Parkinson hastalığı: belirtiler, tanı ve tedavi | Acil Durum Canlı

Parkinson hastalığı: belirtiler, tanı ve tedavi | Acil Durum Canlı

Parkinson hastalığı en sık görülen hareket bozukluğudur. Erkekler kadınlardan 1.5 kat daha fazla etkilenir: beynin belirli bir bölgesindeki dopamin seviyelerindeki düşüş nedeniyle nöronlar yavaş ama ilerleyici nörodejenerasyona uğrar.

Aynı zamanda Alzheimer'dan sonra en sık görülen nörodejeneratif hastalıktır.

Genelde 65 yaş üstü insanları etkilese de, erken vakalar – 40 yaş civarında – artıyor.

Parkinson hastalığı nedir

Parkinson hastalığı, insidansı yaşla birlikte artan ve 'hareket bozukluklarının' en yaygını olan yaygın bir nörolojik durumdur.

Parkinson, 'kara madde' adı verilen bir bölgedeki nöronların dejenerasyonu nedeniyle beyindeki dopamin üretiminin önemli ölçüde düşmesiyle ortaya çıkar.

Hastalığın beyne yayılmasından potansiyel olarak sorumlu olduğu düşünülen bir protein olan alfa-sinüklein birikimleri, daha sonra kemik iliğinden beyne doğru ortaya çıkmaya başlar.

Hastalığın özelliklerinden biri, semptomların yavaş ve kademeli olarak başlamasıdır, yani hasta ve ailesi tarafından uzun süre fark edilmez.

Siyah madde dopaminerjik nöronların yaklaşık %60'ını kaybettiğinde ve artık dopamin normalin %80'i olduğunda semptomlar ortaya çıkar.

Parkinson hastalığı: Belirtileri nelerdir?

Parkinson hastalığı ile ilişkili semptomlar şunları içerir:

dinlenme sırasında titreme sertlik, bradikinezi (otomatik hareketlerin yavaşlığı), postural instabilite (garip yürüyüş ve kambur duruşta kendini gösterebilen denge kaybı), depresyon, konuşma yavaşlığı. Parkinson hastalığının nedenleri nelerdir?

Parkinson hastalığının nedenleri tam olarak bilinmemektedir.

Ancak kesin olan, çevresel ve genetik bileşenlerin etkileşime girdiği multifaktöriyel kökenli bir hastalıktır.

Muhtemel nedenler arasında belirli genlerdeki mutasyonlar (vakaların yaklaşık %20'sinde, ailede hastalık öyküsü olan hastalarda Parkinson hastalığı görülür), beyin lezyonları, enfeksiyonlar, hidrokarbon çözücüler ve pestisitler gibi toksik maddelere ve ağır metallere maruz kalma yer alır. demir, çinko, bakır).

Parkinson hastalığı önlenebilir mi?

Bugüne kadar ne yazık ki Parkinson hastalığını önleyebilecek herhangi bir madde veya ilaç bulunmamaktadır.

İlgili Mesajlar Jan 29, 2024 Jan 29, 2024 Jan 24, 2024 Jan 23, 2024

Bununla birlikte, aktif bir yaşam sürmek ve sinir sistemine faydalı bir diyet yemek, Parkinson dahil olmak üzere nörodejeneratif hastalıkların gelişimini önlemeye yardımcı olabilir.

Diyet sebzeleri, özellikle yeşil yapraklı olanları, meyveleri, kepekli tahılları, bakliyatları, kuruyemişleri, özellikle omega-3'ün omega-6'ya oranı en iyi olan cevizleri, balık, beyaz et, yumurta ve sızma zeytinyağı - tüm yiyecekleri içermelidir. olası bir nöroprotektif etki ile.

Bu gıdaların çoğu, özellikle sebzeler, meyveler ve kepekli tahıllar, antioksidan enzimlerin sentezinde, anti-inflamatuar yolların modülasyonunda ve yaşlanmayı geciktirici genlerin açılmasında rol oynayan insan genlerinin güçlü aktivatörleri olan polifenoller içerir ve ayrıca kilit faktörlerdir. yakın bağırsak-beyin ilişkisi artık bilindiği için sağlıklı bir bağırsak mikrobiyotasının korunmasında.

Parkinson hastalığı: Teşhis için yapılması gereken testler

Klinik tanı, çeşitli yönleri değerlendirerek ve spesifik testlerle yapılır. Bu nedenle önemli

hastanın klinik ve aile öyküsü nörolojik belirti ve bulguların değerlendirilmesi,

Enstrümantal muayenelerle ilgili olarak, uzman şunları isteyebilir:

Yüksek alan nükleer manyetik rezonans, SPECT DAT taraması, beyin PET taraması, miyokard sintigrafisi Otonom sinir sisteminin nörofizyolojik testleri. Parkinson hastalığı nasıl tedavi edilir?

Bugüne kadar bu hastalığın tedavisi yoktur, ancak ilaç tedavisi, cerrahi ve multidisipliner yönetim semptomlardan kurtulmayı sağlayabilir.

Ana ilaçlar arasında levodopa (genellikle bir dopa-dekarboksilaz inhibitörü ve bir COMT inhibitörü ile kombinasyon halinde), dopamin agonistleri ve MAO-B (monoamin oksidaz inhibitörü) inhibitörleri bulunur.

Ayrıca Oku: Kaynak: paylaş Facebook Twitter WhatsApp Telegram Pinterest Linkedin E-Posta Bunları da beğenebilirsin Acil Durum Canlı Dijital Sürümü

Bültenimize katılın Şubat 1, 2024 Jan 30, 2024 Jan 29, 2024 Jan 22, 2024 Jan 19, 2024 Şubat 2, 2024 Şubat 2, 2024 Şubat 1, 2024 Jan 29, 2024 Jan 29, 2024 YouTube Kanalı Acil Durum Canlı Daha Öyküler Şubat 2, 2024 Şubat 1, 2024 Şubat 1, 2024 Jan 31, 2024 Jan 31, 2024 Jan 30, 2024 Hakkımızda

Acil Durum Canlı kurtarma ve acil durumdaki insanlara adanmış tek dilli dergi. Bu nedenle, ticaret şirketlerinin çok sayıda hedef kullanıcıya ulaşması için hız ve maliyet açısından ideal ortamdır, Örneğin, tüm şirketler, özel ulaşım araçlarının sağlanmasında bir şekilde yer alır. Araç üreticilerinden, bu araçları donatmakla uğraşan şirketlere, can kurtarma ve kurtarma ekipmanı ve yardımcılarının herhangi bir tedarikçisine.

Bize Ulaşın

Acil Durum Canlı
Piazzale Badalocchio 9/b, 43126 Parma (PR) – İtalya
Telefon: + 39 340 2246247
KDV Numarası: IT02277610347
Bize yazın: posta formu

Bu web sitesi tıbbi tavsiye sağlamak amacıyla tasarlanmamıştır. Tüm bilgi, içerik ve materyaller bilgilendirme ve eğitim amaçlıdır ve kalifiye bir doktor veya sağlık hizmeti sağlayıcısının konsültasyon, teşhis ve/veya tıbbi tedavisinin yerini alması amaçlanmamıştır.
Bu web sitesindeki tüm içerikler EMS, Kurtarma ve Tıp uzmanlarına yöneliktir. Sonraki sayfalarda yer alan tüm bilgiler sağlık sektörü, tıbbi cihazlar, eczacılık ürünleri veya bu kategorilerdeki ürünlere odaklanmakta olup, sağlık sektörü profesyonelinin kullanılmasını talep etmektedir.
Çeviriler otomatik bir sistem üzerinden gerçekleştirilir, herhangi bir yanlışlık için özür dileriz.

"
Parkinson: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Parkinson: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Sağlık Rehberi

Taşikardi (Kalp Çarpıntısı) Nedir? Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Güncellenme Tarihi: 20 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Hayli sık rastlanan bir rahatsızlık olan kalp çarpıntısı, genellikle tek başına altta yatan çok kritik bir kalp hastalığına işaret etmez. Ancak çarpıntı önemli bir hastalığın habercisi olabilir. Kişinin kalp atışlarını rahatsız edici şekilde hissetmesine çarpıntı adı verilir.

Varikosel Nedir? Belirti ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Güncellenme Tarihi: 19 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Çiftlerin çocuk sahibi olmalarına engel olan erkek kaynaklı en önemli nedenlerden biri varikoseldir. Erkeklerin çoğunda ağrı ile belirti göstermeyen varikosel, çiftlerin infertilite araştırmaları sonucu yapılan testler ile ortaya çıkıyor.

Rahim Ağzı (Serviks) Kanserinden Korunmak İçin Önleminizi Alın! Güncellenme Tarihi: 19 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Serviks (Rahim ağzı) kanseri Dünya’da kadınlarda en sık görülen ikinci kanserdir. Her yıl yarım milyon yeni Rahim ağzı kanseri vakası tespit edilmektedir ve bu tüm kanserlerin yaklaşık %12’sini oluşturmaktadır. Rahim ağzı kanseri dünya genelinde yılda yaklaşık 275.128 kişinin ölümüne yol açmaktadır.

Böbrek Taşı Nedir, Neden Oluşur? Belirtileri ve Tedavileri Nelerdir? Güncellenme Tarihi: 18 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Böbrek ve idrar yollarında taş hastalığı antik çağlardan beri insanoğlunun etkilediği bilinmektedir. Hayat boyunca taş hastalığı görünme sıklığı %1-%15 arasında değişmektedir. Ülkemizde taş hastalığı oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Güney ve güneydoğu bölgesinde taş hastalığı görülme olasılığı daha yüksektir.

Kemik Erimesi (Osteoporoz) Belirtileri, Tanı ve Tedavisi Güncellenme Tarihi: 18 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Kemik Erimesi (Osteoporoz) Gözeli kemik (Osteo: kemik - Poroz: gözeli) anlamına gelen osteoporoz yeryüzünde en sık görülen kemik hastalığıdır. "kemik içinde çok az kemik " yada "kemiğin deliklenmesi " şeklinde tarif edilebilir.

Bel Fıtığı Nedenleri ve Tedavi Yöntemleri Güncellenme Tarihi: 17 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Bel fıtığı hastalığı hakkında bilgi verirken elimden geldiği kadar tıbbi terimlerden uzak kalmaya gayret göstereceğim. “Latince” tabirlerden uzak duracağım. Amacım toplumda çok yaygın rastlanan bu hastalık hakkında kolay anlaşılır bir yazı yazarak bazı soru işaretlerini ortadan kaldırmak.

Hamileyken Nelere Dikkat Etmeliyim? Güncellenme Tarihi: 17 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Hamilelik süre zarfında, gebeliği devam eden anne adaylarının hem bebek sağlığı hem anne sağlığını korumak ve sağlıklı bir doğum yapabilmeleri için dikkat etmeleri gerekenler bir kaç madde halinde sıralamak gerekirse, gebeyken nasıl iş yapılır?, nasıl uyumalı?, seyahat edebilirmi?, spor yapabilir mi gibi konular yer almaktadır.

Çocuklarda Krup Hastalığı Güncellenme Tarihi: 16 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Üst solunum yollarının daralması veya tıkanmasıyla ortaya çıkan tablo genel olarak Krup sendromu olarak adlandırılmaktadır. Boğazdan başlayarak gırtlağa, ana soluk borusuna ve daha sonra alt solunum yollarına doğru ilerler. Sıklıkla 6 ay ile 3 yaş arasında çocuklarda ilkbahar, sonbahar ve kış aylarında daha fazla görülür.

Panik Atak Nedir? Belirti ve Tedavileri Nelerdir? Güncellenme Tarihi: 16 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Panik atak bir kaç dakikadan bir kaç saate kadar sürebilen, ani olan, yoğun korku veya kaygı/ endişe nöbeti olarak bilinir. Panik atak herhangi bir zamanda veya herhangi bir durumda ortaya çıkabilir. Herkes hayatının bir döneminde bunu deneyimleyebilir.

Şeker Hastalığı (Diyabet) Nedir? Diyabetin Çeşitleri Nelerdir? Güncellenme Tarihi: 13 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Diyabetes Mellitus diğer adıyla Şeker Hastalığı vücudun şekeri kullanamaması sonucunda kandaki şeker miktarının normalin üstüne çıkarak vücuda zarar vermesinden oluşan bir hastalıktır.

El Titremesi (Tremor) Nedir? Belirti ve Tedavi Yöntemleri Güncellenme Tarihi: 13 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Titreme, vücudun her yanında görülebilmekle beraber en çokelleri ve başı tutan, istemsiz olarak tekrarlayan ince ritmik sarsılma hareketleridir. El titremeleri her yaşta herkes için can sıkıcı, tatsız, hatta korkutucu bir işarettir. Neyse ki çoğu zaman el titremelerinin arkasında ciddi bir nörolojik hastalık yer almayabilir.

Dişlere Zarar Veren 7 Alışkanlık Güncellenme Tarihi: 12 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Dünya genelinde diş çürükleri ve dişeti hastalıkları, nezlenin ardından en sık görülen hastalıklar arasında 2. sırada yer alıyor. Kötü ağız hijyeni ve sağlıksız dişler, kötü bir estetik görüntünün yanı sıra çiğneme güçlüğüne ve devamında sindirim sorunlarına yol açıyor.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Güncellenme Tarihi: 11 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Başlıca bulaşma yolunun koruyucu bariyer olmadan penisin ağız, vajina yada anüse penetrasyonu ile gerçekleşen bir grup bulaşıcı hastalıklardır.

Klima Çarpmasının Belirtileri ve Tedavisi Güncellenme Tarihi: 11 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Herkes sıcaktan bunalırken, terlerken, oflayıp puflarken serin bir ortamda çalışmak, yaşamak elbette çok iyi de, klimaların bazı rahatsızlıklara yol açabileceğini de bilmek lazım. Klimanın üflediği serin havanın karşısında durmak pek doğru değil, hele de dışarıdan terlemiş olarak gelmişseniz.

Parkinson Hastalığı Belirtileri ve Tedavisi Güncellenme Tarihi: 10 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Parkinson hastalığı, hareketi etkileyen, sinir sisteminin ilerleyici bir hastalığıdır. Parkinson hastalığındaki motor bulgular, beynin ortasındaki ‘’substantia nigra’’ denilen bölgede bulunan ve dopamin üretip-salgılayan hücrelerin ölmeleri neticesinde ortaya çıkar.

Kolesterolün Sebep Olduğu Hastalıklar ve Tedavisi Güncellenme Tarihi: 10 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Kanda fazla miktarda bulunan kolesterol, yavaş yavaş damar duvarında birikir. Bu birikim sonucu o damarda daralma, tıkanma ortaya çıkar. Kolesterol hangi damarda birikmiş ise, o damarla ilişkili sorunlar ve hastalıklar görülür.

Kök Hücre Tedavisi ve Kordon Kanı Güncellenme Tarihi: 9 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Vücudumuzda günlük sağlığımız için önemli yüzlerce farklı hücre bulunmaktadır. Bu hücreler kalbimizin atması, kanımızın böbreklerden süzülmesi, derimizin yenilenmesi, saçlarımızın uzaması gibi vücudumuzun düzenli işlemesinden sorumludurlar. Kök hücrelerimiz işte bu farklı tip hücrelerin oluşmasından sorumludur.

Çocuklarda İdrar Kaçırma (Enüresiz) Nedenleri ve Tedavi Yöntemleri Güncellenme Tarihi: 9 Ağustos 2021 Kolan Sağlık

Enürezis (idrar kaçırma) yüz yıllardan beri bilinen ve çocukluk döneminin en sık görülen hastalıklarından biridir. İdrar kaçırma (enürezis) beş yaşın üzerindeki çocuklarda gündüz ve/veya gece aralıklarla oluşan idrar kaçırma davranışıdır.

Sıcak Havalarda Mide Sağlığınıza Dikkat Edin! Güncellenme Tarihi: 30 Temmuz 2021 Kolan Sağlık

Havaların ısınması ile birlikte yazın, yemek yeme alışkanlıklarındaki değişiklikler mide sorunlarını da artırabiliyor. Hazımsızlık, mide yanması, şişkinlik, gaz, geğirme, bulantı, karın bölgesinde rahatsızlık şekilde kendini gösteren mide sorunları, yalnızca ileri yaştakileri değil gençleri de olumsuz etkiliyor.

Kronik Yorgunluk Sendromu Güncellenme Tarihi: 30 Temmuz 2021 Kolan Sağlık

Toplumun neredeyse yarısından fazlasında hissedilip yakınılan, hekimlerin çok sık karşılaştığı bir durumdur. İç hastalıkları polikliniğine başvuran hastaların yaklaşık %80’inde eşlik eden çeşitli şikayetlerle beraber ya da tek başına asıl yakınma olarak görülebilmektedir.

"
Parkinson Cerrahisi Nedir?

Parkinson Cerrahisi Nedir?

Parkinson Cerrahisi Nedir?

Parkinson ileri yaş grubunu etkileyen bir hastalık olmakla birlikte gençlerde de görülebilmektedir. Parkinson Nöro-dejeneratif bir hastalıktır. Yani, beyinde belli bölgelerde, çekirdek yapısında, özellikle bazal ganglion denilen ana çekirdek yapısında, yozlaşmayla, bozulmayla, hücre kaybıyla giden bir hastalıktır. Parkinson hastalarında, beynimizin ana dopamin salgılayan hücrelerinde yüzde 50 oranında azalma görülmektedir. Bunun yanında birçok hücresel sistemleri de etkilemektedir. Dolayısıyla günümüzde halen Parkinson’un sebebini bilememekle birlikte beyinde belli bölgelerde hücre kaybıyla giden bir hastalık diye olarak tariflenmektedir.

Parkinson’un Oluşmasında Çevresel Faktörler Etkili midir?

Parkinson’da genetik mutasyonların önemli olduğu bilinmektedir. Ancak bunun yanında çevresel faktörlerin de hastalığın ortaya çıkmasında etkili olmaktadır. Söz gelimi tarım ilaçları, böcek ilaçları, bunlar haricinde ağır metallere maruz kalanlar, , metal sektörü, tekstil sektörü, tarım sektörü çalışanları gibi bazı meslek grupları Parkinson açısından risk grubunda yer almaktadır. Ayrıca damar tıkanıklığı ya da düzenlenemeyen madde alışkanlıklarının da beyinde yarattığı hasara bağlı olarak ikincil Parkinson’a neden olabilmektedir. Dolayısıyla Parkinson’un nedeni multifaktöriyel demek mümkün.

Parkinson’un Belirtileri Nelerdir?

Parkinson hastalarında bilişsel fonksiyonlarda bozulmaya bağlı bunamaya kadar giden tablolar da olsa, asıl dikkat çeken belirti yaşamı etkileyen hareket bozukluğudur. Tremor olarak tanımlanan titreme ana bulgulardan bir tanesidir. Kolda, elde, başta, gövdede görülen bu titreme istirahat halinde de yaşansa da asıl önemli sıkıntısı yemek yemeği bile engelleyecek şekilde günlük hayatı etkilemesidir. Bazen bu titremeler “bradikinezi” olarak tanımlanan çok şiddetli boyuta gelebilmektedir. Hastada ciddi hareket yavaşlığı gözlenir, küçük adımlarla yürür ve dönerken dahi zaman kaybeder. Parkinson hastalarında kas grupları arasında koordinasyon da bozulduğu için hasta zaman dona kalır. Rijitte olarak tanımlanan vücut katılığı yaşanmakta ve hasta ancak yardımla hareket edebilir veya kol, bacak hareketini yapamaz hale gelir. Dördüncü ana bulgu da dengesizlik. Hasta genelde ileri safhalarda hareket sırasında vücut yapısını dengede tutamaz. Öne eğilme gibi bir takım belirtiler olur. Bunun haricinde Parkinson hastalarında depresyon da psikyatrik bulgular arasında yer alır. Zamanla yutak kaslarının etkilenmesine bağlı olarak yutkunma bozukluğu, ağızdan salya gelmesi gibi durumlar da Parkinson hastalarında gözlenen belirtiler arasında yer almaktadır.

Parkinson Tanısı Nasıl Konur?

Parkinson tanısı klinik olarak rahatlıkla konulabilmektedir. Özellikle hareket bozukluğunda belirtilen iki bulgu tespit edilirse Parkinson tanısı konulur. Bu noktada Nörologlar devreye girer. Nöroloji ve Beyin Cerrahisi Parkinson tanı ve tedavi sürecinde multidisipliner şekilde hareket etmektedir.

Parkinson Tedavi Edilebilir mi?

Parkinsonu tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa da tedavide kullanılan medikal tedaviler bulunmaktadır. Bilişsel fonksiyonlar geri çevrilemese de hareket bozukluğuna yönelik kullanılan güçlü silahlar mevcut. Domamin gibi etki eden ilaçlarla özellikle birincil Parkinson tanısı alan hastalarda etkin sonuçlar elde edilebilmektedir. İkincil Parkinson olarak tanımlanan ve çevresel etkenlerin neden olduğu durumda ise henüz bu denli etkin değil.
İkinci tedavi seçeneği ise cerrahi. Parkinson cerrahisinde beyin pili veya derin beyin stimülasyonu olarak tanımlanan bu yöntem zamanı geriye saran bir tedavi. Parkinson tedavisinde hastalığın ilk başında mutlaka ilaç tedavisi kullanılmaktadır. Zamanla ilacın etkin olmadığı ve diskinezi tarzı yaşamı zorlaştıran bulgular ortaya çıktığında derin beyin stimülasyonu uygulanıyor. Beyin pili bu hastalığı tekrar başında ilacın etkin olduğu döneme getiriyor. Bunun bilinmesi önemli. Yani Parkinson tanısı alınmasına bağlı ilaç tedavisinden bir dönem sonra, 5, 10 ya da 15 sene sonra ikinci bir şans olarak cerrahi tedaviden istifade etmek mümkün olabilmektedir.

Parkinson Pili Cerrahisinden Ne Kadar Süre Sonra Sonuç Alınır?

Parkinson cerrahisinden sonra iyileşme süreci aslında “hemen” dir. Pil çalıştırıldığı anda çok dramatik şekilde titremenin azaldığı görülmektedir.

Parkinson Cerrahisinden Sonra Nelere Dikkat Edilmeli?

Ameliyat sonrasında hasta yakınlarının kooperasyonu çok önemlidir. Zira bu hastalar düzenli ilaç kullanmak zorundadır. Cerrahiyle ilaç tekrar etkin hale gelmekte ve medikal tedavinin düzenli olarak kullanılması gerekmektedir. Hastaya destek olmak, gezdirmek gerekirse mentorluk yapılması gerekebilir. Bunun yanında düzenli hekim kontrolleri de önemli. Çünkü sık sık pil ayarları yapılır. Yani ameliyat sahasına konulan pilde belli alanlar aktive edilebiliyor. Dolayısıyla yakın takip çok önemli. Hasta, hasta yakını ve hekim bir aile gibi hareket etmektedir.

"
Parkinson Hastalığı ile İlgili Merak Edilenler | Kadıköy Lifemed Tıp Merkezi

Parkinson Hastalığı ile İlgili Merak Edilenler | Kadıköy Lifemed Tıp Merkezi

Parkinson Hastalığı ile İlgili Merak Edilenler

Parkinson genellikle ileri yaşlarda meydana gelen sağlık problemleri ile baş göstermektedir. Başlangıçta hastanın dinlenme halindeyken istemsizce bir uzvunun titremesi, sarsılması ile ortaya çıkan süreç hareketlerde yavaşlama (diğer bir adıyla bradikinezi), gövdede meydana gelen bir kasılma, hareket direncinin azalması, tutukluk gibi adımlarla ilerler. Vücut duruşunda oluşan denge kayıpları hastanın hareket sistemini büyük ölçüde etkilemektedir.

Bir çok hastada benzer belirtilerden ikisinin görülmesi Parkinson hastalığının belirtileri için öncelik teşkil eder. Bu tip semptomlar öncelikli vücudun belirli bir kısmında başlamaktadır. Bazı hastalarda omuzda kısmi donma, ayağın belirli bir noktaya sürüklenmesi gibi belirtiler de ortaya çıkabilmektedir. Vücut proporsiyonundaki bozulmalar hastanın kamburlaşmasına da neden olabilmektedir. Parkinsonun kısa sürede hastanın yaşam kalitesini zorlaştıran bir hastalığa dönüşmesinin en önemli sebeplerinden biri de sürecin “yaşlanma” belirtileri ile karıştırılmasıdır. Genellikle bradikinezi yani hareketlerdeki yavaşlama ileri yaşlarda görülmesi yaşlılık problemlerine bağlanır. Dinlenme sırasında meydana gelen titremeler bazı hastalarda görülmeyebilir.

Parkinson hastalığının semptomlarının nedeni nedir?

Beynin merkezinde yer alan sinir hücrelerinin ürettiği dopamin, bir çok nörotransmiterden oluşmaktadır. Nörotransmiterler, sinir hücrelerinin birbirleriyle olan etkileşimi için gereken önemli bir madde olarak bilinir. Sinir sisteminin bu etkileşimi sağlayabilmesi için düzenli olarak dopamin gereksinimi bulunmaktadır. Bu sayede vücudun hareket sistemi işlevsel olarak kullanılabilir. Dopaiminin, kişinin yaşamsal bütünlüğünü sürdürdüğü sürece üretilmesi ve kullanılması, ilerleyen yaşlarda minimal düzeye inmektedir. Bu nedenle dopamin eksikliğine bağlı olarak sinir hücrelerinin iletişiminde yavaşlama ve tahribat meydana gelir. Bu durum Parkinson hastalığının semptomlarının temel nedenlerinden bir tanesidir.

Parkinson kalıtsal bir hastalık mıdır?

Pek çok araştırma sonucunda Parkinson hastalığının kalıtsal olmadığı yönünde veriler elde edilmiştir. Diğer bir karşılığıyla, Parkinson sporadik yani kişiye özel bir hastalıktır. Ancak ailesinde Parkinson hastalığı bulunan kişilerin bu hastalıkla görülme ihtimalinin daha fazla olduğu bilinir. Bu durumun temel nedeni kişinin doğumu itibariyle anne ve babasından aldığı genlerden kaynaklıdır. Bilinenin aksine, Parkinson hastalığının kalıtsallık oranı %5 ile %10 arasında değişecek kadar minimaldir.

Parkinson ölümcül bir hastalık mıdır?

Parkinson hastalığı ölümcül bir hastalık değildir ancak kişide yarattığı tahribat hastanın hayatını kaybetmesine neden olabilecek etkidedir. Aynı zamanda hastalığın seyrini olumlu yönde etkileyecek ilaçlar ve yaşam düzeni de süreç için büyük önem taşımaktadır. Parkinson teşhisi konulmuş bir hastada yutma güçlüğü baş gösterebilir. Bu durum zamanla aspirasyon pnömonisi gibi bir durumun yaşanmasında etkili olur. Hasta farklı komplikasyonlar nedeniyle hayatını kaybedebilir fakat parkinsonu ölümcül bir hastalık değil vücut organlarının sistematik bütünlüğünü bozabilen bir hastalık olarak değerlendirmek gereklidir. Hastanın zaman içerisinde yerinden kalkamayacak noktaya gelmesi yaşamını sonlandırmasının en önemli nedenlerinden biridir.

Parkinson hastalığına hangi bölüm bakar?

Hastalığın tanı ve tetkiki için gidilmesi gereken bölüm Nöroloji polikliniğindir. Nörologlar, başta beyin ve sinir sistemi merkezi odaklı hastalıkların tedavisi için (Alzheimer, felç, baş dönmesi, vertigo, menenjit vb.) görev alırlar.

Parkinson hastalığında ne gibi tedaviler mevcuttur?

Parkinson hastaları için genellikle 3 farklı tedavi tipi belirlenmiştir. Başlangıçta ilaç tedavisi uygulanırken, bu tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda cerrahi müdahaleler söz konusu olabilmektedir. Bazı hastalara hastalığın seyrine göre destek tedavisi de uygulanabilmektedir.

Parkinson hastalığında ilaç tedavisi için dopamin seviyesini arttırıcı ilaçlar tercih edilir. İlaçların etkisiz kaldığı durumlarda kademeli olarak doz arttırımı söz konusu olabilmektedir. İlaç alımı sırasında vücut gıda maddelerinde yer alan proteinler nedeniyle amino asitleri engelleyebilmektedir. Dolayısıyla, hasta ilaç alımını yemek yemeden yarım saat önce gerçekleştirmektedir. İlaç kullanımında her hasta için kişiye özel bir tedavi belirlenmektedir. Ancak bilinmelidir ki, Parkinson hastalığında kullanılan pek çok ilacın amacı kişinin günlük yaşamını zorlaştıran etkilerin azaltılmasına yöneliktir.

Parkinson önlenebilen bir hastalık mı?

Parkinson önlenebilen bir hastalık değildir. Ancak hastalığın seyrini yavaşlattığı bilinen bazı gıdalar mevcuttur. Örneğin, taze bakla, karnabahar, çilek, yaban mersini, portakal, yeşil çay, yumurta, kırmızı et, balık, kahve gibi Parkinson hastalığına iyi gelen yiyeceklerle beslenmek, ileride bu hastalıkla karşılaşma riskini azaltacaktır. Eğer kişi Parkinson hastalığı ile karşı karşıyaysa, tercih edeceği gıdalar ve ilaçların kullanım süresi hakkında mutlaka doktoruna danışmalıdır.

"
Parkinson hastalığının önce fark edilen başlangıç belirtisi

Parkinson hastalığının önce fark edilen başlangıç belirtisi

Parkinson hastalığının önce fark edilen başlangıç belirtisi, istirahat titremesi"

İSTANBUL (AA) - Medicana International İstanbul Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Turan Atay, Parkinson hastalığına ilişkin, 'İstirahat titremesi en sık rastlanılan, hasta ve hasta yakınları tarafından en önce fark edilen başlangıç belirtisidir. Genellikle bir taraf el-koldan başlayıp hastalık ilerledikçe o taraf bacağa ve daha sonra da karşı taraf ekstremitelere yayılır. Çenede ve dudaklarda da gözlenebilir.' ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Turan Atay, yaptığı yazılı açıklamada, Parkinson hastalığı ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Parkinson hastalığının, hareketle ilgili kronik ve ilerleyici bir hastalık olduğunu aktaran Atay, hastalığın, beynin hareketle ilgili bir bölümünde yer alan ve özellikle dopamin üreten özel bir grup beyin hücresinin (nöronların) dejenerasyonu ve kaybı sonucunda ortaya çıktığını kaydetti.

Atay, hastalığın ana belirtilerinin hareketlerin yavaşlaması (bradikinezi), kaslarda katılık (rijidite), özellikle ekstremitelerde istirahat sırasında (hareket halinde değilken, örneğin otururken) ortaya çıkan titreme (tremor) ve yürüme-denge sorunlarından oluştuğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

'Bradikinezi, kendini değişik şekillerde belli eder. Yüzdeki mimik kaslarının yavaşlaması (bradimimi), yüz ifadesinin donuklaşmasına, bakışların canlılığını yitirmesine ve 'maske yüz' diye tabir edilen bir görüntüye neden olur. Göz kırpma sayısı azalır. Konuşma da yavaşlar, ses tonu monotonlaşır, sesin şiddeti (volümü) azalır. Kol ve bacaklardaki yavaşlama, başlangıçta kendini halsizlik, çabuk yorulma, hareketlerde beceriksizlik şeklinde belli edebilir.

Düğmelerini iliklemekte, ellerini hızlı açıp kapamada, alet veya yemek yerken bıçak kullanmada, diş fırçalamakta, tıraş olmakta vesaire güçlük çekerler. Hastalık bir koldan başlamışsa, yürürken o kolun diğer tarafa göre daha az sallandığı ya da hiç sallanmadığı dikkati çekebilir. Bacaklar da tutulmuşsa, yürürken hastanın o taraftaki ya da her iki ayağının yere süründüğü fark edilecektir. Hastanın yazısının değişmesi ve özellikle harflerin küçülmesi de önemli bir belirtidir.'

- 'Yürüme ve denge bozuklukları da hastalığın önemli belirtilerindendir'

Prof. Dr. Turan Atay, kaslardaki rijidite (katılık), birbirine karşıt işlevi olan kasların uyumsuz çalışması nedeniyle ortaya çıktığını belirterek, 'Örneğin, dirseğimizi bükmek istediğimizde bükücü kasların kasılması, buna karşılık kolu düz (dirsek eklemini açık) duruma getiren kasların ise gevşemesi gerekir. Parkinson hastalığında kasların bu koordinasyonu bozulur.' ifadelerini kullandı.

Atay, rijidite muayenesi sırasında hekimin, hastaya kendisini serbest bırakmasını söyleyip hastanın eklemlerini hareket ettirmeye çalıştığında dirençle karşılaştığını, hatta hastanın eklemlerinin 'dişli çark fenomeni' denilen biçimde kademeli biçimde açıldığını aktararak, şu değerlendirmelerde bulundu:

'İstirahat titremesi en sık rastlanılan, hasta ve hasta yakınları tarafından en önce fark edilen başlangıç belirtisidir. Genellikle bir taraf el-koldan başlayıp hastalık ilerledikçe o taraf bacağa ve daha sonra da karşı taraf ekstremitelere yayılır. Çenede ve dudaklarda da gözlenebilir. Titreme hareket edince, bir cismi tutunca veya dikkati o ekstremite üzerine yoğunlaştırınca yatışır. Ancak uzun süre aynı hareket sürdürüldüğünde veya aynı pozisyonda ayakta durunca tekrar ortaya çıkabilir. Yürüme ve denge bozuklukları da hastalığın önemli belirtilerindendir.

Hastalık ilerledikçe yürüme bozulur. Adım atmaya başlamada güçlük, duraklamalar, baş ve gövde öne eğik biçimde yavaş, kısa adımlarla, ayakları sürüyerek ve kolları sallamadan yürüme, klinik tablonun iyice oturduğu ileri evrelerde hastanın tipik görüntüsünü oluşturur. Bazen de hasta yürümeyi durduramaz, sanki arkadan itilmiş gibi hızlanarak devam eder. Hastanın dengesini korumaya yönelik refleksleri de zayıfladığından, en ufak bir itme veya çekmeyle dengelerini yitirip devrilebilirler. Bu yürüme ve denge bozuklukları, hastalığın ileri devrelerinde sık sık düşmelere neden olabilir.'

- 'Genetik ve çevresel faktörler rol oynar'

Medicana International İstanbul Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Atay, hastalığın neden başladığının hala kesin olarak bilinemediğini belirterek, 'Genetik ve çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığı düşünülmektedir. Parkinson olgularının büyük bölümü genetik kökenli değildir ancak hastaların yüzde 15’i Parkinson’lu bir yakını olduğunu belirtir. Özellikle hastalığı genç yaşlarda başlayan kişilerde genetik faktörler daha ön planda olabilir ve klinik tablo da tipik Parkinson hastalığından farklı seyir özellikleri gösterir.' ifadelerini kullandı.

Genetik nedenlere bağlı Parkinson hastalarında saptanan genlerin, oluşum mekanizmalarının anlaşılmasına katkılar sağladığını vurgulayan Atay, şu bilgileri verdi:

'Bu da doğal olarak kısa bir gelecekte tedaviye yönelik bazı gelişmeleri beraberinde getirecektir. Parkinson hastalığında en önemli risk faktörü yaştır. Ortalama tanı konma yaşı 60 civarındadır. Yaş arttıkça hastalığın görülme sıklığı da artmaktadır. Çalışmalar, hastalığın oluşumunda bazı çevresel faktörlerin de rol oynayabildiğini göstermektedir. Bunların arasından üzerinde anlaşılmış olanlar, kırsal alanda yaşıyor olmak, bazı tarım ilaçlarına uzun süre maruz kalmak ve kuyu suyu kullanmaktır. Ancak bu faktörler, sadece risk artışına neden olmaktadır, yani bu şartlara maruz kalan herkeste Parkinson hastalığı gelişmemektedir. Kaza veya kafa travması geçiren ya da aşırı stres altındaki bazı kişilerde Parkinson hastalığının görülmesi, bunların da etiyolojide rol oynadığını düşündürmüşse de çalışmalar kesin bir ilişkiyi kanıtlamamıştır. En uygun açıklama, bu bireylerin olasılıkla zaten henüz fark edilmemiş hafif belirtilerinin bulunduğu ve bu olaylar sonrasında tablonun belirginleşmiş olabileceğidir.'

- 'Parkinson hastalığı ileri yaşları tehdit ediyor'

Prof. Dr. Turan Atalay, Parkinson hastalığının, genel olarak bir ileri yaş hastalığı olduğunu, 65 yaş üstü bireylerde yüzde 1 görüldüğünü ve 85 yaş üstünde bu oranın yüzde 5’lere kadar ulaştığını bildirdi.

Parkinson hastalarının sadece yüzde 5-10’unda başlama yaşının 50’nin altında olduğuna dikkati çeken Atalay, şu değerlendirmelerde bulundu:

'Nadir de olsa 20 yaş altında da ortaya çıkar ama bunlar genellikle ailesel Parkinson olgularıdır. Hastalığın mekanizması ile ilgili bilgilerimiz arttıkça, eskiye göre ilaç seçenekleri de artıyor. Belirtileri hafifletmek ve ileri evrelere ulaşmadan hastaları uzun yıllar boyunca işlevsel durumda tutmak mümkün. Günümüzde hastalığın ilerlemesi önemli ölçüde yavaşlatılabilse de hastalığı durduracak veya tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi henüz bulunamamıştır. Parkinson'un en önemli özelliği her bireyde farklı bir seyre sahip olmasıdır. Bu nedenle her hasta için ayrı bir tedavi düzenlenmesi gerekir. Klinik duruma göre, aynı ilaç bir hastada başka diğer hastada başka dozlarda, hatta farklı doz aralıklarına bölünmüş olarak verilebilir. Tedavide, hekim ve hasta/hasta yakını iş birliği çok önemlidir.'

- 'Dopamin hareketlerin koordinasyonunda ve kontrolünde rol oynar'

Verilen bilgiye göre, dopamin, mesaj ileticisi bir kimyasal madde olup hareketlerin koordinasyonunda ve kontrolünde rol oynar. Hastalık, dopamin üreten bu hücrelerin ancak yüzde 80-90’ı kaybedildikten sonra belirti vermeye başlar.

Dopamin azalınca beyinden vücuttaki çizgili kaslara, nasıl ve ne zaman hareket edeceklerine ilişkin mesajlar doğru bir şekilde iletilemez. Sonuçta kişi hareketleri başlatmakta ve kontrol etmekte güçlük çeker.

Yıllar içinde dopamin üreten bu nöronların sayısı, dolayısıyla beynin bu bölgesindeki dopamin miktarı daha da azalır ve hastalık belirtileri de artar, hareketler iyice zorlaşır.

"
Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi

Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi

PARKİNSON HASTALIĞI

Parkinson hastalığı tüm etnik gruplarda görülen, erkeklerde kadınlara oranla biraz daha fazla görülen bir hastalıktır. Görülme sıklığı 65-90 yaşları arasında artmaktadır. Tüm popülasyonun % 0.3’ünü (binde 3) etkilemekle beraber, bu oran 65 yaşın üzerinde % 3’e (yüzde 3) yükselmektedir. Hastaların % 5-10’unda belirtiler 40 yaşın altında ortaya çıkmaktadır.Hastalığın temel belirtileri titreme, kas sertliği ve hareketlerde yavaşlamadır. İlk ortaya çıkan belirti genellikle tek bir parmak ya da elde titremedir. Bazen el yazısında harflerde küçülme, bazen de donuk yüz ifadesi ilk belirti olabilmektedir. Titreme, zamanla aynı taraf bacağa ve karşı ele de geçebilir. Sıklıkla hastalıktan vücudun bir yarısı baskın olarak etkilenir. Titreme dinlenirken ortaya çıkar, uyurken kaybolur, sinirlilik, aşırı zihinsel aktivite ve yorgunluk titremeyi arttırır. Parkinson hastalığında baş ya da ses titremesi olmaz. Kas sertliği genellikle hastaların yakınmadıkları ama doktorun muayene sırasında belirlediği bir bulgudur. Sertlik boyun kaslarından başlar ve başın gövdenin önünde tutulmasına sebep olur. Dinlenme ve pasif hareketler sırasında gevşek olması beklenen eklemlerde direnç (rijidite) hissedilir. Rijiditeden en çok el, ayak bileği, dirsek veya diz gibi eklemler etkilenir. Kasların sertleştikleri için bükülü kolun açılmaya çalışılması sırasında dişli çark hareket ettiriliyormuş hissi alınır.Hareketler yavaşlamış, yani hareketlerin ardı sıra tekrarı ve eklemlerin hareket açıklığı azalmıştır. Güç kaybı olmamasına rağmen hasta tutukluk nedeniyle günlük işlerini yapmakta zorluk çekmeye başlar. Hareketlere başlamakta güçlük çekerler, küçük adımlarla yürür ve sağa sola dönmekte zorlanırlar. Yüz kaslarının da yavaş hareket etmesi nedeniyle mimik ler azalır ve ifade donuklaşır (maske yüzü). İlerleyen hastalıkla beraber akinezi denilen tam bir hareketsizlik hali ortaya çıkabilir. Ayrıca her hastada ortaya çıkmayabilen diğer belirtiler olarak sınıflayabileceğimiz durumlar da vardır. Bunlar, 1) Duruş değişiklikleri, hastanın boynu öne eğilir, el, ayak bileği, dirsek veya diz gibi eklemleri bükülü bir duruma gelir. 2) Parkinson hastalığına özgü konuşma biçimi, konuşma monoton bir hal alır, bazen hızlı, bazen de yavaş ama her iki durumda da duygu içermez, hastanın söyledikleri anlaşılmaz olur. Hasta eğer konuşma ile ilgili bir iş yapmıyorsa bu durumu fark etmeyebilir. 3) Yürüme bozukluğu, küçük adımlarla, yavaş ve kollarını sallamadan yürür. Dönüşlerde baş ve gövde birlikte bir blok halinde döner. Yürürken kilitlenme (donma) ve bazen de öne doğru eğik postürde hızla yürüyüp duramamaya bağlı düşmeler ortaya çıkabilir. 5) Yutma zorluğu, yutak ve yemek borusu kasları da yavaşladığı için yutulan gıdalar boğazda dizilmiş gibi hissedilir, katı ve sıvıları yutmakta eşit dercede sorun yaşanır. 6) El yazısının bozulması, hastalrın el yazısı değişir, tipik olarak büyük başlayan harfler gittikçe küçülür ve yazının okunması güçleşir (Mikrografi).

Parkinson Hastalığı’nda Tedavi:

Hasta bir nörolog ve bazen de bir fizyoterapist tarafından düzenli olarak kontrol edilerek tedavi edilmelidir. Parkinson hastalığı tedavisinde kullanılmakta olan ilaçlar beyinde eksilmiş olan dopamini ya yerine koyar, ya da onun etkisini taklit eder. Kimisi de dopaminin kimyasal yolla parçalanmasını engelleyerek etkisini arttırır. İlaçların ömür boyu, düzenli olarak alınması gerekmektedir. Eğer ilaçlar hekimin tavsiyesi dışında kesilecek olursa, hastalık belirtileri er ya da geç tekrar başlayacağı gibi, ilaçların ani kesilmesi seyrek olarak hayatı tehdit eden durumlara yol açabilmektedir.

İlaçlar kadar fizik tedavi veya egzersizler de sıklıkla yararlı olmaktadır. Parkinson hastalığında özel bir diyet veya vitamin tedavisi önerilmez. Bir Parkinson hastasında tedavinin hedefi, öncelikle hastalığın seyri boyunca hastanın günlük yaşamında aktif, üretken ve bağımsız kalabilmesini sağlamaktır.

En iyi tedaviye rağmen hastalık yavaş yavaş ama sürekli ilerlediği için, tedaviyle önceden düzelmiş olan bazı belirtiler zamanla tekrar ortaya çıkabilmekte veya zaman içinde yeni belirtiler eklenebilmektedir. Parkinson hastalığında uygulanan çeşitli tedaviler ile aynı hastada her belirti eşit olarak düzelmeyebilir, kimisinde bazı belirtiler tamamen düzelirken bazıları daha az yarar görür, kimisi ise hiç düzelme göstermez.

İlaçların yan etkileri, Bazı hastalar Parkinson hastalığında kullanılan ilaçlara karşı diğerlerinden daha duyarlıdır ve yan etkiler bu kişileri diğerlerinden daha çok rahatsız eder. İstenmeyen yan etkiler özellikle ileri yaşta ve çok sayıda ilaç kullanan hastalarda ile genellikle yüksek dozlarda ortaya çıkar. Tek bir ilacın dozunu ayarlayarak yapılan tedavi çok sayıdaki ilaçtan daha kolaydır ve bu tedaviye hasta uyumu da kolay elde edilir. Ayrıca ikiden fazla ilaç tedavilerinde istenmeyen yan etkiler oluşursa, hangi ilacın sorumlu olduğu bilinmediği için hangisinin kesileceğini ya da azaltılacağını belirlemek zor olur. Tedavinin amacı istenilen etki ile istenmeyen yan etki arasındaki en iyi dozu bulmaktır. Genellikle zararsız olan yan etkiler ilacın günlük miktarının azaltılmasıyla düzelir. Bununla birlikte çoğu kez tedavinin ilk günlerinde beliren bazı yan etkiler doz değişikliği yapılmamasına karşın bir-iki haftada kaybolur. Eğer yan etkiler sürüyorsa ve ilacın dozu azaltılmak istenmiyorsa o zaman yan etkinin türüne göre düzeltici başka bir ilaç eklenebilir.Kullanılan ilaçlar,

1. Levodopa (Madopar, Sinemet) : Özellikle hareket yavaşlığı ve sertlik üzerine etkili olup titremeye etkisi her hastada farklılık gösterir. İçlerinde levodopanın periferik kanda parçalanmasını sağlayan dopa-dekarboksilaz enzimini engelleyerek, beyne daha fazla miktarda ilaç ulaşmasını sağlayan ek maddeler vardır (Madopar’da karbidopa, Sinemette benserazid). Yemeklerden yarım veya 1 saat önce aç karnına alınmalıdır. Eğer midede proteinli gıdalar (et, süt, sütlü gıdalar, yumurta vb.) varsa, ilaç mide-barsak pasajı sırasında ve kan-beyin engelini geçerken, proteinlerin parçalanmasıyla oluşan aminoasitlerle yarışmaya girer ve beyne geçen ilaç miktarı çok azalır, dolayısıyla tedavi edici etkisi zayıflar. İlacı yemekten sonra alan has­talarda doz miktarı değiştirilmeden aç karnına almaları sağlanınca ilacın etkinliğinin yaklaşık iki misli arttığı görülür. Parkinson hastalığı tedavisinde levodopa ve onunla birlikte alınan entakapon dışındaki diğer ilaçlar tok karnına verilir.

2. Entakapon ( Comtan, ayrıca levodopa ve karbidopa ile birleştirilerek elde edilen Stalevo’nun içinde bulunur) : Özellikle motor dalgalanmaların gelişmiş olduğu hastalarda “iyi” dönemlerin süresini anlamlı olarak uzattığı, “kötü dönemleri ise kısalttığı gösterilmiştir. Entakapon, her bir levodopa dozu ile birlikte aç karnına verilir.

3. Dopamin agonistleri (Pergolid: Permax, lizürid: Dopergin, bromokriptin: Parlodel- Galaktomin-Gynodel-Apo-Bromocriptine, piribedil: Trivastal retard, Pramipeksol: Pexola, Ropinirol: Requip, Kabergolin: Cabaser, Apomorfin: Apogo) : Dopamin agonistleri beynin striyatum bölgesindeki “reseptör” adı verilen dopaminin bağlanma yerlerini doğrudan uyararak Parkinson hastalığında eksilmiş olan dopamine benzer etki gösterirler. Parkinson hastalığı belirtileri üzerine etkileri levodopadan sonra ikinci olarak en etkili olan ilaçlardır. Agonistler, hastalığın erken dönemlerinde tek başlarına verilince özellikle genç hastalarda levodopaya başlanılmasını yaklaşık 5 yıl geciktirmekte ve ileri dönem hastalıkta levodopa ile birlikte verildiğinde ise levodopanın yol açtığı motor komplikasyonları önemli ölçüde azaltmaktadırlar.

4. Antikolinerjikler (Akineton, Sormodren, Artane): Parkinson hastalığında asetilkolin ve dopamin dengesi, striyatumda üretilen dopaminin azalmış olmasından dolayı asetilkolin lehine bozulmuştur. Antikolinerjik ilaçlar, kolinerjik sistemin dopamin üzerine baskılayıcı etkisini ortadan kaldırmak/azaltmak amacıyla verilmekte ve daha çok istirahat tremoruna ve bazen da kas sertliğine etkili olmaktadır.

5. Amantadin ( PK-Merz): Erken evredeki hastalara her türlü belirti için verilebilir. Ayrıca ileri evredeki hastalarda levodopaya bağlı sallanma ve kıvrılma şeklindeki istemsiz hareketleri baskılamada oldukça yararlıdır.

6. MAO-B inhibitörleri (Selegilin: Moverdin, Rasagilin: Azilect) : Selegilin Parkinson hastalığında sinir hücrelerini koruyucu etkisi (nöroproteksiyon) olduğu ileri sürülen ilk ilaçtır. Ancak, bu konudaki kanıtlar yeterli değildir ve bilimsel araştırmalar halen sürmektedir. Azilect için de nöroproteksiyon etkisi olduğu ve erken evrelerde ve genç hastalarda başlandığı zaman hastalığın ilerleyişini yavaşlattığına dair çalışma raporları bulunmakta ve bu ilaçla ilgili olarak da çalışmalar sürmektedir.

Parkinson Hastalığı’nda Cerrahi Tedavi Yaklaşımları: Çok ağır olgularda ve ilaçlara bağlı olarak diskinezi/distoni gibi yan etkiler nedeniyle yaşamını sürdürmekte çok zorlanan hastalarda düşünülmelidir: 3 grup ameliyat yapılmaktadır ve bunlar ülkemizde de bazı merkezlerde uygulanmaktadır.

Hücre yakma (ablasyon) ameliyatları (Talamotomi, pallidotomi) Pil (stimülasyon) ameliyatları Hücre nakli (transplantasyon) ameliyatları

Pallidotomi: Beyinde talamus komşuluğundaki “globus pallidus” adı verilen çekirdeğin iç bölümüne stereotaksi yöntemiyle hasar oluşturarak yapılır. Bu girişim sonucunda, hastaların çoğunda karşı beden yarısında titreme, kas sertliği, hareket yavaşlığı ve en önemlisi levodopaya bağlı “iyi” ve “kötü” dönemlerin birbirini izlediği dalgalı seyir ve istemsiz hareketler büyük ölçüde düzelmektedir. Bazı hastalarda hareket yavaşlığının her iki beden yarısında düzeldiği de gözlenmektedir. Bu cerrahi uygulama bir kısım hastada yürüme ve konuşma bozukluklarına da olumlu etki göstermektedir.

II. Pil ameliyatları

Talamik ve pallidal stimülasyon, Son yıllarda geliştirilmiş olan ve yurdumuzda da uygulanan bu pahalı yöntem, ellerdeki titremeyi durdurma amacıyla uygulanır. Talamotomide ve palidotomide olduğu gibi ilgili beyin bölgelerine stereotaksi yöntemi ile girilerek küçük bir elektrod yerleştirilir. Aynı gün veya 1 hafta sonra hastaya genel anestezi verilerek, beyindeki elektrodun kablo uzantısı köprücük kemiğinin biraz aşağısında cilt altına yerleştirilen “uyarıcı alete” (stimülatör) bağlanır. Sürekli olarak yüksek frekanslı uyarı verilir. Ameliyatı yapan beyin cerrahı bir kaç hafta içinde, beynin hedef hücrelerine yüksek frekanslı akım verecek şekilde stimülatörün frekansını ayarlar. Piller yaklaşık 5 yıl süreyle kullanılır.

Talamik ve pallidal stimülasyonda endikasyonlar ablasyon tekniğindeki ile aynıdır. Stimülasyon ameliyatlarının ablasyon girişimlerine göre avantajları, hedef yapılarda lezyon oluşturmadığı için reversibl olması (istenildiği zaman elektrodun çıkarılabilmesi) ve risk oluşturmadan bilateral uygulanılabilmesidir. Çok nadir olarak geçici dizartri, paresteziler, infeksiyon veya minör hemorajiler gibi yan etkiler görülebilmektedir.

Subtalamik nükleus stimülasyonu: Son yıllarda geliştirilen ve deneyimler arttıkça en başarılı bölge olduğu anlaşılan subtalamik nükleus uygulamalarında hareket yavaşlığı, levodopanın kullanımına bağlı motor komplikasyonlar kadar titreme de düzelmektedir. Bu gözlemlere dayanarak, yalnızca titremenin düzelmesini sağlayan talamik girişimler giderek terkedilmektedir.

III. Hücre nakli (transplantasyon) ameliyatları

Son yıllarda Parkinson hastalığının cerrahi tedavisinde yeni bir yaklaşım, dopamin sentez edebilen hücrelerin striyatuma naklidir. Dopamin hücreleri böbreküstü bezlerinde ve insan cenininin beyninde de bulunmaktadır. Bu hücreler striyatumuna nakledilmiş ve böbreküstü bezi hücreleri çok kısa bir süre burada canlı kalabilmiş, insan cenini hücreleri göreceli olarak daha uzun süre canlı kalmışlardır. Fakat aynı anda 8 haftadan küçük 4 ceninin gerekli olması, doku reddi gelişme olasılığına karşı sürekli bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullanma zorunluluğu ve çözümlenememiş etik sorunlar nedeniyle yaygınlaşmamış bir cerrahi yöntemdir. Başka nedenlerden vefat etmiş bir hastanın yapılan otopsisinde ekilmiş olan hücrelerin iki yıl sonra hala yaşadıkları gösterilmiştir. Bu ameliyatlarda cenin dokusunun, sinir hücrelerinin yaşamlarını sürdürmesi ve hücreler arası yeni bağlantılar oluşturmaları için gerekli olan “trofik faktörleri” serbestleştirdiği sanılmaktadır.

Gelecekteki tedaviler, Gelecekte Parkinson hastalığı tedaisinde umut vaat eden, ancak henüz deneysel düzeyde olan ve üzerlerinde çalışılmakta olan gen tedavileri vardır.

"
Beyin, Omurga, Omurilik,Skolyoz, Kifoz, Beyin Kanaması | Op. Dr. Eyüp Baykara

Beyin, Omurga, Omurilik,Skolyoz, Kifoz, Beyin Kanaması | Op. Dr. Eyüp Baykara

GENÇ YAŞTA PARKİNSON BELİRTİLERİ

Parkinson toplumda tıpkı alzheimer gibi yaşlı hastalığı olarak bilinir. Parkinson riski yaşla birlikte artmasına rağmen, hastalık her yaştan insanı etkileyebilir. Genellikle elli yaşın altında parkinson tanısı alan hastalar genç başlangıçlı parkinson hastası olarak tanımlanmaktadır. Parkinson ile yaşayan hastaların %4 ila %10’unun genç olduğu düşünülmektedir.. Parkinson belirtileri diğer birçok hastalıkla karışabilir. Özellikle gençlerde hastalığın olmayacağına yönelik genel kabul nedeniyle çoğu zaman tanı gecikmektedir. Herhangi bir nedenle titreme problemi yaşayan kişilerde belirtileri diğer rahatsızlıklardan ayırt etmek zordur. Bu nedenlerle genç yaşta parkinson belirtileri nelerdir? sorusu bize sık olarak sorulan sorular arasındadır.

Genç yaşta parkinson belirtileri ile idiyopatik (veya tipik) parkinson hastalığı belirtileri arasında bazı benzerlikler ve farklılıklar vardır:

Genç yaşta parkinson belirtileri aynı ileri yaşta olduğu gibi 4 tipik semptom ile karakterizedir: 1) Vücut sertliği (katılığı),, 2) Hareket yavaşlığı (bradikinezi), 3) İstirahat titremesi 4) Duruş bozukluğu.. Ancak genç hastalarda bu semptomların ilerlemesi daha yavaştır.. Genç hastalar için en yaygın başlangıç belirtileri vücutta sertlik, katılık ve ağrılı kramplardır. İleri yaşta başlayan parkinson hastalığı için en yaygın başlangıç belirtileri ise yürüme sırasında denge kaybı ve titremedir..

Özellikle genç parkinson hastalığında belirtiler hafif şiddette iken birçok rahatsızlıkla karışabilir. Kişiler rahatsızlıklarının ortopedik ya da psikoloji kaynaklı olduğunu düşünebilirler. Tanı ancak hareket bozuklukları konusunda uzmanlaşmış bir hekim tarafından fiziksel muayene ile konulabilir.

Distoni , kısaca tanımlarsak kasların eklem boyunca bükülmesine veya çekilmesine neden olan istemsiz ve bazen ağrılı kasılma, genç hastalarda daha yaygındır ve yaşanan ilk semptomlardan biri olabilir. Parkinson hastası genç bireylerde daha düşük bilişsel bozukluk vardır. Demans daha düşük oranlarda gelişir.

Hem genç hem de idiyopatik parkinson hastalığının motor semptomları genellikle ilaç tedavisine iyi yanıt verir. Ancak zamanla ilaçlardan kaynaklanan komplikasyonlar sorun oluşturabilir. Bu durum gün içerisinde parkinson ilaçlarına verilen yanıtta iniş ve çıkışlara yol açar. Genç başlangıçlı parkinson hastalarında daha uzun süreli ilaç kullanımına bağlı olarak hem motor dalgalanmalar (ilacın etkinliğinde inişler ve çıkışlar) hem de diskinezi (ilacın neden olduğu istemsiz hareketler) daha yüksek oranlarda ortaya çıkabilir ve daha şiddetli olma eğilimindedir.

Bu etkiler arttığında beyin pili ameliyatı düşünülebilir. Uygun hastada semptomları %80-90’lara ulaşan oranlarda azaltan etkili bir tedavi yöntemidir.

Genç yaşta parkinson belirtileri yaşayan, tanı alan hastalar durumu çevreleri ile paylaşma konusunda problem yaşayabilirler. İşten çıkarılmaktan, çocuklarının, sevdiklerinin üzülmesinden çekindikleri için bazı hastalar patronlarına, iş arkadaşlarına, ailelerine hastalığı söylememeyi tercih etmektedir. Bazıları ise başka parkinson hastası tanımadıkları için kendilerini yalnız hissetmektedir.

Bu davranışların tümü kronik ve ilerleyen bir hastalığın başlangıcına dair verilen normal tepkilerdir. Ancak tüm bu faktörlerden dolayı uygun tedavinin başlamasını geciktirmek yaşam kalitenizi olumsuz etkileyebilir. Düzenli bir egzersiz programına başlamak, uyku kalitesini iyileştirmek, ilaçlarınızı almak, sağlıklı beslenmek parkinson hastalığı tedavisinde önemlidir. Ayrıca yalnız olmadığınızı bilmek, diğer parkinson hastalarının varlığından haberdar olmak, onların tecrübelerinden yararlanmak size güç katacaktır. Bu konuda parkinson forum gibi platformlar aracılığı ile durumunuzu paylaşabilir, diğer parkinson hastaları ile tanışabilirsiniz.

Parkinson Tedavisi - Odyoloji, Konuşma ve Ses Bozuklukları Uzmanı

Parkinson Tedavisi - Odyoloji, Konuşma ve Ses Bozuklukları Uzmanı

Parkinson Tedavisi

Parkinson hastalığı, beynin dopamin üreten bir bölgesini etkileyen bir sinir sistemi bozukluğudur. Dopamin de vücudun hareketlerini kontrol eden bir kimyasaldır. Parkinson hastalığında dopamin seviyeleri düşer ve bu da hareket sorunlarına yol açar. Parkinson hastalığının tedavisi tam olarak yoktur ancak belirtilerin hafifletilmesi için öncelikle ilaç tedavisi ve bilişsel terapi uygulanır. İlacın hiçbir etki göstermediği durumlarda cerrahi tedavi seçilebilir. Bilişsel terapi ile parkinson belirtileri hafifletilebilir.

İçindekiler Parkinson Hastalığının Erken Evreleri Parkinson Tedavisi Nasıl Olur? Parkinson Hastalığının İlerleyen Evreleri Parkinson Hastalığının Tedavisi ve Bakımı Parkinson Hastalığı İçin İlaç Tedavisi Parkinson Hastalığı İçin Cerrahi Tedavisi Parkinson Hastalığının Erken Evreleri

Parkinson hastalığının erken evrelerinde hareketlerin yavaş yapılması, titreme, vücut duruşunda eğrilik görülmesi, kol ve bacakların sertleşmesi, denge sorunları görülmektedir. Yavaş hareket etme, genellikle bir tarafa daha fazla etki eder ve hareketi başlatmakta zorluk yaşanmasına neden olur. Titreme genellikle ellerde, kollarda veya bacakların üst kısmında ve istirahat halindeyken daha sık görülür.

Parkinson Tedavisi Nasıl Olur?

Parkinson tedavisinde kişinin çevresinden destek görmesi, tedavi sürecinin daha kontrollü gitmesine, hastanın daha iyi bir yaşam tarzına kavuşmasına yardımcı olur. İlaç tedavisi, mevcut durumun hafiflemesine ve hastalığın ilerlemesinin önlenmesine yardım sağlar. Bu ilaçlar ile beyindeki dopamin maddesinin üretimine destek olunur. Tedavide en önemli şey düzenli aralıklarla doktor kontrolüne gidilmesidir. Hastanın durumu her kontrolde değerlendirilir ve gerekli takviyeler, öneriler verilir.

Parkinson tedavisi kesin bir şekilde hastalığın çözülmesine yardımcı olmasa da hastayı ve onun çevresindeki insanların yaşam koşullarını iyileştirmeye yarar. İlaçlar düzenli şekilde ömür boyunca alınmalıdır. İlaçları aniden kesmek ya da aksatmak hastanın durumunda değişikliklere neden olabilir. Her hasta aynı dozda ya da aynı ilacı kullanmaz. Hastanın durumuna göre doktor ilacın kullanım şeklini belirler.

Parkinson Hastalığının İlerleyen Evreleri

Parkinson hastalığının ilerleyen evreleri, hasta ve yakınları için zorlu bir süreç olabilir. İlk evreler geçtikten sonra orta aşamada hastanın semptomları daha şiddetli hale gelir. Günlük yaşamın zorlaştığı zamanlarda hareket etme, konuşma, yeme problemleri ortaya çıkar. İlerleyen denge sorunları, düşme riskini artırır. Konuşmada değişiklik gözlemlenebilir, yutma eyleminde sorun yaşanabilir.

Parkinson hastalığının orta evrelerinde hastanın yardım almadan ayakta durabildiği zamanlar olabilir. Bazı kişilerde yürüteç gerekebilir. İleri evrede artık ayakta durmak ya da yürümek imkansız hale gelebilir. Tekerlekli sandalye ihtiyacı duyulur. Hastanın son evrelerde artık kafa karışıklığı yaşaması normaldir. Parkinsonun ileri evrelerindeki hastalarda demans hastalığı da görülmeye başlanır.

Parkinson Hastalığının Tedavisi ve Bakımı

Parkinson hastalığının tedavisi ve bakımı konusunda yardımcı birilerinin olması gerekir. Hasta kendi bireysel ihtiyaçlarını karşılamada zorlanmaya başlayacağı için ilaç tedavisinin ve günlük bakımlarının yapılması önemlidir.

Parkinson hastasının bakımı için sosyal ve duygusal olarak hastaya destek olmak gerekir. Hastanın yaşadığı denge sorunları, konuşma ve yeme problemleri, uyku sorunları gibi sıkıntılarının çözümüne yardımcı olunmalıdır. Parkinson ile mücadele edilirken doğru bir tedavi planı çıkarılması önemlidir. Düzenli olarak egzersiz yapılması, yürüyüşün, denge ve duruşun düzelmesine yardımcı olur. Hastalığın psikolojik süreçlerinin de hafiflemesine yara sağlar.

Parkinson Hastalığı İçin İlaç Tedavisi

Parkinson hastalığı için ilaç tedavisi, semptomları yönetmeye yardımcı olması açısından kullanılır. Dopamin seviyesini artırmaya yönelik ilaçlar, kas sertliğini ve titremeyi azaltmayı amaçlayan ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlar ile hastada görülen semptomların şiddeti azaltılır. Erken evrede fark edilen hastalıkta ilaçlar çok işe yarar şekilde olurken ileri evrede kullanılan ilaçlar fayda sağlamayabilir.

Kullanılan ilaçların dozu ve saati de hastanın gösterdiği belirtiler ve yaşam kalitesi için çok önemlidir. İlaçlar kullanılırken hasta bazı zamanlar oldukça hareketli bazı zamanlar da sakin ve yavaş davranabilirler. Bu şekilde dalgalanma dönemleri olabilir. İlaçların alınması gereken saatin aksatılmaması gerekir. İlaçların dozları, doktorun yönetiminde olmalıdır.

Parkinson Hastalığı İçin Cerrahi Tedavisi

Parkinson hastalığı için cerrahi tedavi, ilaçların işe yaramadığı durumlarda uygulanır. Cerrahi operasyonun uygulanması için doktorun, psikiyatri, psikolog, fizyoterapist gibi ilgili birçok farklı uzmanın görüşünün alınması gerekebilir. Cerrahi tedavinin gerçekleşmesi için öncelikle hastanın tanı konulduktan 5 yıl sonra çektirdiği MR görüntülerinin normal bir düzeyde olması gerekir. Kullandığı ilaçların değerlendirilmesi gerekir. Hastanın ilaçlarını düzenli kullandığı, aksatmadığı, dozajın düşürülmediği halde hastada hiçbir ilerlemenin görülmemesi hatta belirtilerin kötüye gitmesi durumunda cerrahi tedavi uygulanabilir.

Derin Beyin Stimülasyonu yani beyin pili olarak da bilinen bu cerrahi tedavi yönteminde, denge bozukluğu, hareket yavaşlaması, titreme gibi belirtiler ciddi oranda düzeltilir. Hastanın bu ameliyat ile günlük yaşantısında geçirdiği sıkıntılar ortadan kaldırılıp rahat bir düzende devam etmesi hedeflenir.

Parkinson hastalığının tedavisi var mıdır?

Parkinson hastalığının tam bir tedavisi yoktur. Bazı ilaç tedavileri veya cerrahi yöntem ile yapılan operasyonla hastalığın belirtileri hafifletilebilir.

Parkinson hastaları neleri yapamaz?

Parkinson hastalığı ilerledikçe, kişi hareket etmede, yemek yemede zorluk yaşamaya başlar. Yürümek bile ileri seviyelerde zorlayıcı hale gelmeye başlar.

Parkinson hastası yatalak olur mu?

Parkinson hastası kişiler en son evreye geldiklerinde yürüyemez hale gelebilirler. Tekerlekli sandalye veya yatağa bağımlı olabilirler.

Parkinson tehlikeli bir hastalık mıdır?

Parkinson hastalığının ani bir tehlikesi değil, zamanla ilerleyen bir yapısı vardır. Hastanın hayat kalitesini önemli ölçüde olumsuz olarak etkilenir.

Parkinson hastalığı hızlı ilerler mi?

Parkinson hastalığının genellikle yavaş şekilde ilerlediği, ilerledikçe kötüleştiği bilinir. Ancak bu durum ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Hastaya göre de ilerleme hızı değişmektedir.

Parkinson Hastalığı - Fırat Nöroloji Derneği

Parkinson Hastalığı - Fırat Nöroloji Derneği

Parkinson Hastalığı

GİRİŞ
Parkinson Hastalığı (PH) ilk olarak1817 yılında James Parkinson tarafından “An Essay
on the Shaking Palsy” adlı makalesinde tanımlanmıştır. Parkinson hastalığı 40 yaşın
üzerindeki populasyonda 100,000’de 100 ila 200 arasında değişen ilerleyici bir
nörodejeneratif hastalıktır. Kuzey Amerika’da 1 milyondan fazla insanın Parkinson hastası
olduğu tahmin edilmektedir. Parkinson hastalığı 40 yaşın altındaki insanlarda nadirdir ve
hastalığın insidansı 60 yaşın üzerinde hızla artmaktadır ve ortalama yaş 70,5’dur.
Parkinson Hastalığı geleneksel olarak bir motor sistem bozukluğu olarak kabul
edilirken, motor semptomatolojisine ek olarak nöropsikiyatrik ve diğer nonmotor klinik
bulgularını da içeren çeşitli klinik özelliklerle karmaşık bir durum olarak kabul edilmektedir.
PH’nın kesin tanısı, klinisyenin karakteristik belirtilerini ve ilişkili semptomları özellikle
erken evrelerde tanıyabilme yeteneğine dayanır.

EPİDEMİYOLOJİ
Parkinson hastalığı 60 yaşın altındaki kişilerde nadirdir. 60 yaş ve üzeri kişilerde
prevelans yaklaşık %1’dir. Afrikalı Amerikalılar ve Asyalı Amerikalılar arasındaki yaygınlık,
beyaz nüfusun yaklaşık yarısı kadardır. Büyüyen yaşlı popülasyonda, PH hastalarının
sayısının 2030 yılına kadar iki kat artması beklenmektedir. PH’nın prevelansı coğrafi
bölgelere göre değişkenlik göstermektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde Orta Batı / Büyük
Göller bölgesinde ve Kuzeydoğu Denizi’nde daha yüksek PD oranları bulunur. Türkiye için
yapılan prevalans çalışmasında PH prevelansı 111/100 000 olarak bildirilmiştir.

KARDİNAL BULGULAR


Tremor
İstirahat tremoru, PH’nın en iyi tanımlanan ve en spesifik kardinal bulgusudur. PH’da
tremor en sık ellerde, bazen de ayaklar, dil, çene ya da dudakta olabilir. Başlangıçta
aralıklıdır, zamanla sürekli hal alır ve karşı beden tarafına da geçer. PH’de klasik olarak 4-6
Hz frekansında istirahat tremoru meydana gelirken, olguların %50-60’ında daha hızlı
frekanslı (5-8 Hz) postural-kinetik tremor tabloya eşlik eder. Tremor stres durumunda, mental
aktivite sırasında, yürürken, diğer ekstremitenin motor hareketi sırasında artar. Uyku sırasında
ve o ekstremitenin harekete başlamasıyla kaybolur.
Bradikinezi


Bradikinezi sıklıkla hareketin başlatılmasında gecikme, hareketin amplitüdünün
küçülmesi, bir hareketten diğerine geçememe, aynı anda iki hareketi yapamama, hareket

fakirliği (hipokinezi) ve hareket edememe (akinezi) anlamında da kullanılır. PH’nin tanısının
konulmasında bradikinezinin varlığı şarttır. Bradikinezinin manifestasyonları arasında
monoton konuşma (hipokinetik dizartri), maske yüz görünümü (bradimimi), yürüme sırasında
otomatik kol hareketlerinin azalması veya kaybolması (assosiye hareketlerin kaybı), yutma
işlevinin azalmasına bağlı ağızda salya birikimi ve akması (siyalore) sayılabilir.
Rijidite


Rijidite agonist ve antagonist kasların eş zamanlı kasılmasına bağlı olarak o bölgenin
pasif hareketi esnasında bir kurşun boruyu bükercesine devamlı bir direnme şeklinde kendini
gösteren kas tonusundaki artışı ifade eder. El bileğini hareket ettiren kaslarda rijidite varsa,
muayenede dişli çark belirtisi olarak alınır.
Postural İnstabilite
Postural instabilite oturma veya ayakta durma pozisyonunda alınan vücut
pozisyonunun otomotik olarak kontrolünü sağlayan postural reflekslerin bozulmasıdır. Bunun
sonucu olarak öne, arkaya veya yana düşme eğilimi gösterirler. Düşmenin yönüne göre bu
düşmeye antero-, retro- veya lateropulsiyon denir. PH’nın en az spesifik, ancak en fazla
özürlülük yaratan kardinal bulgusudur. Dopaminerjik tedaviye en dirençli klinik bulgudur.
KLİNİK SUBTİPLER
Tremor Dominant Parkinson Hastalığı
Hızlı progresyon ve kötü prognozludur. Bradikinezi ve rijidite ön plandadır. Demans,
depresyon ve anosmi daha sık eşlik eder. Ventrolateral substansia nigra’da dejenerasyon
vardır.
Postural İnstabilite ve Yürüme Bozukluğu
Yavaş progresyon ve iyi prognozludur. Tremor ön plandadır. Benign parkinsonizm
vardır. Levodopaya iyi yanıt vardır. Medial substansia nigra’da, ventral globus pallidus
internusda ve orta beyinde dejenerasyon vardır.
Mixt Tip
DİĞER MOTOR BULGULAR
Bradimimi
Spontan göz kapama oranının azalması
Hipokinetik dizartri, hipofoni ve palilali dahil konuşma bozukluğu
Disfaji
Siyalore
Bulanık görme

Sakkadların yavaşlaması
Bozulmuş vestibulooküler refleks
Bozulmuş yukarı bakış ve konverjans
Göz kapağı açma apraksisi
Mikrografi
Distoni
Myoklonus
Öne eğik postür
Kifoz
Skolyoz
Yatakta dönmenin zorluğu
Küçük adımla yürüme
Donma
Festinasyon (küçük adımlarla kontrolsüz bişiçde koşarcasına yürüme

NONMOTOR SEMPTOMLAR
Kognitif Disfonksiyon ve Demans
Parkinson Hastalığında değişen derecelerde kognitif disfonksiyon bulunur.
Düşünmenin yavaşlaması veya muhakeme yeteneğindeki zorluk, planlama ve hedefe yönelim
gibi yürütücü işlev bozukluğunu içerir. Orta düzey PH’da bile sık görülür. Bilişsel işlev
bozukluğu günlük yaşam aktivitelerinde bir bozulma seviyesine ulaştığında PH demansı
olarak sınıflandırılmaktadır. PH demansının yaygınlığı % 20-44 arasındadır. Nöropsikolojik
testlerdeki bozukluklar, PH demansı ve Lewy cisimcikli demanslar arasında benzer olsa da,
PH demansı, motor semptomların başlamasından yıllar sonra ortaya çıkmaktadır. Alzheimer
hastalığında görülen demansın tersine, PH demansı kısa süreli hafızanın şifrelenmesi görece
olarak korunur, afazi ve apraksi gibi diğer kortikal özellikler genellikle yoktur.
Duygudurum Bozuklukları
Parkinson Hastalığında duygudurum bozuklukları sıklıkla depresyon ve
anksiyeteden oluşur, ancak psikoz (görsel halüsinasyon, hayal görme ve illüzyon gibi) ve
apatiyi de içerebilir.
Uyku Bozuklukları

Parkinson Hastalığında REM uyku davranış bozukluğu, huzursuz bacak sendromu,
uykuda periyodik uzuv hareketleri, uykusuzluk ve aşırı gündüz uyku hali yer alır.
Farmakoterapiye sekonder non-motor semptomlar
Patolojik kumar, hiperseksüalite, kompulsif alışveriş ve kompulsif yeme gibi dürtü
kontrol bozuklukları karmaşık davranışsal problemlerdir. PH’nda %13,6 oranında bildirilen
dürtü kontrol bozuklukları genel popülasyona göre daha sık görülür ve özellikle dopamin
agonistlerinin kullanımı ile doğrudan ilişkilidir.
Yorgunluk
Yorgunluk, PH’nda yaygın bir sorundur ve yaygınlık oranları %33-58 arasındadır.
Otonomik Disfonksiyon
PH ile ilişkili otonomik disfonksiyon, gastrointestinal disfonksiyon, genitoüriner
disfonksiyon ve ortostatik hipotansiyon ile kardiyovasküler disfonksiyondan
oluşur. Otonomik disfonksiyon PH’da en yaygın non-motor semptom olarak ortaya çıkar ve
PH’nın tüm evrelerinde hastaların% 70’inden fazlasını etkiler. Gastrointestinal disfonksiyon
olarak kabızlık, siyalore ve fekal inkontinans, genitoüriner disfonksiyon olarak sık idrara
çıkma, üriner inkontinans cinsel işlev bozukluğu, kardiyovasküler disfonksiyon olarak
ortostatik hipotansiyon, efor dispnesi ve yorgunluk meydana gelir.
Koku Bozukluğu
Sıklıkla hastalığın başlangıcının öncesinden başlayan koku duyusu kaybı mevcuttur.
Ağrı
Bacak ağrıları, eklem ağrıları, visseral ağrılar ve paresteziler gelişebilir.

Tanı ve Ayırıcı Tanı

Parkinson hastalığı (PH) kardinal bulguları, bradikinezi, istirahat tremoru, rijidite ve
postural instabilite olan, bu dört kardinal bulgunun herhangi bir kombinasyonu ile karakterize
kronik, ilerleyici nörodejeneratif bir hastalıktır. PH’nı diğer parkinsonizm türlerinden in vivo
ayırmak için herhangi bir tanı testi olmadığından, klinisyen özellikle erken evrelerde
karakteristik belirtilerini ve ilişkili semptomları tanıyabilme yeteneği ile klinik olarak tanı
koyar. PH’nda farmakoterapinin etkili olacağı beklentisi için doğru bir klinik tanı
önemlidir. Genel olarak, diğer parkinsonizm formları antiparkinson ilaçlarına zayıf yanıt
verme eğilimindedir.
TANI
Parkinson Hastalığını düşünmek için bradikinezinin yanında tremor veya rijiditenin
olması gereklidir. Bunun yanında dopaminerjik tedaviye iyi yanıtın alınması, istirahat
tremorunun olması ve hastalık seyrinde sürekli bir asimetrinin olması tanıda destekleyici
özelliklerdir. Postural instabilite hastalığın erken dönemlerinde genellikle eşlik etmez.
MRI gibi görüntüleme yöntemleri, fizyolojik testler ve kan testleri PH’nın tanısını
doğrulamak için yeterli kanıtlar sunmaz. Yapısal lezyonları dışlamak, inme, hidrosefali gibi
PH’nı taklit edebilecek durumları dışlamak için MRI’nın kullanımı faydalı olabilir.
Tanı Kriterleri
Parkinsonizm
Destekleyici Kriterler
Destekleyici kriterler tanı için kesin gerekli olmayan fakat olması durumunda
kesin tanıyı koymaya yardımcı olan durumları ifade eder. PH’da dopaminerjik tedaviye
dramatik yanıtın alınması, Levodopa tedavisi ile oluşan diskinezinin varlığı, klinik
muayenede genellikle tek taraflı başlayan bir uzuvdaki istirahat tremorunun olması,
metaiyodobenzilguanidin sintigrafisinde koku kaybı ya da kardiyak sempatik denervasyonun
varlığı destekleyici kriterlerdir.
Kırmızı Bayraklar
Kırmızı bayraklar düşük özgüllüğe rağmen ayırıcı tanıda düşünülmesi gereken
alternatif patolojilerin potansiyel işaretleridir. 5 yıl içinde tekerlekli sandalyeye
bağımlı hale gelecek şekilde yürüme bozukluğunun hızlı ilerlemesi, tedavi ile ilişkili
olmayan beş yıl veya daha fazla süren motor semptomların progresyon göstermemesi,
ilk beş yıl içinde şiddetli disfoni, dizartri veya şiddetli disfaji gibi erken bulbar
disfonksiyonun meynada gelmesi, inspiratuar solunum disfonksiyonunun meydana
gelmesi, ciddi idrar retansiyonu veya inkontinansı ve ortostatik hipotansiyon gibi ciddi
otonomik disfonksiyonun ilk 5 yılda meydana gelmesi, ilk 3 yılda denge kaybından
dolayı olan tekrarlayan düşme ataklarının olması, ilk on yılda aşırı anterokollis veya

eklem kontraktürlerinin olması, 5 yıllık hastalığa rağmen nonmotor semptomların
yokluğu, aksi açıklanamayan piramidal sistem bozukluğunun olması ve bilateral
simetrik parkinsonizmin olması durumunda ayırıcı tanı tekrar gözden geçirilmelidir.
Mutlak Dışlama Kriterleri
Mutlak dışlama kriterleri PH ile bağdaşmayan, alternatif tanıların spesifik
belirtileridir. Ekstremite ataksisi, serebellar okülomotor anormallik (sürekli bakış nistagmusu,
hızlı sakkadlar) ve dengesiz yürüme gibi serebellar anormalliklerin açık olması, supranükleer
vertikal bakış kısıtlılığının olması, Parkinson bulgularının 3 yıldan fazladır alt ekstremiteye
sınırlı kalması, Parkinson bulgularına neden olabilecek dopamin reseptör blokerleri veya
dopamin tüketen ilaçların kullanım öyküsünün varlığı, levodopa tedavisine yeterli yanıtın
alınamaması, kortikal duyu kaybı, ideomotor apraksi veya ilerleyici afazinin olması
durumunda Parkinson hastalığı tanısından uzaklaşılmalıdır.

Kriterleri Uygulamak
Parkinsonizmin yanında en az iki destekleyici ölçütün varlığının olması,
mutlak dışlama kriterlerinin yokluğu ve kırmızı bayrağın yokluğunda kesin PH tanısı konur.
Parkinsonizmin olması ve mutlak dışlama kriterlerinin yokluğu durumunda, bir kırmızı
bayrak varlığında en az bir destekleyici kriterin varlığının olması veya iki kırmızı bayrak
varlığında en az iki destekleyici kriterin olması durumunda olası PH tanısı konur. 3 kırmızı
bayrak varlığında PH tanısından uzaklaşılır.
Dopaminerjik Tedaviye Cevap
Dopaminerjik tedaviye yanıt dramatik ise PH tanısını koymada destekleyici rol oynar.
Bazı hastalarda levodopa tedavisi ile tremor düzelmeyebilir fakat rijidite ve bradikinezi
düzelmelidir. Çoğu Parkinson sendromlarında dopaminerjik tedaviye yanıt PH ‘na kıyasla
azdır veya yoktur.
Öncesi ve sonrası MDS-UPDRS kısım III motor skoru kullanılarak bir doz levodopa
(örn. Karbidopa-levodopa 25/250 mg) veya subkutan apomorfin (1,5 ila 4,5 mg) ile akut
dopaminerjik yükleme testi yapılıp tedavi öncesi ve sonrası değerlendirme yapılır. Kesin
olmamakla birlikte, levodopa uygulamasından bir saat sonra veya apomorfin
enjeksiyonundan 20 dakika sonra MDS-UPDRS motor skorunda (genellikle% 15 ila 30
aralığında veya daha fazla) klinik olarak anlamlı bir iyileşme varsa PH tanısı koyma açısından
anlamlı kabul edilir.
Parkinson Hastalığı olan hastaların yüzde 30 kadarı akut dopaminerjik tedaviye yanıt
vermeyebileceğinden ve akut dopaminerjik tedaviye yanıt veren hastaların yaklaşık% 20 ila
30’unda başka bir parkinson sendromu gelişebileceğinden kesin olarak PH tanısı koydurmaz.
PH semptomları bir hastanın yaşam kalitesini sınırlandırmaya başladığında, uzun
süreli bir dopaminerjik veya levodopa tedavisi denemesi, akut dopaminerjik tedavi kadar

yeterli yönlendirme yapabilir. İdiyopatik PH olan hastaların çoğunluğu, yeterli dozda
levodopa (günde 400 ila 600 mg) tedavisi ile önemli düzelme gösterecektir. En az iki ay
boyunca 1000 ila 1500 mg / günlük bir dozda levodopa tedavisine tam cevap olmaması, PH
tanısının yanlış olduğunu ve tanının diğer parkinson sendromlardan birine revize edilmesi
gerektiğini kuvvetle göstermektedir. Buna göre, parkinsonizmin en azından ılımlı şiddetine
rağmen yüksek doz levodopaya karşı gözlemlenebilir bir yanıtın olmaması, PH tanısı için
mutlak bir dışlama kriteri olarak düşünülür.

Tanı Doğruluğu
İdiyopatik PH’nın klinik teşhisi göreceli olarak basit görünse de, ilk muayene sırasında
bu tür bir tanının doğruluğu suboptimal olabilir. Genel olarak ilk muayene sırasında PH tanısı
olan hastalarda tanısal doğruluk oranı yaklaşık %80’dir. Progresif supranükleer palsi ve multi
sistem atrofisi gibi diğer parkinson sendromlarının hastalığın erken dönemlerinde PH’nı taklit
edebilmesi tanıya ilişkin hatayı açıklar.

Yardımcı Testler
Nörodiagnostik testler şüpheli PH’nin değerlendirilmesinde neredeyse hiç yardımcı
değildir. Konvansiyonel MRI, MR spektroskopi gibi ileri MRI teknikleri, DaTscan, PET,
sonografi, koku testi ve otonomik testler dahil PH’nı ayırt etmek için bu testlerin hiçbirinin
tanıyı desteklediğine veya reddettiğine dair yeterli kanıt yoktur.

Konvansiyonel MRI
Nörolojik görüntüleme genellikle şüpheli PH’nın değerlendirilmesinde
belirsizdir. Spesifik yapısal anormallikleri (örn., Hidrosefali, tümör veya laküner enfarktları)
dışlamak için beynin MRI’ı yapılabilir. Beyin MRG, atipik parkinsonizm gösteren klinik
bulguları olan hastalarda da yardımcı olabilir.

Koku Testi
Koku testi, PH’nı diğer parkinson bozukluklarından ayırmak için yararlıdır.

Olfaktor disfonksiyon PH’da yaygındır. Nadir kullanılmaktadır.

Otonomik Testler
Otonom testler geniş çapta mevcut değildir ve rutin kullanımlarını PH için

tanısal testler olarak önermek için yeterli kanıt yoktur.

AYIRICI TANI

Parkinsonizmin semptomları ve bulguları ( istirahat tremoru, bradikinezi, rijidite ve
postural instabilite), idiopatik PH dışında diğer nörodejeneratif hastalıklarda ve çok çeşitli
diğer durumlara bağlı olarak da (sekonder parkinsonizm) görülmektedir. PH’nı bu
parkinsonyan sendromlardan ayırt etmek, özellikle hastalığın erken evrelerinde zor olabilir
Esansiyel Tremor
Esansiyel tremor (ET), en sık görülen nörolojik aksiyon tremoru sebebidir. ET’nin
nöropatolojik temeli bilinmemektedir. ET genellikle elleri ve kolları etkiler ve ayrıca baş, ses,
çene, gövde ve bacakları da içerebilir. ET tipik olarak kollar uzatıldığında ya da yazı yazmaya
çalışıldığında ya da yemek yeme gibi faaliyetlerde bulunduklarında hemen görülür. ET
çoğunlukla simetriktir, ancak nadiren asimetrik veya tek taraflı olabilir. ET’nin aksiyon
tremorunu PH’nın klasik istirahat tremorundan ayırt etmek kolay olmalıdır. Fakat bazı PH
olan hastalar ET’den ayırt edilemeyen bir postüral aksiyon tremoruna sahiptir. Benzer şekilde,
şiddetli ET’li hastalarda tremorlarına bir dinlenme bileşeni eklenebilir. ET tanılı yaşlı
erişkinlerde ince bradikinezi, rijidite veya mikrografinin varlığı, PH tanısını destekleyebilir,
ancak bu belirtiler aynı zamanda yaşlanmanın spesifik olmayan bir eşlikçisi olabilir.
Tanımlanamayan Dopaminerjik Defisit
Zamanla daha yaygın PH’na dönüşen erken PH’na benzeyen nispeten izole üst
ekstremite istirahat ve postural tremoru olan hastaları belirlemek için kullanılmış tanımdır.
Tanımlanamayan dopaminerjik defisit tanılı hastaların parkinsonizm tanısı konan kişilerin
yaklaşık yüzde 10’unu oluşturduğu tahmin edilmektedir, bazen etkilenen tarafta yürüyüşe az
katılan kol salınımı ve hafif fokal distoni olabilir ve çene ya da kafa tremoru ya da yüz
hipomimisi olabilir, ancak parkinsonian akinezi belirtisi yoktur. Tanımlanamayan
Dopaminerjik Defisit olarak adlandırılan vakaların çoğu, PH olarak yanlış tanı konan diğer
klinik durumlara sahiptir, ancak küçük bir oran, levodopaya pozitif yanıt, PH’nın klinik
ilerleyiş özelliği veya diğer görüntüleme veya genetik kanıtlar dahil olmak üzere kanıtlara
dayalı PH’na sahip olabilir.
Lewy Cisimcikli Demans
Lewy cisimcikli demans (LCD), Alzheimer hastalığından sonra nörodejeneratif
demansın ikinci en yaygın nedenidir ve klinik olarak görsel halüsinasyonlar, dalgalanan
kognisyon ve parkinsonizm ile karakterizedir. Diğer ilişkili semptomlar tekrarlayan düşme
atakları, senkop, otonomik disfonksiyon, nöroleptik duyarlılık, sanrılar, görünmeyen
modalitelerde halüsinasyonlar, uyku bozuklukları ve depresyondur. LCD ve PHD’ında altta
yatan patoloji Alfa sinüklein intranöronal agregasyonudur.
PD’li hastaların çoğunda demans gelişir. Parkinson hastalığı demansı (PHD)’nda demans,
motor belirtilerin başlamasından bir yıl sonra, iyi yerleşmiş parkinsonizm ortamında meydana
gelirken, LCD’de demans, genellikle parkinsonian motor semptomların gelişmesinden önce
veya birlikte veya bir yıldan daha uzun olmayan bir süre sonra meydana gelir. Bu nedenle,
parkinsonizm demansın başlamasından bir yıldan daha uzun bir süredir mevcutsa hastalar
PHD olarak sınıflandırılmaktadır.

Multi Sistem Atrofi
Olivopontocerebellar atrofi, striatonigral dejenerasyon ve Shy-Drager sendromları
artık toplu olarak multi sistem atrofisi (MSA) olarak bilinmektedir. MSA sıklıkla
parkinsonizm ile başvurur, ancak hastalar ayrıca değişen derecelerde disotonomi, serebellar
tutulum ve piramidal tutulum mevcuttur. Semptomların simetrik başlaması ve levodopaya
zayıf yanıtın görülmesi PH’ndan ziyade MSA tanısını destekler. Buna rağmen semptomların
başlangıcında bazı MSA vakaları, motor dalgalanmaların, diskinezinin ve levodopa tedavisine
iyi yanıt da dâhil olmak üzere her zamanki gibi tipik PH’na benzerlik gösterebilir. Daha sonra
MSA’nın daha tipik bir profiline dönüşebilir. MSA’da bilişsel işlev PD ve diğer parkinsonian
sendromlarla karşılaştırıldığında, nispeten iyi korunma eğilimindedir.Bu da MSA’da
muhtemelen daha az derecede kortikal tutulumun olduğunu gösterir.
Kortikobazal Dejenerasyon
Kortikobazal dejenerasyon (KBD)’un klasik tanımı, akinezi ve aşırı sertlik, distoni,
fokal miyoklonus, ideomotor apraksi ve yabancı ekstremite fenomeni gibi çeşitli
kombinasyonları içeren, başlangıçta bir ekstremiteyi etkileyen, ilerleyici asimetrik hareket
bozukluğudur. Kognitif bozukluk KBD’un sık görülen bir belirtisidir ve ilk olarak bu klinikle
prezente olabilir, parkinsonian motor özellikleri ise hastalık ilerledikçe ortaya
çıkabilir. KBD’un önemli bilişsel özellikleri arasında, göreceli olarak korunmuş epizodik
belleğe sahip olan yönetici disfonksiyon, afazi, apraksi, davranış değişikliği ve visosospazal
disfonksiyon bulunmaktadır. Kendine özgü klinik fenotip ve yeterli bir levodopa denemesine
verilen net yanıtın eksikliği KBD için tipiktir ve bu özellik onu PH’dan ayırmaya yardımcı
olur. KBD’un karakteristik özelliği olarak kabul edilen bilişsel ve motor özellikler KBD’a
özgü olmadığından, klinik olarak tanı konulan olgularda “kortikobazal sendrom” (KBS) terimi
kullanılırken, nöropatolojik doğrulaması olan olgularda “kortikobazal dejenerasyon” (KBD)
terimi kullanılır.
Progresif Supranükleer Palsi
Progresif supranükleer palsi (PSP) nadirdir fakat erken evrede PH’nı taklit edebilen
nadir olmayan parkinsonian sendromlardandır. PSP’nin birkaç farklı klinik fenotipi
vardır. Richardson sendromu olarak bilinen PSP’nin en yaygın “klasik” fenotipi ile tipik
başlangıç ​​özelliği, düşme ile sonuçlanan yürüyüş bozukluğudur. Supranükleer vertikal
oftalmoparezi veya oftalmopleji PSP’nin ayırt edici özelliğidir. Dizartri, disfaji, rijidite, frontal
kognitif anormallikler ve uyku bozuklukları yaygın görülen ek klinik özelliklerdir.
İdyopatik ve Ailesel Bazal Gangliyon Kalsifikasyonu
İdyopatik ve ailesel bazal ganglion kalsifikasyonu, bilateral striatopallidodentat
kalsinozis, Fahr sendromu veya Fahr hastalığı olarak da bilinen idyopatik bazal ganglion
kalsifikasyonu (IBGC), bazal gangliyon ve diğer beyin bölgelerinde kalsiyum birikiminin
birikmesiyle karakterize nadir bir nörodejeneratif durumdur. BT taramasında en kolay şekilde
görüntülenen ve parkinsonizm, korea, distoni, kognitif bozukluk veya ataksinin bir veya daha
fazla özelliğini içerebilen değişken bir fenotiptir. Beyin kalsifikasyonunun sporadik (IBGC)

ve ailesel (PFBC) formları, hipoparatiroidizm veya psödohipoparatiroidizm gibi kalsiyum
veya paratiroid hormon metabolizması bozuklukları ile ilişkili değildir.
Diğer Nörodejeneratif Bozukluklar
Alzheimer hastalığının geç evrelerinde Parkinsonizm gelişebilir. Bunun dışında
huntington hastalığı, Kromozom 17’ye bağlı parkinsonizmli frontotemporal demans,
spinoserebellar ataksi ve dentatorubropallidoluysian atrofi gibi nörodejeneratif hastalıklarda
da parkinsonizm gelişebilir.
Sekonder Parkinsonizm
Klasik ve atipik antipsikotik ilaçlar, metoklopramid , proklorperazin ve reserpin gibi
ilaç kullanımı, toksinlere maruziyet ( karbon disülfid, karbon monoksit, siyanür, MPTP,
manganez, organik çözücüler), izole veya tekrarlı kafa travması (boks), striatonigral devreleri
etkileyen yapısal beyin lezyonları ( Hidrosefali, kronik subdural hematom, tümör), metabolik
ve çeşitli bozukluklar ( Wilson hastalığı, hipoparatiroidizm ve psödohipoparatiroidizm, kronik
karaciğer yetmezliği, ekstrapontin miyelinoliz, beyin demir birikmesi ile nörodejenerasyon,
nöroakantositoz), enfeksiyonlar ( ensefalit, HIV / AIDS, nörosifiliz, prion hastalığı, ilerleyici
multifokal lökoensefalopati, toksoplazmoz), serebrovasküler hastalıklar gibi çok çeşitli
durumlar ikincil parkinsonizme neden olabilir.
Vasküler Parkinsonizm
Küçük damar hastalığının, özellikle de bazal ganglia ve / veya Binswanger
hastalığında çok sayıda lakunar infarktının “vasküler parkinsonizm” e neden olduğunu iddia
eder. Bununla birlikte, nöropatolojik kanıtlar, özellikle parkinson yürüyüşü olmak üzere, yaşlı
parkinsonian belirtilerin, makroskobik infarktlar, mikroskobik infarktlar ve arterioklerozis
(yani küçük damar hastalığı) varlığı ile ilişkili olduğunu düşündürmektedir.

İlaca Bağlı Parkinsonizm
Sekonder parkinsonizme neden olan durumlardan en yaygın olanı ilaca bağlı
parkinsonizmdir. İlaca bağlı parkinsonizmde antipsikotik ve antiemetik ilaçlar en sık suçlanan
ajanlardır. İlaç kaynaklı parkinsonizm sıklıkla gözden kaçan bir tanıdır. Çözülmesi bir yılı
bulabilir. Değerlendirme sırasında hastada parkinsonizme neden olan ilaç üzerinde
olmayabilir. Bu nedenle, dikkatli bir ilaç öyküsü almak ve önceki yıl boyunca kullanılan tüm
ilaçlar hakkında bilgi almak önemlidir.
Akatizi ve orofasiyal diskinezi gibi hareket bozuklukları, kronik nöroleptik kullanımı
ile ilişkili olabilir ve eğer varsa, ilaca bağlı parkinsonizmden PH’nı ayırt etmek için yararlı
olabilir. İlaç kaynaklı parkinsonizm genellikle geri dönüşümlüdür, ancak az sayıda vakada
ilaç çekilmesinden sonra kalıcı veya ilerleyici olabilir.

Nonfarmakolojik Yönetimi

Parkinson hastalığı (PH), hasta ve aile eğitimi, destek grubu hizmetleri, genel sağlık
bakımı, egzersiz ve beslenme dâhil olmak üzere geniş tabanlı bir yönetim gerektiren kronik
bir bozukluktur. PH tedavisi farmakolojik olmayan, farmakolojik ve cerrahi tedaviye
ayrılabilir. Nonfarmakolojik tedavi olarak hasta eğitimi, psikolojik destek, egzersiz ve fizik
tedavi, konuşma terapisi ve beslenme düzeni sayılabilir.
EĞİTİM
Birçok birey Parkinson hastalığı (PH) hakkında bilgi sahibidir. Kronik ve ilerleyici bir
nörolojik hastalığa sahip olma olasılığı korkutucudur. Hastaya ve aileye bazı anlayış ve
bozukluk üzerinde kontrol sağlamak için eğitim önemlidir.
DESTEK
Parkinson hastalığı (PH) olan kişinin ve ailesinin duygusal ve psikolojik ihtiyaçları ele
alınmalıdır. Öfke, depresyon, anksiyete ve sosyal ve ekonomik kaygıların normal
reaksiyonları sıklıkla hastalığın başlangıcıyla başlar ve hastalık ilerledikçe artar. Bakıcıya
destek, hastanın artan ihtiyaçlarıyla başa çıkmayı öğrendiği için özellikle önemlidir. Destek
grupları, diğer hastalarla veya benzer deneyime sahip ailelerle etkileşime izin vermek ve
yararlı eğitim bilgilerine erişim sağlamak için özellikle değerlidir. Hastanın ve / veya ailenin,
kronik hastalıklarla uğraşan bir psikolog veya psikiyatrik bir sosyal hizmet uzmanına
yönlendirilmesi, bazı durumlarda uygun olabilir.

EGZERSİZ VE FİZİK TEDAVİSİ
Düzenli egzersiz, fiziksel ve zihinsel olarak hastanın iyi olma hissini arttırır, PH’nın
kronik yapısı ve ilişkili ilerleyen motor sınırlamaları nedeniyle özellikle değerlidir. Egzersiz
akinezi, rijidite veya yürüme bozukluğunun ilerlemesini yavaşlatmayabilir, ancak omuz, kalça
ve sırt ağrısı gibi rijidite ve esneme postürünün bazı sekonder ortopedik etkilerini
hafifletebilir ve ayrıca bazı motor fonksiyonların işlevini de artırabilir.
KONUŞMA TERAPiSi
Dizartri ve hipofoni, PH’nın yaygın belirtileridir. Yapılan çalışmalarda PH’lı hastalarda
konuşma tedavisinin konuşma sesini iyileştirmede yardımcı olabileceği saptanmıştır.
BESLENME
Parkinson hastalığı gibi kronik hastalığı olan yaşlı hastalar, yetersiz beslenme ve kilo
verme riski altındadır. Bu sorunun bilincinin tanınması ve yönetimi, kemik ve kas
kütlesinin kaybını önlemek için önemlidir. Yüksek lifli diyet ve yeterli hidrasyon, PH

kabızlığını yönetmeye yardımcı olur. Gastrik boşalmayı yavaşlatan ve ilaç emilimine
müdahale eden yüksek yağlı yemeklerden kaçınılmalıdır. Amino asitlerin L-dopa
emilimini azalttığı ileri hastalık ve motor dalgalanmalarına sahip bazı hastalarda dışında,
diyette protein kısıtlaması gerekli değildir.

Farmakolojik Tedavisi

GİRİŞ
Parkinson hastalığında (PH) tedavi, hastanın semptomları ve belirtileri, yaşı, hastalığın
evresi, fonksiyonel sakatlık derecesi, fiziksel aktivite ve üretkenlik düzeyi de dahil olmak
üzere bir takım faktörleri dikkatle ele almayı gerektirir. Tedavi farmakolojik, farmakolojik
olmayan ve cerrahi tedaviye ayrılabilir. Mevcut tedavilerin hemen hepsi semptomatiktir ve
hastalığın doğal seyrini tersine çevirmemektedir.
SEMPTOMATİK TEDAVİ
Parkinson hastalığı olan hastalarda semptomatik tıbbi tedaviye başlama kararı,
hastanın fonksiyonel olarak bozulma derecesi ile ilişkilidir. Hastalığın dominant el üzerindeki
etkisi, hastalığın kişinin günlük yaşam aktivitelerini ya da sosyal yaşamını ne derecede
etkilediği, belirgin bradikinezi veya yürüme bozukluğu varlığı, ilaç kullanımı ile ilgili hasta
tercihleri tedaviye başlama zamanının belirlenmesinde etkili faktörlerdir.
Parkinson hastalığında motor semptomların tedavisi için kullanılan başlıca ilaçlar,
levodopa, dopamin agonistleri (DA), monoamin oksidaz tip B (MAO B) inhibitörleri,
antikolinerjik ajanlar, amantadin, katekol-O-metil transferaz (COMT) inhibitörleridir.

Yutma Kısıtlamaları
Parkinson hastalarının çoğu, oral alımı geçici olarak kısıtlandığında (Perioperatif
dönem vs) veya ciddi şekilde hastalandığında, kısa bir süre (kullanmayabilir. Kritik hastalığı olan yatalak hastalarda, diğer tıbbi sorunların yüküyle
parkinsonian semptomlar gölgelenmektedir ve antiparkinson ilaçlar fayda
sağlamayabilmektedir. Bununla birlikte, antiparkinson ilaçlarının ani kesilmesi veya doz
azaltılması, nadiren parkinsonizm-hiperpireksi sendromunu presipite edebilir.
Ağızdan hiçbir şey almayan hastalar için hala tedavi istenirse seçenekler
arasında enjeksiyon veya sürekli infüzyon yoluyla transdermal rotigotin ve apomorfin
bulunur. Nazogastrik besleme tüpü olan hastalar için levodopa tabletleri ezilebilir ve tüpün
içinden verilebilir. Disfaji hastalarında oral olarak parçalanan karbidopa-levodopa potansiyel
bir tedavi seçeneğidir.
Parkinsonizm-Hiperpreksi Sendromu
Parkinson hastalığı olup, levodopa veya dopamin agonistleri (DA) ve nadiren
amantadinin geri çekilmesi veya doz azaltılması ve de bir ajandan diğerine geçiş sırasında
aniden gelişen malign nöroleptik sendrom gelişen olgular bildirilmiştir. Bu durum
parkinsonizm-hiperpreksi sendromu olarak adlandırılır. Şiddetli vakalar ve hatta ölümler
bildirildiği için hızlı tanı ve tedavi önemlidir.
Parkinsonizm-hiperpirksi sendromunun tedavisi, antiparkinson ilaçlarının, sendromun
başlangıcından önce kullanılan dozda değiştirilmesini içerir. Levodopa ve DA’ler oral veya

nazogastrik tüp yoluyla verilebilir. Hem oral hem de nazogastrik beslenmenin kontrendike
olduğu durumlarda levodopa intravenöz olarak (üç saat boyunca 50 ila 100 mg infüzyon,
günde dört kez tekrarlanır) verilebilir, DA için seçenekler arasında transdermal rotigotin ve
apomorfinin enjeksiyon veya sürekli infüzyon yolu ile uygulanması mevcuttur. Antiparkinson
ilaçlarını ve destekleyici bakımını ilk gün veya iki gün içinde yeniden başlatmaya cevap
vermeyen şiddetli semptomları olan hastalar için, kanıtlanmamış olsa da dantrolen,
bromokriptin ve / veya amantadin kullanımı düşünülmelidir.
LEVODOPA
Levodopa (L-dopa), idiyopatik veya Lewy cisimcikli PH’nin semptomatik tedavisinde
en etkili ilaç olarak bilinmektedir. Özellikle bradikinezik semptomların yönetimi için etkilidir.
Bunun dışında tremor ve rijiditeye de etkili iken, postural instabilite düzeltilmesinde olan
etkisi sınırlıdır.
Semptomatik tedavi gerektiren PH olan hastalar için ya levodopa ya da bir dopamin agonisti
(DA) başlangıçta kullanılabilir. Daha genç hastalarda (yaş<65) bir DA ile, yaşlı hastalarda
(yaş> 65) levodopa ile tedaviye başlanması mantıklıdır. Bununla birlikte, bu genel kuralların
istisnaları vardır ve tüm tedaviler bireyselleştirilmelidir. Hastanın yaşam tarzını ciddi şekilde
tehdit eden ve özellikle bradikinezi ile ilgili olanlar semptomlar varsa levodopa tercih edilen
ilaç olmalıdır.

Formulasyonlar
Levodopa, bulantı, kusma ve ortostatik hipotansiyonu önlemek için sistemik
dolaşımda ve karaciğerde (kan-beyin bariyerini geçmeden önce) dopamine dönüşümünü
engellemek için periferal dekarboksilaz inhibitörü (karbidopa, benserazid) ile birleştirilir.
Dozlama
Yan etkiler
Levodopa ile tedaviye eşlik edebilecek daha sık görülen ciddi olmayan yan etkiler
arasında mide bulantısı, uyku hali, baş dönmesi ve baş ağrısı vardır. Ciddi advers olay olarak
konfüzyon, halüsinasyonlar, sanrılar, ajitasyon, psikoz ve ortostatik hipotansiyon görülebilir.
Motor Dalgalanmalar
Levodopa başlangıcından birkaç yıl içinde levodopa ile ilişkili komplikasyonlar
geliştirir. Bunlar doz sonu kötüleşmesi, diskinezi olarak bilinen istem dışı hareketleri,
anormal krampları, gövde ve ekstremitelerde kıvrılma – bükülme ve kasılı kalma hali olan
distoni gibi motor dalgalanmalarını ve motor fonksiyonundaki çeşitli karmaşık dalgalanmaları
içerir. Bu motor komplikasyonların, 5 ila 10 yıllık tedaviden sonra hastaların en az yüzde
50’sinde meydana geldiği tahmin edilmektedir.
Nöroprotektif Etkiler

Levodopanın potansiyel nöroprotektif ve nörotoksik etkileri konusundaki tartışmalar
henüz çözülmemiştir, fakat bugüne kadar elde edilen kanıtların ağırlığı, levodopanın uzun
süreli kullanımının özellikle de üstünlüğünün ışığında bir tehlike olmadığını göstermektedir.
DOPAMİN AGONİSTLERİ
Dopamin agonistleri (DA), dopamin reseptörlerini doğrudan uyaran bir grup sentetik
ajandır. Bu ilaçlar arasında bromokriptin, pramipeksol, ropinirol, rotigotin ve enjekte
edilebilen apomorfin bulunmaktadır. Apomorfin ani akinetik atakları olan hastalarda
“kurtarma terapisi” için parenteral olarak uygulanabilen DA’dir.
Monoterapi
Dopamin agonistlerinin motor dalgalanma ile daha az ilişkili olduğu ve genç
başlangıçlı PH’da daha yüksek bir levodopa ile ilişkili diskinezi insidansı olduğuna dair
kanıtlar göz önüne alındığında, bazı uzmanlar 65 yaşından küçük hastalarda PH için başlangıç
​​tedavisi olarak DA’lerinin kullanılmasını önermektedir. 65 yaş ve üstü hastalarda levodopa
daha etkili bir ajan olmasına rağmen, bu tedavi kararının alınmasında diğer faktörler de göz
önüne alınmalıdır.
Dopamin agonistlerinin etkinliği
Kontrollü çalışmalar, bromokriptin, pramipeksol ve ropinirol de dahil olmak üzere
DA’lerinin, motor dalgalanmalar ve diskinezi ile komplike olan ileri PH’lı hastalarda etkili
olduğunu göstermiştir. Ayrıca diğer çalışmalar, pramipeksol, ropinirol ve transdermal
rotigotinin erken hastalığı olan hastalarda monoterapi olarak etkili olduğunu
bulmuşlardır. Fakat DA’leri levodopaya terapötik bir yanıt göstermeyen hastalarda etkisizdir.

Dozlama
DA’lar düşük dozlarda başlanarak kademeli olarak artırılmalı ve günde en az üç kez
uygulama gerektirir. Bromokriptin 20-40 mg, pramipeksol 1,5-4,5 mg, ropinirol 12-24 mg
dozlarında kullanılmaktadır.
Kolaylık sağlamak ve plazma seviyelerindeki dalgalı seyirden kaçınmak için
pramipeksol ve ropinirolün günde tek doz sürekli salınımlı formları da mevcuttur.
Apomorfin aralıklı kurtarma terapisi olarak veya ‘’of’’ epizodları veya levodopa ile
ilişkili motor dalgalanmaları tedavi etmek için sürekli infüzyonlar şeklinde uygulanabilir.
Apomorfinin kullanımı, bulantı ve kusmayı tedavi etmek için yaygın olarak kullanılan
ondansetron ve diğer serotonin reseptör antagonistleri ile birlikte kullanımı
kontrendikedir çünkü kombinasyon şiddetli hipotansiyona ve bilinç kaybına neden
olabilir. Ayrıca, apomorfinin etkinliğini azaltabileceğinden, proklorperazin ve
metoklopramid gibi bulantı ve kusmayı tedavi etmek için kullanılan dopamin
antagonistlerinden kaçınılmalıdır. Apomorfin günde 20 mg’a kadar uygulanabilir.

Dopamin agonistlerinin yan etkileri
Dopamin agonistlerinin neden olduğu yan etkiler, bulantı, kusma, uyuklama, ortostatik
hipotansiyon, konfüzyon ve halüsinasyonlar dâhil olmak üzere levodopa ile benzerdir.
Periferal ödem, DA’lerinin kronik kullanımı ile sık görülür ancak tek başına levodopa
kullanan hastalarda nadirdir. DA’ların bu olumsuz etkileri genellikle çok küçük dozlarla
tedaviye başlanarak ve birkaç hafta içinde yavaş yavaş terapötik seviyelere titre edilerek
önlenebilir. DA’ları kullanan hastaların yüzde 15’ine kadarında dürtü kontrol bozuklukları
görülebilmektedir. Dopaminerjik ilaçların dürtüsel kullanımı, PH olan az sayıda hastada
hipomani veya manik psikoz ile karakterize bir döngüsel duygudurum bozukluğu ile ilişkili
olabilen ve dopaminerjik disregülasyon sendromu (DDS) olarak adlandırılan durum
gelişebilir. DA’nin ani olarak kesilmesi durumunda DA yoksunluk sendromu gelişebilir.
MAO-B İNHİBİTÖRLERİ
Monoamin oksidaz tip B (MAO B) inhibitörleri arasında selegilin, rasagilin ve
safinamid bulunur. Selektif bir MAO B inhibitörü olan rasagilin, PH için semptomatik tedavi
olarak etkilidir ve nöro-koruyucu özelliklere sahip olabilir.
Dozlama
PH için monoterapi olarak rasagilin günde 1 mg olarak tek doz şeklinde kullanılır.
Yan etkiler
Mide bulantısı ve baş ağrısı MAO B inhibitörlerinin kullanımı ile ilişkilidir. MAO B
inhibitörlerinin diğer olası olumsuz etkileri arasında konfüzyon ve halüsinasyonlar bulunur.
Rasagilin, seçici olmayan MAO inhibitörlerinden farklı olarak tiramin içeren gıdaları
eşzamanlı olarak alan hastalarda hipertansif bir kriz meydana getirmez.
ANTİKOLİNERJİKLER
Dopamin ve asetilkolin normal olarak bazal ganglionlarda bir elektrokimyasal denge
durumundadır. PD’de dopamin tükenmesi, kolinerjik ilaçların alevlenmesini ve antikolinerjik
ilaçların parkinson hastalığını iyileştirmesini sağlayacak şekilde kolinerjik duyarlılık durumu
oluşturur. Santral olarak triheksifenidil ve benztropin gibi antikolinerjik ilaçlar PH’nda uzun
yıllardan beri kullanılmaktadır ve yararlı bir rol oynamaya devam etmektedir. Antikolinerjik
ilaçlar, veya yürüme bozukluğu olmayan PH hastaları için monoterapi olarak en faydalıdır. Ayrıca
levodopa veya dopamin agonistleri (DA) ile tedaviye rağmen persistan tremoru olan daha ileri
hastalığı olan hastalarda da yararlı olabilirler.
Dozlama
Triheksifenidil ​​dozu kademeli olarak artırılarak günde iki kez 0,5 ila 1 mg
arasındadır. Geleneksel olarak benztropin, psikiyatristler tarafından antipsikotik ilaca bağlı

parkinsonizm tedavisi için daha yaygın olarak kullanılmaktadır, olağan doz günde iki kez 0.5
ila 2 mg’dır.
Yan etkiler
Antikolinerjik ilaçların yan etkileri yaygındır ve sıklıkla kullanımlarını
sınırlandırır. Daha yaşlı yetişkinler ve bilişsel engelli hastalar hafıza bozukluğuna,
konfüzyona ve halüsinasyonlara özellikle duyarlıdır ve bu ilaçları almamalıdırlar. Sialore
veya idrar sıklığını tedavi etmek için antikolinerjik bir ilaç kullanıldığında, karışıklık ve
halüsinasyonlar bu ilaçlarla da nadir olmayan yan etkiler olmamasına rağmen,
propantelin gibi periferik etki gösteren ajanlar kullanılmalıdır. Daha genç hastalar genellikle
yaşlı yetişkinlere göre bu ajanları daha iyi tolere ederler.

AMANTADİN
Amantadin hafif antiparkinson aktivitesi olan bir antiviral ajandır. Etki mekanizması
belirsizdir, dopamin salınımını arttırdığı, dopamin geri alımını inhibe ettiği ve dopamin
reseptörlerini uyardığı bilinmektedir ve muhtemelen merkezi antikolinerjik etkileri
gösterebilir. Özellikle Levodopa ile ilişkili diskinezi ve motor dalgalanmalarının yönetimi için
ileri PH’da amantadin kullanımı sıktır.
Dozlama
Erken PH’da kullanıldığında amantadin dozu günde iki kez 100 mg’dır. Genellikle ilk
hafta boyunca, konfüzyon veya kâbus gibi yan etkileri izlemek için 100 mg’lık tek bir doz
kullanılır. Daha büyük dozların ek yarar sağladığına dair bir kanıt yoktur.
Yan etkiler
Tedaviyi kısıtlayacak kadar şiddetli vasıfta nadiren olabilen periferik yan etkiler livedo
retikülaris ve ayak bileği ödemidir. Yan etkileri olmayan uzun süreli kullanımdan sonra bile
konfüzyon, halüsinasyonlar ve kabuslar gibi santral etki nadiren de olsa görülebilir. Bu yan
etkilerin görülmesi, amantadini diğer antiparkinson ilaçlarla birlikte kullanan yaşlı hastalarda
daha olasıdır.
COMT İNHİBİTÖRLERİ
Katekol-O-metil transferaz (COMT) inhibitörleri tolkapon ve entakapon tek başına
verildiğinde etkisizdir, ancak levodopa ile birlikte verildiği zaman levodopa etkisini uzatabilir
ve güçlendirebilirler ve bu nedenle levodopanın etkisini genişletmede yararlıdırlar. COMT’nin
inhibisyonu levodopa ve dopaminin periferik (entakapon) ve santral (tolkapon) metilasyonunu
azaltır, bu da levodopanın plazma yarı ömrünü arttırır, daha kararlı plazma levodopa
konsantrasyonları sağlar ve her dozun terapötik etkinliğini uzatır. Bu ilaçlar ayrı ayrı
tartışıldığı gibi esas olarak doz sonu kötüleşmesi yaşayan hastaları tedavi etmek için
kullanılır.

Parkinson hastalığının başlangıç tedavisi veya motor komplikasyonları olmayan
levodopa ile tedavi edilen hastalar için ekleme tedavisi olarak, tek başına kullanılan levodopa
tedavisi ile karşılaştırıldığında, bir COMT inhibitörü ile birlikte kullanılan levodopa
kullanımının hiçbir avantajı yoktur.

Dozlama
Tolkapon başlangıç ​​dozu günde üç kez 100 mg’dır, klinik etki hemen görülür.
Entakapon dozu, her doz levodopa ile günde en fazla sekiz doz olan 200 mg’lık bir tablettir.

Yan etkiler
Tolkaponun en sık görülen yan etkileri dopaminerjik stimülasyonun artmasından
kaynaklanır ve diskinezi, halüsinasyonlar, konfüzyon, bulantı ve ortostatik hipotansiyonu
içerir. Bu yan etkiler levodopaya tolkapon ilavesinden ister önce ister sonra olsun doz
düşürülerek yönetilir. Antidiyarel ilaçlara zayıf yanıt veren diyare, hastaların yaklaşık yüzde
5’inde görülür. İdrarın turuncu rengi, yaygın fakat benign bir yan etkidir. Karaciğer
enzimlerindeki yükselmeler nadiren ortaya çıkabilir. Entakapon hepatotoksisite ile
ilişkilendirilmemiş olsa da yan etkileri tolcapona benzerdir.

ÖSTROJEN
Düşük doz östrojen, antiparkinson ilaçlarında motor dalgalanmalar gösteren
postmenopozal kadınlarda yardımcı tedavi olarak yararlı olabilir fakat östrojenin dopamin
reseptörleri üzerinde spesifik bir etkiye sahip olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur.

← İnme (Felç) Nedir? Migren Cerrahisi hakkında Türk Nöroloji Derneği’nin Basın Bülteni → "
Parkinson belirtileri gösteriyor musunuz? Acıbadem Hayat

Parkinson belirtileri gösteriyor musunuz? Acıbadem Hayat

Parkinson belirtileri gösteriyor musunuz?

Yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren Parkinson hastalığı belirtilerini gösterip göstermediğinize dair ipuçlarını, bu testimizle bulabilirsiniz.

Vücudunuzda özellikle de elinizde titreme hissettiğiniz oluyor mu? Hayır Nadiren Bazen Sık sık

Vücudunuzun titreyen bölgesini hareket ettirdiğinizde, örneğin titreyen bölge elinizde, el salladığınızda titreme geçiyor mu?

Hayır Nadiren Bazen Sık sık Hareketleriniz aşırı derecede yavaş mı? Hayır Nadiren Bazen Sık sık Yürüyüşünüzde eskiye göre değişiklik, yavaşlama ve dengesizleşme var mı? Hayır Nadiren Bazen Sık sık Kendinizi mutsuz ve üzgün hissediyor musunuz? Hayır Nadiren Bazen Sık sık Boynunuzda sertlik ve ağrı oluyor mu? Hayır Nadiren Bazen Sık sık Kaç yaşındasınız? 70'ten büyük 55-70 arası 30-54 arası 29 veya daha genç

*Bu içeriğin geliştirilmesinde Tıbbi Direktörlük katkı sağlamıştır. *Web sitemizdeki bilgiler kişileri tanı ve tedaviye yönlendirme amacı taşımaz. Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Acıbadem Sağlık Grubu'nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.

"
Genç Parkinson Hastalığında Genetik Faktörlere Dikkat – Parkinson Hastalığı ve Hareket Bozuklukları Merkezi

Genç Parkinson Hastalığında Genetik Faktörlere Dikkat – Parkinson Hastalığı ve Hareket Bozuklukları Merkezi

Genç Parkinson Hastalığında Genetik Faktörlere Dikkat

Beyinde dopamin salgılayan hücrelerin azalması veya hasara uğramasıyla ortaya çıkan Parkinson, yaşlılık hastalığı olarak biliniyor ve halk arasında ‘titrek felç’ olarak tanımlanıyor. Bu eksikliğe bağlı hastalarda katılık, titreme, tutukluk, yavaşlık, yüz hatlarında donukluk, maske yüz ifadesi, küçük adımlarla öne eğik olarak yürüme gibi bir takım bulgu ya da bulgular ortaya çıkabiliyor. Parkinson hastalığı genelde 60 yaş üzeri kişilerde görülmesine rağmen, hastaların yüzde 5 ile 10’unda başlangıç yaşı 20 ile 50 yaşları arasında değişebildiğini uzmanlar belirtiyor. Hastalık tanısının 50 yaşından önce de konulabildiğini dile getiren Medipol Üniversitesi Parkinson Hastalığı ve Hareket Bozuklukları Merkezi (PARMER) uzmanları, Genç Parkinson’da genetik faktörlerin araştırılması gerektiğine dikkat çekti.

PARKİNSON’DA GENETİK TANI ÖNEMLİ

Genç yaş grubundaki hastalarda genetik nedenlerin araştırılması gerektiğini vurgulayan Medipol Üniversitesi Parkinson Hastalığı ve Hareket Bozuklukları Merkezi (PARMER) Nöroloji Uzmanı Dr. Başak Bolluk Kılıç, “Parkinson hastalığı genelde 60 yaş sonrası hastalığı olmasına rağmen, hastalarının yüzde 5 ila 10’unda hastalık başlangıç yaşı 20 ile 50 arasındadır. Genç hastalarda mutlaka genetik nedenler araştırılmalıdır. Ailede bir ebeveyn veya kardeşte Parkinson hastalığı varlığı, o kişide hastalık gelişme riskini arttırmaktadır. Kalıtsal özellikteki Parkinson hastalığı daha çok genç yaşlarda başlar ve tüm Parkinson hastalarının yaklaşık yüzde 5’ini oluşturur” dedi.

GENÇ PARKİNSON HASTALARINDA BEYİN PİLİ TEDAVİSİ

Beyin pili tedavisi için yaşın tek başına bir kriter olmadığına dikkat çeken Medipol Üniversitesi Parkinson Hastalığı ve Hareket Bozuklukları Merkezi (PARMER), Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ali Zırh, ‘‘Toplumda daha çok ileri yaş hastalığı olarak bilinse de, Parkinson gençlerde hatta çocuklarda da görülebilmektedir. Parkinson’un tedavisinde ilk seçenek öncelikle ilaç tedavisidir. İlaç tedavisinin yetersiz kaldığı ya da şiddetli ilaç yan etkilerinin yaşandığı durumlarda cerrahi yönteme başvurulur. Ameliyat için yaş tek başına bir kriter olmayıp, hastanın ilaca cevap vermesi, zihinsel durumu, beyinin anatomik yapısı gibi birçok kriter ameliyat kararını belirlemektedir. Ameliyata uygun bulduğumuz genç hastalara da uygulanan beyin pili tedavisi ile, hastalıktan sorumlu hücrelerin yerleri tek tek elektriksel aktiviteleri dinlenerek tespit ediliyor ve beyin içerisine iki tane elektrot takılıyor. Ameliyat esnasında hücrelerin sesi dinlenirken hasta uyanık oluyor. Çok düşük akımlı uyaranlara hastaların verdiği yanıt gözlemleniyor. Elektrotlar yerleştirildikten sonra ise göğüs bölgesinde cilt altına da kalp pili gibi bir pil takılarak elektrotlara elektrik akımı sağlanıyor. Pil programlama sürecinin ardından, hastada görülen olumsuz belirtiler ortadan kaldırılarak, hasta eski sağlıklı günlerine geri dönmektedir.” diye konuştu.

27 YAŞINDA PARKİNSON’UN İLK BELİRTİLERİ BAŞLADI

Denizli’de yaşayan Özay Özdemir, Parkinson’un ilk belirtilerini 27 yaşında yaşadı. Uzun yıllar tanı konulamayan Özdemir hastalık süreci ile ilgili şunları söyledi: “27 yaşımda sol elimde ilk titremeler başladı. Ardından sağ elime ve ayaklarıma da geçti. Uzun yıllar bu titremelerimin sebebinin sinirsel olduğunu söylediler. Zaman içerisinde yemek yemekte, yazı yazmakta, konuşmakta, uyumakta, günlük ihtiyaçlarımı karşılamakta zorlanır hale gelmiştim. Başkaları titremelerimi görmesin diye insanlardan kaçıyordum. Kendi çocuklarımdan bile çekinir olmuştum. 5 kardeşiz ve ağabeyim ve ablamda da titremeler var. Ağabeyim kanser yüzünden vefat etti. 35 yaşımda Dr. Ali Zırh’a geldim ve titremelerimin sebebinin Parkinson yüzünden olduğunu öğrendim. Ali Bey, gerekli değerlendirmeler sonrası ameliyat olmamı önerdi. Beyin pili ameliyatı sonrasında bütün bu şikayetlerim son buldu. Şu an şüküler olsun ki eski hayatımdan çok daha iyiyim. Çocuklarım ile dilediğim gibi vakit geçirebiliyorum. Adeta ikinci hayatımı yaşıyorum.’’

Atipik Parkinsonizm Tedavisi - Nörolog Prof. Dr. Dilek Necioğlu Örken

Atipik Parkinsonizm Tedavisi - Nörolog Prof. Dr. Dilek Necioğlu Örken

ATİPİK PARKİNSONİZM

Atipik parkinsonizm yapan sendromlar Parkinson hastalığının bazı belirti ve bulguları ile başlayan ilerleyici dejeneratif hastalıklardır. Genel olarak Parkinson hastalığında kullanılan levopdopa tedavisine yanıt vermezler. Her biri farklı beyin bölgelerini etkileyen ve kendine özgü bulguları olan hastalıklardır. Belirtiler benzer olduğu için Parkinson hastalığından ayrımları zor olabilir. Atipik parkinsonizm yapan hastalıklar,

1. Progresif Supranüklear Palsy (PSP)
2. Multiple Sistem Atrofi (MSA)
3. Kortikobazal Ganglionik Dejenerasyon (CBGD)
4. Lewy Cisimcikli Demans (DLB)
5. Vasküler parkinsonizm
6. İlaçla tetiklenen parkinsonizm

Progresif Supranüklear Palsy

Progresif supranüklear palsy (PSP) ilerleyici bakış kısıtlılığı, yürüme bozukluğu ve dengesizlik, konuşmada peltekleşme, yutma güçlüğü, rijidite ve frontal tipte bilişsel bozukluklar ile giden dejeneratif bir hastalıktır.

Atipik parkinsonizmin en sık görülen nedenidir. Ortalama başlangıç yaşı 65’tir. Kırk yaş öncesi görülmez.

PSP’nin bir çok değişik biçimi tanımlanmıştır. En sık görülenler Richardson sendromu ve PSP-parkinsonizm biçimleridir.

Richardson sendromunun en sık görülen başlangıç şekli düşmeye neden olan yürüme bozukluğudur. Düşme sıklıkla arkaya doğrudur. Bakış parezisi PSP’nin alamet-i farikasıdır, ancak daha geç ortaya çıkabilir. Yüz hatlarının belirginleşmesi ile PSP’li hastaların ifadesi şaşırmış ya da endişelenmiş gibi görünebilir. Konuşmada peltekleşme, yutma güçlüğü, sertlik, frontal bilişsel bozukluklar ve uyku düzensizlikleri sık görülen diğer bulgulardır.

PSP-parkinsonizm kol ya da bacaktan asimetrik başlangıç ve Parkinson tedavisine başlangıçta ılımlı yanıt ile karakterizedir. Dolayısı ile idyopatik PH ile karışabilir.

PSP tanısı klinik bir tanıdır. Tanı koydurucu bir laboratuvar ya da görüntüleme yöntemi yoktur. Ayırıcı tanıda diğer atipik Parkinsonvari hastalıklar yer alır.

Multiple Sistem Atrofi

Multisistem atrofi (MSA) parkinsonizm ve ona eşlik eden belirgin otonom sinir sistemi bulguları ile başlar. En belirgin şekilde etkilenen iki otonom sistem idrar ve kan basıncı kontrolüdür. Acil idrara çıkma isteği, idrar yapamama ya da kaçırma görülebilir. Ortostatik hipotansiyon dediğimiz ayağa kalkmakla kan basıncının düşmesine bağlı baş dönmesi olabilir. Bu bozukluklar Parkinson hastalığında da olabilir ancak hastalığın daha geç dönemlerinde ortaya çıkar. MSA’da ise bu bulgular erken ve daha şiddetlidir. MSA’nın bir diğer klinik tipi beyincikte işlev bozukluğu yapar ve dengesizliğe neden olur.

MSA başlangıçta idyopatik Parkinson hastalığına çok benzer ve hatta levodopa ile tedavi yanıtı bile olabilir. Klinik olarak tanının Parkinson olmadığından şüphe ettirecek diğer ipuçları hastalığın hızlı ilerlemesi, çok belirgin şekilde vücudun ve başın öne eğilmesi, ses ve yutmanın erken bozulmasıdır.

Kortikobazal Ganglionik Dejenerasyon

Kortikobazal ganglionik dejenerasyon (CBD) parkinsonizm ile başlar. Klasik şeklinde bulgular çok asimetriktir, vücudun bir yarısında, genellikle bir kolda distonik kasılma ya da myokloni (kısa ve hızlı atmalar) görülür. En çok etkilenen tarafta apraksi (kas güçsüzlüğü, duyu ve denge bozukluğu, anlama ve dikkatini toplama bozukluğu olmadan öğrenilmiş ve de daha önceden yapılabilen bir hareketin yapılamaması) görülür. CBD’nun konuşma bozukluğu ve davranış bozukluğunun ön planda olduğu başka klinik tipleri de vardır. Ayırıcı tanısında Parkinson hastalığı dışında PSP, frontotemporal demans ve Alzheimer hastalığı da yer alır.

Lewy Cisimcikli Demans

Lewy cisimcikli demans (LCD) unutkanlık ve görsel halüsinasyonlara neden olan bir nörodejeneratif hastalıktır. LCD aynı zamanda Parkinson hastalığı şeklinde de başlayabilir. Ancak demans varlığı en önemli ayırıcı özelliktir. Parkinson hastalığında da demans görülür ancak daha ileri evrelerde ortaya çıkar. Oysa LCD’da demans ve görsel halüsinasyonlar daha erken görülür.

Vasküler Parkinsonizm

Vasküler parkinsonizm beyinde hareketi kontrol eden alanların küçük damar tıkanıklıkları ile etkilenmesi sonucu gelişir. En önemli bulgusu yürüyüş bozukluğudur. Parkinson hastalığını tedavi eden ilaçlar kimi zaman yararlı olabilir. Ama asıl tedavi inmeyi önlemek için yüksek tansiyon, şeker, kolesterol yüksekliği gibi risk faktörlerinin tedavi edilmeli ve fiziki aktivite arttırılmalıdır.

İlaçla Tetiklenen Parkinsonizm

Beyinde dopamin reseptörlerini bloke ederek Parkinson hastalığına benzer bulgular yaratan pek çok ilaç vardır. Bu nedenle parkinsonizmi olan bir kişinin ilaçlarını gözden geçirmek çok önemlidir. Çünkü tedavinin ilk adımı eğer mümkünse bu ilacı kesmektir.

"