörler: Santral sisteminden doğrudan gelecek olan olumsuz sinyalleri engelleyerek etki yapar. Kullanımı yaygın değildir.

İlaca ek olarak uygulanacak tedavi stratejisi ne olmalıdır?
Yaşam biçiminin hipertansiyonun getireceği sıkıntıları en aza indirgeyecek duruma getirilmesi en temel stratejidir.

Sigaranın bırakılması Alkol tüketiminin azaltılması Tuz kısıtlaması Diyetin uygun duruma getirilmesi Kilo azaltılması Düzenli eksersiz

İlaca ek olarak akla gelen ilk önlemlerdir.

Kullanılan İlaçlarda Hangi Yan etkilerle karşılaşılabilir?
Tansiyon düşürücüler kullanıldığında çok sayıda yan etki görülebilir. Ancak bunların çoğu geçicidir. Az da olsa oluşacak kalıcı etkilerde mümkünse ilaç değiştirilir. Aslında hiçbir yan etki zararı Yüksek tansiyonun vereceği zarardan fazla değildir.

Allerjik reaksiyon Tansiyon düşmesi Çarpıntı Baş dönmesi veya göz kararması Bayılma Baş ağrısı Güneş ışığına karşı hassasiyet Uyuklama, Yorgunluk Eklem ağrısı Bulantı, ishal Deride renk değişimi İktidarsızlık Depresyon Kabızlık

Neler tedaviyi zorlaştırır?

Hastalığın kabul edilmesinin uzun zaman alması. İlacın uygun olmayışı veya düzensiz kullanılması. İlacın ömür boyu kullanılacağının kabul edilmemesi. Sıvı fazlalığı. İlacın organlara zarar vereceğinin düşünülmesi. Nedeni oluşturan hastalığın tedavisindeki güçlük.

SIK SORULAN SORULAR:

Kan basıncını evde ölçebilir miyim?
Tansiyon evde ölçülebilir. Ancak bu konuda hekimden bilgi almak gerektir. Kullanılan araçların (özellikle elektronik olanların) zaman zaman uzman ölçümleriyle karşılaştırılması gerekir.

Tansiyon ölçümü sırasında nelere dikkat edilir?
Tansiyon ölçümü mümkünse aynı saatlerde ve aynı koldan yapılmalıdır. Ölçüm öncesinde en az 15 dakika dinlenmek gerekir. Son yarım saat içinde sigara ve kahve içilmemesi tercih edilir. Aletin kolu tamamen sarması istenirken dinleme aletinin manşonun altına yerleştirilmemesine dikkat edilir. Sağ koldan alınan tansiyon 5-10 mmHg kadar daha yüksektir.

Ölçüm sonunda yüksek değer bulununca tansiyon tanısı konur mu?
Tek bir ölçümde Hipertansiyon tanısı koymaktan kaçınılmalıdır. Sistolik kan basıncı gün boyunca değişiklikler gösterir. Bu nedenle tanı koymadan veya tedaviye başlamadan önce, değişik zamanlarda 2 kez daha ölçülmelidir.

Kesin yargıya varmadan önce, kan basıncı, günlerce tekrar tekrar ölçülmelidir. Ancak ilk ölçülen kan basıncı değeri, 210 / 120 mm Hg'dan fazla ise Hipertansiyon mutlaktır.

Hangi durumlarda sekonder Hipertansiyonu düşünmek gerekir?
Yaş, öykü, fizik inceleme, laboratuar bulguları ilave bir hastalık düşündürüyor, ilaca yeterli yanıt alınamıyorsa ve kontrol edilmiş tansiyon birden kontrolden çıkabiliyorsa 180/110 mmHg üzerindeki bir tansiyonda sekonder Hipertansiyonu düşünmek gerekir.

Hangi tansiyon değerinde İlaç kullanılması gerekir?
Sistolik basınç 160 mmHg ve/veya Diastolik Basınç 100 mmHg üzerinde olunca tartışmasız ilaca başlanır. WHO(Dünya sağlık teşkilatı) ve JNC (Birleşik Ulusal Komite) alt değerleri farklı olmasına karşın genel eğilim ilave risk faktör varlığında sistolik basınç 140-160, diastolik basınç 90-100 mmHg olduğunda ilaç tedavisine başlanır.

Tansiyon İlaç ile hangi sınırlara düşürülmelidir?
Hangi değerlere düşeceği esas olarak taşınan diğer risklere bağlı olarak değişir. Bu tabi ki Hekim kararı gerektirir. Genel Kabul 140/90 altına düşürülmesidir. Fazla düşürmenin yararı bilinmemekte ancak Çok düşürmek zarar verebilmektedir.

Tansiyon Normale dönünce ilaca ara verilir mi?
Hipertansiyon genellikle yaşam boyu sürecek bir durumdur. Pek çok hasta tansiyon normale dönünce ilacı bırakma eğilimindedir. Hipertansiyon yaşam boyu süreceğinden ilaç da yaşam boyu alınacaktır. Hafif hipertansiyonu olan hastalarda bir takım genel önlemlere dikkat etmek koşuluyla (diyet, zayıflama, düzenli egzersiz gibi) ilaç tedavisine bir süre ara vererek kan basıncı değerlerini izlemek ve normal değerler saptanırsa ilaç kullanmamak söz konusu olabilir. Ancak bu kararı hekim vermelidir.

Tansiyon İlaçları alışkanlık yapar mı?
İlaç alışkanlık yapmaz. Yan etkisinden söz edilemez. Hastaya en büyük zararı kontrolsüz Hipertansiyon verir. Ancak yaş ilerledikçe damar sertliğinin artmasına bağlı olarak kullanılan doz yetmeyebilir. Bu durumda doz ayarlamasına gidilir. Tedavi ömür boyu sürecektir.

İlaçlar ne zaman alınmalıdır?
Genellikle diüretik etki nedeniyle sabah alınması tercih edilir. Tansiyonun gece daha yüksek ölçülüğü durumlarda akşam alınması istenir.

Hangi Tansiyon ilacını kullanacağım?
Hangi ilacın/ilaçların kullanılacağı tamamen hekim tarafından belirlenmelidir. Hangi ilacın hangi dozda kullanılacağı tamamen uzun bir gözlem sonrasında hekim tarafından verilecek karara bağlıdır. Hipertansiyon tedavisinde sağlıklı hasta-hekim ilişkisi en önemli unsurdur.

Yakınlarımın kullandığı ilacı kullanabilir miyim?
Kesinlikle Hayır. Her kişiye uyacak ilaç dozu farklıdır. Mutlaka bu konuda doktor önerisi gerektir.

İlaç alındığında ilaç dışı tedavi/önlemlere gerek var mı?
İlaçsız tedaviye uyulmazsa ilacın etkisi ya azalır ya da ortadan kalkar. Alınacak önlemler ilaç kadar önemlidir.

İlaç her Tansiyon yükseldiğinde alınır mı?
Tansiyonun her yükselişi tehlikeli değildir. Dilaltının (Nifedipin) amacı tansiyonu hızla düşürmek olup sadece acil durumlarda kullanılmalıdır. Tansiyonunu hızlı düşürmek bazen felç, ölüm gibi hiç istenmeyen durumlara neden olur.

Rahatsızlıklar kaybolunca ilaç kesilebilir mi?
Hasta kendini rahatsız eden baş ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı gibi yakınmalar ortadan kalkınca tedaviyi gevşetebilir. Tedavide amaç bu rahatsızlıkları gidermek değil hedef organda oluşabilecek zararları önlemektir. Bu nedenle ilaca ara verilmez.

“İlacı kestiğim halde tansiyonum yükselmiyor” demek doğru mu?
Tansiyonu kontrol altına alınan bir hastanın ilacı bırakarak "kan basıncı yeniden yükselecek mi" diye deneme yapması doğru değildir. İlaçlar bırakılsa bile kan basıncını düşürücü etkileri, bir süre daha devam eder. Tansiyon bir süre sonra kesinlikle yeniden yükselecektir.

Fazla kilo zararlı mıdır?
Tansiyon hastalarından özellikle yağlar başta olmak üzere tükettikleri besinleri azaltmaları istenir. Vücut ağırlığında fazla olan her 10 kg tansiyonu 5-20 mmHg kadar arttırır

Düzenli Spor nasıl etki yapar?
Düzenli eksersiz (yürüme, koşma, yüzme, bisiklete binme) kiloyu azaltır, kan basıncının düzenlenmesini kolaylaştırır. Gün aşırı olarak yapılan, 30 dakikalık tempolu yürüyüş diğer yararlı etkileri yanında tansiyonu da 10 mmHg kadar düşürür. Bu etki birkaç saat sürebilir. Eksersize 10-15 gün ara vermek olumlu etkileri ortadan kaldırır. Spor yaparken yaş ve diğer sağlık durumu unutulmamalıdır. Eksersiz ile stresin azalması, vücudun enerjik duruma gelmesi, vücut ağırlığının kontrolünün sağlanması, kas ve kemiklerin güçlenmesi yanında koroner kalb hastalıklarına yakalanma riski de azalmaktadır.

Nasıl bir Spor Programı yararlı olur?
Yaşa göre nispeten ağır sayılabilecek programlara (futbol, tenis, voleybol, yüzme vb.) başlamadan önce zarar vermeyecek denemeler yapılmalıdır. Aslında her defasında farklı güç harcanacak bu sporlar yerine daha sabit energi tüketiminin olduğu programlar (yürüyüş, belirlenmiş yer ve aletli jimnastik hareketleri) tercih edilir. Önemli olan bu aktiviteleri zevkli bir duruma getirmektir.

Kullanılan ilaçlar spor performansını etkiler mi?
İlaçların bir bölümü spor performansını bir miktar azaltabilir. Ancak burada tercih edilmesi gereken şey ilaçtır. Spora yine devam edilir ancak vücudun kaldırabileceği miktara azaltılır.

Kullanılan ilaçlar böbrek ve karaciğeri bozar mı?
Her ilacın kendine özgü yan etkileri olabilir. İlaçların yan etkileri konusunda hekimle işbirliğine gerek vardır. Ancak genel olarak tedaviden elde edilecek yarar ilacın olası zararından çok daha fazladır. Bu nedenle Hipertansiyon tedavisi için verilen ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır.

Tansiyon Sex Yaşamını etkiler mi? Sex yapmak tansiyon için zararlı mıdır?
Sex yaparken başlangıçta tansiyon hafifçe yükselir. Tansiyonun düzenlendiği kişilerde sex için herhangi bir engel yoktur. Hastalarda ereksiyon sıkıntısı olanlar Viagra, Cialis, Levitra gibi ilaçları da korkusuzca kullanabilir.

Tansiyon yükselmesinde kullanılan bazı ilaçların etkisi var mıdır?
Özellikle romatizma tedavisinde kullanılan ağrı kesicilerin, grip ve soğuk algınlığı için kullanılan ilaçların tansiyon yükseltici etkisi olduğu bilinmektedir. Bu tür ilaçlar mutlaka hekim denetiminde kullanılmalıdır.

Şeker hastalığı Hipertansiyon yapar mı?
Şeker hastalığı ciddi bir Hipertansiyon nedeni değildir. Ancak Hipertansiyonlu kişilerde şeker hastalığına, şeker hastalarında da Hipertansiyona rastlanma olasılığı fazladır.. Organlarda benzer etkiler yaptıklarından birbirlerini tetiklerler.

Beyaz Gömlek Hipertansiyonu
Hastaların bir bölümünde evde ölçülen tansiyonlar normal olmasına rağmen, doktor ölçümlerinde yüksek çıkabilir. Buna "beyaz gömlek Hipertansiyonu" denir. Beyaz gömlek Hipertansiyonu da kalıcı tansiyon yüksekliği kadar olmamakla birlikte problemlere neden olabilir. Bu tür tansiyonu olanların tansiyonlarının "sürekli kan basıncı ölçüm sistemi” ile saptanması gerekir.

Aşırı miktarda tuz tüketimi tansiyon yükselmesine neden olur mu?
Bazı kişilerde böbreğin tuz atma kapasitesi sınırlı olabilir. Gereğinden fazla tuz alınması Hipertansiyona yol açabileceği gibi tedaviyi de güçleştirir. Fazla tuz tüketiminde bulunan toplumlarda Hipertansiyon daha sık görülmektedir. Diyetle Günlük tuz alımı 6 gramı geçmemelidir. (İdeal miktar 2 gramdır) Tuzsuz ekmek yenmesi, yemeğe tuz atılmaması ilk önlemdir.

Az tuz tüketmek için ne yapabiliriz?

Yemek yaparken tuz kullanılmamalı ve sofradaki yemeğe tadına bakmadan tuz atılmamalıdır. Zeytin, peynir gibi yiyeceklerin tuzu azaltılmalıdır. Taze sebzeler tercih edilmelidir. Yemeklerdeki tuz eksikliğini soğan, sarımsak, nane, kekik, biber gibi ilavelerle unutturmak. Salataya limon, sirke eklemek Etleri yağ, sarımsak, soğan, sirke, limonsuyu, şarap ile terbiye etmek Doktor tavsiyesi varsa yapay tuz kullanmak

Tuzu azaltmam için hangi besinlerden uzak durmalıyım?

Konserve yiyecekler Turşular Salamura ve tütsülenmiş yiyecekler İşlenmiş et ürünleri (Pastırma, Sucuk, Salam vb) Galeta unu, kraker, mısır gevreği Tuzlu kuruyemişler Hazır çorbalar, Et suyu tabletleri Hazır yufka Salata sosları Ketçap Bisküvi ve hamur işleri Kabartma tozu Şişelenmiş Meyve suları

Alkol alınması Tansiyonu etkiler mi?
Uygun miktarda alkolün koroner arter hastalıkları üzerine olumlu etkisi olmasına karşın Alkolün fazla alınması damar üzerine olumsuz etki yapar. Günlük alkol tüketimi içkinin türüne göre değerlendirilir. Günlük miktar 30 ml etil alkolü aşmamalıdır. Bu miktar yaklaşık Viski, rakı için 60 ml, şarap için 300 ml, bira için 720 ml’dir. Kadınlar ve hastalarda bu rakamlar daha azdır.

Sigaranın tansiyon üzerine etkisi var mıdır?
Tansiyon hastaları sigarayı kesinlikle bırakmalıdır. İçilen her sigara tansiyonu belirli ölçüde yükseltir. Sigara kullanımı ayrıca tansiyondan oluşacak hastalıklara da (koroner hastalıklar gibi) doğrudan olumsuz etki yapar. Sigara bırakıldığında kilo almamaya ise özen gösterilmelidir.

Besinlerdeki Potasyumun önemi nedir?
Kan basıncının daha kolay düzene girmesi için potasyumun fazla tüketilmesinde yarar vardır. Potasyumun en yüksek olduğu yiyeceklerden biri muzdur. Sabah ve öğleden sonra birer muz yemek bu ihtiyacı yeterince karşılar. (Muz ayrıca Magnezyum, B6, C ve A vitaminlerince ve beyin için gerekli triptofanca da zengindir.) Portakal, greyfurt, şeftali, kayısı, patates, ıspanak potasyumca zengin diğer besinlerdir.

Kaynaklar:

Prof.Dr.Ahmet Kaya, Vedia Tonyukuk,Fahri Bayram:Hipertansiyon,Obesite ve Lipid Metabolizması Prof.Dr.M.Ziya Mocan: Tansiyon v Prof.Dr.Tekin Akpolat: Tuz ve yüksek Tansiyon Prof.Dr.Selim Yalçınkaya:Hipertansiyon Prof.Dr.Osman Müftüoğlu Hipertansiyon nasıl önlenir? Prof.Dr.Kemal Arıkan: Yüksek Tansiyon Dr.Ahmet Alpman Lab Tests Online TR: Hipertansiyon "
Hipertansiyon nedir? Belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Hipertansiyon nedir? Belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Hipertansiyon nedir? Belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Hipertansiyon hastalığı tüm dünyada yaygın olarak görülen kronik rahatsızlıkların başında gelir. Ülkemizde neredeyse 15 milyon kişi, yani her 3 kişiden biri yüksek tansiyon belirtileri taşır. Bu hastaların yaklaşık %5-6’sı etkili bir tedavi ile sağlığına kavuşabilir.

Hipertansiyon nedir?

Kan kalpten pompalanır ve damarlarda dolaşırken damarlara bir basınç uygular. Tansiyon olarak tanımlanan kan basıncı değeri kişiden kişiye değişiklik gösterir. Kan basıncı sistolik ve diastolik olmak üzere ikiye ayrılır. Kalp kasılır ve damarlara doğru kanı atar. Kanın damarlara attığı kan basıncına sistolik denir. Kalp gevşediğinde ise hâlâ damarlarda kan basıncı bulunur. Bu basınca diastolik denir. Sistolik kan basıncı büyük tansiyon, diastolik küçük tansiyon olarak da bilinir. 18 yaşın üstündeki erişkin bir bireyin istirahat halindeki normal sistolik kan basıncı en yüksek 120mmHg, normal diastolik kan basıncı ise en yüksek 80 mmHg olmalıdır. Hipertansiyon hastalarında kan damarlarındaki basıncın değeri normalin üzerinde seyreder.

Hipertansiyon belirtileri nelerdir?

Tansiyon 180/110 mmHg’nin üzerine çıkmadığı sürece herhangi bir belirti göstermeyebilir. Ancak sürekli yüksek olduğunda vücuda zarar verir. En çok görülen yüksek tansiyon belirtileri:

Sık idrara çıkma özellikle geceleri uyanıp idrar yapma Bulanık ya da çift görme Bacaklarda şişlik Nefes darlığı Halsizlik, yorgunluk, isteksizlik Kulak çınlaması Burun kanamaları Düzensiz kalp atışı ve kalp ağrısı Baş dönmesi ve baş ağrısı Hipertansiyon nedenleri nelerdir?

Tansiyon yüksekliğinin genetik ve çevresel faktörler olmak üzere en önemli iki nedeni vardır. Birinci derece akrabalarında yüksek tansiyon öyküsü olan kişilerde hipertansiyon görülme riski büyüktür. En yaygın olarak görülen hipertansiyon nedenleri:

Aşırı tuzlu gıdalarla beslenme Kafa içi basıncın yüksek olması Aort damarının kalpten çıktığı bölgenin dar olması

Böbrek üstünden salgılanan kortizon veya aldesteron hormonlarının aşırı salgılanmasına bağlı olarak görülen Crohn ve Cushing hastalığı

Böbrek tümörleri Akut ya da kronik böbrek hastalıkları Böbrek damarlarının daralması Tiroid bezi hastalıkları Şeker hastalığı Kolesterol yüksekliği

Soğuk algınlığı ilaçları, dekonjestanlar, bazı ağrı kesiciler, doğum kontrol hapları, kokain ve amfetamin gibi yasadışı ilaçlar

Kilo fazlalığı Alkol ve sigara kullanımı Hipertansiyon tedavisi nasıl olur?

Yüksek tansiyon hastalarının tedavisi için öncelikli olarak hastaların yaşam tarzında değişiklikler yapması istenir. Tansiyon hastası ideal kilonun üzerindeyse ideal kilosuna dönmesi için yeterli ve dengeli bir diyet programı uygulaması önerilir. Tuz tüketimi kısıtlanır ve meyve, sebze tüketimi artırılır. Margarin, tereyağı ve kuyruk yağı gibi doymuş yağ oranı yüksek gıdalar diyetten çıkarılır. Alkol ve sigara kullanımı kesinlikle bırakılmalıdır. Tansiyon hastalarının düzenli fiziksel aktivite yapması, kan basınçlarının düzenlenmesini sağlar. Yaşam tarzındaki değişikliklere uyum sağlayamayan ya da değişikliklere rağmen tansiyonu düşürülemeyen hastalara ila tedavisi uygulanır. Kronik bir hastalık olan hipertansiyon yaşam boyu belirli aralıklarla doktor kontrolü gerektirir. Doktor tarafından önerilen ilaçların düzenli olarak alınması ve doktora danışılmadan dozunda oynamalar yapılmaması gerekir.

Tansiyonu ne düşürür?

Yüksek tansiyon durumunda hastanın ellerini, ayaklarını ve kollarını normal musluk suyu ile yıkaması önerilir. Soğuk su ile yapılan duş da kan basıncının düşürülmesine yardımcı olur.

Tansiyon yükseldiği zaman hemen bir limonun suyunu sıkıp sulandırarak içmek kan basıncını düşürebilir.

Tuzsuz yoğurt ve ayran da tansiyonu düşürücü etki gösterir. Ancak yoğurt ya da ayranın tuzsuz olmasına ekstra özen gösterilmelidir.

Nar suyu ve greyfurt gibi meyvelerin suları ve kekik suyu da tansiyon düşürücüdür.

Halk arasında da tansiyon yüksekliğinde kullanılan sarımsağın da kan basıncını düşürücü etkisi vardır.

Kronik Tromboembolik Pulmoner Hipertansiyon (KTEPH)

Kronik Tromboembolik Pulmoner Hipertansiyon (KTEPH)

KRONİK TROMBOEMBOLİK PULMONER HİPERTANSİYON (KTEPH)

Kronik Tromboembolik Pulmoner Hipertansiyon (KTEPH), diğer pulmoner hipertansiyon tiplerine (PH) benzer şekilde, akciğerin kan damarlarını ya tıkayarak ya da daraltarak, kan akışını engeller ve akciğer basıncını artırır. Pulmoner Hipertansiyonun 4. grubunda yer alır. Akciğerlerde, pulmoner emboli (PE) olarak da bilinen çoklu veya tekrarlayan kan pıhtılarının sonucu ortaya çıkar. Pıhtılar ve ortaya çıkan skar (yara) dokusu, akciğerlerdeki arterlerde kan akışını sınırlayarak PH'a ve nihayetinde sağ kalp yetmezliğine yol açar.

Pulmoner Embolizm (PE): Genellikle bacaktaki bir venden akciğere gelen bir kan pıhtısı nedeniyle gelişir. Vücudun bir bölümünde oluşur. İlk oluştuğu yerde kalan kan pıhtısına tromboz denir. Kan dolaşımı ile vücudun başka bir bölümüne seyahat ettiğinde ise emboli adını alır. Tromboembolizm ise kan pıhtısındaki emboli yüzünden kan akışının ciddi anlamda azalmasıdır.

KTEPH pulmoner hipertansiyonu kesin tedavisi olan TEK türüdür. Ameliyata uygun olan KTEPH'li hastalar, deneyimli merkezlerde yapılmakta olan Pulmoner Endarterektomi ameliyatı sonrasında tamamen sağlıklarına kavuşabilmektedirler. Ameliyeta uygun olmayan hastalar içinde FDA onaylı tek bir ilacı bulunmakta. Bu tedavi ile hastanın şikayetleri hafifler ve yaşam kalitesi de yükselir.


KTEPH nadir görülen bir hastalık olduğu için ancak, en çok hasta görmüş deneyimli, birden fazla klinik ile beraber eşgüdüm içerisinde çalışan PH merkezlerinde hastaların takiplerinin yürütülmesi çok önemlidir.

KTEPH'e neden olan tek bir gen yoktur.

KTEPH hastalarının yarısında bir belirti yoktur veya hiç pulmoner emboli teşhisi konmamıştır. Bazı hastalarda pulmoner arterler içindeki pulmoner emboliyi, kendi bünyeleri eritir. Bu günümüzde hala gizemini koruyan bir durumdur. Bazen de bu kan pıhtıları, çoğunlukla kan inceltici (antikoagülanlar) ilaçlarla 3 ay içersinde problemsiz bir şekilde erir. Ne yazık ki, her 25 hastadan 1’inde bu pıhtılar erimez ve zamanla, pıhtı dokusu daha lifli hale gelererek kan inceltici ilaçlarla erimeyecek bir biçime dönüşür. Sonrasında bu yapı akciğer damar duvarlarında kireçlenmeye ve kanın damardan akışını engelleyecek şekilde daralmasına veya tıkanmasına sebebiyet vererek, KTEPH hastalığına yol açar.

KTEPH adını nereden alıyor? K ronik - uzun süren bir durum (aylar ila yıllar) T rombo E mbolik - kan pıhtıları (trombüs) kollarınızdaki veya bacaklarınızdaki kan damarlarından atar ve akciğerlerin kan damarlarına ulaşarak pulmoner arterleri bloke eder. P ulmoner - akciğerlerle ilgili H ipertansiyon - kan damarlarında yüksek tansiyon

KTEPH NADİR BİR HASTALIKTIR.

Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl yaklaşık 2500 ile 5.000 kişiye KTEPH tanısı konmaktadır. Bu istatistikilerden yola çıkarsakülkemize uyarlarsak, yaklaşık 700-800 hasta, KTEPH tanısı almayı bekliyor! KTEPH Avrupa'da her yıl yaklaşık milyonda 43 ila 50 kişiyi etkilediği tahmin edilmektedir. Pulmoner Emboliden muzdarip (akciğerlerde kan pıhtısı olan) her 25 kişiden biri KTEPH olma riskini taşımaktadır. PEA merkezleri ihtiyacın altında kaldığından ülkemizde yaklaşık 160 KTEPH'li hasta PEA tedavisine erişebiliyor!

KTEPH BİZİ NASIL ETKİLER?

Akciğerlerinizden akan kan, bacaklardaki veya kollardaki damarlardan geçen kan pıhtıları içerir. Bu kan pıhtıları pulmoner arterlere yapışır ve tıkanmalarına veya daralmalarına neden olur. Zamanla, bu pıhtılar pulmoner arterlerinizde skar dokusu (ağlar da denir) haline gelir. Bu skar dokusu pulmoner arterlerinizdeki kan akışını kısıtlar. Bu, akciğer damarlarınızdaki basıncın artmasına neden olur (pulmoner hipertansiyon). Kalbinizin sağ tarafı, daralmış pulmoner arterlerinizden kan taşımak için daha fazla çalışmak zorundadır. Zamanla, pulmoner arterlerinizden gelen kan kalbinizin sağ tarafına geri kaçmaya naşlar. Triküspit Yetmezliğ oluşur, kalbin arkasına doğru kan gölenme yapar. Kan göllendikçe sağ ventrikülünüz büyür ve kasları kalınlaşır (sağ taraflı kalp yetmezliği). Bu, karnınızda ve ayak bileklerinde su tutulmasından (sıvı birikmesi) şişmeye, öedeme yol açar.

KTEPH hastalarında sağ kalım?

KTEPH tedavi edilmediğinde ortalama yaşam süresi beş yıldır.

KTEPH'in Belirtileri Nelerdir?

Birçok hastada geçirilmiş akciğer emboli hastalığı sonrası 1-2 yıla yakın ‘balayı periyodu’adı verilen şikayetsiz bir dönem geçer. İlk başlarda, KTEPH'li kişiler herhangi bir belirti göstermezler. Hasta olduklarının farkında bile değillerdir. Kişinin görünüşünden ne denli ciddi bir hastalıkla mücadele ettiği anlaşılmaz. Görünmez hastalıktır. Hastalık kötüleştikçe belirtiler ortaya çıkar.

Özellikle aktif olduklarında, eforla, hareketle nefes darlığı, Çok yorgun, Göğsünde veya karnında bir sıkışma veya ağrı, Baş dönmesi, sersemlemiş

KTEPH ayrıca sağ kalp yetmezliğine neden olabilir ve bu da aşağıdakilere neden olabilir:

Ödem Şişkinlik Mide bulantısı

KTEPH için kesin tanı, V / Q taraması, hava ve kanın akciğerlerinizde nasıl hareket ettiğine bakan tıbbi bir testle konur.

KTEPH Olma Şansını Neler Artırabilir?

Pulmoner arterlerinizde büyük kan pıhtıları (pulmoner emboli) veya tekrarlanan pulmoner emboli, Başka risk faktörü olmayan pulmoner emboli varlığı (idiyopatik pulmoner emboli olarak da adlandırılır), Ameliyatla dalağı alınanlar ve osteomiyelit (kemik iltihabı) veya inflamatuvar bağırsak hastalığı gibi iltihaplanmaya neden olan sağlık sorunları. Tiroid replasman tedavisi Ailede damarlarda pıhtı öyküsü olanlar Kanser

KTEPH Nasıl Tedavi Edilir?

KTEPH, daha öncede değiinildiği gibi pulmoner hipertansiyon iyileştirilebilecek tek türüdür. Pulmoner Endarterektomi (PEA) ameliyatı uygun hastalar için en ideal tedavidir. Hastaların %60-70’i ameliyata uygundur. PEA'ya uygun olmayan hastalar için alternatif olarak balon pulmoner anjiyoplasti (BPA) tedavi seçeneği uygulanır. Bunların yanı sıra FDA tarafından onalyanmış tek bir ilaç tedavisi bulunmaktadır. Bu tedavi seçenekleriyle eğer hastalık kontrol altına alınamaza, uygun olan hastalar akciğer nakline yönlendirilirler.

PEA cerrahisinin amaçları:

Nefes almanızı iyileştirmek ve oksijenlenmeyi artırarak eğer kullanıyorsanız sizi ekstra oksijen cihazlarından kurtarmak Akciğer damarlarınızdaki kan akışını normale döndümek, Kalbini sağ tarafındaki yükü hafifleterek, kalp yetmezliğini önlemek, ve normal aktivitelerinize veya egzersizlerinize kısaca hayatınıza geri dönmenizi mümkün kılar. Ameliyat sizin için en iyi seçenek değilse, pulmoner hipertansiyon merkezine yönlendirileceksiniz. Bir PH ekibi, sizin için en iyi tedaviye karar vermek için sizinle birlikte çalışacak. Eğer PH tedavilerine de uygun bulunmazsanız akciğer nakli için değerlendirmeye alınırsınız.

Pulmoner Endarterektomi amaeliyatı Nasıl Yapılmaktadır?

Pulmoner endarterektomi ameliyatı 6-8 saat sürmektedir. Göğüs kafesi önden açılmakta ve hasta kalp-akciğer makinesine bağlanarak, vücut sıcaklığı 20 0 C’ye düşürülmektedir. Bunun nedeni başta beyin olmak üzere tüm organların korunmasıdır. Sağ akciğerde 10, sol akciğerde 8 damar bulunur. Önce sağ ve sonra da sol ana akciğer damarı açılarak tüm bu damarlar baştan uca bir kuyruk gibi çıkarılır. Ameliyatın en önemli kısmı burasıdır. Eğer tüm bu damarlardaki pıhtılar çıkarılmaz ise yapılan işlemden gerekli sonuç alınamaz. Ameliyat edilen hastaların %95'i için kesin kürdür. Hastaların vücutları pıhtı ürettiği için hastalarda tekrar KTEPH gelişme ihtimali bulunur. Bu ihtimali bertaraf etmek için hastalar ömürboyu kan sulandırı ilaç kullanmak zorundalar.

KTEPH'te PEA SÜRECİ
Pulmoner Endarterektomi için, HASTANE KONAKLAMA

Çoğu hasta hastanede 7 ila 10 gün geçirir. Kalış süresi hastanın hastalığının şiddetine bağlıdır:

Ameliyattan önce fiziksel durum • Oksijen ihtiyacı Cerrahiye yanıt Ameliyat sonrası komplikasyonlar Diğer tıbbi problemler

Genellikle hastalar taburcu olana kadar iki testi olacalardır, - ekokardiyografi ve ventilasyon-perfüzyon akciğer taraması.

Tüm KTEPH'li hastalar kanama sorunları gelişmedikçe, hayatlarının geri kalanında kan inceltici (antikoagülanlar) almalıdır.

CERRAHİ SONRASI 1 ila 3 AY
Hastalar ameliyattan sonra hızla iyileşebilirler. Ancak pulmoner Endarterektomi büyük bir amliyattır. Tamamen iyileşmek birkaç ayı alacaktır.

İlk 4 ila 6 hafta içinde, 10 kilodan fazla kilo almaktan kaçının. Fizik tedavi uzmanlarının gözetiminde bir egzersiz programına katılın. Bu, kondisyonunuzu ve dayanıklılığınızı yeniden oluşturmanıza yardımcı olacaktır. Bazı hastalar için bu yatarak tedavi gerektirir. Diğer bazı hastalarda kalp veya pulmoner rehabilitasyona ihtiyaç duyulabilir. Diğer hastalar ise egzersizlerin nasıl yapıldığını öğrenip evlerinde yapabilirler. Çoğu hastada ameliyattan sonra pulmoner hipertansiyon geride kalır. Pulmoner hipertansiyonu devam eden hastalarda ise doktoru, buna uygun tedavi seçeneklerini değerlendirir.

KTEPH'li tüm kişilerin ameliyattan sonra düzenli takibe ihtiyaçları vardır. Doktorunuz sizin için en iyi takibi planlayacaktır.

CERRAHİ SONRASI 3 ila 6 AY
Hepsi olmasa da hastaların çoğunda, belirgin iyileşme görülür ve neredeyse normal yaşamlarına geri dönerler.

Egzersiz yapmaya devam edin. Bu, kalbinizin ve akciğerinizin gücünüzü hem koruyacak hemde geliştirmeye devam edecektir. Hastaların rutin olarak ekokardiyogramı tekrarlar. Bazen ventilasyon perfüzyon akciğer taraması da yapılır. Bu ameliyat sonra iyileşmenizi değerlendirilmesine yardımcı olur. Bazı hastalarda tekrar pulmoner hipertansiyon gelişir. Ancak kan pıhtısıyla ilgili olmayan farklı gruptan PH gelişir. Aşağıdaki belirtiler eğer sizde varsa hemen doktorunuzu arayın. Nefes darlığı Ödem Bayılma

KTEPH'Lİ çoğu hasta, oksijen tedavisini bırakabilecekleri noktaya kadar iyileşir.

CERRAHİ SONRASI 6 AYDAN FAZLA

Çoğu hasta normal yaşamlarına geri döner. Ancak ömürboyu kan sulandırıcı almaları gerekir. Düzenli kontroller devam eder. Bu grup hastanın vücudu sürekli pıhtı ürettiği için, bu kontroller bir daha KTEPH'in yaşanmamasını sağlamaya yardımcı olur. Eğer önceki belirtiler geri dönmeye başlarsa hemen doktorunuzu arayın. örneğin:

Nefes darlığı Göğüs ağrısı Bayılma Ödem

KTEPH'li bazı hastalarda yaşamları bpyunca kan pıhtıları atmaya devam edecektir. Bazıları için PEA ameliyatını tekrarlamak daha iyi sonuçlara yol açabilir.

KTEPH için balon pulmoner anjiyoplasti (BPA)

Kronik tromboembolik pulmoner hipertansiyon tedavisinde balon pulmoner anjiyoplasti, PEA için elverişli olmayan yaklaşık %30 ila %40 hasta için bir tedavi seçeneğidir. BPA, kronik olarak daralmış veya tıkanmış kan damarlarını açmak için balonların kullanıldığı bir prosedürdür. Bu, akciğerlere kan akışını düzeltir, nefes darlığını azaltır ve egzersiz toleransını artırır. İşlem, kalp kateterizasyon laboratuvarınzda bu müdahale konusunda özel olarak eğitilmiş multidisipliner bir ekip tarafından gerçekleştirilir. Hastalar lokal anestezi ve orta derecede sedasyon alırlar ancak hala uyanıktırlar. Boyundan veya kasıktan artere kateter adı verilen uzun, ince bir tüp yerleştirilir ve kateterden ikinci bir içi boş tüp sokularak hastalıklı akciğer damarlarına geçirilir. Ekip, röntgen görüntüleri eşliğinde daralmış damarlardaki basınçları ölçer ve ince bir teli, damarlardan geçirerek, tıkanan veya daralan damara sönük bir balonu yerleştirir. Balon, kronik kan pıhtılarını tahrip etmek ve bunları arterlerin duvarlarına bastırmak için şişirilir. Bu bir yol açar ve kan akışını yeniden sağlanır. Balon daha sonra söndürülür ve kaldırılır. Her BPA prosedürü sırasında birden fazla damar tedavi edilir.

Pıhtıların akciğer damarının çok uzak uçlarında olması, Hastaların genel sağlığının PEA için uygun olmaması. (Yaş bir risktir. Yaşlı hastalar için PEA riskli bir işlemdir.)

gibi durumlarda BPA, laternatif bir tedavi seçeneği olur.

Daha önce PEA'ye uygun olmayan hastalar için tıpta uygulanabilecek başka bir girişimsel tedavi bulunmuyordu. Japon araştırmacılar BPA'yı başarılı bir şekilde KTEPH için geliştirdiler. BPA'da geleneksel anjiyoplasti gibi kılavuz kateterler, balonlar ve teller kullanılır. Avrupa ve Amerikan istatistikleri de, BPA'nin KTEPH'li hastalarda ortalama pulmoner arter basıncını düşürdüğünü göstermektedir. BPA olan hastaların yaklaşık %90'ı, onaylı ilaç tedavisinin sağladığı faydadan çok daha fazla başarılı bir sonuca ulaşmıştır. BPA da her girişimsel (invaziv) tedavi de olduğu gibi, riskleri olan bir operasyondur.

Balon pulmoner anjiyoplasti (BPA) işlemi KTEPH'li hastalarda ne kadar sürüyor?

Her BPA prosedürü yaklaşık iki ila dört saat sürer. KTEPH'i yeterince tedavi edebilmek için çoğu hasta dört ila altı ayrı BPA prosedürüne ihtiyaç duyar. Genellikle, iki hafta boyunca iki prosedür gerçekleştirilir ve hastalar sonraki tedaviler için bir ile üç ay sonra geri dönerler. Toplam tedavi sayısı ve zamanlama hastadan hastaya değişebilir. BPA'yı takiben, hastalar tipik olarak gözlem için hastanede bir gece geçirir ve ertesi gün taburcu edilirler.

Güncel videolar ve daha fazla içerik için web sayfamızdaki video galerimizi gezebilr veya Youtube kanalımıza bakabilirsiniz.

"
Pulmoner hipertansiyon nedir ve nasıl tedavi edilmelidir? Romatizma TV

Pulmoner hipertansiyon nedir ve nasıl tedavi edilmelidir? Romatizma TV

Pulmoner hipertansiyon nedir ve nasıl tedavi edilmelidir?

Vücutta dolaşan kanı oksijenlenmek üzere kalpten akciğerlere getiren damarlarda kan basıncının artmasıdır. Kalp, akciğer hastalıkları gibi nedenlere bağlı olabilmekle birlikte romatizmal hastalıklara bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Romatizmal hastalıklar içinde en sık skleroderma hastalarında görülmektedir. Çabuk yorulma, nefes darlığı, çarpıntı gibi belirtiler verebilir. Ciddi sonuçlara yol açabildiğinden erken tanı ve tedavisi çok önemlidir. Özellikle skleroderma tanılı hastalar bu belirtileri gösterdiğinde ekokardiografi, egzersiz testi, solunum fonksiyon testi, akciğer filmi gibi tetkikler ile değerlendirilmelidir. Kesin tanı için şüphede kalındığında kalbin sağ tarafına basıncı ölçen bir tüp yerleştirilerek basınç ölçülerek tanı konulur. Tedavisinde altta yatan hastalığın tedavisi, belirtilerin azaltılması ve yaşam kalitesinin artırılması amaçlanarak tedavi edilmelidir. Tedavide değişik mekanizmalarla etki eden çeşitli ilaç seçenekleri mevcuttur. Genellikle akciğerlerdeki atardamarları genişleterek çalışırlar, böylece damarlardaki basınç düşmüş olur.
Bu ilaçlar aynı zamanda kalbin çalışma yükünü azaltıp, kalbe gelen kan ve oksijen desteğini artırarak da çalışırlar.

Tamamını göster Kısa göster