Hipertansiyon nedir? Belirtileri nelerdir? Neden olur? Kaş Tıp Merkezi

Hipertansiyon nedir? Belirtileri nelerdir? Neden olur? Kaş Tıp Merkezi

Hipertansiyon nedir? Belirtileri nelerdir? Neden olur? Hipertansiyon nedir? Belirtileri nelerdir? Neden olur? Hipertansiyon nedir?

Tansiyon, damar içinde dolaşan kanın damar duvarına yaptığı basınca verilen addır. Kan basıncı değeri her insanda aynı değildir ve kan basıncı değerinin yüksek olmasına hipertansiyon denilmektedir. Hipertansiyon olması için büyük tansiyon değerinin 140 mmHg’ nin üzerinde, küçük tansiyonun ise 90 mmHg’nin üstünde olması gerekmektedir.

Bu yazımızda hipertansiyon nedir, hipertansiyon belirtileri nelerdir, hipertansiyon neden olur, hipertansiyon tanısı nasıl konulur ve hipertansiyon zararları nelerdir sorularına detaylı yanıtlar vereceğiz.

Hipertansiyon belirtileri nelerdir?

Hipertansiyon, her kişide belirti vermeyebilir, bazı kişilerde yıllarca belirti vermeden ilerleyebilir. Hiçbir belirti göstermeyen hastalarda ileriki dönemlerde, kalp, böbrek ve beyin gibi hayati organlarda ciddi hastalıklara sebebiyet verebilmektedir. Damarlara yüksek basınç uygulandığından damarlarda hasara, yırtılmaya ve tıkanmaya neden olabilmektedir. Hipertansiyon hastalarında sıklıkla görülen belirtiler şunlardır:

Baş dönmesi Halsizlik Yorgunluk Baş ağrısı Kulaklarda çınlama Burun kanaması Vücutta ödem Nefes darlığı Görme bozuklukları Göğüs ağrısı Çarpıntı Sık idrara çıkma Hipertansiyon neden olur?

Hipertansiyona başta olmak üzere genetik ve çevresel faktörler neden olmaktadır. Ailede hipertansiyon öyküsü olan kişilerin hipertansiyon hastası olma riski daha fazladır. Hipertansiyona neden olan bir diğer sebepler şu şekilde sıralanabilir:

Aşırı tuzlu gıdalar tüketmek Kafa içi basıncın yüksek olması Crohn ve Cushing hastaları Şeker hastalığı Kolesterol yüksekliği Gebelik Tiroid bezi hastalıkları Böbrek tümörleri Akut veya kronik böbrek hastalıkları Alkol ve sigara kullanımı Kilo fazlalığı Hipertansiyon tanısı nasıl konulur?

Hipertansiyon tanısının yapılması için öncelikle hastanın farklı günlerde ölçülen kan basınç değerinin 140-90 mmHg’ ın üzerinde olması gerekmektedir. Fiziki muayene sonrası ilk 24 saat içinde hastaya kan basıncı takibi için holter adı verilen bir cihaz bağlanmaktadır. EKG ve EKO da çekilmesi istenilir ve bunlara ek olarak laboratuvar testleri de uygulanarak hipertansiyon varlığı mevcut ise kesinleşmiş olmaktadır. Hipertansiyon tedavisi adına hastanın hayatında bazı değişiklikler yapılır ve kişinin tansiyonu normal değerlere indirilmeye çalışılır. Hipertansiyon hastalarına yaşam tarzı, tuz tüketimi, düzenli egzersiz, kilo kontrolü düzene sokulmaya çalışılır. Tüm tedavi seçeneklerine direnen hipertansiyon hastalarında böbrek atardamarlarına işlem yapılmasıyla da kan basıncı kontrol altında tutulmaktadır.

Hipertansiyon zararları nelerdir?

Hipertansiyon, kontrol altına alınmadığı taktirde kişiler için hayati tehlike oluşturma gücüne sahip bir hastalıktır. Hipertansiyon beyin, kalp ve böbrek gibi hayati önem taşıyan organlara direkt olarak etki ettiği için kontrol altında tutulması gerekir. Hipertansiyon tanısı konulduktan sonra tedavide geç kalınması ya da tedaviye uyulmaması durumunda kalp yetmezliği, koroner arter darlığı, damar yırtılması, beyin kanaması, felç, inme, damarlarda tıkanma, yırtılma ve görme problemleri meydana gelebilmektedir. Hipertansiyon durumu uzun süre devam ettiğinde bazı hastalıkların meydana gelmesi halinde sakatlıklar ve hatta ölüme kadar gidebilecek sonuçlar doğurmaktadır. Hipertansiyon hastaları kendilerine çok dikkat etmeli ve onlar için yasaklanmış olan yiyeceklerden uzak durmalıdır. Ayrıca tansiyonuna en ufak etki edecek durumlardan da kaçınmalıdırlar.

Sessiz tehlike olarak isimlendirilen hipertansiyon, kan damarlarının içindeki basıncın normalin üzerinde olduğu bir tıbbi durumdur. Sessiz tehlike denilmesinin esas nedeni ise, belirti vermeden bir anda ortaya çıkmasıdır.

Hipertansiyonun Risk Faktörleri Nelerdir?

Yaş, genetik yatkınlık ve aile öyküsü, hipertansiyon riskini artırabilir. Ayrıca, obezite, yetersiz fiziksel aktivite, yüksek tuzlu beslenme, yüksek alkol tüketimi, stres ve sigara içmek gibi yaşam tarzı faktörleri de hipertansiyonun ortaya çıkma olasılığını artırabilir.

Diyabet, yüksek kolesterol düzeyleri ve böbrek hastalıkları da riski artıran sağlık durumlarıdır. Bu faktörlerin bilinci, hipertansiyonun önlenmesi veya kontrol altına alınması için önemlidir

Primer ve Sekonder Hipertansiyon Arasındaki Fark Nedir?

Hipertansiyon temelde iki düzeydedir. Bunları primer ve sekonder olarak tanımlayabiliriz. Primer hipertansiyon, belirli bir nedeni olmayan, genellikle yaşam tarzı ve genetik faktörlerle ilişkilendirilen bir türdür. Sekonder hipertansiyon ise belirli bir altta yatan nedenin sonucudur ve genellikle böbrek hastalıkları, hormonal bozukluklar veya ilaç yan etkileri gibi özel sağlık koşullarından kaynaklanır. İki türün arasındaki farkı anlamak, etkili bir tedavi yaklaşımı geliştirmek için önemlidir.

Hipertansiyon Tedavisinde Yaşam Tarzı Değişiklikleri Nelerdir?

Hipertansiyon ile tanıştıysanız öncelikle yemek konusunda dikkatli olmalısınız. Özellikle tuzdan uzak durmak gerekebilir. Çünkü tuz kan basıncını ciddi anlamda artırabilir. Bunlara ek olarak kiloyu korumak (kilo fazlanız varsa bunu vermek), düzenli fiziksel aktivite, özellikle aerobik egzersizler, sigara içmemek ve alkol tüketimini sınırlamak gibi önlemler de hipertansiyonun kendisini göstermemesi konusunda etkilidir.

Hipertansiyon Hastaları Neler Yemeli, Nelerden Kaçınmalı?

Düşük sodyumlu bir diyet programı uygulamak oldukça önemlidir. Bunun yanı sıra yüksek potasyumlu gıdalar, kan basıncını düzenlemeye yardımcı olabilir. Örneğin, muz, portakal, patates ve ıspanak gibi gıdalar bu kategoriye girer. Ayrıca, lif açısından zengin meyve ve sebzeler, yağsız protein kaynakları ve tam tahıllı ürünler tercih edilmelidir.

Alkol Tüketimi Hipertansiyonu Etkiler mi?

Alkol tüketimi diğer hastalıklarda olduğu gibi hipertansiyonda da olumsuz bir etki oluşturur. Aşırı alkol alımı, kan basıncını yükseltebilir ve hipertansiyon riskini artırabilir. Alkol, vücuttaki kan damarlarını daraltabilir ve kalp atış hızını artırabilir. Bu da kan basıncının yükselmesine neden olabilir. Özellikle düzenli ve aşırı içki tüketen kişilerde bu etkiler daha belirgin olabilir.

Hipertansiyonun Komplikasyonları Nelerdir?

Hipertansiyonun komplikasyonları arasında kalp hastalıkları, inme, böbrek problemleri, göz hasarı, damar problemleri ve bilişsel fonksiyon kaybı gibi sağlık sorunları yer alır.

Hipertansiyon Hastaları Nelere Dikkat Etmeli?

Hipertansiyon hastaları, tuz alımını sınırlamalı, düzenli egzersiz yapmalı, sağlıklı kiloyu korumalı, alkol ve kafein tüketimini kısıtlamalı, stresten kaçınmalıdır.

Hipertansiyonun Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Hipertansiyon tedavi edilmezse, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Kalp hastalıkları, inme, böbrek sorunları, göz hasarı ve damar problemleri gibi yaşamı tehdit eden komplikasyonlar riski artar.

Hipertansiyon için Hangi Doktora Gidilmeli?

Hipertansiyon için bir iç hastalıkları doktoru veya kardiyolog (kalp uzmanı) gibi uzman bir doktora başvurulmalıdır.

Bunlarda ilginizi çekebilir: Tansiyon Hakkında En Çok Merak Edilenler Kolesterol nedir? Belirtileri nelerdir? Değeri kaç olmalı? Diyabet (Şeker Hastalığı) nedir? Çeşitleri nelerdir? Kolesterol nasıl düşürülür? Karaciğer Yağlanması Nedir? Neden Olur? Belirtileri Nelerdir? Safra Kesesi İltihabı (Kolesistit) Nedir? Neden Olur? Midede Yanma Hangi Rahatsızlıkların Belirtisidir? Reflü Nedir? Belirtileri Nelerdir? Neden Olur? Ne İyi Gelir? Kansızlık (Anemi) Nedir? Belirtileri Nelerdir? Neden Olur?
Hipertansiyon Nedir? Hipertansiyon Belirtileri Ve Tipleri Nelerdir?

Hipertansiyon Nedir? Hipertansiyon Belirtileri Ve Tipleri Nelerdir?

Hipertansiyon

Hipertansiyon, kalpten vücuda taşınan kanın atardamar duvarlarına uyguladığı kuvvetin, kalp hastalığı gibi sağlık sorunlarına neden olabilecek kadar yüksek olduğu yaygın bir tıbbi duruma verilen isimdir. Hipertansiyon aynı zamanda yüksek tansiyon adıyla da bilinir.

Normal şartlar altında tansiyon, yani damar çeperlerine uygulanan kan basıncı, hem bireyin kalbinin pompaladığı kan miktarına hem de atardamarlar veya toplardamarlardaki kan akışına karşı gösterilen direnç miktarına göre belirlenir. Kalp atarken ölçülen tansiyon değerine sistolik, kalp yumuşadığında ölçülen tansiyon değerine ise diyastolik adı verilir.

Kalp ne kadar çok kan pompalarsa ve atardamarlar ne kadar dar olursa, bireyin tansiyon değeri o kadar yüksek olur. Kardiyovasküler hastalık riski altında bulunmayan ve 18 yaş üstünde olan bireyler için istirahat anında sistolik değer en fazla 120 mmHg, ya da 12, diyastolik değer ise en yüksek 80 mmHg, ya da 8 olmalıdır. Bu değerlerin üzerindeki sonuçlar ilk aşamada öncül hipertansiyon olarak kabul edilir. Bu değerler normalde önce sistolik, sonra diyastolik değerler olarak, yani 120/80 ya da 12/8 şeklinde okunur. Hastalık riski altında bulunan bireylerde ise bu değer 110 mmHg olarak kabul edilir.

Bireyler hiçbir belirti göstermeden uzun yıllar boyunca hipertansiyona sahip olabilir. Herhangi bir semptom olmasa bile, hipertansiyon kan damarlarında ve kalpte tespit edilebilir hasar oluşturmaya devam eder. Kontrolsüz hipertansiyon, kalp krizi ve felç gibi ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkma riskini artırır.

Hipertansiyon genellikle ilerleyen yaşla gelişir ve sonunda neredeyse her insanı etkiler. Ancak hipertansiyon kolaylıkla tespit edilebilir bir durumdur ve varlığı saptandıktan sonra kontrol edilmesi için çeşitli yöntemler mevcuttur.

Nedenleri Hipertansiyon Neden Olur?

Yetişkinlerde görülen hipertansiyon vakalarının % 90 - 95 gibi büyük bir oranında tanımlanabilir bir nedeni yoktur. Tanımlanabilir nedeni olmayan bu hipertansiyon türüne birincil (primer) hipertansiyon adı verilir. Bu tür hipertansiyon, zaman içerisinde kademeli olarak gelişme eğilimindedir.

Daha nadir bazı vakalarda ise hipertansiyon altta yatan tıbbi bir durumdan kaynaklanır. İkincil hipertansiyon olarak adlandırılan bu tür hipertansiyon, aniden ortaya çıkma eğilimindedir ve birincil hipertansiyon türünden daha yüksek tansiyon değerlerine neden olur. Bu duruma neden olan tıbbi durumlar ve ilaçlar arasında böbrek sorunları, böbreküstü bezi tümörleri, kan damarlarında doğuştan gelen kusurlar, obstrüktif uyku apnesi, ve tiroid sorunları ile doğum kontrol hapları, soğuk algınlığı ilaçları gibi bazı ilaçlar, dekonjestanlar, reçetesiz satılan ağrı kesiciler, bazı reçeteli ilaçlar, ya da kokain ve amfetamin gibi yasadışı uyuşturucular sayılır.

İlerleyen yaşla birlikte hipertansiyon riski artar. Yaklaşık 64 yaşına kadar erkeklerde hipertansiyon görülmesi daha yaygınken, 65 yaşından sonra kadınların hipertansiyon geliştirmesi daha sık görülür. Hipertansiyon özellikle Afrika kökenli insanlar arasında daha yaygındır ve genellikle diğer kıtalardan gelen bireylerde olduğundan daha erken yaşta gelişir. Yüksek tansiyona bağlı felç, kalp krizi ve böbrek yetmezliği gibi ciddi komplikasyonlar da Afrika kökenli insanlarda daha yaygındır. Benzer şekilde hipertansiyon kalıtsal olarak aynı ailede ortaya çıkma eğilimi gösterir.

Fazla kilolar, bireyin dokularına dokularına oksijen ve besin sağlanması için aynı oranda fazla kan gerektirir. Damarlarında dolaşan kan hacmi arttıkça, damar duvarlarındaki basınç da artar.

Hareketsiz, durağan bir hayat tarzı yaşayan bireylerin kalpleri genelde daha hızlı atar. Bireyin nabzı ne kadar hızlı atarsa, kalp her kasılmada o kadar çok çalışır ve atardamarların üzerindeki kuvvet o kadar fazla olur.

Beslenme sürecinde fazla tuz ve sodyum alınması vücudun tuttuğu sıvı miktarını, dolayısı ile tansiyonu artırır. Benzer şekilde diyette potasyumun az olması da sorun yaratır. Potasyum, hücrelereki sodyum miktarını dengelemeye yardımcı olur. Potasyum azlığı, kanda çok fazla sodyum birikmesine neden olabilir.

Sigara içmek veya tütün çiğnemek sadece tansiyonu geçici olarak yükseltmekle kalmaz, aynı zamanda tütünde bulunan kimyasallar dolaşım sistemine akciğerler üzerinden geçtikten sonra damarların çeperlerinin iç kaplamasına zarar verebilir. Bu, zaman içinde damarların daralmasına ve kalp hastalığı riskinin artmasına neden olabilir. Başkasının içtiği sigaranın dumanı da bireyin kalp hastalığı riskini artırır.

Aşırı alkol tüketimi zaman içerisinde kalbe zarar verebilir. Sağlıklı yetişkinlerde kadınlar için günde bir kadeh, erkekler için iki kadehten fazlası bireyin tansiyonunu etkileyebilir.

Yüksek düzeyde stres, bireyin tansiyon değerlerinde geçici bir artışa neden olabilir. Stresle başa çıkmak için fazla yemeğe yönelmek ya da alkol ve tütün ürünlerini kullanmak, hipertansiyon riskini artırabilir.

Böbrek hastalığı, diyabet veya uyku apnesi gibi bir takım kronik tıbbi durumlar bireyde hipertansiyon gelişmesi riskini artırabilir.

Bazı vakalarda hamileliğin hipertansiyona yol açtığı gözlemlenmiştir. Hipertansiyon en yaygın olarak yetişkinler arasında görülse bile, çocuklar da risk altında olabilirler. Çocuklarda görülen hipertansiyon vakaları çoğunlukla böbrekler veya kalp ile ilgili sorunlardan kaynaklanır. Ancak sağlıksız beslenme, obezite ve egzersiz eksikliği gibi kötü yaşam tarzı alışkanlıkları daha fazla çocukta hipertansiyon görülmesine yol açmaktadır.

Hipertansiyon İle Ortaya Çıkabilecek Komplikasyonlar Nelerdir?

Hipertansiyon nedeniyle damarların duvarlarında oluşan aşırı basınç, organların yanı sıra kan damarlarına da zarar verebilir. Tansiyonun değeri ne kadar yükselirse ve durum ne kadar uzun süre devam ederse, hasar o kadar büyük olur.

Kontrolsüz hipertansiyonun ortaya çıkardığı komplikasyonlar arasında öncelikle arterlerin sertleşmesi ve kalınlaşması olarak tanımlanan ateroskleroz vardır. Ateroskleroz kalp krizi, felç veya diğer komplikasyonlara yol açabilir. Artan kan basıncı, kan damarlarının zayıflamasına ve şişmesine yol açarak bir anevrizma, yani damar duvarında bir baloncuk oluşturabilir. Bir anevrizma patlarsa yaşamı tehdit eden bir iç kanamaya neden olabilir.

Hipertansiyon durumunda kalbin bireyin damarlarındaki yüksek basınca karşı kan pompalaması için daha çok efor harcaması gerekir. Bu efor, kalbin pompalama odasının duvarlarının kalınlaşmasına yani sol ventrikül hipertrofisine neden olur. Yeteri kadar kalınlaşan kaslar, vücudun ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek kadar kanı vücuda pompalamakta zorlanabilir. Bu duruma kalp yetmezliği adı verilir.

Bireyin böbreklerdeki damarların zayıflaması ve daralması, böbreklerin normal şekilde çalışmasını engelleyebilir. Benzeri şekilde gözlerdeki damarların kalınlaşması, daralması veya yırtılması görme kaybına neden olabilir.

Metabolik sendrom, aralarında yüksek trigliserit değerleri, düşük miktarda yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol yani "iyi" kolesterol değerleri, yüksek tansiyon değerleri ve yüksek insülin seviyeleri ile bel çevresinde kalınlaşma gibi bir takım koşulları barındıran bir grup metabolizmaya bağlı bozukluktur. Bu koşullar birleşerek bireyin kalp ve şeker hastalığı ya da felç geliştirme olasılığını artırır.

Kontrolsüz hipertansiyon, düşünme, hatırlama ve öğrenme yeteneğini de etkileyebilir. Hipertansiyonu olan bireylerde hafıza veya kavramları anlama sorunları daha sık görülür. Buna paralel bir şekilde daralmış veya tıkalı arterler ya da bir felç durumu beyne giden kan akışını sınırlayarak vasküler demans adı verilen bir demans türüne neden olabilir.

Belirtiler Hipertansiyon Belirtileri Ve Tipleri Nelerdir?

Bireyin tansiyon değerleri tehlikeli derecede yüksek seviyelere ulaşsa bile birçok hipertansiyon vakasında bir belirti veya semptom görülmeyebilir. Ancak hipertansiyonu olan bireylerde değerler 180/110 mmHg gibi hayatı tehdit edebilecek yükseklerde değerlere ulaştığında baş ağrısı, burun kanaması veya nefes darlığı gibi bulgular görülebilir, ancak bu belirti ve semptomlar hipertansiyona özel spesifik değildir. Hipertansiyon genellikle ciddi veya yaşamı tehdit edici bir aşamaya gelene kadar saptanmaz.

Hipertansiyonun birincil ve ikincil tansiyon halinde iki genel türü mevcuttur.

Normal şartlarda düzenli doktor ziyaretlerinde tansiyon ölçümü gerçekleştirilir. 18 yaşından itibaren bireyler en az iki yılda bir defa doktor gözlemi altında tansiyon değerlerini ölçtürmelidir. 18 - 39 yaş aralığında olan ve hipertansiyon riski taşıyan bireyler ile 40 yaş üstü bireyler ise her sene tansiyon değerini ölçtürmelidir. 3 yaş ve üstü çocukların da yıllık kontrollerinin bir parçası olarak tansiyonları ölçülür. Aradaki farkın belirlenmesi için ölçüm her iki kolda tekrarlanmalı, ve uygun büyüklükte bir cihaz kullanılmalıdır.

Doktorlar halihazırda hipertansiyon teşhisi konulan veya kardiyovasküler hastalık için başka risk faktörleri taşıyan bireylere muhtemelen daha sık ölçüm yapılmasını önerecektir. Düzenli doktor ziyareti gerçekleştirmeyen bireyler, tansiyon ölçümlerini evde, veya eczanelerde yaptırabilir. Doktorlar tarafından yapılmayan ölçümlerin doğruluğu, ölçüm cihazının büyüklüğü ve kalitesi ile doğrudan alakalıdır.

Tanı Yöntemleri Hipertansiyon Nasıl Teşhis Edilir?

Doktor, bireyin tansiyon değerlerini ölçmek için genellikle kolun etrafına şişirilebilir bir kolluk yerleştirir ve bu kolluğa bağlı bir basınç yani tansiyon ölçüm cihazından faydalanır.

Bu ölçüm cihazı tansiyon değerlerini milimetre cıva, yani mmHg cinsinden verir. Bu ölçüm sırasındaki ilk ve daha yüksek olan sayı, kalp attığında damarlarda oluşan basıncı, yani sistolik tansiyon değerini ölçer. İkinci veya daha düşük olan sayı, iki nabız atışı arasında kalbin dinlendiği sürede damarlarda oluşan basıncı, yani diyastolik tansiyon değerini ölçer.

18 yaş üstü yetişkinler için tansiyon ölçümlerinin sonuçları dört genel kategoriye ayrılır:

Normal Tansiyon

120 mmHg altındaki sistolik tansiyon ve 80 mmHg altındaki diyastolik tansiyon değerlerine verilen isimdir.

Öncül Hipertansiyon, ya da Öncül Yüksek Tansiyon

120 ile 129 mm Hg arasında değişen bir sistolik tansiyon ile 80 mm Hg altındaki bir diyastolik tansiyon değerine verilen isimdir. Bu durum, yüksek tansiyonu kontrol etmek için gerekli adımlar atılmadıkça zamanla kötüleşme eğilimi gösterir.

1. Evre Hipertansiyon

130 ila 139 mm Hg arasında değişen bir sistolik tansiyon ya da 80 ile 89 mm Hg arasında değişen bir diyastolik tansiyon değerine verilen isimdir.

2. Evre Hipertansiyon


140 mm Hg ve üzerinde bir sistolik tansiyon değeri ya da 90 mm Hg ve üzerinde bir diyastolik tansiyon değerine verilen isimdir.

Normal şartlarda tansiyon okunurken her iki sayının da değeri eş derecede önemli olsa bile, 50 yaşından daha büyük bireylerde sistolik değer daha da önemlidir. İzole sistolik hipertansiyon, diyastolik tansiyonun normal yani 80 mm Hg altında bir değerde, ancak sistolik basıncın yüksek yani 130 mm Hg değerine eşit ya da daha büyük olduğu bir durumdur. Bu durum özellikle 65 yaşından büyük bireylerde yaygın bir hipertansiyon türüdür.

Bireye hipertansiyon teşhisi konulmadan önce en az üç farklı randevuda iki ya da üç tansiyon ölçümü yapılır. Bu tansiyonun normalde gün içinde değişmesinden ve bazı vakalarda doktor karşısına gidildiğinde tansiyon değerlerinin kendiliğinden yükselmesinden kaynaklanan bir uygulamadır. Doktor karşısında ya da hastanede tansiyonun yükselmesi durumu hipertansiyon vakalarının yaklaşık % 10’unu oluşturur.

Doktor, ek bilgi elde etmek ve hipertansiyon tanısını onaylamak için bireyin evde tansiyonunu ölçmesini isteyebilir. Bunun yanı sıra yine hipertansiyon olup olmadığının doğrulanması için ambulatuvar kan basıncı izleme adı verilen 24 saatlik bir kan basıncı izleme testi önerebilir. Bu test için kullanılan cihaz, 24 saatlik bir süre boyunca düzenli aralıklarla bireyin tansiyonunu ölçer ve ortalamada gece ve bir gündüz süresince tansiyon değerlerindeki değişimin doğru bir ölçümünü sağlar.

Ölçümler sonucunda bir hipertansiyon ihtimali görülürse, doktor bireyin tıbbi geçmişini gözden geçirir ve fizik muayene yapar. Buna ek olarak idrar tahlili, kan tahlili, kolesterol tahlili ve kalbin elektriksel aktivitesini ölçen elektrokardiyogram gibi rutin testlerin yapılmasını tavsiye edebilir. Daha fazla kalp hastalığı belirtisi olup olmadığınının kontrolü için ekokardiyogram gibi ek testler de gerekli olabilir.

Hipertansiyon tedavisinin etkisini izlemenin, hipertansiyon olup olmadığını doğrulamanın veya hipertansiyonun kötüleştiğini teşhis etmenin önemli bir yolu, evde tansiyonu izlemektir. Evde tansiyon ölçebilen cihazlar yaygın olarak bulunur ve reçete gerektirmez. Ancak evde tansiyon takibi, ölçüm cihazlarında bulunabilen bir takım sınırlamalar nedeniyle doktor tarafından yapılan ölçümler kadar hassas olmayabilir. Bu sebeple bireyler yılda en az bir defa ölçümleri doğrulamak için ölçümü doktor ziyareti ile yaptırmalıdır.

Tıp uzmanları günümüzde giderek yaygınlaşan ve tansiyonu bilekten ya da parmaktan ölçen akıllı saat veya telefon gibi dijital araçların tam güvenilir olmadığı görüşündedir.

Tedavi Yöntemleri Hipertansiyon Nasıl Tedavi edilir?

Hipertansiyon tedavisi sürecinde doktorun reçete edeceği ilaç kategorisi, tansiyon ölçümlerine ve diğer tıbbi sorunlarına bağlıdır. Bireyler kendilerine özel bir tedavi planı geliştirmek için hipertansiyon tedavisi sağlama konusunda deneyimli bir tıp uzmanı ekibi ile birlikte çalışmalıdır.

Doktorlar bireyin ihtiyacı olan günlük ilaç dozlarının sayısını azaltmak için, tek bir ilacın daha yüksek dozları yerine düşük dozlu ilaçların bir kombinasyonunu reçete edebilir. Bu genellikle tek bir ilaç türü kullanımından daha etkilidir. Birey için en doğru ve uygun kombinasyonu bulmak için ilaç kombinasyonlarında çeşitli değişiklikler yapılabilir. Hipertansiyon tedavisinde hedef, bireyin ne kadar sağlıklı olduğuna bağlı olarak değişir.

65 yaş üzerinde sağlıklı yetişkinler, 65 yaşından küçük ve on sene içerisinde kardiyovasküler hastalık geliştirme ihtimali % 10 üzerinde olan bireyler ve kronik böbrek, koroner arter veya şeker hastalığı olan bireylerde tansiyon hedefi her zaman 130/80 mm Hg'den az olmalıdır:

65 yaş ve üzerindeki bireylerin kullandıkları ilaçlar sistolik tansiyon değerini 130 mm Hg altında tutarsa ve yaşam kalitesi ile sağlık durumu üzerinde ayrıca bir olumsuz etki çıkarmazlarsa, genellikle ilaçların değişmesi gerekmeyecektir.

Hipertansiyon tedavisinde öncelikli olarak, kalsiyum kanal blokerleri gibi ilaçlar kullanılabilir. Greyfurt suyu bazı kalsiyum kanal blokerleri ile etkileşime girerek bireyde yan etki görülmesi riskini yükseltebilir. Bunun için hangi ilaçlar ile nelerin alınmaması gerektiği önceden doktorlar ile konuşulmalıdır.

Hipertansiyon tedavisinde öncelikli olarak kullanılan ilaçların kombinasyonları ile tansiyon değeri hedefine ulaşılamıyorsa, doktor tarafından merkezi sinir sistemi etkili ajanlar ile diğer tansiyon ilaçlarıyla birleştirildiğinde etkili olan beta blokerleri reçete edilebilir.

Hipertansiyonun ilaçlarla kontrol edilmesinin zor olduğu durumlara dirençli hipertansiyon adı verilir. En azından birisi diüretik olmak üzere, en az üç farklı hipertansiyon ilacı kullanılmasına rağmen, bireyin tansiyon değerleri hala yüksek kalıyorsa, dirençli hipertansiyon tanısı konulabilir. Hipertansiyonu aynı anda dört farklı ilaçla kontrol edilen bireylerde de dirençli hipertansiyon olduğu kabul edilir. Bu vakalarda ikincil bir nedeni olasılığı genellikle yeniden değerlendirilir. Eğer hipertansiyonun altında yatan neden belirlenirse, daha etkili ve uygun bir tedavi yardımıyla normal tansiyon değerleri hedefine ulaşılması şansı yükselir.

Hipertansiyon ilaçları düzenli olarak kullanılmalıdır. Unutma gibi nedenlerden dolayı ilaç kullanımı aksarsa, aniden yükselen değerler, daha fazla hasara yol açabilir. Birey doz atlaması durumunda nasıl önlemler alınması gerektiğini doktora sormalıdır.

Hipertansiyon Nasıl Geçer?

Yaşam tarzını değiştirmek, bireyin hipertansiyonu kontrol altına almak yolunda uzun mesafe kat etmesini sağlayabilir. Doktor, bireye kalp için daha sağlıklı besinlerle ve daha az tuz ile beslenme, düzenli fiziksel egzersiz yapma, sağlıklı kiloyu koruma ya da fazla kiloları verme ya da içilen alkol miktarını sınırlama ya da sigarayı bırakma gibi yaşam tarzı değişiklikleri yapmasını tavsiye edebilir. Ancak bazı vakalarda yaşam tarzı değişiklikleri yeterli değildir. Diyet ve egzersize ek olarak, doktor tansiyonu düşürmek için ilaç önerebilir.

Hipertansiyon İçin Yaşam Tarzı Değişiklikleri ve Evde Bakım

Tansiyon ilaçları alan bireylerin bile hipertansiyonu kontrol etmek için gerçekleştirebileceği bir takım yaşam tarzı değişiklikleri mevcuttur. Bunun için öncelikle kalp dostu bir diyet uygulanmalı ve sağlıklı yiyecekler tüketilmelidir. Öğünlerde meyveler, sebzeler, tam tahıllar, kümes hayvanları, balıklar ve az yağlı süt ürünlerini tercih edilmelidir. Gün içinde hipertansiyonu önlemeye ve kontrol etmeye yardımcı olabilecek miktarda potasyum alınmalı ve daha az doymuş yağ ile trans yağ tüketilmelidir.

Günlük sodyum tüketimi en fazla 2.300 miligramın altına indirilmeli, ideal olarak 1.500 mg ve altı hedeflenmelidir. Bunun için konserve ve hazır yemeklerdeki tuz miktarı özenle takip edilmelidir.

Birey kendisi için sağlıklı bir kiloda kalmayı hedeflemelidir. Fazla kiloları vermek hipertansiyonu kontrol etmek ve onunla ilgili sağlık sorunları riskini azaltmaya yardımcı olur. Normal şartlarda verilen her kilogram, tansiyon değerini 1 mm Hg düşürebilir.

Düzenli fiziksel aktivite ve egzersiz, hem tansiyonu düşürmeye hem de günlük stresi yönetmeye, ya da kiloyu kontrol altında tutmaya ve çeşitli sağlık sorunları riskini en aza indirmeye yardımcı olabilir. Haftalık 150 dakika orta derecede egzersiz veya 75 dakika ileri egzersiz birey için yardımcı olabilir. Bunun için haftanın beş günü 30’ar dakika boyunca tempolu yürümek yeterli olacaktır. Buna ek olarak haftanın en az iki günü kas güçlendirme egzersizlerine ayrılmalıdır.

Hiçbir şart altında sigara içilmemelidir. Tütün, hem damar çeperlerine zarar verebilir ve hem de plak oluşumu sürecini hızlandırarak damarları daraltabilir. Alkol tüketimi ise sınırlandırılmalı ve ölçülü bir şekilde yapılmalıdır. Bu ölçü kadınlar için günde bir kadeh, erkekler için iki kadehten fazla olmamalıdır.

Stres yönetimi ile günlük stres mümkün olduğu kadar azaltılmalıdır. Derin nefes alma, kas gevşetme veya meditasyon gibi sağlıklı başa çıkma teknikleri ile birlikte düzenli ve yeterli uyku, stresi yönetmek için bireye yardımcı olabilir.

Birey tansiyon değerlerini evde takip etmelidir. Bu takip, ilaçların etkisini gözlemlemeye ve hatta hem bireyi hem de doktoru olası komplikasyonlara karşı erkenden uyarmaya yardımcı olabilir. Ancak ölçümler sonucunda normal değerler görülse bile önce doktorla konuşmadan ilaç kullanımı bırakılmamalı, veya ilaç türü ya da diyet tarzı değiştirilmemelidir.

Özellikle hamilelik sırasında tansiyon ölçümleri yapılmalıdır. Hipertansiyonu olan kadınlar, hamilelik sürecinde hipertansiyon ile nasıl başa çıkacaklarını doktorları ile görüşerek belirleyebilirler.

Lifli besinlerin, D vitamininin, magnezyum ve kalsiyum gibi minerallerin, folik asidin, kakao ve sarımsak gibi nitrik oksit değerini artıran ürünlerin ve daha çok yağlı balıklarda bulunan omega-3 yağ asitleri içeren takviyelerin tüketiminin yüksek tansiyonun kontrol edilmesinde etkili olduğu yönünde iddialar olsa dahi, bunların üzerinde daha fazla bilimsel araştırma yapılması gereklidir. Bu tür takviyeler, önceden doktor ile konuşmadan ve kullanılan ilaçlar ile nasıl bir yan etkileşime girebileceği belirlenmeden birey tarafından kullanılmamalıdır.

Hipertansiyon bireyin tedavi edilerek gidecek bir durum değildir. Normal şartlarda bireyin hayatının kalanı boyunca hayat tarzını belirleyecek bi durumdur. Bu sebeple birey tansiyonu kontrol altında tutmak için ilaçlarını doğru şekilde almalıdır. Yan etkiler veya ilaç maliyeti sorun yaratırsa, ilaçlarını almayı bırakmadan önce doktorla diğer seçenekler hakkında konuşulmalıdır. Hipertansiyonu başarılı bir şekilde tedavi etmek ekip çalışması gerektirir. Ne doktor ne de birey bunu tek başına başaramaz. Tansiyonu güvenli bir seviyeye indirmek için bireyin doktorla uyumlu çalışması gereklidir.

Yaşam tarzı değişikliklerine bağlı kalmak, özellikle de herhangi bir hipertansiyon belirtisi görmeyen ve hissetmeyen bireyler için zor olabilir, ancak hipertansiyonun bir anda kontrolden çıkabileceği ve istenmeyen riskleri doğurabileceği unutulmamalıdır. . Bu süreçte bireyin yakınlarının desteğini alması, bireye yardımcı olabilir.

Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır. Güncellenme Tarihi: 3 Haziran 2022 Cuma Yayımlanma Tarihi: 7 Aralık 2020 Pazartesi

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde, sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

Kimlik bilgileriniz: Adınız, soyadınız, T.C. Kimlik numaranız, pasaport numaranız veya geçici TC Kimlik numaranız, doğum yeri ve tarihiniz, medeni haliniz, cinsiyetiniz, sigorta veya hasta protokol numaranız ve sizi tanımlayabileceğimiz diğer kimlik verileriniz. İletişim Bilgileriniz: Adresiniz, telefon numaranız, elektronik posta adresiniz ve sair iletişim verileriniz, müşteri temsilcileri ya da hasta hizmetleri tarafından çağrı merkezi standartları gereği tutulan sesli görüşme kayıtlarınız ile elektronik posta, mektup veya sair vasıtalar aracılığı ile tarafımızla iletişime geçtiğinizde elde edilen kişisel verileriniz. Muhasebesel Bilgileriniz: Banka hesap numaranız, IBAN numaranız, kredi kartı bilginiz, faturalama bilgileriniz gibi finansal verileriniz. Sağlık hizmetlerinin finansmanı ve planlaması amacıyla özel sağlık sigortasına ilişkin verileriniz ve Sosyal Güvenlik Kurumu verileriniz. Hastane veya tıp merkezlerimizi ziyaret etmeniz halinde güvenlik ve denetim amaçlı tutulmakta olan kamera kayıtları görüntüleriniz. Otoparkı kullanmanız halinde araç plaka veriniz. Sağlık Bilgileriniz: Laboratuvar sonuçlarınız, test sonuçlarınız, muayene verileriniz, randevu bilgileriniz, check-up bilgileriniz, reçete bilgileriniz dahil ancak bunlarla sınırlı olmaksızın tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi sırasında veya bunların bir sonucu olarak elde edilen her türlü sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verileriniz. www.acibadem.com.tr sitesine veya www.acibadem.com.tr/AcibademOnline/TR/MainPage adresine gönderdiğiniz veya girdiğiniz sağlık verileriniz ve sair kişisel verileriniz. Acıbadem’e veya Acıbadem Grup şirketlerinden herhangi birine iş başvurusunda bulunmanız halinde bu hususta temin edilen özgeçmiş dâhil sair kişisel verileriniz ile Acıbadem Grubu çalışanı ya da ilişkili çalışan olmanız halinde hizmet akdiniz ve işe yatkınlığınız ile ilgili her türlü kişisel verileriniz.

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

Kimliğinizi teyit etme, Kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi. İlgili mevzuat uyarınca Sağlık Bakanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Hastane ve Tıp Merkezlerimizin iç işleyişi ile günlük operasyonların planlanması ve yönetilmesi. Hastane Yönetimi, Hasta Hakları, Hasta Deneyimi bölümleri tarafından hasta memnuniyetinin ölçülmesi, arttırılması ve araştırılması. İlaç temini. Randevu almanız halinde randevu hakkında sizi haberdar edebilme. Risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerini geliştirme amacıyla analiz yapma. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından sağlık hizmetlerinizin finansmanı, tetkik, teşhis ve tedavi giderlerinizin karşılanması, müstehaklık sorgusu kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgilerin paylaşılması. Araştırma yapılması. Yasal ve düzenleyici gereksinimlerin yerine getirilmesi. Sağlık hizmetlerinin finansmanı kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgileri paylaşma. Kalite, Hasta Deneyimi, Bilgi Sistemleri bölümleri tarafından risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi. Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından hizmetlerimiz karşılığında faturalandırma yapılması ve anlaşmalı olan kurumlarla ilişkinizin teyit edilmesi. Pazarlama, Medya ve İletişim, Çağrı Merkezi bölümleri tarafından kampanyalara katılım ve kampanya bilgisi verilmesi, Web ve mobil kanallarda özel içeriklerin, somut ve soyut faydaların tasarlanması ve iletilebilmesi.

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi,

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği, Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Korunması Yönetmeliği, Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuat hükümleridir.

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca,

Kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenme, Kişisel veriler işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme, Kişisel sağlık verilerine erişim ve bu verileri isteme, Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme, Kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme, Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesine ve/veya kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesine ilişkin işlemlerin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme hakkını haizsiniz.

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak,

(i) ATATÜRK MAH.FEZA SK.NO:3/8 ATAŞEHİR, Istanbul, Türkiye adresine kargo ile ıslak imzanızı taşıyan bir dilekçe ile “Kurumsal Sekretarya” departmanı dikkatine Zarfına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Bilgi Talebi” yazılarak gönderebilirsiniz, (ii) Noter kanalıyla gönderebilir, (iii) acibademsaglik@hs02.kep.tr adresine güvenli elektronik ya da mobil imzalı olarak, kayıtlı elektronik posta adresi veya sistemimizde kayıtlı elektronik e-posta adresiniz aracılığıyla ve/veya (iv) Acıbadem’e hitaben yazdığınız “word veya pdf.” formatındaki bir dosyayı güvenli eimza ile imzalayarak kisiselveri@acibadem.com ‘a e-posta’nın konu kısmına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Bilgi Talebi” yazarak iletebilirsiniz.

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

SIK ZİYARET EDİLENLER Akciğer kanseri Bağırsak kanseri Böbrek nakli Cilt kanseri Gırtlak kanseri Hemoroid Kalp krizi belirtileri Kan kanseri (Lösemi) Karaciğer nakli Kemik iliği nakli Kolon kanseri Koronavirüs Belirtileri Lenf kanseri Lenfödem Meme kanseri Mide kanseri Pankreas kanseri Prostat kanseri Rahim kanseri Vücut kitle endeksi hesaplama


Ana Sayfa Hastaneler Doktorlar Medikal Teknolojiler Kurumsal Bilgiler Sponsorluklar Bilgilendirilmiş Onamlar Kişisel Verilerin Korunması İletişim

Web sitemizde bulunan tüm görsellerin, işitsel veya içerik bilgilerinin izinsiz kullanılması yasaktır. Durumun tespit edilmesi halinde hukuki yollara başvurulacaktır.

"
Hipertansiyon Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir? | Güven Hastanesi

Hipertansiyon Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir? | Güven Hastanesi

Hipertansiyon Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Hipertansiyon, kalbin kanı pompalarken damarda oluşturduğu basıncın normal değerlerin üzerinde olması durumudur. Büyük tansiyonun 140 mmHg ve üzeri, küçük tansiyonun 90 mmHg ve üzerinde olması yüksek tansiyon olarak kabul ediliyor.

Baş ağrısı, baş dönmesi, halsizlik, burun kanaması, çarpıntı, görme problemleri, sık idrara çıkma, vücutta ödem ve kulaklarda çınlama hipertansiyonun belirtileriarasında gösteriliyor. Hipertansiyon tedavisinde yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisi etkin rol oynuyor. Uzmanlar, tedavi edilmeyen hipertansiyonun ani veya uzun süre içerisinde kalıcı sakatlıklara ve hatta ölüme yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

İçindekiler Hipertansiyon nedir? Hipertansiyon belirtileri nedir? Hipertansiyon nedenleri nelerdir? Hipertansiyonda risk faktörleri nelerdir? Hipertansiyon hangi komplikasyonlara neden olabilir? Hipertansiyon tanısı nasıl konur? Hipertansiyon nasıl tedavi edilir? Hipertansiyon hastaları nelere dikkat etmeli? Hipertansiyon nedir?

Tansiyon ya da kan basıncı, kalbin kanı pompalarken damarda oluşturduğu basınçtır. Bu basıncın istenilen değerlerin üzerinde olması durumu ise hipertansiyon olarak tanımlanır.

Kan basıncı, kalbin kanı pompalarken oluşturduğu basınç “sistolik (büyük tansiyon)” ve kalbin kan pompalamaya ara verdiği dönemdeki basınç “diastolik (küçük tansiyon)” olarak iki farklı değerden oluşur.

• Büyük tansiyon için normal kan basıncı değerleri 120-129 mmHg,

• Küçük tansiyon için 80-84mmHg olmalıdır.

Sınırda normal değerler ise, büyük tansiyon için 130-139 mmHg, küçük tansiyon için 85-89 mmHg’dir.

Hipertansiyon, sistolik kan basıncında 140 mmHg ve üzeri, diastolik kan basıncında 90 mmHg ve üzeri olarak kabul edilir.

Hipertansiyon belirtileri nedir?

Hipertansiyon genellikle herhangi bir belirtiye neden olmaz. Hatta tehlikeli yüksek kan basıncı değerlerinde bile bazı hastalarda şikâyet gelişmediği bilinmektedir.

Uzun süre belirti göstermeyen ve tedavi edilmeyen hipertansiyon kalp, böbrek, beyin gibi hayati organlarda ciddi hastalıklara neden olabildiği gibi, damarlarda meydana gelen bu yüksek basınç damarın iç yüzeyinde hasara yol açarak tıkanmaya, genişlemeye hatta yırtılmaya neden olabilir. Çoğu insan hipertansiyon hastası olduğunu bilmez. Bunu öğrenmenin tek yolu kan basıncını ölçmektir.

Hipertansiyonun en sık karşılaşılan belirtileri şunlardır:

• Sık idrara çıkma

Hipertansiyon nedenleri nelerdir?

Hipertansiyonun, primer (birincil- esansiyel) ve sekonder (ikincil) hipertansiyon olmak üzere iki tipi vardır.

• Fazla tuz tüketimi,

• Sigara ve aşırı alkol tüketimi hipertansiyonun bilinen en sık nedenleri olsa da , hipertansiyon hastalarının yüzde 90-95’inde hipertansiyonun nedeni belli değildir. Primer (birincil-esansiyel) hipertansiyon olarak adlandırılan bu yüksek tansiyon tipi, zaman içinde kademeli gelişir.

Hastaların yüzde 5-10’unda görülen sekonder (ikincil) hipertansiyon ise altta yatan bir nedene bağlı olarak gelişir.

İkincil hipertansiyonun en sık görülen nedenleri şunlardır:

Böbrek hastalıkları Böbreküstü bezinin hastalıkları Böbrek damarlarının daralması Doğuştan aortun bir bölümünün dar olması Uyku apnesi Tiroid bezi hastalıkları Doğum kontrol hapları, soğuk algınlığı ilaçları, burun tıkanıklığını gideren ilaçlar Romatizma ve depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar Hipertansiyonda risk faktörleri nelerdir? Ailede yüksek tansiyon öyküsünün olması, 40 yaşın üzerinde olmak, Aşırı kilo, obezite, Sigara kullanmak, Şeker (diyabet) hastalığı, Gebelik, Hareketsiz yaşam, egzersiz yapmamak, Aşırı tuz tüketimi, Aşırı alkol tüketimi hipertansiyonun risk faktörlerindendir. Hipertansiyon hangi komplikasyonlara neden olabilir?

Hipertansiyonun en çok etkilediği organlar, kalp, beyin, böbrekler, büyük atardamarlar ve gözlerdir. Hipertansiyon bu organları etkileyerek ani veya uzun süre içerisinde kalıcı sakatlıklara ve ölümlere yol açabilir. Kan basıncı değerleri, tedaviyle normal sınırlarda tutulursa hipertansiyon hastaları yüksek kan basıncının bu zararlı etkilerinden korunabilirler.

Hipertansiyonun neden olduğu başlıca komplikasyonlar şunlardır:

Kalp yetmezliği, kalp kaslarında kalınlaşma, kalbi besleyen damarlarda daralma (koroner arter hastalığı ), kalp krizi gibi kalp rahatsızlıkları, Beyin kanaması, felç, beyin damarlarında daralma ve tıkanma, Hafıza bozukluğu ve anlama güçlüğü, Demans (Daralmış veya tıkalı arterler beyine giden kan akışını kısıtlar, bu da demansın bazı türlerine yol açabilir.), Böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyonlarında bozulma, Görme bozukluğu ve körlük, Büyük atardamarlarda genişleme, bu genişlemelerin yırtılması (Örneğin, aort disseksiyonu), Boyun ve bacak damarlarında tıkanma. Hipertansiyon tanısı nasıl konur?

Hipertansiyon tanısı, uygun şartlarda yapılan düzenli tansiyon ölçümleriyle konur. En az beş dakikalık dinlenme sonrası her iki koldan ölçüm yapılmalı, sonrasında kan basıncının yüksek olduğu koldan ölçüme devam edilmelidir. Ayrıca ölçümden bir saat önce sigara, kahve vb. tüketilmemelidir.

Bazı durumlarda yüksek tansiyon problemi olmadığı halde hastane ortamında tansiyon değerleri yüksek çıkabilmektedir. “Beyaz Önlük Hipertansiyonu” denilen bu durumlarda tansiyon takipleri veya tansiyon holter cihazı ile tanı konulabilir.

Hipertansiyon nasıl tedavi edilir?

Hipertansiyonun temel tedavisinde,

İlaç tedavisi Yaşam tarzı değişiklikleri olmak üzere iki önemli unsur vardır.

Yaşam tarzı değişiklikleri

Hipertansiyonu kontrol altına almak için yaşam tarzı değişiklikleri çok önemlidir.

Hipertansiyonda önemli yaşam tarzı değişiklikleri şunlardır:

Tuzu azaltmak ve sağlıklı beslenmek (Meyve ve sebze tüketimi artırmak, doymuş ve total yağ tüketimi azaltmak, sakatatlar, kuru meyveler, konserve besinler, turşu, zeytin gibi tuz oranı yüksek yiyecekleri az tüketmek). Düzenli fiziksel aktivite ve egzersiz yapmak. Kiloyu sağlıklı bir seviyede tutmak ve fazla kiloluluk durumunda kilo vermek. Sigarayı bırakmak. Alkol kullanımını sınırlamak. Stres yönetimi sağlamak.

İlaç tedavisi

Bazı durumlarda kan basıncını azaltmak için yaşam tarzı değişiklikleri yeterli olmayabilir. Özellikle Kan basıncı değerleri sistolik 160 mmHg, diyastolik 100 mmHg ve üzerinde ise mutlaka tansiyonu düşürmek için yaşam tarzı değişiklikleri ve beraberinde ilaç tedavisi gerekir.

Hipertansiyon ilaçları, farklı mekanizmalar kullanarak kan basıncını kontrol ederler. Hekim tarafından en uygun bir ya da birkaç ilaç hastanın,

Yaşı, Cinsiyeti, Yüksek tansiyonunun nedeni, Tansiyon değerleri, Diğer hastalıkları göz önünde bulundurularak reçete edilir.

Hipertansiyon ilaçları düzenli ve her gün kullanılmalı, hekim önerisi olmadan kesinlikle bırakılmamalıdır.

Kan basıncını düşüren ilaçların da diğer ilaçlar gibi yan etkileri vardır. Ancak bu yan etkiler ilacı kullanan herkeste görülmez. Bir ilaç grubunda yan etki görüldüğünde bir diğer grup ilaçla değiştirilebilir, yan etki doza bağlıysa ilacın dozu, hekim tarafından ayarlanabilir. İlaçla ilgili herhangi bir yan etki görüldüğünde bir sonraki dozu almadan veya ilacı tamamen bırakmaya karar vermeden önce mutlaka hekime danışılmalıdır.

Hipertansiyon hastaları nelere dikkat etmeli?

Hipertansiyon kronik yani sürekli bir hastalık olduğu için,

Belirli aralıklarla hekim kontrolü yaptırmak, Ömür boyu yaşam tarzı değişikliklerini uygulamak, Hekimin uygun gördüğü ilaçları hergün düzenli ve ara vermeden kullanmak yüksek tansiyonu kontrol altında tutmada oldukça önemlidir.

İyi uygulanan diyet, egzersiz ve kilo kontrolüyle ilaçlara olan gereklilik azaltılabilmektedir. Ancak hekim önermedikçe ve düzenleme getirmedikçe ilaçlarının kesinlikle kesilmemesi, dozajlarının değiştirilmemesi gerekmektedir. İlaçların bağımlılık yaptığı veya böbrekler ve diğer organlara zarar verdiği inanışı doğru değildir. Organlara en büyük hasarı tedavi edilmeyen hipertansiyonun verdiği unutulmamalıdır. Hipertansiyon tedavisinde başarı büyük oranda hastaya bağlıdır. İlaç uyumuna dikkat eden ve yaşam tarzı değişikliklerini uygulayan hastalarda başarılı sonuçlar alınmaktadır.

Sağlık Rehberi

Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.

"
Hipertansiyon Nedir? Hipertansiyon Belirtileri | Merkez Sağlık Grubu

Hipertansiyon Nedir? Hipertansiyon Belirtileri | Merkez Sağlık Grubu

Hipertansiyon Nedir? Hipertansiyon Belirtileri Hipertansiyon Nedenleri

Hipertansiyon hastalarının büyük bölümünde hastalık sebepleri bulunamasa da öncelikle ayrıntılı kontroller mutlaka sağlanmalı ve kan basncı ideal düzeye düşürülmelidir. En sık rastlanılan nedenler günlük yüksek tuz alımı, stres, obezite, ailede hipertansiyon öyküsünün bulunması, şeker hastalığı ve hareketsiz yaşam tarzı olarak kabul edilir.

Hipertansiyon Belirtileri

Hipertansiyon belirti göstermeden Göz Sağlığınıza, Böbrek Sağlığınıza, Beyin Sağlığınıza, Kalp ve Damar Sağlığınıza zarar verebilir, bu sebeple düzenli aralıklarla kan basıncınızı ölçtürmeniz gereklidir. En sık görülen Hipertansiyon belirtileri:

Baş ağrısı Baş dönmesi Nefes darlığı Çarpıntı Göğüs ağrısı Görmede bozukluk Halsizlik Yorgunluk Burun kanaması Kulaklarda çınlama Yürüme ve merdiven çıkmada zorlanma Sık idrara çıkma Bacaklarda şişlik

Hipertansiyon belirtilerine sahipseniz en kısa zamanda mutlaka bir doktora başvurmalısınız. Çok yüksek kan basıncı olması durumda şideetli baş ağrısı, bulantı, kusma, görme bozukluğu belirtileri de görülebilir, çok yüksek kan basıncı ciddi organ hasarlarına neden olur, belirtileri hissetmeniz halinde zaman kaybeden en yakın sağlık kuruluşuna gitmeniz gerekir.

Hipertansiyon Tanısı Nasıl Konulur?

Uzman hekim denetiminde gerçekleştirilen hipertansiyon kontrolünde hastalığın ne aşamadan olduğu ve kişiye uygun olacak tedavi planlaması belirlenir. Kan basıncınız 140/90 mm hg üzerinde ise hipertansiyon hastası olabilirsiniz. Tanı sürecinde, ayrıntılı fiziki muayene EKG, EKO, 24 saatlik kan basıncı izlemi ve laboratuvar testleri yapılmaktadır. Tansiyon ölçümünün doğru sonuç vermesi için ölçüm öncesinde bir saat içerisinde bir şey yememek, dinlenmek, sigara ve kahve içmemek gerekir. Hipertansiyonun kalp krizi, böbrek yetmezliği, inme gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olmaması için erkeş teşhis çok önemlidir. Erken teşhisle tedavi planlamasına başlanan hiperta

Erken tanı koyulan ve kontrol altına alınan hipertansiyon yaşam kalitesini etkilemez.

Tansiyon Nasıl Ölçülür?

Tansiyon ölçümü, hipertansiyon tanısı için en önemli aşamalardan biridir. Bu nedenle doğru yapılması gerekir. Üst koldan yani omuz ile dirsek arasından ölçülen manuel tansiyon aletleri en doğru sonucu verir. El bileğinden otomatik aletlerle ölçüm yapan cihazlar da kullanılabilir. Tansiyon ölçümü esnasında , 5 dakikalık istirahat süresi boyunca oturur pozisyonda olmalı ve kolunuzu bir yere dayandırılmalısınız. Evde, el bileğinden tansiyon ölçümü yapılıyorsa iki defa üst üste ölçüm yapmalısınız. Anormal bir değer çıkarsa normal bir tansiyon aletiyle tekrar ölçüm yapmayı deneyebilirsiniz. Ancak mutlaka bir hekim tarafından normal tansiyon aletiyle ölçülen sonuçlar birbiriyle karşılaştırılmalıdır.

Hipertansiyon Tedavisi

Hipertansiyon tedavisinde amaç kan basıncını 140/90 mm hg altına düşürmektir. Eğer hastada organ hasarı var ise kan basıncının daha düşük olması hedeflenir. Tedavinin temelinde yaşam tarzı değişiklikleri yatar. Aynı zamanda hipertansiyon tedavisinin önemli bir bölümünü ilaç tedavisi oluşturur. Hipertansiyon tedavisi sırasında yaşam tarzı değişiklikleri, düzenli egzersiz, kilo kontrolü, tuz alımının kısıtlanması çok önemlidir.

Diğer tüm tedaviler gibi hipertansiyon tedavisi de kişiye özel olmalıdır. Hipertansiyon tedavisinde kullanılan tansiyon ilaçlarının bağımlılık yaptığı ya da zararlı olduğunu düşünerek bundan kaçınmak doğru değildir. Günümüzde kullanılan ilaçlar, tansiyonu düzenlerken, kalp - damar sistemini korur ve böbreklerin bozulmasını da engeller. İlaç tedavisinde, sadece tansiyonun kontrol altına alınması değil, diğer organların da korunması amaçlanmaktadır.

Hipertansiyon İlaçları

Hipertansiyon tedavisindeki en önemli tedavi yöntemi ilaçla tedavidir, doktor kontrolünde verilen ilaçlar düzenli olarak alınmalıdır. İlaçların yan etkileri olması durumunda doktorunuza danışarak tedaviye devam etmeli, belirlenen dozda ilaç almalısınız. İlaçlarınızı doktorunuzun bilgisi dışında bırakmamalısınız.

Dahiliye (İç Hastalıkları) Diyabet nedir? Belirtileri nelerdir? Hipertansiyon Nedir? Hipertansiyon Belirtileri Palyatif bakım nedir? Kimler ihtiyaç duyar? Obezite (Şişmanlık) Nedir? Nedenleri nelerdir? Tiroid hastalıklarında bulgular En sık görülen kan hastalıkları "
Hipertansiyon Nedir? Hipertansiyon Belirtileri ve Tedavisi Nelerdir?

Hipertansiyon Nedir? Hipertansiyon Belirtileri ve Tedavisi Nelerdir?

Hipertansiyon Nedir? Hipertansiyon Belirtileri ve Tedavisi Nelerdir?

Yüksek tansiyon, kardiyovasküler hastalık gelişimi için ana risk faktörüdür. Dünya genelinde milyarlarca insan, birçok hastalığın ve erken yaşta ölümün nedenlerinden biri olan yüksek tansiyon ile yaşıyor. Dahası, bu rahatsızlıkla yaşayan insanların yaklaşık yarısı durumlarının farkında bile değil. Bu nedenle 2016 yılından beri her yıl 17 Mayıs'ta hipertansiyon günü kutlanıyor ve hastalıkla ilgili farkındalık yaratılıyor. Biz de bilinmesi gerekenleri 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü için sizler adına derledik.

Hipertansiyon Nedir?

“Hipertansiyon nedir?” sorusu damarda bulunan kanın damar duvarına doğru yüksek basınç yapması durumudur şeklinde yanıt verilebilir. Tansiyon olarak bilinen kan basıncı değeri, her kişide farklıdır. Ayrıca diastolik ve sistolik olarak ikiye ayrılır. Sistolik, kanın damarlara doğru attığı kan basıncını ifade eder ve büyük tansiyon olarak bilinir. Diastolik ise kalbin gevşediğinde damarlarda kan basıncının bulunması durumudur ve küçük tansiyondur. 18 yaşından büyük olan erişkin bireylerde dinlenme halinde olan normal sistolik kan basıncı en yüksek olan değeri 120mmHg ve diastolik kan basıncı ise en yüksek olan değeri ise 80 mmHg’dir. Bu değerler, hastalarda normalin üzerinde seyreder.

Hipertansiyon olarak da adlandırılan yüksek tansiyon, bazı kişilerde hiçbir belirtiye yol açmaz ve kişinin rutin hayatını sürdürmesinde bir engel teşkil etmez. Bu türden hastalar, uzun yıllar sorununu bilmeden yaşamaya devam eder. Ancak bu durum, uzun süre belirti vermeden kişinin beyin, kalp ve damar sistemi, böbrek gibi hayati organ ve sistemlerinin sessizce etkiler. Yüksek tansiyon sebebiyle organların beslenmesini sağlayan damarlarda tıkanma, yırtılma ya da genişleme gibi durumlar meydana gelebilir. Ayrıca, organlara giden kan akışının bozulmasına neden olarak kişinin organ yetmezliği yaşamasına da neden olabilir. Bu nedenle mutlaka bir uzman tarafından takip edilerek kontrol altına alınmalıdır.

Hipertansiyon Belirtileri Nelerdir?

Hipertansiyon belirtileri, bazı bireylerde gözlemlenebilirken bazı bireylerde sinsi seyreder. Ancak bu durum kişinin hayatını tehlikeye atacak bir seviyeye çıktığında kişide baş ağrısı, nefes darlığı ve burun kanaması gibi bulgular görülebilir. Bu nedenle 18 yaşından itibaren 2 yılda bir olacak şekilde doktora görünmek ve değerleri düzenli aralıklarla ölçtürmek büyük önem taşır. Özellikle 18-39 yaş aralığında olan bireylerin, her sene tansiyon değerini ölçtürmesi gerekir. 180/110 mmHg’nin üzerine çıkan ve sürekli bu aralıkta seyreden yüksek tansiyonun belirtileri aşağıdaki gibidir:

Sık sık idrara çıkma Görmenin bulanıklaşması ya da çift görme Bacakların şişmesi Burun kanamalarının yaşanması Baş ağrısı ve dönme Nefes darlığı Kişide halsizlik ve yorgunluk Kulakta çınlama Kalp atışında düzensizlik olması ve ağrıması Hipertansiyon Sebepleri Nelerdir?

“Hipertansiyon neden olur?” diye mera ediyorsanız, bu durumun birçok nedene bağlı olduğunu bilmelisiniz. Kontrol altına alınmadığında ciddi hastalıkların yaşanmasına neden olabilen ve hayati tehlike yaratan hipertansiyon nedenleri ise şöyledir:

Aşırı tuz tüketimi Diyabet Genetik yatkınlık Hareketsiz yaşam Obezite Sigara ve alkol tüketimi Stres Hipertansiyon Tanısı Nasıl Konulur?

Hipertansiyon baş ağrısı ve bazı belirtilerle kendini gösterir olarak bilinse de çoğu kişide sinsi seyreder. Bu sebeple, tanının erken konulması büyük önem taşır. Kan basıncının olması gereken değerlerin üzerinde olması durumunda gelişen yüksek tansiyon, uzman kontrolü ile konulan tanı sonrasında kontrol altına alınabilir. Ancak tanı, bir kez yapılan tansiyon ölçümü ile konulmaz. Çünkü kişinin tansiyonuna etkisi olan birden çok faktör bulunur. Örneğin, kişinin tansiyonu bir panik durumunda ya da bir heyecanla anlık olarak yükselebilir. Bu nedenle doğru tanının konulması için tansiyonun 2 hafta boyunca birden çok kez ölçülmesi önemlidir. Ayrıca tanının konulması adına fiziki muayene, 24 saatlik kan basıncı izlemi, elektrokardiyogram, laboratuvar testleri ve ekokardiyografi uygulanır.

Hipertansiyonun Neden Olabileceği Sorunlar

Hipertansiyon değerleri yüksek olduğunda kişinin ortalama yaşam süresi kısalır ve yaşam kalitesi düşer. Yaşam kalitesinin düşmesi ile de kişide organ yetmezliği ve pek çok hastalık da yaşanabilir. İnme riski, bu hastalıklardan biridir. Duruma bağlı inme riski, beyin damarlarında pıhtı ya da beyin kanaması şeklinde ortaya çıkabilir. Bu durum ayrıca, kalp krizi riskini de belirgin bir ölçüde artırır. Bunun yanında damar tıkanıklığı da yaratabilir. Göz dibinde kanama, böbrek yetmezliği ve kalp yetersizliği de yaşanabilen hastalıklar arasındadır.

Hipertansiyon Tedavisi

Tedavi süreci ile ilgili olarak sıklıkla “Hipertansiyona ne iyi gelir?” sorusu sorulur. Ancak tedavi süreci bir bütündür. Yani doğru bir teşhisi, düzenli ölçümü, uzman takibini, sağlıklı beslenmeyi, hareket etmeyi, stresi kontrol altında tutmayı ve doğru ilaç kullanımını gerektirir. Tedavideki amaç, kişinin kan basıncını 140/90 mm hg Hg altına düşürmektir. Hastada organ hasarı, şeker hastalığı ve böbrek yetmezliği varsa kan basıncının daha düşük olması beklenir. Tedavi sürecinde kişinin tuz alımını kısıtlaması, düzenli aralıklarla egzersiz yapması, kilosunu kontrol altına alması son derece önemli. Yüksek tansiyon tedavisi de diğer tedaviler gibi kişiye özel planlanır ve hastaya uygun ilaç verilir.

Dirençli Hipertansiyon Tedavisi Nasıldır?

Dirençli hipertansiyon tedavisi için kişiye özel etkili yöntemler uygulanır. Bu yöntemlerden biri de şah damarı pilidir. İleri evre kalp yetmezliği tedavisi için geliştirilmiş olan bu yaklaşım aynı zamanda dirençli yüksek tansiyon hastaları için de etkili bir tedavi sunar. Şah damarı pili, şah damarının üzerine yerleştirilen uyarıcı ve göğüs kasına yerleştirilen kablo ile bir bataryaya bağlı sistemdir. Kalp pilinin takılmasına benzer bir işlemle takılır. Kişinin şah damarında bulunan reseptör, kan basıncı yükselmesine tepki olarak parasempatik sistemi uyarır ve kan basıncının düşmesini sağlar. Bu, yüksek tansiyon hastaları için yeterli olan bir durum değildir. Ancak şah damarı üzerine yerleştirilen pille bu bölgeye uyarı verilir ve kan basıncının etkili bir şekilde düşmesi sağlanır.

Hipertansiyon İlaçları

hipertansiyon ilaçları, tedavide en etkin olan yöntemlerden biridir. Bu ilaçların kullanımı ile, hastalardaki kan basıncının etkin kontrolü her 2 hastadan 1’inde sağlanabilir. Hipertansiyon tedavisi süreklilik gerektirir. Bu nedenle uzman tarafından verilen ilaçlar, bir rutin dahilinde kullanılmalıdır.

Hipertansiyon Hastaları Hangi Bölüme Başvurmalı?

Hipertansiyon şikayetleri bulunan kişiler için bölüm, şikayetlere eşlik eden hastalıklara göre değişir. Ancak bu bölümler beslenme ve diyetetik, endokrinoloji, iç hastalıklar (dahiliye), kardiyoloji ve nefroloji olarak sıralanabilir.

Hipertansiyonun Zararları Nelerdir?

Hipertansiyon genellikle kalp, böbrekler, beyin, gözler ve atardamaları etkiler. Etkilediği bu organlar üzerinden kalıcı hasarlara ve bunun sonucunda da ölüme neden olabilir. Ayrıca hipertansiyon durumu, kalbin yükünü atırarak kişinin atardamalarında kalıcı hasarlar yaratabilir. Yüksek tansiyonun vücuda verdiği başlıca zararları şu şekilde sıralayabiliriz:

Kalp yetmezliği Kalp büyümesi Kalbi besleyen damarlarda daralma ve tıkanma Beyin kanaması Beyin damarlarında daralma ve tıkanma Böbrek yetmezliği Görmede azalma Felç Boyun ve bacak damarlarında tıkanma

Tansiyonu Yükselten Gıdalar

Hipertansiyon kişinin beslenme alışkanlıklarıyla da ilgili bir durumdur. Kişinin aşırı tuzlu, şekerli beslenmesi, çay ve kahve tüketimini abartması, gazlı içecekleri sık sık tüketmesi, aşırı margarin ve tereyağı kullanması, alkol ve sigara alışkanlığı bu nedenle tehlikelidir.

Hipertansiyon Diyeti

Kan basıncı normal değerleri yüksek olduğu durumlarda görülen hipertansiyonun nedenlerinden biri de aşırı şişmanlıktır. Kilo fazlalığı olan kişilerde hipertansiyonun yaşanma riski oldukça yüksektir. Bu nedenle kilo fazlası olan kişiler günlük tuz tüketimini azaltmalıdır, kalsiyum zengini besinler tüketmelidir, bol bol sebze ve meyve ile beslenmelidir ve doymuş yağlardan yüksek bir beslenme rutini oluşturmalıdır.

Yaşa Göre Tansiyon Değerleri

Yaşa göre tansiyon değerleri şöyledir:

20 yaş için hedef nabız aralığı 100-170 dakikada kalp atış sayısı, ortalama maksimum kalp atış hızı 200 K.A.S 30 yaş için hedef nabız aralığı 95-162 dakikada kalp atış sayısı, ortalama maksimum kalp atış hızı 190 K.A.S 35 yaş için hedef nabız aralığı 93-157 dakikada kalp atış sayısı, ortalama maksimum kalp atış hızı 185 K.A.S 40 yaş için hedef nabız aralığı 90-153 dakikada kalp atış sayısı, ortalama maksimum kalp atış hızı 180 K.A.S 45 yaş için hedef nabız aralığı 88-149 dakikada kalp atış sayısı, ortalama maksimum kalp atış hızı 175 K.A.S 50 yaş için hedef nabız aralığı 85-145 dakikada kalp atış sayısı, ortalama maksimum kalp atış hızı 170 K.A.S 55 yaş için hedef nabız aralığı 83-140 dakikada kalp atış sayısı, ortalama maksimum kalp atış hızı 165 K.A.S 60 yaş için hedef nabız aralığı 80-136 dakikada kalp atış sayısı, ortalama maksimum kalp atış hızı 160 K.A.S 65 yaş için hedef nabız aralığı 78-132 dakikada kalp atış sayısı, ortalama maksimum kalp atış hızı 155 K.A.S 70 yaş için hedef nabız aralığı 75-128 dakikada kalp atış sayısı, ortalama maksimum kalp atış hızı 150 K.A.S

Yüksek Tansiyon Kaçtır?

“Yüksek tansiyon kaçtır?” diye merak ediyorsanız 140/90 mmHg’nin üzerinde olması durumu olduğunu bilmelisiniz.

17 Mayıs Hipertansiyon Günü ile yaratılmak istenen farkındalık adına kan basıncınızı ölçün, kontrol edin, daha uzun yaşayın!

"
Yüksek Tansiyon ( Hipertansiyon ) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi | Özel Başarı Hastanesi

Yüksek Tansiyon ( Hipertansiyon ) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi | Özel Başarı Hastanesi

YÜKSEK TANSİYON ( HİPERTANSİYON ) NEDİR? BELİRTİLERİ VE TEDAVİSİ

Yüksek kan basıncı (hipertansiyon), uzun süreli kan basıncının arter duvarlarına baskı yapmasıyla oluşan ve kalp krizi, yüksek tansiyona bağlı beyin kanaması gibi sağlık problemlerine yol açabilen, sık karşılaşılan bir sağlık durumudur.

Kan basıncı hem kalbinizin kan pompalama miktarına, hem de arterlerinizdeki kan akışı direncine göre belirlenir. Kalbiniz ne kadar çok kan pompalarsa, arterleriniz o kadar daralarak kan basıncınızı yükseltir. Kan basıncı cıva milimetre üzerinden hesaplanır. İki numarası vardır.

• Üst numara (sistolik basınç/küçük tansiyon). İlk veya üst numara her kalp atışında damarlara yapılan basıncı ölçer.

• Alt numara (diyastolik basınç/büyük tansiyon). İkinci veya alt numara, her kalp atışı arasında arterlerde oluşan basıncı ölçer. .

Hiçbir belirti göstermeden uzun yıllar boyunca hipertansiyonla yaşamış olabilirsiniz. Kontrol edilmeyen hipertansiyon, kalp krizi ve inme gibi ciddi sağlık problemleri yaşama riskinizi artırır. Hipertansiyon çok kolay tespit edilebilir ve teşhis konulduğunda kontrol için gerekli önlemleri alabilirsiniz.

Hipertansiyon Neden Olur?

Hipertansiyonun iki türü vardır.

Primer (esansiyel) hipertansiyon

Yetişkinlerin çoğunda hipertansiyonun tanımlanabilir belli bir sebebi yoktur. Primer (esansiyel) hipertansiyon türü, genellikle yıllar boyunca gelişim gösterir.

Sekonder hipertansiyon

Bazı insanlarda altta yatan sebeplerden kaynaklanır. Sekonder hipertansiyon denen bu hipertansiyon türü aniden ortaya çıkar ve primer hipertansiyondan daha hipertansiyona sebep olur. Bazı sağlık sorunları ve ilaçlar sekonder hipertansiyona yol açabilir:

• Obstrüktif uyku apnesi

• Böbreküstü torbası tümörü

• Kan damarlarında doğuştan gelen bozukluklar

• Doğum kontrol hapları, grip ilaçları, dekonjestan ve reçetesiz ağrı kesiciler gibi bazı ilaçlar

• Kokain ve amfetamin gibi yasadışı ilaçlar

Hipertansiyon Risk Faktörleri

Hipertansiyon için pek çok risk faktörü vardır:

• Yaş: Hipertansiyon riski, yaş ilerledikçe artar. 64 yaşına kadar erkeklerde hipertansiyon yaygındır. Kadınlarda hipertansiyon genellikle 65 yaştan sonra görülür.

• Aile geçmişi: Hipertansiyon genlerle nesilden nesile geçer.

• Kilolu veya obez olmak: Kilonuz ne kadar fazlaysa, dokularınıza oksijen ve besin sağlamak için gereken kan miktarı o kadar fazladır. Kan damarlarından geçen kan miktarı arttıkça, artelere yapılan baskı da artar.

• Hareketsizlik: Hareketsiz insanların kalp atışları daha yüksektir. eople who are inactive tend to have higher heart rates. Kalp atış hızınız ne kadar yüksekse, kalbiniz her kasılmada o kadar çok çalışır ve atardamarlarınız üzerindeki o kadar baskı yapar. Hareketsizlik, fazla kilolu olma riskini de artırır.

• Tütün kullanımı: Sigara içmek ve tütün kullanmak kan basıncınızı geçici olarak artırır ve tütündeki kimyasallar arter duvarlarına zarar verir. Bu da arterlerin daralmasına ve kalp krizi riskine yol açabilir. Pasif içicilik de kalp hastalıkları riskini artırabilir.

• Tuzlu beslenme: Yemekte çok fazla tuz tüketme, kan basıncını artırabilir.

• Potasyum eksikliği: Potasyum, hücrelerdeki sodyum oranını dengelemeye yardımcı olur. Potasyumun dengesi kalp sağlığı için önemlidir. Yeterince potasyum alınmazsa, veya susuzluk ve diğer hastalıklar nedeniyle potasyum kaybı oluşursa, kanda sodyum birikerek kan basıncının artmasına yol açabilir.

• Aşırı alkol tüketimi: Uzun süreli alkol kullanımı kalbinize zarar verebilir. Kadınlarda günde birden fazla içmek ve erkeklerde günde ikiden fazla içmek, kan basıncını etkileyebilir. Alkol kullanıyorsanız, normal seviyelerde kullanmaya dikkat edin. Sağlıklı kişilerde bu miktar kadınlar için günde bir, erkekler için günde iki kezdir.

• Stres: Fazla stres kan basıncında geçici artışa neden olabilir. Aşırı yemek, tütün veya alkol kullanımı gibi strese bağlı alışkanlıklar kan basıncının daha çok artmasına yol açabilir.

• Bazı kronik hastalıklar: Böbrek hastalığı, diyabet ve uyku apnesi gibi bazı kronik rahatsızlıklar da hipertansiyon riskini artırabilir.

Bazı durumlarda hamilelik de hipertansiyona yol açabilir.

Hipertansiyon sıklıkla yetişkinlerde görülse de, çocuklar da zaman zaman risk altında olabilir. Bazı çocuklarda hipertansiyon, böbrek veya kalpteki sorunlardan ortaya çıkabilir. Ancak sağlıksız beslenme ve hareketsizlik gibi bazı kötü alışkanlıklar, hipertansiyon olan çocukların sayısını giderek artırmaktadır.

Hipertansiyon Belirtileri

Hipertansiyon veya yüksek tansiyonla ilgili en tehlikeli şeylerden biri, yüksek tansiyona sahip olduğunuzu bilmiyor olmanızdır. Aslında, yüksek tansiyonu olan insanların yaklaşık üçte biri bunu bilmemektedir. Bunun nedeni, yüksek tansiyonun çok şiddetli olmadığı sürece herhangi bir belirti göstermemesidir. Kan basıncınızın yüksek olup olmadığını anlamanın en iyi yolu düzenli kontrollerdir. Kan basıncını evde de izleyebilirsiniz. Bu, özellikle yüksek tansiyonu olan yakın bir akrabanız varsa önemlidir.

Şiddetli Hipertansiyon Belirtileri

Kan basıncınız çok yüksekse, dikkat etmeniz gereken bazı belirtiler olabilir:

Şiddetli baş ağrısı Burun kanaması Yorgunluk veya kafa karışıklığı Görüş problemleri Göğüs ağrısı Nefes almada güçlük Düzensiz kalp atışı İdrarda kan Göğsünüzde, boynunuzda veya kulaklarınızda çarpma Hipertansiyon Olası Komplikasyonları

Hipertansiyon sonucu arter duvarlarında oluşan aşırı baskı, kan damarlarıyla birlikte diğer organlarınıza da zarar verebilir. Kan basıncı yüksekliği kontrol edilmediği sürece tehlikeli olma riski de artar.

Kontrol edilmeyen hipertansiyon bazı sağlık sorunlarına yol açar:

• Kalp krizi veya inme: Hipertansiyon arterlerin sertleşmesi ve kalınlaşmasına yol açarak kalp krizi ve inmeye neden olabilir.

• Anevrizma: Kan basıncının yükselmesi kan damarlarının zayıflamasına ve büzüşmesine yol açarak anevrizmaya neden olabilir.

• Kalp yetmezliği: Damarlardaki yüksek basınca karşı kan pompalamak için, kalbin daha çok çalışması gerekmektedir. Bu da kalbin pompalama odacığı damarlarının kalınlaşmasına yol açar. Kalınlaşan kaslar vücudun ihtiyacını karşılayacak kanı pompalamakta zorlanır, bu da kalp yetmezliğine neden olur.

• Böbreklerde zayıflamış ve daralmış kan damarları: Bu durum organların normal çalışmasını engeller.

• Gözün kalın, daralmış ya da yırtılmış kan damarları: Bu durum görme kaybına neden olur.

• Hafıza ve anlama güçlüğü: Kontrol edilmeyen hipertansiyon düşünme, hatırlama ve öğrenme yetilerinizi etkileyebilir. Hafıza ve anlama güçlüğü, hipertansiyon olan kişilerde sık görülür.

• Demans: Daralmış veya tıkalı arterler beyine giden kan akışını kısıtlar, bu da demansın bazı türlerine yol açar.

Hipertansiyon Tanısı

Doktorunuz kolunuzun etrafına şişirilebilir bir kolluk yerleştirip basınç ölçme cihazıyla kan basıncınızı ölçer. Kan basıncı, doğru teşhis için iki koldan da ölçülmelidir.

Kan basıncı ölçümünün bazı kategorileri bulunur:

• Normal kan basıncı: Kan basıncı 120/80 mm Hg’nin altındaysa normaldir.

• Yüksek kan basıncı: Sistolik basınç 120 ila 129 mm Hg arasında ve diyastolik basınç 80 mm Hg’den düşükse kan basıncı yüksektir. Yüksek kan basıncı kontrol altına alınmazsa zamanla daha da kötüleşebilir.

• 1. Seviye Hipertansiyon: Sistolik basınç 130 ila 139 mm Hg arasında ve diyastolik basınç 80 ila 89 mm Hg arasındadır.

• 2. Seviye Hipertansiyon: Sistolik basınç 140 mm Hg’den yüksek ve diyastolik basınç 90 mm Hg’den yüksektir.

• Hipertansif kriz: 180/120 mm Hg’den hipertansiyon, acil müdahale gerektiren bir durumdur. Evde ölçüp bu sonucu elde ettiyseniz, beş dakika bekleyip tekrar ölçün. Kan basıncı hala yüksekse mutlaka doktora görünün. Göğüs ağrısı, görme sorunları, uyuşukluk veya halsizlik, solunum güçlüğü ya da kalp krizinin diğer belirtilerini yaşıyorsanız acil tıbbi yardım almanız gerekir.

Kan basıncında iki numara da önemli olmakla birlikte, 50 yaştan sonra sistolik basınca daha çok dikkat etmek gerekir.

Evde kan basıncı ölçümü

Doktorunuz hipertansiyon teşhisi için muayenelere ek olarak ev kan basıncı ölçümü yapmanızı önerebilir.

Evde kan basıncı ölçen cihazlar kolay bulunabilir ve ucuzdur, bunun için reçeteye gerek yoktur. Ancak evde kan basıncı ölçümü doktor muayenesi yerine geçmez.

İyi çalışan ve kolunuza oturan bir cihaz kullanın. Cihazın doğru çalıştığından emin olmak için yılda bir kez doktorunuza gösterin.

Bilekten veya parmaktan kan basıncı ölçen cihazlar, doğru olmayan sonuçlar verebileceği için önerilmez.

Hipertansiyon Testleri

Hipertansiyon teşhisini teyit etmek ve altında yatabilecek sebepleri kontrol etmek için bazı testler önerilir.

• Amblatuar Ölçüm (Holter): 24 saat süren bu ölçüm hipertansiyon olup olmadığını teyit eder. Bu cihazla 24 saatlik sürede belirli periyotlarla kan basıncı ölçülür ve gün içinde basıncın değişimi gözlenir. Ancak bu cihazlar tüm sağlık kurumlarında bulunmayabilir.

• Laboratuvar testleri: Doktorunuz idrar tahlilinin yanında kolesterol testi gibi kan tahlilleri isteyebilir.

• Elektrokardiyogram (EKG): Bu hızlı ve acısız testte kalbinizin elektriksel hareketleri izlenir.

• Ekokardiyogram: Belirtilerinize ve test sonuçlarınıza göre doktorunuz kalp hastalığı riski için ekokardiyogram önerebilir. Bu işlemde kalbinizin görüntülerini elde etmek için ses dalgaları kullanılır.

Hipertansiyon Tedavisi

Hayat tarzınızı değiştirmek hipertansiyonu kontrol altına almak için önemlidir. Bunun için yapabileceğiniz bazı değişiklikler şunlardır:

• Tuzu azaltın ve sağlıklı beslenin

• Düzenli egzersiz yapın

• Kilonuzu sağlıklı bir seviyede tutun, kiloluysanız kilo verin

• Alkol kullanımını sınırlayın

Ancak bazı durumlarda hayat tarzı değişikliği yeterli olmayabilir. Diyet ve egzersiz işe yaramıyorsa, doktorunuz kan basıncınızı azaltmak için ilaç önerebilir.

Hipertansiyon Tedavisinde Kullanılan İlaçlar

Doktorunuzun önereceği ilaçlar, kan basıncı değerlerinize ve genel sağlık durumunuza bağlıdır. Genellikle iki ve daha fazla ilacın birlikte kullanımı önerilir. Doğru ilaçları bulmak içinse bazen deneme yanımla yöntemi kullanılabilir.

Hipertansiyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar şunlardır:

• İdrar söktürücüler: Su ilaçları da denen bu ilaçlar böbreklerinizin vücuttan sodyum ve suyu atmasına yardımcı olur. Bu ilaçlar genellikle hipertansiyon tedavisinde öncelikli olarak kullanılır.

İdrar söktürücülerin farklı çeşitleri bulunur. Hangisinin kullanılacağına kan basıncınız ve ciddi sağlık sorunlarının olup olmadığına göre karar verilir. En sık kullanılan idrar söktürücüler klortalidon, hidroklorotiazid ve benzerleridir.

İdrar söktürücülerin en sık karşılaşılan yan etkisi sık sık idrar yapma ihtiyacı duymaktır, bu durum potasyum seviyenizi düşürür. Potasyum seviyeniz düşerse, doktorunuz potasyum tutucu ilaçlar önerebilir.

• Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörü: Bu ilaçlar kan damarlarını daraltan doğal kimyasalların toplanmasını engelleyerek kan damarlarını rahatlatmaya yardımcı olur.

• Anjiotensin II Reseptör Blokajı (ARBs): Bu ilaçlar kan damarlarını daraltan doğal kimyasalların harekete geçmesini engelleyerek kan damarlarını rahatlatmaya yardımcı olur.

• Kalsiyum Kanal Blokörü: Bu ilaçlar kan damarları kaslarının rahatlamasına yardımcı olur. Bazıları kalp atışı hızını yavaşlatabilir. Bu ilaçlar ileri yaştaki hastalarda daha iyi sonuç gösterebilir.

Yaşam tarzı ve evde yapabileceğiniz değişiklikler

Hipertansiyon ilaçlarına ek olarak kendi yaşam tarzınızda ve evinizde değişikliklere giderek tedavinize destek olabilirsiniz.

• Sağlıklı beslenin: Kalp sağlığınızı koruyacak besinler tüketin. Bol meyve, sebze, tam tahıllar, tavuk, balık ve az yağlı süt ürünlerini tercih edin.

• Tuzu azaltın: Günde 2,300 miligramdan az tuz tüketin. Yetişkinler için günde 1,500 mg ve altı tuz kullanımı önerilir.

• Kilonuzu sağlıklı seviyelerde tutun: Kilonuzun sağlıklı seviyelerde olması, fazla kiloluysanız kilo vermeye çalışın. Vereceğiniz her bir kilo için 1 mm Hg oranında kan basıncınız düşer.

• Egzersiz yapın: Düzenli fiziksel aktivite kan basıncını düşürebilir, stresi kontrol altına alabilir, kilonuzu düzenli bir seviyede tutabilir ve pek çok hastalık riskini düşürebilirsiniz. Haftalık en az 150 dakika egzersiz önerilir. Her gün 30 dakika hızlı yapabilirsiniz.

• Alkol alımını kısıtlayın: Sağlıklı olsanız bile alkol kullanımı kan basıncınızı artırabilir. Alkol kullanacaksanız da bunu sağlıklı seviyelerde tutun.

• Sigarayı bırakın: Tütün kullanımı kan damarları duvarlarına hasar verir ve arterlerde plak birikimini hızlandırır.

• Stresi kontrol altına alın: Stresi mümkün olduğunca azaltın. Düzenli egzersiz ve uyku, stres yönetiminde yardımcı olabilir.

Ne zaman doktora görünmelisiniz?

Doktor muayenenizde sizden kan tahlili isteyebilir. Kan basıncı genellikle iki koldan ölçülerek bir farklılık olup olmadığına bakılır.

Yüksek tansiyon teşhisi konulmuşsa ya da kardiyovasküler hastalıklar için risk faktörleri taşıyorsanız, doktorunuz sizi daha sık kontrole çağırabilir. 3 yaş üzeri çocuklarda kan basıncı yıllık kontrollerle birlikte değerlendirilir.

Hipertansiyon Nedir? Hipertansiyon Belirtileri ve Tedavisi / @AduHastane - Haber

Hipertansiyon Nedir? Hipertansiyon Belirtileri ve Tedavisi / @AduHastane - Haber

Hipertansiyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan “17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü” olması nedeni ile hipertansiyon hakkında ayrıntılı bilgi verdi.

Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan “Damar içindeki kanın damar duvarına yaptığı yüksek basınca hipertansiyon ya da yüksek tansiyon denir. Erişkin bir kişinin kan basıncının 140/90 mm Hg’nin üzerinde olmasına yüksek tansiyon ya da hipertansiyon tanısı konulur. Hipertansiyon sık karşılaşılan bir halk sağlığı sorunudur. Ülkemizde yapılan büyük epidemiyolojik çalışmaların sonucunda her 3 kişiden birinde hipertansiyon olduğu görülmüştür.” dedi ve hipertansiyonun görülme olasılığının yaş ilerledikçe arttığını belirtti.

“Sessiz Düşman Yüksek Tansiyon”

Uzun süre belirti vermeden seyredebildiği için “sessiz düşman” olarak da anılan yüksek tansiyonun kontrol altına alınmadığı takdirde kalp krizi veya kalp hastalıklarına, inmeye, damarlarda anevrizma oluşumuna, böbrek yetmezliğine, körlüğe, bilinç bozukluğuna, erken ölüme ve yeti yitimine neden olabildiğini belirten Ceyhan “Hastaların %50’si durumlarından tamamen habersizdir. Haberdar olanların bir kısmı ise herhangi bir şey yapmamaktadır.”dedi.

Kan basıncının yüksek olduğunun belirlenebilmesi için belli aralıklarla doğru bir şekilde ölçtürülmesi gerekli olduğuna değinen Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan “Tansiyonun doğru ölçülebilmesi için ölçüm öncesindeki 30 dakikalık süre içinde hastanın sigara, çay veya kahve içmemiş, kafein almamış, tercihen yemek yememiş, ilaç kullanmamış olması önerilir. Ölçüm sırasında hasta sırtını herhangi bir yere örneğin arkalıklı bir sandalyeye yaslayarak oturmalı, tansiyon ölçülecek kolu çıplak olmalıdır. Ölçüm sırasında konuşmamalı, bacak bacak üstüne atmamalıdır. Manşon kalp düzeyinde duracak şekilde sarılmalı ve hastanın kolu desteklenmelidir. Hastane şartlarında yapılan ölçümlerde 140/90 mm Hg’nin üzeri, evde yapılan ölçümlerde 135/85 mm Hg’nin üzeri, 24 saatlik ayaktan kan basıncı ölçümlerinde ise ortalama 130/80 mm Hg’nin üzeri hipertansiyon olarak kabul edilmektedir.”diyerek doğrum ölçüm hakkında ayrıntılı bilgi verdi.

Dr.Ceyhan en önemli yüksek tansiyon belirtilerinin,

Yürüme ve merdiven çıkmada zorlanma olduğunu belirtti.

Hipertansiyon tanısı kesin olarak konduktan sonraki aşamada hipertansiyonun nedeni araştırılması gerektiğini paylaşan Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan “Hipertansiyonu olanların yaklaşık %90’ında altta yatan bir neden bulunmamaktadır. Bu duruma “primer hipertansiyon veya “esansiyel hipertansiyon” adı verilir. Primer hipertansiyon genellikle kalıtımsal bir özellik gösterir. Yani ailesinde hipertansiyon olan bir kişinin yaşantısında hipertansiyon gelişmesi ihtimali aile hikâyesi olmayanlara göre daha yüksektir. Hipertansiyonu olanlar genetik olarak tuza karşı hassastırlar ve tuz alımı sonrasında kan basıncı daha kolay yükselmeye eğilimli olur. Hipertansiyonu olan hastaların yaklaşık %10’unda ise “ikincil” veya “sekonder” hipertansiyon söz konusudur. Diğer bir deyişle hipertansiyona yol açan bir neden vardır. İkincil hipertansiyona yol açan hastalıkların başında böbrek hastalıkları gelmektedir. Bunu takiben, böbrek damarlarında darlıklar ve hormonlarla ilişkili (endokrin) hastalıklar yer alır. Hipertansiyona yol açabilecek başlıca endokrin hastalıklar, tiroid bezi ve böbreküstü bezi hastalıklarıdır. Ayrıca bazı ilaçlar da hipertansiyona neden olabilir.”dedi.

Hipertansiyon saptanan tüm hastalarda rutin olarak yapılması gerekli temel bazı laboratuvar incelemeleri olduğuna değinen Ceyhan “Bu tahlillerin yapılmasının amacı, hem altta yatan bir hastalık olup olmadığının ortaya çıkarılması, hem de eşlik eden risk faktörlerinin saptanmasıdır. Bu tahliller arasında kan sayımı, kanda şeker, kolesterol, kreatinin, sodyum, potasyum, ürik asit tayini ve idrar tahlili yer alır.” dedi ve bunların yanı sıra elektrokardiyografik inceleme yapılması gerektiğine vurgu yaptı.

Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan “Hipertansiyonu olan hastalarda tedavinin birincil amacı uzun dönemdeki toplam kalp ve damar hastalığı riskini mümkün olabildiği kadar azaltmaktır. Bunun için yüksek kan basıncı değerlerini düşürmek ve eşlik eden tüm geriye döndürülebilir risk faktörleri ile mücadele etmek gereklidir.”sözleriyle risk faktörlerinin azaltılması gerektiğini paylaştı.

Hipertansiyonu olan tüm hastalarda tanı konduğu andan itibaren yaşam tarzı değişiklikleri önerildiğini belirten Ceyhan “Yaşam tarzı değişiklikleri, (eğer hasta kullanmakta ise) sigara kullanımına son verilmesi, ideal kiloya inilmesi, aşırı alkol tüketiminin azaltılması, tuz alımının kısıtlanması, fiziksel egzersiz yapılması, meyve/sebze tüketiminin artırılması ve doymuş/toplam yağ tüketiminin azaltılmasıdır. Kalp ve damar hastalığı riski yüksek olmayan hastalarda yaşam tarzı değişikliği önerildikten sonra, henüz kan basıncını düşürücü ilaç tedavisine başlanmadan, birkaç haftadan birkaç aya kadar değişen belirli bir süre kan basıncı düzeyi takip edilir. Eğer hastada arzu edilen kan basıncı düzeylerine düşüş olmazsa ilaç tedavisine geçilir. Buna karşın, kan basıncı 160/100 mm Hg’den fazla olan hastalarda ve kalp ve damar hastalığı riskini artıran durumların (diyabet, kalp hastalığı veya böbrek hastalığı) eşlik ettiği hastalarda yaşam tarzı değişikliği önerisi ile birlikte vakit kaybetmeden hemen ilaç tedavisine başlanır.”dedi.

Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan “Ülkemizde yapılan çalışmalar neticesinde, tuz tüketimimizin Dünya Sağlık Örgütü’ nün önerdiği değerin üzerinde olduğu tespit edilmiştir. Günlük tüketilmesi gereken tuz miktarı 5 gr iken, bu miktar ülkemizde 15 gr dır. Bu düzeye inebilmek için gıdalar tuzsuz pişirilmeli, tuzluk kullanılmamalı ve tuz içeriği zengin olan belirli gıdaların tüketimi kısıtlanmalıdır. Kaya tuzu ya da Himalaya tuzu gibi tuzların da aynı derecede sakıncalı olduğu unutulmamalıdır. Piyasada “suni tuz” olarak bilinen sodyum içeriği azaltılmış tuzların kullanımının uygun olup olmadığı her hasta için farklılık arz eder. Bu tuzlar, potasyum da içerdikleri için böbrek yetersizliği olan hastalarda sakıncalıdır.”sözleriyle hayatımızdan tuzu olabildiğince çıkarmamamız gerektiğine vurgu yaptı.

Her yıl 17 Mayıs Günü ve haftasında çeşitli etkinlikler düzenlendiğini belirten Ceyhan “Bu günün hipertansiyon konusunda toplumun farkındalığını arttırmak ve tüm ülke vatandaşlarını tansiyonunun farkında olmaya ve kontrol etmeye teşvik etmek olarak belirlenmiştir.” dedi.

Prof.Dr.Ceyhun Ceyhan bu kapsamda yüksek tansiyonlu bireyler,

Fazla kilolu/ obez ise kilo vermeli,

Fizik aktiviteleri düzenli yapmalı

Tuz kullanımını mutlaka azaltmalı,

Düzenli muayene ve tetkiklerle hastalığın takibine önem vermeli,

İlaçlarını önerilen dozda ve sürede, aksatmadan kullanmalı,

Tansiyonunu düzenli izlemeli/ izlenmesini sağlamalıdır.” tavsiyeleri ile sözlerine son verdi.

Epilepsi Belirtileri Nelerdir? Özel Esencan Hastanesi

Epilepsi Belirtileri Nelerdir? Özel Esencan Hastanesi

Epilepsi Belirtileri Nelerdir?

Epilepsi rahatsızlığı toplum tarafından sara rahatsızlığı olarak da bilinmektedir. Beynin içerisinde yer alan sinir hücrelerin normalden daha değişik olarak elektro-kimyasal boşalma durumu neticesinde ortaya çıkan merkezi sinir sistemi bozukluğu olarak da bilinmektedir.

Geçirilen epilepsi nöbetinin belirtileri birbiri ile farklılıklar gösterebilmektedir. İlaç ile tedavi edilebilen epilepsi hastalığında başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir. Cerrahi tedavi ile de epilepsi olan kişilerin %90’nın geçirdiği nöbetler kontrol altına alınabilmektedir.

Epilepsi Nedenleri Nelerdir?

Epilepsi hastalığı olan kişilerin büyük bir çoğunluğunda herhangi bir neden bulunmamaktadır. Fakat genel neden arasında aşağıdaki nedenler bulunmaktadır,

Genetik etki: Yapılan araştırmalar, belirli genlere sahip insanların epilepsi türleri ile bağlantılı olduğunu ortaya koymaktadır. Genetik sebepler, epilepsinin nedenleri arasında yer almakta olan sebepler arasında bulunur. Birtakım genler nöbetlerin daha da sıklaşmasına yol açabilir. Bununla birlikte genler hastaları çevresel faktörlere karşı daha duyarlı hale getirebilir. Kafa travması: Araba kazasında ya da farklı travmatik yaralanma durumlarında kafa travmaları epilepsiye sebebiyet verebilir. Bulaşıcı hastalıklar: Bulaşıcı olan hastalıklar arasında yer alan menenjit, AIDS ve viral ensefalit gibi hastalıklar epilepsiye sebep olabilir. Doğum öncesi yaralanma: Doğum öncesi anne adaylarının sağlıksız beslenmeleri, bebeğin oksijen eksikliği hissetmesi gibi durumlarda da beyin hasarı ortaya çıkabilir. Bu beyin hasarı epilepsiyi ortaya çıkartabilir. Gelişimsel bozukluklar: Epilepsi otizm ve nörofibromatozis ile bağlantılıdır. Gelişimsel bozukluklar ile de epilepsi bağlantısı vardır. Epilepsi Risk Faktörleri Nelerdir?

Birtakım faktörler epilepsinin riskini artırabilir. Bu riskler aşağıda şekilde sıralanmaktadır,

Aile geçmişi: Aile içerisinde epilepsi rahatsızlığına sahip bir kişi var ise, nöbet riski altında olma ihtimali yüksek olabilir.

Yaş: Epilepsi başlangıçları erken çocukluk dönemlerinde ve 60 yaşından sonra yaygın olarak görülür. Fakat epilepsi her yaşta meydana gelebilecek bir rahatsızlıktır.

Baş yaralanmaları: Baş yaralanmaları bazı durumlarda epilepsi riskini artırabilmektedir.

İnme ve damar hastalıkları: İnme ya da diğer diğer kan ve damar hastalıkları epilepsi riskini arttırır. Ayrıca beyin hasarına da yol açabilir. Bu durumu yaşıyorsanız alkol tüketiminizi azaltmalı ve sigaran uzak durmalısınız. Ayrıca düzenli egzersiz ve diyet programı da uygulamalısınız. Hastalığın riski için bu tür adımlar atabilirsiniz.

Bunama: Yaşlı ve erişkin olan bireylerde epilepsi riski bunamaya bağlı olarak artabilir.

Beyin enfeksiyonları: Menenjit türü enfeksiyonlar beynin ve omuriliğin iltihaplanmasına sebep olur ve epilepsi riskini ortaya çıkartır.

Epilepsi Belirtileri Nelerdir?

Epilepsi hastalığı beynin hücrelerinin anormal aktivitelere girmesine sebep olur. Bu yüzden nöbetler beyin koordinesinde farklı bir işlemi kolaylıkla algılar ve bu işlemlerden etkilenir. Nöbet belirtileri en sık aşağıdaki şekilde ortaya çıkmaktadır,

1. Geçici Karışıklık
Epilepsi nöbeti geçiren bir insanlarda birtakım önemli belirtiler ortaya çıkar. Konuşmadaki değişiklikler bu belirtiler arasında en sık görülenidir. Bunun gibi durumlar nöbet geçiren insanlarda sık sık meydana gelmektedir. Kişinin davranışlarında tutarsızlık da sık sık görülür. Bazı zamanlarda ise insanların belirli noktaya uzun süre boyunca boş bakışlar ile baktıkları görülmektedir.

2. Bilinç Kaybı
Epilepsinin bir başka önemli belirtisi kişide meydana gelen kısa zamanlı bilinç kayıplarıdır. İlk başlarda bu belirti kısa süreli olarak insanlarda yaşanır. Ancak ilerleyen dönemlerde şiddetli ve uzun süreli bilinç kayıpları şeklinde kendisini göstermeye başlar.

3. Ruhsal Problemler
Epilepsi yaşayan kişiler psikolojik olarak olumsuz yönde etkilenirler. Epilepsi hastası olan kişilerin ruhsal problemler ile sık sık mücadele etmeye çalıştığı görülür.

4. Diğer Belirtiler
Epilepsi hastalığında en sık rastlanan diğer belirtiler şu şekildedir,

Kontrol edilemeyecek olan kol ve bacak hareketleri İstemsiz titremeler

Bu belirtiler nöbetin şekline ve vücut yapınıza göre değişkenlik göstermektedir. Epilepsi rahatsızlığının en belirgin özelliği olarak nöbetler görülür. Nöbetler gün içerisinde siz uyumadığınız zamanlarda görülebileceği gibi aynı zamanda siz uyurken de görülebilmektedir.
Uzman doktorlar beynin ne kadar ve ne şekilde etkilendiğine göre nöbetleri ayrı sınıflara sokmaktadırlar. Nöbetler iki ayrı başlık altında uzmanlar tarafından değerlendirme altına alınır ve tedavilere de bu iki ayrı nöbet türüne göre karar verilir.

Odaklı Nöbetler
Fokal nöbet olarak adlandırılan bu nöbetler migren, narkolepsi veya akıl hastalığı gibi nörolojik bozukluklardır.

Bu tür nöbetler beynin yalnızca ufak bir kısmında anormal aktivite meydana geldiği zaman ortaya çıkar. Bu sebeple, nöbetlere odak yani kısmi nöbetler adı verilmektedir. Nöbetler kendi içerisinde iki ayrı kategoriye ayrılır,

Bilinç kaybı olmayan odaklı nöbetler: Bu tür nöbetler bilinç kaybına sebebiyet vermezler. Bu nöbetler aynı zamanda kol ve bacaklarda karıncalanma, baş dönmesi ve istem dışı meydana gelen vücut hareketlerine yol açarlar.

Odaklı nöbetler: Bilinç kaybı ve kısa süreli bilinç kapanmasına yol açan bu nöbetler, kompleks parsiyel nöbet esnasında insanların çevresine karşı normal tepki vermesini engeller.

Genelleştirilmiş Nöbetler
Beynin bütün alanlarını etkileyen bu tür nöbetlere genelleştirilmiş nöbetler adı verilmektedir. Genelleştirilmiş nöbetler altı ayrı şekilde meydana gelebilmektedir. Bunlar,

Eksik nöbetler: Eksik nöbetler çocuklarda sık sık görülür. Göz kırpma veya dudak oynatma gibi belirtiler sık sık yaşanır. Bu tür nöbetlerde kısa süreli bir farkındalık kaybı ortaya çıkabilir.

Tonik nöbetler: Vücuttaki kasların sertleşmesine yol açan tonik nöbetler sırt, kol ve bacak kaslarını yoğun bir biçimde etkiler.

Atonik nöbetler: Atonik nöbetler aynı zamanda halk arasında açılan nöbetler olarak da adlandırılır. Kas kontrolünün hızlı bir şekilde çökmesine ve kas kaybına sebep olabilir.

Klonik nöbetler: Bu nöbetler kas hareketleri ile doğrudan bağlantılıdır. Bu nöbetler yaşandığı zaman boyun, yüz ve kollar etkilenir.

Miyoklonik nöbetler: Ani bir biçimde yaşanan kol ve bacak çekilmesi gibi sorunlar, miyoklonik nöbet yaşandığına işaret eder.

Tonik-klonik nöbetler: Bilincin aniden kaybına, vücutta sertleşmeye ve mesane kontrolünün kaybolmasına sebebiyet vermektedir. Bazı durumlarda ise kişinin dilini ısırmasına yol açabilir.

Doktora Ne Zaman Gitmek Gerekir?
Aşağıdaki durumlardan herhangi birini yaşıyorsanız, vakit kaybetmeden acil bir şekilde tıbbi destek almanız gerekmektedir.
Nöbetlerin beş dakikadan uzun sürdüğü durumlar,

Nefesiniz duruyorsa ya da nöbet bittikten sonra bilinç yerine gelmiyorsa, Bir sonraki nöbet hemen başladıysa, Yüksek ateş görülüyorsa Hamileyseniz, Şeker hastasıysanız,

Ve ilk defa bir nöbet yaşadıysanız, mutlaka vakit kaybetmeden doktora başvurmanız gerekmektedir.

Epilepsi Komplikasyonları Nelerdir?

Düşme: Nöbet esnasında düşen hastalar, bu duruma bağlı olarak yaralanma veya kemik kırılması yaşayabilirler.

Boğulma: Epilepsi yaşıyorsanız diğer insanlara göre yüzdüğünüz esnada boğulma riskiniz daha yüksek olur.

Araba kazaları: Nöbet geçirildiği zaman kontrol kaybı yaşanır. Bu sebeple araba kazaları da meydana gelebilir.

Gebelik komplikasyonları: Gebelik esnasında nöbet yaşandığı zaman doğum defektleri riski artar. Anneler aynı zamanda bebeğe de zarar verebilirler.

Duygusal sorunlar: Epilepsi hastası olan insanlar psikolojik sorunlar yaşamaya başlarlar. Depresyona ve aşırı durumlara yatkın olan kişiler intihara da yatkın bir hale gelmeye başlarlar.

Epilepsi hastalığında hayatı tehdit edebilecek olan ciddi komplikasyonlar nadir olarak görülür. Ancak nadir olarak görülen komplikasyonlar da vardır. Bunlar,

Kesintisiz epilepsi: Sürekli tekrar eden nöbetler yaşanıyor ve bilinç kaybı geri gelmiyor ise bu kişiler kalıcı beyin hasarı ve ölüm riski ile karşı karşıya kalabilirler.

Ani epilepsi: Epilepsi hastası olan insanlarda ani ve açıklanamayan ölüm riski bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda bu ani ölümlerin kalp ve solunum problemleri yüzünden meydana geldiği söylenmektedir. Bu sebeplerden dolayı hayatını kaybeden insanların sayısı %1’dir.

Epilepsi Teşhisi

Hastalığınız ve durumunuzun teşhis edilebilmesi için doktorunuz semptomları inceler ve tıbbi geçmişinizi de gözden geçirir. Doktorunuz yaptığı muayenelerde nöbet nedenleri belirleyebilmek için aşağıdaki testleri isteyebilir. Bunlar,

Nörolojik muayene Kan testi EEG Bilgisayarlı tomografi taraması Manyetik rezonans görüntüleme Fonksiyonel MRI Pozitron emisyon tomografi Emisyon bilgisayarlı tomografi Nöropsikolojik kapsamlı testler Epilepsi Tedavisi

Epilepsi tedavisinde doktorlar genellikle ilaç tedavisini uygular. İlaçlar ile sonuç elde edilemez ise doktorlar ameliyat ya da farklı tedavi seçeneklerini önerebilirler.

1. İlaç Tedavisi
Doktorlar ilk olarak ilaç tedavilerine başlarlar. Düşük dozlarda uygulanan bu tedaviler neticesinde nöbetler kontrol altında tutulabilir. Anti-nöbet özellikli ilaçların yorgunluk, baş dönmesi, kilo almak, konuşma problemleri gibi yan etkileri olabilir.

2. Ameliyat
Yapılan testlerden sonra konuşma, motor fonksiyonu, görme veya işitme kaybı gibi kayıplar yaşanıyor ise doktorlar bu soruna yol açan bölgeyi test ederler. Nöbetlere neden olan beynin o alanını kaldırırlar.

Ameliyat tedavisi uygulanırken uyanık halde olabilirsiniz. Doktorunuz size bu süreçte birtakım sorular yönelterek sizi muayene eder. Pek çok kişi başarılı geçmiş olan bir epilepsi ameliyatından sonra nöbetleri önlemek için ilaçlara ihtiyaç duymaktadır. Ancak bu ilaçlar düşük dozajda alınır.

Epilepsi cerrahisinde kalıcı düşünme yeteneklerinin değiştirilmesi gibi komplikasyonlara da rastlanır.

"
SMA Hastalığı Nedir? Neden Olur? Belirtileri ve Tedavisi

SMA Hastalığı Nedir? Neden Olur? Belirtileri ve Tedavisi

SMA Hastalığı Nedir? Neden Olur? Belirtileri ve Tedavisi

SMA hastalığı, vücutta bulunan motor nöronların işlevini bozan bir hastalıktır. Çok sık rastlanan bir hastalık olmamasına rağmen, tedavi süreci ve tedavi imkanlarının kolay ulaşılabilir olmaması sebebiyle oldukça gündemde olan bir hastalıktır. Açılımı Spinal Musküler Atrofi olan SMA, bebek ölümlerinin en önemli sebeplerinden birisi olarak göze çarpar. Ülkemizde de bu hastalık konusunda son yıllarda çeşitli bilinçlendirme çalışmaları yapılmış ve bu hastalığa karşı olan bilinç arttırılmaya çalışılmıştır.

SMA hastalığı yaşayan kişilerde omurilikte bulunan sinir hücrelerinin kaybedilmesi söz konusudur. Spinal motor nöronları olarak adlandırılan bu hücrelerin kaybı sonucunda kişinin vücudunda ciddi bir güçsüzlük meydana gelir. Kaslarda başlayan güçsüzlüğü zamanla atrofi yani kas kaybı takip eder. Hastalığın kişinin vücudunda ortaya çıkardığı bu olumsuz belirtiler zaman ilerledikçe artan etkiye sahiplerdir. Hücrelerin bozulması sonucunda en büyük hasarı bacaklardaki kaslar alır ve ilk ciddi belirtiler kollarda değil bacaklarda görülür.

Kişinin vücudunda görülen bu güçsüzlüğün biyolojik sebebi ise vücutta bulunan SMN adlı genin protein üretememesidir. SMN geni protein üretemediği için vücuttaki spinal motor nöronları düzgün bir şekilde gelişemez. Sonuç olarak kişinin kaslarında güçsüzlük meydana gelir. SMA hastalarının yaşadığı kas güçsüzlüğü basit bir durum değildir.

Zira hastalık zamanla o kadar ilerler ki kişi yemek yemek, hareket etmek ve hatta nefes almak gibi oldukça basit ve hayati aktiviteleri bile yapmakta zorluk çeker. Bunlarla birlikte, SMA hastası olan kişilerde herhangi bir zeka düşüklüğü belirtisi görülmez. Kişinin görme, işitme, hissetme ya da muhakeme etme becerilerinde herhangi bir eksiklik yoktur. Dolayısıyla SMA hastalığının asıl olarak fiziksel semptomlara yol açan bir hastalık olduğu söylenebilir.

SMA Hastalığı Neden Olur?

SMA hastalığının temel sebebi SMN1 ve SMN2 genlerinde ortaya çıkan değişimlerdir. Bu değişimler sonucunda kişinin motor nöronlarının işlevlerinde bozulmalar görülür. SMN1 geni hastalığa sebep olan asıl gendir. SMN2 geni ise hastalığın ilerleyeceği süreci ve şiddetini belirler.

SMA Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

SMA hastalığının en yaygın belirtileri kas güçsüzlüğü ve zamanla ilerleyen kas kaybı olarak bilinmektedir. Hastalığın sebep olduğu olumsuz semptomlar kişinin sahip olduğu SMA tipine bağlıdır. Bununla birlikte, SMA hastalığının belirtileri genel olarak şu şekilde sıralanabilir:

Denge kaybı Kasların zayıflaması ve güçsüzlük hissi Reflekslerin yavaşlaması Yutkunurken ya da genel olarak beslenirken zorlanma Özellikle ellerde görülen titreme hissi Oturmakta ya da ayakta durmakta zorlanma Göğüs kasları güçsüz olabileceği için sürekli göbekten zorlanarak nefes alma Sırt kaslarının etkilendiği durumlarda omurga eğriliği ve kamburluk SMA Hastalığı Türleri Nelerdir?

SMA hastalığı birden fazla alt türe ayrılır. Kişinin hangi tipteki SMA hastalığına sahip olduğuna bağlı olarak semptomlarda ve hastalığın şiddetinde farklılık görülür. Bunlara bağlı olarak gelişen SMA türleri şu başlıklar altında sıralanabilir:

Tip 1 SMA Hastalığı

1. Tip SMA bir diğer adıyla "Werdnig - Hoffman Hastalığı" olarak da bilinmektedir. Bu tipteki SMA hastalığının belirtileri bebek doğduktan sonraki ilk 6 ayda ortaya çıkar ve genellikle hızlı gelişen bir yapıya sahiptir. Bebeğin vücudunda genel olarak kaslarda güçsüzlük, uzuvların düzgün kullanılamaması, kas seğirmesi, nefes almada ve beslenmede zorlanma gibi belirtiler görülür. Bu hastalığa sahip olup herhangi bir tedavi programı uygulanmayan bebekler genellikle oturma, kalkma, ayakta durma ya da yürümek gibi temel hareketleri dahi gerçekleştiremezler.

1. Tip SMA hastalığına sahip olan bebeklerin vakit geçmeden tedavi altına alınmaları gerekmektedir. Zira tedavi olmayan bebeklerin 1 yaşından sonra hayatını kaybetme riskleri oldukça önemli oranda artmaktadır. Bununla birlikte, tedavi olan bebeklerde ise temel becerilerin yavaş yavaş geri kazanıldığı görülmektedir. 1. Tip SMA hastalığının belirtileri çoğu zaman hamileliğin son aylarında ortaya çıkar. Hastalığın en büyük ön belirtisi bebeğin anne karnındaki hareketlerinin azalması olarak göze çarpar.

Tip 2 SMA Hastalığı

Bu SMA türü Tip 1 SMA'ya kıyasla daha geç aşamada ortaya çıkar. Hastalığın ortaya çıktığı genel aralık 6-18. aylar arasıdır. Hastalığın ciddi belirtileri Tip 1 SMA'dan daha geç ortaya çıktığı için bebek oturmak ve ayakta durmak gibi becerileri öğrenebilir. Fakat hastalık ortaya çıktıktan sonra kaslarda ciddi bir güçsüzlük görüleceği için bebek ilk 6 ayda kazandığı hareket kabiliyetinin önemli bir kısmını kaybedecektir ve ayakta duramayacaktır.

Hastalığın ilerlediği durumlarda ise ilk başta öğrenilen "oturma" becerisi dahi kaybedilebilir. Bununla birlikte kişide bebeklikten itibaren solunum problemleri ortaya çıkar. Hastanın yaşam süresi ise solunum problemlerinin seviyesine ve tedavinin nasıl yapıldığına göre değişiklik gösterir. Beklenen yaşam süresi Tip 1 SMA hastalığına göre daha uzundur ve hastaların birçoğunun genç erişkinlik dönemine kadar yaşamlarını devam ettirmeleri olasıdır.

Tip 3 SMA Hastalığı

3. Tip SMA hastalığı bir diğer adıyla da Kugelberg - Welander hastalığı olarak da bilinir. İlk 2 evreye kıyasla daha geç dönemde gelişir. Hastalık bebek 18 aylık olduktan sonra belirtilerini göstermeye başlar. Hastalığın sonucu olarak bebekte skolyoz görülebilir. Bununla birlikte kaslarda ve tendonlarda kısalma ortaya çıkabilir.

Kas ve tendonların kısalmaları ise kişinin hareket kabiliyetini kısıtlar. Bu hastalığa sahip olan kişilerin durumu ilk 2 tipteki SMA hastalarına kıyasla daha iyidir. Zira hastalık daha geç aşamada ortaya çıktığı için kişi çeşitli temel becerilere sahiptir ve bunları kaybetmesi daha güçtür. Örneğin kişi, hastalık çok ilerlemediği sürece sorunsuz bir şekilde oturabilir ve yürüyebilir. Ancak daha yüksek seviyede kas hareketi gerektiren koşma, yüzme, zıplama, tırmanma ve benzeri hareketlerde zorluk yaşarlar.

Kugelberg-Welander hastalığına sahip olan kişiler tedavileri uygun ve düzenli bir şekilde yapıldığı takdirde neredeyse normal bir insan kadar uzun yaşam süresine sahip olabilir. Bu sebeple ilk 2 SMA tipine kıyasla daha umut vericidir. Fakat hastalığın seyrinin kişiden kişiye değişebileceği göz ardı edilmemelidir. Zira SMA hastalığı sonucu ortaya çıkabilecek solunum problemleri kişinin ciddi tıbbi bakıma ihtiyaç duymasına sebep olabilir.

Tip 4 SMA Hastalığı

4. Tip SMA hastalığında belirtiler yetişkinlik döneminde ortaya çıkar. Oldukça nadir görülen bir türdür. Hastalık çok hızlı ilerlemez. Kişinin hayatını tehdit edecek ciddi belirtiler yoktur. Kişi herhangi bir yeteneği tamamen kaybetmez, ancak yutma, yürüme, hareket etme gibi becerilerde zorluk yaşanması olasıdır.

SMA Hastalığı Tanı Yöntemleri Nelerdir?

SMA hastalığının teşhisi için fiziki muayene ve çeşitli laboratuvar testleri yapılır. Kişinin fiziksel olarak gösterdiği belirtilere ek olarak kan tahlili, EMG ve biyopsi gibi yöntemlere başvurulabilir. Hastalığa sahip olduğundan ciddi anlamda şüphelenilen çocukların ebeveynlerine kan örneği alınarak genetik test yapılabilir. Çocuğun ebeveynlerinde SMA'ya sahip olabilecek genler tespit edilirse ve çocukta SMA'yı işaret eden belirtiler varsa bu durum teşhis için oldukça önemlidir.

SMA Hastalığı Tedavisi Nasıl Olur?

SMA hastalığının ne yazık ki kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Ancak hastalığın ortaya çıkardığı semptomları hafifletmek ve hastalığın seyrini yavaşlatmak için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. SMA zaman geçtikçe şiddetlenen bir hastalıktır. Bu sebeple tedaviye olabildiğince erken başlanması oldukça önem arz eder.

Yapılan tedavi ile kişinin motor becerilerini koruması, yürüme ve oturma gibi yeteneklerini kaybetmemesi amaçlanır. Bununla birlikte solunum problemi yaşayan SMA hastalarına tedavinin bir parçası olarak nefes egzersizleri yaptırılır ve gerektiği durumlarda kişinin nefes yolları temizlenebilir ve solunum cihazına bağlanabilir.

SMA hastalığı ilacı olarak nitelendirilebilecek çeşitli ilaçlar mevcuttur. Bunlardan en önemlisi "nusinersen" adı verilen ve SMN proteinlerinin üretimini arttırmaya yarayan ilaçtır. İlaç çok yakın bir tarihte onay aldığı için henüz maliyetlidir ve yan etkileri konusunda hala çeşitli çalışmalar sürmektedir. Bu sebeple asıl olarak 1. tip SMA hastalarında uygulanmaktadır.

SMA Hastalığı Hakkında Sıkça Sorulan Sorular SMA Hastalığı Genetik Mi?

SMA hastalığı genetik geçişli bir hastalıktır. Doğacak çocuğun SMA hastalığına sebep olması için illa ebeveynlerinin SMA hastalığına sahip olmaları gerekmez. Bu genleri çekinik olarak barındırabilirler. Bu doğrultuda, anne babası SMA geni taşıyan çocukların %25 ihtimalle SMA hastalığına sahip olma riskleri mevcuttur.

SMA Testi Ne Zaman Yapılmalı?

SMA testinin gebeliğin 10-13. haftaları arasında yapılması tavsiye edilmektedir. Zorunlu hale getirilmesi söz konusu olan SMA testi sayesinde ebeveyn adayları çocuk sahibi olmadan önce mevcut riskler konusunda daha detaylı bir bilgiye sahip olacaklardır.

SMA Anne Karnında Nasıl Belli Olur?

SMA hamilelik esnasında tespit edilebilen bir hastalıktır. Bebeğin az hareketli olması gibi fiziksel bulgulara ek olarak kişiden kan örneği alınabilir ve böylelikle genetik faktörler saptanır. Bunun sonucunda kişide hastalığın mevcut olup olmadığı anlaşılabilir.

Bizimle İletişime Geçin Bölüm Hekimlerimiz

Prof. Dr. Çağdaş ERDOĞAN

Uzm. Dr. Mustafa Faik BAKAN İlgili İçerikler

Hamilelikte Bel Boyun Ağrısı

Penisilin Alerjisi Nedir? Neden Olur?

Kalça Protezi Nedir?

Minimal İnvaziv (Küçük Kesi) İle Kalp Ameliyatı

Hidrosefali Nedir? Tedavi Edilebilir Mi?

Mikrosefali Nedir?

Geçmeyen Öksürük Nedir? Nedenleri Nelerdir?

Bel ve Boyun Fıtığı için Ozon Tedavisi

Çocuklarda Öksürüğe Ne İyi Gelir?

Aort Anevrizması Nedir?

Çocuklarda İshal ve Tedavisi

Kelebek Hastalığı (Lupus) Nedir?

Beyin Anevrizması Nedir? Beyin Anevrizması Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Pirola Varyantı Nedir?

Beyin Anjiyosu (BeyinAnjiyografi) Nedir? Beyin Anjiyosu Nasıl Yapılır?

Sıcak Havalar Astımı Nasıl Etkiler?

Hipertermi (Sıcak Çarpması) Nedir?

Erken Doğum (Prematüre) Nedir?

El Titremesi Nedir?

El Bileğinden Anjiyo (Radial Anjiyo) Nedir?

Kalp Romatizması (Kardiyak Romatizma) Nedir?

Menopoz Döneminde Kalp Krizi Riski

Nasır Nedir? Nasır Tedavisi Nasıl Olur?

Histerektomi nedir? Neden yapılır ?

Nadir Hastalık Nedir ?

Uyuz Hastalığı Nedir? Uyuz Belirtileri ve Tedavisi

Mide Yanması Neden Olur, Nasıl Geçer?

Mide Bulantısı Neden Olur, Nasıl Geçer?

Maymun Çiçeği Virüsü Nedir?

Gastrointestinal Enfeksiyon ( Gastroenterit ) Nedir ?

Yağsız Vücut Kitlesi (FFMI) Hesaplama

İdeal Kilo Hesaplama

Vücut Yağ Oranı Hesaplama

Bazal Metabolizma Hızı Hesaplama

Vücut Kitle İndeksi Hesaplama - Boy Kilo Endeksi

Peter Pan Sendromu Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Hipokondriyazis (Hastalık Hastalığı) Nedir?

Diyabet (Şeker Hastalığı) Nedir?

Kemik İliği Kanseri Nedir? Belirti ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kalça Ağrısı Neden Olur? Kalça Ağrısı Nasıl Geçer?

Bebeklerde Burun Tıkanıklığına Ne İyi Gelir?

Bamya Tohumu Faydaları Nelerdir? Hangi Hastalıklara İyi Gelir?

Mutluluk Çubuğu (Penis Protezi) Nedir?

Palyatif Bakım Nedir, Nasıl Alınır, Şartları Nelerdir?

Annelik Estetiği (Mommy Makeover) Nedir?

Kolera Nedir? Nasıl Bulaşır?

Tip 1 ve Tip 2 Diyabet Hakkında Her Şey

Serotonin (Mutluluk Hormonu) Nedir? Ne İşe Yarar?

Kalp Sağlığı ve Beslenme

Kahvenin Faydaları ve Zararları Nelerdir?

Göz Yorgunluğu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Kabak Çekirdeğinin Faydaları Nelerdir?

İdrar Kaçırma (Üriner İnkontinans) Nedir?

Huzursuz (İrritabl) Bağırsak Sendromu Nedir?

Potasyum Nedir? Potasyum Yüksekliği ve Düşüklüğü

Bağışıklık Güçlendirici Besinler ve Takviyeler

Gebelik ve Doğum Öncesi Bakım

Doğum Öncesi ve Sonrası Beslenme

Çölyak Hastalığı Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Uçuk Nedir? Neden Çıkar ve Nasıl Geçer?

Böbrek Yetmezliği Nedir, Belirtileri Nelerdir?

Menopoz Nedir? Menopoz Belirtileri Nelerdir?

Burun Estetiği (Rinoplasti) Nedir?

Pankreas Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Sinüzit Nedir? Sinüzit Belirtileri Nelerdir?

Hamilelik (Gebelik) Belirtileri Nelerdir?

Kalp Yetmezliği Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Akılcı İlaç Nedir ?

B12 Vitamini Nedir? B12 Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

Keten Tohumunun Faydaları Nelerdir?

Ailevi Akdeniz Ateşi Hastalığı (FMF) Nedir?

Papatya Çayının Faydaları Nelerdir?

Kantaron Yağı Faydaları Nelerdir? Nasıl Kullanılır?

Kekik Çayı Nasıl Yapılır, Faydaları Nelerdir?

Histeroskopi Ameliyatı

Bypass Nedir? Bypass Ameliyatı

Varis Nedir?

Laparoskopi Nedir? Laparoskopi Neden Yapılır?

Andropoz Nedir? Andropoz Belirtileri Nelerdir?

Balgam Nedir? Balgam Nasıl Atılır?

Aft Nedir ve Nasıl Geçer?

AIDS (HIV) Nedir? HIV Belirtileri ve Tedavisi

Vajinal Akıntı Neden Olur? Vajinal Akıntı Nasıl Geçer?

Mide Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Güneş Yanığına Ne İyi Gelir? Güneş Yanıkları Nasıl Geçer?

Down Sendromu Belirtileri, Tanı ve Tedavi Yöntemleri

Astigmat Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Diş Ağrısına Ne İyi Gelir? Diş Ağrısı Nasıl Geçer?

Zatürre (Pnömoni) Nedir? Zatürre Belirtileri Nelerdir?

Vajinismus Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Tüberküloz (Verem Hastalığı) Nedir?

Skolyoz (Omurga Eğriliği) Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Konjoktivit Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB) Nedir?

MS Hastalığı (Multipl Skleroz) Nedir?

Cilt (Deri) Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Öksürüğe Ne İyi Gelir? Öksürük Nasıl Geçer?

Boğaz Ağrısı Neden Olur? Boğaz Ağrısı Nasıl Geçer?

Mide Ağrısına Ne İyi Gelir? Mide Ağrısı Nasıl Geçer?

Guatr Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Lösemi Nedir? Lösemi Belirtileri ve Tedavisi

Spina Bifida Nedir? Bebeklerde Spina Bifida

Lenf Kanseri (Lenfoma) Nedir?

Gut Hastalığı Nedir? Gut Hastalığına Ne İyi Gelir?

Demir Eksikliği Belirtileri Nelerdir? Demir Eksikliğine Ne İyi Gelir?

Sınav Kaygısı Nedir? Sınav Kaygısı ile Başa Çıkmanın Yolları

Yeşil Çayın Faydaları Nelerdir? Yeşil Çay Ödem Atar Mı?

Afazi Nedir? Afazi Tipleri ve Tedavisi

Bebeğin Gazı Nasıl Çıkarılır?

Çocuklarda İdrar Kaçırma ve İşeme Problemleri

Bebeklerde Kusma Neden Olur? Bebek Kusmasına Ne İyi Gelir?

Çocuklarda Alerjik Hastalıklar

Kalp Hastaları Oruç Tutabilir Mi?

Ramazan Ayında Beslenme

HPV Nedir? Belirtileri Nelerdir? HPV Aşısı Nedir?

Diz Kireçlenmesi ve Dizde Kireçlenme Belirtileri

Akciğer Kanseri Nedir? Akciğer Kanseri Belirtileri

Ağrılı Cinsel İlişki (Disparoni) Nedir? Nedenleri ve Tedavisi

Hepatit B Nedir? Belirtileri Nelerdir? Hepatit B Nasıl Bulaşır?

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nelerdir? Belirtileri ve Tedavileri

Gebelik Hesaplama

Karaciğer Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Hepatit C Nedir? Nasıl Bulaşır? Belirtileri Nelerdir?

Endoskopik Boyun Fıtığı Ameliyatı Nedir?

Cevizin Faydaları Nelerdir? Hindistan Cevizi Yağı Faydaları

Kefir Nedir? Kefirin Faydaları Nelerdir?

Bağırsak İltihabı (Kolit) Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Baker Kist (Diz Arkası Ağrısı) Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Ağız Kuruluğu (Kserostomi) Nedir? Ağız Kuruluğu Neden Olur?

Omega 3 Nedir? Omega 3’ün Faydaları Nelerdir?

Yüz Estetiğinde Altın Oran Nedir? Nasıl Hesaplanır?

Beyin Damar Tıkanıklığı Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Muzun Faydaları Nelerdir? Muz Kabuğu Faydaları Nelerdir?

Klostrofobi (Kapalı Alan Korkusu) Nedir? Klostrofobi Belirtileri

Romatoid Artrit (İltihaplı Romatizma) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Yumurtalık (Over) Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Menenjit Nedir? Belirtileri Nelerdir? Menenjit Aşısı

Siroz Nedir, Siroz Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Çocuklarda Dijital Bağımlılık Nasıl Oluşur ?

Sepsis (Kan Zehirlenmesi) Nedir? Sepsis Belirtileri ve Tedavisi

Sağlık Raporu Nedir ? Sağlık Raporu Neden Alınır ?

Meyve Suyu Çocuklar İçin Zararlı Mıdır?

Hamilelik Reflüsü Nedir? Hamilelik Reflüsü Belirtileri Nelerdir?

Çocuklarda Ateş Neden Olur? Evde Ateş Nasıl Düşürülür?

Kronik Yorgunluk Sendromu Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Hipertansiyon Nedir? Yüksek Tansiyon Belirtileri Nelerdir?

Anemi (Kansızlık) Nedir? Kansızlık Belirtileri Nelerdir?

Kulak Çınlaması (Tinnitus) Neden Olur? Nasıl Geçer?

Gebelikte Şeker Yüklemesi Nedir? Ne Zaman ve Nasıl Yapılır?

Gebelikte Ayrıntılı Ultrason Şart Mı? Kaçıncı Haftada Yapılır?

Burun Akıntısı Nasıl Geçer? Burun Akıntısı Covid Belirtisi Mi?

Omicron Varyantı Nedir? Omicron Belirtileri Nelerdir?

İnfluenza (Grip) Nedir? İnfluenza Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Gastrit Nedir? Gastrit Belirtileri Nelerdir?

Kolon ve Rektum Kanseri Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Panik Atak Nedir? Panik Atak Belirtileri Nelerdir?

Larenjit (Gırtlak İltihabı) Nedir? Larenjit Belirtileri ve Tedavisi

Gül Hastalığı (Rozasea) Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Kurdeşen (Ürtiker) Nedir? Neden Olur? Kurdeşene Ne İyi Gelir?

Perinatoloji ve Yüksek Riskli Gebelikler

Soğuk Algınlığı Belirtileri Nelerdir? Soğuk Algınlığına Ne İyi Gelir?

Behçet Hastalığı Nedir? Behçet Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Gebelikte Tarama Testleri Nelerdir? Ne Zaman Yapılır?

Geniz Akıntısı Nedir? Neden Olur? Nasıl Geçer?

Lazer Epilasyon Nedir? Nasıl Yapılır? Hangi Bölgelere Yapılır?

Hıçkırık Neden Olur? Hıçkırık Nasıl Geçer?

Çocuklarda İşitme Kaybı Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Halluks Valgus Nedir? Halluks Valgus Ameliyatı

Halluks Rigidus (Sert Ayak Başparmağı) Nedir?

Entübe Nedir? Entübasyon Nasıl Yapılır?

Propolis Nedir? Nasıl Kullanılır? Propolis Faydaları Nelerdir?

Myastenia Gravis Nedir? Myastenia Gravis Belirtileri ve Tedavisi

Nöropatik Ağrı Nedir? Belirtileri Nelerdir? Nöropatik Ağrı Tedavisi

Chia Tohumu Nedir? Chia Tohumu Faydaları Nelerdir?

Saç Dökülmesi Neden Olur? Saç Dökülmesi Nasıl Önlenir?

Ataksi Nedir? Ataksi Belirtileri, Nedenleri ve Tedavi Yöntemleri

Nefes Darlığı Neden Olur? Nefes Darlığına Ne İyi Gelir?

Kalp Pili Nedir? Kalp Pili Nasıl Takılır?

Endometriozis (Çikolata Kisti) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Gıdı Estetiği Nedir? Nasıl Yapılır? Ameliyatsız Gıdı Estetiği

Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri Nedir? Belirtileri, Tedavi Yöntemleri

PCR Testi Nedir? Nasıl Yapılır? PCR Sonucu Ne Zaman Çıkar?

Bruksizm (Diş Sıkma) Nedir? Bruksizm Belirtileri ve Tedavisi

Beyin Ölümü Nedir? Beyin Ölümü Hangi Durumlarda Görülür?

Organ Bağışı Nedir? Organ Bağışı Nasıl Yapılır?

Bel Soğukluğu (Gonore) Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Ödem Nedir? Neden Olur? Ödem Nasıl Atılır?

Velashape Nedir? Velashape ile Bölgesel Zayıflama

Narsistik Kişilik Bozukluğu Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Parkinson Nedir? Neden Olur? Parkinson Belirtileri ve Tedavisi

Delta Virüsü Belirtileri Nelerdir? Delta Plus Varyantı Nedir?

Yeme Bozukluğu Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Folik Asit Nedir? Folik Asit Ne İşe Yarar? Folik Asit Eksikliği

Egzama Nedir? Egzama Neden Olur? Egzama Tedavisi

Doğum Lekesi Nedir? Neden Olur? Doğum Lekesi Nasıl Geçer?

İshal Neden Olur? İshale Ne İyi Gelir? İshal Nasıl Geçer?

Kıl Dönmesi Nedir? Belirtileri Nelerdir? Kıl Dönmesi Ameliyatı

İnme (Felç) Nedir? İnme Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Genital Siğil Nedir? Belirtileri Nelerdir? Genital Siğil Tedavisi

Perianal Fistül ve Anal Apse Nedir? Belirtileri, Tedavi Yöntemleri

İşitme Kaybı Nedir? İşitme Kaybı Dereceleri ve Tedavisi

Kabakulak Nedir? Kabakulak Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Ferritin Nedir? Ferritin Düşüklüğü ve Ferritin Yüksekliği

Ayak Mantarı Nedir? Nasıl Geçer? Ayak Mantarına Ne İyi Gelir?

Polikistik Over Nedir? Polikistik Over Belirtileri ve Tedavisi

Mide Kanaması Nedir? Mide Kanaması Belirtileri Nelerdir?

İdrar Yolu Enfeksiyonu Nedir? İdrar Yolu Enfeksiyonu Belirtileri

Lipödem Nedir? Belirtileri Nelerdir? Lipödem Tedavisi

Kol Germe Estetiği (Brakioplasti) Nedir? Kol Germe Ameliyatı

Meme Estetiği (Meme Büyütme, Meme Küçültme ve Dikleştirme)

Doğum Kontrol Hapı Nedir? Ne İşe Yarar? Nasıl Kullanılır?

Adet Gecikmesi Nedir? Adet Gecikmesi Neden Olur?

Sünnet Nedir? Sünnet Neden ve Nasıl Yapılır?

Sezaryen Doğum Nedir? Normal Doğum ve Sezeryan Doğum

Böbrek Nedir? İşlevi Nedir? Böbrek Sağlığını Korumanın Yolları

Spiral Nedir? Spiral Ne Zaman ve Nasıl Takılır?

Covid-19 Kalp Hastalarını Nasıl Etkiler?

Anne Sütü ve Emzirmenin Faydaları

Mide Balonu Nedir? Mide Balonu ile Ne Kadar Zayıflanır?

Sinir Sıkışması Nedir? Sinir Sıkışması Belirtileri Nelerdir?

Sedef Hastalığı Nedir? Sedef Hastalığı Belirtileri ve Tedavisi

Pap Smear Testi Nedir? Nasıl Yapılır?

Miyom Nedir? Miyom Belirtileri Nelerdir? Miyom Ameliyatı

Aşırı Terleme (Hiperhidroz) Nedir? Aşırı Terleme Neden Olur?

Tükenmişlik Sendromu Nedir? Evreleri, Belirtileri ve Tedavisi

Haşimato Hastalığı Nedir? Haşimato Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Göz Kapağı Estetiği Nedir? Göz Kapağı Estetiği Ameliyatı

Kepçe Kulak Nedir? Kepçe Kulak Ameliyatı

Zona Nedir? Zona Belirtileri Nelerdir? Zona Neden Olur?

Kabızlık Nedir? Kabızlığa Ne İyi Gelir? Kabızlık Nasıl Geçer?

Huzursuz Bacak Sendromu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Gıda Zehirlenmesi Nedir? Gıda Zehirlenmesi Belirtileri Nelerdir?

Endoskopi Nedir? Endoskopi Nasıl Yapılır? Endoskopi Sonrası

Akdeniz Anemisi Nedir? Akdeniz Anemisi Belirtileri ve Tedavisi

Kolonoskopi Nedir? Kolonoskopi Nasıl Yapılır?

Baş Ağrısı Neden Olur? Baş Ağrısı Nasıl Geçer?

Bipolar Bozukluk Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Hemoroid (Basur) Nedir? Lazerle Hemoroid Tedavisi

Migren Nedir? Migren Belirtileri Nelerdir? Migrene Ne İyi Gelir?

Kesi Yeri Fıtığı Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Göbek Fıtığı Nedir? Belirtileri Nelerdir? Göbek Fıtığı Ameliyatı

Mide Fıtığı Nedir? Mide Fıtığı Belirtileri ve Tedavisi

Alerji Testleri Nelerdir? Alerji Testleri Ne İşe Yarar?

D Vitamini Eksikliği: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Ses Teli Bozuklukları Nelerdir? Nodül ve Polipler

Kulak Hastalıkları Nelerdir? Nedenleri ve Belirtileri

Sırt Ağrısı Neden Olur? Sırt Ağrısı Nasıl Geçer?

Bel Kayması Nedir? Bel Kayması Belirtileri ve Tedavisi

Burun Tıkanıklığı Neden Olur? Burun Tıkanıklığına Ne İyi Gelir?

Omurilik Tümörü Belirtileri Nelerdir? Omurilik Tümörü Ameliyatı

Kemik Kanseri (Tümörü) Nedir? Kemik Kanseri Belirtileri

Faranjit Nedir? Faranjit Belirtileri ve Tedavisi

Koronavirüs (COVID-19) Belirtileri Nelerdir? Çocuklarda COVID-19

Kas ve İskelet Sistemi Hastalıkları

İnsülin Direnci Nedir? İnsülin Direnci Belirtileri ve Tedavisi

Alzheimer Nedir? Alzheimer Belirtileri ve Tedavisi

Kalp Hastaları Nasıl Beslenmelidir? Kalp Ameliyatı Sonrası Beslenme

Ablasyon Nedir? Ablasyon Tedavisi ve Sonrası

Meme Kanseri Nasıl Anlaşılır? Meme Kanseri Belirtileri ve Tedavisi

Karpal Tünel Sendromu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Endoskopik Hipofiz Cerrahisi Nedir? Endoskopik Hipofiz Ameliyatı

Omuz Artroskopisi Nedir? Omuz Artroskopisi Sonrası İyileşme

Morbid Obezite Nedir? Kimlere Morbid Obez Denir?

COVID-19 Dönemi ve Sonrasında Beslenmenin Önemi

Artroskopi Nedir? Diz Artroskopisi Nasıl Yapılır?

Mesane Kanseri (Tümörü) Nedir? Mesane Kanseri Belirtileri

Tırnak Batması (Batık Tırnak) Nedir? Nedenleri ve Tedavisi

Mide Botoksu Nedir? Nasıl Yapılır ve Kimlere Uygulanır?

Ayak ve Ayak Bileği Cerrahisi Nedir?

Donuk Omuz Nedir? Donuk Omuz Belirtileri ve Tedavisi

Hilterapi Nedir? Yüksek Yoğunluklu Lazer Tedavisi

ESWL Nedir? ESWL Taş Kırma Tedavisi

Aralıklı Oruç Nedir? Aralıklı Oruç Diyeti (IF Diyeti) Nasıl Yapılır?

Tendon Nedir? Tendon Yaralanmaları ve Tedavi Yöntemleri

Epilepsi Nedir? Epilepsi Belirtileri Nelerdir? Epilepsi Tedavisi

Sporcu Sağlığı ve Sporcu Yaralanmaları Nedir?

Ülser Nedir? Ülser Belirtileri Nelerdir? Ülser Tedavisi ve Ülser Diyeti

Fransız Askısı Nedir? Nasıl Uygulanır? İşlemin Avantajları Nelerdir?

Masseter Botoksu (Çene Botoksu) Nedir? Neden ve Nasıl Yapılır?

Varikosel Nedir? Varikosel Belirtileri Nelerdir? Varikosel Ameliyatı

Göz Altı Işık Dolgusu Nedir? Göz Altı Işık Dolgusu Öncesi Sonrası

Jawline (Çene) Dolgu Nedir? Nasıl Yapılır? Faydaları Nelerdir?

Kalça Estetiği Nedir? Neden, Nasıl ve Kimlere Uygulanır?

Gençlik Aşısı Nedir? Neden ve Nasıl Uygulanır? Faydası Nedir?

Dudak Dolgusu Nedir? Neden Uygulanır? Dudak Dolgusu Sonrası

Ozon Tedavisi Nedir? Ozon Tedavisi Faydaları Nelerdir?

Lipomatik Nedir? Lipomatik ile Liposuction (Yağ Aldırma)

Trigliserid Nedir? Trigliserid Yüksekliği Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Jinekomasti Nedir? Jinekomasti Belirtileri Nelerdir?

Karın Germe Ameliyatı Nedir? Neden ve Nasıl Yapılır?

Hollywood Yanağı (Bişektomi) Nedir? Neden ve Nasıl Yapılır?

Tenisçi Dirseği Nedir? Belirtileri, Egzersizleri ve Tedavisi

Topuk Dİkeni Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

ESWT (Şok Dalga Tedavisi) Nedir? Nasıl, Kimler İçin Yapılır?

Kinezyo Bant Nedir? Ne İşe Yarar?

Kardiyak Rehabilitasyon Nedir? Nasıl Uygulanır? Yararı Nedir?

Pediatrik Rehabilitasyon Nedir? Pediatrik Tedavi ve Uygulamaları

Ortopedik Rehabilitasyon Nedir? Neden ve Nasıl Uygulanır?

Nörolojik Rehabilitasyon ve Uygulamaları

Demans Nedir? Demans Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Manuel Tedavi Nedir? Nasıl, Kimler İçin Yapılır?

PRP Saç Nedir? Nasıl Uygulanır? Faydaları Nelerdir?

Tetik Parmak Hastalığı Nedir? Nedeni, Belirtileri, Tedavisi

Rotator Cuff Kasları Nedir? Rotator Kuf Sendromu Nedir?

Kalp Hastalıkları ve Korunma Yolları Nelerdir?

Check Up Nedir? Ne Zaman, Nasıl Yapılır?

Anjiyo Nedir? Nasıl, Hangi Durumlarda Yapılmalıdır?

Kuru İğne Tedavisi Nedir? Nasıl Uygulanır? Kimler için Uygundur?

Lenfödem Nedir? Tedavisi, Belirtileri Nelerdir?

Safra Kesesi Nedir? Safra Kesesi Taşı Belirtileri Nelerdir?

Kolesterol Nedir? Kolesterol Belirtileri, Kolesterol Tedavisi

COVID-19 Antijen Testi Nedir? Neden Yapılır?

Bademcik Nedir? Ne İşe Yarar? Bademcik Ameliyatı

Badem Göz Ameliyatı Nedir? Nasıl Yapılır?

Antikor Testi Nedir? Kimlere Yapılır? Antikor Testi ve COVID-19

Alerjik Rinit Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemi

Uyku Apnesi Nedir? Belirtileri, Nedenleri ve Tanı Yöntemleri

Kadınlarda İdrar Kaçırma Nedir?

Reflü Nedir? Belirtileri ve Tanı Yöntemleri Nelerdir?

Kısırlık (İnfertilite) Nedir? Belirtileri, Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Tiroit Nedir? Tiroit Belirtileri, Tanısı, Tiroit Hastalıkları ve Tedavisi

Diz Protezi Nedir? Diz Protezi Çeşitleri ve Ameliyatı

Depresyon Nedir? Çeşitleri, Belirtileri, Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kalça Protezi Nedir? Kalça Protez Ameliyatı Nasıl Yapılır?

Boyun Fıtığı Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tanı ve Tedavisi Nelerdir?

Geniz Eti Nedir? Neden Büyür? Geniz Eti Ameliyatı

Hemoroid Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Böbrek Taşı Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tanı ve Tedavisi

Boyun Düzleşmesi Nedir? Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi

Beyin Tümörü Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Beyin Kanaması Nedir? Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi

Epilepsi Nedir? A life Sağlık Grubu

Epilepsi Nedir? A life Sağlık Grubu

Epilepsi Nedir?

Epilepsi, beyin hücrelerinin anormal elektriksel aktivitelerinden kaynaklanan kronik bir nörolojik bozukluktur. Bu durum, tekrarlayan nöbetlerle karakterizedir. Nöbetler, beyin hücrelerinin normalden farklı bir şekilde aşırı ve senkronize bir şekilde ateşlemesi sonucu oluşur.

Epilepsi, çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Bunlar arasında beyin hasarı, tümörler, enfeksiyonlar, doğuştan gelen beyin anormallikleri, metabolik bozukluklar veya genetik faktörler bulunabilir. Ancak, birçok vakada epilepsi nedeni belirlenemeyebilir.

Epilepsi Belirtileri Nelerdir?

Epilepsi belirtileri, nöbetlerin çeşidine ve kişiden kişiye göre değişiklik gösterebilir. Bazı kişilerde nöbetler çok belirgin ve şiddetli olabilirken, diğerlerinde daha hafif ve az fark edilebilir olabilir. Epilepsinin belirtileri şunları içerebilir:

Bilinç değişiklikleri: Bilinç kaybı veya sersemlik hissi, nöbet sırasında ortaya çıkabilir. Kişi, çevresinde olup bitenlerden habersiz olabilir ve tepki veremez. Kas spazmları ve sarsıntılar: Nöbetler, ani ve kontrolsüz kas sertleşmelerine veya ritmik kas sarsıntılarına neden olabilir. Bu tip nöbetlere tonik-klonik (grand mal) nöbetler denir. Duyusal değişiklikler: Bazı kişiler, nöbet sırasında garip duyusal deneyimler yaşayabilir. Örneğin, şiddetli koku veya tat duyuları, uyuşma veya karıncalanma hissi gibi. Otomatik davranışlar: Bazı nöbetler sırasında kişi, otomatik olarak tekrarlayıcı, bilinçsiz hareketler yapabilir. Örneğin, dudak yalama, el çırpma, gezinme gibi. Görsel bozukluklar: Nöbetler, kişide geçici görme problemlerine yol açabilir. Flashtan sonra ışık huzmeleri, zigzag çizgiler veya bulanık görme gibi semptomlar oluşabilir. Psikolojik belirtiler: Nöbetler, kişinin duygusal durumunu etkileyebilir. Anksiyete, korku, depresyon gibi ruh hali değişiklikleri görülebilir. Nöbet sonrası halsizlik: Nöbetler sonrasında kişide yorgunluk, halsizlik ve kafa karışıklığı hissi olabilir. Bu durum, postiktal dönem olarak adlandırılır. Epilepsi Tedavileri Nelerdir?

Epilepsi tedavisi, nöbetleri kontrol altına almayı ve nöbetlerin sıklığını azaltmayı hedefler. Tedavi, genellikle ilaçlarla başlar ve çoğu epilepsi vakasında ilaç tedavisi etkili olur. Ancak, ilaçlara yanıt vermeyen veya ilaçların ciddi yan etkilere neden olduğu durumlarda diğer tedavi seçenekleri de düşünülebilir. Epilepsi tedavisi için kullanılan bazı yöntemler şunlardır:

İlaç Tedavisi: Antiepileptik ilaçlar, epilepsi nöbetlerini önlemede etkili olabilir. Farklı ilaçlar, farklı nöbet türlerine karşı etkili olabilir, bu nedenle hastaların durumlarına göre doktorları tarafından uygun ilaçlar seçilir ve dozları ayarlanır. İlaç tedavisine başlandıktan sonra düzenli takip ve doz ayarlamaları önemlidir. Cerrahi Müdahale: İlaç tedavisine yanıt vermeyen veya ciddi yan etkileri olan durumlarda cerrahi tedavi düşünülebilir. Cerrahi, epileptik nöbetlerin kaynağının beyindeki anormal bölgede bulunması durumunda düşünülür. Uygun adaylar için cerrahi, nöbetlerin kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir. Ketogenik Diyet: Özellikle çocuklarda tedavi seçeneklerinden biri de ketogenik diyet olabilir. Bu diyet, yüksek yağ, düşük karbonhidrat ve düşük protein içerir. Vücut ketozise girerek enerji için yağları kullanmaya başlar ve bazı nöbet türlerini kontrol altına almada etkili olabilir. Vagus Siniri Stimülasyonu (VSS): Bu yöntemde, vücut dışındaki bir cihaz, vagus sinirini uyararak nöbetleri kontrol altına almaya yardımcı olur. Özellikle ilaçlara yanıt vermeyen epilepsi hastalarında kullanılabilir. Nöromodülasyon Yöntemleri: Epileptik nöbetleri kontrol altına almada kullanılan diğer nöromodülasyon yöntemleri de mevcuttur. Bunlar arasında beyin stimülasyonu ve derin beyin stimülasyonu yer alır.

Epilepsi tedavisi, hastanın nöbet türüne, yaşına, sağlık durumuna ve diğer bireysel faktörlere göre özelleştirilir. Tedaviye düzenli olarak uymak, nöbetlerin kontrol altına alınmasında önemlidir. Tedavi sürecinde, hastaların doktorlarıyla yakın işbirliği içinde olmaları ve düzenli takip randevularına gitmeleri önemlidir.

Epilepsi Hangi Bölüm İlgilenir?

Epilepsi rahatsızlığı olan kişiler, nöroloji uzmanları tarafından muayene edilir ve tedavi edilir. Bu nedenle, Epilepsi ile ilgilenen bölüm nöroloji bölümüdür. Nöroloji, sinir sistemi hastalıklarının teşhis ve tedavisine odaklanan tıp dalıdır. Nörologlar, beyin, omurilik, sinirler ve kaslar gibi sinir sistemiyle ilgili sorunlarla ilgilenirler. Epilepsi de sinir sistemiyle ilgili bir hastalık olduğu için nöroloji uzmanları, epilepsi teşhisi ve tedavisi konusunda uzmanlaşmış hekimlerdir.

Eğer epilepsi belirtileri veya tanısı konusunda şüpheleriniz varsa, nöroloji uzmanına başvurarak detaylı bir değerlendirme ve tanı sürecine başlayabilirsiniz. Nörologlar, çeşitli testler ve görüntüleme yöntemleri kullanarak tanı koymak ve uygun tedavi planını oluşturmak için çalışırlar. Ayrıca, düzenli takip ve tedavi sürecinizde nöroloji uzmanınız size rehberlik edecektir.

Antiepileptik ilaçlar, epilepsi, Epilepsi belirtileri, Epilepsi cerrahisi, Epilepsi çeşitleri, Epilepsi nedenleri, epilepsi nedir, Epilepsi nöbetleri, Epilepsi noroloji, epilepsi tedavisi, Epilepsi teşhisi, Epilepsi ve çocuklar, Epilepsi ve hamilelik "
Tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik el kitabı - Google Книги

Tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik el kitabı - Google Книги

Tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik el kitabı

Günümüzde sağlık hizmetleri farklı meslek gruplarının birlikte koordineli bir şekilde hizmet verdiği ve yüksek teknolojinin kullanıldığı bir yapıya bürünmüştür. Tıbbi sekreterler bu sağlık ekibinin önemli bir parçası olarak sağlık kuruluşuna başvuran hastanın ilk başvuru anından taburcu olana kadar geçen sürecin tüm aşamalarında önemli görevler üstlenmektedir. Üstlendikleri görevleri en iyi şekilde yerine getirebilmesi için tıbbi sekreterlerin iyi bir eğitim almasının önemi her geçen gün artmaktadır.

Yurt dışında 1912’li yıllara kadar dayanan tıbbi dokümantasyon ve sekterlik eğitimi ülkemizde oldukça yenidir. Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Programı, ilk defa 1974-1975 eğitim öğretim döneminde Hacettepe Üniversitesi Sağlık Teknolojisi Yüksekokulu’nda 34 öğrenci ile hizmet vermeye başlamıştır. Ancak dönem sonunda bölümün kapatılmasına paralel olarak eğitim görmekte olan öğrencilerin 14’ü Hacettepe Üniversitesi’nde dört yıllık lisans eğitimi almak için aynı yıl açılan Hastane İdaresi Yüksekokulu’na 2. sınıftan başlatılmıştır.

Избранные страницы Содержание Часто встречающиеся слова и выражения Об авторе (2020)

1995 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü Arşiv Anabilim Dalı’ndan mezun olmuştur. 2006 yılında Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladıktan sonra 2008 yılında Ankara Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü’nde başladığı doktorayı 2013 yılında başarıyla bitirmiştir.

Mesleki hayatına 1997 yılında Başkent Üniversitesi Kütüpha-nesi’nde kütüphaneci olarak başlayan Yalçın, 2006-2009 yılları arasında Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkan yardımcılığı görevini yürüttükten sonra 2009 yılında İzmir Üniversitesi Kütüphanesi’nde kurucu müdür olarak göreve başlamıştır.

Akademik kariyerine 2017 yılından Doğuş Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Programı’nda öğretim üyesi olarak başlayan Yalçın, halen aynı programda program başkanlığı görevini yürütmektedir. Yalçın, bilgi ve belge yönetimi, tıbbi dokümantasyon, elektronik yayıncılık, yönetim bilgi sistemleri konularında çalışmalar yapmaktadır.

İstanbul-Kadıköy doğumlu. Balıkesir Üniversitesi’nde Sosyoloji lisans ve lisansüstü eğitimi yaptı. 2012-2013 yılında “Pedagojik Formasyon Eğitim Sertifikası” alarak iki yıl özel eğitim kurumlarında öğretmenlik yaptı. 2015 yılında İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde Sosyal Hizmet doktora eğitimine başlayan Süleymanoğlu Dinçer, İstanbul Üniversitesi’nde Çocuk Gelişimi lisans eğitimine devam etmektedir.

Lisans ve lisansüstü eğitimi sırasında “Balıkesir’deki polislerin imaj algısı” ve “Güney Marmara Bölgesi sosyal yapı araştırması” gibi araştırmalarda analist olarak görev yaptı. Lisans eğitimi süresince “çokkültürlülük”, “islamofobi”, “görsel medyada kadın imajı” konularında ve yüksek lisans döneminde “milliyetçilik”, “kadına yönelik şiddet” ve “iş ve istihdam” gibi konularda çalışmalar yürüttü. 2015 sonrası “sağlık iletişimi”, “gençlerle iletişim”, “gençlik ve değer ilişkisi”, “gençlerde kimlik arayışı ve aidiyet” ve “toplumsal cinsiyet” gibi konularda eğitim verdi.

2017 yılında Doğuş Üniversitesi’nde Sosyal Hizmetler Programı’nda öğretim görevlisi unvanıyla göreve başladı ve sosyal politika, sosyal sorunlar, yaşlı ve hasta bakım hizmetleri, sosyal hizmet mevzuatı, özel gereksinimli bireyler ve bakım, genel iletişim, girişimcilik gibi dersleri verdi.

Библиографические данные Название Tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik el kitabı Редакторы YUSUF YALÇIN , ROZA SÜLEYMANOĞLU DİNÇER Издатель Hiperlink eğit.ilet.yay.san.tic.ve ltd.sti., 2020 ISBN 605281621X, 9786052816219 Количество страниц Всего страниц: 400 &nbsp&nbsp Экспорт цитаты BiBTeX EndNote RefMan
Erken tanı gerekliliği - Cln2Connection

Erken tanı gerekliliği - Cln2Connection

CLN2 hastalığının belirtileri ve semptomları epilepsinin de ötesindedir

Referanslar: 1. Fietz M et al. Diagnosis of neuronal ceroid lipofuscinosis type 2 (CLN2 disease): Expert recommendations for early detection and laboratory diagnosis. Mol Genet Metab. 2016, 119:160–167 2. Williams RE et al. Expert opinion on the management of CLN2 disease. Poster session presented at: The 12th Annual WORLD Symposium, February – March 2016, San Diego, CA. 3. Chang M et al. CLN2. In: Mole S, Williams R, and Goebel H, eds. The neuronal ceroid lipofuscinoses (Batten Disease). 2nd ed. Oxford, United Kingdom: Oxford University Press, 2011:80-109. 4. Pérez-Poyato MS et al. Late infantile neuronal ceroid lipofuscinosis: mutations in the CLN2 gene and clinical course in Spanish patients. J Child Neurol. 2013,28:470-478. 5. Mole SE, Williams RE, and Goebel HH. Correlations between genotype, ultrastructural morphology and clinical phenotype in the neuronal ceroid lipofuscinoses. Neurogenetics. 2005,6:107-126.

GENEL BAKIŞ NCL hastalıkları CLN2 hastalığı Patofizyoloji Doğal seyir Erken tanı gerekliliği TESPİT VE TANI Belirtiler ve Semptomlar Erken belirtiler Laboratuvar testleri Ayırıcı tanı Klinik değerlendirmeler Yönetim hedefleri Önemli semptomların yönetilmesi Fizik tedavi ve adaptif teknikler Eğitsel destek, sosyal destek ve aile desteği Hasta savunma grupları Video kitaplığı © 2021 BioMarin International Ltd. Tüm Hakları Saklıdır. EU/CLN2/0873 Şubat 2021

Start typing and press Enter to search

"