Peritonit: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Peritonit: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Nefroloji

Nefroloji, erişkinlerde normal böbrek işlevleri, hipertansiyon, böbrek yetmezliği, idrarda protein kaçağı gibi böbrek hastalıklarının tanı, tedavi ve takibi, son dönem böbrek yetmezliği tedavisinde, diyaliz (hemodiyaliz veya periton diyalizi) ve böbrek nakli gibi böbrek yerine koyma tedavilerine hazırlık ve takibi ile ilgilenen bir tıp dalı olup, İç Hastalıkları branşının yan dalıdır. Nefrolojinin çalıştığı alanlar arasında, diyabet, hipertansiyon, vaskülit ve romatizmal hastalıklar gibi böbreği etkileyebilen sistemik hastalıklar ile böbrek hastalığı sonucu gelişen hipertansiyon, kemik ve hematolojik hastalıklar gibi sorunlar yer almaktadır.

Nefroloji bölümüne, hastalar, idrar yolları enfeksiyonları, akut böbrek yetmezliği, kronik böbrek yetmezliği, idrardan kan gelmesi, idrardan protein kaçağı, böbrek taşları, hipertansiyon, asit-baz dengesi bozuklukları ve elektrolit bozuklukları nedeni ile gitmektedirler. Hastanemizde Nefroloji hizmetleri, modern tıbbın ölçütlerine uygun olarak, Nefroloji dalında uzmanlaşmış öğretim üyeleri başta olmak üzere uzman sağlık personeli tarafından yürütülmektedir.

Diyaliz tedavisi yöntemleri nelerdir?

Diyaliz tedavisi akut veya kronik olarak uygulanabilir. Akut diyalizde hemodiyaliz, periton diyalizi veya yavaş, sürekli yöntemler yapılabilir. Kronik diyaliz tedavisinde ise hemodiyaliz veya periton diyalizi uygulanabilir. Kronik hemodiyaliz tedavisi hastanın kalan böbrek fonksiyonlarına ve diyetle aldığı protein miktarına bağlı olmak üzere haftada 2-3 kez 4-6 saat süre ile tatbik edilir.

En yaygın kronik periton diyalizi yöntemi SAPD’dir. Sürekli ayaktan periton diyalizi, periton boşluğuna doldurulan diyalizatın birkaç saatlik bir dengelenme süresinden sonra, yenisi ile değiştirildiği basit bir yöntemdir. Genellikle günde dört kez yapılan işlem, hasta tarafından ve hastane dışında gerçekleştirildiği için, SAPD tedavisinin başarısı da eğitimi de alt yapının yeterliliğine bağlıdır.

Tanısı ve tedavisi gerçekleştirilen hastalıklar nelerdir?

İdrar bozuklukları (idrarda kan veya protein bulunması) Hipertansiyon Akut ve kronik böbrek yetmezliği 24 saatlik idrar analizi 24 saatlik kan basıncı izlemi Akut hemodiyaliz uygulamaları Böbrek biyopsisi Hemodiyaliz katateri yerleştirme, periton diyaliz katateri yerleştirme Hemodiyaliz işlemi Periton diyalizi işlemi Hemodiyaliz fistülü yönetimi Hemodiyaliz ve periton diyaliz hastalarının takip ve tedavileri Böbrek nakli hazırlık ve böbrek Nakli Böbrek nakilli hastaların takip ve tedavileri "
Peritonit nedir? Nedenleri, Belirtisi, Tedavisi | Haber Kaos

Peritonit nedir? Nedenleri, Belirtisi, Tedavisi | Haber Kaos

Peritonit nedir? Nedenleri, Belirtisi, Tedavisi

Peritonit karın zarının, karnınızın içini ve organlarının çoğunu kaplayan ince doku tabakasının iltihaplanmasıdır. Enflamasyon genellikle bir mantar veya bakteriyel enfeksiyonun sonucudur. Bu, karın yaralanmasından, altta yatan bir tıbbi durumdan veya diyaliz kateteri veya beslenme tüpü gibi bir tedavi cihazından kaynaklanabilir.

Peritonit, acil tıbbi müdahale gerektiren ciddi bir durumdur. Enfeksiyonu tedavi etmek için hızlı intravenöz antibiyotiklere ihtiyaç vardır. Enfekte dokuyu çıkarmak için bazen ameliyat gereklidir. Derhal tedavi edilmezse enfeksiyon yayılabilir ve hayati tehlike oluşturabilir.

Peritonite ne sebep olur?

İki tür peritonit vardır. Spontan bakteriyel peritonit (SBP), periton boşluğunuzdaki sıvının enfeksiyonunun sonucudur. Böbrek veya karaciğer yetmezliği bu duruma neden olabilir. Böbrek yetmezliği nedeniyle periton diyalizi kullanan kişiler de SBP için yüksek risk altındadır. İkincil peritonit genellikle sindirim sisteminizden yayılan bir enfeksiyondan kaynaklanır.

Aşağıdaki koşullar peritonite neden olabilir,

Karın yarası veya yaralanması Yırtılmış bir ek Mide ülseri Delikli bir kolon Divertikülit Pankreatit veya pankreas iltihabı Karaciğer sirozu veya diğer karaciğer hastalığı türleri Safra kesesi , bağırsaklar veya kan dolaşımı enfeksiyonu Pelvik inflamatuar hastalık (PID) Crohn hastalığı Böbrek yetmezliği tedavisi, ameliyat veya beslenme tüpü kullanımı dahil olmak üzere invaziv tıbbi prosedürler

Peritonit belirtileri,

Belirtiler, enfeksiyonunuzun altında yatan nedene bağlı olarak değişecektir. Peritonitin yaygın semptomları şunlardır,

Karnınızdaki hassasiyet Karnınızdaki hareket veya dokunma ile daha yoğun hale gelen ağrı Karın şişkinliği veya şişkinliği Mide bulantısı ve kusma İshal Kabızlık veya gazı geçememe Minimum idrar çıkışı Anoreksi veya iştahsızlık Aşırı susuzluk Yorgunluk Ateş ve titreme

Periton diyalizindeyseniz, diyaliz sıvınız bulanık görünebilir veya içinde beyaz benekler veya kümeler olabilir. Kateterinizin etrafında kızarıklık veya ağrı hissedebilirsiniz.

Peritonit teşhisi,

Peritonit semptomlarınız varsa, hemen tıbbi yardım isteyin. Tedavinizi geciktirmek hayatınızı riske atabilir. Doktorunuz size tıbbi geçmişinizi soracak ve eksiksiz bir fizik muayene yapacaktır. Bu, karnınıza dokunmayı veya bastırmayı içerecek ve bu da muhtemelen biraz rahatsızlığa neden olacaktır. Diğer birkaç test, doktorunuzun peritoniti teşhis etmesine yardımcı olabilir,

Tam kan sayımı (CBC) olarak adlandırılan bir kan testi, beyaz kan hücresi sayınızı (WBC) ölçebilir. Yüksek bir WBC sayısı genellikle iltihaplanma veya enfeksiyona işaret eder. Bir kan kültürü enfeksiyon veya iltihaplanmaya neden olan bakterileri belirlemek için yardımcı olabilir Karnınızda sıvı birikmesi varsa, doktorunuz bazılarını çıkarmak için bir iğne kullanabilir ve sıvı analizi için bir laboratuvara gönderebilir. Sıvının kültürlenmesi, bakterilerin tanımlanmasına da yardımcı olabilir

Peritonit nasıl tedavi edilir,

Peritoniti tedavi etmenin ilk adımı, altta yatan nedenini belirlemektir. Tedavi genellikle enfeksiyonla savaşmak için antibiyotik ve ağrı için ilaç kullanımını içerir. Bağırsaklar, apse veya iltihaplı apendiks enfeksiyonun varsa, enfekte dokuyu çıkarmak için ameliyat gerekebilir.

Böbrek diyalizindeyseniz ve peritonitiniz varsa, daha fazla diyaliz almak için enfeksiyon geçene kadar beklemeniz gerekebilir. Enfeksiyon devam ederse, farklı bir diyalize geçmeniz gerekebilir. Ciddi ve potansiyel olarak ölümcül komplikasyonlardan kaçınmak için tedaviniz derhal başlamalıdır.

Peritonitten kaynaklanan komplikasyonlar,

Derhal tedavi edilmezse, enfeksiyon kan dolaşımınıza girerek şoka ve diğer organlarınıza zarar verebilir. Bu ölümcül olabilir. Spontan peritonitin potansiyel komplikasyonları şunlardır,

Karaciğer ensefalopati , karaciğer artık toksik maddeleri kanınızdan kaldıramadığında ortaya çıkan beyin fonksiyonu kaybıdır İlerleyici böbrek yetmezliği olan hepatorenal sendrom Kan dolaşımı bakteriler tarafından boğulduğunda ortaya çıkan ciddi bir reaksiyon olan sepsis

İkincil peritonitin komplikasyonları,

Karın içi apse Ölü bağırsak dokusu olan kangren bağırsak Karın organlarını birleştiren ve bağırsak tıkanmasına neden olabilen fibröz doku bantları olan intraperitoneal yapışıklıklar Tehlikeli derecede düşük tansiyon ile karakterize edilen septik şok

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

"
Apandisit Belirtileri - Liv Hospital

Apandisit Belirtileri - Liv Hospital

Apandisit Belirtileri

Apandisitin en sık görülen semptomları karın ağrısı, mide bulantısı ve iştahsızlıktır. Bu semptomlar, ancak tipik bir şekilde ortaya çıkarsa apandisit kolayca fark edilebilir. Ancak ne yazık ki, apandisitli hastaların sadece yarısı bu tipik semptomlarla hastaneye başvururlar. Apandisiti olan çocuklar, yaşlılar ve hamilelerin tipik semptomlar gösterme olasılığı ise daha da düşüktür.

İçindekiler Apandisit Belirtileri Nelerdir? Apandisit Nedir? Apandisit Nedenleri Nelerdir? Apandisit Tanısı Nasıl Konulur? Apandisit Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Sık Sorulan Sorular Apandisit Belirtileri Nelerdir?

Tipik bir apandisit vakasında karın ağrısı, karnın ortasında, göbek deliğinin çevresinde başlar. Ağrı birkaç saat boyunca sabit kalabilir ya da gelip gidici karakterde olabilir. Birkaç saatin sonunda ağrı yoğunlaşır ve mide bulantısı ile birlikte kusma başlar. Birkaç saat sonra mide bulantısı da geçer ve hissedilen ağrı, apendiksin bulunduğu sağ alt karın bölgesine kayar. Ağrı zamanla daha noktasal hale gelir ve giderek kötüleşmeye devam eder. Apandisitin tipi klinik bulguları bu şekildedir.

Ancak apandisitin yukarıda sayılanlar dışında diğer belirtiler vermesi de olasıdır. Bazı vakalarda vücutta daha sonradan ek belirtiler de gelişebilir. Bunlar belirtiler şu şekilde sıralanabilir:

Ateş: İnsanların bir kısmında ateş gelişir. Ateş, bağışıklık sisteminin çalıştığı ve bir enfeksiyonla savaştığı anlamına gelir. Ayrıca iltihabın şiddetinin arttığı veya enfeksiyonun yayıldığı anlamına da gelebilir. Halsizlik: Hasta genel olarak kendini iyi hissetmez. Enerjisi ya da motivasyonu düşüktür. Tıpkı herhangi bir soğuk algınlığındaki gibi yataktan çıkmak istemez, yorgundur. Karın şişliği: Hastanın karnı şişkin görünebilir ya da şişkin hissedebilir. Bu semptom genelde apandisit ilerlediği zaman görülür ve apandisit patlaması belirtileri arasında bulunur. Üriner semptomlar: Hasta daha sık veya daha acil bir şekilde işemesi gerektiğini hissedebilir. Genellikle apandisit, hastanın mesanesine bağlı sinirleri tahriş ederse bu semptom ortaya çıkar. Bağırsak Felci: Apandisite gelen kan akışı arttığı zaman kan, özellikle bağırsaklardan apandisite gider. Bu durumda hastanın bağırsakları geçici olarak hareket etmeyi durdurabilir. Bazı hastalarda kabızlık gelişir ve gaz çıkaramayacak gibi hissederler. Hasta bağırsak hareketleri, semptomlarını hafifletecekmiş gibi de hissedebilir. İshal: Kimi vakalarda, hastanın apandisitindeki iltihap, kolonun yanındaki ucu tahriş edebilir. Bu olduğu zaman hastanın bağırsakları aşırı aktifleşir ve daha sık dışkıya çıkar.

Apandisitten şüphelendiğiniz zaman, en yakın acil servise başvurmayı düşünebilirsiniz. Apandisit belirtileri bu konuda size yönlendirici olabilir. Ancak apandisit her zaman aynı belirtilerle kendini göstermeyebilir. Erkek apandisit belirtileri ve kadınlarda apandisit belirtileri çok farklı olmasa da, çocuklarda apandisit belirtileri daha farklı olabileceği için apandisit şüphesinde bir uzman hekimi görmek, çok daha sağlıklı olacaktır.

Apandisit Nedir?

Apandisit apendiks isimli organın iltihaplanması durumudur. Karnın alt kısmında akut (ani, sürekli olmayan) ağrı ile kendini belli eder. Apendiks, yaklaşık bir parmak büyüklüğünde, boru şeklinde bir keseciktir. Bu organ, kalın bağırsağın sağ alt ucunda bulunur. Fazla sıvı ve besinlerin emilmesi için kalın bağırsakta hareket eden dışkı, apendiksi tıkayabilir veya enfekte ederek iltihaplanmasına yani apandisite yol açabilir. Enflamasyon, apendiksin şişmesine neden olur ve apendiks şiştiği zaman patlayabilir.

Apendiksin patlaması tıbbi bir acil durum olarak değerlendirilir. Yani hemen müdahale edilmesi gerekir. Bağırsaklardaki bakteriler, apendiks patlarsa karın boşluğu boyunca yayılır. Bu durum, karın boşluğundaki zarın enfeksiyonuna yol açar. Bu duruma peritonit denir. Peritonit, daha sonra kan dolaşımına yayılarak ölümcül komplikasyonlara (mesela sistemik bir problem olan sepsise) yol açabilir. Bu riskler nedeniyle, apandisit için standart tedavi apendiksin vücuttan çıkarıldığı bir operasyon olan apendektomi yapmaktır. Apendiks, gerekli bir organ değildir ve apendektomi sonrası hastanın hayatında çok büyük değişiklikler olmaz.

Apandisit Nedenleri Nelerdir?

Apandisit, apendiks tıkanıklığı sonucu oluşur. Ancak buna neyin sebep olduğu her zaman net değildir. Genellikle dışkının ya da yabancı bir cismin oluşturduğu tıkanıklık veya kanser nedeniyle oluşan tıkanıklık apandisite yol açabilir. Apendiks, vücutta görülebilecek herhangi bir enfeksiyona yanıt olarak da şişebilir. Bu nedenle tıkanıklık, basit bir üst solunum yolu enfeksiyonundan da kaynaklanabilir.

Tıkanıklık iltihaplanmaya ve şişmeye neden olursa yani apandisite dönüşürse, apendiks içinde basınç artışına yol açar. Bu da daha sonra patlayabilir ve ciddi sıkıntılara neden olabilir.

Apandisitin ortaya çıkış nedenleri net olarak anlaşılamadığı için apandisiti önlemenin kesin bir yolu da yoktur.

Apandisit Tanısı Nasıl Konulur?

Uzman hekim, apandisitten şüphelendiğinde hastada birkaç tipik işarete bakar. Bunları fizik muayene aracılığıyla inceler. Ağrının yeri, ilk olarak bakılan semptomdur. Eğer ağrı, göbek çevresi başlangıçlı ve karnın sağ alt kısmına ilerleyen karakterdeyse bu hekim için bir ipucu olur. Ancak her vakada ağrı kendini aynı şekilde göstermez. Bu nedenle uzman hekim, fizik muayene sırasında şu belirtileri kontrol eder:

McBurney bulgusu: McBurney noktası, apandisit vakalarında ilk kontrol edilen yerdir. Uzman hekim muayene sırasında burada hassasiyet olup olmadığına bakar. Uzman hekim, spina iliaca anterior superior noktasından (kalçanın öndeki kemikli çıkıntısı) göbek deliğine bir çizgi çizer. Göbek deliğinden bu çizginin üçte ikisi kadar ilerler ve durduğu nokta McBurney noktasıdır. Blumberg belirtisi: Uzman hekim, hastanın ağrılı bölgesine basınç uygular. Basınç uygulayan elini serbest bıraktığında hasta daha kötü hisseder. Buna rebound bulgusu da denir. Genellikle erkek hastalarda görülen bir belirtidir. Dunphy bulgusu: Hastanın öksürmesi, ağrısını daha da kötüleştirdiğinde bu belirtiden bahsedilir. Rovsing bulgusu: Hastanın karnının sol alt tarafındaki basıncın, karnın sağ alt tarafında ağrıya neden olması Rovsing bulgusudur. Psoas testi: Hastanın apandisiti kalın bağırsağın önünde değil de arkasında olabilir. Bu durumda apandisit, psoas denilen kası tahriş edebilir. Hasta, ağrıyı hafifletmek için sağ kalçasını esnetiyor olabilir. Bu hareket kas liflerini kısaltarak ağrıyı hafifletir. Bu nedenle fizik muayene sırasında uzman hekim, hastanın sağ kalçasını dışa doğru döndürmeyi deneyebilir. Bu hareket hastanın canını acıtıyorsa, buna psoas bulgusu adı verilir. Eğer kalçayı içeri doğru döndürmek hastanın canını acıtıyorsa, buna da obturator bulgusu adı verilir.

Bu fizik muayenenin dışında uzman hekim, hastanın öyküsünü alır. Hastanın sağlık geçmişi ile ilgili sorular sorar. Ayrıca ek olarak testler de isteyebilir. Bu testler şu şekilde sıralanabilir:

Kan testleri: Uzman hekim, beyaz kan hücresi sayımının yüksek olup olmadığına bakarak enfeksiyon ile ilgili belirtileri kontrol edebilir. Abdominal ultrason: Uzman hekim, iç organları ultrason aracılığıyla görebilir ve kanın farklı kan damarlarındaki akışını inceleyebilir. BT taraması: BT, Bilgisayarlı tomografik görüntüleme aracıdır. Kemik, kas, yağ ve yumuşak dokuların detaylı görüntüsünü verir. Vücudu ayrıntılı bir şekilde incelemeyi sağlar. MRG: Manyetik rezonans görüntüleme aracı, BT’nin aksine X ışınlarını kullanmaz. Bu nedenle özellikle hamileler ve çocuklarda apandisit tanısında kullanılır.

Apandisit tanısını ancak bir uzman hekim koyabilir. Bu nedenle apandisitten şüpheleniyorsanız en yakındaki sağlık kuruluşuna başvurmayı düşünebilirsiniz.

Apandisit Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Apandisit, tıbbi bir acil durumdur. Yani apandisitli hastada, apandisitin hemen çıkarılması gerekir. Bu operasyona apendektomi adı verilir. Oldukça yaygın bir ameliyattır. Sıklıkla anahtar deliği ameliyatı denilen laparoskopik yöntemle gerçekleştirilir. Yani karna açılan birkaç küçük kesi yerine özel cerrahi aletler yerleştirilerek ameliyat yapılır.

Laparoskopik apendektomi sonrası tamamen iyileşme genellikle birkaç hafta sürer.

Sık Sorulan Sorular

Apandisit herkesin merak ettiği hastalıklardan biridir. Tıbbi bir acil durum olan apandisit ile ilgili en sık soruları yazının devamında bulabilirsiniz.

Apandisit Nerede Olur Ve Belirtileri Nelerdir?

Apandisit apendiksin iltihaplanmasıdır ve karnın sağ alt kısmında olur. Belirtileri vakadan vakaya değişiklik gösterir. Tipik bir vakada, göbek çevresinde başlayıp karnın sağ alt kadranında noktasal hale gelen ağrı görülür.

Apandisit Belirtileri Evde Nasıl Anlaşılır?

Apandisit bir acil durumdur ve hemen müdahale gerektirir. Bu nedenle apandisitten şüpheleniyorsanız en yakın acil servise başvurmanız sağlık açısından daha iyi olacaktır. Liv Hospital, deneyimli hekim kadrosuyla acil servis hizmeti de vermektedir.

"
Peritonit Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tanısı ve Tedavisi | Sağlık Portalı

Peritonit Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tanısı ve Tedavisi | Sağlık Portalı

Peritonit Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tanısı ve Tedavisi

Peritonit, karın duvarının çevresinde nemli bir doku olan periton ile ilgili bir sorundur. Genellikle reaksiyon, bakteriler gibi mikroplar tarafından enfekte olmasından kaynaklanmaktadır.

Peritonit, doktorların mümkün olan en kısa zamanda tedavisi gereken ciddi ve acil bir sorundur. Peritonit anlamına gelen belirtiler ani, şiddetli karın ağrısı içerir.

Enfeksiyon genellikle bir rüptür veya “perforasyon” yani delinme nedeniyle oluşur. Buna bir örnek, apandisit rüptürü (apandis patlaması) bir apandisite dönüştüğü zamandır. Bu olduğunda, enfeksiyona bağlı sızma bağırsaktan peritona doğru patlar.

Peritonit Belirtileri Nelerdir?

Peritonit, yakınlardaki bir acil serviste acilen tıbbi müdahale gerektiren ciddi bir sorundur veya bir ambulans çağırabilir. Zaten hastanede iken peritonit gelişen hastalar ile acilen ilgilenilmelidirler.

Kötüleşen ani, ciddi mide ağrısı, peritonitin ana semptomudur.

Peritonitten kaynaklanan enfeksiyon veya iltihap belirtileri arasında aşağıdakiler bulunur. Bazıları, vücutta peritonitten kaynaklanan dehidrasyon ve şok gibi ciddi etkilerle ilgilidir:

Ateşlenme, 38°C üzeri ateş Mide bulantısı ve kusma İshal Yeme isteğinin azalması Fazla idrara çıkmama Hızlı kalp atış hızı Dışkı veya gaz geçememesi

Bu belirtilerin peritonitten veya başka bir sağlık sorunundan kaynaklanıp kaynaklanmadığına bakmaksızın, tıbbi yardım almak önemlidir.

Doktorların bu gibi belirtilerle yapmak isteyecekleri ilk şey, potansiyel olarak hayatı tehdit eden, peritonit gibi şeyleri ekarte etmek ya da tedavi etmektir.

Peritonitten şişmiş karın

Karın şişmesi, peritonit semptomu olabilir. Peritonit nedeni bir rüptür (yırtılma) olduğunda, sıvı karın boşluğuna ve bağırsağa geçer. Bu vücudun geri kalanından sıvı kaybına neden olur. Peritonitin en kötü dehidrasyon (vücudun su kaybetmesi) etkilerine neden olan şey budur.

Karaciğer hastalığı peritonitin altında yatan neden olduğunda, şişmiş karın farklı bir nedenle oluşur.

Burada, karındaki sıvı şişmesi, enfekte olmuş karaciğer hastalığından kaynaklanır. Bu genellikle diğer peritonit tiplerinde görülen perforasyon içermez. Bu spontan bakteri peritoniti olarak bilinir.

Bu peritonit şekli farklı belirtilere sahiptir. Spontan bakteriyel peritonit semptomları çoğunlukla artan sıvının basıncından kaynaklanan rahatsızlıktır. Karnı şişmiş, enfekte olan karaciğer hastalığı olan insanlar için ağrı hafiften ılıman dereceye kadar şiddetli değildir.

Peritonit Komplikasyonları

Peritonit hızlı bir şekilde teşhis edilmezse, tedavi eksikliği sepsis ve septik şok gibi daha tehlikeli hastalıklara neden olabilir. Peritonit, tıbbi acil bir durumdur, hızlı bir şekilde hayati tehlike oluşturabilir.

Periton Nedir?

Karın boşluğu, karın ve böbrek gibi karın, bağırsaklar ve diğer organlar gibi bağırsağın ana bölümlerini içerir.

Periton, karnı veya karın duvarını hizalar, ancak aynı zamanda içe doğru giden birkaç kıvrım oluşturur. Katlanarak peritoneal karın organları arasında örgü yapar ve onlara bir örtücü zar verir. Bu şekilde periton, karnın içerilerini kendi yerlerinde tutar. Periton kıvrımları kan ve sinir kaynakları da içerir.

Peritonit Sebepleri Nelerdir?

Çoğu peritonit vakası enfeksiyonlardan kaynaklanır. Nadiren de olsa, bunlar peritonun kendisinde olabilir. En yaygın olarak, enfeksiyonlar başka bir kaynaktan gelir.

Bağırsakta bir rüptür genellikle bir enfeksiyon kaynağıdır. Rüptürler apandis patlayınca ya da şiddetli mide ülseri tarafından oluşturulan bir delikten veya diğer nedenlerin oluşturduğu delikten gelebilir.

Peritonun sıvı ile doldurulması ve bunun değişimi ile ilgili bir çeşit böbrek diyalizinde bulunan insanlar vücudun dışından enfeksiyon alabilir.

Diğer olası nedenler şunlardır:

Pankreas iltihaplanması Crohn hastalığı gibi nedenlerden bağırsak iltihabı Divertikülit Karın travmasına neden olan yaralanmalar, örneğin bıçak ya da silah yaraları

Peritonit, özellikle karaciğer hastalığı, uzun süredir devam eden hastalıklarından dolayı karnında fazla sıvı bulunan insanlarda olabilir. Bu daha az yaygın nedenlerden biridir.

Nadir olmakla birlikte, periton kanserden de etkilenebilir.

Peritonit Teşhisi ve Tanı Kriterleri

Peritonitten kaynaklanabilecek semptomları olan herkes mümkün olan en kısa zamanda bir doktora görünmelidir. Peritonit ciddidir, ancak belirtiler de olursa olsun kontrol altına almak da önemlidir.

Teşhisin ilk adımı doktorların hastaya sorular sormasıdır. Bu, semptomların tipini, zamanlamasını ve yerini saptamalarına yardımcı olur.

Bazen doktorlar için peritonit belirtileri daha belirgindir. Örneğin böbrek hastalığı için peritoneal diyaliz hastası, karın duvarından gelen enfeksiyon riski altındadır. Değiştirilen sıvının nasıl göründüğü için diyaliz izlenecektir. Doktorlar, eğer sıvı bulanıksa, peritoniti hemen teşhis edebilir ve tedavi edebilirler.

Herhangi bir şüphelenilen peritonit için, doktorlar özellikle göbeğe bakarak fizik muayene yaparak işaretleri kontrol ederler.

Enfeksiyonun kontrol edilmesi veya sorunun kaynağının tespiti için daha fazla araştırma yapılmaktadır. Bu tanı testleri şunları içerebilir:

Bağışıklık reaksiyonunu doğrulamak için kan örnekleri, yüksek beyaz hücre sayısı ile gösterilir. Daha geniş bakteri komplikasyonlarını test etmek için kan örnekleri Röntgen veya ultrason, örneğin bağırsakta bir deliğin bulunması için BT görüntüleme, X-ışınlarından daha ayrıntılı bir bilgisayar resmi sağlayabilir. Parasentez, enfeksiyonu kontrol etmek için karından sıvı alınması Parasentez (periton sıvısı çekilmesi)

Periton çevresindeki sıvı akciğerlerden çıkarılabilir, enflamasyon ve enfeksiyon belirtileri açısından test edilebilir. Buna parasentez denir.

Karında aşırı sıvı, periton zarının katları arasındaki boşlukları doldurur. Bu, organlar arasındaki karın boşluğunu doldurduğu anlamına gelir. Doktorlar bu durumu “asit” olarak adlandırıyorlar. Sıvıya asitik sıvı denir.

Test, numuneyi beyaz hücre sayıları ve kimyasal analiz için göndermeyi içerir. Laboratuar bakteri ve diğer mikropları mikroskopta veya leke ve kültür kullanarak arayabilir.

Tüm vakalar parasentez testi için uygun değildir. Yapıldığında ince bir iğne karın derisine ve karın duvarı boyunca sokulur. Aşağıdaki hususları sağlamak için hazırlık yapılır:

Lokal anestezi kullanarak ek bir ağrı olmaması Prosedür sterildir, enfeksiyonun ortaya çıkma veya yayılmasını riskini azaltmak

Karında sıvı olması hastaneye ilk etapta gidilme nedenidir. Bu sıvı, karaciğer hastalığı olan insanlar için daha olasıdır ve çoğu peritonit olabilir.

Amerikan Gastroenterologlar Koleji’nin 2010 yıllık bilimsel toplantısında verilen bir rapora göre, spontan bakteri peritoniti, karaciğer sirozu nedeniyle asitle hastaneye kabul edilen insanların yüzde 20’sinde bulunur.

Peritonit Tedavisi

Peritonit tanısı konduğu gibi hastanede tedaviye ihtiyaç duyulur. Doktorlar aşağıdaki tedavileri tercih edebilirler:

Enfeksiyonla mücadele için antibiyotik kullanımı: Bunlar, intravenöz enjeksiyonu kullanarak kana doğrudan verilebilir. Bunlar geniş spektrumlu antibiyotiktir, doktorlar bunu derhal başlatırlar. Bakteriyel enfeksiyonların testlerini beklememektedirler. Doktorlar daha sonra daha spesifik ilaçlar kullanabilirler. Ameliyat gerçekleştirilmesi: Ameliyat, nedeni örneğin bağırsakta bir delik olan durumlarda kullanılır. Kötü şekilde etkilenmiş peritoneal dokuyu kaldırmak için ameliyat gerekebilir. Daha geniş destek terapileri kullanımı: Yoğun bakım desteğinden, beslenme korumaya yardımcı olmak gibi bir takım tedaviler içerir. Peritonit Nasıl Önlenir?

Peritonit her zaman önlenebilir değildir ve uyarı yapılmaksızın gerçekleşebilir. Bununla birlikte, bazı durumlarda önlenebilir durumdadır.

Hastanelerde iyi hijyen uygulamaları önemlidir. Bu özellikle, böbrek hastalığı olan, enfeksiyonların karnın içine dahil edilebildiği peritoneal diyaliz şekline sahip insanlar için geçerlidir.

Hızlı eylem de önleyici niteliktedir. Çok ciddi mide ağrısı ortaya çıkarsa insanlar tıbbi yardım çağırmalıdır.

Sebep bir bağırsak delinmesi ise, hızlı davranmak, peritonit gelişmesini engelleyebilir. Her durumda hızlı müdahale önemlidir.

Endometriozis (Çikolata Kisti) Belirtileri, Tanı ve Tedavi Yöntemleri | Güven Hastanesi

Endometriozis (Çikolata Kisti) Belirtileri, Tanı ve Tedavi Yöntemleri | Güven Hastanesi

Endometriozis (Çikolata Kisti) Belirtileri, Tanı ve Tedavi Yöntemleri

Doğurgan yaştaki her 10 kadından 1’ini etkileyen endometriosiz sorununun tedavisinin bu alanda uzmanlaşmış multidisipliner bir ekip tarafından yürütülmesi önem taşıyor. Ağrı, hamile kalmada zorluk, yumurtalık kistleri gibi istenmeyen sağlık sorunlarına yol açan hastalığın kişiye özel belirlenecek tedavi planı ve düzenli kontrollerle ömür boyu yakından takip edilmesi gerekiyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum, Genel Cerrahi, Üroloji, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Radyoloji, Psikoloji, Beslenme ve Diyet uzmanlarından oluşan Güven Sağlık Grubu Endometriozis Konseyi, bu zorlu hastalığın tedavi ve takip sürecinde multidisipliner bir yaklaşım ile hizmet veriyor.

• Prof.Dr. Nafiye Yılmaz/ Kadın Hastalıkları ve Doğum

• Prof. Dr. Deniz Evcik / Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon

İçindekiler Endometriozis nedir? Endometriozis görülme sıklığı nedir, kimler risk grubundadır? Endometriozis nedenleri nelerdir? Endometriozis belirtileri nelerdir? Endometriozis değerlendirilmesi nasıl yapılmakta, tanısı nasıl konulmaktadır? Endometriozis tedavisinde kullanılan yöntemler nelerdir? Endometriozis hangi durumlarda cerrahi yöntemlerle tedavi edilir? Endometriozis tedavisinde kullanılan cerrahi yöntemler nelerdir? Cerrahi endometriozis tedavisi sonrasında dikkat edilmesi gerekenler nelerdir? İşlemden ne kadar süre sonra iş ve sosyal hayata dönüş sağlanır? Endometriozis nedir?

Endometriozis her ay kalınlaşıp, eğer gebelik oluşmaz ise kanamayla atılan endometrium yani rahim içi duvar tabakasının rahim dışı bölgelerde yerleşmesiyle oluşan bir hastalıktır. Endometriozis, ömür boyu sürecek bir yönetim planı gerektiren, tıbbi tedavi ön planda tutularak tekrarlanan cerrahi girişimlerden kaçınılması gereken kronik bir hastalıktır.

Endometriozis görülme sıklığı nedir, kimler risk grubundadır?

Doğurgan yaştaki kadınların yüzde 10-17’sini, kronik pelvik ağrısı olan kadınların da yüzde 35-60’ını etkilemektedir.

Risk grubunda olan kişiler şu şekilde sıralanabilir:

• Birinci derece akrabasında endometriozis olanlar

• Rahimde yapısal anormalliği olan kişiler

• İlk doğumunu 30 yaşından sonra yapanlar ya da hiç doğum yapmayanlar

• İlk adet kanaması erken yaşta olanlar ya da menopoza geç yaşta girenler

• Adet döngüsü 27 gün veya daha kısa sürede olanlar ve yoğun adet kanaması olan kişiler

• Çok zayıf olan kadınlar

• Beyaz ırk ve Asya kökenli kadınlar

Endometriozis nedenleri nelerdir?

Endometriozisin kesin nedeni bilinmemektedir. En yaygın kabul gören teori, her ay gerçekleşen yönü dışarı olan kan akımının, geriye doğru tüplerden karın içine akması, vücut koruyucu mekanizmalarının bu kanı temizleyememesi sonucunda dokularda iltihap gelişmesi ve süreç sonunda yapışıklıkların ve yangının oluşmasıdır.

Endometriozis belirtileri nelerdir?

Endometriozisin en sık görüldüğü bölgeler, yumurtalıklar, karın zarı, rahmin ön, arka, yan kısımları ile bağırsaklar ve ameliyat kesi yerleridir. Hastalık tuttuğu yere göre belirtiler verecektir. Endometriozisin yumurtalığı tutması ile ortaya çıkan çikolata kistinin en yaygın belirtileri ise, dismenore yani menstruasyon sırasında ağrı, disparoni yani cinsel birliktelik sırasında veya sonrasında ağrı, disüri yani idrar yaparken ağrı, bağırsak hareketleri ile ağrı, alt karın ve bel ağrısı, infertilite-gebe kalmada zorluk yani kısırlık, karında şişkinliktir.

Endometriozis değerlendirilmesi nasıl yapılmakta, tanısı nasıl konulmaktadır?

Endometriozis hastaları çoğunlukla 25-35 yaş arasında ve üreme çağındaki kadınlardır. Hastalar genellikle, kasık ağrısı, gebe kalmada zorluk ve/veya yumurtalık kisti şikayetleri ile başvururlar. Doktor, şikayetleri sorgulayıp değerlendirdiğinde ön tanı ve şüphesi doğrultusunda hastayı muayene edecektir. Fizik muayene bulguları hastadan hastaya farklılık göstermekle birlikte, endometriozis lezyonlarının (endometriotik implant) yerleştiği yerlere göre rahim arka duvarında nodüller, yumurtalıkta kistler, muayenede ağrılı bölgeler ile kendini gösterebilir. Ultrasonografi, ihtiyaç duyulduğunda manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemleri ile çikolata kistleri, rahim arka duvarında ve idrar kesesinde yerleşik nodüller görüntülenebilir. Kesin tanı, laparoskopi denilen kapalı yöntem ameliyat ile göbek deliğinden optik bir kamera ile girilerek karın içi organların değerlendirilmesi ve lezyonlardan biyopsi alınması ile konulur. Bu ameliyat ile endometriozis yaygınlığı, yapışıklıklar görülmekte ve aynı anda hem tanı hem tedavi mümkün olabilmektedir.

Endometriozis tedavisinde kullanılan yöntemler nelerdir?

Endometriozis tedavisi hastalığın yaygınlığı, seviyesi, bulguları ve gebelik düşünülüp düşünülmemesine göre değişiklik gösterebilir. İlaç tedavisi, ameliyat ya da her iki yöntemin birlikte kullanımı söz konusu olabilir. Gebelik planı varsa, yaş ve yumurtalık kapasitesi değerlendirilerek tedavi planlanır. Hangi tedavinin, kime, ne kadar süreyle uygulanacağı sorularının cevabı hasta ve hastalığın durumuna göre şekillendirilir.

Endometriozis hangi durumlarda cerrahi yöntemlerle tedavi edilir?

Endometriozisin cerrahi yöntemlerle tedavi edilmesini gerektiren durumlar şunlardır:

• Süreklilik gösteren ve ilaç tedavisine cevap vermeyen ağrı yakınması olduğunda,

• Mevcut hayat fonksiyonları kısıtlanan, ağır bulguları olan hastalarda,

• Endometriozis doku tanısının gerekli görüldüğü durumlarda,

• Bağırsak ya da idrar yolları tıkanıklığının olduğu durumlarda cerrahi tedavi uygulanır.

Endometriozis tedavisinde kullanılan cerrahi yöntemler nelerdir?

Ameliyat yapılacak ise kapalı yöntem yani laparoskopi ile cerrahi ilk tercih olmalıdır. Minimal invaziv ameliyatlardan biri olan laparoskopide, ameliyat göbek deliğinden girilen bir kamera eşliğinde 0,3-1 santimetrelik küçük kesi alanlarından gerçekleştirilir. Ciltte daha küçük kesilerin olması, hastaların çabuk iyileşmesine, ameliyat sonrası daha az ağrı hissedilmesine, daha az ilaç gereksinimine ve hastanede kalış süresinin kısa olmasına olanak sağlar. Bu avantajları ile uygun hastalarda laparoskopik yaklaşım açık cerrahiye üstündür.

• İlaç tedavisine dirençli ağrıları olan hastalarda kapalı ameliyat sırasında peritoneal endometriozis yani karın zarı tutulumu görülebilmektedir. Bu durumda karın zarı üzerindeki bu odaklar çıkarılmakta (eksizyon) ya da yakılmaktadır (ablasyon).

• Çikolata kisti ameliyatına karar verildiyse, çoğunlukla yumurtalık korunmaya çalışılarak kist cidarı çıkarılır, ameliyat sonrası nüksün yani hastalığın tekrar etmesinin önlenmesi için ilaç tedavisi verilir, nitekim zaman içinde cerrahi yapılsa dahi çikolata kistleri tekrarlayabilmektedir.

• Derin infiltratif endometriozis durumunda (bağırsak duvarı, idrar kesesi, rahimi tutan bağlar ve sinirlerde nodüller ve derin yapışıklıklar ile seyreden hastalık formu) ilaç tedavisine cevap alınamıyor ise cerrahi planlanmaktadır. Operasyonda amaç normal anatomiyi sağlamaya yönelik ilgili bölgelerdeki nodüllerin tamamen çıkarılması, hastanın ağrı ve şikayetlerinin giderilmesidir.

Endometriozis cerrahisinde ilk operasyon çok önem arz etmektedir, çünkü endometriozis organlarda yapışıklıklar ile seyreden, kronik bir hastalıktır. Yapılan her girişim zordur ve her cerrahi girişim ek bir yapışıklığın oluşmasına neden olacaktır. Endometriozis cerrahisi, minimal invaziv cerrahi ve endometriozis cerrahisi konusunda deneyimli kadın doğum uzmanları tarafından ilgili merkezlerde yapılmalıdır.

Cerrahi endometriozis tedavisi sonrasında dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

Cerrahi tedavi sonrası rekürrensi yani hastalığın tekrar etmesini önlemek amacıyla ilaç tedavisi başlanabilmektedir. İlaç tedavi süreci 6-24 ay arasında değişkenlik göstermekte olup, tedavi her hastada kişiye özel olmalıdır. Ağızdan alınan östrojen-progesteron içeren doğum kontrol hapları, sadece progesteron içeren haplar ya da hormon salan rahim içi alet yerleştirilmesi tedavi seçenekleri arasındadır. Doktorun kişiye uygun gördüğü tedavinin, belirli aralıklarda kontrollere gelinerek uygulanması bu zorlu hastalıkla baş etmeyi sağlayacaktır.

İşlemden ne kadar süre sonra iş ve sosyal hayata dönüş sağlanır?

Laparoskopik cerrahi işlemler sonrası hastaların normal hayata geri dönüşü açık cerrahiye kıyasla daha kısa sürmektedir. Bu süre, hastanın durumuna, geçirilen operasyona ya da kişinin ağrı eşiğine göre değişkenlik göstermekle birlikte 7-15 gün arasında olacaktır. Endometriozis konusunda deneyimli doktor, hasta ve hastalığın durumuna göre yönlendirmeyi yapacak ve en uygun tedaviyi planlayacaktır.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümümüzden randevu almak ve kadın sağlığına dair sorularınızı iletmek için 0539 937 75 35 numaralı telefondan hasta danışmanımızla anında WhatsApp görüşmesi başlatabilirsiniz.

Güven Sağlık Grubu olarak Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı önerileri, hastanemiz Enfeksiyon Kurulu’nun kararları doğrultusunda aldığımız önlemlerle güvenle sağlık hizmeti sunmaya devam ediyoruz.

"
Ocuklarda kasık fıtığı ve tedavisi | Anadolu Sağlık Merkezi

Ocuklarda kasık fıtığı ve tedavisi | Anadolu Sağlık Merkezi

Çocuklarda kasık fıtığı ve tedavisi

Kasık fıtığı, bebeklerde ve çocuklarda en sık rastlanan doğumsal sorunlardan biri. Erkek bebekler anne karnındayken kendi karınlarının içinde olan testisleri, hamilelik ilerledikçe kasık kanalı aracılığıyla bebeğin karnından aşağı doğru iniyor ve yumurta keselerine yerleşiyor. Kasık kanalı içindeki periton (karın zarı) kökenli bu kese (prosesus vaginalis) doğumla birlikte kendiliğinden kapanıyor. Ancak kapanmadığı durumlarda iç organların bu kanala girmesi ve yaratacağı baskı nedeniyle kasık fıtığı (indirekt fıtık) dediğimiz tablo ortaya çıkıyor.

İkizlerde ve diğer aile bireylerinde kasık fıtığı öyküsünün olması, kasık fıtığı riskini de artıran önemli bir unsur. Rakamlara göre kasık fıtığı olan hastaların aile bireylerinde görülme olasılığı %11,5. Açık kalan kesenin kabızlık, ateş, öksürük ve kusma gibi karın içi basıncını artıran durumlara maruz kalması da kasık fıtığını tetikleyici faktörlerden. Bebekler ve aileleri için son derece önemli olan bu konuyu uzman bilgileriyle aktarıyoruz. Ayrıntıları, Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Dr. Ahmet Nadir Tosyalı anlattı…

İLK BULGULARI NELER?

Kasık veya yumurta kesesinde şişlik, huzursuzluk, bazı durumlarda kusma gibi belirtiler veren kasık fıtığının ön tanısını aslında genellikle aileler koyuyor. Çocuklar kliniğe zaman zaman sağ ya da sol kasık bölgelerinde şişlik şikayetleriyle getiriliyor (Kasık fıtığı vakaların %60’ında sağda, %30’unda solda, %10’unda ise iki taraflı görülebiliyor). Bu şişlik ıkınma, ağlama ve öksürme gibi karın içi basıncının arttığı durumlarda ortaya çıkan ve istirahatle genellikle kaybolan bir şişlik. İlerlemiş vakalarda şişlik skrotum (torba) içini doldururken, büyük yaş çocuklarda özellikle bedensel aktivite artışı ve egzersiz esnasında kasıkta ağrı da olabiliyor. Yenidoğan bebeklerde ise emmede isteksizlik ve huzursuzluk gibi belirtiler gözleniyor.

HANGİ YAŞ ARALIKLARINDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR?

Çocuklarda daha çok karın içi organlarının periton kökenli kese içine girmesiyle oluşan indirekt kasık fıtığı çocukların %1-5’inde görülen bir durum. Bu oran prematüre bebeklerde %30’lara kadar yükseliyor. Bebeklerde doğumdan sonraki ilk aylarda daha sık görülmekle beraber, büyük çoğunluğu 1 yaş altında. Erişkinlerde ise daha çok 50 yaş sonrasında ortaya çıkıyor. Genel olarak erkeklerin yaklaşık %28- 30'unun, kadınların ise % 2-3'ünün yaşamlarının bir döneminde kasık fıtığı geçirdiği kabul ediliyor.

TANI AŞAMASINDA NELER YAPILIYOR?

İyi bir öykü alma, genital bölgeyi içeren dikkatli, sabırlı bir genel fizik muayene ve gereğinde ultrasonografik tetkikle kesin tanı rahatlıkla konabiliyor. Vakaların %30-60’ına ilk altı ayda tanı konduğunu da belirtelim.

TEDAVİDE TEK SEÇENEK CERRAHİ

Kasık fıtıkları sadece cerrahi yöntemle tedavi ediliyor ve bu onarım çocuk cerrahisi kliniklerinin en sık uyguladığı cerrahi girişim. Ameliyatlar klasik açık veya laparoskopik yöntem kullanılarak gerçekleştiriliyor. Açık yöntemde, kasık bölgesinden yapılan minik yatay bir kesi sonrası, yüksekten fıtık kesesi düğümleme tekniğiyle onarım yapılıyor. Laparoskopik yöntemde ise ameliyat, karın ön duvarında tek veya 2-3 küçük kesiyle oluşturulan deliklerden içeri girilen alet ve kamerayla gerçekleştiriliyor. Hasta için yatış da gerekmiyor. Sabah ameliyat edilen bebekler akşam üstü taburcu ediliyor. 0-12 ay arası bebekler ameliyat sonrasında 3-4 saat içinde normale dönerken, daha büyük yaş gruplarındaki çocuklarda ise bu süre sadece 1-2 gün oluyor. Ameliyat sonrasında belirli bir süre (6-8 hafta) ağır yük kaldırmamak, kabızlıktan uzak olmak için bol lifli gıda tüketmek ve aşırı zorlamalardan sakınmak önemli.

Kasık fıtığı kendiliğinden geçer mi?

Hayır, geçmez. Ayrıca oluşabilecek risk ve tehlikelerin ne zaman, nerede ortaya çıkacağı da bilinemez. Dolayısıyla kasık fıtıkları tanısı konduğunda mutlaka tedavi edilmelidir.

Kasık fıtığı tekrarlar mı?

Ameliyat sonrası fıtığın tekrarlama ihtimali her zaman vardır. Ancak çocuk yaş grubunda ameliyat sonrası tekrarlama oranı %1’den fazla değildir. Cerrahi teknikte zafiyet veya hastaya ait yapısal bir bağ dokusu rahatsızlığı gibi nedenlerle tekrar edebilir.

Fıtık boğulması nedir?

İnkarserasyon (fıtık boğulması), fıtık kesesi içindeki organların karın boşluğuna kolaylıkla geri dönememesine denir. Eğer bu organların beslenmesi bozularak çürüme meydana gelmişse bu duruma da “strangülasyon” denir. Her iki durum da kasık fıtığı riskleri olarak bilinir ve acil müdahale gerektirir.

"
Peritonit: belirtileri, tanı, tedavi

Peritonit: belirtileri, tanı, tedavi

Peritonit: belirtileri, tanı, tedavi

Peritonit - nedeniyle mikroplar, gıda veya bağırsak içeriğine maruz kalma periton iltihabı sonucu hayatı tehdit eden akut cerrahi hastalığı.

Peritonit karın boşluğuna bir boşaltma operasyonu şeklinde acil yatış ve acil yardım için bir göstergesidir.

nedenleri

Peritonit mikroplar, safra, bağırsak döngüleri arasında periton boşluğuna bağırsak veya pankreas enzimlerinin içeriğinin penetrasyon üzerine oluşabilir.

Enfeksiyon çoğunlukla yaralarda veya yaralanma, operasyon içine nüfuz en azından zaman, içeriği ile eriyik kırılganlığı veya bir gövde kopması ile, içinden, karın boşluğu içine nüfuz eder. Çoğu zaman bu olur stafilokok ya da E. coli, gonokok ve başka mikroplar da daha az enzimatik peritonit bulunmaktadır.

Ağırlıklı olarak peritonit neden:

apandisit , mide ve bağırsak ülserleri, pankreatit kolesistit , pürülan işlemleri pelvis bağırsak sonları. türleri

Peritonit iki çeşittir:

primer, viral veya mikrobiyal imha periton sonucu bağımsız patoloji olarak ortaya çıkar İkincil, bulaşıcı işlemlere, karın veya pelvis mevcut bir komplikasyonu olarak ortaya çıkan.

Periton boşluğu peritonit içine salgıları doğası tarafından seröz, pürülan, fibrin, hemorajik ve kangren olabilir.

peritonit belirtileri

1-2 gün içinde mevcut peritonit gelen nedeni ve şiddetine, ölüm bağlı.

Peritonit olarak komplike hastalık semptomlarının başlangıç ​​aşamasında, 'de gösterilmiştir. Ama en güçlü ve parlak tüm tezahürleri. Orijinal salgın alanında zirve ile bütün karın uzatmakla, karın ağrısı artar. karın yoğunluğunun kurulu karakteri", bu dramatik gergin hale gelir.

muayenede, "periton tahriş" belirtileri hasta muayene önler ve herhangi bir hareket ağrıyı arttıran gibi bir poz "embriyo" aşağı bırakır ederken, belirgin. diye inler Bunda, sessizce ya çılgın ateş söylüyor.

Hastalık ilerledikçe belirtiler daha iyi ne yanlış bir duygusu veren çökmek. Karın hasta bitkinlik ve öfori bir duruma gelir, ağrı azalır, daha yumuşak bir hale gelir. Aniden özellikle yüz hatları, bulantı ve kusma ile, solgun.

İdrar ve dışkı ayrılması Deldiğini, hiçbir barsak sesleri - karın bölgesinde, "vahim bir sessizlik belirti." Mukoza kurutulmuş fakat sıvı alımı, bazı hastalar bu aşamada kalıp, zordur.

Hasta komaya, zehirlenme arka plan üzerinde zihinsel bir bozukluk içine düşebilir - peritonit terminal aşamada vücudun tüm hayati fonksiyonları bozukluğu ortaya çıkar. Dünyevi cilt, yanaklar ve gözler lavabo, buz gibi bir ter çıkar. Belki bol çarpıntı ile ince bağırsak, nefes darlığının içeriğini kusma, sıcaklık düşer. Göbek şişer, ağrılı, ancak kaslarda hiçbir gerginlik yok. Bu adımda, hastaların% 90 ölür.

tanılama

Dayanak teşhisi - sorgulama ve peritonit spesifik semptomların tanımlanması, belirgin bir lökositoz, kan analizinde değişiklikler ve tahıl, formül toksik kayar. Tanı yöntemleri kullanılabilir netleştirmek için:

Karın halı ultrason tanı, röntgen karın diagnostik laparoskopi.

Bazen tanı karın boşluğu ve bağırsakların denetim açtıktan sonra, operasyon sırasında zaten.

peritonit Tedavi yöntemleri

Tedavi cerrahi bölümünde sadece cerrahları alır, bu kesinlikle şüpheli peritonit yasaktır Değerli zamanını da yasak ısıtıcısı ve lavman, yürüyüş israf, evinde tedavi bunlar gereklidir Yalan.

Paralel tazelenmesi sıvı dengesi, tuzlar ve mümkün olduğu ölçüde normalizasyon koşulu ile, abdominal kavitenin açılması ile zorunlu cerrahi olmalıdır. Ayrıca yeterli analjezi ve basınç normale gerekir.

işlem, genel anestezi altında gerçekleştirilir, enfeksiyon kaynağını ortadan kaldırmak Yara dikildi veya irin enflamatuar sıvı sol drene çıkarıldı ve antiseptik çözeltiler ile boşluğu yıkanır. Düzenli bağırsakları, iltihap ortadan kaldırmak ve daha sonra peritonit tıbbi tedavi geçin.

güçlü antibiyotikler kursları gösteriliyor, detoksifikasyon çözümleriyle damlalık, kalp ve kan damarlarının bakım, hazırlıkları solunum ve sinir sistemini normalleştirmek.

görünüm

Tedavi süresi peritonit hastalığın nedenlerine ve şiddetine bağlıdır.

ortalama 2-4 haftadır, ancak gelişmiş ve kötü prognozu çalışan işlemi içinde. Genel olarak uygun bir peritonit prognoz ile 24 saate kadar bir süre, zaman 24 saat ölüm üzerinde 20 ila% 90 arasında bir terimdir.

"
Ailesel Akdeniz Ateşi (FMF) - Bütünsel Sağlık Kliniği

Ailesel Akdeniz Ateşi (FMF) - Bütünsel Sağlık Kliniği

Peritonit: Tanı, Belirti ve Tedavisi Hakkımızda Bakış Açımız İşleyiş Neden Bütünsel Sağlık ? Fotoğraflar Basında Biz Uz. Dr. Ayşe Ebru Yücetürk Uz. Dr. Tolga Enver Yücetürk Diş Hekimi Ali Ziya Tuncel Akupunktur Romatoloji Kozmetik Akupunktur İç Hastalıkları Kulak Akupunkturu Kinezyoloji Kupa Tedavisi Ve Hacamat Tiroid Hastalıkları Diş Hastalık Bağlantılarının Değerlendirilmesi Biolab Laboratuvarlar Grubu Anasayfa Hizmetlerimiz Romatoloji Ailesel Akdeniz Ateşi (FMF) Ailesel Akdeniz Ateşi (FMF)

Ailesel Akdeniz Ateşi (FMF)

FMF - Ailesel Akdeniz Ateşi Nedir?

FMF, hastalığın İngilizce ismi olan “Familial Mediterranean Fever”ın kısaltmasıdır. Türkçe karşılığı ise Ailesel Akdeniz Ateşidir. Ailesel Akdeniz ateşi, daha çok 20 yaş altında başlayan ve ataklar halinde ortaya çıkan karın ağrısı, ateş, eklemlerde ağrı ve şişlik ve bazen de göğüs, baş ağrısına neden olabilen genetik bir hastalıktır.

Ailesel Akdeniz Ateşi, Sadece Akdeniz Bölgesinde mi Görülür?

Ailesel Akdeniz ateşi, özellikle Mezopotamya, Kafkasya, Anadolu coğrafyasında çok eski zamanlardan beri yaşayan Yahudiler, Ermeniler, Araplar, Türkler gibi belli toplumlarda daha sık görülmektedir. Akdeniz civarındaki ülkelerde de, örneğin İtalya, Yunanistan, Kuzey Afrika ülkelerinde de ortaya çıkmaktadır. Türkiye'de ise, hastalık Akdeniz bölgesinden çok, kökleri İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu bölgesinden gelenlerde dana sıktır. Türkiye'de fazla görülmesine rağmen (1.000'de 1 ile 8 arasında) sıklıkla tanısı geciken bir hastalıktır.

Ailesel Akdeniz Ateşi Genetik Bir Hastalık mıdır?

Tipik bir genetik hastalıktır. 16. kromozomun kısa kolunda Ailesel Akdeniz Ateşinden sorumlu bir bölge vardır (MEFV geni). Normal kişilerde bu gen, vücudumuzda oluşan iltihabın kontrolünde önemli rol oynar. Ailesel Akdeniz Ateşi olanlarda ise bu genin yapısında bir değişiklik (mutasyon) söz konusudur ve bu nedenle görevini tam yapamamaktadır. Bu mutasyonlu geni taşıyan kişilerde birkaç gün süren ateş yüksekliği, karın, göğüs veya eklem zarı iltihabi atakları ortaya çıkar.


Hastalığın ortaya çıkması için 2 tane hastalık yapan gene ihtiyaç vardır. Bunlardan biri babadan, diğeri anneden gelir. Hastalık yapma etkisi güçlü olan bazı mutasyonlardan sadece bir tanesini taşımak da bazen hastalığın su yüzüne çıkması için yeterli olabilmektedir.


Genellikle anne ve baba, kendilerinde hastalık belirtisi olmadan hastalık yapan geni taşırlar, yani taşıyıcıdırlar ve çocuklarında hastalık ortaya çıkabilir. Hastaların en az yarısında akrabalar arasında bilinen başka bir FMF hastası vardır. Bu, bir teyze, amca, kuzen, yeğen, dede veya büyükanne olabilir.

Ailesel Akdeniz Ateşi Ne Zaman Başlar?

Hastalığın başlangıcı, hastaların %90'ında 20 yaş, %60'ında ise 10 yaşından öncedir ve genellikle 5-8 yaşlar arasında ilk atak yaşanır. Otuz yaşından sonra atakların başlaması oldukça nadirdir. Kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda görülür.

Hastalığın Belirtileri Nelerdir?

Hastalık ataklar ile seyreder. Zaman zaman nöbet şeklinde, ateşin eşlik ettiği karın ağrısı, göğüs ağrısı ve eklemlerde ağrı, şişme olur ve 3-4 gün içinde kendiliğinden geçer, Ataklar arasında ise hasta yakınmasızdır.


FMF ataklarının belli bir düzeni yoktur. Bazen ayda 1-2, bazen birkaç ayda bir gelebilir. Atakların şiddeti de bazen hafif, bazen hastanın acil servise başvurmasına yol açacak kadar şiddetli olabilir. Hatta bazen apandisit ile karıştırılıp, hasta ameliyat bile edilebilir. Tipik atakların özellikleri şöyledir:


Karın Ağrısı Nöbetleri (Peritonit Atakları): Hasta ağrıdan iki büklüm olur, dik duramaz. Muayene sırasında hasta karnına basılmasını istemez, karnı çok serttir. Hekim elini hastanın karnına basınca ağrı artar ancak hızla çekince ağrı daha da şiddetlenir Bu da bize burada bir karın zarı iltihabı olduğunu gösterir. Bazen ağrı göğüs duvarına, bele doğru yayılabilir. Karın ağrısı süresince genellikle kabızlık vardır. Atak bitiminde ise kısa süreli bir atak-sonu ishal olur. Hasta da atağın geçmekte olduğunu bağırsak hareketlerinin artması ile anlar. Tedavinin bilinmediği dönemlerde tekrarlayan karın zarı iltihapları zar yapışıklıklarına neden olurdu. Bu da bağırsak tıkanmasına ve kısırlığa yol açardı.


Göğüs Ağrısı Nöbetleri (Plörit Atakları): Genellikle tek taraflıdır. Bazen göğüs ön duvarında, bazen sırtta ama sıklıkla yan duvardadır. Hastanın derin nefes almasını engeller. Ağrının nedeni akciğer zarı iltihabı sonucu akciğer zarları arasına sıvı birikmesidir. Birkaç gün içinde iz bırakmadan düzelir.


Eklem Ağrısı Nöbetleri (Artrit Atakları): Genellikle ataklarda tek eklem hastalanır. Nadiren atak sırasında birden fazla eklemde iltihap olabilir. En sık ayak bileklerinde ağrı, şişme olur. Ayak bileğinin tümü şişebileceği gibi bazen ayak sırtı, bazen bileğin yan taraflarındaki kemiklerin üzeri şişer ve kızarır. Bu görüntü Ailesel Akdeniz Ateşini düşündüren bir bulgudur. Bu kırmızı döküntüye ”yılancık benzeri deri döküntüsü” denir ve bazen eklem dışı yerlerde de olabilir. Çocuklarda daha sık rastladığımız eklem atakları bir hafta kadar sürüp tamamen düzelir. Nadiren daha uzun sürebilen, bazen birkaç hafta, bazen birkaç ay devam eden uzamış ataklar da olabilir. Hastaların çok az bir kısmında eklem iltihabi (artrit) kalıcı olur ve başka tedavilere başvurmayı gerektirir. Bu grubun az bir kısmında ise kalıcı hasar yaptığından ortopedik girişim gerekebilir.
Her nöbette bunların hepsi bir arada olabileceği gibi tek tek de görülebilirler. Atakların %90-95‘ine ateş eşlik eder. Bazen 39-40 °C'ye kadar yükselebilir, bazen de ancak derece ile ölçülürse anlaşılabilecek kadar (Yaklaşık 37,5 °C) olabilir. Eklem ataklarında ateş ön planda değildir.

Daha Nadir Olarak:

Erkek çocuklarda zaman zaman yumurtalıklarında ağrı ve şişme atakları (orşit)

Bazen kalp zarı iltihabına bağlı ataklar olur (perikardit)

Tekrarlayan, başka bir nedene bağlanamayan, 1-3 gün süren ateş nöbetleri

Tekrarlayan ateşle birlikte kas ağrıları (miyozit atakları)

Kadın hastaların neredeyse üçte birinde ataklar adet dönemi ile gelişebilir. Onun için adet ağrısı gibi algılanabilir. Şüphelenilen hastaların adet dönem sorgulanmasının daha ayrıntılı yapılması önemlidir

Nadiren başka hastalıklarla birlikte görülebilir. Örneğin vaskülitler (damar iltihapları), iltihaplı bağırsak hastalıkları, ankilozan spondilit gibi.

Nasıl Tanı Konur?

Özel bir tanı yöntemi yoktur. Tanının temelini klinik bulgular oluşturur

Önce tekrarlayan ateş, karın ağrısı, göğüs ağrısı, eklem yakınmaları nedeniyle Ailesel Akdeniz Ateşinden şüphelenilir. Ailede benzer yakınmaları olan başka bireyler varsa şüphe kuvvetlenir. Hastalardan ataklarını takip etmesi, o sırada ateşinin ölçülmesi istenir. Atak sırasında sedimantasyon, CRP, fibrinojen, kan sayımı, idrar tahlili gibi tahliller istenir. Ayni tahliller atak geçtikten sonra tekrarlanır. Bu tahliller atak sırasında artan iltihabın düzeyini gösterir. Hepsinin yükselmesi şart değildir. Atak başlar başlamaz tahlil yapılırsa değerler normal sınırlarda bulunabilir. Hiç olmazsa atak başladıktan 12 saat sonra kan alınmalıdır. Ailesel Akdeniz Ateşi şüphesi varsa kolşisin adlı ilaç hem tanı hem tedavi amaçlı denenir. En az üç ay süreyle kullanılır. Bu arada atak sıklığı, şiddeti değerlendirilir. Bu süre içinde atak olmaması ya da sıklığın çok azalması hastalık lehine değerlendirilerek kesin tanı konur ve hastaya ömür boyu bu ilacı kullanması gerektiği anlatılır. Genetik değerlendirme de giderek daha çok başvurulan bir tanı aracı olmuştur. Ancak burada hem hekimin hem de hastanın bilmesi gereken, bu testin tanı gücünün mutlak olmadığıdır. Klinik olarak tipik ailesel Akdeniz ateşi olan hastaların genetik testleri yapıldığında şöyle bir sonuç elde edilmektedir: FMF ile uyumlu bazı yakınmaları olan hastaların %60-70 kadarında gen testi tanıyı kesinleştirmektedir. Yani 2 tane hastalık yaptığı bilinen mutasyon saptanabilmektedir. %20-30 kadarında ise tek bir mutasyonlu gen saptanmaktadır. Yani hasta genetik olarak taşıyıcı gözükmektedir (Ancak bazı mutasyonların bir tane bile olsalar bazen hastalığa yol açabileceği kabul edilmektedir). %5-10 kadarında ise klinik olarak hastalık olmasına rağmen hiç mutasyon gösterilememektedir. Ayrıca bazı rapor edilen mutasyonların hastalık ile ilişkisi tam bilinmemekte ya da normal kişilerde de olabileceği düşünülmektedir.

Dolayısı ile bu test uygulandığında en iyi olasılıkla tanı değerinin %70 civarında olduğunu bilmek gerekmektedir. Bir de unutulmaması gereken, Türkiye gibi hastalığın sık görüldüğü ülkelerde taşıyıcılık oranı da yüksektir. Neredeyse her 100 kişiden 10-20 tanesi kendisi hasta olmadan bu mutasyonları taşımaktadır.

Ailesel Akdeniz Ateşinin Tedavisi NasıI Yapılır?

FMF'in bilinen tedavisi kolşisindir. Yapılan çalışmalar ile bu ilacın sürekli kullanılması durumunda bu hastalığa iyi geldiği gösterilmiştir.


Bu ilaç iki nedenle verilmektedir: Atakların şiddetini ve sıklığını azaltmak, hatta tamamen ortadan kaldırmak için. Bu hastalıkta üretilen “Amiloid” adlı bir maddenin özellikle böbreklere ve diğer organlara çökmesini önlemek için.

Bu nedenle ilaç sürekli olarak, tüm yaşam boyu, nöbet olsun olmasın koruyucu olarak kullanılmak zorundadır. Yalnız atak sırasında kullanmak yeterli değildir.
Hastaların her 4-6 ayda bir kan sayımı, kas, karaciğer enzimleri, iltihap göstergeleri ve idrar tahlili yapılarak kontrol edilmelidir. Böylece hem ilaca bağlı yan etki olup olmadığı hem de iltihabın kontrol altında olup olmadığı değerlendirilir.

Atak Sırasında Tedavi

Düzgün tedavi kullananlarda nadiren çok şiddetli atak görülür. Atakların kesin etkili bir tedavisi yoktur. Genellikle 1-3 gün sürüp, ağrı kesici kullanılsa da, kullanılmasa da geçer. Ağrı kesicilerin, ya da iltihap gidericilerin etkisi sınırlıdır. Bu nedenle esas yapılacak olan atakların ortaya çıkışını engellemektir. Bunun da yolu tedaviyi her gün düzenli sürdürmektir.

Amilodoz

Tedavi edilmeyen, düzenli tedavi kullanmayan ya da çok geç tanı alan hastalarda özellikle böbrek ve bağırsaklarda amiloid denen bir madde çöker ve zaman içinde böbrek yetmezliğine yol açabilir. Hastalığın esas tehlikesi işte budur. Onun için erken tanı ve düzenli tedavi, hayat kurtarıcıdır.


Amiloidozdan idrar tahlillerinde idrarda protein atılımının artması ile şüphelenilir. Önce 24 saatlik idrar toplanarak kaybedilen günlük protein miktarı ölçülür. Kesin amiloidoz tanısı için bağırsağın son kısmından (rektal) ya da böbrekten ufak bir biyopsi alıp patolojik olarak incelemek gerekir.


Amiloidoz gelişmiş hastalarda da kolşisin tedavisinden yararlanılır. Bu yolla hastalığın ilerlemesini durdurabilir. İlerlemiş durumlarda başka ilaçlara başvurulabilir. Bazı hastalarda ise diyaliz ve böbrek nakli gerekebilir. Amiloidoz tedavi edilmezse öldürücü olabilir. Dolayısıyla yaşam boyu ve düzenli tedavi alınması şarttır.

Gebelik, Kısırlık ve Süt Verme

Tedavi edilmeyen ve sık atak geçiren hastalarda kısırlık olabilir. Bu hastalar düzenli tedavilerini kullanılırsa çocuk sahibi olabilirler. Gebelik süresince tedavi kesilmez. Eğer tedaviye ara verilirse, annede amiloidoz riski yanında, atakların artması nedeniyle düşük riski de artar. Gebelik sırasında tedavi kullananların çocuklarında, kullanmayanlara göre ”anormal çocuk” doğum riski artmamıştır. Gebelik süresince doktor kontrolü gereklidir. Süt verirken de tedaviye ara verilmez.

"
Ocuklarda Apandisit - Çocuk Cerrahisi Uzmanı

Ocuklarda Apandisit - Çocuk Cerrahisi Uzmanı

Çocuklarda Apandisit

Çocuklarda Apandisit | Çocukluk çağındaki en yaygın cerrahi işlem travmalar dışında akut apandisittir. Özellikle 6-12 yaşlar arasında ve erkek çocuklarda daha sık görülür. İki yaşından büyük çocuklarda akut karının en sık nedeni apandisittir. Yaklaşık olarak 14 yaşından küçük her 1000 çocukta yılda 4 apandisit vakası görülmekte, 15 kişiden birisi yaşamı süresinde apandisit olmaktadır. Yüksek fibrinli diyetle beslenen toplumlarda apandisit daha az görülür.

İçindekiler Çocuklarda Apandisit

Apandisit, cerrahi ve anestezi ile antibiyotik tedavisindeki gelişmelere karşın hala mortalite (ölüm) uzamış morbiditeye (hastalıklı) yol açmaktadır. Mortalite ve uzamış morbidite hastaların çoğunluğunda tanı konulup cerrahi tedaviye alındıkları sırada perforasyonun gelişmiş olmasına bağlıdır. Çocukluk çağı apandisitlerindeki yüksek perforasyon oranında etkisi olan faktörlerden birisi de tanı konulmasındaki gecikmedir. Hastayı ilk gören hekimin sorumluluğu büyüktür. Hekim en küçük şüphesinde bu sorumluluğunu çocuk cerrahisi ile paylaşmaktan kaçınmamalıdır. Çünkü tanıda gecikme hastalarda yaygın peritonit, karın içi abseler, intestinal obstrüksiyon, ampiyem ve sepsise neden olarak mortalite veya uzamış morbidite ile sonuçlanmaktadır. Hastalığın sıklığı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde beslenmede sellüloz oranının azalması ile artış göstermektedir. En sık 6-12 yaş olmakla beraber, yenidoğan dönemi dahi olarak tüm çocukluk yaş gruplarında görülebilir. Apandisitte ailesel yatkınlık olduğu da gözlenmiştir.

Resim 1: Normal ve enflame olmuş apendiksin görünümü

Patoloji

Apendiks çekum denen kalın bağırsağın başlangıç kısmına açılan kör uçla sonlanan bir bağırsak parçasıdır. Bu bağırsağın herhangi bir nedenle tıkanması sonucu apandisit olur. Apendiksin tıkanması sonucu lümeninde basınç artmaya başlar ve apendiks şişmeye başlar. Basınç kan basıncından fazla olmaya başlayınca önce venler sonra arterler tıkanmaya başlar. Apandiks duvarında ödem, ülser ve perforasyon gelişir. Apendiks içindeki iltihaplı muhteva karın içine yayılır.

Hastalık apendiks lümeninin tıkanması ile başlamaktadır. Lümen fekalit (taşlaşmış kaka parçası), geçirilmiş viral bir enfeksiyon sonucunda oluşan lenfoid doku hiperplazisi, parazit veya yabancı cisimlerle tıkanabilmektedir. Lümen tıkandığında apendiksin ucunda basınç yükselerek apendiks kan dolaşımı bozulmaktadır. Sonuçta perforasyon gelişmektedir.

Çocuk apendikslerinin anatomik özellikleri hastalığın gidişini etkilemektedir. Yenidoğan döneminde tabanı çekumda olan bir huni şeklindedir. Tabanı geniş olduğundan lümenin tıkanma olasılığı daha azdır. Apendiks çocuklarda daha ince ve uzundur, bu nedenle hastalık başlangıcından perforasyona kadar geçen süre daha kısadır. Genellikle 10 yaşından küçük çocuklarda omentum majus da ince ve kısa olduğundan perforasyonu sınırlayamamakta ve perforasyon sonrası yaygın peritonit ve sepsis (mikroorganizmaların kana karışması) gelişmesi daha kolay olmaktadır.

Klinik

Apendiks lümeni tıkanıp içindeki basınç yükseldiğinde ağrı göbek çevresinde hissedilir. Hastalarda iştahsızlık gelişir. Üç yaşın altında iştahsızlık tek semptom olabilir. Yine apendiksin gerilmesine bağlı bulantı, kusma gelişebilir. Ateş hafif yükselebilir. Kusmanın olmaması anlamlı değildir. Kusma önceleri safrasızdır yani yediklerini çıkartır tarzdadır. Apendiks çevresinde inflamatuar sıvı oluşup bunun parietal peritona (karın duvarına) ulaşması ile ağrı hasta tarafından sağ alt kadranda lokalize edilir. Bu ağrı göbek çevresinde hissedilen ağrıdan daha şiddetli olduğu için onu baskılar. Ağrının karakteri de değişerek devamlı ağrı şeklini alır. Retroçekal apandisitlerde (yani barsak arkasında yerleşimli apandisitlerde) parietal periton iritasyonu gelişmediğinden ağrı lokalize edilemeyip, perforasyon geliştiği zaman dahi göbek çevresinde hissedilebilir, bu hastalarda kalın barsak irritasyonuna bağlı sık ve az dışkılama da olabilir. Perforasyon gelişmeden önce ateş genellikle 38 0 C’nin altındadır. Perforasyon ve karın içi enfeksiyonlar geliştikten sonra 38 0 C’ nin üzerine yükselebilir. Çocuk apandisitlerinde barsak hareketleri genellikle değişmez, süt çocuklarında ise ishal olabilir.

Sağ alt tarafta karın ağrısı, iştahsızlık, kusma ve ateşli bir çocukta yüksek ihtimalle apandisit vardır.

Resim 2: Akut apandisitin zamanla ilerlemesi

Tanı

Tanıda karın ağrısı nedenlerine yönelik ayrıntılı öykü alınması önemlidir. Karın ağrısına neden olabilecek diğer hastalıkları tanımada fiziki muayene ile ipuçları bulunabilir. Apandisit tanısında en önemli yöntem karın muayenesidir. Karın ağrısını değerlendiren bir doktor, apandisit tanısını koymada sadece kendi tecrübe ve bilgisine bağımlıdır. Karın değerlendirmesi de ancak uzun tecrübelerle kazanılan bir sanattır.

Hasta ile iletişim kurulup sakinleştirmeden karın muayenesine başlanılmamalıdır. Muayene sırasında hastanın dikkati başka yönlere çekilmelidir. Eller sıcak olmalı, muayeneye ağrısız bölgeden başlayarak, parmak uçları ile yumuşak ve yavaş hareketlerle muayene edilmelidir. Kaba ve ani hareketler yanlış değerlendirmeye neden olabileceğinden kaçınılmalıdır. Muayene sırasında çocuğun yüzü incelenmelidir. Önce yüzeyel sonra derin palpasyonla hassasiyet değerlendirilmelidir. Çocuklarda rebound testi korkutucu ve gereksiz ağrı uyandırıcıdır. Apandisitli bir çocuk yürürken karın ağrısını rahatlatmak için hafif sağa ve öne doğru eğik yürür. Karın muayenesinde sağ alt tarafa basınca ağrı ve hassasiyet olur. Perforasyondan sonra tahta karın denilen yaygın hassasiyet ve sertlik ortaya çıkar.

Hastalık ilerlediğinde fizik muayene bulguları da değişir. Karında yaygın duyarlılık, karın duvarında sertlik, sağ alt kadranda dolgunluk veya kitle ele gelebilir. Hastalarda rektal muayene de ihmal edilmemelidir.

Apandisit tanısında laboratuvar desteği azdır. Hastalarda beyaz küre sayısı değişkendir. Normal sınırlarda olması apandisiti ekarte ettirmez Ancak mm 3 ’de 13.000 üzerinde ise perforasyon gelişmiş olması lehinedir. İdrar incelemelerinde 10-15 beyaz küre saptanması, üreter veya mesane ile komşuluğu olan apandisitlerde görülebilir. Radyolojik incelemede hastaların %12’sinde saptanabilen fekalit görünümü tanıda önemli bir destektir. Direkt karın grafilerinde ek olarak çekumda genişleme ve hava-sıvı seviyeleri, skolyoz, preperitoneai yağ ile psoas gölgelerinin seçilememesi apandisiti destekleyebilir. Batın ultrasonografisinde apandisit teşhisi %95 üzerinde doğru olarak tespit edilir.

Çocuklarda Tanı Güçlükleri

Apandisit tanısı özellikle iki yaşından küçük çocuklarda güçtür. Bu yaş grubunda hastalık genel belirtilerle seyretmektedir. En sık görülen belirtiler huzursuzluk, ağrı, iştahsızlık, karın şişliği, safralı kusma ve ateştir. Sağ alt kadran duvarında sellülit, skrotumda şişme dikkat çekebilir. Hastadan yeterli öykü alınmasında ve fiziki incelemede güçlükler olduğundan tanı genellikle komplikasyonlar geliştikten sonra konulmaktadır. İki yaşın altındaki hastalarda tanı konulduğunda % 93 oranında perforasyon gelişmiştir.

Hastalarda atipik öykü ve apendiks farklı yerleşimde olduğunda da apandisit tanısında güçlükler olabilir. Ayrıca hastada birlikte başka bir hastalık olduğunda hastanın analjezik, antibiyotik ve kortikosteroid alması hallerinde bulgular gizlenebilmektedir. Tam bir değerlendirme mümkün olmadığında hasta kliniğe yatırılarak zaman aralıkları ile aynı doktor tarafından tekrar tekrar fizik muayene ile izlenmelidir.

Ayırıcı Tanı

İdrar yolu enfeksiyonu, over patolojileri, bağırsak enfeksiyonları, ishal, kron, ülseratif kolit, böbrek taşları, mezenter lenfadenit, lösemi, Meckel divertikülü ve üst solunum yolu hastalıkları düşünülmelidir.

Tedavi

Cerrahi olarak apendiksin çıkarılmasıdır.

Hastanın Hazırlığı: Apandisit tanısı konulduğunda hastanın sıvı-elektrolit dengesi sağlanmalı, hemoglobin değeri düşükse kan transfüzyonu ile 10 gr/dl’nin üzerine çıkarılmalıdır. Hastada perfore apandisit düşünülüyorsa ameliyat öncesinde Gr (+) ve Gr (-) aerop ve anaerop mikroorganizmaları etki alanına alacak kombine antibiyotik tedavisi başlanmalıdır. Hasta ameliyata hazır hale geldiğinde cerrahi tedavisi yapılır. Cerrahi Tedavi: Açık cerrahi teknik veya laparoskopik apandektomi şeklinde yapılır. Laparaskopik olarak apendiksi çıkarmak daha ağrısızdır. Hastanede kalış süresi daha kısadır.

Akut apendisit nedeniyle ameliyat edilen hastalarda 1-2 gün antibiyotik tedavisi yeterlidir. Perfore apandisit saptanan hastalar ise daha uzun süre yatırılır (genellikle 5-7 gün) ve damar yolu ile antibiyotik uygulanması gerekir.

Önemli Not .

Anneler, babalar karın ağrısı olan çocuklarınıza, doktorunuz görmeden kesinlikle ağrı kesici, ateş düşürücü ilaç vermeyiniz. Apandisit tanısını geciktirerek perforasyona (apandisitin patlamasına) neden olabilirsiniz

Çocuklarda Apandisit, izmir, çocuk cerrahisi uzmanı, en iyi cerrah, Çocuklarda Apandisit, yenidoğan sünneti, çocuk cerrahisi, yenidoğan cerrahisi, Çocuklarda Apandisit, yenidoğan cerrahı, en iyi hekim, Çocuklarda Apandisit, çocuk cerrahı, yenidoğan cerrahı

"
Pelvik İnflamatuar Hastalık (PID) | Atlas Üniversitesi Medicine Hastanesi

Pelvik İnflamatuar Hastalık (PID) | Atlas Üniversitesi Medicine Hastanesi

Pelvik İnflamatuar Hastalık (PID)

Pelvik inflamatuar hastalık (PID) kadın üreme organlarının bir çeşit enfeksiyonudur. Genellikle cinsel temas yoluyla bulaşır. Hastalık nedeniyle rahim, yumurtalıklar, fallop tüpleri veya dişi üreme sisteminin diğer kısımları zarar görebilir. Ayrıca şiddetli ağrıya neden olabilir ve gebe kalmayı zorlaştırabilir.

Pelvik İnflamatuar Hastalık (PID) Ne Kadar Yaygındır?

Pelvik inflamatuar hastalığın bir sonucu olarak her yıl 100.000’den fazla kadın kısırlaşabilir. Ek olarak her yıl ortaya çıkan dış gebeliklerin büyük bir kısmı pelvik inflamatuar hastalık ile ilişkilendirilebilir. Enfeksiyon oranı gençler arasında en yüksek seviyededir.

Pelvik İnflamatuar Hastalık (PID) İçin Risk Faktörleri Nelerdir?

• Cinsel yolla bulaşan hastalıkları olan kadınların, özellikle gonore ve klamidya, pelvik inflamatuar hastalığı olma ihtimali daha fazladır.
• Birçok cinsel partneri olan kadınlar cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve pelvik inflamatuar hastalığı için daha büyük risk altındadır.
• Halihazırda pelvik inflamatuar hastalığı geçirmiş kadınlar başka PID atakları için daha yüksek risk altındadır.
• Cinsel olarak aktif gençlerin, pelvik inflamatuar hastalığı olma olasılığı yaşlı kadınlardan daha fazladır.

Pelvik İnflamatuar Hastalığın (PID) Komplikasyonları Nelerdir?

Tekrarlanan PID atakları kısırlığa, dış (ektopik) gebeliğe veya kronik (uzun süreli) pelvik ağrıya yol açabilen fallop tüplerinin skarlanmasına neden olabilir. Pelvik inflamatuar hastalığı olan kadınlar arasında 8 kişiden 1’i hamile kalmakta zorlanmaktadır.

Pelvik İnflamatuar Hastalığa (PID) Neden Olan Nedir?

Normalde serviks vajinaya giren bakterilerin iç üreme organlarına yayılmasını önler. Serviks, gonore ve klamidya gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklara maruz kalırsa, serviksin kendisi enfekte olur ve organizmaların iç organlara yayılmasını önleyemez hale gelir. Hastalık yapan organizmalar serviksten üst genital bölgeye geçtiğinde pelvik inflamatuar hastalık ortaya çıkar. Tedavi edilmeyen gonore ve klamidya, tüm PID vakalarının yaklaşık % 90’ına neden olur. Diğer nedenler kürtaj, doğum ve pelvik prosedürlerdir.

Pelvik İnflamatuar Hastalık (PID) Belirtileri Nelerdir?

• Midede veya alt karın bölgesinde sabit ağrı, hassasiyet veya sağ üst karın bölgesinde ağrı (daha az yaygın).
• Sarı veya yeşil renkli ve olağan dışı bir kokusu olan anormal vajinal akıntı.
• Adet düzensizliği
• Ay boyunca lekelenme veya kramp
• Titreme veya yüksek ateş
• Bulantı ve kusma
• Ağrılı cinsel ilişki

Pelvik İnflamatuar Hastalık (PID) Nasıl Teşhis Edilir?

Pelvik inflamatuar tanısı koymak için genellik tıbbi öykü, pelvik muayene ve vajinal kültür gerekir.
Doktorunuz genel sağlık ve cinsel aktivitenizin ayrıntılı bir öyküsünü dinleyecektir. Üreme organlarınızın sağlığını kontrol etmek için bir pelvik muayene yapacak ve gonore ve klamidya enfeksiyonu kanıtı arayacaktır. Buna ek olarak doktorunuz ayrıca enfeksiyon belirtileri aramak için kan testleri ve üreme organlarının bir ultrason görüntülemesini isteyebilir.

Pelvik İnflamatuar Hastalık Nasıl Tedavi Edilir?

Muayene ve testlerin bulguları pelvik inflamatuar hastalığını gösteriyorsa doktorunuz hemen tedaviye başlayacaktır. Tedavi genellikle ağızdan (oral olarak) alınan bir veya daha fazla antibiyotik ilacından oluşur. Tedavi etkili değilse, antibiyotikleri ağızdan alamazsanız veya enfeksiyon şiddetli ise intravenöz (doğrudan bir damara) ilaç tedavisi için hastaneye yatırılmanız gerekebilir.
Pelvik inflamatuar teşhisi konulursa, cinsel partner(ler)iniz de tedavi edilmelidir. Aksi takdirde tekrar ilişkiye girdiğinizde PID muhtemelen geri gelecektir.

Pelvik İnflamatuar Hastalık Nasıl Önlenebilir?

Pelvik inflamatuar hastalığından kaçınmak için atabileceğiniz birkaç adım vardır: • Birden fazla cinsel partnerden kaçının.
• Doğum kontrol hapları kullansanız bile korunma yöntemlerini (prezervatif ve / veya diyafram) ve spermisitleri kullanın.
• Olağan dışı vajinal akıntı, pelvik ağrı veya dönemler arasında kanama dahil olmak üzere PID ve cinsel yolla bulaşan hastalık belirtileri fark ederseniz derhal tedavi alın.
• Düzenli jinekolojik muayene ve tarama yaptırınız. Birçok servikal enfeksiyon, iç üreme organlarınıza yayılmadan önce tanımlanabilir ve tedavi edilebilir.

*Sayfa içeriğimiz sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Apandisit Belirtileri ve Tedavi Süreci - Özel Sada Hastanesi

Apandisit Belirtileri ve Tedavi Süreci - Özel Sada Hastanesi

Apandisit Belirtileri ve Tedavi Süreci

Apandisit Belirtileri ve Tedavi Süreci ile ilgili detaylı bilgiyi aktarmadan önce bu yazımızda sizlere apandisitin ne olduğu, yaygın olarak kimlerde görüldüğü, hangi nedenlerden ötürü ortaya çıkabileceği, nasıl teşhis edilebileceği ve daha birçok konu hakkında bilgi vereceğiz.


Apandisit nedir?

Apandisit, bağırsakların başlangıcında, kör bağırsak adı verilen bir bölgede bulunan ve bağırsak hareketlerine yardımcı olan küçük bir tüp şeklindeki yapıdır. Apandisit, bu yapıdaki iltihaplanmadan kaynaklanan bir sağlık sorunudur. Apandisit, genellikle 10-30 yaşları arasındaki insanlarda görülür, ancak her yaşta meydana gelebilir.

Apandisitin nedeni tam olarak bilinmese de, tıkanmış bir apandisitin iltihaplanması sonucu meydana geldiği düşünülmektedir. Bu tıkanıklık, apandisitin içindeki bakterilerin çoğalmasına ve iltihaplanmaya neden olabilir. İltihaplanma sırasında apandisit, şişebilir ve patlaması durumunda ciddi bir enfeksiyon riski oluşabilir.

Apandisitin belirtileri arasında şiddetli karın ağrısı, iştah kaybı, mide bulantısı ve kusma yer alır. Bu belirtiler, genellikle birkaç saat içinde gelişir ve genellikle sağ alt karın bölgesinde yoğunlaşır. Karın bölgesindeki hassasiyet, ateş ve kabızlık gibi belirtiler de görülebilir.

Apandisit, tedavi edilmediği takdirde ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Bunlar arasında peritonit (karın zarı iltihabı), apse (iltihaplı sıvı birikimi) ve sepsis (kan enfeksiyonu) yer alır. Bu nedenle, apandisit şüphesi durumunda, hemen bir doktora başvurmak önemlidir.

Apandisit tedavisi, genellikle ameliyatla yapılır. Apandisit ameliyatı, genellikle laparoskopik yöntemle gerçekleştirilir ve çoğu insan için güvenli bir işlem olarak kabul edilir. Ameliyattan sonra, hasta genellikle birkaç gün hastanede kalır ve iyileşme süreci, kişinin yaşına, sağlık durumuna ve ameliyatın ciddiyetine bağlı olarak değişebilir.

Sonuç olarak, apandisit, ciddi bir sağlık sorunu olabilir ve erken tanı ve tedavi önemlidir. Karın ağrısı, iştah kaybı ve mide bulantısı gibi belirtilerle karşılaşırsanız, hemen bir doktora başvurun.

Apandisit belirtileri nelerdir?

Apandisit, apandisin iltihaplanması sonucu ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. Apandisit belirtileri, hastalığın ilerleme aşamasına bağlı olarak değişebilir. Apandisitin erken aşamalarında belirtiler hafif olabilirken, ilerleyen dönemlerde daha ciddi hale gelebilir. İşte apandisit belirtileri:

Karın ağrısı: Apandisitin en belirgin belirtisi, sağ alt karın bölgesinde şiddetli bir ağrıdır. Ağrı genellikle hafif bir rahatsızlık olarak başlar ve daha sonra şiddetli bir ağrıya dönüşür.

İştahsızlık: Apandisitli kişilerde iştah azalır. Yemek yemek istemezler ve genellikle mide bulantısı veya kusma yaşarlar.

Mide bulantısı ve kusma: Apandisitin ilerleyen aşamalarında, mide bulantısı ve kusma sık görülen belirtilerdir.

Kabızlık veya ishal: Apandisit, bağırsak hareketlerini etkileyebilir ve kabızlık veya ishale neden olabilir.

Ateş: Apandisit, vücut sıcaklığını artırarak ateşe neden olabilir.

İdrar yaparken ağrı: Apandisit, idrar yollarında da rahatsızlığa neden olabilir. İdrar yaparken ağrı hissedilebilir.

Apandisit belirtileri kişiden kişiye değişebilir ve her zaman aynı olmayabilir. Ancak, eğer sağ alt karın bölgesinde şiddetli bir ağrı, mide bulantısı, kusma ve ateş gibi belirtiler varsa, bir doktora başvurmak gerekir. Çünkü apandisit erken teşhis edilmediği takdirde, ciddi komplikasyonlara neden olabilir.


Apandisit kimlerde görülür?

Apandisit, her yaşta insanlarda görülebilen bir rahatsızlıktır. Ancak genellikle 10-30 yaş aralığındaki kişilerde daha sık görülür. Erkeklerde kadınlara oranla daha sık görülür. Apandisit, bazı faktörlere bağlı olarak daha yüksek bir riskle ortaya çıkabilir.

Apandisit risk faktörleri arasında aile öyküsü, diyabet, Krones hastalığı, bağırsak iltihabı ve kabızlık yer alır. Hamile kadınlar da apandisit riski altında olabilirler. Hamilelik sırasında, büyüyen uterus, apandisitin normal yerinde hareket etmesini engelleyebilir ve iltihaplanmasına yol açabilir.

Apandisit, çocuklarda da görülebilir. 2 yaşın altındaki bebeklerde apandisit oldukça nadirdir, ancak daha büyük çocuklarda da görülebilir. Apandisitli çocukların çoğu, 8-16 yaş aralığındadır.

Apandisit, genellikle aniden başlar ve belirtileri hızla kötüleşebilir. Apandisit belirtileri arasında karın ağrısı, iştahsızlık, bulantı, kusma, ishal, kabızlık ve ateş yer alır. Bu belirtiler genellikle birkaç saat içinde ortaya çıkar.

Apandisit, teşhis edilmediği takdirde ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Apandisitin en sık görülen komplikasyonları arasında peritonit (karın zarı iltihabı), apse ve bağırsak tıkanıklığı yer alır. Bu nedenle, apandisit belirtileri yaşayan kişilerin en kısa sürede bir doktora başvurması önemlidir.

Sonuç olarak, her yaşta insanlarda görülebilen apandisit, özellikle 10-30 yaş aralığındaki kişilerde daha sık görülür. Apandisit risk faktörleri arasında aile öyküsü, diyabet, Krones hastalığı, bağırsak iltihabı ve kabızlık yer alır. Hamile kadınlar ve çocuklar da apandisit riski altındadır. Apandisit belirtileri yaşayan kişilerin en kısa sürede bir doktora başvurması ve gerekli tedaviyi almaları önemlidir.


Apandisit neden olur?

Apandisit, genellikle apandiks adı verilen bağırsak çıkıntısının enfekte olması ve iltihaplanması sonucu oluşan bir sağlık sorunudur. Apandisit, ani ve şiddetli karın ağrısı ile karakterizedir ve hızlı bir şekilde tedavi edilmesi gereken bir durumdur.

Apandisin tıkanması en yaygın nedenlerden biridir. Apandiks, vücudun bağışıklık sistemi için önemli bir rol oynayan bir tür bağırsak dokusudur. Ancak, bazen apandiks içindeki açıklık tıkanır ve içeriği dışarıya çıkamaz. Bu, bağırsaklarda birikinti oluşmasına ve bakteri üremesine neden olabilir. Bu da iltihaplanmaya ve apandisitin oluşumuna yol açabilir.

Tıkanıklığın nedeni, bir dışkı birikimi, enfeksiyon, tümör veya yabancı cisim olabilir. Apandisitin nedeni tam olarak bilinmese de, bazı faktörlerin riski artırdığı düşünülmektedir. Bu faktörler arasında genetik yatkınlık, aile öyküsü, yaş, cinsiyet ve beslenme alışkanlıkları yer alır.

Genetik yatkınlık, ailenin geçmişinde apandisit vakalarının olması durumudur. Bu, kişinin apandisit olasılığını artırabilir. Yaş da bir diğer risk faktörüdür. Genellikle gençlerde ve orta yaşlı yetişkinlerde daha sık görülür. Kadınlar da erkeklere göre daha yüksek risk altındadır.

Beslenme alışkanlıkları da apandisitin oluşumunda rol oynayabilir. Yüksek miktarda yağ ve şeker içeren besinlerin tüketimi, düşük lif alımı ve aşırı miktarda kırmızı et tüketimi, apandisit riskini artırabilir.

Sonuç olarak, apandisit genellikle apandiks tıkanması nedeniyle oluşur ve tıkanıklığın nedeni bir dışkı birikimi, enfeksiyon, tümör veya yabancı cisim olabilir. Bununla birlikte, genetik yatkınlık, yaş, cinsiyet ve beslenme alışkanlıkları gibi faktörler de riski artırabilir. Apandisit şüphesi olan herkesin bir sağlık uzmanına başvurması ve uygun tedaviyi alması önemlidir.


Apandisit nasıl teşhis edilir?

Apandisit, acil bir durum olarak kabul edilir ve hızlı bir şekilde teşhis edilip tedavi edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, apandisit belirtileri hissedildiğinde, bir doktora başvurulmalıdır.

Apandisit tanısı, bir dizi test ve muayene ile konulabilir. Doktorunuz, semptomlarınızı ve tıbbi öykünüzü inceleyerek başlayacaktır. Bu, ağrının ne zaman başladığını, nerede olduğunu, şiddetini ve karakterini belirlemek için sorular sorulmasıdır. Ayrıca, belirtilerinizin diğer olası nedenlerini ortadan kaldırmak için fizik muayene de yapılabilir.

Doktorunuz, apandisit şüphesi varsa, aşağıdaki testlerden bir veya birkaçını önerebilir:

Kan testleri: Kan testleri, apandisit dahil olmak üzere bir dizi durumu teşhis etmek için yapılır. Apandisitin neden olduğu enfeksiyon, vücudun savunma mekanizmaları tarafından tespit edilir ve kan testleri, beyaz kan hücresi sayısının yükselip yükselmediğini ölçerek bu enfeksiyonu tespit edebilir.

İdrar testleri: İdrar testleri, apandisitin belirtileriyle karıştırılabilecek diğer durumları ortadan kaldırmak için yapılır.

Ultrason: Ultrason, apandisitin teşhisinde kullanılan yaygın bir testtir. Ultrason, apandisitin şişkinliğini ve dolgunluğunu görüntülemeye yardımcı olabilir.

Bilgisayarlı tomografi (BT): BT, apandisitin kesin teşhisinde kullanılan bir diğer testtir. BT, apandisitin tam konumunu ve durumunu görüntüleyebilir.

Laparoskopi: Laparoskopi, apandisit tanısının kesinleştirilmesi için nadiren kullanılan bir cerrahi işlemdir. Bu işlemde, küçük bir kamera yardımıyla karın boşluğunun içi incelenir ve apandisitin varlığı tespit edilebilir.

Apandisit teşhisi koyulduktan sonra, hastanın ameliyat edilmesi gerekmektedir. Ameliyat sonrası tedavi, hastanın durumuna ve ameliyatın nasıl yapıldığına bağlı olarak değişebilir.


Apandisit acil bir durum mudur?

Apandisit, genellikle acil bir durumdur ve müdahale edilmediğinde ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Apandisit, apendiks adı verilen küçük bir bağırsak parçasının iltihaplanmasıdır. Bu iltihaplanma, apendiks içindeki bakterilerin artmasından kaynaklanır ve apendiks içindeki basınç artar. Bu basınç artışı, bağırsak duvarlarının zayıflamasına ve sonunda yırtılmasına neden olabilir.

Eğer apandisit teşhisi konulursa, ameliyat mümkün olan en kısa sürede yapılmalıdır. Erken müdahale, apandisitin yırtılması gibi ciddi komplikasyonları önlemeye yardımcı olabilir. Apandisitin yırtılması, çevredeki dokuların iltihaplanmasına ve enfekte olmasına neden olabilir. Bu durum, peritonit adı verilen ciddi bir enfeksiyon durumuna yol açabilir ve hastanın hayatını tehlikeye sokabilir.

Apandisitin teşhisi konulduğunda, ameliyat genellikle en uygun tedavi seçeneğidir. Ameliyatın türü, hastanın durumuna bağlı olarak değişebilir. Bazı durumlarda, apandisit hafif bir iltihaplanma ile sınırlı kalabilir ve antibiyotik tedavisiyle tedavi edilebilir. Ancak, apandisitin tekrarlanma riski yüksektir ve genellikle cerrahi müdahale önerilir.

Apandisit, her yaşta insanı etkileyebilir. Ancak, genellikle 10 ila 30 yaşları arasındaki insanlarda daha sık görülür. Apandisitin nedeni tam olarak bilinmemektedir, ancak enfeksiyonlar, tıkanıklıklar ve apendiks içindeki mukus birikimi gibi faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir.

Apandisit semptomları, diğer sindirim sistemi rahatsızlıkları ile karıştırılabilen yaygın semptomlardır. Semptomlar, genellikle karın ağrısı, iştahsızlık, mide bulantısı, kusma, ateş ve kabızlık veya ishal gibi sindirim sistemi sorunlarını içerir. Ancak, apandisitin karakteristik semptomu, ağrının sağ alt kadranda yoğunlaşmasıdır.

Sonuç olarak, apandisit, acil bir durumdur ve erken teşhis ve tedavi edilmezse ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Bu nedenle, apandisit belirtileri gösteren kişilerin, mümkün olan en kısa sürede bir doktora başvurması önerilir.


Apandisit ameliyatı sonrası iyileşme süreci nasıldır?

Apandisit, çoğu durumda acil cerrahi müdahale gerektiren bir durumdur. Apandisit ameliyatı, apendektomi olarak bilinir ve genellikle laparoskopik cerrahi yöntemi kullanılarak gerçekleştirilir. Laparoskopik cerrahi, karın bölgesindeki küçük kesilerden yapılan ameliyatlarla gerçekleştirilir ve daha az invaziv olduğu için daha hızlı iyileşme süresi ve daha az komplikasyon riski sunar.

Apandisit ameliyatı sonrası iyileşme süreci, ameliyatın tipine, kişinin yaşı, genel sağlık durumu ve komplikasyonların varlığına bağlı olarak değişebilir. Ancak genellikle hastaların birkaç gün içinde normal aktivitelerine geri dönebilecekleri bir süreci kapsar.

Ameliyatın hemen ardından hasta birkaç saat gözlem altında tutulur ve daha sonra normal aktivitelere geri dönebilmesi için eve gönderilir. Hasta, ameliyat sonrası birkaç gün boyunca ağrı kesici ilaçlar alabilir ve genellikle hastanın ayağa kalkıp yürümesine yardımcı olmak için fizyoterapistlerle çalışılır.

Ameliyat sonrası ilk birkaç gün boyunca, yara bölgesinde hafif ağrı, şişlik ve morarma olabilir. Bunlar normaldir ve genellikle birkaç gün içinde azalır. İlk birkaç gün boyunca sıvı ve hafif yiyecekler tüketmek önerilir. Ameliyat sonrası 24 saat içinde yürüyüş yapmak gibi hafif egzersizler yapmak, iyileşmeyi hızlandırmaya yardımcı olabilir.

Ameliyat sonrası dikişler genellikle kendiliğinden eriyen malzeme kullanılarak yapıldığından, ayrıca dikişlerin alınması gerekmez. Ancak, ameliyat sonrası dönemde yara bakımı yapmak önemlidir. Ameliyat sonrası bölge, ameliyatın yapıldığı yere göre değişmekle birlikte, birkaç hafta boyunca yavaş yavaş iyileşir.

İyileşme sürecinde enfeksiyon riskini azaltmak için, ameliyattan sonra antibiyotikler kullanılabilir. Bu ilaçların nasıl alınacağı ve ne kadar süre kullanılacağı, doktor tarafından belirlenecektir.

Bazı hastalarda, apandisit ameliyatı sonrasında komplikasyonlar gelişebilir. Bu nedenle, hastanın doktorunun talimatlarına tam olarak uyması ve düzenli takip kontrollerine gitmesi önemlidir.


Apandisit ameliyatı ne kadar sürer?

Apandisit, acil cerrahi müdahale gerektiren bir durum olduğundan, ameliyat süresi genellikle kısa sürer. Ancak ameliyatın süresi, apandisitin ne kadar ilerlemiş olduğuna ve hastanın genel sağlık durumuna göre değişebilir.

Apandisit ameliyatı, genellikle laparoskopik yöntemle yapılır. Bu yöntemde, karın bölgesine küçük kesiler açılır ve laparoskop adı verilen bir cihaz yardımıyla iç organlara erişilir. Laparoskopik cerrahi, açık cerrahiye göre daha az invaziv bir yöntemdir ve daha kısa bir iyileşme süreci sağlar.

Laparoskopik apandisit ameliyatı genellikle 30-60 dakika sürer. Ancak apandisitin ciddiyeti ve hastanın genel sağlık durumu gibi faktörlere bağlı olarak bu süre değişebilir. Ayrıca, bazı durumlarda laparoskopik ameliyat yeterli olmazsa, açık cerrahi uygulanabilir ve bu durumda ameliyat süresi biraz daha uzayabilir.

Apandisit ameliyatı sonrası iyileşme süreci genellikle hızlıdır. Laparoskopik cerrahi yöntemi kullanıldığında, hastaların çoğu birkaç saat içinde yürümeye başlayabilir ve ertesi gün taburcu edilebilir. Açık cerrahi uygulandığında ise iyileşme süresi biraz daha uzun olabilir ve hastaların birkaç gün hastanede kalması gerekebilir.

Apandisit ameliyatı sonrası dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Ameliyat sonrası ilk günlerde ağrı ve rahatsızlık hissi normaldir ve doktorun önerdiği ağrı kesiciler kullanılmalıdır. İyileşme sürecinde, yavaş yavaş normal aktivitelere dönülmeli ve doktorun önerdiği diyet programına uyulmalıdır. Ameliyat yarasının iyileşmesi için de yara bakımı önemlidir ve doktorun önerileri doğrultusunda yapılmalıdır.

Apandisit ameliyatı sonrası iyileşme süreci, hastanın yaşına, genel sağlık durumuna, ameliyat yöntemine ve apandisitin ciddiyetine bağlı olarak değişebilir. Bu nedenle, iyileşme süreci ve aktivitelere dönüş süreci doktorun önerilerine göre belirlenmelidir.


Apandisit ameliyatı sonrası ne zaman çalışmaya başlayabilirim?

Apandisit ameliyatı sonrası işe dönüş süreci, kişinin ameliyat sonrası iyileşme sürecine ve işinin gerekliliklerine bağlı olarak değişebilir. Ameliyat sonrası iyileşme süreci bireysel olarak değişebilir ve hastanın sağlık durumuna, ameliyatın türüne, işin gerektirdiği fiziksel aktivite düzeyine ve diğer faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, işe ne zaman dönülebileceği konusunda kesin bir cevap vermek zordur.

Apandisit ameliyatı sonrası iyileşme süreci genellikle birkaç hafta sürebilir. Hastalar genellikle ameliyat sonrası birkaç gün hastanede kalırlar ve daha sonra evde dinlenerek iyileşmeye devam ederler. İlk birkaç gün boyunca ağrı ve rahatsızlık hissedilebilir, ancak bu belirtiler zamanla azalacaktır.

İşe dönüş sürecinde, özellikle fiziksel aktivite gerektiren işlerde çalışanlar, iyileşme sürecini tamamlamadan önce işe dönmek istemeyebilirler. Bu nedenle, doktorunuzun tavsiyesini almak ve iyileşme süreci boyunca dinlenmek önemlidir. İyileşme sürecinin hızlandırılması için sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve dinlenme de önemlidir.

İşe dönüş sürecinde, ağır kaldırmaktan, ani hareketlerden ve yoğun fiziksel aktivitelerden kaçınmak önemlidir. İlk birkaç hafta, ameliyat bölgesinde hafif ağrı ve rahatsızlık hissedilebilir ve bu nedenle ağır işlerden kaçınmak gerekir. İyileşme sürecinin tamamlanması ve doktorunuzun onayını almadan önce tamamen normal aktivitelere dönmekten kaçınmak önemlidir.

Özetlemek gerekirse, apandisit ameliyatı sonrası işe dönüş süreci, hastanın sağlık durumuna, ameliyatın türüne ve işin gerekliliklerine bağlı olarak değişebilir. İyileşme sürecinin tamamlanması ve doktorunuzun onayını almadan önce normal aktivitelere dönmekten kaçınmak önemlidir.


Sıkça Sorulan Sorular

Apandisit belirtileri nelerdir?

Apandisit belirtileri arasında karın ağrısı, mide bulantısı, kusma, iştahsızlık, ateş ve kabızlık veya ishal yer alır.

Apandisit nedir?

Apandisit, vermiformis adı verilen bir bağırsağın son kısmı olan apandis'in iltihaplanmasıdır.

Apandisit kimlerde görülür?

Apandisit her yaşta insanlarda görülebilir, ancak genellikle 10-30 yaş arasındaki insanlarda daha sık görülür.

Apandisit neden olur?

Apandisit nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genellikle apandis içindeki dışkının tıkanması sonucu bakteriyel enfeksiyonun oluşması sonucu meydana gelir.

Apandisit nasıl teşhis edilir?

Apandisit teşhisi, fizik muayene, kan testleri, idrar testleri, ultrason ve BT taraması gibi yöntemlerle yapılabilir.

Apandisit acil bir durum mudur?

Evet, apandisit acil bir durumdur ve hızlı bir şekilde tedavi edilmelidir. Tedavi edilmezse, apandisitin patlaması ciddi komplikasyonlara yol açabilir.

Apandisit ameliyatı nasıl yapılır?

Apandisit ameliyatı, genellikle laparoskopik cerrahi olarak bilinen minimal invaziv bir yöntemle yapılır. Bu yöntem, daha hızlı iyileşme süresi ve daha az komplikasyon riski ile birlikte daha az ağrı ve daha az yara izi ile sonuçlanır.

Apandisit ameliyatı sonrası iyileşme süreci nasıldır?

Apandisit ameliyatı sonrası iyileşme süreci, genellikle 1-2 hafta sürer. Bu süre boyunca, dinlenmek, antibiyotikleri düzenli olarak kullanmak ve doktorunuzun talimatlarını takip etmek önemlidir.

Apandisit ameliyatı sonrası ne zaman normal aktivitelere dönebilirim?

Apandisit ameliyatı sonrası normal aktivitelere genellikle 2-3 hafta sonra dönülebilir. Ancak, doktorunuzun talimatlarını takip etmek ve iyileşme sürecini tamamlamak önemlidir.

Apandisit ağrısı ne kadar sürer?

Apandisit ağrısı, genellikle belirtilerin başlamasından sonraki 24-48 saat içinde şiddetlenir. Tedavi edilmezse, ağrı genellikle birkaç gün içinde şiddetli bir hal alır. Ancak, apandisitin tipine ve şiddetine bağlı olarak, ağrı süresi değişebilir.

Apandisit ameliyatı ne kadar sürer?

Apandisit ameliyatı, genellikle 30 dakika ile 1 saat arasında sürer. Ancak, ameliyatın süresi apandisitin durumuna, hastanın sağlık durumuna ve ameliyatı yapan cerrahın tecrübesine bağlı olarak değişebilir.

Apandisit ameliyatı sonrası iyileşme süreci ne kadar sürer?

Apandisit ameliyatı sonrası iyileşme süreci, kişiden kişiye değişebilir. Genellikle, hastalar ameliyat sonrası 1-2 gün hastanede kalırlar ve iyileşme süreci 1-2 hafta sürebilir. Ancak, kişinin sağlık durumuna, ameliyatın tipine ve apandisitin şiddetine bağlı olarak iyileşme süreci uzayabilir veya kısalabilir.

Apandisit ameliyatı sonrası ne zaman çalışmaya başlayabilirim?

Apandisit ameliyatı sonrası ne zaman çalışmaya başlayacağınız, iyileşme süreci ve işinize bağlı olarak değişebilir. Genellikle, ameliyattan sonra 1-2 hafta dinlenmek önerilir. Ancak, hafif bir işte çalışıyorsanız ve iyileşme süreciniz iyi gidiyorsa, daha erken işe dönebilirsiniz.

Apandisit ameliyatı sonrası ne zaman spor yapabilirim?

Apandisit ameliyatı sonrası ne zaman spor yapabileceğiniz, iyileşme süreci ve sporun tipine bağlı olarak değişebilir. Genellikle, ameliyattan sonra 2-3 hafta dinlenmek önerilir. Ancak, iyileşme süreciniz iyi gidiyorsa, daha erken hafif egzersizlere başlayabilirsiniz.

Apandisit ameliyatı sonrası beslenme nasıl olmalıdır?

Apandisit ameliyatı sonrası beslenme, ameliyat sonrası birkaç gün boyunca sıvı gıdalarla başlar. Daha sonra, yavaş yavaş katı gıdalara geçiş yapılır. Ameliyat sonrası dönemde, ağır, yağlı ve baharatlı yiyeceklerden kaçınılması önerilir.

İçindekiler İçindekiler Apandisit nedir? Apandisit belirtileri nelerdir? Apandisit kimlerde görülür? Apandisit neden olur? Apandisit nasıl teşhis edilir? Apandisit acil bir durum mudur? Apandisit ameliyatı sonrası iyileşme süreci nasıldır? Apandisit ameliyatı ne kadar sürer? Apandisit ameliyatı sonrası ne zaman çalışmaya başlayabilirim? Sıkça Sorulan Sorular "
Divertikülit Nedir, Nasıl Tedavi Edilir?

Divertikülit Nedir, Nasıl Tedavi Edilir?

Divertikülit

Divertikül, sindirim sisteminin iç yüzeyinde oluşabilen küçük, şişkin keselere denir. En sık olarak kalın bağırsağın alt kısmında yer alırlar. Divertikül özellikle 40 yaşından sonra yaygındır ve nadiren sorunlara sebebiyet verir. Divertikülün varlığı divertiküloz olarak bilinir.

Torbaların bir veya daha fazlası iltihaplandığında veya enfekte olduğunda, bu durum divertikülit olarak bilinir. Divertikülit şiddetli karın ağrısı, ateş, mide bulantısı ve bağırsak alışkanlıklarınızda belirgin değişikliklere sebep olabilmektedir.

Hafif divertikülit, dinlenerek, diyette yapılan değişiklikler ya da antibiyotiklerle tedavi edilebilmektedir. Şiddetli ve tekrarlayan divertikülit ise ameliyat gerektirebilir.

Nedenleri Divertikülit Nedenleri Nelerdir?

Kesin nedeni bilinmemekle beraber, genellikle lif yönünden fakir besinler tüketmeye bağlı olarak kalın bağırsakta dışkının sertleşmesi nedeniyle, rektuma dışkının ilerleyebilmesi adına kalın bağırsaktaki basıncın artmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Divertikül genellikle kolondaki zayıf bölgelerin baskı altında kalmasıyla gelişir.

Divertikülit yırtılması sonucu iltihaplanma ve bazı durumlarda enfeksiyonla ortaya çıkar.

Divertikülit Risk Faktörleri Nelerdir?

Birkaç faktör divertikülit gelişme riskinizi artırabilir:

Yaşlanma: Divertikülit görülme sıklığı yaşla birlikte artar.
Obezite: Ciddi derecede fazla kilolu olmak, divertikülit gelişme olasılığınızı artırır. Sigara içmek: Sigara içenlerin, sigara içmeyenlere göre divertikülit yaşama olasılığı daha yüksektir. Egzersiz eksikliği: Yoğun egzersiz, divertikülit riskinizi azaltır. Hayvansal yağda yüksek ve lifte düşük diyet: Yüksek miktarda hayvansal yağ alımıyla birlikte düşük lifli bir diyet, risk artırıyor gibi görünse de, tek başına düşük lifin rolü net değildir. Bazı ilaçlar: Kullanılan bazı ilaçlar, divertikülit riskini artırabilir. Divertikülit Komplikasyonları Nelerdir? Akut divertiküliti olan kişilerin yaklaşık %25’i aşağıdaki komplikasyonları geliştirir: Torbada irin birikmesine bağlı oluşan apse,
Yara izi nedeniyle bağırsakta meydana gelen tıkanma, Bağırsak bölümleri arasında veya bağırsak ile diğer organlar arasında anormal bir geçiş yolu (fistül), Enfekte ya da iltihaplı kese yırtılırsa peritonit ortaya çıkabilir ve bağırsak içeriğinin karına dökülmesine sebep olabilir. Peritonit tıbbi bir acil durumdur ve acil bakım gerektirir. Divertiküliti Önleme Yolları Nelerdir? Düzenli egzersiz: Egzersiz, normal bağırsak işlevini destekler ve kolondaki basıncı azaltır. Bu yüzden günde 30 dakika spora zaman ayırmak önemlidir.
Daha fazla lif tüketin: Yüksek lifli bir diyet divertikülit riskini azaltmaktadır. Taze meyve, sebzeler ve tam tahıllı lif açısından zengin yiyecekler, atık maddeyi yumuşatır ve kolonunuzdan daha hızlı geçmesine yardımcı olur. Bol sıvı tüketin: Tükettiğiniz lif oranına göre sıvı tüketiminize de özen göstermeniz gerekmektedir. Fazla lifli gıda tüketip su tüketiminizi sınırlı tutarsanız, kabız olmanıza sebebiyet verir. Sigara içmekten kaçının: Sigara içmek, artan divertikülit riski ile ilişkilidir. Belirtiler Divertikülit Belirtileri Nelerdir?

Sürekli olabilen ve birkaç gün sürebilen ağrı. Karnın sol alt bölümü, ağrının olağan bölgesidir.

Divertikülit belirtileri arasında, Mide bulantısı ve kusma Ateş Karın hassasiyeti K K abızlık veya ishal hali yer alır. Tanı Yöntemleri Divertikülit Tanısı Nasıl Konulur?

Divertikülit genellikle akut atak sırasında teşhis edilmektedir. Karın ağrısı bir takım problemlere işaret edebileceğinden, doktorun belirtiler için diğer nedenleri ekarte etmesi gerekecektir.

Hekiminiz, karnınızın hassasiyetini kontrol etmeyi de içeren bir fizik muayene ile işe başlayacaktır. Kadınlarda, pelvik hastalıkları dışlamak adına pelvik muayene ve karın ağrısı nedenlerinden biri olan hamileliği dışlamak adına da gebelik testi yapılır.

Enfeksiyon belirtilerini kontrol etmek adına kan ve idrar testleri istenebilir. Karın ağrısının karaciğere bağlı gelişen nedenlerini ortadan kaldırmak adına, karaciğer enzim testi uygulanabilir.

İshal olan kişilerde enfeksiyon riskini ortadan kaldırmak amaçlı dışkı testi uygulanabilir. İltihaplı ya da enfekte keseleri tanımlayabilen ve divertikülit teşhisini doğrulayabilen bir BT taraması. BT ayrıca divertikülitin ciddiyetini göstermek ve tedaviye yön vermek amacıyla da kullanılabilir.

Tedavi Yöntemleri Divertikülit Tedavisi Nasıl Yapılır?

Divertikülit tedavi planı, belirtilerin ciddiyetine bağlı olarak şekillenir. Bunlar,

Komplike Olmayan Divertikülit

Belirtiler hafif olduğu takdirde evde tedavi edilebilirsiniz. Doktor, enfeksiyonu tedavi etmek amacıyla antibiyotik ve birkaç gün sıvı diyeti yapmanızı önerebilir. Belirtilerin düzelmeye başlamasıyla beraber yavaş yavaş katı yiyecekleri listeye dahil edebilirsiniz. Bu tedavi komplike olmayan diverküliti olan çoğu kişide işe yaramaktadır.

Komplike Diverkülit

Şiddetli bir atak geçirirseniz veya başka sağlık sorunlarınız mevcutsa, hastaneye kaldırılmanız doğru bir tercih olacaktır.

Tedavi planı içerisinde, intravenöz antibiyotikler, abdominal apse oluşmuşsa, boşaltılması amacıyla bir tüpün yerleştirilmesi ve ameliyat yer alıyor. Ameliyat seçeneği, bağırsak apsesi, fistül ya da bağırsak duvarında delinme mevcutsa, birden fazla karmaşık olmayan divertikülit vakası geçirdiyseniz, zayıflamış bir bağışıklık sistemi mevcudiyetinde uygulanabilir. Ameliyat 2 ana şekilde uygulanabilir:

Birincil Bağırsak ezeksiyonu

Cerrah bağırsağın hastalıklı bölümünü çıkarır ve ardından sağlıklı bölümleri yeniden birleştirir (anastomoz). Bu normal bağırsak hareketlerine sahip olmanıza ön ayak olur. Enflamasyon miktarına bağlı olarak, açık ameliyat ya da minimal invazif (laparoskopik) bir prosedür geçirebilirsiniz.

Kolostomi ile Bağırsak ezeksiyonu

Kolon ve rektumda çok fazla iltihap mevcutsa, kolostomi yapılması gerekir. Karın duvarındaki bir açıklık, kolonun sağlıklı kısmına bağlanır. Atık, açıklıktan bir torbaya geçer. Enflamasyon hafifledikten sonra, kolostomi tersine çevrilebilir ve bağırsak yeniden bağlanabilir.

Takip Bakımı

Hekiminiz, divertikülitten altı hafta sonra kolonoskopi önerebilir. Divertiküler hastalıkla, kolon veya rektum kanseri arasında doğrudan bir ilişki mevcut değil gibi görünse de, öyle değildir. Divertiküler atağı esnasında kolonoskopi risklidir ve kolon kanseri ihtimaller arasından çıkabilir.

Başarılı bir tedavinin ardından, gelecekteki divertikülit ataklarının önlenmesi için ameliyat yapılması önerilebilir. Ameliyat kararı kişiye özeldir, atakların sıklığına ve komplikasyonların varlığına göre karar verilir.

Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır. Güncellenme Tarihi: 13 Aralık 2020 Pazar Yayımlanma Tarihi: 13 Aralık 2020 Pazar

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde, sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

Kimlik bilgileriniz: Adınız, soyadınız, T.C. Kimlik numaranız, pasaport numaranız veya geçici TC Kimlik numaranız, doğum yeri ve tarihiniz, medeni haliniz, cinsiyetiniz, sigorta veya hasta protokol numaranız ve sizi tanımlayabileceğimiz diğer kimlik verileriniz. İletişim Bilgileriniz: Adresiniz, telefon numaranız, elektronik posta adresiniz ve sair iletişim verileriniz, müşteri temsilcileri ya da hasta hizmetleri tarafından çağrı merkezi standartları gereği tutulan sesli görüşme kayıtlarınız ile elektronik posta, mektup veya sair vasıtalar aracılığı ile tarafımızla iletişime geçtiğinizde elde edilen kişisel verileriniz. Muhasebesel Bilgileriniz: Banka hesap numaranız, IBAN numaranız, kredi kartı bilginiz, faturalama bilgileriniz gibi finansal verileriniz. Sağlık hizmetlerinin finansmanı ve planlaması amacıyla özel sağlık sigortasına ilişkin verileriniz ve Sosyal Güvenlik Kurumu verileriniz. Hastane veya tıp merkezlerimizi ziyaret etmeniz halinde güvenlik ve denetim amaçlı tutulmakta olan kamera kayıtları görüntüleriniz. Otoparkı kullanmanız halinde araç plaka veriniz. Sağlık Bilgileriniz: Laboratuvar sonuçlarınız, test sonuçlarınız, muayene verileriniz, randevu bilgileriniz, check-up bilgileriniz, reçete bilgileriniz dahil ancak bunlarla sınırlı olmaksızın tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi sırasında veya bunların bir sonucu olarak elde edilen her türlü sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verileriniz. www.acibadem.com.tr sitesine veya www.acibadem.com.tr/AcibademOnline/TR/MainPage adresine gönderdiğiniz veya girdiğiniz sağlık verileriniz ve sair kişisel verileriniz. Acıbadem’e veya Acıbadem Grup şirketlerinden herhangi birine iş başvurusunda bulunmanız halinde bu hususta temin edilen özgeçmiş dâhil sair kişisel verileriniz ile Acıbadem Grubu çalışanı ya da ilişkili çalışan olmanız halinde hizmet akdiniz ve işe yatkınlığınız ile ilgili her türlü kişisel verileriniz.

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

Kimliğinizi teyit etme, Kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi. İlgili mevzuat uyarınca Sağlık Bakanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Hastane ve Tıp Merkezlerimizin iç işleyişi ile günlük operasyonların planlanması ve yönetilmesi. Hastane Yönetimi, Hasta Hakları, Hasta Deneyimi bölümleri tarafından hasta memnuniyetinin ölçülmesi, arttırılması ve araştırılması. İlaç temini. Randevu almanız halinde randevu hakkında sizi haberdar edebilme. Risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerini geliştirme amacıyla analiz yapma. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından sağlık hizmetlerinizin finansmanı, tetkik, teşhis ve tedavi giderlerinizin karşılanması, müstehaklık sorgusu kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Araştırma yapılması. Yasal ve düzenleyici gereksinimlerin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerinin finansmanı kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgileri paylaşma. Kalite, Hasta Deneyimi, Bilgi Sistemleri bölümleri tarafından risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından hizmetlerimiz karşılığında faturalandırma yapılması ve anlaşmalı olan kurumlarla ilişkinizin teyit edilmesi. Pazarlama, Medya ve İletişim, Çağrı Merkezi bölümleri tarafından kampanyalara katılım ve kampanya bilgisi verilmesi, Web ve mobil kanallarda özel içeriklerin, somut ve soyut faydaların tasarlanması ve iletilebilmesi.

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi,

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği, Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Korunması Yönetmeliği, Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuat hükümleridir.

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca,

Kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenme, Kişisel veriler işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme, Kişisel sağlık verilerine erişim ve bu verileri isteme, Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme, Kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesine ve/veya kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesine ilişkin işlemlerin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme hakkını haizsiniz.

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak,

(i) ATATÜRK MAH.FEZA SK.NO:3/8 ATAŞEHİR, Istanbul, Türkiye adresine kargo ile ıslak imzanızı taşıyan bir dilekçe ile “Kurumsal Sekretarya” departmanı dikkatine Zarfına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Bilgi Talebi” yazılarak gönderebilirsiniz, (ii) Noter kanalıyla gönderebilir, (iii) acibademsaglik@hs02.kep.tr adresine güvenli elektronik ya da mobil imzalı olarak, kayıtlı elektronik posta adresi veya sistemimizde kayıtlı elektronik e-posta adresiniz aracılığıyla ve/veya (iv) Acıbadem’e hitaben yazdığınız “word veya pdf.” formatındaki bir dosyayı güvenli eimza ile imzalayarak kisiselveri@acibadem.com ‘a e-posta’nın konu kısmına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Bilgi Talebi” yazarak iletebilirsiniz.

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

SIK ZİYARET EDİLENLER Akciğer kanseri Bağırsak kanseri Böbrek nakli Cilt kanseri Gırtlak kanseri Hemoroid Kalp krizi belirtileri Kan kanseri (Lösemi) Karaciğer nakli Kemik iliği nakli Kolon kanseri Koronavirüs Belirtileri Lenf kanseri Lenfödem Meme kanseri Mide kanseri Pankreas kanseri Prostat kanseri Rahim kanseri Vücut kitle endeksi hesaplama


Ana Sayfa Hastaneler Doktorlar Medikal Teknolojiler Kurumsal Bilgiler Sponsorluklar Bilgilendirilmiş Onamlar Kişisel Verilerin Korunması İletişim

Web sitemizde bulunan tüm görsellerin, işitsel veya içerik bilgilerinin izinsiz kullanılması yasaktır. Durumun tespit edilmesi halinde hukuki yollara başvurulacaktır.

"