Verem (Tüberküloz) Hastalığı Nedir? Verem Hastalığının Belirtileri Nel

Verem (Tüberküloz) Hastalığı Nedir? Verem Hastalığının Belirtileri Nel

Verem (Tüberküloz) Hastalığı

Verem hastalığı, yani tıbbi adıyla tüberküloz (TB) hava yoluyla bir bireyden diğerine yayılan, bulaşıcı bir akciğer hastalığıdır. Verem hastalığı Mycobacterium Tuberculosis isimli bakterilerden kaynaklanır. Verem hastalığı tedavi edilebilir ve verem aşısı ile önlenebilir bir hastalıktır.

Verem Hastalığı Neden Olur? Tüberküloz Nasıl Yayılır?

Verem hastalığı yani akciğer tüberkülozu havaya salınan mikroskobik damlacıklar yoluyla insandan insana yayılan bakterilerden kaynaklanır.

Bu salınma, aktif tüberküloz formuna sahip ve tüberküloz tedavisine henüz başlamamış bir kişi güldüğünde, hapşırdığında, konuştuğunda, öksürdüğünde, şarkı söylediğinde veya tükürdüğünde gerçekleşebilir.

Bir kişinin enfekte olabilmesi için bu salınan mikroplardan sadece birkaçını soluması yeterlidir. Tüberküloz bulaşıcı olmasına rağmen, kolaylıkla yayılan bir hastalık değildir. Bir yabancıdan verem kapmak zordur, daha çok birlikte yaşanılan bir kişiden diğerine geçer.

Verem vakalarının ve ölümlerin % 95'ten fazlası gelişmekte olan ülkelerde görülür. Ancak gelişmiş ülkelerde bir zamanlar nadiren görülen tüberküloz enfeksiyonu, kısmi olarak AIDS'e neden olan virüs olan HIV'in ortaya çıkması nedeniyle 1985 senesinden itibaren tekrar yaygınlaşmaya başlamıştır.

Dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birinin gizli verem hastalığı vardır. Bu insanların verem hastalığı bakterileri tarafından enfekte olduğu, ancak (henüz) hastalığa aktif olarak yakalanmadığı ve hastalığı başkalarına bulaştıramadığı anlamına gelir. Verem hastalığı bakterileri ile enfekte olan kişilerin yaşam boyu % 5 ila 15 arasında verem hastalığına yakalanma riski vardır.

Bir kişi aktif verem hastalığı geliştirdiğinde, hastalığın öksürük, ateş, gece terlemesi veya kilo kaybı gibi belirtileri ve semptomları aylarca sadece hafif seviyede görülebilir.

Bu durum, tıbbi yardım aranmasında gecikmeye yol açarak bakterilerin başkalarına bulaşmasına neden olabilir. Aktif verem hastalığı olan kişiler, bir yıl boyunca yakın temas yoluyla ortalamada 5 ila 15 kişiye daha bulaşabilir. En az iki hafta boyunca uygun ilaç tedavisi gören aktif verem hastalığı hastalarının çoğu artık bulaşıcı değildir.

Verem hastalığı çoğunlukla yetişkin bireyleri etkiler. Ancak, tüm yaş grupları risk altındadır. HIV taşıyan, yetersiz beslenen veya diyabetli insanlar gibi bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerin yanı sıra tütün kullanan bireylerin hasta olma riski daha yüksektir.

Eğer uygun tedavi uygulanmazsa, vereme yakalanmış, ancak başka tıbbi sorunları olmayan bireylerin yaklaşık % 45'i ve HIV gibi bağışıklık sistemi hastalığı bulunan bireylerin neredeyse tamamı hayatını kaybedecektir.

Belirtiler Verem Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

İnsan vücudu verem hastalığına neden olan bakterileri barındırsa da, bağışıklık sistemi genellikle aktif olarak hasta olmayı engelleyebilir. Bu nedenle tıp uzmanları verem hastalığının aktiflik durumuna dayanarak bir ayrım yapar.

Latent verem hastalığı, yani gizli verem hastalığı durumunda, bireyde bir verem hastalığı bakterilerinden kaynaklanan bir enfeksiyon vardır. Ancak bakteriler vücutta aktif olmayan bir durumda kalırlar ve belirtilere ya da semptomlara neden olmazlar.

Gizli verem hastalığı yani TB enfeksiyonu bulaşıcı değildir. Ancak zaman içinde gizli veremden aktif verem hastalığına dönüşebilir. Bu nedenle tedavi gizli verem hastalığı olan bireyler için de verem hastalığının tedavi edilmesi, hastalığın yayılmasını kontrol etmeye yardımcı olmak için önemlidir.

Yapılan araştırmalardan elde edilen tahminlere göre dünya üzerinde yaklaşık 2 milyar insanda gizli verem hastalığı vardır. Latent verem hastalığının kolaylıkla anlaşılmasını sağlayacak belirgin bir semptomu yoktur.

Aktif verem hastalığı durumunda ise TB bakterileri aktif durumdadır ve enfekte ettikleri bireyleri hasta ederler. Bu durumdaki bireyler hastalığı çevrelerindeki kişilere yayabilir. Verem hastalığı, TB bakterileri ile enfekte olduktan sonraki birkaç hafta içerisinde ya da yıllar sonra ortaya çıkabilir.

Aktif verem hastalığının belirtileri ve semptomları arasında üç haftadan daha fazla devam eden öksürük, kan öksürme, göğüs ağrısı, nefes alırken ağrı, öksürürken ağrı, yorgunluk, ateş, gece terlemeleri, titreme nöbetleri, iştah kaybı, istemsiz kilo verme bulunur.

Tedavisi olmadan tüberküloz ölümcül olabilir. Tedavi edilmeyen aktif verem hastalığı genellikle akciğerleri etkiler, ancak kan dolaşımına geçmesi durumunda, damar yoluyla böbrekler, omurga ve beyin gibi vücudun diğer organlarına yayılabilir. Enfekte olan organa göre farklı belirti ve semptomlar ortaya çıkabilir.

Omurga tüberkülozu sırt ağrısına ve sertliğe neden olabilir. Tüberküloz artrit ise genellikle kalçalar ile dizleri etkiler ve eklem hasarına yol açar.

Beyne ulaşan tüberküloz bakterileri menenjite, yani beyni kaplayan zarın şişmesine neden olabilir. Bu haftalarca devam eden aralıklı veya kalıcı bir baş ağrısına neden olabilir. Şişme aynı zamanda zihinsel yetilerde değişikliklere de yol açabilir.

Böbrek tüberkülozu ise idrarda kana neden olabilir. Karaciğer de böbrekler gibi kan dolaşımındaki atıkları ve kirleri filtre etmeye yardımcı olur ve tüberkülozdan etkilenirse bu işlevi bozulur.

Çok nadir vakalarda tüberküloz kalbi çevreleyen dokulara bulaşabilir, bu da kalbin kanı düzgün bir şekilde pompalamasını engelleyecek iltihap ve sıvı toplanmalarına neden olabilir. Kalp tamponadı ya da perikardiyal tamponad adı verilen bu durum ölümcül olabilir.

Verem Hastalığı Riski Kimlerde Daha Yüksektir?

Sağlıklı bir bağışıklık sistemi normalde verem hastalığı bakterileriyle başarılı bir şekilde savaşır, ancak bireyin bağışıklık direnci düşükse vücut etkili bir savunma kuramaz.

Hastalıklar, bulunulan yaşam koşulları ve başka tıbbi sorunları gidermek için kullanılan ilaçlar gibi bir dizi neden bağışıklık sistemini zayıflatabilir.

Bunlar arasında HIV / AIDS, diyabet, şiddetli böbrek hastalıkları, bazı kanser türleri, kemoterapi içeren kanser tedavileri, nakledilen organların reddedilmesini önlemek için verilen bağışıklık baskılayıcılar, romatoid artrid, romatoid artrit, Crohn hastalığı ve sedef tedavisinde kullanılan bazı ilaç türleri, kötü beslenme ve uyuşturucu kullanımı vardır.

Aşırı alkol kullanımı ve tütün kullanımı bağışıklık sistemini zayıflattığı için verem hastalığına yakalanmak ve bu hastalığın yarattığı komplikasyonlardan dolayı ölme riskini büyük ölçüde artırır.

Verem hastalığının ve ilaçlara dirençli tüberküloz türlerinin yaygın olarak görüldüğü belirli bölgelere seyahat etmek veya o bölgelerde yaşamak verem hastalığına yakalanmak riskini artırmaktadır. Bu bölgeler arasında Afrika, Asya, Doğu Avrupa, Karayip Adaları, Güney Amerika, ve Rusya bulunmaktadır.

Sağlık hizmetleri veren kişiler, özellikle hasta olan kişilerle düzenli temas içinde olduğu için bu bakterilere daha yüksek oranda maruz kalır. Maske takmak ve düzenli olarak el yıkamak riski büyük ölçüde azaltacaktır.

Evde bakım hizmeti vermek hapishanelerde, psikiyatri hastanelerinde veya huzurevlerinde çalışan kişilerde de verem hastalığı riskini artırabilir. Aşırı kalabalık ve kötü havalandırması olan herhangi bir mekanda hastalığa yakalanma riski yükselmektedir.

Verem Hastalığının Yayılması Nasıl Önlenir?

Verem hastalığının daha yaygın olduğu ülkelerde bebekler, çocuklarda şiddetli verem hastalığını engelleyebileceği için, genellikle basil Calmette-Guerin (BCG) aşısı, yani verem aşısı ile aşılanır.

Ülkemizde Genişletilmiş Bağışıklama Programı çerçevesinde doğumdan 2 ay sonra yani 3. ayın içinde BCG aşısı yapılması önerilir. Bireylerde hayat boyu sadece bir kez BCG aşısı kullanılması öngörülmüştür. Eğer bebekler 3. ayını bitirmişse veya daha büyükse verem aşısı yapılmadan önce Tüberkülin deri testi yani PPD testi yapılarak sonuç değerlendirilir.

BCG aşısı yapılmış çocuklara aynı aşı tekrar yapılmaz. Bu aşı ile aşılanmamış çocuklarda ise 6 yaşından sonra BCG aşısı önerilmemektedir, çünkü aşı yaş ilerledikçe etkinliğini yitirmektedir.

Eğer bir birey yapılan testlerde gizli verem hastalığı enfeksiyonu için pozitif sonuç verirse, doktor aktif tüberküloz geliştirme riskini azaltmak için ilaç kullanımını önerebilir. Bulaşıcı olan tek tüberküloz tipi, aktif olan ve akciğerleri etkileyen tiptir. Dolayısıyla gizli verem hastalığının aktifleşmesi önlenirse, hastalık başkalarına bulaştırılmaz.

Aktif verem hastalığı durumunda, verem ilaçlarını kullanmaya başlamanın ardından bir kaç hafta içinde hastalığın bulaşıcılığı geçer. Bireyler ailelerinin ve arkadaşlarının hastalanmasını önlemek için birkaç basit önlem alabilir.

Verem hastalığının yayılmasını önlemek için alınacak önlemlerden ilki evde kalmaktır. Doktorun tavsiye ettiği süre boyunca işe, okula gidilmemeli, başkalarıyla aynı odada uyunmamalıdır.

Kalınan odalar mutlaka havalandırılmalıdır. Verem mikropları kendi başlarına hareket edemezler, bu yüzden havanın çok hareket etmediği küçük kapalı alanlarda daha kolay bulaşırlar.

Dışarısı çok soğuk olmadığı sürece pencereleri açıp, içerideki havayı bir vantilatör ile dışarı yönlendirmek etkili olacaktır. Gülünce, hapşırınca, veya öksürünce ağzı bir mendil ile örtmek gereklidir.

Kirlenen mendilleri ayrı bir torbaya koyup, torbayı bağladıktan sonra ayrıca atmak gereklidir. Hastalığın tedavisinin ilk üç haftasında başkalarının yanındayken cerrahi maske takmak bulaşma riskini azaltmaya yardımcı olabilir.

İlaçların tamamını eksiksiz bir şekilde kullanmak, bireyin kendisini ve kendinizi ve başkalarını verem hastalığında korumak için atabileceği en önemli adımdır. Erken bırakılan veya doz atlanan tedavi süreçleri, verem hastalığına neden olan bakterilere en güçlü verem hastalığı ilaçlarına karşı bile hayatta kalmalarını sağlayan mutasyonlar geliştirme şansını verir. Ortaya çıkan ilaca dirençli suşlar çok daha ölümcül ve tedavisi zordur.

İlaca Dirençli Verem Hastalığı Nedir?

Verem hastalığının günümüzde hala önemini korumasının bir nedeni, bakterinin ilaca dirençli suşlarında yani alt türlerinde görülen artıştır. İlk antibiyotiklerin bir kısmı verem hastalığının tedavisi için geliştirilmiştir.

1920’lerin başında geliştirilen ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaygın olarak kullanılmaya başlanan antibiyotikler sürekli hastalıkla savaşmak için kullanıldığından, verem hastalığı bakterilerinin bazı türleri zaman içinde ilaçlara rağmen hayatta kalma yeteneği ile evrimleşmişlerdir.

İlaca dirençli tüberküloz suşları, vücuda verilen bir antibiyotik hedeflediği tüm bakterileri öldüremediği zaman ortaya çıkar. Hayatta kalan bakteriler, öncelikle söz konusu ilaca ve sıklıkla diğer antibiyotiklere karşı dirençli hale gelir. Bazı verem hastalığı bakterileri, izoniazid ve rifampisin gibi günümüzde en yaygın kullanılan tedavilere karşı direnç geliştirmiştir.

Bazı verem hastalığı suşları bunlara ek olarak verem hastalığı tedavisinde daha az kullanılan amikasin ve kapreomisin gibi enjekte edilebilir ilaçlar ile florokinolon grubu olarak bilinen antibiyotiklere karşı da direnç geliştirmiştir.

Tanı Yöntemleri Verem Hastalığı Teşhisi Nasıl Konulur?

Verem hastalığı teşhisi koymak için doktor tarafından yapılan fizik muayene sırasında lenf düğümleri şişlik açısından kontrol edilir ve nefes alırken akciğerlerin sesleri dikkatlice bir steteskop yardımıyla dinlenir.

Verem hastalığı için kan testleri artık yaygınlaşmaya başlasa bile tüberküloz için en sık kullanılan tanı aracı Tüberkülin deri testi yani PPD testi adı verilen basit bir cilt testidir. PPD tüberkülin adı verilen bir madde, kolun iç kısmındaki derinin hemen altına çok az miktarda enjekte edilir.

48 - 72 saat içerisinde, koldaki enjeksiyon bölgesinde şişme olup olmadığı bir sağlık uzmanı tarafından kontrol edilecektir. Burada sert ve kabarmış bir yumru verem hastalığı riski altında olduğunuz anlamına gelmektedir. Yumru boyutları hastalığın ne kadar ciddi seyredebileceğini göstermektedir.

Ancak cilt testi garantili değildir. Bazen, sağlıklı bireylerde olmasa bile verem hastalığı için var sonucu verebilir. Buna ek olarak verem hastalığı olan bireylerde olmadığı sonucunu da verebilir.

Birey özellikle yakın zamanda basil Calmette-Guerin (BCG) aşısı ile aşılandığında yanlış pozitif test olabilir. Çocuklar, yaşlılar ve bağışıklık sistemi hastalığı olan bireylerin yanı sıra çok kısa süre öncesinde verem mikrobu ile enfekte olmuş ve bağışıklık sistemi henüz tepki vermeye zaman bulamamış bireylerde de yanlış negatif sonuç ortaya çıkabilir.

Gizli veya aktif verem hastalığının varlığını ya da yokluğunu doğrulamak için kan testleri yapılabilir. Bu testler, bağışıklık sisteminin verem hastalığı bakterilerine tepkisini ölçmek için gelişmiş teknolojiden faydalanır. Yüksek verem hastalığı enfeksiyonu riski altında olan bireylere yapılan cilt testi olumsuz çıkarsa veya yakın zamanda BCG oldularsa, kan testi faydalı olacaktır.

Yapılan testlerde pozitif sonuç elde edildiğinde doktor göğüs röntgeni veya bilgisayarlı tomografi (BT) taraması isteyebilir. Akciğerlerde bağışıklık sistemi ile verem hastalığı bakterilerinin çatıştığı yerler beyaz lekeler şeklinde görülebilir veya akciğerlerde aktif tüberkülozun neden olduğu değişiklikler görülebilir. Bilgisayarlı tomografi yani BT taramaları, röntgenden daha ayrıntılı görüntüler sağlar.

Eğer göğüs röntgeni de tüberküloz belirtileri gösteriyorsa, öksürünce ortaya çıkan balgamdan örnek alınabilir. Bu örnekler verem hastalığı bakterileri için test edilir. Balgam örnekleri aynı zamanda bakterilerin ilaçlara direncini test etmek için kullanılabilir. Dört ila sekiz hafta içinde tamamlanan bu test sonuçları, bu bakterilere karşı işe yaraması en muhtemel ilaçların doktor tarafından belirlenmesini sağlayacaktır.

Tedavi Yöntemleri Verem Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir? Tüberküloz Tedavisi Nasıl Yapılır?

İlaçla tedavi tüberküloz tedavisinin temel taşıdır. Ancak verem hastalığı tedavisi, diğer bakteriyel enfeksiyonların tedavisinden çok daha uzun sürer.

Dahası günümüzde verem hastalığına neden olan bakteri türlerinin önemli bir kısmı, hastalığı tedavi etmek için en yaygın olarak kullanılan ilaçlara direnç geliştirmiştir. Aktif tüberkülozlu insanlar, enfeksiyonu ortadan kaldırmak ve antibiyotik direncinin gelişmesini önlemek için altı ila dokuz ay boyunca birkaç çeşit ilaç kullanmak zorundadır.

Bu ilaçlar ve tedavi süresi bireyin yaşına, genel sağlığına, bakterilerin olası ilaç direncine, hastalığın aşamasına ve enfeksiyonun vücuttaki konumuna bağlıdır.

Eğer bireyde gizli tüberküloz varsa, sadece bir veya iki tip verem hastalığı ilacı alması yetebilir. Ancak aktif verem hastalığında, özellikle ilaca dirençli bir bakteri türü ise, aynı anda birkaç ilaç kullanılacaktır.

Verem tedavisi ilaçları arasında en yaygın olanları izoniazid, pirazinamid, rifampisin, ve etambutoldur. Bunların yanı sıra ilaça dirençli verem hastalıklarında enjekte edilebilir preparatlar olarak adlandırılan amikasin ve kapromisin ile florokinolon grubu antibiyotikler genellikle 20 ila 30 ay boyunca kullanılır. Mevcut ilaçların hepsine dirençli türlerde tedaviye ek olarak göreceli olarak yeni bulunmuş bedaquiline ve linezolid kullanılabilir.

Verem İlaçlarının Yan Etkileri Nelerdir?

Tüberküloz ilaçlarının yan etkilerinin ciddi olduğu vakalar yaygın değildir, ancak meydana geldiklerinde tehlikeli olabilir. Tüm tüberküloz ilaçları karaciğer için oldukça toksik bir yapıya sahiptir.

Bu ilaçları kullanan bireyler eğer mide bulantısı ya da kusma, iştah kaybı, ciltte renk kaybı (sarılık), koyu idrar, üç günden daha uzun süren nedensiz ateş gibi belirti ve semptomlardan biri veya birden fazlası ile karşılaşırsa derhal doktoruna ulaşmalıdır.

Veremle Savaş ve Verem Hastalığı Tedavisini Tamamlamanın Hayati Önemi

Tedaviye başladıktan sonra birkaç hafta içinde verem hastalığı bulaşıcılığını yitirir ve birey kendisini iyi hissedebilir. Kısa sürede görülen bu gelişme, hastalarda altı ila dokuz ay sürecek bir tedaviyi sürdürmek yerine iyileşildiğine dair yanlış bir inanca dayanarak verem hastalığı ilaçlarını almayı bırakmayı cazip hale getirebilir.

Ancak, tedaviyi tümüyle tamamlamak ve ilaçları tam olarak doktor tarafından reçete edildiği gibi almak çok önemlidir. Tedaviyi çok erken durdurmak veya dozları atlamak, hala hayatta olan bakterilerin bu ilaçlara karşı dirençli hale gelmesine ve böylece çok daha tehlikeli ve tedavisi daha da zor bir verem hastalığının ortaya çıkmasına yol açabilir.

İnsanların tedavilerini sürdürmelerine yardımcı olmak için Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT) adı verilen bir program Dünya Sağlık Örgütü tarafından tavsiye edilir. Bu yaklaşımda, bir sağlık çalışanı tedavi sürecini ve ilaç alımını hastanın kendi başına hatırlama zorunda kalmasını engelleyecek şekilde yönetir.

Ülkemizde İl Sağlık Müdürlükleri, il düzeyinde verem kontrolü hizmetlerini DGT yardımıyla yürütmektedir. İl Sağlık Müdürlükleri tarafından DGT'nin amacına uygun ve verimli bir şekilde uygulanabilmesi için oluşturulan İl Verem Kontrol Birimleri veremle savaş faaliyetlerinden sorumlu olur.

DGT esnasında verem hastası olan bireyler DGT gözetmeni eşliğinde günlük ilaçlarını içer. Bu uygulamanın sonunda birey ve gözetmen tarafından ilgili form doldurularak imzalanır.

DGT gözetmeni bu sayede hastanın tedaviye uyumuna destek olur. Hastanın ilaçlarını kullanmadığı günler de kayıt altına alınarak ilgili birimlere bildirilir, ancak böyle bir durumda hatırlanmalıdır ki bitmemiş tedavi çok daha ağır sorunlara yol açacaktır. DGT uygulanan her bireye ayda bir kez genel kontrol tetkikleri yapılır. Bireyin balgamı incelenir, hastanın şikâyetleri sorulur ve varsa yakınmaları hakkında bilgi alınır.

DGT, dünya genelinde birçok ülkede verem hastalığı tedavisinde başarıyla uygulanan bir yöntemdir. Ülkemizde ise hastaneler, dispanserler, aile sağlığı merkezleri gibi tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında tüberküloz tedavisinde standart yaklaşım DGT dir.

Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır. Güncellenme Tarihi: 24 Mayıs 2021 Pazartesi Yayımlanma Tarihi: 1 Nisan 2020 Çarşamba

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde, sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

Kimlik bilgileriniz: Adınız, soyadınız, T.C. Kimlik numaranız, pasaport numaranız veya geçici TC Kimlik numaranız, doğum yeri ve tarihiniz, medeni haliniz, cinsiyetiniz, sigorta veya hasta protokol numaranız ve sizi tanımlayabileceğimiz diğer kimlik verileriniz. İletişim Bilgileriniz: Adresiniz, telefon numaranız, elektronik posta adresiniz ve sair iletişim verileriniz, müşteri temsilcileri ya da hasta hizmetleri tarafından çağrı merkezi standartları gereği tutulan sesli görüşme kayıtlarınız ile elektronik posta, mektup veya sair vasıtalar aracılığı ile tarafımızla iletişime geçtiğinizde elde edilen kişisel verileriniz. Muhasebesel Bilgileriniz: Banka hesap numaranız, IBAN numaranız, kredi kartı bilginiz, faturalama bilgileriniz gibi finansal verileriniz. Sağlık hizmetlerinin finansmanı ve planlaması amacıyla özel sağlık sigortasına ilişkin verileriniz ve Sosyal Güvenlik Kurumu verileriniz. Hastane veya tıp merkezlerimizi ziyaret etmeniz halinde güvenlik ve denetim amaçlı tutulmakta olan kamera kayıtları görüntüleriniz. Otoparkı kullanmanız halinde araç plaka veriniz. Sağlık Bilgileriniz: Laboratuvar sonuçlarınız, test sonuçlarınız, muayene verileriniz, randevu bilgileriniz, check-up bilgileriniz, reçete bilgileriniz dahil ancak bunlarla sınırlı olmaksızın tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi sırasında veya bunların bir sonucu olarak elde edilen her türlü sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verileriniz. www.acibadem.com.tr sitesine veya www.acibadem.com.tr/AcibademOnline/TR/MainPage adresine gönderdiğiniz veya girdiğiniz sağlık verileriniz ve sair kişisel verileriniz. Acıbadem’e veya Acıbadem Grup şirketlerinden herhangi birine iş başvurusunda bulunmanız halinde bu hususta temin edilen özgeçmiş dâhil sair kişisel verileriniz ile Acıbadem Grubu çalışanı ya da ilişkili çalışan olmanız halinde hizmet akdiniz ve işe yatkınlığınız ile ilgili her türlü kişisel verileriniz.

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

Kimliğinizi teyit etme, Kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi. İlgili mevzuat uyarınca Sağlık Bakanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Hastane ve Tıp Merkezlerimizin iç işleyişi ile günlük operasyonların planlanması ve yönetilmesi. Hastane Yönetimi, Hasta Hakları, Hasta Deneyimi bölümleri tarafından hasta memnuniyetinin ölçülmesi, arttırılması ve araştırılması. İlaç temini. Randevu almanız halinde randevu hakkında sizi haberdar edebilme. Risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerini geliştirme amacıyla analiz yapma. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından sağlık hizmetlerinizin finansmanı, tetkik, teşhis ve tedavi giderlerinizin karşılanması, müstehaklık sorgusu kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Araştırma yapılması. Yasal ve düzenleyici gereksinimlerin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerinin finansmanı kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgileri paylaşma. Kalite, Hasta Deneyimi, Bilgi Sistemleri bölümleri tarafından risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından hizmetlerimiz karşılığında faturalandırma yapılması ve anlaşmalı olan kurumlarla ilişkinizin teyit edilmesi. Pazarlama, Medya ve İletişim, Çağrı Merkezi bölümleri tarafından kampanyalara katılım ve kampanya bilgisi verilmesi, Web ve mobil kanallarda özel içeriklerin, somut ve soyut faydaların tasarlanması ve iletilebilmesi.

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi,

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği, Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Korunması Yönetmeliği, Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuat hükümleridir.

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca,

Kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenme, Kişisel veriler işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme, Kişisel sağlık verilerine erişim ve bu verileri isteme, Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme, Kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesine ve/veya kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesine ilişkin işlemlerin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme hakkını haizsiniz.

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak,

(i) ATATÜRK MAH.FEZA SK.NO:3/8 ATAŞEHİR, Istanbul, Türkiye adresine kargo ile ıslak imzanızı taşıyan bir dilekçe ile “Kurumsal Sekretarya” departmanı dikkatine Zarfına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Bilgi Talebi” yazılarak gönderebilirsiniz, (ii) Noter kanalıyla gönderebilir, (iii) acibademsaglik@hs02.kep.tr adresine güvenli elektronik ya da mobil imzalı olarak, kayıtlı elektronik posta adresi veya sistemimizde kayıtlı elektronik e-posta adresiniz aracılığıyla ve/veya (iv) Acıbadem’e hitaben yazdığınız “word veya pdf.” formatındaki bir dosyayı güvenli eimza ile imzalayarak kisiselveri@acibadem.com ‘a e-posta’nın konu kısmına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Bilgi Talebi” yazarak iletebilirsiniz.

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

SIK ZİYARET EDİLENLER Akciğer kanseri Bağırsak kanseri Böbrek nakli Cilt kanseri Gırtlak kanseri Hemoroid Kalp krizi belirtileri Kan kanseri (Lösemi) Karaciğer nakli Kemik iliği nakli Kolon kanseri Koronavirüs Belirtileri Lenf kanseri Lenfödem Meme kanseri Mide kanseri Pankreas kanseri Prostat kanseri Rahim kanseri Vücut kitle endeksi hesaplama


Ana Sayfa Hastaneler Doktorlar Medikal Teknolojiler Kurumsal Bilgiler Sponsorluklar Bilgilendirilmiş Onamlar Kişisel Verilerin Korunması İletişim

Web sitemizde bulunan tüm görsellerin, işitsel veya içerik bilgilerinin izinsiz kullanılması yasaktır. Durumun tespit edilmesi halinde hukuki yollara başvurulacaktır.

"
Tüberküloz - Prof. Dr. Demet Karnak

Tüberküloz - Prof. Dr. Demet Karnak

Tüberküloz

Tüberküloz yani verem ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Mycobacterium tuberculosis adlı mikrop ile bulaşır. Dünya nüfusunun üçte biri tüberküloz mikrobuyla karşılaşmıştır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl yaklaşık 8,4 milyon insan bu hastalığa yakalanmakta ve 2 milyon insan bu hastalık nedeniyle ölmektedir. Akciğerlerde ilerleyici ve harabiyet yapan solunum yetmezliğine yol açan kronik ve ciddi bir enfeksiyon hastalığıdır. Yalnızca akciğer parenkimini değil akciğer zarını ve lenf bezlerini de tutabilir. Bunu aynı anda veya daha sonra yapabilir. Bütün vücuda yayılıp ağır seyreden milier tüberküloz denilen formu oluşturabilir.

Tüberküloz nasıl bulaşır?

Tüberküloz hastalığı, solunum yoluyla bulaşır. Hasta kişilerin öksürmesi, hapşırması, konuşması ile solunum yolu salgıları damlacık şeklinde havaya atılır. İçinde tüberküloz basilinin (mikrobunun) de bulunduğu bu damlacıkların solunması ile sağlıklı bireyler infekte olur. İnfekte olan her kişide mutlaka hastalık gelişmez. Alınan basiller kişiyi hastalandırmaksızın vücutta saklı kalır ve vücut direncinin düştüğü bir anda hastalık oluşturur. Hastalık gelişme riskinin en yüksek olduğu dönem ilk iki yıldır. İlk iki yılda %5 sonrasında %5 olmak üzere, yaşam boyu hastalık gelişme riski ’dur.

Bulaşma açısından en riskli kişiler hastayla uzun süre aynı ortamda bulunan aile bireyleri ve yakın çalışma arkadaşlarıdır. Kaşık, çatal, bardak gibi yemek gereçleri, giysiler, çarşaflar gibi eşyalarla bulaşma olmaz.

Tüberküloz hastalığı gelişimi için risk faktörleri nelerdir?

Vücut direncinin düşük olduğu kişilerde hastalık gelişme riski yüksektir. Bunlar:

Beş yaş altındaki çocuklar ve bebekler Yaşlılar Vücut direncini düşüren ek hastalığı (şeker hastalığı, kronik böbrek hastalığı, kanser, AİDS) olanlar Organ nakli yapılan hastalar İlaç ve alkol bağımlılığı olanlar Bağışıklık sistemini baskılayan (kortizon gibi) tedaviler kullanan hastalar Tüberküloz hangi organlarda hastalık yapar?

Tüberküloz basilinin giriş kapısı akciğerler olduğu için en çok hastalık görünen organ akciğerdir. Ancak basiller solunum yoluyla alındıktan sonra kan ve lenfatikler yoluyla vücudun diğer tüm organ ve dokularına (Örneğin: lenf bezleri, beyin, böbrek, kemik. ) yayılabilmekte ve hastalık oluşturabilmektedir. Hastalığın tuttuğu organlarda ağır bir iltihap tablosu olur ve organların fonksiyonları bozulur.

Tüberküloz hastalığının belirtileri nelerdir?

Tüberküloz hastalığının belirtileri, genel yakınmalar ve akciğere özgü yakınmalar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Genel yakınmalar, özellikle akşama doğru yükselen ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, iştahsızlık ve halsizliktir. Akciğere özgü yakınmalar ise iki haftadan uzun süren öksürük, balgam çıkarma, değişken miktarlarda kan tükürme, göğüste ağrı ve nefes darlığıdır.

Yakınmalar genellikle hafif başlar, yavaş ilerler. Hastalar bu yakınmaları başka nedenlere bağlayabilir ve doktora geç gidebilir. Bu durum hastalığın daha çok yayılmasına ve tutulan organın daha fazla tahrip olmasına neden olur. Bu arada hasta çevresine mikrop saçar ve daha çok kişinin infekte olmasına neden olur. Bu nedenle özellikle iki haftadan uzun süren öksürük ve diğer yakınmaları olan kişilerin en kısa zamanda sağlık merkezine başvurmaları çok önemlidir.

Tüberküloz tanısı nasıl konur?

Tüberküloz tanısı, balgamda tüberküloz basilinin gösterilmesi ile konur. Hastanın yakınmaları ve akciğer filmi bulguları şüphelenmeyi sağlar. Şüphelenilen hastada kesin tüberküloz tanısı balgamın mikroskobik incelemesinde tüberküloz basilinin gösterilmesi ve besi yerinde basilin üretilmesi ile konur. Tüberküloz hastalığının tanısı, tedavisi ve takibi ülkemizde yaygın olarak bulunan Verem Savaş Dispanserleri’nde ücretsiz olarak yapılmaktadır.

Tüberküloz hastalığı nasıl tedavi edilir? Doğrudan gözetimli tedavi (DGT) nedir?

Tüberküloz basiline karşı etkili olan güçlü ilaçların bulunmasından önce, tedavinin temelini iyi beslenme, istirahat ve uzun süreli sanatoryum tedavisi oluştururdu. Günümüzde tüberküloz basilini öldüren çok güçlü ilaçlar vardır. Mikropları etkili bir şekilde öldürmek ve ilaçlara direnç gelişimini önlemek için tedavide 4 çeşit ilaç birlikte kullanılmaktadır. Tedavide kullanılabilecek temel ilaçlar: izoniyazid, rifampisin, etambutol, pirazinamid veya morfozinamid, streptomisin’dir. Tedavi süresi altı aydır. Tedavinin ilk iki ayından sonra ilaç sayısı azaltılmaktadır. Bazı özel durumlarda tedavi süresi uzatılabilmektedir. Tedavinin her gün düzenli bir şekilde alınması çok önemlidir. Düzenli tedavi hem hastanın iyileşmesini sağlar, hem de bulaşıcılığı hızla önleyerek toplum sağlığını korur.

Doğrudan gözetimli tedavi (DGT), hastalara her doz ilacın, bir görevli tarafından içirilmesidir. DGT’ye gerek duyulmasının temel nedeni, hastaların bir kısmının en 6 ay sürecek bir tedaviyi düzenli sürdürememesidir. Hangi hastanın tedavisini düzenli kullanıp kullanamayacağı öngörülemeyeceğinden tüm tüberküloz hastalarına DGT yapılması gereklidir. Ülkemizde birçok ilde DGT başlamıştır. Bu illerde hastaların ilaçları evlerine en yakın sağlık kuruluşu tarafından gözetim altında içirilmektedir.

Tüberküloz hastalığı iyileşir mi?

Tüberküloz kesinlikle iyileşebilen bir hastalıktır. İlaçlarını önerilen şekilde aksatmadan, yeterli süre içen hastaların hemen hepsi başarıyla tedavi edilir.

İlaca dirençli tüberküloz nedir?

Tüberküloz mikrobuna etkili olması beklenen bir ilacın etki etmemesi “ilaç direnci” olarak tanımlanır. İlaç direncinin nedeni önerilen tedavinin düzenli kullanılmamasıdır. Verilen ilaçlar her gün içilmez veya bir kısmı içilip kalanı unutulur içilmez ise direnç gelişir. Bu durumda ilaçlar tüberküloz basilini öldüremez ve hastalık devam eder. Bu durumdaki hastalar ancak yan etkileri çok daha fazla olan, uzun süreli kullanım gerektiren (iki yıl), pahalı olan ikinci grup ilaçlarla tedavi edilebilir. Bu hastalarda bazen ameliyat da gerekebilir.

Gebelerde tüberküloz nasıl tedavi edilir?

Tüberküloz tanısı konan gebede en kısa sürede tedaviye başlanmalıdır. Streptomisin dışındaki tüm temel ilaçlar gebelikte güvenle kullanılabilir.

Emziren annelerde tüberküloz nasıl tedavi edilir?

Emziren annelerde bütün temel ilaçlar güvenle kullanılabilir. Tüberküloz ilaçları anne sütünde çok düşük konsantrasyonlarda bulunur. Bunun bebeğe zarar verici etkisi yoktur.

Tüberküloz hastası hastanede yatarak mı tedavi edilmelidir?

Bilimsel olarak, hastanede veya ayaktan tedavi edilen hastalar arasında, hastalık iyileşmesi ve bulaştırıcılık açısından fark olmadığı görülmüştür. Ancak genel durumu bozuk, yaygın hastalığı olan, aşırı kan tükürmesi olan, ek tıbbi problemi olan, ilaç yan etkisi çıkan ve tedaviye uyumsuz olan hastaların hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi gerekir.

Bulaştırıcılık ne kadar sürer?

İlaç tedavisine başlandıktan sonra bulaştırıcılık hızla kaybolur. Eğer kullanılan ilaçlar etkili ise tedaviden 2-3 hafta sonra bulaştırıcılık büyük oranda yok olur.

Tüberküloz hastasının yakın çevresindekiler ne yapmalıdır?

Verem Savaş Dispanserine kontrole gitmelidir. Dispanserde yapılan kontrol sonrasında gerek görülen kişiler koruyucu tedavi almalıdır. Koruyucu tedavi de Verem Savaş Dispanserleri tarafından ücretsiz olarak verilmektedir.

Tüberküloz tedavisinin yan etkileri var mıdır? Yan etki çıkması halinde ne yapılmalıdır?

Tedavi sırasında yan etkiler ortaya çıkabilir. En önemli yan etki karaciğere olur. Bu nedenle doktorun söylediği aralarla kan tahlili yapmakta fayda vardır. Diğer sık görülen yan etkiler, cilt döküntüsü, kaşıntı, iştahsızlık, bulantı, kusma, karın ağrısı ve görme bozukluğudur. Bu durumların ortaya çıkması halinde doktorunuza başvurmalısınız. Tedavinin temel ilaçlarından biri olan rifampisin, idrar, göz yaşı ve büyük abdesti turuncuya boyayabilir. Endişelenecek bir durum değildir.

Doğum kontrol haplarının tüberküloz ilaçları ile etkileşimi var mıdır?

Rifampisin adlı ilaç doğum kontrol haplarının etkinliğini azaltır. Bu nedenle ya farklı bir yöntemle korunmalı ya da doktorunuza danışarak östrojen içeriği yüksek olan doğum kontrol haplarından kullanmalısınız.

Tüberküloz tedavisi ile birlikte vitamin kullanmak gerekir mi?

Elli yaş üstü kişilerde, şeker hastalığı olanlarda, alkolizm öyküsü olanlarda, hamilelerde tüberküloz ilaçları ile birlikte B6 vitamini alınması gerekir.

Tüberküloz tedavisi başarısında beslenmenin önemi nedir?

Sağlıklı kişiler için gereken düzenli ve yeterli beslenme tüberküloz hastaları için de geçerlidir. Tedavi başarısında temel olan ilaç tedavisidir.

Verem aşısı (BCG) tüberküloz hastalığından korur mu?

Aşının koruyuculuğu %0-80 arasında değişir. Verem aşısı çocuk yaş grubuna uygulanan bir aşıdır. Çocuklarda akciğer tüberkülozundan değil, tüberkülozun ciddi formları olan kanla yayılan (milier) ve beyin zarını tutan (menenjit) tüberkülozu önler.

Tüberküloz hastası evde nasıl ve nerede yaşamalıdır?

Tüberküloz hastası güneş gören ve sık havalandırılabilen bir odada kalmalıdır. Öksürürken, hapşırırken, konuşurken ağız ve burnunu kapatmalıdır.

Tüberküloz tedavisi sürerken çalışılabilir mi?

Fiziksel durumu uygun olan hastalar, balgamlarında tüberküloz basili olmadığı gösterildiğinde, ilaçları düzenli kullanmak koşuluyla çalışabilirler.

Tüberküloz cilt testi (PPD) nedir? Kimlere yapılır? Nasıl yorumlanır?

Tüberküloz cilt testi, tüberküloz basilinin hücre duvarından elde edilen ve antijenik özelliği olan bir proteinin, küçük bir iğne ile kol derisi içine uygulanması ve 2-3 gün sonra oluşan kabarıklığın değerlendirilmesi şeklinde yapılan bir testtir. Kabarıklığın oluşması tüberküloz basili ile karşılaşıldığını ve infeksiyon varlığını gösterir. Kabarıklık oluşmaması ise tüberküloz basili ile karşılaşılmadığı anlamına gelir.

Tüberküloz hastasının yapması gerekenler nelerdir? Tüberküloz ilaçları her gün düzenli olarak alınmalıdır. Tüberküloz ilaçları alırken, doktora danışmadan başka ilaçlar kullanılmamalıdır. İlaçlara bağlı yan etki oluşması durumunda en kısa sürede doktora gidilmelidir. Tedavi süresince düzenli kontrollere gidilmelidir. Kadın hastalar, gebelik, emzirme, doğum kontrol yöntemleri ile ilgili durumlarını doktorlarına bildirmelidir. Sigara ve alkol kullanılmamalıdır.
Biruni Üniversite Hastanesi

Biruni Üniversite Hastanesi

TBC: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Verem, Mycobacterium tuberculosis denilen bakterinin solunum yollarından insan vücuduna girmesi sonucunda özellikle akciğerlerde yoğun iltihap gelişmesine sebep olan bulaşıcı bir hastalıktır. Diğer adı ya da tıp dilindeki adı Tüberkülozdur. Virüs, damlacık yoluyla hasta kişilerin solunum yolundan nefes vermesi, hapşırması veya öksürmesi yolu ile yayılmaktadır. Bu ortamda bulunan sağlıklı kişiler Mycobacterium tuberculosis adlı mikrobu solunum yolu vasıtasıyla almakta ve hastalık bu yolla yayılmayı sürdürmektedir.

2020’de dünya çapında yaklaşık 10 milyon insanın tüberküloz geliştirdiğini ve 1.5 milyon insanın hastalıktan yaşamını yitirdiği tahmin ediyor.

VEREMİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Tüberküloz enfeksiyonu vücuda girdiğinde hemen aktif olmayabilir ve yavaş yavaş belirti verebilir. Vücut direnci yüksek ise enfeksiyon aktif hale gelmez ancak kişinin bağışıklık sistemi zayıfsa enfeksiyon aktif hale gelebilir. Belirtiler hafif başlar ve yavaş yavaş ilerleyebilir. Tüberküloz hastalığının belirtileri genel yakınmalar ve akciğere özgü yakınmalar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Verem genellikle akciğerleri tuttuğu için bir solunum yol hastalığı olarak bilinir. Ancak diğer organlarda da tutulum gösterebilir. Mycobacterium tuberculosis virüsü hangi organda tutulum gösterdiyse o organa özgü bulgular ortaya çıkar.

Veremin belirtileri arasında

Kilo kaybı ve iştahsızlık

İki haftadan uzun süren öksürük

Balgam çıkarma veya kanlı balgam

Göğüste ve sırtta ağrı

Nefes darlığı ve ses kısıklığı yer alır.

Bağışıklık sistemi zayıf hastalar, belirtilerle kısa bir sürede karşılaşmaya başlarlar. Aktif tüberküloz virüsü taşıyan kişinin havaya saldıkları damlacıklar, kişiden kişiye bulaşabilir. Ancak hastalık bulaşıcı olsa da hastalığa yakalanmak pek de kolay değildir. Hastalığın temel nedeni bakteri olsa da bazı rahatsızlıklar, kişinin vereme yakalanmasını kolaylaştırır. Bu hastalıklar arasında böbrek rahatsızlıkları, kalp hastalıkları, HIV, çeşitli ameliyatlar v.s.

Bir kişi, Mycobacterium tuberculosis bakterilerini teneffüs ettikten sonra verem geliştirebilir. Tüberküloz akciğerleri etkilediğinde, hastalık en bulaşıcı hale gelir. Verem yani tüberküloz enfeksiyonun durumu gizli ve aktif olmak üzere ikiye ayrılır.

Gizli Tüberküloz: İnsanın vücudunda tüberküloz bakterisi olabilir ve hiç semptom geliştirmeyebilir. Pek çok insan bağışıklık sistemi bakterileri içerebilir, böylece çoğalmazlar ve hastalığa neden olmazlar. Bu durumda kişide tüberküloz enfeksiyonu olur ancak aktif hastalık olmaz. Buna gizli tüberküloz denir. Bireyler semptom yaşamadığından farkında olmayabilir. Gizli bir enfeksiyonu başka birine geçirme riski de yoktur. Ancak gizli enfeksiyon durumunda tedaviye ihtiyaç duyulur.

Aktif Tüberküloz: Bu, hastalık veya bazı ilaçların kullanımı nedeniyle bağışıklık sistemi zayıfladığında daha sık görülür.

Bu olduğunda, bakteriler çoğalabilir ve semptomlara neden olabilir ve bu da aktif tüberküloz ile sonuçlanır. Aktif hastalık döneminde kişilerde semptom gelişir ve kişiler enfeksiyonu yayabilir.

Aktif tüberküloz geliştirme riski olanlar:

Zayıf bağışıklık sistemi İleri yaşlılar ve küçük çocuklar

VEREM (Tüberküloz) ERKEN BELİRTİLER

3 hafta süren kalıcı bir öksürük kanlı balgam İştah ve kilo kaybı Yorgunluk ve halsizlik Boyunda şişlik Ateş Göğüs ağrısı Sürekli şişmiş lenf düğümleri veya “şişmiş bezler” Karın ağrısı Eklem veya kemik ağrısı Bilinç bulanıklığı Kalıcı bir baş ağrısı Nöbetle

TÜBERKÜLOZ NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Gizli enfeksiyonu olan bir kişide semptom gelişmeyebilir, enfeksiyon testlerle ortaya çıkabilir. Aşağıdaki durumlarda test istenmelidir.

Verem olan veya tüberküloz riski taşıyan biriyle zaman geçirdiyseniz Yüksek tüberküloz oranlarına sahip bir ülkede zaman geçirmiş olmak TB’nin bulunabileceği bir ortamda çalışmak

Tüberküloz teşhisinde önce detaylı bir klinik muayene yapılmalıdır. Hekim tarafından kişinin tıbbi geçmişi değerlendirildikten sonra akciğerleri ve lenf düğümlerinde şişme olup olmadığını kontrol edilmelidir.

İki test, tüberküloz bakterilerinin mevcut olup olmadığını gösterebilir:

Tüberküloz cilt testi Tüberküloz kan testi

Ancak bunlar TB’nin aktif mi yoksa gizli mi olduğunu gösteremez. Aktif tüberküloz hastalığını teşhis etmek için doktor balgam testi ve göğüs röntgeni önerebilir. Ancak unutulmamalıdır, enfeksiyonun aktif veya gizli olmasına bakılmaksızın verem olan herkesin tedaviye ihtiyacı vardır.

VEREM (Tüberküloz) TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Tedavide iltihap giderici ve önleyici antibiyotik tedavisi uygulanır. Verem tedavi edilmediğinde yaşamı tehdit edebilir. Tüberküloz tedavisi özel antibiyotiklerle yapılmaktadır. Tüberküloz mikrobuna etki eden farklı antibiyotik bulunmaktadır ve bu ilaçlar uygun doz ve sürede kullanılmak zorundadır. Tüberküloz tedavisi en az 6 ay sürmektedir, doktorun yönlendirmesi ile bu süre daha da uzayabilmektedir. Kullanılan ilaçların takibi çok önemlidir.

Bir kişinin vücuduna yayılırsa, enfeksiyon, diğer sorunların yanı sıra kardiyovasküler sistem ve metabolik işlev ile ilgili sorunlara neden olabilir.

Tüberküloz ayrıca potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir enfeksiyon şekli olan sepsise yol açabilir

Aktif bir tüberküloz enfeksiyonu bulaşıcıdır ve bir kişi uygun tedaviyi almazsa potansiyel olarak yaşamı tehdit eder. Bununla birlikte, çoğu vaka, özellikle doktorlar onları erken tespit ettiğinde tedavi edilebilir. Tüberküloz geliştirme riski yüksek olan veya hastalığın herhangi bir belirtisi olan herkes en kısa zamanda bir doktora başvurmalıdır.

Halk arasında “ince hastalık” olarak bilinen verem, uzun soluklu ve yakın takip ve sabır gerektiren bir hastalıktır. Hekimin reçete ettiği ilaçlar düzenli kullanıldığında etkili ve başarılı tedavi sağlanır, hastalığın çevredeki kişilere bulaşma riski azalır. Eğer ilaçlar düzenli kullanılmaz ise dirençli tüberküloz gelişebilir.

Tüberküloz hastalarının evinin çok iyi havalandırılması gerekir. Temiz hava tüberküloz hastalarını rahatlatır. Güneşin tüberküloz mikrobunu kırıcı özelliği vardır. Tüberküloz hastalarının sigara ve alkolden uzak durması gerekir. Ayrıca beslenmelerine özen göstermeleri ve bol sıvı tüketmeleri gerekmektedir.

Verem Belirtileri - Liv Hospital

Verem Belirtileri - Liv Hospital

Verem Belirtileri

Verem (tüberküloz) mycobacterium tuberculosis adlı bakterinin neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Hava damlacıkları aracılığıyla yayılır ve genellikle akciğerleri etkiler. Aktif verem öksürük, kilo kaybı ve ateş gibi belirtilerle kendini gösterirken, latent verem genellikle belirti göstermez. Aynı zamanda verem akciğerler dışındaki organları da etkileyerek başka semptomlara da neden olabilir.

İçindekiler Verem Nedir? Verem Aşamaları Akciğer Veremi Belirtileri Deri Veremi Belirtileri Omurilik Veremi Belirtileri Kemik Veremi Belirtileri Böbrek Veremi Belirtileri Sıkça Sorulan Sorular Verem Nedir?

Mycobacterium tuberculosis adı verilen mikroorganizma solunum yoluyla yayılır ve özellikle akciğerleri etkiler. Pek çok kişi bu bakteri ile karşılaşsa da bağışıklık sistemi çoğu zaman bu mikroorganizmayı kontrol altında tutar ve belirtiler ortaya çıkmaz. Fakat bağışıklık sistemi zayıflamış veya diğer faktörlerle etkilenmiş bireylerde bu bakterilerin kontrolsüz çoğalması ve vücudu etkilemesi sonucunda aktif bir verem enfeksiyonu ortaya çıkabilir. Bu durumda kişiler uzun süreli öksürük, halsizlik, kilo kaybı, nefes darlığı gibi belirtiler yaşayabilirler. Tedavi uzun süreli antibiyotik kullanımını içerir ve düzenli ilaç kullanımı önemlidir. Hasta kişilerin toplum içindeki temaslarını sınırlamak ve hijyen önlemlerine dikkat etmek de hastalığın yayılmasını önlemek için kritiktir.

Verem Aşamaları

Verem farklı aşamalardan oluşan bir hastalıktır. Bu aşamalar hastalığın seyrini ve tedavi yaklaşımlarını belirlemede önemlidir. Verem aşamaları şunlardır:


Maruziyet ve Enfeksiyon: Mikroskobik mycobacterium tuberculosis bakterileriyle ilk temas bir kişinin enfekte olmasına neden olabilir. Bu aşamada genellikle belirgin semptomlar ortaya çıkmaz ve kişi enfekte olduğunu fark etmez. Latent (inaktif) Verem: Latent dönem, verem bakterilerin vücutta varlığını sürdürdüğü ancak hastalık belirtilerinin görülmediği bir durumu tanımlar. Hasta semptom göstermez ve başkalarına bulaştırma riski düşüktür. Bu durumda bağışıklık sistemi bakterileri kontrol altında tutar. Fakat bağışıklık sistemi zayıflarsa, latent verem aktif hale gelebilir. Aktif Verem (Tüberküloz Hastalığı): Aktif verem bakterilerin vücutta kontrolsüz bir şekilde çoğaldığı durumu ifade eder. Bu durumda hastada belirgin semptomlar ortaya çıkar. Uzun süreli öksürük, halsizlik, kilo kaybı, nefes darlığı gibi belirtilerle kendini gösterir. Eğer bağışıklık sistemi zayıflarsa veya başka nedenlerle etkilenirse latent verem aktif hale geçebilir. Miliyer Verem: Miliyer verem bakterilerin vücutta yayılarak birçok organı etkilediği ciddi bir durumdur. Bu durumda bakteriler küçük nodüller oluşturarak vücutta yayılır. Miliyer verem özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde görülür ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Akciğer Veremi Belirtileri

Verem çoğu zaman akciğerleri etkileyen bir hastalıktır. Bakteri akciğerlere yerleşir ve zamanla çoğalır. Hastalığın ilk döneminde belirtiler fark edilemeyebilir. Fakat hastalığın ilerleyen aşamalarında bazı ciddi semptomlar ortaya çıkabilir.

Akciğer veremi belirtileri şunlardır:

Kronik Öksürük: Akciğer dokusunda oluşan tahribat vücudun bu mikroorganizmayı temizleme çabasının bir sonucudur. Bu süreç özellikle gece ve sabahları şiddetlenen kronik bir öksürüğe neden olabilir. Genellikle üç haftadan fazla devam eden bir öksürük söz konusudur. Öksürük sırasında kanlı balgam çıkabilir. Bu durum veremin ilerlemiş aşamalarında daha belirgin olabilir. Akciğerlerdeki verem bakterisi bağışıklık sistemini harekete geçirir ve bu da öksürük refleksini uyarır. Bu öksürük refleks olarak akciğerleri temizlemeye ve bakteriyi dışarı atmaya yönelik gelişir.

Nefes Darlığı: Veremle ilgili nefes darlığı genellikle hastalığın ilerleyen evrelerinde ortaya çıkar. Bakteriler akciğerleri işgal ettiğinde vücudun savunma mekanizması olarak bağışıklık sistemi hücreleri bu bölgeye yönlendirilir. Bu durum akciğer dokusunda iltihaplanma ve hasarın artmasına neden olabilir. Nefes darlığı bu iltihaplanma ve hasarın sonucunda ortaya çıkar. Akciğer dokusu normal işlevini yerine getiremez hale geldiğinde kişi solunum sırasında zorlanabilir.

Göğüs Ağrısı: Veremin neden olduğu akciğer dokusu iltihaplanması akciğer zarının (pleura) etkilenmesiyle göğüs ağrısına yol açabilir. Aynı zamanda enfeksiyonun neden olduğu öksürük de akciğer dokusundaki hasarı artırarak göğüs ağrısını tetikleyebilir. Akciğerlerde oluşan lezyonlar da göğüs ağrısını artırabilir. Derin bir nefes almak veya öksürmek ağrıyı artırabilir. Vereme bağlı göğüs ağrısı akciğere yakın bölgelerde sıkışma, yanma veya keskin bir ağrı şeklinde tanımlanabilir.

Ateş: Vereme neden olan bakteriler vücuda girdiğinde bağışıklık sistemi bu bakterilere karşı vücudu korumaya çalışır. Bunun için vücut savunma hücreleri olan beyaz kan hücrelerini harekete geçirir. Beyaz kan hücreleri bakterilerle savaşırken vücut sıcaklığını artıran kimyasal maddeler salgılar. Bu sıcaklık artışı da ateşin ortaya çıkmasına neden olur.

Gece Terlemeleri: Veremin vücutta oluşturduğu tepki özellikle gece saatlerinde vücut sıcaklığının yükselmesine ve terlemenin artmasına neden olur. Vereme bağlı gece terlemeleri genellikle yoğun ve aşırıdır. Gece terlemeleri hastalığın ilerlemiş evrelerinde ve ateşin eşlik ettiği dönemlerde daha belirgin hale gelir.

Ağırlık Kaybı: Veremin neden olduğu bağışıklık tepkisi vücut enerjisinin artan bir şekilde kullanılmasına neden olur. Aynı zamanda hastalığın neden olduğu iştah kaybı da ağırlık kaybına katkıda bulunabilir. Vereme bağlı ağırlık kaybı çoğu zaman hızlı ve belirgin bir şekilde ortaya çıkar. Verem hastalığının tedavi edilmediği durumlarda ağırlık kaybı devam edebilir ve hastalığın ilerleyen aşamalarında daha belirgin hale gelebilir.

Halsizlik ve Yorgunluk: Verem vücutta sürekli bir iltihaplanmaya yol açabilir. Bu durum enerji seviyelerini düşürebilir ve halsizlik hissini artırabilir. Aynı zamanda hastalığın neden olduğu iştah kaybı ve beslenme sorunları da vücudun yeterli besin almasını engelleyerek enerji eksikliğine neden olabilir.

Deri Veremi Belirtileri

Deri veremi çoğu zaman akciğer tüberkülozunun bir sonucu olarak yayılır. Akciğerlerdeki enfeksiyon bakterilerin kana karışmasına ve vücudun diğer bölgelerine taşınmasına neden olabilir. Deriye yerleşen bakteriler eller veya yüz gibi açık olan bölgelere yerleşir. Bu, deride nodüllerin veya kabarıklıkların oluşmasına yol açabilir. Deri vereminin görünümü sert, kabarık, kırmızımsı veya mor renkte nodüllerle karakterizedir. Bu nodüller zamanla içerdikleri sıvıyı salarak yara izlerine neden olabilir.

Deri veremi belirtileri şunlardır:

Deride Nodüller veya Kabarıklıklar: Deri vereminin en yaygın belirtisi kırmızımsı renkte ve hassas olabilen deri altı nodülleridir. Bu nodüller zamanla sertleşebilir ve büyüyebilir.

Yara İzleri: Deri üzerinde yaralanmaların iyileşmesi sürecinde ortaya çıkan izlerde tipik olarak deri veremi belirtileri gözlemlenebilir. Bu izler özellikle nodüllerin çevresinde görülebilir.

Soyulma ve Renk Değişiklikleri: Deri veremi etkilenen bölgede soyulma ve renk değişikliklerine neden olabilir. Derideki renk değişiklikleri genellikle koyu renkli lekeler şeklinde ortaya çıkar.

Omurilik Veremi Belirtileri

Verem bakterileri akciğer tüberkülozunun bir sonucu olarak kan yoluyla omuriliğe ulaşır. Omuriliği çevreleyen zarları enfekte eder ve bu zarların iltihaplanmasına neden olur. İltihaplanma, omuriliği saran kemiklerin arasındaki disklerin etrafında hasara yol açabilir. Omurilik veremi özellikle omurilikteki disklerde dejenerasyon ve kemik dokusunda hasarla kendini gösterir. Omurilik veremi bel ağrısı, omurga eğriliği, kas zayıflığı ve koordinasyon bozuklukları gibi belirtilerle ortaya çıkar. Enfeksiyon ilerledikçe bacaklarda hissizlik, karıncalanma ve kas kontrolünün kaybı gibi semptomlar görülebilir.

Kemik Veremi Belirtileri

Kemik veremi mycobacterium tuberculosis adlı bakterinin kemik dokularını etkilediği bir tüberküloz türüdür. Bu durum vücuttaki diğer bölgelerdeki tüberküloz enfeksiyonlarının yayılması sonucu ortaya çıkar. Bakteriler kana karışır ve vücutta dolaşım yapar. Kemiklere ulaştığında bakteriler kemik dokularında enfeksiyon oluşturabilir. Kemik veremi belirtileri enfekte olan kemik bölgesinde ağrı ve şişlikle kendini gösterir. Ağrı zamanla artar. İlerleyen kemik veremi durumlarında enfekte olan kemiklerdeki ağrı ve şişlik nedeniyle hareket kısıtlılığı yaşanabilir. Bu durum günlük aktiviteleri olumsuz etkileyebilir. Kemik veremi, vücut genelinde yayıldığında ateş, gece terlemeleri ve kilo kaybı gibi genel belirtiler de ortaya çıkabilir.

Böbrek Veremi Belirtileri

Verem bakterisi çoğu zaman solunum yoluyla yayılsa da bazen kan dolaşımı yoluyla da yayılabilir. Bu durumda böbreklere bu bakteriler ulaşarak enfeksiyon oluşturabilir. Böbrek vereminin neden olduğu belirtiler şunlardır:


Bel ağrısı, İdrarda kan görülmesi, Sık idrara çıkma, İdrar yaparken zorlanma, Ateş, Yorgunluk, Kilo kaybı. Sıkça Sorulan Sorular

Verem hakkında merak edilen pek çok soru mevcuttur. Verem hakkında daha fazla bilgiye profesyonel sağlık kuruluşları ve uzman doktorlardan ulaşabilirsiniz.

Verem Belirtileri Ne Zaman Ortaya Çıkar?

Bir kişi enfekte olduktan sonra semptomlar hemen ortaya çıkmaz. Belirtilerin ortaya çıkma süresi bağışıklık sistemiyle mücadele etme yeteneğine bağlı olarak değişebilir. Fakat çoğu kişinin enfekte olduktan sonra belirtiler göstermeye başlaması haftalar ya da aylar sürebilir. Özellikle verem belirtileri kişinin bağışıklık sisteminin zayıf olduğu bir dönemde ortaya çıkar.

Verem Nasıl Bulaşır?

Mycobacterium tuberculosis bakterisi enfekte bir kişinin öksürmesi, hapşırması veya konuşması sırasında havaya karışan küçük damlacıklar yoluyla yayılır. Bu damlacıklar bir kişi bu havayı soluduğunda veya ağız, burun, boğaz mukozasına temas ettiğinde bulaşabilir.

Verem Tedavisi Kaç Ay Sürer?

Tüberküloz (verem) tedavi süresi, hastanın türüne (aktif veya latent), tüberküloz türüne (akciğer veya diğer organlarda), hastalığın şiddetine ve kullanılan ilaçlara bağlı olarak değişebilir. Tipik olarak, aktif tüberküloz tedavisi daha uzun sürer.

Aktif tüberküloz tedavisi genellikle 6 ay ila 9 ay arasında sürer. Bu süre zarfında, antibiyotiklerle bir kombinasyon tedavisi uygulanır. İlaç kombinasyonu ve tedavi süresi, tıbbi duruma ve ülkenin tüberküloz kontrol politikalarına bağlı olarak değişebilir.

"
Tüberküloz (Verem) nedir? Belirtileri ve tedavi yöntemleri | Merkez Sağlık Grubu

Tüberküloz (Verem) nedir? Belirtileri ve tedavi yöntemleri | Merkez Sağlık Grubu

Tüberküloz (Verem) nedir? Belirtileri ve tedavi yöntemleri

Tüberküloz (verem), mycobacterium tuberculosis isimli bakterinin solunum yollarından vücuda girmesi sonucu akciğerlerde iltihap gelişmesine neden olan bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır. Mikrop hasta kişilerin solunum yolundan nefes verme, öksürme ya da hapşırma yoluyla ortama yayılır. Bu ortama giren veya hasta kişilerle yakın temasta olan sağlıklı kişiler, bu mikrobu solunum yoluyla alır ve hastalık bu şekilde yayılmayı sürdürür.

Verem belirtileri: Ateş, gece terlemesi 15 günden uzun süren öksürük İştahsızlık, kilo kaybı Halsizlik, yorgunluk Göğüs ağrısı Kanlı balgam, kan tükürme Verem tanısı

Veremin tanısı, balgamda mikroskopik inceleme yapılarak verem mikrobunun görüntülenmesi ile kısa sürede konulur. Aynı balgamın kültürü de yapılır ve sonucu 2-6 haftada alınır. Verem akciğer dışında diğer organları da tutabileceğinden, bazen de tanı, hastalıklı organdan yapılan biyopsinin patolojik incelenmesiyle de konabilir.

Verem tedavisi

Verem tedavisinin süresi uzundur. Hastanın günde 8-10 hap içmesi gereklidir. Bu ilaçların düzenli içilmesinin takibi için bir gözetmene ihtiyaç vardır. Bulaşıcı bir hastalık olması nedeniyle hasta kişinin teşhis edilerek tedavi programına alınması önemlidir. Veremin bir toplum sağlığı sorunu olduğu unutulmamalıdır.

Göğüs Hastalıkları Koah nedir? Astım nedir? Tüberküloz (Verem) nedir? Belirtileri ve tedavi yöntemleri Pulmoner Tromboemboli (Akciğer Embolisi) nedir? Tedavisi nasıldır? "
Tifo - A life Sağlık Grubu

Tifo - A life Sağlık Grubu

Tifo

Tifo, genellikle bir bakteri olan Salmonella typhi veya Salmonella paratyphi tarafından neden olan bulaşıcı bir hastalıktır. Bu hastalığın belirtileri, enfeksiyonun şiddetine ve hastanın bağışıklık sistemine bağlı olarak değişebilir. Tifo belirtileri genellikle hastalığın inkübasyon sürecinden sonra ortaya çıkar, yani enfeksiyondan sonra bir süre geçtikten sonra hissedilmeye başlanır.

Tifo belirtileri şunları içerebilir:

Yüksek ateş: Tifo enfeksiyonu ile birlikte sıklıkla ateş görülür ve bu ateş genellikle 39-40 °C civarındadır.

Baş ağrısı: Şiddetli baş ağrısı, tifo hastalarında sıkça görülen bir belirtidir.

Karın ağrısı: Karın bölgesinde kramp şeklinde şiddetli ağrılar yaşanabilir.

İştah kaybı: Tifo hastalarında iştah kaybı görülür ve kilo kaybı meydana gelebilir.

Yorgunluk ve halsizlik: Hastalık ilerledikçe güçsüzlük ve halsizlik hissedilir.

Soluk cilt: Hastalarda cilt soluk görünebilir.

Vücut döküntüleri: Hastalığın ilerleyen evrelerinde göğüs ve karın bölgesinde pembe renkte döküntüler oluşabilir.

Kabızlık veya ishal: Bağırsak hareketlerinde değişiklikler yaşanabilir.

Titreme ve terleme: Tifo hastalarında titreme ve aşırı terleme sık görülen belirtiler arasındadır.

Tifo, tedavi edilmezse ciddi komplikasyonlara yol açabilir ve hayati tehlike oluşturabilir. Eğer yüksek ateş, baş ağrısı ve diğer belirtilerle ilişkilendirebileceğiniz bir durum söz konusuysa, derhal bir sağlık profesyoneline başvurmanız önemlidir. Tifo teşhisi ve tedavisi uzmanlık gerektiren bir konudur ve antibiyotik tedavisi genellikle hastalığın kontrol altına alınmasında kullanılır. Erken teşhis ve uygun tedavi, tifo hastalığının sonuçlarını iyileştirme açısından kritik öneme sahiptir.

Tifo Tedavileri Nelerdir ?

Hastalığın şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişebilir. Tifo, genellikle bakteriyel bir enfeksiyon olan Salmonella typhi veya Salmonella paratyphi tarafından neden olunur. Bu nedenle, tedavi, antibiyotiklerin kullanılması temel alınır. İşte tifo tedavisinde yaygın olarak kullanılan yöntemler:

Antibiyotik Tedavisi: Hastalıkta temel tedavisi, uygun antibiyotiklerin kullanılmasıdır. Doktorlar genellikle siprofloksasin, seftriakson, azitromisin ve diğer bazı antibiyotikleri reçete eder. Antibiyotikler, bakteriyel enfeksiyonu öldürmek veya kontrol altına almak için kullanılır. Tedavi sırasında antibiyotikleri tam ve düzenli bir şekilde kullanmak önemlidir, çünkü enfeksiyonun tamamen temizlenmesi için bu gereklidir.

Sıvı ve Elektrolit Takviyesi: Hastalarda şiddetli ishal ve kusma gibi belirtiler sıvı kaybına yol açabilir. Bu nedenle, hastaların sıvı ve elektrolit dengesini düzenlemek için intravenöz yolla sıvı takviyesi yapılabilir. Böylece dehidratasyon önlenmiş olur.

Beslenme Desteği: Hastalarda iştah kaybı ve kilo kaybı görülebilir. Tedavi sürecinde beslenme desteği sağlamak ve uygun besinleri almak hastanın iyileşmesine yardımcı olabilir.

Dinlenme ve İyileşme: Vücutta yüksek ateş, halsizlik ve güçsüzlük gibi belirtilerle seyredebilir. Bu nedenle, hastaların dinlenmeye ve iyileşmeye odaklanması önemlidir. Aşırı fiziksel aktiviteden kaçınılmalı ve doktorun önerdiği tedavi planına uyulmalıdır.

erken teşhis ve uygun tedavi ile çoğunlukla başarıyla tedavi edilebilir. Ancak, tedavi edilmediğinde veya geç kalındığında ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Bu nedenle, tifo şüphesi olan bir durumda derhal bir sağlık profesyoneline başvurmak önemlidir. Doktorun reçete ettiği tedavi planına tam olarak uymak ve tedavi sürecinde düzenli kontrolleri ihmal etmemek tedavinin etkinliği açısından kritik öneme sahiptir.

Tifo Hangi Bölüm İlgilenir ?

Enfeksiyon hastalıklarıyla ilgilenen tıp alanında uzmanlaşmış bölümler tarafından takip edilir. Bu bölüm, “Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji” veya kısa adıyla “İnfeksiyon Hastalıkları” bölümüdür. Enfeksiyon hastalıkları uzmanları, bakteri, virüs, parazit veya mantar gibi mikroorganizmaların neden olduğu çeşitli hastalıkların teşhis, tedavi ve önlenmesi konularında uzmanlaşmış tıp doktorlarıdır.

Enfeksiyon hastalıklarının teşhisi ve tedavisi karmaşık olabilir, bu nedenle enfeksiyon hastalıkları uzmanları, bu tür hastalıkları tanılamak, tedavi etmek ve kontrol altına almak için uzmanlık eğitimi almışlardır. Enfeksiyon hastalıkları uzmanları aynı zamanda hastalığın yayılmasını önlemek için önleme ve kontrol stratejileri geliştirmede de önemli bir rol oynarlar.

Tifo aşısı, Tifo belirtileri, Tifo bulaşıcı mıdır?, Tifo bulaşma yolları, Tifo enfeksiyonu, Tifo enfeksiyonunun yayılması, Tifo hastalığı, Tifo hastalığı tanısı, Tifo komplikasyonları, Tifo nedenleri, Tifo nedir, Tifo salgınları, Tifo tedavisi, Tifo teşhis yöntemleri, Tifo ve gıda güvenliği "
Tifo Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tanısı ve Tedavisi | Sağlık Portalı

Tifo Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tanısı ve Tedavisi | Sağlık Portalı

Tifo Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tanısı ve Tedavisi

Eğer tifo hastalığı erken teşhis edilirse, başarılı bir şekilde antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Eğer tedavi edilmezse, tifo ölümcül olabilir. Ancak gelişmekte olan ülkelerde tifo daha yaygın bir risktir. Küresel olarak, 2010 yılında 26.9 milyon vaka rapor edildi ve yaklaşık 200.000 kişinin tifodan dolayı yaşamını yitirdiği bildirdi.

Tifo hakkında hızlı bilgiler:

Aşağıda tifo ile ilgili önemli noktalar kısaca listelenmiştir. Daha ayrıntılı ve destekleyici bilgi ana makalede yer almaktadır.

Tedavi edilmezse, tifo enfekte kişilerin yaklaşık yüzde 25’ini öldürür. Bazı insanlar, tifo semptomları gelişmeden bakterileri taşıyabilirler. Tifo ateşleri düzenli olarak 40 dereceye ulaşır. Tifo vakalarının çoğunluğu genelde yurtdışına seyahat yapan insanlarda görülür. Tifo için tek tedavi antibiyotiktir. Tifo Nedir?

Tifo, Salmonella typhimurium bakterisinin neden olduğu bir enfeksiyondur. Bakteri bağırsaklarda ve insanların kan dolaşımında bulunur. Virüs bulaşmış bir kişinin dışkılarıyla doğrudan temas yoluyla bireyler arasında yayılır.

Hiçbir hayvan bu hastalığı taşımaz, bu nedenle bulaşma insanlar arasında olur.

Tedavi edilmezse, 4 vakanın 1’inde tifo ölümle sonuçlanır. Tedavi verilirse, 100 vakanın 4’ünden azı ölümcüldür.

“Tifo nasıl bulaşır?” S. typhi ağızdan girer ve bağırsaklarda 1-3 hafta geçirir. Bu süreden sonra bağırsak duvarından geçerek kan dolaşımına geçer. Kan dolaşımından diğer dokulara ve organlara yayılır. Konağın bağışıklık sistemi, savaşmak için çok az şey yapabilir. Çünkü S. typhi konakçı hücreleri içinde, bağışıklık sisteminden uzakta yaşayabilir.

Tifo hastalığı kan, dışkı, idrar veya kemik iliği örneği yoluyla S. typhi’nin varlığını saptayarak teşhis edilir.

Tifo Belirtileri Nelerdir?

Semptomlar normalde bakterilere maruz kaldıktan 6-30 gün sonra başlar. Tifo’nun iki önemli belirtisi ateş ve kızarıklıktır. Tifo ateşi, özellikle birkaç günde 40 dereceye kadar giderek artmaktadır.

Her hastayı etkileyen döküntü, özellikle boyun ve karında gül renkli lekelerden oluşur. Diğer belirtiler zayıflık, karın ağrısı, kabızlık ve baş ağrısı olabilir. Nadiren semptomlar konfüzyon, ishal ve kusmayı içerebilir (ancak normalde şiddetli değildir). Ciddi, tedavi edilmemiş vakalarda bağırsak delinebilir. Bu, gerçekten çok ciddi olabilen peritonit (karın içinden geçen dokunun enfeksiyonu) yol açabilir.

Not : Paratifo, tifo ile benzer belirtilere sahip olmakla birlikte, Salmonella enterica’nın neden olduğu hastalıktır. Her iki hastalık da benzer şiddettedir.

Tifo Nasıl Önlenir?

Temiz suya ve yıkama tesislerine erişimi az olan ülkelerde tipik olarak daha yüksek sayıda tifo vakası vardır.

Afrika, Güney Amerika ve Asya’da (özellikle Hindistan) seyahat eden insanlar dikkatli olmalıdır.

Tifo, enfekte insan dışkılarının teması ve yutulması yoluyla yayılır. Bu, bulaşmış bir su kaynağından veya yiyeceklerle temasla olabilir.

Aşağıda, tifo enfeksiyonunu en aza indirmeye yardımcı olmak için seyahat ederken dikkat edilmesi gereken bazı genel kurallar şöyledir:

Şişe su içmek (tercihen karbonatlı) Şişelenmiş su kaynaklı olamazsa, suyu tüketmeden önce en az bir dakika boyunca kaynama noktasında ısıttığınızdan emin olun. Başkası tarafından işlenen herhangi bir şeyi yerken dikkat edin. Sokak gıda tezgahlarında yemekten kaçının ve yalnızca sıcak olan yemekleri tüketin. Buzlu içecek içmeyin. Çiğ meyve ve sebzelerden kaçının ve meyveleri kendiniz soyun. Tifo Aşısı

Yüksek riskli bir bölgeye seyahat etmeden önce tifo aşısı yapılması önerilir. Bu, oral ilaç veya tek seferlik bir enjeksiyonla sağlanabilir.

Not : Aşılar yüzde 100 etkili değildir. Yemek yerken ve içecek içerken dikkatli olunmalıdır.

Birey halihazırda hastaysa veya 6 yaşın altındaysa aşılama başlatılmamalıdır. HIV taşıyan herhangi bir kişi canlı oral doz almayacaktır.

Tifo semptomları geçtiğinde bile, bakterileri taşımak hala mümkündür. Sonuç olarak, hastalığı tamamen yenmek zordur. Çünkü semptomları bitmiş taşıyıcılar yiyecekleri yıkarken veya başkalarıyla etkileşime girerken ihtiyatlı davranmayı bırakabilir.

Her ne kadar mevcut iki tür tifo aşısı mevcut olsa da, daha güçlü bir aşı gerekmektedir. Aşının canlı, oral versiyonu, ikisinin en güçlüsüdür, 3 yıl sonra da, bireyleri yüzde 73’ünde enfeksiyona karşı koruyor. Bununla birlikte, bu aşı daha fazla yan etkiye sahiptir.

Mevcut aşılar her zaman etkili değildir ve tifo yoksul ülkelerde o kadar yaygın olduğundan, yayılmasını önlemenin daha iyi yollarını bulmak için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Etkililik ne olursa olsun, riskli bölgelerdeki çocukların mevcut aşılarla tedavi edilmesi yarar sağlayacaktır.

Tifo Tedavisi

Tifo için tek etkili tedavi antibiyotiktir. Antibiyotiklerin haricinde, yeterli su içmek suretiyle nemden arındırmak mantıklıdır. Daha şiddetli durumlarda, bağırsak delinmişse ameliyat gerekebilir.

Tifo antibiyotik direnci:

Birtakım diğer bakteriyel hastalıklarda olduğu gibi, antibiyotik direncinin problemi, tifo hastaları için mevcut olan ilaç seçimini etkiliyor. Son yıllarda tifo, trimetoprim-sulfametoksazol ve ampisiline dirençli hale geldi.

Asemptomatik taşıyıcılar:

Bazı kişiler asemptomatik tifo taşıyıcısıdır. Yani bakterileri barındırır, ancak herhangi bir kötü sonuç alınmaz. 6 kişide en çok 1 kişi sessiz bir taşıyıcı olma özelliğine sahiptir. Bu bireyler, yüksek riskli popülasyonlarda özellikle tehlikelidir.

“Tifo Mary” (1869-1938) olarak da tanınan Mary Mallon, ABD’de asemptomatik tifo taşıyıcısı olarak bilinen ilk kişi oldu. Aşçı olarak meslek yaşamında Mary’nin en az 51 kişiye bulaştırdığı biliniyor ve bunların üçü yaşamını yitirdi. İrlandalı bir göçmen olan Mary, bir dizi aileye aşçı olarak çalışarak, başka bir yerde çalışmaya başlamadan önce her bir evin sayısız üyesine bulaştırdı. Mallon sonunda izlendi ve karantina altına alındı. Sonuçta, otuz yılını zorla karantina ederek geçirdi. 69 yaşındaki pnömoniden (zatürre) öldü.

Makrofajlar ve S. Typhi:

Araştırmalar, S. typhi’nin bağışıklık sisteminin bir parçası olan makrofajlar içinde yaşayabileceğini ortaya koydu. Makrofajlar normalde patojenleri öldürmekle sorumludur, ancak S. typhi saldırılarını onlardan kopararak önleyebilir. Bilim adamları, bakterilerin bu özelliği nasıl becerdiklerini yavaşça çözüyorlar.

Makrofajların iki saldırı modu vardır. Başlangıçta, bir patojene ilk fark edildiğinde, vücut inflamatuvar bir reaksiyon başlatır. Bu iltihap makrofajı öldürme moduna geçirir. Vücut süresiz olarak bu tepki seviyesini gerçekleştiremez, bu nedenle enflamasyon sonunda ölür.

Enflamasyon aşaması tamamlandıktan sonra, makrofajlar rollerini değiştirir. Yorucu hücreler haline gelir ve yara iyileşmesi gibi görevleri yerine getirirler.

S. typhi enflamasyon evresinden kurtulmayı başarırsa, daha nazik makrofajı kaçırıp içerideki güvenliğini arttırır. Son çalışmaların sonuçları ayrıca, bakterilerin, iltihaplı hücrelerden anti-inflamatuar makrofajlara geçişi teşvik etmek için hücre biyokimyasını ustaca değiştirebileceğini ima etmektedir.

Bilim yavaşça tifo gizemlerini ve mekanizmalarını açtığında, aşılar geliştirilecek. Şimdilik, eğitim ve iyi hijyen önemlidir.

Tifo nedir? Belirtileri nelerdir? Tedavi yöntemleri nelerdir?

Tifo nedir? Belirtileri nelerdir? Tedavi yöntemleri nelerdir?

Tifo nedir? Belirtileri nelerdir? Tedavi yöntemleri nelerdir?

İnsanlar gerek hasta olmadan önce gerekse sağlıklarını korumak için hastalıkları tanımayı tercih ediyor.

İnsanların korkulu rüyası olan tifo hastalığıyla ilgili detayları internet kullanıcıları arama motorlarında aratmayı sürdürüyor.

Bu hastalıklardan birisi olan tifo hastalığıyla ilgili detaylar…

TİFO NEDİR?

Tifo, ateş, kusma, ishal ve kızarıklık gibi belirtiler ortaya çıkaran, Salmonella bakterisinden alınan ve insandan insana geçen, aynı zamanda enterik ateş olarak da adlandırılan hayati riske neden olabilen bakteriyel bir enfeksiyondur. İçme suyuyla birlikte el yıkama alışkanlığının az olduğu, en fazla tifo vakası olan ve salgın meydana getiren bölgeler Afrika ve Güney Asya olarak kabul edilir.

Daha sık görülen bu bölgelerdeki tifo vakaları özellikle çocuklar için ciddi bir tehlike oluşturur. Tifo hastalığının aşısı mevcut olup aynı zamanda antibiyotik tedavisiyle de iyileşmesi söz konusudur.

Önemli olan tifo belirtileri ortaya çıktığında vakit kaybetmeden doktora başvurmaktır.

TİFO BELİRTİLERİ NELERDİR?

-39 ila 40°C’e kadar çıkabilen yüksek ateş

TİFO TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR?

Tifo hastalığının en sık tercih edilen tedavisi antibiyotik kullanımıdır. Doktorlar tifo tedavisinde hamile olan kadınlar hariç siprofloksasin önerir. Antibiyotik tedavisi dışında doktor, kişinin vücut dengesini koruması ve su kaybının telafi edilmesi için bol su içilmesini tavsiye eder. Daha ciddi tifo vakalarında ise kişinin hastaneye yatması gerekebilir.

Post navigation Previous Post

Şehrin Senfonik Tınıları Kocaeli Kitap Fuarı’nda Yankılandı

Next Post

Küresel piyasalar haftaya pozitif seyirle başladı

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

"
Salmonella virüsü nedir, nasıl anlaşılır, belirtileri ve tedavisi nasıl? Salmonella hastalığı Türkiye de var mı? Kinder sürpriz yumurta olayı nedir?

Salmonella virüsü nedir, nasıl anlaşılır, belirtileri ve tedavisi nasıl? Salmonella hastalığı Türkiye de var mı? Kinder sürpriz yumurta olayı nedir?

Salmonella nedir, belirtileri nelerve nasıl bulaşır? Tarım ve Orman Bakanlığı Salmonella açıklaması Avrupa'da bazı ülkelerde ünlü çikolata markası Kinder'in çocuklar için ürettiği Kinder Surprise yumurtalarında tespit edilen Salmonella virüsü tedirginlik yarattı. Salmonella nedir, belirtileri nedir ve nasıl bulaşır? Sorularının yanıtları araştırılıyor. İşte konuya ilişkin detaylar ve Tarım ve Orman Bakanlığı açıklaması. Giriş: 25.04.2022 - 10:12 Güncelleme: 25.04.2022 - 10:12 facebook twitter-x linkedin whatsapp mail copy Şurada Paylaş!

İngiltere'de 60'tan fazla çocukta salmonella virüsünün tespit edilmesi sonrasında yapılan araştırmalarda virüsün Ferrero firmasının ürettiği Kinder Surprise yumurtalardan kaynaklandığı açıklandı. Avrupa'nın bazı ülkelerinde Kinder markalı ürünlerin toplatılmasının ardından Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğünden Türkiye için açıklama geldi. Peki, Salmonella nedir, nasıl bulaşır? İşte konuya ilişkin açıklamalar.

Şurada Paylaş!

SALMONELLA NEDİR?

Salmonella, Enterobacteriaceae familyasında yer alan, çubuk şeklinde bir bakteridir. Yaklaşık 2000 alt tipi insanlarda hastalığa neden olur. Salmonella typhi (tifo) ve Salmonella paratyphi (paratifo) yalnızca insanlarda enterik ateş (tifo, paratifo) olarak adlandırılan ve zaman zaman salgınlarla seyredebilen hastalıklara neden olan türlerdir. Bunların dışında kalan salmonella alt tipleri non-tifoidal salmonellalar olarak adlandırılır.

Şurada Paylaş!

TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI SALMONELLA AÇIKLAMASI

Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Avrupa'da ortaya çıkan ve gün geçtikçe büyüyen Salmonella krizine karşı ikinci bir talimata kadar Kinder markanın ürünlerinin ithalatında yüzde 100 Salmonella analizi yapılması zorunluluğu getirdi.

Bitkisel ithalatta yetkili 44 il müdürlüğüne gönderilen yazıda şu bilgilere yer verildi:

"Avrupa Birliği Gıda ve Yemde Hızlı Alarm Bildirimi (RASFF) ve INFOSAN'dan alınan bildirimlerde dünya genelinde Salmonella Typhimurium salgını yaşandığı, salgın kaynağının Kinder markalı çikolatalı ürünleri olduğu, riskli ürünler ve parti numaralarının toplatıldığı hakkında ülkemiz bilgilendirilmektedir. Alınan bildirimlerde belirtilen riskli ürünler parti numarası ile birlikte resmi kontrollerin gerçekleştirilmesi amacıyla tarafınıza iletilmektedir."

"Salgının ülkemize sıçramasının önlenmesi amacıyla ikinci bir talimata kadar menşe ayrımı yapılmaksızın Kinder markalı ürünlerin ithalatında %100 salmonella analizi yapılmasına karar verilmiştir" denildi.

"
İngiltere de 60 tan fazla çocukta salmonella tespit edildi (Salmonella nedir, nasıl bulaşır? ) - Sağlık Haberleri

İngiltere de 60 tan fazla çocukta salmonella tespit edildi (Salmonella nedir, nasıl bulaşır? ) - Sağlık Haberleri

İngiltere'de 60'tan fazla çocukta salmonella tespit edildi (Salmonella nedir, nasıl bulaşır?) İngiltere'de 60'tan fazla çocuğa, Kinder Sürpriz yumurtalarıyla bağlantılı bir şekilde salmonella bulaştığı duyuruldu. Kinder Sürpriz'i üreten Ferrero şirketi de açıklamasında 11 Temmuz 2022 ve 7 Ekim 2022 kullanma tarihlerini içeren ürünlerin yenilmemesi ve geri gönderilmesini istedi. İshal, mide bulantısı, kusma, ateş gibi belirtilerle kendini gösteren salmonella nedir, nasıl bulaşır? Salmonella'dan korunmak için neler yapılmalı? İşte ayrıntılar.

İngiltere'de 60'tan fazla çocuğa, Kinder Sürpriz yumurtalarıyla bağlantılı bir salgında salmonella bulaştığı bildirildi.

İngiltere Gıda Standartları Ajansı (FSA), çikolata firması Ferrero'nun salgınla ilgili soruşturmalar devam ederken önlem olarak bazı yumurta partilerini geri çağırdığını açıkladı.

Geri çağırmanın, "salmonella salgınıyla olası bağlantısı" nedeniyle olduğu ifade edildi.

Etkilenen ürünlerin son kullanma tarihi 11 Temmuz 2022 ve 7 Ekim 2022 arasında olan 2 partiyi kapsadığı belirtildi.

FSA yetkilisi Tina Potter, "Özellikle Paskalya yaklaşırken, bu ürünlerin küçük çocuklar arasında popüler olduğunu biliyoruz. Bu nedenle ebeveynleri ve çocukların velilerini, evlerindeki ürünlerin geri çağırmadan etkilenip etkilenmediğini kontrol etmeye çağırıyoruz" dedi.

Kinder Sürpriz'i üreten Ferrero şirketi de açıklamasında bu son kullanma tarihlerini içeren ürünlerin yenilmemesi ve geri gönderilmesini istedi.

İngiltere'de herhangi bir can kaybı görülmezken, toplam 63 vakanın çoğunun 5-6 yaş çocuklardan oluştuğu ifade edildi.

İngiltere'nin yanı sıra İrlanda, Fransa, Almanya, İsveç ve Hollanda'da salmonella vakaları görüldüğü ve yumurtaların Belçika'da üretildiği açıklandı.

SALMONELLA NEDİR?

Salmonella, Enterobacteriaceae familyasında yer alan, çubuk şeklinde bir bakteridir. Yaklaşık 2000 alt tipi insanlarda hastalığa neden olur. Salmonella typhi (tifo) ve Salmonella paratyphi (paratifo) yalnızca insanlarda enterik ateş (tifo, paratifo) olarak adlandırılan ve zaman zaman salgınlarla seyredebilen hastalıklara neden olan türlerdir. Bunların dışında kalan salmonella alt tipleri non-tifoidal salmonellalar olarak adlandırılır.

NASIL BULAŞIR?

Kaynağı bilinmeyen, kontamine (bakteri bulaşmış olan) suların içilmesi ve kullanılması,

İnsan ve hayvan atıklarının uygun şekilde bertaraf edilmemesi ve bunların kaynak sularına karışması,

İçme ve kullanma sularının yeterince klorlanmaması nedeni ile bulaşabilir.

Salmonella taşıyan ve iyi pişirilmemiş et, yumurta, süt ve süt ürünleri gibi gıdalar,

Pastörize edilmemiş süt veya meyve suyu, peynir,

Kontamine (kirli) çiğ sebze ve meyve, baharat ve çerezler yoluyla da bulaşma olabilir.

Hasta kümes hayvanları ile temastan sonra,

Özellikle yılan, kaplumbağa, kertenkele gibi sürüngenler, kurbağalar, kuşlar ve civciv gibi evcil hayvanlar ile temastan sonra hijyen kurallarına uyulmaması halinde bulaşma olabilir.

Bakteri hasta insanlardan diğer insanlara da bulaşabilir.

SALMONELLA BELİRTİLERİ NELERDİR?

Mikrop alındıktan 6 ile 12 saat içerisinde hastalık belirtileri ortaya çıkıyor. İshal en önemli belirti. Yanı sıra baş ağrısı, karın ağrısı, kusma, bulantı ve yüksek ateş olabiliyor. Bakteri, hafif gıda zehirlenmesinden ölümcül bakteriyel enfeksiyonlara, yani sepsise kadar gidebilen tablolar yapabiliyor.

Hastalık genellikle 4-7 gün sürer ve çoğu kişi tedavi olmadan iyileşir. Bazı kişilerde, ishal hastanın hastaneye yatmasını gerektirecek kadar şiddetli olabilir. Yaşlılar, bebekler ve bağışıklık sistemi yetersiz olan kişilerde hastalık daha ciddi seyreder.

Salmonella bakterisi

Dünya Sağlık Örgütü'nün salmonella dahil, gıdayla bulaşan bütün hastalıklardan korunmak için belirlediği on kural şöyle:

1-GÜVENLİ GIDA SEÇİN

Sebze, meyve gibi gıdalar doğal hallerinde en iyi iken, diğer gıdalar ancak, işlendiğinde güvenli olurlar. Örneğin, işlenmemiş süt yerine, pastörize edilmiş süt satın alın. Seçmek durumundaysanız, taze veya şok dondurma işlemine tabii tutularak dondurulmuş tavuğu tercih edin.

2-GIDALARINIZI TAM OLARAK PİŞİRİN

Bir çok gıda, patojen (hastalık yapan) etkenlerle bulaşıktır. Bunların en önemlileri, et ve süt ürünleridir. Özellikle tavuk etleri, sığır etleri ve pastörize edilmemiş sütler hastalıklar açısından risk taşırlar. Mükemmel bir pişirme ile patojenler öldürülür. Ancak gıdanın bütün kısımlarının en az 70 °C dereceye ulaşması gerektiği unutulmamalıdır. Tavuk pişirildiğinde bile kemik kısmında pişmemiş bölümler kalabilir. Donmuş sığır eti, balık ve tavuk eti pişirilmeden önce bir gece buzdolabında bekletilmeli, daha sonra tamamen çözündürülerek pişirilmelidir.

3- PİŞMİŞ GIDALARI VAKİT GEÇİRMEDEN TÜKETİN

Pişmiş gıdalar oda sıcaklığına geldiği zaman, mikroorganizmalar çoğalmaya başlar. Bekleme süresi arttıkça risk de artar. Güvenli tüketim için pişmiş besinlerin ısılarını kaybetmeden yenmesi gerekir.

4-PİŞMİŞ GIDALARI DİKKATLİ DEPOLAYIN

Gıdaları güvenli şekilde servis etmek için, sıcak yiyecekleri 60 °C'nin üstünde, soğuk yiyecekleri ise 10 °C'nin altında bekletin. Besinleri 4 veya 5 saatten fazla bekletmeyi planlıyorsanız, pişirdiğiniz gıdayı hızla soğutup, 10 °C'nin altında depolayın. Bebekler için bekletilmemiş gıdaları tercih edin.

5-PİŞMİŞ GIDANIN TAMAMINI ISITIN

Gıdaları bir defadan fazla ısıtmayın. Gıdaları ısıtırken bütün kısımlarının en az 70 °C'ye ulaşması gerektiğini unutmayın.

6-PİŞMİŞ GIDAYLA ÇİĞ GIDA ARASINDAKİ TEMASI ÖNLEYİN

Güvenle pişirilmiş gıdalar, çiğ gıdalarla çok az bile olsa temas ettiğinde kontamine (bulaş) olabilir. Buna çapraz kontaminasyon denir. Örneğin, çiğ tavuk hazırlarken kullandığınız bıçak ve kesme tahtasını iyice yıkamadan pişmiş tavuğun parçalanmasında veya salata yapımında kullanmayın.

7-ELLERİNİZİ TEKRAR TEKRAR YIKAYIN

Gıdaların hazırlanışı işlemine başlanmadan önce ellerinizi iyice yıkayın. Özellikle bebek bezi değiştirmek durumundaysanız veya tuvalete girmişseniz, ellerinizi sabun ve su ile köpürterek, en az 30 saniye çok iyi şekilde yıkayın.

Balık, et veya tavuk gibi çiğ gıdaların hazırlanmasından sonra diğer gıdaların işlemine başlamadan önce eller tekrar yıkanmalıdır. Ellerinizin üzerinde herhangi bir sızıntılı yara veya enfeksiyon varsa, gıdaya dokunmadan önce yara bandı ile o bölgeyi kapatın. Köpek, kuş ve özellikle kaplumbağa gibi evcil hayvanların ellerinizden gıdaya geçebilecek tehlikeli patojenleri barındırabileceğini de unutmayın.

8-MUTFAK YÜZEYLERİNİ TEMİZ TUTUN

Gıdalar çok kolaylıkla kontamine olduğundan, gıda hazırlanması için kullanılan her yüzey çok temiz tutulmalıdır. Her bir gıda kırıntısı, kalıntısı veya noktasını mikropların potansiyel bir kaynağı olarak düşünün. Bulaşıklarla ve kaplarla temas eden kıyafetler her gün değiştirilmeli ve tekrar kullanım öncesi kaynatılmalıdır.

9-GIDALARI HAYVANLARDAN KORUYUN

Hayvanlar, gıda kaynaklı hastalıklara neden olan patojen mikroorganizmaları taşırlar. Gıdaları, sıkıca kapatılmış kaplar içerisinde depolayarak saklamak sizin için en iyi korumadır. Besinlerinizi böceklerden, kemirgenlerden ve tüm hayvanlardan uzak tutun.

10-SAF VE TEMİZ SU KULLANIN

Saf ve temiz su hem içmek hem de gıdaları hazırlamak açısından büyük önem taşır. Eğer su stokları hakkında herhangi bir şüpheniz varsa, gıdaya ilave etmeden veya içmeden önce suyu mutlaka kaynatın. Özellikle bebek mamalarının hazırlanmasında kullanılan sular konusunda çok daha dikkatli olun.

"
Hipokondriyazis Nedir? Belirtileri Nelerdir? Tedavi Süresi - edoktorTV

Hipokondriyazis Nedir? Belirtileri Nelerdir? Tedavi Süresi - edoktorTV

Hipokondriyazis Nedir? Belirtileri Nelerdir? Tedavi Süresi

Hipokondriyazis, ciddi bir tıbbi hastalığa yakalanma korkusudur. Bu bozukluğu olan bir kişi, normal duygulanımları, bedensel fonksiyonları ve hafif semptomları, bir hastalık belirtisi olarak, çok kötü bir sonucu olarak yorumlama eğilimindedir.

Örneğin, bir kişi sindirim, terleme veya cilt üzerindeki bir işaretin normal seslerinin ciddi bir hastalık belirtisi olabileceğinden korkabilir.

Hipokondriyazisi olan bir kişi, özellikle kardiyak veya sindirim sistemleri gibi belirli bir organ sistemi ile ilgili olabilir. Bir doktorun reasüransı ve hatta eksiksiz bir tıbbi değerlendirme genellikle kişinin korkularını sakinleştirmeyecektir. Ya da, eğer onları sakinleştirirse, başka endişeler günler sonra ortaya çıkabilir.

Genel olarak, bu bozukluğa sahip insanlar “somatik sanrılar” geliştirmezler (gerçekte tamamen boşanmış olan sağlık hakkında fikirler). Bu bozukluğun ortak bir bakış açısı, sağlık kaygısının o kadar büyük olmasıdır ki, reasürans sadece en iyi ihtimalle geçici olarak yararlıdır. Hastalar korkularının abartılı olma ihtimalini kabul edebilir. Ancak, “yanlış bir şey” olmadığını söyleyenleri kabul etmeyebilirler.

Hipokondriyazis prevalansı ile ilgili araştırma, diğer ruhsal bozukluklarla ilgili araştırmalardan daha azdır. En iyi tahmin, genel tıbbi uygulamalarda hastaların% 4 veya% 5’inin hipokondriyazis olabileceğidir. Diğer% 10’luk bir kısmı, tam bozukluğa sahip olmadan bazı hipokondriyal semptomlara sahip olabilir.

Şiddetli formlarda, doktordan doktora gitme ve varsayılan hastalığın doğrulanmasını isteyen bir eğilim vardır. Hasta ve doktorlar sinirli ya da sinirli olabilirler. Bulunamayan hastalıklar için yoğun arama bazen o orada bir tıbbi hastalık ortaya çıkarsa uygun bakım alma kişi müdahale olduğunu etkili bir tedavi.

Hipokondriyazis bazı yönlerden obsesif kompulsif bozukluğa benzemektedir. Aslında, bazı araştırmacılar bunu ilişkili bir bozukluk olarak görüyorlar. Kişi obsesif olarak hastalığın düşünceleriyle meşgul ve hissettikleri kaygıyı bastırmak için bir şeyler yapmaya (topaklar hissetmeye, tıbbi bilgilere göz atmaya, doktora başvurmaya) kendini hissettiriyor.

Bu bozukluğu olan bazı insanlar geçmişte, genellikle çocukluk döneminde ciddi bir hastalığa yakalanmışlardır. Genellikle hipokondriyazis genç yetişkinlikte başlar ve uzun yıllar sürebilir. Ancak her yaşta ve hem erkek hem de kadınlarda ortaya çıkabilir. Semptomlar stresli bir olaydan sonra, örneğin sevilen birinin ölümünden sonra daha yoğun hale gelebilir.

Her ne kadar tıbbi hastalıklar rahatsızlık verici olsa da, aile üyelerinin, arkadaşlarının ve doktorlarının dikkat ve özenlerinin yanı sıra sorumluluklardan kurtulma gibi faydalar sağlayabilirler. Bazen, birey bu motivasyondan genellikle haberdar olmamasına rağmen, hipokondriyazis bu avantajlar tarafından motive edilir.

Daha az sıklıkla, bir kişi bir uyuşturucu veya mali yardım almak veya bazı iş veya yasal sorumluluktan kaçınmak gibi belirgin bir kazanç elde etme konusunda hastalığa yakalanabilir. Birisinin bilinçli olarak bu gibi avantajları aradığı durumlarda, duruma kötü muamele denir. Fakat hipokondriyazis rahatsızlık verici değildir . Hipokondriyazide, hasta davranmıyormuş gibi davranıyor. Hastalığın gerçek olduğuna ve gerçekten hastalandığını düşünüyor.

Hipokondriyazis Belirtileri Nelerdir?

Hipokondriyazis belirtileri şunlardır:

Ciddi hastalığı olan meşguliyet Vücut semptomlarının yanlış yorumlanması Tıbbi güvenceye rağmen kalıcı korku Sanrıların ya da psikozun yokluğu Klinik rahatsızlık veya fonksiyonel bozukluk "
Tifo hastalığından korunmanın yolları - İLKHA İlke Haber Ajansı

Tifo hastalığından korunmanın yolları - İLKHA İlke Haber Ajansı

Tifo: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında ortaya çıkan Tifo hastalığını ve bu hastalıktan korunma yöntemlerini konuşan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Zeynelabidin Demir, konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Genelde kümes hayvanları, kirli su ve o suyla yıkanmış gıdalardan bulaşan Tifo hastalığı günümüzde çok fazla görünmese bile dikkat edilmesi gereken en eski enfeksiyon hastalıklarından biri olarak görülüyor.

İlkbahar ve yaz aylarında genellikle mide-bağırsak sistemi üzerinden bulaşan Tifo hastalığının en bariz göstergesi yüksek ateş varken terlemenin olmamasıdır. Genel olarak iyileşme süreci 4 hafta sürdüğü için "4 hafta hastalığı" olarak da adlandırılan Tifo hastalığı tüm vücudu etkisi altına alan komplike bir hastalık olarak tanımlanıyor.

Belli bir yaş ve cinsiyet farkının olmadığı bu hastalıkta temizlik çok büyük önem arz ederken toplumda yaygınlaşan antibiyotik kullanımının artması nedeniyle de tedavisi zorlaşabiliyor.

"Özellikle yaz aylarında mevsimsel dönemlerde daha sık görülen bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor"

Tifo hastalığı hakkında bilgi veren Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Zeynelabidin Demir, "Tifo hastalığı uzun zamandan beri yani ilk çıkan enfeksiyon hastalıklarından biridir diyebiliriz. Çok uzun zamandan beri insan sağlığını rahatsız eden bir hastalıktır. Tifo hastalığı özellikle yaz aylarında mevsimsel dönemlerde daha sık görülen bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor. Tifo demek aslında bakarsanız şuur bulanıklığı demektir. Yani yüksek ateşten ötürü kişilerde görülür. Yani Tifo aslına bakarsanız bir tanım, değişik bakteriler, değişik virüsler de tifo tablosuna sebebiyet veriyorlar. Özellikle mide-bağırsak sistemi üzerinden bulaştığını diyebiliriz. "Tifo hastalığı tanım olarak nedir?" diye soracak olursak, yüksek ateşle seyreden özellikle iyileşme periyodu geçtikten sonra en az 4 hafta süren, 4 hafta içerisinde iyileşebildin diyebiliriz. '4 hafta hastalığı' diye de geçebiliyor. Eğer herhangi bir komplikasyon gelişmediği takdirde tabii komplikasyon gelişirse herhangi bir sıkıntı olursa ilerleyen dönemlerde hastalık süresi uzayabiliyor. Ancak bu dönem içerisinde hastanın bütün organlarını tutabilen bir hastalıktır. Yani komplike bir hastalık var açıkçası. İnsandan insana bulaşma durumu da söz konusu." dedi.

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Zeynelabidin Demir

Hastalığın nasıl bulaştığıyla ilgili konuşan Demir şunları söyledi:

"Baktığımız zaman neden olur diye değerlendirdiğimizde genellikle bulaşmış olan hayvanlardan bize daha çok işliyor. Nasıl oluyor bu? Özellikle kümes hayvanlarının bağırsaklarında bizim normal bağırsak florası dediğimiz insan vücudunda da olan bağırsaklar vardır. O floralarda da bizim bakterilerimiz var ama özellikle kümes hayvanlarında bu bağırsak florasında normal olarak biz de bu hayvanların besinleri tükettiğimiz zamanlarda bunlardan bir şekilde hastalığı kapmış oluyoruz. Açıkçası tabi bu hayvanlar sağda solda dolaştıkları için ve öbür besinleri de kirlettikleri için besin kaynaklı bir bulaş meydana geliyor. Şimdi bu bulaş yollarına baktığımız zaman özellikle fekal oral yolla ve besinlerle bulaştığını bildiğimiz zamanda risk faktörleri bunun çerçevesinde açıkçası meydana gelmiş oluyor. Yani yaş ve cinsiyet olarak herhangi bir fark yok. Yaş ve cinsiyet olarak herhangi bir grupta görülebilir. Çocuklarda da görülebilir, yaşlılarda da görülebilir, kadınlarda da görülebilir, erkeklerde de görülebilir. Herhangi bir şekilde bunda bir fark yok. Yalnız işte kötü beslenme koşullarının olduğu yerlerde temizlik hijyen şartlarının kötü olduğu yerlerde özellikle besinlerle alakalı bu tip bölgelerde geçiş daha yüksek olabiliyor. Sulara bulaş olabilir. Suyla bulaştan insanlara geçebiliyor. Bu şekilde risk faktörleri de bu şekilde meydana geliyor."

"Bu hastalığın en önemli özelliklerinden biri yüksek ateş yaparken herhangi bir şekilde terleme olmamasıdır"

Hastalığın belirtileri hakkında bilgi veren Demir, "Hem belirtileri nelerdir diye baktığımız zaman ilk etapta şimdi gastroenterolojik belirtilerle gelme ihtimali yüksek oluyor çünkü besinlerle almış oluyoruz. Mide bağırsak sistemini etkilemeye başlıyor. Çocuklarda ishal görülebilmesine karşın erişkinlerde daha çok kabızlık görebiliyoruz. Karın ağrısı görebiliyoruz. Bu hastalığın en önemli özelliklerinden bir tanesi yüksek ateş yapması ve o yüksek ateşe paralel olmayacak şekilde herhangi bir şekilde terleme olmaması hastalarda, hastalarda terleme olmaması bizim için çok özellikli bir durumdur. Çünkü normalde biz yüksek ateşle seyreden hemen hemen bütün hastalıklarda terleme bekliyoruz. Bu hastalığın doğasından ötürü herhangi bir şekilde terleme olmuyor. İlerleyen dönemlerde herhangi bir şekilde komplikasyon gelişmez ise eğer, yani başka organ bir tutulum olmazsa ve bağırsak sisteminde herhangi perforasyon dediğimiz patlama tarzında herhangi bir şey olmazsa, hastalık 4 hafta içerisinde antibiyotiklerle iyileşiyor." diye belirtti.

"Aşırı antibiyotik kullanımı tedavinin süresini uzatıyor"

Tifo hastalığının teşhis sürecine de değinen Demir, "Teşhisini ya kandan almış olduğumuz değişik örneklerle kan tahlili yöntemi yaparak vücutta antikor düzeyini ölçebiliyoruz ya da gaita örneklerinden kültür alıp o kültürde direk hastalığın kendisini gösterdiği zaman tanı konabiliyor. Şöyle de bir durum söz konusu. Günümüzde bu hastalıkla ilgili tedavide bir sıkıntı yaşayabiliyoruz çünkü son zamanlarda tedavisinin normalde salmonella'nın kinolon grubu antibiyotikleri ve makrolit grubu antibiyotikler dediğimiz 2 grup antibiyotik var, bunları sıklıkla kullanıyoruz. Şimdi son zamanlarda özellikle besin sektöründe de yani siz de biliyorsunuzdur çok yüksek düzeyde antibiyotik kullanıldığından ötürü bu tip antibiyotiklere karşı direnç gelişmiş durumda. Bizim standart tedavi dediğimiz gibi bunlara karşı 2 hafta ya da 4 hafta kinolon veya makrolit grubu antibiyotikleri verdiğimiz zaman tedavi edebilecekken şu an ki günümüzde bu bakteriler bu antibiyotiklere karşı dirençli bakteriler gelişmiş durumda ve bu da dünya çapında artışa geçmiş durumda." ifadelerini kullandı.

Demir, "Son zamanlarda haberlerde çıkıyor, yani yayınları da yapılıyor ama bizim ülkemizde şu anda "bu tarz bir salgın mevcut mu?" diye soracak olursanız, hayır, şu anda bizim ülkemizde o tarz bir salgın mevcut değil. Fekal oral yolla insandan insana bulaşıda mevcut olduğu için eğer hastalıkla alakalı bir şüphelenme olduğunda genel hijyen kurallarına uymanız gerekiyor. Ellerimizi sürekli yıkamalıyız. Besinlerimizi sürekli temizlememiz gerekiyor. Bu şekilde yaptığımız zaman hastalıktan ve fekal oral yolla bulaşan bütün hastalıklardan bu şekilde korunabiliriz." dedi. (İLKHA)

TİFO HASTALIĞI YÜKSEK ATEŞ ANTİBİYOTİK İLKBAHAR-YAZ 4 HAFTA HASTALIĞI "