Aids Belirtileri

Aids Belirtileri

AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Vidas HIV DUO ULTRA Testi

( Erken Tanı Hiv Testi )

Laboratuvarlarımız da şüpheli temas sonrasında VIDAS HIV DUO ULTRA testi yapılmaktadır. Vidas Hiv Duo Ultra testi Fransa Biomerieux firmasına aittir. Hiv Duo Ultra testi 4. nesil antijen ve antikor tarayan bir test yöntemidir. Hiv Duo Ultra testinin özgül güvenilirliği %99.88 ve p24 antijenini saptama hassasiyeti 3 pg/mL'dir.

HIV RNA Testi

( Hiv RNA Pcr Testi )

HIV tanısında en erken dönemde en sağlıklı bilgiyi HIV RNA PCR testi verir. Bu test ile virüsün genetik yapısı çoğaltılarak ölçülebilir ve tanımlanabilir duruma getirilir. Bu test ile henüz antikor oluşmadan HIV’ i kanda yakalama şansı vardır. Şüpheli temastan minimum 9 gün ve sonrasında HIV RNA PCR testi ile kanda virüs varlığı saptanabilmektedir.

Western Blot Testi

( Hiv Doğrulama Testi )

HIV tarama testlerinde pozitif sonuç almış kişilerde HIV’ in bulaştığından emin olabilmek yani tanıyı doğrulayabilmek için HIV Western Blot Doğrulama testi yapılır.

"
AIDS Nedir? Denizli Özel Odak Hastanesi

AIDS Nedir? Denizli Özel Odak Hastanesi

AIDS Nedir?

AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome), edinilmiş bağışıklık yetersizliği sendromunun kısaltmasıdır. HIV virüsünün neden olduğu AIDS, bağışıklık sisteminin enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız olduğu ve yaşamı tehdit ettiği bir aşamadır. Tüm HIV pozitif insanlar AIDS geliştirmez. HIV virüsüne karşı geliştirilen antiretroviral ilaçlar sayesinde bağışıklık sistemi enfeksiyonlara karşı ciddi bir hasar görmeden enfeksiyonla savaşabilmektedir ve sanılanın aksine vücudun direnci zayıflamaz. HIV bulaştıktan sonra kişinin yaşam koşullarına göre 5 ile 15 yıl ve üzeri bir süre sonra kendini göstermesi olasıdır.

AIDS belirtileri nelerdir?

HIV virüsü vücuda girdikten sonra uzun yıllar belirti vermeyebilir. Hastalığın ilerleme hızı ve ilk belirtilerin ortaya çıkışı virüsün vücuda nasıl girdiğine göre değişir. HIV virüsü vücuda girdikten hemen sonra çoğalmaya başlar. Virüsün vücuttaki seviyesi belli bir sınırı aştığında AIDS’in ilk belirtileri görülmeye başlanır. Bunlar kişinin günlük yaşamını etkileyen belirtiler olmadığı için kolayca fark edilmez. AIDS’in başlangıcında yorgunluk, halsizlik, aralıklı ishal, ağızda beyaz noktalar şeklinde diş plağının varlığı ve tekrarlayan hastalıklar gibi ilk belirtiler görülür. Bu belirtiler akla hemen gelmediği için hastalık ilerler. Hastalık ilerledikçe istemsiz kilo kaybı, uzamış ishal, gece terlemeleri, sık ateş, ağızda derin beyaz ülserler, vücudun çeşitli yerlerinde pembe, kırmızı lekeler ve unutkanlık gibi rahatsızlıkla görülmeye başlanır.

AIDS nasıl bulaşır?

AIDS, HIV virüsüne sahip kişilerin vücut sıvılarının, virüse maruz kalmamış kişilerin vücutlarına girmesiyle yayılır. Virüsün en etkili bulaşma yolları vücut sıvıları, kan, meni, vajinal salgılar ve anne sütü üzerinden olur. HIV enfeksiyonunda bulaşmaların çoğu cinsel ilişki yoluyla gerçekleşir. HIV pozitif bir erkeğin sperminde ve HIV pozitif bir kadının vajinasında bulunan virüs, cinsel ilişki sırasında vücudun zayıflamış mukoza zarlarına ulaşır. AIDS durumunda, cinsel yolla bulaşan hastalık, korunmasız seks yapan herkes arasında ortaya çıkabilir. HIV pozitif bir kişiyle tek bir korunmasız ilişki bile AIDS gelişimine yol açabilir. HIV virüsü enfekte hastaların kanında bulunur. Sağlıklı kişilerin bu kanla temas etmesiyle yayılır. Kan yoluyla bulaşma, genellikle enfekte bir kişinin kanıyla temas eden aletlerin neden olduğu yaralar yoluyla veya enfekte kanın deri veya mukoza zarlarıyla teması yoluyla gerçekleşir. Bu tür bulaşmalar için en büyük riskin sağlık çalışanları olduğu söylenebilir. Aynı zamanda virüsü taşıyan bir anne, virüsü çocuğuna hamilelik, doğum sırasında ve doğum sonrasında virüsü bebeğine geçirebilir. Emzirme döneminde ise bu virüsün yaklaşık olarak %30 oranında anneden bebeğe geçer.

AIDS hastalığı tedavi yöntemleri nelerdir?

HIV enfeksiyonunun kesin tedavisi yoktur. Yani virüs vücutta tamamen yok edilemez. Sadece ilaçlar sayesinde kontrol altına alınabilir. HIV enfeksiyonunu tedavi etmenin temel amacı, bağışıklık sisteminin, virüs vücuda girdiğinde azalmaya başlayan CD4 adı verilen bir hücreyi tüketmesini önlemektir. Bu tedaviyi uygulamak için en az üç farklı ilaç uygulaması geliştirilmiştir. HIV enfeksiyonunun tedavisinde çeşitli ilaçlar kullanılmaktadır. Günümüzde kullanılan üçlü ilaç tedavileri kandaki virüs miktarını azaltmakta ve bağışıklık sisteminin uzun süre korunmasını sağlayabilmektedir. Tedavide kullanılan ilaç, virüsün ilaca karşı direncine göre belirlenir. Ancak ilaç tedavisi ile HIV enfeksiyonunu tamamen ortadan kaldırılması mümkün değildir. Bu ilaçları hastanın ömür boyu kullanılması gerekmektedir. Hastanın doktorunun onayladığı tedaviyi tutarlı bir şekilde takip etmesi ve tedaviye yeterli düzeyde uyması durumunda AIDS hastalığını büyük ölçüde kontrol altına almak mümkündür.

Denizli Özel Odak Hastanesi Enfeksiyon hastalıkları bölümünde AIDS hastalığının tanı ve tedavileri uygulanıyor. Bilgi ve randevu için hastanemize başvurunuz.

"
AIDS Tedavisi Var mı?

AIDS Tedavisi Var mı?

AIDS TEDAVİSİ

AIDS tedavisinde HIV virüsünü tamamen ortadan kaldıran bir tedavi henüz yoktur, ancak HIV virüsün çoğalmasını kontrol eden ilaçlar vardır. Bu ilaçların genel adı Antiretroviral ilaçlar", bu ilaçlarla yapılan tedavi de antiretroviral tedavidir.

Tedavi ile HIV ile ilgili şikayetler başlayana kadar geçen sürenin uzadığı, CD4 + hücre sayısının yükseldiği, ve özellikle yoğun tedavi ile yaşam süresinin uzadığı tespit edildi.Tedaviye başlamada yol gösterecek laboratuvar testleri ise CD4 + T hücre sayisi ve kanda ne kadar virüs olduğunu gösteren HIV RNA PCR testi olan viral yük testidir.

Günümüzde AIDS tedavisi, geçmiş yıllarda olduğundan çok daha etkin bir şekilde yapılabilmektedir. Tam bir tedavisi henüz bulunamamış olsa da, HIV enfeksiyonu artık sonu beklemekle geçirilen çaresiz bir hastalık olarak değil, neredeyse kronik bir rahatsızlık gibi kabul edilmektedir.

Bunu sağlayan unsurların başında, tedavide kullanılan ilaç sayısının artmış olması geliyor. Bu sayede bir ilaç grubunun işe yaramadığı durumlarda bir başka ilaç grubu kullanılabilmektedir. Ayrıca ilaçlardaki gelişmeler, daha az yan etkiyle karşı karşıya kalınması için daha az sıklıkta ilaç alımına da izin veriyor.

Bir başka unsur ise, AIDS tedavisi esnasında yapılan kan testlerinin daha gelişmiş olması ve elde edilen deneyimler sonucu daha iyi yorumlanabilmesidir. Bunun getirisi olarak, tedavi daha kontrollü olarak yürütülebilmektedir.

Tedavi Sürecine Başlama

HIV tedavisine başlama kararı ve kullanılacak ilaçları seçme işlemi, kan testlerinizin sonuçlarına ve/veya vücudunuzda görülen belirtilere (semptom) göre saptanır.

Bunun anlamı şudur, HIV testiniz pozitif olsa bile tedaviye başlama kararı hemen verilmeyebilir ve uygun bir zamana kadar beklenebilir. Eğer bağışıklık sisteminiz henüz ilaç alımını gerektirecek kadar zarar görmemişse, çoğu zaman tedaviye başlama zamanı ertelenir.

AIDS tedavisi, artan bilgi birikimi ve ilaç sayisi nedeniyle gittikçe daha karmaşik bir hale gelmektedir. Tedavide kullanilan ilaçlarin ciddi yan etkileri vardir, uygulanan şemalar komplekstir ve en önemlisi tedavinin uygunsuz yapilmasi direnç gelişimine neden olmaktadir. Bütün bu nedenlerden ötürü hem tedavi öncesinde hem de tedavi sirasinda hasta eğitimine önem verilmeli, hastalar tedavileri konusunda bilgilendirilmelidir.

Antiretroviral tedaviye başlanacak hastalarda tedavi öncesi viral yük ve CD4 + hücre sayisi çalişilmalidir.

Hastalikla ilgili yakinmalari olan hastalar tedavi edilmelidir. Hiçbir şikayeti olmayan hastalar, CD4 + hücre sayilari yüksek ise, tedavi başlanmadan, belli araliklarla bu testi tekrarlayarak takip edilir.

AIDS tedavisi sırasında sizi takip eden doktorunuz tedaviye başlama kararı aldıktan sonra çeşitli dozlarda ilaç kullanacaksınız. Unutmamanız gereken bir nokta, bu ilaçların sizin hayatınızı etkileyeceğidir. Kullanacağınız ilaçları düzenli bir şekilde almak ve doz atlamamak yani tedaviye devamlılık, birincil amaçlarınızdan biri olmalıdır.

AIDS tedavinizin etkinliğini belirleyen en önemli faktör, ilaç kullanımınızdaki istikrardır. Almadığınız her dozla, virüsün kendisini çoğaltmasına yardımcı olursunuz.

AIDS tedavisinin temel hedefi vücuttaki HIV virüs miktarını düşürmektir. Bu tedavi, sizi yıllar boyunca hasta olmaktan koruyacaktır. Antiretroviral tedavi, gereklerine uyulduğu sürece çoğu zaman herhangi bir büyük problem yaratmaksızın uygulanabilir.

Merkezimizde AIDS testi için erken tanı yöntemleri kullanılmaktadır. Daha ayrıntılı bilgi ve randevu için
0850 360 06 05 nolu hattımızı arayarak hasta temsilcilerimizden detaylı bilgi alabilirsiniz.

Online Randevu

e-Randevu sistemimizi kullanarak en uygun gün ve saate kendi randevunuzu alın !

Hemen Randevu Al Neden Mavi Laboratuvarlar Grubu ?

Mavi Laboratuarlar Grubu, Cinsel yolla bulaşan hastalıkların tanısı konusunda uzmanlaşmış bir kuruluştur.

HIV / AIDS Testleri Cinsel Hastalık Testleri 2003 yılından bugüne 1.000.000 Test deneyimi Uzman doktorlarımızdan laborantlarımıza kadar tüm personelimiz cinsel hastalıklar konusunda uzmanlaşmıştır. "
AIDS nedir? AIDS belirtileri neler, tedavisi var mı?

AIDS nedir? AIDS belirtileri neler, tedavisi var mı?

AIDS nedir? AIDS belirtileri neler, tedavisi var mı?

AIDS, HIV adı verilen bir virüsün neden olduğu bir bağışıklık sistemini bozan enfeksiyon ile ortaya çıkıyor. AIDS'in tedavisi yoktur, ancak HIV enfeksiyonu tedavi edilebilir ve hastaların sağlık durumunu iyileştirebilir. AIDS, cinsel temas, kan transfüzyonu, iğne paylaşımı ve doğum sırasında anneden bebeğe bulaşabilir.

Yayınlanma: 05 Mayıs 2023

Yazıları büyüt Yazıları küçült Standart boyut

AİDS, 1981 yılından bu yana 78 milyon kişiye aşkın bulaştı. AIDS, İnsan Bağışıklık Eksikliği Virüsü (HIV)’nün bağışıklık sistemine yaptığı hasardan kaynaklanan bir durum olup, “Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu” olarak ifade ediliyor. Dünyada her gün 5 bin kişi yeni enfeksiyon tanısı alıyor.

AIDS NEDİR?

AIDS bir virüs değil, HIV virüsünün neden olduğu bir dizi semptomdur (veya sendrom). Bağışıklık sistemi enfeksiyonla savaşmak için çok zayıf olduğunda bir kişinin AIDS'e sahip olduğu söylenir ve belli belirleyici semptomlar ve hastalıklar geliştirir. Bu, HIV enfeksiyonunun çok ilerlemiş olduğu ve tedavi edilmediği takdirde ölümle sonuçlanacağı son aşamadır.

HIV VE AIDS ARASINDAKİ FARK NEDİR?

HIV ve AIDS iki ayrı şeydir. HIV, insan bağışıklık yetmezliği virüsüdür ve enfekte kişilerde bağışıklık sistemini bozar. AIDS ise, HIV enfeksiyonunun ilerlemesi sonucu gelişen edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromudur.

HIV, enfekte olan kişinin bağışıklık sistemini zayıflatır ve vücudu diğer enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız hale getirir. Ancak, HIV enfeksiyonu olan bir kişi her zaman AIDS hastası değildir. AIDS tanısı, bağışıklık sisteminin çok ciddi şekilde bozulduğu ve enfekte kişinin özellikle bakteriyel ve mantar enfeksiyonları ile mücadele ederken zorlandığı zaman konulur.

AIDS, genellikle HIV enfeksiyonunun ilerlemiş bir aşamasıdır. HIV enfeksiyonu tedavi edilmediğinde, enfekte kişinin bağışıklık sistemi ciddi şekilde zayıflar ve o kişi, AIDS hastası olarak tanımlanabilir. Ancak, HIV enfeksiyonu erken teşhis edilir ve tedavi edilirse, enfekte kişinin bağışıklık sistemi güçlenebilir ve AIDS gelişmesi engellenebilir.

AIDS NEDENLERİ NEDİR?

AIDS'in nedeni, insan bağışıklık yetmezliği virüsü (HIV) enfeksiyonudur. HIV, enfekte kişinin bağışıklık sistemini hedef alarak, özellikle T lenfositleri olarak bilinen hücrelere saldırır ve bu hücreleri yok eder. Sonuç olarak, HIV enfeksiyonu olan kişinin bağışıklık sistemi zayıflar ve diğer enfeksiyonlara, kanserlere ve diğer sağlık sorunlarına karşı savunmasız hale gelir.

HIV, kan yoluyla, cinsel temas yoluyla, iğne paylaşımı yoluyla veya anneden bebeğe doğum sırasında geçebilir. HIV virüsü, enfekte kişinin kanında, vücut sıvılarında (örneğin, semen, vajinal sıvılar, anal sıvılar ve süt) ve anne sütünde bulunabilir.

HIV enfeksiyonu olan kişiler, bağışıklık sistemleri zayıfladığı için diğer enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale gelirler. Özellikle mantar enfeksiyonları, bakteriyel enfeksiyonlar, virüsler ve kanserler HIV enfekte kişilerinde daha yaygın hale gelir. Bu nedenle, HIV enfeksiyonu olan kişilerin diğer enfeksiyonlardan korunmak için özel önlemler alması gereklidir.

AIDS BELİRTİLERİ NELER?

AIDS'in belirtileri, HIV enfeksiyonunun ilerlemiş bir aşamasında ortaya çıkar. AIDS, edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu olarak da adlandırılır ve enfekte kişinin bağışıklık sistemi ciddi şekilde zayıfladığında gelişir.

AIDS'in belirtileri, diğer enfeksiyonlar ve kanserler gibi diğer sağlık sorunlarına bağlı olarak değişebilir. Bununla birlikte, HIV enfeksiyonu olan kişilerde sıklıkla görülen belirtiler şunlardır:

Uzun süren ateş

Aşırı terleme (özellikle geceleri)

Yorgunluk veya bitkinlik hissi

Deri döküntüleri veya lezyonlar

Ağız, boğaz veya genital bölgede ağrılı ülserler

Beyin ve sinir sistemi problemleri (özellikle baş ağrısı, unutkanlık, dengesizlik, konuşma bozuklukları ve felç)

Akciğer, karaciğer veya böbrek problemleri

AIDS belirtileri, diğer enfeksiyonlar veya hastalıklar nedeniyle de ortaya çıkabilir. Bu nedenle, HIV enfeksiyonu olan kişilerin belirtilerini ciddiye almaları ve bir doktora danışmaları önemlidir. HIV enfeksiyonu erken teşhis edildiğinde, tedavisi mümkündür ve hastalığın ilerlemesi durdurulabilir veya yavaşlatılabilir.

AİDS TEDAVİSİ VAR MI?

AIDS'in tedavisi yoktur, ancak HIV enfeksiyonu tedavi edilebilir ve hastaların sağlık durumunu iyileştirebilir. HIV enfeksiyonunun tedavisi, antiretroviral tedavisi (ART) olarak adlandırılan ilaçların kullanımını içerir. Bu tedavi, enfekte kişinin bağışıklık sistemindeki virüs yükünü azaltır ve enfekte kişinin sağlığını korur. ART, enfeksiyonun ilerlemesini yavaşlatır ve HIV enfekte kişinin AIDS geliştirmesini önler.

ART, bir dizi ilacın kombinasyonunu içerebilir ve bu ilaçlar, HIV'in farklı aşamalarında etkili olabilir. Tedavi, enfekte kişinin tıbbi geçmişi, enfeksiyonun aşaması, diğer sağlık sorunları ve ilaçlara karşı direnç gibi faktörlere göre belirlenir.

Ayrıca, HIV enfeksiyonu olan kişilerin diğer enfeksiyonlardan ve kanserlerden korunmak için özel önlemler alması gereklidir. Bu önlemler, özellikle enfekte kişinin bağışıklık sistemi zayıfladığında çok önemlidir. Örneğin, HIV enfekte kişiler, diğer enfeksiyonlara karşı aşılanmalı ve cinsel temas sırasında prezervatif kullanmalıdırlar.

Sonuç olarak, HIV enfeksiyonu olan kişilerin tedavisi, özel bir tedavi planı gerektirir ve bu plan, enfekte kişinin tıbbi geçmişi ve enfeksiyonun aşamasına göre belirlenir. Tedavi, hastanın sağlığı ve yaşam kalitesini korumak için çok önemlidir.

"
AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

AIDS- Acquire lmmunodefidency syndrome, Kazanılmış İmmün Sitem Yetmezliği Sendromu

Etken HIV-Human immunodeficiency virus(İmmün yetmezlik yapan virüsler-SIY ailesinden). İnsana bulaştığında klinik son derece değişken olmakla birlikte ilerleyici immün sistemde yetmezliğe neden olmaktadır.

Yaygın kullanımda HIV ile ilgili tüm hastalıklar genel olarak AIDS ile anılmakta ise de aslında HIV virüsü vücuda alındıktan sonra geçirilen tüm dönemler HIV enfeksiyonu, bunun son basamağıda AIDS dönemidir.

Afrika'da Sahra Altı bölgesinde maymunlarda tespit edilmiş. 20. yüzyılda bu maymunları yiyen insanlara geçtiği tepit edilmiş. İlk olarak 1981 yılında ABD de kıssa bir süre sonrada Avrupada klinik olgular görülmüş ve tanımlanmştır.

İnsanlar arasında bulaşma, cinsel ilişki, kan ve kan ürünleri ve anneden gebelikte ve emzirme döneminde çocuğa geçiş şeklindedir.

Anti retroviral tedavilerden önce son derece ölümcül olan bu hastalık günümüz tedavileri ile tam iyileştirilemese de kronik bir klinik ile seyri sağlanmakta.

HIV Enfeksiyon Hastalığı

HIV Enfeksiyon Hastalığında 2 virüs görmekteyiz. HIV-1 ve HIV 2. HIV- 1 dünyada en yaygın görülen etkendir. HIV-2 ise daha az sıklıkla ve Batı Afrika'da görülmektedir.

İnsanlar arasında bulaşma, cinsel ilişki, kan ve kan ürünleri, HIV enfekte doku veya organlarının nakliyle ve anneden gebelikte ve emzirme döneminde çocuğa geçiş şeklindedir.

HİV’ li partnerle cinsel ilişki kuran kişi başka cinsel hastalık taşıyorsa (Bel soğukluğu, frengi, hepatit vs.) doku hasarı nedeniyle bulaşma riski katlanarak artar. Ayrıca partnerin yaşı, hastalığın evresi, ilişkinin şekli ile risk değişir. Kadınlarda menstrüal kanama zamanındaki ilişkide risk yüksektir. Ne kadar farklı kişi ile cinsel ilişki kurulursa HİV kapma olasılığı o denli artar.

HIV virüsü vücudun dışında yaşayamayacağından aslında bulaşması zordur. Yanlış bilinen bulaşma şekilleri,

Tükürükle, Terleme ile, Deriye dokunma ile, Başkasının havlusu ile, El sıkışma ile, Kucaklama ile, Yanaktan öpüşme ile, Yiyecek içecekten, Ortak tabak çanak kullanımı ile, Havuz ve tuvalet kullanımı ile, Aynı evi paylaşmakla Başkasının giysisini giyme ile bulaşmaz

HIV bulaştığı vücutta çeşitli hücrelere, özellikle savunma sisteminde sorumlu olan lenfositlerin CD4 hücrelerine yerleşerek çoğalır. Zarar gören CD4 hücreleri giderek azalır ve bunun sonucu olarak vücudun bağışıklık sistemi yıkıma uğrar.

2017 sağlık verilerine göre tüm dünyada 36.9 milyon insanda kayıt altına alınmış HIV enfeksiyonu var. Ancak bu rakamın % 30 kayıtsızlar ile birlikte daha fazla olduğu tahmin edilmekte. Bunların büyük bir kısmı maalesef Afrika'da. Her yıl 2 milyon yeni olgunun bu raklamlara eklenildiği düşünülmekte. 2016 Türkiye kayıtlı vaka sayısı 1734. İlk AIDS tanısının konulduğu 1981 yılından bu yana HIV kaynaklı kayıtlı insan ölümleri 39 milyon.

HIV bulaştıktan sonra, AIDS belirtileri kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre 2 – 10 yıl, hatta bazen daha uzun bir süre sonra ortaya çıkar.

Dünya Sağlık Örgütü HIV enfeksiyonunu klinik süresine göre evrelendirmekte.

Primer HIV enfeksiyonu, bu evrede hastada ya belirtiler olmaz yada hastada Akut Retroviral Sendrom görülmektedir.

Evre I , Bu evrede T lenfosit sayısı >500 ve hasta klinik belirtiler yok yada genel lenfadenopati vardır.

Evre II , Bu evrede T lenfosit sayısı 200-500 arası. Hastada hafif tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları ve deri ile mukozada belirtiler görülmektedir. Bu evreye kadar HIV enfeksiynu AIDS olarak tanımlanmaz.

HIV virüsü vücutta bağışıklı eksikliğine yol açtıkça ölümcül fırsatçı enfeksiyonlar veya kanserle ortaya çıkabilir. Bu dönemde bağışıklık eksikliği iyice belirgin bir hale gelir. AIDS belirtileri ve bulguları daha yoğun bir halde vücutta kendini göstermeye başlar.

Halsizlik Baş Ağrıları Vücut ağırlığının %10’undan fazla kilo kaybı Nedeni Bilnmeyen Ateş Kronik Diyare ( İshal ) Deride Pullanmalarla Yaygın ve Sık Herpes Virüs Enfeksiyonları Ağızda Mantar Enfeksiyonları Kaposi sarkoma gibi kanserler

Vücut direnci zayıflayan hastada, normalde zararsız olan, hafif geçen ya da ender rastlanan bazı hastalıklar belirir. Ayrıca lenf bezlerinde büyümeler, ağız ve deride tekrarlayan uçuk, yara ve lekeler, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, ishal, öksürük görülür. Tüberküloz, pamukçuk, diğer bakteri, mantar ve protozoon hastalıkları fırsatçı enfeksiyonlar ortaya çıkar. Kişide bu HIV belirtilerin ancak birkaç tanesinin bir arada bulunması durumunda AIDS düşünülebilir. Kaposi sarkomu ve bazı lenfomalarda HIV belirtilerini düşündürebilir. Kesin tanı için HIV testi yapılır.

HIV enfesiyonunda klinik seyir kişiye göre değişkenlik göstermektedir. Primer enfeksyon belirtiler ile seyreder. Sonra belitilerin olmadığı dönem görülmekte. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde fırsatçı enfeksiyon ve kanserler gelişmekte.

Bu makalede HIV enfeksiyonu ile birlikte görülen cilt belirtileri üzerinde durulacaktır.

HIV enfeksiyonu ve cilt belirtileri ve hastalıklarını 3 gurupta sınıflayabiliriz

1. HIV enfeksiyonu ile yüksek riskli birlikteliği olanlar, Bunlarda mutlaka gerekir ise HIV testleri istenmelidir.

Akut HIV sendrom Kaposi sarkoma Oral hairy leukoplakia Proximal subungual onykomikozis Basiller Anjiyomatozis Eozinofilik follikülitis Kronik Herpetik ülserler Cinsel Yolla Bulaşan Diğer hastalıklar Uyuşturucu Made Kullanıma Bağlı Cilt Belirtileri

2. HIV enfeksiyonu ile orta riskli birlikteliği olanlar,

Zona Molluscum Contagiosum Candidiasis

3. HIV enfeksiyonu ile düşük riskli birlikteliği olanlar,

Genel Lenfadenopatisi olanlar Seborheik Dermatitis Aftlar Akut HIV sendrom

HIV teması sonrası ortaya çıkan primer enfeksiyondur. HIV bulaşması sonrası % 70 in üzerinde 3-4 haftada ortaya çıkmakta. Belirtiler hç yok denilecek kadar az yada çok şiddetli olabilmektedir.

Klinik bulgular, ateş, franjitis, lenfadenopati, baş ağrısı, göz gerisinde ağrı, eklem ve kas ağrıları omakta. İstahsızlık, halsizlik ve kilo kaybı gelişmekte. Bulantı, kusma ve ishal olmakta. Nörolojik olarak menejit, ensefalit, periferik sinir patolojileri ve myelopatiler gelişmektedir.

Ateşin 2-3 gün sonrası deride döküntüler başlamakta ve 5-8 gün sürmekte. 1 cm den büyük pembe leke ve deriden kabarmalar oluşmakta. Bunlar sıklıkla gövde üst kısmında, yüzde, kollarda, saçlı deride ve uylukta olmakta. Sonra kendiliğinden iz bırakmadan kaybolmakta.

Damakta döküntüler olmakta. Ağız içerisinde aft benzeri yaralar ve kandidiazis gelişmekte. Benzer aftöz lezyonlar genital alanda görülebilmekte.

İmmün sistemin fazla etkilendiği durumlarda belirtiler daha uzun sürebilmektedir.

Kaşıntı ve deri döküntüleri sık görülmekte. Eozinofilik follikülitis, Kaşıntılı papüller döküntüler gelişmekte. Atopiye benzer atopik dermatitis, saman nezlesi ve asthma gibi allerjik belirtiler gelişebilir.

Kaşıntı ile birlikte ichthyosis bezer aşırı deri kurlukları gelişmekte.

Eozinofilik follikülitis

HIV enfeksiyonunun ilerlemiş klinik dönemlerinde ortaya çıkan kronik, kaşıntılı, küçük pembe ve kıllardan köken alan döküntülerdir.

Sıklıkla göğüs üst kısmına, kollara, baş ve boyuna yerleşmektedir.

Kaşıntılı Papüller Döküntüler-Papullar Pruritic Eruption

Bazı ülkelerde çok sık görülmektedir. Avrupa ve ABD daha az görülmekte. Böcek ısırıklarına karşı sonradan gelişen aşırı duyarlılıkla gelişmektedir. Genellikle vücutta simetrik yerleşmekte ve kollar ile gövdede görülmektedir. Leke ve izler ile iyileşmektedir.

Işık Duyarlılığı-PHOTOSENSITIVITY

Işık duyarlılığı klinik olarak likenoid döküntüler ve ekzamatöz döküntüler ile kendisini göstermektedir. HIV enfeksiyonununda kullanılan antiretroviral ilaçalr ışık duyarlılığı yapmaktadır.

Dil ve Ağızda Lökoplaki-ORAL HAIRY LEUKOPLAKIA

İlaçlara ve Antiretroviral ilaçlara Karşı Yan Etkiler

HIV enfeksiyonlarında ilaçlara karşı istenmeyen yan etkiler 100 kat daha fazla artmaktadır.

Tüm ilaçlar HIV hastalarında döküntüler, eritema multiforma, toksik epidermal nekrolizis, likeoid döküntüler, sabit ilaç reaksiyonları yapmakta.

Lipodistrofi ve Metabolik Sendromlar

HIV enfeksiyonunda ve tedaviler bağlı olarak yağ dokusunda büyüme-lipohypertrophy, yağ dokusu kaybı-lipoatrophy yada her ikiside gelişmektedir. Bunlar anormal metabolik değişimlere bağlıdır. Glukoz ve insülin seviyesinde anormal yüksleme, hipertrigliseridemi, hiperkolestrolemi ve HDL lipoproteinerde azalmaya bağlı gelişmektedir. klinik olarak yağ dokusu büyüme ve artışı vücudun gövde kısmında fazla kollarda ve bacaklarda az olabilir, göğüslerde erkek ve kadında ya dokusu artışından kaynaklanan büyüme, yanak ve şakaklarda yağ dokusu azalmasınsan kaynalanan problemler gelişmekte.

HIV Enfeksiyonu ve Sık Görülen Diğer Cilt Hastalıkları

Kaposi Sarkoma Melanoma Dışı Cit kanserleri Ülseratif aflar Stafilokok Deri Enfeksiyonları Mantar Enfeksiyonları Mukozal Kandidiazis Herpes Zona Mollescum Kontagiozum Siğiller
AIDS'ten Korunma İçin Öneriler Sağlıksız cinsel ilişkiden kaçının, Kontrolsüz kan ve organ transferlerinden uzak durun. Anneden bebeklere özellikle “anne sütü ile” bulaşabileceğini unutmayın. AIDS’in %3-5 oranında bu yolla bulaştığı saptanmıştır. Anne-çocuk ilişkisinde mutlaka doktor tavsiyesine uyulmalıdır. HIV virüsü taşıyan bir annenin doğuracağı çocuğa HIV virüsünün bulaşma oranı % 30 civarındadır. Damardan ilaç bağımlısı olan hastalar ile damardan uyuşturucu kullananlar özellikle dikkatli olmalı, enjektörler bir defa kullanılıp, atılmalıdır. Cinsel yolla AIDS bulaşmasına engel olmak için, çok eşlilikten kaçınılmalı, gerektiğinde prezervatif kullanılmalıdır. Güvenli cinsel eş seçilmelidir. En güvenlisi ise tek eşli yaşamın tercih edilmesidir. Kullanılmış şırınga, iğne, cerrahi aletler, diş hekimliği aletleri, dövme aletleri, jilet, makas vb. gibi tüm kesici ve delici aletler ile bulaşma olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.
HIV'in Dezenfeksiyonu Nasıl Yapılır? HİV vücuttan çıktığı zaman son derece dayanıksız olan bir virüstür. Kan, Sperm ve vajina sıvısındaki virüs dış ortamda en fazla 1 saat canlı kalır. Bulaşmış eşyadaki virüsün yok edilmesi için sulandırılmış (1:10) çamaşır suyu ile 10 dakika bekletmek yeterlidir. Deriye bulaşma durumunda sabunlu su ile yıkanır. (en az 20 sn.) Yıkama sonrası alkol sürülmesi yarar sağlar. Mükoz membranlar sadece su ile yıkanabilir. Yara üzerinde bulaşma varsa önce sabunlu su ile yıkanır, üzerine tentürdiyot, betadine gibi antiseptik sürülür. Kaynatılabilir eşyalar birkaç dakika kaynatılır veya 60 derecede 30 dakika ısıtılır. Temizlik için Ultraviyole ışınları tercih edilmez.
Hastalığa Ait Özellikler Kan yoluyla ve cinsel ilişkiyle hızla yayılabilmektedir. Kadınlarda ve erkeklerde, yani her iki cinste de görülebilmektedir Her yaştaki insanlarda görülebilir HIV / AIDS in kesin tedavisi halen yoktur. HIV / AIDS in henüz koruyucu bir aşısı da mevcut değildir
AIDS / HIV Testleri Nelerdir?

Laboratuarımızda çalışılmakta olan HIV testi yöntemleri, virüsü saptama hassasiyeti ve vücuda giriş zamanına göre değişiklik göstermektedir.


Laboratuarımızda çalışılan HIV testi yöntemleri aşağıdaki gibi sıralanmaktadır, 1. HIV Duo Ultra (Antigen – Antikor) 4.Jenerasyon Test 2. HIV PCR (Viral RNA) 3. p24 Antigen Testi 4. ELİSA (Anti – HIV) Testi
HIV DUO ULTRA (Antigen - Antikor) 4. Jenerasyon Test

Şüpheli cinsel ilişkiden itibaren, daha erken sürede sonuç alabilmek için, HIV’e özgü antijen arayan testleri kullanmak gerekmektedir. Çünkü, hastanın kanında HIV p24 antijeni, HIV taşıyan kan nakli gibi yüksek miktarda virüs bulaşması olan durumlarda, bulaşmadan sonraki ilk 24 saatte bile yüksek miktarda saptanabilmektedir. Cinsel ilişkiyle bulaşma olan durumlarda ise virüs önce vücutta bir çoğalma dönemi geçirmekte ve bulaşmadan 2 hafta kadar sonra kanda HIV p24 antijeni saptanabilmektedir.Bu dönemde vücutta antikor üretimi ortaya çıkmamıştır. HIV p24 antijeni, şüpheli ilişkiden sonraki 2-6 hafta içinde yüksek düzeyde kanda bulunmakta, daha sonra düzeyi düşmektedir.
Bu dönemde HIV antikorları henüz ölçülebilir düzeye ulaşmadığı için, HIV p24 antijeni bakılması, erken tanı olanağı sağlamaktadır. Çünkü HIV antikorları 4. haftadan sonra ortaya çıkmakla birlikte, kullanılan ELISA testleriyle ölçülebilir sonuç vermeleri ancak 1.5-3 ay sonra olabilmektedir.

Bu nedenle, şüpheli ilişkiden sonra, erken dönemde sonuç alabilmek için HIV p24 antijeni ve antikora beraber bakılması daha uygun olacak ve tanıyı daha erken koyabilme imkanı sağlayacaktır.

HIV p24 antijenini, hem de HIV 1+2 antikorlarını birlikte ölçen HIV testleri geliştirilmiştir. Bu testler şüpheli ilişkiden itibaren HIV bulaşmasını daha erken ve başlangıç döneminde ortaya koyma avantajı sunmaktadırlar.


4. Jenerasyon HIV Tarama Testleri, Serokonversiyon panel analizleri içinde ‘antibody capture assay’ temelli testler olmalarına rağmen birinci sırada yer almaktadırlar. Üçüncü jenerasyon testlerle karşılaştırıldıklarında tanıda 3-5 günlük zaman kazanımı sağlarlar. Bu testlerin kullanılması şiddetle önerilmektedir, çünkü bireyler antijen-pozitif prekonversiyon döneminde yüksek bulaştırıcılığa sahip olabilirler.


HIV PCR (Viral RNA)

PCR yöntemi, Polimerase Chain Reaction (Polimeraz Zincir Reaksiyonu) anlamına gelmektedir.HIV ilerledikçe virüs kendisini kopyalamaya devam eder virüsün kopya sayısı ve virüs yükü kanda artar. Bu yöntemle, vücutta çok az miktarda virüs bile bulunsa, bunlar çoğaltılarak ölçülebilir hale gelmekte ve ayrıca vücutta bulunan virüsün ne miktarda olduğu saptanabilmektedir. Enfekte olmuş bir kişinin kanında virüs bulunmasına rağmen erken dönemde virüse karşı antikor oluşmamaktadır. Bu nedenle PCR testi erken evrede HIV virüsünün kanda tespitinde kullanılmaktadır.

HIV tanısı almışsanız HIV viral yükünün (HIV RNA) ölçümü doktorunuza vücudunuzda ne kadar HIV virüsü olduğunu ve ne kadar hızla çoğaldığını gösterir.HIV PCR virüsün vücutta varlığını veya ilaç direncinin tespitinde veya başka bir tedavi protokolüne ihtiyacını belirlemede yardımcı olur.

PCR testi,güvenilir ve hassas yöntem olmakla birlikte, dezavantajı, daha zor ve karmaşık bir çalışma yöntemine sahip olmasıdır. Moleküler Bölümü olmayan laboratuarlar, bu testi çalışamazlar. Bu nitelikte laboratuar sayısı da, ülkemizde çok az olup, HIV PCR çalışan laboratuar sayısı bir kaç tanedir.


P24 Antijen Testi

P24, HIV virüsüne özgü viral bir proteindir. Bu proteinin vücutta saptanması virüs varlığını göstermektedir. Bu protein virüs bulaşmasından sonra geçen 2-6 hafta içinde yüksek düzeyde kanda bulunmakta, daha sonra düzeyi düşmektedir. Bu dönemde HIV antikorları henüz ölçülebilir düzeye ulaşmadığı için, HIV p24 antijeni bakılması, erken tanı olanağı sağlamaktadır.


Elisa Testi

HIV virüsü ile enfekte kişilerin savunma sisteminde bu virüsle savaşmak için HIV’e karşı özel antikorlar oluşur. Kandaki bu antikorlar oluşması 1 – 3 ay sürebilir.Kandaki bu antikorların ELISA yöntemiyle saptayan HIV testi yöntemine Anti-HIV testi denir.

"
AIDS (HIV) Nedir? HIV Belirtileri ve Tedavisi

AIDS (HIV) Nedir? HIV Belirtileri ve Tedavisi

AIDS (HIV) Nedir? HIV Belirtileri ve Tedavisi

AIDS hastalığı, virüs kaynaklı (HIV) bir çeşit bağışıklık sistemi hastalığıdır. Hastalığın kaynağı olan HIV (Human Immunodeficiency Virus), bağışıklık sistemini baskılayarak vücut savunmasında kritik öneme sahip olan hücreleri yok eder. Bu da vücut direncini oldukça düşürür. Bu durum, ciddi enfeksiyon rahatsızlıkların ve hatta kanser gibi hastalıklara neden olabilir. HIV, bütün dünyada yaygın olan bulaşıcı bir hastalıktır. Verilere göre bu enfeksiyonu taşıyan kişilerin oranı 37 milyon civarındadır. Bu hastalık Türkiye’de de görülmektedir.

HIV, insana bulaştığı takdirde çok ciddi sorunlara neden olabilir. Bu nedenle hastalığın erken evrede tespit edilmesi önemlidir. Bu durum ayrıca kişinin hastalığını diğer insanlara bulaştırmaması için de önemlidir. Bunun sağlanması için belirti ve bulgular mutlaka takip edilmelidir. Hastalığı taşımayan kişilerin de hastalığın bulaşma yollarını ve hastalıktan korunma yöntemlerini öğrenmesi oldukça mühimdir. Bu bilgileri öğrenmek kişinin hem kendisinin hem de çevresinin güvenliği için hayati önem taşır.

AIDS Belirtileri Nelerdir?

Akut enfeksiyon dönemi başladığında, ilk birkaç hafta içinde hiçbir belirti görülmeyebilir. Belirtiler 2. Haftadan sonra kendisini göstermeye başlar. Özellikle 2-4. Haftalarda ateş, boğaz ağrısı, baş ağrısı ve deri döküntüleri görülebilir. Bu tür belirtiler özellikle grip gibi hastalıklarla karıştırılmaktadır. Hastalık bu dönemde en bulaşıcı haldedir.

Yaygın HIV belirtileri aşağıdaki gibidir:

Ateş Boğaz ağrısı ve enfeksiyonu Baş ağrısı Büyüyen lenf bezleri Vücut döküntüleri (özellikle yüz ve gövdede) Ağız çevresinde ve genital bölgede yaralar Kas ve eklem ağrıları 1 ay içinde geçmeyen ishal Bulantı ve kusma İki ay içerisinde 7-10 kg civarında kilo kaybı

Belirtisiz Dönem: Yalnızca birkaç hafta boyunca devam eden akut dönem sonra erdikten sonra görülen dönemdir. Bu dönemden sonra HIV pozitif kişiler, herhangi bir belirti ile karşılaşmaksızın 8-10 yıl kadar yaşayabilirler. Kişi bundan habersiz bile olsa hala virüsü taşır ve bulaştırır. Bu dönemde lenf bezlerinde fark edilir büyümelere rastlanabilir. Bazı durumlarda belirtisiz dönem 10 yıldan daha uzun sürebilir. Bu dönemde ilaç tedavisine başlayan kişiler bağışıklık sistemlerini ileri döneme kıyasla çok daha iyi korumuş olurlar. Bu da virüsün vücuda olan etkisin azaltır.

İleri Dönem: AIDS için en ileri evredir. Bu evrede bağışıklık sistemi iyice zayıflamış haldedir. Bu aşamaya kadar herhangi bir tedavi görmemiş olan kişiler ilerleyen süreç ile beraber çeşitli hastalıklara karşı korunmasız haldedirler. Hastalar bu dönemde enfeksiyonlara ve kansere karşı dirençsiz haldedir. Bu da organları büyük tahribata uğratır. Hastada yorgunluk, kilo kaybı, kısa süreli hafıza kaybı ve şişmiş lenf düğümleri görülebilir. Mantar enfeksiyonları ve kalıcı döküntüler de bu dönemde görülebilir.

AIDS Nasıl Bulaşır?

HIV, kişiden kişide çeşitli yollarla bulaşabilir. En yaygın bulaşma yollarının başında cinsel temas ve kan gelir. Hastalık bulaştığı takdirde çeşitli dokulara yerleşir. Bu durumdan en çok bağışıklık sistemi hasar alır. Cinsel yolla hastalanmış vakaların %71’inin bulaşma yolu heteroseksüel ilişkidir.

HIV’nin bulaşma yolları genel olarak aşağıdaki gibidir:

Cinsel Temas

HIV, %80-85 oranında cinsel ilişki yolu ile yayılmaktadır. Kanın, spermin ya da vajinal sıvının, diğer kişinin penis, vajina, anüs mukozası ya da ağız ve derisindeki zedelenmiş doku, kesik ya çatlaklarıyla temas etmesi sonucunda hastalık bulaşır. Virüs, her türlü cinsel ilişkiden kaynaklı olarak bulaşabilmektedir.

Korunmasız vajinal, oral ve anal cinsel temasın hepsi bu bakımdan risk teşkil eder. Bulaşma için cinsel birlikteliğin tekrarlanmasına gerek yoktur. Tek bir korunmasız cinsel temas bile kişide hastalık varsa bir diğer kişiye kolayca bulaşabilir. Bu nedenle her türlü cinsel temasta korunma yöntemlerine dikkat edilmelidir.

Kan Yoluyla Bulaş

HIV, kanda yüksek miktarda bulunur. HIV pozitif hastalara ait kan ve kan ürünleri dikkatle muhafaza edilmelidir. Temas halinde virüs bulaşabilir. Kan, çeşitli yollarla diğer kişiye temas edebilir. Ancak artık ülkemizde kan ürünleri titizlikle taranmaktadır. Kan bağışçıları da aynı titizlikle kontrol altına alınmaktadır. Bu sebeple kan yolu ile bulaş fazla olası değildir.

Aşağıdaki durumlarda hastalık bulaşabilmektedir: HIV pozitif kişiden alınan organ, doku ve sperm transferi Kullanılmış şırınga, , iğne, cerrahi aletler, diş hekimliği ürünleri, kesici aletler, dövme aletleri Kan nakli (test yapılmamış) Damar yoluyla (Enfekte şırınganın kullanılması, uyuşturucu madde kullanımı vb.) Cinsel organda meydana gelen kanama Adet kadının penise, vajinaya ya da ağza teması Anneden Bebeğe Temas Yolu

Anneden bebeğe virüs çeşitli evrelerde geçebilmektedir. Bu hamilelik süresinde olabileceği gibi doğum sırasında ve doğum sonrasında da olabilir. Emzirme döneminde ise %20-30 oranına bulaşma görülebilmektedir.

Eğer anne HIV pozitif ise doğum mutlaka sezaryen yapılmalıdır. Doğum sonrasında ise annenin bebeği emzirmemesi önem arz eder. Tedavi uygulanacak ise bu gebeliğin son üç ayında başlanmalıdır. Bebekte ise tedaviye ancak doğum sonrası başlanabilir.

HIV yaygın inanışın aksine aşağıdaki durumlarda bulaşmaz:

Aynı mekânda bulunmak (evde, odada, okulda, iş yerinde) Aynı havayı soluma Hapşırık, öksürük gibi vücut sıvıları ile temas (tükürük, gözyaşı, ter ve idrar) Tokalaşma, yanaktan yanağa öpüşme, el ele tutuşma ve sarılma gibi yalnızca deri ile yapılan temaslar Hasar almamış deriye kan temas etmesi Aynı tabaktan yemek yeme ya da ortak bardak kullanımı (çatal, kaşık bıçak) Kişinin cep telefonu gibi temas ettiği eşyaları kullanma Ortak tuvalet, duş ve musluk kullanımı Ortak yüzme havuzu, sauna ya da hamam kullanımı, bu tür ortamlarda ortak havlu kullanma Sivrisinek sokması, kedi, köpek gibi hayvanların ısırması

Bu tür temasların HIV bulaştırmayacağı hakkında insanları bilgilendirmek oldukça önemlidir. Bu çeşit yanlış yaygın inanışlar hem hastalığı taşıyan kişilerin hem de onların ailelerinin günlük yaşamlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu kişiler özellikle geçmişte okul ve iş hayatlarında dışlanmaktaydılar. Ancak günümüzde yapılan bilgilendirmeler ile bu yanlış inanışların azaltılması başarılmıştır.

AIDS Neden Olur?

HIV nedenleri olarak kan ve vücut salgıları ile temas başta gelmektedir. Bu durumu genellikle cinsel temas sağlar. Özellikle korunmasız yaşanan herhangi bir cinsel birliktelik risk taşır. Bunun dışında iğne ve şırınga kullanımına oldukça dikkat edilmelidir. Bu tür aletlerin hiçbiri ortak kullanılmamalıdır.

Enfekte bir kişinin kanıyla gerçekleşen açık temas da HIV pozitif olmak için yeterlidir. AIDS nedenleri arasında son olarak ise hamilelik gelir. Hastalık anneden bebeğe hamilelik süresinde geçebileceği gibi doğum sırasında ya da sonrasında da geçebilir. AIDS genetik yollarla bulaşan bir hastalık değildir. Ancak çevresel etkiler ile hastalığa yakalanılabilir.

AIDS Kimlerde Görülür?

HIV, hastalığı taşıyan kişilerin kanıyla ya da onlarla cinsel yolla etkileşime girilmesiyle bulaşır. Özellikle tek eşli bir hayat sürmeyen kişilerde görülebilmektedir. Nitekim, HIV’in bulaşması için en yaygın yol cinsel temastır. Korunmasız ilişkiye giren kişiler de AIDS hastalığı riski taşır. Böyle bir durumdan şüphelenildiği takdirde zaman kaybetmeden bir uzmana danışmak hayati önem taşır.

Ayrıca hastalığı taşıyan annelerin bebeklerinde de HIV görülebilmektedir. Bu nedenle doğurganlık çağındaki tüm kadınlar AIDS konusunda bilgilendirilmelidir. Konu hakkında farkındalık yaratılması durumunda hastalık taşıyan annelerin tedavisine zaman kaybetmeden başlanabilir.

AIDS Tanı Yöntemleri Nelerdir?

AIDS teşhisi, HIV testi ile konulabilir. Bu test basitçe, kanda bulunan antikorları ya da virüsün antijenlerini görüntüler. Bu yolla HIV teşhis edilebilir. Virüsün kişide tespit edilebilmesi için testin temastan 3-8 hafta sonra yapılması gerekmektedir. Bağışıklık sistemi ilk tepkileri ancak bu sürede verir.

Böylece kandaki antikor sayısı artar ve virüs tespit edilebilir. Bazı durumlarda ilk 6 ay hastalık tespit edilemeyebilir. Bu durum hastalığın teşhisini zorlaştırır. Bu nedenle antijenin ve antikorun bir arada incelenmesi gerekebilir. Bu da ayrı birtakım testler gerektirir.

Tanıda ilk olarak kullanılan test ELISA testidir. Bu test yardımı ile kişide HIV enfeksiyonunun olup olmadığı tespit edilebilir. Sonuç negatif ise bu kişide hastalık bulunmadığı anlamına gelir. Sonuç pozitif ise test tekrarlanır. Sonucun yeniden pozitif gelmesi durumunda Western blot denen doğrulama testi gereklidir. Bu testin de pozitif sonuçlanması ile birlikte kişiye HIV/AIDS tanısı konulur.

AIDS Testi Nedir ve Nasıl Yaptırılır?

AIDS ya da HIV testi, şüpheli kişide virüs bulunup bulunmadığını tespit etmek için yapılan bir testtir. Böyle bir durumda test yapılmadan önce ilk 6 hafta beklemek gerekmektedir. Bu aşamada mutlaka bir uzman ile irtibat halinde olunmalıdır. Bir çeşit HIV testi olan ELISA testi sırasında, kanda antikor durumuna bakılır.

Testten kesin sonuç almak için belli bir süre gereklidir. Erken dönemde yapılan testte negatif sonuç alınabilir. Bu kişide hastalığın kesin olarak bulunmadığı anlamına gelmez. Bu nedenle HIV şüphesi bulunan kişilere p24 testi de yapılmalıdır. P24, virüsün kendine özel bir proteindir. Virüs, ancak Western Blot testinin de uygulanması ile kesin olarak tespit edilebilir. PCR testi ile, antikorlar vücutta meydana gelmeden virüs tespit edilebilir.

ELISA Testi Nedir?

ELISA Testi, bir antijen ile bir antikor arasındaki reaksiyonu gösterir. Bu da çeşitli hastalıkların tespitini sağlar. Testin sonucunun görülür olması için bir enzimden faydalanılmaktadır. Test sonucunda enfeksiyon etkenleri ve vücudun buna karşı ürettiği antikorlar saptanır.

AIDS Testi Ne Zaman Yapılmalıdır?

HIV testi yapılması için belli bir süre beklemek gereklidir. HIV, etkilerini kişiye enfekte ettikten ancak birkaç hafta sonra gösterir. Buna hastalığın kuluçka süresi denir. Bu süreçteyken yapılan hiçbir AIDS testi doğru sonuç vermeyecektir. Testlerin virüsün antikorlarını tespit edebilmesi için 4 ila 6 haftalık bir süreç gereklidir. En doğru sonuç için ise 3 ay beklemek gereklidir. Şüpheli bir temas sonrasında 90 gün beklemek en doğru sonucun alınmasına olanak sağlar. Bazı durumlarda bekleme süresi testin çeşidine göre de değişebilmektedir.

AIDS Tedavisi Nasıl Yapılır?

AIDS için tamamen etkili olan bir tedavi yöntemi günümüzde henüz bulunmamaktadır. Ancak AIDS aşısı çalışmaları hala devam etmektedir. Tedavinin amacı hastanın yaşam kalitesini yükseltme odaklıdır. Böylece hastalık kontrol altına alınarak vücuda daha az tahribat verir. İlaçların düzenli olarak tüketilmesi durumunda kişinin yaşam süresi uzatılabilir.

Tedavide virüsün çoğalmasını durdurmak için antiretroviral tedaviye başvurulur. Bu tedavi ömür boyu sürmektedir. Düzenli uygulanması ile HIV’in yayılımı önlenir. Bu da bağışıklık sistemini güçlendirir. Tedavide başarı elde etmek için ilaçların vücuda uyum sağlaması gereklidir. Ayrıca tedavi asla yarıda bırakılmamalıdır. Verilen dozda uygulanan tedavi kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde yükseltir.

AIDS İçin Nasıl Önlemler Alınabilir?

AIDS, bulaştığı takdirde ciddi sonuçlara neden olabilecek bir durumdur. HIV ile enfekte olmamak ya da karşılaşmamak için pek çok farklı yönteme başvurulabilir. Bunların başında ilk olarak korunmasız cinsel ilişkiden kaçınmak gelmektedir. Mümkünse tek eşlilik tercih edilmelidir. Cinsel ilişki sırasında mutlaka kondom kullanılmalıdır. Hastalığın cinsel yolla bulaşmaması için bunlara dikkat etmek gereklidir.

Bunun dışında şırınga ya da kesici aletler kesinlikle ortak kullanılmamalıdır. Özellikle cerrahi malzemeler ve diş hekimi malzemeleri mutlaka sterilize edilmelidir. Bir hastada kullanılan alet sterilize edilmeden asla bir diğer hastada kullanılmamalıdır. Deride meydana gelen herhangi bir açık yara asla açık halde bırakılmamalıdır. Bu yalnızca HIV’den korunmak için değil, birçok hastalıktan korunmak için önemlidir. Kan yolu ile hastalığa yakalanmamak için bunlar asla göz ardı edilmemelidir. Ayrıca hiçbir kan ürünü HIV negatif sonucu almadan kullanılmamalıdır.

Kişide enfeksiyon meydana geldiyse ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır. Kişinin ayrıca düzenli olarak viral yük ölçümü yaptırması da gerekir. Enfekte bir kişi ancak kanındaki virüs seviyesi tespit edilemeyecek kadar azaldığında risksiz hale gelebilir. HIV pozitif bir annenin ise bebeğe hastalığın bulaşmasını önlemesi için mümkünse sezaryen doğum yapması gerekmektedir. Ayrıca doğumdan önce uygun tedavi yöntemi belirlenmeli ve bu asla aksatılmadan sürdürülmelidir. İlaç tedavisi hem doğumdan önce anneye uygulanmalı hem de doğumdan sonra bebeğe uygulanmalıdır. Doğum sonrası ise annenin bebeğe AIDS bulaştırmaması için bebeği asla kendi emzirmemesi gerekmektedir.

Bizimle İletişime Geçin Bölüm Hekimlerimiz

Prof. Dr. Suzan SAÇAR Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
İlgili İçerikler

Hamilelikte Bel Boyun Ağrısı

Penisilin Alerjisi Nedir? Neden Olur?

Kalça Protezi Nedir?

Minimal İnvaziv (Küçük Kesi) İle Kalp Ameliyatı

Hidrosefali Nedir? Tedavi Edilebilir Mi?

Mikrosefali Nedir?

Geçmeyen Öksürük Nedir? Nedenleri Nelerdir?

Bel ve Boyun Fıtığı için Ozon Tedavisi

Çocuklarda Öksürüğe Ne İyi Gelir?

Aort Anevrizması Nedir?

Çocuklarda İshal ve Tedavisi

Kelebek Hastalığı (Lupus) Nedir?

Beyin Anevrizması Nedir? Beyin Anevrizması Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Pirola Varyantı Nedir?

Beyin Anjiyosu (BeyinAnjiyografi) Nedir? Beyin Anjiyosu Nasıl Yapılır?

Sıcak Havalar Astımı Nasıl Etkiler?

Hipertermi (Sıcak Çarpması) Nedir?

Erken Doğum (Prematüre) Nedir?

El Titremesi Nedir?

El Bileğinden Anjiyo (Radial Anjiyo) Nedir?

Kalp Romatizması (Kardiyak Romatizma) Nedir?

Menopoz Döneminde Kalp Krizi Riski

Nasır Nedir? Nasır Tedavisi Nasıl Olur?

Histerektomi nedir? Neden yapılır ?

Nadir Hastalık Nedir ?

Uyuz Hastalığı Nedir? Uyuz Belirtileri ve Tedavisi

Mide Yanması Neden Olur, Nasıl Geçer?

Mide Bulantısı Neden Olur, Nasıl Geçer?

Maymun Çiçeği Virüsü Nedir?

Gastrointestinal Enfeksiyon ( Gastroenterit ) Nedir ?

Yağsız Vücut Kitlesi (FFMI) Hesaplama

İdeal Kilo Hesaplama

Vücut Yağ Oranı Hesaplama

Bazal Metabolizma Hızı Hesaplama

Vücut Kitle İndeksi Hesaplama - Boy Kilo Endeksi

Peter Pan Sendromu Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Hipokondriyazis (Hastalık Hastalığı) Nedir?

Diyabet (Şeker Hastalığı) Nedir?

Kemik İliği Kanseri Nedir? Belirti ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kalça Ağrısı Neden Olur? Kalça Ağrısı Nasıl Geçer?

Bebeklerde Burun Tıkanıklığına Ne İyi Gelir?

Bamya Tohumu Faydaları Nelerdir? Hangi Hastalıklara İyi Gelir?

Mutluluk Çubuğu (Penis Protezi) Nedir?

Palyatif Bakım Nedir, Nasıl Alınır, Şartları Nelerdir?

Annelik Estetiği (Mommy Makeover) Nedir?

Kolera Nedir? Nasıl Bulaşır?

Tip 1 ve Tip 2 Diyabet Hakkında Her Şey

Serotonin (Mutluluk Hormonu) Nedir? Ne İşe Yarar?

Kalp Sağlığı ve Beslenme

Kahvenin Faydaları ve Zararları Nelerdir?

Göz Yorgunluğu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Kabak Çekirdeğinin Faydaları Nelerdir?

İdrar Kaçırma (Üriner İnkontinans) Nedir?

Huzursuz (İrritabl) Bağırsak Sendromu Nedir?

Potasyum Nedir? Potasyum Yüksekliği ve Düşüklüğü

Bağışıklık Güçlendirici Besinler ve Takviyeler

Gebelik ve Doğum Öncesi Bakım

Doğum Öncesi ve Sonrası Beslenme

Çölyak Hastalığı Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Uçuk Nedir? Neden Çıkar ve Nasıl Geçer?

Böbrek Yetmezliği Nedir, Belirtileri Nelerdir?

Menopoz Nedir? Menopoz Belirtileri Nelerdir?

Burun Estetiği (Rinoplasti) Nedir?

Pankreas Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Sinüzit Nedir? Sinüzit Belirtileri Nelerdir?

Hamilelik (Gebelik) Belirtileri Nelerdir?

Kalp Yetmezliği Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Akılcı İlaç Nedir ?

B12 Vitamini Nedir? B12 Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

Keten Tohumunun Faydaları Nelerdir?

Ailevi Akdeniz Ateşi Hastalığı (FMF) Nedir?

Papatya Çayının Faydaları Nelerdir?

Kantaron Yağı Faydaları Nelerdir? Nasıl Kullanılır?

Kekik Çayı Nasıl Yapılır, Faydaları Nelerdir?

Histeroskopi Ameliyatı

Bypass Nedir? Bypass Ameliyatı

Varis Nedir?

Laparoskopi Nedir? Laparoskopi Neden Yapılır?

Andropoz Nedir? Andropoz Belirtileri Nelerdir?

Balgam Nedir? Balgam Nasıl Atılır?

Aft Nedir ve Nasıl Geçer?

Vajinal Akıntı Neden Olur? Vajinal Akıntı Nasıl Geçer?

Mide Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Güneş Yanığına Ne İyi Gelir? Güneş Yanıkları Nasıl Geçer?

Down Sendromu Belirtileri, Tanı ve Tedavi Yöntemleri

Astigmat Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Diş Ağrısına Ne İyi Gelir? Diş Ağrısı Nasıl Geçer?

Zatürre (Pnömoni) Nedir? Zatürre Belirtileri Nelerdir?

Vajinismus Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Tüberküloz (Verem Hastalığı) Nedir?

Skolyoz (Omurga Eğriliği) Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Konjoktivit Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB) Nedir?

MS Hastalığı (Multipl Skleroz) Nedir?

Cilt (Deri) Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Öksürüğe Ne İyi Gelir? Öksürük Nasıl Geçer?

Boğaz Ağrısı Neden Olur? Boğaz Ağrısı Nasıl Geçer?

Mide Ağrısına Ne İyi Gelir? Mide Ağrısı Nasıl Geçer?

Guatr Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Lösemi Nedir? Lösemi Belirtileri ve Tedavisi

Spina Bifida Nedir? Bebeklerde Spina Bifida

Lenf Kanseri (Lenfoma) Nedir?

Gut Hastalığı Nedir? Gut Hastalığına Ne İyi Gelir?

Demir Eksikliği Belirtileri Nelerdir? Demir Eksikliğine Ne İyi Gelir?

Sınav Kaygısı Nedir? Sınav Kaygısı ile Başa Çıkmanın Yolları

Yeşil Çayın Faydaları Nelerdir? Yeşil Çay Ödem Atar Mı?

Afazi Nedir? Afazi Tipleri ve Tedavisi

Bebeğin Gazı Nasıl Çıkarılır?

Çocuklarda İdrar Kaçırma ve İşeme Problemleri

Bebeklerde Kusma Neden Olur? Bebek Kusmasına Ne İyi Gelir?

Çocuklarda Alerjik Hastalıklar

Kalp Hastaları Oruç Tutabilir Mi?

Ramazan Ayında Beslenme

HPV Nedir? Belirtileri Nelerdir? HPV Aşısı Nedir?

Diz Kireçlenmesi ve Dizde Kireçlenme Belirtileri

Akciğer Kanseri Nedir? Akciğer Kanseri Belirtileri

Ağrılı Cinsel İlişki (Disparoni) Nedir? Nedenleri ve Tedavisi

Hepatit B Nedir? Belirtileri Nelerdir? Hepatit B Nasıl Bulaşır?

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nelerdir? Belirtileri ve Tedavileri

Gebelik Hesaplama

Karaciğer Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Hepatit C Nedir? Nasıl Bulaşır? Belirtileri Nelerdir?

Endoskopik Boyun Fıtığı Ameliyatı Nedir?

Cevizin Faydaları Nelerdir? Hindistan Cevizi Yağı Faydaları

Kefir Nedir? Kefirin Faydaları Nelerdir?

Bağırsak İltihabı (Kolit) Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Baker Kist (Diz Arkası Ağrısı) Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Ağız Kuruluğu (Kserostomi) Nedir? Ağız Kuruluğu Neden Olur?

Omega 3 Nedir? Omega 3’ün Faydaları Nelerdir?

Yüz Estetiğinde Altın Oran Nedir? Nasıl Hesaplanır?

Beyin Damar Tıkanıklığı Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Muzun Faydaları Nelerdir? Muz Kabuğu Faydaları Nelerdir?

Klostrofobi (Kapalı Alan Korkusu) Nedir? Klostrofobi Belirtileri

Romatoid Artrit (İltihaplı Romatizma) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Yumurtalık (Over) Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Menenjit Nedir? Belirtileri Nelerdir? Menenjit Aşısı

Siroz Nedir, Siroz Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Çocuklarda Dijital Bağımlılık Nasıl Oluşur ?

Sepsis (Kan Zehirlenmesi) Nedir? Sepsis Belirtileri ve Tedavisi

Sağlık Raporu Nedir ? Sağlık Raporu Neden Alınır ?

SMA Hastalığı Nedir? Neden Olur? Belirtileri ve Tedavisi

Meyve Suyu Çocuklar İçin Zararlı Mıdır?

Hamilelik Reflüsü Nedir? Hamilelik Reflüsü Belirtileri Nelerdir?

Çocuklarda Ateş Neden Olur? Evde Ateş Nasıl Düşürülür?

Kronik Yorgunluk Sendromu Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Hipertansiyon Nedir? Yüksek Tansiyon Belirtileri Nelerdir?

Anemi (Kansızlık) Nedir? Kansızlık Belirtileri Nelerdir?

Kulak Çınlaması (Tinnitus) Neden Olur? Nasıl Geçer?

Gebelikte Şeker Yüklemesi Nedir? Ne Zaman ve Nasıl Yapılır?

Gebelikte Ayrıntılı Ultrason Şart Mı? Kaçıncı Haftada Yapılır?

Burun Akıntısı Nasıl Geçer? Burun Akıntısı Covid Belirtisi Mi?

Omicron Varyantı Nedir? Omicron Belirtileri Nelerdir?

İnfluenza (Grip) Nedir? İnfluenza Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Gastrit Nedir? Gastrit Belirtileri Nelerdir?

Kolon ve Rektum Kanseri Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Panik Atak Nedir? Panik Atak Belirtileri Nelerdir?

Larenjit (Gırtlak İltihabı) Nedir? Larenjit Belirtileri ve Tedavisi

Gül Hastalığı (Rozasea) Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Kurdeşen (Ürtiker) Nedir? Neden Olur? Kurdeşene Ne İyi Gelir?

Perinatoloji ve Yüksek Riskli Gebelikler

Soğuk Algınlığı Belirtileri Nelerdir? Soğuk Algınlığına Ne İyi Gelir?

Behçet Hastalığı Nedir? Behçet Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Gebelikte Tarama Testleri Nelerdir? Ne Zaman Yapılır?

Geniz Akıntısı Nedir? Neden Olur? Nasıl Geçer?

Lazer Epilasyon Nedir? Nasıl Yapılır? Hangi Bölgelere Yapılır?

Hıçkırık Neden Olur? Hıçkırık Nasıl Geçer?

Çocuklarda İşitme Kaybı Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Halluks Valgus Nedir? Halluks Valgus Ameliyatı

Halluks Rigidus (Sert Ayak Başparmağı) Nedir?

Entübe Nedir? Entübasyon Nasıl Yapılır?

Propolis Nedir? Nasıl Kullanılır? Propolis Faydaları Nelerdir?

Myastenia Gravis Nedir? Myastenia Gravis Belirtileri ve Tedavisi

Nöropatik Ağrı Nedir? Belirtileri Nelerdir? Nöropatik Ağrı Tedavisi

Chia Tohumu Nedir? Chia Tohumu Faydaları Nelerdir?

Saç Dökülmesi Neden Olur? Saç Dökülmesi Nasıl Önlenir?

Ataksi Nedir? Ataksi Belirtileri, Nedenleri ve Tedavi Yöntemleri

Nefes Darlığı Neden Olur? Nefes Darlığına Ne İyi Gelir?

Kalp Pili Nedir? Kalp Pili Nasıl Takılır?

Endometriozis (Çikolata Kisti) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Gıdı Estetiği Nedir? Nasıl Yapılır? Ameliyatsız Gıdı Estetiği

Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri Nedir? Belirtileri, Tedavi Yöntemleri

PCR Testi Nedir? Nasıl Yapılır? PCR Sonucu Ne Zaman Çıkar?

Bruksizm (Diş Sıkma) Nedir? Bruksizm Belirtileri ve Tedavisi

Beyin Ölümü Nedir? Beyin Ölümü Hangi Durumlarda Görülür?

Organ Bağışı Nedir? Organ Bağışı Nasıl Yapılır?

Bel Soğukluğu (Gonore) Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Ödem Nedir? Neden Olur? Ödem Nasıl Atılır?

Velashape Nedir? Velashape ile Bölgesel Zayıflama

Narsistik Kişilik Bozukluğu Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Parkinson Nedir? Neden Olur? Parkinson Belirtileri ve Tedavisi

Delta Virüsü Belirtileri Nelerdir? Delta Plus Varyantı Nedir?

Yeme Bozukluğu Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Folik Asit Nedir? Folik Asit Ne İşe Yarar? Folik Asit Eksikliği

Egzama Nedir? Egzama Neden Olur? Egzama Tedavisi

Doğum Lekesi Nedir? Neden Olur? Doğum Lekesi Nasıl Geçer?

İshal Neden Olur? İshale Ne İyi Gelir? İshal Nasıl Geçer?

Kıl Dönmesi Nedir? Belirtileri Nelerdir? Kıl Dönmesi Ameliyatı

İnme (Felç) Nedir? İnme Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Genital Siğil Nedir? Belirtileri Nelerdir? Genital Siğil Tedavisi

Perianal Fistül ve Anal Apse Nedir? Belirtileri, Tedavi Yöntemleri

İşitme Kaybı Nedir? İşitme Kaybı Dereceleri ve Tedavisi

Kabakulak Nedir? Kabakulak Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Ferritin Nedir? Ferritin Düşüklüğü ve Ferritin Yüksekliği

Ayak Mantarı Nedir? Nasıl Geçer? Ayak Mantarına Ne İyi Gelir?

Polikistik Over Nedir? Polikistik Over Belirtileri ve Tedavisi

Mide Kanaması Nedir? Mide Kanaması Belirtileri Nelerdir?

İdrar Yolu Enfeksiyonu Nedir? İdrar Yolu Enfeksiyonu Belirtileri

Lipödem Nedir? Belirtileri Nelerdir? Lipödem Tedavisi

Kol Germe Estetiği (Brakioplasti) Nedir? Kol Germe Ameliyatı

Meme Estetiği (Meme Büyütme, Meme Küçültme ve Dikleştirme)

Doğum Kontrol Hapı Nedir? Ne İşe Yarar? Nasıl Kullanılır?

Adet Gecikmesi Nedir? Adet Gecikmesi Neden Olur?

Sünnet Nedir? Sünnet Neden ve Nasıl Yapılır?

Sezaryen Doğum Nedir? Normal Doğum ve Sezeryan Doğum

Böbrek Nedir? İşlevi Nedir? Böbrek Sağlığını Korumanın Yolları

Spiral Nedir? Spiral Ne Zaman ve Nasıl Takılır?

Covid-19 Kalp Hastalarını Nasıl Etkiler?

Anne Sütü ve Emzirmenin Faydaları

Mide Balonu Nedir? Mide Balonu ile Ne Kadar Zayıflanır?

Sinir Sıkışması Nedir? Sinir Sıkışması Belirtileri Nelerdir?

Sedef Hastalığı Nedir? Sedef Hastalığı Belirtileri ve Tedavisi

Pap Smear Testi Nedir? Nasıl Yapılır?

Miyom Nedir? Miyom Belirtileri Nelerdir? Miyom Ameliyatı

Aşırı Terleme (Hiperhidroz) Nedir? Aşırı Terleme Neden Olur?

Tükenmişlik Sendromu Nedir? Evreleri, Belirtileri ve Tedavisi

Haşimato Hastalığı Nedir? Haşimato Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Göz Kapağı Estetiği Nedir? Göz Kapağı Estetiği Ameliyatı

Kepçe Kulak Nedir? Kepçe Kulak Ameliyatı

Zona Nedir? Zona Belirtileri Nelerdir? Zona Neden Olur?

Kabızlık Nedir? Kabızlığa Ne İyi Gelir? Kabızlık Nasıl Geçer?

Huzursuz Bacak Sendromu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Gıda Zehirlenmesi Nedir? Gıda Zehirlenmesi Belirtileri Nelerdir?

Endoskopi Nedir? Endoskopi Nasıl Yapılır? Endoskopi Sonrası

Akdeniz Anemisi Nedir? Akdeniz Anemisi Belirtileri ve Tedavisi

Kolonoskopi Nedir? Kolonoskopi Nasıl Yapılır?

Baş Ağrısı Neden Olur? Baş Ağrısı Nasıl Geçer?

Bipolar Bozukluk Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Hemoroid (Basur) Nedir? Lazerle Hemoroid Tedavisi

Migren Nedir? Migren Belirtileri Nelerdir? Migrene Ne İyi Gelir?

Kesi Yeri Fıtığı Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Göbek Fıtığı Nedir? Belirtileri Nelerdir? Göbek Fıtığı Ameliyatı

Mide Fıtığı Nedir? Mide Fıtığı Belirtileri ve Tedavisi

Alerji Testleri Nelerdir? Alerji Testleri Ne İşe Yarar?

D Vitamini Eksikliği: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Ses Teli Bozuklukları Nelerdir? Nodül ve Polipler

Kulak Hastalıkları Nelerdir? Nedenleri ve Belirtileri

Sırt Ağrısı Neden Olur? Sırt Ağrısı Nasıl Geçer?

Bel Kayması Nedir? Bel Kayması Belirtileri ve Tedavisi

Burun Tıkanıklığı Neden Olur? Burun Tıkanıklığına Ne İyi Gelir?

Omurilik Tümörü Belirtileri Nelerdir? Omurilik Tümörü Ameliyatı

Kemik Kanseri (Tümörü) Nedir? Kemik Kanseri Belirtileri

Faranjit Nedir? Faranjit Belirtileri ve Tedavisi

Koronavirüs (COVID-19) Belirtileri Nelerdir? Çocuklarda COVID-19

Kas ve İskelet Sistemi Hastalıkları

İnsülin Direnci Nedir? İnsülin Direnci Belirtileri ve Tedavisi

Alzheimer Nedir? Alzheimer Belirtileri ve Tedavisi

Kalp Hastaları Nasıl Beslenmelidir? Kalp Ameliyatı Sonrası Beslenme

Ablasyon Nedir? Ablasyon Tedavisi ve Sonrası

Meme Kanseri Nasıl Anlaşılır? Meme Kanseri Belirtileri ve Tedavisi

Karpal Tünel Sendromu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Endoskopik Hipofiz Cerrahisi Nedir? Endoskopik Hipofiz Ameliyatı

Omuz Artroskopisi Nedir? Omuz Artroskopisi Sonrası İyileşme

Morbid Obezite Nedir? Kimlere Morbid Obez Denir?

COVID-19 Dönemi ve Sonrasında Beslenmenin Önemi

Artroskopi Nedir? Diz Artroskopisi Nasıl Yapılır?

Mesane Kanseri (Tümörü) Nedir? Mesane Kanseri Belirtileri

Tırnak Batması (Batık Tırnak) Nedir? Nedenleri ve Tedavisi

Mide Botoksu Nedir? Nasıl Yapılır ve Kimlere Uygulanır?

Ayak ve Ayak Bileği Cerrahisi Nedir?

Donuk Omuz Nedir? Donuk Omuz Belirtileri ve Tedavisi

Hilterapi Nedir? Yüksek Yoğunluklu Lazer Tedavisi

ESWL Nedir? ESWL Taş Kırma Tedavisi

Aralıklı Oruç Nedir? Aralıklı Oruç Diyeti (IF Diyeti) Nasıl Yapılır?

Tendon Nedir? Tendon Yaralanmaları ve Tedavi Yöntemleri

Epilepsi Nedir? Epilepsi Belirtileri Nelerdir? Epilepsi Tedavisi

Sporcu Sağlığı ve Sporcu Yaralanmaları Nedir?

Ülser Nedir? Ülser Belirtileri Nelerdir? Ülser Tedavisi ve Ülser Diyeti

Fransız Askısı Nedir? Nasıl Uygulanır? İşlemin Avantajları Nelerdir?

Masseter Botoksu (Çene Botoksu) Nedir? Neden ve Nasıl Yapılır?

Varikosel Nedir? Varikosel Belirtileri Nelerdir? Varikosel Ameliyatı

Göz Altı Işık Dolgusu Nedir? Göz Altı Işık Dolgusu Öncesi Sonrası

Jawline (Çene) Dolgu Nedir? Nasıl Yapılır? Faydaları Nelerdir?

Kalça Estetiği Nedir? Neden, Nasıl ve Kimlere Uygulanır?

Gençlik Aşısı Nedir? Neden ve Nasıl Uygulanır? Faydası Nedir?

Dudak Dolgusu Nedir? Neden Uygulanır? Dudak Dolgusu Sonrası

Ozon Tedavisi Nedir? Ozon Tedavisi Faydaları Nelerdir?

Lipomatik Nedir? Lipomatik ile Liposuction (Yağ Aldırma)

Trigliserid Nedir? Trigliserid Yüksekliği Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Jinekomasti Nedir? Jinekomasti Belirtileri Nelerdir?

Karın Germe Ameliyatı Nedir? Neden ve Nasıl Yapılır?

Hollywood Yanağı (Bişektomi) Nedir? Neden ve Nasıl Yapılır?

Tenisçi Dirseği Nedir? Belirtileri, Egzersizleri ve Tedavisi

Topuk Dİkeni Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

ESWT (Şok Dalga Tedavisi) Nedir? Nasıl, Kimler İçin Yapılır?

Kinezyo Bant Nedir? Ne İşe Yarar?

Kardiyak Rehabilitasyon Nedir? Nasıl Uygulanır? Yararı Nedir?

Pediatrik Rehabilitasyon Nedir? Pediatrik Tedavi ve Uygulamaları

Ortopedik Rehabilitasyon Nedir? Neden ve Nasıl Uygulanır?

Nörolojik Rehabilitasyon ve Uygulamaları

Demans Nedir? Demans Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Manuel Tedavi Nedir? Nasıl, Kimler İçin Yapılır?

PRP Saç Nedir? Nasıl Uygulanır? Faydaları Nelerdir?

Tetik Parmak Hastalığı Nedir? Nedeni, Belirtileri, Tedavisi

Rotator Cuff Kasları Nedir? Rotator Kuf Sendromu Nedir?

Kalp Hastalıkları ve Korunma Yolları Nelerdir?

Check Up Nedir? Ne Zaman, Nasıl Yapılır?

Anjiyo Nedir? Nasıl, Hangi Durumlarda Yapılmalıdır?

Kuru İğne Tedavisi Nedir? Nasıl Uygulanır? Kimler için Uygundur?

Lenfödem Nedir? Tedavisi, Belirtileri Nelerdir?

Safra Kesesi Nedir? Safra Kesesi Taşı Belirtileri Nelerdir?

Kolesterol Nedir? Kolesterol Belirtileri, Kolesterol Tedavisi

COVID-19 Antijen Testi Nedir? Neden Yapılır?

Bademcik Nedir? Ne İşe Yarar? Bademcik Ameliyatı

Badem Göz Ameliyatı Nedir? Nasıl Yapılır?

Antikor Testi Nedir? Kimlere Yapılır? Antikor Testi ve COVID-19

Alerjik Rinit Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemi

Uyku Apnesi Nedir? Belirtileri, Nedenleri ve Tanı Yöntemleri

Kadınlarda İdrar Kaçırma Nedir?

Reflü Nedir? Belirtileri ve Tan
HIV (AIDS) Nedir? Tedavisi Nasıl Olur? | Avicenna Hastanesi

HIV (AIDS) Nedir? Tedavisi Nasıl Olur? | Avicenna Hastanesi

HIV (AIDS) Nedir? Tedavisi Nasıl Olur?

HIV (AIDS) hastalığı, potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir durumdur. Türkçe açılımı Edinsel Bağışıklık Yetmezliği Sendromu olan bu hastalık, kan yoluyla, cinsel ilişki sırasında veya anneden bebeğe doğum esnasında geçerek bulaşmaktadır.

AIDS Nedir?

HIV olarak adlandırılan virüsün, kişiden kişiye geçmesiyle bağışıklık sisteminin içine yerleşerek ve bireyin bağışıklığının düşmesine neden olduğu bir hastalıktır. Bu hastalıkta zayıflayan bağışıklık sistemi enfeksiyonlara ve diğer sağlık sorunlarına karşı savaşamaz ve bu durum hayati tehlike barındırır. Ancak bu virüs, vücuda girdikten hemen sonra hastalık yapmaz. Bununla birlikte genellikle vücutta bulunduğunu gösteren herhangi bir şikayet veya belirtiye de rastlanmayabilir. Virüs vücuda girdikten yaklaşık 10-12 sene sonra belirtiler görülmeye başlar.

AIDS hastalığına neden olan HIV, yalnızca yapılan kan testleri ile tespit edilebilmektedir. Bu zamana kadar virüsü taşıyan kişilerin başkalarına bulaştırma olasılığı da yüksektir. Tüm bu süreçte virüsü pozitif olan bir bireyler, hasta olmayabilir ve virüs AIDS’e dönüşmeden senelerce sağlıklı olarak yaşayabilir.

HIV Belirtileri

Bu hastalıkta belirtiler, enfeksiyonun evresine göre farklılık göstermektedir. Bu enfeksiyondan sonra iki ile dört hafta arasında bireylerin üçte ikisinde gribal enfeksiyon semptomları görülebilmektedir. Vücudun hastalığa karşı geliştirdiği doğal bir tepki olan bu durum çok sürmeden geçer. Genel olarak bu enfeksiyonda görülen belirtiler şu şekildedir:

Yüksek ateş, Baş ağrısı, Kas ve eklem ağrısı, Egzama, Boğaz ağrısı, Ağızda aft ve benzeri yaralar, Özellikle boyun bölgesinde şişmiş olan lenf bezleri, İshal, Ani kilo kaybı, Gece terlemeleri.

İleri evrede AIDS hastalığı şu belirtileri göstermektedir:

Hızlı kilo kaybı, Tekrarlayan ve düşmeyen ateş, Aşırı gece terlemeleri, Bir haftadan daha uzun süren ishal, Açıklanamayan yorgunluk hissi, Akciğer enfeksiyonu, Koltuk altı, kasık veya boyundaki lenf bezlerinin şişmesi, Ağız, anüs veya cinsel organlarda çıkan yaralar, Derinin üzerinde veya altında kahverengi, pembe veya morumsu lekeler, Hafıza kaybı, Depresyon ve diğer nörolojik bozukluklar. AIDS Nasıl Bir Hastalıktır?

Bu hastalık ilk olarak 1981 yılında ABD’de ortaya çıkmıştır. Bundan hemen sonra HIV (AIDS) pandemisi hızla yayılarak, insan ayırmadan bir çok kişinin ölümüne sebep olmuştur. Ülkemizde ise bu virüs, 1985 senesinden itibaren görülmeye başlanmıştır. Sağlık Bakanlığının 2014 datalarına göre, 8 bine yakın hastanın olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte AIDS’e yakalanmanın en büyük sebebi korunmasız cinsel ilişkidir. Bu hastalık ile ilgili Sağlık Bakanlığı tarafından bir AIDS rehberi hazırlanmıştır. Bu rehberin için tanı ve tedavi yöntemlerinden hastalıktan korunma yollarına kadar her şey mevcuttur.

Bulaştığı ilk anda belirti vermeyen bu virüs, sonraki birkaç hafta içinde grip semptomlarına benzeyen semptomlarla kendini gösterir. Evresi arttıkça görülen belirtilerin şiddeti de artmaktadır. Virüsten korunmak için henüz bulunan etkili bir tedavi yoktur. Çeşitli Avrupa ülkelerinde aşı çalışmaları yapılıyor ancak, etkinliği henüz bilinen diğer aşılar kadar kanıtlanmış değildir. Bununla birlikte 2010 yılının başlarından itibaren bu konuda başarılı sonuçlar elde edilmiştir.

HIV Nasıl Bulaşır?

Bu virüs farklı yollarla insandan insana bulaşabilmektedir. Bunların en yaygın olanı kan yoluyla ve cinsel yolla olan bulaşmadır. Bunun dışında doğum esnasında veya emzirme yoluyla anneden bebeğe geçebilmektedir.

Cinsel İlişki Yoluyla: Özellikle korunmasız cinsel ilişkilerde partnerlerden birinde virüsün olması halinde diğerine bulaşma olasılığı çok yüksektir. Kan Yoluyla: Kanında HIV taşıyan birine temas etmiş olan enfekte iğnelerin deriye batması veya o kana direkt temas ile virüs bulabilmektedir. Temas durumlarında özellikle deride açık yara bulunan kişilerde bulaşma olasılığı çok daha yüksektir. Doğum veya Emzirme Yoluyla: HIV virüsünün bir bulaşma yolu da anneden bebeğe geçmesi şeklindedir. Doğum esnasında ve emzirme yoluyla bebeğe bu virüs bulaşabilmektedir. HIV Hangi Yollarla Bulaşmaz?

Bu virüs, yukarda bahsedilen bulaşma yolları dışında herhangi bir şekilde bulaşmaz. Örneğin, virüsü pozitif olan bir kişiyle şu temaslarda bulunmanız size virüsü bulaştırmaz:

Dokunma (tokalaşma veya sarılma), Göz salgıları, Ter, Ortak kullanılan giysiler, Mutfak araç gereçlerinin ortak kullanımı, Aynı havayı soluma, Aynı havuza girmek, Tuvalet ve banyonun ortak kullanımı. HIV Testi

Bireylerde AIDS hastalığı olup olmadığını saptamak için uygulanan bazı farklı testler bulunmaktadır. Bu testler vasıtasıyla kanda bu virüse karşı antikor ve antijen oluşup oluşmadığı kontrol edilmektedir. Bununla birlikte testlerin bir uzman tarafından yapılması ve değerlendirilmesi gereklidir.

p24 Testi:Virüsün bulaştığı düşünülen tarihten, kuluçka süresi göz önünde bulundurularak iki buçuk hafta sonra yaptırılan testtir. Anti HIV (Elisa) Testi: Virüsün bulaştığı düşünülen durumlarda, tahmin edilen ilk bulaş tarihinden itibaren 6-12 hafta arasında yapılan testlerdir. 12 ayın ardından yapılan testlerin negatif çıkması ise nihai sonuç olarak görülmektedir. Combo Test: Bireyin, virüse maruz kaldığını tahmin ettiği tarihten itibaren 3-6 hafta arasında yapılan bir test türüdür. Bu süreç içerisinde kontrol edilmesi durumunda erken teşhis konulması açısından önemli bir fayda sağlamaktadır. AIDS Tedavisi

Tıptaki gelişmeler sayesinde, Retrovirüs familyasında bulunan HIV virüsüne karşı etkili olan Anti-Retroviral ismi verilen 4 farklı türde ilaç geliştirilmiştir. Bu ilaçlar vücudun farklı bölümlerine işlev görmektedir ve hastalığın tedavisi, mevcut ilaçların birkaçının kombinasyonu ile planlanabilmektedir. Bunun yanında AIDS hastalığının kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Yani virüs destek tedaviler ile tamamen vücutta yok edilemez, ancak kontrol altına alınabilir. Uygulanan tedavide esas amaç, virüsün yeniden oluşmasını engellemektir. Böylece virüsün, tedaviye dirençli olabilen mutasyon geliştirme ihtimali de azaltılmış olur.

Tedavi ile kandaki virüs düzeyini gösteren viral yük olarak adlandırılan değer en alt seviyeye indirilir. Bağışıklık sistemi korunur ve virüsü pozitif kişinin yaşam kalitesi artırılır. Bununla birlikte tedavi ayrıca virüs miktarını azaltacağından bulaşma ihtimalini de azaltır.

Sıkça Sorulan Sorular

HIV belirtileri kaç günde ortaya çıkar?

Bu virüsün vücuda girmesinden sonraki ilk 1 – 6 hafta arasında kişilerde hiç semptom görülmeyeceği gibi diğer yönden ilk 2-4 hafta arasında da genel olarak grip hastalığına benzer belirtiler görülebilir.

HIV kendiliğinden geçer mi?

Böyle bir şey söz konusu değildir. Virüsün kesin tedavisi olmamakla birlikte virüs tamamen vücutta yok edilemez, ancak ilaçlar ile hastalık kontrol altına alınabilir. Tedavinin temel amacı, virüsün tekrarlanmasını önlemektir.

AIDS ne kadar zamanda öldürür?

Bu virüs yaşam boyu kişiyle kalabilir. Ancak ileri evrede yaşam süresi 12 ile 18 ay arasındadır. Ölümcüllüğü yüksektir.

"
HIV Nedir, Nasıl Bulaşır? HIV Belirtileri Nelerdir? – Durex Türkiye

HIV Nedir, Nasıl Bulaşır? HIV Belirtileri Nelerdir? – Durex Türkiye

HIV Nedir? HIV Belirtileri Nelerdir? Nasıl Korunabilirim?

Açılımı Human Immunodeficiency Virus olan HIV, insan bağışıklık sistemine saldırarak onu zayıflatan, enfeksiyon oluşumu riskini artıran, bedenin enfeksiyonla savaşma gücünü azaltan, enfeksiyonun ilerlemesi sonucunda ise AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome) hastalığına neden olabilen bir virüstür.

HIV virüsü insan bedenini hastalıklara karşı koruyan akyuvarları hedef alır. Akyuvarlara saldırarak zamanla bu hücrelerin sayısını düşüren virüs, sonunda bedeni en ufak bir mikrobu bile ciddi ve ölümcül bir hastalığa çevirecek hale getirir.

HIV Nasıl Bulaşır?

HIV virüsü, enfekte olmuş bireyin vücut sıvılarına temas edilmesiyle bulaşır. Başka bir deyişle temel bulaşma prensibi vücut sıvılarının transferidir. Kan, meni, vajinal sıvılar, anal sıvılar ve anne sütü ile bulaşabilir. En sık enjektör ya da iğne paylaşımı ve korunmasız anal ya da vajinal ilişki yoluyla bulaşır. Dolayısıyla cinsel ilişki sırasında korunmak, bu hastalığın önüne geçmede atabileceğiniz en önemli adımdır.

HIV bulaşma yüzdesi yüksek olsa da bu virüs kolaylıkla bulaşan bir virüs değildir. Bunun nedeni ise virüsün vücut dışındaki ortamlarda hayatta kalamamasıdır. Yani HIV virüsü, aynı havayı solumakla, sarılmakla, dokunmakla, aynı kaptan yiyip aynı bardaktan içmekle, ortak tuvalet, banyo, havuz kullanmakla, aynı giysileri giymekle, hapşırmak ya da öksürmekle kişiden kişiye geçmez. Sadece ve sadece vücut sıvılarının transferi ile bulaşır.

HIV Belirtileri Nelerdir?

HIV virüsü vücuda girdikten bir iki ay sonra, kişilerin yüzde 40 ila yüzde 90’ında gribe benzer belirtiler gösterir. Ateş, lenf bezlerinde büyüme ya da kas ağrısı gibi şikayetler oluşturur. Öte yandan bazı istisnai durumlarda HIV virüsü kendini yıllarca saklayabilir. Bu nedenle riskli bir ilişkiye girdiğinizden şüpheleniyorsanız, ilişkiden en erken 14 gün sonra HIV testi yaptırarak kafanızdaki soru işaretlerini giderin. Daha da önemlisi bu test ile HIV virüsünü AIDS evresine girmeden önce yakalayabilir ve bu hastalığın bir adım önüne geçebilirsiniz.

HIV belirtileri kendini üç aşamada gösterir:

İlk aşama belirtileri, baş ağrısı, ishal, bulantı ve kusma, yorgunluk, kas ağrısı, boğaz ağrısı, genelde gövdede çıkan ve kaşınmayan kırmızı döküntü ve ateştir. Sıradan bir üşütme ya da alerji olduğu düşünülerek bu aşamadaki belirtiler atlanabilir. Dahası ikinci aşamada herhangi bir belirtinin yaşanmadığı uzun bir döneme girilir. Tüm bu özellikleri sebebiyle HIV sinsi bir virüstür, daha önce de belirttiğimiz gibi kendini yıllarca saklayabilir. Bağışıklık sistemini yıllar içinde zayıflatan HIV, üçüncü aşamasında kendini AIDS ile gösterir.

Nasıl Korunabilirim?

Dünya çapında 36 milyon insan HIV virüsü ile yaşıyor ve 1984 yılından bu yana 35 milyon insandan fazlası da HIV ya da AIDS nedeniyle hayatını kaybetti. Bu göz korkutucu ölüm oranı HIV ve AIDS’i insanlık tarihinin en ölümcül ve en korkutucu hastalıklarından biri yapmaya yeterli. Yine de bu hastalıktan korunmak mümkün ve oldukça basit.

Cinsel ilişki sırasında doğru ve düzenli prezervatif kullanımı, şüpheli cinsel ilişkilere girmemek, partner sayısını sınırlandırmak, bu hastalığın önüne geçmenizi sağlayabilir. Uzun süreli bir birliktelikte dahi kendinizi riske atmamalı ve prezervatif kullanmayı asla ihmal etmemelisiniz.

Ayrıca ilaç enjeksiyon ekipmanlarını asla paylaşmamaya dikkat etmek de bu hastalığın önüne geçmenizi sağlayacaktır. Karşınıza çıkan iğnelerin gözünüzün önünde ilk defa sizin için açıldığından emin olmalısınız.

HIV Tedavisi

80’li yıllarda HIV ile tanıştığımızdan beri bu virüse ve hastalığa çare bulunmaya çalışılsa da şu an için HIV’in kesin bir tedavisi bulunmuyor. Yine de virüsün çoğalmasını kontrol altına alan ilaçlar mevcut. Hastalığın kesin tedavisini sağlamamakla birlikte virüsün vücutta çoğalmasını kontrol altına alarak bağışıklık sisteminin zayıflamasını önleyen bu ilaçların yüzde 92 oranında başarı sağladığı İngiltere’de yapılan araştırmalarda gözlenmiş durumda.

Durex’in farklı hazlar sunan prezervatif çeşitlerini kullanarak hem seks hayatınızı renklendirerek hazzı doruklarda yaşayabilir hem de seks hayatınızı güvence altına alarak başta HIV virüsü olmak üzere cinsel yolla bulaşan tüm hastalıklardan kendinizi koruyabilirsiniz.

[1] “HIV İstatistikleri” Terrence Higgins Trust, https://www.tht.org.uk/hiv-and-sexual-health/about-hiv/hiv-statistics

[2] “HIV Hakkında” Avert, https://www.tht.org.uk/hiv-and-sexual-health/about-hiv

[3] “Global HIV/AIDS Salgını” HIV.gov, https://www.hiv.gov/hiv-basics/overview/data-and-trends/global-statistics

[4] “Genel Bakış: HIV and AIDS” NHS, Undated https://www.nhs.uk/conditions/hiv-and-aids/

[5] “Teşhis: HIV and AIDS” NHS, https://www.nhs.uk/conditions/hiv-and-aids/diagnosis/

Daha faza bilgi için:

"
AIDS Belirtileri Nelerdir? | Mavi Laboratuarlar Grubu

AIDS Belirtileri Nelerdir? | Mavi Laboratuarlar Grubu

AIDS: Tanı, Belirti ve Tedavisi

AIDS BELİRTİLERİ

AIDS Belirtileri HIV virüsü vücudumuza girdikten sonra bağışıklık sistemimiz üzerinde etkilerini arttırdıkça görülmeye başlar. Vücudumuz da fırsatçı enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. Bu fırsatçı enfeksiyonların yaptıkları belirtiler olarak görülmektedir. Ama bu enfeksiyonların hepsi ayrı hastalıklara yol açabilmektedir. Genel kullanımda HIV ile ilgili tüm hastalıklar genel olarak AIDS olarak anılmaktadır. Aslında HIV virüsü vücuda alındıktan sonra geçirilen tüm dönemler HIV enfeksiyonu, bunun son aşamasına AIDS evresi denilir. AIDS evresinde vücudumuz da bağışıklık eksikliği iyice belirgin bir hale gelir. Ve bu evrede AIDS belirtileri daha yoğun bir halde vücutta kendini göstermeye başlar. Virüs kaynaklı vücut direnci düşmeye başladıkça normalde zararsız olan ve kendiliğinden geçen birçok hastalık ortaya çıkmaya başlar.

En çok görülen AIDS Belirtileri şunlardır ,

Kas ağrıları ve halsizlik Baş Ağrıları Kilo kaybı Ateş Gece terlemesi İshal Deride döküntüleri Ağızda, boğaz da ve dilde mantar enfeksiyonları Lenf bezlerinde şişme AIDS Belirtileri Kaç Günde Ortaya Çıkar?

AIDS belirtileri kaç günde ortaya çıkar en çok sorulan sorular arasındadır. HIV virüsü vücuda girdikten yaklaşık 2 hafta ile 6 hafta içerisinde aids belirtileri başlar ve ortaya çıkar. HIV virüsü vücuda girdikten sonrasında bağışıklık sistemimizi hedef alır. Virüsün bağışıklık sistemiz üzerinde ki etkisi arttıkça AIDS belirtileri ortaya çıkmaya başlar. İlk AIDS belirtileri vücutta gribe çok benzeyen belirtilerdir ateş, gece terlemesi, baş ağrısı ve halsizlik sık görülenler arasındadır. AIDS belirtileri kaşıntı olarak ciltte lekelenmeler ve döküntüler görülebilir. Belirtiler vücudun bağışıklık direnci düştükçe daha fazla ortaya çıkmaya başlar Bu görülen belirtiler birçok hastalıkta da olabileceği için genellikle çok önemsenmez. Bu yüzden kişinin aklına AIDS şüphesi gelmemektedir. Ancak unutulmamalıdır ki kişi 2 ila 10 yıl boyunca hiçbir belirti görmeyebilir. Bu yüzden belirtilerle hareket etmek doğru değildir. Eğer şüpheli bir cinsel birlikteliğiniz var ise mutlaka HIV testi yaptırmalısınız.

Kadınlarda AIDS Belirtileri

Kadınlarda AIDS belirtileri özellikle halsizlik, ateş, baş ağrısı gibi grip benzeri görülebilir. Kadınlarda görülen bu belirtiler kendiliğinden genelde birkaç hafta içinde geçer. Ense, koltuk altı ve kasıklarda lenf bezlerinde şişme olabilmektedir. Lenf bezlerimiz vücudumuzda hastalıklarla savaşmakla görevlidir. HIV virüsü bağışıklık sistemimize etki ederek hastalıklarla savaşmamızı zorlaştıracağı için kadınlarda AIDS belirtileri arasında bu hastalıklar fırsatçı enfeksiyon olarak geçer. AIDS ileri evrelerinde bu hastalıklar arasında zatürre, tüberküloz ve hepatit C görülmeye başlar. Bazen de grip gibi hastalıkları tedavi etmek zorlaşabilir. Ateş ve gece terlemeleri sıkça görülür. HIV bulaşmış olan kadınların üreme sisteminde de sıkıntılar görülebilir. Adet döngüsü bozulabilir veya tamamen durabilir. Kadınlar da ara kanamalarda görülebilmektedir Bakteri ve mantar enfeksiyonlarında artış görülebilir. Diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından da risk artar.

Erkeklerde Aids Belirtileri

Erkeklerde AIDS belirtileri arasında halsizlik, ateş ve baş ağrısı en sık görülenler arasındadır. HIV bulaştığını bilmeyen erkeklerin de virüsü başkalarına bulaştırma riski yüksektir. Unutmayın ki, HIV kan veya cinsel temas yoluyla bulaşır. HIV bulaştıktan sonra, AIDS belirtileri kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre 2 - 10 yıl, hatta bazen daha uzun bir süre sonra ortaya çıkar. HIV bulaştığı vücutta çeşitli hücrelere, özellikle CD4 kan hücrelerine yerleşerek çoğalır. Zarar gören CD4 hücreleri giderek azalır ve bunun sonucu olarak vücudun bağışıklık sistemi yıkıma uğrar.

Vücut direnci zayıflayan hastada, normalde zararsız olan, hafif geçen ya da ender rastlanan bazı hastalıklar belirir. Ayrıca lenf bezlerinde büyümeler, ağız ve deride tekrarlayan uçuk, yara ve lekeler, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, ishal, öksürük görülür. Tüberküloz, pamukçuk, diğer bakteri ve mantar türevi hastalıklar olarak fırsatçı enfeksiyonlar ortaya çıkar. Kaposi sarkomu ve bazı lenfoma türevleri AIDS belirtilerini düşündürebilir.

AIDS Belirtileri Resimli

AIDS belirtileri resimli olarak yapılan birçok arama motorlarında görsellerde birçok zayıf hastalıkların son hallerini gösteren resimler çıkmaktadır. AIDS’li hasta fotoğrafları gibi ar5amalar yapıp çıkan resimlerle kendinizi çok fazla korkutmayın çünkü AIDS tedavisi olan bir hastalık tablosu artık. Bu yüzden araştırma yaparken her okuduğunuza ve gördüğünüze inanıp psikolojinizi bozup kendinizi çıkmaz bir obsesyona sokmayın. Eğer şüpheli bir temasınız olduysa doğru bilgi almak ve doğru zamanda erken tanı testi olmak için bizleri arayabilirsiniz…

Sizi dinlemeye hazırız!

"
AIDS Nedir? AIDS Belirtileri Nelerdir ve Ne Zaman Başlar? – Durex Türkiye

AIDS Nedir? AIDS Belirtileri Nelerdir ve Ne Zaman Başlar? – Durex Türkiye

AIDS Belirtileri Ne Zaman Başlar?

AIDS, kısaca HIV virüsünün bağışıklık sistemini etkisiz hale getirmesiyle ortaya çıkan bir hastalık olarak tanımlanıyor. HIV virüsleri taşıyıcının bağışıklık sistemindeki T adlı beyaz kan hücrelerini ve onun yardımcı hücresi olan CD4’leri imha ediyor. Tedavi edilmediği takdirde ise bağışıklık sistemini 10-15 yıllık bir süre içinde hastalıklara karşı koyamayacak şekilde tahrip ediyor. Başka bir deyişle vücudu savunmasız bırakarak en basit hastalıkları bile ölümcül hale getiriyor.

AIDS Belirtileri Ne Zaman Başlar?

AIDS’e neden olan HIV virüsünün çeşitli belirtileri mevcut. Bu belirtilerin bazıları kendini erken gösterirken bazıları yıllar sonra ortaya çıkabiliyor. HIV virüsü bireye bulaştıktan 2-4 hafta sonra ateş, vücutta çeşitli ağrılar ve gribe benzer bir hastalık belirtileri gösteriyor. Bu durum bağışıklık sisteminin HIV virüsüyle mücadele ettiği anlamına geliyor. AIDS belirtileri vücudun verdiği ilk tepkiler ortadan kalktıktan sonra yıllarca kendini göstermeyebiliyor. Ancak taşıyıcının bu sürede HIV virüsünü başka bireylere bulaştırma ihtimali devam ediyor.

AIDS’in ileri seviyede görülen belirtileri çok daha ciddi ve önemli. Bu sebeple aşağıdaki semptomlardan bir veya birkaçını gözlemliyorsanız mutlaka bir doktora danışmanız gerekiyor.

Pamukçuk Boğaz ağrısı Deri döküntüleri Boğaz, koltuk altı veya kasık şişlikleri Hızlı kilo vermek Uzun süreli ateş, ishal veya gece terlemesi AIDS Nasıl Bulaşır?

Çoğu kişi AIDS’in bulaşıcı bir hastalık olduğunu düşünüyor. Bu genel yanılgıyı düzeltmekte fayda var. AIDS, HIV virüsünün bağışıklık sisteminde yarattığı hasar sonucu ortaya çıktığı için bulaşıcı özelliği bulunmuyor. Bulaşıcı olan şey AIDS’e neden olan HIV virüsü. Yani soruyu “HIV nasıl bulaşır?” diye sormak daha doğru. HIV virüsüne kan, anne sütü ve döl gibi vücut sıvılarında rastlanabiliyor. Virüsün başka bir bireye bulaşması için sıvı transferi şart. Bu sebeple en yaygın HIV vakaları cinsel ilişki veya kan yoluyla bulaşıyor.

Kırılgan bir yapıya sahip olan HIV virüsü vücudun dışında uzun süre yaşayamadığından tükürük, hapşırma, idrar veya ter yoluyla bulaşması mümkün değil. Dolayısıyla bir efsane haline dönüşen klozetten HIV virüsüne yakalanma düşüncesi tamamen yanlış. Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 1985 ve 2018 yılları arasında 19.748 HIV (+), 1.172 de AIDS vakası bulunuyor ve bu vakaların yüzde 49,4’ü cinsel kaynaklı. Bu sonuç cinsel ilişkiye girmeden önce prezervatif kullanmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.

HIV virüsü taşıyıp taşımadığınızı öğrenmek istiyorsanız elisa testi yaptırmanız gerekiyor. Elisa testinde HIV şüphesi taşıyan bireyden kan örneği alınarak enfeksiyon kapıp kapmadığı tespit ediliyor. Alınan kan örneği laboratuvarda incelenerek kanda anti-HIV antikorlarının olup olmadığına bakılıyor. Anti-HIV antikorları bağışıklık sistemi tarafından HIV virüsüyle savaşmak için üretiliyor. Eğer test sonucu pozitif çıkarsa bu HIV virüsüne sahip olunduğu anlamına geliyor. Elisa testi doğru sonuçları şüpheli ilişkiden 3 hafta sonra vermeye başlıyor. Ancak bu süre üç aya kadar uzayabildiği için ilişkiden sonraki üçüncü ayda yeni bir test yaptırmakta fayda var.

AIDS Tedavisi Nasıl Olur?

Günümüzde AIDS hastalığının kesin bir tedavisi bulunmuyor. Ancak HIV virüsünün vücutta yayılmasını engelleyen birtakım ilaç tedavileri uygulanabiliyor. Bu sebeple erken teşhis büyük önem arz ediyor. İlaçla gerçekleştirilen HIV tedavilerinde tek bir ilacın yetersiz kaldığı durumlarda birçok ilacı birlikte kullanmak gerekebiliyor. HIV taşıyan bir birey ilaçlı tedavi sonrasında virüsü vücudundan tamamen atamasa da çoğalmasını engelleyerek yaşamına sağlıklı bir şekilde devam edebiliyor.

AIDS’ten Nasıl Korunur?

HIV virüsü hayatımıza girdiği 80’li yıllardan beri 35 milyondan fazla insanın ölümüne yol açtı. Korkutucu derecelere ulaşan ölüm oranları AIDS ve HIV’den korunmak için her türlü önlemin alınmasını mecbur kılıyor. AIDS’in kesin bir tedavisi bulunmasa da bu hastalıktan korunmak mümkün. AIDS’ten korunmak için en etkili yolun cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanmak olduğu herkesçe biliniyor. Şüpheli cinsel ilişkilerden kaçınmak ve partner sayısını sınırlandırmak da bireylerin AIDS’ten korunmasına yardımcı olabilir.

Daha fazla bilgi için:

İnvitro, Labaratuar sitesinin yazarı - Sayfa 3 / 3

İnvitro, Labaratuar sitesinin yazarı - Sayfa 3 / 3

Author: İnvitro

Frengi-Sifiliz farklı zamanlarda değişik belirtiler gösterebilen veya senelerce gizli kalabilen bulaşıcı bir hastalıktır. Sifiliz sebebi olan spiroket bakteri Treponema pallidum olarak tanınır. Hastalığın teşhisi VDRL tahlili veya yara oluşumundan alınan akıntının mikroskopla gözlenmesi neticesinde belirlenir. Çoğunlukla cinsel birleşme sonucunda insandan insana geçer. Anneden bebeğe hamilelik veya doğum sırasında bulaşabilir. Üç haftalık kuluçka süreci vardır.

Frengi Belirtileri

Mikrop kapmış bölgelerde yani üreme organları, dudak ve parmak gibi yerlerde sert yara oluşumu gözlenir.

Frengi Evreleri

Genellikle üç ayrı evrede seyir gösterir. İlk evre hastalığın kuluçka döneminden hemen sonra başlar. Mikroplu bölgede gözle görülen sert yaralar oluşur ve ilgili bölgede bulunan lenf bezleri şişer. Yaralarda ve şişmiş lenf bezlerinde ağrıya rastlanmaz.

İkinci evre sert yaraların belirmesinden yaklaşık dört hafta sonra başlar. Bu evrede tüm vücutta, avuçlarda, ayak tabanlarında kırmızı veya pembe rengini anımsatan ve bir iki hafta içinde oluşan kaşıntısız döküntüler belirir. Ağızda ve boğazda sümüklü böceklerin geçtikten sonra bıraktığı izleri andıran yaralar oluşur. Boğazda ağrı görülür. Bu belirtiler bir süre sonra kaybolarak tekrar ortaya çıkabilir. Bu dönemde yapılan tahlillerde pozitif sonuç görülmesi kesindir.

Üçüncü evrede bu hastalık bulaşıcılık özelliğini kaybeder. Üçüncü evre bulaşmanın gerçekleşmesinden yaklaşık üç ile on beş yıl sonra oluşur. En belirgin özelliği tümöre benzeyen iltihaplı topların oluşmasıdır. Bu topların en sık görüldüğü bölge aorttur. Bu topların oluşumu sonucu aort iltihabı, kalp atardamarlarının ağızlarında daralma ve damar çeperlerinde keseciklerin oluşumu, aort kapağı bozukluğu gibi yan etkiler görülür. Beyin zarında da bu iltihaplı toplar oluşabilir.

Frengi-Sifiliz Tedavisi

Sifiliz tüm vücuda yayıldığı için bazı hastalıkların belirtilerini de taşıyabilir. Bu sebeple kesin teşhisin yapılacak tahlillerle konulması gerekmektedir.Hastalığın tedavisi için en etkili ilaç penisilindir. Penisiline hassasiyet gösteren hastalarda daha uzun süreyle kullanmak şartıyla doksisiklin veya tetrasiklin kullanılabilir. Sifilizin tedavisi tahlil sonuçlarıyla beraber evre belirtilerine ve seyrine göre değerlendirilip uygulanacak penisilinin dozu ayarlanmalıdır.

Frengi-Sifilizden Korunma Yolları

Henüz hastalıktan korunmak için bir aşı bulunamamıştır. Frengi taşıyan kişilerle temastan kaçınılmalıdır. Cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanımı enfeksiyon riskini azaltıyor olsa da tamamen koruyucu etki göstermeyebilir. Özelikle tek eşli cinsel yaşam tercih edilmelidir. Altmış yaş üstü veya otuz yılı aşkın bir süre gizli frengisi olan kişilere ve üremi, ağır kalp yetmezliği bulunan ve ameliyat edilemeyen kanserli hastalara hiçbir tedavi uygulanamaz.

Frengi-Sifiliz Teşhisi

Sizde frengi belirtileri taşıyor iseniz muhakkak laboratuvar tahlillerini yaptırmalısınız. Kanda antikor araştıran VDRL ve TPHA tahlillerini yaptırarak bu bakteri ile temas edip etmediğini öğrenebilirsiniz. Ayrıca bu hastalıktan şüpheleniyorsanız cinsel yolla bulaşan hastalıklar panelindeki tüm testleri yaptırmanız faydanıza olacaktır.

AİDS Teşhisi

Aids teşhisi yapılabilmesi yani HIV virüsünün anlaşılması için şüpheli temastan sonra en az üç ay gibi bir zamanın geçmesi gereklidir. Bu yüzden kuşkulu bir cinsel ilişkiden veya riskli temastan hemen sonra test yapılması zaman ve para kaybınıza sebep olur. Üç aydan daha kısa sürede yaklaşık olarak şüpheli temasın on beşinci gününden sonra virüsün varlığını tespit edebilen HIV RNA (PCR) testi HIV enfeksiyonu tanısı koyan en hızlı testtir. Son derece güvenilir bir test HIV RNA testi yüksek fiyatı nedeniyle hastaların tercih sebebi olmamaktadır.

Korunmasız cinsel ilişki, güvenli olmayan kan transferi ve hamilelik öncesi HIV testlerinin yapılması önerilmektedir. Yapılacak tarama testi HIV pozitif sonuç verirse kişide HIV virüsünün varlığından bahsedilir. Fakat bazen bu testin yalancı pozitif çıkması gibi bir durum da söz konusu olabilir. Kesin olarak HIV taşıdığını öğrenmek için doğrulama testinin Westernblood yöntemi ile yapılması gerekir.

Aids Teşhisi İçin Testler 1.HIV Combo Testi

Şüpheli ilişkiden sonra en erken sonuç almak için kullanılan testlerden bir tanesi de HIV combo veya diğer adıyla p24 antijen testidir. Cinsel ilişki sonrası eğer HIV virusu ile enfekte olunmuş ise hasta kanında HIV p24 antijeni 15 gün ile 45 gün içinde saptanabilmektedir. Bu zaman diliminde kanda virüse karşı antikor oluşmayacağından HIV Combo P24 antijen testi ile varlığı tespit edilebilir. HIV virüsu ile temas edip bulaş gerçekleşmesiyle virüs çoğalma dönemi geçirerek yaklaşık 14 gün sonra kanda HIV p24 antijeni saptanabilmektedir.

2.Anti HIV Testi

HIV ile temas ederek bulaşın gerçekleşmesi durumunda antikor oluşumu 21. günden sonra başlamaktadır. Kullanılan test yöntemi ve kitin kalitesiyle ölçülebilir sonuç vermeleri 1 ay ile 3 ay arasında değişiklik gösterebilir.

Kullanılan testin yöntemine göre doktorunuz sizleri bu konuda bilgilendirilmelidir. Dünya sağlık örgütü raporlarına göre üç aydan sonra yapılan Anti HIV testi kesin sonuç olarak kabul edilmektedir. Anti HIV 1-2 antikor testi olarak isimlendirilebilen bu testin pozitif çıkması durumunda Westernblood yöntemiyle doğrulanmalıdır.

3.HIV RNA(PCR) Testi (aids teşhisi için en garanti test)

HIV virüsü ile temas sonrası virüsün varlığını en kısa sürede ve güvenilirlikle yakalayabilen testtir. Bunun sebebi virüsün genetik materyalinin çoğaltılarak tespit edilecek duruma gelmesinin sağlanmasıdır. Hastalığa yakalanan bir kişinin kanında virüs bulunmasına rağmen erken dönemde virüse karşı antikor oluşmamaktadır. HIV RNA testi bulaşın 10. gününden sonra virüsün varlığını tespit edebilir. Sonucun kesinliği içinse dört hafta bekledikten sonra yaptırmak gerekmektedir. PCR yöntem ile çalışıldığından maliyeti yüksek olup örnek verildikten sonra sonuçlanma süresi diğer iki teste göre daha uzun olacaktır. Aids teşhisi ve hastalığın takibi için önemli testlerdendir.

AIDS Tedavisi

Aids’in günümüzde maalesef kesin bir tedavisi hala bulunamamıştır. Ama özellikle son yıllarda yapılan çalışmalarla geliştirilen farklı ilaçlar sayesinde HIV virüsü kontrol edilir hale getirilerek bu virüsü taşıyan kişiler uzun yıllar sağlıklı olarak yaşamlarına devam edebilmektedirler. Önemli olan tedavi sürecinde düzenli olarak kontrollerini yaptırmak ve ilaçlarını aksatmadan kullanmaktır. Çünkü HIV virüsüne gerekli tedavi uygulanmazsa bağışıklık sistemi bir süre sonra tamamen çökebilir. Aids tedavisi önceki yıllara göre daha etkili bir şekilde yapılabilmektedir. Kesin tedavisi tam olarak henüz bulunamamış olsa bile, artık ölümün beklendiği çaresiz şifa bulunamayan bir hastalık değildir.

HIV virüsünün tedavisine etkili bir şekilde devam eden birçok ilaç geliştirilmiştir. Böylece değişik ilaçlar birbirlerinin yerine alternatif olarak kullanılabilmektedir. Ayrıca ilaçların olumsuz etkileri daha da azaltılmış bir şekilde üretim yapılabilmektedir.

Ayrıca artık kan testleri çok daha detaylı bir şekilde yapılabildiğinden hekimlerin bu hastalıktaki deneyimlerinin de yükselmiş olması hastalığa pozitif olarak farklılıklar getirebilmektedir. Böylece Aids tedavisi daha kontrollü ve düzenli bir şekilde yapılabilmektedir. Hastanın da bundan olumlu etkilenip moral motivasyonu ve hastalıkla baş etme çabası daha da artmaktadır.

Şu an için hekiminiz tarafından kullanılması uygun görülen ilaçlar bu hastalık için elinizdeki tek çözüm olduğundan ilaçların miktarları ve zamanları dikkat edilmesi gereken en önemli aids tedavisi biçiminiz olup düzenli kullanmanız hastalığın takibi açısından çok önemlidir. İlaçlar düzenli olarak kullanılsa dahi virüs kendini kopyalamaya devam edebilir. Kendi kopyalarını oluştururken kullandığınız ilaçlar sebebiyle kopyalama işlemini doğru olarak gerçekleştiremez. Böylece oluşan yeni kopya bir öncekinden daha farklı şekilde kopyalanır ve mutasyona uğrar. Bu virüste oluşan mutasyonun bir kısmı HIV ilaçlarının hedef almış olduğu bölümlerde meydana gelir. Böylece eski tip virüsler kullanılan ilaçtan etkileniyor iken mutasyona uğrayanlar ilaçtan etkilenmez ve bu şekilde kopyalanmaya devam ederler. Bu istenmeyen bir durumdur. Kullanılan ilaca gösterilen direnç kandaki virüs miktarını artırır. Alınan ilacın değiştirilmesi gereklidir.

Virüsün ilaca karşı direncini değiştirmek ve durdurmak için, ilaç kombinasyonlarının güçlü olması gerekir. İyi bir takip süreci ile ilacı zamanın da reçetelendirerek, miktarlarına ve kullanma zamanına dikkat etmek gerekir. Dünyada mevcut bulunan kabul görmüş ilaçlar bu ilaçlara karşı dirençli virüslerin oluşmasını da sağlamaktadır. Dirençli bir virüsten hastalık alan kişilerde tedavi seçeneği de zorlaşmaktadır. Virüs ilaca direnç gösteriyorsa tedavi başarısız olur ve hemen ilaç değişimi gerekir. Aids tedavisi kaliteli bir yaşamın sürdürülebilir olması adına ihmal edilmemesi gereken önemli bir konudur. Ve tedaviye cevap almak için hastanın moral motivasyonunu yüksek tutması önem arz etmektedir.

"
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Belirti, Tanı ve Tedavisi | Özel Başarı Hastanesi

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Belirti, Tanı ve Tedavisi | Özel Başarı Hastanesi

CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLARIN BELİRTİ, TANI VE TEDAVİSİ

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, kişiden kişiye cinsel temas yoluyla geçen bulaşıcı hastalıklardır. Her yıl milyonlarca yeni vaka oluşmaktadır.


Yaygın görülen cinsel yolla bulaşan hastalık türleri nelerdir?

Cinsel yolla bulaşan yaygın görülen hastalıklar aşağıda listelenmiştir.

Cinsel yolla bulaşan hastalık türleri Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunma Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklarda Teşhis Sonrası HIV (AIDS) Enfeksiyonu

HIV, vücudun enfeksiyonla savaşma yeteneğini yok eden bir virüstür. HIV taşıyan kişiler, enfeksiyon kaptıktan sonra uzun süre herhangi bir belirti göstermeyebilir veya hasta hissetmeyebilir. Ancak hastalık erken teşhis edilmez ve tedavi edilmezse, sonunda yaşamı tehdit eden birçok hastalığa ve belirli kanser türlerine yakalanma olasılığı arttıran AIDS hastalığına dönüşebilir. Virüs en yaygın olarak cinsel aktivite sırasında bulaşır. Damardan kullanılan ilaçları enjekte etmek için kullanılan iğnelerin paylaşılarak kullanılması da bulaş riskini arttırmaktadır. HIV, hamilelik, doğum ve emzirme sırasında bebeğinize geçebilir. Hamileliğinizin erken dönemlerinde HIV pozitif olduğunuzu biliyorsanız, virüsü çocuğunuza geçirme şansınızı büyük ölçüde azaltan tedavi metodları bulunmaktadır.

İnsan papilloma virüsü (HPV) - Genital Siğil

HPV, cinsel yolla bulaşan yaygın görülen bir hastalıktır. Bazı HPV türleri cinsel organların içinde veya dışında genital siğillere (kondiloma) neden olabilir. Çevreleyen cilde veya cinsel ilişki yaşadığınız partnere yayılabilirler. Diğer birçok HPV türü hiçbir belirti vermez, bu nedenle enfekte olduğunuzun farkına varmazsınız. Çoğu durumda, virüs kendiliğinden kaybolur ve başka sağlık sorunlarına neden olmaz. Ancak virüs vücutta kalmaya devam ederse normal hücreleri değiştirerek anormal hale getirebilir. HPV 16 ve 18 gibi yüksek riskli türde HPV enfeksiyonu olan kadınların rahim ağzı kanserine yakalanma riski daha yüksektir. Smear, HPV enfeksiyonunun yanı sıra anormal servikal hücreleri de tespit edebilir.

HPV aşısı, çoğu rahim ağzı kanserine neden olan HPV türlerine karşı koruma sağlar. Aynı zamanda hem erkeklerde hem de kadınlarda genital siğillerin çoğuna ve erkeklerde anal kansere karşı korur. Genital siğil tedavisi sonrasında bile virüs vücutta kalır ve siğiller yeniden ortaya çıkabilir. Bazı HPV türleri, eller gibi diğer vücut kısımlarında da siğillere neden olabilir. Bunlara basit siğiller denir. Bu tip siğiller genellikle sağlık sorunlarına neden olmaz. Hamile bir kadının çok sayıda genital siğili varsa, siğiller vajinal doğumu zorlaştırabilir. Siğillerin doğum kanalını tıkadığı durumlarda doğum için sezaryene ihtiyaç duyulabilir.

İnsan papilloma virüsü hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız

Klamidya

Klamidya, yaygın görülen cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Hem erkekleri hem de kadınları etkileyebilir. Bu enfeksiyon anormal bir genital akıntıya ve idrara çıkma sırasında yanmaya neden olabilir. Kadınlarda, tedavi edilmeyen klamidya pelvik inflamatuar hastalığa yol açabilir. Klamidya antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Ne yazık ki, klamidya hastalarının çoğunda çok az veya hiç enfeksiyon belirtisi yoktur. En sık görülen ve ciddi komplikasyonlar kadınlarda ortaya çıkar. Pelvik inflamatuar hastalığa ek olarak, dış gebelik ve kısırlık oluşturabilir. Klamidya ayrıca rektum bölgesine taşınarak bu bölgeyi de etkileyebilir. Hamileyseniz ve klamidya hastasıysanız, enfeksiyon doğumda bebeğinize geçerek göz enfeksiyonlarına veya zatürreye neden olabilir. Klamidya bebeğinizi çok erken doğurma riskinizi de yükseltir.

Belsoğukluğu

Belsoğukluğu vajina veya penisten akıntıya ve ağrılı, zor idrara çıkmaya neden olur. En sık görülen ve ciddi komplikasyonlar kadınlarda görülür. Bunlar pelvik inflamatuar hastalık, dış gebelik ve kısırlık ile sonuçlanabilir. Belsoğukluğu antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Belsoğukluğu da rektumu etkileyebilir. Doğum sırasında belsoğukluğu bebeğe yayılabilir ve ciddi göz enfeksiyonuna neden olabilir.

Genital herpes (Genital Uçuk)

Genital herpes enfeksiyonlarına, herpes simpleks virüsü (HSV) neden olur. Belirtiler genital bölgede ağrılı kabarcıklar veya açık yaraları içerebilir. Bacaklarda, kalçalarda veya genital bölgede kabarcıklar ortaya çıkmadan hemen önce karıncalanma veya yanma hissi olabilir. Uçuk yaraları genellikle birkaç hafta içinde kaybolur. Virüs vücutta kalır ve yaralar zaman zaman geri gelebilir. İlaç kullanımı enfeksiyon süresini kısaltabilir ve belirtileri azaltabilir. HSV, oral seks sırasında ağızdan cinsel organlara geçebilir. Virüs, kişide gözle görülür kabarcıklar olmadığı durumlarda bile cinsel partnerlere bulaşabilir. Buna asemptomatik bulaş adı verilir. HSV ayrıca doğum sırasında bebeğe bulaşarak bebekte çok ciddi enfeksiyonlara neden olabilir.

Genital herpes hastalığı hakkında daha ayrıntılı bilgi için tıklayınız

Frengi ( Sifiliz )

Frenginin ilk belirtisi genellikle peniste, vajinada veya cinsel organların etrafındaki deride ortaya çıkan ağrısız açık bir yaradır. Tedavi edilmeyen sifiliz daha ileri aşamalara gidebilir. Bunlar, döküntü ve zamanla kalp, sinir sistemi ile ilgili sorunları içerir. Frengi antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Hamile bir kadının tedavi edilmemiş sifilisi varsa, hastalık bebek için tehlikeli hatta ölümcül sorunlara neden olabilir. Doğuştan sifilizin bebeği etkileme şekli, annenin hastalığı ne kadar süredir geçirdiğine ve enfeksiyon için tedavi olup olmadığına bağlıdır. Bu frengi tipi, ölü doğum veya doğumdan kısa bir süre sonra bebeğin ölümüne neden olabilir.

Frengi ( Sifiliz ) hastalığı hakkında daha ayrıntılı bilgi için tıklayınız

Diğer hastalıklar

Cinsel yolla bulaşabilecek diğer hastalıklar şunları içerir:

Bakteriyel vajinoz Şankroid Sitomegalovirüs enfeksiyonları Granüloma inguinale (donovanosis) Lenfogranuloma venereum Molluscum contagiosum Kasık biti Uyuz Trichomoniasis Vajinal mantar enfeksiyonları Gençlerde cinsel yolla bulaşan hastalıklar

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, farklı sosyal ve ekonomik düzeylerden tüm erkek ve kadınları etkiler. Ancak tüm cinsel yolla bulaşan hastalık vakalarının neredeyse yarısı 35 yaşından küçük insanlarda görülmektedir.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklara sahip kişilerin sayısı hızla artmaktadır. Bunun nedeninin cinsel olarak aktif insanların yaşamları boyunca birden fazla partner ile cinsel ilişki yaşaması olduğu düşünülmektedir.

Çoğu cinsel yolla bulaşan hastalık ilk başta hiçbir belirtiye neden olmaz. Ayrıca, cinsel yolla bulaşan hastalıkların çoğunun belirtileri, cinsel temas yoluyla bulaşmayan diğer hastalıkların semptomları gibi görünebilir. Bu özellikle kadınlarda geçerlidir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar belirti göstermedikleri durumlarda bile başka insanlara bulaşabilmektedir.

Kadınlar cinsel yolla bulaşan hastalıklar sonucunda daha şiddetli bulgular oluşturmaktadır:

Bazı cinsel yolla bulaşan hastalıklar rahim (uterus) ve fallop tüplerine yayılarak pelvik inflamatuar hastalığa neden olabilir ve bunun sonucunda kısırlığa ve dış gebeliğe yol açabilir. Kadınlarda cinsel yolla bulaşan hastalıklardan bazıları rahim ağzı kanserine yol açabilir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar doğumdan önce veya doğum sırasında anneden bebeğe geçebilir. Yenidoğanın bazı enfeksiyonları başarıyla tedavi edilebilirken diğerleri bebeğin kalıcı olarak sakat kalmasına veya ölmesine neden olabilir.

Erken teşhis edildiğinde birçok cinsel yolla bulaşan hastalık başarıyla tedavi edilebilir.

Kendinizi cinsel yolla bulaşan hastalıklardan nasıl koruyabilirsiniz?

Cinsel yolla bulaşan bir hastalığa yakalanmayı önlemenin en iyi yolu güvenli cinsel aktivite gerçekleştirmektir. Cinsel olarak aktifseniz, cinsel yolla bulaşan hastalık riskinizi azaltmak için atabileceğiniz bazı adımlar bulunmaktadır. Bunlar şunları içerir:

Tek eşlilik Lateks prezervatif kullanımı. Damardan ilaç alıyorsanız steril iğneler kullanın. HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar için düzenli kontroller yaptırın. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların belirtilerini öğrenin ve herhangi bir bulgu gelişirse mümkün olan en kısa sürede tıbbi yardım alın. Adet dönemi sırasında cinsel ilişkiye girmeyin. Cinsel yolla bulaşan bir hastalığın teşhisi konduğunda ne yapmalısınız? Hemen tedaviye başlayın. İlaçlarınızı düzenli alın ve doktorunuzun tavsiyelerine uyun. HIV pozitifseniz, bebek emzirmeyin veya bir bebeği beslemek için anne sütünü kullanmayın. Yerel sağlık birimine veya son cinsel partnerlerinize durum hakkında bilgi vererek onları tıbbi kontroller yaptırmaya teşvik edin. Cinsel yolla bulaşan bir hastalık tedavisi alırken cinsel aktivitede bulunmayın. Hastalığınızın başarılı bir şekilde tedavi edildiğinden emin olmak için takip testleri yaptırın.