Tifo hastalığı nedir, belirtileri nelerdir? Sağlık Haberleri

Tifo hastalığı nedir, belirtileri nelerdir? Sağlık Haberleri

Tifo hastalığı nedir, belirtileri nelerdir?

Tifo hastalığı yüksek ateş, ishal ve kusmaya yol açan ve ölümcül olabilen bakteriyel bir enfeksiyondur. Etken mikroorganizma genellikle Salmonella typhi isimli bakteridir. Enfeksiyon sıklıkla kontamine yiyeceklerden ve içme suyundan bulaşır ve el yıkamanın daha az olduğu yerlerde daha yaygındır. Peki Tifo hastalığı nedir, belirtileri nelerdir? Haberin Devamı

Diğer adı enterik ateş olan tifo, kirli içme-kullanma suları ve temiz olmayan yiyeceklerle bulaşan, genellikle yaz ve sonbahar aylarında salgın şeklinde de görülebilen, ilerleyen durumlarda kalp, beyin, böbrek, akciğer, karaciğer, göz ve kulak sinirlerini etkileyebilen bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalık etkeni Salmonella enterica serovar Typhi bakterisidir. Bu bakterinin yaşayabildiği tek canlı insandır. Bakteri vücuda girdikten 1-2 hafta sonra hastalık ortaya çıkar. Bakteri, tifolu hastaların dışkılarında veya idrarlarında, kanlarında, tükürüklerinde veya vücutlarında görülen deri döküntülerinde bulunur.

Belirtileri yüksek ateş ve sindirim sistemi problemlerini içerir. Bazı insanlar herhangi bir belirti olmadan sadece bakteriyi taşır ve başkalarına bulaştırabilir. Erken dönemde tanı alan olgular antibiyotiklerle başarılı bir şekilde tedavi edilebilir.

Haberin Devamı

Nasıl Bulaşır?

Kaynağı bilinmeyen,kontamine (bakteri bulaşmış olan) suların içilmesi ve kullanılması,
İnsan ve hayvan atıklarının uygun şekilde bertaraf edilmemesi ve bunların kaynak sularına karışması,
İçme ve kullanma sularının yeterince klorlanmaması nedeni ile bulaşabilir.
Gıdalarla,

Salmonella taşıyan ve iyi pişirilmemiş et, yumurta, süt ve süt ürünleri gibi gıdalar,
Pastörize edilmemiş süt veya meyve suyu, peynir,
Kontamine(kirli) çiğ sebze ve meyve, baharat ve çerezler yoluyla da bulaşma olabilir.
Hayvanlardan İnsanlara

Hasta kümes hayvanları ile temastan sonra,
Özellikle yılan, kaplumbağa, kertenkele gibi sürüngenler, kurbağalar, kuşlar ve civciv gibi evcil hayvanlar ile temastan sonra hijyen kurallarına uyulmaması halinde bulaşma olabilir.

İnsandan insana,

Bakteri hasta insanlardan diğer insanlara da bulaşabilir.

Belirtileri Nelerdir?

Hastalık ortalama 4 hafta sürer. İlk günlerde yorgunluk ve baş ağrısı olup, birkaç gün sonra ateş yavaş yavaş yükselir. Halsizlik, iştahsızlık, yüksek ateş, baş ağrısı, kabızlık, üşüme, kas ağrıları, öksürük ve boğaz ağrısı gibi tipik olmayan belirtiler ile kendini gösterir. Hastanın vücudu kurudur ve terlemez. Bazı hastalarda burun kanaması da olabilir. Bulantı genellikle şiddetli değildir. İshal yaygın değildir (%33-50), hatta erişkinlerde karakteristik olarak ishale neden olmaz. Küçük çocuklarda hastalık sadece ateş ile ortaya çıkabilir ve daha hafif seyirlidir. Bu haftadan sonra hastalık en şiddetli halini alır. Ateş çok fazla yükselmiştir ve 40°C’yi bulabilir. Tansiyon düşüp, nabız yavaşlar. Belirtiler süreklidir ve kişi çok yorgundur. Karın ve sırt bölgesinde görülen kırmızı lekeler(rose lekeleri), bu dönemde ortaya çıkar. Hastanın dışkısında kan görülebilir. Ağır seyreden vakalarda konfüzyon, deliryum, bağırsak perforasyonu (delinmesi), mide kanaması, damar iltihabı, dolaşım yetmezliği ve ölüme yol açabilir. Son hafta hastalığın belirtileri kaybolmaya başlar ve hastanın ateşi normale döner.

Haberin Devamı

Tanısı Nasıl Konur?

Klinik bulguların yanı sıra hastadan alınan kan, idrar, dışkı numunelerinden yapılan kültürde etken üretilmesi ile tanı konur.

Tedavisi Nasıldır?

Tifo tedavisi mutlaka hekim kontrolünde yapılmalıdır.

Uygun antibiyotik ve sıvı-elektrolit desteği yanında protein ve karbonhidrattan zengin sindirimi kolay besinler ve bol su verilmelidir. Hastalık belirtisi gösteren kişiler derhal hekime başvurmaları gerekmektedir.

Korunma Yolları Nelerdir?

Kesin koruyucu olmamakla birlikte tifo aşısı %51-67 oranında koruyuculuk sağlamaktadır.

İçme ve kullanma sularının kontrolü, yaşam koşullarının hijyen şartlarına uygun hale getirilmesi ve hijyen kurallarına dikkat edilmesi temel korunma önlemleridir.

Haberin Devamı

Gelişmiş bir kanalizasyon sisteminin bulunmadığı ve güvenli içme suyunun sağlanamadığı koşullarda, hastalığın toplumda yayılımının önlenmesi pratik olarak mümkün değildir. Bu nedenle ulusal halk sağlığı stratejileri arasında kanalizasyon sistemlerinin iyileştirilmesi, su ve gıda hijyeni nin sağlanması, halkın eğitimi ve antibiyotik kullanımı konularının işlenmesi yer almalıdır.

Kimler Risk Altındadır?

Tifo, özellikle yaz aylarında görülür, salgınlara neden olabilir. Tifo tedavi edilmediği takdirde ölümcül olabilir. Hastalığın sık görüldüğü bölgelere gidecek tüm kişiler potansiyel tifo riski altındadırlar. Aşı tipine göre değişmekle birlikte seyahatten 1-2 hafta önce aşıların tamamlanmış olması gerekmektedir.

Haberin Devamı

Su ve besin hijyeni, kişisel ve çevresel hijyenin yetersiz olduğu bölgelerdeki insanlar risk altındadır. Özellikle kanalizasyon alt yapısı yetersiz olan bölgelerde risk yüksektir. Hamile ve emziren kişilerin hasta olması durumunda derhal hekime başvurmaları, hekim onayı olmadıkça ilaç almamaları gerekmektedir.

Tifo hastalığından korunma

Gelişmekte olan birçok ülkede, tifonun önlenmesine ve kontrol altına alınmasına yardımcı olabilecek güvenli içme suyu, iyileştirilmiş sağlık önlemleri ve yeterli tıbbi bakım gibi halk sağlığı hedeflerine ulaşmak zor olabilir. Bu nedenle, yüksek riskli popülasyonları aşılamanın tifo hastalığını kontrol altına almanın en iyi yolu olduğu düşünülür. Tifo riskinin yüksek olduğu bölgelere seyahat edenlere de aşı önerilir. Aşılama ağızdan veya enjeksiyon yoluyla sağlanabilir:

Haberin Devamı

Ağız yoluyla kullanılan canlı, zayıflatılmış aşı. Her biri iki günde bir olmak üzere seyahatten 1 hafta önce alınan 4 tabletten oluşur.
Tek doz enjeksiyon yoluyla yapılan aşı. Seyahatten 2 hafta önce yapılır.
Halihazırda tifo hastalığına yakalanmış bireylerde ve 6 yaşın altındaki küçük çocuklarda aşılama uygun değildir. Bağışıklık sisteminin etkilendiği HIV hastaları ya da kemoterapi tedavisi alan hastalara ağızdan canlı aşı verilmemelidir. Oral canlı aşı daha güçlüdür, fakat daha fazla yan etkilere sahiptir. Bununla birlikte mevcut her iki aşı türü de her zaman etkili değildir. Bu sebeple de yayılmayı önlemenin daha etkili yollarını bulmak için daha fazla sayıda araştırma yapılması gereklidir.

Tifo hastalığı nasıl teşhis edilir?

Kirlenmiş yiyecek veya su alımından sonra, etken bakteriler ince bağırsağı istila eder ve geçici olarak kan dolaşımına girer. Bakteriler karaciğer, dalak ve kemik iliğindeki beyaz kan hücreleri tarafından taşınır ve bu hücrelerin içinde çoğalır. Sayıları artan bakteriler daha sonra tekrar kan dolaşımına geçer. Bu noktada hastada ateş dahil belirtiler ortaya çıkar. Bakteriler safra kesesini, safra sistemini ve bağırsaktaki lenfatik dokuyu istila eder ve sayıları daha da artar. Bağırsaklardan dışkı yoluyla atılan bakteriler, dışkı örneklerinde tanımlanabilir. Dışkı testinden elde edilen sonucu net değilse, tanı koymak için kan veya idrar örnekleri kullanılır.

"
Tifo nedir? Tifo hastalığının nedenleri, belirtileri ve tedavisi

Tifo nedir? Tifo hastalığının nedenleri, belirtileri ve tedavisi

Tifo nedir? Tifo hastalığının nedenleri, belirtileri ve tedavisi

Mikrobik bir hastalık olan Tifo hakkında merak ettiğiniz her şeyi haberimizde bulabilirsiniz. Tifo nedir? Tifo hastalığının nedenleri, belirtileri ve tedavisi..

Yayınlanma: 24 Temmuz 2018 Güncellenme: 24 Temmuz 2018

Yazıları büyüt Yazıları küçült Standart boyut

Daha çok yaz ve sonbahar aylarında görülen tifo, sıradan bir hastalık gibi görünse de kalbi, beyni, akciğer ve karaciğeri, göz ve kulak sinirlerini ciddi şekilde etkileyerek kötü sonuçlara yol açabilir. Peki tifo hastalığı nedir? Tifo hastalığının nedenleri, belirtileri ve tedavisi hakkında tüm detaylar haberimizde.

TİFO HASTALIĞI NEDİR?

Bakteriyel bir hastalık olan tifo, sağlıksız, kirli içme sularından ve yeterli hijyen koşullarında hazırlanmayan gıdalardan bulaşır. Salmonella typhi adındaki bir bakteri aracılığıyla oluşan hastalık bulaşıcıdır. Yüksek ateşle birlikte karın ağrısına, baş ağrısına ve iştah kaybına neden olabilir. Tifo, erken teşhis ve tedavi ile çoğu insanda tam iyileşme sağlar. Ancak tedavi edilmeyen tifo hayatı tehdit eden komplikasyonlara yol açabilir. Tifo insandan insana bulaşabilen bir hastalıktır.

TİFO HASTALIĞININ BELİRTİLERİ

Belirtiler enfeksiyondan bir ya da iki hafta sonra ortaya çıkabilir. Bu belirtilerin bazıları şunlardır:

- Yüksek ateş
- Zayıflık
- Karın ağrısı
- Baş ağrısı
- İştahsızlık
- İsilik
- Yorgunluk
- Kabızlık, ishal

Ciddi komplikasyonlar nadirdir, ancak bağırsakta intestinal kanama veya perforasyonlar içerebilir. Bu yaşamı tehdit eden bir kan dolaşımı enfeksiyonuna yol açabilir (sepsis). Semptomlar bulantı, kusma ve şiddetli karın ağrısını içerir.

- Zatürree
- Böbrek veya mesane enfeksiyonu
- Pankreatit
- Kâlp kası iltihabı
- Endokardit
- Menenjit
- Deliryum, halüsinasyonlar, paranoyak psikoz

Eğer bu belirtilerden herhangi birine sahipseniz mutlaka doktorunuza bilgi verin.

[old_news_related_template title="Beta virüsü nedir? Beta virüsü bulaşıcı mıdır?" desc="Halk arasında Beta mikrobu olarak bilinen, kapalı ya da kalabalık ortamlarda sıklıkla vakit geçiren kimselerde özellikle çocuklarda görülen Beta virüsü nedir? Beta virüsünün belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir? " image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2018/04/iecrop/beta-shutter_16_9_1524986758.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2018/saglik/beta-virusu-nedir-beta-virusu-bulasici-midir-2377652/"]

TİFONUN NEDENLERİ VE RİSK FAKTÖRLERİ

Tifo, Salmonella typhi (S. typhi) denilen bakterilerden kaynaklanır. Gıda kaynaklı hastalığa neden olan Salmonella bakterisi ile aynı değildir. Ana bulaşma yöntemi, genellikle temiz olmayan içme suları veya hijyenik ortamlarda üretilmemiş besinlerdir. Ayrıca enfeksiyon bulaşmış bir kişi ile doğrudan temas yoluyla da geçebilir.

Ek olarak, iyileşen ancak hala S. typhi taşıyan insanlar hastalığı başkalarına bulaştırabilirler. Bazı bölgelerde tifonun görülme sıklığı daha yüksektir. Bunlar Afrika, Hindistan, Güney Amerika ve Güneydoğu Asya'dır. Dünya çapında tifoid ateş yılda 26 milyondan fazla kişiyi etkilemektedir.

TİFODAN KORUNMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

Tifodan korunmak için içme suyunu güvenilir hazır sulardan tercih etmek önemlidir. Hazır, güvenilir olmayan gıdalar tüketmek yerine doğal beslenmeye öncelik verilmelidir. Tüketilen sebze, meyveler iyice yıkanmalı, kişisel hijyene daha fazla önem verilmelidir. Açıkta satılan süt, peynir gibi ürünler potansiyel tifo bakterisi taşırlar. Tifoya karşı özellikle sık seyahat eden kişilerin dikkatli olması gerekmektedir.

TİFO NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Yapılacak bir kan testi Salmonella typhi bakterisinin varlığını doğrulayabilir. Typhoid, azitromisin, seftriakson ve florokinolonlar gibi antibiyotiklerle tedavi edilir. Antibiyotik tedavis ile birlikte hastanın bol miktarda su tüketmesi de çok önemlidir.

Daha iyi hissetseniz bile, reçete edilen tüm antibiyotikleri önerildiği şekilde almak önemlidir. Hala S. typhi taşıyorsanız dışkı kültürü de hastalığı belirleyebilir.

Ayrıca, tifo aşısı kesin koruyucu olmamakla birlikte %50-65 oranında koruyuculuk sağlar. Bu nedenle tifo aşısı yaptırmak gereklidir.

"
Uzman psikiyatristten uykusuzluk problemi çekenlere uyarılar

Uzman psikiyatristten uykusuzluk problemi çekenlere uyarılar

Uzman psikiyatristten uykusuzluk problemi çekenlere uyarılar

Bayındır Söğütözü Hastanesi ve Bayındır Kavaklıdere Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Fuat Özgen, İnsomnia (uykusuzluk) hastalarında depresyon ya da diğer bir psikiyatrik bozukluk gelişme riski yüksek" dedi.

ŞİRKET HABERLERİ Haberleri

CW Enerji'den 8,7 milyon dolarlık anlaşma

NetWork'ten Sevgililer Günü için hediye alternatifleri

"A New Hope" filmi Zorlu PSM'de gösterilecek

Vakıf Katılım'dan 2023'te KOBİ'lere 100 milyar liralık finansman

Toroslar EDAŞ'tan deprem bölgesinde asrın elektrik dağıtım operasyonu

İSTANBUL (AA) - Bayındır Söğütözü Hastanesi ve Bayındır Kavaklıdere Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Fuat Özgen, uykusuzluk sorunu yaşayanlara yönelik uyarılarda bulundu.

Hastaneden yapılan açıklamaya göre, sağlıklı uyku, uykuya dalış, hafif, derin ve rüya uykusu evrelerinin yeterli sürelerde görülmesi ile sağlanıyor. Psikolojik faktörlerle birlikte fiziksel hastalıklar ve tedavide kullanılan ilaçlar da uykusuzluğa yol açabiliyor.

Uykuda hareket bozuklukları, parasomniler, uykuda solunum bozuklukları gibi bazı primer uyku bozuklukları da uykusuzluğa yol açabiliyor.

Erişkinlerin yüzde 30-40’ı yaşamlarının bir döneminde uykusuzluk yakınmaları tanımlarken, yüzde 10-13’ü yaşamlarını ileri derecede etkileyecek düzeyde uykusuzluk tanısı alıyor. Türkiye'de yapılan çalışmada ise kişilerin yüzde 9’unun uykusuzluk (insomnia) tanısı taşıdığı görülüyor.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Özgen, iyi bir uykunun fiziksel, ruhsal tamir ve yenilenmek için gerekli bir süreç olduğunu belirtti.

Yenilenme sağlanmadığında fiziksel belirtilerin yanında ruhsal olarak isteksizlik motivasyon kaybı, sinirlilik, dikkat ve bellek bozukluklarının ortaya çıktığı bilgisini veren Özgen, 'İnsomnia hastalarında depresyon ya da diğer bir psikiyatrik bozukluk gelişme riski yüksek. İnsomnia hastalarının, insomni olmayanlara göre 3 buçuk yıl içinde depresyon gelişimi dört kat, anksiyete bozukluğu gelişimi iki kat, madde kötüye kullanımı ya da bağımlığı da yedi kat fazla görülüyor. Diğer taraftan hemen her psikiyatrik bozuklukta uykusuzluk yüksek oranlarda bir belirti olarak ortaya çıkıyor' ifadelerini kullandı.

Özgen, kaygı seviyesi yüksek, obsesif, kontrolcü kişilerde insomnia görülme oranının yüksek olduğuna işaret ederek, gün içinde yorgunluk, kırıklık, dikkat, konsantrasyon, bellek güçlüğü, sosyal ya da mesleki işlevsellikte bozulma veya düşük okul performansının insomnianın belirtileri arasında olduğu bilgisini verdi.

Duygudurum bozukluğu, irritabilite (sinirlilik hali), gündüz uykuluğu, motivasyon, enerji ya da inisiyatifte azalma, hafıza sorunları, dikkat eksikliği, işte ya da araç kullanırken hata yapma veya kaza yapma eğiliminde artma, uyku yoksunluğuna bağlı gerginlik, baş ağrısı, mide-bağırsak sistemine ait semptomların da hastalığın belirtileri arasında yer aldığına dikkati çeken Özgen, şu açıklamalarda bulundu:

'Uyku hijyeninin en temel kuralı sabah erken, aynı saatte kalkmak ve uyku gelince yatmak olarak biliniyor. Çoğu vakada uykusuzluk birkaç faktörün bileşimi sonucu oluyor. Bu faktörler arasında uyku hakkında ne düşündüğünüz, yaşam koşullarınızın seçimi ve nerede uyuduğunuz yer alıyor. Bazı durumlarda, tıbbi veya psikiyatrik problemler sebebiyle kullanılan ilaçlar uykusuzluk nedeni olarak ifade ediliyor. Eğer uyku sağlığınız bir aydan daha uzun süredir bozuksa ve günlük işlevlerinizi bozuyorsa doktorunuza başvurmanız gerekiyor. Uykuyla ilgili solunum bozuklukları, huzursuz bacaklar sendromu, psikiyatrik bozukluklar ve diğer tıbbi bozukluklar da uykusuzluğa neden olabiliyor. Bilgisayar, televizyon, iş hayatı, trafikte geçen zaman, görevler, akıllı telefonlar, ödevler, kent yaşamının getirdiği stres oluşturan faktörler insomnianın artışına yol açıyor.'

Uyku yoksunluğunun bazı hormonların salınımını da etkilediğini aktaran Özgen, büyüme hormonunun uykuda bedeni tamir edip, yara iyileşmelerini hızlandırırken yaşlanmayı yavaşlattığını ve bu hormon özellikle çocukların büyümesini doğrudan etkilediğini ifade etti.

"
Blog | Anksiyete Bozukluğu Nedir? Belirtileri Nelerdir? Nasıl Tedavi Edilir?

Blog | Anksiyete Bozukluğu Nedir? Belirtileri Nelerdir? Nasıl Tedavi Edilir?

Anksiyete Bozukluğu Nedir? Belirtileri Nelerdir? Nasıl Tedavi Edilir?

Anksiyete Bozukluğu Nedir? Belirtileri Nelerdir? Nasıl Tedavi Edilir? başlıklı yazımızda konuya dair detayları inceleyeceğiz. Anksiyete bozuklukları bir tür ruh sağlığı sorunudur. Anksiyete, günü geçirmeyi zorlaştırır. Belirtiler arasında sinirlilik, panik ve korku duygularının yanı sıra terleme ve hızlı kalp atışı vardır. Tedaviler arasında ilaçlar ve bilişsel davranışçı terapi yer alır. Doktorlar, her kişi için en uygun tedavi planını tasarlarlar.

Anksiyete Bozukluğu Nedir?

Anksiyete bozukluğu bir tür zihinsel sağlık durumudur. Kişide anksiyete bozukluğu varsa, belirli şeylere ve durumlara korku ve dehşetle tepki verebilir. Ayrıca kalp çarpıntısı ve terleme gibi fiziki anksiyete belirtileri yaşamak da mümkündür.

Biraz kaygı duymak normaldir. İş yerinde bir sorunun üstesinden gelmek, bir mülakata gitmek, bir sınava girmek, önemli bir karar vermek gerektiğinde endişeli veya gergin hissedilebilir. Kaygı kimi zaman faydalı bile olabilir. Örneğin, kaygı tehlikeli durumları fark etmeye ve dikkati odaklamaya yardımcı olur, böylece güvende kalınır.

Ancak anksiyete bozukluğu, zaman zaman hissedilebilecek normal gerginlik ve hafif korkunun ötesine geçer. Anksiyete bozukluğu şu durumlarda ortaya çıkar:

Anksiyete, işlevleri yerine getirmeyi engelliyorsa. Bir şey duyguları tetiklediğinde genellikle aşırı tepki veriliyorsa. Durumlara karşı tepkiler kontrol edilemiyorsa.

Anksiyete bozuklukları günü atlatmayı zorlaştırabilir. Neyse ki anksiyete bozuklukları için çeşitli etkili tedaviler mevcuttur.

Anksiyete Bozuklukları İçin Kimler Risk Altındadır?

Genetik ve çevresel faktörlerin karışımı, kişinin anksiyete bozuklukları geliştirme riskini artırabilir. Eğer kişide aşağıdakiler varsa veya aşağıdaki gibi durumlar geçirdiyse, anksiyete bozukluğu açısından daha yüksek risk altında olabilir:

Tanıdık olmayan insanlardan, durumlardan veya ortamlardan rahatsızlık duyma ve bunlardan kaçınma gibi utangaçlık veya davranış ketlemesi gibi belirli kişilik özellikleri olması. Erken çocukluk veya yetişkinlik döneminde stresli veya travmatik olaylar yaşamış olması. Ailede anksiyete veya diğer ruh sağlığı sorunları öyküsü bulunması. Tiroid sorunları ve kalp aritmileri (olağandışı kalp ritimleri) dahil olmak üzere belirli fiziksel durumların varlığı.

Anksiyete bozuklukları kadınlarda daha sık görülür. Araştırmacılar hala bunun nedenini araştırmaktadır. Bu durumda kadınların hormonlarından, özellikle de ay boyunca dalgalanan hormonlardan kaynaklanıyor olabilir. Testosteron hormonu da bunda bir rol oynayabilir. Testosteron erkeklerde daha fazla bulunur ve bu da anksiyeteyi hafifletebilir. Ayrıca kadınların tedavi arayışına girme olasılığı daha düşüktür, bu nedenle anksiyete daha da kötüleşir.

Anksiyete Bozukluklarının Türleri Nelerdir?

Aşağıdakiler başta olmak üzere çeşitli anksiyete bozuklukları vardır:

Yaygın anksiyete bozukluğu Panik bozukluğu Fobiler Ayrılık anksiyetesi

Diğer ruh sağlığı durumları da anksiyete bozuklukları ile aynı özellikleri paylaşır. Bunlar arasında travma sonrası stres bozukluğu ve obsesif-kompulsif bozukluk yer alır.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nedir?

Yaygın anksiyete bozukluğunda, bu duyguları tetikleyecek hiçbir şey olmasa bile aşırı ve gerçekçi olmayan endişe ve gerginlik hissedilebilir. Çoğu gün, sağlık, iş, okul ve ilişkiler dahil olmak üzere çeşitli konularda çok fazla endişelenilir. Endişenin bir konudan diğerine geçerek devam ettiğini hissetmek mümkündür.

Yaygın anksiyete bozukluğunun fiziksel belirtileri arasında huzursuzluk, konsantrasyon güçlüğü ve uyku sorunları yer alabilir.

Panik Bozukluk Nedir?

Panik bozukluğu olanlar, yoğun, ani panik ataklar yaşar. Bu ataklar genellikle diğer anksiyete bozukluğu türlerinden daha güçlü ve daha yoğun duygular içerir.

Dehşet duyguları aniden ve beklenmedik bir şekilde başlayabilir veya korkulan bir durumla karşılaşmak gibi bir tetikleyiciden kaynaklanabilir. Panik ataklar kalp krizine benzeyebilir. Kişinin kalp krizi geçiriyor olma ihtimali varsa, acil servise başvurulmalıdır. Tedbiri elden bırakmamak ve bir sağlık uzmanının kişiyi kontrol etmesini sağlamak daha iyidir.

Panik atak sırasında şunlar yaşanabilir:

Terleme Kalp çarpıntısı Göğüs ağrısı Kişinin kalp krizi geçirdiğini veya "delirdiğini" düşünmesine neden olabilecek boğulma hissi

Panik ataklar çok üzücü olabilir. Panik bozukluğu olan kişiler genellikle bir sonraki panik atak hakkında endişelenerek çok zaman geçirirler. Ayrıca bir atağı tetikleyebilecek durumlardan kaçınmaya çalışırlar.

Fobi Nedir?

Fobiler, belirli durumlara veya nesnelere karşı duyulan yoğun korkudur. Bu korkuların bazıları mantıklı olabilir. Örneğin, yılan korkusu gibi ancak korku seviyesi genellikle durumla eşleşmez.

Diğer anksiyete bozukluklarında olduğu gibi, fobiyi tetikleyebilecek durumlardan kaçınmaya çalışmak için çok zaman harcanabilir.

Spesifik bir fobi veya basit bir fobi, belirli bir nesne veya duruma karşı duyulan yoğun bir korkudur. Bu, günlük durumlardan kaçınmaya neden olabilir. Bazı spesifik fobiler şunlardan korkmayı içerir:

Örümcekler, köpekler veya yılanlar gibi hayvanlar Kan Uçmak Yükseklik Enjeksiyonlar (iğneler) Sosyal Anksiyete Bozukluğu Nedir?

Doktorlar bu durumu eskiden sosyal fobi olarak adlandırırdı. Sosyal anksiyete bozukluğunda günlük sosyal durumlarla ilgili ezici bir endişe ve huzursuzluk yaşanabilir. Kişi başkalarının kendisini yargılamasından endişe edebilir yada kendini utandıracağından veya alay konusu olacağından korkabilir. Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişiler sosyal durumlardan tamamen kaçınabilir.

Agorafobi Nedir?

Agorafobisi olanlar, bunalma hissinden veya yardım alamamaktan yoğun bir şekilde korkuyor olabilir. Genellikle bu ortamlardan iki veya daha fazlasına karşı korku duyulur:

Kapalı alanlar Kalabalıklar Açık alanlar Evin dışındaki yerler Toplu taşıma araçları

Şiddetli durumlarda, agorafobisi olan bir kişi evden hiç çıkmayabilir. Bu kişiler toplum içinde panik atak geçirmekten o kadar korkarlar ki içeride kalmayı tercih ederler.

Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu Nedir?

Bu durum çoğunlukla ebeveynlerinden uzak kalmaktan endişe duyan çocuklarda veya gençlerde görülür. Ayrılık anksiyetesi bozukluğu olan çocuklar, ebeveynlerinin bir şekilde zarar göreceğinden veya söz verdikleri gibi geri gelmeyeceklerinden korkabilirler. Bu durum okul öncesi çocuklarda çok görülür. Ancak stresli bir olay yaşayan daha büyük çocuklar ve yetişkinler de ayrılık anksiyetesi bozukluğuna sahip olabilir.

Anksiyete Bozuklukları Ne Kadar Yaygındır?

Anksiyete bozuklukları ABD'de en yaygın görülen ruh sağlığı sorunlarıdır ve yaklaşık 40 milyon Amerikalıyı etkilemektedir. Yetişkinlerin yaklaşık %30'unda bir noktada görülür. Anksiyete bozuklukları çoğunlukla çocuklukta, ergenlikte veya erken yetişkinlikte başlar.

Anksiyete Bozuklukları Çocukları Nasıl Etkiler?

Çocukların belirli noktalarda bir miktar kaygı, endişe veya korku hissetmesi normaldir. Örneğin, bir çocuk gök gürültülü bir fırtınadan veya havlayan bir köpekten korkabilir. Bir ergen yaklaşan bir sınav veya okul dansı hakkında endişeli olabilir.

Ancak bazen çocuklar bu durumlara ezici bir korkuyla yaklaşır veya bu olaylardan birine bağlı tüm korkuları düşünmeden duramazlar. Hiçbir teselli işe yaramıyor gibi görünebilir. Bu çocuklar genellikle endişelerine "takılıp kalırlar". Okula gitmek, oyun oynamak ve uykuya dalmak gibi günlük aktivitelerini yapmakta zorlanırlar. Yeni bir şey denemek konusunda son derece isteksizdirler.

Çocukların kaygı düzeyleri hakkında düşünürken, "takılıp kalmak" kilit noktadır. Bu, çocukluk döneminin sıradan endişelerini profesyonel yardım gerektiren bir anksiyete bozukluğundan ayırır. Kaygı veya endişe çocuğun işlevlerini yerine getirmesini engelliyorsa, yardım almanın zamanı gelmiş olabilir.

Anksiyete Bozukluklarına Ne Sebep Olur?

Anksiyete bozuklukları diğer ruhsal hastalık türleri gibidir. Kişisel zayıflıklardan, karakter kusurlarından ya da yetiştirilme sorunlarından kaynaklanmazlar. Ancak araştırmacılar anksiyete bozukluklarına neyin neden olduğunu tam olarak bilmemektedir ancak aşağıdaki faktörlerin bir kombinasyonunun rol oynadığından şüphelenilmektedir:

Kimyasal dengesizlik: Şiddetli veya uzun süreli stres, ruh halini kontrol eden kimyasal dengeyi değiştirebilir. Uzun bir süre boyunca çok fazla stres yaşamak anksiyete bozukluğuna yol açabilir. Çevresel faktörler: Bir travma yaşamak, özellikle de kalıtımsal olarak daha yüksek risk taşıyan bir kişide anksiyete bozukluğunu tetikleyebilir. Kalıtım: Anksiyete bozuklukları aileden gelme eğilimindedir. Tıpkı göz rengi gibi, ebeveynlerden birinden ya da her ikisinden miras alınabilir. Anksiyete Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?

Belirtiler, sahip olunan anksiyete bozukluğunun türüne göre değişir. Bir anksiyete bozukluğunun genel belirtileri aşağıdakiler gibidir:

Fiziksel belirtiler

Soğuk veya terli eller Ağız kuruluğu Kalp çarpıntısı Mide bulantısı Ellerde veya ayaklarda uyuşma veya karıncalanma Kas gerginliği Nefes darlığı

Zihinsel belirtiler

Panik, korku ve huzursuzluk hissi Kabuslar Travmatik deneyimlerin tekrarlanan düşünceleri veya geri dönüşleri Kontrol edilemeyen, takıntılı düşünceler

Davranışsal belirtiler

Hareketsiz ve sakin olamama Tekrar tekrar el yıkama gibi ritüelistik davranışlar Uyku sorunu Çocuklarda Anksiyete Bozukluğu Olup Olmadığı Nasıl Anlaşılır?

Çocuklarda anksiyete ile ilgili sorunlar dört ortak özelliği paylaşır. Anksiyete:

Tipik olarak hayattan zevk alma, günü geçirme veya görevleri tamamlama becerisini engelleyen bir korku veya saplantıdır. Hem çocuk hem de ebeveynler için şaşırtıcıdır. Endişeleri gidermek için yapılan mantıklı açıklamalardan sonra düzelmez. Tedavi edilebilir. Anksiyete Bozuklukları Nasıl Teşhis Edilir?

Kişide anksiyete bozukluğu belirtileri varsa bir sağlık uzmanıyla görüşmelidir. Doktor, tam bir tıbbi geçmiş ve fiziksel muayene ile işe başlar.

Anksiyete bozukluklarını teşhis edebilecek laboratuvar testleri veya taramalar yoktur. Ancak sağlık uzmanı semptomlara neden olabilecek fiziksel durumları ekarte etmek için bu testlerden bazılarını uygulayabilir.

Anksiyete Bozukluklarını Kim Teşhis Edebilir?

Doktor, herhangi bir fiziksel hastalık belirtisi bulamazsa kişiyi bir psikiyatriste veya psikoloğa yönlendirebilir. Bu ruh sağlığı uzmanları, akıl hastalıklarını teşhis ve tedavi etme konusunda uzmanlaşmıştır. Uzmanlar, anksiyete bozukluğu olup olmadığını anlamak için özel olarak tasarlanmış görüşme ve değerlendirme araçları kullanabilirler. Genel olarak doktor, bir teşhis koymak için aşağıdakilere dayanır:

Ne kadar yoğun oldukları ve ne kadar sürdükleri de dahil olmak üzere bildirilen belirtiler. Belirtilerin günlük hayatı nasıl etkilediğinin tartışılması. Doktorun, kişinin tutum ve davranışlarını gözlemlemesi.

Doktorlar ayrıca Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı'na (DSM-5) da başvurur. Amerikan Psikiyatri Birliği DSM-5'i yayınlamaktadır. Bu, akıl hastalıklarının teşhisi için standart referans el kitabıdır.

Anksiyete Bozuklukları Nasıl Tedavi Edilir?

Anksiyete bozukluğu, tedavi gerektiren diğer sağlık sorunları gibidir. Sadece kurtulmak isteyerek onu yok etmek mümkün değildir. Bu bir öz disiplin ya da tutum meselesi değildir. Araştırmacılar son birkaç on yılda zihinsel sağlık koşullarının tedavisinde çok ilerleme kaydettiler. Doktor, hasta kişi için işe yarayacak bir tedavi planı hazırlayacaktır. Bu plan, ilaç ve psikoterapiyi birleştirebilir.

Anksiyete Bozuklukları İlaçla Nasıl Tedavi Edilir?

İlaçlar anksiyete bozukluğunu tedavi edemez ancak semptomları iyileştirebilir ve daha iyi çalışmaya yardımcı olabilirler. Anksiyete bozuklukları için ilaçlar genellikle aşağıdakileri içerir:

Benzodiazepinler gibi anti-anksiyete ilaçları anksiyeteyi paniği ve endişeyi azaltabilir. Hızlı çalışırlar ancak onlara karşı bir tolerans oluşturulabilir. Bu da onları zaman içinde daha az etkili hale getirir. Doktor kısa vadede anksiyete önleyici bir ilaç reçete edebilir, ardından azaltabilir veya karışıma bir antidepresan ekleyebilir. Antidepresanlar da anksiyete bozukluklarına yardımcı olabilir. Bunlar, ruh halini iyileştirmek ve stresi azaltmak için beynin belirli kimyasalları nasıl kullandığını değiştirirler. Antidepresanların işe yaraması biraz zaman alabilir, bu nedenle sabırlı olunmalıdır. Kişi, antidepresan almayı bırakmaya hazır olduğunu hissediyorsa önce doktoruyla konuşmalıdır. Genellikle yüksek tansiyon için kullanılan beta-blokerler, anksiyete bozukluklarının bazı fiziksel semptomlarını azaltmaya yardımcı olabilir. Hızlı kalp atışını ve titremeyi hafifletebilirler. Doktorlar, doğru ilaç kombinasyonunu ve dozajını bulmak için hastayla birlikte çalışacaktır. Doktora danışmadan doz değişikliği yapılmamalıdır. Doktor, ilaçların olumsuz yan etkilere neden olmadan işe yaradığından emin olmak için hastayı izleyecektir. Psikoterapi Anksiyete Bozukluklarını Nasıl Tedavi Eder?

Psikoterapi veya danışmanlık, hastalığa karşı duygusal tepkiyle başa çıkmaya yardımcı olur. Bir ruh sağlığı uzmanı, anksiyete bozukluğunu daha iyi anlamaya ve yönetmeye yardımcı olacak stratejiler hakkında konuşur. Yaklaşımlar aşağıdakileri içerir:

Bilişsel davranışçı terapi (BDT) anksiyete bozukluklarında kullanılan en yaygın psikoterapi türüdür. Anksiyete için bilişsel davranışçı terapi, kişiye sorunlu duygulara yol açan düşünce kalıplarını ve davranışları tanımayı öğretir. Daha sonra bunları değiştirmek için çalışılır. Maruz bırakma terapisi, anksiyete bozukluğunun ardındaki korkularla başa çıkmaya odaklanır. Kaçınıyor olunabilecek faaliyetler veya durumlarla meşgul olmaya yardımcı olur. Doktor, maruz bırakma terapisi ile birlikte gevşeme egzersizleri ve görüntüler de kullanabilir. Anksiyete Bozukluğu Olan Çocuklar İçin Tedavi Alınmazsa Neler Olur?

Çocuğun anksiyete bozukluğu için yardım alması, gelişimini ve öz saygısını artırabilir. Tedavi edilmeyen anksiyete bozuklukları aşağıdakilere zarar verebilir:

Aile ilişkilerine Okul performansına Sosyal işlevselliğe

Çocuk daha ciddi zihinsel ve fiziksel sağlık sorunları da yaşayabilir. Neyse ki anksiyete bozuklukları için çeşitli tedaviler vardır. Doğru tedavi çocuğun semptomlarını yönetmesine ve kendini en iyi şekilde hissetmesine yardımcı olabilir.

Anksiyete Bozuklukları Önlenebilir mi?

Anksiyete bozuklukları önlenemez ancak belirtileri kontrol etmek veya azaltmak için aşağıdaki adımlar atılabilir:

İlaçları kontrol etmek: Reçetesiz satılan veya bitkisel ilaçları almadan önce bir sağlık uzmanıyla veya eczacıyla konuşulmalıdır. Bunlardan bazıları anksiyete belirtilerini daha da kötüleştirebilecek kimyasallar içerir. Kafeini sınırlamak: Kahve, çay, kola ve çikolata dahil olmak üzere tüketilen kafein miktarı durdurulmalı veya sınırlanmalıdır. Sağlıklı bir yaşam tarzı sürmek: Düzenli egzersiz yapıp ve sağlıklı, dengeli beslenilmelidir. Yardım almak: Travmatik veya rahatsız edici bir olay yaşandıysa danışmanlık ve destek alınmalıdır. Bunu yapmak, anksiyete ve diğer hoş olmayan duyguların kişinin hayatını bozmasını önlemeye yardımcı olabilir. Anksiyete Bozukluğu Olan Kişilerde Hastalığın Seyri Nasıldır?

Anksiyete bozuklukları genellikle teşhis edilmeden ve tedavi edilmeden kalır. Neyse ki tedavi kişilere yardımcı olabilmektedir. Doğru tedavi yaşam kalitesini, ilişkileri ve üretkenliği geliştirmeye yardımcı olabilir. Ayrıca kişinin genel iyilik halini de destekleyebilir.

Hiç kimse sürekli endişe ve korkuyla yaşamak zorunda değildir. Kişi, bir anksiyete bozukluğunun belirtilerini fark ederse bir sağlık uzmanıyla görüşmelidir. En iyisi mümkün olan en kısa sürede teşhis ve tedavi almaktır. Bunu yapmak, anksiyete bozukluklarının neden olabileceği sorunları sınırlayabilir. Anksiyete için genellikle ilaç ve danışmanlık kombinasyonu kişinin kendini iyi hissetmesine yardımcı olabilir.

Anksiyete Bozukluğu ile Nasıl Başa Çıkılabilir?

Anksiyete bozukluğu semptomlarıyla başa çıkmak için atılabilecek birkaç adım vardır. Bu stratejiler tedaviyi daha etkili hale getirebilir:

Stres yönetimini keşfetmek: Meditasyon gibi stresi yönetmenin yollarını öğrenmek faydalıdır. Destek gruplarına katılmak: Bu gruplar yüz yüze ve çevrimiçi olarak mevcuttur. Anksiyete bozukluğu olan kişileri, deneyimlerini ve başa çıkma stratejilerini paylaşmaya teşvik ederler. Eğitim almak: Kendini daha kontrollü hissetmek için sahip olunan belirli anksiyete bozukluğu türü hakkında bilgi edinilmelidir. Böylece kişi, kendisini destekleyebilmeleri için arkadaşlarının ve sevdiklerinin de bu bozukluğu anlamalarına yardımcı olabilir. Kafeini sınırlamak veya kaçınmak: Anksiyete bozukluğu olan birçok kişi, kafeinin semptomlarını kötüleştirdiğini düşünmektedir. Bir doktorla görüşmek: Doktorlar, kişinin bakımındaki ortaklarıdır. Kişi, tedavinin işe yaramadığını düşünüyorsa veya ilaçlarıyla ilgili soruları varsa, doktoruyla iletişime geçmelidir. Böylece birlikte en iyi şekilde nasıl ilerlenebileceğine karar verilebilir. İrritabl Bağırsak Sendromu (IBS) Anksiyete Bozukluklarıyla Nasıl İlişkilidir?

Bazı insanlar stresin etkilerini midelerinde hissederler. IBS'li kişiler mide ağrısı, kabızlık ve ishal dahil olmak üzere sindirimle ilgili rahatsız edici sorunlar yaşarlar. Ayrıca sıklıkla anksiyete ve depresyon yaşarlar, bu da semptomlarını daha da kötüleştirebilir.

IBS ve anksiyete arasındaki bağlantı, kısmen kolonu kontrol eden sinir sisteminden kaynaklanır. Sinir sisteminin strese verdiği tepki, mideyi etkileyebilir. IBS tedavisi gören kişilerin %50 ila %90'ında anksiyete bozukluğu veya depresyon da görülebilir. IBS tedavisi, semptomları hafifletmek için stres yönetimi ve psikoterapiyi içerebilir.

Anksiyete Bozukluğu İçin Ne Zaman Acil Servise Başvurmalıdır?

Anksiyete bozukluğunun belirtileri, kalp krizi veya başka bir acil sağlık durumunun belirtilerine benzeyebilir. Kişi ilk kez anksiyete krizi geçiriyorsa veya sağlığıyla ilgili herhangi bir şekilde endişe duyuyorsa, 112’yi aramalı veya en yakın acil servise başvurmalıdır. Bir sağlık görevlisi kişiyi, ciddi veya hayati tehlike arz eden durumlar açısından kontrol edecektir.

Kişi anksiyete atağı geçiriyorsa ve acil servise gidip gitmemekte kararsızsa, gitmek muhtemelen daha iyi olacaktır. Böylece sağlık uzmanları kişinin iyi olduğundan emin olabilir ve ona gerekli tedaviyi uygulayabilir.

Doktora Hangi Sorular Sorulmalıdır?

Eğer kişide bir anksiyete bozukluğu varsa, sağlık uzmanına aşağıdakileri sorması faydalı olacaktır:

Benim için en iyi tedavi nedir? İlaç tedavisine ihtiyacım var mı? Varsa ne tür bir ilaç kullanmalıyım? Ne kadar süre boyunca ilaç almalıyım? En iyi hangi tür psikoterapi işime yarar? Belirtilerimi yönetmek için başka ne yapabilirim? Başka hangi durumlar için risk altındayım?

Anksiyete bozukluğu günü geçirmeyi zorlaştırabilir. Anksiyete bozukluğu belirtileri arasında sinirlilik, panik ve korku duyguları yer alır. Terleme ve hızlı kalp atışı da fiziksel belirtiler arasında yer alır. Hiç kimse bu şekilde yaşamak zorunda değildir. Çeşitli etkili anksiyete bozukluğu tedavileri mevcuttur. Teşhisi ve en iyi tedavi planını belirlemek için bir sağlık uzmanıyla görüşülmelidir. Tedavi genellikle ilaçları ve terapiyi birleştirir. Anti-anksiyete ilaçları ve antidepresanlar, bilişsel davranışçı terapi ile birlikte kişinin kendini iyi hissetmesine yardımcı olabilir.

"
Ocuklarda Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Tedavisi - Moodist Hastanesi

Ocuklarda Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Tedavisi - Moodist Hastanesi

Çocuklarda ve Ergenlerde Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Çocuklarda ve Ergenlerde Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Nedir?

Kaygı, bedenin ve zihnin, gerçek ya da hayali, tehdit ya da tehlike algısıyla oluşan bir durumudur. Çocuklarda anksiyete (kaygı) bozukluğu fizyolojik ya da psikolojik bazı sonuçlar yaratır.

Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete (kaygı) bozukluğu, bireylerde var olan kaygının daha yoğun ve yaşamın işlevselliğini bozacak duruma gelmesi olarak tanımlanabilir. Anksiyete (kaygı) bozukluğu çocukluk dönemde en sık görülen bozukluklardan biridir ve %8.6 ile %17.7 arasında yaygınlık oranına sahiptir. Yoğun kaygı yaşayan çocuklar fizyolojik, psikolojik, bilişsel ve davranışsal zorlanmalar yaşar. Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu, tedavi edilmediği taktirde yaşam kalitesini bozacak duruma gelir ve aile, okul, arkadaşlık gibi alanlarda zorlanmalara neden olur.

Çocuklarda ve Ergenlerde Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Türleri Nelerdir?

Çocuklarda ve Ergenlerde Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu, 5 farklı türde ele alınmaktadır.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu: Geçmiş deneyimler, sosyal öğrenmeler ve gelecekte yaşanabilecek birçok durum ve olay ile ilgili kontrol edilemeyen düzeyde yaşanan kaygı türüdür. Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu: Evden, anneden, babadan veya bakım verenden ayrılma, uzaklaşma durumlarında aşırı kaygılı olma halidir. Örneğin anne ya da babanın işe gitmesine verilen tepki, okula başlamada zorlanma, anne ya da babadan bağımsız kalma gibi durumlar örnek verilebilir. Ayrılık anksiyetesi yaşayan çocuk ve ergenlerin aileleri için de durum oldukça zorlayıcı olabilmektedir. Örneğin, işe gitmek konusunda çocuğu ikna edemeyen anne de kendini suçlu hissedebilmektedir. Fobik Anksiyete Bozukluğu (Özgül Fobiler): Belli bir canlı, olay ya da nesneye karşı geliştirilen, süreğen bir korku halidir. Bunlardan herhangi birine maruz kalındığında zarar görecekleri algısı ile şiddetli bir kaygı yaşarlar. Özgül fobiler sıklıkla hayvanlar, doktor muayenesi, aşı olma, asansöre veya uçağa binme gibi alanlarda görülmektedir. Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi): Sosyal ortamlarda olumsuz izlenim bırakacaklarına ve diğer insanlar tarafından yargılanacaklarına dair yoğun kaygı ve dolayısıyla sosyal ortamlara karşı korku geliştirirler. Yaşadıkları sosyal anksiyete sebebi ile konforlu alanları olan evden çıkmadan kaçınırlar. Okul gibi sosyal ortamlarda minimum iletişim kurma eğilimindedirler. Panik Bozukluk: Fizyolojik olarak nefes almada güçlük, baş dönmesi, nabzın hızlanması, bulantı, terleme gibi semptomların görüldüğü, kısa ve yoğun ataklar yaşarlar. Bu semptomlar çocuk veya ergen için oldukça zorlayıcı olabilir. Panik atak anında korku hissederler ve ne yapacaklarını bilemez duruma gelebilirler. Çocuklarda ve Ergenlerde Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Neden Kaynaklanır?

Çocuklarda ve Ergenlerde Anksiyete (Kaygı) Bozukluğunun nedeni her yaş grubuna ve bireysel farklılıklara göre değişkenlik gösterebilir. Çocuğun anne-babası tarafından maruz kaldığı aşırı ihmal, aşırı reddetme, özerkliğine saygı duyulmadan aşırı baskıcı, engelleyici, koruyucu tutumlar, diğer yetişkinlerin alaycı tutumları, ödül ve ceza sistemi, çocuğun fiziksel veya psikolojik baskı altında tutulması, eve yeni bir kardeşin gelmesi, anne-babanın tutarsız davranışları, diğer kimseler tarafından zorbalığa maruz kalmak, öğretmen tutumları çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu oluşmasına neden olabilmektedir.

Bunların yanı sıra gelişim dönemi özelliklerine göre beklenen yüksek ses, karanlık, yalnız kalma, yalnız uyuma, memeden kesilme, tuvalet alışkanlığı, okula başlama, ödevler, sınavlar, arkadaş grubuna dahil olma gibi durumlarda çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğuna neden olabilmektedir.

Çocuklarda ve Ergenlerde Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?

Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete (kaygı) bozukluğu belirtilerini genelde şöyle sıralayabiliriz:

Duygusal belirtileri:

Korku Huzursuzluk Endişe Çaresizlik Panik

Davranışsal belirtiler:

Kaygı yaratan durumlardan kaçınma davranışı Kaygı yaratan durumla karşılasınca dona kalma

Fizyolojik belirtiler:

Çarpıntı Kan basıncı değişiklikleri Soluk renk ya da yüzde kızarma Nefes darlığı Hava açlığı Boğazda düğümlenme Boğulma hissi Yutma güçlügü Bunaltı Kusma İshal Karın ağrısı Sık idrara çıkma Terleme Kızarma Sıcak basması Başdönmesi Bayılma hissi veya bayılmalar Kas gerginliği Çocuklarda ve Ergenlerde Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Tanısı Nasıl Konulur?

Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete (kaygı) bozukluğu tanısı koyabilmek için anne ve babadan alınacak detaylı anamnez (öykü) oldukça önemlidir. Aynı zamanda okuldan alınacak bilgilerde tanı koyma açısından yol gösterici olabilmektedir.

Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu tanısı için belli psikolojik test ve envanterler kullanılabilmektedir. Değerlendirmenin önemli noktası semptomların ne zaman ve nasıl başladığı, yaş gelişim döneminde beklenen bir durum olup olmadığı, günlük yaşamanın işlevselliğini ne kadar etkilediğinin sorgulanmasıdır. Bu değerlendirmelerden sonra çocuk-ergen psikiyatri hekimi tarafından çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu tanısı konur, uygun tedavi yöntemleri önerilir.

Özel Moodist Hastanesinde Çocuklarda ve Ergenlerde Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Nasıl Tedavi Edilir?

Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete (kaygı) bozukluğunun tedavisinde aile ile iş birliğinde olmak oldukça önemlidir. Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete (kaygı) bozukluğundan kaynaklı sorunlarına ailenin tutumu, sürece katkı sağlaması beklenir yani ailenin, çocuğu desteklemesi önemlidir.

Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete (kaygı) bozukluğu tedavisinde, şema terapi, çocuk merkezli oyun terapisi, bilişsel davranışçı terapi, EMDR terapisi, çözüm odaklı terapi, aile terapisinin teknik ve yöntemleri uygulanır.

Çocuklarda ve Ergenlerde Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu tedavi edilmediğinde uzun vadede birçok fizyolojik hastalıklara zemin hazırlayabilir. Vücudun hemen hemen her organında somatik yakınmalara sebep olabilir. Bağışıklık sisteminin baskılanması, mide sorunları, kas ağrıları gibi durumlara yol açabilir. Ayrıca çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu uyku ve yeme sorunlarına sebep olabilir.

Ayrıca çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu tedavi edilmediğinde taktirde yaşam kalitesini bozacak duruma gelir ve aile, okul, arkadaşlık gibi sosyal alanlarda zorlanmalara neden olur. Birey bu ortamlarda bulunmak istemez, onu kaygılandıracak herhangi bir durum karşısında kaçıngan davranır. Bu sebeplerden dolayı çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu tedavi edilmesi hem ruh sağlığı hem de fiziksel sağlık için oldukça önemlidir.

Çocuklarda ve Ergenlerde Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu ile Başa Çıkmak İçin Ne Yapılabilir?

Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu ile başa çıkmak için en başta durumu kabul etmek ve bir uzman desteği almak oldukça önemlidir. Uzman desteğinin yanı sıra çocuk ve ergene işlevsel baş etme yöntemlerini öğretmek gerekir.

Başkaları ile bağlantı kurmasına olanak sağlamak önemlidir. Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğunda kaygıya neden olan durumun fark edilmesi önemlidir. Okul yaşantıları, sınav, aile ilişkileri, arkadaş ilişkileri vb. durumlar kaygıya neden olabilmektedir. Kaygıya neden olan durumun saptanması tedaviyi kolaylaştırır.

Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Olan Çocukların Anne ve Babalarına Öneriler

Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu olan çocuk için anne ve babanın desteğini ve şefkatini alabilmek oldukça önemlidir. Kaygı bozukluğu sebebi ile yaşanan zorlanmaları anne ve babanın kabul etmesi ve tedavi için desteklenmesi önemlidir.

Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete (kaygı) bozukluğunda, çocuğun yaşadığı kaygı durumlarını anlatabilmesi için teşvik edici bir tutum içinde olunmalıdır. Duyguları hakkında konuşmak çocuk için rahatlatıcı olacaktır. Kendi çocukluğunuzda yaşadığınız kaygılarınızdan bahsetmek, çocuğun yalnız olmadığı hissini doğurur. Çocuğu empatik bir şekilde, sorgulamadan dinlemek, koşulsuz kabul ettiğinizi hissettirmek oldukça önemlidir. Hem çocuklarda hem ergenlerde anksiyete (kaygı) bozukluğu zorlayıcı bir durumdur ve uzman desteği almak önemlidir.

Bu sayfadaki bilgiler Özel Moodist Hastanesi Medikal Ekibi tarafından hazırlanmıştır.

"
Anksiyete bozukluğu nedir? Anksiyete belirtileri ve tedavisi.

Anksiyete bozukluğu nedir? Anksiyete belirtileri ve tedavisi.

Anksiyete bozukluğu nedir? Anksiyete belirtileri ve tedavisi:

Anksiyete bozuklukları, yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu ve panik bozukluğu dahil olmak üzere çok sayıda kategoriye ayrılır. Günlük hayatta her zaman farkına varmadığımız kaygı bozukluğu nedir? Örneğin günlük sosyal ortamlarla karşı karşıya kaldığınızda, büyük bir endişe ve kaygı hali yaşayabilirsiniz. Başkalarının sizi nasıl göreceği konusunda kontrol edilemez şekilde kaygılanabilir veya alay konusu olmaktan endişe duyabilirsiniz. Bu duruma sosyal anksiyete ya da sosyal fobi denmektedir. Sosyal anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler sosyal olaylardan tamamen kaçınabilir ve toplumsal yaşamdan uzaklaşmak için ayrıca bir çaba gösterebilir.

Yaygın anksiyete bozukluğu nedir ve kendini nasıl gösterir? Huzursuz veya gergin hissetme, Çok yakın bir tehlike, felaket veya umutsuzluk hissine sahip olma ve kötü bir şeyler olacağını hissetme, Normal kalp atış hızından daha yüksek bir kalp atış hızı, Hızlı nefes alıp verme, Terleme, Titreme, O anki endişeniz dışında herhangi bir şeye odaklanmakta zorluk çekme, Kaygınız üzerinde kontrolü sürdürmekte güçlük çekme, Kaygıya neden olan durumlardan kaçınma isteği. Anksiyete bozukluğu neden olur?2

Araştırmacılar hala kaygı bozukluğuna tam olarak neyin neden olduğunu bulmaya çalışıyorlar. Bununla birlikte, bir dizi sebebin zincirleme etkisi olması mümkün. Genetik ve çevresel etkilerin yanı sıra beyin kimyasındaki değişiklikler de dikkate alınması gereken hususlardır. Küçük ama stresli yaşam olaylarının birikmesi veya büyük bir olay kaygı bozukluğu başlangıcına neden olabilir. Örneğin, ailede bir kayıp, iş stresi veya sürekli mali kaygılar, kaygı bozukluğuna neden olabilecek olaylara örnektir. Belirli kişilik tiplerine sahip olanlar, diğer kişilik tiplerine sahip kişilere göre kaygı sorunlarına daha yatkındır. Uyuşturucu-alkol kullanımının yanı sıra, diğer zihinsel sağlık koşulları da anksiyete bozukluğunun gelişimine katkıda bulunabilir.

Anksiyete bozuklukları kimlerde görülür? Tanımadığınız insanlardan, olaylardan veya ortamlardan rahatsız olma hissi ve onlardan kaçınma davranış örüntüsüne sahip olma, Erken çocuklukta veya ergenlikte meydana gelen stresli veya travmatik olaylar, Ailenizde anksiyete veya diğer akıl sağlığı bozuklukları öyküsü, Tiroid sorunları ve kardiyak aritmiler buna neden olabilecek tıbbi faktörler. Anksiyete bozukluğu teşhisi için kullanılabilecek herhangi bir test var mı? Anksiyete tedavisi özelinde ilaçlar, antidepresanlar ve beta blokerler Destek grupları Stresle yönetimi eğitimleri ve terapileri İlaç veya terapiye ek olarak, yoga gibi düzenli egzersizler diğer tamamlayıcı terapilerle – ör. meditasyon gibi birlikte uygulanabilir. Uyarı: Bu yazı herhangi bir tanı ya da tedavi niteliği taşımamaktadır. Kendinizi kaygılı hissediyorsanız uzman bir psikolog ya da psikiyatrist ile görüşmenizi tavsiye ederiz. Ayrıca uzman psikolog hizmetimizden de her zaman yardım alabileceğinizi unutmayın.
Kalp krizi nedir, belirtileri nelerdir? Kalp krizi tanı ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Kalp krizi nedir, belirtileri nelerdir? Kalp krizi tanı ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Kalp krizi nedir, belirtileri nelerdir? Kalp krizi tanı ve tedavi yöntemleri nelerdir? Kalp krizi, kalp kasına kan akışının engellenmesi sonucu ortaya çıkan ciddi bir sağlık durumudur. En yaygın belirtiler arasında şiddetli göğüs ağrısı, nefes darlığı ve soğuk terleme bulunur. Kalp krizi sırasında yaşanan ağrı, genellikle göğüste başlar ve kollara, boyuna veya çeneye yayılabilir. Kalp krizi risk faktörleri arasında yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, sigara kullanımı, obezite ve diyabet sayılabilir. Giriş: 05.02.2024 - 08:00 Güncelleme: 05.02.2024 - 08:00 facebook twitter-x linkedin whatsapp mail print copy

REKLAM advertisement1

Kalp krizinin erken tanısı için EKG, kan testleri ve kalp görüntülemesi önemlidir. Acil tıbbi müdahale, kalp krizi sırasında hayat kurtarabilir. Kalp krizi tedavisi genellikle kan akışını iyileştirmeyi ve kalp hasarını azaltmayı hedefler. Yaşam tarzı değişiklikleri ve düzenli tıbbi takip, kalp krizi riskini azaltmada önemlidir. Sigara bırakma, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz, kalp sağlığını korumak için temel adımlardır. Kalp krizi geçiren kişiler için kalp rehabilitasyonu, iyileşme sürecinde önemli bir rol oynar.

Kalp krizi, tıpta miyokard enfarktüsü olarak bilinir ve kalp kasına kan akışının engellenmesi sonucu meydana gelir. Bu durum, genellikle kalp damarlarının daralması veya tıkanması ile oluşur ve kalp kasının oksijensiz kalmasına yol açar. Kalp krizi, acil tıbbi müdahale gerektiren ciddi bir sağlık durumudur ve erken tanı hayati önem taşır. Kalp krizi belirtileri arasında şiddetli göğüs ağrısı, nefes darlığı, soğuk terleme, baş dönmesi ve mide bulantısı bulunur. Ağrı bazen kollara, boyuna, çeneye veya sırta vurabilir. Kalp krizi riski, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, obezite, sigara kullanımı ve diyabet gibi faktörlerle artar. Kalp krizi tanısı, elektrokardiyogram (EKG), kan testleri ve görüntüleme yöntemleri ile konulur. Tedavi, kan akışını yeniden sağlamak ve kalp hasarını en aza indirmek için hızlı ve etkili müdahale gerektirir.

KALP KRİZİ NEDİR?

Kalp krizi, tıbbi bir terim olarak miyokardiyal infarktüs veya anjina olarak da adlandırılır ve genellikle kalp kasının bir bölümünün yetersiz kan akışı veya tamamen tıkanması sonucu meydana gelir. Kalp krizi, kalbin o bölgesinin oksijen ve besin maddesi alamaması nedeniyle hasar gördüğü bir durumdur.

Kalp krizinin ana nedeni, koroner arterlerin tıkanması veya daralmasıdır. Bu arterler, kalbe oksijen ve besin maddesi taşıyan kanı sağlarlar. Tıkanmaya neden olan en yaygın durum, damarların plak adı verilen yağ ve kolesterol birikintileri ile daralmasıdır. Bu daralma veya tıkanma sonucunda kalp kasına yeterince kan gitmez ve bu da kalp kasının hasar görmesine yol açar.

KALP KRİZİ NASIL ANLAŞILIR?

Kalp krizi belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir, ancak genellikle aşağıdaki belirtiler yaşanır:

Göğüs Ağrısı: Kalp krizinin en yaygın belirtisi şiddetli bir göğüs ağrısıdır. Bu ağrı genellikle göğüsün ortasında veya sol tarafında hissedilir. Ağrı genellikle sıkışma, yanma veya baskı şeklinde tarif edilir. Göğüs ağrısı 5 dakikadan uzun sürerse veya dinlenme veya nitrogliserin (kalp ilacı) kullanımıyla geçmezse, bu durum ciddi olabilir.

Nefes Darlığı: Kalp krizi sırasında kişinin nefes alması zorlaşabilir. Nefes darlığı yaşanabilir, hızlı nefes almak gerekebilir veya derin nefes almak zorlaşabilir.

Soğuk Terleme: Aniden ortaya çıkan soğuk terleme, kalp krizi belirtilerinden biri olabilir. Terleme, vücutta aniden soğuk bir his yaratabilir.

Mide Bulantısı ve Kusma: Kalp krizi sırasında mide bulantısı ve hatta kusma görülebilir. Bu belirtiler genellikle göğüs ağrısı ile birlikte ortaya çıkar.

Kol, Boyun, Çene veya Sırt Ağrısı: Kalp krizi sırasında ağrı yalnızca göğüste değil, aynı zamanda sol kol, boyun, çene veya sırtta da hissedilebilir. Bu bölgelerde ağrı veya baskı hissi kalp krizinin bir belirtisi olabilir.

Baş Dönmesi ve Bayılma: Kalp krizi sırasında baş dönmesi, bayılma veya bayılma hissi yaşanabilir. Bu durum, yetersiz kan akışı nedeniyle beynin etkilenmesiyle ilgili olabilir.

Anksiyete ve Korku Hissi: Kalp krizi sırasında kişiler sıklıkla büyük bir endişe ve korku hissi yaşarlar. Anksiyete ve panik atak benzeri duygusal tepkiler kalp krizi belirtileri arasında yer alabilir.

Unutulmaması gereken önemli bir nokta, kalp krizi belirtilerinin herkeste aynı şekilde görülmeyebileceğidir. Kimi kişiler sadece birkaç belirti yaşarken diğerleri daha farklı semptomlarla karşılaşabilir. Bu nedenle kalp krizi şüphesi durumunda hemen bir sağlık profesyoneli ile iletişime geçmek ve acil yardım almak çok önemlidir. Hızlı müdahale, kalp krizi sonuçlarını olumlu yönde etkileyebilir ve yaşam kurtarabilir.

KALP KRİZİ BELİRTİLERİ VE SEMPTOMLARI

Kalp krizinin belirtileri kişiden kişiye değişebilir ve bazen tipik olmayan semptomlar görülebilir. En yaygın belirti, göğüste baskı veya ağırlık hissi ile karakterize edilen şiddetli göğüs ağrısıdır. Bu ağrı, genellikle kollara, omuzlara, boyna, çeneye veya sırta vurabilir. Nefes darlığı, kalp krizinin diğer bir yaygın belirtisidir ve genellikle göğüs ağrısıyla birlikte veya tek başına ortaya çıkabilir. Soğuk terleme, mide bulantısı ve kusma, bazı kişilerde görülen diğer belirtilerdir. Baş dönmesi, bayılma hissi ve aşırı yorgunluk, kalp krizi sırasında yaşanabilir. Bazı kalp krizleri "sessiz" olabilir ve herhangi bir belirti göstermeyebilir, özellikle diyabet hastalarında bu durum daha sıktır. Kadınlarda kalp krizi belirtileri erkeklerden farklı olabilir, örneğin, sırt veya çene ağrısı gibi daha az tipik semptomlar görülebilir. Belirtilerin ciddiyeti, kalp krizinin şiddetine ve etkilenen kalp bölgesine bağlı olarak değişebilir. Kalp krizi belirtileri ortaya çıktığında, hızlı ve etkili tıbbi müdahale hayati önem taşır.

KALP KRİZİ NEDENLERİ VE RİSK FAKTÖRLERİ

Kalp krizinin temel nedeni, kalp kasına kan taşıyan koroner arterlerin daralması veya tıkanmasıdır. Bu durum, genellikle ateroskleroz olarak bilinen süreçle ilişkilidir, burada arter duvarlarında yağ, kolesterol ve diğer maddelerin birikmesiyle plaklar oluşur. Plaklar zamanla sertleşir ve arterleri daraltır, bu da kan akışını azaltır veya tıkar. Arterlerdeki bir plağın yırtılması veya pıhtılaşması, kan akışını tamamen engelleyebilir ve kalp krizine yol açabilir. Kalp krizi risk faktörleri arasında yüksek kolesterol ve trigliserit seviyeleri, yüksek tansiyon, sigara kullanımı, diyabet, obezite ve aşırı kilo bulunur. Ailede erken yaşta kalp hastalığı öyküsü olan kişilerde risk artar. Yaşlanma, erkek cinsiyet ve bazı genetik faktörler, kalp krizi riskini artırabilir. Fiziksel inaktivite, sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve aşırı alkol tüketimi de risk faktörleridir. Stres, özellikle kronik stres, kalp krizi riskini artırabilir. Kalp krizi riskini azaltmak için, sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri ve düzenli tıbbi takip önemlidir.

KALP KRİZİ TANISI VE DEĞERLENDİRMESİ

Kalp krizi tanısı, genellikle acil tıbbi müdahale sırasında konulur. Tanı için yapılan ilk test genellikle elektrokardiyogram (EKG) olup, kalp ritmini ve elektriksel aktivitesini değerlendirir. EKG, kalp krizinin yerini ve büyüklüğünü tespit etmekte yardımcı olabilir. Kan testleri, kalp kası hasarını gösteren enzimlerin ve proteinlerin seviyelerini ölçer. Troponin gibi belirli proteinlerin seviyeleri, kalp krizi sırasında artar. Göğüs röntgeni, kalbin boyutunu ve şeklini değerlendirmek ve akciğerlerdeki anormallikleri tespit etmek için kullanılabilir. Ekokardiyogram (EKO), kalp kasının fonksiyonunu ve kan akışını incelemek için kullanılır. Bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans görüntüleme (MR) gibi görüntüleme testleri de kalp krizi tanısında yardımcı olabilir. Ayrıca, anjiyografi adı verilen bir prosedür ile koroner arterlerin daralması veya tıkanması görsel olarak incelenebilir. Kalp krizi tanısı, bu testlerin sonuçlarına dayanarak konulur ve hastanın durumuna bağlı olarak acil tedaviye başlanır. Erken tanı, kalp krizinin etkilerini en aza indirgemeye yardımcı olabilir.

KALP KRİZİ NEREYE VURUR?

Kalp krizi belirtileri genellikle göğüs bölgesinde ortaya çıkar. Göğüs ağrısı, kalp krizinin en belirgin ve sık görülen belirtisidir. Bu ağrı genellikle göğüsün ortasında veya sol tarafında hissedilir. Ağrı şiddetli ve sıkıştırıcı bir karaktere sahip olabilir ve bu ağrı genellikle diğer bölgelere yayılabilir.

Ayrıca, kalp krizi sırasında ağrı veya baskı hissi şu bölgelere yayılabilir:

Sol Kol: Göğüs ağrısının bir uzantısı olarak sol kol ağrısı görülebilir. Kol ağrısı, dirsekten omuza doğru yaılabilir.

Boyun: Kalp krizi sırasında boyunda ağrı veya baskı hissi yaşanabilir.

Çene: Çene bölgesindeki ağrı, özellikle alt çene bölgesinde hissedilebilir.

Sırt: Göğüs ağrısı sırt bölgesine de yayılabilir ve sırtta şiddetli bir ağrı hissi yaşanabilir.

Bu bölgelerdeki ağrı veya baskı hissi, kalp krizi belirtisi olarak kabul edilir. Ancak unutulmaması gereken bir nokta, her kalp krizi vakasının farklı semptomlarla ortaya çıkabileceğidir. Kimi kişiler sadece göğüs ağrısı yaşarken diğerleri farklı semptomlarla karşılaşabilir.

KALP KRİZİ ANINDA NE OLUR?

Kalp krizi anında bir dizi semptom ve fizyolojik değişiklik meydana gelir. Kalp krizi sırasında vücutta aşağıdaki belirtiler ve olaylar ortaya çıkabilir:

Göğüs Ağrısı: Kalp krizinin en yaygın belirtisi göğüs ağrısıdır. Bu ağrı genellikle sıkıştırıcı veya baskı hissi şeklinde olur ve göğüsün ortasında veya sol tarafında hissedilir.

Nefes Darlığı: Kalp krizi sırasında nefes darlığı yaşanabilir. Kişi derin nefes almakta zorlanabilir.

Terleme: Kalp krizi sırasında soğuk terleme ortaya çıkabilir. Vücut, stres tepkisine verdiği yanıt olarak terler.

Bulantı ve Kusma: Mide bulantısı ve hatta kusma kalp krizi semptomları arasında yer alabilir.

Baş Dönmesi ve Bayılma: Kalp krizi sırasında kan akışı bozulabilir ve bu nedenle baş dönmesi ve bayılma riski artabilir.

Çene, Boyun ve Kol Ağrısı: Göğüs ağrısı yanı sıra kalp krizi sırasında çene, boyun ve sol kolda ağrı hissedilebilir.

Anksiyete ve Korku: Kalp krizi yaşayan kişiler genellikle şiddetli anksiyete ve korku hissi yaşarlar.

Kalp Ritmi Değişiklikleri: Kalp krizi sırasında kalp ritmi anormal bir şekilde değişebilir. Bu, özellikle bir EKG (elektrokardiyogram) ile teşhis edilebilir.

Kalp krizi, acil bir tıbbi durumdur ve hemen tıbbi yardım gerektirir. Herhangi bir kalp krizi belirtisi varsa, 112 veya yerel acil numarası aranmalı ve en yakın hastaneye gitmelisiniz. Hızlı müdahale, kalp kasının hasarını en aza indirir ve hayat kurtarabilir.

Kalp Krizi Tedavi Yöntemleri

Kalp krizi tedavisi, hastanın durumuna ve kalp krizi şiddetine bağlı olarak değişebilir. Ancak genel olarak hızlı ve etkili bir şekilde müdahale gereklidir. Tedavi, kan akışını yeniden sağlamayı ve kalp kası hasarını en aza indirmeyi hedefler. Trombolitik ilaçlar, tıkalı bir koroner arteri açmak için kullanılabilir. Koroner anjiyoplasti ve stent yerleştirme işlemi, tıkalı arterin açılmasını sağlar ve kan akışını düzeltebilir. Kalp krizi geçiren hastalara aspirin ve kan sulandırıcı ilaçlar verilebilir. Ayrıca, ağrıyı kontrol altına almak ve kalp kasının oksijen ihtiyacını azaltmak için nitratlar kullanılabilir. Kalp krizi sonrası dönemde, hastalar genellikle kan inceltici ilaçlar ve kolesterol ilaçları gibi ilaçlar almaya devam ederler.

Kalp Krizi Sonrası Bakım ve Rehabilitasyon

Kalp krizi sonrası bakım ve rehabilitasyon, hastaların kalp sağlığını iyileştirmeye yardımcı olur. Kalp rehabilitasyon programları, egzersiz, diyet danışmanlığı ve psikolojik destek sunar. Bu programlar, hastaların fiziksel kondisyonlarını artırır, sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmalarına yardımcı olur ve stresle başa çıkmalarına destek sağlar. Sigara içen hastalara sigara bırakma programları önerilir. İlaçlar düzenli olarak kullanılmalı ve doktor tavsiyelerine uyulmalıdır. Ayrıca, yüksek tansiyon veya diyabet gibi diğer sağlık sorunları varsa bu sorunların yönetimi de önemlidir. Kalp krizi sonrası yaşam tarzı değişiklikleri, tekrarlayan kriz riskini azaltmada kritik bir rol oynar.

"
Kaygı Bozuklukları (Anksiyete) - Prof. Dr. Özgür Öner - Çocuk ve Ergen Psikiyatristi

Kaygı Bozuklukları (Anksiyete) - Prof. Dr. Özgür Öner - Çocuk ve Ergen Psikiyatristi

Kaygı Bozuklukları (Anksiyete)

Kaygı kişinin yaşına ve gelişim seviyesine göre uygunsuz ve aşırı bir şekilde, kontrol etmekte zorlandığı, gerçeklerle uyuşmayan veya abartılı, çabuk geçmeyen, kişinin günlük yaşamını engelleyen ve bazı durumlardan kaçınmasına yol açan aşırı bir endişe halidir

Korkudan Farkları Nelerdir? Fobi Nedir?

Korkuda kişide endişe yaratan nesne veya durum açıkça bellidir. Örneğin yükseklik korkusu gibi. Kaygıda ise aslında kişi gerçekte neden endişe duyduğunu çok iyi tarif edemez, evhamlıdır. Fobi, aşırı yoğun, kontrol edilmekte güçlük çekilen ve bireyin yaşamını olumsuz etkileyen korkudur.

Hangi Korkular Çocuklarda Sık Görülür?

Çocuklarda sık görülen korkular yaşa göre değişir. 7-12 aylarda bebekler yabancılardan korkar. Yabancı korkusu en yüksek durumuna 18 ay civarında gelir ve normalde 2,5 yaş civarında azalır. Erken çocukluk döneminde yani okul öncesinde çocuklar en çok annelerinden veya sevdiklerinden ayrı kalmaktan, yüksek sesler ve ani hareketlerden, canavarlardan, kötü rüyalardan korkarlar. Okul çağı çocukları karanlıktan sıklıkla korkar. Okulun başlaması ile birlikte başarısız olmaya ve arkadaşlıklara dair kaygılar da artar. Ergenlerde ise görünüm ve sosyal çevre ile ilgili kaygılar, sınav kaygısı en üst noktada olabilir. Panik bozukluk genelde ergenlikten önce başlamaz.

Korku ve Kaygıya Anne Baba Yaklaşımı Nasıl Olmalıdır?

Özellikle küçük çocuklarda çocukların duygusal durumunu anne ve babanın duygusal durumu belirler. Bu nedenle ufak çocuklarda korkunun daha az olması için anne babanın devamlı korkutucu şeyler söylememesi ve kendilerinin kaygıyla başa çıkmayı bilmesi gerekir. Bir diğer yaklaşım hatası ise çocuğun korku ve kaygılarını küçümsemek ve dalga geçmektir. Bu çocuğun kendisine olan güvenini daha da azaltır ayrıca hissettiği duyguyu da değersiz hale getirir. Anne babalar çocuklarının korktukları şeyle yüzleşmesi gerektiğini bilirler, ama büyük çoğunluğu bunun doğru yolunu bilmedikleri için çocuğu hazır olmadığı anda en çok korktuğu durumla yüzleşmesi için aşırı zorlarlar, çocuk bunu yapmak istemeyince veya yapamayınca da kızarlar. Bu da çocukta sadece anne babasını hayal kırıklığına uğrattığı için üzüntü ve onu anlamadıkları için onlara karşı öfke duymasına yarar. İlk yapılması gereken çocuğun duygusunu onaylamak ve kabul etmektir (“Bunun seni korkuttuğunu/kaygılandırdığını/heyecanlandırdığını/rahatsız ettiğini biliyorum. Hiç güzel bir his değildir herhalde.”) Sonra, çocuğun daha önceden denemediği davranış alternatiflerini denemek için bir beyin fırtınası yapmak gerekir. Çocuğun da kabul ettiği, en basit görünen adımdan başlanmalıdır, çünkü başarı esastır. Başarı başarıyı getirir ve motivasyonu arttırır. En küçük başarı hatta başarı olmasa bile çaba mutlaka görülmeli ve ödüllendirilmelidir. Yaklaşımımız şu: Şu anda elinden gelenin en iyisini yapıyorsun, ama ileride daha iyisini yapabilirsin.

Okul Korkusu Nedir?

Okul korkusu aslında pek çok durumun sonucunda ortaya çıkabilir. Okula yeni başlayan çocuklarla ergenlerdeki nedenleri farklıdır. Okula yeni başlayan çocuklarda nedeni genelde ayrılma kaygısıdır. Ayrılma kaygısında çocuk annesinden veya diğer bakım veren kişilerden ayrıldığında, ayrılma olasılığı olduğunda veya ayrılacağını düşündüğünde aşırı tepkiler verir. Bu tepkiler karın ağrısı, baş ağrısı, kusma, baş dönmesi gibi belirtilerin yanı sıra şiddetli bir kaçınma davranışını da içerebilir. Yani çocuğu evden annesi olmadan veya okul için çıkarmak bile mümkün olmayabilir. Ayrılma kaygısı çoğu çocukta kendiliğinden geçse de bazı çocuklarda çok büyük sıkıntılara neden olabilir. Benim tecrübem, ayrılma kaygısı olan bir çocuğun annesinde de her zaman ayrılma kaygısı olduğu yönünde. Ergenlerde okul reddi ise ya okuldaki bir olaya, ya olumsuz arkadaş çevresi ve ders başarısızlığına veya psikiyatrik sorunlara bağlıdır. Bu nedenle dikkatle ele alınması gerekir.

Panik Bozukluğu ile Panik Atağın Farkı Nedir?

Panik atak, bir bireyde birden ortaya çıkan vücuduyla ilgili belirtiler (baş dönmesi, bayılma hissi, çarpıntı, terleme, ağız kuruması, karın ağrısı gibi), düşünsel belirtiler (çıldıracağım, öleceğim, rezil olacağım, kendimi kontrol edemeyeceğim) ve davranışlarla (donup kalma, bayılma, kaçma gibi) ortaya çıkan bir durumdur. Panik atak pek çok duruma bağlı olabilir. Örneğin fobik insanlar korktukları durumla karşılaşınca panik atak geçirebilirler. Özellikle 35 yaş üstünde yeni başlayan olgularda diğer hastalıklar mutlaka göz önünde tutulmalıdır, çünkü özellikle kalp ve akciğer/solunum sistemi hastalıkları panik atağa neden olabilir. Ayrıca ilaç yan etkileri ve uyuşturucu maddeler de göz önünde tutulmalıdır. Panik Bozukluğu’nda ise panik atakları sebepsiz yere, birdenbire ortaya çıkarlar. Sık sık tekrar ederler. Bu nedenle kişide tekrar panik atak geçireceğim korkusu başlar. Bu korkuyla beraber birçok kişi tek başına bir yere gidememeye, yardım alamayacağını veya dışarı çıkamayacağını düşündüğü durumlardan (kalabalık yerler, sinemada orta sıralar gibi) kaçınmaya başlar.

Panik Bozukluğu Nedir? Panik Bozukluğu Nasıl Tedavi Edilir?

Yukarıda da belirtildiği gibi Panik Bozukluğu, panik atakların sebepsiz yere, birdenbire ortaya çıktığı ve sık sık tekrar ettiği bir bozukluktur. Bu nedenle kişide tekrar panik atak geçireceğim korkusu başlar. Bu korkuyla beraber birçok kişi tek başına bir yere gidememeye, yardım alamayacağını veya dışarı çıkamayacağını düşündüğü durumlardan (kalabalık yerler, sinemada orta sıralar gibi) kaçınmaya başlar. İlaçsız tedavisinde davranışçı terapi ve bilişsel davranışçı terapi, ilaçla tedavisinde ise Seçici Serotonin Geri Alım İnibitörleri (Selective Serotonin Reuptake Inhibitors) grubu ilaçlar, daha çabuk tedavi gereken durumlarda yeşil reçete ile temin edilen, yani kullanımı kontrollü ilaçlardan olan benzodiazepinler ve çok fazla çarpıntı, terleme, mide bulantısı, titreme, kızarma gibi fiziksel belirti gösteren olgularda Propranolol (Dideral) ismindeki ilaç kullanılabilir. İlaçlarla ilgili daha fazla bilgi için Korku/Kaygı İçin Kullanılabilecek İlaçlar Nelerdir? Yan Etkileri Nelerdir? kısmına , ilaçsız tedaviler için Kaygı/Korku İlaçsız Nasıl Tedavi Edilir? kısmına bakınız.

Noema Aile Sağlık Platformu

Vişnezade Mah. Süleyman Seba Cad. Derya Apt. No:74/24 Beşiktaş, İstanbul

Telefon

E-posta

"
Anksiyete İle Nasıl Başa Çıkabilirim?

Anksiyete İle Nasıl Başa Çıkabilirim?

Huzurun Anahtarını Aralamak: Anksiyete'nin Anlaşılması

Günümüzün hızlı tempolu dünyasında birçok insan, anksiyetenin zorluklarıyla boğuşmaktadır. Anksiyete, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen karmaşık bir duygusal durumdur.

Bu makalede, anksiyete'nin çeşitli yönlerini derinlemesine ele alacak ve size bu durumu anlamanıza ve etkili bir şekilde yönetmenize yardımcı olacak değerli bilgiler sunacağız.

Anksiyete Nedir?

Anksiyete, çeşitli yaşam durumları ve stres kaynakları tarafından tetiklenebilen güçlü bir duygusal tepkidir. Sıklıkla artmış kalp atış hızı, terleme ve kas gerilimi gibi fiziksel belirtiler şeklinde kendini gösterir.

Aralıklı anksiyete yaşamanın insan olmanın doğal bir parçası olduğunu tanımak önemlidir. Ancak anksiyete kronik veya ezici hale geldiğinde, kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir.

Anksiyetenin Ortak Tetikleyicileri

Hayat Değişiklikleri: Yeni bir şehre taşınma, yeni bir işe başlama veya bir ilişkiyi sonlandırma gibi büyük yaşam değişiklikleri Anksiyete'yi tetikleyebilir.

Sağlık Endişeleri: Sağlıkla ilgili endişeler, özellikle kronik hastalıklarla uğraşırken, anksiyetenin yükselmesine neden olabilir.

İş Yerindeki Baskı: Zorlayıcı iş ortamları, sıkı takipler ve işle ilgili stres faktörleri Anksiyete'ye katkıda bulunabilir.

Maddi Sıkıntı: Ekonomik istikrarsızlık ve maddi endişeler, anksiyete için yaygın tetikleyicilerdir.

Anksiyete Belirtileri Nelerdir?

Anksiyete, bireyden bireye değişebilen bir dizi fiziksel, duygusal ve zihinsel belirtiye yol açabilir.

Anksiyetenin yaygın belirtileri şunlardır:

1. Sürekli Endişe

Anksiyete bozukluğu olan kişiler genellikle sürekli ve aşırı endişe duyarlar. Bu endişeler, günlük yaşamla ilgili olabileceği gibi genel olarak belirgin bir nedenleri olmadan da ortaya çıkabilir.

2. Fiziksel Belirtiler

Anksiyete, vücutta çeşitli fiziksel belirtilere neden olabilir. Bunlar arasında artmış kalp atış hızı, titreme, terleme, mide rahatsızlığı, baş ağrısı ve kas gerilimi bulunur.

3. Uykusuzluk

Anksiyete, uykusuzluğa yol açabilir. Kişiler, gece boyunca endişe ve huzursuzluk nedeniyle iyi bir gece uykusu almakta zorlanabilirler.

4. Kas Gerilimi

Anksiyete, kaslarda gerginlik ve kasılma hissine yol açabilir. Bu, boyun, omuzlar ve sırt gibi bölgelerde yaygın olarak görülür.

5. Dikkat Sorunları

Anksiyete yaşayan kişiler genellikle dikkatlerini toplamakta zorlanır ve dağınık hissederler. Odaklanma sorunları sık görülür.

6. Irritabilite

Anksiyete, kişiyi kolayca sinirlendirebilir ve sabırsızlık hissi yaratabilir. Diğer insanlarla iletişimde zorlanabilirler.

7. Sürekli Gerginlik

Anksiyete bozukluğu olan kişiler genellikle sürekli bir gerginlik hissi taşırlar. Rahatlamakta zorlanabilirler.

8. Sosyal İzolasyon

Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişiler, sosyal etkileşimlerden kaçınma eğilimindedirler ve bu nedenle sosyal izolasyon yaşayabilirler.

9. Panik Ataklar

Anksiyete, panik atakları tetikleyebilir. Panik ataklar ani ve yoğun korku hisleri, nefes darlığı, terleme ve titreme gibi belirtilerle karakterizedir.

10. Obsesif Düşünceler ve Zorlantılar

Obsesif-kompulsif bozukluğu olan bazı kişiler, anksiyete seviyelerinin arttığı durumlarda obsesif düşüncelere ve zorlantılara sahip olabilirler.

Anksiyetenin Türleri Nelerdir?

Anksiyete tek bir bedenin giyebileceği bir kıyafet değildir. Farklı türde anksiyete bozuklukları bulunmaktadır ve her birinin kendine özgü özellikleri vardır.

En yaygın olan anskiyete türlerinden bazıları şunlardır:

1. Genelleştirilmiş Anksiyete Bozukluğu (GAB)

GAB, günlük olaylar hakkında sürekli ve aşırı endişe duyulmasıyla karakterizedir. GAB'li bireyler genellikle endişelerini kontrol etmekte zorlanırlar ve günlük yaşamlarını etkileyebilir.

2. Sosyal Anksiyete Bozukluğu (SAB)

SAB, sosyal durumlar ve etkileşimlerle ilgili yoğun bir korku ile karakterizedir. Bu, sosyal etkinliklerden kaçınmaya ve derin bir izolasyon hissine yol açabilir.

3. Panik Bozukluğu

Panik bozukluğu, ani ve tekrarlayan yoğun korku ataklarını içerir. Bu ataklar engelleyici olabilir ve genellikle gelecekteki ataklardan korkuya yol açar.

Anksiyete İle Nasıl Başa Çıkabilirim?

Anksiyete yönetimi, genel sağlığınız için önemlidir.

Bu sebeple anksiyete belirtilerini hafifletmeye yardımcı olacak bazı pratik stratejileri uygulamak, anksiyete ile başa çıkmanızda sizlere yardımcı olabilir:

1. Farkındalık Meditasyonu

Farkındalık meditasyonu, anı içinde kalma ve düşüncelerinizi ve duygularınızı yargılamadan kabul etme pratiği içerir. Bu, anksiyeteyi azaltmada etkili olduğu gösterilmiştir ve genel zihinsel sağlığı iyileştirebilir.

2. Düzenli Egzersiz Yapın

Fiziksel aktivite, doğal ruh hali yükselticiler olan endorfinleri salgılar. Düzenli egzersiz yapmak, anksiyete belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilir.

3. Profesyonel Yardım Arayışı

Eğer anksiyeteniz günlük yaşamınızı etkiliyorsa, zihinsel sağlık profesyonelinin rehberliğini aramaktan çekinmeyin. Terapi ve ilaç tedavisi Anksiyete için etkili yöntemler olabilir.

4. Sağlıklı Bir Yaşam Tarzı Sürdürün

Dengeli bir diyet, yeterli uyku ve stres yönetimi teknikleri, anksiyeteyi azaltmaya önemli katkıda bulunabilir.

5. Düşüncelerinizi ve Davranışlarınızı Takip Edin

Anksiyete semptomlarınıza neden olan düşünce ve davranışları belirlemek, onları değiştirmenize yardımcı olabilir.

6. Korkularınızın Üstesinden Gelin

Korkularınızdan kaçınmak yerine, onlara yüzleşmek, onları yönetmenize yardımcı olabilir.

7. Kendinize Karşı Sabırlı Olun

Anksiyete ile başa çıkmak zaman alır. Kendinize karşı nazik olun ve ilerleme kaydettiğinizi fark ettiğinizde kendinizi kutlayın.

Anksiyete, doğru bir şekilde anlaşıldığında ve yönetildiğinde daha az ürkütücü olabilen evrensel bir insan deneyimidir. Bu makalede paylaşılan stratejileri ve içgörüleri uygulayarak, daha huzurlu ve anksiyeteden uzak bir yaşama doğru anlamlı adımlar atabilirsiniz.

Anksiyete Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Anksiyete tamamen tedavi edilebilir mi?

Anksiyete etkili bir şekilde yönetilebilir, ancak tamamen tedavi edilebilirlik çeşitli faktörlere bağlıdır ve kişiden kişiye farklılık gösterir.

Anksiyete için doğal tedavi yöntemleri var mı?

Evet, bitkisel takviyeler ve rahatlama teknikleri gibi çeşitli doğal tedavi yöntemleri, Anksiyete belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilir.

Çocuklar Anksiyete yaşayabilir mi?

Evet, Anksiyete, çocuklar dahil her yaş grubunu etkileyebilir. Çocuklarda anksiyeti erken dönemde ele almak, uzun vadeli sorunları önlemek için önemlidir.

Anksiyete zayıflığın bir işareti midir?

Hayır, Anksiyete zayıflığın bir işareti değildir. Bu, stresin bir duygusal tepkisi olup herkesi etkileyebilir.

Yaşam tarzı değişiklikleri tek başına Anksiyete yönetimine yardımcı olabilir mi?

Bazı durumlarda, diyet, egzersiz ve stres azaltma teknikleri dahil yaşam tarzı değişiklikleri, hafif ila orta düzeydeki Anksiyete'yi etkili bir şekilde yönetmeye yardımcı olabilir.

Son Güncelleme: 17 Oca 2024

DİKKAT!
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

"
Yüksek İşlevli Anksiyete

Yüksek İşlevli Anksiyete

Yüksek İşlevli Anksiyete

Yüksek işlevli anksiyete, bireyin günlük yaşamında sürekli olarak yüksek düzeyde endişe, gerginlik ve stres yaşadığı bir durumdur. Bu anksiyete türü, genellikle dışarıdan bakıldığında bireyin başarılı, uyumlu ve yetenekli görünmesine rağmen, içsel olarak sürekli bir endişe içinde olmasını ifade eder. Birey, yüksek standartlara sahip olabilir, sürekli bir mükemmeliyetçilik arayışında olabilir ve bu durum, genel yaşam kalitesini ve günlük işlevselliği etkileyebilir.

Yüksek işlevli anksiyetenin belirtileri kişiden kişiye değişiklik gösterebilir, ancak genellikle sürekli endişe, uykusuzluk, kas gerginliği ve mide problemleri gibi fiziksel belirtileri içerir. Bu durum, bireyin sosyal ilişkilerini, iş performansını ve genel refahını etkileyebilir. Yüksek işlevli anksiyete, tanı konulduğunda uygun destek ve tedavi ile yönetilebilir.

Belirtiler ve Tanı Kriterleri

Yüksek işlevli anksiyetenin belirtileri genellikle bireyin duygusal, düşünsel ve fiziksel düzeylerde kendini gösterir. Aşağıda, yüksek işlevli anksiyetenin yaygın belirtileri ve tanı kriterleri bulunmaktadır:

Duygusal Belirtiler: Sürekli Endişe: Birey, genellikle belirli bir neden olmaksızın sürekli endişe içinde olabilir. Irritabilite: Küçük sorunlar veya engeller karşısında aşırı tepki gösterme eğilimindedir. Korku ve Panik: Belirli durumlar veya düşüncelerle ilişkilendirilen belirgin korku veya panik atakları yaşayabilir. Düşünsel Belirtiler: Mükemmeliyetçilik: Kendi performanslarına aşırı yüksek standartlar koyabilir ve bu standartları karşılamak için sürekli çaba sarf edebilir. Gelecek Korkusu: Gelecek hakkında aşırı endişeli olma eğilimindedir. Kontrol Kaybı Korkusu: Olayları kontrol edememe korkusu, bireyin düşünce süreçlerini etkileyebilir. Fiziksel Belirtiler: Uykusuzluk: Anksiyete, uykuya dalmayı veya uykuyu sürdürmeyi zorlaştırabilir. Mide Problemleri: Anksiyete, mide ağrısı, bulantı veya sindirim sorunlarına neden olabilir. Kas Gerginliği: Vücutta sürekli gerginlik hissi veya kas ağrıları görülebilir.

Bu belirtiler, bir bireyin yüksek işlevli anksiyete yaşayabileceğini gösteren genel bir rehberdir. Ancak, tanı koyma süreci için uzman bir sağlık profesyonelinin değerlendirmesi ve kapsamlı bir görüşme gereklidir.

Günlük Yaşamda Yüksek İşlevli Anksiyete

Günlük yaşamda yüksek işlevli anksiyete yaşayan bireyler, sıklıkla başarı ve uyum gösterme konusunda dışarıdan bakıldığında oldukça başarılı görünebilirler. Ancak, bu başarı genellikle içsel bir mücadele ve sürekli bir endişeyle birlikte gelir.

İş ve Sosyal İlişkiler

Yüksek işlevli anksiyete, iş yaşamını ve sosyal ilişkileri derinden etkileyebilir. Birey, iş performansında mükemmeliyetçi bir tutum sergileyebilir, sürekli başarı hedefleri koyma eğiliminde olabilir. Bu durum, görünürdeki başarıya rağmen iş yerinde ve sosyal çevredeki ilişkilerdeki zorlukları beraberinde getirebilir.

Günlük Rutinler

Günlük yaşam aktiviteleri, yüksek işlevli anksiyete yaşayan bireyler için ek bir zorluk oluşturabilir. Basit görevlerde bile aşırı endişe ve mükemmeliyetçilik, günlük rutinleri etkileyebilir. Bu durum, zaman yönetimi ve enerji düzeylerini etkileyerek kişinin günlük işlevselliğini azaltabilir.

Yüksek işlevli anksiyete, bireyin yaşam kalitesini etkileyen bir durumdur. Bu nedenle, bu durumu anlamak ve başa çıkmak için uygun destek ve stratejilerin kullanılması önemlidir.

Yüksek İşlevli Anksiyete ile Başa Çıkma Stratejileri

Yüksek işlevli anksiyete, kişinin günlük yaşamında sürekli bir endişe ve stresle başa çıkmasını gerektirebilir. Ancak, uygun stratejilerle bu durum yönetilebilir. İşte yüksek işlevli anksiyete ile başa çıkma konusunda etkili olabilecek bazı stratejiler:

1. Bilinçli Nefes Egzersizleri:

Derin ve bilinçli nefes almak, anksiyete seviyelerini düşürebilir. Nefes egzersizleri, rahatlatıcı bir etki yaratarak anksiyetenin kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir.

2. Mindfulness ve Meditasyon:

Mindfulness ve meditasyon pratiği, zihinsel farkındalığı artırabilir ve anksiyete ile baş etmeyi öğretebilir. Günlük meditasyon uygulamaları, stresle başa çıkmada etkili bir araç olabilir.

3. Fiziksel Aktivite:

Düzenli egzersiz, endorfin salınımını artırarak genel ruh halini iyileştirebilir ve anksiyete ile mücadelede destek sağlayabilir.

4. Duygusal Destek:

Aile üyeleri, arkadaşlar veya profesyonel destek almak, duygusal yükleri hafifletebilir ve anksiyeteyle başa çıkmada destek sağlayabilir.

5. Günlük Tutma:

Duygusal durumları anlamak için günlük tutmak, düşünceleri organize etmeye ve anksiyeteyle başa çıkmaya yardımcı olabilir.

Yüksek işlevli anksiyete ile başa çıkmak, bireyin kendi ihtiyaçlarına göre uygun stratejileri bulmasını gerektirir. Profesyonel yardım almak da bu süreçte önemli bir adım olabilir.

İş ve Akademik Performans Üzerindeki Etkileri

Yüksek işlevli anksiyete, bireyin iş yaşamını ve akademik başarısını etkileyebilir. Bu durum, genellikle mükemmeliyetçi bir tutumla birleşir ve performans beklentilerini yükseltir.

İş Hayatında Etkiler

Mükemmeliyetçilik: Yüksek işlevli anksiyete yaşayan bireyler, genellikle mükemmeliyetçi bir tutum sergilerler. Bu durum, iş performanslarına yüksek standartlar koyarak sürekli bir memnuniyetsizlik duygusu yaratabilir.

Stres ve Baskı: Sürekli endişe ve stres, iş hayatında etkili kararlar almayı zorlaştırabilir ve bireyin iş performansını olumsuz yönde etkileyebilir.

İletişim Zorlukları: Sosyal kaygı, iş ortamında etkili iletişim kurmayı engelleyebilir. Toplantılara katılma veya fikirlerini paylaşma konusunda çekinceler yaşanabilir.

Akademik Hayatta Etkiler

Sınav Kaygısı: Yüksek işlevli anksiyete, öğrencinin sınavlara hazırlanma sürecini zorlaştırabilir. Performans endişeleri, öğrenme sürecini etkileyebilir.

Ödev ve Projelerde Aşırı Çaba: Mükemmeliyetçilik, öğrenciyi her ödev veya projede aşırı çaba sarf etmeye iter. Bu durum, sürekli bir stres kaynağı olabilir.

Grup Çalışmalarında Zorluklar: Sosyal kaygı, grup içinde etkili bir şekilde çalışmayı engelleyebilir. İşbirliği ve iletişim konusunda zorluklar yaşanabilir.

Yüksek işlevli anksiyete, iş ve akademik yaşamda çeşitli zorluklara neden olabilir. Ancak, bu etkilerle başa çıkma stratejileri ve destek mekanizmaları ile birey, bu zorlukların üstesinden gelebilir ve daha sağlıklı bir denge oluşturabilir.

Psikomental Psikoloji Bakırköy Psikolog

Psikomental Psikoloji, Bakırköy Zuhuratbaba’da anksiyete üzerine uzmanlaşmış bir ekip sunmaktadır. Bu klinik, 2018 yılında kurulmuş olup, Bireysel Terapi, Evlilik ve Çift Terapisi, Çocuk ve Ergen, Yetişkin ve Çocuk Zeka Testleri grupları ile çalışan bir danışmanlık merkezidir.

Uzman Ekibimiz

Bakırköy’deki uzman ekibimiz, BDT, EMDR Terapisi, Logoterapi, Dinamik Terapi gibi bilimsel olarak kanıtlanmış farklı terapi yaklaşımlarından yararlanarak anksiyete konusunda destek sunmaktadır. Danışanların sağlığı bizim için öncelikli olduğundan, pandemi sürecinde online terapi seçeneğimizle de hizmet veriyoruz.

Konum ve Ulaşım

Bakırköy Zuhuratbaba’daki merkezimiz, Bakırköy Meydanı’na sadece 1 dakikalık yürüme mesafesindedir. Bahçelievler, Şirinevler, Ataköy, Florya gibi semtlere yakın olması, danışanların kolayca ulaşımını sağlarken, Şişli, Beşiktaş, Üsküdar, Kadıköy, Halkalı, Beylikdüzü gibi konumlardaki danışanlar için Marmaray, metrobüs, metro duraklarına yakınlığı trafiksiz ve kolay bir ulaşım imkanı sunmaktadır.

Bakırköy’de bulunan Psikomental Psikoloji kliniği, anksiyete ile baş etme konusunda bireylere destek sağlamak ve psikolojik huzurunu artırmak amacıyla çeşitli terapi ve danışmanlık hizmetleri sunmaktadır.

Psikomental Psikoloji Bakırköy Uzman Psikolog

Psikomental Psikoloji, Bakırköy Zuhuratbaba’da anksiyete, depresyon, ilişki sorunları ve diğer psikolojik zorluklarla başa çıkma konusunda uzmanlaşmış bir ekiptir. Uzman psikologlarımız, bireysel terapi, çift terapisi, aile terapisi gibi farklı terapi yaklaşımları kullanarak danışanların ihtiyaçlarına özel destek sağlamaktadır. Bireyin duygusal ve zihinsel sağlığını geliştirmek, güçlendirmek ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla kişiselleştirilmiş bir yaklaşım sunmaktayız.

Psikomental Psikoloji Ataköy Psikolog

Psikomental Psikoloji, Ataköy’de psikologlar aracılığıyla bireysel ve grup terapileri sunan bir danışmanlık merkezidir. Ataköy lokasyonumuzda, stresle başa çıkma, özsaygıyı artırma, ilişki becerilerini güçlendirme gibi konularda destek sağlayan bir dizi terapi hizmeti sunmaktayız. Psikologlarımız, bireylerin duygusal iyilik hallerini anlamalarına ve güçlenmelerine yardımcı olmak için çeşitli terapi yöntemlerini kullanmaktadır.

Psikomental Psikoloji Ataköy Uzman Psikolog

Ataköy’deki uzman psikologlarımız, bireylerin kişisel gelişim hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmak amacıyla çeşitli terapi yaklaşımları kullanmaktadır. Ataköy lokasyonumuzda, bireysel terapi seansları ile stres yönetimi, öfke kontrolü, anksiyete azaltma gibi konularda destek sunulmaktadır. Uzmanlarımız, her bireyin benzersiz ihtiyaçlarına odaklanarak kişiselleştirilmiş bir terapi deneyimi sunmaktadır.

Psikomental Psikoloji İstanbul Psikolog

Psikomental Psikoloji, Bahçelievler, Şirinevler, İncirli, Zuhuratbaba, Florya, Zeytinburnu gibi semtlerde terapi hizmetleri sunmaktadır. Bu bölgelerde yaşayan bireylerin psikolojik ihtiyaçlarına yanıt vermek amacıyla uzman psikologlarımızdan oluşan bir ekip ile çalışmaktayız. Terapi hizmetlerimiz arasında bireysel terapi, çift terapisi, aile terapisi ve grup terapileri bulunmaktadır.

Psikomental Psikoloji Online Terapi Hizmetleri

Psikomental Psikoloji, online terapi hizmetleri ile bireylerin ihtiyaçlarına dijital platformlar aracılığıyla yanıt vermektedir. Online terapi, bireylerin konforlu bir ortamda terapi alabilmelerine olanak tanır. Uzman psikologlarımız, video görüşmeler veya yazılı iletişim yoluyla çeşitli konularda destek sağlamaktadır. Online terapi, kişisel zorluklarla başa çıkma ve duygusal iyilik halini artırma konusunda etkili bir seçenek sunmaktadır.

Sıkça Sorulan Sorular

Anksiyete nedir ve belirtileri nelerdir?

Anksiyete, genellikle aşırı endişe, korku ve gerginlik duygularını içeren bir duygusal durumdur. Belirtiler arasında kalp çarpıntısı, terleme, sıkıntı, kas gerginliği ve uykusuzluk bulunabilir.

Yüksek işlevli anksiyete ile düşük işlevli anksiyete arasındaki fark nedir?

Yüksek işlevli anksiyete, dışarıdan bakıldığında bireyin başarılı görünmesine rağmen içsel olarak sürekli endişe yaşadığı bir durumu ifade eder. Düşük işlevli anksiyete ise günlük işlevselliği daha belirgin bir şekilde etkiler.

Anksiyete tedavisi nasıl işler ve ne tür yaklaşımlar kullanılır?

Anksiyete tedavisi genellikle terapi, ilaç tedavisi veya bunların bir kombinasyonunu içerir. Bilişsel davranış terapisi (BDT), EMDR terapisi, ilaçlar ve relaksasyon teknikleri gibi yöntemler sıklıkla kullanılır.

Anksiyete ile başa çıkma stratejileri nelerdir?

Anksiyete ile başa çıkma stratejileri arasında nefes egzersizleri, meditasyon, fiziksel aktivite, sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları ve destek grupları bulunabilir.

Anksiyete nasıl bir etki bırakabilir ve uzun vadeli sonuçları nelerdir?

Uzun vadeli anksiyete, genel yaşam kalitesini düşürebilir, iş ve sosyal ilişkileri etkileyebilir. Kronik anksiyete, depresyon, fiziksel sağlık sorunları ve işlevsiz davranışlar gibi durumları tetikleyebilir.

Terapiye başvurmak için hangi durumlarda uygun olabilir?

Terapi, geniş bir yelpazede duygusal, zihinsel ve davranışsal sorunlara yardımcı olabilir. Depresyon, anksiyete, ilişki sorunları veya kişisel gelişim hedefleri gibi konularda terapi arayışında olanlar için uygundur.

Online terapi nasıl işler ve bu yöntem ne kadar etkilidir?

Pandemi sürecinde online terapi popülerlik kazanmıştır. Online terapi, video görüşmeler veya mesajlaşma yoluyla gerçekleştirilebilir. Araştırmalar, online terapinin yüz yüze terapiyle benzer etkilere sahip olduğunu göstermektedir.

"
İDDETLİ VE PANİK DÜZEYDE KAYGI

İDDETLİ VE PANİK DÜZEYDE KAYGI

Lösante Blog

Stresli, huzursuz, gergin ve endişeli gibi sözcükler anksiyete (kaygı) durumunu anlatmaktadır. Anksiyete kötü hislerin oluşumunu tetiklese de hafif ve orta düzeyde olduğunda, faydalı olabilen, harekete geçişi desteklemesi açısından gerekli görülen ve motive edici normal ve yaygın bir duygu olarak kabul edilebilir (Williams, 2018). Yaşam kalitesinde düşme, yeti yitiminin oluşması ve işlevselliğin azalmasına sebebiyet oluşturan belli bir uyarana yönelik süresi ve şiddeti bakımından uygun olmayan tepki olarak görülen kaygı psikopatolojik açıdan panik ve ciddi düzeyde patolojik kaygı olarak kabul edilebilir (Gökalp, 2015).Kaygının fizyolojik, bilişsel, affektif/duygusal ve davranışsal olarak dört temel klinik özelliği bulunmaktadır (Kurt, 2011).

Bilişsel Belirtiler

Ciddi ve panik düzeyinde kaygının bilişsel bulguları incelendiğinde gerçeklik algısında değişim, problem çözmede zorlanma veya çözememe, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon güçlüğünden bahsedilebilir (Williams, 2018). Zaman algısından bozulma, detaylara odaklı seçici dikkat, dissosiyatif (işlev bütünlüğünün bozulması eğilimler ve uyaranları algılamakta güçlük ve/veya algılayamama gelişebilir (Beck, Emery ve Greenberg, 1985).

Affektif/Duygusal ve Davranışsal Belirtiler

Affektif çıktılara bakıldığında tehdit, alarm, panik, korku, çaresizlik huzursuzluk yoğun olarak kendini gösterebilir (Kurt, 2011). Duygusal ve davranışsal açıdan ortaya çıkabilecek belirtilere bakıldığında, yeni uyaranların ürkütücü algılanması, aktivitede azalma veya artma, içe kapanma, donakalma, yerinde durmama, aşırı hareketlilik, dezorganize olma, düşkün görünüm, ajitasyon, sızlanma, sallanma, içe çekilme, öfke, ağlama ve kaçma davranışı görülebilir (Beck, Emery ve Greenberg, 1985).

Fizyolojik Belirtiler

DSM 5’ e (Amerikan psikiyatri Birliği, 2014) göre fizyolojik belirtiler incelendiğinde, çarpıntı veya kalp hızının artması, terleme, titreme ya da sarsılma, boğuluyormuş gibi hissetme, soluğun tıkanması, göğüs ağrısı veya sıkışma, bulantı ya da karın ağrısı, titreme üşüme veya ateş basması, ölüm, çıldırma veya kalp krizi geçirme korkusu, uyuşmalar kas koordinasyon bozulması ve duyumlarda etkilenme olarak tanımlanabilir.

Fizyolojinizin ve ruhsallığınızın yoğun düzeyde hissettiğiniz kaygıdan kaynaklı olarak belirtiler verdiğini ve bunun bedeninizin size verdiği yardım çağrısı olduğunu unutmamak gerekir. Bu belirtilerin sonsuza kadar devam etmeyeceğini ve beden bütünlüğünüzü bozmayacağını bilmek ve bunun içinde bulunduğunuz şiddetli ve panik düzeyde kaygıdan kaynaklandığını fark etmeniz gerekir (Kurt, 2011).

Yüksek Düzeyde Kaygıya Sahip Bireye Aile Desteği

Kaygı ile başa çıkmada sosyal desteğin öneminin büyüklüğü bilinmektedir (McHugh, Smits ve Otto, 2009). Şiddetli ve panik anksiyetesi bulunan birey ile yaşamayı işlevsel ve tatmin edici bir hale getirmenin en temelinde bozukluğa dair doğru ve net bilgiye sahip olmak yatmaktadır. Ortaya çıkan tepkilerin kişisel algılanmaması, sürecin getirisi olarak normal kabul edilmesi ve bireyin bu tepkileri bile isteye yapmadığının bilinmesi gerekmektedir. Kişiye empatik bir şekilde yaklaşarak, anlamaya çalıştığınızı ve yalnız olmadığını göstererek profesyonel desteğe yönlendirilmesi esastır (Leahy ve Holland, 2009).

Aile içindeki kaygıya sahip birey ile iletişime girerken patolojisine dahil olmamak önemli bir yere sahiptir. Kaygısının içine sizi dahil etmeye çalışabilir ve bunu fark edip sınırı korumak gerekmektedir. Şiddetli ve panik düzeyde kaygı yaşayan birey eş ya da partnerde güvenlik kişisine ihtiyaç duymaktadır. Bununla ilişkili olarak güven temelinde, saygılı, sakin ve anlaşılır bir şekilde etkili iletişim kurulmalıdır. Kaygının azalmasına destek olacağı düşünülen egzersizlerin aile üyeleri tarafından teşvik edilerek birlikte yapılması kişinin cesaretlenmesini sağlayacaktır. Sosyal destek, kişinin çaresizlik, kontrol kaybı, panik, yalnızlık, stres ve kaygı duygularının seviyesinin azalmasına yardımcı olacaktır. Bu yapıdan ailenin her bir üyesinin etkileneceği unutulmamalıdır. Bu nedenle kişinin bireysel destek almasının yanında, aile terapisine düzenli olarak gitmenin sürecin fonksiyonel atlatılmasında en büyük desteği sağlayacağı bilinmelidir (Leahy ve Holland, 2009).

Profesyonel Destek Alınması Gereken Durumlar

Şiddetli ve panik düzeyde yaşanan kaygıda kişinin işlevselliğinin büyük ölçüde etkilenmesi, yaşam kalitesinin düşmesi, psikolojik ve fizyolojik alana etki düzeyi olarak yayılmış olması açısından profesyonel destek gerektirmektedir. Diğer taraftan psikofarmakolojik destek gerekip gerekmediği de düşünülmelidir. (Karaaslan ve Hacımusalar, 2018).

Kişinin kendisi ve ailesinin tek başına bu sorunla mücadele etmekte yetersiz kalması nedeniyle desteğe başvurulması önem taşımaktadır. Ailenin diğer üyeleri, kişide tanımlanan belirtileri gözlemlediğinde söz konusu aile bireyini profesyonel destek alımı için teşvik etmelidir. Aşağıda belirtilen anksiyete ile baş etme yolları yalnızca profesyonel yardıma ek olarak destek amaçlı uygulamalar olarak kullanılabilecektir. (Sancak, Cesur, Altuntaş ve Özer, 2016).

Şiddetli, Panik Düzeyde Kaygılı Birey İçin Sorunuyla Baş Etme Yolları

Farkındalığın oluşması ve sürecin sağlıklı geçirilmesi açısından anksiyete belirtilerinin neler olduğu bilinmelidir (Can, 2019). Yoğun düzeyde anksiyeteye sahip kişilerde öncelikli olarak profesyonel destek sağlanmalı ve ona ek olarak aşağıda verilen egzersizler uygulanmalıdır (Allgulander, 2009).

Kas Gevşeme Egzersizi

Bu egzersiz ile beden farkındalığı arttırma ve kontrolü sağlama, kas gerginliğini azaltma hedeflenmektedir (Allgulander, 2009). Oturduğunuz yerde arkanıza yaslanarak tüm bedeninizin serbest kalmasını ve gözlerinizin kapanmasını sağlayın. Bedenin alt bölü ayaklardan başlayarak üst bölüm kafaya kadar her kası sırayla hissederek kasılıp gevşemesini izleyin (Işık ve Taner, 2006).

Nefes Egzersizleri

Nefes almada zorluk kaygısı için uygulandığında etkili bir tekniktir ( Işık ve Taner, 2006). Leahy ve Holland (2009) nefes egzersizini şu şekilde açıklamıştır:

Burnunuzdan nefes alarak havayı akciğerlerinizin alt bölümüne itip diyaframın şiştiğini hissediniz. Burnunuzdan nefesi alırken 4e kadar sayıp, 3 saniye nefesi içinizde tutup ağzınızdan tekrar üfleyiniz. Gevşeme ve rahatlamaya odaklanabilirsiniz. Bunu yaparken içinizden kendinizi güvende hissedeceğiniz bir ortamı hayal edebilirsiniz. Kaygı hissettiğinizde bunu gün içinde yapabilir ve/veya gece uykuya dalmadan önce düzenli olarak uygulayabilirsiniz (s. 272).

Görselleştirme/Hayalleme

Leahy ve Holland’a (2009) göre anksiyete yaratan ortamdan uzaklaşarak kişinin kendini huzurlu ve güven dolu hissetmesine yardımcı olunması amaçtır. Gözlerinizin kapalı olmasını sağlayacak şekilde veya sabit bir noktaya bakarak rahat bir yere uzanın. Kendinizi güvenli hissedeceğiniz ve size huzur veren bir alanı düşünmeye başlayın. Bu sırada tüm duyu organlarınızla hayal ettiğiniz alanı en canlı ve detaylı bir şekilde zihninizde oluşturmaya çalışın. Gördüğünüz detayları, hissettiğiniz sesi, havanın ısısını ve rüzgarın teninizde bıraktığı etkiyi, deniz, yağmur vb. kokuyu olabildiğince hissetmeye çalışın. Bunu yaparken tek amaç huzurlu ve rahatlamış hissetmek olsun. (Leahy, Holland, 2009).

Maruz Bırakma/Kaçınmanın Üstesinden Gelme

Bu egzersiz ile kişi korkusunun azalması ve kaygıyı kontrol etmesi sağlanacaktır. Burada kişi korkulan durumla yüz yüze bıraktırılır. Daha önce gitmekten korktuğunuz ortama gitmeyi deneyebilir ve bu deneyiminizdeki duygu ve düşüncelerinize odaklanabilirsiniz. Daha önce belirtilen kaygıyı azaltıcı egzersizleri burada da uygulayabilirsiniz (Işık, Taner, 2006).

Odaklanma

Bu egzersizin amacı gerginliğin azalmasını sağlayarak sakin ve huzur duygusunu koymaktır. Bu egzersizi yapmak için etrafınızda ilginizi çeken herhangi bir objeye odaklanabilir veya duvarın üzerine bir işaret koyarak orayı odak noktası olarak belirleyebilirsiniz. Bir iki dakika odağınız seçtiğiniz objedeyken yavaşça derin nefes alıp verebilirsiniz. Zihninizde beliren diğer düşünce ve duygular yerine yalnızca seçtiğiniz o objeye odaklanmaya çalışın (Kurt, 2011).

Anksiyete Oluşturan Düşünceyi Yönetme/Kontrol Etme

Bu egzersizde sizin kendi kendinize konuşmanız önerilir ve buradaki amaç kaygıyı ortaya çıkaran işlevsel olmayan düşünceler yerine alternatif olanların koyup kaygı seviyesini düşürmektir. ( Kinrys & Pollack, 2004). Örnek: Bedenimdeki bu his kaygı ve panikten kaynaklı ve kalp krizi geçirmeme veya delirmeme neden olmayacak. Kısa bir süre içinde azalacak vb. (Can, 2019).

Profesyonel Destek Alınabilecek Merkez Özellikleri

Şiddetli, panik düzeyde kaygı yaşayan birey için psikiyatrist ve klinik psikoloğun bir arada işbirliği ile çalıştığı, üniversite, özel ve vakıf hastanelerine, uzman kadroya sahip muayenehanelere, psikolojik ve psikiyatrik danışma merkezlerine başvuru yapılarak destek alınabilir. Psikofarmakolojik destek gerekliliği açısından değerlendirilmenin yapılması ve düzenli psikoterapi uygulamasına alınması işlevselliğin arttırılması açısından uygun olacaktır. Sürecin etkisinin diğer aile üyelerine yansıması ve aile dinamiklerinde, rollerin getirisi olan sorumluluklarda, ilişki ve iletişimdeki tatmin düzeyinde olumsuz etki oluşturması açısından aile danışmanlığı hizmetinden de yararlanmak gerekmektedir.

Kaygı - Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Belirtileri ve Tedavisi.

Kaygı - Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Belirtileri ve Tedavisi.

Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Belirtileri ve Tedavisi

Kaygı, bedenin stresli durumlarda verdiği normal fiziksel tepkidir. Bazı durumlarda bu tepki normal ve yararlıdır. Tehlikelere karşı bizi uyarabilir, dikkatimizi hazırlamamıza ve düzenlememize yardımcı olabilir. Bu gibi durumlarda da vücudunuz kendisini tehlike esnasında koruma altına alır. Örneğin savaşmaya veya kaçmaya hazırlanırken kalp atışlarınız ve solunumunuz artar, oksijenli kan kaslarınıza pompalanır. Sağlıklı bir endişe dolgusu sizi zorlanacağınız sınavlara zamanında ve daha çok çalışmaya başlamanıza zorlar veya sizi karanlık sokaklarda dolaşmaktan caydırabilir.

ANKSİYETE BOZUKLUĞU NEDİR?

Anksiyete bozuklukları, normal gerginlik veya endişe duygularından farklıdır ve aşırı korku veya aşırı endişe içerir. Anksiyete gelecekteki bir endişenin öngörülmesi anlamına gelir ve daha çok kas gerginliği ve kaçınma davranışı ile ilişkilidir. Anksiyete bozukluğu, bireyin yaşamını ciddi şekilde etkilemeye başladığında ortaya çıkar. Ulusal araştırmalar , 18 yaşın üzerindeki her beş Amerikalıdan birinin ve 13-18 yaş arasındaki üç gençten birinin son bir yıl içinde anksiyete bozukluğu yaşadığını belirtiyor. Endişelenme aynı zamanda şiddetli ve bireye karşı mücadelecidir , birey günlük işlerinde konsantre olmakta zorlanır ve tamamlamakta güçlük çeker.

NE TÜR BİR ENDİŞE BOZUKLUĞUNUZ VAR ?

Yaygın anksiyete bozukluğu: Hızlı bir kalp atışı, terleme ve ağız kuruluğu sık görülen anksiyete belirtileridir.Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiler, uzun süre bu tür bir uyarılma yaşayabilir. Huzursuzluk, özellikle çocuklarda ve gençlerde sık görülen bir diğer endişe belirtisidir. Kolayca yorulmak, genelleşmiş anksiyete bozukluğunun bir başka belirtisidir. Bu belirti bazılarına şaşırtıcı gelebilir, çünkü endişe genellikle hiperaktivite veya uyarılma ile ilişkilendirilir. Bazıları için yorgunluk, endişe krizini izleyebilir ya da kronik olabilir.

Sosyal anksiyete bozukluğu: Sosyal durumlarda veya toplum içinde konuşma gibi başkalarının önünde performans göstermeye çağrıldığında kaygı duyarlar.

Fobiler: Genellikle zararlı olmayan belirli bir nesne, durum veya faaliyetten aşırı ve sürekli bir şekilde korku hissetmektir.Hastalar korkularının aşırı olduğunu bilirler fakat üstesinden gelemezler.Bu korkular, bazı kişilerin korktukları şeylerden kaçınmak için aşırı uzunluklara gittikleri sıkıntılara neden oluyor. Örnekler uçak korkusu veya örümcek korkusu olabilir.

Panik atak Bir diğer anksiyete bozukluğunu çağıran etken panik atakları çağrıştıran panik rahatsızlıklarıdır. Panik atak aşırı yoğun korkuların hissedilmesiyle rahatsızlık duyulan fiziksel semptomdur. Bunun yanı sıra tekrarlanan panik ataklar, panik bozukluğunun bir işareti de olabilir.

Teşhis ve Tedavi

Anksiyete bozukluğunun teşhisi günlük yaşama müdahale edebilecek kadar şiddetliyse ve en az altı ay boyunca her gün devam ederse konulur. Her anksiyete bozukluğu kendine has özelliklere sahip olsa da, çoğu iki tedaviye iyi yanıt verir: psikoterapi veya “konuşma terapisi” ve ilaçlar. Bu tedaviler tek başlarına veya kombinasyon halinde verilebilir. Bilişsel davranış terapisi, bir tür konuşma terapisidir, kişinin daha az endişeli hissetmesine yardımcı olmak için farklı düşünme, tepki ve davranış biçimlerini öğrenmesine yardımcı olabilir.İlaçlar anksiyete bozukluklarını tamamen tedavi etmez, ancak semptomlardan belirgin bir rahatlama sağlayabilir. Derin nefes, meditasyon, farkındalık ve kas gerginliğini hafifletmek ve sakinleşmek için kullanılan teknikler yani zihin-beden yaklaşımları etkili yöntemlerdendir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.