Migren Tedavisi İçin Hangi Doktora / Bölüme Gidilir? Uzm. Dr. Süreyya ATAUS

Migren Tedavisi İçin Hangi Doktora / Bölüme Gidilir? Uzm. Dr. Süreyya ATAUS

Migren Tedavisi İçin Hangi Doktora / Bölüme Gidilir?

Nörolojik hastalıklardan biri olan ve dünyada yaşam kalitesini düşüren migren, genellikle tek taraflı ve oldukça şiddetli görülen bir baş ağrısıdır. Migren ataklarıyla baş başa kalan hastaların en çok merak ettiği hususların başında ise hangi bölüme gitmeliyim? sorusu gelmektedir. Bu yazımızda migren hastalığından ve neden olduğu şiddetli baş ağrısından kurtulmak için hangi doktora gidilmesi gerektiği ve tedavinin nasıl planlandığı ele alınmaktadır.

Migren tedavisi için Nöroloji bölümüne başvurulmalıdır. Doktor tercih ederken dikkat edilmesi gerekenler ve tedavi planlaması hakkında detaylı bilgi için yazının kalanını okuyabilirsiniz.

Migren Nedir, Neden Olur?

Migren nörolojik bir rahatsızlık olup, genellikle ışık ve ses duyarlılığı ile kendini hissettiren orta veya şiddetli düzeyde baş ağrısı atakları görülen bir hastalıktır.

Genetik olarak da yatkınlığı olanlarda görülme sıklığı daha fazla olan migren kadınlarda erkeklere nazaran daha fazla görülmektedir. (1)

Migren Teşhis ve Tedavisi Nasıldır?

Migren tanısı konulması için birçok faktör birlikte değerlendirilmektedir. Baş ağrısı türleri arasında yaygın olarak görülen ve günlük hayatı olumsuz etkileyen bir hastalık olan migren tanısında, hastanın öyküsü, muayene ile ortaya konulmaktadır. Migrenin teşhisinde şu sorulara cevaplar aranmaktadır, (2)

Hastanın yaş, cinsiyet gibi özellikleri, Baş ağrısı başlangıç zamanı, şiddeti, Ağrının niteliği ve hangi bölgeleri etkilediği, Görülme sıklığı, Tetikleyici durumun varlığı, Ağrı öncesi belirtiler, Ağrı için kullanılan ilaçlar ve sıklığı nedir gibi soruların cevapları aranmaktadır. Migren İçin Hangi Bölüme Gidilmeli?

Migren yukarıda da belirttiğimiz gibi nörolojik bir hastalık olup, tedavi için Nöroloji uzmanından yardım almanız gerekmektedir. Migrenin belirtilerinin bir veya birkaçını yaşıyorsanız evde tedavi yöntemi yerine en kısa zamanda yardım istemek sizin lehinize olacaktır. Nöroloji uzmanı migren olup olmadığınız için gerekli test ve tahlilleri yapılarak tedaviniz için gerekli adımlar atmanıza yardımcı olacaktır. (3)

Ayrıca tedavi konusunda dahiliye uzmanı, psikologlardan da yardım alınabilir.

Migren Belirtileri Nelerdir?

Migrenin birçok belirtisi bulunmaktadır. Dört ana başlıkta değerlendirilen migrenin ortaya çıkma yaşı çoğunlukla 20-30’lu yaşlardır.

Prodrom Migren Belirtileri: Migren ağrıları ortaya çıkmadan önce bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Ruh halinde değişiklik, sık sık esneme, daha fazla yeme içme isteği gibi durumlar olabilir. Aura Migren Belirtileri: Halsizlik, karıncalanma hissi, konuşmada zorlanma gibi durumlar görülmektedir. Baş Ağrısı, 4-72 saat süren, zonklayıcı, fiziksel aktivite ile artan, tek taraflı baş ağrısıdır. Postdrom(düzelme): Migren ağrısının azalması ile ortaya çıkan yorgunluk, tükenmişlik gibi durumlar görülürken bazılarında ise yenilenme, iştah artışı gibi durumlar görülebilir. (4)

Kaynakça:

1.YÜCEL, Y. (2008). Migren baş ağrısında tanı ve tedavi yaklaşımları. Dicle Tıp Dergisi, 35(4), 281-286.

2.Demirkirkan, M. K. (2004). Migren tanı ve takibinde kranial görüntüleme. Kocatepe Tıp Dergisi, 5(1).

3.Öztürk, M. O., Ünlü, R. E., İğde, M., Yıldırım, A. R., & Tapan, M. (2016). Migren Başağrılarının Cerrahi Tedavisi: Cerrahi Teknik, Klinik, Anatomik ve Radyolojik Çalışmaların Derlenmesi. Turkish Journal of Plastic Surgery, 24(4).

4.Schürks M. Was ist Migräne? [What is migraine?]. Nervenarzt. 2009 Oct,80(10):1154, 1156-9. German. doi: 10.1007/s00115-009-2704-6. PMID: 19322554.

Silberstein, S. D., Saper, J. R., & Freitag, F. G. (2001). Migraine: diagnosis and treatment. Wolff’s headache and other head pain, 16, 96-170.

1963 Yılında İstanbul’un Beykoz ilçesinde hayata merhaba diyen Uzm. Dr. Süreyya ATAUS, eğitimini 1980-1986 yıllarında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde tamamlamıştır. Nöroloji uzmanlık eğitimini ise Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji A.B.D’da 1999 yılında tamamlamıştır. Nöroloji doktoru Uzm. Dr. Süreyya ATAUS Kadıköy, Bağdat caddesinde hasta kabulüne devam etmektedir.

"
Migren Tedavisi - Özel Sada Hastanesi

Migren Tedavisi - Özel Sada Hastanesi

Migren Tedavisi

Migren, kişinin günlük hayatını etkileyen, şiddeti kişiden kişiye göre değişen ve belli ataklarla gelen bir nörolojik rahatsızlıktır. Toplum içinde sık görülen bu rahatsızlığın en belirgin özelliği şiddetli baş ağrısına sebep olmasıdır. Kişinin günlük hayatını olumsuz yönde etkileyen bu hastalık, basit sadece bir baş ağrısı olarak nitelendirilip, ağrı kesicilerle giderilmeye çalışılmaktadır. Nitekim migren belirtileri gözlemleyen hastanın bir nöroloji uzmanına muayene olması, hastalığın gidişatı için büyük önem taşımaktadır.

Migren Nedir?

Migren, ense, şakak ve göz çevresinde şiddetli ağrı ve zonklamaya sebep olan, bazen bulantı ve kusma da gözlemlenebilen bir nörolojik rahatsızlıktır. Kişilerde sık rastlanan migrenin tam olarak nedeni bilinmemekle birlikte tamamen ortadan kaldıracak bir tedavisi de bulunmamaktadır.

Migren Belirtileri Nelerdir?

Migren rahatsızlığının birçok belirtisi olmasına rağmen kişide bu belirtilerin bir ya da birkaçı görülebilir. Migrenin yarattığı baş ağrısı gök gürültüsü gibi ani ve şiddetli olarak tanımlanır. Görme bozukluğundan, uyuşukluğa, konuşma bozukluğundan, bayılmaya kadar çeşitli belirtileri olan migren, doktor kontrolü altında görülmesi gereken bir rahatsızlıktır. Eğer bu belirtilerden bir ya da birkaçını gözlemliyorsanız, lütfen doktora danışınız:

Baş, boyun, şakaklarda ağrı, Kalp atışı benzeri baş bölgesinde zonklama Işık ve ses hassasiyeti, Bulantı, Kusma, Halsizlik, Geçici görme bozuklukları, Ense de sertleşme, tutulma, Ateş

Genellikle 20-30 yaşlarındaki kişilerde rastlanan migren, çocuk ve ergenlerde de gözlemlenebilir. Migren kadınların yüzde 20’sinde, erkeklerin ise %8’inde görülmektedir. Ataklar halinde gelen migren bazı kişilerde nadir gerçekleşirken, bazı kişilerde ayda 3 - 4 kez görülebilmektedir. Bu ataklar ortalama 4 saat boyunca sürmektedir.

Migren ataklarının aşamaları ise şunlardır:

Prodrom: Yaklaşan migren atağının 1-2 gün önce bazı belirtiler ile kişide gözlemlenmesidir. Migren atağı yaklaşan kişide ruh hali değişimleri, kabızlık, susuzluk, fazla idrara çıkma, yeme bozukluğu, boyun tutulması ve sık esneme görülebilir. Aura: Bu aşama hastaların hepsinde görülmez. Aura aşaması geçiren hastada dokunma hislerinde güçsüzlük, görme bozukluğu, uyuşma, karıncalanma ve konuşma bozukluğu gibi rahatsızlıklar görülebilir. Atak: Migren ataklarının süresi ve şiddeti değişkenlik göstermektedir. Atakların süresi 4 ila 72 saat sürebilmektedir. Kimilerinde çok nadir görülen bu ataklar, bazı hastalarda haftada birkaç kez gerçekleşebilir. Atak aşamasında hastada zonklama, ışık ve ses hassasiyeti, bulantı, kusma, baş dönmesi, bulanık görme ve nadiren bayılma görülebilmektedir. Postdrom: Atak sonrası aşamasında hastada ilk 24 saat boyunca bitkinlik, atak sonrası rahatlama, halsizlik, baş dönmesi, ışık ve ses hassasiyeti görülebilir. Migreni Tetikleyen Faktörler Nelerdir?

Migren ataklarının gerçekleşleşmesini tetikleyen birden çok faktör bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

Hormonal değişimler (özellikle regl dönemi), Hamilelik, Menopoz, Tuzlu ve işlenmiş gıdalar, Yemek düzeninde değişiklik, Alkol (özellikle şarap) ve fazla kafein, Stres, Uyku düzeninde değişiklik ve uykusuzluk, Yüksek ses, ışık Bazı kokular, Yoğun cinsel aktivite, Fazla efor, Basınç Migrenin Yol Açabileceği Sonuç ve Rahatsızlıklar Ağrı kesici etkisini kaybetmesi: İlaçlar belli bir süre sonra etkisini kaybetmeye başlar, vücut ilaçlara alışır. Kronik migren: Kontrol altında tutulmaması durumunda migren atak süresi uzayabilir ve sıklaşabilir. Mide ve bağırsak rahatsızlıkları: Aşırı ağrı kesici kullanımı sonucu mide ve bağırsakta ülser vb. çeşitli rahatsızlıklar görülebilir. Kronik baş ağrısı: Aşırı ağrı kesici kullanımı kısır bir döngü yaratarak kronik baş ağrısına sebep olabilir. Seratonin sendromu: Migren sonucu vücut aşırı serotonine maruz kalabilir. Migren Statusu: 3 günü aşan şiddetli migren atakları yaşanabilir. İnatçı Aura: Migrenin nadir görülen aşaması olan aura’nın migren atağı sonrası yaklaşık bir hafta daha görülmesi. Beyin doku hasarı olabilir. Hemen doktora görünülmelidir. Beyin Damar Tıkanıklığı: Aura aşamasının bir saatten fazla sürmesi nedeniyle beyin damar tıkanıklığı oluşabilir. Hemen doktora görünülmelidir. Migren Tedavisi

Migren, kişilerde neden oluştuğu bilinmeyen, bu nedenle de tam olarak bir tedavisi söz konusu olmayan bir hastalıktır. Migren hastalarının karşılaştığı ağrı, kusma gibi belirtilerin dindirilmesi için yardımcı tedaviler gerçekleştirilebilse de migren ataklarını tamamen durduracak bir yöntem bulunmamaktadır. Bu nedenle migren hastalarına düzenli olarak verilen ağrı kesici vb. ilaçlarla migren aşamaları olabildiğince hafifletilmeye çalışılır.

Migren hastalığının en şiddetli sonucu olan ağrı için son dönemde en sık başvurulan, uzun süre kalıcı ve etkili yöntem ise enjeksiyon uygulamasıdır.

Kronik Migren Nedir?

Kronik migren hastaları, 3 ayda 15 günden fazla atak geçirir, minimum 4 saat boyunca ağrı yaşar. Rutinleşen migren atakları yaşayan hastaların günlük hayatları ve işleri sekteye uğrar ve yoğun halsizlik görülür. Bu nedenle kronik migren hastalarına tedavi planı oluşturulması ve enjeksiyon gibi ağrı önleyici müdahaleler yapılması büyük önem taşır.

Migren Tedavisinde Enjeksiyon Uygulaması Nedir?

Migren tedavisinde enjeksiyon uygulaması, kronik migren hastalığı tedavisinde sıkça tercih edilen etkili bir yöntemdir. Sinirlerin madde iletmesini engelleyen enjeksiyon ile kronik migren hastalarının şiddetli ağrıları giderilebilir. Kronik migreni olan hastaya nöroloji doktoru tarafından bu uygulama önerilebilir.

2011 yılından bu yana Türkiye’de kronik migren hastalarına uygulanan enjeksiyon tedavisi, aşırı ağrı kesici kullanımını minimuma indirmekte ve hastanın migren ağrısı yaşamadan günlük hayatına devam etmesini sağlayabilmektedir. Enjekte edilen madde, sinir uçlarından ağrıyı başlatacak olan ileticileri felç eder, bu sayede ağrıyı başlatacak salınım önlenir ve ağrı beyne ulaşmaz.

Migren Tedavisinde Enjeksiyon Uygulaması Nasıl Yapılır?

Migren tedavisinde enjeksiyon uygulaması, kronik migren hastalarının en büyük şikayeti olan ağrının şiddetini ve sıklığını azaltmak amacıyla uygulanır. Uygulamada alın, şakaklar, boyun ve omuz olmak üzere 31 noktaya enjeksiyon yapılır. İşlem ortalama 5 ila 10 dakikada tamamlanır.

İçindekiler Diğer Tedaviler Dudak Dolgusu Gençlik Aşısı Altın İğne ile Cilt Gençleştirme Göz Altı Işık Dolgusu Dermapen Uygulaması Nazolabial Dolgu Lazerle Çil Tedavisi Lazerle Sivilce Tedavisi Lazerle Ben Tedavisi Lazerle Varis Tedavisi Terleme Tedavisi Koltuk Altı Terleme Tedavisi Migren Tedavisi Kimyasal Peeling Fraksiyonel Lazer ND:Yag Lazer Dermatoskopi Alerji Testleri (Prick Testi, Yama (Patch) Testi, Kan Testleri) Behçet Hastalığı Egzama Dermatolojik Cerrahi Cilt Hastalıkları Leke Tedavisi Lazer İle Dövme Silme İple Yüz Germe (Örümcek Ağı Estetiği) Cilt Yenileme ve Gençleştirme Saç Tedavisi Mezoterapi ile Cilt Yenileme Dolgu İşlemi Yüz Dolgusu İşlemi Cerrahi Ben Alımı Mezoterapi ile Lipoliz (Yağ Eritme) Saç Mezoterapisi Genital Siğil "
Migren Olup Olmadığı Nasıl Anlaşılır? Migren Nasıl Geçer?

Migren Olup Olmadığı Nasıl Anlaşılır? Migren Nasıl Geçer?

Migrenle Başa Çıkma Yolları

Migren Türkiye’de ve dünyada en sık görülen hastalıklar arasında. Birçok insanın en büyük dertlerinden olan migren ağrılarından, düzenli beslenme, egzersiz ve yaşam şeklinde yapacağınız değişikliklerle kurtulabilirsiniz. Herkes için tek bir migren tipi olmadığını ve hastalığın farklı özellikler taşıyabileceğini söyleyen Liv Hospital Ulus Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Nebil Yıldız dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.


Migren Nedir?

Migren tekrarlayıcı, zonklayıcı, şiddetli yarım baş ağrıları olarak bilinir. Ancak iki yanlı, sıkıştırıcı ya da basınç şeklinde de olabilir. Üçte bir migrenlide kusma görülür, yüzde 30-40 kadarında da baş ağrısı iki yanlıdır. Haftada ya da ayda bir/birkaç kez daha sık ya da daha seyrek ataklarla gelebilir, ancak yüzde 5 kadar olguda, hemen her gün baş ağrısı olabilir.

Migren Belirtileri Kaç Yaşında Olur?

En sık 25-55 yaş aralığında görülmekle birlikte çocuklarda da, daha yaşlı hastalarda da görülebiliyor.

Migren Olup Olmadığı Nasıl Anlaşılır?

Migrenliler saatler ya da 1-2 gün öncesinde, kendilerinde prodrom denilen farklılıklar ve hemen öncesinde aura denilen bazı belirtiler fark edebilirler. Prodrom, sıcak soğuk algısında değişiklik, susama, sık idrara çıkma, iştah değişikliği, midede kazınma, esneme, ses/ışık/koku hassasiyeti, kabızlık, çabuk sinirlenme ya da durgunluk, yorgunluk, konsantrasyon güçlüğü şeklinde fark edilebilir. Ağrı sonrasında saatler ve gün içinde de prodroma benzer belirtilerle karşılaşabilirler. Aura ise bazı ağrıların hemen öncesinde, başlangıcında ya da içinde genellikle 1 saatten uzun, nadiren daha uzun görme alanında bulanma, kararma, ışıklar, zigzag, geometrik şekiller, görüntülerde küçülme, büyüme, hayal görme, yüzde elde vücut yarısında uyuşma, iğnelenme, denge kaybı, baş dönmesi, bayılacak gibi olma, çift görme, şaşkınlık, konuşma – anlamada – düşünmede güçlük, tuhaf kokular duyma yaşanabilir. Bazen bunlar ağrı olmaksızın olabilir.

Migren Nasıl Geçer? Aç kalmayın, öğün atlamayın, düzenli yemek yiyin. Bol sıvı tüketin. Kahve, alkol ve tatlandırıcı içeren içeceklerin tüketimini sınırlayın. Az miktarda kahve baş ağrısı başlangıcında olumlu etki yapabilir, ağrı kesici etkisini artırabilir ancak miktar arttıkça olumsuz etkiler görülebilir. Sürekli ağrı kesici kullanmayın. Bu durum alışkanlık yaratabilir, ilaç alınmadığında “İlaç aşırı kullanım baş ağrısı” denilen baş ağrıları gelişebilir. Düzenli uyuyun. Yatağa gitmeden önce çok TV izlemeyin, bilgisayar kullanmayın, her gün aynı saatte kalkın (Kendi ortalamanızı bulun, 7-9 saat) Her gün temiz hava alın ve düzenli egzersiz yapın. Parlak ışıklardan, güneş ışığından korunun. Çalışırken dinlenme molaları verin. Gerginlik durumlarında rahatlama tekniklerini kullanın. Ağrınızın büyüklüğünü hayal edin ve her nefeste azaldığını düşünün, tekrar büyüse de denemeye devam edin, kaslarınızı gevşetin, hoş anılarınızı hatırlayın. Ağrı kesicinizi erken, başladığını düşündüğünüz anda alın. Işığı azaltın, mümkünse karanlık bir odaya geçerek dinlenin. Baş ağrınız geçene kadar uyumaya/dinlenmeye devam edin. Güçlü kokulardan uzak durun. Allerjik rinit ya da astım gibi diş iltihabı ya da sinüzit gibi rahatsızlıklarınız varsa bunların tetikleyici rolü olabilir, çözüm yoluna gidin. Rüzgar ve soğuktan kendinizi koruyun. Şikayetleriniz varsa mutla nöroloji uzmanını görünün, tedavi ile bu rahatsız edici hastalık geriler, kontrol altına alınır. Klasik yöntemler genellikle yeterlidir ancak yeterli olmadığı hallerde migren botoksu, sinir blokajları, sinir uyarıcıları ve anti CGRP tedavi seçenekleri ile başarılı sonuçlar alınabilir. "
Kronik Migreniniz Varsa ve Ağrı Kesiciler İşe Yaramıyorsa Botox’u Denemenizde Fayda Var! Hisar Hospital Intercontinental

Kronik Migreniniz Varsa ve Ağrı Kesiciler İşe Yaramıyorsa Botox’u Denemenizde Fayda Var! Hisar Hospital Intercontinental

Kronik Migreniniz Varsa ve Ağrı Kesiciler İşe Yaramıyorsa Botox’u Denemenizde Fayda Var!

Özellikle mevsim dönümlerinde ortaya çıkan ataklarla sizi daha fazla yoklayan kronik migrenin tedavisinde önemli bir yardımcı olan botoxu Hisar Intercontinental Hospital Nöroloji Bölümü Uzmanlarından öğrendik.

Kronik migren tedavisinde botoxun yeri nedir?

Uluslararası Baş Ağrısı Komitesinin tanımlamasına göre 3 aydan uzun bir süre ayda 15 gün veya daha fazla baş ağrısı yaşıyorsanız kronik migren hastası olabilirsiniz. Sıklıkla kadınlarda ve 20-50 yaş arasında görülen kronik migren kişinin sosyal yaşamını, fiziksel ve mental performansını büyük oranda etkiler. Bu ağrı dönemlerine depresyon, anksiyete bozukluğu ve kronik farklı ağrı tipleri sıklıkla eşlik eder. Ne yazık ki kronik migren hastalarının çoğu doğru tanı alamazlar, tedaviler yetersiz kalır veya sık yaşanan ağrı periyotları nedeniyle yetersiz veya aşırı ilaç kullanımına giderler. Yapılan çalışmalar kronik migren hastalarında botoxun önleyici (proflaktik) tedavi olarak güvenilirlik profilini ve etkinliğini göstermiştir. Botox FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) tarafından kronik migrene yönelik koruyucu tedavi seçeneği olarak onaylanmıştır. 22 yıldan beri çeşitli nörolojik hastalıklarda kullanılan botox ülkemizde Temmuz 2011’den beri Sağlık Bakanlığı tarafından kronik migrenli hastaların koruyucu tedavisinde kullanılmak üzere onaylamıştır.

Botox tedavisinin yararları nelerdir?

Kronik migren yaşam kalitesini önemli oranda etkiler. Botox uygulaması kronik migrende genellikle iyi tolere edilen ve onaylı tek önleyici tedavi yöntemidir. Botox ağrı alıcıları üzerinde (nosiseptörler) doğrudan engelleyici etki göstererek ağrı oluşturucu maddelerin (nöropeptidler) salınımı engeller ve ağrı merkezinin ağrıya duyarlılığının azalmasına neden olur. Böylece ağrı sinyallerini bloke ederek dolaylı olarak migren gelişimini engeller. Botox tedavisi alanlarda yaşam kalitesi skorlarında ve baş ağrısına bağlı engellilik miktarlarında azalma ve başlangıç seviyelerine göre önemli iyileşmeler olduğu görülür.

Uygulama nasıldır?

Öncelikle hastayı detaylı olarak değerlendiririz. Baş ağrısının ayırıcı tanısı ve gerekli ise tetkikleri yaparak, tedavinin etkisi, yan etkileri, etki süresi gibi konular hakkında bilgilendiririz. Hastadan ağrı günlüğü değerlendirmesi yapması isteyerek cevabını izleriz. Her botox uygulaması 15-30 dakika sürer. Baş, boyun ve omuzlarda 31-39, ağrı tetik noktasını kapsayan yedi ayrı bölgeye ince iğneler ile küçük miktar enjeksiyon yapılarak uygulanır. Tedavi en erken 12 haftada bir tekrarlanır. Botoxun etki süresi 3-6 ay kadardır.

Uygulamanın yan etkileri nelerdir ve kimlere uygulanmaz?

Nadiren yaşanabilen ve geçici olan yan etkileri, enjeksiyon bölgesinde ağrı, baş ağrısı, yüz kaslarında kuvvetsizlik, kaşıntı, ciltte kızarıklıktır. Daha önce botoxa karşı yan etki gelişmiş olanlara, hamile ve emzirenlere uygulanmaz.

"
Migren Nedir? / İzmir Ekol Hastanesi

Migren Nedir? / İzmir Ekol Hastanesi

Migren Nedir?

Bir migren, genellikle başın bir tarafında şiddetli zonklama ağrılarına veya nabız atma hissine neden olabilir. Genellikle bulantı, kusma ve ışığa/ sese aşırı hassasiyet eşlik eder. Migren atakları saatlerce hatta günlerce sürebilir ve ağrı o kadar şiddetli olabilir ki günlük aktivitelerinize engel olabilir.

Bazı insanlar için, aura olarak bilinen bir uyarı semptomu, baş ağrısından önce ortaya çıkar. Bir aura, ışık ya da kör noktaların parlamaları gibi görsel rahatsızlıkları ya da yüzün bir tarafında, bir kol veya bacakta karıncalanma, konuşma zorluğu gibi diğer rahatsızlıkları içerebilir.

İlaçlar bazı migrenlerin önlenmesine ve daha az ağrılı hale gelmesine yardımcı olabilir. Çocuklukta, ergenlikte veya yetişkinlikte başlayan migrenin en bilinen aşamaları prodrom ve auradır. Migren olan herkes tüm aşamalardan geçmez.

Prodrom

Migrenden bir veya iki gün önce, aşağıdakiler de dahil olmak üzere yaklaşmakta olan bir migreni uyaran ince değişiklikler görebilirsiniz:

Kabızlık Ruh hali değişikliği Yemek isteği Boyun tutulması Artan susuzluk ve idrara çıkma Sık sık esneme

Aura

Migren öncesi veya sırasında ortaya çıkabilir. Auralar sinir sisteminin geri dönüşümlü semptomlarıdır. Bunlar genellikle görseldir, ancak başka rahatsızlıklar da içerebilir. Her belirti genellikle aşamalı olarak başlar, birkaç dakika içinde artar ve 20 ila 60 dakika sürer.

Migren aura örnekleri şunlardır:

Çeşitli şekiller, parlak noktalar veya ışık parlamaları gibi görsel olaylar Görme kaybı Kol veya bacağa iğne batması hissi Yüzün veya vücudun bir tarafındaki zayıflık veya uyuşukluk Konuşma zorluğu Gürültü veya müzik duymak

Bir migren genellikle tedavi edilmezse dört ila 72 saat sürer. Migrenlerin ne sıklıkta meydana geldiği kişiden kişiye değişir. Migren nadiren ortaya çıkabilir veya ayda birkaç kez yaşanabilir.

Migren Neden Olur?

Migren nedenleri tam olarak anlaşılmamasına rağmen, genetik ve çevresel faktörlerin rol oynadığı görülüyor.

Beyin sapındaki değişiklikler ve bunun ana ağrı yolu olan trigeminal sinirle etkileşimi olabilir. Bu yüzden beyin sistemindeki dengesizlikler olabilir.

Migren Tetikleyicileri

Aşağıdakiler dahil bir dizi migren tetikleyicisi vardır:

Kadınlarda hormonal değişiklikler. Adet öncesi veya sırasında östrojendeki dalgalanmalar, hamilelik ve menopoz birçok kadında baş ağrısını tetikliyor gibi görünmektedir. Oral kontraseptifler ve hormon tedavisi gibi hormonal ilaçlar da migrenleri kötüleştirebilir. Alkol, özellikle şarap ve kahve gibi çok fazla kafein dahildir. İş yerinde veya evde stres migrenlere neden olabilir. Parlak ışıklar ve güneş parlaması, yüksek sesler migreni tetikleyebilir. Parfüm, tiner bazı insanlarda migren tetikler. Eksik uyku, çok fazla uyku veya jet lag durumu bazı insanlarda migren tetikleyebilir. Hava değişikliği veya barometrik basınç, migreni tetikleyebilir. Tuzlu ve işlenmiş yiyecekler migreni tetikleyebilir.

Ne Zaman Doktora Gidilmeli?

Migrenler genellikle teşhis edilmez. Düzenli olarak migren belirtileri ve semptomlarınız varsa, ataklarınızın ve onlara nasıl davrandığınızın kaydını tutun.

Baş ağrısı geçmişiniz olsa bile, şekil değişirse veya baş ağrılarınız aniden farklı hissediyorsa doktorunuza görünün. Daha ciddi bir tıbbi problemi gösterebilecek aşağıdaki belirtilerden ve semptomlardan herhangi biri varsa acil servise gidilmelidir.

Şimşek gibi ani, şiddetli baş ağrısı Ateş, sert boyun, zihinsel karışıklık, nöbetler, çift görme, güçsüzlük, uyuşukluk Öksürme, efor, gerilme veya ani hareketlerden sonra kötüleşen kronik bir baş ağrısı "
Ağrı ve Migren Tedavisi - Maraş Akupunktur

Ağrı ve Migren Tedavisi - Maraş Akupunktur

Ağrı, Migren ve Tedavisi

Ağrıyı tarif etmeye gerek yok.
İşte o bildiğiniz ağrı
İnsan vücudunun mükemmel bir özelliğidir.
Evet belki hoş olmayan duygudur. Ama ağrı olmasaydı halimiz nice olurdu?
Vücuttaki bir tahribat, bir zarar olduğunda nasıl haberimiz olurdu?
Nasıl tedbir alabilirdik?
Bu anlamda ağrı, vücutta bir uyarı sistemi olarak görev yapmaktadır. Yani hastanın doktora gitmesini sağlayan en önemli alarmdır.

Ağrı olmasa ne olurdu ?

Ağrı olmasaydı insanlar örneğin,

Tansiyonlarının yükseldiğini fark edemezdi. Şeker düzeyinin yükseldiğini fark edemezdi, Nabzın yüksek olduğu anı fark edemezdi,

Ama vücut, bu ve benzeri birçok durumda ağrı adını verdiğimiz sinyal ile, hemen bizi uyarır ikaz eder.

Her ağrı bir tehlike işareti midir ?

Hayır.
Bir baş ağrısı, bir migren ağrısı, ya da nevralji adı verilen çok şiddetli ağrılarda kimi zaman tetkikler de yapılsa, bilgisayarlı tomografi de olsa vücutta herhangi bir arızaya ya da bozukluğa rastlanmayabilir.
Ancak,
Uzun süren bu tip ağrılarda, hastaya ağrısının psikolojik kökenli ağrı olduğunu söylemek ve doktora yönlendirmemek çok yanlıştır.
-Kardeşim hasta bunu ağrı olarak söylüyor mu?
-Söylüyor.
-Uzun süredir var diyor mu?
-Diyor.
-O halde, gelip geçen ağrılarda olduğu gibi, geçer canım demek büyük hatadır.
Durum gerçekten bir alarm olarak kabul edilmelidir. Hastanın ağrısı doktor tarafından ele alınmalıdır. Böylece ağrının boyutları ve derecesi araştırılmalıdır.

Herkesin ağrısı kendisine

Ağrı, aslında çocukluktan itibaren bütün yaşadıklarımızla doğrudan ilgilidir.
Herkesin ağrısı farklıdır.
Kimimiz ağrıya daha dayanıklıyızdır, kimimiz daha dayanıksız.
İşte bu duruma ağrı eşiği denilir.
Yani her vücudun bir ağrı standardı vardır.
Bu standardın belirlenmesinde her insanın farklı kültürel özellikleri, yaşam biçimi, bulunduğu çevre, aldığı eğitim, cinsiyeti, dili, dini ve birçok diğer inançları da etkili olmaktadır.
Yine bu özellik, ülkeden ülkeye, kişiden kişiye, cinsiyetten cinsiyete göre farklılık gösterebilir.
Vücuttaki ağrı olayı bu standarda göre değerlendirilmelidir.

Ağrı kişisel bir duygudur

Kimi insana merhametli deriz, kimine vicdansız.
Kimi cesur olur kimi ödlek
Ağrı da aynen bunun gibi her insanda farklı algılanır. Çünkü ağrı beyinde çözümlenen bir duygudur.
Beyinde çözümlenmesi aynı toplumsal olayların ya da diğer duygusal olayların çözümlenmesi gibi olur.
İnsanların toplumsal olaylara ve kişisel olaylara bakışı ile, ağrıya bakışı arasında çok büyük paralellik vardır. O yüzden insanlar ağrıyı farklı algılar.
Diğer bir özelliği, ağrı kolaylıkla ölçülemeyen öznel, tamamen kişisel bir duygudur.

Ağrı kişiliği etkiler mi ?

Ağrı, beyin başta olmak üzere vücudun birçok sisteminin devreye girdiği çok karmaşık bir olaydır. Bu karmaşıklık sebebiyle uzun süre ağrı çeken bir insanın beyni, bir zaman sonra daha farklı çalışmaya, olayları daha farklı algılamaya başlar.
Bir zaman sonra yaşayış biçimi bile değişebilir. Bitmek bilmeyen ağrılar insanlarda kişilik değişikliklerine bile yol açmaktadır.
Nasıl mı?
Ağrı çeken hasta ister istemez birçok faaliyetini kısıtlar. Gerçi çoğunlukla bu durum onun aleyhine olur. Ağrısı daha da artır. Arttıkça o daha da kendini dinlemeye başlar.
Kronik ağrı, insanın uzun süre hareket etmemesine buna bağlı olarak gücünü ve etkinliğini yitirmesine yol açar. Sonucunda da insanlar yapmak istediklerini birçok eylemden vazgeçerler.
Düne kadar her yere koşturan bir adamın bugün evden çıkmaması onu ruhi yönden etkilemez mi?
Elbette etkiler ve kronik ağrılar sebebiyle etkinliği azalan kimseler hayattan bezmeye, depresyona girmeye başlar. Çünkü bir daha eski günlerine geri dönemeyeceğini sanırlar.
Bu duygu onlarda artı ağrılara sebep olur da farkına varmazlar. Ama onlar takılmıştır bir kere
Hasta kendini önce ailesinden sonra da toplumdan yavaş yavaş soyutlamaya başlar. Bu dertten kurtulmak için kapı kapı dolaşmaya, kim ne önerirse onu uygulamaya başlar.

Üzücü bir durum

Ve burada en üzücü olan nedir biliyor musunuz?
Bu kişiler bir umut doktor doktor dolaşırken, ellerinde çekilmiş filmler, MRlar, tahliller vs ile gitmekteler.
Böyle olmasına rağmen, birçok kurum ya da kuruluşta, sanki farklı bir uygulama yapılacakmış gibi hastaya yeni baştan, bir sürü tahlil tetkik yaptırırlar.
Sonuçta hasta hem maddi yönden, hem de bir kere daha sonuçsuz kalan tedavi sebebiyle manevi yönden yıpratılır.
Hasta, bir an önce yaşamını zindana çeviren bu bozukluktan kendini kurtarmaya ve ne duyarsa uygulamaya çalışmaktadır.
Bu sebeple kim ne diyorsa onu uygular. Hasta bir süre sonra deneme tahtası olup çıkmıştır.
Bu tür tedavilerin sonucunda hasta hem maddi kayba hem de zaman kaybına uğrar. Bu maddi kayıplar zaman zaman inanılmayacak boyutlara ulaşmaktadır.

Her insana aynı tedavi olmaz !

Hastaların tedavi için hekimden hekime koştukları gibi, kimi hekimler de aynı yanlışa düşmekte ve hastaları sadece kendi uzmanlık dallarının bakış açısında değerlendirip tedavi etmeye çalışmaktadırlar.
Bu da hastalarda, hem zaman kaybına hem de maddi kayba yol açmaktan başka bir işe yaramaz.
Her insanın farklı bir dünya olduğunu bilmek ve kabul etmek durumundayız.
Dolayısıyla birine iyi gelebilen tedavi şeklinin ötekine de iyi gelmesi mümkün olmayabilir.
Dolayısıyla her hastanın çocukluğundan bu ana kadar yaşayışı, yemesi içmesi, iklim şartları, hayat kültürü, eğitimi, hatta inançları vs iyi bilinmeli ve ona uygun tedavi uygulanmalıdır.

Baş ağrıları

Hayatında baş ağrısı yaşamayan insan hemen yok gibidir. Ancak baş ağrılarını iki şekilde değerlendirmek gerekir.
Birincisi:
Çeşitli hastalıkların bulgusu olarak baş ağrısı
İkincisi:
Başlı başına bir hastalık olarak baş ağrısı.
Birinci gruptaki baş ağrıları, genellikle göz, kulak, burun, boğaz hastalıklarından, dişlerden kaynaklanan baş ağrılarıdır ki, bu çeşit baş ağrılarının teşhis ve tedavisi nispeten kolaydır.

Baş ağrısı çeşitleri

Baş ağrılarını şöyle sıralayabiliriz:

Migren tipi baş ağrıları, Gerilimden kaynaklanan baş ağrısı, Psikiyatrik kökenli baş ağrısı, Kafa içinde inflamasyona bağlı baş ağrısı, Göz, kulak, diş, burun ve sinüs kaynaklı baş ağrıları, Boyundaki yapısal bozukluklardan kaynaklanan baş ağrıları. Migrenin belirtileri nelerdir ?

Migren ağrısı kendine özgüdür.
Migrende en sık rastlanan belirti, hafiften başlayıp, bir süre sonra çok şiddetli, zonklayıcı hale gelen baş veya boyun ağrılarıdır.
Ağrı genelde başın bir tarafında olur ve en az bir üç dört saat devam eder.
Migren hastası, ağrısı bittikten sonra kendini yorgun ve bitkin hisseder.

Migrenin vücuda etkileri nelerdir ?

Migren, baş ağrısı öncesi veya ağrı süresince vücuda nasıl etki eder?

Kabızlık veya ishal olabilir. Yani sindirim sistemi etkilenir. Sinir sistemi etkilenir, sinirlilik gözlemlenir. Mide bulantısı veya kusmalar görülebilir. Işığa karşı aşırı duyarlılık olabilir. Gürültüye karşı aşırı tepki duyulabilir. Kan damarlarında gözle görülebilir derecede genişlemeler gözlemlenebilir. Boyun ve omuz ağrıları hissedilir. Boyun ve omuzda tutukluklar hissedilir, El ve ayaklarda sızı hissedilir. Dokunma hissi azalır. Aşırı hassasiyet ortaya çıkar. Migren başlamadan önce hastada meydana gelen haller nelerdir ?

Migren ağrısı başlangıcında bazı belirtiler verir.

Görme konusunda yanılma ve göze değişik yansımalar, Duyma konusunda yanılmalar, Bazı bölgelerinde uyuşma Kulakta çınlaması Konuşma bozuklukları Karın şişliği Üşüme, el ve ayaklarda soğukluk Esneme Ağız kuruluğu Vücutta su toplanması Terlemede artış Burun akması Sık idrara çıkma Açlık tatlı yeme isteği veya iştahsızlık Konsantrasyon bozukluğu, dikkatin azalması, düşüncede yavaşlama Kelime bulma güçlüğü, konuşurken takılma Durgunluk, Kimilerinde aksine aktivitede artış, Kalp atışlarının hızlanması Yüksekten başı dönme, migrenin diğer belirtilerinden bazılarıdır. Gerilim baş ağrısı

Adından da anlaşılabileceği gibi, gerilim ve stres sebebiyle yaşanan baş ağrılarıdır.
Hemen hepimiz kimi zamanlarda hayal kırıklıklarına, üzüntülere, korkulara, strese gireriz. Aile içi ve sosyal hayatta bizi bekleyen ummadığımız gelişmeler olabilir.
Böylesi durumlarda ister istemez kasılır. Nihayetinde vücut etten kemikten değildir. Bu kasılmadan en çok etkilenen bölüm başımız ve boynumuzdur. Bu sebeple böylesi durumlarda şiddetli baş ağrıları yaşanır.
Bu tür ağrıyı migrenle karıştırmamalıdır. Zaten bu tür ağrının sebebini kişi kendi kendine biraz düşündüğünde bulacaktır.
Bu tür ağrıların en belirgin özelliği, boyundan başlayıp başa kadar çıkması ve orada çöreklenmesidir.
Migrenli hastalar ağrı tuttuğunda sakin bir yer ararken, gerelim baş ağrısında insanın içi içine sığmaz. Yerinde duramaz açık havaya şuraya buraya kendini atmak ister.
Gerilim baş ağrısı migrende olduğu gibi tek bir yerde oluşmaz.
Migrende ağrı öncesinde görülebilen görme bozukluğu ve diğer belirtiler gerilim baş ağrısında yoktur.
Bu tür ağrılarda akupunkturun kas gevşetici özelliği sayesinde çok iyi neticeler alınmakta ve hasta rahatlamaktadır.

Küme baş ağrısı

Özellikle göz çevresinde alın ve şakakta tek taraflı olarak görülen ağrılardır. Zaman zaman ortaya çıkar. Baş ağrısı kümelerine yol açar. Bu sebeple küme baş ağrısı adı çok yaygın olarak benimsenmiştir.20-40 yaş arası erkeklerde daha sık ortaya çıkar. Genetik değildir. Çocuklarda çok az rastlanır.

Küme baş ağrıları ataklar şeklinde gelir. Örneğin sabah saatlerinde, hemen her gün belirli bir zamanda tutar.
En çok göz çevresinde, gözün arkasında ve şakakta ağrı olur. Baş ağrısı ile birlikte gözde kızarıklık, kanlanma, göz yaşarması, burun akıntısı veya tıkanıklığı, alında ve yüzde terleme, göz kapağında şişme veya göz kapağı düşüklüğü bulunabilir.
Çok şiddetli olan bu ağrı krizleri 15 dakika 3 saat arası sürebilir.
Küme baş ağrısı birkaç hafta ile aylar sürebilen krizler şeklinde olabilir.
Alkol ve sigara küme baş ağrısı ataklarını artırır.

Boyun kaynaklı baş ağrısı

Boyun veya kafa arkasında yer alan sinir kökü, kemik, kas, eklem ve disk gibi yapıların çeşitli bozuklukları baş ağrısı şeklinde belirti verirler. (Bkz. Boyun fıtığı)

Boyundaki ağrıların muhtemel sebepleri

Boyun fıtığı, Boyun kireçlenmesi Fibromiyalji Servikal artroz Göğüsteki ağrılar

Göğüs ağrıları insanı en fazla endişelendiren ağrıların başında gelir. Çünkü ilk akla gelen kalpte bir rahatsızlık olup olmadığıdır.
Oya bu ağrıların % 10 ancak kalple ilgilidir.
Peki geri kalan ağrılar neden kaynaklanır?
İltihaplanmalar sebebiyle göğüste ağrı olabilir,
Kaslarının romatizmal hastalıklarından kaynaklanabilir.
Kabızlık şişkinlik gaz sebebiyle göğüste ağrı olabilir,
Boyun fıtığı ya da kireçlenme sebebiyle göğse ağrı vurabilir,
Kimi travmalarda göğüs kafesine gelen darbeler şiddetli ağrılara yol açabilir.
Bir darbe sonucu kırılan kaburgalar kaynamış olsa bile ileride nevralji adı verilen, bıçak saplanması, elektrik çarpması şeklinde ağrılara neden olabilir.
Akciğer iltihaplanması, zatürree ve tüberküloz sebebiyle göğüste ağrı olabilir,

Kalp ve dolaşım sisteminden kaynaklanan ağrılar

Kalp ve dolaşım sistemi bir bütün olarak ele alınır.
Kalp damarları, kol ve bacak damarları, damar sertliği ve damar tıkanmalarının daha çok rastlandığı ana damarlardır.
Çünkü bu bölgelerde dolaşım sistemine yardımcı damarlar fazla yoktur. O bakımdan buralardaki damarlar zorlandığında vücut zorda kalır.
Kalp ve dolaşım sisteminin görevi vücuda kan pompalamaktır. Vücuda lazım olacak her türlü besin ve oksijen kan vasıtasıyla gönderilmektedir.
Bir bölgeye yeterince kan gitmediği takdirde bölge hem beslenemez hem de zehirli artıklar orada kalarak o dokuda tahribata yol açar. Bu durumda vücut rahatsızlığı ağrı ile belli eder.
Yine damar tıkanmalarında da vücudun elindeki tek alarm, ağrıdır. (Bkz. Damar sertliği)

Maraş Akupunkturda ağrılar ve tedavileri

Maraş Akupunktur ve Lazer Tedavi Merkezi olarak biz diyoruz ki hastalığın kaynağına inmek önemlidir. Kaynağa inmeden uygulanan tedaviler yüzeysel olur.
Dolayısıyla Maraş Akupunktur olarak biz ne yapıyoruz?
Hastalığın teşhisinde elimizde iki yöntem var.
Birincisi, modern tıpta uygulanan teşhis yöntemi.
Bu yöntem, hepimizin bildiği, bugünkü modern tıbbın imkanlarıyla elde edilen, bütün tahlil, tetkik, röntgen ve MR çekimlerinden yararlanılan teşhis yöntemi.
İkincisi, akupunktur teşhis yöntemleri:
Akupunktur teşhis yönteminde, kollardan nabza bakarak tanı koyma, dil üzerine bakarak tanı koyma, kulaktan dedektör uygulamasıyla tanı koyma vb gibi teşhis imkanları vardır.
Yani böylece bizim,
Hastamızın rahatsızlığını teşhis etmede iki türlü imkanımız oluyor.
Bu da hastalığa tam ve doğru teşhis koymamızı sağlıyor. Doğru teşhis ise tedavi konusunda hem hastaya hem bize büyük bir avantaj sağlıyor.
Gelelim akupunkturun tedavideki etkilerine
Bir kere şunu kesinlikle bilelim ki,
Ağrılar ve ağrı belirtisi gösteren tüm rahatsızlıkların tedavisinde akupunktur, bilinen tedaviler arasında en etkili olanıdır.
Çünkü,
Akupunktur, vücudu bir bütün olarak tedavi eder, yeniler
Neler mi yapar?

Vücuttaki bütün hücrelerde tamir bakım ve onarım faaliyetini başlatır. Vücuttaki tüm bağ dokularını kuvvetlendirir. Bu dokuların ve kan alması gereken tüm dokuların kanlanmasına sebep olur, Vücutta ağrı adına ne varsa giderir veya azaltır. Bağışıklık sistemini düzelterek şişkinlik, gaz, ekşime, kabızlık gibi birçok rahatsızlığı ortadan kaldırarak vücudun sindirim sistemini düzenler. Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Bağışıklık sistemini dengeler, Uykusuzluk, sabah yorgunluğu, halsizlik, stres gibi durumları ortadan kaldırır. Beldeki ve boyundaki yapısal bozukluğu tedavi ederek, beyne kan ve oksijen gitmesini sağlar. Damarların iç cidarlarındaki tahribatı ve pıhtılaşmayı dağıtır. Ödem çözücü özelliği sayesinde, damarlar ve sinirlere yapılan baskıyı önler. Rahatlayan sinirler sebebiyle ağrı ve şikayet ortadan kalkmış olur. Vücudu zindeleştirir, gençleştirir.

Geleneksel tıp otoriteleri gerek migren, gerek küme baş ağrılarında, gerekse baş ve boyunda ağrılara sebep olan, kollara vuran ağrılara sebep olan boyun fıtığı ve kireçlenmeler gibi rahatsızlıklarda ideal bir tedavisi yoktur. diyerek ağrı kesiciler, anti-romatizmal ilaçlar, kas gevşetici ve anti-depresan ilaçlar, boyun korseleri, boyun egzersizleri tavsiye ederler.
Buna rağmen ilerleyen vakalarda cerrahi müdahale yaparlar.
Oysa akupunktur ile migren ve bütün baş ağrılarında, boyun fıtığında ve boyun kireçlenmesinde vs. mevcut tedavi yöntemlerinden en az üç dört kat daha iyi neticeler elde edilmektedir.
Örneğin, ameliyat önerilecek safhaya gelmiş birçok hastamız, akupunktur tedavisi ile ameliyat olmaya gerek kalmayacak şekilde iyileşmişlerdir.

Danışma Hattı

0 216 443 83 84
Pazartesi & Çarşamba: 09:00-18:00
Salı Perşembe Cuma Cumartesi: 09:00-17:00

"
Demiyelinizan Nedir? Belirtileri, Tedavisi – Uzm. Dr. Oğuzhan ONULTAN

Demiyelinizan Nedir? Belirtileri, Tedavisi – Uzm. Dr. Oğuzhan ONULTAN

Demiyelinizan Nedir? Belirtileri, Tedavisi

Demiyelinizasyon, sinir hücrelerinin etrafını çevreleyen miyelin kılıflarının hasar görmesidir.

Miyelin Kılıf Nedir?

Miyelin kılıf, sinir hücresinin elektriksel uyarıyı taşıyan uzun ve silindir biçimindeki akson adlı parçasının çevresini saran ve onu koruyan bir kılıftır. Sinir sisteminde tüm hücreler miyelin kılıfa sahip değildir.

Miyelinsiz nöronlar üzerinde sinyal iletimi saniyede 50 santimetre kadarken, miyelinli nöronlarda bu hız saniyede 120 metre kadardır. Bu bakımdan miyelin kılıf, sadece aksonu korumakla kalmaz, bunun yanı sıra elektrik akımının iletimini de hızlandırır ve ileti kaybını önler. Miyelin kılıfa bir zarar gelirse sinyal iletimi bozulur ve yavaşlar.

Merkezi ve çevresel sinir sisteminde miyelin kılıf farklı hücreler tarafından üretilmektedir. Merkezi sinir sisteminde oligodendrosit hücreleri tarafından, çevresel sinir sisteminde ise Schwann hücreleri tarafından yapılırlar.

Demiyelinizan – Dismiyelinizan Farkı Nedir?

Demiyelinizan hastalıklarda normal üretilmiş olan miyelin kılıf yapısının yıkımı söz konusudur. Dismiyelinizan hastalıklar ise miyelin kılıf yapısının hatalı yapımı ya da hatalı yıkımı ile ortaya çıkar.

Demiyelinizan Hastalıklar Neden Olur?

Demiyelinizan hastalıklarda normal miyelin kılıf yapısı çeşitli nedenlerle bozulur. Bazı enfeksiyon hastalıkları, bağışıklık sisteminde rol olan hücrelerin kendi hücrelerine saldırmasıyla karakterize otoimmün hastalıklar, alkol gibi bazı toksik maddeler, B12 vitamini eksikliği ve beyin damar hastalıkları miyelin kılıf üretimini bozarak ya da oluşan miyelin kılıfa zarar vererek hastalık tablosu oluşmasına neden olabilir.

Demiyelinizan Hastalıklar Nelerdir?

Çok sayıda hastalığı kapsayan demyelinizan hastalıklar arasında en çok bilinen ve yaygın olarak görülen hastalık Multiple Skleroz (MS)’dur. MS, otoimmun mekanizmayla ortaya çıkar. Akut disemine ensefalomyelit (ADEM) ve Devic hastalığı daha çok merkezi sinir sistemini ilgilendirirken, Guillain–Barre sendromu ve periferik nöropatiler (çevresel sinir sistemindeki miyelinlerin harabiyeti) çevresel sinir sisteminde hastalığa yol açmaktadır.

Demiyelinizan Hastalıkların Belirtileri Nelerdir?

Çok geniş bir hastalık yelpazesine sahip demyelinizan hastalıklar grubunda sinir sisteminin tutulduğu bölge ve hastalığın etkilediği nöron gruplarının işlevine göre farklı klinik tablolar ve belirtiler ortaya çıkmaktadır. Ancak yaygın olarak görülen belirtiler arasında, kol ve bacaklarda güçsüzlük/his kaybı, çift görme (diplopi) veya bulanık görme, konuşma ve yürüme gibi temel motor faaliyetlerde aksama, bellek-konsantrasyon-dikkat bozukluğu gibi bilişsel yakınmalar sayılabilir.

Demiyelinizan Hastalıklara Nasıl Tanı Konur?

Demyelinizan hastalıklar grubundaki hastalıkların tek bir tanı koyma yöntemi yoktur. Genellikle tüm tanı gereçleri birlikte değerlendirilerek tanı konur. Hastadan alınan öykü, nörolojik muayene bulguları, beyin ve spinal (omurilik) MR (manyetik rezonans) bulguları, bazı durumlarda beyin-omurilik sıvısı bulguları (belden su alarak) ve gerektğinde de elektrofizyolojik bazı testlerle tanı konur. Çok nadiren diğer tanı olasılıklarını dışlamak için sinir biyopsisi yapılması gerekebilir.

Demiyelinizan Hastalıklar Nasıl Tedavi Edilir?

Tedavi modelleri hastaya özgüdür. Hastalığın ilerleme seyrine ve semptomların ciddiyetine bağlıdır. Semptomların yönetimi veya demiyelinizasyon oranının yavaşlaması ile hastanın yaşamında iyileşmeler sağlanabilir.

İlaç tedavileri, yaşam tarzı değişiklikleri (sigarayı bırakma ve beslenme tarzı değişiklikleri vb.), fiziksel egzersizin teşvik edilmesi ve hasta eğitimi hastalık yönetiminde tercih edilebilen yöntemlerdir.

Dr. Oğuzhan Onultan
Nöroloji Hastalıkları Uzmanı

"
Op. Dr. Evrim DURMAZ

Op. Dr. Evrim DURMAZ

Migran: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Migren ile ilişkili baş dönmesi, günlük hayatta denge bozukluğuna neden olan bir rahatsızlıktır. Yaygın bir nörolojik durum olan migren baş dönmesi, günlük hayatı aksatabilecek baş ağrılarına sebebiyet verebilir. Ancak sağlık hizmeti sağlayıcıları ve uzman klinikler bu rahatsızlığı tedavi edebilir. Belirli yiyecek ve içeceklerden kaçınarak, daha fazla dinlenerek, egzersiz yaparak ve stresi yöneterek şikayetleri hafifletmek mümkün olmaktadır.

Vestibüler Migren Belirtileri

En dikkat çekici şikayetleri vertigo şikayetleri ile benzerdir. Bu şikayetler arasında denge sorunları, baş dönmesi ve sersemlik hissi bulunmaktadır. Migren ile ilişkili baş dönmesi belirtileri dakikalar içinde gelip gidebilir veya birkaç gün boyunca sürebilir. Oldukça şiddetli olabilirler ve günlük yaşamı etkileyebilir. Migren baş dönmesi ile ilgili diğer belirtiler şunlardır:

• Mide bulantısı ve kusma

• Ses, ışık ve kokulara karşı hassasiyet

Migren ile İlişkili Baş Dönmesi Nedenleri

• Çocukluk çağı migrenleri de dahil olmak üzere migren geçmişine sahip olmak.

• Menopoz veya dönemlerden kaynaklanan hormonal değişiklikler

• Barometrik basınçtaki değişiklikler (hava değişiklikleri)

Vestibüler Migren Atakları Nasıldır?

Baş dönmesi spontan veya pozisyonel olabilir. Şikayetler 5 dk ile 72 saat arasında sürebilir. Baş dönmesi ataklarının en az yarısında migreni düşündüren baş ağrısı eşlik eder. Bu baş ağrısı tek taraflı ve zonklayıcı olabilir. Baş ağrısına ışık ve ses hassasiyeti, bulantı kusma eşlik edebilir. Bazen şikayetler başlamadan önce aura adı verilen haberci belirtiler görülür, örneğin bulanık veya çift görme veya ışık uçuşmaları gibi. Öte yandan işitme kaybı ve kulak çınlaması migren ile ilişkili baş dönmesinde sık görülmez.

Vestibüler Migren Nasıl Teşhis Edilir?

Sağlık hizmeti sağlayıcıları öncelikle baş dönmesi ve denge sorunlarıyla ne kadar süredir uğraştığınız da dahil olmak üzere belirtileriniz hakkında sorular sorar. Zira Ménière hastalığı ve benign paroksismal pozisyonel vertigo (BPPV) gibi durumlar da baş dönmesine veya dönme hissine neden olur. Bu nedenle ilk etapta şikayetlerin ana kaynağının saptanması için şikayetler hakkında konuşmak önemli olabilir.

Genel olarak aşağıdaki durumlarda vestibüler migren tanısı alabilirsiniz:

• Kusmanıza veya midenizin bulanmasına neden olan ani vertigo atakları.

• Beş dakikadan 72 saate kadar süren vertigo şikayetleri

• Aşağıdaki testler de vestibüler migreni teşhis etmeye yardımcı olabilir:

• Videonstagmografi veya elektronistagmografi

• Bilgisayarlı tomografi (BT) taramaları veya beyin manyetik rezonans görüntüleme (MRI) taramaları gibi görüntüleme testleri

• İşitme kaybı testi

Vestibüler Migren Tedavisi

Migren ile ilişkili baş dönmesi tedavisini ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri olmak üzere ikiye ayırabiliriz:

Klinik ve uzmanlar, vestibüler migren geçirme ihtimalini azaltan günlük veya haftalık ilaçlar önerebilir. Vestibüler migreni önleyebilecek ilaçlar şunlardır:

• Kalsiyum kanal blokerleri

• Nöbet önleyici ilaçlar

• Yaşam Tarzı Değişiklikleri

Aşağıdaki gibi hayat dinamiğindeki değişiklikler migren ile ilişkili baş dönmesi şikayetlerini büyük ölçüde azaltabilir ve şikayetlerin yok olmasını sağlayabilir:

• Her zamankinden daha fazla dinlenmek

• Diyet yapmak ve bazı yiyecek ve içeceklerden kaçınmak

Migrene bağlı baş dönmesi şikayetlerini azaltmak tamamen kişinin durumuna bağlıdır. Bazı kişilerin bu durumla başa çıkabilmek için sürekli tedaviye ihtiyacı olabilir. Bazı kişiler ise diyetlerini değiştirerek veya daha fazla egzersiz yapıp daha fazla dinlenerek şikayetlerden kurtulabilirler.

Sağlık Uzmanımı Ne Zaman Görmeliyim?

Özellikle migreniniz varsa ve günlük yaşamınızı etkileyen birkaç baş dönmesi veya denge sorununuz varsa bir sağlık uzmanıyla konuşun. Vestibüler migreniniz olduğunu biliyorsanız, giderek artan veya daha şiddetli baş dönmesi nöbetleri, ışığa ve sese karşı daha fazla hassasiyet ve daha ağrılı baş ağrıları yaşıyorsanız profesyonel destek için kliniğimizle iletişime geçin.

Adres

Yalı Mah. 6523 Sok. Park Yaşam İş Merkezi No 32 A/1 Giriş. Kat:2 Daire No: 206 Karşıyaka /İzmir

Başkent Üniversitesi Alanya Uygulama ve Araştırma Merkezi - Sağlık Rehberi

Başkent Üniversitesi Alanya Uygulama ve Araştırma Merkezi - Sağlık Rehberi

Sağlık Rehberi

Başağrısı tüm dünyada kişilerin hekime başvurma sebeplerinden en yaygın olanıdır. Başağrısı nörolojik hastalıkların yanı sıra sistemik hastalıklara da eşlik edebilen bir durumdur. Başağrısının nedenleri, sıklığı, şiddeti ve yaşamsal sonuçları farklılıklar gösterebilir ve başarılı bir tedavinin ilk basamağı doğru ve özgün bir tanıdır. Başağrıları, Uluslararası Başağrısı Birliğinin(IHS) kriterlerine göre sınıflandırılır:

Birincil başağrıları:
Bu tip başağrılarında ağrıya neden olabilecek herhangi bir başka organa ve beyne ait hastalık tespit edilemez. Bu grupta migren, gerilim tipi baş ağrıları, küme baş ağrısı gibi baş ağrısı tipleri yer alır.

İkincil başağrıları:
Başka bir organ veya beyne ait bazı hastalıklara bağlı gelişen başağrılarıdır. Başağrısının nedenini belirlemek için hastadan ayrıntılı hastalık hikayesi alınmalı ve nörolojik muayene, beyin görüntülemesi ve kan ve idrar tahlilleri yapılmalıdır. Bazı durumlarda EEG (elektroensefalografi) ve lomber ponksiyon işlemleri gibi daha ileri tetkiklerin yapılması gerekebilir. Migren, en sık görülen birincil başağrısı tipidir. Migren, ataklarla seyreden ve ataklar arasında belirti göstermeyen kronik bir başağrısıdır. Migren ağrısı genellikle orta şiddette ya da şiddetlidir, ağrı ve eşlik eden bulgular migrenli kişinin yaşantısını her zamanki gibi sürdürmesini engeller ve belirgin bir iş görmezliğe yol açar. Migren tanısı için özel bir laboratuvar testi veya radyolojik inceleme yoktur. Tanı hastadan ayrıntılı başağrısı hikayesinin alınması ile konur. Kadınların yaklaşık % 20'sinin, erkeklerin ise % 8'inin migrenli olduğu bilinmektedir. Migren atakları 4-72 saat sürebilir. Atağın başın tek yanında oluşu (%80 hastada), zonklayıcı, ateş yanar tarzda, matkapla deler gibi ya da nabızla birlikte atan şekilde olması, atak sırasında sıklıkla ışıktan ve sesten rahatsızlık, merdiven çıkma gibi fiziksel eylemlerle ağrıda artış, ağrıya sıklıkla bulantı veya kusmanın eşlik etmesi karakteristik özellikleridir.
Ataklar arasında kişiler tamamen sağlıklıdır. Atakların sıklığı çeşitlilik gösterir, yılda veya haftada birkaç kez olabilir. 3 günden fazla süren ataklar migren statusu olarak adlandırılır.
Migren hastalarının çoğu atağın geleceğini önceden hissedebilir. Atak öncesinde sinirlilik, depresif ruh hali, konsantrasyon güçlüğü ve yorgunluk hissi olabilir. Migren çoğu kez öncesinde hiçbir belirti veya başka şikayet neden olmadan ortaya çıkar ve bu tip migren aurasız migren olarak adlandırılır. Auralı migren ise migrenli hastaların %10– 15'ni oluşturur. Aura genellikle 5 ila 60 dakika sürer ve sıklıkla görme ile ilgili yakınmalara yol açar. Görme alanında bir tarafı görememe, parlak veya yanıp sönen ışıklar, renkli zigzag veya kırık çizgiler görme gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Görsel belirtilerin dışında dilde, yüzde, kolda uyuşma, güçsüzlük, konuşmada bozulma, konuşurken kelimeleri bulamama, baş dönmesi ve aşırı uyku hali şeklinde aura olabilir. Hemen ardından veya 1 saat içinde ağrı ortaya çıkabilir ya da aurayı nadiren başağrısı izlemeyebilir. Görsel aura (skotom) Migren tetikleyicileri kişiden kişiye göre değişir.

Başlıca migren tetikleyicileri,
- Diyet (açlık, alkol, öğün atlamak veya öğün gecikmesi, yeteri kadar su içmemek, bazı yiyecekler),
- Uyku düzeninde değişiklikler (az veya fazla uyku),
- Hormonal faktörler (adet dönemleri, doğumkontrol hapları, hormonal tedavi),
- Çevresel faktörler (parlak ışık, keskin koku, hava değişimi),
- Fiziksel faktörler (egzersiz, cinsel ilişki),
- Stres, depresyon, endişe hali,
- Baş-boyun ağrıları,
- Kafa travmasıdır.
Migren atakları çoğunlukla tekrarlayıcıdır, ancak en az 3 aydır her gün veya günaşırı olacak şekilde kronikleşmiş olarak da görülebilir. Bu durumun en büyük nedeni ağrı kesici ilaç aşırı kullanımıdır. Ağrı kesiciler aşırı kullanıldığı dönemde yapılan önleyici tedaviler çoğu kez başarısız olur.

Migrenin diğer nadir görülen tipleri:
Baziler Tip Migren: Konuşma bozukluğu, başdönmesi, kulak çınlaması, çift görme ve dengesizliğin eşlik ettiği migren tipidir.

Konfüzyonel Migren: Bilinç bulanıklığının olduğu migren tipidir.

Oftalmoplejik Migren: Gözü hareket ettiren kasların etkilenmesi sonucu çift görme gelişir.

Hemiplejik Migren: Atak sırasında geçici tek taraflı felç gelişir.

Abdominal Migren: Atakta sadece bulantı- kusma şikayeti olur. Genelde çocuklarda görülür.

Başağrısız Aura: Baş ağrısı olmadan yalnızca aura bulguları mevcuttur.

BAŞAĞRISI VE MİGREN - Prof. Recai Türkoğlu Kurumsal İnternet Sayfası

BAŞAĞRISI VE MİGREN - Prof. Recai Türkoğlu Kurumsal İnternet Sayfası

BAŞAĞRISI VE MİGREN

Başağrısı, kafa veya yüzde hissedilen ağrı duyusudur. Göz, şakak, alın, burun, çene, ense ağrının sık ortaya çıktığı bölgelerdir. Ağrı zonklama, yanma, batma, saplanma veya sıkıştırma şeklinde hissedilebilir.
Neden başımız ağrır?
Başağrısı kafa içinde veya dışında duyuyu alan sinirlerin fazla uyarılması sonucunda olur. Normalde yüze veya kafaya dokunulması sonucunda oluşan uyarıyı beyine ileten sinirleri veya beyin içindeki ağrı ileten yolları uyaran bir sorun başağrısı hissini uyarır.
Ağrı bir şeylerin yolunda gitmediğini beyine anlatan bir histir.
Başağrısı yeryüzünde en sık karşılaşılan hastalık belirtisidir. İnsanların % 95’i hayatları boyunca en az 1 kez başağrısı geçirirler. Başağrısı başka bir hastalık seyrinde ortaya çıkabileceği gibi, başka bir nedene bağlı olmadan (migren gibi) tek başına bir hastalığı da temsil edebilir. Hemen hemen tüm insanların tanıdığı başağrısı ensede, gözlerde, alında, kulak bölgesinde veya şakaklarda hissedilen bir ağrıdır. Başağrısının yeri gibi şiddeti, süresi, sıklığı ve eşlik eden bulgular kişiden kişiye değişiklik gösterir, yani başağrısı tek bir tip değildir.
Ülkemizde yapılan Başağrısı saha çalışmalarında, Başağrısının toplumda sık rastlandığı, toplumumuzdaki bireylerin %44,6’sının tekrarlayan başağrısı şikâyetlerinin olduğu saptandı.
Toplumumuzdaki bireylerin % 16,4’ünün migren , %5,1’inin Gerilim Tipi Başağrısı (GTB) tanısı aldığı, ilaveten son 1 yılda yaşadıkları ağrılar nedeniyle toplumumuzdaki bireylerin %12,4’ünün muhtemel migren, %9,5’inin muhtemel GTB grubuna girdiği bireylerin %3,3’ünde ayda 15 günden daha sık (kronikleşmiş/ müzminleşmiş) başağrısı görüldüğü, tespit edildi.

Kaç çeşit başağrısı vardır?
Başağrısı nedenleri esas olarak ikiye ayrılır. Birincisi altta yatan belirgin bir neden olmayanlar yani birincil başağrıları ve ikincisi başka bir hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkan başağrıları yani ikincil başağrıları.
Birincil başağrıları,
Bu gruba giren gerilim tipi başağrısı ve migren gibi başağrılarıdır ve bir başka hastalığın habercisi değildirler.
Başağrılarının aslında % 90’ı bu tiptedir ve bazen bu gruptaki hastalar hiç doktora gitmeyebilir. Bu grup çok sık ve tehlikesizdir ancak kısıtlayıcı ve sosyal kayıplara yol açan boyutta olabilmektedir
İkincil başağrıları,
Bu grup daha seyrek olmakla birlikte tehlikeli hastalıkların belirtisi olduğundan daha çok korkulan gruptur. Alta yatan ve ortaya konabilen bir hastalıktan dolayı ortaya çıkan başağrılarıdır. Bu grupta başağrısı bir hastalık değil aslında bir belirtidir. Başağrısı öyküsü ciddi bir hastalık düşürtüyorsa acil olarak inceleme ve uygun müdahale gerektirir.
Örneğin çok ani başlangıçlı, şiddetli başağrısı acil beyin görüntüleme tetkikleri gerektirir.
Uzun süreli başağrısı öyküsü olan bir kişide başağrısı şekli değişmişse veya giderek şiddetleniyorsa dikkatli incelenmelidir.
Bu tip başağrılarına örnek olarak,
-Sinüzitler,
-Diğer dahili hastalıkların seyrinde ortaya çıkan başağrıları (yüksek tansiyon, sinüzit, polisitemi gibi beyin kan akımını bozan bazı kan hastalıkları, üst solunum yolu enfeksiyonları, görme bozuklukları, dişten kaynaklanan ağrılar gibi),
-Kafa içerisinde yer alan tümörler, beyin toplardamar tıkanıklıkları, beyin anevrizma kanamaları, beyin omurilik sıvısı dolaşım bozuklukları, damar iltihabının izlendiği vaskülitler, boyun hastalıkları, beyin enfeksiyonları ve menenjitler sayılabilir.
Hekimin doğru tanı koyup tedavi planı yapabilmesi için başağrısına ait ayrıntılı öykü alabilmesi esastır, yani sadece iyi bir anlatım ile başağrınızın tipini doktorunuz başka incelemelere gerek duymadan anlayabilecektir. Bu nedenle hekimle görüşmeye gitmeden önce başağrısının başlangıç şekli, yerleşimi, karakteri ve eşlik eden bulgular (bulantı, kusma, ışık hassasiyeti gibi) kaydedilerek hazırlık yapılabilir.
İkincil başağrıları içinde beyin kanaması, ensefalit, menenjit, beyin tümörü gibi acil merkezi sinir sistemi hastalıkları bulunabildiğinden, Nörolojik muayene,Nöroradyolojik incelemeler (beyin bilgisayarlı tomografisi veya magnetik rezonans görüntüleme gibi) mutlaka yapılmalıdır. Ensede sertlik varsa enfeksiyon veya beyin kanaması ayrımı için beyin omurilik suyu (BOS) incelemesi gerekebilir. Bu incelemenin öncesinde görüntüleme yapıldıysa hasta için ciddi bir riski yoktur ve bazen elde edilen bulgular hayat kurtarıcı olabilir, lomber ponksiyon denen BOS alınması işlemi sırasında bir miktar ağrı olabilir.

Hangi başağrısı tehlikelidir?
Başağrısı ani başladıysa,
Ağrı karakter değiştirdiyse,
Ağrıya eşlik eden bulgular varsa(Ateş, çift görme, ense sertliği, uykuya eğilim, şuur ve davranış değişikliği)
Ağrı taraf değiştirmiyorsa
Ağrı geçmiyorsa
İkincil başağrısı olma olasılığı yüksektir…
Başağrısı olan hastalarda kırmızı bayraklar:
Başağrısının yansıra aşağıdaki faktörlerin de olması altta yatan önemli bir sorunun olabileceğini düşündürmelidir ve ileri inceleme gereklidir.
• Ani başlangıçlı (bomba patlar tarzda başlayan), hayat boyunca hissedilen en şiddetli başağrısı olması.
• Zaman içerisinde giderek artan şiddette başarısının olması
• Başağrısına çift görme, yürüme/konuşma bozukluğu gibi olağan olmayan belirtiler eşlik etmesi,
• Yeni başlayan başağrısı ile ateşin, özellikle de ense sertliğinin olması
• Başağrısı ilk kez 50 yaş üstünde ortaya çıkması.
• Kafa travması sonrası ilk bir ayda gelişen başağrısı olması
• Boyun travması sonrasında gelişen tek taraflı özellikle nörolojik kaybın eşlik ettiği, boyun ağrısı ile birlikte oluşan başağrısı
• Başağrısı, spor yapınca, öksürme, hapşırma ile kötüleşmesi
• Pozisyonla şiddeti değişen başağrıları olması (yatar pozisyonda azalan ayağa kalkınca artan başağrıları)
• Baş ağrısının sürekli aynı tarafta olması
•Başağrısına huy ve davranış değişikliğinin eklenmiş olması.

MİGREN

Migren genetik yatkınlık taşıyan kişilerde çevresel ve iç faktörlerle tetiklenen, çoğunlukla başın bir yarısında hissedilen zonklayıcı başağrısı ataklarıdır. Migrende tipik olarak bulantı, kusma, ses ve ışıktan rahatsız olmanın izlendiği şiddetli ve tekrar eden başağrıları izlenmektedir. Aşağıdaki soruların hepsine yanıtınız evet ise yüksek olasılıkla migreniniz vardır:
Başağrısı ile birlikte:
•midenizde bulantı veya rahatsızlık hissettiyseniz,
•ışık sizi başağrınızın olmadığı zamanlara göre çok daha fazla rahatsız ettiyse,
•baş ağrılarınız çalışabilmenizi ya da ihtiyaç duyduklarınızı yapabilmenizi en az bir gün kısıtladıysa
%90 olasılıkla migreniniz vardır.
Toplumda yaklaşık her 5 kişiden birinde görülmektedir ve bu özelliği ile toplumda 50 yaş altında en sık karşılaşılan nörolojik hastalıktır. Ataklar ve ağrı en yoğun 35- 45 yaşları arasında ortaya çıkmakta, bu yıllarda kadınlarda erkelerin 3 katı daha fazla migren atağı görülmektedir. İlerleyen yaşlarda ataklar genellikle azalarak kaybolmaktadır. Bununla birlikte hastaların %10 kadarında 50 yaş sonrasında da migren ağrıları sürmektedir.
İnsanlık tarihi kadar eski bir hastalık olan migren toplum için oldukça önemli bir sağlık sorunudur, Dünya Sağlık örgütü tarafından en çok kısıtlılık yapan hastalıklar arasında ele alınmıştır.
Kadınların yaklaşık % 20’sinin, erkeklerin ise % 8’inin migrenli olduğu bilinmektedir. Atak sırasındaki olumsuz etkileri dışında da okul ve iş performansında düşme ve sosyal problemler gibi kronik etkileri vardır.

MİGRENİN TİPLERİ VAR MIDIR?
Migren, habercisinin (aura) olup olmamasına göre iki şekilde olur.
Birincisi auralı migren (klasik migren) ikincisi ise aurasız migren ismini alır.
Aura, migren başağrısının gelmesinden önce ortaya çıkan nörolojik kayıplara verilen isimdir.
Bu yakınmalar migrenin ön habercisidir. Aura döneminde hasta, görme bozukluğu, bir tarafı görememe, ışıklar görme, vücudun bir tarafında uyuşma veya güç kaybı, kelime bulma veya konuşma güçlüğü şeklinde yakınmalar hisseder.
Bu şikâyetler yaklaşık yarım saat sürdükten sonra ortadan kalkıp yerini başağrısına bırakır. Bu şekilde olan migrene auralı migren adı verilmektedir. Bazı hastalarda Aura dönemi, başağrısı ortaya çıkmaksızın da olabilir. Auralı migren hastalarında sıklıkla aurasız ataklar da olur. Auralı migrenin özelliği, hastalarda inme riskinin aurasız migrenlere göre daha fazla olmasıdır. Bu risk özellikle sigara içen ve doğum kontrol ilacı kullanan hastalarda daha da fazladır.
Aurasız migrende ise yukarıda belirtilen yakınmaların olmadığı başağrısı atakları olmaktadır. Bu tip migren auralı migrene göre daha sıktır.
Migren tanısı için özel bir laboratuvar testi veya radyolojik inceleme yoktur. 2004 yılında Uluslararası Başağrısı Federasyonu (International Headache Society) komitesinin belirlediği klinik kriterlere göre tanı hekim muayenesine göre ve hastanın ağrıyı tanımlamasına göre konulmaktadır.
Çeşitli migren tipleri olmakla birlikte aurasız (öncü belirtisiz) migren ve auralı (öncü belirtili) migren en sık görülen migren tipidir.
Aurasız Migren:
Tanı konulabilmesi için kişinin daha önce en az 5 kez 4-72 saat süren ağrı atağı olmalı ve buna eşlik eden aşağıdaki 4 bulgudan en az ikisi bulunmalıdır.
1. tek taraflı başağrısı
2. zonklayıcı karakterde başağrısı
3. orta veya şiddetli başağrısı nedeni ile iş yapmasının engellenmesi veya zorlaşması
4. sıradan fiziksel aktivite ile (örneğin başı öne eğmek ile) başağrısının artması.
Bunun yansıra atak anında aşağıdaki iki bulgudan biri olmalıdır.
1. bulantı ve/veya kusma
2. ışık hassasiyeti.
Aura en sık olarak çeşitli görsel belirtiler şeklinde olup, görme alanında siyah noktalar veya zikzaklar veya belli bir alanda görme kaybı şeklindedir. Bazen yüz, kol ve bacakta uyuşma veya güçsüzlük, başdönmesi, konuşma bozukluğu, iki yanlı uyuşukluk ve güçsüzlük gibi çok nadir aura çeşitleri de vardır ancak bunlarda tanı ilk başta güçtür, mutlaka bir uzmana danışılmalıdır.
Auralı Migren: Aurasız migren tanı kriterlerine ek olarak aşağıdaki 4 semptomdan üçünün olduğu 2 atak olması gerekir.
1. bir veya daha çok aura semptomu
2. aura semptomu 4 dakikadan uzun sürmeli
3. aura semptomu 60 dakikadan kısa sürmeli
4. aura bitiminden sonraki 60 dakika içinde başağrısı başlamalıdır.
Migren genellikle ergenlik sonrası başlamakla birlikte daha ileri yaşlarda hatta çocuklukta da başlayabilir. İleri yaşlarda başlayan başağrısında migrene kuşku ile bakılmalı, ileri incelemeler istenmelidir.
Migren genellikle erişkinlere ait kabul edilen bir hastalıktır ancak giderek artan bilimsel çalışmalar migrenin aslında çocuklarda ve ergenlik çağındaki gençlerde de de sıkça görüldüğünü, okuldan kayıplara ve derslerde başarısızlığa yol açtığını göstermektedir. Özellikle düzensiz yaşama alışkanlıkları, aşırı televizyon izlenmesi ve bilgisayar kullanımı ve kafein içeren kolalı içeceklerin ve yine diğer sağlıksız gıdaların yoğun tüketimi çocuklarda başağrısı ve migren sıklığını giderek artan bir sorun durumuna getirmektedir.
Çocuklarda görülen migrenin bazı açılardan erişkinlerden farkları vardır. Örneğin ağrı süresi genelde daha 4 saatten kısadır ve iki yanlı alında ve şakaklarda yerleşmesi daha sıktır. Uyumak ve basit analjeziklerle daha kolay kontrol altına alınabilir. Çocukların başı ağrımaz anlayışının yanlış olduğunun aileler ve öğretmenler tarafından bilinmesi çok önemlidir. Çocukların migrenindeki diğer önemli fark ise olguların bir kısmında ataklar halinde başdönmesi, kusmalar veya karın ağrıları görülmesidir. Bu belirtilere “çocukluğun migren eşdeğerleri “ adı da verilmiştir. Çocukların uygun saatlerde uyuması, düzenli beslenmesi, aşırı televizyon izlememesi ve içinde kafein bulunan kolalı içeceklerin yoğun şekilde tüketilmesinin engellenmesi Başağrılarının artmasına ve kronikleşmesine engel olur. Özellikle sabah kahvaltısının düzenli yapılması ve ihmal edilmemesi, sportif aktivitelerin ve düzenli sosyal yaşamın olması da koruyucu önlemler arasında sayılır. Sık atak geçiren çocuklarda bazı koruyucu ilaç tedavileri deneyimli hekimlerce uygulanabilir, ancak bu konuda çocuklara yönelik yapılmış araştırma sayısı çok sınırlıdır.
Son yıllarda başağrısı, özellikle de migren genetiği konusunda önemli gelişmeler olmuştur ve bugün için migren kompleks genetik özellik gösteren bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Migrenin ailesel özellik gösterdiği uzun zamandır bilinmekte ve deneyimli hekimler tarafından tanıya yardım amacıyla bile kullanılmaktadır. Buna karşın yoğun araştırmalara rağmen şu an için sadece migrenlilerin çok küçük bir oranını oluşturan ve karakteristik bir klinik tablo olan ailesel hemiplejik migrenin genleri bulunabilmiş, ancak çok daha sık görülen aurasız migren formlarının genlerine henüz ulaşılamamıştır. Genetik araştırmalarda öncelikle bireylerin tutulmuş olup olmadığının kesin olarak belirlenmesi gerekir ki, bu da toplumdaki sıklığı % 15 civarında ve çok farklı şekilleri olan, buna karşın anamnez dışında kesin bir tanı ölçütü olmayan bir hastalık için oldukça güçtür.
Migreni neler tetikler?
Migren hastalarının %75’inde en az bir faktörün atakları tetiklediği ortaya konmuştur. Migrenin fizyolojik nedenleri ne olursa olsun, pek çok migren hastası migreni başlatan bazı faktörler tespit etmişlerdir.
Bu faktörler her migren hastası için farklılık göstermekle birlikte en sık ifade edilenler şunlardır:
Bunların başında psikolojik yada fiziksel stres gelmektedir.
Uykusuzluk veya aşırı uyuma, yorgunluk, açlık, sürekli kafein tüketenlerde kafeinin kesilmesi, sigara dumanı, parfümler, kırmızı şarap, bazı baharatlar, kuruyemiş, ışık, egzersiz, cinsel aktivite, lodos, hava ısı değişiklikleri ve adet görme iyi bilinen migren tetikçilerindendir.
Yine Türkiye’de yapılan bir çalışmada kanda duyarlılık saptanan gıdaların rejimden çıkarılması ile migren atak sıklığının azaldığı gösterilmiştir.

Çevresel nedenler,
– Aşırı sıcak/soğuğa maruz kalma
– Koku (parfüm/sigara)
– Hava Değişikliği
– Parlak ışık,
– Yüksek rakım/uçmak,
– Gürültü
– Lodos
-Klima
Alışkanlıklar,
– Sigara
– Uyku düzeninde bozukluk
– Öğünleri atlama, açlık.
Depresyon, Stres:
Uzun süreli yüksek düzeyde stres
Hormonlarla ilgili durumlar,
– Regl dönemi
– Doğum kontrol hapı kullanma
– Östrojen tedavisi
Gıdalar
Bunlar eğer hastada atağı tetiklemişse anlamlıdır, aksi halde dikkate alınmamalıdır
– Kafein
– Aspartam
– Çikolata
-Alkol (kırmızı şarap, bira)
– Monosodyum glutamat ve nitritli besinler (sosis, salam, ve lezzet için glutamat katkılı yiyecekler)
– Mayalı yiyecekler
-Bazı peynirler ve benzer ürünler
-Aşırı tuzlu ve yağlı yiyecekler (turşu, kızartma vb)
-Hazır çorbalar
-Baharat ve hazır soslar
-Bira mayası
-Şarküteri ürünleri
-Patetes cipsleri
Bazı ilaçlar,
– Kalp ve tansiyon ilaçları (İsosorbid-dinitrat, Nifedipin, Kaptopril,vb)
– Ülser ilaçları (Cimetidin,Ranitidine)
– Doğum kontrol hapları, hormon tedavisi
– Antibiyotikler (Trimethoprin-Sulfomethoxozole)

Migren farklı türleri olan, aynı hastada bile yıllar içinde şekli değişebilen bir hastalıktır. Erken tanı ve doğru bir tedavi ile hastanın yaşam kalitesi bozulmadan ve ek sorunlara yol açmadan baş edilebilir. Günümüzde “atak tedavisi” adı verilen başağrısı ataklarını geçirmeye yönelik tedaviler, “profilaksi” adı verilen başağrısı ataklarını önlemeye yönelik tedaviler ve ilaç dışı tedavi yaklaşımları (biyofeedback, TENS, BOTOX vb) uzmanlar tarafından başarıyla uygulanmaktadır.
Her hastanın ağrılarını bir günlüğe kaydetmesi ve doktor vizitesine giderken yanında götürmesi tedavinin etkinliğini artıracaktır.
MİGREN TEDAVİSİ
Migren olgularının çoğu tanı almamış ve herhangi bir sağlık kurumuna başvurmamışlardır. Bunun en önemli nedeni migrenin yaşamı tehdit eden bir hastalık olmamasıdır. Migren olgularının çoğu kendi kendilerine tedavi uygulamaktadırlar. Ancak bu olguların düzenli gidebilecekleri bir merkezde takip edilmeleri gereklidir. Her hastaya zaman ayırarak öykü alınması, tetikleyici faktörlerin açıklanarak tedavi stratejilerinin çizilmesi gerekmektedir. En önemli nokta hasta-doktor ilişkisinde güvenin sağlanmasıdır.
Çok önemli bir nokta da birçok migrenlinin aslında migreni olduğunu bilmemesi ve sinüzit, boyun kireçlenmesi gibi yanlış tanılarla tedavi edilmeye çalışılmasıdır.
Migren tedavisi tanı konulması ile başlar, sonraki aşama hastanın hastalığının farkına varması ve tetikleyici faktörlerden uzaklaşmasıdır. Bu süreç iyi bir hasta hekim ilişkisi gerektirir…
Başağrısını tanımayan, onunla dost olmayan kişi ağrıları uzun süre çekecektir.
Başağrısı tedavisinde önemli olan güvenilir ve etkili ilacın kullanılmasıdır.
Tedavinin temel amacı, kısa ve uzun vadede kısıtlılığı azaltacak etkili tedavinin bulunmasıdır.
Migren olguları kısa sürede ağrı ve diğer bulguların giderilmesi, atak sıklığının azaltılması, tedavinin yan etkilerinin azaltılması, tekrar riski taşımayan ve hayat kalitesinin arttırılmasını sağlayacak bir ilacın bulunmasını istemektedirler.
Migrenli hasta öncelikle migreni uyaran tetikleyici faktörlerden kaçınmalıdır. Mümkün olduğu kadar stresten kaçınılması gerektiği ve relaks olunması gerekmektedir. Aşırı kahve alımı, sigara ve alkol kullanımından kaçınılmalıdır. Kullanmakta olduğu ilaçlar gözden geçirilmeli ve gerekiyorsa yeniden düzenlenmelidir örneğin bazı hastalarda oral kontraseptif kullanımının kesilmesi ve başka korunma yöntemlerine geçilmesi atakları azaltmaktadır. Bunun dışında pek çok ilacın da başağrısına sebep olabileceği bilinmektedir.
Herkes yaşamının bir döneminde stres altında kalmaktadır.
Migren olguları da toplumdaki diğer kişilerle aynı oranda strese maruz kalmaktadırlar, ancak bunların kişilik yapılarından dolayı veya savunma mekanizmalarındaki farklılık nedeni ile tepkileri farklı olabilir. Hastaları stresten kurtarmak oldukça zordur.
Eğer strese yanıt dayanılamayacak kadar kötü ise ve stres kaynağı geçici ise doktor kontrolünde sakinleştirici ilaçlar yararlı olabilir. Uzun süreli stres tedavisi psikolog veya psikiyatrist tarafından yapılmalıdır. Buna yönelik biyofeedback, relaksasyon egzersizleri ve hipnoz gibi çeşitli teknikler vardır.
İlaç tedavisi
1-Atak tedavisi
2-Profilaktik tedavi olarak ikiye ayırabiliriz.
Migren ataklarından korunmaya yönelik “profilaktik” tedavi veya atağın ağrı, bulantı, kusma gibi yakınmalarının giderilmesine yönelik “atak” tedavisi olarak adlandırılır.
Profilaktik tedavi kişinin yaşam şeklinin değişmesine neden olacak kadar sık (ayda 4 den fazla) ve şiddetli atakların olduğu durumlarda uygulanmaktadır. Olguların çoğunda ise aspirin, asetaminofen, naproksen, etodolak veya ibuprofen gibi ağız yolu ile alınan analjezikler (ağrı kesiciler) veya kafein ile kombine edilmiş analjezikler etkilidir. Ancak kombine ilaçlardan kaçınmak tercih edilmelidir. Karanlık ve sakin bir odada, buz paketi koyarak dinlenmek ağrının giderilmesini kolaylaştırır. Eğer uyunabilirse genellikle hasta ağrıdan kurtulmuş olarak uyanır.
Migren için atak tedavisinde:
Ergot preparatları ve triptan grubu (sumatriptan, eletriptan, zolmitriptan, frovatriptan, naratriptan, rizatriptan) gibi migrene özel tedaviler önemli bir yer tutmaktadır.
Ergo türevi ilaçların uzun süreli kullanımda daha da belirginleşen genel damar daraltıcı riskleri, çok daha ucuz olmalarına karşın, bu tip yan etkileri taşımayan seçici serotoninerjik ilaçlar olan triptanların günümüzde migren spesifik ilaçlar olarak ergo türevlerine tercih edilmelerine neden olmuştur.
Bulantı çok belirgin olan hastalarda kas içi ve damardan enjeksiyonlar dışında hastanın kendine uygulayabileceği deri altı enjeksiyon şeklinde ve nazal sprey şeklinde de triptan grubu ilaçlar üretilmiştir. Bu ilaçlar hastanın her atakta doktor başvurusu yapmaktan kurtulması açısından çok önem taşımaktadır.
Akut migren atağı tedavisinde kullanılan ilaçların kişi migren atağı belirtilerinin başladığını farkeder farketmez alınması gerekmektedir. Atak başladıktan sonra beyindeki ağrı iletimi döngüsüne etki etmek daha zorlaşacağından ilacın etkisi azalacak ve o atak için kişi birden fazla ilaç almak zorunda kalacaktır. Ancak ağrı gelmesin diye ilaç alınması da çok sakıncalıdır. Haftada 2 günden fazla ilaç alındığı durumlarda ilaç kötü kullanımına bağlı Başağrılarının ortaya çıkmasına neden olunabilir.
Migren sıklık ve şiddetini azaltmak için uygulanan koruyucu ilaçların ise her gün alınması gerekmektedir. Atak tedavisinde kullanıldığı gibi ağrı geldiğinde alınmaz.
Profilaktik tedavi:
Profilaktik ilaçlar migren olgularında diğer nedenlerle kullanılan ilaçların hastalardaki atak sıklık ve şiddetini azalttığının saptanması ile kullanılmaya başlanmıştır ve çok değişik tiptedir.
Koruyucu tedavide kullanılan ilaçlar migren atak sıklığını ve şiddetini azaltır, ancak migreni tam olarak tedavi etmezler. Migren sıklığının yüzde ellinin üstünde azalması tedavinin etkinliğini gösterir.
Profilaktik ilaçlar düşük dozlarda başlanarak yavaş yavaş arttırılır ve etkinliği değerlendirebilmek için iki üç ay beklemek gerekmektedir. Profilaksi tedavisi için en önemli bilinmesi gereken nokta bu ilaçların aslında migren tedavisi için geliştirilmiş ilaçlar olmadığı ve olumlu etkileri sonradan fark edilerek kullanıma girmiş olduklarıdır .
Profilakside kullanılan ilaçlar çeşitli gruplardandır, örneğin hipertansiyon kontrolü amaçlı ilaçlar (propranolol, verapamil gibi), epilepsi ilaçları (valproik asid, topiramat gibi) depresyon ilaçları (amitriptilin, venlafaksin, sertralin gibi) bu tip ilaçlar arasında sayılabilir.
Profilaksi altındaki bir hastanın kullandığı ilacın olası yan etkileri konusunda önceden bilgi sahibi olması ve hekim kontrolünde kalması önemlidir.

Migren tedavisinde başarısızlığının nedenleri
-. Tanı eksik veya yanlıştır
-. Tanınmamış başka bir hastalığa bağlı sekonder baş ağrısı bozukluğu mevcuttur,
-. Yanlış tanı konmuş bir primer baş ağrısı bozukluğu mevcuttur
-. İki veya daha fazla farklı baş ağrısı bozukluğu mevcuttur
-. Önemli tetikleyici faktörler gözden kaçırılmıştır
-. Hormonal tetikler
-. Psikososyal faktörler
-. Baş ağrılarını tetikleyen diğer ilaçlar
-. İlaç aşırı kullanımı vardır
-. Kafein aşırı kullanımı vardır
-. Tedavi dozları ve yaklaşım yetersizdir
-.Etkisiz ilaç
-.Aşırı başlangıç dozu
-.Yetersiz devam dozu
-.Yetersiz tedavi süresi
-. Gerçekçi olmayan beklenti düzeyi
-. Tedaviyi zorlaştıran diğer hastlalıkların varlığı mevcuttur.

AŞIRI ANALJEZİK (AĞRI KESİCİ) KULLANIMI BAŞ AĞRISI
Eskiden beri bilinen ama son zamanlarda giderek dikkati çeken ve dünya üzerinde bugün migren ve gerilim tipi baş ağrısından sonra en sık 3. başağrısı tipi durumuna gelen tablo aşırı analjezik ilaç kullanımına bağlı başağrısıdır.
Bu durum genelde migren olguları yanı sıra gerilim-tipi başağrısı olgularında da gelişebilir. Hergün veya yaklaşık hergün reçeteli veya reçetesiz aşırı ağrı kesici alımına bağlı gelişir. Aşırı ilaç alımına bağlı rebound başağrısı geliştiğinde son ilacın etkisi geçince ağrı nedeni ile tekrar ilaç alma ihtiyacı hissedilerek kısır döngüye girilir.
Bu durumun tedavisinde ağrı kesicilerin uzunca bir süre boyunca tamamen kesilmeleri ve destekleyici bazı tedavilerin kullanılması yer alır. Nadiren bu durumun tedavisi için kişinin hastaneye yatırılması dahi gerekebilir.
En doğrusu, aşırı analjezik kullanımı baş ağrısının önlenmesidir. Bu da uygun profilaktik ilaç kullanımı ile mümkün olur.
Ağrı kesici alan hastanın dikkat etmesi gereken noktalar:
– Başağrısı için önce mutlaka bir doktora ayrıntılı muayene olmak ve başağrısının altında başka bir neden olmadığına emin olmak gerekir. Doktor dışı kişilerin önerilerine göre ağrı kesici kullanmak doğru ve güvenli değildir.
– Hiç bir ağrı kesici ayda 8-10 günden fazla kullanılmamalıdır. Aşırı kullanımda ağrı giderek artar ve devamlı hale gelir, alındığında kısa bir süre etkili olup, ağrı duyarlılığını bozulduğu için tekrar ağrı gelişir.
– Çocuklarda hayatı tehdit edebilen nadir bir nörolojik tablo olan, Reye Sendromuna neden olabileceği için, ağrı ve ateş düşürülmesinde aspirin kullanılmamalıdır.
– Denge bozukluğu ve işitme kaybı olan kişiler de bu durumu arttırabileği için aspirin kullanmamalıdır.
– Kan sulandırıcı ilaç (Coumadin) kullanan kişiler, kanama eğilimini arttırabileceği için aspirin ve benzer ilaçları hekim önerisi olmadan kullanmamalıdırlar.
– Mide ve duedonum ülseri olan kişiler aspirin ve bir çok diğer nonsteroid antiinflamatuvar ilaçları kanama riski ve ülserin kötüleşmesine neden olacağı için ülserleri tedavi edilmedikçe kullanmamalıdırlar.
– Karaciğer veya böbrek hasarı olan kişiler de ağrı kesici kullanmadan önce doktora mutlaka danışmalıdır

"
Nöro-Oftalmoloji Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri - Dünyagöz

Nöro-Oftalmoloji Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri - Dünyagöz

Nöro-Oftalmoloji Hakkında

İnsanın var olduğu tarihten beri süregelmekte olan baş ağrısı medikal şikâyetler içinde en sık rastlanılanı olup nüfusun %80’den fazlasını etkilemektedir. Baş ağrılarının sebeplerinden biri de gözle ilgili sorunlardır. Baş ağrısından şikâyet eden hastalar genellikle başka bir hekim tarafından göz hekimine yönlendirilirler. Göz hastalıkları nedeniyle oluşan baş ağrısını tedavi eden, göz ve sinir sisteminin ortak hastalıkları ile ilgilenen bilim dalı Nörooftalmoloji’dir.

Bir cismin görülebilmesi, görüntünün önce gözde daha sonra beynin arka kısımlarındaki görme merkezinde algılanması ile mümkündür. Görme yollarında bir sorun olduğu zaman, ani veya ilerleyici görme kayıpları oluşabilir. Göz hareketlerini ilgilendiren hastalıklarda ise başlıca belirti çift görmedir ve sorun göz kaslarını, sinirlerini veya beyindeki kontrol merkezlerini ilgilendirebilir.

Geçici görme kaybı Çift görme Ani görme kaybı Tiroide bağlı göz hastalığı Görme alanında görülemeyen bir bölge Multipl skleroza (MS) bağlı göz sorunları Yüz felçleri ve yüzde kasılmalar İnmelere bağlı göz sorunları Migren ve benzeri göz ağrıları Göz kapağında düşüklük Göz bebeklerinin büyüklüklerinde farklılık

Bu şikâyetleri olan hastalar yine nörooftalmoloji bölümünün ilgi alanına girer. Baş ve göz ağrılarının doğru tanısı için hastanın öyküsü çok önemlidir. Bu tedavide başarı, uyumlu hekim hasta ilişkisi ve sürekli takip ile mümkündür.

MS (Multiple Skleroz) ve Göz

MS Hastalığı Gözü Nasıl Etkiler?

Göz siniri iltihabı (optik nevrit), en sık 18- 45 yaş arası, daha çok bayanlarda ortaya çıkan tek taraflı ağrılı görme kaybıyla giden bir göz hastalığıdır. Bağışıklık sisteminin bozulması sonucu atak şeklinde ortaya çıkar. Ağrılı gözde renk duyusu ve parlaklıkta da azalma olur. Hastaların yaklaşık 1/3’inde göz sinirinin ön tarafında ödem olur, çoğu olguda ise sinirin beyine yakın bölümlerinde (arkada) tutulma olur.

MS Hastalığı Hangi Testle Anlaşılır?

Tanı aşamasında, VEP (uyarılmış potansiyel testi) , OCT (Optical Coherence Tomography Scanner) ile sinir lifi görünümü ve bilgisayarlı görme alanı incelemesi kullanılmalıdır. Beyin MR görüntülemesi ile beyin içi lezyon araştırılır. Bu lezyonların (lekelerin) sayısı ve şekilleri MS riskini belirlemede önemlidir. MS, ataklar şeklinde giden kronik bir beyin rahatsızlığıdır.

Optik nevrit, MS’in ilk başlangıç bulgusu olabilir. Optik sinir rahatsızlığı tedaviyle 3-5 haftada büyük oranda düzelir. Ama bu optik nevrit ataklarında tekrarlama görülebilir. 10 yıl içinde tekrar etme oranı %35’tir. Optik nevrit, MS hastalığının bir aşamasında %50 olasılıkla saptanır, hastaların %20’sinde ise ilk MS bulgusudur.

Optik nevrit sonrası MS riski ilk 5-7 yılda %30, 15- 20 yılda ise kadınlarda % 75 dolaylarındadır.

MS atakları, optik nevrit, çift görme, denge kaybı, kol ve bacakta uyuma ile güç kaybı şeklinde ortaya çıkabilir.

Optik nevrit tedavisinde, serumla yüksek dozda kortizon uygulaması ve MS olasılığı arttığı durumlarda interferon kullanımı günümüzdeki yaklaşımlardır.

Optik nevrit sonrası hastalığın nasıl bir seyir izleyeceği OCT sinir lifi analizlerinin periyodik olarak yapılmasıyla belirlenebilir. OCT sinir liflerindeki incelme artıyorsa, beyindeki plakların sayısı da artıyor demektir. Bu hastalıkta, OCT ve VEP testleri ile takip çok önemli ve yol göstericidir.

Diğer Göz Siniri Hastalıkları Nelerdir?

Damar tıkanıklığı (Göz içi enjeksiyon yapılabilir) Toksikasyon (En sık etambutol ve metil alkol zehirlenmeleri görülür, hasta geç kalmadan başvurursa tedavi edilebilir.) Kalıtımsal (Leber optik nöropatisinde yeni bir ilaç geliştirilmiştir.) Travmatik (Hastanın erken görülmesi önemlidir.)

Alzheimer ve Parkinson

Alzheimer ve Parkinson Hastalığının Göz İle Bağlantısı Nedir?

Günümüzde, beyin hastalıkları olan Alzheimer ve Parkinson ile göz hastalıkları olan glokom ve makula dejenerasyonu (sarı nokta hastalığı), sinir dokularının ilerleyici bozuklukları (nöro-dejeneratif) olarak değerlendirilmektedir. Aralarındaki ortak noktalar üzerinde çalışmalar başlatılmış ve önemli bilgilere ulaşılmıştır. Glokom ve sarı nokta hastalığı tanı ve tedavisinde kullanılan OCT tetkiki artık Alzheimer ve Parkinson’da da uygulanmaktadır.

Alzheimer ve Parkinson Tanısı Hangi Tetkikler İle Sağlanıyor?

Kapsamlı göz muayenelerinde (glokom, sarı nokta vb. için) tanı koydurucu sonuçlar gösteren OCT, Alzheimer- Parkinson ve hafif bilinç bozukluğu gibi durumlarda çok spesifik bulgular ortaya çıkarmaktadır. Bu spesifik bulgular ya retina ya da optik sinir liflerinin belirli bölümlerinde hasarlanma ve incelme ile karakterizedir. Sinir liflerindeki kayıplar Alzheimer ve Parkinson hastalıklarının erken tanısında önemlidir. Beyindeki hafıza, hareket vb. bölgelerindeki bozulmalardan daha önce OCT tetkikiyle sinir lifi incelmeleri saptanabilmekte, erken tanı ve tedavi olanağı doğmaktadır. Belirli yakınmaları olan veya ailesinde Alzheimer ve Parkinson hastalığı olan kişilerde, OCT görüntüleme yöntemi ile retina ve optik sinir liflerinin taranmasını hastalığın erken teşhisinde önemli rol oynamaktadır.

Retina muayenesiyle (FAF ve OCT) tanı ve tedavinin düzenli takip edilmesi başarı için önemlidir. Retina incelemesiyle erken tanı konulabilmektedir. Erken yakalanan hastalarda, hastalığın ilerlemesini önleyici tedaviler başlamıştır. Genetik olgular nedeniyle ailesinde Alzheimer ve Parkinson rahatsızlığı olanlar 50 yaşından sonra düzenli göz muayenesi yaptırmalıdır.

Optik Sinir Hastalıkları

Optik Sinir Hastalıkları Nelerdir?

Optik Nevrit (Göz siniri iltihabi)

Göz siniri iltihabı (optik nevrit), en sık 18- 45 yaş arası, daha çok bayanlarda ortaya çıkan genellikle tek taraflı ve çoğu zaman göz hareketleri ile birlikte ağrılı görme kaybıyla giden bir göz hastalığıdır. Bağışıklık sisteminin bozulması sonucu ataklar şeklinde ortaya çıkabilir. Ağrılı gözde renk ve parlaklık duyulaında azalma olur. Hastaların yaklaşık 1/3’ünde göz sinirinin ön tarafında ödem oluşur. Çoğu olguda ise sinirin beyine yakın bölümlerinde (arkada) tutulma olur.

Tanı aşamasında kliniğimizde VEP (uyarılmış potansiyel testi) , OCT (Optical Coherence Tomography Scanner) ile sinir lifi görünümü kontrast duyarlılık testi ve bilgisayarlı görme alanı incelemesi kullanılmaktadır.

Iskemik Optik Nöropati

Göz sinirini besleyen kılcal damar tıkanmalarından sonra sinirde ödem ve kan birikmesiyle oluşur. Hipertansiyon ve diyabetli hastalarda sık görülür. Tedavisi için göz içi enjeksiyon gerekli olabilir.

Optik Sinir Toksikasyonu

En sık etambutol (verem tedavisinde kullanılan ilaç) ve metil alkol zehirlenmelerinde (kolonya, kaçak içki vb.) görülür. Hasta geç kalmadan başvurursa tedavi edilebilir.

Kalıtımsal Optik Nöropati

Leber optik nöropatisi anne tarafından geçen çift taraflı görme kaybıdır. Yurt dışında bu hastalıkta tedavi edici veya görmeyi arttırıcı bir ilaç kullanıma sunulmuştur.

Travmatik Optik Nöropati

Direkt göze gelen darbe veya kafa travmasından sonra gelişir. Tedavisi için erken müdahale önemlidir

Yapılan Tetkikler:

ELEKTROFİZYOLOJİ (VEP, ERG, EOG) FFA (Göz anjiyosu) OCT (Optik Sinir Taraması) VEP (Beyin ile göz arasındaki görme yolları) Bilgisayarlı Görme Alanı Kontrast Duyarlılık Testi Renk Görme Testleri

Son Güncellenme Tarihi : 30.05.2023

*Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Migren ve Multipl Skleroz - MS hakkında en güncel haber ve araştırmalar

Migren ve Multipl Skleroz - MS hakkında en güncel haber ve araştırmalar

Migren ve Multipl Skleroz

Migren, tüm dünyada 1 milyardan fazla insanı doğrudan etkileyen genellikle yaşam boyu süren kronik bir hastalıktır. Migren yeterince tanı almadığı için bireysel ve toplumsal maliyetler doğurmaktadır.

Dünya genelinde 50 yaşın altındaki bireylerde engellilikle geçirilen yılların önde gelen nedenlerinden biri de migrendir. Migrenin sebebi tam olarak bilinmemekle beraber hem genetik hem de çevresel faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir.

Migren baş ağrısının özelliklerine baktığımızda, çoğunlukla tek taraflı, işten güçten alıkoyacak şiddette baş ağrısı, beraberinde mide bulantısı, ışığa ve sese karşı duyarlılık sık görülen belirtilerdir. Bazen baş ağrısına eşlik eden ya da baş ağrısı olmadan da görülebilen aura adı verilen görsel belirtiler ortaya çıkabilir. Görme alanında parıltılar, zikzak çizgiler, noktalar şeklinde auralar yaşayabilirler. Auraların dışında uyuşma, halsizlik, baş dönmesi migrenin diğer eşlik eden belirtileri olarak sıralanabilir.

Migren her yaşta görülebilir ancak en sık 25-35 yaş aralığında ve kadınlarda erkeklere göre 3 kat daha fazla görülmektedir. Bu yaş aralığı ve cinsiyet seçimi MS için de bir kesişim noktasıdır. Araştırmalar, MS’li kişilerin migren dahil olmak üzere diğer bireylere göre daha fazla baş ağrısına sahip olma eğiliminde olduğunu gösteriyor.

MS’li kişilerin migren ve tüm baş ağrısı tanısı alma olasılıkları topluma göre iki kat daha fazladır. Bazı MS hastaları şiddetli bir baş ağrısı nedeniyle çekilen MR görüntülemeleriyle MS tanısı alırlar. Bu çoğu zaman MS’ten bağımsız olarak ortaya MS’e eşilk eden ek bir hastalık olarak ortaya çıkar.

Migren ve MS’i ortaya çıkaran nedenler birbirinden farklı olsa da ortak belirti ve bulgular bulunmaktadır. Görme kaybı, çift görme, bulanık görme, renkli görme, uyuşma, karıncalanma, güçsüzlük, denge kaybı, baş dönmesi MS’te sık görülen belirtiler arasında yer almaktadır. Migren baş ağrısında eşlik eden göz ağrısı, görme alanında parıltılar, görme bulanıklığı, ışık çakmaları, halsizlik, baş dönmesi MS atağı ile karışabilir.

MS’in kendisi, eşlik eden belirtiler ve bazen de kullanılan tedaviler baş ağrılarına neden olabilir. MS atakları sırasında daha sık migren atağı yaşayabilirsiniz, MS ilaçlarınız migren ataklarınızın sıklığını ve şiddetini arttırabilir. Yediğiniz yiyecekler, açlık, uykusuzluk, stres ve hava değişimleri, lodos migren ataklarınızı tetikleyebilir. MS’e eşlik eden depresyon, anksiyete bozukluğu gibi psikiyatrik hastalığı olanlarda baş ağrısı sıklığını ve migren ataklarını arttırabilir.

Tüm bunların tedavisi için önce farkına varmak gerekiyor. Kendimizi gözlemlemek ve gerektiğinde belirti ve bulgularımızı bir kenara not almak, şikayetlerin ortaya çıkmasını kolaylaştıran nedenleri fark edebilmek ve gözlemlerimizi hekimimiz ile paylaşmak çok çok önemli!

O zaman nelere dikkat edeceğiz beraber bakalım,

Migrenim olup olmadığını nasıl anlarım? Çoğunlukla tek taraflı, bazen iki taraflı da olabilen Şiddetli, çok şiddetli Zonklayıcı baş ağrınız varsa 4-72 saat devam eden baş ağrınız varsa Baş ağrınız hareket ile artıyorsa ya da hareketlerinizde, günlük yaşantınızda kısıtlılık oluşturuyorsa Baş ağrınız başlamadan ya da beraberinde bulantı, kusma, ışıktan, sesten rahatsızlık oluyorsa migreniniz olabilir

Doktorunuza gitmeden önce baş ağrınızın özelliklerini bilirseniz daha kolay tanı alırsınız ve tedaviniz hemen başlanır. Baş ağrınız ile ilgili farkındalık oluşturacak, size ve doktorunuza kolaylık sağlayacak diğer bir uygulama da ‘’Başağrısı Günlüğü’’ özelleştirecek olursak ‘’Migren Günlüğü’’ uygulaması.

Migren günlüğü nedir? Ne işe yarar?

Migren günlüğü, baş ağrınız olduğu günleri, yaşadığınız ağrının özelliklerini ve bu günler ile ilgili yaşantınızdaki durumları kayıt altına almak anlamına geliyor. Migren günlüğünüzü tutarken aşağıdaki öneriler doğrultusunda not almanız tedavinizi kolaylaştıracaktır.

Baş ağrınızın ayın hangi günü olduğunu Başın neresinde olduğu (tek taraflı, tüm başta, başın önünde, arkasında, ensede) Baş ağrısının tipi (zonklayıcı, sıkıştırıcı, yanıcı, batıcı, saplanıcı) Baş ağrısının süresi (başlama saati—bitiş saati) Baş ağrısının şiddeti (hafif-orta-şiddetli) Baş ağrısının aldığınız ağrı kesici ya da size verilen migren ilacı ile geçip geçmediği, ne kadar sürede geçtiği Baş ağrınız olduğu gün uykusuzluk, açlık, susuzluk, stres, farklı bir besin tüketmek, lodos vb hava durumu ile ilgili anormallikler gibi o güne ait size baş ağrınızı başlatabileceğini düşündürten tetikleyici diyebileceğimiz bir durumla karşılaşıp karşılaşmadığınız Özellikle kadın hastalarımız için adet günlerinin işaretlenmesi

Migren Günlüğünüzden elde edeceğimiz bilgiler doğrultusunda hayatınızda yapacağınız küçük düzenlemeler ile migren atakları önlenebilir ya da atak sıklığı azaltılabilir. Size verilecek tedaviler doktorunuz tarafından günlüğe bakılarak daha kolay belirlenir.

Hastalarımıza öneriler

MS hastasıysanız ve migreniniz varsa doktorunuza söyleyin!

Rutin kontrollerinizde MS hekimleriniz, MS belirtilerinize o kadar çok odaklanırlar ki, migreniniz olup olmadığını sormayabilirler. Bu, baş ağrılarınız için doğru tedaviyi alamayabileceğiniz anlamına gelir. Doktorunuzla konuştuğunuzda, migreninizin neden kaynaklandığı, MS ilaçlarınızla, bir MS atağı ile ilgili olup olmadığı anlaşılabilir böylece uygun çözümler ve tedaviler önerilebilir.

"