Senkop (bayılma): Çeşitleri ve belirtileri – Prof. Dr. Ahmet ALPMAN

Senkop (bayılma): Çeşitleri ve belirtileri – Prof. Dr. Ahmet ALPMAN

Senkop (bayılma): Çeşitleri ve belirtileri

Altta yatan nedene göre ayrılan bir çok senkop türü vardır. Buna karşın, senkopun kendisi bir hastalık değildir. Nedenlerin kaynağı her zaman tam anlaşılamasa da farklı türdeki senkop türleri bu nedenleri temsil etmektedir:

Anginanın oluşturduğu senkop: Angina pectoris sonucu gelişen bayılma nöbetleridir. Angina, koroner arter hastalığı nedeniyle kalp kasına yeterli oksijen ulaştırılamaması sonucu oluşan bir tür göğüs ağrısıdır. Karotis sinus senkopu: Beyine kan götüren önemli bir damar olan ve boyunda bulunan karotis arterin 2’ye ayrıldığı yere karotis sinüs denir. Burası basıya uğrarsa kalp hızında yavaşlama ve/veya kan basıncında düşme olur. Bu çoğunlukla bir probleme neden olmaz fakat bazı hastalarda bu basıya cevap aşırı olabilir (karotis sinüs hipersensitivitesi) ve bunun sonunda ani bilinç kaybı olabilir. Hassas olan kişilerde başı yana çevirme, boyna sıkı takı takma veya boynu sıkan kıyafetler giyme nedeniyle senkop oluşabilir. Defekasyon senkopu: Barsak hareketleri sırasında veya dışkılama sırasında meydana gelen bayılma nöbetleridir. Histerik senkop: Histeri, ani endişe, heyecan veya stres nedeniyle olan senkoptur. Öksürük senkopu: Öksürük atağını takiben ortaya çıkan ani bilinç kaybıdır. Laringeal senkop ise kısa sürelidir ve boğazda gıcık ve öksürük sonrası olur. Miksiyon senkopu: İşeme sırasında oluşan ani bilinç kaybıdır. Sıklıkla gece idrarını yapmak için uyanan erkeklerde görülür. Nedeni kesin bilinmemektedir. Yutkunma senkopu: Yutmaya eşlik eden senkoptur. Kalp ve yemek borusu hastalıklarıyla ilişkili olabilir, ancak sağlıklı bireylerde de görülebilir. Nörolojik nedenler. Sebebi bilinmeyen senkop: İsminden de anlaşıldığı gibi, nedeni bilinmeyen senkopu ifade eder. Bu senkop vakalarının üçte birini oluşturur. Bu vakaların çoğunda, senkop atağı bir kez olur ve hasta ataktan hemen toparlanır ve uzun dönemde bir problem çıkmaz. Senkopa eşlik eden diğer belirtiler

Senkop sırasında kişinin bilinci kapalı ve hareketsiz haldedir. Senkoptan hemen önce aşağıdaki belirtiler görülebilir:

Çarpıntı (hızlı, güçlü, küt küt, kalp atışı) Baş dönmesi Soğukluk Şaşkınlık, genellikle tuhaf hissetme Terleme

Doktorun fark edebileceği bulgular:

Düşük kan basıncı (hipotansiyon) Düşük kan şekeri (hipoglisemi) Düşük nabız hızı Solukluk
Polinöropati Nedir? Polinöropati Belirtileri Nelerdir?

Polinöropati Nedir? Polinöropati Belirtileri Nelerdir?

Polinöropati Nedir? Polinöropati Belirtileri Nelerdir?

Ellerinizde ve ayaklarınızda özellikle geceleri ortaya çıkan yanma, üşüme, uyuşma ve hatta kramp gibi şikayetleriniz varsa, sinir liflerindeki bir soruna bağlı olarak oluşan polinöropati sendromundan şüphelenebilirsiniz. Polinöropati, çok sayıda periferik sinirin çeşitli nedenlerle hasarlanması sonucu ortaya çıkan ve yaş ilerledikçe görülme sıklığı artan bir tablo.

Periferik sinir sistemi, beyin ve omurilik gibi merkezi sinir sistemi haricinde, uzuvlarımıza ve organlarımıza uyarıları taşıyan sinir ağının adı. Bu sistem, her birinin kendine ait fonksiyonu olan üç çeşit sinir lifinden oluşuyor. Duyusal lifler dokunma ve ağrı gibi duyuların merkezi sinir sistemine iletimini sağlarken, motor lifler merkezden gelen uyarıları kaslarımıza ileterek hareketimizi sağlıyor. Otonom lifler ise kan basıncı, bağırsak hareketleri gibi doku ve organların fonksiyonlarını düzenliyor. Polinöropatinin periferik sinirleri etkileyen durumlardan en sık rastlanılanı olduğunu ve ilk olarak en uzun sinirleri etkilediğini söylüyor. Bu nedenle de belirtiler başlangıçta ayaklarda görülüyor.

Polinöropatide etkilenen sinir lifine göre belirtiler farklılaşıyor. En sık görülen belirtiler, el ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma veya üşüme ile saplanıcı, keskin ağrılar, denge ve koordinasyon kaybı, özellikle ayaklarda güçsüzlük oluyor. Kramplar da yaşanabiliyor. Otonom liflerde etkilenme olduğunda da kabızlık, ishal atakları, idrar kesesinin kontrolünde zorluk, empotans (sertleşme sorunu), kalp ritminde değişiklikler, ortostatik hipotansiyon (ayağa kalkıncı oluşan düşük tansiyon), terlemede azalma ve ısı değişikliklerini algılamada zorluk görülebiliyor.

Diyabet hastaları ilk sırada
Belirtiler ilk olarak ayaklarda, özellikle ayak tabanı ve parmak uçlarında başlıyor. Polinöropati ilerledikçe ellere ve bacağa doğru yayılıyor. Belirtiler genellikle sürekli oluyor fakat dalgalanma gösterebiliyor, özellikle akşam saatlerinde artış gösteriyor. Akut polinöropatiler enfeksiyöz ve toksik nedenlerle ortaya çıkarken, kronik polinöropatiler daha sık görülüyor.Görülme sıklığı 1000’de 24 ila 80 arasında değişiyor ve yaş ilerledikçe görülme sıklığı artıyor. Elli beş yaş ve üzerinde her 10 kişiden birinde farklı düzeyde polinöropati olduğu düşünülüyor. Uzun süredir şeker hastası olanların yaklaşık yarısında da polinöropati görülebiliyor.

İlerlemesi önlenebilir
Polinöropatinin tanısı erken konulursa sinir hasarına sebep olan etken saptanıp kontrol altına alınabiliyor ve böylece sinir hasarının ilerlemesi önlenip, oluşabilecek diğer belirtilerden korunmuş olunuyor. Polinöropatinin varlığı EMG (elektromiyografi) tetkiki ile saptanıyor. EMG bize hangi periferik sinirlerin ve hangi liflerinin etkilendiğini, sinirin gövdesinde mi yoksa etrafını saran ve sinirin hızlı iletmesini sağlayan kılıfta mı hasar olduğunun bilgisini veriyor. EMG bulgularına göre akut bir süreç mi yoksa kronik bir polinöropati mi anlaşılmaya çalışılıyor. Yine EMG ve klinik bulgular eşliğinde genetik geçişli olup olmadığı tespit edilmeye çalışılıyor. Polinöropati tanısı konulduktan sonra ise buna sebep olabilecek hastalıklar araştırılıyor. Bunun için öncelikle kan tetkikleri yapılıyor. Eğer gerek görülürse elektroforez, akciğer grafisi, batın ultrasonu, tümör belirteçleri gibi daha ileri tetkikler isteniliyor.

Nedenleri
Polinöropatide en sık görülen neden diyabet yani şeker hastalığı. Ayrıca hipotiroidi, alkol kullanımı, kemoterapi ilaçları, kanser, enfeksiyonlar, karaciğer veya böbrek yetmezliği,vitamin B1 veya B12 eksikliği, ağır metal zehirlenmeleri gibi çok çeşitli sebepler görülebiliyor.

Nedene bağlı tedavi
Polinöropatinin tedavisi, temel olarak altta yatan hastalığın veya sinir hasarına neden olan sebebin tedavisi şeklinde oluyor. Kortizon gibi bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar da duruma göre kullanılabiliyor. Eğer tablo, şeker hastalığına bağlı geliştiyse kan şekerini kontrol altına almak en önemli adım. Tedavide diğer bir nokta da hastanın şikayetlerinin ortadan kaldırılması. Eğer ağrı, uyuşma, yanma gibi şikayetler varsa uygun ilaç tedavisi düzenlenerek hastanın rahatlaması sağlanıyor. Güçsüzlük ve denge bozukluğu için ise fizyoterapi uygulanabiliyor.

Uzun soluklu ilaç tedavisi
Altta yatan sebebe bağlı olarak bazılarında tam düzelme sağlanırken, bazı polinöropatilerde uzun süre boyunca ilaç tedavisi ile iyilik hali korunabiliyor. Diğer bir grup polinöropatide ise zamanla ilerlemenin devam edebilir, ağır duyu bozukluğu olanlarda ayaklarda yaralar açılabilir, bazı genetik geçişli polinöropatilerde özellikle ayaklarda zamanla deformiteler ve omurgada eğrilik gelişebilir.

Doğru adres nöroloji uzmanı
El ve ayaklarda özellikle geceleri olan üşüme, yanma, uyuşma gibi şikayetleriniz varsa tüm bunlar bir polinöropati sendromunun belirtisi olabilir. Mutlaka bir nöroloji uzmanı ile görüşülerek EMG tetkiki yapılmalı, sinir hasarının olup olmadığı tespit edilmeli ve ona göre bir yol çizilmeli. Bazı akut polinöropatilerin hayati risk oluşturabileceğini, ani veya yeni başlayan bu tür şikayetlerde vakit kaybetmeden bir nöroloji uzmanına başvurmak çok önemli.

Anafilaksi Nedir? Anafilaksi Belirtileri Nelerdir?

Anafilaksi Nedir? Anafilaksi Belirtileri Nelerdir?

Anafilaksi

Anafilaksi, hemen tedavi edilmesi gereken ciddi, potansiyel olarak hayatı tehdit eden alerjik bir reaksiyondur. Bu reaksiyon alerjik bir bireyin yer fıstığı veya arı sokması gibi alerjisi olan bir nesneye maruz kalmasından birkaç saniye, birkaç dakika sonra ortaya çıkabilir.

Anafilaksi, bağışıklık sistemi tarafından bireyin şoka girmesine neden olabilecek kimyasallar salması nedeniyle gerçekleşir. Bireyin tansiyonu aniden düşer ve solunum yolları daralır, bu da hem nefes almayı hem de vücudun oksijen ihtiyacını karşılamasını engeller.

Nedenleri Anafilaksinin Nedenleri Nelerdir?

Normal şartlar altında bağışıklık sistemi vücudu yabancı maddelere karşı savunan antikorlar üretir. Bu, vücut içinde zararlı bakteri veya virüsler olduğunda gerekli ve iyi bir durumdur. Ancak bazı bireylerin bağışıklık sistemleri normalde alerjik reaksiyona neden olmayan maddelere de aşırı tepki gösterir.

Alerji semptomları genellikle hayatı tehdit edecek kadar vücuda zarar vermez, ancak ağır bir alerjik reaksiyon anafilaksiye yol açabilir.

Çocuklarda en yaygın anafilaksi tetikleyicileri genellikle fıstık ve ceviz, balık, kabuklu deniz ürünleri ve süt gibi besinlerden kaynaklanan gıda alerjileridir.

Yetişkinlerde anafilaksi için yaygın olarak görülen tetikleyiciler arasında, yine aynı besinlerin yanı sıra, antibiyotikler, aspirin, diğer reçetesiz ağrı kesiciler ile bazı görüntüleme testlerinde kullanılan intravenöz kontrast maddesi içeren bazı ilaçlar, eşek arısı, bal arısı veya ateş karıncası gibi böcek türlerinin sokması, çeşitli örümcek zehirlenmeleri ve özellikle lateks bulunur.

Çok nadiren görülse bile, bazı bireyler aerobik egzersizlerden, yürüyüş gibi daha az yoğun fiziksel aktiviteden veya koşudan kaynaklı anafilaksi geliştirir.

Egzersizden önce belirli yiyecekleri yemek ya da hava sıcak, soğuk veya nemli olduğunda egzersiz yapmak bununla bağlantılıdır. Egzersiz yaparken alınacak önlemler hakkında önceden doktora başvurmak gereklidir.

Alerjik tepkimeyi neyin tetiklediği bilinmiyorsa, bazı testler alerjen maddeyi tanımlamaya yardımcı olabilir ancak bazı vakalarda ise anafilaksinin nedeni tanımlanamaz. Bu duruma idiyopatik anafilaksi adı verilir.

Anafilaksi riskini arttıran az sayıda faktör mevcuttur. Bunlar arasında geçmişte anafilaksi görülmesi vardır. Eğer bir birey geçmişte anafilaktik reaksiyonu hafif geçirmiş olsa bile, alerjiye neden olan maddeye tekrar maruz kaldıktan sonra daha şiddetli anaflaktik reaksiyon geçirme riski vardır.

Astım ya da halihazırda var olan alerjiler bireyleri anafilaksi reiski altına sokar. Bunların yanı sıra çeşitli kalp hastalıkları ve mast adı verilen bir tür akyuvar hücresinin anormal birikimi olan mastositoz da anafilaksi riskini arttırır.

Anafilaksi Nasıl Önlenir?

Anafilaktik tepkiyi önlemenin en etkili yolu bu ciddi reaksiyona neden olan maddeler ve nesnelerden kaçınmaktır. Buna yardımcı olmak için belirli ilaçlara veya diğer maddelere karşı alerji durumunu belirten bir tıbbi uyarıyı içeren kolye veya bilezik takılabilir.

Birey her zaman içinde reçeteli ilaçları bulunan bir acil durum kitini yanında taşımalıdır. Doktor, bu kitin içinde neler bulunması gerektiğine dair tavsiyelerde bulunacaktır. Eğer bir epinefrin, yani adrenalin otoenjektörü mevcutsa, son kullanma tarihi kontrol edilmeli ve süresi dolmadan tekrar reçeteyle yenilenmelidir.

Her türlü tıbbi müdahalede ve başvuru esnasında sahip olunan ilaç reaksiyonları konusunda tıbbi personel bilgilendirilmeli ve uyarılmalıdır.

Eğer alerji sokan ve ısırgan böceklere karşı ise, bu hayvanların yakınında dikkatli olmak gereklidir. Çimlerin üzerinde veya doğrudan toprak üzerinde çıplak ayakla yürünmemelidir. Giyim için uzun kollu gömlek ve pantolon türleri tercih edilmelidir.

Kıyafetlerde parlak renklerden kaçınılmalı, parfüm, kolonya veya kokulu losyonlar kullanılmamalıdır. Özellikle açık havada bir süre açık kalmış, içi gözükmeyen bardaklar ve kutulardan bir şey içilmemelidir. Isırgan bir böceğin yakınında sakin kalınmalı, yavaşça uzaklaşılmalı ve böceğe vurmaktan kaçınılmalıdır.

Eğer bireyin gıda alerjisi varsa, alınan ve yenilen tüm yiyeceklerin uyarılarıyla etiketleri dikkatlice okunmalıdır. Geçmişte güvenilir besinlerin bile üretim süreçleri zaman içinde değişebilir, bu nedenle sık sık yenilen yiyeceklerin bile etiketlerini periyodik olarak tekrar kontrol etmek önemlidir.

Dışarıda yemek yerken, her yemeğin nasıl hazırlandığını sormak ve içerdiği malzemeleri öğrenmek gereklidir. Alerjik tepkimeye neden olan çok az miktarda yiyecek, ya da bu yiyeceğin hazırlanmasında kullanılan gereçlerin ve mutfağın düzgün temizlenmeden bireyin tüketeceği yiyecekleri hazırlamada kullanılması bile ciddi bir reaksiyona neden olabilir.

Belirtiler Anaflaksi Belirtileri Nelerdir?

Anafilaksi semptomları genellikle bir alerjene maruz kaldıktan birkaç dakika sonra ortaya çıkar. Ancak bazı vakalarda maruziyetten yarım saat veya daha uzun süre sonrasında da ortaya çıktığı görülmüştür.

Anaflaksi belirti ve semptomları arasında hızlı ve zayıf nabız görülebilir. Bunun yanı sıra döküntü, kurdeşen, kaşıntı ve kızarıklık veya soluk cilt dahil cilt reaksiyonları ile düşük tansiyon, yani hipotansiyon da görülebilir.

Nefes borusunun ve genel olarak solunum yollarının daralması, şişmiş bir dil veya boğaz yaygın bir belirtidir ve bu hırıltıya ya da nefes darlığına neden olabilir.

Bulantı, kusma, ishal, baş dönmesi veya bayılma da anaflaktik reaksiyon belirtileri arasındadır. Anafilaktik reaksiyon solunumu veya kalp atışını durdurabilir.

Anaflaksi İçin Ne Yapılmalıdır?

Ne yazık ki, çoğu durumda anafilaksiye yol açabilen altta yatan bağışıklık sistemi durumunu tedavi etmenin bir yolu henüz bilinmemektedir. Ancak gelecekteki bir saldırıyı önlemek için adımlar atılıp ve eğer gerçekleşirse hazırlıklı olmak mümkündür.

Herhangi bir birey ne kadar dikkat ederse etsin ve önlem alırsa alsın bir noktada alerjisi olan nesnelere maruz kalabilir. Ancak anafilaktik reaksiyonun belirti ve semptomlarını bilerek ve bu semptomları hızlı bir şekilde tedavi etme planını önceden hazırlayarak bu acil duruma hızlı ve etkili bir şekilde yanıt vermek mümkündür.

Bir doktor yardımıyla hazırlanan acil durum eylem planı bireye yardımcı olabilir. Çocuklarda anafilaksi görülmesi durumunda bakıcılar, okul sağlık görevlileri ve öğretmenleri bu durum hakkında bilgilendirilmeli ve durumla ilgili mevcut planları öğrenilmelidir.

Bundan sonra hazırlanan plan bu kişilerle paylaşılmalıdır. Okul yetkililerinin ellerinde mutlaka bir otoenjektörün mevcut olduğu garantilenmelidir.

Tanı Yöntemleri Anaflaksi Teşhisi Nasıl Konulur?

Bir anaflaktik reaksiyon sonrasında ya da ciddi alerjik reaksiyon sonrasında, bunların belirtileri ve semptomları gösteren bireyler ve çocukları mutlaka bir doktor tarafından kontrol edilmek üzere randevu almalıdır.

Anafilaksinin teşhisi ve uzun süreli yönetimi karmaşıktır, bu nedenle alerji ve immünoloji konusunda uzmanlaşmış bir doktora görünmek gerekecektir.

Doktor durumu teşhis etmek için belirli gıdalar, ilaçlar, lateks ve böcek sokmaları gibi durumlarda geçmişte alerjik reaksiyonlar görülüp görülmediği hakkında sorular soracaktır.

Bu sorular sonrasında, teşhisi doğrulamak için anafilaktik reaksiyon ardından yaklaşık üç saat kadar çok yüksek görülebilen triptaz adı verilen enzimin miktarını ölçmek üzere bir kan testi yapılabilir. Alerjik tetikleyicileri belirlemek için deri ve kan testleri yapılabilir.

Başka durumlar da anafilaksi benzeri belirti ve semptomları ortaya çıkarabileceği için doktor bunları elemek isteyecektir.

Tedavi Yöntemleri Anafilaktik Tepki Nasıl Tedavi Edilir?

Alerjik reaksiyonu olan ve şok belirtileri gösteren biriyle birlikte olan kişiler hızlı hareket etmelidir. Soluk, serin ve nemli bir cilt, zayıf, hızlı bir nabız, nefes darlığı, akıl karışıklığı, ve bilinç kaybı aranmalıdır.

Eğer bunlar varsa yani birey anafilaktik reaksiyon gösteriyorsa, mümkün olan en kısa sürede epinefrin yani adrenalin kullanılmalı ve acil tıbbi yardım için 112 aranmalıdır. Özellikle alerjik birey üzerinde epinefrin yani adrenalin otoenjektörü taşıyorsa, bu ilaç hemen uygulanmalıdır.

Epinefrin yani adrenalin enjeksiyonundan sonra semptomlar iyileşse ve birey alerjene daha fazla maruz kalmasa bile semptomların tekrar etmeyeceğinden emin olmak için bir acil servise gitmek zorunludur. Bu tekrar eden ikinci reaksiyona bifazik anafilaksi denir.

Eğer epinefrin yoksa derhal bir acil servise gitmek gereklidir. Her iki durumda da semptomların giderilip giderilmediğini görmek için beklenmemesi gereklidir. Anaflaksi ivedilikle tedavi edilmezse sonuçları ölümcül olabilir.

Eğer anafilaktik atak sırasında, solunum ve kalp atışı durursa kardiyopulmoner resüsitasyon, yani yaşam desteği (CPR) gerekli olabilir. Bireye oksijen verilebilir ve solunum yolunun iltihaplanmasını azaltıp solunumu iyileştirmek için intravenöz antihistaminikler ya da steroid grubu ilaçlar verilebilir.

Otoenjektör Nedir?

Anafilaksi riski taşıyan bireyler genellikle üzerlerinde bir otoenjektör taşır. Bu cihaz, uyluğa bastırıldığında tek bir doz ilaç enjekte eden bir şırınga ve normalde içeride kalan, gizli bir iğneden meydana gelir.

Hızlı otoenjektör kullanımı anafilaksinin kötüleşmesini önleyebilir ve hayat kurtarabilir. Bu nedenle anafilaktik reaksiyon gösteren kişiler bu enjektörün nasıl kullanıldığını öğrenmeli ve kendilerine yakın kişilerin de öğrenmesini teşvik etmelidir.

Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır. Güncellenme Tarihi: 2 Kasım 2023 Perşembe Yayımlanma Tarihi: 2 Kasım 2023 Perşembe

Tıbbi Birimler Lütfen Bekleyiniz Alerjik Hastalıklar Çocuk Allerjisi

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde, sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

Kimlik bilgileriniz: Adınız, soyadınız, T.C. Kimlik numaranız, pasaport numaranız veya geçici TC Kimlik numaranız, doğum yeri ve tarihiniz, medeni haliniz, cinsiyetiniz, sigorta veya hasta protokol numaranız ve sizi tanımlayabileceğimiz diğer kimlik verileriniz. İletişim Bilgileriniz: Adresiniz, telefon numaranız, elektronik posta adresiniz ve sair iletişim verileriniz, müşteri temsilcileri ya da hasta hizmetleri tarafından çağrı merkezi standartları gereği tutulan sesli görüşme kayıtlarınız ile elektronik posta, mektup veya sair vasıtalar aracılığı ile tarafımızla iletişime geçtiğinizde elde edilen kişisel verileriniz. Muhasebesel Bilgileriniz: Banka hesap numaranız, IBAN numaranız, kredi kartı bilginiz, faturalama bilgileriniz gibi finansal verileriniz. Sağlık hizmetlerinin finansmanı ve planlaması amacıyla özel sağlık sigortasına ilişkin verileriniz ve Sosyal Güvenlik Kurumu verileriniz. Hastane veya tıp merkezlerimizi ziyaret etmeniz halinde güvenlik ve denetim amaçlı tutulmakta olan kamera kayıtları görüntüleriniz. Otoparkı kullanmanız halinde araç plaka veriniz. Sağlık Bilgileriniz: Laboratuvar sonuçlarınız, test sonuçlarınız, muayene verileriniz, randevu bilgileriniz, check-up bilgileriniz, reçete bilgileriniz dahil ancak bunlarla sınırlı olmaksızın tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi sırasında veya bunların bir sonucu olarak elde edilen her türlü sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verileriniz. www.acibadem.com.tr sitesine veya www.acibadem.com.tr/AcibademOnline/TR/MainPage adresine gönderdiğiniz veya girdiğiniz sağlık verileriniz ve sair kişisel verileriniz. Acıbadem’e veya Acıbadem Grup şirketlerinden herhangi birine iş başvurusunda bulunmanız halinde bu hususta temin edilen özgeçmiş dâhil sair kişisel verileriniz ile Acıbadem Grubu çalışanı ya da ilişkili çalışan olmanız halinde hizmet akdiniz ve işe yatkınlığınız ile ilgili her türlü kişisel verileriniz.

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

Kimliğinizi teyit etme, Kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi. İlgili mevzuat uyarınca Sağlık Bakanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Hastane ve Tıp Merkezlerimizin iç işleyişi ile günlük operasyonların planlanması ve yönetilmesi. Hastane Yönetimi, Hasta Hakları, Hasta Deneyimi bölümleri tarafından hasta memnuniyetinin ölçülmesi, arttırılması ve araştırılması. İlaç temini. Randevu almanız halinde randevu hakkında sizi haberdar edebilme. Risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerini geliştirme amacıyla analiz yapma. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından sağlık hizmetlerinizin finansmanı, tetkik, teşhis ve tedavi giderlerinizin karşılanması, müstehaklık sorgusu kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Araştırma yapılması. Yasal ve düzenleyici gereksinimlerin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerinin finansmanı kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgileri paylaşma. Kalite, Hasta Deneyimi, Bilgi Sistemleri bölümleri tarafından risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından hizmetlerimiz karşılığında faturalandırma yapılması ve anlaşmalı olan kurumlarla ilişkinizin teyit edilmesi. Pazarlama, Medya ve İletişim, Çağrı Merkezi bölümleri tarafından kampanyalara katılım ve kampanya bilgisi verilmesi, Web ve mobil kanallarda özel içeriklerin, somut ve soyut faydaların tasarlanması ve iletilebilmesi.

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi,

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği, Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Korunması Yönetmeliği, Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuat hükümleridir.

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca,

Kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenme, Kişisel veriler işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme, Kişisel sağlık verilerine erişim ve bu verileri isteme, Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme, Kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesine ve/veya kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesine ilişkin işlemlerin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme hakkını haizsiniz.

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak,

(i) ATATÜRK MAH.FEZA SK.NO:3/8 ATAŞEHİR, Istanbul, Türkiye adresine kargo ile ıslak imzanızı taşıyan bir dilekçe ile “Kurumsal Sekretarya” departmanı dikkatine Zarfına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Bilgi Talebi” yazılarak gönderebilirsiniz, (ii) Noter kanalıyla gönderebilir, (iii) acibademsaglik@hs02.kep.tr adresine güvenli elektronik ya da mobil imzalı olarak, kayıtlı elektronik posta adresi veya sistemimizde kayıtlı elektronik e-posta adresiniz aracılığıyla ve/veya (iv) Acıbadem’e hitaben yazdığınız “word veya pdf.” formatındaki bir dosyayı güvenli eimza ile imzalayarak kisiselveri@acibadem.com ‘a e-posta’nın konu kısmına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Bilgi Talebi” yazarak iletebilirsiniz.

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

SIK ZİYARET EDİLENLER Akciğer kanseri Bağırsak kanseri Böbrek nakli Cilt kanseri Gırtlak kanseri Hemoroid Kalp krizi belirtileri Kan kanseri (Lösemi) Karaciğer nakli Kemik iliği nakli Kolon kanseri Koronavirüs Belirtileri Lenf kanseri Lenfödem Meme kanseri Mide kanseri Pankreas kanseri Prostat kanseri Rahim kanseri Vücut kitle endeksi hesaplama


Ana Sayfa Hastaneler Doktorlar Medikal Teknolojiler Kurumsal Bilgiler Sponsorluklar Bilgilendirilmiş Onamlar Kişisel Verilerin Korunması İletişim

Web sitemizde bulunan tüm görsellerin, işitsel veya içerik bilgilerinin izinsiz kullanılması yasaktır. Durumun tespit edilmesi halinde hukuki yollara başvurulacaktır.

"
Düşük tansiyon (Hipotansiyon) - Ankara Magnet Hastanesi

Düşük tansiyon (Hipotansiyon) - Ankara Magnet Hastanesi

Düşük tansiyon (Hipotansiyon)

Düşük tansiyon, tıbbi terim olarak hipotansiyon olarak bilinir ve kan basıncının normal seviyelerin altına düşmesi durumunu ifade eder. Kan basıncı, kanın kalp tarafından pompalanmasıyla damarlara uyguladığı basınçtır. Normal bir kan basıncı genellikle 120/80 mmHg (milimetre civa) olarak kabul edilir. Ancak, herkesin doğal olarak farklı kan basıncı düzeyleri vardır ve düşük tansiyon olarak kabul edilebilecek değerler kişiden kişiye değişebilir.

Bu yazıda

Düşük tansiyonun bazı durumlarda tedavi gerektirdiği söylenebilir. Tedavi, altta yatan nedenin belirlenmesine dayanır. Eğer düşük tansiyonunuz ciddi sağlık sorunlarına veya semptomlara yol açıyorsa, sağlık uzmanımızla görüşmeniz önerilir.

Düşük tansiyon belirtileri nelerdir?

Düşük tansiyon (hipotansiyon), genellikle belirgin semptomlara yol açmayan bir durum olabilir. Ancak bazı kişilerde düşük tansiyonla ilişkili belirtiler ortaya çıkabilir. Bunlar şunları içerebilir:

Baş dönmesi: Düşük tansiyon, beyne yeterli miktarda kan ulaşmadığında baş dönmesine neden olabilir. Hızla ayağa kalkma veya uzun süre ayakta durma durumunda baş dönmesi daha sık görülebilir. Sersemlik hissi: Düşük tansiyon, genel olarak vücutta dolaşan kan miktarının azalması veya damarların genişlemesi nedeniyle kan akışının yavaşlamasıyla ilişkilidir. Bu da sersemlik hissine yol açabilir. Halsizlik ve yorgunluk: Vücudun yeterli oksijen ve besin maddesi alamaması sonucu halsizlik ve yorgunluk hissi oluşabilir. Bulantı: Düşük tansiyon, mide bulantısına neden olabilir. Özellikle ani postür değişiklikleri veya uzun süre ayakta durma durumunda bulantı daha sık görülebilir. Bayılma eğilimi: Düşük tansiyon, beyne yeterli kan akışının olmaması nedeniyle bayılma eğilimi oluşturabilir. Özellikle ani hareketler veya uzun süre ayakta durma sonrasında bayılma riski artabilir. Soluk cilt: Kan basıncının düşük olması, ciltteki kan akışını azaltabilir ve cildin soluk görünmesine neden olabilir. Hızlı veya düzensiz kalp atışları: Düşük tansiyon, kalp atış hızında artışa veya düzensizliklere yol açabilir.

Düşük tansiyonun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve bazı insanlarda hiçbir semptom ortaya çıkmayabilir.

Tansiyon düşmesi neden olur?

Tansiyon düşmesi (hipotansiyon), birkaç farklı nedenle ortaya çıkabilir. Bazı yaygın nedenler şunlardır:

Dehidrasyon: Yetersiz sıvı alımı veya aşırı sıvı kaybı, vücuttaki kan hacmini azaltarak tansiyonun düşmesine yol açabilir. Bunun yanı sıra, kusma, ishal, aşırı terleme veya yanlış beslenme gibi durumlar da dehidrasyona neden olabilir. Aşırı kan kaybı: Ciddi bir yaralanma, travma, iç kanama veya uzun süreli aşırı âdet kanaması gibi durumlar, vücuttaki kan hacmini azaltarak tansiyonun düşmesine yol açabilir. Kalp problemleri: Kalp yetmezliği, kalp krizi, düşük kalp hızı (bradikardi) veya düzensiz kalp ritmi (aritmi) gibi durumlar, kalbin etkin şekilde kan pompalayamamasına ve tansiyonun düşmesine neden olabilir. Hormonal dengesizlikler: Hormonların dengesizliği, tansiyon üzerinde etkili olabilir. Örneğin, tiroid bezinin düşük aktivitesi (hipotiroidi) veya adrenal bezlerin yetersiz hormon üretimi (adrenal yetmezlik), tansiyon düşüklüğüne yol açabilir. İlaçlar: Bazı ilaçlar, tansiyon düşüklüğüne neden olabilir. Özellikle yüksek tansiyon tedavisinde kullanılan ilaçlar, kan basıncını aşırı düşürebilir. Ayrıca, antidepresanlar, anksiyolitikler, diyabet ilaçları, antipsikotikler ve bazı ağrı kesiciler gibi bazı ilaçlar da hipotansiyona yol açabilir. Sinir sistemi bozuklukları: Sinir sistemiyle ilgili sorunlar, tansiyon düşmesine neden olabilir. Örneğin, Parkinson hastalığı, multisistem atrofi ve diğer otonom sinir sistemi bozuklukları, tansiyon düşüklüğüne eğilimli olabilir. Diğer faktörler: Ayağa hızlı kalkma (postüral hipotansiyon), aşırı sıcak havalarda uzun süreli durma, aşırı egzersiz, stres, enfeksiyonlar, alkol veya uyuşturucu kullanımı gibi faktörler de tansiyonun düşmesine katkıda bulunabilir.

Tansiyon düşüklüğü, bazı insanlar için normal bir durum olabilir ve semptomlara neden olmayabilir. Ancak, sürekli düşük tansiyon yaşayan veya semptomları olan kişilerin bir sağlık uzmanına danışmaları sağlık açısından oldukça önemlidir.

Düşük tansiyonun ortaya çıkardığı komplikasyonlar nelerdir?

Düşük tansiyon (hipotansiyon) genellikle ciddi komplikasyonlara yol açmayabilir ve birçok insan için normal bir durumdur. Ancak, bazı durumlarda düşük tansiyonun neden olduğu sorunlar ortaya çıkabilir. Düşük tansiyonun potansiyel komplikasyonlarından bazıları:

Bayılma: Düşük tansiyon, beyne yeterli miktarda kan akışının ulaşmamasına bağlı olarak bayılma eğilimini artırabilir. Bu durum, düşük tansiyonu olan kişilerde özellikle ani hareketler veya uzun süre ayakta durma sonrasında ortaya çıkabilir. Yaralanma riski: Bayılma veya sersemlik nedeniyle düşme riski artar. Düşük tansiyonun neden olduğu ani düşmeler, kırıklar, yaralanmalar veya ciddi baş ve vücut travmalarına yol açabilir. Düşük kan akışı ile ilişkili organ hasarı: Uzun süreli düşük tansiyon, vücudun farklı organlarında kan akışının azalmasına ve bu organların yetersiz oksijen ve besin maddesi almasına yol açabilir. Bu durum, kalp, beyin, böbrekler ve diğer organların işlevini olumsuz yönde etkileyebilir. Göğüs ağrısı: Düşük tansiyon, kalbin yeterli oksijen ve kan akışını sağlamamasına bağlı olarak göğüs ağrısına (angina) neden olabilir. Solunum sorunları: Düşük tansiyon, akciğerlere yeterli miktarda oksijenin ulaşmasını engelleyebilir. Bu da nefes darlığı, solunum güçlüğü veya diğer solunum sorunlarına yol açabilir. İshalma: Düşük tansiyon, bağırsakların düzgün şekilde çalışmasını engelleyebilir ve bağırsak hareketlerinin yavaşlamasına (ishalma) neden olabilir. Kalp ritmi sorunları: Düşük tansiyon, kalp ritmini etkileyebilir ve düzensiz kalp atışları (aritmi) veya bradikardi (düşük kalp hızı) gibi sorunlara yol açabilir.

Düşük tansiyonun potansiyel komplikasyonları kişiden kişiye değişebilir. Eğer düşük tansiyon semptomları yaşıyorsanız veya endişeleriniz varsa, bir sağlık uzmanıyla görüşmeniz önemlidir.

Düşük tansiyon nasıl tedavi edilir?

Düşük tansiyonun tedavisi, altta yatan nedenlere ve semptomlara bağlı olarak değişir. Tedavi planı, bir sağlık uzmanı tarafından belirlenmelidir. Düşük tansiyon tedavisinde yaygın olarak kullanılan bazı yöntemler:

Sıvı alımının artırılması: Dehidrasyon nedeniyle düşük tansiyon yaşıyorsanız, doktorunuz muhtemelen sıvı alımınızı artırmanızı önerir. Bol su içmek, elektrolit içeren içecekler tüketmek veya sıvı takviyeleri almak faydalı olabilir. Tuz tüketiminin artırılması: Bazı insanlar düşük tansiyonu yüksek tuz alımıyla dengelemektedir. Doktorunuz, tuz alımınızı artırmanızı önerebilir. Ancak, yüksek tansiyon, böbrek hastalığı veya diğer sağlık sorunları olan kişilerin tuz alımını sınırlaması gerekebilir. Postüral değişiklikler: Ani pozisyon değişikliklerinden kaçınmak, yavaşça ayağa kalkmak veya otururken bacakları çaprazlamak gibi basit postüral değişiklikler, postüral hipotansiyon denilen durumu yönetmek için yardımcı olabilir. Tedavi edici altta yatan hastalıkların yönetimi: Düşük tansiyonun altında yatan bir hastalık veya hormonal dengesizlik varsa, bu durumlar uygun şekilde tedavi edilmelidir. Örneğin, tiroid problemleri için tiroid hormonu takviyesi veya kalp problemleri için ilaç tedavisi gerekebilir. Kan basıncını artıran ilaçlar: Belirli durumlarda, düşük tansiyon semptomlarını hafifletmek için doktorunuz kan basıncını artıran ilaçlar reçete edebilir. Ancak, bu ilaçların kullanımı dikkatli bir şekilde yapılmalı ve doktorunuzun talimatlarına uygun olarak alınmalıdır.

Doktorunuz, sizin durumunuza ve semptomlarınıza en uygun tedavi planını belirleyecektir. Tedavi, bireysel olarak kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Bu nedenle, düşük tansiyon semptomları yaşıyorsanız, sağlık uzmanımıza danışmanız önemlidir.

"
Sürekli Tansiyon Düşüklüğünün Sebebi Karbonhidrat Olabilir – Avrasya Hospital

Sürekli Tansiyon Düşüklüğünün Sebebi Karbonhidrat Olabilir – Avrasya Hospital

Sürekli Tansiyon Düşüklüğünün Sebebi Karbonhidrat Olabilir

Hipotansiyonun birçok belirtisi olmasına karşın bazen sinsi bir yol izliyor. Kendini çok sonraları göstermesi sebebiyle de birçok ciddi rahatsızlığa davetiye çıkarıyor. Bu hastalıkların başında, kalp ve damar hastalıkları gibi sağlık sorunları geliyor. Avrasya Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. önemsiz gördüğümüz ancak yaşam kalitemizi ve sağlığımızı olumsuz yönde etkileyen hipotansiyonu anlatıyor.

Hipotansiyon nedir?

Tansiyon, arterlerdeki kanın damarlara yaptığı basınçtır. Bir insanda olması gereken tansiyon oranı yaklaşık 120/80 mm Hg’dır. Ancak ölçümler, 90/60 mm Hg. dolaylarında ise kişinin kan basıncı(tansiyonu) düşük demektir ki bu hipotansiyonu işaret ediyor olabilir! Hipotansiyon ya da bilinen adıyla düşük tansiyon anormal derecede düşük kan basıncıdır. Her ne kadar tansiyonun normal değerlerden düşük olması kişiden kişiye değişse de birtakım belirtiler size bu konuda yol gösterici olabilir. Hipotansiyonun en belirgin belirtileri, baş dönmesi, bayılma, soğuk terli cilt, yorgunluk ve bulantı şeklindedir.

Hipotansiyon çeşitleri nelerdir?

Postural veya ortostatik hipotansiyon: Ayakta iken düşük kan basıncı. Postprandial hipotansiyon: Yemek yedikten sonra düşük tansiyon. Nökardiyojenik hipotansiyon: Hatalı beyin sinyalleri kaynaklı hipotansiyon. Ortostatik hipotansiyon ile çoklu sistem atrofisi: Sinir sistemi hasarına bağlı düşük kan basıncı.

Hangi sebepler düşük tansiyona yol açar?

Vücudun ihtiyaç duyduğu sıvının yetersi olması ( az su içme, ishal, yoğun spor vb.) Yetersiz ve düzensiz beslenme alışkanlıkları Gebelik Stres, kaygı, korku Kansızlık Kullanılan ilaçlar (tansiyon, kalp ilaçları, antidepresanlar vb.) Yaşanan kanamalar, kan kaybı Alerjik reaksiyonlar Merkezi sinir sistemi hastalıkları Ciddi enfeksiyonlar Karaciğer hastalığı Yeme bozuklukları Hormonal sorunlar

Tedavi için nasıl bir yol izlenmelidir?

Düşük tansiyona en uygun tedavi, tansiyonun düşmesine eden olan faktöre göre değişir. Dediğimiz gibi birçok faktör hipotansiyonu tetiklediğinden hangi sebeple açığa çıktığı tedavideki yol haritasını belirlemektedir. Eğer kan kaybı nedeniyle tansiyon düşmüşse en iyi tedavi kan nakli ya da kaybedilen sıvıların damardan verilmesi olacaktır.

Düşük tansiyon ayrıca tuz alarak, sıvı alımını arttırarak, sağlıklı beslenerek, tansiyonun yükselten ilaç kullanarak veya basınç çorapları giyerek kanın bacaklarda toplanmasını önlemek şeklinde tedavi edilebilir.

Hipotansiyonun etkilerini azaltmak için neler yapılmalı?

Tuz bakımından daha zengin bir yeme programı seçin. Ancak fazla tuz tüketimi de çeşitli sağlık problemlerine yol açabileceği için diyetinizi planlamadan önce doktorunuzla görüşün. Bol bol sıvı tüketin. Sıcak havalarda ve grip ya da nezle gibi hastalıklara yakalandığınızda daha fazla sıvı tüketin. Alkolden uzak durun ya da sınırlama getirin. Düzenli egzersiz ile kan dolaşımını hızlandırın. Stresten olabildiğince uzak durmaya çalışın. Oturur pozisyondayken bacak bacak üstüne atmayın. Uzandıktan ya da oturduktan sonra hemen ayağa kalkmayın. Kan, ani hareket ile bacaklara ve ayaklara ulaşacağından baş dönmesi ve göz kararması yaşanabilir. Bunun yerine daha sakin ve kısa hareket edin ve banyo gibi mekanlarda başınızın dönmesi ihtimaline karşın bir sandalye bulundurun. Porsiyonlarınızı küçültün, karbonhidrat tüketimini azaltın. Özellikle gece kafein tüketiminden kaçının. Eğer yukarıda belirtilen yöntemleri uygulamanıza rağmen problemde bir azalma gözlemlenmiyorsa mutlaka doktora görünün. "
Senkop Tedavisi - Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Necioğlu Örken | İstanbul

Senkop Tedavisi - Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Necioğlu Örken | İstanbul

SENKOP

Senkop, beyin kanlanmasının bozulmasına bağlı olarak bilincin ani ve geçici olarak kaybıdır. Düzelme hızlı ve tamdır. Yani bayılan bir kişi hemen daima tedavi görmeden düzelir. Ancak bayılma sırasında travmatik yaralanmalar yaşanabilir ve tekrarlayan ataklar korkutucu olabilir. Bu nedenle bayılmanın nedenini saptamak, önlemek ve tedavi etmek için önemlidir. Bayılmanın kan şekeri düşüklüğü, hiperventilasyon, düşme ya da epileptik nöbet geçirme gibi başka nedenleri de vardır. Bunlar senkop değildir ancak saptanmaları tedavi açısından önemlidir.

Fotoğraf: Dilek Necioğlu Örken

Senkop Ne Sıklıkla Görülür?

Senkop toplumda şaşırtıcı bir şekilde sık görülür. Prevalansı %22’dir. İnsanların yaklaşık üçte biri hayatlarının bir döneminde bir kez senkop atağı geçirirler. Bazı senkopların altında önemli problemler varken, bazıları önemli değildir.

Senkop Nedenleri Nelerdir?

1. Vazovagal senkop en sık görülen senkoptur. Tipik olarak duruma bağlıdır (ör: gece tuvalette, sıcakta, çok kalabalık ortamda). Belirli bazı tetikleyicileri vardır (ör: uzun ayakta durmak, duygusal travma, ağrı, öksürük, yutkunmak, işemek, kan görmek). Bazen vazovagal senkop açık bir neden olmadan da olabilir.

Kalp hızı bayılma anında çok yavaşlar, toplar damarlar genişler ve kan özellikle bacaklarda ve bağırsaklarda göllenir, bunun sonucu olarak kalbe kan dönüşü azalır ve tansiyon düşer. Bu da beyne giden kanın azalmasına neden olur.

Vazovagal senkop genellikle iyi huyludur. Çoğu vakada bayılacağımızı anlamamıza neden olan uyarıcı belirtiler vardır. Bu belirtiler sersemlik, sıcak ya da soğuk hissi, bulanık, çift, soluk ya da tünel gibi görme, işitme bozulması ve terlemedir. Ancak provokasyon ya da uyarıcı belirtiler olmadan bayılma ya da yaşlı bir kişinin ilk kez bayılması daha ciddi kalp hastalıklarını düşündürür.

2. Kalp ritim problemleri kalp atım hızı ya da ritminde meydana gelen problemler bayılmaya neden olur. Bu bozukluklara aritmi diyoruz. Sinüs bradikardisi, kalp bloğu, ventriküler taşikardi, supraventriküler taşikardi gibi çok çeşitli aritmiler senkopa neden olabilir.

3. Ortostatik hipotansiyon kişinin ayağa kalkması ile tansiyon düşüklüğü yaşamasıdır. Ortostatik hipotansiyon nedenleri kan ve sıvı kaybı, bazı ilaçlar, bazı sinir sistemi hastalıkları ve alkoldür.

4. Diğer nedenler ise nefes tutmaya bağlı senkop, bazı zehirlenmeler, kan şekeri düşmesi, postural taşikardi sendromu, kalp krizi, kalp tümörü ya da akciğer damarlarında pıhtı olmasıdır.

Senkop Kliniği Nasıldır?

Bayılmanın 3 fazı vardır,

1. Prodrom
2. Bilinç kaybı
3. Düzelme

Prodrom vazovagal senkopta 1-5 dakika sürer ve baş dönmesi , bulantı, terleme, göz kararması görülür. Bilinç kaybı genellikle 1 dakikadan kısa sürelidir ve yüzde solma, terleme, soğuk bir cilt eşlik eder. Gözler açıktır ya da yukarı dönmüştür ve bazen kollar bacaklarda sertleşme ve atmalar olabilir. İdrar kaçırma ve kendini yaralama nadirdir ve dilin kenarını ısırma ise çok çok nadir görülür. Düzelme hızlıdır ve bayılma sonrası kafa karışıklığı saniyeler içerisinde düzelir.

Senkop Ayırıcı Tanısında Hangi Hastalıklar Yer Alır?

Ayırıcı tanıda önce bayılmaya neden olan diğer hastalıklar dışlanmalıdır. Bunun için hastalık öyküsü, fizik muayene ve kalp incelemeleri yararlıdır. Kalp incelemeleri arasında EKG, 24-48 saat kalp ritmini takip eden Holter, ekokardiografi, tilt-table testi sayılabilir. Ayrıca epilepsi, baziler migren ve narkolepsi gibi bazı nörolojik hastalıklar da ayırıcı tanıda yer alır.

Senkop Nasıl Tedavi Edilir?

Vazovagal senkopta tedavi genellikle tetikleyicilerden kaçınmak ve potansiyel riski azaltmaktır. Örneğin kan verirken bayılıyorsanız yatarak kan aldırmalısınız. Ya da bir aktivite sırasında bayılacağınızı hissederseniz hemen yere uzanmlı ve bacaklarınızı havaya kaldırmalısınız. Ya da karşı basınç manevraları (kolları germek, bacakları çapraz yapıp sıkıştırmak gibi) vazovagal senkopu engelleyebilir ya da size uzanana kadar vakit kazandırabilir.

Kalp ritim bozukluğu saptanan kişiler uygun yöntemlerle tedavi edilir. Bu tedavi yöntemleri aritmi ilaçları, kalp pili, ya da implante edilen defibrilatörler olabilir.

Ortostatik hipotansiyon saptandıysa elastik kompresyon çorabı giyilebilir, bacaklar ayağa kalkmadan önce sıkıştırılabilir ya da kademeli kalkılır.

Senkop Tehlikeli Midir?

Birçok vakada senkop tehlikeli değildir. Ancak bayılınca düşüp bir yerinizi incitirseniz tehlikeli olabilir. Ayrıca araba kullanırken bayılmak da tehlikeli olabilir. Bayıldıysanız mutlaka doktora başvurmalısınız. Çünkü bazı senkopların altında tedavi edilebilir ciddi nedenler olabilir. Doktorunuza öyküde bazı bilgileri vermeniz yararlı olur. Bayılmadan önce ne yapıyordunuz, bayılmadan önce ne hissettiniz, ne kadar baygın kaldınız, ayıldığınızda tamamen normale döndünüz mü, daha önce hiç bayıldınız mı ve hangi ilaçları kullanıyorsunuz. Eğer bayılmanızı gören biri varsa muayeneye onunla birlikte gitmeniz de yararlı olacaktır.

KAYNAKLAR:
Benditt D. Syncope. Up To Date Mar 21, 2019
Smith P.E.M. Fainting painting. Practical Neurology, 2005, 5, 366–369.

"
Ortostatik hipotansiyon için en iyi tedavi

Ortostatik hipotansiyon için en iyi tedavi

Ortostatik hipotansiyon için en iyi tedavi

Geçen hafta, tıbbi adıyla ‘ortostatik hipotansiyon’a yani ayağa kalkınca oluşan düşük tansiyona ilişkin bilgiler vermiştim. Bu hafta sıra tedavi yolunda. Çok sık rastlanan bu rahatsızlığa karşı ‘en iyi ilaç’ önlem almak. İşte ayrıntılar.

Geçen haftaki yazımda sandalyeden kalkarken başı dönen Nihal Hanım’ın yere yığıldığını anlatmıştım. Apar topar götürüldüğü en yakındaki hastanenin acil servisindeki nöbetçi doktor, hastaya ne olup bittiğini sorup öğrenmiş, ardından önce yatarken sonra da ayağa kaldırıp tansiyonu ölçmüştü.
Nihal Hanım’ın kan basıncı yatarken 110/75 milimetre cıvaydı. Ayağa kalktıktan bir dakika sonraki ölçümde 80/50’ye düştüğü görüldü. Bu ölçümle hastanın tıbbi adıyla ortostatik hipotansiyonu, yani ‘ayağa kalkınca oluşan düşük tansiyonu’ olduğu kesinleşti. Nihal Hanım’ın bir süredir yakındığı baş dönmeleri, halsizlik, baygınlık hissi, çarpıntı gibi şikâyetlerinin ve o günkü baygınlığın nedeni aşırı tansiyon düşmesiydi. Lâkin ortostatik hipotansiyon bir bulguydu, kendi başına bir tanı değildi. Birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilirdi. Acaba altta yatan ne gibi bir sağlık sorunu vardı?

Önce teşhis.
Doktorun aklına ilk gelen, son günlerdeki bunaltıcı sıcaklar oldu. Yüksek ısı nedeniyle çok su kaybetmiş ve yeteri kadar sıvı almamış insanların bayılması normaldi. Hele Nihal Hanım gibi 70 yaşının üstündeki bir kimsede buna şaşmamak gerekirdi. Ama, bütün suçu sıcaklara yükleyip başka bir araştırma yapmamak da ciddi bir hastalığın atlanmasına yol açabilirdi.

İlaçlara dikkat!
Nöbetçi doktor hastayı sorgulayıp, muayene ettikten sonra kan tahlilleri ve EKG çekilmesini istemişti. Sonuçlar geldikten sonra ortostatik hipotansiyona yol açabilecek beyin ve sinir sistemi hastalıklarını, şeker hastalığını, kalp ve damar hastalıklarını ve ateşli bir hastalığı ekarte edebileceğini düşündü. Geriye kalan en önemli neden ilaçlardı. Hastanın aldığı ilaçları ve dozlarını bir kere daha dikkatlice inceledi.


Doktor, özellikle yüksek tansiyon, prostat büyümesi, kalp hastalıkları ve bazı psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların tansiyon düşmesine yol açtığını iyi biliyordu. Texas eyaletinde yaşlı hastalara bakan bir poliklinikte yapılan bir araştırmayı okuduğunu hatırladı. Bu araştırmada incelenen yaklaşık 350 kişinin yarısından fazlasında, bir yıl içinde en az 1 kere ortostatik hipotansiyon saptanmıştı. Hastaların birçoğunda, aldıkları ilaçların problemin oluşmasında önemli rol oynadığı gösterilmişti. En sık kabahatli bulunan ilaçların başında idrar söktürücüler, ACE inhibitörü adlı tansiyon ilaçları ve prostat büyümesi için verilen ilaçlar geliyordu.


Nihal Hanım’ın yüksek tansiyonu için aldığı bir hapın içinde hem idrar söktürücü hem de ACE inhibitörü ailesinden bir ilaç vardı. Ayrıca damarları genişleten başka bir ilaç daha alıyordu. Üstelik ‘baş dönmelerim tansiyonumdandır’ diye bu ilaçlardan son günlerde doktorun tavsiye ettiğinden fazla alıyordu. Doktorunun tavsiyelerine uymaması yeni bir şey değildi, çoğu zaman ilaçlarını almadığı veya iki yerine bir hap aldığı olurdu. Aşırı sıcaklar, düzensiz ve yüksek doz ilaç ile sıcakta yapılan yorucu iş bir araya gelince Nihal Hanım’ın vücudu pes etmişti. Peki ama nasıl tedavi edilecekti?


NELER YAPILABİLİR?

EĞİTİME DİKKAT
Hastaların tansiyon düşüklüğü belirtilerini ve hangi önlemlerin işe yaradığını bilmeleri çok önemli. Tansiyon düşmeye başlayınca anlayıp gerekenleri yaparlarsa durumun ağırlaşmasını önlemiş olurlar. Bunun için sağlık personeli tarafından eğitilmelidirler.
Tansiyonu düşüren durumlara göre bol su içmek şikâyetleri azaltır.
Sabah erken tansiyon düşüyorsa yataktan kalkmadan, 30 dakika önce 2 bardak soğuk su içmeli.
Uzun süre ayakta kalınacaksa içilecek 1/2 litre su tansiyonu 20 milimetre cıva yükseltebilir.
Hareketsiz bir yaşam tansiyon düşmesini artırabilir. Yürüyüş gibi hafif
egzersizler vücudun kan basıncını ayarlamasına yardım eder. Bacak ve karın kaslarının kuvvetli olması kanın kalbe geri dönüşünü kolaylaştırır, genel
sağlığı iyileştirir.
Uzun süre ayakta kalınca ya da düşük tansiyon belirtileri ortaya çıktığında karın, kalça ve bacaklardaki kasları 30 saniye süreyle kasmak kan basıncını yükseltebilir. Ayak parmaklarını yukarı kaldırmak, ayak ayak üstüne atmak, yerinde durup yürür gibi hareket etmek de yararlı.
Sık sık,
az tuz yemenin faydalarından söz edilse de tansiyonu düşük olanlara bol bol tuz yemeleri tavsiye edilir. Günde 10 ile 20 gr tuz tavsiye edilmesi ender değildir. İstenilen düzeyde sodyum yemeklerle alınmazsa tuz tabletleri kullanmak gerekebilir.
Aldığımız ilaçların ne olduğunu, dozlarını ve yan etkilerini mutlaka bilmemiz gerekir. Tansiyon düşüklüğü varsa doktora danışmadan ilaç kesilmemeli. Ortostatik hipotansiyonun ilaçsız önlemlere cevap vermediği durumlarda kan basıncını yükseltici ilaçlar kullanılabilir.
Gece uyurken yatağın başını 10 cm kadar yükseltmek, gece tansiyon yükselmesini ve idrarla su atılımını azaltıp gün boyu tansiyon düşmesini önler. Her gece başı yüksekte yatanlarda ortostatik hipotansiyonun giderek azaldığı gösterilmiştir.
Bazı hastalarda karına takılan kor-seler kullanılır.
Kalbe geri döneceğine karında toplanıp kalan kanın kalbe geri dönmesini kolaylaştıran bu korseler, jet pilotlarını yerçekimine karşı koruyan özel elbiseler gibi görev yaparlar.

Hangi önlemler alınmalı?
Ortostatik hipotansiyon tedavisinde amaç kişinin ayaktayken düşen tansiyonunu yükseltmek ama yüksek tansiyona yol açmamaktır. Hastaların bilinçlendirilmesi ve yararlı önlemlerin öğretilmesiyle tedavinin başarı şansı artırılır. Tedaviye, altta yatan nedenlerin saptanması ve durumu kötüleştiren etkenlerin ortadan kaldırılmasıyla başlanır.
Nihal Hanım’ın durumunu değerlendiren doktoru tansiyon ilaçlarının dozlarını yeniden düzenledi. İlaçlarının çok iyi ve güvenli olduğunu ama tavsiye edilen dozlarda ve düzenli olarak almasının çok önemli olduğunun altını çizdi. Bir süre sonra sonra mutlaka doktorunu görüp azaltılan dozların yeterli olup olmadığının kontrol edilmesi gerektiğini ekledi.
İkinci önemli nokta olarak da, aşırı sıcaklarda yorucu işlerden kaçınmasını ve mümkün olduğunca serin ortamlarda bulunmaya özen göstermesini tembih etti. Susuz kalmamasının üstünde durdu ve çok sıcak olan günlerde, susuzluk hissetmese bile, bir saat içinde 2-4 bardak su içmesini tavsiye etti.

20 Aniden ayağa kalkınca tansiyonun düşmesi sık rastlanan bir durum. Büyük tansiyonun 20, küçük tansiyonun 10 milimetre cıvadan fazla düşmesine ‘ortostatik hipotansiyon’ deniyor.


İŞTE TETİKLEYİCİLER!
Ortostatik hipotansiyona eğilimi olanlar bazı durumların kan basıncını düşürdüğünü bilmeli ve ona göre önlem almalı. Bunlar şöyle sıralanabilir:
- Vücudun susuz kalması.
- Uzun süre yattıktan veya oturduktan sonra aniden ayağa kalkma.
- Sabah idrar yaptıktan sonra.
- Uzun süre haraketsiz ayakta durma.
- Ağır egzersiz.
- Halter kaldırma.
- Alkollü içkiler.
- Karbonhidrattan zengin yemekler.
- Aşırı sıcaklar.
- Ateşli hastalıklar.
-Tuvalette ıkınma.

Kardiyojenik Şok Tanı, Yönetim ve Tedavisi.

Kardiyojenik Şok Tanı, Yönetim ve Tedavisi.

Hipotansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Kardiyojenik şok acillerde sık karşılaştığımız mortalitesi yüksek bir durumdur.

Tanım

Primer olarak kalbe bağlı sebeplerden dolayı doku hipoperfüzyonu olarak tanımlanmaktadır. İskemi, inflamasyon, toksinler veya immun hasarlanma ile oluşan nekroza bağlı olarak miyokardda %40 veya daha fazla hasarlanma sonucu gelişir.

Temelinde kardiyak sebepler olan hastada aşağıdaki durumlardan en az dördü olmalı

Hasta görünüm veya azalmış bilinç durumu Kalp hızı > 100/dk Solunum sayısı >20/dk veya PaCO2 Arteryal kan gazında Baz Açığı 4 mM/L İdrar çıkışı >20 dk Arteryel hipotansiyon

Ancak önemli olan hipoperfüzyon bulgularıdır ki, akut dönemde hasta, letarji, ajitasyon, azalmış kapiller dolum, soğuk ekstremiteler gibi bulgular ile prezente olur.En sık sebebi AMI’dır.

Kardiyojenik Şok Bulgu ve Semptomları Nefes darlığı Diyaforez Pembe köpüklü öksürük Göğüs ağrısı Hava açlığı Hipoksi Taşikardi JVD Oskültasyonda raller Soluk cilt Bilinç durumda değişiklik İdrar çıkışında azalma Hasta Yönetimi

Hastanın EKG’sinin çekilmesi ve USG’sinin yapılması en öncelikli değerlendirmelerdir.

POCUS (Point of Care Ultrasound) tanıda yardımcıdır ve ayırıcı tanı (pulmoner emboli, kardiyak tamponad, pnömotoraks, ciddi astım atağı, KOAH alevlenme vs.) ekartasyonunda hızlı ve etkin bir yöntemdir. POCUS tedavi yaklaşımının değişmesine ve etkinleşmesine olanak sağlar. Kapak rüptürü gibi bir patolojinin görülmesiyle KVC konsültasyonu ve acil operasyon kararı ile tamamen farklı bir tedavi sürecine gidilebilir.

Kardiyojenik şokun en sık sebebi STEMI olduğundan AMI varlığında buna yönelik yaklaşım, tedavinin merkezine alınmalıdır.

Havayolunu koru, ventilasyon ve oksijenizasyonu sağla Acil disritmileri tedavi et Vazopressör/inotropik destek Aspirin (allerjisi yoksa) ve antitrombotik tedavi PKG’yi organize et

Erken ve başarılı revaskülarizasyon mortaliteyi %50 azaltır. Ancak başarısız PKG’nin mortalitesi %85 civarındadır. Kardiyak kateterizasyon imkanı olmaması durumunda trombolitikler kullanılmalıdır.

Sedasyon – Anksiyoliz

Nefes darlığı, hava açlığı olan hastada gelişen ölüm korkusu, anksiyete ve ajitasyon kısmen kontrol altına alındığında hemodinaminin sağlanması daha kolay olacaktır. Perfüzyonun artşı bu anksiyeteyi azaltacaktır. Ancak bu süre içerisinde bazı ajanları kullanmak, elimizi güçlendirir.

Barbitüratlar

Solunum sıkıntılı ve anksiyöz hastada negatif inotropik etkileri sebebiyle barbitüratlar tercih edilmemelidir.

Benzodiyazepinler

Benzodiazepinlerin dikkatlice kullanımı ve hatta analjezi için Fentanil ile kombinasyonu en iyi tercihtir.

Entübasyon

Hastaların çok ciddi solunum sıkıntısı vardır. Çoğu zaman non-invaziv pozitif basınçlı ventilasyonu (NIPPV) bile tolere edemezler ve entübasyon gerekir.

Hemodinamik olarak instabil (hipotansiyon, hipoksi, asidoz) olan bu hasta grubunda RSI uygulamak çoğu zaman kolay değildir. Entübasyon öncesi hemodinamiyi maksimize etmek için vazoaktif ilaç kullanılabilir. Yine entübasyon öncesi oksijenizasyon yüksek akım o2 ile sağlanmalıdır. Entübasyon tüpü yerleştirilirken de kontinü nasal o2 devam etmelidir (NO DESAT).

Gerekirse gecikmiş ardışık entübasyon (DSI) veya LMA uygulanmalıdır.

Düşük dozlarda Etomidat ve ketamin kullanımı, hemodinamiyi en az bozma riski olduğu için, önerilmektedir. Ardından da tam doz suksinilkolin önerilmektedir.

Miyokardiyal kontraktiliteyi artırmak için vazopressörler veya inotropik ilaçlar verilmelidir. İlaçlar, şok varlığına ve SKB değerine göre tercih edilmelidir.

SKB 70-100 mmhg (şok bulguları var): DOPAMİN

SKB 70-100 mmhg (şok bulguları yok): DOBUTAMİN

Vazoaktif ilaçlar verilmeden önce, eğer hipovolemi varsa, kristalloid veya kan ürünleri ile sıvı açığı kapatılmalıdır.

Özet Olarak Hastada, ABC, damar yolu, O2, monitorizasyon, EKG ve POCUS EKG’de STEMI ara ve varsa girişim için organizasyon yap Mümkünse RSI’den önce hipotansiyon ve hipoksiye yönelik tedavi ver Vazopressör başla ve OAB’yi 65 mmHg üzerine çıkarmayı hedefle. Kaynaklar Alan E. Jones and Jeffrey A. Kline. Shock. Rosen’s Emergency Medicine. 7th edition, pp 34-41, Philadelphia, PA, USA Gowda RM et al. Cardiogenic Shock: Basics and clinical considerations. Int J Card 2008, 123: 221-228. Goldberg RJ, Samad NA, Yarzdbski J, et al. Temporal trends in cardiogenic shock complicating acute myocardial infarction. N Engl J Med 1999,340:1162–8. Hochman JS, Boland J, Sleeper LA, et al. Current spectrum of cardiogenic shock and effect of early revascularization on mortality: results of an International Registry. SHOCK Registry Investigators. Circulation 1995, 91:873–81 Lichtenstein DA, Meziere GA. Relevance of lung ultrasound in the diagnosis of acute respiratory failure: The BLUE protocol. Chest 2008, 134: 117-25. Overgaard CB, Dzavik V. Inotropes and vasopressors: review of physiology and clinical use in cardiovascular disease. Circulation 2008, 118: 1047-56 De Backer D et al. Comparison of dopamine and norepinephrine in the treatment of shock. NEJM 2010, 362: 779-89. Thiele H et al. Intraaortic balloon support for myocardial infarction with cardiogenic shock. NEJM 2012, 367: 1287-96. * Resüsitasyon, Şok, Tıbbi Kategoriler, USG, Yoğun Bakım # hipoperfüzyon, kardiyak ultrason, kardiyojenik şok, POCUS, şok "
Postural Ortostatik Taşikardi Sendromu –. Metin Gürsürer

Postural Ortostatik Taşikardi Sendromu –. Metin Gürsürer

Postural Ortostatik Taşikardi Sendromu

Postural ortostatik taşikardiyi başlı başına bir hastalık olarak tanımlayamayız. Benzer klinik semptomlar kümesini kapsayan bir sendromdur. Hiçbir hastalığa bağlı olmadan ortaya çıkan POTS, birincil (primer) ve herhangi bir hastalık ve bozukluğa bağlı olarak ortaya çıkan POTS ise ikincil (sekonder) olarak sınıflandırılır. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla 4-5 kat daha fazladır ve çoğunlukla 14-50 yaş arasındaki kadınlarda görülür. Normalde vücudunuzdaki kanın akışı sabit bir orandadır ve vücut pozisyonunuz değiştiğinde bu oran değişmez. Bir kişi uzanma pozisyonundan, dik pozisyona geçtiğinde, 500-800 ml kan, vücudun alt kısımlarına doğru kayar. Bunun sonucunda, kalbin sağ tarafına olan venöz dönüş azalır ve kalbin odacıklarındaki kan hacmi azalır ve kan basıncında bir düşüşe yol açabilir. Vücutta otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilen bazı mekanizmalar, vücudun bu durumdan etkilenmesini hızla önler ve dengeli bir kan basıncı ve kan akışını korurlar. Bu nedenle çoğu kimsede kan basıncındaki düşüş kısa süreli ve geçicidir ve çoğunlukla farkedilmez.

Otonomik Disfonksiyon

Otonom sinir sisteminin birincil rolü, vücuttaki çeşitli sistemler arasındaki etkileşimi kontrol etmek için karmaşık sinirsel ve kimyasal sinyaller kullanarak vücuttaki dengeyi sürdürmektir. Otonom sinir sistemi, sempatik sinir sistemi ve parasempatik sinir sistemi olarak adlandırılan ve birbirine zıt etkilere yol açan iki kısımdan oluşmaktadır. Sempatik sinir sisteminin uyarılması kalp atışında hızlanmaya (taşikardi) yol açarken, parasempatik sinir sisteminin uyarılması kalp atışında yavaşlamaya (bradikardi) yol açar.
Norepinefrin (noradrenalin), sempatik sinir sisteminin, asetilkolin ise parasempatik sinir sisteminin ana kimyasal habercileridir. Otonom sinir sistemi, yaşamımız boyunca bilincimiz dışında ve hiç durmaksızın çalışır. Kalp atış hızını, kalp kası, düz kas, ekzokrin ve endokrin bezlerinin kasılma kuvvetini kontrol eder ve böylece kan basıncı, idrara çıkma, bağırsak hareketleri ve vücut sıcaklığı düzenlenir. Otonom sinir sisteminde herhangi bir nedenle, bir fonksiyonun bozulması otonomik disfonksiyon olarak adlandırılır. Ortostatik intolerans terimi, ayağa kalkma pozisyonu sonrası, hissedilen çeşitli rahatsızlıkların genel adıdır.

Ortostatik Intolerans

Yukarıda da tanımladığımız gibi otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilen bazı mekanizmalar sayesinde, vücuttaki pozisyon değişimleri sonrası oluşacak kan basıncı değişimi hızla dengelenir. Ancak, vücuttaki bu düzenleyici mekanizmaların tepkileri bozulur ya da gecikirse ortostatik intolerans denilen durum ortaya çıkar. Yani, vücut yeni pozisyonu sonrası kan akışının ve basıncının değişimini tolere edemez ve baş dönmesi, sersemlik ya da bayılma gibi durumlar yaşanabilir. Uzanma pozisyonundan, dik bir pozisyona geçildiğinde kan basıncında anormal bir düşüş olması ise ortostatik hipotansiyon olarak adlandırılır. Tansiyondaki bu düşüş, göz kararması, baş dönmesi ya da bayılmaya neden olabilir.

POTS Ortostatik Hipotansiyondan Farklıdır.

Ortostatik hipotansiyon, ortostatik intoleransın bir şeklidir. Tanım olarak, yatar pozisyondan ayakta durma pozisyonuna geçtikten 3 dk sonra yapılan tansiyon ölçümünde, sistolik kan basıncında en az 20 mm Hg veya diyastolik kan basıncında en az 10 mm Hg’lik bir azalmadır. Ortostatik hipotansiyon riski yaşla birlikte artar. Bu artış, zayıflayan otonomik refleks tepkisine ve tansiyon düşürücü bazı ilaçların kullanımına bağlı olabilir. Bazı ilaçların kullanımı, düşük kan seviyeleri, susuzluk, diyabet ve bazı sinir sistemi hastalıkları ortostatik hipotansiyon riskini arttırabilir. Ortostatik hipotansiyon, ortostatik intoleransın diğer bir nedeni olan POTS ile karıştırılmamalıdır.

POTS’nun Özellikleri

Postural ortostatik taşikardi sendromu terimi, ilk kez 1982 yılında Rosen ve Cryer tarafından kullanılmıştır. Daha önce bu semptomları yaşayan kişiler, efor sendromu, mitral kapak prolapsusu, asteni gibi tanılar alıyordu. POTS, otonomik disfonksiyonun neden olduğu ortostatik intolerans ile karakterizedir. Ayağa kalktıktan sonraki ilk 10 dakikada kalp atış hızında 30 atım/dk’lık artış ya da kalp atış hızının 120 atım/dk’nın üzerine çıkması ile ilişkili ortostatik intolerans semptomlarının görülmesi POTS olarak tanımlanır.

POTS Belirtileri ve Nedenleri

Hastalar genellikle baş dönmesi, semsemlik, halsizlik, bulanık görme, gözlerde kararma, çarpıntı, ayakta durduklarında yorgunluk gibi şikayetlerden bahsederler. Bazı hastalarda bulantı, egzersiz yapamama, konsantrasyonda azalma, karın ağrısı, titreme, bayılma gibi semptomlarda görülebilir. Semptomların karakteri ve şiddeti kişiden kişiye değişiklik gösterir. Hastalarda bu belirtilerin 2 veya daha fazlası görülebilir. Bu semptomlar bazı kişiler de çok hafif seyrederken bazı kişilerin günlük hayatlarını etkileyecek düzeyde olabilir. POTS hastalarında altta yatan bir sorun olsa da, kesin nedeni belirlemek zor olabilir. Bilinen bir hastalık veya bozuklukla ilişkiliyse ikincil (sekonder) POTS, altta yatan bir neden bulunamadığında ise birincil (primer) POTS olarak tanımlanır. Birincil POTS’nin en yaygın biçimi periferik otonom nöropatiye bağlı gelişir. Bu hastalar dik durumdayken bazı uzuvlarda (bacaklar, eller ve karın organları) normalden çok daha fazla kan birikimine sahiptir. Bu durum, başlangıçta beyne yeterli kan akışının sürdürülmesi için kalp atış hızında artışa yol açar. Kalp hızındaki artış başlangıçta telafi edici olabilse de, vücudun alt ve uç bölgelerinde ( (periferlerde) kan göllenmesi devam edebilir ve telafi edici etkiyi aşabilir. Hasta, venöz geri dönüşü artırmak ve yeterli kan basıncını korumak için iskelet kaslarının pompa etkisine giderek daha fazla bağımlı hale gelir. Yine de, venöz göllenmenin derecesi artmaya devam ederek POTS’na yol açabilir. Bu durumu yaşayan hastaların büyük bir çoğunluğu kadındır. Diğer (ve daha az sıklıkta) bir POTS formu “hiperadrenerjik POTS” olarak adlandırılır. Bu hastalar genellikle dik durumdayken belirgin titreme, anksiyete ve soğuk terlemeden şikayet ederler. Bu hastaların yarısından fazlasında migren tipi baş ağrıları görülür ve sadece kısa bir süre dik durduktan sonra idrar çıkışında önemli bir artış yaşar. Bu POTS formunun bir özelliği, hastaların taşikardiye ek olarak ayakta durduktan sonra 10 dakika içinde sistolik kan basıncında en az 10 mmHg artışa sahip olmasıdır. Diabetes mellitus, ikincil POTS’un sık görülen bir nedenidir. POTS ile ilişkili diğer durumlara örnek amiloidoz, sarkoidoz, alkolizm, lupus, Sjögren sendromu ve kemoterapi sayılabilir.
POTS ayrıca kronik yorgunluk sendromunun yanında oldukça yaygın olarak ortaya çıkar.

POTS Teşhisi

Bu kadar çeşitli semptomlarının olması ve kişiden kişiye değişkenlik göstermesi POTS teşhisini zorlaştırır. Bu semptomlara neden olabilecek diğer nedenleri dışlamak amacıyla bazı kan ve idrar testleri, Ekokardiyografi, sinir sistemi ile ilgili bazı testler istenebilir.

Bunun dışında POTS teşhisi için en iyi yöntem “Tilt Testi”dir. Hasta testin yapılacağı masaya uzanır ve masaya sabitlenir. Masa belirli bir açıda dikleştirilir. Bu sırada hastanın kalp atış hızı ve kan basıncı izlenir. İlk 10 dk’da ölçülen 30 saniyeden uzun süreli taşikardi ve kalp hızında dakikada 30 atımdan fazla artış ve kan basıncında önemli bir düşüş olmaması POTS teşhisini doğrular. POTS hastaları bu test sırasında kendilerini kötü hissedebilir ve semptomları yaşayabilirler.

POTS Tedavisi Bazı hastalar için zor gözükse de mutlaka egzersiz yapılmalıdır. Vücudu susuz bırakmamak gereklidir. Dengeli beslenmek ve bunun yanında vücuttaki volümü arttırmak için tuz ve su alımını arttırmak yardımcı olacaktır. Semptomları arttıran ilaçlar kullanılıyorsa, doktora danışılmalı ve yeniden ilaç düzenlemesi yapılmalıdır. Bacaklardaki basıncı arttırmak için varis çorapları yardımcı olabilir. Düzenli ve yeterli uyku semptomlarınızı hafifletecektir. "
Doç. Dr. Meki Bilici Çocuk Kardiyolojisi Uzmanı

Doç. Dr. Meki Bilici Çocuk Kardiyolojisi Uzmanı

Hipotansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Kalp Hastalıkları Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Anjiyografi Nedir? Aort Koarktasyonu Aort Stenozu (Aort Darlığı) Nedir ? Aritmojenik Sağ Ventrikül Displazisi Bayılma (Senkop) Nedir Çarpıntı Nedir? VSD Hakkında Bilmeniz Gerekenler Doğumsal Kalp hastalıklarının Tekrarlama Riski Nedir? Ebstein Anomalisi Efor (Treadmill) Testi Nedir Ekokardiyografi Nedir? Nasıl Çekilir? ELEKTROFİZYOLOJİK ÇALIŞMA (EPS) NEDİR? EVENT RECORDER (Olay Kaydedici) Nedir? Fallot Tetralojisi Hakkında Bilmeniz Gerekenler Fetal Ekokardiyografi Nedir? Fontan Ameliyatı Glenn Şantı (ameliyatı Nedir?) Çocuklarda Göğüs Ağrısı Hamilelikte Gribal Enfeksiyon Geçiren Anne Adayları Ne Yapmalı Hastalar ve Aileler için ICD El Kılavızı HEMİFONTAN AMELİYATI Hipoplastik Sol Kalp Sendromu Holter Elektrokardiyografi (Holter Ekg) Nedir? ICD Nedir? Kalp Hastalığının Belirtileri Nelerdir? Kalp Pili Nedir? Nasıl ÇAlışır? Kalp Romatizması Nedir? Kalp Hastalıklarının Büyüme ve Gelişmeyi Etkisi Nasıldır? Kawasaki (Mukokutanöz Lenf Nodu Hastalığı ) Nedir? Ne Değildir? Mitral Kapak Prolapsusu (Mitral Valv Prolapsusu) Masum Üfürüm Gerçekten Masum mu? Obezite ve Kalp Hastalıkları PDA Hakkında Bilmeniz Gerekenler Patent Foramen Ovale PFO Nedir? Perikardiyosentez Nedir? Nasıl Yapılır? Postüral ipotansiyon (Ortotastik Hipotansiyon) Nedir? Pulmoner Stenoz (Pulmoner Darlık) Nedir? Synagis (RSV-Palivizumab) Aşısı Supraventriküler Taşikardi (SVT) nedir ? Telekardiyografi (Tele) Nedir? Ne İşe Yarar Trans Özofageal Ekokardiyografi (TEE) Nedir? Nasıl Çekilir? Troponin Nedir? Triküspit Atrezisi Nedir? Trunkus Arteriyozus Nedir? Tilt Table Testi (Tilt Testi) Nedir? Uzun QT Sendromu (LQTS) Nedir Ventriküler Ekstra Sistol (Ventriküler erken vurular VES) Nedir? Ventriküler Taşikardi Yeni doğan bebeklere kalp ameliyatı yapılabilir mi? Uyku ve Kalp Sağlığı Uzun qt sendromunda kullanılmaması gereken ilaçlar Hangileridir? Texidor Twinge nedir? Yeni Corona Virüs Enfeksiyonları Levoatriyokardinal ven

Hava Durumu

Döviz Bilgileri

AlışSatış Dolar30.352230.4738 Euro33.030633.1629 ASD Kapatma İşlemi Fetal Eko VSD Kapatma İşlemi PFO Kapatma İşlemi Kalbimiz Nasıl Çalışır?

Site Haritası

Akademik İlanlar

Akademik İlanlar Akademik Teşvik Başvurusu Nasıl Yapılır?

YÖK AKADEMİK TEŞVİK ÖDENEĞİ YÖNETMELİĞİNİ YAYINLADI

2547 Sayılı YÖK Yasası 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu YÖK Disiplin Yönetmeliği YÖK Akademik Teşvik Yönetmeliğini Yayınladı YÖK Döner Sermaye Yönetmeliği Tıpta Uzmanlık Eğitimi Müfredatı Bilimsel Faaliyet Tablosu for Döner Sermaye

Hastalarımızdan Haberler

Doğumlsal Kalp Hastalıkları 1 Doğumsal Kalp Hastalıkları 2 Doğumsal Kalp Hastalıkları 3 YÖKDİL SINAVI NASIL VE NEREDE YAPILACAK EKG'nin İpuçları

Kalp İlaçları

Digoksin Nedir? Nasıl Kullanılır? İdrar Söktürücü İlaçlar (Desal, Lasix) Nasıl Etki Eder? Amiodaron'un Etkileri Nelerdir? Kaptopril Enalapril Nedir ve Ne Zaman Kullanılır?

Bilimsel Araştırma Yöntemleri

Pediatrik Kardiyoloji Çekirdek Eğitim Programı

Kardiyoloji Dergi Listesi

Gıdaların Kalori Değerleri

Youtube Kanalımız

Obezite ve Kalp Hastalıkları

İstanbul’da Çocuk Kardiyolojisi Uzmanı Olan Hastaneler

Postüral ipotansiyon (Ortotastik Hipotansiyon) Nedir? Postüral Hipotansiyon (Ortotastik Hipotansiyon) Nedir? Ortostatik hipotansiyon yatış poziyondan ayağa kalkıştan sonra meydana gelen tansiyon düşüklüğünün abartılı olmasıdır. Etyolojisinde sıvı kaybı (ishal vb), ilaç kullanımı, santral sinir sistemi hastalığı gibi bir nedenin varlığı durumunda tedavi edilmesi gerekir. Tek başına varlığı tanı değil fizyolojik bulgudur.
Ortostatik hipotansiyon kişinin yataydan dikeye geçmesi ile sistolik (Büyük) tansiyonun 20 mmHg veya diastolik (küçük) tansiyonun 10 mmHg düşmesine denir. Bu sayısal değişiklikler fizyolojiktir. Tanı koymak için kullanılamaz, ta ki hastada semptom oluşturuncaya kadar. Çeşitli OH tipleri var. Bunlar erken ve geç evre OH olarak ikiye ayrılır. Erken OH, kişinin ayağa kalkması sonucunda 1-3 dk içinde görülen tansiyon düşmesidir. Geç OH ise 3-10 dk içinde görülen tansiyon düşmesi, acil servislerde kullanımı uygun değildir. Daha çok santral nedenler sorumludur (beyin tümörleri, spinal kord disfonksiyonu, parkinson gibi). OH’un birçok nedeni vardır. Bunlar: Dehidratasyon, anoreksi, ileri yaş, hipovolemi, ilaçlar (trisiklik antideprasanlar, diüretikler, antihipertansifler, vazodilatörler), SSS hastalıkları (otonomik nöropati, saf otonomik yetmezlik, demans, spinal kord yaralanmaları, inme) olarak sıralanabilir. Harvard Tıp Fakültesindeki meslektaşlarımız orta kulakta bulunup beyin kan akımını düzenleyen bir organel (adı Harvard Success) tanımlamışlardır. Bu nedenle orta kulak sorunları da OH yapabilmektedir. Amerika’da yapılan bir araştırmada acil servislere başvuran hastaların %80’inin kronik olarak susuz olduğu saptandı. 2.200-2.900 kcal ihtiyaçı olan bir erişkinin en az 3 lt su içmesi gerekmektedir ancak ortalama içilen su 750 cc dir.

Kocaeli çocuk kardiyoloji, doğumsal kalp hastalıkları, doğumsal kalp hastalığı, kalp deliği, asd, atriyal septal defekt, izmit çocuk kardiyoloji, pediatrik kardiyoloji, pediatrik kardiyolog, kocalei pediatrik kardiyolog, kocaeli pediayatrik kardiyoloji, kocaeli pediayatrik kardiyolog, pediyatrik kardiyolog, çarpıntı, svt, supraventriküler taşikardi, supra ventriküler taşikardi, ventriküler taşikardi, atriyal fibrilasyon, ventriküler fibrilasyon, anjiyo ile kalp deliği kapatma, anjiyo ile pda kapatma, anjiyo ile asd kapatma, aanjiyo ile kalp deliği kapatılması, Holter EKG, çocuk kalp anjiyosu, çocuk eko, aort koarktasyonu, aort koarktasyonuna balon, aort koarktasyonuna stent, Aort koarktasyonu, coarctation of the aorta, aortic coarctation, stent, stent tedavisi, şah damarı, balon tedavisi, balon aortik anjiyoplasti, balon aortic angioplasty, meki bilici, Doç. Dr. Meki Bilici, çocuk anjiyografi, çocuk kalp anjiyosu, çocuk eko, çocuk anjiyografi, çocuk kalp anjiyosu,çocuk eko, çocuk kardiyoloji, çocuk kardiyologları, çocuk kardiyoloji doktorları, Bayılma, senkop, Refleks bayılma, Pozisyosel-Ortostatik senkop, Çocuklarda göğüs ağrısı, çocuk kardiyolojisi uzman, kalp ağrısı, nefes darlığı, terleme, fenalık hissi, çarpıntı, VSD nedir, ventriküler septal defekt nedir, müsküler vsd nedir, müsküler ventriküler septal defekt nedir, VSD nin tedavisi, vsd ne zaman kapanır, vsd anjiyos ile kapatılır mı, vsd tedavisi, treatment of vsdi treatment of ventricular septal defect, çocuk anjiyografi, çocuk kalp anjiyosu,çocuk eko, çocuk kardiyoloji, çocuk kardiyologları, çocuk kardiyoloji doktorları, Bebek anneyi emerken çabuk yorulma, Morarma, Aşırı terleme,
Nefes darlığı varsa, sık akciğer enfeksiyonu geçirime, Bayılma, büyüme ve gelişme geriliği, Çocuk doktoru muayene esnasında üfürüm, Çarpıntı, kalp pili nasıl çalışır, kimlere kalp pili takılır, kalp pilinin riskleri kalp pilinin yararları, kalp pili olan çocuğun dikkat etmesi gerekenler, akut romatizmal ateş nedir, ara, kalp romatizması, anjiyo, anjiyografi, çocuk anjiyo, çocuk anjiyografi, Mitral kapak prolapsusu, Mitral valv prolapsusu, mvp, antibiyotik proflkasisi, Mitral kapak prolapsusun un tedavisi, Mitral valve prolapse, syptom of Mitral valve prolapse, treatment of Mitral valve prolapse, Mitral kapak prolapsusu, PFO, Patent foramen Ovale, anjiyo ile PFO kapatılması, transcatheter patent foramen ovale closure, PFO belirtileri, PFO tedavisi, PFO ameliyatı, anjiyo ile PDA kapatılması, transcatheter PDA closure, Patent Ductus Arteriosus, Patent Duktus Arteriyozus nedir, Patent Duktus Arteriyozus belirtileri, Patent Duktus Arteriyozus tedavisi, Patent Duktus Arteriyozus ameliyatı, pfo, patent foramen ovale, pfonun tedavisi, treatment of patent foramen ovale, Gebze, çocuk kardiyoloji, Çayırova çocuk kardiyoloji, Karamürsel çocuk kardiyoloji, Başiskele çocuk kardiyoloji, Baş iskele çocuk kardiyoloji, derince çocuk kardiyoloji, darıca çocuk kardiyoloji, gölcük çocuk kardiyoloji, karamürsel çocuk kardiyoloji, izmit vkartepe çocuk kardiyoloji, kandıra çocuk kardiyoloji, dilovası çocuk kardiyoloji, dil ovası çocuk kardiyoloji, bilecik çocuk kardiyoloji, sakarya çocuk kardiyoloji, ereğli çocuk kardiyoloji, akçakoca çocuk kardiyoloji, balıkesir çocuk kardiyoloji, bursa çocuk kardiyoloji, bolu çocuk kardiyoloji, düzce çocuk kardiyoloji, zonguldak çocuk kardiyoloji, kastamonu çocuk kardiyoloji, bartın çocuk kardiyoloji, karabük çocuk kardiyoloji, sinop çocuk kardiyoloji, yalova çocuk kardiyoloji, Fallot Tetralojisi, Fallot Tetralojisi ameliyatı, Tetralogy of Fallot, fallot tetralojisi ameliyatı, fallot tetralojisi tedavisi, fallot tetralojisi nedenleri, fallot tetralojisi belirtileri, fallot tetralojisi komponentleri, Holter elektrokardiyografi, holter ekg, holter electrocardiography, holter ecg, holter ekg, ıcd, implante edilebilen kardiyoverter defibrilatör, aysidi, meki bilici, diyarbakır aysidi, diyarbakır icd, implantable cardioverter defibrillator, www.mekibilici.com, meki bilici, doç.dr. meki bilici, masum üfürüm ne kadar masum, masum üfürümün tedavisi, masum üfürüm ne zaman geçer, medical park, perikardiyosentez nasıl yapılır, perikardiyosentezin riskleri, hipotansiyon nedir, hipotansiyon nedenleri, hipotansiyonun tedavisi, treatment of hypotension

Basında Biz

Çocuk Kardiyoloji Doktorları için Pratik Yaklaşımlar

Geçici Görme Kaybı olan Çocuk Hasta AKUT ROMATİZMAL ATEŞ (ARA) TANISI ŞÜPHELİ HASTAYA YAKLAŞIM Restriktif Kardiyomiyopati Tanı Formu Çarpıntılı Hastaya Yaklaşım KAWASAKİ SENDROMLU HASTA TEŞHİS VE TAKİP FORMU SENKOPLU HASTAYA YAKLAŞIM PERİKARDİYOSENTEZ YAPILAN HASTALARDAN İSTENECEK TETKİKLER PROSTAGLANDİN KULLANILAN HASTA SATÜRASYON TAKİP FORMU

Doktorlar İçin Olgu Sunumları

Doktorlar için Ekg Örnekleri

Akselere Nodal Ritim Atriyal Fibrilasyon Couplet ve Ventriküler TaşikardiT Fokal Atriyal Taşikardi Fokal Atriyal Taşikardi Nodal Ritim Supraventriküler taşikardi (SVT) 2:1 AV Blok Ventriküler Ekstrasistol Sinüs Taşikardisi Sinüzal Aritmi Sinüs Bradikardisi Tam Atriyoventriküler Blok (Üçüncü Derece Blok) Ventriküler Taşikardi Ventriküler Fibrilasyon Supraventriküler Taşikardi "
Akut Böbrek Yetmezliği Nedir? Belirtileri, Tanı ve Tedavisi | Özel Başarı Hastanesi

Akut Böbrek Yetmezliği Nedir? Belirtileri, Tanı ve Tedavisi | Özel Başarı Hastanesi

AKUT BÖBREK YETMEZLİĞİ NEDİR? BELİRTİLERİ, TANI VE TEDAVİSİ

Akut böbrek yetmezliği, birkaç saat veya birkaç gün içinde meydana gelen ani bir böbrek yetmezliği veya böbrek hasarı olayıdır. Akut böbrek yetmezliği, kanınızda atık ürünlerin birikmesine neden olur ve böbreklerinizin vücudunuzdaki doğru sıvı dengesini korumasını zorlaştırır. Akut böbrek yetmezliği ayrıca beyin, kalp ve akciğerler gibi diğer organları da etkileyebilir. Akut böbrek hasarı hastanede yatan hastalarda, yoğun bakım ünitelerinde ve özellikle yaşlı erişkinlerde sık görülür.

Akut böbrek yetmezliğinin belirtileri nelerdir?

Akut böbrek yetmezliği belirti ve semptomları, altta yatan nedene bağlı olarak farklılık gösterir ve şunları içerebilir:

İdrar çıkışında azalma Bacaklarda, ayak bileklerinde ve göz çevresinde şişme Yorgunluk hissi Nefes darlığı Bilinç bulanıklığı, konfüzyon Mide bulantısı Ağır vakalarda nöbetler veya koma Göğüs ağrısı veya basınç hissi

Bazı durumlarda akut böbrek yetmezliği hiçbir belirtiye neden olmaz ve yalnızca doktorunuz tarafından yapılan testlerde keşfedilir.

Akut böbrek yetmezliği neden olur?

Akut böbrek yetmezliğinin birçok farklı nedeni olabilir. Akut böbrek yetmezliği aşağıdakilerin sonucunda oluşabilir:

Azalmış kan akışı

Bazı hastalıklar ve durumlar böbreklerinize kan akışını yavaşlatabilir ve akut böbrek yetmezliğine neden olabilir.

Bu hastalıklar ve durumlar şunları içerir:

Düşük tansiyon (hipotansiyon) veya şok Kan veya sıvı kaybı (kanama, şiddetli ishal gibi) Kalp krizi, kalp yetmezliği ve kalp fonksiyonunun azalmasına neden olan diğer durumlar Organ yetmezliği (örn. kalp, karaciğer) Baş ağrısı, soğuk algınlığı, grip ve diğer rahatsızlıklardan kaynaklanan şişliği azaltmak veya ağrıyı gidermek için kullanılan ağrı kesici ilaçların aşırı kullanımı. Örnekler arasında ibuprofen, ketoprofen ve naproksen bulunur. Şiddetli alerjik reaksiyonlar Yanıklar Yaralanma Büyük ameliyat Böbreklere Doğrudan Hasar

Bazı hastalık ve durumlar böbreklerinize zarar verebilir ve akut böbrek yetmezliğine yol açabilir. Bazı örnekler şunları içerir:

Sepsis" adı verilen ciddi, yaşamı tehdit eden bir enfeksiyon türü “Multipl miyelom” adı verilen bir kanser türü Kan damarlarınızda iltihaplanmaya ve yara dokusu oluşumuna neden olan, onları sert, zayıf ve dar hale getiren nadir bir durum (vaskülit) Belirli ilaç türlerine karşı alerjik reaksiyon (interstisyel nefrit) İç organlarınızı destekleyen bağ dokusunu etkileyen bir grup hastalık (skleroderma) Böbrek tübüllerinde, böbreklerdeki küçük kan damarlarında veya böbreklerdeki filtreleme ünitelerinde iltihaplanmaya veya hasara neden olan durumlar (tübüler nekroz, glomerülonefrit, vaskülit veya trombotik mikroanjiyopati gibi). İdrar yolunun tıkanması

Bazı insanlarda, koşullar veya hastalıklar idrarın vücuttan çıkmasını engelleyebilir ve akut böbrek yetmezliğine yol açabilir.

Tıkanmaya şunlar neden olabilir:

Mesane, prostat veya rahim ağzı kanseri Prostat büyümesi Mesaneyi ve idrara çıkmayı etkileyen sinir sistemi ile ilgili sorunlar Böbrek taşı İdrar yolunda kan pıhtıları Akut böbrek yetmezliği tanısı

Akut böbrek hasarınızın nedenine bağlı olarak, doktorunuz akut böbrek yetmezliği olabileceğinden şüphelenirse farklı testler uygulayacaktır. Akut böbrek yetmezliğinin mümkün olan en kısa sürede keşfedilmesi önemlidir çünkü kronik böbrek hastalığına ve hatta böbrek yetmezliğine yol açabilir. Ayrıca kalp hastalığına veya ölüme yol açabilir.

Aşağıdaki testler yapılabilir:

İdrar çıkışını ölçme: Doktorunuz akut böbrek yetmezliğin nedenini bulmanıza yardımcı olmak için her gün ne kadar idrar yaptığınızı hakkında bilgi isteyecektir. İdrar testleri: Doktorunuz böbrek yetmezliği belirtileri bulmak için idrarınızı test edecektir (idrar tahlili). Kan testleri: Böbrek fonksiyonunu değerlendirmek için protein testlerine ek olarak kreatinin, üre azot fosfor ve potasyum düzeylerinin belirlenmesine yardımcı olacak kan testleri yapılmalıdır. GFR: Kan testiniz, ayrıca böbrek fonksiyonundaki düşüşün bir belirteci olan GFR'nizi (glomerüler filtrasyon hızı) bulmanıza da yardımcı olacaktır. Görüntüleme testleri: Ultrason gibi görüntüleme testleri, doktorunuzun böbreklerinizi görmesine ve anormal durumları aramasına yardımcı olabilir. Böbrek biyopsisi: Bazı durumlarda, doktorunuz özel bir iğne ile böbreğinizden küçük bir parçanın alındığı ve mikroskop altında incelendiği biyopsi işlemini gerçekleştirecektir. Akut böbrek yetmezliği tedavisi

Akut böbrek yetmezliği tedavisi genellikle hastaneye yatış gerektirir. Akut böbrek hasarı olan çoğu insan başka bir nedenle zaten hastanede yatmaktadır. Hastanede ne kadar kalacağınız akut böbrek yetmezliğinin nedenine ve böbreklerinizin ne kadar çabuk iyileştiğine bağlıdır. Daha ciddi vakalarda, böbrekleriniz iyileşene kadar böbrek fonksiyonuna yardımcı olmak için diyaliz gerekebilir. Doktorunuzun temel amacı, akut böbrek hasarınızın altında yatan nedeni tedavi etmektir. Doktorunuz, böbrekleriniz iyileşene kadar tüm semptomlarınızı ve komplikasyonlarınızı tedavi etmek için çalışacaktır.

Akut böbrek yetmezliği geçirdikten sonra, diğer sağlık sorunları (böbrek hastalığı, felç, kalp hastalığı gibi) veya gelecekte tekrar akut böbrek yetmezliği geçirme riskiniz daha yüksektir. Kendinizi korumak için, böbrek fonksiyonunuzu ve iyileşmenizi takip etmek için doktorunuzla görüşmelisiniz. Böbrek hasarı yaşama riskini azaltmanın ve böbrek fonksiyonunu korumanın en iyi yolu, akut böbrek hasarını önlemek veya mümkün olduğunca erken tanı koyup tedavi etmektir.

"
Düşük Tansiyon (Hipotansiyon): Nedir, Belirtileri ve Tedavisi

Düşük Tansiyon (Hipotansiyon): Nedir, Belirtileri ve Tedavisi

Düşük Tansiyon (Hipotansiyon): Nedir, Belirtileri ve Tedavisi

Bazı insanlar tansiyon düşüklüğü nedeniyle sıkıntı yaşarlar. Ancak tansiyon düşüklüğü tahmin edildiği kadar korkulacak bir şey değildir. Sadece tedbiri elden bırakmamak gerekir. Tansiyon düşüklüğü tek başına bir hastalık değildir ancak başka bir hastalığın sonucu olarak karşımıza çıkabilir. Peki düşük tansiyon nedir? Düşük tansiyon belirtileri nelerdir? Düşük tansiyon nasıl yükseltilir? Avicenna Hastanesi olarak ele aldığımız bu konuyu, daha detaylı öğrenmek için okumaya devam edin…

Düşük Tansiyon (Hipotansiyon) Nedir?

Atardamarların içindeki basınca tansiyon denir. Bu basınç fazla olduğunda tansiyon yükselir, az olduğunda ise tansiyon düşer. Bir kişi tüm vücudunun hayati fonksiyonlarını devam ettirebilmek için büyük tansiyonun 90 mmHg ile 120 mmHg, küçük tansiyonun ise 60 – 90 mmHg arasında olması gerekir. Bayılma, baş dönmesi, baygınlık, halsizlik ve göz kararmasının yanı sıra tansiyonun 90/60 mmHg’nin altında olması tansiyon düşüklüğü belirtisidir.

Bu durum her zaman bir sorun teşkil etmez. Tansiyon düşüklüğüne sahip olan insanların, yüksek ve normal tansiyona sahip olan insanlardan daha uzun yaşama eğiliminde oldukları bilinir. Bu yüzden tansiyon düşüklüğü diğerlerine göre daha tercih edilebilir bir durumdur. Ancak bazı insanlar için anormal derecede düşük tansiyon, bayılma ve baş dönmesine yol açabilir. Öte yandan bir kişide görülen tansiyon düşüklüğü sıkıntı yaratırken, bir başka kişi için bu durum normal olabilir. Tıp uzmanları, tansiyonu genel olarak bazı belirtilere yol açtığında çok düşük olarak kabul ederler.

Düşük Tansiyon Belirtileri Sersemlik hissi Dengesizlik ve bayılma Baş dönmesi (bayılmaya kadar gidebilen türden) Konsantrasyon yeteneğinde azalma Göz kararması Bulantı Soğuk ve solgun cilt Yorgunluk ve halsizlik Depresyon ve kaygı Terleme Düşük Tansiyon Nedenleri Vücudun aşırı derecede susuz kalması Sağlıksız ve dengesiz beslenme Alınan bazı tansiyon, kalp ve idrar söktürücü ilaçlar Uzun bir süre hareketsiz kalmak Uzun bir süre sıcakta kalmak Kalp yetmezliği Damar genişlemeleri Hamilelik gibi etkenler düşük tansiyon neden olur sorusuna verebileceğimiz yanıttır. Düşük Tansiyon Komplikasyonları

Orta derecede ve daha hafif tansiyon düşüklüğünde baş dönmesi, bayılma, halsizlik ve düşmeden dolayı yaralanmalar görülebilir. Ciddi derecede meydana gelen tansiyonda ise, vücut normal işlevlerini tamamlamak adına yeterli oksijenden mahrum edilir ve kalp ve beyin zarar görür.

Düşük Tansiyon Tanısı

Bu tanı için hastalara belli periyotlar ile tansiyon ölçümü yapılır. Tansiyonu 90/60 mmHg’nin altında olan, fiziki gücü azalan ve bitkin olan kişiler, genel olarak tansiyon düşüklüğüne sahiptir. Ancak tansiyon düşüklüğü bazı karışıklıklara da sebebiyet verebilir. Çünkü bir kişinin ani bayılması, epilepsi hastalığında da görülür. Epilepsi ile tansiyonu ayırmak adına Tilt Table (Eğik Masa) adındaki bir tetkik yapılır.

Eğik Masa testi için, hasta baş kısmı kaldırılabilen bir masaya yatırılır. Emniyet kayışları ile hastanın güvenliği sağlanır ve ardından tansiyon ve nabzına bakılır. Ardından hastanın baş kısmı 60 – 70 dereceye kadar kaldırılır ve bu şekilde de yine tansiyon ve nabız ölçülür. Hasta yatırıldıktan sonra ayağa kaldırılır ve tekrardan yatırılır. Bu işlem sonrasında ise hastanın ölçümleri yapılır. Bu test için ilk başta hastaya damar genişletici bir ilaç verilir. Bayılan hastalara o esnada test yapılır. Test sonucunda da hastanın tansiyon düşüklüğü olup olmadığı veya farklı bir hastalığı olup olmadığı ortaya çıkar.

Düşük Tansiyon Tedavisi

Eğer tansiyon düşüklüğü bir hastalığa bağlı olarak ortaya çıkmamışsa, yükseltici bir ilaç tedavisi uygulanmasına gerek yoktur. Ancak hastanın kanı eksikse veya sıvı ya da tuz eksikliği varsa takviye yapılır. Aynı zamanda hastanın tansiyon düşüklüğüne neden olan başka bir hastalığı varsa, o hastalık tedavi edilir. Bunun dışında bahsettiğimiz gibi bu durum herhangi bir hastalıktan kaynaklı değilse, amaç düşük tansiyonu yükseltmektir. Peki düşük tansiyonu ne yükseltir? Yaşa, sağlık durumuna ve düşük tansiyon türüne göre birkaç şekilde bu işlem gerçekleşebilir. İlk olarak diyette daha fazla tuz kullanılabilir. Ancak tuz kullanımını doktorunuz ile konuşarak artırmanız ya da azaltmanızda fayda var. Ayrıca daha fazla su tüketimi yapılması ve kompresyon çorapları yani elastik çoraplar giyilmesi de yardımcı olabilir.

Düşük Tansiyona Ne İyi Gelir?

Ani tansiyon düşen kişilerin, öncelikle beynine oksijen gitmesi sağlanmalıdır. Kişiyi hemen sırtüstü yatırmalı ve ayaklarını kalp seviyesinden yükseğe kaldırarak dinlenmesi sağlanmalıdır. Bu esnada tansiyon ölçümü yapılmalı. Tansiyon ölçümüne göre hastanın nabzı düşük değilse, dinlenme esnasında tuzlu ayran ve su içilmelidir. Aynı zamanda bu işlem sırasında solunumunda rahatlatılması gerekmektedir. Öte yandan kravat gibi vücudu sıkan giysilerin gevşetilmesi gerekir.

Sıkça Sorulan Sorular

Düşük tansiyon tehlikeli mi?

Yüksek tansiyona göre daha avantajlıdır. Ancak yine de bu konu göz ardı edilmemelidir. Çünkü bazı tehlikeli hastalıklar, tansiyon düşüklüğüne yol açabilir.

Düşük tansiyon için hangi doktora gidilir?

Tansiyon düşüklüğü yaşayan hastaların, kardiyoloji bölümüne giderek muayene olması gerekir.

Düşük tansiyon kaçtır?

Sınır 90/60 mmHg’dir.

Düşük tansiyona ne yapılır?

Bol sıvı tüketimi yapılması ve günde en az 2 litre su içilmesi gerekir. Doktor tavsiyesi ile tuzlu ayran ya da sodyum alınabilir.

Düşük tansiyonun çeşitleri nelerdir?

Uzun bir süre oturup birden ayağa kalkarken geçici olarak bir sersemlik yaşanması, baygınlık ve mide bulantısı gibi belirtilere ortostatik hipotansiyon denir. Uzun süre ayakta kalınca ve üzüntü gibi durumlarda ortaya çıkan tansiyona da nörojenik hipotansiyon denir.

"