Anksiyete Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tedavisi - DRCem

Anksiyete Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tedavisi - DRCem

Anksiyete

Anksiyete insanların endişelerini kontrol etmesinde zorlanmasına neden olabilir. Kaygı duyguları zamanla veya çevresel koşullar ile değişmez sabittir . Bu durum çoğu zaman günlük yaşamlarını etkileyebilir.

Psikiyatri Hangi Bölüm 2022-12-10 23:12:31 Güncellenme Tarihi Anksiyete Nedir ?

Anksiyete, endişe veya korku gibi hafif veya şiddetli olabilen bir huzursuzluk hissidir.

Herkesin hayatının bir noktasında endişe duyguları vardır. Örneğin, bir sınava girme veya tıbbi test veya iş görüşmesi yapma konusunda endişeli ve kaygılı hissedebilirsiniz. Böyle zamanlarda endişeli hissetmek tamamen normal olabilir.

Ancak, bazı insanlar endişelerini kontrol etmekte zorlanırlar. Kaygı duyguları zamanla veya çevresel koşullar ile değişmez sabittir . Bu durum çoğu zaman günlük yaşamlarını etkileyebilir.

Ankiyete Nedenleri ?

Anksiyete bozukluklarının nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte aşağıdakiler söz konusu olabilir:

Genetik faktörler (ailede anksiyete bozukluğu geçmişi olması) Çevresel faktörler (travmatik bir olay veya kronik stres yaşanması) Kronik bir hastalık öyküsü (Kardiyak aritmiler, Koah gibi ) Kişilik özellikleri.

Bir anksiyete bozukluğu, önemli bir ilişkinin kopması veya yaşamı tehdit eden bir hastalığa yakalanma gibi çevresel streslerle tetiklenebilir.

Anksiyete Belirtileri Nedir?

Anksiyete, insanların kaygı, endişe ve korku duygularını aşırı bir şekilde yaşadığı bir hastalıktır. Anksiyete, insanların yaşamını olumsuz yönde etkileyen bir rahatsızlıktır ve insanların günlük yaşamlarını yönlendirir. Anksiyete belirtileri arasında şunlar sayılabilir:

Kalp hızında artış Hızlı nefes alıp verme Aşırı terlemek Titreme Yorgunluk Baş dönmesi Boğulma hissi Ağız kuruluğu Karın veya Göğüs Ağrısı İshal Baş Ağrısı Uykusuzluk, kabus görme Sıcak basması veya soğuk terlemeleri Aşırı sinirlilik. Anksiyete Tedavisi

Anksiyete tedavisinde en yaygın olarak kullanılan yöntem, psikoterapi olup, bu tedavi ile kişinin anksiyetesine neden olan nedenler ortaya çıkarılır ve kişi bu nedenlerle nasıl başa çıkabileceği konusunda bilgi edinir.

Psikoterapi, bir psikolog veya psikiyatrist tarafından yapılır ve bu uzmanlar kişinin anksiyetesine neden olan nedenleri belirleyerek tedavi yöntemini belirler. Anksiyete tedavisinde şu şekilde tedavi basamakaları uygulanabilir:

Psikoterapi: Psikoterapi, anksiyeteyi azaltmaya yönelik bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi, bir psikolog ya da psikiyatr tarafından yapılır ve kişinin anksiyetesini azaltmaya yönelik konuşma terapisi gibi teknikler kullanılır. İlaç tedavisi: Anksiyete tedavisinde kullanılan ilaçlar, kişilerin anksiyetesini azaltmaya yönelik olup, genellikle antidepresan ilaçlar kullanılır ve bu ilaç sadece psikiyatri uzmanı tarafından verilebilir.
Diyet ve egzersiz: Diyet ve egzersiz, anksiyeteyi azaltmaya yardımcı olabilen yöntemlerdir. Psikoterapi

Psikoterapi, insanların duygu, düşünce ve davranışları ile ilgili sağlık sorunlarını tedavi etmeye yönelik bir tedavi yöntemidir. Psikoterapi, bir psikolog ya da psikiyatri uzmanı tarafından yapılır ve kişinin anksiyetesini azaltmaya yönelik konuşma terapisi gibi teknikler kullanılır. Psikoterapi yöntemleri arasında şunlar sayılabilir:

Konuşma terapisi: Konuşma terapisi, kişinin konuşarak kendini ifade etmesine yardımcı olur. Bu terapi sayesinde kişi, duygularını ve düşüncelerini ifade edebilir ve bu sayede kendini daha iyi anlar ve anksiyetesini azaltılabilir. Davranış terapisi: Davranış terapisi, kişinin davranışlarını değiştirmeye yardımcı olur. Bu terapi sayesinde kişi, anksiyeteyi tetikleyen davranışları değiştirebilir. Kişilerarası terapi: Kişilerarası terapi, kişinin ilişkilerini düzgün bir şekilde yürütmeye yardımcı olur. Bu terapi sayesinde kişi, ilişkilerinde anksiyeteyi tetikleyen faktörleri tespit edebilebilir. Grup terapisi: Grup terapisi, kişilerin bir arada bulunarak konuşma terapisi gibi teknikler kullanarak anksiyetelerini azaltmaya yardımcı olur. Bu terapi sayesinde kişiler birbirlerinden destek alabilirler.
Ocuklarda Davranış Bozukluğu Belirtileri ve Tedavisi - Hisar Hospital Intercontinental

Ocuklarda Davranış Bozukluğu Belirtileri ve Tedavisi - Hisar Hospital Intercontinental

Çocuklarda Davranış Bozukluğu Belirtileri ve Tedavisi

Çocuklarda davranış bozukluğu, onların sosyal, duygusal ve akademik işlevselliği etkileyen bir durumdur ve çeşitli belirtilerle kendini gösterir. Bu durum, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, yeme bozuklukları, uyku sorunları, depresyon, anksiyete ve öfke kontrolsüzlüğü gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Bu belirtiler çocuğun günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir ve özellikle de ebeveynleri ile iletişim kurmaları konusunda zorlanmalara neden olabilir. Davranış bozukluklarının tedavisi ise genellikle çok disiplinli ve kararlı bir yaklaşım gerektirir. Bu konuda davranış terapisi, bilişsel terapi, aile terapisi ve bazen de ilaç tedavisi yöntemlerine başvurulabilir. Tedavi yaklaşımları çocuğun davranışlarını düzenlemek, uygun becerileri öğretmek, sosyal ve duygusal açıdan işlevsellik sağlamayı amaçlar.

Çocuklarda Davranış Bozukluğu Nedir?

Çocuklarda davranış bozukluğu, çocuğun yaşına, gelişim düzeyine uygun olmayan ve sosyal normlara aykırı davranışlar sergilemesi durumudur. Bu davranışlar, çocuğun günlük yaşantısını etkileyebilir ve genellikle disiplin sorunları, okulda başarısızlık, sosyal ilişkilerde zorluklar ve ev ödevlerini yapmama, uyku saatinde uyumama gibi sorunlara yol açabilir. Yaygın görülen belirtileri arasında öfke patlamaları, agresiflik, fiziksel şiddete yatkınlık, yalan söyleme, tutarsızlık ve hırsızlık yer alabilir. Davranış bozuklukları, genellikle çeşitli faktörlerin etkileşimi sonucu ve çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Davranış bozuklukları genel olarak aşağıdaki durumlar şeklinde görülebilir:

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite, dikkati sürdürmede zorluk çekme ve dürtüsellik durumu ile karakterizedir. Bu durumundaki çocuk, konsantrasyon sorunları yaşayabilir, benlik duygusundan uzak kalabilir, hiperaktif olabilir ve dürtüsel davranışlar sergileyebilir. Öğrenme güçlüğü, kurallara uyma sorunları ve sosyal ilişkilerde zorluklar görülebilir. Tedavi genellikle davranış terapisi, eğitim stratejilerini bazı durumlarda da ilaç tedavilerini içerebilir.

Davranışsal Yeme Bozuklukları

Bu durum, çocuğun beslenme alışkanlıklarının olumsuz yönde değişmesine ve düzensizliklere yol açabilir. Örneğin, yemek seçme, yemek reddetme veya aşırı yeme gibi yeme problemleri ortaya çıkabilir. Bu durumun tedavi edilmemesi halinde gelişim geriliği veya obezite gibi sağlık sorunları da ortaya çıkabilir. Davranışsal yeme bozukluklarının tedavisi, bir çocuk psikoloğu ve beslenme uzmanının ortak çalışmasıyla çocuğun beslenme alışkanlıklarını yeniden düzenleme ve çocuğun stres faktörleriyle başa çıkmasına yardımcı olacak uygulamaları içerir.

Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu

Çocuklarda karşıt olma-karşı gelme bozukluğu, çocuğun sürekli veya sık sık olarak otoriteye karşı gelerek, onlara düşmanca veya isyankar davranışlar sergilemesi durumudur. Bu duruma sahip çocuk, yetişkinlerin talimatlarını tanımayabilir, kurallara karşı gelebilir ve sıklıkla asi, isyankar davranışlar sergileyebilir.

Davranışsal Uyku Bozuklukları

Uyku sorunları çocuklarda yaygın görülen durumlar arasındadır. Gece korkuları, kâbuslar, sık sık uyanma, gece idrar kaçırma gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Tedavide uyku hijyenine dikkat edilmesi, rahatlatıcı rutinlerin oluşturulması, uyku ortamının düzenlenmesi ve gerekli hallerde psikoterapi yöntemleri kullanılabilir.

Depresyon ve Anksiyete Bozuklukları

Çocuklarda depresyon ve anksiyete belirtileri çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Örneğin, mutsuzluk, içe kapanma, asosyal davranma, aşırı endişe, korku veya panik ataklar şeklinde belirtiler gözlemlenebilir. Depresyon ve anksiyete tedavisi, bireysel terapi, aile terapisi ve ilaç tedavisini içerebilir. Ailelerin tedavi sürecinde destekleyici bir ortam sağlaması, fiziksel-duygusal ihtiyaçları karşılaması ve stresle başa çıkmayı öğretmesi önemlidir.

Davranış Bozukluğu Olduğunu Nasıl Anlarız?

Çocuklarda davranış bozukluğu olduğunu anlamak için bazı belirtileri ve göstergeleri dikkate almak gerekir. Bu durum, kendini en çok öfke patlamaları şeklinde gösterebilir. Genel olarak davranış bozukluğu olduğunu düşündürebilecek bazı belirtiler şu şekilde olabilir:

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite: Çocuk, dikkatli olmakta zorlanabilir, hiperaktif olabilir, sakin kalamaz ve dürtüsel davranışlar içine girebilir. Bu durumundaki çocukta öğrenme güçlükleri ve disiplin sorunları da ortaya çıkabilir. Sosyal uyumsuzluk sorunları: Çocuk, yaşıtlarıyla ilişki kurmakta zorlanabilir, sosyal etkileşimlerde sık sık çatışmalar yaşayabilir. Çocuk, sosyal hayatın gerektirdiği normlara uymakta güçlük çekebilir. Agresif ve saldırgan davranışlar: Çocuk, arkadaşlarıyla ve kardeşleriyle kavga edebilir, diğer çocuklara zarar verebilir veya öfke nöbetleri geçirip yıkıcı davranışlar sergileyebilir. Kurallara uymama ve isyan: Çocuk, anne baba, öğretmen gibi otorite figürlerine karşı direnç gösterebilir. Evdeki ve okuldaki kurallara uymamakta ısrar edebilir veya sınırları zorlayabilir. Okul performansında düşüş: Davranış bozukluğu olan çocukların gösterdiği belirtilerin başında akademik başarısızlık gelebilir. Çocuk Okulda dikkat ve konsantrasyon eksikliği, düşük motivasyon, ödevleri yapmama, derse katılmama veya sınıf içinde sorun çıkarma gibi problemler yaşayabilir.

Yukarıda bahsedilen belirtiler tek başına davranış bozukluğunun göstergesi değildir. Çocuklarda davranışlar zaman zaman değişiklik gösterebilir ve normal gelişim sürecinin bir parçası olabilir. Doğru tanı ve tedavi, bir çocuk psikoloğu veya psikiyatristi yapılacak muayene ve değerlendirmeler gerekir.

Çocuklarda Davranış Bozukluğu Ne Zaman Başlar?

Çocuklarda davranış bozuklukluğu, genellikle erken çocukluk döneminden itibaren görülebilir. Ancak, bir çocuğa davranış bozukluğu tanısı 5 yaşından önce konulmaz. Çocuğun sergilediği sorunlu davranışlar, belli bir yaşa normal kabul edilebilir. Her çocuğun bireysel gelişimi farklı olduğu için, davranış bozukluklarının başlangıç zamanı da değişebilir. Bu tür sorunlar, çocuğun yaşına, gelişim düzeyine ve çevresel faktörlere bağlı olarak farklı zaman dilimlerinde görülse de, genel olarak ilkokul veya ergenlik döneminde başlar.

Davranış bozukluklarının belirtilerinin erken yaşlarda fark edilmesi, bu durumun kalıcı bir hale dönüşmemesi ve uygun destek sağlanması açısından önemlidir. Ebeveynler, çocuk doktorları, çocuk psikologları ve okul personeli gibi uzmanlardan yardım isteyerek çocuğun ihtiyaçlarına yönelik uygun bir destek almasını sağlayabilir.

Tedavisi Nasıl Yapılmaktadır?

Çocuklarda davranış bozukluğu tedavisi genellikle multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve çocuğun ihtiyaçlarına ve semptomlarının şiddetine göre kişiye özel yürütülür.

Tedavi sürecinde ailelerin çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını karşılamaları, destekleyici bir ortam sağlamaları ve çocuklarıyla etkili iletişim kurmaları da önemlidir. Çocuklarda davranış bozukluğu tedavisinde başvurulan bazı yöntemler şunlardır:

Bilişsel Davranış Terapisi: Davranış terapisi, çocuğun olumsuz veya zararlı davranışlarını tanımasını, bunları olumlu davranışlarla değiştirmesini öğretmek ve sosyal becerilerini geliştirmeye yönelik kullanılan etkili bir tedavi yöntemidir. Bu yöntemde ödül sistemleri, takvimler ve davranış defterleri gibi araçlar kullanılabilir. Aile terapisi: Aile terapisinin, davranış bozukluğu tedavisinde önemli bir rolü bulunur. Bu yöntem, ailenin çocuğun davranışlarını anlamasına, iletişim becerilerini geliştirmesine ve disipilinin nasıl sağlanması gerektiğinin öğrenilmesine yardımcı olabilir. Eğitim ve öğretim yaklaşımları: Öğretmenler veya özel eğitim uzmanları, çocuğun davranışlarını düzeltmesine ve okuldaki akademik başarısını yükseltmek için çeşitli eğitim-öğretim planlarını uygulayabilir. Özellikle özel eğitim programları ile çocuğun özel ihtiyaçlarını karşılanması ve davranışlarını yönetmek için özel stratejiler sağlanabilir. İlaç tedavisi: İlaç tedavisi, çocuklarda davranış bozukluğu tedavisinde zaman zaman başvurulan bir yöntemdir. İlaç tedavisi, çocuğun durumuna ve semptomların şiddetine göre yalnızca psikiyatri uzmanları tarafından önerilebilir. Bu yöntem ile davranış bozukluğuna sebep olan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, uyku bozuklukları veya depresyon gibi rahatsızlıklar tedavi edilebilir.

Hangi tedavi planın uygulanacağı genel olarak çocuğun bireysel durumuna göre özelleştirilir. Tedavi, birden fazla yöntemin kombinasyonunu içerebilir. Profesyonel bir sağlık uzmanın yardımıyla, çocuğun davranış bozukluğu tedavisi için en uygun yaklaşımı belirlenmiş olabilir.

Sıkça Sorulan Sorular

Çocuklarda davranış bozukluğu hakkında bilgi edinmek isteyen ebeveynlerin merak ettiği sorular ve cevaplardan bazıları aşağıdaki gibidir:

"
SAĞLIK ANKSİYETESİ - Uzm. Dr. Gülay Oğuz

SAĞLIK ANKSİYETESİ - Uzm. Dr. Gülay Oğuz

SAĞLIK ANKSİYETESİ

Toplumda hastalık hastalığı olarak bilinen bozukluktur. Bu hastalığa sahip bireyler gerçekte olmayan bir bedensel hastalıkları olduğuna inanırlar veya sıradan ve masum bedensel belirtileri (basit bir kol uyuşması, karın ağrısı, baş dönmesi) gibi ciddi bir hastalık olan kalp hastalığı, bağırsak tümörü, beyin tümörü gibi belirtisi olarak yorumlarlar. Sağlık anksiyetesi yaşayan bireyler bedenindeki her küçük belirtiyi ciddi bir tıbbi hastalık semptomu olarak algılamaya eğilimlidirler. Başlarına kötü bir hastalık geldiğine yönelik aşırı korku yaşayabilir ve bu konu ile ilgili kalıplaşmış düşünceleri olabilmektedir. Hatta bazı durumlarda tıbbi testler aksini söylese bile sağlık anksiyetesi yaşayan birey hasta olduğu düşüncesine inançla bağlanabilir. Hafif derecede sağlık kaygısı hayatlarımız için işlevsel olabilmektedir çünkü erken tanı ile birlikte ciddi hastalıkların ön görülmesi ve kısa sürede tedavisi için büyük yardımcı olur. Fakat aşırı derecede kaygı ise sağlık anksiyetesine dönüşebilir. Bu durum normal bir duygu olmaktan çıkmıştır. Kişilerin günlük hayatındaki konforunu olumsuz etkiler ve işlevselliklerinde düşüşe sebep olmaktadır. Bununla birlikte sağlıkla ilgili yoğun kaygı içeren düşünceler vücudumuzun da fiziksel olarak tepki vermesine sebep olabilir. Strese bağlı olarak kalbimiz hızlanabilir, tansiyonumuzda düzensizlikler olabilir vb. gibi fiziksel sorunlar yaşanılabilir. Hissettiğiniz bu fiziksel belirtiler de bize sağlığımızla alakalı daha fazla kaygılanmamıza ve aslında sahip olmadığımız bir hastalıktan şüphelenmemize sebep olabilir. Sağlık anksiyetesine sahipseniz vücudunuzun verdiği sıradan tepkilerin kesin olarak ciddi bir hastalık belirtisi olduğunu düşünebilirsiniz. Çoğu zaman bu kaygı belirli bir hastalık etrafında döner fakat aslında yaşadığı stres ve oluşan tepkileri yanlış yorumlamadan oluşmaktadır.

Sağlık Anksiyetesi Belirtileri

1- Kişiyi çok fazla meşgul eden hastalığa yakalanmış olmakla ilgili yoğun düşünceler

2– Vücuttaki basit semptomların bir hastalığın belirtisi olduğunu düşünmek

3- Sağlıkla ilgili konularda kolayca alarm haline geçmek.

4– Doktor ve sağlıkla ilgili testlerden kaçınma davranışı veya aşırı doktor kontrolüne gitme ihtiyacı

5- Vücuda herhangi bir hastalık gözlemlemek için sürekli kontrol etmek

6- Sürekli sağlık hakkında konuşma davranışı

7- İnternette sağlıkla ilgili sürekli araştırma yapmak

Bilişsel Modele Göre,

Hipokandriyazis, doğrudan bir algısal veya bilişsel anormallik belirtisi olarak kavramsallaştırılabilir. Bu bakış açısından bakıldığında ise bireylerde üç değişik özellik görülür.

-Hipokandriyak hastalar, normal bedensel duyumlarını büyütür ve daha fazla abartırlar.

-Hastalarda normal bedensel fonksiyonlara karşı artmış bir emosyonel uyanıklık gözlemlenir.

-Hastalar duygusal içerikli ve subjektif terimler yerine daha kaba içerikli ve fiziksel terimle kullanmayı tercih ederler.

SAĞLIK ANKSİYETESİ NEDEN MEYDANA GELİR?

Erken yaşantılarında hastalık deneyimi olanların yakın çevrelerinde tıbbi ya da mental hastalık deneyimi yaşayanların hayatlarının bir dönemlerinde tıbbi eksikliğe maruz kalanların sağlık anksiyetesi geliştirme olasılığı daha fazladır. Aşırı sağlık kaygısı her iki cinsiyette eşit oranda görülmektedir. Yaşam boyu genel popülâsyonda %1-5 ilk basamak sağlık hizmetine başvuran hastalarda ise %2-7 oranında bulunmuştur. Sağlık kaygısının nedenleri arasında biyolojik, psikolojik ve sosyal birçok etkenler vardır. Biyolojik etkende ise beyinde serotonin ve dopamin gibi nörotransmitter düzensizliği ile ilgili görüşler ön planda olmakla birlikte, beynin ağrıyı algılayan merkezlerinde duyarlılık ve koordinasyon bozukluğu olduğu düşünülmektedir. İkizlerle yapılan çalışmalarda hipokondriyazis genetik olarak aktarılıyor olabileceğini göstermiş olsa da çevresel faktörlerin etkisini daha önemli olduğu düşünülmektedir. Çevresel etmenlere bakacak olursak, çocukluk çağı şiddetli hastalıkları ve aile üyelerinin birinin hastalığı ile bağlantılıdır. Çocukluk çağı hastalıkları gelecekte yakın anılacak hastalıkla ilgili korkuları arttırabilir. Kişiye yakın birinin ölümü, sevilen birinin trafik kazasında kaybı, kişinin hayatını kırgın olduğunda ve tehlikeleri her zaman var olduğuna inanmasına yol açabilmektedir. Bu durumda bedenle ilgili zihinsel uğraş ve kişinin kendi sağlığı ile ilgili endişelenmesine yol açmaktadır. Çocukluk çağında cinsel istismar, fiziksel şiddet ve ebeveynlerle ilgili büyük bir değişiklik de bu çevresel etmenlerdendir. Bu gibi sorunlar ise küçük çocuğa kendisini zayıf, çaresiz ve genellikle saldırıya açık olduğuna inanmayı sevk etmektedir. Bu düşünceler de kişinin sağlık kaygısı yaşamasına katkıda bulunur. Bazı ebeveyn-çocuk etkileşim şekillerinden kaynaklanan erken yaşam olayları kişinin çocukken veya daha sonraki zamanlarda şiddetli sağlık kaygısı geliştirmesine neden olabilmektedir. Ebeveyn modeli alma, çocuklar ebeveynleri hasta olduklarında ev ve iş yerindeki sorumluluklardan uzak kaldıklarını ve özel ilgi gördüklerini gözlemler. Bu durum hastalığın önemli olduğunu ve ihmal edilmeyeceğini düşünmesine katkıda bulunur ve bedensel uğraşa aşırı teşvik eder. Aynı zamanda ebeveynin aşırı korumacı olması ve çocukları hastalandığında oyuncaklar alması, farklı yiyecekler yedirmesi, özel bakım sağlaması çocuğun hastalığı performans düşüklüğü ve başarısızlık için hazır bir mazeret olarak görmesini sağlayabilir. Stres dolu yaşam olayları sadece hastalık ve ölümle değil aynı zamanda artmış bedensel yakınmalar sağlık kaygısı ve doktor ziyaretleri ile de bağlantılıdır. Bazı insanların ciddi bir hastalığın belirtileri olarak yanlış yorumlandığı, uyarılma ile ilgili bedensel durumlara neden olabilmektedir. Bu tür bireyler genellikler tıbbi tetkikler için fazlasıyla para harcayarak ekonomik problemler karşı karşıya gelmelerine neden olmaktadır. Tekrarlanan tetkikler sonucu sağlık kaygısının daha da artmasına sebep olmaktadır. İnsan yaşayan hareketli bir canlıdır yaşamı sürdükçe bedeninden duyumlar almaktadır. Bu duyumlar, acıkma susama sindirim boşaltım sistemi gibi dinamik süreçlerden gelmekte ve çoğu zaman tehlikeli olmayan duyumlardan oluşmaktadır. Kaygısı olanlar ise neredeyse bütün bedensel uyarıları var olan bir hastalığın belirtisi olarak yanlış yorumlayabilmektedir.

TEDAVİ YÖNTEMİ

Geçici hipokondriyazis, klinik olarak önemli ölçüde sağlık kaygısının olduğu ancak 6 aydan daha uzun sürme durumuna denilmektedir. Değişik etkenler hipokondriyazis’in geçici ya da kronik olabilirliğini etkilemektedir. Birey, hasta rolünü benimsemekle ikili kazanç elde ediyorsa yaşam stresörleri devamlı ise kişi sosyal olarak izole ve bu nedenle bedeni ile yaşamaya fırsatı varsa hastalık kronikleşir. Kişinin yaşam stresörleri azaldığında ya da kişi ciddi bir köprü durum olmadığı ile ilgili ikna edici bir güven aldığında tıbbi durumu düzeliyorsa hipokondriyazis genellikle geçicidir. Tedavi yönteminde ise diğer anksiyete bozukluklarında olduğu gibi sağlık anksiyetesinde de bilişsel davranışçı terapi yöntemi oldukça etkilidir. Mindfulness egzersizlerin de beden duyumsamamızı arttırması, farkındalık kazandırılması gibi özellikleri sağlık anksiyetesi tedavisinde yardımcı olmaktadır. Gerekli görülen durumlarda ise kontrol eşliğinde ilaç tedavisi uygulanabilmektedir.

"
Anksiyete (Kaygı) Hk. Sıkça Sorulan Sorular - HiDoctor

Anksiyete (Kaygı) Hk. Sıkça Sorulan Sorular - HiDoctor

Anksiyete (Kaygı) Hk. Sıkça Sorulan Sorular

Anksiyete, günümüzde pek çok kişinin karşılaştığı oldukça yıpratıcı ve yıkıcı bir durumdur. Çeşitli sebeplerden geliştirilebilen bu durum, günlük hayatımızı tamamen etkileyerek alt üst edebilir. Sürekli olarak negatif düşünceleri (ayrılık, ölüm, hastalık vb.) ve ihtimalleri zihinde döndürmek, bu düşüncelerin getirdiği negatif enerjinin hakimiyeti ile çeşitli kaygı belirtileri (mide bulantısı, kasılma, üzgün ruh hali vb.) yaşamak ve günlük hayatınızda bu negatif düşüncelerden ve kaygı bozukluğu belirtilerinden başka hiçbir şeye odaklanamamanız durumunda profesyonel destek almanız gerekir. Anksiyete, psikoterapi ile tamamen ortadan kalkabilen bir durumdur. Daha şiddetli durumlarda ilaç ve psikoterapi birlikte yürütülerek tedavi edilir.

Anksiyete (Kaygı Bozukluğu) endişe, korku ve sinirlilik ile karakterizedir. Davranış ve duygular üzerinde etkili olan anksiyete, genellikle çocukluk ve genç yetişkinlik dönemlerinde ortaya çıkar. Bu rahatsızlıkta yaşın ilerlemesiyle birlikte kaygı bozukluğu düzeyi artış gösterdiği için erken müdahale önemlidir.

Anksiyetenin Kelime Anlamı Nedir?

Latinceden Fransızcaya geçen ve yayılan “anksiyete” kavramı “endişe, sıkıntı ve nedensiz korku” anlamlarına gelir. İnsanlarda zaman zaman anksiyete eğilimi görülmesi doğal karşılanır. Ancak uzun süreli ve günlük yaşamı olumsuz etkileyen kaygı bozukluğu sağlıklı bir durum değildir.

Anksiyeteye Hangi Bölüm Bakar?

Yaygın anksiyete rahatsızlığının teşhisi, psikolog bölümü tarafından yapılır. Teşhis aşamasında esas olan kaygı bozukluğu durumunun diğer bedensel rahatsızlıklardan ayrı olarak değerlendirilmesidir. Yani anksiyetenin kaynağının mental sebeplerden ileri gelmesi gerekir.

Anksiyete Nasıl Geçer?

Anksiyete öncelikle uzman hekim tedavisi gerektiren bir sorundur. Ayrıca kişinin bakış açısı rahatsızlığın atlatılması noktasında önemli bir unsurdur. Kaygı bozukluğu tedavisi, psikoterapi ve ilaç desteğiyle yürümelidir. Hafif seyreden vakalarda ise yalnızca psikoterapi yeterli olur. Kimi zaman kalp hastalıkları, diyabet, tiroid rahatsızlığı ve menopoz anksiyete ile benzer semptomlar gösterebilir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Yaygın anksiyete bozukluğu, genelde kendiliğinden iyileşmez. İlerlemesi ve kronik hale gelmesi durumunda depresyona dönüşme ihtimali yüksektir. Bu durumda tedavi uygulaması daha ayrıntılı ve zor bir sürece dönüşür.

Ayrıca çözümlenemeyen yaygın anksiyete, ilerleyen dönemlerde hafıza sorunu, bağışıklığın baskılanması, kalp ve damar rahatsızlıkları gibi fiziksel sorunlara zemin hazırlar.

Anksiyete Krizi Nasıl Olur? Anksiyete Nasıl Anlaşılır?

Anksiyete bozukluğu, sürekli ve yoğun bir endişe hali ile tanımlanır. Günlük yaşamda sıklıkla rastlanılan durumlar karşısında korku ve panik, anksiyetenin temel belirtileri arasındadır. Bunun yanı sıra kaygı bozukluğu kimi zaman kendisini anksiyete atakları ile belli eder.

Anksiyete atağının bazı belirtileri şu şekildedir:

Kişide huzursuzluk ve panik hali hakimdir. Kötü bir şey olacağına dair vesvese sıklıkla görülür. Ağız kuruluğu, el titremesi, kalp atışında hızlanma ve yoğun terleme, anksiyete atağında karşılaşılabilecek fiziksel belirtilerdir. Konsantrasyon ve odaklanmada sorun yaşamanın yanı sıra kaygı yoğunluğu gözlenir. Uyku sorunları ve nefes darlığı, anksiyetenin karakteristik dışa vurumları arasında yer alır. Anksiyete Atağı Nasıl Geçer?

Anksiyete tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Özellikle kaygı bozukluğu krizi durumunda kişinin sakinleşmek için uygulayabileceği bazı teknikler vardır. Bunlardan birisi 3 kuralıdır.

Bu kural 3 şeyin adını söylemek, duyulan 3 sesi tanımlamak ve vücutta 3 bölümü oynatmak şekilde tanımlanır. Amaç kaygılı düşünceleri hızlı bir biçimde uzaklaştırmak ve dikkati dağıtmaktır. Ayrıca kriz anında ayağa kalkarak vücudu dik tutma ve içinde bulunulan ana odaklanma, önerilen diğer uygulamalardır. Kişinin kendisini sakinleştirmeye çalışması ve derin nefes alıp vermesi önerilir. Pencere ve balkondan uzak durması, baş dönmesi belirtisi varsa dikkat edilmesi gereken başka bir ayrıntıdır. Ancak kişinin olabildiğince oksijen alması tavsiye edilir. Pek çok bireyin bu sırada veya daha sonrasında duşa girmek istediği görülür. Fakat anksiyete atağı sırasında duş almak doğru değildir. Ayrıca bu süreçte anksiyete atağının farkında olmak ve pozitif telkinler yapmak gerekir.

Anksiyete Atağı Nasıl Olur?

Anksiyete atağı, kişiden kişiye değişiklik göstermekle birlikte nefes almada güçlük, nabzın ve kalp atışının hızlanması, göğüs ağrısı, uzuvlarda uyuşma ve karıncalanma, baş dönmesi, ve mide bulantısı sıklıkla gözlenen belirtilerdir. Genelde kişinin endişeli ruh halinin tetiklenmesi ile yavaş yavaş gelişme gösterir.

Anksiyete Nasıl Yenilir?

Kuruntu, korku ve endişenin hâkim olduğu anksiyetenin tedavi yöntemlerinin alanında uzman kişiler tarafından uygulanması, hastalığın atlatılması için yardımcı olur. Ayrıca kaygı bozukluğunun geçici ve tedavisi mümkün olan bir durum olduğunun bilincinde olmak fayda sağlar.

Anksiyete Bozukluğu Tedavisi Ne Kadar Sürer?

Psikoterapi, kişinin kaygı bozukluğu düzeyine bağlı olarak değişse de ortalama 7 ve 12 seans aralığında sürecin etkili olması beklenir. İleri düzey anksiyete durumlarında ilaç tedavisi gerekli görülebilir. İlaç tedavisinin etki gösterme süresi ise birkaç haftadan sonra başlar.

Anksiyete Bozukluğu Nasıl Geçer?

Egzersiz, meditasyon, olumsuz düşüncelerin farkında olmak, nefes çalışması ve mekân değişikliği, anksiyete bozukluğu için tedaviye ek olarak değerlendirilen faydalı uygulamalardır. Anksiyetesi olan biri kuruntu olarak da ifade edilen her an kötü bir şey olacağı duygusuna kapılabilir. Bu düşünce biçimiyle baş etmek için zihinsel rahatlama dolayısıyla meditasyon oldukça önemlidir.

Anksiyete Olduğumu Nasıl Anlarım?

Anksiyetenin dikkat çeken belirtileri arasında belli bir neden olmaksızın gelişen negatif düşünceler, bu düşüncelerden bir türlü kurtulamama ve bu düşüncelerle birlikte gelen kaygı yer alır. Eğer bu belirsiz endişe atakları devamlılık gösteriyor ve günlük yaşamı olumsuz etkiliyorsa anksiyeteden şüphe edilebilir.

Anksiyete Kalp Çarpıntısı Nasıl Geçer?

Anksiyete rahatsızlığına eşlik eden kalp çarpıntısı, psikolojik olarak ölüm korkusu, terleme, mide bulantısı, nefes darlığı ve göğüs sıkışması gibi belirtiler verir.
Gerekli tetkiklerin ve psikolojik değerlendirmelerin yapılmasının ardından durumun anksiyete kaynaklı olduğu tespit edilmişse, bir psikologla görüşülerek bir an önce tedaviye başlanmalıdır.

Anksiyeteye Hangi Besinler İyi Gelir?

Kaygı bozukluğu için tedavinin yanı sıra bazı faydalı yiyeceklerin tüketimi önerilir. Yağlı balık çeşitleri, Brezilya fındığı, zerdeçal, fermente gıdalar ve kabak çekirdeği rahatsızlığın tedavisi noktasında destekleyici besinlerdir.

Anksiyete Anında Ne Yapılmalı?

Anksiyete anında duygu ataklarını önlemek için kişinin kendisini baskı altında tutmaması gerekir. Bu durumun hastalığın doğal bir sonucu olduğunu bilincinde olmak önemlidir. Anksiyete anında sakinleşmeye yardımcı olacak rutinler belirlemek faydalıdır.

Panik Bozukluğunda Tanı, Eş Tanı ve Ayırıcı Tanı | Makale | Türkiye Klinikleri

Panik Bozukluğunda Tanı, Eş Tanı ve Ayırıcı Tanı | Makale | Türkiye Klinikleri

Türkiye Klinikleri Psikiyatri - Özel Konular


Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Panik Bozukluk Özel Sayısı Panik Bozukluğunda Tanı, Eş Tanı ve Ayırıcı Tanı Diagnosis, Comorbidity and Differential Diagnosis in Panic Disorder

Demet GÜLEÇ ÖYEKÇİN a , Mehmet Murat DEMET b
a Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çanakkale
b Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Manisa

Turkiye Klinikleri J Psychiatry-Special Topics. 2012,5(4):1-12 Makale Dili: TR

ÖZET
Panik bozukluğu, panik ataklar ve beklenti anksiyetesi ile karakterize olan, sık görülen bir anksiyete bozukluğudur. Panik bozukluğu kronik özellikli olması, diğer psikiyatrik bozukluklar ve fiziksel hastalıklar ile sık görülen birlikteliği, işlevsellikte azalma ve yaşam kalitesi üzerine olumsuz etkileri nedeniyle hem birinci basamakta hem de klinik sağlık hizmetlerinde göz önünde bulundurulması ve uygun tedavinin sağlanması gereken bir psikiyatrik durumdur. Panik bozukluk ve şizofreni, bipolar bozukluk, major depresif bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, alkol-madde kullanım bozukluğu birlikteliği birçok araştırmada gösterilmiştir. Panik bozukluğu tıbbi hastalıklarla, kardiyovasküler sistem, pulmoner sistem, gastrointestinal sistem, metabolik ve nörolojik sistem hastalıklarıyla da birarada görülebilmektedir. Panik bozukluğu ve eş tanılı durumların varlığında kronisite ortaya çıkmakta, varolan belirtiler şiddetlenmekte ve tedavi yanıtsızlığı gelişmektedir. Panik bozukluğunda psikiyatrik ve fiziksel durumların araştırılması ve eş tanılı durumların uygun şekilde tedavi edilmesi, hastaların yaşam kalitesinin ve işlevselliklerinin artmasını sağlayacaktır.

Anahtar Kelimeler: Panik bozukluğu, tanı, eş zamanlı hastalık

ABSTRACT
Panic disorder is a common psychiatric disorder, characterized with repeated panic attacks and anticipation anxiety. Panic disorder has a chronic feature and it has a frequent co-existence with other psychiatric disorders and physical illnesses. Panic disorder has a negative effect on functioning and quality of life, therefore it has to be considered and treated properly in primary care settings and clinical health services. Panic disorder patients have significantly increased risk of psychiatric comorbidities including schizophrenia, bipolar disorder, major depressive disorder, generalized anxiety disorder, obsessive-compulsive disorder and substance abuse. They also have an increased risk of physical comorbidities such as cardiovascular, pulmonary, gastrointestinal, metabolic and neurological illnesses. Panic disorder comorbidity is associated with a poorer course, treatment outcome, chronicity and aggregation of the symptoms. To determine the physical illnesses and psychiatric comorbitiy in panic disorder is important and treating the comorbid conditions properly will improve the qualitiy of life and the functioning of the patients.

Keywords: Panic disorder, diagnosis, comorbidity

.: Güncel .: İşlem Listesi İletişim Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. .: Adres

Türkocağı Caddesi No:30 06520 Balgat / ANKARA
Telefon: +90 312 286 56 56
Faks: +90 312 220 04 70
E-posta: info@turkiyeklinikleri.com

.: Yazı İşleri Servisi Telefon: +90 312 286 56 56/ 2
E-posta: yaziisleri@turkiyeklinikleri.com .: İngilizce Dil Redaksiyonu Telefon: +90 312 286 56 56/ 145
E-posta: tkyayindestek@turkiyeklinikleri.com .: Reklam Servisi Telefon: +90 312 286 56 56/ 142
E-posta: reklam@turkiyeklinikleri.com .: Abone ve Halkla İlişkiler Servisi Telefon: +90 312 286 56 56/ 118
E-posta: abone@turkiyeklinikleri.com .: Müşteri Hizmetleri Telefon: +90 312 286 56 56/ 118
E-posta: satisdestek@turkiyeklinikleri.com

1. KULLANIM KOŞULLARI

1.1. http://www.turkiyeklinikleri.com alan adından veya bu alan adına bağlı alt alan adlarından ulaşılan internet sayfalarını (Hepsi birden kısaca "SİTE" olarak anılacaktır) kullanmak için lütfen aşağıda yazılı koşulları okuyunuz. Bu koşulları kabul etmediğiniz takdirde "SİTE"yi kullanmaktan vazgeçiniz. "SİTE" sahibi bu "SİTE"de yer alan veya alacak olan bilgileri, formları, içeriği, "SİTE"'yi, "SİTE" kullanma koşullarını dilediği zaman değiştirme hakkını saklı tutmaktadır.

1.2. Bu "SİTE"'nin sahibi Türkocağı cad. No:30, 06520 Balgat Ankara adresinde ikamet eden Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.'dir (bundan böyle kısaca "Türkiye Klinikleri" olarak anılacaktır). "SİTE"'de sunulan hizmetler "Türkiye Klinikleri" tarafından sağlanmaktadır.

1.3. Bu "SİTE"'de sunulan hizmetlerden belirli bir bedel ödeyerek ya da bedelsiz olarak yararlananlar veya herhangi bir şekilde "SİTE"ye erişim sağlayan her gerçek ve tüzel kişi aşağıdaki kullanım koşullarını kabul etmiş sayılmaktadır. İşbu sözleşme içinde belirtilen koşulları "Türkiye Klinikleri" dilediği zaman değiştirebilir. Bu değişiklikler periyodik olarak "SİTE"'da yayınlanacak ve yayınlandığı tarihte geçerli olacaktır. "Türkiye Klinikleri" tarafından işbu sözleşme hükümlerinde yapılan her değişikliği "SİTE" hizmetlerinden yararlanan ve "SİTE"ye erişim sağlayan her gerçek ve tüzel kişi önceden kabul etmiş sayılmaktadır.

1.4. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" 30.03.2014 tarihinde en son değişiklik yapılarak ve web sitesi üzerinden yayınlanarak, "SİTE"yi kullanan her kişi tarafından erişimi mümkün kılınıp yürürlülüğe konmuştur. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" ayrıca, "Türkiye Klinikleri" hizmetlerinden belli bir bedel ödeyerek veya ödemeden yararlanacak olan kullanıcılarla yapılmış ve/veya yapılacak olan her türlü "KULLANICI Sözleşmesi"nin de ayrılmaz bir parçasıdır.

2.1. "SİTE" : "Türkiye Klinikleri" tarafından belirlenen çerçeve içerisinde çeşitli hizmetlerin ve içeriklerin sunulduğu çevrimiçi (on-line) ortamdan http://www.turkiyeklinikleri.com alan adından ve/veya bu alan adına bağlı alt alan adlarından erişimi mümkün olan web sitesi.

2.2. KULLANICI : "SİTE"ye çevrimiçi (on-line) ortamdan erişen her gerçek ve tüzel kişi.

2.3. LİNK : "SİTE" üzerinden bir başka web sitesine, dosyalara, içeriğe veya başka bir web sitesinden "SİTE"ye, dosyalara ve içeriğe erişimi mümkün kılan bağlantı.

2.4. İÇERİK : "Türkiye Klinikleri" "SİTE"yi ve /veya herhangi bir web sitesinden yayınlanan veya erişimi mümkün olan her türlü bilgi, dosya, resim, rakam, fiyat v.b görsel, yazınsal ve işitsel imgeler.

2.5. "KULLANICI SÖZLEŞMESİ" : "Türkiye Klinikleri"nin sunacağı özel nitelikteki hizmetlerden yararlanacak olan gerçek ve/veya tüzel kişilerle "Türkiye Klinikleri" arasında elektronik ortamda akdedilen sözleşme.

3. HİZMETLERİN KAPSAMI

3.1. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" üzerinden sunacağı hizmetlerin kapsamını ve niteliğini belirlemekte tamamen serbesttir.

3.2. "Türkiye Klinikleri" "SİTE" bünyesinde sunulacak servislerden yararlanabilmek için, "KULLANICI"nın "Türkiye Klinikleri" tarafından belirlenecek özellikleri taşıması gereklidir. "Türkiye Klinikleri", bu gerekliliği tek taraflı olarak dilediği zaman değiştirebilir.

3.3. "Türkiye Klinikleri"nin "SİTE" üzerinden belirli bir ücret karşılığı veya ücretsiz olarak vereceği hizmetler sınırlı sayıda olmamak üzere,

- Sağlık sektörüne yönelik bilimsel makaleler, kitaplar ve bilgilendirici yayınları sağlamak.

- - Bilimsel dergilere yönelik makale hazırlama aşamasında biçimsel, istatistikî ve editöryal destek sağlamak.

4. GENEL HÜKÜMLER

4.1. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" dâhilinde erişime açtığı hizmetler ve içeriklerden hangisinin ücrete tabi olacağını belirlemekte tamamen serbesttir.

4.2. " Türkiye Klinikleri"'nin sunduğu hizmetlerden yararlananlar ve siteyi kullananlar, yalnızca hukuka uygun ve şahsi amaçlarla "SİTE" üzerinde işlem yapabilirler. Kullanıcıların, "SİTE" dâhilinde yaptığı her işlem ve eylemdeki hukuki ve cezai sorumluluk kendilerine aittir. Her KULLANICI, "Türkiye Klinikleri"nin ve/veya başka bir üçüncü şahsın haklarına tecavüz teşkil edecek nitelikteki herhangi bir iş ve eylemde bulunmayacağını, yazılı, görsel ve işitsel bilgileri açıklamayacağını, "Türkiye Klinikleri"ne açıkladığı ve/veya "SİTE"ye gönderdiği her türlü yazılı, görsel ve işitsel bilginin "Türkiye Klinikleri"ne açıkladığı ve/veya "SİTE"ye gönderdiği sırada her türlü biçimde kullanılması, işlenmesi, saklanması, açıklanması ve üçüncü kişilere karşı ifşa edilmesi konusunda münhasır hak sahibi olduğunu kabul, beyan ve taahhüt eder. "KULLANICI" "SİTE" dâhilinde bulunan resimleri, metinleri, görsel ve işitsel imgeleri, video klipleri, dosyaları, veritabanları, katalogları ve listeleri çoğaltmayacağı, kopyalamayacağı, dağıtmayacağı, işlemeyeceğini, gerek bu eylemleri ile gerekse de başka yollarla "Türkiye Klinikleri" ile doğrudan ve/veya dolaylı olarak rekabete girmeyeceğini kabul ve taahhüt etmektedir.

4.3. "SİTE" dâhilinde üçüncü kişiler tarafından sağlanan hizmetlerden ve yayınlanan içeriklerden dolayı "Türkiye Klinikleri"nin, işbirliği içinde bulunduğu kurumların, "Türkiye Klinikleri" çalışanlarının ve yöneticilerinin, "Türkiye Klinikleri" yetkili satıcılarının sorumluluğu bulunmamaktadır. Herhangi bir üçüncü kişi tarafından sağlanan ve yayınlanan bilgilerin, içeriklerin, görsel ve işitsel imgelerin doğruluğu ve hukuka uygunluğunun taahhüdü bütünüyle bu eylemleri gerçekleştiren üçüncü kişilerin sorumluluğundadır. "Türkiye Klinikleri", üçüncü kişiler tarafından sağlanan hizmetlerin ve içeriklerin güvenliğini, doğruluğunu ve hukuka uygunluğunu taahhüt ve garanti etmemektedir.

4.4. "KULLANICI"lar, "SİTE"yi kullanarak, "Türkiye Klinikleri"nin, diğer "KULLANICI"ların ve üçüncü kişilerin aleyhine hiçbir faaliyette bulunamazlar. "KULLANICI"ların işbu "SİTE Kullanım Koşulları" hükümlerine ve hukuka aykırı olarak gerçekleştirdikleri "SİTE" üzerindeki faaliyetler nedeniyle üçüncü kişilerin uğradıkları veya uğrayabilecekleri zararlardan dolayı "Türkiye Klinikleri"nin doğrudan ve/veya dolaylı hiçbir sorumluluğu yoktur.

4.5. "KULLANICI"lar, "SİTE" dâhilinde kendileri tarafından sağlanan bilgilerin ve içeriklerin doğru ve hukuka uygun olduğunu kabul ve taahhüt etmektedirler. "Türkiye Klinikleri", "KULLANICI"lar tarafından "Türkiye Klinikleri"ne iletilen veya "SİTE" üzerinden kendileri tarafından yüklenen, değiştirilen ve sağlanan bilgilerin ve içeriklerin doğruluğunu araştırma, bu bilgi ve içeriklerin güvenli, doğru ve hukuka uygun olduğunu taahhüt ve garanti etmekle yükümlü ve sorumlu değildir.

4.6. "KULLANICI"lar, "SİTE" dâhilinde Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca haksız rekabete yol açacak faaliyetlerde bulunmayacağını, "Türkiye Klinikleri"nin ve üçüncü kişilerin şahsi ve ticari itibarı sarsacak, kişilik haklarına tecavüz ve taarruz edecek fiilleri gerçekleştirmeyeceğini kabul ve taahhüt etmektedir.

4.7. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" dâhilinde sunulan hizmetleri ve içerikleri her zaman değiştirebilme hakkını saklı tutmaktadır. "Türkiye Klinikleri", bu hakkını hiçbir bildirimde bulunmadan ve önel vermeden kullanabilir. "KULLANICI"lar, "Türkiye Klinikleri"nin talep ettiği değişiklik ve/veya düzeltmeleri ivedi olarak yerine getirmek zorundadırlar. "Türkiye Klinikleri" tarafından talep edilen değişiklik ve/veya düzeltme istekleri gerekli görüldüğü takdirde "Türkiye Klinikleri" tarafından yapılabilir. "Türkiye Klinikleri" tarafından talep edilen değişiklik ve/veya düzeltme taleplerinin, "KULLANICI"lar tarafından zamanında yerine getirilmemesi sebebiyle doğan veya doğabilecek zararlar, hukuki ve cezai sorumluluklar tamamen kullanıcılara aittir.

4.8. "SİTE" üzerinden, "Türkiye Klinikleri"nin kendi kontrolünde olmayan ve başkaca üçüncü kişilerin sahip olduğu ve işlettiği başka web sitelerine ve/veya "İÇERİK"lere ve/veya dosyalara link verebilir. Bu link'ler sadece referans kolaylığı nedeniyle sağlanmış olup ilgili web sitesini veya işleten kişiyi desteklemek amacıyla veya web sitesi veya içerdiği bilgilere yönelik herhangi bir türde bir beyan veya garanti niteliği taşımamaktadır. "SİTE" üzerindeki linkler vasıtasıyla erişilen web siteleri, dosyalar ve içerikler, bu linkler vasıtasıyla erişilen web sitelerinden sunulan hizmetler veya ürünler veya bunların içeriği hakkında "Türkiye Klinikleri"nin herhangi bir sorumluluğu yoktur.

4.9. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" üzerinden "KULLANICILAR" tarafından kendisine iletilen bilgileri "Gizlilik Politikası" ve "KULLANICI Sözleşmesi" hükümleri doğrultusunda kullanabilir. Bu bilgileri işleyebilir, bir veritabanı üzerinde tasnif edip muhafaza edebilir. "Türkiye Klinikleri" aynı zamanda, KULLANICI veya ziyaret edenin kimliği, adresi, elektronik posta adresi, telefonu, IP adresi, "SİTE"nin hangi bölümlerini ziyaret ettiği, domain tipi, tarayıcı (browser) tipi, tarih ve saat gibi bilgileri de istatistiki değerlendirme ve kişiye yönelik hizmetler sunma gibi amaçlarla kullanabilir.

5. FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI

5.1. Bu "SİTE" dâhilinde erişilen veya hukuka uygun olarak kullanıcılar tarafından sağlanan bilgiler ve bu "SİTE"nin (sınırlı olmamak kaydıyla tasarım, metin, imge, html kodu ve diğer kodlar) tüm elemanları (Hepsi birden "Türkiye Klinikleri"nin telif haklarına tabi çalışmaları olarak anılacaktır) "Türkiye Klinikleri"ne aittir. Kullanıcılar, "Türkiye Klinikleri" hizmetlerini, "Türkiye Klinikleri" bilgilerini ve "Türkiye Klinikleri"nin telif haklarına tabi çalışmalarını yeniden satmak, işlemek, paylaşmak, dağıtmak, sergilemek veya başkasının "Türkiye Klinikleri"nin hizmetlerine erişmesi veya kullanmasına izin vermek hakkına sahip değildirler. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" dâhilinde "Türkiye Klinikleri" tarafından sarahaten izin verilen durumlar haricinde "Türkiye Klinikleri"nin telif haklarına tabi çalışmalarını çoğaltamaz, işleyemez, dağıtamaz veya bunlardan türemiş çalışmalar yapamaz veya hazırlayamaz.

5.2. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" dâhilinde "Türkiye Klinikleri" tarafından sarahaten yetki verilmediği hallerde "Türkiye Klinikleri", "Türkiye Klinikleri" hizmetleri, "Türkiye Klinikleri" bilgileri , "Türkiye Klinikleri" telif haklarına tabi çalışmaları, "Türkiye Klinikleri" ticari markaları, "Türkiye Klinikleri" ticari görünümü veya bu SİTE vasıtasıyla sağladığı başkaca varlık ve bilgilere yönelik tüm haklarını saklı tutmaktadır.

6. SİTE KULLANIM KOŞULLARINDA DEĞİŞİKLİKLER

"Türkiye Klinikleri", tamamen kendi takdirine bağlı olarak işbu "SİTE Kullanım Koşulları"nı herhangi bir zamanda "SİTE"'da ilan ederek değiştirebilir. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları"nın değişen hükümleri, ilan edildikleri tarihte geçerlilik kazanacaktır. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" kullanıcının tek taraflı beyanları ile değiştirilemez.

7. MUCBİR SEBEPLER

Hukuken mücbir sebep sayılan tüm durumlarda, "Türkiye Klinikleri" işbu "SİTE Kullanım Koşulları", gizlilik politikası ve "KULLANICI Sözleşmesi"nden herhangi birini geç ifa etme veya ifa etmeme nedeniyle yükümlü değildir. Bu ve bunun gibi durumlar, "Türkiye Klinikleri" açısından, gecikme veya ifa etmeme veya temerrüt addedilmeyecek veya bu durumlar için "Türkiye Klinikleri"nin herhangi bir tazminat yükümlülüğü doğmayacaktır. "Mücbir sebep" terimi, ilgili tarafın makul kontrolü haricinde ve "Türkiye Klinikleri"nin gerekli özeni göstermesine rağmen önleyemediği olaylar olarak yorumlanacaktır. Bunu yanında sınırlı olmamak koşuluyla, doğal afet, isyan, savaş, grev, iletişim sorunları, altyapı ve internet arızaları, elektrik kesintisi ve kötü hava koşulları gibi durumlar mücbir sebep olaylarına dâhildir.

8. UYGULANACAK HUKUK VE YETKİ

İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" uygulanmasında, yorumlanmasında ve bu "SİTE Kullanım Koşulları" dâhilinde doğan hukuki ilişkilerin yönetiminde yabancılık unsuru bulunması durumunda Türk kanunlar ihtilafı kuralları hariç olmak üzere Türk Hukuku uygulanacaktır. İşbu sözleşmeden dolayı doğan veya doğabilecek her türlü ihtilafın hallinde Ankara Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir.

9. YÜRÜRLÜLÜK VE KABUL

İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" "Türkiye Klinikleri" tarafından "SİTE" içersinde ilan edildiği tarihte yürürlülük kazanır. Kullanıcılar, işbu sözleşme hükümlerini "SİTE"yi kullanmakla kabul etmiş olmaktadırlar. "Türkiye Klinikleri", dilediği zaman iş bu sözleşme hükümlerinde değişikliğe gidebilir ve değişiklikler sürüm numarası ve değişiklik tarihi belirtilerek "SİTE" üzerinde yayınlandığı tarihte yürürlülüğe girer.

Gizlilik Bildirimi

→ Sitemizi ziyaret etmeden önce aşağıda yazılı kullanım ilkelerini mutlaka okumanızı öneririz. Bu şartları kabul etmeniz halinde sitemizden faydalanırken kurallarımıza uymanız yararınıza olacaktır. Lütfen Kullanım İlkelerimizin tamamını okuyunuz.

→ www.turkiyeklinikleri.com Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ye ait hekimleri sağlık alanında bilgilendirmeye yönelik hazırlanmış bir web sitesidir.

→ www.turkiyeklinikleri.com kullanıcılarının kimliklerine, adreslerine, hizmet sağlayıcılarına ve benzeri bilgilerine erişemez. Bu bilgileri kullanıcılar isterse formlar yoluyla siteye gönderebilirler. Ancak, www.turkiyeklinikleri.com donanım ve yazılım bilgilerinizi toplayabilir. Bu bilgiler arasında şunlar yer alır: IP adresiniz, tarayıcı türü, işletim sistemi, etki alan adı, erişim süreleri ve ilgili web adresleri. www.turkiyeklinikleri.com kullanıcılardan aldığı kişisel bilgileri (isminiz, elektronik posta adresiniz, ev ve iş adresiniz, telefon numaranız, vb.) üçüncü bir kuruma satamaz, kamuoyuna yayınlayamaz, site içinde tutamaz. Alınan bilgiler sitenin ziyaretçi profili, raporlama ve hizmetlerin tanıtımına kaynak olması için yönlendirici özellik taşır.

→ www.turkiyeklinikleri.com sizden aldığı bilgileri şu amaçlar için kullanır:

-Web sitesini iyileştirmek,geliştirmek ve kaliteyi korumak,

-Ziyaretçi profili ve genel istatistik veriler oluşturmak,

-Ziyaretçilerin sitemizi nasıl kullandığı ile ilgili eğilimlerini belirlemek,

-Asılı yayınlar/yazışmalar göndermek,

-Elektronik posta yoluyla basın bültenleri veya bildirimler göndermek,

-Etkinlik ya da yarışma için liste oluşturmak.

-Herhangi bir kullanıcının yasal ve ahlaki olmayan davranışlarından Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin sorumlu tutulamayacağını,

-Kullanım ilkelerinin zaman zaman değiştirebileceğini,

-Diğer bağlantı sağladığı ama denetleyemediği sitelerin içeriklerinden veya bilgisayarınıza verecek zararlardan sorumlu olmadığını kabul etmiş sayılırsınız.

→ Aşağıda belirtilen durumlarda Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. sitesini kullanıcılara kapatabilir:

-Yanlış, eksik, yanıltıcı ve genel ahlak kurallarına uygun olmayan ifadeleri içeren bilgilerin siteye kaydedilmesi durumunda,

-İstenilen bilgilerin içine ilan, reklam, duyuru, özel veya tüzel kişiliklere hakaret içeren ifadeler kullanıldığında,

-Çeşitli yollarla siteye yapılan saldırılar sırasında

-Virüs nedeniyle sitenin yapısının bozulması durumunda.

→ Kod ve yazılım da dahil, sitede yer alan yazılı, görüntülü ve sesli fikir ürünleri Telif Hakları ile ilgili yasal mevzuat uyarınca güvence altındadır.

→ Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.in yazılı izni olmadığı sürece sitede yer alan bilgiler, başka bir bilgisayara yüklenemez, değiştirilemez, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yeniden yayınlanamaz, postalanamaz, dağıtılamaz.

→ Sitede bulunan yazılım ve tasarımların her hakkı Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye aittir.

→ Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. kullanım ilkelerimizle ilgili yorumlarınızı almaktan memnuniyet duyacaktır. Sitemizi zenginleştirebileceğini düşündüğünüz konuları ya da sitemizle ilgili yaşadığınız bir problem olursa lütfen bizimle paylaşın.

Yasal uyarı:Bu sitede yayınlanan resim, yazı ve diğer uygulamaların her hakkı Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. 'ye aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Bu site hekimleri sağlık alanında bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler tanı ve tedavi amaçlı kullanıldığında sorumluluk tamamen kullanıcıya aittir. Siteye girmekle bu şartları okumuş, anlamış ve kabul etmiş sayılırsınız.

"
Anksiyete Nedir? Belirtileri ve Tedavileri Nelerdir? Kidolog

Anksiyete Nedir? Belirtileri ve Tedavileri Nelerdir? Kidolog

Anksiyete: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Kaygı bozukluğu olarak bilinen anksiyetenin detaylarını öğrenin. Tanımı, belirtileri, nedenleri ve tedavileri hakkındaki faydalı bilgilere ulaşabilirsiniz!

Anksiyete Bozukluğu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Kaybolmayan ve zamanla kötüleşen kaygıya sahip olma durumu olarak açıklanabilecek anksiyete bozukluğu, zihinsel bir sağlık sorunudur. Fiziksel olarak hızlı kalp atışı ve terleme gibi etkilerle ortaya çıkan anksiyete korku ve huzursuzluk hissi yaratır. Anksiyete bozukluğu nedeniyle ortaya çıkan semptomlar, iş performansı, okul çalışmaları, ilişkiler ve günlük aktiviteleri olumsuz şekilde etkileyebilir.

Biraz kaygı duymak normal bir şeydir. Ancak anksiyete bozukluğunda ortaya çıkan durum olağan sinirlilik ve hafif korkunun ötesine geçer. Duyguları tetikler ve aşırı tepki vermeye neden olur. İşlev görme yeteneğini olumsuz etkiler. Anksiyete bozukluğu çok sık görülen ve tevdi edilebilen psikolojik bir rahatsızlıktır.

Anksiyete (Kaygı Bozukluğu) Nedir?

Belirgin bir sebep olmaksızın sürekli ve aşırı derecede endişelenmek kaygı bozukluğunu ifade edebilecek yönergelerden biridir. Kontrol edilemeyen endişe ve korkuların kişinin hayatını önemli ölçüde etkilemesi durumudur. Ruhsal bozuklukların en yaygını olan anksiyete bozukluğu yetişkinlerin %30’unun hayatında en az bir kez görülür.

Anksiyete bozukluğun en yaygın belirtilerinden birisi panik ataklardır. Endişe ve korku gibi duygular tehlikeli durumlarla başa çıkmaya yardımcı olan en insani duygulardır. Ancak günlük yaşamı etkileyen irrasyonel, aşırı kaygı ve endişeler yaşamak bir ruh sağlığı sorunudur. Kaygı bozukluğunun en temel özelliği kronik, günlük yaşamı engelleyen korku ve düşüncelerdir.

Anksiyetenin Nedenleri Nelerdir?

Anksiyete kişinin yaşamını olumsuz yönde etkileyen bir ruh sağlığı sorunu olarak sıkıntı verici olduğu kadar hayat kalitesini düşürücü de bir durumdur. Anksiyete nedenleri tam olarak belirlenemeyebilir. İş ya da okul hayatında yaşanan stresli durumlar kaygı bozukluğuna yol açabilir. Korku ve endişeyi tetikleyecek olaylar yaşamak da anksiyeteye neden olabilir. Diğer ruh sağlığı sorunları da bu tarz bir duruma sebebiyet verebilir.

Kişiden kişiye değişebilen anksiyete bozukluklarına neden olan yaygın faktörler şunlardır,

Genetik (Aile öyküsü) Sağlık Sorunları (Tiroid, Astım, Diyabet… vb.) Stresli olaylar Depresyon Madde kullanımı Kişilik faktörleri Çocukluk döneminde yaşanan olumsuzluklar Travmatik olaylar Uyku sorunları Sosyal izolasyon Kötü yaşam kalitesi Anksiyete Ne Kadar Yaygındır?

Yaşamın her safhasında görülebilen anksiyete çok yaygın bir ruh sağlığı sorunudur. Dünya genelinde anksiyete görülme oranı %3,7’dir. Her 100 kişiden 5 veya 6’sında kaygı bozukluğu görülmektedir. Herhangi bir yıl içinde 5 yetişkinden biri anksiyete bozukluğu belirtileri göstermektedir. 13 - 18 yaş arası 4 ergenden 1’i kaygı ile yaşamaktadır. Ayrıca anksiyete bozuklukları kadınlarda daha yaygındır.

Sosyal kaygı ve obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), erkekleri ve kadınları eşit derecede etkiler. Anksiyete bozukluğu depresyon gibi diğer ruh sağlığı sorunlarıyla birlikte sıklıkla yaşanır. Anksiyete bozukluğu yaşayanların sadece 3’te 1’i tedavi görmektedir. Kaygı türleri arasında en çok görülen kaygı türü fobilerdir. İkinci sırada ise sosyal kaygı bozukluğu yer alır. Anksiyete bozukluklarının yaşam boyu yaygınlığı erkekler için %26 ve kadınlar için ise %40'tır. Bu da 4 erkekten 1'i ve 10 kadından 4'ünün yaşamları boyunca bir noktada anksiyete bozukluğu geliştireceği anlamına gelir. Bir araştırmaya göre depresyonu olan kişilerin %67’si aynı zamanda anksiyete bozukluğuna da sahiptir.

Anksiyetenin Belirtileri Nelerdir?

Anksiyete fiziksel ve psikolojik semptomlarla ortaya çıkar. Her kaygı bir bozukluk değildir. Kaygı bozukluğunun ortaya çıktığını anlamak için fiziksel ve psikolojik etkilerin bir arada yoğun bir şekilde yaşanması gerekir. Anksiyete belirtileri arasında en yaygın olanı panik ataklardır.

Panik atak ise ani ve yoğun korku hissidir. Hızlı kalp atışı, boğulma ya da baş dönmesi gibi fiziksel etkileri vardır. Her tür kaygı bozukluğunun ortak özelliği olan panik ataklarda fiziksel etkiler ön planda olur. Anksiyete ataklarından korkmak da bir anksiyete belirtisidir. Genel olarak görülen anksiyete bozukluğu belirtileri şunlardır,

Terleme Hızlı nefes alma Gergin ve huzursuz hissetmek Hızlı kalp atışı Endişeyi kontrol etmede güçlük çekme Yaklaşan bir tehlike varmış gibi panik olma Mevcut endişe dışında bir şeye konsantre olamama Gastrointestinal (GI) problemler yaşamak Zayıf veya yorgun hissetmek Kaygıyı tetikleyen şeylerden kaçınma Mide bulantısı Baş dönmesi Anksiyete Bozukluğunun Türleri Nelerdir?

Anksiyete insanları farklı şekillerde etkileyerek çeşitli bozukluklara yol açar. Anksiyete krizi çeşitli durumlarda ortaya çıkabilir. Anksiyetenin türüne göre yaşanan durumlar değişebilir. Endişe, kaygı ve korkular her türlü anksiyetede günlük yaşamı olumsuz etkileyecek boyutta olur. Anksiyete bozukluğunun türleri arasında şunlar yer alır,

Yaygın Kaygı Bozukluğu Panik Bozukluğu Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) Sosyal Fobi (Sosyal Kaygı Bozukluğu) Spesifik Fobiler Tıbbi Duruma Bağlı Kaygı Bozukluğu

Başkaları tarafından yargılanma ve utanç ile karakterize edilen sosyal anksiyete korku nedeniyle sosyal ortamlardan kaçınma durumudur. Sosyal kaygı bozukluğu olan kişi başkaları tarafından olumsuz görülme endişesi duyar. Yaygın anksiyete bozukluğu birçok şey hakkında sürekli endişe duyma halidir. Kişi kaygılarını kontrol etmekte zorlanır. Anksiyete türüne göre ortaya çıkan semptomlar değişebilir.

Anksiyete Bozukluğu Nasıl Teşhis Edilir?

Anksiyete bozukluğu teşhisi için uzman doktora başvurulması gerekmektedir. Uzman doktor hastanın sağlık durumuna, tıbbi geçmişine, gerekli testlere ve belirtilere bakarak teşhis yolunda adımlar atabilir. Anksiyete tanısı konulması için kişinin yaşadığı belirtilerin normal kaygı ve endişelerden daha fazlası olması gerekir. Ayrıca anksiyete kalp çarpıntısı gibi belirtilerin diğer sağlık sorunlarından ayırt edilmesi önemlidir.

Anksiyete bozukluğunun teşhisinde hastanın yaşadığı belirtilerin sürekliğine de dikkat edilmelidir. Anksiyete farklı ruh sağlığı sorunlarıyla birlikte ortaya çıkabilir. Depresyon gibi rahatsızlıklarla birlikte sık görülür. Hastanın analiz edilmesi ve teşhisin konulması bazen zaman alabilir. Önemli olan hastanın gerçek sorunlarını keşfedebilmek ve buna göre tedavi planı oluşturabilmektir.

Kaygı bozukluğu çok yaygın görülen bir rahatsızlıktır. Çoğu zaman insanlar böyle bir rahatsızlık yaşadıklarını anlamayabilirler. Farklı sağlık sorunları olduğunu düşünebilirler ya da durumun geçici olduğunu sanabilirler. Anksiyete bozukluğu tekrar ederek çok ciddi boyutlara ulaşabilir. Bu nedenle de erken teşhis ve tedavisi oldukça önemlidir.

Anksiyete Bozukluğu Kimlerde Daha Sık Görülmektedir?

Anksiyete bozuklukları için risk faktörleri anksiyete türüne göre değişebilir. Örneğin, yaygın kaygı bozukluğu kadınlarda daha yaygın görülürken sosyal kaygı bozukluğu ise erkek ve kadınlarda eşit olarak görülür. Anksiyete atağı her yaştan her cinsiyetten insanda sıklıkla ortaya çıkabilir. Erken çocukluk döneminde travmatik olaylar yaşamış kişilerde anksiyete görülme olasılığı daha yüksektir. Ailesinde anksiyete öyküsü olan kişiler de anksiyete yaşama açısından daha risklidir. Tiroid sorunları ve aritmi gibi sağlık sorunları olan kişilerin anksiyete yaşama olasılığı da daha fazladır. Kişilik özelliği olarak içe kapanık ve utangaç kişilerin anksiyete bozukluğu yaşama olasılığının diğer kişilere göre daha fazla olduğu düşünülmektedir.

Anksiyete ile başa çıkma gücü de kişiden kişiye değişebilir. Travma yaşamış kişiler daha hassas olabilir. Anksiyeteden kurtulmaları daha zor gelebilir. Sosyo ekonomik açıdan zor durumda olan kişilerinde anksiyete yaşama riskleri daha yüksektir. Örneğin, çok borcu olan kişilerin kaygı bozukluğu yaşama olasılığı da fazladır. Çünkü bu kişiler stres altında ve bir şeylerden korkar vaziyettedir. Yoksul kişilerde anksiyete bozuklukları daha fazla görülmektedir.

Yakın zamanda kayıp yaşamış kişilerin de anksiyete yaşama olasılıkları oldukça yüksektir. Örneğin, annesini ya da babasını kaybetmiş olan bir kişi yaşadığı kayıp sonrasında anksiyete bozuklukları yaşayabilir. Anksiyete dereceleri kişiden kişiye değişebildiği gibi anksiyete yaşayan kişinin durumla baş etme şekli de farklı olabilir.

Anksiyete Bozukluğunun Tedavisi Nasıl Yapılmaktadır?

Anksiyete bozukluğu tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Anksiyete nefes darlığı gibi sorunlarla baş edilmesi için çeşitli teknikler kullanılabilir. Kimi insanlarda anksiyete koltuk altı ağrısı gibi semptomlar da görülebilir. Ortaya çıkan semptomlara göre tedavi seçenekleri planlanabilir. Anksiyete tedavisinde bilişsel davranışçı terapi ve ilaç tedavisi öne çıkan tedavilerdir.

Tedavide kullanılan anksiyete ilaçları semptomları hafifletmek ve psikolojik dinamikleri düzenlemek için kullanılır. Ancak bu tarz ilaçları doktor kontrolünde dikkatli ve verilen doz ve zamanlara uyarak kullanılması gerekir. Anksiyete bozukluğu olanların yorumlarına göz atıldığında doktorun verdiği tedavi ve ilaçlara uyulmasının iyileşme sürecini oldukça kolaylaştırdığını da göstermektedir.

Anksiyete Bozukluğu Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Anksiyetesi Olan Birey Nasıl Hisseder?

Anksiyetesi olan biri huzursuz, panik halinde, endişeli ve korku dolu hisseder. Anksiyete ataklarında kalp hızlı atıyormuş gibi hissedilebilir. Korku ve dehşet duyguları yoğunlaşır.

Anksiyete Geçer mi?

Anksiyete tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Bilişsel terapi ve anksiyete tedavisine yönelik ilaçlarla anksiyete rahatsızlığından kurtulmak mümkündür.

Anksiyete Hangi Yaşlarda Daha Sık Görülür?

Anksiyete 10 - 25 yaş aralığında daha sık görülmektedir. Her yaşta anksiyete ortaya çıkabilir.

Spor ve egzersiz yapmak anksiyeteye iyi gelir mi?

Spor ve egzersiz yapmak anksiyeteye iyi gelen aktivitelerdir.

Anksiyete kilo aldırır mı?

Anksiyete ve yeme alışkanlığı arasındaki ilişki kişiden kişiye değişebilir.

Anksiyete Tanı Yöntemleri Nelerdir?

Anksiyeteyi belirleyecek laboratuvar testleri yoktur. Uzman doktor semptomları değerlendirerek tanıyı koyabilir.

Anksiyete depresyon mudur?

Anksiyete ve depresyon farklı ruh sağlığı sorunlarıdır.

*Bu yazıda yer alan görsel yapay zeka uygulamasıyla üretilmiştir.

Uzm. Dr. İsmail BUÇGÜN • Anksiyete Nedir? Ne Zaman Bozukluk Olur?

Uzm. Dr. İsmail BUÇGÜN • Anksiyete Nedir? Ne Zaman Bozukluk Olur?

Uzm. Dr. İsmail BUÇGÜN

Anksiyete genellikle yaygın, hoş olmaya ve belirsiz bir endişe hissi ile karakterizedir. Sıklıkla baş ağrısı, terleme, çarpıntı, göğüste sıkışma hissi, hafif mide rahatsızlığı ve uzun süre oturamama ya da hareketsiz kalamama gibi otonomik belirtiler eşlik eder. Herkes anksiyete (kaygı) yaşar. Anksiyete, normalde bireye yönelik olası bir tehlike tehdidine karşı onu, gereğini yapmak üzere harekete geçmesi için hazırlayan bir biyolojik uyarıcıdır.

Anksiyetenin Korkudan Farkı Nedir?

Anksiyete uyarıcı bir sinyaldir. Anksiyete olması yakın bir tehlikeye karşı uyarır ve kişinin tehdit ile başa çıkması için gerekli önlemler almasına, uyuma olanak sağlar. Evrimsel olarak hayatta kalmaya yönelik bir sinyaldir. Korku da uyarıcı bir sinyaldir, bilinen, dış odaklı, belirli bir tehdide karşı bir yanıttır. Anksiyete ise farklı olarak bilinmeyen, içsel odaklı, belirsiz bir tehdide karşı ortaya çıkan bir yanıttır. Freud, korkuyu gerçek bir tehdide, anksiyeteyi ise içsel bir tehlikeye karşı geliştirilen tepki olarak ayırmıştır.

Anksiyete Ne Zaman Bozukluk Olarak Değerlendirilir?

Anksiyete, anksiyete bozukluklarının temel belirtisi olmakla birlikte, birçok farklı ruhsal bozuklukta belirti olarak ortaya çıkan bir duygudurumdur. Bu duygudurumu ya da belirti şizofreni, hezeyanlı bozukluk, obsesif-kompulsif bozukluk ve diğer anksiyete bozuklukları yelpazesindeki bozukluklarda, kişilik bozukluklarında, depresyonda, hatta manide ortaya çıktığı gibi, bireyin gündelik hayatının içinde “normal” çerçevede de görüldüğünü görülebilir. Anksiyete, tanımlayıcı psikiyatride, psikiyatrik bozuklukların ayırıcı tanısında, ortaya çıkış yeri, zamanı, şekli ve içeriği, işlevsellik üzerine etkisi ile önem kazanır.

Tüm psikiyatrik hastalıklarda olduğu gibi bu anksiyete duygudurumuna ya da belirtilerine anksiyete bozukluğu tanısı konulabilmesi için kişinin birden fazla alandaki işlevselliğini bu belirtilerin bozmuş olması gerekir. Anksiyete bozuklukları, toplam %28,8’e varan yaşam boyu yaygınlık oranı ile en sık görülen psikiyatrik bozukluklardandır. Anksiyete bozuklukları hem tek başlarına hem de birlikte işlevselliği bilişsel süreçler, mobilite, özbakım, sosyal etkileşim ve yaşam aktivitelerine katılım açısından önemli düzeyde kısıtlamakta ve yaşam kalitesini azaltmaktadır.

Tanımlayıcı psikiyatrik yaklaşımda DSM-5 tanı sınıflandırmasında anksiyete bozuklukları kategorisinde,

Sosyal anksiyete bozukluğu (sosyal fobi) Özgül fobi Panik bozukluğu Agorafobi Yaygın anksiyete bozukluğu Ayrılma anksiyetesi bozukluğu Seçici konuşmazlık yer almaktadır.

Pek çoğunun klinik belirtilerinin örtüşmesi tanının net bir şekilde konulmasını zorlaştırmaktadır. Çoğu zaman hastalara özelleşmiş bir anksiyete bozukluğu tanısı koymak yerine genel olarak anksiyete bozukluğu tanısı konulmaktadır. Bu durum, özellikle bazı belirtilerin gözden kaçmasına ve rahatsızlığın sürüp gitmesine neden olmaktadır.

Adana ilinde psikiyatri alanında hizmet veren muayenehanemde anksiyete bozukluklukları için bireysel psikoterapi, ilaç tedavisi ve takip hizmeti vermekteyim. Randevu için randevu sayfasını kullanabilirsiniz.

Kaynaklar Kaplan ve Sadock Psikiyatri Kitabı, 11. Baskı, Güneş Tıp Kitabevi, 2016 Anksiyete Bozukluklarının Tedavisine Çok Yönlü Bakış, Psikiyatride Güncel Dergisi, Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları, Bahar 2015 Anksiyete Bozukluklarında Güncel Gelişmeler, Psikiyatride Güncel Dergisi, Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları, Bahar 2021 Anksiyete Bozuklukları Kitabı, 1. Baskı, Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları, 2006 Bu Yazıyı Paylaş:

Uzm. Dr. İsmail BUÇGÜN 2022© • Adana Psikiyatri • TMS ve Derin TMS Site Haritası

Sitede yer alan içeriklerin tüm hakları saklıdır©, izinsiz kullanılamaz.

Sitede yer alan bilgiler doktor tavsiyesi yerine geçmez, lütfen doktorunuza danışınız.

Kaygı-Anksiyete: Dost mu? Düşman mı?

Kaygı-Anksiyete: Dost mu? Düşman mı?

Anksiyete Bozuklukları Anlamak: Belirtiler, Nedenler ve Etkili Tedaviler

Anksiyete bir diğer adıyla kaygı bozukluğu, psikolojik bir rahatsızlıktır. Günlük hayatımızda ara sıra anksiyete yaşamak olağandır. Çünkü zaman içerisinde karşı karşıya kaldığımız olaylardan ötürü endişelenebilir ya da gelecek ile ilgili maddi-manevi anlamda kaygılar duyabiliriz. Günlük yaşamda kaygı duymak her ne kadar normal olsa da, dozunda bir aşırılık mevcutsa o zaman tıbbi bir hastalıktan söz edebiliriz.

Anksiyete bozukluğu olan kişilerde, yoğun, sürekli devam eden bir endişe hali ve günlük hayatta rastlanılan durumlara karşı korku vardır.Panik atak krizleriyle de kendini gösterebilir. Bu duyulan aşırı endişe, kaygı, panik durumu günlük aktivitelerin süregelmesini sekteye uğratır. Kontrol edilmesi ve yönetilmesi zor olduğu gibi, zaman öngörüsünde de bulunulamamaktadır. Bu halin belirtileri çocukluk, gençlik yıllarında başlayıp yetişkinliğe kadar devam edebilmektedir. Yetişkinlik döneminin ardından azalma eğilimindedir.

Anksiyete bozukluklarının kendi içinde, sosyal anksiyete bozukluğu, ayrılık anksiyetesi, spesifik fobiler, genelleştirilmiş anksiyete gibi bölümleri de mevcuttur. Bu bağlamda sadece bir değil birden fazla anksiyete bozukluğundan muzdarip olabilirsiniz. Bazen tıbbi bir tedavi ile çözüme ulaşılması gerekebilir.

Anksiyete Nedir?

Kaygılar, günlük yaşamda karşılaştığınız sorunlar ile baş edebilmeniz için sizi hazırlayıp, daha hızlı karar verebilmenize ortam hazırlar. Kaygı aslında beyninizin strese tepki vermesi ve sizi ileride yaşayabileceğiniz potansiyel tehlikeler konusunda uyarma şeklidir.

Toplumun yaklaşık olarak %18’i kaygı bozukluğu probleminden muzdariptir ve problemin artış derecesi ile beraber hastalık seviyesinde seyredebilir. Anksiyetesi olan bir kişi, her zaman en kötü senaryoyu düşünür ve bu düşünceler kontrolü dahilinde gerçekleşmez.

Modern, hızlı tempolu dünyamızda, endişe ve kaygı anlarının yaşanması tamamen doğaldır. Ancak bu geçici duygular kontrolümüzden çıkıp ötesine geçtiğinde, bunlar anksiyete bozukluğunun işaretleri olabilir. Milyonlarca insanı etkileyen anksiyete bozuklukları, semptomlarının, temel nedenlerinin ve mevcut tedavi seçeneklerinin geniş bir anlayışını gerektirir. Bu makale, anksiyete bozukluklarının inceliklerini açığa çıkarmayı amaçlamakta, çok katmanlı doğalarını ortaya koymakta ve aynı zamanda tüm okuyuculara anlaşılır bir dil sunmayı hedeflemektedir.

Anksiyete Bozukluğu Nedir?

Anksiyete bozukluğu, ruhsal sağlık koşulları arasında güçlü bir varlık olarak yer alır ve sürekli ve sıklıkla ezici bir endişe, korku veya kaygı hissiyle karakterizedir. Bu deneyim, sıradan bir endişenin sınırlarını aşar ve bireyin günlük yaşamının temelini sarar. Anksiyete bozukluğu ile mücadele ederken bireyler, işlevlerini optimal bir şekilde yerine getirmelerini engelleyen yoğun duygularla başa çıkmak zorunda kalırlar.

Anksiyete bozukluğunun birkaç türü mevcuttur:

Genelleştirilmiş Anksiyete Bozukluğu: Ortada bir neden olmadan duyulan aşırı endişe ve gerginlik hissiyatı. Panik Atak: Ani ve yoğun korku, beraberinde panik atakları meydana getirebilir. Bu esnada göğsünüzde ağrı hissedebilir, vücudunuzda ter boşalması yaşayabilir, kalp atışlarınızda hızlanma gözlemleyebilirsiniz. Bazen süreç boğulduğunuzu ya da kalp krizi geçirdiğinizi düşünmenize sebep olacak kadar ağır seyredebilir. Sosyal Anksiyete Bozukluğu: Bireysel ilişkilerinizde, başkalarının sizin yaptıklarınızı yargılaması, alay etmesine karşı endişe, stres duyma haline denir. Belirli Fobiler: Yükseklik korkusu şeklinde kendini gösterebilir. Bu korkuya sahip olan kişiler uçağa binmek ya da yüksek katlı evlerde oturmaktan dolayı endişe duyabilir. Agorafobi: Kalabalığın içinde, acil bir durum yaşandığında hareket kabiliyetiniz kısıtlı olduğu için korku, endişe duyabilirsiniz. Ayrılık Kaygısı: Sevdiğiniz kişiler yanınızdan ayrıldığında çok endişe duyuyor ve her an gözünüzün önünde olsun istiyorsanız ayrılık kaygısı problemi yaşıyor olabilirsiniz. Seçici Dilsizlik: Bazı çocuklar ailesiyle konuşarak iletişim kurabilirken, toplum içinde konuşamamaktadırlar. Bu sosyal kaygıya seçici dilsizlik denmektedir. Anksiyete Bozukluğunun Nedenleri

Anksiyete bozukluklarının kökenleri karmaşıktır ve genetik, beyin kimyası, kişilik özellikleri ve yaşam deneyimleri gibi bir dizi faktörden oluşur. Bu unsurların bir araya gelişi, bazı bireyleri anksiyete bozukluklarının gelişimine daha yatkın hale getirebilir. Sıklıkla, bu bozukluklara yol açan taşları, travma, istismar veya duygusal dengeyi sarsan büyük yaşam değişiklikleri gibi önemli yaşam olayları işaret eder. Serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin ince dengesi, anksiyete bozukluklarının ortaya çıkmasına katkıda bulunur.

Anksiyete bozukluklarının nedenleri kesin olarak anlaşılamamıştır. Fakat travmatik olaylar, çeşitli deneyimler, sağlık sorunları, kalıtsal faktörler gibi etmenlerin kaygı bozukluklarını tetikleyebildiği görülmektedir.

Genetik sebeplerden kaynaklı anksiyete bozuklukları ortaya çıkabilmektedir. Bu yüzden akrabalarınız arasında bu rahatsızlığa sahip olan varsa risk altındasınız demektir.

Beyninizde ki korku ve duyguları kontrol eden bölümlerin hatalı bağlanması kaygı bozukluklarına sebebiyet verebilir.

Çevresel yaşadığınız travmalardan (çocuklukta istismar edilme, çok sevdiğiniz birinin ölümü veya saldırıya uğraması gibi) ötürü anksiyete bozukluğu yaşayabilirsiniz.

Kalp, akciğer, tiroid, şeker gibi sağlık sorunları anksiyete bozukluklarına sebebiyet verebilir.

Kullanmış olduğunuz ilaçların bir yan etkisi de kaygı bozukluğu olabilir.

Aile ve akrabalarınız arasında kaygı bozukluğundan muzdarip biri yoksa, çocukken böyle bir şey yok ve yeni yeni ortaya çıkıyorsa, altında tıbbi bir sebep yatıyor olabilir. Hekim tarafından kontrol edilip ona göre yol haritası çizilmelidir.

Anksiyete Risk Faktörleri Nelerdir?

Bazı faktörler anksiyete bozukluğu yaşama riskinizi artırabilir.

Çocukluk döneminde, cinsel istismar ya da ihmal yaşanması anksiyete riskini oldukça artırmaktadır.

Travmatik olaylara maruz kalan bireylerin anksiyete bozukluğu yaşama oranı oldukça fazladır.

Depresyonda olmak, anksiyete riskinizi artırır.

Kendi sağlığınız ya da çevrenizdeki kişileri sağlığından duyulan endişe ve stres hali anksiyete bozukluklarını artırabilir.

Madde bağımlılığı anksiyete riskini artırır.

Çocuklukta yabancılardan çekinen, kendini geri çeken, iletişim kurmayan kişilerde risk fazladır.

Özgüven eksikliği, alay konusu olma gibi olumsuz düşünceler, algılar anksiyete bozukluğuna sebep olabilir.

Belirli kişilik tiplerindeki kişiler anksiyete bozukluklarına yatkındır.

Anksiyete Belirtileri Nelerdir? Anksiyete hastalığının bazı belirtileri aşağıdaki gibidir. Kendini gergin, huzursuz, panik halinde hissetmek Nefes darlığı, ağız kuruluğu yaşamak, Kötü bir şey olacakmış gibi endişeli hal Kalp atışlarında yaşanan aşırı hızlanma Aşırı terleme Ellerde titreme hali Odaklanma, konsantrasyon problemleri Hazımsızlık sıkıntıları Kaygı duymayı tetikleyecek etkilerden kaçınma hali Uyku problemleri başlıca semptomlardan sayılabilir. Tanı Yöntemleri Anksiyete Tanı Yöntemleri Nelerdir? Belirtilerin varlığından eminseniz, doktorunuz fiziki muayenenizi yapıp, ardından da tıbbi geçmişinize dair bilgilerle anamnezi dolduracaktır.

Tetikleyebilecek bazı sağlık koşullarını elimine edebilmek adına bazı testler yapılmasını isteyebilir. Laboratuvar testlerinin hiçbiri anksiyete bozukluklarını özel olarak teşhis edemez, o yüzden yapılan testler, tıbbi geçmiş ve muayene aşamalarının bütünü rahatsızlığın teşhisi için önem arz eder.

Doktorunuz ihtiyaç dahilinde sizi bir psikiyatriste, psikoloğa veya başka bir akıl sağlığı uzmanına yönlendirebilir. Bu uzmanlar, sizin anksiyete bozukluğunuz olup olmadığını anlamak için çeşitli sorular sorabilir, belli araçlar kullanabilir ya da bazı testler uygulayabilir.

Değerlendirme aşamasında ki bir önemli nokta da semptomlarınızın ne kadar süredir var olduğu ve ne kadar yoğun olduğudur. Kaygı, endişenizin günlük hayattan keyif almanızı engelleyecek düzeyde olup olmadığını doktorlara bildirmeniz teşhis için oldukça mühimdir.

Anksiyete Bozukluğu Belirtileri / Nasıl Hissedilir?

Anksiyete bozukluklarıyla ilişkilendirilen semptomların panoraması, çeşitlilikleri kadar derinlikleriyle değişkendir. Bu belirtiler, farklı yoğunluk derecelerinde ortaya çıkabilir:

Aşırı Endişe: Sürekli bir dizi rahatsız edici düşünce, genellikle felaket senaryoları etrafında döner. Fiziksel Semptomlar: Vücut, terleme, titreme, hızlanmış kalp atışı ve nefes darlığı gibi fiziksel duyumlarla tepki verir. Huzursuzluk: Sürekli bir huzursuzluk hissi ve rahatlayamama veya konsantre olamama. Kaçınma Davranışı: İnsanlar sıklıkla anksiyetelerini tetikleyen durumlardan kaçınır, bu da etkinliklerini ve sosyal etkileşimlerini sınırlar.

Bir anksiyete bozukluğuyla yaşamanın deneyimi, sürekli endişe dolu bir zeminde seyahat etmek olarak tarif edilebilir. En basit görevlerin bile zorluklarla dolu bir mücadeleye dönüştüğü bir zihinsel manzarayı hayal edin.

Anksiyete Bozukluğunun Tedavisi

Anksiyete bozukluklarının karanlık ormanında umut ışığı, onların tedavi edilebilir olmalarıdır. Bireylerin hayatlarının kontrolünü yeniden ele geçirmelerine yardımcı olacak bir dizi yaklaşım mevcuttur:

Terapi: Bu alandaki önemli bir yöntem Bilişsel Davranışçı Terapidir (BDT). Bireylerin anksiyeteyi besleyen negatif düşünce kalıplarını tanımlamasına ve değiştirmesine yardımcı olan dönüştürücü bir yaklaşımdır. İlaç: İlaç alanında, antidepresanlar ve anksiyete ilaçları semptomları hafifletmede yardımcı olur. Bu tedaviler genellikle terapötik müdahalelerle birleştirilir. Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Dengeli bir yaşamın dokusu, anksiyetenin kavrayışını ciddi şekilde hafifletebilir. Düzenli fiziksel aktivite, besleyici bir diyet, yeniden yapılandırıcı uyku ve günlük rutinlere mindfulness ve meditasyon gibi stres azaltma tekniklerini dahil etmek, anksiyetenin pençesinden büyük bir rahatlama sağlayabilir. Anksiyete Bozukluğu Tehlikeli mi?

Anksiyete bozuklukları kendileri genellikle anlık fiziksel tehditler oluşturmasa da, uzun vadeli yaşam kalitesi üzerinde belirgin bir etkiye sahiptir. Tedavi edilmeyen kronik anksiyete, depresyon, madde kötüye kullanımı ve çeşitli fiziksel sağlık sorunları gibi ikincil zorlukların temelini oluşturabilir.

Anksiyete Bozukluğu İçin İyi Olan Nedir? (İpuçları ve Püf Noktaları)

Anksiyete yönetiminde etkili başa çıkma mekanizmalarının peşindeki yolculuk, şunları içerir:

Farkındalık ve Rahatlama: Farkındalık geliştirmek ve rahatlama tekniklerine sarılmak, sürekli anksiyete düşüncelerine karşı etkili bir karşı önlem olarak işlev görebilir.

Sosyal Destek: Güçlü bir destek ağı oluşturmak, arkadaşlar, aile veya destek grupları ile, birikmiş duyguları konuşmak ve dağıtmak için güvenli bir alan sunabilir.

Kafein ve Alkol Sınırlaması: Kafein ve alkol tüketimini sınırlamak veya azaltmak, her iki madde de anksiyete semptomlarının yoğunluğunu artırabileceğinden stratejik bir adımdır.

Rutin ve Yapı: Günlük bir rutin oluşturmak, yaşama öngörülebilirlik ve kontrol hissi katarken, bir anlamda stabilite sunar.

Unutmayın ki profesyonel yardım aramak, zayıflığın bir itirafı değil, direnç ve dayanıklılığın bir göstergesidir. Anksiyete günlük yaşamınızı etkiliyorsa, destek arayışında bulunmak, proaktif bir öz bakımın somut bir ifadesi haline gelir.

Sonuç olarak, anksiyete bozuklukları, zihnimiz ile çevremiz arasındaki karmaşık etkileşimin canlı birer hatırlatıcısıdır. Bu bozuklukların nedenlerini, belirtilerini ve tedavi seçeneklerini açığa çıkararak, empati ve dayanıklılığı teşvik eden bir anlayış yolculuğuna adım atmış oluruz. Unutmayın, ne yolda ilerlerseniz ilerleyin, iyi olma çabası her zaman elinizin altındadır.

Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu: Nedir, Belirtileri ve Tedavisi - Bütün Psikoloji

Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu: Nedir, Belirtileri ve Tedavisi - Bütün Psikoloji

Başımızdaki Kara Duman: Anksiyete (Kaygı)

Kaygı/anksiyete, modern dünyamızda çokça gözlemlenen ve kaçınılmaz bir durumdur. Kalabalıklar arasında, her eylemin bir rekabete dönüşebildiği ve zamanla yarıştığımız düşüncesini uyandırabilen günlük hayatta kaygılanmak da kaçınılmaz bir hale gelmiştir. Kişilerin hayatlarında ekonomik problemler, iş/okul stresi, insan ilişkileri gibi farklı meselelerden dolayı kaygı duyması olağandır. Bununla birlikte kaygının bizler için işlevsel olduğu da aşikardır. Kaygı, “dövüş veya kaç” durumunda tehlikeyi belirlememize ve tehlikeye tepki vermemize yardımcı olmakla birlikte zorluklarla başa çıkmamız için bizi motive edebilir, hatta “doğru” orandaki bir kaygı daha iyi performans göstermemize yardımcı olup eylemi ve yaratıcılığı teşvik edebilir (Mental Health Foundation, 2014). Peki, kaygı hangi noktada işlevsizleşir, duyulan kaygının patolojik olup olmadığını neye göre belirleyebiliriz? Amerikan Psikiyatri Birliği’nin (American Psychiatric Association, 2013) “Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı”nda (genellikle DSM-5 olarak kısaltması kullanılmaktır) anksiyete bozuklukları olarak adlandırılmış olan kategoride anksiyete bozukluklarının, aşırı korku, kaygı ve ilgili davranışsal rahatsızlıkları içeren bozuklukları kapsamakta olduğu belirtilmiştir. Bu bozukluklar, korku, kaygı veya kaçınma davranışlarını tetikleyen nesnelere, durumlara ve bağlantılı bilişsel düşüncelere göre birbirlerinden ayrılmaktadır. Bu noktada, korkunun gerçek veya algılanan mutlak tehdite verilen duygusal tepki, kaygının ise gelecekteki tehditlerin beklentisi olduğunu belirtmek yararlı olacaktır.

Anksiyete Bozukluğu Çeşitleri Nelerdir?

DSM-5’te belirtilen anksiyete bozuklukları, ayrılma kaygısı bozukluğu, seçici konuşmazlık, özgül fobiler, sosyal anksiyete bozukluğu, panik bozukluğu, agorafobi ve yaygın anksiyete bozukluğundan oluşmaktayken obsesif-kompulsif bozukluk farklı bir kategoride bulunmaktadır (American Psychiatric Association, 2013) fakat daha önceki bir versiyon olan DSM-IV-TR’nin obsesif kompulsif bozukluğu anksiyete bozuklukları kategorisi altında bulundurmuş (American Psychiatric Association, 2000) olduğunun altını çizmek yararlı olacaktır. Ayrıca obsesif-kompulsif bozukluk sıklıkla anksiyete bozukluklarıyla eş zamanlı gözlemlenmektedir (National Institute of Mental Health, 2020). Bunlara ek olarak, anksiyete bozukluklarında belirli bir korku tepkisi olarak panik ataklar belirgin bir yere sahiptir (American Psychiatric Association, 2013).

Panik Atak Belirtileri Nelerdir?

Panik ataklar, dakikalar içinde doruğa ulaşan ani yoğun korku veya yoğun rahatsızlık dalgalanmalarıdır ve bu dalgalanmalara fiziksel ve/veya bilişsel semptomlar da eşlik eder. DSM-5’te belirtilen panik atak semptomları kalp çarpıntısı veya hızlanmış kalp atış hızı, terleme, titreme, nefes darlığı veya boğulma hissi, göğüs ağrısı, mide bulantısı veya karın ağrısı, baş dönmesi, dengesizlik, sersemlik veya baygınlık hissi, üşüme veya ısınma hissi, paresteziler (uyuşma veya karıncalanma hissi), derealizasyon (gerçek dışılık hissi) veya duyarsızlaşma (kendinden kopma), kontrolü kaybetme veya “çıldırma” korkusu, ölme korkusu şeklindedir, ayrıca kültüre özel semptomların da olabileceği önemle vurgulanmıştır. Panik ataklar beklenen ve beklenmeyen olarak ayrılabilir, beklenen panik ataklara tipik olarak korkulan bir nesne veya duruma tepki olarak yaşanması örnek verilebilir, beklenmeyen panik atakların ise ortaya çıkmasında belirli bir sebep yoktur. Ayrıca, panik atakların gözlenmesinin anksiyete bozukluklarıyla sınırlı olmadığını belirtmek önemlidir.

Kaygı Ne Kadar Normaldir?

Tüm bunlarla birlikte, bir durumun patolojik olup olmaması, normal-anormal ayrımları, durumun tanımlanışı ve izlenmesi gereken yol ile ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. Henker ve arkadaşlarının (2002) ergenlerle gerçekleştirdikleri bir çalışma, kaygılı ergenlerin anksiyete sorunlarının tanısal eşiğin altında olduğunda bile günlük yaşamlarının, duygusal, davranışsal ve bağlamsal alanlarda akranlarından önemli ölçüde farklı olduğu bulgusuyla sonuçlandırılmıştır. Buna göre, patolojik olan ve olmayan arasında kesin bir ayrım yapmanın tam olarak mümkün olmayacağını söylemek yanlış olmaz. Ayrıca, farklı psikoterapi ekolleri farklı değerlendirme ve tanı koyma kriterlerine ve pratiklerine sahip olabilir.

Kaygı Tedavisi & Psikoterapi

En bilindik olan yaklaşımlardan ikisi üzerinden örnek vermek gerekirse, psikodinamik ekol anksiyete semptomlarını bilinçdışı çatışmalar, savunmalar, nesneler ve kişilerarası ilişkiler ile açıklarken (Slavin-Mulford & Hilsenroth, 2012) bilişsel kuram, anksiyeteyi tehlike ihtimalini abartma eğilimi olarak açıklamaktadır (Bhatt ve ark., 2019). Dolayısıyla bu farklı açıklamalar ve bakış açıları durumun kavramsallaştırılmasında, değerlendirilmesinde ve terapi sürecinde farklılıklar yaratmaktadır. Psikodinamik terapilerin hedefi kişinin şimdiki davranışlarında geçmişin etkilerini anlaması ve öz-ayrımsamayken (Center for Substance Abuse Treatment, 1999), bilişsel kuramdan yararlanan bilişsel davranışçı terapilerin hedefi kişinin uyumsuz duygusal tepkilerini, kişinin düşüncelerini, davranışlarını veya her ikisini birden değiştirerek düzeltmektir (Kaczkurkin & Foa, 2015). İlaveten, psikodinamik terapilerde öznenin hikayesinde kaygının direkt veya sembolik anlamı irdelenir ve çalışılır. Örneğin sevgi nesneleriyle ilgili kaygılar, psikoseksüel kaygılar ve Oedipus çatışmalarıyla ilgili korkular klostrofobi ve agorafobi ile ilintidir, agorafobide öznenin kendi bütünlüğünü tehlikeye atmadan nesnelerden uzaklaşma sorunsalıyla karşılaşırken klostrofobide öznenin özerkliğini tehlikeye atmadan nesnelere yaklaşması sorunsalıyla karşılaşılabilir (Akhtar, 2020). Tedavi planı, kişinin tercihine, durumun şiddetine, eş zamanlı tıbbi hastalıklara ve psikolojik bozukluklara, madde kötüye kullanımı veya intihar riski gibi komplikasyonların varlığına, önceki tedavilerin geçmişine, maliyet sorunlarına ve belirli bir alandaki tedavi türlerinin mevcudiyetine bağlıdır (Bandelow ve ark., 2012). Belirli durumlarda ilaç tedavisi gerekli olabilmektedir. Psikolojik tedaviler ve ilaç tedavisi birbirinin alternatifi olmaktansa sıklıkla birbirine eşlik eden tedavilerdir.

Yazan: Ayşe Damla Acuner

Referanslar

Akhtar, S. (2020). Acının kaynakları: Korku, açgözlülük, suçluluk, kandırma, ihanet ve intikam (2. Baskı). İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

American Psychiatric Association. (2000). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (4th ed., text rev.). doi:10.1176/appi.books.9780890423349.

American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). https://doi.org/10.1176/appi.books.9780890425596

Bandelow, B., Sher, L., Bunevicius, R., Hollander, E., Kasper, S., Zohar, J., … & WFSBP Task Force on Anxiety Disorders, OCD and PTSD. (2012). Guidelines for the pharmacological treatment of anxiety disorders, obsessive–compulsive disorder and posttraumatic stress disorder in primary care. International journal of psychiatry in clinical practice, 16(2), 77-84.

Center for Substance Abuse Treatment. (1999). Brief Interventions and Brief Therapies for Substance Abuse. Substance Abuse and Mental Health Services Administration. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK64952/

Davranış Araştırmaları ve Terapileri Merkezi. (n.d.). Psikoterapi nedir?. https://datem.com.tr/blog/psikoterapi-nedir/

Henker, B., Whalen, C. K., Jamner, L. D., & Delfino, R. J. (2002). Anxiety, affect, and activity in teenagers: Monitoring daily life with electronic diaries. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 41(6), 660-670. https://doi.org/10.1097/00004583-200206000-00005

Kaczkurkin, A. N., & Foa, E. B. (2015). Cognitive-behavioral therapy for anxiety disorders: an update on the empirical evidence. Dialogues in clinical neuroscience, 17(3), 337–346. https://doi.org/10.31887/DCNS.2015.17.3/akaczkurkin

Mental Health Foundation. (2014). Living with anxiety: Understanding the role and impact of anxiety in our lives. https://www.mentalhealth.org.uk/sites/default/files/living-with-anxiety-report.pdf

National Institute of Mental Health. (2020). Obsessive-compulsive disorder: When unwanted thoughts or repetitive behaviors take over. https://www.nimh.nih.gov/health/publications/obsessive-compulsive-disorder-when-unwanted-thoughts-take-over

Slavin-Mulford, J., & Hilsenroth, M. J. (2012). Evidence-based psychodynamic treatments for anxiety disorders: A review. Psychodynamic psychotherapy research, 117-137. doi: 10.1007/978-1-60761-792-1_7

"
Yaygın Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Tedavi Edilmezse Ne Olur? | Hiwell

Yaygın Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Tedavi Edilmezse Ne Olur? | Hiwell

Yaygın Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Siz de 300 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.

İÇİNDEKİLER Yaygın Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Nedir? Yaygın Anksiyete (Kaygı) Bozukluğunun Belirtileri Yaygın Anksiyete Bozukluğu Tedavi Edilmezse Ne Olur? Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nasıl Yenilir? Yaygın Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Nedir?

Yaygın Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu, kişinin sağlık, finansal durum, aile ve iş hayatı gibi birçok farklı alanda sürekli ve gündelik hayatı etkileyecek seviyede endişelendiği ve kaygı duyduğu psikiyatrik bir hastalıktır 1 .

Kaygı hastalığı yaşayan kişiler çoğu zaman kaygılı hisseder ve en son ne zaman rahatladıklarını hatırlamakta zorlanabilirler. Eğer siz de aşağıdaki sorulara evet yanıtı veriyorsanız aşırı kaygılı olmanız muhtemel:

Geceleri düşünmekten uyuyamadığınız olur mu? Siz de ortada gözle görünür bir sebep olmamasına rağmen kendinizi sürekli kaygılanırken bulur musunuz? Arkadaşlarınızın, partnerinizin, ebeveynlerinizin veya başka insanların hayatları hakkında da endişe duyar mısınız? Sürekli bacaklarını/ayaklarını sallamak, tırnaklarını yemek gibi bir türlü rahatlayamadığınız için sergilediğiniz davranışlar var mı?

Anksiyetik ya da kaygılı hissetmek normaldir ve belli zamanlarda bu kaygı hayatın farklı alanlarında artabilir ancak Yaygın Kaygı Bozukluğunda geçmeyen bir şekilde farklı konular üzerine sürekli endişelenme hali söz konusudur.

Yaygın Anksiyete (Kaygı) Bozukluğunun Belirtileri

Her birey semptomları farklı şekilde deneyimleyebilir ancak anskiyetenin en yaygın semptomlar arasında şunlar yer alır: 2

Gerçekte yaşanan olaylarla orantısız bir şekilde sürekli endişeli olma hali Olası en kötü senaryoların tamamı için planlar ve çözümler düşünmek Herhangi bir tehdit unsuru içermeyen durumları veya olayları tehdit edici olarak yorumlamak Belirsizliğe tahammülün çok az olması ve belirsizlikle baş etmekte zorlanmak Kararsızlık ve yanlış karar verme korkusu Bir türlü rahatlayamama, huzursuz hissetme, gerginlik Uykuya dalmakta ve uyumakta sorun yaşama Konsantrasyon güçlüğü ve hiçbir şeye odaklanamama hissi Fiziksel belirtiler Anksiyetenin Fiziksel Belirtileri

Anksiyetenin neden olduğu fiziksel belirtiler arasında aşağıdakiler öne çıkmaktadır:

Bitkinlik Gerginlik/huzursuzluk Terleme Kas ağrıları Titreme Baş ağrısı Nefes alıp vermekte güçlük Mide bulantısı ve sindirim sorunları

Tüm bu psikolojik ve fiziksel belirtileri deneyimleyen anksiyetik bir kişinin doğal olarak aklına gelen en önemli sorulardan biri de yaygın anksiyete bozukluğunun tedavi edilmezse ne olacağı. Gelin birlikte keşfedelim.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Zaman zaman kaygılı hissetmek normal olsa da Yaygın Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu tedavi edilmezse semptomlarınız günlük hayatı etkileyecek noktaya gelebilir ve stres seviyenizi artırabilir 1 . Kaygı seviyesinin düşük olduğu durumlarda kişi gündelik hayatını olağan bir şekilde sürdürebilse de kaygının orta ve yüksek ölçüde olduğu durumlarda desteğe başvurmamanın birçok olumsuz etkisi görülebilir.

1. Gündelik Eylemlerin Daha Zor Hale Gelmesi

Yaygın Anksiyete Bozukluğu olan kişiler endişelerini kontrol etmekte güçlük çeker. Kaygılarının durumun kendisine ve gerçekte olabileceklere kıyasla çok yoğun olduğunu bilse de kaygı döngüsünden nasıl çıkacağını bilemez. Bazen sadece bir günü tamamlayacak olma düşüncesi bile kişinin kaygı seviyesini artırabilir 3 .

Örneğin, kaygı seviyesi normal düzeyde olan kişiler “markete gitmek” gibi sıradan bir eylemi kolaylıkla gerçekleştirebilir. Ancak söz konusu Yaygın Kaygı Bozukluğu olduğunda bu günlük eyleme birçok endişe eşlik edebilir. Yoğun kaygı, daha evden çıkmadan bile kişinin düşüncelerle boğuşmasına sebep olabilir.

2. Belirsizliğe Tahammülün Azalması ve Uyum Sağlama Güçlüğü

Belirsizlik durumu Yaygın Anksiyete Bozukluğu olan kişilerin endişe seviyesini artırabilir ancak değişim ve belirsizlik kaçınılmazdır. Belirsizliğin en sık görüldüğü yerlerden biri de iş hayatıdır ve bu durum Yaygın Kaygı Bozukluğu yaşayan kişilerin iş yerindeki değişiklere ve gelişmelere uyum sağlamalarını zorlaştırabilir.

Örneğin, şirketin büyük bir değişiklikten geçiyor olması Yaygın Anksiyete Bozukluğu olan kişinin zihninde, bunu gösteren herhangi bir işaret olmasa bile, “Kovulacak mıyım?” endişeleri doğmasına sebep olabilir. Kişinin yeni koşullara uyum sağlaması çalışma arkadaşlarına kıyasla daha uzun sürebilir ve performansı bu durumdan olumsuz etkilenebilir.

3. Gelişimin Kısıtlanması

Yaygın Anksiyete Bozukluğunun en kritik göstergelerinden biri kişinin başına gelen olayların hep en kötü şekilde sonuçlanacağını düşünmesidir. Kaygı seviyesi yüksek olan biri, en kötü senaryoyu düşünmesi sebebiyle harekete geçmekte güçlük çekebilir.

Bu kişiler, seyahate çıkmak veya iş değiştirmek gibi kendilerine göre risk seviyesi fazla olan eylemlerden mümkün olduğunca kaçınırlar 3 . Kaçınma davranışları ile kaygının kontrol altına alındığı yanılgısı oluşabilir ancak kaçınma kaygıyı yönetmek demek değildir.

Kaçınma davranışları kişinin kendisini geliştirebileceği ortamlara girmesine, potansiyelini keşfetmesine engel olur. Kişinin kendisi için oluşturduğu güvenli alan gün geçtikçe daralabilir. Ne de olsa başarısız olacağım. düşüncesi ve en kötü sonu beklemek kişinin daha başlamadan birçok tecrübeden vazgeçmesine neden olabilir.

4. Fiziksel Zararlar

Sürekli ve aşırı kaygı, stres hormonlarımızın sürekli olarak salgılanmasına sebep olarak kalp ve damar rahatsızlıkları ve stres kaynaklı ülser gibi sorunlara da yol açabilir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nasıl Yenilir?

Kaygının yoğun ve geçmeyen etkilerini görmek akıllara “Yaygın Anksiyete Bozukluğu tamamen geçer mi? Yaygın Anksiyete Bozukluğu düzelir mi?” sorularını getirebilir. Anksiyetenin seviyesine göre bireysel olarak yapabilecekleriniz bulunsa da kaygı seviyesi gündelik hayatı etkileyen bir noktaya geldiyse profesyonel desteğe başvurmalısınız.

Yaygın Kaygı Bozukluğu tanısının yalnızca psikiyatri hekimleri tarafından konulabileceği gibi ilaç tedavisi süreci de ancak hekimlerce planlanabilir. Ancak anksiyete ve ilgili diğer sorunlarda kişinin yaşam kalitesinin arttırılması ve destek alabilmesi için hekimlerce psikolojik destek önerilebilir. Bu durumlarda başvurulabilecek terapi yöntemleri şunlardır:

Bilişsel Davranışçı Terapi

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yaygın kaygı sorunu olan kişilerde düşünce ve davranış kalıplarını değiştirmeyi hedefler 4 . Seanslar sırasında terapistin yönlendirmesi ile sizde kaygı uyandıran düşüncelerin farkına nasıl varacağınızı ve bu düşünceleri nasıl yöneteceğinizi öğrenirsiniz.

Bunun yanı sıra terapistiniz kaygı uyandıran düşünceleriniz yoğunlaştığında kendinizi nasıl sakinleştireceğiniz konusunda da sizi yönlendirebilir. Hiwell online terapi uygulamasında kaygınız üzerine birlikte çalışabileceğiniz, BDT uygulayan birçok terapist bulunmaktadır. Uygulamayı indirebilir ve uzman bir psikolog eşliğinde kaygınızı nasıl yöneteceğinizi öğrenebilirsiniz.

Kabul ve Kararlılık Terapisi

Kabul ve Kararlılık Terapisinde yaygın kaygı ile çalışırken bilinçli farkındalık (mindfulness) ve hedef koyma teknikleri geliştirilir 5 . Bu sayede kişinin olumsuz duyguları ile daha iyi baş etmesini sağlayarak huzursuzluk ve kaygı seviyesinin düşürülmesi hedeflenir.

BDT’ye göre daha yeni bir yaklaşım olduğu için Kabul ve Kararlılık Terapisinin yaygın kaygı üzerindeki etkisini gösteren çok sayıda araştırma bulunmamaktadır. Ancak herkes için etkili olacak terapi yaklaşımı farklılık gösterebilir. Bu sebeple kendinizi rahat hissettiğiniz ve size faydalı olduğuna inandığınız yaklaşımı bulmak için farklı ekolleri deneyebilirsiniz.

Bireysel Olarak Yapılabilecekler

Sağlıklı bir yaşam sürmenizi sağlayacak alışkanlıklar edinerek kaygıyı daha iyi yönetebilirsiniz. Tek başına bu alışkanlıkları edinmek terapinin yerini tutmayabilir ancak profesyonel destek ile sağlıklı alışkanlıkları bir araya getirdiğinizde iyi oluş halinizi büyük oranda artırabilirsiniz 5 .

Yaygın Anksiyete Bozukluğu ve kaygıyla ile daha iyi baş edebilmek için anksiyetenin belirtileri ve nedenleri hakkında daha fazla yazı okuyabilirsiniz. Nelerin kaygıya iyi gelip gelmediğini, güncel yaklaşımları ve tedavi yollarını öğrenmek sizin için faydalı olacaktır.

Alkol ve kafein tüketimi, madde kullanımı kaygıyla baş etmenin sağlıksız yollarıdır ve uzun vadede size daha çok zarar verir, bu maddelerden uzak durun. Her dakikanızı değil ancak bir gününüzü planlamaya çalışın. İşlerinizi önceliklerine ve aciliyetlerine göre gruplandırın. Zaman yönetimi yapmak ve organize olmak kaygınızın yatışmasında etkili olabilir. Fiziksel olarak aktif olmaya, sizi zorlamayacak ölçüde egzersizi gündelik hayatınıza dahil etmeye çalışın. Besleyici yiyecekler tüketin ve dengeli beslenin. Yoga ve meditasyonu deneyin. Yoga ve meditasyon egzersizleri nefes kontrolünü, anda ve dengede kalmayı öğreterek sakinleşmenize yardımcı olur. Bu etkileri görebilmek için düzenli ve bellir bir süre egzersizlere devam etmelisiniz. Uyku öncesi düşünceleriniz çok yoğun geliyorsa kendinize bir uyku günlüğü edinin. Düşüncelerinizden uyuyamadığınızda zihninizdekileri bu deftere yazın. Bu sayede daha sakin bir şekilde uykuya geçiş yapabilirsiniz. Eğer Yaygın Kaygı Bozukluğu semptomları gösterdiğinizi düşünüyorsanız güvendiğiniz biriyle bu durumu paylaşabilirsiniz. Kaygı seviyeniz hayatınızın okul, iş, ilişkiler gibi önemli alanlarında, gündelik hayatta ciddi sorunlara yol açmaya başladıysa profesyonel destek almayı geciktirmeyin.

Kaygıyı yönetmek konusunda olduğu gibi bu sağlıklı alışkanlıkları hayatınıza adapte etmek konusunda da bir uzman desteğine ihtiyaç duyabilirsiniz. Hiwell’de kaygı bozuklukları üzerine çalışabileceğiniz 600’den fazla online uzman psikolog bulunmakta. Terapi desteğiyle yaşamınızın kontrolünü kaygının elinden alır ve hayatınıza siz yön vermeye başlarsınız.

Kaynakça NHS. (n.d.). Generalised anxiety disorder in adults. NHS. Retrieved from https://www.nhs.uk/mental-health/conditions/generalised-anxiety-disorder/overview/ Mayo Foundation for Medical Education and Research. (2017, October 13). Generalized anxiety disorder. Mayo Clinic. Retrieved from https://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/generalized-anxiety-disorder/symptoms-causes/syc-20360803 Generalized anxiety disorder (GAD): Anxiety and. Generalized Anxiety Disorder (GAD) | Anxiety and. (n.d.). Retrieved from https://adaa.org/understanding-anxiety/generalized-anxiety-disorder-gad Carey, E. (2022). Generalized anxiety disorder (GAD): Symptoms and more. Healthline. Retrieved from https://www.healthline.com/health/anxiety/generalized-anxiety-disorder#lifestyle-changes U.S. Department of Health and Human Services. (n.d.). Generalized anxiety disorder: When worry gets out of Control. National Institute of Mental Health. Retrieved from https://www.nimh.nih.gov/health/publications/generalized-anxiety-disorder-gad

*Sitemizde bulunan yazılar tıbbi tavsiye içermez ve yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Yazılardan yola çıkarak bir hastalık tanısı konulamaz. Hastalık tanısını yalnızca psikiyatri hekimleri koyabilir.

"
Anksiyete Bozuklukları

Anksiyete Bozuklukları

Anksiyete Bozuklukları

Çocuklarda anksiyete bozuklukları yaygın olmakla birlikte az çalışılmış bir alandır. Anksiyete bozuklukları benlik algısında düşme, sosyal izolasyon, sosyal işlevlerde yetersizlik ve akadamik başarısızlıklarla birliktedir. Çocuklarda sıklıkla baş ağrısı, kaın ağrısı ve irritabl bağırsak sendromu gibi fiziksel belirtiler görülür. Genellikle zamanla kötüleştiğine dair kanıtlar vardır. Geniş anlamda, anksiyete, tehlike beklentisi ile birlikte olan emosyonel huzursuzluk olarak tanımlanabilir. Anksiyete, koruma ve adaptif işlevi olan normal bir emosyondur. Korkular, genellikle gerçek ya da hayali bir tehlikeye karşı normal bir reaksiyon olarak düşünülür. Anksiyete türün devamı için gereklidir. Geçici korku ve anksiyete normal çocuğun gelişiminin bir parçasıdır. Bu korkular, kendisine ya da başkalarına zarar gelmesi, belli bir durum hakkında yoğun endişelenme, ayrılık anksiyetesi olabilir. Bazı korku ve anksiyeteler belli yaşlarda daha sıktır. Bebekler hemen yakın çevresindeki korku veren uyaranlardan korkarlar. On ikinci aydan itibaren yabancılardan, garip yerlerden ve yüksekten korkma başlayabilir. Okul öncesi çocuklar yalnız kalmaktan, karanlıktan, hayvanlardan ve hayali yaratıklardan korkabilirler. Okul çağı çocukları doğa üstü güçlerden, değerlendirici ya da sosyal durumlardan, doğal afetlerden hastalık ve kazalardan korkarlar. Çocukluk korkularının normal adaptif işlevi olduğundan normal korku ile anksiyeteyi ayırt etme her zaman kolay değildir. Gerçekçi olmayan korkuların ya da kaygıların önemli bir sıkıntıya, akademik, sosyal bir bozulmaya neden olması önemlidir. Belirtilerin zamanı da önemlidir (örneğin hafif separasyon anksiyetesi çocukta ve ergende farklı şeyler düşündürür.)

Anksiyete uyarıcı bir işarettir, yaklaşan tehlikeyi haber verir ve tehtid ile ilgili önelemlerin alınmasını sağlar. Korku da anksiyeteye benzeyen uyarıcı bir işarettir. Anksiyete araştırmacıları anksiyete, korku ve fobiler arasında ayırım yaparlar. Korkuların tersine, fobiler bir uyarandan yoğun özgül, devam eden korkudur ve buna sıkıntı ve kaçınma eşlik eder. Fobik tepkiler söz konusu durumun gereği ile orantısızdır, mantıksal düşünmelerden etkilenmez, sıklıkla korkunun normal gelişimsel döneminin dışında olur (ör. büyük çocuklarda canavar korkusu). Korku ve fobilerin tersine, anksiyete daha yaygıdır ve özgül değildir. Korku, kaynağı bilinen, dışsal, kesin ya da çatışmasız bir yanıttır. Anksiyete ise kaynağı bilinmeyen, içsel, müphem ve çatışma sonucunda oluşmuş bir yanıttır.

Anksiyete bozuklukları çocuk ve ergenlerde en sık görülen bozukluklardan birisidir. Toplumda yapılan çalışmalarda çocuklarda %5-18 görülür. Ergenlik öncesinde bozukluğa bağlı olarak %0.3 ile %12.9 arasında değişen oranlarda görülür. Ergenlerde bozukluğa bağlı olarak %0.6 ile %7 arasında değişir. En sık özgül fobiler, seperasyon anksiyetesi bozukluğu (SAB) ve yaygın anksiyete bozukluğu (YAB) görülür. Klinik çalışmalarda K/Eoranı eşit gibidir. SAB diğer anksiyete bozukluklarından daha erken başlangıçlıdır. Ayrıca küçük çocuklarda büyüklere göre, daha farklı ve fazla belirtiler bulunur. Tersine büyük çocuklarda, küçüklere göre, YAB daha fazladır. Düşük sosyo-ekonomik düzeyde (SED) çocuklarda normal korkular yüksek SED’ye göre daha fazladır. Ayrıca kültürler arasında da normal korkuların gelişiminde farklılıklar vardır. Örneğin zenci çocukların, beyazlara göre, okulla ilgili ya da utanma ile ilgili korkuları daha azdır. Ayrıca SAB ile düşük SED arasında ilişki olabilir. YAB ise orta ve yüksek SED çocuklarında daha sık olabilir.

Herhangi bir anksiyete bozukluğundan sonra depresyon en sık görülen komorbid (birliktelik) durumdur. Dışa vuran bozukluklar (DEHB, davranım bozukluğu, inatlaşma bozukluğu) görülebilir (%20).

Anksiyete belirtilerini taklit eden fiziksel durumlar: Hipogilisemi, feokromostoma, kardiak aritmiler, migren, epilepsi, kafeinizm, hipertiroidizm.

Çocuk ve ergenlerin kendi korkularını yoğun olarak tanımlamaları ve “sıkıntıda” olduklarını bildirmeleri güçtür. Çocuk ve ergenler ayrıca belirtileri yetişkinlerden farklı bir şekilde gösterirler (örneğin, ağlama, sinirlilik, öfke nöbetleri, somatik belirtiler).

SEPERASYON (AYRILIK) ANKSİYETESİ BOZUKLUĞU: SAB evden ya da birinci bağlanma figüründen ayrılmaya bağlı olarak oluşan aşırı korku ve anksiyetedir. Anksiyete çocuğun yaşına ve gelişimsel düzeyine göre uygunsuz olmalı ve en az 4 hafta sürmelidir. Anormal ayrılma kaygısını, 7 ay ile 6 yaş arasında gözlenen yaşa uygun fenomenden ayırt etmek önemlidir. SAB %2.4 ile %5.4 arasında görülmektedir. SAB olan çocuklar ayrılma durumu ya da ayrılma beklentisi olduğunda sıkıntıya girerler, ayrılma durumlarından kaçınmak isterler. Yaşadıkları sıkıntı “terör” şeklini ya da otonomik uyarılma halini alabilir. SAB olan çocuklar, yapışarak, ağlayarak, yalvararak ya da somatik yakınmalarda bulunarak ayrılığa direnç gösterirler. Korkunun altında yatan, bağlanma figürüne ya da kendisine zarar geleceği ve bu şekilde sürekli ayrılığı yaşayacağıdır. Okul reddi ve yoğun somatik şikayetler en sık tedavi arama nedenidir. SAB en sık ergenlik öncesi çocuklarda bulunur, ancak 18 yaşından önce herhangi bir yaşta tanı konulabilir. Daha önce belirtildiği gibi sıkıntı ya da ayrılıkla ilgili işlevsel bozulma gelişimsel düzeye göre aşırı olmalıdır. Subklinil SAB, kliniğe başvurmamış toplum örnekleminde daha sık olabilir. Çocuğun yaşına göre belirti sayısı ve belirtilerin farklılığı değişmektedir, küçükler daha fazla belirti gösterirler ve daha sıkıntılıdırlar. SAB’ da, okul fobisi, OKB, diğer anksiyete bozuklukları ayırıcı tanıda düşünülmelidir. SAB olan çocuk sıklıkla depresyon ya da diğer anksiyete bozuklukları tanısını da almaktadır. Aşırı anksiyete bozukluğu (DSM-IV’te YAB) ve özgül fobiler en sık görülen komorbid tanılardır. Bu çocuklarda, her zaman özgül fobi tanısını alacak yoğunlukta olmasa da, sıklıkla çeşitli korkular (canavar, karanlık, hayvanlar gibi) bulunmaktadır. Ayrıca depresyonu olan ergenlik öncesi çocuklarda en sık görülen anksiyete bozukluğu SAB’dur. SAB olan çocuklarda somatik şikayetler, arkadaşları ile vakit harcamada ve okul dışı etkinliklere katılmada azalma görülebilir. Okula gitmeyi reddetme ve seperasyon düşüncesi ile sürekli uğraşmaya bağlı olarak akademik başarıda düşme görülebilir.

ÖZGÜL FOBİ: Özgül fobi, hayvanlar, kan, kapalı yerler, uçma, yükseklik gibi özgül bir nesne ya da durumla karşılaşma ya da karşılaşma beklentisi olduğunda aşırı anlamsız belirgin ve sürekli bir korkunun ve yoğun anksiyetenin yaşanmasıdır. Bu korku sosyal fobide olduğu gibi utanma nedeniyle kaçınma, panik atakta olduğu gibi panik atak geçireceği korkusu ile kaçınma, PTSB’de olduğu gibi travmayı hatırlatan uyarılardan kaçınma, ayrılma anksiyetesinde olduğu gibi okula gitmekten kaçınma ile ilgisizdir. Özgül uyaranla karşılaşma hemen her zaman önemli bir anksiyet yanıtına neden olur ve panik atak şeklini alabilir. Korkular en az 6 ay sürmeli, kişinin günlük yaşantısını, sosyal ilişkilerini ve akademik başarısını etkilemelidir, korkusu olduğu için önemli sıkıntısının olması gereklidir. Fobiler %2.4 ile %3.3 arasında görülmektedir, genellikle kızlarda daha sıktır. Özgül fobisi olan çocuklar korku uyandıran uyaranla karşılaşmamak için kaçınma davranışı geliştirebilirler. Bağırma, ağlama, anne babaya yapışma, huysuzluk gösterme, donakalma ve bağlanma figürünün tesellisini arama görülebilir. Çocukların fobik uyaranla ilgili bilişsel görüşleri bu uyaranın kendilerine ya da başkalarına zarar vereceğidir. Fobik çocuklarda ayrıca yoğun beklenti anksiyetesi görülebilir. Panik benzeri fizyolojik belirtiler gözlenebilir: kalp hızında artma, terleme, hiperventilasyon, titreme ve mide rahatsızlığı. Genellikle fobilerin başlaması, “normal” çocukluk çağı korkularının başlaması ile aynı döneme denk gelir. Hayvan, böcek, kan, karanlık ve yaralar ile ilgili fobiler genellikle 7 yaşından önce başlar ve travmatik bir olayla bağlantılı değildir. Diğer çocukluk çağı fobilerinin başlaması değişik yaşlarda olabilir, genellikle 10-13 yaşlarında artma görülür.

SOSYAL FOBİ: Tanımadık insanlarla karşılaştığı ya da başkalarının gözünün önünde olabileceği toplumsal durumlarda bir eylemi gerçekleştirirken belirgin ve sürekli korku duymadır. Korkulan sosyal duruma maruz kalma anksiyete meydana getirir, utanma korkusu vardır ve sıklıkla panik atak görülebilir. Toplum önünde konuşma, sosyal toplantılara katılma, toplum içinde gösteri yapma, yabancılarla konuşma ve otorite figürüyle karşılaşma en sık görülen sosyal korkulardır. Çocuk ve ergenlerde anksiyete oluşturan durumlardan kaçınma görülebilir ve bu durum süregen bir sıkıntıya yol açabilir. Ayrıca çocuk ve ergenler korkularının mantıksız ya da yoğun olduğunun farkına varmayabilirler. Sosyal fobi yaklaşık çocuk ve ergenlerde %1 görülür. Yaşça büyük olan kesimde daha sıktır ve erişkinlerde en sık rastlanan anksieyete bozukluklarından birisidir. Çocuk ve ergenlerde sosyal fobinin tanınmadığı ve az tanın konulduğu, daha çok bu çocukların “utangaç” olarak geçiştirildiği bildirilmektedir. Klinik örneklemde %14.9 gözlenir. Sosyal fobisi olan çocuk ve eregenler, başkalarının kendilerini aptal, garip, itici bulacağından ya da uatanılacak aptalca bir şey yapacaklarından ya da söyleyeceklerinden korkarlar. Somatik belirtiler sıktır, kalp hızında artma, terleme, kızarma, titreme, gastaointestinal sıkıntı ve davranışlar üzerinde kontrolün azalması görülebilir. Sosyal fobisi olanlarda olumsuz biliş daha çok utanma, olumsuz değerlendirilme ve reddedilmeye yönelik yoğun kaygılara odaklanmıştır.

Seçici konuşmazlık, çocuğun konuşuyor olmasına karşın, konuşması beklenen belli sosyal durumlarda konuşmamasıdır. Bunun sosyal fobinin bir varyantı olduğu düşünülmektedir. Seçici konuşmazlığı olan çocuklarda utangaçlık, utanma korkusu ve sosyal çekilme sıklıkla görülür. Bu çocukların hemen hepsi sosyal fobi ya da çekingen bozukluk (avoidant disorder) tanısını almaktadır. Daha önceki bildirimlerin tersine, bu çocukların çoğunda erken dönemde travma ya da inatlaşma görülmemiştir. Çocuklarda ve ergenlerde görünüm farklı olabilir. Küçük çocuklarda sıklıkla öfke nöbetleri ya da anne babaya “yapışma” gözlenebilir. Okuldaki aktivitelere katılmayı reddedebilirler. Büyük çocuklar aile ya da sosyal toplantılarına katılmaktan uzak kalabilirler arkadaş ilişkilerine giremezler. Çocukluk çağı sosyal fobisi tanı konulup tedavi edilmez ise önemli uzun süreli olumsuz etkileri olabilir. Sosyal fobi okul reddi, eğitimin erken sonlandırılması ve iş hayatına katılmama gibi sonuçlar görülebilir. Ergenlerde karşı cinsle olan arkadaşlıklarda önemli aksamalar meydana gelebilir.

Sosyal fobinin tanısı konulurken, başkalarının önünde bir işi yerine getirmekten ya da başkalarıyla etkileşimden özgül olarak korkma ana belirtidir. Panik bozukluğu olan kişilerde korku paniğin tekrar oluşumuna yönelik iken sosyal fobisi olanlarda sosyal durumlara yöneliktir. YAB’da bir çok başka kaygı vardır. Özgül fobide, korkular sosyal durumların dışında özgül durumlarla ya da nesnelerle ilişkilidir. Sosyal fobi ile SAB arasında ayırıcı tanı bazen güç olabilir. SAB’da birincil bağlanma figüründen ayrılma ile ilgili sıkıntı varken, sosyal fobide diğer insanlar ile etkileşime girme ile ilgili sıkıntı vardır. Ancak okul reddi her ikisinded de görülebilir ve ayırıcı tanıda güçlük olabilir. OKB’da bulaşma korkusu, yada başkalarına zarar verme ile ilgili korkular nedeniyle sosyal kaçınma görülebilir.

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU: Yaygın anksiyete bozukluğu yoğun ve kontrol edilemeyen kaygı ile karakterizedir. Yoğun ile kastedilen söz konusu duruma verilen tepkinin aşırı olduğu, kontrol edilemeyen ile kastedilen ise, kaygı/endişe başlayınca kişinin bu duygularını durduramamasıdır. Bu nedenle gelişimsel olarak gözlenen kaygı/endişenden, YAB, kaygının gerçekçi olmayan doğası ile ve uzun süre devam etmesi ile ayırt edilir. YAB tanısı için yoğun kaygı günlük işlevi bozmalıdır ve en az 6 ay sürmelidir. Yaygınlığı %2.7 ile %4.6 arasında değişmektedir. Sıklıkla YAB’da kaygı bir alana sınırlı değildir. YAB olan çocuk ve ergenlerde tipik olarak gözlenen kaygılar, yeterlilik, onay görme ve eski davranışlarının uygunluğudur. Gelecek ile ilgili olaylar, yeni ya da tanıdık olmayan ortamlar diğer kaygı nedenleridir. Bir işi zamanında yerine getirmeyle ilgili kaygılar görülebilir. YAB olan çocuklar genellikle toplum kurallarına uyan ve mükemmeliyetçi çocuklardır, yetişkinler tarafından inatçı ya da katı (esnek olmayan) olarak tanımlanabilirler. YAB olan çocuk ve ergenlerin sıklıkla başkaları tarafından yatıştırılması (reassurence) gerekir, ancak bu durum kaygının azalmasında kısa süreli bir iyilik meydana getirir. Hastalarda motor gerginliğin artması ve aşırı uyarılmışlık (vigilance) hali gözlenebilse de, çocuklar için sadece bir belirti gereklidir (erişkinde 3 belirti). Baş ağrısı, karın ağrısı ve uyku güçlükleri gibi somatik belirtilere sık rastlanır. Genel olarak, özellikle hastaların önemli bir olaydan önce gerginlik yaşadıkları, sinirli ve heyecanlı oldukları bildirilir. Özelikle çocuklarda kaygı ne kadar fazla ise irritabilite o kadar fazladır. Çocuk ve ergenlerde YAB ile ilgili bilgiler sınırlıdır. Çocukluk çağında E/K oranı eşitken, ergenlikte kızlarda daha sık gözlenir. Özellikle 7 yaşından küçük çocuklarda tanı koymada dikkatli olunmalıdır, çünkü yaklaşık 7-8 yaşında olan bilişsel değişikliklerin kaygı süreçlerine etkili olduğunu düşündüren bazı kanıtlar vardır.

YAB, tıbbi hastalıklardan ayırt edilmelidir. Özellikle otonomik belirtiler baskınsa olası tıbbi nedenlerin araştırılması önemlidir. Öykü ve fizik muayene ile gastrointestinal sorunlar, hipertiroidizm, feokromostoma, hipoglisemi ve lupus ayırt edilmeli gerekirse ileri tetkiklere gidilmelidir. Özellikle ergenlerde aşırı kafein kullanımı ya da diğer stimulantların kullanımı sorgulanmalıdır. YAB tanısı sadece eğer kaygı yaygın ise konulması uygundur. Sosyal fobide kaygı başkaları tarafından değerlendirilme ile ilgili iken YAB’da çocuk kendi performansı ile ilgili kaygı duyar. Panik atağında kaygı panik atağını yaşayacağı ile ilgilidir, OKB’da hastalık bulaşmış olma gibi obsesyanlarla ilgilidir, ayrılma anksiyetesinde evden ya da bağlanma figüründen ayrı kalma ile ilgili kaygı vardır, anoreksia nervozada kilo alma ile ilgili kaygı vardır, somatizasyon bozukluğunda bir çok fiziksel yakınma vardır, hipokondriasiste ciddi bir hastalığının olması ile ilgili kaygı vardır, PTSB’da hatırlatıcılarla kaygı vardır. Anksiyete özgül bir stresi izlediğinde kısa süreli ve göreceli olarak yoğunluğu hafif ise uyum bozukluğu tanısı daha uygundur. (DEHB, depresyon,şizofreni. ayırıcı tanıda düşünülmelidir). YAB olan bir çok yetişkin anksiyetelerinin çocukluk çağından beri var olduğunu ve yaşamlarının çoğunda mevcut olduğunu bildirmektedir. Bu durum YAB’nun majör bir mental bozukluk olmaktan çok, yapısal bir özellik olduğunu düşündürmektedir. Bu görüş ile uyumlu olarak, bir çok olguda YAB tipik olarak kronik ancak dalgalanmalar gösteren bir seyir izler. Özellikle belirtiler stres olduğunda ağırlaşır. Bozukluğun ölçütlerinin karşılanması için, önemli bir stres ve engel olmalıdır.

AGOROFOBİLİ YA DA AGOROFOBİSİZ PANİK BOZUKLUK: Panik bozukluk, yineleyen beklenmedik panik atakların olması ve başka atakların olacağına dair sürekli kaygı duyma, atağın yol açabileceği sonuçlarla ilgili olarak üzüntü duyma (çıldıracağı, kontrolünü kaybedeceği, öleceği gibi) ve ataklarla ilgili olarak belirgin bir davranış değişikliğinin olması ile karakterize bir bozukluktur. DSM-IV’te panik atağın ayrı bir korku ve rahatsızlık döneminin olduğu, 10 dakika içinde en yüksek düzeye ulaştığı ve tanı için 13 somatik veya bilişsel belirtiden 4’ünün karşılanması gerektiği bildirilir. Somatik belirtiler nefes daralması, kalp hızında artma, göğüs ağrısı, boğulma (soluğun kesilme) hissi, baş dönmesi, uyuşma yada karıncalanma, sıcak/soğuk basmaları (hot/cold flashes), terleme, titreme ve bulantıdır. Bilişsel belirtiler, ölüm, çıldırma ve kontrolünü kaybetme korkularıdır. Panik atak tipik olarak ani başlangıçlıdır ve 10 dakika kadar bir sürede belirtiler yoğunlaşır. Panik bozukluğa agorofobi eşlik edebilir ya da etmeyebilir. Agorofobi kişinin, beklenmedik olarak panik atağı çıkabileceği, kaçmanın zor olabileceği ya da yardım alamayacağı yerlerde ya da durumlarda anksiyete duymasıdır. Yalnız başına dışarıda olma, kalabalıkta olma, sırada bekleme, köprü üstleri, otobüs, tren ya da otomobil ile seyahat etme, büyük alış veriş merkezleri, sinemalar agorofobik korkular arasındadır. Agorofobi ile yaygın bir kaçınma davranışı oluşur, ya da yoğun sıkıntıyla bu duruma katlanılır, veya bu duruma katlanmak için eşlik eden birisine gereksinim duyulur. Panik bozuklukla ilgili bilişsel teorilerden birisi somatik duyumların “katastrofik yanlış yorumlanmasına” dayandığından, çocuk ve ergenlerde panik bozukluk görülmesi tartışmalı olarak kabul edilir. Çünkü çocuk ve ergenler bu çeşit spontan panik ataklarla karakterize içsel katastrofik atıflarda bulunacak bilişsel kapasiteye erişmemişlerdir. Çocuklar, belirtilerini daha çok dıştan gelen nedenlere bağlama eğilimleri vardır (ör. öğretmenimden hoşlanmadığım için kalbim hızlı çarpıyor). Bu nedenle çocuğun bilişsel yanıtları panik atağı başlatacak olaylar dizisine neden olmaz. Toplumda ergenlerde panik atak %35.9 ile %63.3 arasında görülmektedir. Panik bozukluk ise %0.6 ile %4.7 arasındadır. Ergen ve erişkinlerde yapılan retrospektif çalışmalar, panik olgularının bir kısmının çocukluk çağında başladığını düşündürse de, ergenlik öncesi çocuklardaki yaygınlık bilinmemektedir. Ergenler arasında en çok titreme, baş dönmesi/bayılacak hissi, kalp çarpıntısı, bulantı, nefes darlığı ve terleme görülür. Bilişsel belirtiler daha az bildirilmektedir. En sık bir çok insanın bulunduğu yerlerden kaçınma davranışları bildirilir (ör. lokantalar, kalabalıklar v.b). Çocuk ve ergenlerde ayırıcı tanıda en güç olanlardan bir tanesi panik bozukluğun tanısı için gerekli olan beklenmedik panik ataklar ile, diğer anksiyete bozukluklarına eşlik eden duruma özgü ataklar arasındaki ayırımı yapmaktır. Bu durumun bir nedeni daha önce bildirildiği gibi çocukların bilişsel farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Çocukların tecrübelerini daha çok dışsal, tanımlanabilir, ya da duruma bağlı etkenlere bağlamaktadırlar. Çevre etkenlerinin not edilmesi ve panik atağın tekrar olacağı ile ilgili yaygın bir sıkıntının olması başka bir anksieyte bozukluğu ile panik atağın ayırıcı tanısında yardımcı olabilir. Hipertiroidizm, hiperparatiroidizm, vestübüler disfonksiyonlar, epilepsi nöbetleri ve kardiyak patolojiler panik atağa neden olabilen tıbbi durumlardır. Panik atağa çarpıntı eşlik ediyorsa EKG tetkiki yapılmalı ve bir pediatristle konsulte edilmelidir. Diğer nedenleri dışlamada, öykü, fizik muayene ve tetkikler yardımcı olabilir. Bir çok araştırmacı panik bozukluğun orta ergenlikte başladığını düşünmektedir, özellikle 14 yaşından sonra. Çocuk ve ergenlerde panik bozukluğun gidişi iyi bilinmemektedir. Ancak tedavi edilmez ise erişkinliğe kadar devam etme olasılığı vardır.

TEDAVİ : Aşağıdaki tedavi yöntemlerinden bir veya bir kaçının uygulanması ilehastaların büyük bir çoğunluğu tedavi edilebilmektedir.

1-Bireysel psikoterapi(özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi)

"
Hastalık Kaygısı Bozukluğu, Hipokondriyazis

Hastalık Kaygısı Bozukluğu, Hipokondriyazis

Hastalık Kaygısı Bozukluğu, Hipokondriyazis

Herhangi bir bedensel hastalık bulunmadığı halde vücuttaki belirtileri yanlış yorumlayarak, ciddi bir hastalığının olması ya da olacağıyla ilgili yoğun kaygıyla oluşan bir psikiyatrik hastalık, hipokondriyazis ya da hastalık kaygısı bozukluğu olarak isimlendirilir.

Halk arasında “hastalık hastalığı” olarak bilinen hipokondriyazisin en büyük problemi bitmek tükenmek bilmeyen bedensel şikayetlerdir.Kişi baş ağrısı ,sırt ağrısı, çarpıntı, terleme, öksürük, şişkinlik, adet dönemlerinde sancı, kabızlık ve cinsel isteksizlik gibi belirtileri ciddi algılayarak önemli bir hastalığın belirtisi olduğuna inanır. Sık sık nabız kontrol ederek, tansiyon ölçtürür. Yeterli düzeyde tıbbi tetkikler ve muayenenin yapılmasına rağmen, hastalıkla ilgili kaygılar ve inanışlar devam eder. Tıbbi değerlendirmeler kişiyi tatmin etmez.

Hastalık kaygısı yaşayan kişi, tedavinin ve ilaçların yan etkilerinden çabuk etkilenir. Bu hasta grubu psikiyatriste gitmeden önce birçok doktora gider. Çünkü sorunun psikolojik olduğunu kabul etmekte güçlük çeker. Sürekli doktor değiştirme davranışında bulunur. Bu yüzden kendini onaylayabilecek doktor arayışına devam eder. Hastalık endişelerine dair sosyal destek alma ihtiyacını, onaylanma davranışıyla sağlar.

Genellikle sosyal destek yetersizliği hastalık kaygısının gelişmesine zemin hazırlar. Hastalık hakkında çok fazla araştırma yapar. Araştırmalarının sonucuna göre kendi kendine teşhis koyma eğiliminde bulunabilir. Hatta teşhis konusunda doktorlarla bilgi yarışına girebilir.

Hastalık kaygısı iki türden oluşmaktadır. Bakım arayan tür sık sık doktora giderek tetkik yaptırma davranışı gösterirken, bakımdan kaçan tür ise ya hiç gitmez ya da seyrek olarak sağlık kontrolüne gider.

Yapılan çalışmalarda erken çocukluk döneminde gelişen bağlanma stillerinin, hastalık kaygısı oluşumuyla ilişkili olduğu belirtilmiştir. Çocukluk döneminde ebeveynler ve yakın çevre ile olan iletişim, kişinin ileriki yaşamını etkilemektedir. Özellikle kaygılı ve güvensiz bağlanma, hastalık kaygısı ve buna ilişkin açıklanamayan tıbbi belirtilerin oluşmasına neden olmaktadır. Hastalık kaygısı yaşayan kişinin doktorlardan onay arama davranışının temelinde güvensiz bağlanma ve sağlığa dair kaygılarını başkalarından destek sağlayarak azaltma eğilimi bulunmaktadır.

Hastalık Kaygısı Bozukluğunun Nedenleri:

Yapılan araştırmalarda, biyolojik, psikolojik ve çevresel olmak üzere birçok faktörün hastalık kaygısı gelişimine neden olabileceği belirtilmiştir.

*Genetik faktörünün hastalık kaygısı gelişiminin bir nedeni olabileceği belirtilmiştir. Fakat çevresel faktörlerin daha etkin bir öneme sahip olduğu vurgulanmıştır.

*Düşük benlik saygısı.

*Suçluluk duygusunu ifade etme biçimi.

*Hasta rolünün kişiye sağladığı ikincil kazançlar.

*Travmatik yaşam deneyimleri.

*Çocukluk dönemi hastalıkları.

*Travmatik cinsel birleşme.

*Kişilik yapısı (özellikle yüksek nörotisizm ve içedönüklük) hastalık kaygısı bozukluğunun (hipokondriyazis) nedenlerindendir.

DSM 5 Tanı Kriterine göre Hastalık Kaygısı Bozukluğu

*Ağır bir hastalığı olduğunu ya da olacağını düşünüp durma.

*Bedensel belirti yoktur ya da varsa bile ağır değildir. Başka bir hastalık durumu çıkma olasılığı yüksekse (örn. güçlü bir aile öyküsü varsa), bu konuda düşünüp durma açıkça aşırı bir düzeydedir ya da orantısızdır.

*Sağlıkla ilgili yüksek düzeyde bir kaygı vardır ve kişi, kişisel sağlık durumuyla ilgili olarak kolaylıkla korkuya kapılır.

*Kişinin sağlıkla ilgili davranışlarında aşırılıklar görülür (örn. hastalık bulguları için vücudunu sık sık tarar) ya da uygunsuz bir kaçınma içindedir (örn. doktora gitmekten ve hastanelerden kaçınır).

*Hastalıkla uğraşıp durma süresi en az altı aydır, ancak korkulan özgül hastalık bu süre içinde değişebilir.

*Hastalıkla ilgili düşünüp durma, bedensel belirti bozukluğu, panik bozukluğu, bedensel algı bozukluğu, takıntı-zorlantı bozukluğu ya da sanrılı bozukluk, bedensel tür gibi başka bir ruhsal hastalıkla daha iyi açıklanamaz.

Hastalık Kaygısı Bozukluğunda Ne Zaman Tedaviye Başvurmak Gerekir?

Sağlığınıza dair endişelerinizi kontrol etmekte güçlük çekiyorsanız psikolojik destek almanız gerekir.

Yaşanılan belirtiler zamanla daha da ilerleyerek diğer psikiyatrik hastalıklarla birlikte seyredebilir. Bu yüzden stresle birlikte vücudunuzdaki gelişen bedensel değişimlerin farkına varmak ve stresi yönetebilmeyi öğrenmek için psikoterapi ve ihtiyaç durumunda ilaç desteği almanız etkili olacaktır.

Psikolog Funda Buharalı.

« Overthinking Sendromu, Aşırı Düşünmek Savunma Düzenekleri »