Karın Ağrısı Nedir? Karın Ağrısı Nasıl Önlenir? Karın Ağrısı Nedenleri

Karın Ağrısı Nedir? Karın Ağrısı Nasıl Önlenir? Karın Ağrısı Nedenleri

Karın Ağrısı

Hemen her insan zaman içerisinde karın ağrısı yaşar. Karın ağrıları hafif, şiddetli, keskin, kramplı, sürekli veya tekrar eden özelliklere sahip olabilir. Karın ağrısı kısa süreli olduğu zaman akut karın ağrısı veya haftalar, aylar veya yıllar içinde ortaya çıkarak uzun süreli olduğu zaman kronik karın ağrısı olarak tanımlanır.

Karın Ağrısının Özellikleri Ve Türleri Nelerdir?

Karın bölgesindeki ağrılar hafif veya şiddetli olabilir. Akut karın ağrısı kısa sürede gelişir ve genellikle birkaç saat ila birkaç gün içinde düzelir. Kronik karın ağrısı ise aralıklı yani epizodik olabilir, yani gelip gidebilir. Bu tür ağrı haftalar, aylar, hatta yıllar boyunca mevcut olabilir. Bazı kronik durumlar, zamanla giderek kötüleşen ilerleyici ağrıya neden olur.

Normal şartlarda karın ağrısı kısa süre içerisinde kendiliğinden geçse dahi, daha fazla ağrıya neden olmadan hareket edemeyecek kadar şiddetli karın ağrısı olan, hareketsiz oturamayan veya rahat bir pozisyon bulamayan bireyler derhal bir doktora başvurmalıdır.

Eğer karın ağrısı şiddetli acı veriyorsa ya da ağrının yanı sıra ateş, eklenmedik ani kilo kaybı, ciltte sarı görünüm, kalıcı mide bulantısı, kusma, kanlı dışkı, karın şişmesi, ya da karın bölgesine temas edince aşırı hassasiyet gibi belirti ve semptomlar gözlemleniyorsa, birey mutlaka tıbbi yardıma başvurmalıdır.

Karın ağrısından endişelenen ya da karın ağrıları birkaç günden fazla süren kişiler de tıbbi destek almalıdır.

Nedenleri Karın Ağrısı Neden Olur?

Karın ağrısı birçok olası nedeni mevcuttur. Gaz ağrıları, hazımsızlık veya kas ağrıları gibi en yaygın nedenler genellikle ciddi değildir. Menstrüasyonla ilişkili kramplar da alt karın ağrısının potansiyel bir kaynağıdır, ancak bunların daha yaygın olarak pelvik ağrıya neden olduğu bilinmektedir. Diğer durumlar ise acil tıbbi müdahale gerektirebilir. Karın ağrısının yeri ve özellikleri önemli ipuçları sağlarken, zamanla değişimi özellikle nedenini belirlemede yararlıdır.

Karın ağrısına birçok vakada karın bölgesindeki organları etkileyen enflamasyon veya hastalıklar neden olur. Karında bulunan başlıca organlar arasında apandisit, böbrekler, dalak, ince ve kalın bağırsaklar, karaciğer, karın, pankreas, ve safra kesesi bulunur.

Viral ve bakteriyel gastroenteritler, Abdominal aort anevrizması, Apandisit, Bağırsak tıkanıklığı, Böbrek enfeksiyonu (piyelonefrit, böbrek taşı), Çocuklarda intususepsiyon, Dalak apsesi, Dalak enfeksiyonu, Divertikülit, diyabetik ketoasidoz, Duodenit (ince bağırsağın ilk bölümünde iltihaplanma), Ektopik gebelik yani döllenmiş yumurtanın uterusun dışına yerleşmesi ve orada büyümesi, Fekal impaksiyon (ortadan kaldırılamayan sertleştirilmiş dışkı), İdrar yolu enfeksiyonu Kalp krizi, Karaciğer apsesi (karaciğerde irin dolu cep), Kolanjit (safra kanalı iltihabı), Kolesistit, Mezenterik iskemi (bağırsaklara kan akışının azalması), Karın organlarını yerinde tutan zarın kıvrımlarında şişmiş lenf düğümleri, Bağırsaklardan kan taşıyan bir damarda tıkanıklık, Pankreatit (pankreas iltihabı), Perikardit (kalp çevresindeki doku iltihabı), Karın zarının iltihabı, Plörezi (akciğerleri çevreleyen zarın iltihabı), Fallop tüplerinin iltihabı, Sistit (mesane iltihabı) ve iç organların travmatik hasarları bulunabilir. Angina yani kalbe giden kan akışının azalması, Çölyak hastalığı, Endometriozis, Fonksiyonel dispepsi, Gastrit Gastroözofageal reflü hastalığı, Gerilmiş veya çekilmiş karın kası, Kasık fıtığı, Mittelschmerz (yumurtlama ağrısı), Orak hücre anemisi, Pelvik inflamatuar hastalık Safra taşları, Ülser, Ülseratif kolit, ve yumurtalık kistleri bulunur. Böbrek kanseri, Büyümüş dalak (splenomegali), Crohn hastalığı yani bir tür inflamatuar bağırsak hastalığı, Hepatit, Karaciğer kanseri, Kurşun zehirlenmesi, Mide kanseri, Non-Hodgkin lenfoma, Pankreas kanseri, Safra kesesi kanseri, Tubo-ovaryen apsesi yani fallop tüpü ve yumurtalık içeren irin dolu bir apse, ve üremi yani kanda atık ürünlerin birikmesi bulunur. Tanı Yöntemleri Karın Ağrısının Nedeni Nasıl Teşhis Edilir?

Karın ağrısının nedenini teşhis etmek için doktor öncelikle bir fizik muayene gerçekleştirir ve hastanın sağlık geçmişi hakkındaki bilgileri soracağı çeşitli sorular ile öğrenmeyi hedefler. Birey gözlemlediği bütün belirtilerini bu muayene sürecinde doktor ile konuşmalı ve sahip olabileceği diğer koşullar veya hastalıklarla ilgili bilgileri paylaşmalıdır.

Doktor karın bölgesindeki hassasiyet ve şişliği kontrol etmek için karnın çeşitli bölgelerine hafifçe bastırmayı içeren fizik muayeneyi gerçekleştirdikten sonra karın ağrısının nedeni kesin olarak belirlemek için bir dizi laboratuvar testi yapılmasını uygun görebilir. Doktorun hangi testleri isteyeceği, ağrının şiddeti ve karındaki yeri gibi bilgilere göre değişecektir.

Örneğin manyetik rezonans görüntüleme yani MRG taramaları, ultrasonlar ve röntgen çekimi gibi görüntüleme testleri, karın içindeki organları, dokuları ve diğer yapıları ayrıntılı olarak görüntülemek için kullanılır. Bu testler tümörleri, yırtılmaları ve iltihabı teşhis etmeye yardımcı olabilir.

Karın ağrısının nedenini belirlemek için kullanılan diğer tetkik yöntemleri arasında kolon ve bağırsakların içine bakmak için gerçekleştirilen kolonoskopi, yemek borusu ve midedeki iltihabı ve anormallikleri tespit etmek için gerçekleştirilen endoskopi ile midede iltihaplanma, tıkanıklıklar, ülserler ve diğer anormallikler ya da büyümelerin varlığını kontrol etmek için kontrast boya kullanan özel bir X-ışını testi bulunur. Doktor bakteriyel, paraziter ve viral enfeksiyonların kanıtlarını aramak için kan, idrar ve dışkı örneklerini alarak laboratuvara gönderebilir.

Tedavi Yöntemleri Karın Ağrısı Nasıl Önlenir?

Karın ağrısının tüm biçimleri önlenebilir değildir. Ancak bazı vakalarda, sağlıklı bir diyet takip takibi, sık sık su içilmesi, düzenli egzersiz yapmak ve öğünleri daha küçük yemek gibi önlemler karın ağrısı geliştirme riskini en aza indirebilir. Yemekten hemen sonra yatmak mide yanmasına ve karın ağrısına neden olabilir. Tıp uzmanları yemekten sonra yatmadan önce en az 2 saat beklemeyi önerir. Crohn hastalığı gibi bir kronik rahatsızlığı olan bireyler rahatsızlığı en aza indirmek için doktorun verdiği diyete tamamen uymalıdır.

Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır. Güncellenme Tarihi: 10 Ağustos 2022 Çarşamba Yayımlanma Tarihi: 10 Ağustos 2022 Çarşamba

Tıbbi Birimler Lütfen Bekleyiniz Acil Servis Ağrı Tedavisi İç Hastalıkları

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde, sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

Kimlik bilgileriniz: Adınız, soyadınız, T.C. Kimlik numaranız, pasaport numaranız veya geçici TC Kimlik numaranız, doğum yeri ve tarihiniz, medeni haliniz, cinsiyetiniz, sigorta veya hasta protokol numaranız ve sizi tanımlayabileceğimiz diğer kimlik verileriniz. İletişim Bilgileriniz: Adresiniz, telefon numaranız, elektronik posta adresiniz ve sair iletişim verileriniz, müşteri temsilcileri ya da hasta hizmetleri tarafından çağrı merkezi standartları gereği tutulan sesli görüşme kayıtlarınız ile elektronik posta, mektup veya sair vasıtalar aracılığı ile tarafımızla iletişime geçtiğinizde elde edilen kişisel verileriniz. Muhasebesel Bilgileriniz: Banka hesap numaranız, IBAN numaranız, kredi kartı bilginiz, faturalama bilgileriniz gibi finansal verileriniz. Sağlık hizmetlerinin finansmanı ve planlaması amacıyla özel sağlık sigortasına ilişkin verileriniz ve Sosyal Güvenlik Kurumu verileriniz. Hastane veya tıp merkezlerimizi ziyaret etmeniz halinde güvenlik ve denetim amaçlı tutulmakta olan kamera kayıtları görüntüleriniz. Otoparkı kullanmanız halinde araç plaka veriniz. Sağlık Bilgileriniz: Laboratuvar sonuçlarınız, test sonuçlarınız, muayene verileriniz, randevu bilgileriniz, check-up bilgileriniz, reçete bilgileriniz dahil ancak bunlarla sınırlı olmaksızın tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi sırasında veya bunların bir sonucu olarak elde edilen her türlü sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verileriniz. www.acibadem.com.tr sitesine veya www.acibadem.com.tr/AcibademOnline/TR/MainPage adresine gönderdiğiniz veya girdiğiniz sağlık verileriniz ve sair kişisel verileriniz. Acıbadem’e veya Acıbadem Grup şirketlerinden herhangi birine iş başvurusunda bulunmanız halinde bu hususta temin edilen özgeçmiş dâhil sair kişisel verileriniz ile Acıbadem Grubu çalışanı ya da ilişkili çalışan olmanız halinde hizmet akdiniz ve işe yatkınlığınız ile ilgili her türlü kişisel verileriniz.

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

Kimliğinizi teyit etme, Kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi. İlgili mevzuat uyarınca Sağlık Bakanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Hastane ve Tıp Merkezlerimizin iç işleyişi ile günlük operasyonların planlanması ve yönetilmesi. Hastane Yönetimi, Hasta Hakları, Hasta Deneyimi bölümleri tarafından hasta memnuniyetinin ölçülmesi, arttırılması ve araştırılması. İlaç temini. Randevu almanız halinde randevu hakkında sizi haberdar edebilme. Risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerini geliştirme amacıyla analiz yapma. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından sağlık hizmetlerinizin finansmanı, tetkik, teşhis ve tedavi giderlerinizin karşılanması, müstehaklık sorgusu kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Araştırma yapılması. Yasal ve düzenleyici gereksinimlerin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerinin finansmanı kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgileri paylaşma. Kalite, Hasta Deneyimi, Bilgi Sistemleri bölümleri tarafından risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından hizmetlerimiz karşılığında faturalandırma yapılması ve anlaşmalı olan kurumlarla ilişkinizin teyit edilmesi. Pazarlama, Medya ve İletişim, Çağrı Merkezi bölümleri tarafından kampanyalara katılım ve kampanya bilgisi verilmesi, Web ve mobil kanallarda özel içeriklerin, somut ve soyut faydaların tasarlanması ve iletilebilmesi.

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi,

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği, Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Korunması Yönetmeliği, Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuat hükümleridir.

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca,

Kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenme, Kişisel veriler işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme, Kişisel sağlık verilerine erişim ve bu verileri isteme, Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme, Kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesine ve/veya kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesine ilişkin işlemlerin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme hakkını haizsiniz.

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak,

(i) ATATÜRK MAH.FEZA SK.NO:3/8 ATAŞEHİR, Istanbul, Türkiye adresine kargo ile ıslak imzanızı taşıyan bir dilekçe ile “Kurumsal Sekretarya” departmanı dikkatine Zarfına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Bilgi Talebi” yazılarak gönderebilirsiniz, (ii) Noter kanalıyla gönderebilir, (iii) acibademsaglik@hs02.kep.tr adresine güvenli elektronik ya da mobil imzalı olarak, kayıtlı elektronik posta adresi veya sistemimizde kayıtlı elektronik e-posta adresiniz aracılığıyla ve/veya (iv) Acıbadem’e hitaben yazdığınız “word veya pdf.” formatındaki bir dosyayı güvenli eimza ile imzalayarak kisiselveri@acibadem.com ‘a e-posta’nın konu kısmına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Bilgi Talebi” yazarak iletebilirsiniz.

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

SIK ZİYARET EDİLENLER Akciğer kanseri Bağırsak kanseri Böbrek nakli Cilt kanseri Gırtlak kanseri Hemoroid Kalp krizi belirtileri Kan kanseri (Lösemi) Karaciğer nakli Kemik iliği nakli Kolon kanseri Koronavirüs Belirtileri Lenf kanseri Lenfödem Meme kanseri Mide kanseri Pankreas kanseri Prostat kanseri Rahim kanseri Vücut kitle endeksi hesaplama


Ana Sayfa Hastaneler Doktorlar Medikal Teknolojiler Kurumsal Bilgiler Sponsorluklar Bilgilendirilmiş Onamlar Kişisel Verilerin Korunması İletişim

Web sitemizde bulunan tüm görsellerin, işitsel veya içerik bilgilerinin izinsiz kullanılması yasaktır. Durumun tespit edilmesi halinde hukuki yollara başvurulacaktır.

"
Karın Ağrısı Nasıl Geçer? Büyük Anadolu Hastanesi

Karın Ağrısı Nasıl Geçer? Büyük Anadolu Hastanesi

Karın Ağrısı Nasıl Geçer?

Yaşanan karın ağrısı, altta yatan birçok nedene bağlı olabilir. Karın ağrısı başlama zamanı, yaşanma sıklığı ve şiddetine göre akut yani aniden başlayan ve kronik olarak sınıflandırılır. Bu ağrının hissedilmesi ise kişinin sahip olduğu fiziksel özelliklerine, sosyal yapısına ve psikolojik durumuna göre farklılık gösterebilir. Peki karın ağrısına ne iyi gelir? Karın ağrısı için uygulanacak tedavi ağrıya neden olan faktöre göre farklılık göstermekle birlikte bu nedenin belirlenmesi için mutlaka bir uzman doktor görüşü alınmalıdır.

Karın Ağrısı Nedir?

Karın ağrısı, göğüs kafesi ile leğen kemiğinin iç kısmı arasında hissedilen ağrılara verilen genel addır. Bu ağrılar genellikle belli bir uyaran sonrası yaşanır. Daha önce de belirtildiği gibi karın ağrılarının hissedilmesi ise kişinin sahip olduğu fiziksel özelliklerine, sosyal yapısına ve psikolojik durumuna göre farklılık gösterebilir. Yaşanan karın ağrıları belli bölgede sınırlı olabildiği gibi başka bölgelere de yayılım gösterebilir ve yansıyan ağrı olma özelliği de vardır. Bunun yanında karın dışı organlar da karın ağrısına sebebiyet verebilir.

Karın Ağrısı Neden Olur?

Karın ağrısı nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Ağrı karın içinde bulunan organdan, organı saran periton adı verilen zardan, organlarla bağlantılı olan sinir yapılarında ya da organı besleyen damarlardan kaynaklanabilir. Karın içindeki organların ya da dokuların tıkanması, gerilmesi, hareketinin azalması ya da durması, organın ülseri ya da iltihabı, organın enfeksiyonu, organın beslenmesini sağlayan damarların tıkanıklığı, organ ile bağlantılı olan sinir dokusunu sarması gibi durumlar da nedenler arasındadır. Sindirim sistemine ilişkin sorunlar (pankreas, safra yolları, mide-barsak), Üriner sistemdeki hastalıklar (idrar yolları, boşaltım sistemi), Bazı metabolik rahatsızlıklar (diyabetik komalar, üremi), Kadınlarda görülen bazı jinekolojik hastalıklar, Psikojenik sorunlar (panik bozukluklar, depresyon, kaygı bozuklukları gibi).

Karın Ağrısı Belirtileri Nelerdir?

Genellikle burulma, kramp, kıvrandırıcı, yanma, sıkışma şeklinde tarif edilen karın ağrısı ile mide bulantısı, kusma gibi durumlarla yaşanabilir. Bazı hastalar ağrıyı daha az hissettiği öne doğru eğilme, sırt üstü yatma, ağrının üstüne yatma gibi ağrının daha az hissedildiği vücut duruşunu alırlar. Yaşanan ağrının şiddeti ve belirtisi nedene göre farklılık gösterebilir. Diğer belirtiler genel olarak aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

Ateş, Huzursuzluk, İştahsızlık, Kanama, Kilo kaybı, Koma hali Solukluk, Terleme. Karın Ağrısı Türleri Nelerdir?

“Karın ağrısı nasıl geçer?” sorusunun yanıtı kadar karın ağrısı türlerinin ne olduğu da merak konusu. Karın ağrısı başlangıç zamanına göre akut (aniden başlayan) veya kronik olarak adlandırılabilir. Bu başlangıç hızı ağrının ciddiyeti hakkında fikir verir. Aniden başlayan, yeri belli bölgeyi kapsayan, şiddetli yaşanan ağrılar damar tıkanması ya da organ yırtılması gibi ciddi sorunlara işaret edebilir. Bunun yanında ağrının şiddet değiştirmesi ve yayılımı da tanı hakkında fikir sunabilir. Örnek vermek gerekirse, göbek çevresinden aniden başlayan ve değişen şiddette karın ağrısının sağ alt kadrana geçmesi kişide akut apandisit olduğunu düşündürebilir. Kronik karın ağrıları genellikle 6 aydan daha uzun süre hissedilir. Kronik ağrılar aralıklı, sürekli ya da tekrarlayıcı olabilir. Bunun yanında ağrının nedeni mekanik bir sorun kaynaklı olabileceği gibi iltihaba bağlı da gelişebilir. Nadir olarak da metabolik ve nörolojik nedenlerden kaynaklanabilir. Bazı karın ağrıları için tanı konulamaz ve nedeni belirlenemez. Ancak karın ağrıları kanser, karın içi kitleler, bazı psikiyatrik hastalıklar kaynaklı da olabilir.

Karın Ağrısı Nasıl Tedavi Edilir?

Tedavide karın ağrısının nedenlerinin bilinmesi önemlidir. Çünkü uygulanacak tedavi ve karın ağrısı için ilaç ağrının nedenine, yerine, şiddetine ve eşlik eden bulgulara göre değişir. Bu nedenle ilk olarak mutlaka doktora başvurulmalı ve uzman görüşü alınmalıdır. Doktor kontrolü olmadan ve tanı alınmadan ağrı kesici ilaç kullanılması halinde hastalığın komplikasyonları ve şiddeti gölgelenebilir ve tanı gecikebilir.

Tedavi aşamasında hastadan detaylı öykü alınır ve hasta muayene edilir. Ardından gerekmesi durumunda karın grafisi, kan tahlilleri, ultrason, endoskopik işlemler, dışkı ve idrar analizleri, bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemleri kullanılabilir. Bu yöntemlerden uygun olanı ile karın ağrısının nedeni belirlendikten sonra tedavi süreci ve tedavi şekli planlanır. Bazı durumlarda en uygun tedavi (bağırsak gazını ya da mide asidini düzenleyen ilaçlar, sindirime yardımcı bazı ilaçlar, antibiyotikler, gaz ilaçları gibi) ilaç tedavisiyken akut yani aniden başlayan karın ağrısı durumunda (barsak perforasyonu ya da akut apandisit gibi) tek tedavi seçeneği cerrahidir.

Bunun yanında hazımsızlık, gaz, şişkinlik gibi sindirim problemlerinden kaynaklanan bazı karın ağrılarında kişinin yaşam şeklinde yapılacak değişiklikler yeterli olabilir. Yaşam şeklinde yapılacak değişiklikler beslenme alışkanlıklarının gözden geçirilmesini, sigara ve alkol tüketiminin azaltılmasını, daha hareketli yaşam tarzının benimsenmesini, stresten uzak durulmasını içerir. Bu hususta beslenme saatlerinin düzenlenmesi, asit içeriği yüksek olan ve sindirilmesi zor olan besinlerin azaltılması önemlidir.

Karın Ağrısı Başka Hangi Hastalıklarla Karıştırılabilir?

Karın ağrısına sebep olan birçok hastalık bulunur. Bu hastalıklar konumu ve ağrı özellikleri ile karıştırılabilir. Örnek vermek gerekirse Ailevi Akdeniz ateşi hastalığı ile akut apandisit hastalığının ağrılarının birbirini andırması gibi. Karın ağrısı ile benzer belirtiler sunduğu hastalıklar aşağıdaki gibidir:

Kanlı ishal (dizanteri), İltihabi barsak hastalıkları (ülseratif kolit ve Crohn gibi), Böbrek taşı ağrısı, Tendon ağrıları.

Ayrıca karın dışı organlarda bulunan hastalıklar da (mide ülseri, mide iltihabı, kalp krizi) karın ağrısının kaynağı olabilir ve tanı da değerlendirilmelidir.

Ne Zaman Doktora Gidilmelidir?

Ani başlayan ve şiddetli yaşanan karın ağrıları ciddiye alınması gereken bir sağlık sorununa işaret edebilir. Doktora başvurulması gereken durumlar:

Hastanın genel durumunda bozulma, bilinç kaygı gibi belirtilerin de eşlik ettiği karın ağrıları da acil bir durumu gösterebilir. Bu türden karın ağrılarında hemen doktora başvurulmalıdır. Yaşanan ağrının şiddetini artırması, ağrıya kusma ve bulantının eşlik etmesi, karın bölgesine dokunulduğunda şiddetli hassasiyet hissedilmesi veya nefesin kesildiği ağrının yaşanması durumunda da doktor görüşü acil olarak alınmalı. Karın ağrısına aniden başlayan sarılık eşlik ediyorsa bu da doktor kontrolü gerektiğini gösterebilir. Ağrı ile birlikte makattan ya da ağızdan kanama bulgusu olması acil müdahale edilmesi gereken sindirim yolu kanamasından kaynaklı olabilir. Kişi karın ağrısı ile birlikte dışkı ve gaz çıkışının tamamen kesildiğini hissediyorsa bu barsak tıkanıklığını işaret ediyor olabilir. Renal kolik durumunu düşündüren ve kişiyi kıvrandıran ağrılar da mutlaka böbrek taşı bakımından değerlendirilmelidir. Kadın hastalıklarında alt kadran ağrılarının ani başlaması durumunda jinekolojik tanılar düşünülebilir. Kişi kronik ağrılarla birlikte kilo veriyorsa kanser değerlendirmesi yapılmalıdır. Karın ağrısına kronik ishal eşlik ediyorsa çölyak hastalığı gibi emilim bozukluğuna neden olan hastalıklar uzman tarafından sindirim sistemi rahatsızlıkları bakımından değerlendirilmelidir.

Hafif Karın Ağrısı Durumunda Neler Yapılabilir?

“Hafif karın ağrısı nasıl geçer evde çözüm yolları nelerdir?” diye merak ediyorsanız ciddi olmayan hafifi şiddette yaşanan karın ağrılarını geçirmek adına bitki kürleri ya da çaylardan faydalanabilirsiniz. Ancak bu bitkisel çayları tüketmeden ve kürleri uygulamadan önce mutlaka uzman doktora danışmalısınız. Doktorunuzun onayıyla faydalanabileceğiniz bitkisel kaynaklar aşağıdaki gibidir:

Nane limon çayı Papatya çayı Rezene çayı Tarçın çayı Zencefil çayı

Yine hafif karın ağrısı durumunda bağırsaklarınızın dinlenmesi için katı gıda almaya ara verebilirsiniz ya da sindirimi kolay besinleri tüketebilirsiniz. Bunun yanında bol su tüketebilir ve ılık duşla vücudunuzun rahatlamasını sağlayabilirsiniz. Yukarıda belirtilen bitkisel kürleri ve uygulamaları yapmadan önce mutlaka doktorunuzun görüşünü almalı ve hafif karın ağrısı durumunda uygulamalısınız.

"
Izofreni: Nedir, Belirtileri, Teşhis ve Tedavisi | Anadolu Sağlık Merkezi

Izofreni: Nedir, Belirtileri, Teşhis ve Tedavisi | Anadolu Sağlık Merkezi

Şizofreni: Nedir, Belirtileri, Teşhis ve Tedavisi

Şizofreni uzun süreli devam eden kronik bir ruh sağlığı sorunudur.

Şizofreni uzun süreli devam eden kronik bir ruh sağlığı sorunudur. Şizofreni durumunda semptomlar sanrıları (olağandışı inançlar), halüsinasyonları (gerçekte var olmayan şeyler görmek), düzensiz konuşmayı, düşünme güçlüğünü ve motivasyon eksikliğini içerebilir. Belirtilerin çoğu farklı tedavi yaklaşımları yardımıyla büyük ölçüde gerileme gösterebilir. Şizofreni için kesin iyileşme sağlayan bir tedavi mevcut olmasa da var olan seçenekler yardımıyla çoğu olguda belirtilerin kontrol altına alınması ve tekrarının azaltılması mümkündür.

Şizofreni Nedir?

Şizofreni en az bir ay süren semptomlarla giden kronik bir ruh sağlığı sorunudur ve sıklıkla kişinin ömür boyu tedavi görmesini gerektirir. Kişinin sanrıları dan bahsettiği veya sanrılara göre davrandığı zamanlar dışında işlev ve davranışla ilgili herhangi bir sorunu varmış gibi görünmeyebilir. Şizofreni hastalığı ortaya çıkan semptomlara göre kendi içerisinde aşağıdaki gibi çeşitlere ayrılır :

Katatonik şizofreni: Kişinin uzun süre kıpırdamadan tepkisiz kaldığı psikomotor durum. Paranoid şizofreni: En yaygın görülen şizofreni türüdür. Kişi halüsinasyonlar görür ve sanrılar yaşar. Dezorganize şizofreni: Bu şizofreni tipinde kişiler bağlantısız tepkiler gösterme eğilimindedirler. Hebefrenik şizofreni: Kişinin depresyon, mani gibi duygudurum bozuklukları yaşadığı şizofreni çeşididir. Rezidüel (Tortu tip) şizofreni: Şizofreni semptomları gösteren hastalarda belirtilerin yok denecek kadar aza indiği dönemdir. Semptomları azalmıştır fakat kişinin hayata karşı olumlu düşünceleri bulunmaz. Farklılaşmamış şizofreni: Şizofreni hastalığının tanıya rağmen çeşidinin belirlenememesi durumunda bu tip şizofreni kabul edilir. Şizofreni Neden Olur?

Şizofreninin kesin nedeni bilinmez fakat genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklandığını tahmin edilmektedir. Genler ve bir dizi çevresel faktör arasındaki etkileşim şizofreniye neden olabilir. Bunun dışında psikososyal faktörler de şizofreninin başlangıcını ve seyrini etkileyebilir. Erkeklerin ve kadınların şizofreniye yakalanma olasılığı eşittir. Fakat erkekler daha erken dönemde şizofreni semptomları göstermeye başlayabilirler. Şizofreni semptomları aniden başlayabilir ya da zaman içerisinde daha belirgin hale gelebilir. Şizofreninin bilinen kesin bir nedeni olmasa da şizofreni ile ilişkilendirilen birkaç durum vardır. Bu durumlar şunlardır :

Kış aylarında doğmak Çok düşük doğum ağırlığı Doğum sırasında meydana gelen komplikasyonlar Eğlence amaçlı madde kullanımı Genetik faktörler Beyin yapısı Şizofreni Teşhisi Nasıl Konulur?

Şizofreni teşhisi için birden fazla test ve kontrol gerekir. Bu nedenle kişi öncelikle bir psikiyatri uzmanına yönlendirilir ve semptomların değerlendirilmesi istenir. Değerlendirme mevcut semptomlar, tıbbi geçmiş, aile öyküsü ve herhangi bir madde bağımlılığı sorunu hakkında sorular içerir. Kişinin semptomları hakkında daha fazla bilgi için bir aile üyesiyle konuşmak da gerekebilir. Doktor daha sonra fizik muayene yapabilir ve altta yatan nedenleri ekarte etmek için kan testleri veya beyin taraması isteyebilir.

Doktorlar şizofreniyi düşündüren semptomların felç, beyin yaralanmaları, tümörler ve beyin yapısındaki diğer değişiklikler gibi sorunlardan meydana gelmediğinden emin olmak için çeşitli görüntüleme teknikleri isterler. Bu teknikler genellikle BT ya da MRG'dir.

Aynı zamanda gerekli durumlarda bir elektroensefalografi (EEG) yardımıyla beyindeki elektriksel aktiviteye kaydedilerek değerlendirebilir. Doktorlar kişinin tanımladığı belirtileri veya davranışları gözlemleyerek şizofreni veya bununla ilgili bozuklukları teşhis edebilir. Daha sonra bulunan semptomlar şizofreni teşhisi için gerekli kriterlerle karşılaştırılır. Tanı koymak için ilgili semptomların en az altı aydır sürüyor olması gerekir. Semptomlar kişinin işte, okulda, evde veya sosyal hayatta işlevsellikte sorun yaratacak kadar şiddetli olabilir.

Şizofreni ile Birlikte Ortaya Çıkan Semptomlar Nelerdir?

Şizofreni hastaları genellikle hafıza, dikkat ve problem çözme gibi bilişsel becerilerde veya düşünme becerilerinde kalıcı zorluklar yaşarlar. Şizofreni hastası olan bazı kişiler yaşamları boyunca periyodik olarak semptomlarda kötüleşme ve hafifleme yaşayabilirken bazılarında semptomlar zamanla kademeli olarak kötüleşir. Belirtilerin şiddeti, süresi ve sıklığı hastadan hastaya farklılaşabilir, ancak yaş ilerledikçe şiddetli psikotik semptomların görülme sıklığı genellikle azalır. İlaçları doktorun önerdiği şekilde almamak, alkol veya uyuşturucu madde kullanımı ve stres belirtileri artırabilir.

Şizofreni belirtileri negatif ve pozitif belirtiler olarak ayrılabilir. Negatif belirtiler şizofreni yaşayan kişide anormal olarak neyin eksik veya yok olduğunu ifade eder. Negatif belirtiler ilişkiler ve seks de dahil olmak üzere hayata ve etkinliklere ilgi ve motivasyon kaybı, konsantrasyon eksikliği, evden çıkmak istememe, uyku düzeninde değişiklikler gibi semptomlar şeklindedir. Görülen ilk negatif belirtilerin olduğu safhaya şizofreninin prodromal dönemi denir. Prodromal dönemdeki semptomlar genellikle kademeli olarak ortaya çıkar ve yavaş yavaş kötüleşir. Sıklıkla kişinin sosyal olarak daha içine kapanmasını içerir. Ayrıca hastalar görünüşlerine veya kişisel hijyenlerine olan ilgilerini kaybedebilirler. Negatif belirtiler arasında şunlar bulunabilir:

Duygusal ifade yeteneğinde bozulma Konuşma bozuklukları Sosyal temas kurma isteğinde azalma Günlük faaliyetlerde bulunma isteğinde azalma

Şizofreninin pozitif belirtileri genellikle ilk akut duygudurum değişikliklerinden birkaç yıl önce ortaya çıkar. Pozitif belirtiler detaylı olarak şunları içerebilir:

Halüsinasyonlar: Halüsinasyonlar var olmayan şeyleri görme, duyma, koklama, tatma veya hissetme olarak tanımlanabilir. En yaygın halüsinasyon sesler duymaktır. Psikoz: Psikoz beynin bilgiyi işleme biçimindeki bir bozulma nedeniyle gerçeklikle temasın kaybolması olarak tanımlanabilir. Psikozlar normal algılara benzer bir izlenimle canlı ve nettirler. Psikoz şiddetli olduğunda kişinin günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirmede sorunlara neden olabilir. Psikotik semptomlara bağlı olarak düşünceler ve konuşma birbirine karışabilir. Bu da kişinin konuşmasının diğer insanlar tarafından anlaşılmasını zorlaştırır. Davranış ve düşüncelerdeki değişiklikler: Kişinin davranışları düzensiz ve öngörülemez hale gelebilir. Görünüşü veya giydiği kıyafetler başkalarına alışılmadık gelebilir. Şizofreni hastaları sebepsiz olarak tedirgin olabilir, bağırabilir veya küfür edebilirler. Düşüncelerinin başkası tarafından kontrol edildiğine, kendilerine ait olmadığına, zihinlerine başka biri tarafından yerleştirildiğine, sanki biri düşünceleri zihinlerinden çıkarıyormuş gibi kaybolduğuna inanabilirler. Şizofreni Tedavisi

Tedavi bir psikiyatrist gözetiminde olmalıdır ancak bir doktor ruh sağlığı hemşiresi, sosyal hizmet uzmanı, uğraşı terapisti ve klinik psikolog dahil olmak üzere farklı ruh sağlığı uzmanlarından oluşan bir ekibi içerebilir. Tedaviler kişinin ihtiyaçlarına göre şekillendirilir. Şizofreni genellikle her bireye özel olarak hazırlanmış bir ilaç ve terapi kombinasyonu ile tedavi edilir. Tedavide sıklıkla ilaçlar ve bilişsel davranışçı terapi (CBT) yöntemi tercih edilir. Şizofreni için günümüzde kalıcı bir tedavi seçeneği mevcut olmamasına rağmen çeşitli antipsikotik ilaçlar hastalığın akut fazında görülen psikotik semptomların azaltılmasında etkilidir ve ayrıca gelecekteki akut atak olasılığını ve şiddetini azaltmaya yardımcı olabilir. Aynı zamanda tedavi yoluyla stresin azaltılmasına, istihdamın desteklenmesine veya sosyal becerilerin geliştirilmesine katkı sağlayabilir. Şizofreni hastaları genel popülasyona göre daha yüksek oranda ilaçları kötüye kullanma riski altındadır. Tedavi seçenekleri aşağıda daha detaylı olarak ele alınmıştır.

İlaç

İlaç kullanımı şizofreni için ana tedavi şeklidir. Antipsikotik ilaçlar halüsinasyonlar ve sanrılar gibi ana semptomları azaltabilir. Bununla birlikte normal olarak etkisini göstermeye başlaması 6 haftayı bulabilir. Bazı kişilerde ilaca karşı yan etkiler gelişir, bu nedenle düzenli olarak takip önem taşır.

Psikoterapiler

Psikoterapiler insanların semptomlarını anlamalarına, yönetmelerine ve yeni baş etme yollarını öğrenmelerine yardımcı olabilir. Bilişsel davranışçı terapi gibi psikoterapi yöntemleri şizofreni hastalarının hastalıklarıyla başa çıkmalarına ve durumlarını yönetmelerine yardımcı olabilir. Tedavide kullanılabilen diğer yöntemler arasında, kişinin motivasyon kaybını yenmesine ve semptomlarını tanımasına yardımcı olabilecek, sanat ve drama terapisi yer alır. Sağlık hizmeti sağlayıcıları ayrıca sosyal becerilere yardımcı olmak, kişisel bakım rutinleri oluşturmak gibi farklı alanlara da odaklanan teknikler önerebilir.

Topluluk Desteği

Akıl sağlığı hizmetleri şizofreni hastaları için pratik destek de sağlayabilir. İstikrarlı bir yaşam ortamı, destekleyici ilişkiler ve anlamlı bir iş veya aktivite iyileşme için temel bileşenlerdir. Şizofreni hastası bazı kişiler işe veya eğitime geri dönmelerine yardımcı olacak rehabilitasyon ve beceri eğitimine ihtiyaç duyabilir.

Hastane Tedavi

Şizofreni hastalarının bazılarının zaman zaman hastanede tedavi edilmesi gerekebilir. Hastaneye yatış, semptomlar kontrolden çıktığında veya kişi evde idare edemediğinde yardımcı olmak için tercih edilir.

Elektrokonvülsif Terapi

Elektrokonvülsif tedavi (EKT) semptomların belirli ilaçları denedikten sonra düzelmediği ve kişinin kendine zarar verme veya başkalarına zarar verme riski altında olduğu durumlarda tercih edilen bir tedavi seçeneğidir. Bu tedavi kafa derisine uygulanan ve beynin belirli kısımlarını uyaran bir elektrik akımı kullanmayı içerir. Siz de ruhsal bazı sorunlar yaşıyorsanız bir sağlık kuruluşuna başvurarak destek almayı ihmal etmeyin.

Son güncellenme tarihi: 10 Mayıs 2023

Yayınlanma tarihi: 10 Mayıs 2023

"
Acıbadem Sağlık Grubu | Facebook

Acıbadem Sağlık Grubu | Facebook

Facebook

Anda sedang menggunakan browser yang tidak didukung oleh Facebook, jadi kami mengarahkan ulang Anda ke versi yang lebih sederhana untuk memberikan pengalaman terbaik kepada Anda.

Acıbadem Sağlık Grubu ada di Facebook. Untuk terhubung dengan Acıbadem Sağlık Grubu, masuk ke Facebook.

Acıbadem Sağlık Grubu ada di Facebook. Untuk terhubung dengan Acıbadem Sağlık Grubu, masuk ke Facebook.

Acıbadem Sağlık Grubu @acibademsaglik Lihat Semua Foto Tentang Acıbadem Sağlık Grubu

İlk hastanesi 1991 yılında kurulan Acıbadem Sağlık Grubu, bünyesinde bulunan 24 hastane ve 18 tıp merkezinde 3.500 doktor, 4.500 hemşire olmak üzere yaklaşık 22.500 çalışanıyla sağlık hizmeti vermektedir. Acıbadem, teknolojisi ve altyapısı ile Acıbadem Adana, Acıbadem Altunizade, Acıbadem Atakent, Acıbadem Maslak, Acıbadem Sistina, Acıbadem City Clinic Tokuda ve Acıbadem City Clinic Umbal Eood Hastaneleri JCI akreditasyonu ile belgelendirilmiş sağlık standartlarında tanı ve tedavi hizmetleri sunmaktadır. Acıbadem Sağlık Grubu, hastane ve tıp merkezlerinin yanı sıra destek hizmet şirketleri ile sağlığın her alanında “360 derece” hizmet üretmektedir.

Sağlıkta büyüme yolculuğu
1991 yılında bir semt hastanesi olarak başlayan Acıbadem’in büyüme ve gelişme yolculuğu, 2012’de Uzakdoğu’nun en büyük gruplarından biri olan IHH Healthcare Berhad ile yapılan anlaşmayla artık dünya sahnesinde devam etmektedir. Asya Pasifik bölgesinde 8 büyük ülkede hastane ve sağlık yatırımlarının yanı sıra dünyanın birçok ülkesinde eğitim ve gayrimenkul yatırımları da bulunan IHH Healthcare Berhad, Malezya hükümetinin yatırım fonu Khazanah, Japonya’nın Mitsui&Co. Ltd. şirketi ve Aydınlar Ailesi ortaklığından oluşan güçlü yapısıyla, dünyanın 2. büyük sağlık zinciri konumundadır. Acıbadem, 2012 yılından beri bu önemli zincirin bir parçasıdır.

Acıbadem Sağlık Grubu, 2016 yılında Bulgaristan’ın sağlık sektöründe önde gelen oyuncularından Tokuda Grup ve City Clinic Grup’u bünyesine katmıştır. İki gruba yapılan 125 milyon Euro’luk yatırımla bünyesine 4 hastane ve 5 tıp merkezini katan Acıbadem bu yatırımlarıyla Bulgaristan’ın en büyük özel sağlık hizmet sunucusu olmuştur. Acıbadem böylece, 5 ülkede toplam 24 hastane ve 16 tıp merkezi hizmet verir hale gelmiştir.

Sinir Hastalıkları Türleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Sinir Hastalıkları Türleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Sinir Hastalıkları Türleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Sinir hastalıkları, hastanelerin nöroloji birimlerinin ilgi alanına giren merkezi ve çevresel sinir sistemine ilişkin bozukluklardır. Beyin, beyincik, omurilik ve çevresel sinir sistemine ilişkin tüm hastalıklar sinir hastalıkları olarak adlandırılır. Bu hastalıklar genel olarak doğumsal sorunlar veya sinir sistemini etkileyen organlarda oluşan hasarlar neticesinde meydana gelir. Oldukça hassas bir yapısı olan sinir sisteminde oluşacak en küçük bir hasar, sağlığı ve hastanın hareket kabiliyetinden yaşam kalitesine kadar her yönden ciddi şekilde etkilenmesine yol açabilir. Bu nedenle sinir hastalıklarında doğru teşhis, erken ve uygun tedavi oldukça önemlidir.

1 Sinir Hastalıkları Nedir ve Türleri Nelerdir? 1.1 Sinir Hastalıkları Neden Kaynaklanır? 2.1 Sinir Hastalıkları Tanısı Nasıl Konulur? 3.1 Moodist Hastanesinde Sinir Hastalıkları Nasıl Tedavi Edilir? 3.2 Randevu Talep Edin Sinir Hastalıkları Nedir ve Türleri Nelerdir?

Sinir hastalıkları veya nörolojik hastalıklar, beyin, beyin sapı, omurilik, çevresel sinir sistemi ve de kaslara ilişkin hastalıkları içerir. Sinir sistemini ilgilendiren bu hastalıkların cerrahi olmayan tanı, tedavi ve takip uygulamaları Nöroloji kliniklerinde Nöroloji uzmanları tarafından yürütülür. Görülme sıklıkları farklılık gösteren çok sayıda sinir hastalığı mevcuttur. Bu hastalıklardan bazıları şunlardır:

Epilepsi Parkinson Alzheimer Felç (İnme) Demans (Bunama) Migren Gerilim Tipi Baş Ağrısı Menenjit Çocuk Felci Serebral Palsi Uyku Bozuklukları Kas Hastalıkları Multipl Skleroz (MS) ve benzeri hastalıklar Beyin Damar Hastalıkları Dil Felci Duyu Sinir Felçleri Beyin ve Omurilik Tümörleri Sinir Hastalıkları Neden Kaynaklanır?

Sinir hastalıklarının gelişiminde rol oynayan pek çok nedenden söz edilebilir. Bunların bazıları çevresel nedenler olmakla birlikte bazıları ise kalıtımsal nedenlerdir. Ailesinde herhangi bir sinir hastalığı öyküsü bulunan bireylerin bu hastalıklara yakalanma olasılığı diğer bireylere olanla önemli ölçüde yükselir. Bununla birlikte sinir hastalıkları nedenleri arasında yer alan genetik dışı faktörler arasında şunlar sayılabilir:

Enfeksiyonlar Kazalar, yaralanmalar ve diğer nedenlerden kaynaklı travmalar Metabolik bozukluklar Uzun süre maruz kalınan toksinler Diyabet gibi periferik sinir sistemine zarar veren kronik hastalıklar İleri yaş Sinir Hastalıkları Belirtileri Nelerdir?

Sinir sistemi hastalıklarında görülen belirtiler hastalığın türü, hastalığa yol açan etken, hastanın sağlık durumu, yaşı gibi birçok değişkene bağlı olarak farklılık gösterir. Bununla birlikte sinir hastalıklarında yaygın olarak görülen bazı belirtiler ise şunlardır:

Kollar, bacaklar, ayaklar ve ellerde uyuşma, karıncalanma Hareket ve denge bozuklukları Erken yaşlanma Konuşma bozuklukları Düşünce bozuklukları Unutkanlık ve hafıza kaybı Anksiyete ve diğer bazı psikolojik sorunlar Bayılma, bilinç bulanıklığı veya bilinç kaybı Hastanın kendini sosyal çevreden izole etmesi Gerçeklik algısının kaybedilmesi ve sanrılar Huysuzluk Sinir Hastalıkları Tanısı Nasıl Konulur?

Sinir hastalıklarına ilişkin belirtilerle sağlık kuruluşlarına başvuran hastalarda öncelikli olarak hekim tarafından fiziksel muayene yapılır. Bu muayene nörolojik hastalıklara ilişkin şüphelerin oluşmasının yanı sıra farklı hastalık olasılıklarının dışlanması açısından da önem taşır. Nörolojik muayene yardımıyla kraniyal sinir fonksiyonları, motor ve duyu kabiliyetleri, denge, koordinasyon, bilinç durumu, refleks durumu gibi pek çok konuda fikir edinilebilir. Duyuların araştırılması açısından nörolojik muayene sırasında iğne batırma, derin duyuların araştırılması için titreşim uygulama gibi yöntemlerden yararlanılabilir. Ayrıca oftalmoskop ile yapılan göz dibi muayenesi de bu alandaki araştırmalarda uygulanabilecek tanı yöntemlerinden bir tanesidir. Nörolojik muayene bulgularının yanı sıra hastanın detaylı şekilde öyküsü alınır, sahip olduğu hastalıklar, genetik yatkınlık durumu ve kullanılan ilaçlar hakkında bilgi edinilir. Buraya kadar elde edilen bulgularla ulaşılan ön tanılara yönelik daha detaylı araştırmalar yapılır. Manyetik rezonans (MR), ultrasonografi (USG), bilgisayarlı tomografi (BT veya CT), pozitron emisyon tomografi (PET), single foton emisyon bilgisayarlı tomografisi (SPECT), elektroensefalografi (EEG), elektromiyografi (EMG), uyarılmış potansiyel testleri ile anjiyografi, biyopsi gibi uygulamalardan yararlanılabilir. Tüm bu tanı yöntemlerinden elde edilen sonuçlar ışığında teşhis konulduktan sonra tedavi süreci planlanır.

Sinir Hastalıklarında Tanı ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi’nde, tüm nörolojik hastalıklarda tanı, cerrahi dışındaki tedavi ve takip uygulamaları yürütülür. Yetişkinlerin yanı sıra çocuk-ergen nörolojisine ilişkin çalışmaların da yürütüldüğü sağlık kuruluşunda elektroensefalogram (EEG), elektromyelografi (EMG) ve daha pek çok nörolojik tanı yöntemleri kullanılarak teşhise yönelik uygulamalar yapılır. Hastalıkların tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım gözetilerek beyin, omurilik, beyin sapı, çevresel sinir sistemi ve kaslara ilişkin hastalıkların medikal tedavileri gerçekleştirilir. Son teknoloji imkanlarla geliştirilmiş laboratuvarlarda yapılan çalışmalar ile birlikte tanı ve tedavide kesintisiz bir hizmet sağlanır.

Moodist’te kullanılan tedavi yöntemleri ve destekleyici yaklaşımlar şunları kapsar:

İlaç Tedavisi Nörolojik Rehabilitasyon Tedavileri Lomber Ponksiyon Tensilon Testi Anjiografi Girişimsel Nöroradyoloji EMG ve EEG Yataklı Tedavi Moodist Hastanesinde Sinir Hastalıkları Nasıl Tedavi Edilir?

Sinir hastalıklarında erken tanı ve doğru zamanda doğru teknikle tedavi uygulanması oldukça önemlidir. Erken dönemde tespit edilen sinir hastalıklarında hastalığın ilerlemesi ve dolayısıyla felç, duyu kaybı, hafıza kaybı, kas kaybı gibi olumsuzluklar önlenebilir veya ilerlemesi yavaşlatılabilir. Bazı ciddi nörolojik hastalıklarda tedavi alınmaması halinde yaşamı tehdit edebilecek boyutta komplikasyonlar gelişebilir. Bununla birlikte bazı sinir hastalıklarında teşhis ve tedavinin ardından nörolojik rehabilitasyon uygulamalarından yararlanılarak oluşan hasarın bir kısmı veya tamamı tedavi edilebilir. Sinir hastalıkları, yol açtığı komplikasyonlar ve gerektirdiği tedavi uygulamaları gibi nedenlere bağlı olarak hem hasta hem de hasta yakınları açısından oldukça zor ve zahmetli bir süreci beraberinde getirebilir. Bu süreçte hastanın ailesi ve sevdikleri tarafından verilecek olan destek, hastanın psikolojik yönden güçlü kalmasını sağlayarak tedaviden elde edeceği başarıyı önemli ölçüde artırabilir.

Pek çok sinir hastalığında stres, hastalığı tetikleyici faktörler arasında yer alır. Bu nedenle hastanın stresten uzak kalması, sigara ve alkol kullanımı gibi kötü alışkanlıklardan kaçınması oldukça önemlidir. Bazı hastalarda nörolojik hastalığın yanı sıra psikiyatrik tedaviler de gerekli olabilir. Bu gibi gerekliliklerin ve hekimler tarafından önerilen diğer tüm uygulamaların özenle yerine getirilmesi, sinir hastalıkları ile başa çıkmanın en önemli yoludur. Sinir hastalıkları olan yakınlarınız için yapabileceğiniz en önemli yardım, onların tedavi süreçlerine uyum sağlamaları ve psikolojik yönden kendilerini iyi hissetmeleri için destek vermektir. Çoğunluğu sürekli olarak hastane ortamına girip çıkmayı, zahmetli ve yıpratıcı tedavi uygulamaları geçirmeyi gerektiren sinir hastalıklarında hastalar, onları anlayan ve yargılamadan yanlarında olan destekçilere ihtiyaç duyar. Hastaya ihtiyacı olan bu desteği vererek yalnız olmadığını hissettirmeniz, tedaviye maksimum hassasiyet gösterdiğinden emin olmanız ve hastanın tedavi sürecinde ihtiyaç duyduğu motivasyonu elde etmesine yardımcı olmanız, sinir hastalıkları olan yakınlarınıza yapabileceğiniz en etkili yardım yöntemleri arasındadır.

Bu sayfadaki bilgiler Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Medikal Ekibi tarafından hazırlanmıştır.

"
Sinir Sıkışması Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi

Sinir Sıkışması Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi

Sinir Sıkışması Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi

Tendon, kemik, kıkırdak ve kas dokularının sinir üzerinde yaptıkları baskıya sinir sıkışması denir. Sinir hücrelerinin bulunduğu yerdeki çevre dokularının sinirlere baskı uygulamasıyla oluşur. Kaslarda gelişen bu ağrının tedavi edilmesi önemlidir.

Sinir sıkışmaları neden olur?

Hücrelerin sinirlere uyguladığı baskının sonucunda meydana gelen sinir sıkışmasının yaygın nedenleri arasında şunlar yer alır:

Bel fıtığı Obezite Disk kayması Travma ve yaralanmalar Oturuş ve duruş bozuklukları Stres Bazı egzesizler Diyabet Tiroid düzensizliği Karpal tünel sendromu Osteoartrit Doğumsal anomaliler Kist ve tümörler Genetik etkenler

Sinir sıkışmasının belirtileri nelerdir?

Sinir sıkışmalarının belirtileri her durumda değişiklik gösterebilir. Bazen hissedilen ağrı ya da acı tek belirti verebilir. Bazen ise hiçbir ağrı duyulmaz. Fakat, en bilinen ve yaygın semptomları şöyledir:

Gece uykuyu bölen el sıkışması Sıkışmanın hissedildiği bölgede şişlik meydana gelmesi Sinir alanlarında duyulan hafif sızı veya ağrı Geçici olarak meydana gelen güç kaybı Kaslarda güçsüzlük hissi Hareket ederken zorlanma

En sık görülen sinir sıkışması çeşitleri

Uzuvlar, gövde veya ekstremitelerdeki sinirlerin dar alanlardan geçtiği bölgelerde, sinir sıkışması oluşumları daha fazladır. En sık görülen sinir sıkışması çeşitlerini şöyle sıralayabiliriz:

Karpal tünel sendromu (Elde sinir sıkışması) Kübital tünel sendromu (Dirsekte-ulnar sinir sıkışması) Fıtıklaşmış disk (Omurgada sinir sıkışması) Peroneal sinir sıkışması (Bacakta-dizde sinir sıkışması)

Sinir sıkışması tedavisi

Sinir sıkışmasının tanısı, fiziki muayene ve EMG tetkiki sonucunun değerlendirilmesiyle konulur. Bazen de ultrasonografi, MRI veya doppler gibi tetkiklerden yararlanılır. Hastanın durumu ve sıkışmanın olduğu bölge, tedavinin şeklini belirler.

Ağır olmayan bulgularda atel ve bant kullanımı ya da ilgili alanın dinlendirilmesine yönelik işlemler uygulanır. Devamında ise fizik tedavi süreci sürdürülür. Kortkosteroid enjeksiyonlar ile analjezik ilaçlar, uzmanların sıklıkla tavsiye ettiği yöntemlerdir.

Egzersiz yardımıyla önlenebilecek sinir sıkışmalarında ise kaydırma egzersizleri tavsiye edilir. Böylelikle, sıkışmanın yaşandığı bölgede rahatlama hissi olur. Özellikle, el ve kol uyuşması, sinir sıkışmaya yönelik planlanacak egzersizler ile ciddi ölçüde azaltılabilmektedir. Bilekteki sinir sıkışması için ise egzersizin yanında, bilek korsesi kullanımı önerilir.

Sinir sıkışması kendiliğinden geçer mi?

Ağrı ve uyuşukluk ile belirti veren bu hastalığın kendiliğinden geçmesi mümkün değildir. Bu yüzden, vakit kaybetmeden Beyin ve Sinir Cerrahisi hekimine başvurulmalıdır.

Sinir sıkışması ameliyatı ameliyatı nasıl yapılır?

Sinir sıkışmasının seviyesi, hastayı gece uykusundan uyandırmaya kadar gelmiş ve eşyaları tutma konusunda zorluk yaşıyorsa mutlaka cerrahi operasyon kararı alınmalıdır. Sıkışmanın derecesine göre yapılacak ameliyat açık veya kapalı tekniklerle gerçekleştirilebilmektedir.

Benzer Yazılar

Beyin kanaması yani anevrizma, ani ve şiddetli baş ağrısı,

Beyin tümörlerinde, doktora en sık başvuru sebebi baş ağrısıdır.

Halk arasında, iltihaplı bel romatizması veya omurga iltihabı olarak bilinen Ankilozan Spondilit (AS), genellikle omurgayı ve omurga ile kalça kemiği arasındaki eklemi etkileyen, ağrılı ve iltihaplı bir romatizmal bir hastalıktır. Ankilozan Spondilit, genellikle genç yaşlarda ortaya çıkan bir hastalıktır.

Birçok sebep, kol uyuşmasına neden olabilir. En rastlanan sebeplerden bir tanesi, yanlış pozisyonda uyumaktır. Bunun gibi nedenlere bağlı duyulan kolda uyuşma, kısa sürede geçer.

Omurga cerrahisi, sinir ve omurilik kökleri ile bu narin sinir dokusunu koruyan omurga üzerine yapılan ameliyatlar ve cerrahi girişimleri oluşturmaktadır.

Tendon, kemik, kıkırdak ve kas dokularının sinir üzerinde yaptıkları baskıya sinir sıkışması denir. Sinir hücrelerinin bulunduğu yerdeki çevre dokularının sinirlere baskı uygulamasıyla oluşur. Kaslarda gelişen bu ağrının tedavi edilmesi önemlidir.

Beyin, kafatasında bulunan beyin omurilik sıvısı içerisinde bulunmaktadır.

"
Sinir Sıkışması Nedir, Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Hisar Hospital Intercontinental

Sinir Sıkışması Nedir, Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Hisar Hospital Intercontinental

Sinir Sıkışması Nedir, nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Sinirler, vücudumuzdaki iletişim ağını oluşturan ve beyin ile diğer organlar arasında sinyallerin iletilmesini sağlayan yapılardır. Sinir sıkışması, sinirin bu normal işlevini yerine getirmesini engellediği için rahatsız edici semptomlara yol açabilir. Sinir sıkışması birçok farklı sebepten kaynaklanabileceği için boyun, el, kol gibi vücudun farklı bölümlerinde görülebilir. Sinir sıkışmasının tanı ve tedavisi için bir uzman görüşüne ihtiyaç olur.

Sinir Sıkışması nedir?

Sinir sıkışması genellikle sinirin geçtiği dar bir kanalda veya çevresindeki dokularda oluşan baskı sonucu meydana gelir. Bu daralma ve baskı, disk kayması (fıtık), tümörler, travma, enfeksiyon veya çeşitli kişisel faktörlerden kaynaklı olabilir. Sinir sıkışması sonucu görülen belirtiler, etkilenen sinirin yerine ve şiddetine bağlı olarak değişir. Sinir sıkışması, zamanında tanı ve doğru tedaviler uygulandığında genellikle iyileşebilen bir durumdur. Tedavi edilmediğinde veya ihmal edildiğinde ise sinir hasarı ve kronik semptomlara yol açabilir. Bu nedenle, belirtileriniz sinir sıkışmasını olduğunu düşündürüyorsa, bir sağlık uzmanına danışmanız önemlidir.

Sinir Sıkışması belirtileri nelerdir?

Sinir sıkışması belirtileri, etkilenen sinirin konumuna ve şiddetine bağlı olarak değişebilir. Sık karşılaşılan sinir sıkışması belirtilerinden bazıları şunlardır:

Ağrı: Sinir sıkışması genellikle ağrıya neden olur. Ağrı, sıkışan sinirin bulunduğu bölgede veya sinirin uzandığı başka bölgelerde hissedilebilir. Ağrı genellikle keskin, yanma, uyuşma veya batma tarzında olabilir. Uyuşma ve Karıncalanma: Sinir sıkışması, sinirin normal iletimini engellediği için uyuşma ve karıncalanma hissi ortaya çıkabilir. Etkilenen bölgede his kaybı veya “uyuşma” hissi yaygın bir belirtidir. Güçsüzlük: Sinir sıkışması, etkilenen sinirin kontrol ettiği kaslarda güçsüzlüğe neden olabilir. Kaslarda zayıflık, nesneleri kavramada güçlük, düşük kavrama kuvveti veya kolayca yorulma gibi belirtiler görülebilir. Refleks Değişiklikleri: Sinir sıkışması, reflekslerin değişmesine neden olabilir. Normal refleks tepkilerinde azalma veya artış olabilir. Sıcaklık Duyarlılığı: Sinir sıkışması, etkilenen bölgedeki sıcaklık duyarlılığında değişikliklere neden olabilir. Isı veya soğuk hissi gibi sıcaklık değişikliklerine karşı anormal bir yanıt ortaya çıkabilir. Koordinasyon Problemleri: Sinir sıkışması, etkilenen sinirin kontrol ettiği kaslarda koordinasyon sorunlarına neden olabilir. Yürüme veya hareket etme güçlüğü, denge kaybı veya el becerilerinde azalma gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Kas seğirmeleri veya spazmları: Sinir sıkışması, sinirlerin normal fonksiyonunu bozarak kaslarda seğirmeler veya spazmlara neden olabilir. Sinir Sıkışması Nedenleri Nelerdir?

Sinir sıkışması, bir sinirin çevresindeki dokular tarafından baskı altında kalması nedeniyle ortaya çıkar. Bu baskı genellikle sinirin geçtiği dar bir kanalda veya çevresindeki yapılar tarafından oluşur. Sinirde baskı oluşturarak sinir sıkışmasına neden olabilen durumlar şöyle sıralanabilir:

Disk Problemleri: Omurga üzerindeki diskler, omurlar arasında destek ve yastıklama sağlar. Disklerin kayması, fıtıklaşması veya zedelenmesi sonucu sinir kökleri veya omurilik sıkışabilir. Spinal Stenoz: Omurga kanalının daralması sonucu oluşan spinal stenoz, omuriliği veya sinir köklerini sıkıştırabilir ve sinir sıkışmasına neden olabilir. Tümörler: Vücutta çeşitli yerlerde oluşan tümörler, sinir dokusuna veya sinirlerin geçtiği bölgelere baskı yaparak sinir sıkışmasına yol açabilir. Kireçlenme: Eklemlerde ve kemiklerde ortaya çıkan bir dejeneratif hastalık olan kireçlenme, eklemdeki kemik çıkıntılarının sinirleri sıkıştırması sonucu sinir sıkışması oluşturabilir. Travma: Kaza, düşme veya spor yaralanmaları gibi travmatik olaylar, sinirlere veya çevre dokulara zarar vererek sinir sıkışmasına neden olabilir. İnflamasyon: Romatoid artrit (romatizma), bursit (eklem sıvısında iltihap), tendinit (tendon iltihabı), sinir iltihabı gibi inflamatuar hastalıklar, sinirlere baskı yaparak sinir sıkışmasına yol açabilir. Hamilelik: Hamilelik sırasında vücutta meydana gelen hormonal ve anatomik değişiklikler, nadiren de olsa sinir sıkışmasına neden olabilir. Tekrarlayan Hareketler veya Stres: Belirli bir bölgedeki sinirlerin sürekli olarak tekrarlayan hareketlere veya streslere maruz kalması gibi kişisel sebepler de sinir sıkışması meydana getirebilir. Sinir Sıkışması Tanısı Nasıl Konulur, Nasıl Teşhis Edilir?

Sinir sıkışmasında tanı konulması için uzman doktor tarafından öncelikle hastanın tıbbi öyküsü dinlendikten sonra fiziki muayene yapılır. Fiziki muayene sırasında, kas gücü, reflekslerin etkinliği, duyu testleri ve hareket aralığı gibi faktörlere bakılır. Sonrasında teşhis için gereken çeşitli görüntüleme yöntemleri (Manyetik Rezonans (MR), Bilgisayarlı Tomografi (BT), Elektromiyografi (EMG)) ve laboratuvar testleri uygulanır. İhtiyaç duyabileceğiniz tıbbi destek için yetkin kadrosu ve tecrübesi ile nöroloji ekibine sahip Hisar Intercontinental Hospital’a başvurabilirsiniz.

Sinir Sıkışması Tedavisi Nasıl Yapılır?

Sinir sıkışması tedavisi, sinirin sıkıştığı yerin ve nedenin doğru bir şekilde belirlenmesine bağlı olarak değişebilir. Tedavi genellikle semptomları hafifletmeyi, inflamasyonu azaltmayı, sinirin baskı altında olduğu alanı rahatlatmayı ve sinirin normal fonksiyonunu geri kazanmasını hedefler. İşte sinir sıkışması tedavisinde kullanılan bazı yaygın yöntemler:

İlaç Tedavisi: Sinir sıkışması semptomlarını hafifletmek için ağrı kesiciler, anti-inflamatuar ilaçlar ve kas gevşeticiler gibi ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçlar ağrıyı azaltabilir, inflamasyonu kontrol altına alabilir ve kas spazmlarını rahatlatabilir. Fizik Tedavi: Fizik tedavi, sinir sıkışmasının neden olduğu baskıyı azaltmak, kasları güçlendirmek ve esnekliği artırmak için kullanılır. Fizyoterapist tarafından uygulanan egzersizler, germe teknikleri, masaj ve diğer modaliteler, semptomların hafifletilmesine ve sinirin normal işlevini geri kazanmasına yardımcı olabilir. Steroid Enjeksiyonları: Bazı durumlarda, sinir sıkışması semptomlarını hafifletmek ve inflamasyonu azaltmak için kortikosteroid enjeksiyonları kullanılabilir. Bu enjeksiyonlar, sinirin yakınına veya sıkışmanın olduğu alana uygulanır. Cerrahi Müdahale: Bazı durumlarda, semptomları hafifletmek ve sinirin sıkıştığı bölgeyi serbest bırakmak için cerrahi müdahale gerekebilir. Cerrahi seçenekler arasında diskektomi (diskin çıkarılması), laminektomi (omurga kemiklerinin çıkarılması), sinir kökü veya omurilik sıkışması düzeltme gibi prosedürler yer alabilir. Alternatif Tedavi Yöntemleri: Bazı insanlar sinir sıkışması semptomlarını hafifletmek için alternatif tedavi yöntemlerini tercih edebilir. Akupunktur, kiropraktik tedavi, masaj terapisi gibi tedaviler, semptomların yönetimine yardımcı olabilir. Ancak, bu tedavi yöntemlerini kullanmadan önce bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir.

Tedavi yaklaşımı, sinir sıkışmasının yerine, şiddetine, semptomlara ve hastanın özel durumuna bağlı olarak değişebilir. Tedavi seçeneklerini değerlendirmek ve en uygun tedavi planını belirlemek için bir sağlık uzmanıyla görüşmek önemlidir. Tedaviler çoğu zaman günübirlik olup sosyal hayata dönüş çoğu zaman hızlı olmaktadır. Tedavilerin erken uygulanması uzun süreli ağrı kesici ilaç kullanımına bağlı gelişebilecek yan etkileri azaltacağı için önemlidir. Yetkin hastanelerde yapılan tedaviler enfeksiyon riskini düşürür ve başarı şansını arttır.

Sinir Sıkışması Hangi Tetkik ve Testlerle Anlaşılır?

Sinir sıkışmasının teşhisinde çeşitli görüntüleme yöntemlerine ve testlere ihtiyaç duyulabilir. Sinir sıkışmasının tanısında kullanılan tetkik ve testler şöyle açıklanabilir:

Röntgen: Röntgen, kemik ve omurga yapısını incelemek için kullanılabilir. Sinir sıkışmasının altında yatan omurga problemlerini belirlemeye yardımcı olabilir. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR): MR, detaylı görüntüler elde etmek için manyetik alanlar ve radyo dalgaları kullanır. Sinir dokusunu, omurga ve omurilik bölgesini incelemek için kullanılabilir. Sinir sıkışmasının nedenini ve etkilediği bölgeleri belirlemeye yardımcı olur. Bilgisayarlı Tomografi (BT): BT taraması, sinir sıkışmasının altında yatan kemik veya omurga anormalliklerini göstermek için kullanılabilir. Elektromiyografi (EMG): EMG, sinirlerin ve kasların elektriksel aktivitesini ölçmek için kullanılır. Sinir sıkışmasının hangi sinirlerin etkilendiğini belirlemeye ve sinir hasarını tespit etmeye yardımcı olabilir. Sinir İletim Hızı (NCS): NCS, sinirlerin ileti hızını ve işlevini ölçmek için kullanılır. Sinirlerin sıkıştığı veya hasar gördüğü bölgeleri belirlemeye yardımcı olabilir. Kan Testleri: Bazı durumlarda, sinir sıkışmasına neden olan inflamasyon, enfeksiyon veya sistemik hastalıkları değerlendirmek için kan testleri yapılabilir. Sinir Sıkışması Hakkında Sık Sorulan Sorular

Sinir sıkışması rahatsızlığında tedavi süreci ve sonrası takip gerektirir. Tedavi sonrası gerekli önlemlerin doktor kontrolünde alınması önerilir. Sinir sıkışmasının teşhis ve tedavi süreciyle ilgili akıllarda merak edilen sorular oluşur. Sinir sıkışması hakkında sıkça merak edilen sorulardan bazıları şöyle açıklanabilir:

Sinir Sıkışması tedavi edilmezse neye sebep olur?

Sinir sıkışması tedavi edilmediğinde semptomlar kötüleyerek kalıcı hasarlara neden olabilir. Tedavi yapılmazsa görülebilecek belirtiler arasında kronik ağrı, sinir kaybı, hareket kısıtlılığı ve fonksiyon kaybı yer alır. Bu sebeple sinir sıkışmasından şüpheleniliyorsa geciktirmeden ilgili bölümlere başvurulması ve teşhis için gerekli tetkiklerin yapılması gerekir.

Sinir Sıkışmasına hangi bölüm bakar, tedavi ve teşhis için hangi bölüme gidilir?

Sinir sıkışması semptomları görüldüğünde ve sinir sıkışması şüphesi olduğunda, ilk olarak birinci basamak sağlık hizmeti kapsamında yer alan aile hekimi, çocuk hastalıkları doktoru veya iç hastalıkları uzmanına başvurulabilir. Sonrasında doktorlar semptomları değerlendirerek fizik muayene ve gerekli testleri yaptıklarında nöroloji, ortopedi, fizik tedavi veya romatoloji uzmanına yönlendirme yapar. Sinir sıkışmasının durumuna göre ilgili bölümde teşhis ve tedavi yapılır.

Çocuklarda sinir sıkışması nedenleri, görülme sıklığı nedir?

Sinir sıkışması, her yaş grubunda görülebilen bir durum olsa da çocuklarda görülme sıklığı yetişkinlere kıyasla daha düşüktür. Çocuklarda sinir sıkışması, travma, doğuştan gelen anormallikler veya kas-iskelet sistemi gelişimindeki bozukluklar gibi faktörlere bağlı olarak nadiren görülen bir durumdur. Örneğin, omurga anomalileri, spor yaralanmaları, tekrarlayan hareketler, yanlış duruş veya pozisyonlar çocuklarda sinir sıkışmasına katkıda bulunabilir.

Sinir Sıkışmasının ameliyatsız tedavisi var mı?

Sinir sıkışması tedavisinde sıkışmanın yeri ve durumuna göre ameliyatsız tedavi mümkün olabilir. Sinir sıkışmasında başvurulan ameliyatsız tedavi seçenekleri arasında ilaç tedavisi, fizik tedavi, kortizon enjeksiyonu, masaj terapisi, akupunktur ve kayropraktik tedavi yer alır. Masaj terapisi, akupunktur ve kayropraktik tedavi gibi alternatif tedaviler kas ve sinir sistemi üzerinde rahatlatıcı etki yapar.

Sinir Sıkışması nasıl geçer, bitkisel tedavisi var mıdır?

Sinir sıkışması sorununa doktorun uyguladığı tedavi yöntemleri ile çözüm bulunabilir. Tedavide bitkisel yöntemlerin kullanımı ile ilgili öneriler ve destekleyici tedaviler de olabilir. Ama bitkisel tedavilerin etkinliği ve güvenliği konusunda sınırlı veriler olduğundan mutlaka bir sağlık uzmanına danışılması gerekir. Sinir sıkışmasında önerilen bitkisel takviyeler arasında zencefil, curcumin (zerdeçal) ve bromelain içeren preparatlar, aloe vera jeli uygulaması gibi inflamasyonu azaltıcı yöntemler yer alır. Ayrıca papatya çayı, ıhlamur çayı ve rezene çayı gibi bitkisel çaylar sinir sıkışmasını rahatlatmaya yardımcı olur.

Sinir Sıkışması tekrar eder mi?

Sinir sıkışması, tedavi edilse de sinir sıkışmasının nedenine, tedavi yöntemine ve bireysel faktörlere bağlı olarak tekrarlama ihtimali vardır. Örneğin altta yatan sebep tedavi edilmezse, yanlış duruş gibi sinir sıkışmasına neden olan durumlar tekrarlanırsa sinir sıkışmasının da tekrarlama ihtimali vardır. Sinir sıkışmasının tekrarlamaması için doğru tedavi uygulaması, düzgün postür, düzenli egzersiz, kas güçlendirme ve esneme çalışmaları, zorlayıcı fiziksel aktiviteler yapmama gibi önlemler alınarak tekrarlama riski azaltılabilir. Bu yüzden tedavi edilen bir sinir sıkışması durumunda bile düzenli kontrollere giderek doktorun önerilerine uymak önemlidir.

Doç. Dr. Burak Orhan BORAN

1974 - İstanbul doğumlu olan Doç. Dr. Burak Orhan BORAN isimli doktorumuz hastanemizde hizmet vermektedir.

"
Periferik Sinir Nedir? Periferik Sinir Yaralanmaları Tedavisi

Periferik Sinir Nedir? Periferik Sinir Yaralanmaları Tedavisi

Periferik Sinir Nedir? Periferik Sinir Yaralanmaları Tedavisi

İnsan vücudundaki sinir sistemi ana hatlarıyla iki bölümde ele alınır. Bunlardan birincisi merkezi sinir sistemini oluşturan beyin ve omurilikten oluşur. İkinci bölüm ise periferik sinir sistemini meydana getiren ve beyin ile omuriliğin dışında kalan sinir hücrelerine ve sinir düğümlerine ev sahipliği yapar. Periferik sinirler vücut ile beyin ve omurilik arasında köprü görevi görür. Bu sinirler duyu algısı, hareket kabiliyeti ve koordinasyon gibi işlevleri denetler. Ek olarak kalp ve bağırsak gibi iç organlara, salgı bezlerine ve kan damarlarına dallanır. Periferik sinir sistemi özellikle iki temel fonksiyon gerçekleştirir. Somatik sinir sistemini oluşturan lifler kasların istemli kasılmasını sağlar ve duyusal sinyalleri taşırken otonomik sinir sistemini oluşturan lifler bilinçli kontrol gerektirmeyen kalp atışı, tansiyon, terleme, sindirim gibi işlevlere yön verir.

Kafatası ve omurga tarafından korunan merkezi sinir sistemi aksine periferik sinir sistemi bu tür bir korumadan yoksundur. Bu nedenle periferik sinir lifleri hassas yapıları sebebiyle çeşitli faktörler sonucunda zarar görebilir. Travma, aşırı kullanım, ilaçların yan etkileri, diyabet ve vitamin eksikliği bu faktörlerden sadece birkaçıdır. Brakiyal pleksus yaralanması, peroneal sinir yaralanması (ayak bileğinde güçsüzlük) ve karpal tünel sendromu (el bileğinde sinir sıkışması), periferik sinir yaralanmalarına örnek olarak verilebilir.

Periferik Sinir Yaralanması Nedenleri Nelerdir?

Periferik sinir yaralanmalarının nedenleri aşağıdaki gibidir:

Ağır darbeler (kontüzyon) Aşırı alkol tüketimine bağlı sinir hasarı Atışlı silah yaralanmaları Diyabet kaynaklı sinir hasarı (diyabetik nöropati) Elektrik çarpması sonucu oluşan hasarlar Enfeksiyonlar (zona gibi) Gerilme durumları (traksiyon) İlaç enjeksiyonlarına bağlı hasarlar Otoimmün hastalıklar (Guillain Barré sendromu gibi) Sinir sıkışması vakaları (tuzak nöropati) Sinirlerin travma sonucu doğrudan kesilmesi ya da yırtılması (laserasyon) Periferik Sinir Yaralanması Belirtileri Nelerdir?

Kronik ve ağır ağrı, yanma hissi, karıncalanma ya da uyuşukluk, tamamen duyusal hissizlik veya kas zayıflığı periferik sinir hastalıkları belirtileri arasındadır. Bir tek sinir lifinin zarar görmesi durumunda bu duruma mononöropati denilir. Çoklu sinir liflerinin etkilendiği hallerde ise polinöropati terimi kullanılır.

Periferik Sinir Yaralanması Nasıl Tanı Alır?

Hasta geçmişi ve fiziksel muayene teşhisin temelini oluşturur. Elektronöromiyografi (EMG ve sinir iletim çalışmaları) testleri periferik sinirlerin fonksiyonel durumunun değerlendirilmesine yardımcı olur. Bilgisayarlı tomografi, MRG, MRG-nörografi gibi görüntüleme teknikleri hasarın yerini ve ciddiyetini belirlemede önemli bilgiler sunabilir.

Periferik Sinir Yaralanması Yaralanma Derecesi Nedir?

Travmatik periferik sinir yaralanmalarının şiddeti Sunderland sınıflamasına göre beş seviyede ele alınır. Bu seviyeler:

Birinci Seviye: Yaralanan bölgede geri dönüşümü mümkün olan bir iletim bloğu bulunur. Cerrahi müdahale gerektirmeden birkaç saat ila birkaç hafta içinde kendiliğinden iyileşebilir. İkinci Seviye: Sinir lifi içerisindeki aksonların sürekliliği etkilenmiştir. Genellikle ameliyat gerektirmez. Üçüncü Seviye: Aksonlar ve sinir lifi içindeki destek yapılar zarar görmüştür. İyileşme süresini tahmin etmek zor olabilir. Cerrahi sırasında sinir iletim çalışması yapılması, sinir greftinin gerekip gerekmediğini belirlemekte yardımcı olabilir. Dördüncü Seviye: Akson ve çevre dokularda ciddi hasar mevcuttur ve skar dokusu oluşmuştur. Skar dokusu, sinirin yeniden büyümesini ve iyileşmesini engeller. Cerrahi sırasında yapılan elektriksel testler, sinir lifinden herhangi bir elektriksel iletimin olmadığını onaylar. Bu durumda sinir greft operasyonu gerçekleştirilir. Beşinci Seviye: Genellikle kesikler veya şiddetli çekme yaralanmalarında görülür. Sinir lifi ikiye bölünmüştür. Tek onarım yöntemi cerrahi müdahaledir. Periferik Sinir Hasarı Tedavisi Nasıldır?

Sinir hasarının konumuna ve şiddetine göre çeşitli periferik sinir hasarı tedavisi yöntemleri kullanılır. Hafif yaralanmalar için genellikle fiziksel terapi, ortez kullanımı ve ilaç tedavisi gibi yaklaşımlar benimsenir. Fiziksel terapide eklem sertleşmesi ve kas atrofisini önlemek amacıyla belirli egzersizler uygulanır. Kasların erimesinin önlenmesi için elektrik stimülasyonu kullanılabilir. Ortezler eklemleri doğru pozisyonda tutarak iyileşmeyi teşvik eder. Daha ciddi yaralanmalarda ise cerrahi operasyon gerekebilir. Bu operasyonlar arasında sinir onarımı, sinir greftleme, serbest kas transferi ve açık dekompresyon gibi çeşitli teknikler bulunur. Periferik sinir ameliyatı sonrasında en iyi sonuçları elde etmek için fiziksel terapi programı uygulanması önerilir.

Ameliyat süreci hakkında daha detaylı bilgi edinmek için "Periferik Sinir Ameliyatı Nedir? Periferik Sinir Cerrahisinde Neler Yapılır?" başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz.

KAYNAK

"
PDF) Korkmaz Meral, Fatma Kızılyalçın, Antik Çağ’da Kemik Aletlerin Dokuma Aracı Olarak Kullanılması Üzerine Bir Değerlendirme | Korkmaz Meral.

PDF) Korkmaz Meral, Fatma Kızılyalçın, Antik Çağ’da Kemik Aletlerin Dokuma Aracı Olarak Kullanılması Üzerine Bir Değerlendirme | Korkmaz Meral.

Korkmaz Meral, Fatma Kızılyalçın, Antik Çağ’da Kemik Aletlerin Dokuma Aracı Olarak Kullanılması Üzerine Bir Değerlendirme

Download Free PDF View PDF

Download Free PDF View PDF

Download Free PDF View PDF

"Bone" as the Underlying Subject for Nobility in Koreans and Turks In Silla (668-935), i.e. the first kingdom to unite the Korean Peninsula under a single roof, within the bone-rank system [kol-p'um] that discriminates the nobles from commoners, and among the nobles the dynasty from bureaucracy, "bone" manifests itself as the underlying subject of nobility. According to this bone-rank system, those who were born a "sacred bone" [sŏng-gol] consisted the highest stratum, those who were born a "true bone" [chin-gol] were of the second rank. Kings and queens were supposed to belong to the sacred bone caste. The relatives of the dynasty and the ministers constituted the true bone caste. And below them, and above the commoners [p'yŏng-min], there were the "head rank" [tu-p'um] caste that consisted of six levels. In like manner, white bone-dark bone dichotomy determines who is noble and who is not in Turks and in Genghis Khan Empire, i.e., nobility is an attribute of bone regarding being white or not. For in Turks and Genghis Han Empire, "white bone" signifies nobles, whereas "dark bone" signifies commoners. This remarkable similarity is a sign that the Turks and the Koreans have more in common, along with nomadism, the monotheistic belief in the God of Heaven(s) (i.e. Blue Sky or Tengri) and Altay language. This humble work aims at grounding this point mentioned.

Download Free PDF View PDF

Art-e Sanat Dergisi

Download Free PDF View PDF

Amac: Bu calismanin amaci Turkiye de yasayan bir grup hastanin panoramik radyografileri ve hasta dosyalari incelenerek dissiz bosluklarda yer alan kalmis kok parcalarini retrospektif olarak degerlendirmektir. Gerec ve yontem: Bu calismada 248 hastaya ait panoramik radyografide 2022 dissiz bosluk ve hasta dosyalari retrospektif olarak incelendi. Panoramik radyografilerde dissiz bosluklarda kalmis dis koku parcalarinin gorulme sikligi, kalmis koklerin alt ve ust ceneye, anterior-premolar ve molar bolgeye ve cinsiyetlere gore dagilimi degerlendirildi. Ayrica panoramik radyografide kalmis kok parcasi tespit edilen hasta dosyalari degerlendirilerek cekim islemi gerekip gerekmedigi de degerlendirildi. Bulgular: 2022 dissiz boslukta 56 (%2,8) kalmis kok parcasi bulundu. Kalmis kok parcalarinin alt ve ust cenede gorulme sikligi acisindan istatistiksel olarak anlamli farklilik bulunmadi (p˃0,05). Molar bolgede anterior-premolar bolgeye gore, kadin hastalarda erkeklere gore kalmis kok parcasi.

Download Free PDF View PDF

Eski Türk Mitolojisinin Türk Halklarının Dokuma Sanatına Etkisi

Arkeolojik kazılardan da belli olduğu gibi türk halklarının yayıldığı geniş arazide dokumacılık sanatı geniş yayılmıştır. Türk halkları giyim-kuşamda, ev hayatının tüm alanlarında, evin döşenmesinde, sofra kısmında, hatta hayvancılıkda da hayvanların üzerini örtmek için, yeheraltı gibi ve daha bir çok alanda dokuma mamülleri kullanmışlar. Dokumacılığın yarandığı ilk zamanlarda halılar ve giyimkuşam soğuktan korunmak amaçlı hazırlanıyordu. Hatta havsız dokuma mamülü olan palazlar çok geniş kullanım alanına sahip olmuşlar. Şöyle ki, palazlar yalnız sofra kısmında ve ya yere serilmek için değil, giyim gibi de kullanılmıştır. "Came-e t-T ev arix" ese ri nin yazarı F. Reşiddedin İl han lıların yed inci hük mda rı olan Ka zan ha nın eşi Ke re mun ha tu nun ölümünü ve ce se din Teb ri ze geti ril me si ni tas vir ederek böyle ya zıyor: ". Ay akya lın, ba şıa çıq ka dın lar ve erkekler pa laz lara bürüne rek şehir ler den ve köylerden çık mışdılar ve baş la rı na toprak dö ke rek ağlıyor dular" 1. Pa laz dan kıyafet giy mek su fi mes lek li der viş le rin farklı yönlerinden biri ol muş tur. Te sadü fi değ il dir ki, bütün ede biyyat lar da su fi ler pa laz pu ş-pa laz giy en ler ad lan mış lar 2. Azerbaycan hal kı ara sın da bu halılarla ilgili deyimler de ünlüdür. Bu nun en güzel örneği "pa la za bürün, el nen sürün"-deyimidir. Pa laz ın giy im kıs mın da kullanılması hakkında XII asr Azer baycan şai ri Xe qa ni nin şi ir lerin de de söz edilmiştir: "İnce (xerir) ha zır lan mış giy im (ince ipek parça) ve hükmda rın giy diyi müzey en yerine pa laz giyerim ve taş la rın üzerinde otu rarım" .

Download Free PDF View PDF

"
Cam Kemik Hastalığı | Anadolu Sağlık Merkezi

Cam Kemik Hastalığı | Anadolu Sağlık Merkezi

Cam Kemik Hastalığı

Cam kemik hastalığı olarak bilinen osteogenesis imperfekta, kolajen üretimindeki bir defekt kaynaklı oluşan rahatsızlıktır. Kolajen proteini vücut yapılarının bir arada tutulmasına destek olan önemli bir proteindir. Birçok türü bulunan bu proteinin vücutta en fazla bulunan formu tip 1 kolajendir. Tip 1 kolajen kemik, gözün beyaz kısmı, ligamentler ve dişlerin yapısında yer alır. Cam kemik hastalığında tip 1 kolajen üretiminde bir defekt söz konusudur. Cam kemik hastalığı hakkında merak ettiğiniz diğer konular için yazının devamını takip edebilirsiniz.

Cam Kemik Hastalığı (Osteogenesis İmperfekta) Nedir?

Cam kemik hastalığı, kemiklerin kolayca kırılması ile karakterize bir hastalıktır. Doğumdan itibaren mevcut olan bu rahatsızlıktan özellikle ailesinde de hasta bireylerin olduğu çocuklar etkilenir. Hastalığın tıp literatüründeki karşılığı olan “osteogenesis imperfecta”, doğru şekilde oluşmamış kemik yapısı anlamını taşır.

Cam kemik hastalığının klinik bulguları orta düzeyden şiddetli düzeye kadar değişiklik gösterir. Tespit edilen vakaların çoğu orta düzeyde olmakla birlikte birkaç kemiğin kolayca kırılabildiği olgulardır. Ciddi seyirli olgular ise işitme kaybı, kalp yetmezliği, omurilik problemleri veya kalıcı deformiteler ortaya çıkabilir.

Genel popülasyonda görülme sıklığı yaklaşık olarak 1/20.000 olan bu rahatsızlık kadın ve erkek bireyleri eşit oranda etkiler (1).

Cam Kemik Hastalığı Nedenleri Nelerdir?

Cam kemik hastalığı vücutta kolajen üretiminden sorumlu genlerdeki mutasyondan kaynaklanır. Bu rahatsızlık anne babadan çocuğa aktarılan hastalıklı genlerden kaynaklanabileceği gibi ebeveynlerden bağımsız olarak bebekte meydana gelen spontan mutasyonlardan dolayı da oluşabilir. Cam kemik hastalığı olgularının büyük bir çoğunluğu hasta olan anne veya babadan geçen dominant mutasyonlardan kaynaklanır. Vakaların küçük bir kısmında ise hem anne hem babadan geçen çekinik mutasyonlar tespit edilebilir.

Cam Kemik Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Cam kemik hastalığı olan bireylerin hepsinde kemikler zayıf ve kırılgandır. Bazı hastalarda yaşam boyu sadece birkaç kez kemik kırığı meydana gelirken bazılarında ise yüzlerce kırık gelişebilir. Bazı hastalarda kırıklar henüz anne karnındayken bile oluşabilir.

Kemik kırılması dışında hastalığın klinik ciddiyeti ile değişmekle birlikte çeşitli belirtiler eşlik edebilir. Bu belirtilerden bazıları şu şekildedir:

Deforme veya yaylanmış şekilde tespit edilen uzun kemikler Kısa boy Kolay morarma Kas ve eklemlerde gevşeklik Gözün beyaz kısmının mavi, mor veya gri olması Üçgen yüz yapısı Varil şeklinde göğüs kafesi Omurgada eğrilik Çökmüş omurgalar Çarpık, biçimsiz veya renk bozukluğu olan dişler İşitme problemleri Nefes alıp vermede sorunlar Kalça ekleminde deformite Cam Kemik Hastalığı Kimlerde Görülür?

Cam kemik hastalığı tip 1 kolajen üretiminden sorumlu olan gendeki defekt veya sorundan kaynaklanan bir rahatsızlıktır. Bu bozuk gen genellikle aile bireyleri arasında nesilden nesile aktarılırken bazı kişilerde ise sonradan oluşan genetik mutasyonlar sonucu hastalık oluşabilir.

Cam kemik hastalığı olan bireylerin yaklaşık olarak %90’ında tip 1 kolajen üretiminden sorumlu olan genlerden COL1A1 ve COL1A2 genlerinde mutasyon tespit edilir. COL1A1 mutasyonu görülme sıklığı daha yüksektir (3). Genel olarak vücut sağlamlığının korunması için tip 1 kolajene ihtiyaç duyar. Kemik dokusu, cilt ve bağ doku tip 1 kolajene en fazla ihtiyaç duyan dokular arasındadır.

Cam Kemik Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?

Cam kemik hastalığı X-ray görüntülemeler ile teşhis edilebilir. Hekimler hastanın direkt grafilerini incelediğinde hem yeni hem de eski kırıklara ait izlere rastlayabilir. Radyolojik tetkiklere ek olarak çeşitli laboratuvar tetkikleri vasıtası ile hastanın kolajen üretiminin ve yapısının incelenmesi sağlanabilir. Bazı gerekli durumlarda ise cilt kolajen durumunun incelenmesi vasıtası ile deri biyopsisi uygulanabilir.

Cam kemik hastalığından bu tetkikler ile şüphe meydana gelen hastalarda genetik incelemeler sonucu kişide mevcut olan anormallikler tespit edilir ve hasta cam kemik hastalığı tanısı almış olur.

Cam Kemik Hastalığı Türleri Nelerdir?

Cam kemik hastalığının şu ana kadar tanımlanmış 19 alt türü vardır (3). En sık görülen hastalık formları özet olarak şu şekilde ifade edilebilir:

Tip 1 Cam Kemik Hastalığı

Tip 1 cam kemik hastalığı, orta düzeyde şiddete sahip hastalık tipidir. Tip 1’de kemikler orta-ciddi düzeyde travma maruziyeti sonrasında kolayca kırılabilir. Bu durum özellikle ergenlik öncesi zamanda ortaya çıkar. Tip 1 cam kemik hastalığında kişi yeterince kolajen üretemez.

Tip 2 Cam Kemik Hastalığı

Tip 2 cam kemik hastalığı, bu rahatsızlığın en ciddi formudur. Genellikle doğum öncesi veya doğumdan kısa bir süre sonra bebeğin nefes alamaması nedeniyle kaybedilmesine neden olabilir. Bu tip cam kemik hastalığına sahip bebeklerin kemikleri henüz anne karnındayken kırılmaya başlar. Tip 2 cam kemik hastalığı olan bebeklerin çok ciddi kemik deformiteleri, gelişmemiş akciğerleri ve yanlış oluşmuş kolajen yapıları mevcuttur.

Tip 3 Cam Kemik Hastalığı

Tip 3 cam kemik hastalığı, yaşama bir şekilde doğum sonrası tutunmuş bebekler için en ağır hastalık formu olarak kabul edilir. Bu tip cam kemik hastalığı olan bireylerde yaşamın geri kalanı boyunca fiziksel engeller söz konusudur.

Tip 4, 5, 6 Cam Kemik Hastalığı

Tip 4 cam kemik hastalığı olan bireylerin kemikleri ergenlik dönemi öncesi ve bazen doğumdan önce kolayca kırılabilir. Bu bireylerde aynı zamanda orta düzeyde bir kemik deformitesine omurga ve göğüs kafesi yapısı ile ilgili anormallikler eşlik eder.

Tip 5 ve tip 6 cam kemik hastalığının klinik belirtileri tip 4 ile benzerlik gösterir. Tip 5 cam kemik hastalığı olan bireylerin kemikleri mikroskop altında incelendiğinde örgü benzeri bir yapıya sahip oldukları görülür. Tip 6 bireylerin kemiklerinin incelenmesi halinde ise bu görünüm daha çok balık ağına benzer şekildedir.

Cam Kemik Hastalığı Tedavisi Nasıldır?

Şu an için cam kemik hastalığını ortadan kaldırabilecek bir tedavi yaklaşımı mevcut değildir. Bu hastalarda tedavi planlamasının temel amacı oluşabilecek yaralanmaları önlemek ve kemik sağlığını desteklemektir. Cam kemik hastalığı ile doğan çocukların besin maddesi açısından zengin beslenmesi, düzenli egzersiz yapması ve sağlıklı bir kiloda olması hayati önem taşır. Ağır formlarda ise çocuğun hareketinin desteklenmesi amacıyla yardımcı tıbbi cihazlara başvurulabilir.

Cam kemik hastalığına cerrahi müdahale hastalığın ciddiyetine ve hastanın yaşına göre değişkenlik gösteren bir yaklaşımdır. Küçük çocuklarda çok sayıda kırık varlığında alçı veya atel uygulamalarına başvurmadan direkt olarak tüm kırıkların aynı anda cerrahi tedavisi gerçekleştirilebilir.

Cerrahi kırık tedavisi dışında hekimler tarafından bifosfonat ve kalsiyum içeren preparatların reçetelendirilmesine de başvurulabilir. Bu destek tedavi ile kemiklerin güçlendirilmesi ve kırık meydana gelme olasılığının azaltılması planlanır.

Cam Kemik Hastasının Yaşam Kalitesi Nasıl Arttırılır?

Cam kemik hastası olan bireylere hekimlerin bilgisi ve önerisi dahilinde gerçekleştirilebilecek çeşitli uygulamalar ile yaşam kalitesinin artırılması sağlanabilir:

Sağlıklı ve dengeli bir beslenme planı oluşturulması Sağlıklı bir vücut ağırlığına sahip olunması ile kemikler üzerindeki stresin en aza indirilmesi Kas ve kemik güçlendirici yüzme gibi egzersizler yapılması Kafein gibi kemik yapısını bozan alışkanlıklardan uzak durulması

Cam kemik hastalığı olan bireylerin bu rahatsızlıktan dolayı ruhsal sağlığının da bozulması gayet normaldir. Kendinizde veya çevrenizde bu rahatsızlığa sahip bireylerde depresyon veya kaygı bozukluğuna dair belirtiler gözlemlemeniz halinde sağlık kuruluşlarına başvurularak destek alınması önerilir. Sağlıklı günler dileriz.

Son güncellenme tarihi: 11 Aralık 2023

Yayınlanma tarihi: 11 Aralık 2023

"
Kemik Tümörü (Kanseri) Belirtileri, Tanısı ve Tedavisi | Acıbadem

Kemik Tümörü (Kanseri) Belirtileri, Tanısı ve Tedavisi | Acıbadem

Kemik Tümörleri

Vücudun başka bölgelerinde oluşan tümörlerde olduğu gibi, kemik dokularında bulunan bazı hücrelerin kontrolsüz büyümesi ve çoğalması sonucunda oluşan yapılara kemik tümörü adı verilir.

Kemik sağlığının temelinde kemik yoğunluğu yer almaktadır. Kemik yoğunluğu, kalsiyum miktarına bağlı olarak 20 ila 30 yaş aralığında en yüksek seviyeye ulaşır. Bu yaş aralığından itibaren kemik yoğunluğu seviyesinin stabil tutulabilmesi için beslenmeye, egzersize, yaralanmalara dikkat etmek gereklidir.

Kemik tümörü çoğunlukla semptom göstermeden ilerlediğinden, ağrısı hissedilir hissedilmez veya ele gelen bir kitle olduğunda doktora gidilmesi büyük önem arz eder.

Çeşitleri Kemik Tümörü Çeşitleri

Kemik tümörleri iyi ve kötü huylular olarak ikiye ayrılırlar. Kemik tümörleri, genellikle iyi huylu olmasına rağmen kötü huylu olanlar da mevcuttur. Kötü huylu kemik tümörleri, yani kemik kanseri 2 şekilde ortaya çıkabilir. Kemik kanserini oluşturan primer yani birincil tümörler, kemiğin kendi tümörleridir. Kemik, kemik iliği, kıkırdak dokularında bulunan hücrelerin kontrolsüz çoğalmaları ve yayılmaları durumunda ortaya çıkar. Diğer kemik tümörleri ise vücutta bulunan başka organların tümörlerinin kemiğe nüfuz etmesiyle, yani metastazla oluşurlar. Bu tür kemik kanseri sekonder yani ikincil olarak adlandırılır. Kemikte metastazlar, kemiğin kendi tümörlerine kıyasla çok daha sık görülürler. Kemik metastazlarına özellikle prostat, meme, akciğer, tiroid bezi ve böbrek kanserlerinde rastlanır.

Kötü Huylu Kemik Tümörleri (Kemik Kanseri) 1. Birincil (Primer) Kemik Kanseri Türleri

Osteosarkom: Birincil kemik kanserleri arasında gençler ve çocuklar arasında en sık görülen kemik kanseri türü osteosarkomdur. Genellikle diz bölgesinde orta çıkar, hastalığa neden olan gen anormallikleri bulunur.

Kondrosarkom: Kıkırdak dokusu üreten hücrelerde meydana gelen birincil kemik kanseri türlerindendir. Genellikle kalça, pelvis ve omuz bölgesinde meydan gelir. Nadir görülen bir kemik kanseri türüdür.

Fibrosarkom: Kemiğin hücredışı yapısını üreter fibroblastların aşırı çoğalması sonucunda ortaya çıkan kanser türüdür. Sıklıkla bacak kemikleri ve alt çene kemiğinde ortaya çıkar.

Ewing Sarkomu: Ewing sarkomu birincil kemik kanseri türleri arasında yer alan, kemik ve yumuşak dokularda oluşan bir kanser türüdür. Hastalığa gen mutasyonlarının neden olduğu bilinmektedir. Genellikle bacak bölgesinde, pelvis ve kaburga bölgesinde oluşur.

2. İkincil (Sekonder) Kemik Kanseri Türleri

Metastatik Kemik Tümörleri: İlk olarak kemik, kemik iliği ya da kıkırdak dokularında oluşmayan, vücudun başka bölgelerindeki kanserli dokuların metastaz yaparak yayılması sonucu kemikte de görülen kemik kanser türüdür. Bu nedenle bu kemik kanserine, ikincil yani sekonder kemik kanseri denir. Birincil kemik kanseri türlerine göre daha yaygındır. Kemik tümörlerindeki belirtilere belirtilere ek olarak, metastaz yaptığı organın kanser şikayetleri de hastada bulunabilir.

İyi Huylu Kemik Tümörleri

İyi huylu kemik tümörlerine selim leyozlar da denebilir. Bu tür tümörler genellikle rastlantısal olarak hekim tarafından saptanır. Bu tümörler, kansere neden olmazlar ancak ağrı ve şişlik şikayetiyle kendini gösterir ilerleyen aşamalarında kemik kırıklarına neden olabilir. İyi huylu kemik tümörleri 3 evrede değerlendirilir:

1. Evre kemik tümörleri genellikle hekim tarafından rastlantısal olarak teşhis edilir. Hastanın herhangi bir şikayeti olmayabilir.

2. Evre kemik tümörlerinde, tümör çevresindeki dokularda yıkıma sebep olabilir. Hastada genellikle ağrı ve şişlik şikayetleri olur.

3. Evre kemik tümörleri yayılmacı karakterde olurlar. Çevre dokularda yıkıma sebep olurlar ve büyüme eğilimleri vardır. Ağrı ve şişlik, kemikte kırılma gibi şikayetlere neden olabilirler.

İyi huylu kemik tümörlerine aşağıdakiler örnek verilebilir:

Basit kemik kisti Non-osssifying fibroma (NOF) Osteokondrom Enkondrom Fibröz displazi Kondromiksoid fibrom Osteoblastom Kondroblastom Dev hücreli tümör Anevrizmal kemik kisti Nedenleri Kemik Tümörü Nedenleri Nelerdir?

Kemik tümörlerinin nedenlerinin tümü kesin olarak bilinmemektedir. Diğer kanser türlerinde olduğu gibi genetik mutasyonlar, çevresel faktörler ve ailedeki kanser öyküsü kemik tümörleri oluşumunda etkilidir.

Kemik Tümörleri Risk Faktörleri Nelerdir?

Ülkemizde çok yaygın bir kanser türü değildir ve gençlerde daha sık rastlanılmaktadır. Çoğu kemik tümörlerinin kesin nedeni henüz bilinememektedir. Ancak bazı faktörlerin hastalıkla bağlantılı olduğu bilinmektedir:

Genetik sendromlar kanser riskini arttıran faktörler arasında yer almaktadır. Kemik kanseri erkeklerde daha çok görülmektedir. Yüksek dozda radyasyona maruz kalmak riski artırmaktadır. Genç hastalarda farklı bir kanser türünü tedavi etmek amacıyla uygulanan radyasyon, kişide sonradan kemik kanseri oluşumuna neden olabilir. Çocuklarda hızlı büyüme, kemiklerin hızlı gelişimi de yine tümör oluşumunda risk faktörü olabilmektedir. Belirtiler Kemik Tümörü Belirtileri Nelerdir?

Kemik tümörlerinin en yaygın iki belirtisi tümörden etkilen kemiklerde, ağrı ve şişlik ile yine tümörden etkilenen kemiklerde kırık oluşumudur.

Kemikte ağrı ve şişlik: Genelde kemik tümörü olan hastalar önceleri aktivite ile başlayan ama zamanla istirahatte de ortaya çıkabilen ağrı ile hekime başvururlar. Özellikle kaval kemiği ya da kaburga gibi cildin hemen altındaki kemiklerde giderek büyüyen bir şişlik, erkenden ortaya çıkabiliyor. Kemik kanserinde ağrı ve şişlik en belirgin belirtidir. Kemik kırığı: Kemikteki ağrı ve şişlikten daha nadir olarak kendi kendine oluşan kemik kırığı kemik tümörlerinin yaygın belirtilerindendir. Özellikle çocukluk ve gençlik çağında tanı konan iyi huylu kemik tümörleri başka nedenlerle çekilmiş röntgen filmlerle tesadüfen saptanabilmektedir.

Etkilenen kemikteki ağrı, şişlik ve kırıklar kemik tümörlerinin en yaygın belirtileridir. Bunlar dışındaki diğer belirtiler şu şekildedir:

Kemik üzerinde belirgin bir yumru Harekette meydana gelen kısıtlılık Halsizlik, yorgunluk ve çabuk yorulma İştahsızlık Bulantı ve kusma İstemsiz kilo kaybı Ateş Döküntü

Eğer kemik tümörü uzak metastaz sonucu kemikte oluşum gösterdiyse, metastaz yaptığı organa bağlı olarak belirtiler görülebilir. Kemik metastazlarının sıkça gözlendiği prostat, meme, akciğer, tiroid bezi ve böbrek kanserlerinde görülen belirtiler, kemik tümörlerinin belirtilerine eklenebilir.

Tanı Yöntemleri Kemik Tümörü Tanı Yöntemleri

Öncelikle yapılması gereken ilk tetkik kemiklerin rahatlıkla incelebileceği direkt grafi (röntgen filmi) çekmektir. Röntgen ile kemik tümörünün türü hakkında önemli klinik bilgiler sunabilir.

Fakat kemik tümörlerinde, bulundukları yer ve türü çok önemli olduğundan uygulanacak cerrahi yöntem ve tedavi de değişkenlik gösterir. Bu yüzden tümörün çevre dokularla komşuluk ilişkilerini, kanlanmasını ve yaygınlıklarını incelemek için kemik sintigrafisi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme yöntemlerinden faydalanılıyor.

Tomografi kemikteki tüm ayrıntıları göstermek amacıyla kullanılırken, MRI yumuşak doku, kemik içindeki tümörün uzantısı ya da uzak noktaya yayılma riskini görebilmek için tercih edilebilir.

Metastaz olup olmadığını anlamak amacıyla kemik sintigrafisi kullanılabilir.

Muayene ve görüntüleme neticesinde tümörün kötü huylu olabileceği düşünülürse cerrahi girişimlerle biyopsi alınabilir veya tümör olduğu gibi çıkartılabilir, bu işlemleri takiben yapılacak patolojik inceleme ile tanı konabilir.

Tedavi Yöntemleri Kemik Tümörü Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kemik kanseri tedavisinde en önemli nokta hastanın hayatının kurtulmasıdır. İkincil noktayı uzuvları korumak ve iş görebilirliğini elinde bulundurmak alır. Son noktada ise estetik kaygı yer almaktadır. Her tümör grubunda tedavi felsefesi farklıdır.


Kemik Kanseri Tedavisi

Kötü huylu kemik tümörlerinde tümörün cerrahi olarak çıkartılmasının yanı sıra, etkilenen organın fonksiyonlarını elden geldiğince koruman amaçlanır, tümör tekrarını engellemek için ışın tedavisi (radyoterapi) ve hastalığın başka organlara yayılımını kontrol etmek için ilaç tedavisi (kemoterapi) kullanılabilir.

Metastazlarda kemik dokuya uygulanan tedavi, hastanın tümörü ile ilgili genel gidişatı değiştirmez. Amaç, hastanın en erken dönemde günlük hayat fonksiyonlarına dönebileceği bir tedavi uygulayarak hastanın yaşam kalitesini arttırmaktır.

Kemik tümörü olan hastaların 20 yıl önceki tedavisi, tümörün bulunduğu uzvun kesilmesiyken, artık yeni tedavi yöntemleri ile uzuvlar büyük oranda korunmaktadır.


İyi Huylu Kemik Tümörü Tedavisi

İyi huylu kemik tümörlerinin tedavisi türüne ve evresine bağlı olarak yapılırlar. Çocuklarda rastlanılan iyi huylu kemik tümörleri kendiliğinden kaybolabilir. İyi huylu kemik tümörlerinde cerrahi yönteme başvurmak yerine, düzenli kontrol ve takip etmek daha büyük önem arz eder.

Cerrahi yönteme başvurmak için, tümörün kemik kırılmasına sebep olacak kadar bünyeye zarar vermesi, kemiğin büyümesini olumsuz yönde etkilemesi, kemikte bir kısalık ya da eğrilik yaratması, tanıyla ilgili bir şüphe mevcut ve o bölgeden örnek almak gibi durumlar sayılabilir.

İyi huylu kemik tümörlerinin tedavisinde temel amaç, mümkün olduğunca tümörü takiple izlemek, tümörün kemik yapılara verdiği ilerleyici bir hasar varsa hastanın kendi dokusunu koruyarak tümörü tekrar etmesini engelleyecek oranda vücuttan uzaklaştırmak ve oluşan kemik boşluklarını hastanın kendisinden alınan ya da kemik bankasından gelen kemik yamaları ile doldurmaktır.

Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır. Güncellenme Tarihi: 13 Eylül 2022 Salı Yayımlanma Tarihi: 13 Eylül 2022 Salı

Tıbbi Birimler Lütfen Bekleyiniz Kanser (Onkoloji) Onkolojik Cerrahi Ortopedi ve Travmatoloji Ortopedik Onkoloji Radyasyon Onkolojisi Tıbbi Onkoloji Medikal Teknolojiler Lütfen Bekleyiniz Kemik Tümörleri biriminde yer alan tüm medikal teknolojik cihazlarımızı görüntülemektesiniz.

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde, sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

Kimlik bilgileriniz: Adınız, soyadınız, T.C. Kimlik numaranız, pasaport numaranız veya geçici TC Kimlik numaranız, doğum yeri ve tarihiniz, medeni haliniz, cinsiyetiniz, sigorta veya hasta protokol numaranız ve sizi tanımlayabileceğimiz diğer kimlik verileriniz. İletişim Bilgileriniz: Adresiniz, telefon numaranız, elektronik posta adresiniz ve sair iletişim verileriniz, müşteri temsilcileri ya da hasta hizmetleri tarafından çağrı merkezi standartları gereği tutulan sesli görüşme kayıtlarınız ile elektronik posta, mektup veya sair vasıtalar aracılığı ile tarafımızla iletişime geçtiğinizde elde edilen kişisel verileriniz. Muhasebesel Bilgileriniz: Banka hesap numaranız, IBAN numaranız, kredi kartı bilginiz, faturalama bilgileriniz gibi finansal verileriniz. Sağlık hizmetlerinin finansmanı ve planlaması amacıyla özel sağlık sigortasına ilişkin verileriniz ve Sosyal Güvenlik Kurumu verileriniz. Hastane veya tıp merkezlerimizi ziyaret etmeniz halinde güvenlik ve denetim amaçlı tutulmakta olan kamera kayıtları görüntüleriniz. Otoparkı kullanmanız halinde araç plaka veriniz. Sağlık Bilgileriniz: Laboratuvar sonuçlarınız, test sonuçlarınız, muayene verileriniz, randevu bilgileriniz, check-up bilgileriniz, reçete bilgileriniz dahil ancak bunlarla sınırlı olmaksızın tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi sırasında veya bunların bir sonucu olarak elde edilen her türlü sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verileriniz. www.acibadem.com.tr sitesine veya www.acibadem.com.tr/AcibademOnline/TR/MainPage adresine gönderdiğiniz veya girdiğiniz sağlık verileriniz ve sair kişisel verileriniz. Acıbadem’e veya Acıbadem Grup şirketlerinden herhangi birine iş başvurusunda bulunmanız halinde bu hususta temin edilen özgeçmiş dâhil sair kişisel verileriniz ile Acıbadem Grubu çalışanı ya da ilişkili çalışan olmanız halinde hizmet akdiniz ve işe yatkınlığınız ile ilgili her türlü kişisel verileriniz.

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

Kimliğinizi teyit etme, Kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi. İlgili mevzuat uyarınca Sağlık Bakanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Hastane ve Tıp Merkezlerimizin iç işleyişi ile günlük operasyonların planlanması ve yönetilmesi. Hastane Yönetimi, Hasta Hakları, Hasta Deneyimi bölümleri tarafından hasta memnuniyetinin ölçülmesi, arttırılması ve araştırılması. İlaç temini. Randevu almanız halinde randevu hakkında sizi haberdar edebilme. Risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerini geliştirme amacıyla analiz yapma. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından sağlık hizmetlerinizin finansmanı, tetkik, teşhis ve tedavi giderlerinizin karşılanması, müstehaklık sorgusu kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Araştırma yapılması. Yasal ve düzenleyici gereksinimlerin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerinin finansmanı kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgileri paylaşma. Kalite, Hasta Deneyimi, Bilgi Sistemleri bölümleri tarafından risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından hizmetlerimiz karşılığında faturalandırma yapılması ve anlaşmalı olan kurumlarla ilişkinizin teyit edilmesi. Pazarlama, Medya ve İletişim, Çağrı Merkezi bölümleri tarafından kampanyalara katılım ve kampanya bilgisi verilmesi, Web ve mobil kanallarda özel içeriklerin, somut ve soyut faydaların tasarlanması ve iletilebilmesi.

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi,

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği, Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Korunması Yönetmeliği, Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuat hükümleridir.

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca,

Kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenme, Kişisel veriler işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme, Kişisel sağlık verilerine erişim ve bu verileri isteme, Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme, Kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesine ve/veya kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesine ilişkin işlemlerin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme hakkını haizsiniz.

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak,

(i) ATATÜRK MAH.FEZA SK.NO:3/8 ATAŞEHİR, Istanbul, Türkiye adresine kargo ile ıslak imzanızı taşıyan bir dilekçe ile “Kurumsal Sekretarya” departmanı dikkatine Zarfına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Bilgi Talebi” yazılarak gönderebilirsiniz, (ii) Noter kanalıyla gönderebilir, (iii) acibademsaglik@hs02.kep.tr adresine güvenli elektronik ya da mobil imzalı olarak, kayıtlı elektronik posta adresi veya sistemimizde kayıtlı elektronik e-posta adresiniz aracılığıyla ve/veya (iv) Acıbadem’e hitaben yazdığınız “word veya pdf.” formatındaki bir dosyayı güvenli eimza ile imzalayarak kisiselveri@acibadem.com ‘a e-posta’nın konu kısmına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Bilgi Talebi” yazarak iletebilirsiniz.

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

SIK ZİYARET EDİLENLER Akciğer kanseri Bağırsak kanseri Böbrek nakli Cilt kanseri Gırtlak kanseri Hemoroid Kalp krizi belirtileri Kan kanseri (Lösemi) Karaciğer nakli Kemik iliği nakli Kolon kanseri Koronavirüs Belirtileri Lenf kanseri Lenfödem Meme kanseri Mide kanseri Pankreas kanseri Prostat kanseri Rahim kanseri Vücut kitle endeksi hesaplama


Ana Sayfa Hastaneler Doktorlar Medikal Teknolojiler Kurumsal Bilgiler Sponsorluklar Bilgilendirilmiş Onamlar Kişisel Verilerin Korunması İletişim

Web sitemizde bulunan tüm görsellerin, işitsel veya içerik bilgilerinin izinsiz kullanılması yasaktır. Durumun tespit edilmesi halinde hukuki yollara başvurulacaktır.

"
Hudson Valley Traveler - Redirect

Hudson Valley Traveler - Redirect

Sakit Parmağa: Tanı, Belirti ve Tedavisi

You are being redirected to an external site.


Invalid URL. Please return to the homepage.

All rights reserved. © 2020 New York State Department of Transportation

"