Yaygın Anksiyete Bozukluğu - Psikiyatr Dr. Aytül Gürbüz Tükel
Yaygın Anksiyete Bozukluğu
Yaygın anksiyete bozukluğunda, anksiyete yaygın ve süregen bir özellik gösterir. Yaşam olaylarına tepki olarak ortaya çıkan, kısa süreli anksiyete durumları bu tanım içinde yer almaz. Bu tür bozukluğu olan kişi, nedeni belirsiz bir endişe, kötü bir şeyler olacağı korku ve beklentisi içindedir. Yaşanan sıkıntı ve huzursuzluk duygusu dış etkenlerle açıklanamamakta, sıradan gündelik olaylar karşısında bile yoğun bir anksiyete yaşanmaktadır. Anksiyetenin ısrarlı olması ve yoğunluğu, günlük işlevleri engelleyebilmekte, ağır derecelerinde yaşantı tümüyle felç olabilmektedir.
Epidemiyoloji
Yaygın anksiyete bozukluğunun diğer psikiyatrik hastalıklardan ayırıcı tanısını yapmanın her zaman kolay olmaması, bu hastalığın sıklık ve yaygınlığının saptanmasını da güçleştirebilmektedir. Son yıllarda yapılan bir araştırmada, bu bozukluğun yaşam boyu yaygınlığı % 5.1 olarak bildirilmiştir.
Hastaların çoğu bu bozukluğun çocukluk ya da ergenlik döneminde başladığını bildirse de, erişkin dönemde de başlayabilmektedir.
Epidemiyolojik araştırmalarda, erkek/kadın oranı yaklaşık 2/3 olarak bildirilmiştir.
Başvuru Yakınmaları
Yaygın anksiyete belirtileri çok sayıda ve çeşitlidir. Hastalar huzursuz ve gergin bir görünüme sahiptir. Sık olarak sinirlilik, tedirginlik içinde olma, yerinde duramama halinden yakınırlar. Belirli bir neden yokken, olabilecek şeyler hakkında endişe ve üzüntü duyarlar. Kas gerginliğinden kaynaklanan titremeler, seğirmeler, kas ağrıları görülebilir. Kas gerginliği, özellikle baş, boyun ve sırtta ağrılara yol açar. Sıkışma ve baskı tarzındaki baş ağrıları tipiktir. El becerilerini bozacak bir düzeye varabilen el titremeleri görülebilmektedir. Güçsüzlük, kolay yorulma kas gerginliğinin diğer belirtileri olarak mevcut olabilir.
Yaygın anksiyete bozukluğu olgularının çoğu bedensel belirtilerden yakınmaktadır. Özellikle avuç içlerinde belirgin olan terleme, ateş basması, ağız kuruluğu ya da tükrük salgısında artma, yutma güçlüğü, boğazda düğümlenme hissi görülebilir. Soluk alma güçlüğü, boğulma hissi, çarpıntı, kalp atım sayısında artma, bulantı, diyare, çeşitli abdominal rahatsızlıklar, sık idrara çıkma yaygın olarak görülen diğer belirtilerdir. Ayrıca, kulak çınlaması, görmede bulanıklık, baş dönmesi, uyuşmalar ortaya çıkabilmektedir. Sindirim, solunum, kardiyovasküler, genitoüriner ve merkezi sinir sistemlerine ilişkin birçok belirtinin, yaygın anksiyetenin bedensel belirtileri olarak ortaya çıkabilmesi, fiziksel hastalıklarla ayırıcı tanı açısından önem taşır.
Yaygın anksiye bozukluğunun diğer bir belirtisi, aşırı uyarılma halinin görülmesidir. Sıklıkla kendilerini diken üstünde hissederler, tepkileri aşırıdır. Düşüncelerini yoğunlaştırma zorlukları olabilir. Uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte güçlük çekebilirler.
Ayırıcı Tanı
Anksiyete belirtilerinin hemen tüm psikiyatrik hastalıklarda görülebilmesi, yaygın anksiyete bozukluğunun ayırıcı tanısını güçleştirmektedir. Kimi yazarlar, yaygın anksiyete bozukluğu adı altında ayrı bir tanı kategorisinin varlığının tartışmalı olduğunu ileri sürmektedir.
a) Panik Bozukluğu: Panik bozukluğu olan hastalarda, nöbetler halinde gelenler dışında, yeni bir nöbet geleceği tehditine dayanan bir anksiyete mevcuttur. Yaygın anksiyete bozukluğunda ise, hasta anksiyetesinin nedenini açıklayamaz, olası yaşam olayları konusunda abartılı bir endişe hali ve düşünceler mevcuttur. Her iki tanı birlikte konulabilir.
b) Depresyon: Anksiyete depresif bozukluklarda sık görülen bir belirtidir. Ayrıca, yaygın anksiyete bozukluğunda da depresif belirtilere rastlanmaktadır. Depresyonda görülen endişenin içeriği temelde anksiyöz olmaktan çok depresiftir ve geleceğe umutsuz bakış ve olumsuz benlik algılaması tipik olarak mevcuttur. En önemli tanı hatası, ajitasyonla giden şiddetli bir depresyonu, yaygın anksiyete bozukluğu olarak değerlendirmekle yapılabilir. Dikkatli bir klinik muayene ile iki durumu birbirinden ayırmak mümkündür.
c) Şizofreni: Şizofrenide, psikotik bulgularla birlikte ya da bu tür bulguların ortaya çıkmasının öncesinde yaygın bir anksiyetenin mevcut olabileceği unutulmamalıdır.
d) Fiziksel Hastalıklar: Hipertiroidizm, hiperparatiroidizm, Cushing gibi fiziksel hastalıklar yaygın anksiyete belirtileri ile birlikte olabilir. Yaygın anksiyete bozukluğu tanısı, belirtiler organik bir etken tarafından başlatılmadığı ya da sürdürülmediği durumlarda konulmalıdır.
e) Psikoaktif Maddelere Bağlı Entoksikasyon ve Yoksunluk Durumları: Kafein, kokain ve amfetamin gibi maddelere bağlı entoksikasyonlarda, sedatif, hipnotik ve anksiyolitik ilaçların ve alkolün uzun süre kullanıldıktan sonra kesilmesine bağlı yoksunluklarda yaygın anksiyete belirtileri görülebilmektedir. Bu gibi durumların varlığında yaygın anksiyete bozukluğu tanısı konulmamalıdır.
Ortaya Çıkartıcı Etkenler ve Hastalığın Gidişi
Genellikle sinsi bir başlangıç, kronik, ancak dalgalanan bir seyir gösteren yaygın anksiyete bozukluğunda, stresli durumlar yakınmaların başlatıcısı olabilir. Tedavi için başvuran birçok kişinin kendisini bildi bileli anksiyeteli ve sinirli olarak tarif etmesi, hastalığın hazırlayıcısı olan etkenlerin belirlenmesini güçleştirmektedir. Ayrıca, birçok hasta, yakınmalarının başlamasından, ailevi sorunlar, kişiler arası ilişkilerde yaşanılan güçlükler, mesleki zorlanmalar gibi yaşam olaylarını sorumlu tutsalar da, söz konusu yaşam olaylarının anksiyetenin nedeninden çok, anksiyeteli olmanın bir sonucu olabileceği unutulmamalıdır.
İlaç Tedavisi
Benzodiazepinler ve anti-anksiyete etkisi olan antidepresan ilaçlar tedavide kullanılır.
Psikoterapi
Destekleyici Yaklaşım: Hastanın sorunları empatik bir yaklaşımla ele alınıp tartışılır ve uygun çözümler, rahatlatıcı yollar bulunmasında yardımcı olunur.
Gevşeme Yöntemleri: Hastaya kaslarını gevşetme, düzenli ve rahat soluma, düşüncelerini rahatlatıcı konulara yöneltme egzersizleri yaptırılır. Bireylere, kendilerine özgü kaygı belirtilerini tanımaları ve günlük yaşamlarında gevşeme yoluyla bu belirtileri ortadan kaldırmaları öğretilerek, gevşeme yönteminin etkin bir başa çıkma becerisi olarak kullanımı mümkün olabilmektedir.
Bilişsel-Davranışçı Terapi: Bu terapi yöntemi, anksiyetenin bireye özgü tehlike ve tehdit ağırlıklı biliş ve varsayımlardan kaynaklandığı üzerine oturtulmaktadır. Tedavi sırasında öncelikle, tehlikenin gerçekdışı yorumlanması şeklindeki anksiyeteyle ilintili bilişlerin tanınması ve yeniden yapılandırılması hedeflenir. Bu tür tedavi programları, bilişsel yeniden yapılandırma dışında, kişinin tehlikeli olarak algıladığı ortama uyumunun sağlanmasına yardımcı olmak üzere, duygusal ve davranışsal değişiklikleri de içerirler.
Hasta ve Aileye Bilgi ve Danışmanlık
Hastayla kurulan ilişkide, güven veren bir yaklaşım içinde olunmalıdır. Hastanın gerçekdışı korkularına karşı durabilmesi, ancak bu tür bir yaklaşımla mümkün olabilir. Anksiyete doğuran durumların üstüne gitmesi yönünde hastayı yüreklendirici bir tutum, tedavi sürecine olumlu bir katkı sağlayacaktır. Anksiyete doğuran çevresel etkenlerin varlığında, aile tedavi ekibiyle işbirliğine girerek, stres kaynaklarının tanınması ve azaltılmasında etkin bir rol üstlenebilir.
Yaygın anksiyete bozukluğu yakınmaları olan bireylerin anksiyolitik ilaçlara ve alkole bağımlılık (ya da kötüye kullanım) geliştirebilmeleri önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Hasta ve yakınlarıyla, bu tür konularda bilgilenmelerini ve uygun tedavi ve çözüm yollarına yönelmelerini sağlama açısından iyi bir işbirliği kurulmalıdır.