Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Nedir? Belirtileri ve Tedavi Süreci

Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Nedir? Belirtileri ve Tedavi Süreci

Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Nedir?

Anksiyete (kaygı) bozukluğu, bireylerin yaşamlarını derinden etkileyen ve aşırı kaygı, endişe ve korkunun hakim olduğu bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu rahatsızlık, kişinin günlük işlevselliğini ciddi şekilde zorlaştırabilir ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Anksiyete bozukluğu olan kişiler, genellikle gelecek hakkında sürekli olumsuz senaryoları düşünme eğilimindedirler ve bu düşünceleri kontrol etmekte zorlanırlar. Fiziksel semptomlar da sıkça görülür, bu semptomlar titreme, terleme, kas gerginliği, kalp çarpıntısı, mide rahatsızlıkları ve baş ağrıları gibi bedensel belirtileri içerebilir. Ancak, bu rahatsızlığın tedavi edilebilir olduğunu unutmamak önemlidir. Profesyonel yardım, terapi, ilaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri gibi yöntemlerle anksiyete bozukluğu etkili bir şekilde yönetilebilir ve bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir. Unutmayın ki her birey farklıdır ve tedavi planı kişiselleştirilmesidir.

Anksiyete (kaygı) bozukluğunun yaygın olarak görülen belirtileri nelerdir?

Anksiyete (kaygı) bozukluğu, belirgin semptomlarla kendini gösteren bir psikolojik rahatsızlıktır. İşte bu bozukluğun yaygın belirtileri:

Sürekli Kaygı ve Endişe: Anksiyete bozukluğu olan kişiler, günlük yaşamlarında sürekli endişe ve korku hissederler. Fiziksel Belirtiler: Titreme, terleme, kas gerginliği, kalp çarpıntısı, mide rahatsızlıkları gibi fiziksel semptomlar sıkça görülür. Sosyal İzolasyon: Sosyal etkileşimlerden kaçınma eğilimi gösterme, anksiyete bozukluğu belirtilerinden biridir. Dikkat Sorunları: Zihinsel odaklanma ve konsantrasyon problemleri sıkça yaşanabilir. Mide Sorunları: Anksiyete, mide rahatsızlıkları ve sindirim problemleriyle ilişkilendirilebilir. Panik Ataklar: Anksiyete bozukluğu, aniden ortaya çıkan yoğun panik ataklarla kendini gösterebilir.

Bu belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve tanı koymak için bir uzmanın ayrıntılı değerlendirmesi gereklidir. Unutmayın ki anksiyete bozukluğu tedavi edilebilir ve yaşam kalitesini artırmak için profesyonel yardım almak önemlidir.

Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Sebepleri Nelerdir?

Anksiyete (kaygı) bozukluğunun kökenleri karmaşık olabilir ve birden fazla etkenin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkabilir. Bu sebepler arasında genetik faktörler önemli bir rol oynayabilir. Aile geçmişi, anksiyete bozukluğu riskini artırabilir. Ayrıca çevresel stresörler, travmatik yaşam olayları veya çocukluk dönemi deneyimleri gibi dışsal faktörler anksiyete bozukluğunu tetikleyebilir. Biyokimyasal değişiklikler, özellikle beyin kimyasıyla ilgili olanlar, anksiyete ile ilişkilendirilmiştir. Bu, serotonin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerin dengesizliğiyle bağlantılı olabilir. Ayrıca kişilik yapısı, psikososyal etkenler ve stres yönetimi yetenekleri de anksiyete bozukluğunun sebepleri arasında yer alabilir. Bu nedenle, anksiyete bozukluğunun sebepleri genellikle birden çok faktörün bir etkileşimi sonucunda ortaya çıkan karmaşık bir yapı oluşturur.

Anksiyete (Kaygı) Bozukluğunun Çeşitleri Nelerdir?

Anksiyete (kaygı) bozukluğu, farklı türlerde ortaya çıkabilen bir psikolojik rahatsızlıktır. İşte anksiyete bozukluğunun yaygın çeşitleri:

Genel Anksiyete Bozukluğu (GAB): Kişinin sürekli ve aşırı endişe hissettiği bir türdür. Günlük yaşamda genel olarak belirsizliklerden kaynaklanan yoğun kaygı hakimdir. Sosyal Anksiyete Bozukluğu: Sosyal etkileşimlerde yoğun korku ve kaygı hissiyle karakterizedir. Topluluk önünde konuşma veya başkalarıyla etkileşime girmek gibi durumlarda ortaya çıkabilir. Panik Bozukluğu: Aniden ve beklenmedik bir şekilde yoğun panik ataklarının sıkça tekrarlandığı bir türdür. Bu ataklar kalp çarpıntısı, nefes darlığı ve terleme gibi fiziksel semptomlarla birlikte gelir. Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB): Obsesyonlar (zorlayıcı düşünceler) ve kompulsiyonlar (tekrarlayıcı davranışlar) bulunan bir türdür. Kişinin bu düşünce ve davranışlarını kontrol etmekte zorlandığı bir durumdur. Kaza sonrası anksiyete bozukluğu (ASAB): Travmatik bir olayın ardından ortaya çıkan bir anksiyete bozukluğu türüdür. Genellikle kaza, kaza sonucu yaralanan veya kaybedilen sevdiklerinin tanıklık ettiği kişilerde veya olayın kurbanlarından biri olarak bulunan kişilerde görülür. ASAB, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olarak da adlandırılır. Anksiyete (Kaygı) Bozukluğunda Tanı Nasıl Konmaktadır?

Anksiyete (kaygı) bozukluğu tanısı, uzman bir psikiyatrist veya psikolog tarafından klinik değerlendirme süreciyle konur. Bu değerlendirme, bireyin yaşadığı semptomların ayrıntılı bir analizini içerir. Uzman, kişinin endişe düzeyini, semptomlarının süresini ve şiddetini, günlük yaşamına etkilerini ve geçmiş travmatik deneyimleri değerlendirir. Tanı koyma süreci, genellikle Amerikan Psikiyatri Birliği’nin DSM-5 (Duygudurum ve Anksiyete Bozukluklarının Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) kriterlerine dayanır. Bu kriterlere uygun semptomların varlığına dayanarak, bir anksiyete bozukluğu tanısı konulur. Bu tanı, bireyin uygun tedavi seçeneklerine erişmesine ve semptomlarını yönetmesine yardımcı olur.

Anksiyete Bozukluğu Nedir? Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Tedavi Süreci

Anksiyete (kaygı) bozukluğu tedavi süreci, kişinin duygusal ve psikolojik sağlığını yeniden dengelemeyi hedefler. İlk adım, uzman bir terapist veya psikiyatrist tarafından bireyin semptomlarının detaylı bir şekilde değerlendirilmesi ve doğru tanının konmasıdır. Tedavi planı, bu değerlendirme sonuçlarına dayalı olarak oluşturulur ve kişinin ihtiyaçlarına göre şekillendirilir. Psikoterapi, bu sürecin temelini oluşturur ve bireye anksiyete ile başa çıkma stratejilerini öğretir. İlaç tedavisi, semptomların yönetiminde yardımcı olabilir ve bazen psikoterapi ile birlikte kullanılır. Tedavi süreci, bireyin semptomlarını anlamasını, kabul etmesini ve kontrol etmesini sağlayarak yaşam kalitesini artırmayı amaçlar. Bu süreç, düzenli takip ve destekle sürdürülür ve her bireyin ihtiyaçlarına göre uyarlanır.

"
Anksiyete Türleri ve Belirtileri • Hipnoz ve Kaygı Bozukluğu

Anksiyete Türleri ve Belirtileri • Hipnoz ve Kaygı Bozukluğu

Anksiyete Türleri ve Belirtileri

Anksiyete bozukluğu, kaygı bozukluklarını bir şemsiye altında toplayan genel bir terimdir. Anksiyete bozuklukları, tanı kriterleri ve semptomlarına göre farklılıklar gösterir. Farklı tedavi yöntemleri, farklı anksiyete türleri için farklı düzeylerde başarılı sonuçlar verir. Anksiyete bozukluğu türlerinden bazıları ilaç tedavisine ihtiyaç duymayabilirken (örn. özgül fobiler gibi), bazı türdeki kaygı bozukluklarında (örn. yaygın anksiyete bozukluğu) anksiyete bozukluğu tedavisi genellikle ilaçların yanı sıra farmakolojik tedaviye eşlik eden bazı terapi kombinasyonlarıyla yürütülür. Hipnoterapi de anksiyete bozukluğu kategorisindeki bazı kaygı bozukluklarında fayda sağlayan terapi yaklaşımlarından biridir.

Anksiyete bozukluğu (kaygı bozukluğu), bedensel belirtilerin de eşlik ettiği orantısız, sebepsiz ve kontrol edilemez bir kaygı ve korku hali olarak tanımlanabilir. Bu makalede anksiyete bozukluğu türleri ve DSM-5’teki kaygı bozukluğu türlerinin doğası ile ilgili genel konuları ele alıyoruz. “ Kaygı bozukluğu nedir ve anksiyete bozukluğu tedavileri nelerdir” sorusunun detaylı cevabı için, Hipnoz ile Anksiyete Bozukluğu Tedavisi başlıklı yazımı da okumanız, bu konuda geniş bilgi almanıza yardımcı olabilir.

İçindekiler

Anksiyete Bozukluğu Türleri Nelerdir?

DSM-5’e göre (Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı), 11 tane kaygı bozukluğu alt türü vardır. Bunlar:

Yaygın Kaygı Bozukluğu (Genelleştirilmiş Kaygı Bozukluğu) Panik Bozukluğu Sosyal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi) Özgül Fobiler (Spesifik Fobiler) Agorafobi Seçici Konuşmazlık (Mutizm) Ayrılma Kaygısı Bozukluğu Maddenin/İlacın Yol Açtığı Kaygı Bozukluğu Başka Bir Sağlık Durumuna Bağlı Kaygı Bozukluğu Tanımlanmış Diğer Bir Kaygı Bozukluğu Tanımlanmamış Kaygı Bozukluğu

OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk) ve TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu), DSM-5’in son versiyonunun yayınlanmasından itibaren artık “anksiyete bozuklukları” kategorisinde yer almasa da kaygı bozukluklarının birçok özelliğini taşırlar anksiyete belirtileri bu bozukluklarda da yaygın olarak görülür. Aşağıda OKB’den ayrıca bahsedeceğiz. Şimdi a nksiyete bozuklukları nelerdir, gelin her birini kısaca tanımlayalım:

Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB)

Yaygın anksiyete bozukluğu, kişinin günlük aktiviteleri engelleyecek düzeyde olmak üzere sürekli ve aşırı bir endişe duygusu içerir. Bu endişeye gerginlik, huzursuzluk, kolayca yorulma, konsantrasyon güçlüğü veya uyku problemleri gibi bazı fiziksel semptomlar da eşlik edebilir. Endişelerin odaklandığı şeyler genellikle işle ilgili sorumluluklar, kendi sağlığı ya da aile fertlerinin sağlığı, ev işleri, günlük meseleler, ilişkiler gibi olağan şeylerdir. Bu duruma yaygın anksiyete bozukluğu denmesinin sebebi, kişinin sadece belli durumlarda değil, herhangi bir yer, zaman ya da olaya bağlı olmaksızın hemen hemen her zaman bir kaygı içinde olmasıdır.

Panik Bozukluk

Panik bozukluğunun temel belirtisi, tekrarlayan panik ataklardır. Panik bozukluğu olan insanlar tekrar panik atak yaşamakla ilgili yoğun bir endişe duydukları için tekrar bir panik atak yaşayabileceklerini düşündükleri durumlardan kaçınmaya çalışırlar. Panik ataklarda kalp çarpıntısı, terleme, nefes darlığı, boğulma hissi, baş dönmesi, baygınlık hissi, titreme, sıcak basması, mide bulantısı, kontrolü kaybetme duygusu, ölüm korkusu gibi belirtiler görülür.

Semptomlar çok şiddetli olduğu için, panik atak geçiren kişiler kalp krizi başka ciddi bir hastalık geçirdiğini düşünerek acil servise giderler. Panik ataklar, depresyon veya TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) gibi diğer zihinsel bozukluklarla da ortaya çıkabilir.

Spesifik (Özgül) Fobiler

Fobi, genellikle belirli bir nesne veya durumla ilgili aşırı, mantıksız ve orantısız bir korku hali hissedilmesidir. Kişiler genellikle bu korkularının aşırı ve mantıksız olduğunu bilirler (kedi fobisi gibi), ama üstesinden gelemezler. Bu korkular, kişilerin korktukları uyaranlardan veya durumlardan kaçınmalarına sebep olur. Örneğin, uçak korkusu, topluluk önünde konuşma korkusu, kedi-köpek fobisi, böcek korkusu. Hipnoz tedavisi, özellikle özgül fobiler konusunda çok etkili bir doğal tedavi yöntemidir. Hipnoz ile anksiyete bozuklukları kategorisindeki spesifik fobilerin tedavisi genellikle birkaç seansta ilaçsız olarak yapılabilmektedir.

Agorafobi

Agorafobi, kaçmanın zor veya utanç verici olabileceği veya panik belirtileri hissederse o anda yardım bulamayacağını düşündüğü durumlardan korkma ve kaçınma halidir. Hissedilen korku aslında gerçek durumla orantısızdır. Genellikle altı ay veya daha uzun sürerken, kişinin günlük hayatındaki işlevselliğinde sorunlara neden olur. Agorafobisi olan bir kişi bu korkuyu şu türdeki durumlardan iki veya daha fazlasında hisseder:

Toplu taşıma araçlarında bulunmak, Kapalı yerlerde bulunmak, Tek başına evden dışarı çıkmak Açık alanlarda bulunmak, Kalabalığın içinde olmak ya da kuyrukta beklemek,

Birey bu tür aktif olarak durumdan kaçınır ya da bir refakatçiye ihtiyaç duyar. Tedavi edilmeyen agorafobi, kişinin evden çıkmasına engel olacak kadar ciddi hale gelebilir.

Sosyal Kaygı Bozukluğu (eski adıyla: Sosyal Fobi)

Sosyal kaygı bozukluğu olan kişiler, sosyal etkileşimleri sırasında utandırılma, aşağılanma, reddedilme, hor görülme gibi düşüncelerle yoğun bir kaygı ve korku duyar. Sosyal fobisi olan kişiler, sosyal etkileşimlerden kaçınmaya ya da yoğun bir kaygı hissetse de bu duruma katlanmaya çalışırlar. Örneğin, topluluk önünde konuşma, yeni insanlarla tanışma veya toplum içinde yeme-içme konusunda orantısız bir kaygı hissederler. Bu korku veya kaygı, kişinin günlük hayatını işlevsel bir şekilde sürdürmesinde sıkıntılara neden olur.

Ayrılık Kaygısı Bozukluğu (Ayrılma Anksiyetesi)

Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu ya da diğer adıyla Seperasyon Anksiyetesi olan kişiler, bağlandıkları kişilerden (örn. anne, baba, kardeş, yakın aile fertleri, eş, sevgili vb.) ayrılma konusunda aşırı derecede korku ya da kaygı duyarlar. Bu duygu, kişinin yaşına uygun olmayan bir boyutta devam eder (çocuklarda en az dört hafta, yetişkinlerde en az altı ay) ve kişinin işlevselliğini olumsuz etkiler. Ayrılma kaygısı bozukluğu (AKB) olan kişiler, sürekli olarak en yakını olan kişiyi kaybetme kaygıları duyabilir, kabuslar görebilir, yalnız uyumaktan kaçınabilir, taşınma ve evlenme gibi konularda sıkıntı yaşayabilir, ilişkilerini bilinç dışı bir çabayla sabote edebilir.

Ayrılık kaygısı bozukluğu olan insanlar ilişkilerinde bazı sorunlarla karşılaşabilir. Terk edilme korkusu yaşayan ve ilişkilerde güvence arayan insanlar oldukları için, bu durum kişinin partneri veya eşiyle olan ilişkilerini etkileyebilir. Kıskançlık ve öfke gibi duyguları çok sık ve yoğun yaşayabilirler. Bu kişiler, terk edilme korkusu nedeniyle zaman zaman çok kıskanç olabilirler. Partnerlerinin başka etkinliklerde olmaları durumunda kaygıları artabilir ve kıskançlık tepkileri gösterebilirler. Ayrıca zaman zaman ani öfke patlamaları da olabilir. Genellikle terk edilme korkusu veya güvensizlik duyguları bu öfkeyi oluşturur.

Bu bozukluğun fiziksel semptomları genellikle çocukluk çağlarında gelişir ancak semptomlar yetişkinliğe kadar devam edebilir. Yetişkinlerdeki ayrılma anksiyetesi bozukluğunda kişiler önemli bağlanma nesnelerinden (örn. eş, çocuk, anne, baba vb.) ayrılma olasılığı düşünceleriyle aşırı kaygılanmakta, bu bağlanma nesnelerine hep yakın olma ihtiyacı hissetmekte ve bir süre sonra da bu bağlanma nesnelerinden ayrılamaz hale gelirler.

AKB olan kişilerin ilişkileri, bu tür duygusal zorluklar nedeniyle güvensizlik, iletişim sorunları veya kontrolcü davranışlar gibi sorunlara maruz kalabilir. Bununla birlikte, her AKB’li kişinin yaşadığı deneyimler farklı olabilir, dolayısıyla herkeste her zaman bu durumlar yaşanmayabilir. Ayrılma anksiyetesi bozukluğu olan kişiyle ilişki yaşayan partnerlerin de anlayışlı ve destekleyici olmalarının çok önemli olduğunu belirtmekte fayda var. Bu durumla başa çıkmak için profesyonel yardım almak faydalıdır.

Seçici Konuşmazlık (Selektif Mutizm)

Seçici konuşmazlık (Selektif Mutizm), bir çocuğun genellikle normal dil becerilerine sahip olmalarına rağmen okul gibi bazı sosyal ortamlarda konuşmaması ve iletişim kurmaması ile karakterize, karmaşık bir çocukluk kaygı bozukluğudur. Özellikle 4 ila 8 yaşları arasında ortaya çıkar. Bu çocuklar rahat ve güvende hissettikleri ortamlarda normal bir şekilde iletişim kurabilirler ancak kendilerinden konuşmalarının beklendiği bazı sosyal ortamlarda (örn. okulda), konuşmazlar. Bu da akademik sorunlara ve sosyal izolasyona yol açabilir. Seçici mutizmi olan birçok çocuk ayrıca aşırı utangaçlık ve yüksek bir sosyal kaygı yaşarlar.

OKB ve TSSB Anksiyete Bozuklukları mıdır?

Ruh sağlığı uzmanlarının teşhis için kullandıkları “Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı”nın (DSM-5) beşinci baskısında OKB (“Obsesif Kompulsif Bozukluk” veya diğer bir değişle, “Takıntı-Zorlantı Bozukluğu”) ve TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu), artık resmi olarak anksiyete bozuklukları kategorisinde yer almasa da anksiyete bozukluklarının birçok özelliğini taşırlar ve anksiyete belirtileri her iki durumda da yaygın olarak görülmektedir. DSM-5’in yayınlanmasından önce OKB, bir tür kaygı bozukluğu olarak görülüyordu, çünkü bu saplantılar birçok insan için önemli bir kaygı yaratıyor. OKB ve TSSB, anksiyete bozuklukları kategorisinde olmayıp, “diğer duygu durum bozukluklarına bağlı gelişen anksiyete” kapsamında değerlendirilebilir zira bu durumlarda da anksiyete gelişebilir.

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)

Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), kişilerin obsesyon ve kompulsiyon olarak adlandırılan iki ana belirtiyle karakterizedir. Obsesyon (takıntı), kişinin sürekli olarak tekrarlayan, istenmeyen ve işlevsel olmayan düşüncelere sahip olmasıdır. Obsesyonların unutma kaygısı, (ütüyü prizde unutma, kapıyı kilitlediğini unutma, başka şeyleri unutma vb.), simetri takıntısı, temizlik takıntısı, düzen hastalığı gibi çeşitli türleri bulunur. Bu düşünceler kişinin kendisine çok rahatsızlık verir ve kişi genellikle bu takıntılı düşünceleri kontrol edemez haldedir.

Kompulsiyon ise, obsesyonun neden olduğu rahatsızlığı azaltmak veya önlemek amacıyla yapılan, tekrarlayan kompulsif (zorlantılı) davranışlardır. İnsanların saplantılı düşüncelerin neden olduğu kaygıyı gidermek için sıklıkla yaptıkları davranışlardır. Zorlantılar arasında tekrar tekrar kontrol etme, banyoda her gün birkaç saat vakit geçirmek, sürekli el yıkamak, mikrop bulaşacağından korkmak, sıraya dizmek, bazı davranışları sürekli tekrarlamak, istifçilik, beden imgesi bozuklukları (dismorfik bozukluk), deri ya da saç yolma (trikotillomani) gibi durumlar sayılabilir. OKB’de bu tür durumlarda hissedilen kaygı, büyük oranda irrasyoneldir.

Bu davranışlar kişinin zamanını ve enerjisini tüketirken günlük hayatındaki işlevselliğini de olumsuz etkiler. Obsesyonlar, mikrop korkusu, belirli bir düzende olma ihtiyacı veya bazı tabu konular hakkında (din, cinsellik vb) rahatsız edici düşünceler gibi şeylere odaklanabilir. Bir çok OKB vakasında, kişinin beynindeki kimyasal akışı da düzeltmek amacıyla ilaç kullanımı gerekli oluyor ancak ilaçla beraber terapi de alınması, en etkili çözümü vaat ediyor. “İlaç” ve “terapiler” birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcı unsurları olarak görülmelidir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)

Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), travmatik bir olayın ardından ortaya çıkabilen bir durumdur. Ruh halindeki değişiklikler, uyarılma ve tepkisellik gibi belirtileri içerir. İnsanlar travma ile ilgili müdahaleci düşüncelere, anılara ve kabuslara sahip olabilir. Geçmişe dönüşler, aşırı uyanıklık ve uyarılma, kaygı ve hatırlatıcılardan kaçınma, diğer yaygın semptomlardır.

TSSB, travmatik bir olayın ardından ortaya çıkan ruhsal bir rahatsızlıktır ve bu semptomlar, kişinin hayatını ciddi şekilde etkileyebilir. Kişinin ruh halindeki değişiklikler, aşırı uyarılma ve tepkisellik gibi belirtiler içerir. TSSB’na sahip kişiler, travma ile ilgili müdahaleci düşüncelere, anılara ve kabuslara sahip olabilirler. Ayrıca, geçmişe dönüşler, aşırı uyanıklık, kaygı ve hatırlatıcılardan kaçınma da diğer yaygın semptomlardır.

Anksiyete bozukluğu olanlar, doktorunun da iznini almak suretiyle, iyileşme sürecini hızlandırmak amacıyla tamamlayıcı olarak terapi desteği almalıdır. Bu konuda Bilişsel Davranışçı Terapi, Hipnoterapi, EMDR terapisi gibi yöntemler bir arada veya ayrı ayrı, oldukça etkilidir.

Anksiyeteye Yol Açan Risk Faktörleri Nelerdir?

Anksiyete bozukluğu geliştirme olasılığını artıran bazı unsurlar şunlardır:

Çocukluk döneminde cinsel veya fiziksel istismara uğramak, kaygı bozukluğunun türü, yoğunluğu ve kişinin yatkınlığı. Öz güven eksikliği, alay edilme korkusu gibi bazı düşünceler. Anksiyete bozuklukları, asosyal olmak veya takıntılı kişilik özelliklerine sahip olmak gibi bazı kişilik tiplerine sahip olmak. Travmatik olaylara maruz kalan bireylerin anksiyete bozukluğu geliştirme riski, diğerlerine göre daha yüksek. Depresyonda olan kişilerin anksiyete problemi yaşama olasılığı daha yüksek. Madde bağımlılığı olan kişiler. Kaygı bozukluğu, kendinizin ya da yakın çevrenizdeki kişilerin sağlığıyla ilgili duyulan korku, endişe ve buna eşlik eden stresin bir sonucu olabilir. Stresli bir yaşam tarzı. Sorunlu bağlanma stilleri, ileri yaşlarda anksiyete bozukluğu riskini arttırır. Çocuklukta çekingen olan, sosyal iletişimlerinde zorlanan ve başkalarıyla iletişim kurmayan kişiler de risk altındadır. Türlerine Göre Kaygı Bozukluğu Tedavi Yöntemleri

Öncelikle unutmamak lazım ki stres ve kaygı bozukluğu olan her bireyin durumu benzersizdir, kendine özgüdür. Bu nedenle, doğru tanı ve tedavi yaklaşımını belirlemek için öncelikle bir uzmana danışmak önemlidir. Böylece sizin durumunuz için en uygun tedavi kombinasyonunu belirlemek mümkün olacaktır. Bazı kaygı bozukluğu türleri ile ilgili terapi ve tedavi yöntemleri şunlardır:

Genel Anksiyete Bozukluğu (GAB) Tedavi Seçenekleri: Bilişsel davranışçı terapi (BDT), Hipnoterapi ve ilaç tedavisinin (örneğin antidepresanlar veya anksiyolitikler) yanı sıra kendi kendinize uygulayabileceğiniz bazı egzersizler de sürece katkı sağlayabilir. (örn. nefes egzersizleri, otohipnoz, meditasyon, gevşeme/rahatlama teknikleri). Panik Bozukluk Tedavi Seçenekleri: Ani ve tekrarlayan panik ataklarla belirginleşen ve kaçınma davranışının ön planda olduğu bu bozuklukta BDT, olası panik atakları kontrol etmeye yönelik bazı gevşeme teknikleri ve hipnoterapinin yanı sıra, ilaç tedavisi de sürecin bir parçası olabilir. Sosyal Anksiyete Bozukluğu Tedavi Seçenekleri: Bilişsel davranışçı terapi, sosyal beceri eğitimi, ilaç tedavisi ve sistematik olarak maruz bırakma terapileri (sosyal durumlara adım adım maruz kalma), birbiriyle eş zamanlı olarak alınabilecek terapi seçeneklerindendir. Hipnoz altında yapılan bir sistematik duyarsızlaştırma içeren hipnoterapi, bu konuda harika bir tamamlayıcı terapi aracıdır. Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB) Tedavi Seçenekleri: İlaç tedavisine eşlik eden Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), ERP (Exposure and Response Prevention, Maruz Bırakma ve Tepki Önleme) ve hipnoterapi gibi yöntemler, bu konudaki bazı terapi seçenekleridir. Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Tedavi Seçenekleri: Travmatik bir olayın ardından ortaya çıkan flashback deneyimleri, kabuslar ve uyarılmışlık belirtileri içeren bu bozukluk için, bilişsel davranışçı terapi (BDT), göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme (EMDR), ilaç tedavisi ve grup terapileri, seçeneklerden bazılarıdır. Travma konusunda uzman bir klinik psikolog ya da psikiyatrist tarafından uygulanan hipnoterapi de travmalar konusunda tamamlayıcı terapi olarak çok faydalı olabilmektedir.

Bu noktada belirtmek gerekir ki belirtilen bu yöntemler birbirine alternatif değil, birbirini tamamlayan yöntemler olarak görülmelidir. Yani anksiyete bozukluğu tedavi süreci içinde ilaç tedavisinin yanı sıra bu yöntemlerin biri ya da birkaçı eş zamanlı olarak bütüncül bir yaklaşımla tedavi programının içinde bulunabilir. Kaygı bozukluklarında en başarılı sonuçlar, bütüncül yaklaşımlı terapi süreçleriyle alınır. Zira bu bozuklukların fizyolojik/nörokimyasal ve bazen genetik temelleri olduğu gibi, psikolojik bileşenleri de vardır. Dolayısıyla sadece semptomatik ilaç tedavisi yerine, tedavi sürecini Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Hipnoterapi, EMDR gibi terapötik yöntemlerle, bütüncül bir yaklaşımla desteklemekte fayda vardır.

Literatürde, terapilerle desteklenen bütüncül yaklaşımlı tedavi süreçlerinin, tek bir yöntemle yürütülenlere göre daha etkili olduğunu destekleyen bir çok bilimsel araştırma mevcuttur. Unutmayın, en etkili sonuçlar, “ilaç + terapi” yaklaşımıyla alınır. Sadece ilaç veya sadece terapi alındığında kişiler genellikle süreci yarım bırakıp bir diğer yönteme yönelirler. Oysa bazı problemlerin hem biyolojik/nörokimyasal, hem de fizyolojik bileşenleri vardır. Tüm bu bileşenler eş zamanlı olarak ele alındığında, en etkili sonuçlar alınabilmektedir.

"
Anksiyete (Kaygı) Bozukluğunda Bilişsel Davranışçı Terapi: Bir Olgu Sunumu | Journal on Mathematic, Engineering and Natural Sciences (EJONS)

Anksiyete (Kaygı) Bozukluğunda Bilişsel Davranışçı Terapi: Bir Olgu Sunumu | Journal on Mathematic, Engineering and Natural Sciences (EJONS)

Anksiyete (Kaygı) Bozukluğunda Bilişsel Davranışçı Terapi: Bir Olgu Sunumu

Bu olgu sunumunda DSM-V tanı kriterlerine göre yaygın anksiyete bozukluğu ve eşlik eden tanılar olarak sosyal fobi, panik bozukluk belirtileri gösteren 16 yaşındaki danışana bilişsel davranışçı terapi yöntemiyle yürütmüş olduğumuz tedavi süreci ele alınmıştır. Danışan ilkokuldan itibaren sürekli huzursuz, endişeli ve hep mükemmel olmaya çalışan biri olarak kendisini tanımlamaktadır. Danışan lise yıllarında rehber öğretmenin yönlendirmesi ile psikiyatri servisine gittiğini ve anksiyete (kaygı) bozukluğu tanısı aldığını belirtmiştir. İlaç kullanmak istemediğini belirten danışanımız bu sebeple tedaviyi reddetmiştir. Sürekli geçer düşüncesi ile yaşamıştır fakat en son derste sunum yapacağı esnada aniden gelen terleme, titreme, baş dönmesi, bayılacakmış gibi olma, gözlerinin kararması gibi belirtiler yaşamıştır ve yaşadığı durumdan büyük kaygıya kapılmıştır ve hastanede yapılan araştırmalar sonucu kronik bir rahatsızlığı bulunamayıp psikiyatri servisine yönlendirilmiştir. Bunun üzerine danışan tedavi almak üzere merkezimize başvurduğunu bildirmiştir. Öncelikle danışan ile sorun listesi hazırlanarak sorun listesine bağlı bir şekilde tedavi süreci ilerletilmiştir. İlk olarak panik bozukluk üzerinde durularak hastalığı ile ilgili detaylı bilgilendirme yapılarak psikoeğitim süreci tamamlanmıştır ve sonrasında düşünsel ve davranışsal aşamalara geçilmiştir. Panik bozukluk üzerine gerçekleştirdiğimiz psikoeğitim ve teknikler sonucu danışanda belirgin ilerleme kat edilmiştir. Sonrasında yaygın anksiyete bozukluğu ve sosyal fobi bilişsel davranışçı terapi ekolüne bağlı kalınarak ele alınmıştır ve yapmış olduğumuz seanslar sonucu danışan düşünsel ve davranışsal olarak hastalığına olan farkındalığı artmıştır ve belirgin iyileşme belirtileri göstermiştir. Bilişsel davranışçı terapi ile yürüttüğümüz danışanımızın patolojileri üzerinde etkinliği hem davranışsal hem düşünsel olarak etkinliği olduğu görülmüştür.

Referanslar

Akar, H. (1992). Beck’in Depresyon Modeli ve Bilişsel Terapisi. Düşünen Adam: Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi, 5(1-3):37-40.

American Psikiyatri Birliği. (2013). Ruhsal Bozukluklarının Tanısal ve Sayımsal El Kitabı (E. Köroğlu, Çev.). Hekimler Yayın Birliği.

Amerikan Psikiyatri Birliği (1994) Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, dördüncü baskı (DSM-IV) (Çev. Ed. E. Köroğlu) Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 1995.

Corey, G. (2008). Psikolojik Danışma Kuram ve Uygulamaları. Tarık Ergene (çev.). Ankara: Mentis Yayıncılık. (Orjinal eser 2005 yılında basılmıştır).

Davis M, Rainnie D, Casell M (1992) Neurotransmission in the rat amygdala related to fear and anxiety. Trends Neurosci, 7:208-214.

DİLBAZ, N. (2000). Sosyal anksiyete bozukluğu: tanı, epidemiyoloji, etiyoloji, klinik ve ayırıcı tanı.

Elmacı, F. (2008). Bilişsel Davranışçı Yaklaşıma Dayalı Grupla Psikolojik Danışmanın Ergenlerin Korkuları Üzerindeki Etkisi. Doktora tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara.

Haller H, Cramer H, Lauche R, Gass F, Dobos GJ. The prevalence and burden of subthreshold generalized anxiety disorder: a systematic review. BMC Psychiatry. 2014,14:128.

Karakaya, E., ve Öztop, D. B. (2013). Cognitive Behavioral Therapy in Children and Adolescents with Anxiety Disorder. Journal of Cognitive-Behavioral Psychotherapy and Research, 2(1), 10-24.

Lang AJ. Treating generalized anxiety disorder with cognitive-behavioral therapy. J Clin Psychiatry 2004, 65: 14-19.

Özakkaş, T. (2014). ANKSİYETE BOZUKLUKLARI VE TEDAVİSİ.

Özcan M, Uğuz F (2006) Ayaktan Psikiyatri Hastalarında Yaygın Anksiyete Bozukluğunun Yaygınlığı ve Ek Tanılar. Türk Psikiyatri Dergisi, 17:276-285.

Özcan, Ö., & Çelik, G. G. (2017). Bilişsel davranışçı terapi. Türkiye Klinikleri, 3(2), 115-120.

Öztürk O, Uluşahin A (2008) Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Cilt 1, Ankara, s.448-512.

Regier DA, Myers JK, Kramer M ve ark. (1984) The NIMH Epidemiological Catchment Area Program: historical context, major objectives, and study population characteristics. Arch Gen Psychiatry, 41:934-941.

Sadock BJ, Sadock VA. Kaplan and Sadock’s Concise Textbook of Clinical Psychiatry. 3.Baskı, Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins, 2008: 236-71.

Sadock BJ, Sadock VA. Psychotherapies. Synopsis of Psychiatry 9th edition. Philadelphia, Lippincott Williams&Wilkins, 2003.pp.923-974.

Süler, M. (2017). Çocuk ve Ergenlerde Bişisel Davranışçı Terapi Uygulamaları: Bir Gözden Geçirme. Çocuk ve Medeniyet Dergisi.

Şahin, M. (2019). Korku, kaygı ve kaygı (anksiyete) bozuklukları. Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 6(10), 117-135.

Şar, H.A.,Barut, Y. ve Koç, M. (2007). Bilişsel Davranışçı Yaklaşıma Dayalı Grupla Psikolojik Danışmanın Son Çocukluk Çağı (7-11 yaş) Depresyonuyla Baş etmeye Etkisi. SAÜ Eğitim Fakültesi Dergisi.

Tamam, L., & Demirkol, M. E. (2019). Anksiyete bozuklukları. Bütüncül Tıp: Birinci Basamakta ve Aile Hekimliğinde Güncel Tanı-Tedavi, 1641, 1644.

Taylor CB. Treatment of anxiety disorders. In: Schatzberg AF, Nemeroff CB, eds. Textbook of Psychopharmacology. 2nd ed. Washington, DC: American Psychiatric Press Inc, 1998:775-89.

Tükel R, Alkın T (2006) Anksiyete Bozuklukları. Türkiye Psikiyatri Derneği, 9944-5835-0-2

Türk, F., Buğa, A.,Çekiç, A. ve Hamamcı, Z. (2017). Bilişsel Davranışçı Yaklaşıma Dayalı Grup Müdahalelerinin Çocuk ve Ergenlerin İşlevsel Olmayan Düşünceleri Üzerindeki Etkisi: Meta Analiz Çalışması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 8(49), 45-61.

Türkçapar, M.H. ve Sargın, E.A. (2012). Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler: Tarihçe ve Gelişim. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi.

Ünsalver, B. Ö., & Balcıoğlu, İ. (2006). Yaygın Anksiyete Bozukluğu: Epidemiyoloji, Prognoz ve Farmakolojik Olmayan Tedaviler. Cerrahpaşa Tıp Dergisi, 37, 115-120.

Zimmerman M, Chelminski I (2003) Clinician recognition of anxiety disorders in depressed outpatients. J Psychiatr Res, 37:325- 33.

"
Anksiyete Bozukluğu: Belirtileri, Türleri ve Tedavi Seçenekleri - Dr. Klinik Psikolog Özlem Koç Özden

Anksiyete Bozukluğu: Belirtileri, Türleri ve Tedavi Seçenekleri - Dr. Klinik Psikolog Özlem Koç Özden

Anksiyete Bozukluğu: Belirtileri, Türleri ve Tedavi Seçenekleri

Anksiyete Bozukluğu: Belirtileri, Türleri ve Tedavi Seçenekleri Post author: admin Post published: Ağustos 14, 2023 Post category: anksiyete

Günümüzün hızlı tempolu yaşamı, yoğun iş ve sosyal baskılar, birçok insanın hayatında zaman zaman anksiyete yaşamasına neden olabilir. Ancak bazı durumlarda, anksiyete daha derin ve kalıcı bir düzeye ulaşarak anksiyeteye dönüşebilir. Anksiyete bozukluğu, kişinin günlük yaşamını etkileyen yoğun endişe, korku ve kaygı duygularıyla karakterize edilen bir zihinsel sağlık durumudur. Bu yazıda, anksiyete belirtileri, türleri ve tedavi seçenekleri hakkında daha fazla bilgi edineceksiniz.

Anksiyete Bozukluğunun Belirtileri:

Anksiyete bozukluğu, çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir ve her birey farklı deneyimler yaşayabilir. Ancak genel olarak, anksiyete belirtileri şunlar olabilir:

Sürekli Endişe ve Kaygı: Kişi, gelecekle ilgili sürekli endişe ve kaygı hissi yaşar. Bu endişeler genellikle abartılı ve kontrol edilemez niteliktedir. Fiziksel Semptomlar:Anksiyete fiziksel semptomlarla da kendini gösterebilir. Bu semptomlar arasında kalp çarpıntısı, nefes darlığı, terleme, titreme, mide rahatsızlığı ve baş dönmesi yer alabilir. Uyku Problemleri: Anksiyete yaşayan bireyler genellikle uyku problemleri yaşarlar. Uykusuzluk, uykuya dalamama veya sık sık uyanma gibi sorunlar görülebilir. Kas Gerilimi: Anksiyete nedeniyle vücutta kas gerginliği ve ağrılar oluşabilir. Boyun, omuz ve sırt bölgelerinde yaygın olarak görülür. Sosyal İzolasyon: Anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler, sosyal etkileşimden kaçınma eğilimi gösterebilirler. Topluluk önünde konuşma veya diğer insanlarla iletişim kurma korkusuyla mücadele edebilirler. Anksiyete Bozukluğunun Türleri:

Anksiyete bozukluğu, farklı türlerde ortaya çıkabilir ve her biri farklı semptomlarla ilişkilidir. İşte yaygın anksiyete türlerinden bazıları:

Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğu (GAB): Kişi, günlük yaşamın çeşitli yönleriyle ilgili aşırı ve sürekli endişe duyar. Genelleşmiş anksiyete bozukluğu yaşayanlar, endişelerini mantıklı bir şekilde kontrol etmekte zorlanabilirler. Panik Bozukluğu: Panik ataklarla karakterize olan bu bozukluk, aniden ortaya çıkan yoğun korku ve panik hissiyle kendini gösterir. Panik ataklar sık sık tekrar edebilir ve bazen belirli durumlarla ilişkilendirilebilir. Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB): Bu bozuklukta kişi, sürekli tekrarlayan obsesif düşüncelere sahiptir ve bu düşünceleri bastırmak veya önlemek için kompulsif davranışlar sergiler. Sosyal Anksiyete Bozukluğu: Sosyal durumlarda yoğun anksiyete ve utanma hissi yaşayan bireylerde görülen bir bozukluktur. Topluluk önünde konuşma veya sosyal etkileşim korkusu bu türün belirtileri arasında yer alır. Anksiyete Bozukluğu Tedavi Seçenekleri:

Anksiyete bozukluğu tedavisi, bireyin semptomlarının şiddetine ve türüne bağlı olarak değişebilir. Tedavinin amacı, bireyin günlük yaşamını etkileyen belirtileri hafifletmek ve yaşam kalitesini artırmaktır. İşte anksiyete tedavisi için kullanılan yöntemler:

Psikoterapi (Konuşma Terapisi): Bilişsel davranışçı terapi (BDT), anksiyete bozukluğunun tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir psikoterapi türüdür. BDT, bireyin olumsuz düşünce kalıplarını tanımlamasına ve değiştirmesine yardımcı olur. İlaç Tedavisi: Antidepresanlar ve anksiyolitikler gibi ilaçlar, anksiyete belirtilerini hafifletmeye yardımcı olabilir. Bu ilaçlar, bir sağlık uzmanının yönlendirmesi altında kullanılmalıdır. Duygusal Düzenleme Becerileri: Anksiyete tedavisinde duygusal düzenleme becerileri geliştirmek önemlidir. Birey, anksiyete kaynaklı duygusal dalgalanmaları tanımlamayı, anlamayı ve yönetmeyi öğrenir. Rahatlama Teknikleri: Meditasyon, derin nefes alma, progressif kas gevşetme ve yoga gibi rahatlama teknikleri, anksiyete belirtilerini hafifletmede etkili olabilir. Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları, anksiyete tedavisine destek sağlar. Düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek ve yeterli uyku almak, anksiyete belirtilerini azaltmada yardımcı olabilir. Destek Grupları ve Danışmanlık: Anksiyete yaşayanlar için destek grupları, deneyimleri paylaşma ve destek alma fırsatı sunar. Ayrıca, bir danışman veya terapist ile çalışmak da bireye duygusal destek ve stratejiler sağlayabilir.

Anksiyete bozukluğu, bireyin yaşamını olumsuz etkileyen yoğun endişe, korku ve kaygı duygularıyla karakterizedir. Belirtiler genellikle fiziksel ve duygusal semptomlarla kendini gösterir. Farklı türleri olan anksiyete bozukluğu, psikoterapi, ilaç tedavisi, duygusal düzenleme becerileri, rahatlama teknikleri, yaşam tarzı değişiklikleri, destek grupları ve danışmanlık gibi tedavi seçenekleri ile yönetilebilir. Her bireyin deneyimi farklı olsa da, doğru tedavi yöntemlerini bulmak için bir sağlık profesyonelinin rehberliği ve destek almak önemlidir. Anksiyete bozukluğu tedavisi sayesinde, bireyler daha sağlıklı ve dengeli bir yaşam sürdürmeyi öğrenebilirler.

Benzer Yazılar

Anksiyete Bozukluğu Tedavisinde İlaç Kullanımı ve Terapi: Bir Karşılaştırma

Ağustos 28, 2023

Sosyal Anksiyete Bozukluğu: Tanı ve Tedavi Süreçleri

Ağustos 18, 2023

"
Kaygı ve Anksiyete Bozukluğu Nedir? İlk 5 Başa Çıkma Yöntemi

Kaygı ve Anksiyete Bozukluğu Nedir? İlk 5 Başa Çıkma Yöntemi

Hayatınızı Yönetin: Kaygı ve Anksiyete Bozukluğu ile Başa Çıkma Yolları

Hayatın getirdiği stres ve zorluklar, pek çok insanı kaygı ve anksiyete bozukluğu ile baş başa bırakabilir. Hayatınızı Yönetin: Kaygı ve Anksiyete Bozuklukğu ile Başa Çıkma Yolları başlıklı bu yazımızda, bu ruhsal durumların üstesinden gelmek için neler yapılabileceğini detaylarıyla inceliyoruz. Günümüzde kaygı ve anksiyete bozukluğu oldukça yaygın sağlık sorunları arasında yer alıyor ve bu sorunlarla başa çıkmak adına birçok farklı terapi ve tedavi yöntemi bulunmaktadır. Bu yazıda, bu bozuklukların belirtileri, nedenleri ve en etkili başa çıkma yollarını bulacaksınız. İster kendiniz ister bir yakınınız için bu bilgiler sayesinde kaygı ve anksiyeteyle daha sağlıklı bir şekilde başa çıkabilirsiniz.

Kaygı ve anksiyete bozukluğu, bireylerde psikolojik ve fiziksel bir dizi belirtiye yol açabilir. Belirtiler genellikle duruma ve bireyin kişisel özelliklerine göre değişiklik gösterir.

Psikolojik Belirtiler: Sürekli Endişe Durumu: Kaygı bozukluğu olan bireyler genellikle sürekli bir endişe halindedirler. Günlük yaşantılarına, işlerine veya ilişkilerine odaklanmada zorlanabilirler. Konsantrasyon Problemleri: Anksiyete bozukluğu, bireyin odaklanmasını zorlaştırabilir ve konsantrasyon problemlerine yol açabilir. Aşırı İrritabilite: Kaygılı bireyler, küçük şeylere bile aşırı tepki verebilirler ve kolayca sinirlenebilirler. Fiziksel Belirtiler: Çarpıntı ve Terleme: Anksiyete bozukluğu, kalp atışlarının hızlanmasına ve aşırı terlemeye neden olabilir. Yorgunluk ve Enerji Kaybı: Sürekli endişe ve stres, bireyleri yorgun bırakabilir ve enerji seviyelerini düşürebilir. Uykusuzluk: Kaygı bozukluğu olan bireyler genellikle uykusuzluk çekerler. Uykuya dalamamak ya da sık sık uyanmak bu duruma eşlik edebilir. Davranışsal Belirtiler: Kaçınma: Bireyler, kaygı tetikleyici durumları ve yerleri önlemek adına bazı aktivitelerden kaçınabilirler. Aşırı Kontrol: Bazı bireyler, kontrolü kaybetme korkusuyla sürekli çevrelerini kontrol etme ihtiyacı hissederler. Neden Kaygı ve Anksiyete Yaşarız?

Kaygı ve anksiyete bozukluğu, birçok faktörün birleşimi sonucu ortaya çıkabilir. Bu bozukluklar, genellikle kişisel yaşantı, genetik faktörler, biyolojik sebepler ve çevresel koşulların birleşimi sonucu meydana gelir.

Kaygı ve anksiyete bozukluğu, beynin tehlike algısının bir sonucu olarak gelişir. Bu, evrimsel açıdan, bireyin tehlikeli bir durumda hayatta kalmasına yardımcı olan doğal bir tepkidir. Ancak, bu tepki bazen gereksiz yere tetiklenebilir ve bireyin günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir.

Biyolojik olarak, beyindeki kimyasal dengesizlikler de kaygı ve anksiyete bozukluklarına neden olabilir. Serotonin ve noradrenalin gibi nörotransmiterlerin dengesizliği, durum ve stres tepkilerini etkileyebilir.

Çevresel ve psikososyal faktörler de kaygı ve anksiyete bozukluklarına neden olabilir. Stresli yaşam olayları, travmalar, aile içi problemler, işle ilgili stres veya finansal problemler bu faktörler arasında sayılabilir.

Genetik faktörler de kaygı ve anksiyete bozukluklarına yatkınlığı artırabilir. Ailede kaygı bozukluğu öyküsü olan bireylerin, bu bozukluğa yakalanma olasılığı daha yüksektir.

Sonuç olarak, kaygı ve anksiyete bozuklukları çok yönlü ve karmaşık sebeplere dayanabilir ve genellikle bu sebepler birbiriyle iç içe geçmiştir. Bu bozuklukların anlaşılması için bütüncül bir yaklaşım gerekir ve bu süreçte profesyonel destek almak oldukça önemlidir.

Kaygı Bozuklukları Çeşitleri

Kaygı bozuklukları, birkaç farklı türde ortaya çıkabilir, her biri kendi belirtileri, sebepleri ve tedavi yöntemleri ile karakterize edilir. İşte kaygı bozukluklarının çeşitleri:

Genel Anksiyete Bozukluğu (GAB):

Genel Anksiyete Bozukluğu, sürekli ve aşırı endişe durumları ile karakterizedir. Bireyler, genellikle günlük yaşantılarına dair aşırı kaygılar yaşarlar.

Bu bozukluk, beklenmedik ve şiddetli panik ataklarla tanımlanır. Panik ataklar sırasında, bireyler genellikle kontrolü kaybettiklerini hissederler.

Sosyal Anksiyete Bozukluğu:

Sosyal Anksiyete Bozukluğu, sosyal durumlar karşısında aşırı endişe ve korku yaşamakla ilgilidir. Bireyler, sosyal durumları kaçınabilir veya bu tür durumlar karşısında aşırı stres yaşayabilirler.

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB):

Obsesif Kompulsif Bozukluk, takıntı (obsesyon) ve zorlantı (kompulsiyon) durumları ile tanımlanır. Bireyler, istemeyerek aynı düşünce veya eylemleri tekrar etme eğilimindedirler.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB):

Bu bozukluk genellikle travmatik bir olay sonrasında gelişir. Bireyler, yaşadıkları travmatik olayı sürekli yeniden yaşarlar ve bu durum günlük yaşantılarını olumsuz etkiler.

Spesifik Fobiler:

Spesifik fobiler, belirli bir nesne veya durum karşısında yaşanan aşırı ve mantıksız korkuları içerir. Örneğin, yükseklik korkusu, yılan korkusu gibi.

Her kaygı bozukluğu türü, belirli bir tedavi yöntemine ihtiyaç duyar. Bireylerin kendilerine en uygun tedaviyi bulabilmeleri için profesyonel bir değerlendirmeye ihtiyaçları vardır. Uygun tedavi ve destek ile bireyler, kaygı bozukluklarını yönetebilir ve sağlıklı bir yaşam sürebilirler.

Anksiyete Bozukluğu ve Panik Atak Arasındaki Fark

Anksiyete bozukluğu ve panik atak, çoğu zaman birbiriyle karıştırılan iki farklı psikolojik durumdur. Her ikisi de bireyin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir, ancak tanı, belirtiler ve tedavi yöntemleri açısından farklılıklar gösterirler.

Tanımlar ve Belirtiler: Anksiyete Bozukluğu: Anksiyete bozukluğu, genellikle belirli bir nesne, durum veya aktivite ile ilişkilendirilmeyen sürekli bir endişe hali olarak tanımlanır. Belirtileri arasında sürekli endişe, kas gerginliği, uykusuzluk ve konsantrasyon problemleri bulunur. Panik Atak: Panik atak, genellikle beklenmedik şekilde ortaya çıkan, yoğun korku ve rahatsızlık hissi ile karakterize edilen bir durumdur. Kalp çarpıntısı, terleme, titreme ve kontrolü kaybetme hissi gibi belirtiler gösterir. Süre ve Sıklık: Anksiyete bozukluğu genellikle uzun süreli bir durumdur ve bireyin günlük yaşamını sürekli olarak etkiler. Panik ataklar ise genellikle kısa süreli olup, birkaç dakika ile bir saat arasında sürebilir. Tetikleyiciler: Anksiyete genellikle belirli bir sebep olmadan ortaya çıkabilir ve zaman içinde artabilir. Panik ataklar ise genellikle belirli bir tetikleyici olmadan aniden başlar. Tedavi Yöntemleri: Anksiyete bozuklukları genellikle ilaç tedavisi, terapi veya yaşam tarzı değişiklikleri ile kontrol altına alınabilir. Panik ataklar için ise genellikle bilişsel davranışçı terapi (CBT) ve ilaç tedavisi etkilidir.

Anksiyete bozukluğu ve panik atak arasındaki bu farklılıkları anlamak, etkili bir tedavi planı oluşturmak açısından önemlidir. Her iki durumda da profesyonel yardım ve destek almak, belirtileri yönetmede ve iyileşme sürecinde kritik rol oynar.

Uzman Görüşleri: Psikolog ve Psikiyatrist Önerileri – Psikolog Meryem Paksoy

Kaygı ve anksiyete bozukluğu konusunda deneyimli bir uzman olan Psikolog Meryem Paksoy, bu alanlarda etkili yöntemler sunarak bireylerin ve grupların bu durumları daha iyi yönetmelerine yardımcı olmaktadır. İşte bu konuda Meryem Paksoy’un görüş ve önerileri:

Erken teşhis, etkili bir tedavi süreci için kritik öneme sahiptir. Erken teşhis sayesinde belirtiler kontrol altına alınabilir ve olası uzun vadeli komplikasyonların önüne geçilebilir.

Bilişsel Davranışçı Terapi (CBT):

Bilişsel davranışçı terapi (CBT), olumsuz düşünce kalıplarını ve davranışları değiştirmekte etkili bir yöntemdir. Bu terapi şekli, bireylere kendi düşünce ve davranış kalıplarını daha sağlıklı bir şekilde yönetmeyi öğretir.

Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve yeterli uyku gibi yaşam tarzı değişiklikleri, anksiyete ve kaygı belirtilerini hafifletebilir.

Ağır vakalarda ilaç tedavisi de gerekebilir. İlaçlar, belirli durumlarda, belirtileri kontrol altına almakta oldukça etkili olabilir.

Kendi duygu ve düşüncelerini kabul etmek ve kendisiyle barışık olmak, bu tür bozukluklarla başa çıkmada hayati öneme sahiptir.

Eğer kaygı ve anksiyete bozuklukları yaşıyorsanız ve bu durumlarla başa çıkma konusunda destek arıyorsanız, Psikolog Meryem Paksoy’a başvurarak bu durumu atlatabilirsiniz.

"
Yaygın Anksiyete Bozukluğu - Psikiyatr Dr. Aytül Gürbüz Tükel

Yaygın Anksiyete Bozukluğu - Psikiyatr Dr. Aytül Gürbüz Tükel

Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Yaygın anksiyete bozukluğunda, anksiyete yaygın ve süregen bir özellik gösterir. Yaşam olaylarına tepki olarak ortaya çıkan, kısa süreli anksiyete durumları bu tanım içinde yer almaz. Bu tür bozukluğu olan kişi, nedeni belirsiz bir endişe, kötü bir şeyler olacağı korku ve beklentisi içindedir. Yaşanan sıkıntı ve huzursuzluk duygusu dış etkenlerle açıklanamamakta, sıradan gündelik olaylar karşısında bile yoğun bir anksiyete yaşanmaktadır. Anksiyetenin ısrarlı olması ve yoğunluğu, günlük işlevleri engelleyebilmekte, ağır derecelerinde yaşantı tümüyle felç olabilmektedir.

Epidemiyoloji

Yaygın anksiyete bozukluğunun diğer psikiyatrik hastalıklardan ayırıcı tanısını yapmanın her zaman kolay olmaması, bu hastalığın sıklık ve yaygınlığının saptanmasını da güçleştirebilmektedir. Son yıllarda yapılan bir araştırmada, bu bozukluğun yaşam boyu yaygınlığı % 5.1 olarak bildirilmiştir.

Hastaların çoğu bu bozukluğun çocukluk ya da ergenlik döneminde başladığını bildirse de, erişkin dönemde de başlayabilmektedir.

Epidemiyolojik araştırmalarda, erkek/kadın oranı yaklaşık 2/3 olarak bildirilmiştir.

Başvuru Yakınmaları

Yaygın anksiyete belirtileri çok sayıda ve çeşitlidir. Hastalar huzursuz ve gergin bir görünüme sahiptir. Sık olarak sinirlilik, tedirginlik içinde olma, yerinde duramama halinden yakınırlar. Belirli bir neden yokken, olabilecek şeyler hakkında endişe ve üzüntü duyarlar. Kas gerginliğinden kaynaklanan titremeler, seğirmeler, kas ağrıları görülebilir. Kas gerginliği, özellikle baş, boyun ve sırtta ağrılara yol açar. Sıkışma ve baskı tarzındaki baş ağrıları tipiktir. El becerilerini bozacak bir düzeye varabilen el titremeleri görülebilmektedir. Güçsüzlük, kolay yorulma kas gerginliğinin diğer belirtileri olarak mevcut olabilir.

Yaygın anksiyete bozukluğu olgularının çoğu bedensel belirtilerden yakınmaktadır. Özellikle avuç içlerinde belirgin olan terleme, ateş basması, ağız kuruluğu ya da tükrük salgısında artma, yutma güçlüğü, boğazda düğümlenme hissi görülebilir. Soluk alma güçlüğü, boğulma hissi, çarpıntı, kalp atım sayısında artma, bulantı, diyare, çeşitli abdominal rahatsızlıklar, sık idrara çıkma yaygın olarak görülen diğer belirtilerdir. Ayrıca, kulak çınlaması, görmede bulanıklık, baş dönmesi, uyuşmalar ortaya çıkabilmektedir. Sindirim, solunum, kardiyovasküler, genitoüriner ve merkezi sinir sistemlerine ilişkin birçok belirtinin, yaygın anksiyetenin bedensel belirtileri olarak ortaya çıkabilmesi, fiziksel hastalıklarla ayırıcı tanı açısından önem taşır.

Yaygın anksiye bozukluğunun diğer bir belirtisi, aşırı uyarılma halinin görülmesidir. Sıklıkla kendilerini diken üstünde hissederler, tepkileri aşırıdır. Düşüncelerini yoğunlaştırma zorlukları olabilir. Uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte güçlük çekebilirler.

Ayırıcı Tanı

Anksiyete belirtilerinin hemen tüm psikiyatrik hastalıklarda görülebilmesi, yaygın anksiyete bozukluğunun ayırıcı tanısını güçleştirmektedir. Kimi yazarlar, yaygın anksiyete bozukluğu adı altında ayrı bir tanı kategorisinin varlığının tartışmalı olduğunu ileri sürmektedir.

a) Panik Bozukluğu: Panik bozukluğu olan hastalarda, nöbetler halinde gelenler dışında, yeni bir nöbet geleceği tehditine dayanan bir anksiyete mevcuttur. Yaygın anksiyete bozukluğunda ise, hasta anksiyetesinin nedenini açıklayamaz, olası yaşam olayları konusunda abartılı bir endişe hali ve düşünceler mevcuttur. Her iki tanı birlikte konulabilir.

b) Depresyon: Anksiyete depresif bozukluklarda sık görülen bir belirtidir. Ayrıca, yaygın anksiyete bozukluğunda da depresif belirtilere rastlanmaktadır. Depresyonda görülen endişenin içeriği temelde anksiyöz olmaktan çok depresiftir ve geleceğe umutsuz bakış ve olumsuz benlik algılaması tipik olarak mevcuttur. En önemli tanı hatası, ajitasyonla giden şiddetli bir depresyonu, yaygın anksiyete bozukluğu olarak değerlendirmekle yapılabilir. Dikkatli bir klinik muayene ile iki durumu birbirinden ayırmak mümkündür.

c) Şizofreni: Şizofrenide, psikotik bulgularla birlikte ya da bu tür bulguların ortaya çıkmasının öncesinde yaygın bir anksiyetenin mevcut olabileceği unutulmamalıdır.

d) Fiziksel Hastalıklar: Hipertiroidizm, hiperparatiroidizm, Cushing gibi fiziksel hastalıklar yaygın anksiyete belirtileri ile birlikte olabilir. Yaygın anksiyete bozukluğu tanısı, belirtiler organik bir etken tarafından başlatılmadığı ya da sürdürülmediği durumlarda konulmalıdır.

e) Psikoaktif Maddelere Bağlı Entoksikasyon ve Yoksunluk Durumları: Kafein, kokain ve amfetamin gibi maddelere bağlı entoksikasyonlarda, sedatif, hipnotik ve anksiyolitik ilaçların ve alkolün uzun süre kullanıldıktan sonra kesilmesine bağlı yoksunluklarda yaygın anksiyete belirtileri görülebilmektedir. Bu gibi durumların varlığında yaygın anksiyete bozukluğu tanısı konulmamalıdır.

Ortaya Çıkartıcı Etkenler ve Hastalığın Gidişi

Genellikle sinsi bir başlangıç, kronik, ancak dalgalanan bir seyir gösteren yaygın anksiyete bozukluğunda, stresli durumlar yakınmaların başlatıcısı olabilir. Tedavi için başvuran birçok kişinin kendisini bildi bileli anksiyeteli ve sinirli olarak tarif etmesi, hastalığın hazırlayıcısı olan etkenlerin belirlenmesini güçleştirmektedir. Ayrıca, birçok hasta, yakınmalarının başlamasından, ailevi sorunlar, kişiler arası ilişkilerde yaşanılan güçlükler, mesleki zorlanmalar gibi yaşam olaylarını sorumlu tutsalar da, söz konusu yaşam olaylarının anksiyetenin nedeninden çok, anksiyeteli olmanın bir sonucu olabileceği unutulmamalıdır.

İlaç Tedavisi

Benzodiazepinler ve anti-anksiyete etkisi olan antidepresan ilaçlar tedavide kullanılır.

Psikoterapi

Destekleyici Yaklaşım: Hastanın sorunları empatik bir yaklaşımla ele alınıp tartışılır ve uygun çözümler, rahatlatıcı yollar bulunmasında yardımcı olunur.

Gevşeme Yöntemleri: Hastaya kaslarını gevşetme, düzenli ve rahat soluma, düşüncelerini rahatlatıcı konulara yöneltme egzersizleri yaptırılır. Bireylere, kendilerine özgü kaygı belirtilerini tanımaları ve günlük yaşamlarında gevşeme yoluyla bu belirtileri ortadan kaldırmaları öğretilerek, gevşeme yönteminin etkin bir başa çıkma becerisi olarak kullanımı mümkün olabilmektedir.

Bilişsel-Davranışçı Terapi: Bu terapi yöntemi, anksiyetenin bireye özgü tehlike ve tehdit ağırlıklı biliş ve varsayımlardan kaynaklandığı üzerine oturtulmaktadır. Tedavi sırasında öncelikle, tehlikenin gerçekdışı yorumlanması şeklindeki anksiyeteyle ilintili bilişlerin tanınması ve yeniden yapılandırılması hedeflenir. Bu tür tedavi programları, bilişsel yeniden yapılandırma dışında, kişinin tehlikeli olarak algıladığı ortama uyumunun sağlanmasına yardımcı olmak üzere, duygusal ve davranışsal değişiklikleri de içerirler.

Hasta ve Aileye Bilgi ve Danışmanlık

Hastayla kurulan ilişkide, güven veren bir yaklaşım içinde olunmalıdır. Hastanın gerçekdışı korkularına karşı durabilmesi, ancak bu tür bir yaklaşımla mümkün olabilir. Anksiyete doğuran durumların üstüne gitmesi yönünde hastayı yüreklendirici bir tutum, tedavi sürecine olumlu bir katkı sağlayacaktır. Anksiyete doğuran çevresel etkenlerin varlığında, aile tedavi ekibiyle işbirliğine girerek, stres kaynaklarının tanınması ve azaltılmasında etkin bir rol üstlenebilir.

Yaygın anksiyete bozukluğu yakınmaları olan bireylerin anksiyolitik ilaçlara ve alkole bağımlılık (ya da kötüye kullanım) geliştirebilmeleri önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Hasta ve yakınlarıyla, bu tür konularda bilgilenmelerini ve uygun tedavi ve çözüm yollarına yönelmelerini sağlama açısından iyi bir işbirliği kurulmalıdır.

Açıkalan Korkusu (Agorafobi) Nedir? | Anadolu Sağlık Merkezi

Açıkalan Korkusu (Agorafobi) Nedir? | Anadolu Sağlık Merkezi

Açıkalan Korkusu (Agorafobi) Nedir?

Agorafobi, anksiyete bozuklukları arasında yer alan ve kişinin belirli yerlere veya durumlara karşı yoğun bir korku ve endişe duyması ile meydana gelen bir rahatsızlıktır. Bu yerler veya durumlar genellikle uzak kalması zor olan, açık veya kalabalık alanlar, alışveriş merkezleri, toplu taşıma araçları veya evden uzakta bulunma durumları gibi yerleri içerebilir. Agorafobik kişiler, bu tür yerlere veya durumlara girmekten veya bu yerlerde uzun süre kalmaktan kaçınma eğilimindedirler, çünkü bu durumlar panik atak gibi şiddetli anksiyete semptomlarına yol açabilir. Agorafobi, psikolojik bir rahatsızlık olup kişinin günlük yaşamını ve aktivitelerini olumsuz etkileyebilir.

Açıkalan Korkusu (Agorafobi) Nedir?

Agorafobi, kelime anlamıyla "alan" veya "meydan korkusu" anlamına gelir. Ancak bu terim, sadece meydanları değil, genellikle insanların birçok kişi tarafından toplandığı, uzaklaşmanın zor olduğu veya yardım ulaştırmanın güç olduğu açık veya kalabalık alanları ifade eder. Agorafobik kişiler, bu tür durumlarda kontrolünü kaybetme durumu, panik atak geçirme veya utanma korkusu gibi şiddetli anksiyete semptomları gösterebilirler.

Agorafobi, çoğu zaman panik bozukluğu ile görülür. Kişilerde meydana gelen panik ataklar agorafobiyi tetikleyebilir. Bununla birlikte, agorafobi bağımsız bir bozukluk olarak da meydana gelebilir. Agorafobik kişiler, korktukları yerlere veya durumlara karşı kaçınma davranışları sergilerler. Örneğin, kişi açık alanlarda veya toplu taşıma araçlarında panik atağa yakalanma korkusuyla evden çıkmaktan kaçınabilir. Kişinin yaşadığı bu rahatsızlık durumu günlük yaşamını kısıtlayabilir ve sosyal izolasyona yol açabilir.

Agorafobi Nedenleri Nelerdir?

Agorafobinin henüz kesin nedenleri tam olarak anlaşılamamış olsa da, çeşitli sebebplerin bir araya gelmesinin bu bozukluğun gelişimine katkıda bulunabilir. Agorafobinin oluşumunda rol oynayan önemli etkenler:

Genetik Yatkınlık: Aile geçmişi, agorafobi riskini artırabilir. Aile üyelerinde agorafobi öyküsü olan kişilerde bu bozukluğun gelişme olasılığı daha yüksek olabilir. Biolojik Faktörler: Beyin kimyasındaki dengesizlikler veya nörotransmitterlerdeki değişiklikler agorafobi gelişimine katkıda bulunabilir. Psikolojik Faktörler: Kişinin yaşadığı travmatik olaylar, özellikle panik ataklar veya açık alanlarda meydana gelen kötü deneyimler, agorafobiyi tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir. Kişilik Özellikleri: İçe dönük, çekingen veya mükemmeliyetçi kişilik özelliklerine sahip bireylerde agorafobi riski artabilir. Stres: Yüksek düzeyde stres veya yaşam değişiklikleri, agorafobi gelişimine katkıda bulunabilir. Agorafobi Belirtileri Nelerdir?

Agorafobi belirtileri, kişiden kişiye değişebilir ve şiddeti farklılık gösterebilir. Ancak agorafobiye sahip birçok kişide görülen yaygın belirtiler:

Açık veya Kalabalık Alan Korkusu: Açık mekanlar, kalabalık alanlar, toplu taşıma araçları veya alışveriş merkezleri gibi yerlerde bulanmaktan duyulan yoğun bir korku ve endişe durumu yaşayabilirler. Kaçınma Davranışları: Korkulan yerlere gitmekten veya bu yerlerde uzun süre kalmaktan kaçınma eğiliminde olabilirler. Panik Ataklar: Korkulan bir yerde veya durumda panik ataklar yaşama korkusu görülebilir. Panik atak semptomları arasında nefes darlığı, kalp çarpıntısı, terleme ve baş dönmesi bulunabilir. Bağımlılık: Agorafobik kişiler, güvendikleri bir kişi veya bir yerden ayrılmadan önce kendilerini rahat hissetme eğilimindedirler. Sosyal İzolasyon: Korku ve kaçınma davranışları, kişinin sosyal yaşamını sınırlayabilir ve güvenli alanlarından çıkmayarak izolasyona neden olabilir. Agorafobi Nasıl Teşhisi Edilir?

Agorafobi teşhisi, genellikle bir psikiyatrist veya psikolog tarafından yapılan inceleme sonucu konulur. Teşhis genellikle semptomların değerlendirilmesi, kişinin tıbbi ve psikolojik öyküsü ve belirli kriterlere göre yapılır.

Agorafobi Risk Faktörleri Nelerdir?

Risk faktörleri, olumsuz bir durumun belirme olasılığını artıran ve mevcut olumsuzlukların sürmesine katkıda bulunabilen etkenler olarak tanımlanır. Agorafobi, genellikle belirli bir olayın veya durumun tekrarlanması veya kişilerin geçmişte yaşadıkları olumsuz deneyimlerle bağlantılı olarak incelenir. Ancak agorafobi risk faktörleri karmaşık bir kombinasyona dayanabilir ve her birey için farklılık gösterebilir.

Önceki Anksiyete Bozuklukları: Agorafobi riski, daha önce anksiyete bozuklukları (örneğin, panik bozukluk) yaşamış olan kişilerde daha yüksektir. Bu durum, kişilerin daha önce yaşadığı anksiyete rahatsızlıklarının agorafobi gelişimine katkıda bulunabileceğini göstermektedir. Aile Öyküsü: Ailesinde anksiyete bozukluğu veya agorafobi öyküsü bulunan kişiler, bu tür bozukluklara karşı daha yüksek bir risk altında olabilirler. Genetik faktörler kişilerde agorafobi gelişiminde rol oynayabilir. Travmatik Deneyimler: Travmatik olaylar veya kişilerin yaşadığı zorlu deneyimler, agorafobi riskini artırabilir. Özellikle, çocukluk döneminde yaşanan travmatik olaylar agorafobi gelişimine katkı verebilir. Kişilik Özellikleri: Bazı kişilik özellikleri, agorafobi riskini artırabilir. Özellikle utangaçlık, düşük özsaygı, mükemmeliyetçilik gibi kişilik özellikleri agorafobinin oluşumu ile bağlantılı olabilir. Stres ve Baskı: Kronik stres, yoğun iş temposu veya aşırı baskı altında çalışmak gibi zorlayıcı durumlar, agorafobi gelişimini tetikleyebilir. Sağlık Sorunları: Kronik sağlık sorunları veya ağrılar, kişinin dışarıda olma konusundaki rahatsızlığı artırabilir ve agorafobi riskini artırabilir. Sosyal Fobi: Sosyal fobi (sosyal anksiyete bozukluğu) gibi diğer anksiyete bozuklukları da agorafobi riskini artırabilir.

Agorafobi gelişiminde kişilerde birden fazla riskli durum bir araya gelebilir ve bu durum kişilerin agorafobiye olan yatkınlığını artırabilir. Ancak her kişinin farklı özellikleri ve farklı çevre etkileri bulunduğundan faktörlerin etkisi kişiden kişiye değişebilir. Agorafobi riski taşıyan kişiler, doktor tarafından uygulanan tedavi ve destekle semptomlarını yönetebilirler.

Agorafobi Tedavisi Nedir?

Agorafobili kişiye doğru bir yaklaşım sergilemek önemlidir ve tedavi kişinin semptomlarının şiddeti ve süresine göre değişebilir. En doğru tedavi yöntemi uzman doktor kontrolünde yapılan tedavilerdir. Başlıca tedavi yöntemleri:

Kognitif Davranış Terapisi (KDT): KDT, agorafobi semptomlarını yönetmeye yardımcı olabilen bir yöntemdir. Bu yöntem kişiye korkularını tanımada ve bu korkularla başa çıkmada beceriler kazandırılabilir. İlaç Tedavisi: Uzman doktor tarafından verilen antidepresanlar veya anksiyolitik ilaçlar, agorafobi semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilir. Bu ilaçlar genellikle terapinin bir parçası olarak kullanılır. Maruziyet Terapisi: Bu terapi, kişinin korktuğu yerlere veya durumlara kontrollü bir şekilde maruz kalmasını içerir. Bu, korkularıyla yüzleşmeyi ve toleranslarını artırmayı amaçlar. Grup Terapisi: Agorafobik kişiler için destek grupları, deneyimlerini paylaşmalarına ve diğerlerinden destek almalarına yardımcı olabilir. Agorafobi Hakkında Sık Sorulan Sorular

Agorafobi, kişilerin karşılaştıkları zorlayıcı bir durumdur, ancak uygun tedavi ve destekle, kişiler yaşadıkları semptomları yönetilebilir ve günlük normal yaşamlarına geri dönebilirler.

Agorafobi Ne Demek?

Agorafobi" terimi kelime anlamı "alan korkusu" olarak çevrilebilir. Agorafobi rahatsızlığı bulunan kişiler evi terk etmek, kamuya açık alanlarda bulunmak, alışveriş merkezlerine veya dükkanlara gitmek, kalabalık ortamlarda bulunmak, gibi durumlara maruz kalmaktan korkabilirler. Bu nedenle bu yerlere gitmekten kaçınabilir veya bu yerlerde bulunduğu sürece yoğun korkular yaşayabilirler.

Agorafobi İlaçları Nelerdir?

Agorafobi tedavisinde doktor tarafından terapi ve ilaç tedavileri genellikle beraber uygulanır. Uzman doktor tarafından verilen antidepresanlar veya anksiyolitik ilaçlar, agorafobinin meydana getirdiği semptomları hafifletmeye yardımcı olabilir.

Agorafobi Tedavisi Ne Kadar Sürer?

Agorafobi tedavisi kişinin semptomlarına göre değişen zorlayıcı ve zaman alıcı bir süreçtir. Ancak düzenli yapılan tedaviler ile belirtilerin hafiflemesi, zamanla kaybolması ve kişinin günlük normal yaşamına dönmesi mümkün olabilir. Yalnızca ilaç ya da destekleyici olarak ilaç tedavisine başlanmış ise ilaçların etkisini göstermesi belirli bir süre alabilir. Kişinin semptomlarını rahatlatan ve yan etkileri az olan ilacın tespit edilebilmesi için farklı birkaç ilacın denenmesini gerekebilir. Semptomların hafifletilmesi ve belirtilerin tekrarlamaması için tedavi 6 ay ile 2 yıl arasında sürebilir. Hastanın semptomlarına göre bu süre azalıp artabilir.

Agorafobi riski taşıyan kişilerin, hastanelerin psikiyatri bölümünden randevu alarak tedaviye başlamaları günlük aktivitelerine dönmesi için önemlidir.

Son güncellenme tarihi: 11 Ekim 2023

Yayınlanma tarihi: 11 Ekim 2023

"
Yaygın Anksiyete Bozukluğu - Uzm. Dr. Seher Çakmak

Yaygın Anksiyete Bozukluğu - Uzm. Dr. Seher Çakmak

Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Kaygı hayatın normal bir olgusudur. Her insan günlük yaşam koşullarında değişik konular hakkında kaygı hissedebilir. Kendisinin ve ailesinin karşılaştığı iş, sağlık, sınav ve ekonomik durumla ilgili sorunlardan kaygı duyabilir. Gerçekte kaygı, belli bir düzeyde bizim her gün karşılaşabileceğimiz sorunlarla başa çıkabilmemiz için hazırlıklı olmamızı sağlar.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nedir?

Yaygın Anksiyete Bozukluğu olan kişilerde ise “sürekli, aşırı, dirençli ve durumla uygunsuz bir endişe içinde olma durumu” söz konusudur. Şiddetli endişe, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler ve olumsuz olayların gerçekleşeceği ile ilgili beklentisinin süreklilik göstermesi sonucu olağan yaşam davranışlarını sürdürmesini engeller. Bu kişiler çoğu durumda yaşadıkları endişenin abartılı olduğunun farkındadır, her durumda olası en kötü sonucu düşünürler. Bununla beraber kendilerini sakinleştirip kontrol altına alamazlar. Yaygın Anksiyete Bozukluğunda aşırı endişe ve kaygı sıklıkla sağlık, aile, para ya da iş ile ilgilidir. Genellikle çevreleri tarafından aşırı evhamlı olarak tanımlanırlar, bu aşırı evhamlı olma hali bir karakter özelliği olarak görülüp, ruhsal bir bozukluk olabileceği gözden kaçmaktadır. Yaygın Anksiyete Bozukluğu tanısı kontrol altına alınamaz nitelikte olan endişe halinin en az altı ay boyunca hemen her gün olması ve işlevselliğinin bozulmasıyla konur.

Yaygın Anksiyete Bozukluğunun yaşam boyu görülme sıklığı yaklaşık %5-6’dır. Yaşla birlikte kaygı duyarlılığı artar. Yaygın Anksiyete Bozukluğu yaşlılıkta en sık görülen anksiyete bozukluğudur. Kadınlarda erkeklere oranla 2 kat daha sık görülmektedir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Belirtileri Nelerdir? Belirgin bir sebebi olmayan korku ve endişe Endişenin oluşabileceği veya arttırabileceği durumlardan kaçınmak ve ertelemek Çoğunlukla endişelerinin aşırı olduğunun farkında olma Sorun çözmede ve konsantrasyonda güçlük Aşırı endişe ve uyarılma belirtileri, dikkat bozukluğu, yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı Konsantrasyon güçlüğü, en ufak sesle kolayca irkilme, uykuya dalamama ve gece sık uyanma Fiziksel bir hastalık varmış gibi yutma güçlüğü, titreme, terleme, bulantı, sıcak basması Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nasıl Oluşur?

Yaygın Anksiyete Bozukluğu gelişiminde önemli rol oynayan faktör strestir. Sıklıkla gençlik yaşlarında başlayan Yaygın Anksiyete Bozukluğu yavaş ve sinsi bir gelişim göstermektedir. Hastalığın şikayetleri zaman zaman iyileşmeler ve alevlenmeler gösterir. Yaşamındaki stresli olayların arttığı dönemlerde hastanın belirtileri çoğunlukla kötüleşir. Hastalığın oluşmasında “genetik etkenler, beyin nörokimyasındaki değişiklikler, travma, yas, ayrılık gibi stres verici yaşam olayları, çevresel etmenler, id, ego ve süperego kaynaklı bir iç çatışma ” etkilidir. Hastalar çoğunlukla yorgunluk, uykusuzluk, terleme, kas ağrısı ve baş ağrısı gibi fiziksel belirtiler nedeniyle psikiyatri harici doktorlara başvururlar, doğru tanı ve uygun tedavi gecikebilir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğunun Tedavisi?

Yaygın Anksiyete Bozukluğu tedavi edilebilir bir hastalıktır.

Psikiyatri uzmanına yapılan ilk başvuruda detaylı bir psikiyatrik değerlendirmeyle beraber, bu şikayetlerin fiziksel bir hastalıktan meydana gelip gelmediğini anlamak için bazı testler yapılabilir.

Tedavi gören hastaların çoğunluğu tedaviden yarar görür. Psikoterapi ya da medikal tedaviler planlanabilir. Psikoterapiyle endişeye karşı koyma becerileri kazandırmak ve olumsuz düşünceleri değiştirmek amaçlanırken, ilaç tedavisiyle kaygı seviyesini düşürmek amaçlanmaktadır. Psikoterapi olarak davranışçı ve bilişsel terapiler ve gevşeme eğitimi uygulanabilir. Bu yöntemlerden birinin ya da birlikte uygulanmasının etkin olduğu gösterilmiştir. Hangi tür tedavi yönteminin size uygun olabileceğine doktorunuzla birlikte karar vermek daha doğrudur. Bir kişiye uygulanan bir tedavi yöntemi diğeri hasta için uygunsuz olabilir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu tedavisinde çoğunlukla antidepresan ve anksiyolitik ilaçlar verilir. Aynı zamanda depresyonun ve başka anksiyete bozukluklarının tedavisinde de bu ilaçlar kullanılır. Tedavide amaç kaygı ve endişenin hızla azaltılmasıdır. Hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçların ciddi yan etkileri ve bağımlılık riskleri yoktur. Yaygın Anksiyete Bozukluğu tedavisinde etkin oldukları klinik çalışmalarla gösterilmiştir.

İlaç tedavisinin etkisinin hemen başlamayacağı bilinmelidir. İlaç tedavisi şikayetler tamamen düzelene kadar devam etmelidir. Tam düzelme sağlandıktan sonrada tedaviye en az 1 yıl daha devam edilmesi hastalığın tekrar etmesini engellemek için önerilir.

"
Anksiyete | Dr. Muzaffer Uyar

Anksiyete | Dr. Muzaffer Uyar

Anksiyete

Kaygı, endişe yada bunaltı isimleri de verilebilen anksiyetenin ruh haline hakim olduğu bir tablodur. Anksiyete bozuklukları adı verilen bir çok formda ortaya çıkabilir.

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Anksiyete kişi tarafından sanki kötü bir şey olacakmış gibi bir endişe duygusu olarak algılanan ama nedeni belli olmayan bir bunaltı duygusudur. Çok hafif bir tedirginlik duygusundan panik derecesine kadar değişik yoğunluklarda yaşanabilir. Yaygın anksiyete bozukluğu belli bir nesneye, yere, organa, saplantılı düşünceye ya da zorlantıya odaklanmamış, organizmada yaygın ruhsal ve fizyolojik bunaltı belirtileri ile yaşanan bir bozukluktur.

Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişi en az 6 ay boyunca süren, kontrol etmekte güçlük çektiği bir endişe durumu yaşar. Bu anksiyete, huzursuzluk veya kendini tetikte hissetme, çabuk yorulma, konsantrasyon güçlüğü, irritabilite, kas gerginliği ve uyku bozukluğu belirtilerinden üçü ile birlikte bulunur. Kişinin yaşadığı bu sıkıntılar kişinin işlevselliğini bozar. Anksiyete durumu başka bir bozukluğa veya tıbbi bir duruma bağlı değildir.

Fizyolojik Belirtiler

Kan basıncının yükselmesi, kap atışlarının hızlanması, kaslarda gerginlik, ağız kuruması, soluk almada güçlük gibi tehlike karşısında ortaya çıkan otonom sinir sisteminin aşırı etkinliğe geçmesi ile ile ilgili belirtilerdir. Ancak yaygın bunaltıda bu tehlikenin ne olduğu, nereden geldiği kişi tarafından bilinmemektedir.

Ayırıcı Tanı

Fobiler: Fobik bozuklukta bunaltı sadece özel durumlarda veya nesneler karşısında ortaya çıkar.

Panik Bozukluğu: Bunaltı önceden kestirilemeyen nöbetler halinde gelir. Nöbetler arasında ise hasta yaygın bunaltı yaşamaz, nöbetinin yine geleceği korkusunu yaşar.

Yaygın anksiyete, obsesif-kompulsif bozukluk, depresyon, hipokondriazis gibi birçok başka bozuklukla birlikte bulunabilir.

Sıklık ve Yaygınlık

Genel nüfustaki yaygınlık oranı % 4-6 olmakla birlikte, kadınlarda erkeklere oranla iki kat sık görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün 14 ülkede yaptığı bir araştırmaya göre % 7.9 oranında tanı konabilen yaygın anksiyete bozukluğuna rastlanmıştır.

Tedavi

Yaygın anksiyete bozukluğunun tedavisinde ilaç tedavisiyle birlikte psikoterapi yöntemleri önerilir. Hastaya gevşeme yöntemleriyle bunaltıyı azaltma egzersizleri yaptırılabilir. Bilişsel- davranışçı tedavide hastanın anksiyete öncesi ve sonrası algıları ele alınarak yapılan ve alıştırma yöntemleri kullanan bir tedavi şeklidir. Destekleyici psikoterapide hastaya sıkıntı veren sorunlar paylaşılarak bunlara çözüm aranır ve rahatlatıcı yollar gösterilir. Analitik psikoterapi ise anksiyetenin bilinçdışı kaynaklarını incelemeyi ve hastaya içgörü kazandırmayı amaçlayan psikoterapi yöntemidir.

"
ANKSİYETE BOZUKLUKLARI

ANKSİYETE BOZUKLUKLARI

ANKSİYETE BOZUKLUKLARI

PANİK BOZUKLUK
Kişinin kendisine kötü bir şey olacağı ve bu durumla baş edemeyeceği endişesi yaşadığı tekrarlayan ataklarla seyreden bir rahatsızlık. Günümüzde çok sık karşılaştığımız ve sıklığı giderek artan bir rahatsızlık. Atakların sıklığı ve süreleri kişiden kişiye değişmekte olup, genellikle kalp krizi geçirme, düşüp bayılma, delirme çıldırma, beyin kanaması geçirme gibi düşünsel endişelerle birlikte çarpıntı, nefes darlığı ateş basma , mide bulantısı, uyuşma karıncalanma, baş dönmesi gibi beden belirtileri yaşanmaktadır. Bu ataklar çok korkutucu düzeyde olup genelde kişiler hastane acillerine başvurmakta, yalnız başlarına kalamamakta ya da belirtileri kontrol edemeyecekleri aşırı kalabalık ortamlara girememektedirler. Yaşam kalitesini bozan bu belirtiler tedavi edilmediğinde kişide ümitsizlik ve karamsarlık gibi depresyon belirtilerine de neden olabilmektedirler. Panik bozukluk hiçbir zaman kişinin delirmesine, kalp krizine ya da beyin kanamasına sebep olmamaktadır. Doğru tanı, tedavi ve terapi süreçleri ile çözümü olan bir hastalıktır.

SOSYAL FOBİ
Kişinin diğer insanlarla etkileşiminde, iletişimde aşırı kaygı duyması ve bu kaygı ile kendisini geri çekerek iletişimini azaltması ile kendisini gösteren bir rahatsızlıktır. Kendisine güven azlığı ve diğer insanların kendisi ile ilgili olumsuz yorumlarda bulunacağı düşüncesi kişinin iletişimde veya performans göstermesi gereken durumlarda aşırı kaygı duyarak geri çekilmesine neden olmaktadır. Bu durumlarla karşı karşıya kaldığında çarpıntı, ateş basması, terleme, ağız kuruması titreme gibi kaygı belirtileri yaşanması, bir daha bu durumla karşı karşıya kalındığında kaçma davranışının temelini oluşturmaktadır. Kişi kaygı yaşayacağı durumlardan kaçındıkça sorun yaşamaz ama sosyelleşme ve kendisini ifade etmeme yakın çevresine aşırı bağımlılığı ve onlara karşı öfke patlamaları yaşamasına neden olabilir. Tedavisinde amaç ilaçlarla kaygıları kısmen azaltılarak kaçındığı davranışları yapmasını sağlamakla birlikte asıl önemli olan terapi süreci ile düşünce yapıları üzerinde çalışılması ve kaçındığı davranışların üzerine giderek yeni olumlu düşünce kalıpları oluşması sağlanmasıdır.

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU
Kaygı belirtilerinin gün içinde hemen hemen birçok olaya karşı yaşandığı, kişinin günlük işler ve aktivitelerle ilgili sürekli olumsuz sonuçlar düşünmesi ve bundan dolayıda kaygı yaşaması halidir. Bir yola çıkılması, alışveriş, misafir ağırlanması, yoldan gelecek bir yakının beklenmesi, doktora gidilmesi ve benzeri birçok olayın sonucunda kötü bir sonuçla karşılaşılacağı düşüncesini takip eden aşırı heyecan, sürekli kontrol etme isteği veya o işi yapmak istememe gibi durumlar görülebilir. Kaygının bu kadara aşırı ve yaygın oluşu kişinin bir süre sonra yaşamdan keyif almamasına da sebeb olur. Bu durumun tedavisinde de diğer kaygı bozukluklarında olduğu gibi ilaç tedavisinin yanı sıra terapi yaklaşımı şarttır, aksi taktirde hastalığı tekrarlama ihtimali vardır.

TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
Travma tanımı burada kişinin ruhsal yapısında ciddi tehdit algısı oluşturacak bir olay olarak tanımlanmaktadır. Doğal afetler, yaşamı tehdit edebilecek kazalar, kavga veya saldırı durumları, savaşlar, cinsel yada fiziksel saldırı, işkence, cinsel taciz ve istismarlar travma olarak tanımlanmaktadır. Olayın travma olarak tanımlanması için kişinin gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma,kendisinin ya da başkasının fizik bütünlüğüne karşı bir tehdit olayını yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelmiş olması ve bu olay karşısında aşırı korku,çaresizlik ya da dehşete düşme tepkileri vermiş olması gerekir. Kişi travmatik olayı elinde olmadan tekrar tekrar anımsar, olayla ilgili kabus veya sıkıntı verici rüyalar görür, bazen olayı yeniden yaşıyor gibi hisseder, olayı hatırlatan durumlarla karşılaştığında yoğun psikolojik sıkıntı duyar ve fiziksel tepkiler yaşar. Ayrıca olayla ilgili düşünce duygu ve konuşmalardan kaçınmak için özel çaba sarfetmesi, olayı hatırlatan etkinlik, durum ve kişilerden kaçınması, olayın bazı bölümlerini hatırlayamaması, duygularında donukluk, insanlardan uzaklaşma ya da yabancılaşma hissetmesi, daha önce sevdiği etkinliklere karşı ilgisinde azalma olması ve bir geleceği kalmadığı duygusunu yaşaması da gözlemlenir. Uykuya dalmada ya da uykuyu sürdürmede güçlük çekmesi, çabuk sinirlenme hali ve öfke patlamaları yaşaması, kendini sürekli tetikte hissetmesi, aşırı irkilme tepkileri vermesi, yoğunlaşma ve dikkat güçlükleri yaşaması da aşırı uyarılmışlık sonucu görülür. Bütün bu belirtilere, suçluluk duyguları, kişilerarası ilişkilerde bozulma, duygulanımda iniş çıkışlar, kendi kendine zarar veren davranışlar, bedensel yakınmalar, utanç, umutsuzluk, değersizlik duyguları, toplumdan uzaklaşma gibi belirtiler de eşlik edebilir. Tedavisinde terapiler , EMDR ve ilaç tedavileri , uygulanmakla birlikte en etkili yöntem terapi ve ilaç tedavisinin birlikte kullanılmasıdır.

OBSSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK
Halk dilinde takıntı, ves vese olarakta tanımlanan obssesyon kişinin saçma olduğunu bildiği halde aklından atamadığı düşünceleri tanımlar. Kompülsyon yani zorlantı ise bu düşüncelerden kurtulmak için yaptığı tekrarlayıcı davranışları tanımlar. Obsesyonlar yani ves veseler değişik konularda olabilmeklle birlikte en sık olarak temizlik, düzen, kontrol etme şeklinde görülür. Takınıtlar ve zorlayıcı davranışlar kişini gün içerinde çok fazla vaktini almaktadır ve günlük hayatını götürmekte ve kişler arası ilişklerinde sorunlar oluşmasına neden olmaktadır. Kendisi dışında çevresindekilerinde bu takıntılara uyması için çevresiyle sık sık çatışan vakalar da görülmektedir. Sırf takıntıları yüzünden başkalarına misafirliğe gidemeyen, misafir ağırlayamayan veya ev işlerini yetiştiremediği için sosyal hayatını devam ettiremeyen durumlar gözlemlenebilmektedir. Ruhsal yapıda ciddi zorlanmaya neden olan bu hastalığı tedavisinde ilaçlarla azaltılan kaygı ile birlikte önemli olan davranışsal terapi yöntemleri ile tekrarlayıcı davranışlar azaltılarak kaygını ortadan kaldırılmasıdır.

"
Medistate | Anksiyete (Kaygı) Bozuklukları

Medistate | Anksiyete (Kaygı) Bozuklukları

Anksiyete (Kaygı) Bozuklukları

Klasik tanımıyla kaygı, yaşamı tehdit eden ya da tehdit şeklinde algılanan, rahatsız edici bir endişe ve korku duygusudur. Kaygı kavramı, ‘anksiyete, sıkıntı, iç daralması, bunaltı, ürperti, boğuntu, daralma, bulantı ya da can sıkıntısı’ gibi terimlerle tanımlanmıştır. Kaygının özünü oluşturan belirgin özellikler, nedenlerin belirsizliği ve yokluğudur. Korku belli bir nesneye yöneliktir, kaygının ise nesnesi yoktur. Kaygı durumunda tehlike öznel ve gizlidir, korku durumunda ise nesnel ve görünen bir şeydir. Kaygıda, tehlikeye yönelik abartılı bir tepki, hatta varsayımsal tehlikelere yönelik bir tepki açığa çıkabilir, korkuda ise genellikle kişinin karşılaştığı tehlikeye orantılı bir tepki verilir. Kaygı, strese verilen olağan bir tepkidir. Bizi tehlikelere karşı uyarabilir ve hazırlanmamıza yardımcı olabilir. Korku, acil bir tehdide verilen duygusal bir tepkidir ve daha çok bir “savaş ya da kaç” tepkisiyle ilişkilidir (ya savaşmak için kalmak ya da tehlikeden uzaklaşmak için kaçmak.)

İnsan, varoluşundan dolayı belli korku ve kaygılar hisseder. Yaşamımızı şekillendirmenin ağır sorumluluğu altında ‘bunaltı’ hissetmemiz kaçınılmazdır. Kaygı bir düzeye kadar, yaşamdaki zorluklarla baş edebilmemiz açısından uyumsal ve gereklidir. Ancak, kaygının düzeyinin artması, bizi ‘paralize’ edebilir ve hayat yolunda ilerlememize engel olabilir. Bu noktada, bir psikiyatrik destek ve müdahale gerekli olabilir.

Dinamik kuram açısından kaygı, ‘nesneyi kaybetme tehlikesine yönelik bir tepki, kişinin onaylanmayacağı ya da reddedileceği beklentisi, ayrılık endişesi, güvenli bağlanmanın yokluğu’ şeklinde tanımlanmıştır. Varoluşsal kuram, insandaki temel kaygının asıl kaynağı olarak ‘ölüm endişesini’ görmüştür. Bilişsel kurama göre ise, ‘anksiyetenin nedeni olayların kendisi değil, kişinin beklentileri, bu olayları nasıl ve ne biçimde algılayıp yorumladığıdır’.

Olağan anksiyete ile anksiyete bozukluğu arasındaki fark nedir?

Herkes zaman zaman kaygı yaşar. Belki kişi televizyonda korkunç bir hareket izlemiştir veya üzücü bir şey görmüştür. Ya da daha da kötüsü, belki de kişi bir suç yaşamış veya tanık olmuştur. Bu durumlarda herkes endişeli olabilir, ancak anksiyete bozukluğu olan kişide, yaşama tam katılımını engelleyen sürekli veya tekrarlayan anksiyete belirtileri bulunur. Anksiyete, nispeten hafif (ara sıra karında kelebekler uçuşması" şeklinde bir huzursuzluk) ile şiddetli (sık sık oluşan panik ataklar) arasında değişebilir. Şiddetli kaygı bozuklukları, kişinin kaygıyı gidermek için yaşam tarzını değiştirmesine, örneğin evden çıkmamasına neden olabilir.

Anksiyete bozuklukları, normal sinirlilik veya endişe duygularından farklıdır ve aşırı korku veya endişe içerir. Anksiyete bozuklukları, ruhsal bozuklukların en yaygın olanıdır ve yetişkinlerin yaklaşık %30'unu hayatlarının bir noktasında etkiler. Anksiyete bozuklukları, insanların semptomlarını tetikleyen veya kötüleştiren durumlardan kaçınmasına neden olabilir. İş performansı, okul çalışmaları ve kişisel ilişkiler etkilenebilir. Ancak anksiyete bozuklukları tedavi edilebilir ve bir dizi etkili tedavi mevcuttur. Tedavi, çoğu insanın normal üretken yaşam sürmesine yardımcı olur.

ANKSİYETE BOZUKLUKLARI

Araştırma bulgularına göre, anksiyete bozuklukları dünyada en sık görülen psikiyatrik bozukluklardır. Dünyada yaygınlık yaklaşık %7,3, ülkemizde ise %6,7 civarındadır. Kadınlarda erkeklerden iki kat fazla görülür. Başlangıç yaşı genellikle 10-25 yaş aralığındadır. Özgül fobi en yaygın olanıdır (%8 ila %12), ardından sosyal anksiyete bozukluğu (%7), panik bozukluğu (%2-%3) ve yaygın anksiyete bozukluğu (%2) gelmektedir. Agorafobi sıklığı %1.5, ayrılık kaygısı bozukluğu ise %1 civarındadır. Bazı anksiyete bozuklukları iyileşme ve tekrarlama dönemleriyle seyrederken, bazıları kronik bir seyir izleyebilir.

Risk faktörleri

Anksiyete bozukluklarının nedenleri şu anda bilinmemektedir, ancak muhtemelen genetik, çevresel, psikolojik ve gelişimsel gibi faktörlerin bir kombinasyonunu içermektedir. Anksiyete bozuklukları ailelerde ortaya çıkabilir, bu da genlerin ve çevresel streslerin bir kombinasyonunun bozuklukları üretebileceğini düşündürür.

ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ TÜRLERİ Özgül Fobi:

Özgül fobi, belirli bir nesne veya durumla ilgili klinik olarak önemli anksiyete ile karakterize edilen ve tipik olarak kaçınma davranışına yol açan bir anksiyete bozukluğudur. Sık görülen biçimleri, “hayvanlar, böcekler, rakım, kapalı yerler, araba kullanma, biniş, kan görme, enjeksiyon yaptırma”dır. Özgül fobi tedavisinde en etkili yöntem psikoterapidir. İlaç tedavisi, sınırlı bir role sahiptir.

Panik Bozukluğu:

Panik bozukluğu, kendiliğinden ve beklenmedik panik ataklarla seyreden bir anksiyete bozukluğudur. Panik atak sırasında, ‘çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, boğulma hissi, göğüs ağrısı, mide bulantısı, üşüme veya ateş basması, uyuşmalar, baş dönmesi veya baygınlık hissi, kontrolü kaybetme veya delirme korkusu, ölüm korkusu’ görülebilir. Tekrarlayan panik ataklar arasında, ek ataklar geçireceğine ilişkin ve atakların sonuçları konusunda sürekli endişe duymak (beklenti anksiyetesi), ayrıca ataklar nedeniyle davranışlarda önemli değişiklikler (kaçınma davranışları) söz konusu olabilir. Panik bozukluk tedavisinde, psikoterapi, ilaç tedavileri veya her ikisinin birlikte uygulanması önerilmektedir.

Agorafobi:

Agorafobi, kaçışın zor veya utanç verici olabileceği veya panik belirtileri sırasında yardımın sağlanamayacağı durumlarda bulunma korkusudur. Korku, karşılaşılan durumla orantısızdır ve genellikle altı ay veya daha fazla sürer ve işlevsellikte sorunlara neden olur. Agorafobi genellikle şu durumlar durumlardan yaşanır:

Toplu taşıma kullanmak Açık alanlarda olmak Kapalı yerlerde bulunmak Sırada durmak veya kalabalığın içinde olmak Evin dışında yalnız olmak

Birey durumdan aktif olarak kaçınır, bir refakatçiye ihtiyaç duyar ya da yoğun bir korku ya da kaygı ile bu duruma katlanır. Tedavi edilmeyen agorafobi nedeniyle, kişi evden çıkamayabilir. Tedavide, psikoterapi ve/veya ilaç tedavileri önerilmektedir.

Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi)

Sosyal ve/veya performans durumlarında, başkaları tarafından olumsuz değerlendirileceğine ilişkin yoğun bir korku ile karakterize bir ruhsal rahatsızlıktır. Sıklıkla görülen belirtileri, ‘yüzün kızarması, sesin titremesi, çarpıntı, kendisini küçük düşürecek yanlış bir şey yapma korkusu’dur. Korkulan durumdan kaçınılır veya sıkıntıya katlanılır. Kaçınma, korku veya sıkıntı, kişinin gündelik rutinlerini veya işlevlerini önemli ölçüde etkiler. Sosyal anksiyete bozukluğu tedavisinde, psikoterapi, ilaç tedavileri veya her ikisinin birlikte uygulanması önerilmektedir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu

En az 6 ay boyunca hemen her gün ortaya çıkan, kontrol edilmesi güç kaygı ve endişe ile karakterize, belirgin sıkıntı ve işlev kaybına yol açan bir bozukluktur. Kişi bunaltıyı sanki kötü bir haber alacakmış, bir felaket olacakmış gibi nedeni belli olmayan bir sıkıntı, bir endişe duygusu olarak algılar ve tanımlar. Sık görülen belirtiler, huzursuzluk veya gerginlik hissi, kolayca yorulma, konsantre olmada güçlük, sinirlilik, kas gerginliği ve uyku bozukluğu’dur. Yaygın anksiyete bozukluğu tedavisinde, psikoterapi ve ilaç tedavilerinin birlikte uygulanması önerilmektedir.

Ayrılık Kaygısı Bozukluğu

Ayrılık kaygısı bozukluğu olan bir kişi, bağlı olduğu kişilerden ayrılma konusunda aşırı korku veya endişe duyar. Duygu, kişinin yaşına uygun olanın ötesinde, devam ediyor (çocuklarda en az dört hafta ve yetişkinlerde altı ay) ve işlevsellik sorunlarına neden oluyor. Ayrılık anksiyetesi bozukluğu olan bir kişi sürekli olarak en yakınını kaybetme endişesi yaşayabilir, isteksiz olabilir veya evden uzakta veya o kişi olmadan uyumayı veya dışarı çıkmayı reddedebilir veya ayrılıkla ilgili kâbuslar görebilir. Sıkıntının fiziksel belirtileri genellikle çocuklukta gelişir, ancak belirtiler yetişkinliğe kadar devam edebilir. Tedavisinde, psikoterapi yaklaşımları öncelikli olarak önerilmektedir.

ANKSİYETE BOZUKLULARINDA TANI ve TEDAVİ

İlk adım, semptomlara neden olan fiziksel bir sorun olmadığından emin olmak için doktorunuzu görmektir. Bir anksiyete bozukluğu teşhisi konulursa, bir akıl sağlığı uzmanı en iyi tedaviyi bulmak için sizinle birlikte çalışabilir. Ne yazık ki, anksiyete bozukluğu olan birçok insan yardım aramaz. Etkili tedavileri olan bir hastalıkları olduğunun farkında değiller.

Her anksiyete bozukluğunun kendine özgü özellikleri olmasına rağmen, çoğu iki tür tedaviye iyi yanıt verir: psikoterapi veya "konuşma terapisi" ve ilaçlar. Bu tedaviler tek başına veya kombinasyon halinde verilebilir. Bir tür konuşma terapisi olan bilişsel davranış terapisi (BDT), bir kişinin daha az endişeli hissetmesine yardımcı olmak için farklı bir düşünme, tepki verme ve davranma biçimi öğrenmesine yardımcı olabilir. İlaçlar anksiyete bozukluklarını iyileştirmez, ancak semptomlardan önemli ölçüde kurtulma sağlayabilir. En sık kullanılan ilaçlar, anksiyete giderici ilaçlar (genellikle sadece kısa bir süre için reçete edilir) ve antidepresanlardır. Kalp rahatsızlıkları için kullanılan beta blokerler bazen anksiyetenin fiziksel semptomlarını kontrol etmek için kullanılır.

Kendi Kendine Yardım, Başa Çıkma ve Yönetme

Anksiyete bozukluklarının semptomlarıyla başa çıkmak ve tedaviyi daha etkili hale getirmek için insanların yaptığı birçok şey vardır. Stres yönetimi teknikleri ve meditasyon yardımcı olabilir. Destek grupları (yüz yüze veya çevrimiçi), deneyimleri ve başa çıkma stratejilerini paylaşma fırsatı sağlayabilir. Bir bozukluğun özellikleri hakkında daha fazla bilgi edinmek ve aile ve arkadaşların durumu daha iyi anlamalarına yardımcı olmak da yardımcı olabilir. Semptomları kötüleştirebilecek kafeinden kaçının ve herhangi bir ilaç hakkında doktorunuza danışın.

Kaynaklar:

"
YAŞLILIKTA KAYGI BOZUKLUKLARI - Tanı Terapi

YAŞLILIKTA KAYGI BOZUKLUKLARI - Tanı Terapi

Anksiyete: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Anasayfa Çalışma Alanlarımız TESTLERİMİZ Dikkat Eksikliği
Hiperaktivite Bozukluğu Disleksi(dyslexia)
özel öğrenme güçlüğü Aile/Çift
Terapileri Anksiyete/Kaygı
Bozuklukları Anoreksiya Nervos
Blumia Nervosa Bağlanma
Bozukluğu Davranış
Bozuklukları Duygu Bozuklukları
Bipolar Affektif Hastalık Kekemelik ve Akıcı
Konuşma Bozuklukları Kişilik
Bozuklukları Obsessif Kompulsif
Bozukluk Ölüm ve
Yas Süreçleri Otizm ve Yaygın
Gelişimsel Bozukluk Tik Bozukluğu
Tourette Sendromu Uyku Bozukluğu
Uyku Apnesi Zeka geriliği
Mental Reterdasyon Sağlıklı Bebek
Gelişimi Çocukluk Dönemi
Problemleri Ergenlik Dönemi
Problemleri Yetişkin
Psikolojisi Kaygı
Bozuklukları Alkol ve Madde
Bağımlılığı Okul Korkusu

Anasayfa Çalışma Alanlarımız TESTLERİMİZ Dikkat Eksikliği
Hiperaktivite Bozukluğu Disleksi(dyslexia)
özel öğrenme güçlüğü Aile/Çift
Terapileri Anksiyete/Kaygı
Bozuklukları Anoreksiya Nervos
Blumia Nervosa Bağlanma
Bozukluğu Davranış
Bozuklukları Duygu Bozuklukları
Bipolar Affektif Hastalık Kekemelik ve Akıcı
Konuşma Bozuklukları Kişilik
Bozuklukları Obsessif Kompulsif
Bozukluk Ölüm ve
Yas Süreçleri Otizm ve Yaygın
Gelişimsel Bozukluk Tik Bozukluğu
Tourette Sendromu Uyku Bozukluğu
Uyku Apnesi Zeka geriliği
Mental Reterdasyon Sağlıklı Bebek
Gelişimi Çocukluk Dönemi
Problemleri Ergenlik Dönemi
Problemleri Yetişkin
Psikolojisi Kaygı
Bozuklukları Alkol ve Madde
Bağımlılığı Okul Korkusu

Anasayfa Çalışma Alanlarımız TESTLERİMİZ Dikkat Eksikliği
Hiperaktivite Bozukluğu Disleksi(dyslexia)
özel öğrenme güçlüğü Aile/Çift
Terapileri Anksiyete/Kaygı
Bozuklukları Anoreksiya Nervos
Blumia Nervosa Bağlanma
Bozukluğu Davranış
Bozuklukları Duygu Bozuklukları
Bipolar Affektif Hastalık Kekemelik ve Akıcı
Konuşma Bozuklukları Kişilik
Bozuklukları Obsessif Kompulsif
Bozukluk Ölüm ve
Yas Süreçleri Otizm ve Yaygın
Gelişimsel Bozukluk Tik Bozukluğu
Tourette Sendromu Uyku Bozukluğu
Uyku Apnesi Zeka geriliği
Mental Reterdasyon Sağlıklı Bebek
Gelişimi Çocukluk Dönemi
Problemleri Ergenlik Dönemi
Problemleri Yetişkin
Psikolojisi Kaygı
Bozuklukları Alkol ve Madde
Bağımlılığı Okul Korkusu haberler YAŞLILIKTA KAYGI BOZUKLUKLARI

Zihinsel Sağlık ve Yaşlılık

Hiç aşırı sinirlilik, korku veya endişe duyguları ile karşı karşıya kaldınız mı? Bazen göğüs ağrısı, baş ağrısı, terleme veya gastrointestinal (mide-bağırsak) problemleri yaşıyorsanız kaygı belirtileri yaşıyor olabilirsiniz.

Sıkıntıya neden olan ya da günlük aktivitelere müdahale eden aşırı kaygı, yaşlanmanın normal bir parçası değildir ve çeşitli sağlık problemlerine yol açabilir ve gündelik hayatta işlevsellik düşebilir. Yaşlı erişkinlerin% 3 ila 14’ü tanısal anksiyete bozukluğu kriterlerini karşılamaktadır ve yaşlı erişkinlerin% 27’sinden fazlasının kaygı belirtileri olduğunu tespit edilmiştir. Bu durum bireylerin gündelik hayat işlevlerini önemli ölçüde etkiler.

En sık görülen anksiyete bozuklukları spesifik fobiler ve yaygın anksiyete bozukluğudur. Sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk, panik bozukluk ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) daha az görülür.

Sık Karşılaşılan Anksiyete Bozuklukları Türleri ve Belirtileri

Panik Bozukluğu: Panik ataklar ya da birdenbire uyarı yapılmaksızın sürekli vuran ani duygular ile karakterizedir. Fiziksel belirtiler göğüs ağrısı, kalp çarpıntısı, nefes darlığı, baş dönmesi, karın rahatsızlığı ve ölüm korkusu içerir.

Obsesif-Kompülsif Bozukluk: Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) olan insanlar, kontrol edemeyeceklerini düşündükleri yinelenen istenmeyen düşünceler (takıntılar) veya ritüellerden (zorunluluklar) dolayı muzdariptir. El yıkama, sayma, kontrol etme veya temizleme gibi ritüeller sıklıkla takıntılı düşünceleri önleme veya onları uzaklaştıracakları umuduna göre yapılır.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB): Şiddet, istismar, doğal felaketler gibi bir travmatik olay yaşadıktan sonra ortaya çıkan kalıcı semptomlar ya da kişinin hayatta kalma veya emniyet duygusuna karşı başka bir tehlike ile karakterizedir. Yaygın belirtiler arasında kabuslar, flashbackler, duyguları uyuşturması, depresyon, kolaylıkla şaşkına dönme ve öfkeli, sinir bozucu veya dikkat dağıtıcı hissetme sayılabilir.

Fobi: Gerçek bir tehlike oluşturmayan ya da çok az şey ortaya koyan aşırı, sakat ve mantıksız bir korku, korku, nesnelerden veya durumlardan kaçınmaya yol açar ve insanların yaşamlarını sınırlamasına neden olabilir. Ortak fobiler arasında agorafobi (dış dünyadan korkma), sosyal fobi, Bazı hayvanların korkusu, araba sürmek, yükseklikler, tüneller veya köprüler ve uçak fobisi.

Genel Anksiyete Bozukluğu: Günlük rutin yaşam olayları ve faaliyetleri hakkında en az altı ay süren, kronik, abartılı endişe, beklemek için çok az sebep olmasına rağmen neredeyse her zaman en kötü ihtimali beklemektedir. Yorgunluk, titreme, kas gerginliği, baş ağrısı veya mide bulantısı gibi fiziksel semptomları beraberinde getirir.

Anksiyete için Risk Faktörlerini Belirleme

Depresyon gibi, anksiyete bozuklukları da yaşlı erişkinlerde genellikle fark edilmemektedir. Kaygı, yaşlı bir yetişkinin fiziksel sağlığını daha da kötüleştirebilir, günlük aktivitelerini yapma yeteneklerini düşürebilir ve refah hissini azaltabilir.

Risk Faktörlerini Kontrol Edin

Yaşlı yetişkinlerde kaygı, birçok önemli risk faktörüyle bağlantılı olabilir. Bunlar,

Kötü sağlık duyguları Uyku bozukluğu İlaçların yan etkileri (örneğin steroidler, antidepresanlar, uyarıcılar, bronkodilatörler / inhalerler, vb.) Alkol veya reçeteli ilaç yanlış kullanım veya istismar Günlük aktivitelerde fiziksel sınırlamalar Stresli hayat olayları Çocukluğunda olumsuz ya da zor olaylar Fiziksel sağlık belirtileri ile aşırı endişe Kronik tıbbi durumlar (özellikle kronik obstrüktif akciğer hastalığı [KOAH], aritmiler ve angina dahil kardiyovasküler hastalık, tiroid hastalığı ve diyabet)

Tedavi seçenekleri

Anksiyete için en yaygın ve etkili tedavi, terapi ve ilaç kombinasyonudur, ancak bazı insanlar sadece tek bir tedavi yönteminden yararlanamayabilir. Bu nedenle bir uzmanın önereceği tedavi planında ilerlemek en doğru yol olacaktır.

Siz veya tanıdığınız biri herhangi bir anksiyete belirtisi yaşıyorsa derhal profesyonel yardım almalısınız.

"