Epilepsi: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Epilepsi: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Epilepsi: Tanı, Belirti ve Tedavisi

ÖZET: Bayılma özellikle bizim toplumumuzda sık karşılaşılan bir belirtidir. Ne yazık ki, bayılan hastaların çoğuna yanlış tanı konmaktadır. Epilepsi hastaları konversiyon, konversiyon hastaları epilepsi diye tedavi edilmektedir. Yanlış tanı yüksek maddi kayıplara, hastalığın kronikleşmesine ve hastaların topluma yük olmasına neden olmaktadır.

Tanım: Bayılma, beyne giden kan akışının azalması ya da beyin hücreleri arasındaki iletişimin bozulması sonucu kısa süreli ve geçici bilinç kaybı olarak tanımlanabilir. Hastalık olmaktan çok bir belirtidir, birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir.

Tansiyon düşüklüğüne bağlı bayılmalar: Yorgunluk, açlık, kalp hastalıkları, sıvı kaybı, kanama, ilaç yan etkisi, zehirlenme gibi nedenlerden dolayı kan basıncının düşmesiyle oluşan bayılmalardır. Bu tür bayılmalar genellikle ayaktayken ya da birden ayağa kalkılınca ortaya çıkar, kişi aniden yere düşer. Bayılma öncesinde genellikle soğuk terleme ve solgunluk vardır ancak ön belirtiler genellikle tedbir alınamayacak kadar kısa sürede ortaya çıkar. Kişinin bilinçsiz ve ani düşmesine bağlı yaralanmalar oluşabilir. Tehlikeli bir yaralanma olmamışsa ve kan basıncının geçici düşmesi dışında önemli bir neden yoksa hastanın sırtüstü yatırılarak ayaklarının kaldırılması beyne giden kan akımı artıracağından, hastada kısa sürede düzelme görülür.

Epileptik bayılmalar: Elektrik yüklü kabloların kısa devre yapmasına benzer bir şekilde, beyin hücreleri arasındaki iletişimin aniden bozulmasıyla oluşur. Bilinç kaybolur. Etkilenen beyin hücrelerinin uyardığı kaslarda kasılmalar meydana gelir. Travmatik, metabolik birçok nedenin tetiklemesiyle ya da tespit edilemeyen nedenler yüzünden epileptik bayılmalar oluşabilir.

Epilepsinin farklı klinik görünümler veren değişik tipleri vardır. Sık görülen bir tipininde, her hangi bir anda, otururken, araba kullanırken, uyurken, yüzerken, ani bir bilinç kaybı oluşur. Hafif bir çığlık sesi duyulabilir. Kişi ayaktaysa düşer, ağzında yiyecek varsa nefes borusuna kaçabilir, yüzüyorsa boğulabilir, mesanesi doluysa idrar kaçırabilir.

Bilinç kaybını izleyen saniyelerde tüm beden kaslarında kısa süreli şiddetli bir kasılma oluşur. Bu kasılma döneminde hastanın yumrukları sıkılmış, göz kapakları ve ağzı sıkıca kapalı vaziyettedir, dil dişler arasına sıkışabilir ve açmak mümkün olmaz. Birkaç saniye sürer.

Daha sonra kas grupları ritimli bir şekilde kasılıp gevşer (tonik-klonik kasılmalar). Göz kapakları ve ağız açılıp kapanır, tüm beden kasları kasılıp gevşer. Vücudu sıkıca bantlanmış bir kişinin yerde şiddetli ve güçlü bir şekilde çırpınmasına benzer bir görüntü oluşur. Bu dönem de genellikle bir dakikadan az sürer. Nefes alınamadığından morarma olur.

Kasılmalar bittikten birkaç saniye sonra, hasta hırıltılı ve kuvvetli şekilde ilk nefesini alır ve solunum kısa sürede normale döner. Ağız tükürükle dolu olduğu için salya akması ve yutkunmalar görülebilir. Bilinç tam olarak yerine gelmemiştir, hasta şaşkındır, ayağa kalkmaya çalışabilir, sendeler. Üstünü başını çekiştirme, sarılmaya çalışma gibi anlamsız hareketler görülür. Bu süre yaklaşık birkaç dakikadır.

Şaşkınlık dakikalar içerisinde normale dönmeye başlar ve genellikle hastanın uykuya dalmasıyla sonlanır. Nöbetin ardından genellikle yorgunluk ve kas ağrıları görülür. Bunun dışında çene ve omuz çıkıkları, yaralanmaya bağlı belirtiler, solunum borusuna yiyecek, tükürük vs. kaçmışsa öksürük görülebilir. Bu tablonun bilinmesi önemlidir çünkü psikiyatrik bozukluklarda görülen bayılmalar ile epileptik bayılmalar çok karıştırılır.

PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARDA GÖRÜLEN BAYILMALAR

Konversiyon: Konversiyon psikolojik bir savunma mekanizmasıdır. Güçlü bilinç dışı çatışmaların, bedensel bir belirti şekline dönüştürülmesi anlamında kullanılır. Böylece bilinçdışı çatışmanın şiddeti azaltılmış olur. Bedensel bir belirti şeklinde somutlaşan bilinçdışı çatışma ile uğraşmak daha kolay olacaktır. Psikojenik felçler, görmeme, işitme konversiyon bozukluğu başlığı altında toplanmıştır. Psikojenik bayılmalar da konversiyonun bir diğer tipini oluşturur.

Konversif bayılmalar hemen her yaşta görülebilirse de, genellikle genç yaşlarda, eğitim ve sosyoekonomik düzeyi düşük kesimlerde daha sıktır. Büyük oranda psikolojik bir örselenme ile ilişkilendirilir. Epilepsiden ayırt edilmesi zor olabilir.

Psikolojik bir sorunla karşılaşıldığında aniden bilinç kaybına benzer bir durum ortaya çıkar, hasta düşer ve epilepsiye benzer kasılmalar görülür. Gerçek bir bilinç kaybı yoktur.

Epileptik bayılmanın ne zaman ve nerede geleceği belli değildir. Konversif bayılmalar genellikle üzücü bir olay karşısında ve birilerinin yanında ortaya çıkar. Kronik olgular da bir neden olmasa da sık sık konversif bayılma görülebilir. Yıllardır günde birkaç kez bayılan hastalar vardır.

Epileptik bayılmalarda bilinç kaybı olduğu için, idrar kaçırma, düşmeye bağlı yaralanmalar, kırıklar gibi ciddi sonuçlar görülür. Konversif bayılmalarda gerçek bilinç kaybı yoktur, hasta konuşulanları duyduğundan söz edebilir. Genellikle yumuşak düşüşler şeklindedir ve bedende kalıcı iz bırakmaz.

Epilepside bilinç kaybı ve kasılmalar 1-2 dakikada olup biter. Kasılma nöbeti sonrasında bir süre şaşkınlık olur ve hasta genellikle uykuya dalar. Bunun tek istisnası çok nadiren ortaya çıkan “status epileptikus” tablosudur. Bu durumda kasılma dönemi çok uzun sürer, yaşamsal öneme haizdir ve yoğun bakım tedavisi gerektirir. Konversif bayılmalarda kasılma dönemleri 1-2 dakikadan çok daha uzun sürer. Sonrasında hasta genellikle ağlayarak kendine gelir ve rahatladığını ifade edebilir.

Epileptik bayılamalarda kasılma döneminin hemen sonrasında patolojik refleksler ortaya çıkar. Konversif bayılmalarda patolojik refleks olmaz. Patolojik refleks görülüp görülmediğini ancak bir tıp doktoru ayırt edebilir.

Konversif bayılma bilerek oluşturulmaz. Hastanın bayılarak bir kazanç sağlama amacı yoktur. Bilinçdışı işleyen bir savunma mekanizması ile ortaya çıkmaktadır.

Temaruz: Kişinin sorumluluktan kurtulmak, dersten kaçmak, rapor almak gibi somut bir kazanç için, bilerek bir hastalık tablosunu taklit etmesidir. Her türlü hastalık taklit edilebilir. Bayılma en sık taklit edilen belirtilerdendir. Bazıları gerçekmişçesine profesyonel davranabilir. Bir kazanç amacı olması ve bilerek oluşturulmasıyla konversiyondan ayrılır.

Yapay bozukluk: İstemli olarak hastalıkların taklit edilmesi yönüyle temaruza benzer. Temaruzda bir kazanç amacı var iken yapay bozuklukta bir kazanç amacı yoktur. Hastalık taklit edilmesinin tek amacı dikkat ve ilgi çekmektir. Her türlü ruhsal ya da tıbbi hastalık taklit edilebileceği gibi bayılma şeklinde klinik görünüm de ortaya çıkabilir.

Bayılmaların psikolojik kökenli olabileceğinin ipuçları nelerdir?

Defalarca bayılma olduğu halde bedende düşme ve çarpmaya bağlı yaralanma belirtilerinin olmaması, En azından ilk bayılmalar öncesinde psikolojik etkenlerin bulunması. Hastanın tam bir bilinç kaybı tanımlayamaması, nöbet esnasında konuşamadığını ancak sesleri duyduğunu söylemesi, Bayılmaların yalnızca hastanın yanında birileri varken görülmesi, süre, oluş şekli ve sonrası itibariyle epilepsiden farklı olması, Epileptik bayılmaya neden olabilecek herhangi bir nedenin bulunamamış olması, laboratuvar tetkiklerin, kafa içi görüntüleme sonuçlarının, EEG tetkikinin normal olması. Antiepileptik ilaç tedavilerine rağmen klinik yarar sağlanmamış olması.

Psikojenik bayılmaların epilepsiden ayırt edilmesini sağlayacak kolay bir yöntem bulunmamaktadır. En önemli araç EEG gibi görülse de, EEG normal olduğu halde epilepsi olabileceği gibi, EEG anormal olsa bile psikojenik bayılma olma olasılığı da mevcuttur. Hemen bayılma sonrası EEG çekilmesi ayırt edici olabilir ama bu hastane şartlarında bile gerçekleştirilmesi kolay bir yöntem değildir.

Aynı kişide psikojenik bayılma ve epilepsinin bir arada bulunma olasılığı meseleyi daha da karmaşık hale getirmektedir.

Doğru tanı ve tedavi için ailenin yapması gerekenler nelerdir?

Nöbetlerin ne zaman olduğu, nasıl başladığı, ne kadar sürdüğü, nasıl sonlandığı dikkatlice gözlenmeli ve mümkünse yazılmalıdır. Çevredekilerin ilk nöbetlerde bunu başarması mümkün olmayabilir ancak gerek epilepsi gerekse psikojenik bayılmalar tekrarladığı için zamanla bu kolay bir eylem haline gelir. Günümüz koşullarında her evde ya da çoğu cep telefonunda kamera bulunmaktadır. Mümkünse birkaç nöbet kaydedilmeli ve doktorla paylaşılmalıdır. Tedavi mutlaka tıp bilimi çerçevesinde aranmalıdır. Bayılmaların çaresi nöroloji (epilepsi), psikiyatri (psikojenik bayılmalar) ve dahiliye-kardiolojide aranırsa, hemen tamamına çözüm bulunabilir. Tıp dışı çözüm arayışları bazı psikojenik bayılma tiplerinde kısa sürede fayda gösteren kolay bir çözüm gibi dursa da, meselenin daha da karmaşık hale gelmesine ve uygun tedavinin gecikmesine neden olmaktan başka bir işe yaramaz. Epileptik de olsa, psikojenik de olsa, düzenli tedavi gereği unutulmamalıdır. Her iki bayılma türünde de kısa sürede sonuç alınabilir. Sonuç alınmayan olgularda doktorunuzun tanıyı gözden geçirmesi, gerekirse meslektaşlarından görüş alması ve daha etkili tedavi yöntemleri devreye sokması beklenir. Uzun süre tedaviye rağmen sonuç alınamıyor ve doktorunuz bunu size açıklayamıyor ise farklı görüşlere başvurmak gerekebilir. Ancak bu doktordan doktora gezmek olarak anlaşılmamalı, tam tersi bir doktora bağlanmanın daha yararlı olduğu unutulmamalıdır. Sadece sonuç alınamayan ve bu durumun tıbbi açıdan mantıklı bir açıklamasının yapılamadığı durumlarda başka bir doktora görünmekte fayda vardır.

Olgu 1: 35 yaşında, erkek, ilkokul mezunu, evli. Son iki yıldır özellikle iş ortamında görülen bayılmalar tanımlıyor. Aile çatışmaları olduğunu, iş ortamında koşulların zor olduğunu ifade ediyor. Patronu tarafından, bunaldığı için bayıldığı düşünülerek psikiyatriste yollandığı ve ilaç tedavisine başlandığı anlaşılıyor. Tedaviden yarar görmeyince nörolojik açıdan incelenmiş, beyin tomografisi ve EEG normal bulunmuş. İlaç değiştirilerek kontrole çağırılmış. Her defasında başka bir doktorla karşılaşmış ve benzer tedaviler uygulanmış. Bayılmaları düzelmediği için hafif işlerde görevlendirilmiş.

Hastanın bayılma öyküsü dikkatlice değerlendirildi, epilepsi olabileceği yönünde veriler mevcuttu. Psikiyatrik ilaçları usulüne uygun olarak kesildi. Bayılma olursa bayılmayı gören kişiyle kontrole gelmesi ve mümkünse bayılmanın kaydedilmesi önerildi. Kontrol muayenesinde bulgular epilepsi yönünde idi ve hastanın nörolog kontrolünde uygun tedavi alması sağlandı. Bayılmalar sona erdiği tarafıma iletildi. (epilepsi olduğu halde konversiyon tedavisi gören hasta)

OLGU 2: Lise son sınıf öğrencisi, erkek. Ailesine çok düşkün olduğu, ancak koşullar gereği yatılı okumak zorunda kaldığı, buna rağmen başarılı bir öğrenci olduğu anlaşılıyor. 2 yıl öncesinden itibaren bayılmalarının başladığı ve giderek arttığı ifade ediliyor. Defalarca okuldan ambulansla hastaneye götürüldüğü, hastanın bu durumdan çok utandığı, okul başarısının düştüğü, epilepsi tanısı ile ilaçlar başlandığı ancak bayılmalarının düzelmediği anlaşılıyor. Daha güçlü epileptik tedavilere ve yoğun bakımda kontrol edilmesine rağmen düzelme olmayınca başka bir doktora yönlendirildiği ifade ediliyor.

Epilepsi konusunda deneyimli bir nörologun isteği üzerine hastayı değerlendirdiğimde, bayılmalarının konversiyon bozukluğu ile uyumlu olduğu kanaatine vardım. Epilepsi ilaçları nörolog tarafından azaltılarak kesildi. Hastanın psikiyatrik tedaviye tepkili olmasından dolayı, başlangıçta sağlıklı bir hasta hekim ilişkisi kurulmasına ağırlık verdim. Aile ile yakın işbirliği içerisinde, bir takım davranışçı önerilerde bulundum. Birkaç görüşme sonrasında bayılmalar sona erdi. (konversiyon olduğu halde epilepsi tedavisi gören hasta)

OLGU 3: 24 yaşında, erkek, ilkokul mezunu, 3 aylık asker. Bayılma şikayeti ile başvurdu. Çocukluktan itibaren mental gelişiminin yaşıtlarına oranla kısmen geri kaldığı, ilkokulu destekle bitirdiği, bir meslek edinemediği, sıkıntılı durumlarda bayıldığı ama hiç tedaviye götürülmediği, askere geldikten sonra bayılmalarının arttığı bu nedenle önemli görevler verilemediği anlaşılmakta. Refakat eden arkadaşları numara yaptığını ifade ediyor. (mental retardasyon + konversiyon bozukluğu).

OLGU 4: 22 yaşında, erkek, bekar, lise mezunu, 6 aylık asker. Bayıldığı ve kafasını çarptığı için acil servise getirildiği, nöroloji kliniğinde yatırılarak gözlendiği ve tetkiklerinde bir anormallik bulunmadığı yattığı süre içerisinde bayılması olmadığı anlaşılıyor. Taburcu edildikten sonra da bayılmalarının sürdüğü, birkaç kez tuvalette baygın ve kötü bir vaziyette bulunması üzerinde yeniden yatırıldığı nöroloji kliniğinde 2 nöbetinin gözlendiği ve bunların epileptik olmadığına karar verildiği belirtiliyor. Psikiyatri servisinde de birkaç kez bayılma nöbetleri gözlendi. Bir nöbet sonrasında burnunda ve yüzünde kanama, bir diğer nöbetinde idrar kaçırma olduğu görüldü ama diğer bulgular epilepsi ile uyumlu değildi. Daha sonra yapılan görüşmelerde, kişinin askerlikten kurtulmak için epilepsi taklidi yaptığı anlaşıldı. (epilepsiyi taklit ederek askerlikten kurtulmak isteyen temaruz olgusu).

Tan - HASTALAR İÇİN

Tan - HASTALAR İÇİN

Epilepsi


Epilepsi tek bir hastalık olmayıp farklı nedenlere bağlı olarak geçici davranış ve/veya şuur değişikliği şeklinde ortaya çıkan ve tekrarlayan nöbetleri tanımlar. Nedeni beyinde ani, anormal ve aşırı bir elektriksel aktivitenin oluşmasıdır. Her yaşta ve her iki cinsiyette görülebilir.

Epilepsi nöbetlerine genetik yatkınlık, zor doğum öyküsü, bebeklikte özellikle uzun ve tek taraflı ateşli havale geçirme, şiddetli kafa travmaları, metabolik bozukluklar, bağımlı kişilerde alkol veya ilacın aniden kesilmesi, beyin tümörleri, felçler sonrası, beyin ve beyinzarı iltihapları (ensefalitler-menejitler), gebelik zehirlenmeleri, beyin damar anomalileri gibi çok sayıda durum neden olabilir.

Belirti ve Bulgular

Nöbet tipine göre değişkenlik gösterir. Ayakta durarak atlatılan saniyeler veya birkaç dakika süren boş bakma şeklinde şuur kayıpları olabileceği gibi, hastanın düşmesine yol açan, kasılma, çırpınmalar, idrar kaçırma, dil ısırmalarının eşlik ettiği yaralanmalara yol açan daha ağır nöbet tipleri de vardır (jeneralize nöbetler). Hastalar bazen nöbetin geleceğini anlayabilir (aura) ve kendini kollayabilir. Beynin temporal bölgesinden kaynaklanan nöbetlerde şuur kaybı ile birlikte ağızda çiğneme hareketleri, ellerde bazı otomatik hareketler (otomatizmalar) ortaya çıkabilir (kompleks nöbetler). Bazen şuur kaybı olmaksızın bazı garip hisler veya algı bozuklukları veya tek taraflı kasılmalar olur (basit nöbetler). Bazı nöbetler sadece uykuda olduğundan epilepsi hasta tarafından fark edilmeyebilir. Aile ve nöbeti görenlerden alınan hikaye bu nedenle çok değerlidir. Nöbetlerin 5 dakikadan uzun sürmesi durumuna ‘status epileptikus’ denir ve acil müdahale gerektirir.

Tanı

Hasta veya nöbeti görenlerden ayrıntılı bir öykü alınmalıdır. Beyin elektrik dalgalarının kaydedildiği elektroensefalografi (EEG) tetkiki ile nöbet sırasında veya nöbetler arasında anormal elektriksel aktiviteler gösterilmeye çalışılır. Video EEG monitorizasyon tekniği ile hastayı yatırarak günlerce EEG çekmek ve nöbetleri kaydetmek mümkündür. Manyetik resonans görüntüleme (MRG) ve beyin tomografisi (BT) tetkikleri ile beyindeki anormallikler saptanabilir.

Tedavi

Nedeni biliniyorsa altta yatan nedenin tedavisi planlanır. Diğer yandan nöbetlerin kontrolü için nöbet önleyici (antiepileptik) ilaçlar başlanması gerekebilir. Hastanın bu ilaçları önerilen şekilde düzenli kullanması çok önemlidir. Tedaviye yanıta göre ilaç dozları ve alımı düzenlenir, bazen birden çok epilepsi ilaçlarının aynı anda kullanılması gerekebilir. İlaçların etkin olarak kullanılmasına rağmen nöbetler oluyorsa hastanın epilepsi konusunda özelleşmiş bir merkezde yatırılarak incelenmesi gerekir. Bu merkezlerde video EEG monitorizasyon ile epilepsi tipinin daha ayrıntılı saptanması veya epilepsi dışı nedenlerin ortaya konulması mümkün olabilmektedir. Bu incelemeler sonucu epilepsi hastalarının uygun bir grubuna epilepsi cerrahisi uygulanabilmektedir.

Seyir

Epilepsi nedeni ve tipine göre seyir değişir. Örneğin bazı epilepsi tipleri yalnızca belli bir yaş döneminde görülür ve sonradan geçebilirler. Genelde epilepsi hastalarının büyük çoğunluğu uygun doz ve şekilde ilaçlarını alırlarken nöbet geçirmezler. Belli bir süre nöbet geçirmeyen hastalarda doktor gözetiminde ilacın yavaşça kesilmesi gündeme gelebilir.

"
Fokal ve Multifokal Nöbetler, Fokal Yapısal Epilepsiler | Makale | Türkiye Klinikleri

Fokal ve Multifokal Nöbetler, Fokal Yapısal Epilepsiler | Makale | Türkiye Klinikleri

Çocukluk Çağı Epilepsileri


Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Fokal ve Multifokal Nöbetler, Fokal Yapısal Epilepsiler Focal and Multifocal Seizures, Focal Structural Epilepsies

Selcan ÖZTÜRK a , Mehmet CANPOLAT a ,Sefer KUMANDAŞ b
a Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Nörolojisi BD, Kayseri, TÜRKİYE
b Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Nörolojisi BD, Emekli Öğr. Üyesi, Kayseri, TÜRKİYE

Öztürk S, Canpolat M, Kumandaş S. Fokal ve multifokal nöbetler, fokal yapısal epilepsiler. Kumandaş S, Canpolat M, editörler. Çocukluk Çağı Epilepsileri. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri, 2020. p.96-108.

Makale Dili: TR

ÖZET
Fokal epilepsi, beyinde bir hemisfere sınırlı lokal bir alandan kaynaklanan epilepsilerdir. Ayrıntılı bir anamnez, fizik muayeneden sonra, fokal epilepsi düşünülüyorsa, bir sonraki adım interiktal EEG çekimi ve kranial görüntülemedir. Fokal epilepsilerin klinik belirtileri, nöbet odağına ve çocuğun yaşına bağlı olarak değişir. Semiyolojisi, prodrom (öncü belirtiler), aura, bilinç değişiklikleri, amnezi ve otomatizmalar nöbet odağı hakkında önemli ipuçları verir. Yaşa bağlı olarak aura, otomatizma, distonik postür, sekonder jeneralizasyon ve tepkisizlik artarken, klonik jerkler ve tonik postür azalmaktadır. Tedavideki hedef, hayat kalitesini bozmayan, en az yan etkiye sahip antiepileptikler ile nöbet kontrolünü sağlamaktır. Antiepileptik ilaçlara dirençli olan seçilmiş vakalarda cerrahi bir diğer tedavi seçeneğidir. Bu bölümde fokal nöbetlerde etiyoloji, epidemiyoloji, sınıflama, klinik bulgular, ayırıcı tanı ve tedavi tartışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Çocuk, epilepsi, fokal nöbet

ABSTRACT
Focal epilepsy is caused by a local area of the brain confined to a hemisphere. A detailed anamnesis and physical examination is paramount for focal seizures, and after the consideration of focal seizures, next step will be interictal EEG extraction and cranial imaging. The clinical symptoms of focal epilepsies has quite different manifestations and all these components depends on the epileptic focus and age of the child. Semiology, prodrome (leading symptoms), aura, changes in consciousness, amnesia and automatisms give important clues about seizure focus. The symptoms of seizures like aura, automatism, dystonic posture, secondary generalization and non-responsiveness are increases with older ages, on the contrary, clonic jerks and tonic postures are usually decreases with age. The main purpose of treatment is to control seizures and antiepileptics with minimal side effects that do not interfere with the treatment of life. Surgery is only a consideration for very severe, intractable cases in which medical treatment doesn't work. In this paper, etiology, epidemiology, classification, clinical findings, differential diagnosis and treatments of focal seizures will be discussed.

Keywords: Child, epilepsies, focal seizures

.: Güncel .: İşlem Listesi İletişim Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. .: Adres

Türkocağı Caddesi No:30 06520 Balgat / ANKARA
Telefon: +90 312 286 56 56
Faks: +90 312 220 04 70
E-posta: info@turkiyeklinikleri.com

.: Yazı İşleri Servisi Telefon: +90 312 286 56 56/ 2
E-posta: yaziisleri@turkiyeklinikleri.com .: İngilizce Dil Redaksiyonu Telefon: +90 312 286 56 56/ 145
E-posta: tkyayindestek@turkiyeklinikleri.com .: Reklam Servisi Telefon: +90 312 286 56 56/ 142
E-posta: reklam@turkiyeklinikleri.com .: Abone ve Halkla İlişkiler Servisi Telefon: +90 312 286 56 56/ 118
E-posta: abone@turkiyeklinikleri.com .: Müşteri Hizmetleri Telefon: +90 312 286 56 56/ 118
E-posta: satisdestek@turkiyeklinikleri.com

1. KULLANIM KOŞULLARI

1.1. http://www.turkiyeklinikleri.com alan adından veya bu alan adına bağlı alt alan adlarından ulaşılan internet sayfalarını (Hepsi birden kısaca "SİTE" olarak anılacaktır) kullanmak için lütfen aşağıda yazılı koşulları okuyunuz. Bu koşulları kabul etmediğiniz takdirde "SİTE"yi kullanmaktan vazgeçiniz. "SİTE" sahibi bu "SİTE"de yer alan veya alacak olan bilgileri, formları, içeriği, "SİTE"'yi, "SİTE" kullanma koşullarını dilediği zaman değiştirme hakkını saklı tutmaktadır.

1.2. Bu "SİTE"'nin sahibi Türkocağı cad. No:30, 06520 Balgat Ankara adresinde ikamet eden Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.'dir (bundan böyle kısaca "Türkiye Klinikleri" olarak anılacaktır). "SİTE"'de sunulan hizmetler "Türkiye Klinikleri" tarafından sağlanmaktadır.

1.3. Bu "SİTE"'de sunulan hizmetlerden belirli bir bedel ödeyerek ya da bedelsiz olarak yararlananlar veya herhangi bir şekilde "SİTE"ye erişim sağlayan her gerçek ve tüzel kişi aşağıdaki kullanım koşullarını kabul etmiş sayılmaktadır. İşbu sözleşme içinde belirtilen koşulları "Türkiye Klinikleri" dilediği zaman değiştirebilir. Bu değişiklikler periyodik olarak "SİTE"'da yayınlanacak ve yayınlandığı tarihte geçerli olacaktır. "Türkiye Klinikleri" tarafından işbu sözleşme hükümlerinde yapılan her değişikliği "SİTE" hizmetlerinden yararlanan ve "SİTE"ye erişim sağlayan her gerçek ve tüzel kişi önceden kabul etmiş sayılmaktadır.

1.4. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" 30.03.2014 tarihinde en son değişiklik yapılarak ve web sitesi üzerinden yayınlanarak, "SİTE"yi kullanan her kişi tarafından erişimi mümkün kılınıp yürürlülüğe konmuştur. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" ayrıca, "Türkiye Klinikleri" hizmetlerinden belli bir bedel ödeyerek veya ödemeden yararlanacak olan kullanıcılarla yapılmış ve/veya yapılacak olan her türlü "KULLANICI Sözleşmesi"nin de ayrılmaz bir parçasıdır.

2.1. "SİTE" : "Türkiye Klinikleri" tarafından belirlenen çerçeve içerisinde çeşitli hizmetlerin ve içeriklerin sunulduğu çevrimiçi (on-line) ortamdan http://www.turkiyeklinikleri.com alan adından ve/veya bu alan adına bağlı alt alan adlarından erişimi mümkün olan web sitesi.

2.2. KULLANICI : "SİTE"ye çevrimiçi (on-line) ortamdan erişen her gerçek ve tüzel kişi.

2.3. LİNK : "SİTE" üzerinden bir başka web sitesine, dosyalara, içeriğe veya başka bir web sitesinden "SİTE"ye, dosyalara ve içeriğe erişimi mümkün kılan bağlantı.

2.4. İÇERİK : "Türkiye Klinikleri" "SİTE"yi ve /veya herhangi bir web sitesinden yayınlanan veya erişimi mümkün olan her türlü bilgi, dosya, resim, rakam, fiyat v.b görsel, yazınsal ve işitsel imgeler.

2.5. "KULLANICI SÖZLEŞMESİ" : "Türkiye Klinikleri"nin sunacağı özel nitelikteki hizmetlerden yararlanacak olan gerçek ve/veya tüzel kişilerle "Türkiye Klinikleri" arasında elektronik ortamda akdedilen sözleşme.

3. HİZMETLERİN KAPSAMI

3.1. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" üzerinden sunacağı hizmetlerin kapsamını ve niteliğini belirlemekte tamamen serbesttir.

3.2. "Türkiye Klinikleri" "SİTE" bünyesinde sunulacak servislerden yararlanabilmek için, "KULLANICI"nın "Türkiye Klinikleri" tarafından belirlenecek özellikleri taşıması gereklidir. "Türkiye Klinikleri", bu gerekliliği tek taraflı olarak dilediği zaman değiştirebilir.

3.3. "Türkiye Klinikleri"nin "SİTE" üzerinden belirli bir ücret karşılığı veya ücretsiz olarak vereceği hizmetler sınırlı sayıda olmamak üzere,

- Sağlık sektörüne yönelik bilimsel makaleler, kitaplar ve bilgilendirici yayınları sağlamak.

- - Bilimsel dergilere yönelik makale hazırlama aşamasında biçimsel, istatistikî ve editöryal destek sağlamak.

4. GENEL HÜKÜMLER

4.1. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" dâhilinde erişime açtığı hizmetler ve içeriklerden hangisinin ücrete tabi olacağını belirlemekte tamamen serbesttir.

4.2. " Türkiye Klinikleri"'nin sunduğu hizmetlerden yararlananlar ve siteyi kullananlar, yalnızca hukuka uygun ve şahsi amaçlarla "SİTE" üzerinde işlem yapabilirler. Kullanıcıların, "SİTE" dâhilinde yaptığı her işlem ve eylemdeki hukuki ve cezai sorumluluk kendilerine aittir. Her KULLANICI, "Türkiye Klinikleri"nin ve/veya başka bir üçüncü şahsın haklarına tecavüz teşkil edecek nitelikteki herhangi bir iş ve eylemde bulunmayacağını, yazılı, görsel ve işitsel bilgileri açıklamayacağını, "Türkiye Klinikleri"ne açıkladığı ve/veya "SİTE"ye gönderdiği her türlü yazılı, görsel ve işitsel bilginin "Türkiye Klinikleri"ne açıkladığı ve/veya "SİTE"ye gönderdiği sırada her türlü biçimde kullanılması, işlenmesi, saklanması, açıklanması ve üçüncü kişilere karşı ifşa edilmesi konusunda münhasır hak sahibi olduğunu kabul, beyan ve taahhüt eder. "KULLANICI" "SİTE" dâhilinde bulunan resimleri, metinleri, görsel ve işitsel imgeleri, video klipleri, dosyaları, veritabanları, katalogları ve listeleri çoğaltmayacağı, kopyalamayacağı, dağıtmayacağı, işlemeyeceğini, gerek bu eylemleri ile gerekse de başka yollarla "Türkiye Klinikleri" ile doğrudan ve/veya dolaylı olarak rekabete girmeyeceğini kabul ve taahhüt etmektedir.

4.3. "SİTE" dâhilinde üçüncü kişiler tarafından sağlanan hizmetlerden ve yayınlanan içeriklerden dolayı "Türkiye Klinikleri"nin, işbirliği içinde bulunduğu kurumların, "Türkiye Klinikleri" çalışanlarının ve yöneticilerinin, "Türkiye Klinikleri" yetkili satıcılarının sorumluluğu bulunmamaktadır. Herhangi bir üçüncü kişi tarafından sağlanan ve yayınlanan bilgilerin, içeriklerin, görsel ve işitsel imgelerin doğruluğu ve hukuka uygunluğunun taahhüdü bütünüyle bu eylemleri gerçekleştiren üçüncü kişilerin sorumluluğundadır. "Türkiye Klinikleri", üçüncü kişiler tarafından sağlanan hizmetlerin ve içeriklerin güvenliğini, doğruluğunu ve hukuka uygunluğunu taahhüt ve garanti etmemektedir.

4.4. "KULLANICI"lar, "SİTE"yi kullanarak, "Türkiye Klinikleri"nin, diğer "KULLANICI"ların ve üçüncü kişilerin aleyhine hiçbir faaliyette bulunamazlar. "KULLANICI"ların işbu "SİTE Kullanım Koşulları" hükümlerine ve hukuka aykırı olarak gerçekleştirdikleri "SİTE" üzerindeki faaliyetler nedeniyle üçüncü kişilerin uğradıkları veya uğrayabilecekleri zararlardan dolayı "Türkiye Klinikleri"nin doğrudan ve/veya dolaylı hiçbir sorumluluğu yoktur.

4.5. "KULLANICI"lar, "SİTE" dâhilinde kendileri tarafından sağlanan bilgilerin ve içeriklerin doğru ve hukuka uygun olduğunu kabul ve taahhüt etmektedirler. "Türkiye Klinikleri", "KULLANICI"lar tarafından "Türkiye Klinikleri"ne iletilen veya "SİTE" üzerinden kendileri tarafından yüklenen, değiştirilen ve sağlanan bilgilerin ve içeriklerin doğruluğunu araştırma, bu bilgi ve içeriklerin güvenli, doğru ve hukuka uygun olduğunu taahhüt ve garanti etmekle yükümlü ve sorumlu değildir.

4.6. "KULLANICI"lar, "SİTE" dâhilinde Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca haksız rekabete yol açacak faaliyetlerde bulunmayacağını, "Türkiye Klinikleri"nin ve üçüncü kişilerin şahsi ve ticari itibarı sarsacak, kişilik haklarına tecavüz ve taarruz edecek fiilleri gerçekleştirmeyeceğini kabul ve taahhüt etmektedir.

4.7. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" dâhilinde sunulan hizmetleri ve içerikleri her zaman değiştirebilme hakkını saklı tutmaktadır. "Türkiye Klinikleri", bu hakkını hiçbir bildirimde bulunmadan ve önel vermeden kullanabilir. "KULLANICI"lar, "Türkiye Klinikleri"nin talep ettiği değişiklik ve/veya düzeltmeleri ivedi olarak yerine getirmek zorundadırlar. "Türkiye Klinikleri" tarafından talep edilen değişiklik ve/veya düzeltme istekleri gerekli görüldüğü takdirde "Türkiye Klinikleri" tarafından yapılabilir. "Türkiye Klinikleri" tarafından talep edilen değişiklik ve/veya düzeltme taleplerinin, "KULLANICI"lar tarafından zamanında yerine getirilmemesi sebebiyle doğan veya doğabilecek zararlar, hukuki ve cezai sorumluluklar tamamen kullanıcılara aittir.

4.8. "SİTE" üzerinden, "Türkiye Klinikleri"nin kendi kontrolünde olmayan ve başkaca üçüncü kişilerin sahip olduğu ve işlettiği başka web sitelerine ve/veya "İÇERİK"lere ve/veya dosyalara link verebilir. Bu link'ler sadece referans kolaylığı nedeniyle sağlanmış olup ilgili web sitesini veya işleten kişiyi desteklemek amacıyla veya web sitesi veya içerdiği bilgilere yönelik herhangi bir türde bir beyan veya garanti niteliği taşımamaktadır. "SİTE" üzerindeki linkler vasıtasıyla erişilen web siteleri, dosyalar ve içerikler, bu linkler vasıtasıyla erişilen web sitelerinden sunulan hizmetler veya ürünler veya bunların içeriği hakkında "Türkiye Klinikleri"nin herhangi bir sorumluluğu yoktur.

4.9. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" üzerinden "KULLANICILAR" tarafından kendisine iletilen bilgileri "Gizlilik Politikası" ve "KULLANICI Sözleşmesi" hükümleri doğrultusunda kullanabilir. Bu bilgileri işleyebilir, bir veritabanı üzerinde tasnif edip muhafaza edebilir. "Türkiye Klinikleri" aynı zamanda, KULLANICI veya ziyaret edenin kimliği, adresi, elektronik posta adresi, telefonu, IP adresi, "SİTE"nin hangi bölümlerini ziyaret ettiği, domain tipi, tarayıcı (browser) tipi, tarih ve saat gibi bilgileri de istatistiki değerlendirme ve kişiye yönelik hizmetler sunma gibi amaçlarla kullanabilir.

5. FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI

5.1. Bu "SİTE" dâhilinde erişilen veya hukuka uygun olarak kullanıcılar tarafından sağlanan bilgiler ve bu "SİTE"nin (sınırlı olmamak kaydıyla tasarım, metin, imge, html kodu ve diğer kodlar) tüm elemanları (Hepsi birden "Türkiye Klinikleri"nin telif haklarına tabi çalışmaları olarak anılacaktır) "Türkiye Klinikleri"ne aittir. Kullanıcılar, "Türkiye Klinikleri" hizmetlerini, "Türkiye Klinikleri" bilgilerini ve "Türkiye Klinikleri"nin telif haklarına tabi çalışmalarını yeniden satmak, işlemek, paylaşmak, dağıtmak, sergilemek veya başkasının "Türkiye Klinikleri"nin hizmetlerine erişmesi veya kullanmasına izin vermek hakkına sahip değildirler. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" dâhilinde "Türkiye Klinikleri" tarafından sarahaten izin verilen durumlar haricinde "Türkiye Klinikleri"nin telif haklarına tabi çalışmalarını çoğaltamaz, işleyemez, dağıtamaz veya bunlardan türemiş çalışmalar yapamaz veya hazırlayamaz.

5.2. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" dâhilinde "Türkiye Klinikleri" tarafından sarahaten yetki verilmediği hallerde "Türkiye Klinikleri", "Türkiye Klinikleri" hizmetleri, "Türkiye Klinikleri" bilgileri , "Türkiye Klinikleri" telif haklarına tabi çalışmaları, "Türkiye Klinikleri" ticari markaları, "Türkiye Klinikleri" ticari görünümü veya bu SİTE vasıtasıyla sağladığı başkaca varlık ve bilgilere yönelik tüm haklarını saklı tutmaktadır.

6. SİTE KULLANIM KOŞULLARINDA DEĞİŞİKLİKLER

"Türkiye Klinikleri", tamamen kendi takdirine bağlı olarak işbu "SİTE Kullanım Koşulları"nı herhangi bir zamanda "SİTE"'da ilan ederek değiştirebilir. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları"nın değişen hükümleri, ilan edildikleri tarihte geçerlilik kazanacaktır. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" kullanıcının tek taraflı beyanları ile değiştirilemez.

7. MUCBİR SEBEPLER

Hukuken mücbir sebep sayılan tüm durumlarda, "Türkiye Klinikleri" işbu "SİTE Kullanım Koşulları", gizlilik politikası ve "KULLANICI Sözleşmesi"nden herhangi birini geç ifa etme veya ifa etmeme nedeniyle yükümlü değildir. Bu ve bunun gibi durumlar, "Türkiye Klinikleri" açısından, gecikme veya ifa etmeme veya temerrüt addedilmeyecek veya bu durumlar için "Türkiye Klinikleri"nin herhangi bir tazminat yükümlülüğü doğmayacaktır. "Mücbir sebep" terimi, ilgili tarafın makul kontrolü haricinde ve "Türkiye Klinikleri"nin gerekli özeni göstermesine rağmen önleyemediği olaylar olarak yorumlanacaktır. Bunu yanında sınırlı olmamak koşuluyla, doğal afet, isyan, savaş, grev, iletişim sorunları, altyapı ve internet arızaları, elektrik kesintisi ve kötü hava koşulları gibi durumlar mücbir sebep olaylarına dâhildir.

8. UYGULANACAK HUKUK VE YETKİ

İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" uygulanmasında, yorumlanmasında ve bu "SİTE Kullanım Koşulları" dâhilinde doğan hukuki ilişkilerin yönetiminde yabancılık unsuru bulunması durumunda Türk kanunlar ihtilafı kuralları hariç olmak üzere Türk Hukuku uygulanacaktır. İşbu sözleşmeden dolayı doğan veya doğabilecek her türlü ihtilafın hallinde Ankara Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir.

9. YÜRÜRLÜLÜK VE KABUL

İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" "Türkiye Klinikleri" tarafından "SİTE" içersinde ilan edildiği tarihte yürürlülük kazanır. Kullanıcılar, işbu sözleşme hükümlerini "SİTE"yi kullanmakla kabul etmiş olmaktadırlar. "Türkiye Klinikleri", dilediği zaman iş bu sözleşme hükümlerinde değişikliğe gidebilir ve değişiklikler sürüm numarası ve değişiklik tarihi belirtilerek "SİTE" üzerinde yayınlandığı tarihte yürürlülüğe girer.

Gizlilik Bildirimi

→ Sitemizi ziyaret etmeden önce aşağıda yazılı kullanım ilkelerini mutlaka okumanızı öneririz. Bu şartları kabul etmeniz halinde sitemizden faydalanırken kurallarımıza uymanız yararınıza olacaktır. Lütfen Kullanım İlkelerimizin tamamını okuyunuz.

→ www.turkiyeklinikleri.com Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ye ait hekimleri sağlık alanında bilgilendirmeye yönelik hazırlanmış bir web sitesidir.

→ www.turkiyeklinikleri.com kullanıcılarının kimliklerine, adreslerine, hizmet sağlayıcılarına ve benzeri bilgilerine erişemez. Bu bilgileri kullanıcılar isterse formlar yoluyla siteye gönderebilirler. Ancak, www.turkiyeklinikleri.com donanım ve yazılım bilgilerinizi toplayabilir. Bu bilgiler arasında şunlar yer alır: IP adresiniz, tarayıcı türü, işletim sistemi, etki alan adı, erişim süreleri ve ilgili web adresleri. www.turkiyeklinikleri.com kullanıcılardan aldığı kişisel bilgileri (isminiz, elektronik posta adresiniz, ev ve iş adresiniz, telefon numaranız, vb.) üçüncü bir kuruma satamaz, kamuoyuna yayınlayamaz, site içinde tutamaz. Alınan bilgiler sitenin ziyaretçi profili, raporlama ve hizmetlerin tanıtımına kaynak olması için yönlendirici özellik taşır.

→ www.turkiyeklinikleri.com sizden aldığı bilgileri şu amaçlar için kullanır:

-Web sitesini iyileştirmek,geliştirmek ve kaliteyi korumak,

-Ziyaretçi profili ve genel istatistik veriler oluşturmak,

-Ziyaretçilerin sitemizi nasıl kullandığı ile ilgili eğilimlerini belirlemek,

-Asılı yayınlar/yazışmalar göndermek,

-Elektronik posta yoluyla basın bültenleri veya bildirimler göndermek,

-Etkinlik ya da yarışma için liste oluşturmak.

-Herhangi bir kullanıcının yasal ve ahlaki olmayan davranışlarından Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin sorumlu tutulamayacağını,

-Kullanım ilkelerinin zaman zaman değiştirebileceğini,

-Diğer bağlantı sağladığı ama denetleyemediği sitelerin içeriklerinden veya bilgisayarınıza verecek zararlardan sorumlu olmadığını kabul etmiş sayılırsınız.

→ Aşağıda belirtilen durumlarda Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. sitesini kullanıcılara kapatabilir:

-Yanlış, eksik, yanıltıcı ve genel ahlak kurallarına uygun olmayan ifadeleri içeren bilgilerin siteye kaydedilmesi durumunda,

-İstenilen bilgilerin içine ilan, reklam, duyuru, özel veya tüzel kişiliklere hakaret içeren ifadeler kullanıldığında,

-Çeşitli yollarla siteye yapılan saldırılar sırasında

-Virüs nedeniyle sitenin yapısının bozulması durumunda.

→ Kod ve yazılım da dahil, sitede yer alan yazılı, görüntülü ve sesli fikir ürünleri Telif Hakları ile ilgili yasal mevzuat uyarınca güvence altındadır.

→ Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.in yazılı izni olmadığı sürece sitede yer alan bilgiler, başka bir bilgisayara yüklenemez, değiştirilemez, çoğaltılamaz, kopyalanamaz, yeniden yayınlanamaz, postalanamaz, dağıtılamaz.

→ Sitede bulunan yazılım ve tasarımların her hakkı Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye aittir.

→ Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. kullanım ilkelerimizle ilgili yorumlarınızı almaktan memnuniyet duyacaktır. Sitemizi zenginleştirebileceğini düşündüğünüz konuları ya da sitemizle ilgili yaşadığınız bir problem olursa lütfen bizimle paylaşın.

Yasal uyarı:Bu sitede yayınlanan resim, yazı ve diğer uygulamaların her hakkı Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. 'ye aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Bu site hekimleri sağlık alanında bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler tanı ve tedavi amaçlı kullanıldığında sorumluluk tamamen kullanıcıya aittir. Siteye girmekle bu şartları okumuş, anlamış ve kabul etmiş sayılırsınız.

"
Ocuklarda Epilepsi Nedir? Belirtiler Nelerdir?

Ocuklarda Epilepsi Nedir? Belirtiler Nelerdir?

Çocuklarda Epilepsi Nedir?

Normalde beyin hücreleri düşünme ve vücudu yönetme gibi işlevlerini biyo-elektriksel aktivitelerle sürdürür. Bu aktivitelerin sonucunda ortaya çıkan istek ve emirler, beyin hücrelerinden uzanarak diğer sinir hücrelerine ve kaslarımız gibi organlara kadar giden, akson denen sinir uzantıları boyunca aktarılır. Bu sayede el ve kollarımızı hareket ettirmek ve yürümek gibi işlevler mümkün olabilir. Epilepsi hastalığında, beynin tamamında veya belli bir bölgedeki bir grup beyin hücresinde, anormal olarak kısa ve ani başlayan aşırı biyo-elektriksel deşarjlar ortaya çıkar. Bu da kişinin bilincinde ve hareketlerinde (kolda, bacakta veya bütün vücutta) görülen istem dışı değişikliklere (nöbet, havale) neden olur. Epilepsi istem dışı ortaya çıkan, bazen bilinç değişiklikleri veya kaybına yol açan nöbetlerin tekrarlandığı sürekli bir hastalıktır.

Çocuklarda Epilepsi Belirtileri Nelerdir?

Nöbetler beyinde kaynak aldıkları bölgedeki hücre gruplarına göre farklı belirtiler gösterebilir. Dalgınlık, sabit bakma, donakalma, bazen korku hissi ve anormal algılamalar (KASILMA OLMAYAN NÖBETLER) şeklinde ortaya çıkabileceği gibi bazı nöbetler ani bilinç kaybı, yere düşme, kol ve bacaklarda sürekli kasılma, kasılı kalma, ağızdan köpük gelme, altına kaçırma, dişlerde kenetlenme ve morarma (KASILMA İLE GELEN NÖBETLER) şeklinde de olabilir. Küçük bebeklerde nöbetler büyük çocuklarda ki gibi belirgin olmayabilir. Sebepsiz ve sık ani sıçramalar, ağzın tek taraflı çekilmesi, ağız şapırdatma, sık göz kırma, başın ani öne düşmesi, ellerin boks yapar gibi hareketleri, bacaklarda pedal çevirme hareketleri, ellerin ve kolların kasılı kalması, gözlerin bir tarafa devrilmesi ve sabit bakmalar nöbet olabilir. Çocuğunuz yapmakta olduğu bir aktiviteyi kesintiye uğratıyor ve durgunlaşıyor sa, buna farkında olmadan yaptığı küçük el, kol, mimik hareketleri eşlik ediyorsa nöbet açısından incelenmelidir.

Epilepside her zaman nöbet olur mu?

Epilepside kasılmalı nöbetler her zaman fark edilir. Kasılmalı olmayan nöbetlerde bazen belirgin olana kadar (örneğin dalmalar), uyku sırasında sessiz nöbetler fark edilemeyebilir. Çok nadir olarak da sadece EEG çekimi ile belirlenen nöbetler (elektriksel nöbet)olabilir. Bu gibi durumlarda gündüz aktivitesinin azalması, uyku kalitesinin bozulması, okul başarısının kötüye gitmesi, yaşına uygun olmayan huy değişiklikleri hastalıktan şüphelenmek için birer ipucu olarak değerlendirilmelidir.

Çocuklarda epilepsi sebepleri nelerdir?

Tüm epilepsi vakalarının % 50-60’ında bir neden bulunamaz. Bu tip epilepsiler genellikle 15 yaşından önce başlar. Geri kalanlarında nedenler ise, doğuştan gelen nedenler (ailevi veya genetik sebepler), doğuştan metabolizma hastalıkları, gebelikte çocuğun beyin gelişimini etkileyen olaylar (rahim içi enfeksiyonlar vb), doğum sırasında beynin oksijensiz kalması, zedelenmeler ve kafa içi kanama, doğumdan sonraki dönemde ise menenjit, kafa travması, kazalar, beyin tümörleri ve uzun süren ateşli havaleler olarak sıralanabilir.

Çocuklarda epilepsi neler tetikler?

Uykusuzluk, aşırı yorgunluk, bazı ilaçlar (allerji ilaçları, soğuk algınlığı ilaçları, makrolid antibiotikler vb), bazı yiyecek ve içecekler (greyfurt, çikolata, kafeinli ve alkollü içecekler vb), güneşte fazla kalma, kafa travması nöbetleri tetikleyebilir. Bazı epilepsi tiplerinde ışığa duyarlılık olabileceği için yanıp sönen ışıklar, televizyon, bilgisayar, mobil cihazların ekranları nöbetleri tetikleyici olabilir. Bu cihazlarda fazla zaman geçirmeleri, çok yakın kullanımları kısıtlanmalıdır. Stres, enfeksiyonlar, kullanılan epilepsi ilaçlarının atlanması veya aksatılması nöbetlerin tekrar ortaya çıkmasının en sık karşılaşılan nedenleridir. Nöbetin tekrarladığı bu gibi durumlarda öngörülen tedavi süresi uzar. Bu nedenle epilepsi ilaçlarının zamanında ve belirtilen miktarda verilmesi çok önemlidir.

Çocuklarda yüksek ateş epilepsi nedeni mi?

Her yüksek ateşi çıkan kişi de temelde bir rahatsızlık yoksa epilepsi ortaya çıkmaz. Enfeksiyonların sebep olduğu yüksek ateş, epilepsi tedavisi almakta olan kişilerde nöbetin ortaya çıkmasına, ilaç etkinliğinin azalmasına neden olabilir. Ateşli havalelerin istatistiksel olarak çok az bir kısmında tekrarlayan ateşsiz nöbetlerle ortaya çıkan epilepsi meydana gelir.

Çocuklarda epilepsi nasıl teşhis edilir?

Epilepsi belirtilerinin görülmesi ile şüphelenilir ve hekime başvurulur. Her görülen nöbet hemen epilepsi tanısı koydurmaz. Ağlarken katılma nöbetleri, çocukluk çağı tikleri, bayılma, çocukluk çağı mastürbasyonu, uykuda sıçrama ve silkinmeler, ürperme, boyun eğme hareketi, tekrarlayıcı baş dönmeleri, gece korkusu, migren, kalbin ritim bozuklukları ve gastro özefagial reflüye bağlı baş hareketleri epileptik nöbet değildir. Ancak epileptik nöbetlerle karışabileceği ve tedavileri farklı olduğu için çocuk nöroloji uzmanı tarafından teşhis edilmeli ve ayırımı yapılmalıdır. Epilepsi teşhisinde nöbetin gözlenmesi ve ayrıntılı bilgi verilmesi, mümkün ise şüpheli durumlarda nöbet anının KAMERAYA ÇEKİLEN VİDEO GÖRÜNTÜSÜ hekimin teşhisinde çok kıymetlidir. Genel kan analizi dışında beynin elektriksel deşarjlarını kafa derisine yapıştırılan elektrotlarla algılayıp kağıt üzerine veya bilgisayar ekranına yansıtan EEG ÇEKİMİ (Elektro-Ensefalo-Grafi) epilepsi teşhisinde ve tedavisinin seyrini takip etmede önemli bir yer tutar. EEG çekiminin çocuğa hiçbir yan etkisi ve zararı yoktur. Genellikle, çocuğun yaşı ve nöbet öyküsü de göz önüne alınarak, uykuda ve uyanıklıkta çekilir. Epilepsi ve nöbet sebepleri açısından beyin yapısının görüntülenmesi ve araştırmak için bazen MRG (Magnetik Rezonans Grafi) çekimi gerekir. Bilgisayarlı tomografi (CT) kafa travması, kafa içi kanama ve nadir bazı durumlar dışında (radyasyon yan etkisi de göz önünde bulundurularak) çocuklarda epilepsi teşhisinde genellikle tercih edilmez.

Çocuklarda epilepsi nasıl tedavi edilir?

Epilepsi nöbetleri öncelikle anti-epileptik denen ilaçlarla tedavi edilir. İlaçlar nöbetleri baskılayarak tedavi eder. Hastanın durumuna ve hastalığın seyrine göre tedavi süresi iki ile dört yıl arasında sürebilir. Ömür boyu ilaç kullanılması gereken bazı epilepsi tipleri de vardır. Başlanan ilaçların hafif mide bulantısı, sersemlik, hafif uyku hali, ellerde titreme, hafif dengesizlik gibi belirtiler veren yan etkileri olabilir. Genellikle geçicidir. Epilepsi ilaçlarına cevap vermeyen dirençli hastalarda ketojenik diyet, vagal nöral situmulasyon (VNS), epilepsi cerrahisi gibi diğer tedavi seçenekleri de kullanılmaktadır.

Çocuklarda epilepsi tamamen geçebilir mi?

Farklı nöbet sebepleri ve tipleri olmasına rağmen çocuk hastaların büyük bir çoğunluğu ilaçlara iyi cevap verir ve nöbetler kontrol altına alınır. Tedaviye iyi yanıt veren, başka nörolojik problemi olmayan, en az iki yıl nöbetsiz dönem geçiren çocuklarda iyileşme kabul edilir ve ilaçlar azaltılarak kesilebilir. Çocuklarda epilepsi ilaçlarının kontrolsüz bir şekilde ani kesilmesinin nöbetlerin tekrarlamasına yol açacağını özellikle belirtmek isterim. İyi seyirle giden çocuk hastalarda yüzde 70-80 gibi yüksek bir oranda epilepsiden tamamen kurtulmak mümkündür.

Hangi aralıklarla kontrole gitmek gerekir?

Kullanılan epilepsi ilaçlarının vücutta etkin bir kan seviyesinde olması gerekir. Erişkinlerden farklı olarak çocuklar zaman içinde hem beyin hem de vücut olarak gelişme ve büyüme içindedir. Hatta bazı dönemlerde (ergenlik dönemi gibi) büyüme ve gelişme sıçramalar gösterir. Çocuk büyüdükçe ilacın vücuttaki dağılımı değişir. Doz ayarlamaları yapılmaz ise etkili olacak ilaç düzeyi yakalanamaz ve nöbet riski artar.
Ayrıca çocuklarda epilepsi ilaçlarının bazı zararlı yan etkileri de vardır. Ciltte allerji benzeri döküntüler önemli olabilir. Bazıları tırnak değişiklikleri, saç dökülmesi yapabilir (mutlaka doktorunuza bilgi verin). Epileptik ilaçların bazı hastalarda kan tablosuna, trombositlere (pıhtılaşmayı sağlayan kan elemanları), kemik ve karaciğer enzimlerine, böbreğe olumsuz etkileri olabilir. İlaç yan etkileri genellikle sık görülmez. Yine de bu tür ilaç yan etkileri için doktorunuz düzenli kontrollere çağırarak muayene ve laboratuvar tetkikleri ile sizi takip edecektir. Bizim kliniğimizde, hastalarımızın özel bir durumu yoksa üçer aylık aralıklarla kontrol muayenesi ve tetkikleri yapılmaktadır.

Ailelere önerileriniz nelerdir?

– Çocuklarınıza hasta imiş gibi davranmayın. Hastalığı hakkında bilgi verin. Unutmayın ki uygun tedavi ile çocukluk çağı epilepsilerinin büyük çoğunluğu tamamen iyileşebilmektedir.
-İlaçlarını saatinde ve miktarında vermeniz çok önemlidir.
-Kontrollerinizde çocuğun nörolojik muayenesi, hastalığın seyir izlemi, ilaç yan etkileri için kan analizi, ilaçların ayarlanması için ilaç kan düzeyi analizi (bazı ilaçlarda) ve belli bir sıklıkta EEG çekimi yapılır. İlaç kan düzeyi bakılacak hastalarda sabah ilacını almadan kan tahlili verilmelidir. Tamamen iyileşme için iyi bir takip çok önemlidir. Kontrollerinizi aksatmayın.
-Çocuğa diğer aile bireylerinden farklı, gereksiz korumacı davranmayın. Çocuğunuz epilepsi hastasıdır diye her istediğini yapmanız gerekmez. Kendi normal yetiştirme tarzınıza göre yetiştirin, özel bir davranış gerekmez.
-Çocuğunuzu aşırı yorgunluk, açlık, uykusuzluk ve kötü beslenmeden koruyun.
-Genellikle hafif sporlar yapmasında sakınca yoktur. Aşırı yorucu, kafasına darbe alma riski yüksek spor ve aktiviteler önerilmez.
-Yüzme sırasında, havuzda veya dolu küvette havale geçirme durumunda istenmeyen sonuçları engellemek için hiçbir zaman suda yalnız bırakılmaması gerektiğini unutmayın.

Çocuklarda Epilepsi atağı sırasında neler yapılmalı?

Nöbetler hayatı tehdit eder gibi görünse de aslında tıbbi açıdan genellikle hayati bir sonuç doğurmazlar. Çoğu nöbet kötü bir sonuca yol açmadan birkaç dakika sonra kendiliğinden sona erer ve acil tıbbi müdahale gerektirmez. Sonrasında çocuk yorgun bir şekilde uykuya dalarak dinlenmeye geçer. Bu süre nöbetin şiddetine ve süresine bağlı olarak değişken olabilir. Ayıldıktan sonra normal hayatına döner. Nöbet geçirmediği sürede temelde beyni etkileyen devamlı bir hastalığı yoksa çocuk normal hayatını sürdürür. Kontrol altına alınamayan, tedavi görmeyen kişilerde nöbetler giderek artabilir ve beyin fonksiyonlarını bozulma yönünde olumsuz etkileyebilir.

NÖBET ANINDA ASLA BUNLARI YAPMAYIN

Nöbeti olan bir çocuğu gören kişiler tepkisel olarak paniğe kapılarak bazen hastaya zarar verebilirler. Nefes alamayacağı, dilinin arkaya kaçtığı, dilinin çekilmesi gerektiği, dişlerinin arasına bir şey koyma gereği gibi düşünce ve hareketler kesinlikle yanlıştır. Bir kişinin kendi dilini yutarak boğulması imkansızdır. Hiçbir zaman nöbet geçiren bir kişin ağzına bir cisim veya parmak sokulmaz, çene açılmaya çalışılmaz. Aksi takdirde ağza konulan parmak ve nöbet geçiren kişi ciddi şekilde yaralanabilir.

Parmağınızı çocuğun ağzına sokarak ağzını açmaya çalışmayın.
Çocuğu çok sıkarak tutmayın, kasılan kol ve bacaklarını açmaya çalışmayın.
Kalp ve solunum masajı yapmayın, ağızdan ilaç vermeyin.
Çocuğun bilincini açmak için sarsmayın, tokat atmayın, soğan-sarımsak, kolonya koklamayın.
Üzerine, başına soğuk su dökmeyin, suya tutmayın.

Kasılma ile gelen nöbetlerde çocuk yere düşer, vücudu katılaşır, kasları seğirir, solunum düzensizleşir. Ağızdan köpük gelme, morarma ve altına kaçırma olabilir.

Bu durumda,

Sakin olun. Nöbetin kendiliğinden sonlanmasını bekleyin ve zaman tutun.
Çırpınma ve kasılma hareketleri sırasında yaralanmasını engelleyin. Etrafındaki sert, keskin ve köşeli eşyaları uzaklaştırın.
Ağzına bir şey koymayın, çenesini açmaya çalışmayın.

Yavaşça yere yan yatırın. Salya veya kusmuk olursa dışa yana akmasını sağlayın. Nefes yolunu kapatan bir şey veya pozisyon olmadığını kontrol edin.

Hareketlerini durdurmaya kalkmayın ve başının altına yumuşak bir şey yerleştirin.
Boynuna sarılabilecek giysi, eşya, aksesuar varsa gevşetin ve uzaklaştırın.

Nöbetten sonra çok yorgun olacaktır. Rahatlatıcı ve sakin konuşun. Kendine gelene kadar yanından ayrılmayın.
Kasılma olmayan nöbetlerde genellikle kısa, dalma şeklinde, anlamsız konuşma ve hareketler şeklinde olabilir. Çocuk yarı bilinçsizdir. Amaçsız şekilde dolaşır, ağız şapırdatır, giysilerini çekiştirme gibi otomatik hareketler yapabilir. Olanları hatırlamaz. Bu durumda,
Nöbeti durdurmaya çalışmayın, genellikle ne yaptığını bilmez ve sizi duymaz.
Etraftaki tehlike yaratacak şeylerden uzaklaştırın veya sakının.
Bilinci yerine gelene kadar yanında kalın ve rahatlatıcı şekilde konuşun.
Kendiniz veya yakınınızdaki biri yardımıyla mümkün ise nöbet anının video çekimini yapın.

NE ZAMAN AMBULANS ÇAĞIRMALI VEYA EN YAKIN ACİL SAĞLIK KURULUŞUNA BAŞVURMALISINIZ?

Kasılmalı nöbetin süresi beş dakikayı geçerse,
Nöbet sona ermesine rağmen bilinç kapalılığı ve solunum normale dönmezse,
Çocuk kendine gelmeden arka arkaya nöbet geçirirse,
Nöbetten sonra sersemlik hali bir saatten uzun sürerse,
Nöbet suda meydana gelmişse veya herhangi bir nedenle boğulma durumu varsa,
İlk nöbet ise ve nöbet geçiren çocuk yaralı ise ambulans çağırmalı veya en yakın acil sağlık kuruluşuna başvurmalısınız.

Bu gönderiyi paylaş"
Epilepsi İzmir Özel Can Hastanesi | İzmir in Tercih Ettiği Hastane

Epilepsi İzmir Özel Can Hastanesi | İzmir in Tercih Ettiği Hastane

Epilepsi

Epilepsi, her yaş grubunu etkileyebilen en sık rastlanan ve beyindeki hücrelerin elektriksel aktivitelerindeki anormalliklerden kaynaklanan halk arasında ‘sara’ olarak bilinen klinik tablodur.

Nöbetler şeklinde gelebilir. Beyindeki elektriksel aktivite bozukluğunun kaynaklandığı bölge ve genişliğine göre parsiyel veya yaygın ataklar şeklinde sınıflandırılabilir. Bazı epilepsi nöbetlerinde bilinç kaybı ve kontrolsüz vücut hareketleri olabilirken bazıları fark edilemeyecek kadar silik kalabilir. Nöbetler sıklıkla bir iki dakika sürer. Parsiyel kısmi nöbetleri önemli bir kısmında uyuşukluk, hantal davranışlar (sakarlık) gibi garip tat ve koku algıları, zaman ve mekan duygusunun kaybolması, az konuşma çok yavaş hareket etme ya da bir noktaya dalma şeklinde seyredebilir.

EPİLEPSİ NÖBET ÇEŞİTLERİ

Basit Parsiyel Nöbet : Bilinç açıktır. Kaynaklandığı beyin bölgesine bağlı olarak ani korku, dejavu daha önce olmamış bir olayı olmuş gibi hissetme, hoş olmayan his, bir kısmında hareketle ilgili sorunlar, gözlerde flaş ışık çakmaları ve değişik renkler görme belirtileri olabilir. Kompleks Parsiyel Nöbet : Bilincin de etkilendiği tekrarlayıcı çiğneme, yalanma, yutma, elbiselerini çekiştirme belirtileri olabilir. Atak geçtiğinde hasta hiçbir şey hatırlamayabilir. Jeneralize Nöbet : Beynin çok geniş bir bölgesinde elektriksel aktivite problemi vardır. Kişi kaskatı kesilir ve yere düşebilir. Bunu tüm vücut kaslarında kasılıp gevşemeler, idrar ve dışkı kontrolünün kaybolması izleyebilir.

NÖBET ÖNCESİ BELİRTİLER

Nöbet beynin küçük bir bölgesini etkiliyorsa hasta ataktan önce bazı belirtiler yaşayabilir. Auro olarak nitelendirdiğimiz belirtiler,

Uyuşma, Görme ve duyma değişikliği, Hoş olmayan kokular alma, Bulantı, Ani korku,

EPİLEPSİ NEDENLERİ

Beyinde sinir hücreleri arasında iletim sağlayan aracı kimyasallarda (nörotransmitter) dengesizlik Beyin tümörü, İnme, Beyin hasarı oluşturan durumlar : Doğumsal, hastalık halleri, cerrahi işlemler veya travmalara bağlı olabilir. Enfeksiyonlar,: Menenjit ve ensefalitler, Kalıtsal epilepsi, Diğer durumlar: illegal ilaç kullsımı, alkol yada ilaç yoksunluk durumları,Anormal kan şekeri ve elektrolit düzeyi

TANI YÖNTEMLERİ

Hekimin ayrıntılı bir hastanın özgeçmiş hikayesini değerlendirmesi bu kapsamda ilaç veya alkol kullanımı, kafa travması, yüksek ateş veya enfeksiyon bağlılığı genetik anormallikler önemli bilgilerdir. Kan Testleri : Kan şekeri, elektrolitler ve benzeri değerlendirilmelidir. Beyin Radyolojik Görüntüleme Çalışmaları : MR, BT, EEG (Elektroensefalogran) : En önemli tanı aracıdır. Zaman zaman uyku halinde çekilmeleri gerekebilir. Lumbar Ponksiyon (Beyin omurilik sıvı incelemesi) : Kafa içi basınç, enfeksiyon ve diğer problemlerin tespitine katkı sağlar.

TEDAVİ YAKLAŞIMLARI

MEDİKAL TEDAVİ : Antiepileptik ilaçlarla nöbetlerin durdurulması ve kontrol altına alınması sağlanabilir. İlaç seçiminde hastanın yaşının, ilacın yan etkileri, kullanım kolaylığı önem taşır. İlaçların mutlaka zamanında ve tarif edildiği şekilde kullanılmaları kuraldır. Tedavi süreci, kan ilaç düzeyleri ve EEG incelemeleri ile takip edilir.

CERRAHİ TEDAVİ : Medikal tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda tercih edilir. Kompleks bir cerrahi girişimdir.

VAGUS SİNİR UYARIMI : Cerrahi olarak göğüs kafesine yerleştirilmiş, batarya aracılığıyla vagus siniri üzerine beyne elektrik uyarıları gönderilir. Bazı önemli yan etkileri nedeniyle her hastada uygulanamamaktadır.

EPİLEPSİYLE YAŞAMI ÖĞRENMEK GEREKİR.

İlaçlar mutlaka düzenli kullanılmalıdır. Yeterli uyku alınmalıdır. Nöbet tetikleyici durumlarda uzak kalınmalıdır. Gereken sıklıkta testler yapılmalı ve hekimle görüşülmelidir.

Can Sağlık Grubu İzmir Özel Can ve Salihli Özel Can Hastanelerinde epilepsi sorunu yaşayan hastalarımızı Nöroloji, Kardiyoloji, Dahiliye, Fizik Tedavi, Beyin Cerrahisi klinikleri birlikte çalışmaları hasta ve yakınları açısından çok olumlu sonuçlar doğurmaktadır.

Nöroloji | Özel Başarı Hastanesi

Nöroloji | Özel Başarı Hastanesi

NÖROLOJİ

Nöroloji, genel ifadesiyle sinir sistemine bağlı hastalıkların tanı ve tedavisi üzerine çalışan, modern tıbbın en kapsamlı branşlarından biridir. Başarı Hastanesi Nöroloji Bölümü, beyin ve damar hastalıkları, baş dönmesi, baş ağrısı, uyku düzensizlikleri, epilepsi, kas hastalıkları, periferik sinir hastalıkları ve multiple skleroz (MS) başta olmak üzere birçok hastalığın tanı ve tedavisinde yüksek standartlarda hizmet vermektedir.

Nöroloji Bölümü,poliklinik,servis ve elektrofizyoloj labaratuvarı ( EEG - EMG ) olarak, hizmet vermektedir. Kapsamlı Radyoloji ve Görüntüleme Merkezi ve Laboratuvar hizmetleri, Nöroloji Bölümü’nün tanı ve tedavi süreçlerindeki tüm ihtiyaçlarına cevap verir niteliktedir. Müdahale gerektiren konularda ilgili cerrahi branşlardan maksimum destek alınarak en doğru tedavi uygulanmakta, hasta ve hasta yakınları mevcut durum ve gelecekteki süreç hakkında detaylı bilgilendirmektedir.

Tanı ve Tedavisi Yapılan Başlıca Konular

Baş Dönmesi Bel ve Baş Ağrısı Beyin Kanaması İnme (Felç) Uyku Bozuklukları Epilepsi (Sara) Alzheimer Parkinson Huzursuz Bacak Sendromu ALS vb. Hareket Bozuklukları Santral Sinir Sistemi Vaskülitleri Nöropatiler (Sinir hastalıkları) Kas Hastalıkları Sinir Kas Kavşağı Hastalıkları Vasküler

EEG nedir ?
Beyindeki sinir hücreleri tarafından üretilen elektriksel faaliyetin kâğıt üzerine beyin dalgaları halinde yazdırılmasıdır.

Hangi durumlarda gereklidir ?
Beynin normal elektriksel faaliyeti pek çok durumda bozulur. EEG’yi oluşturan beyin dalgalarının değerlendirilmesi ile bu bozukluğun yeri ve şekli hakkında bilgi edinilir.

EEG çekimi nasıl yapılır ?
Beynin elektriksel faaliyeti, hastanın saçlı derisi üzerine yerleştirilen küçük metal elektrodlar aracılığıyla EEG aletine iletilir ve veriler ortalama 20 dakika süreyle bilgisayara kaydedilir.
Çekim sırasında hastaya elektrik verilmesi söz konusu değildir ve hasta herhangi bir ağrı duymaz.
Parazitsiz, kaliteli bir kayıt alabilmek için hasta çekim sırasında aksi istenmedikçe gözlerini kapalı, çene ve boyun kaslarını gevşek tutmalı, olabildiğince hareketsiz durmalıdır.

EMG nedir ?
Vücudumuzdaki sinir ve kasların elektriksel yöntemle izlenmesidir. Hastayı fazla rahatsız etmeyecek şiddette doğrusal elektrik akımı kullanılarak, sinirlerin elektrik iletme fonksiyonları ve kasların da bu elektriki desarjla ortaya çıkardıkları potansiyeller ölçülür.

EMG hangi durumda gereklidir ?

Sinir yaralanmaları Sinir sıkışmaları Bel ve boyun fıtıkları Kol ve bacaklarda uyuşma ve yanma tarzında ki tablolar Yüz felçleri Sinirlerin fonksiyonlarını bozan hastalıkların teşhisi (Şeker hastalığı gibi metabolik hastalıklar) Kas hastalıklarının teşhisi Kas erimeleriyle giden omurilik hastalıklarının teşhisi için yapılır. EMG ile sinir incelemesinde, baş, kollar, bacaklar ve beden üzerindeki çevresel sinirlerin normal fonksiyon görüp görmedikleri araştırılır. Bu yöntemde "his" ve "hareket" fonksiyonunu yerine getiren sinirler ayrı ayrı incelenir. His sinirleri (duysal sinirler) çevreden gelen temasları hissetmemizi sağlar, dokunduğumuz bir şeyin soğuk mu sıcak mı olduğunu hissetmek gibi. Hareket sinirleri (motor sinirler) ise beyinden ya da omurilikten gelen hareket emirlerini kaslara ileterek kasların kasılmasını, böylece hareketi test eder.


EMG çekim süresi

EMG incelemesi, süresi değişebilmekle birlikte yaklaşık 15 dakika ile 45 dakika arasında sürebilen bir incelemedir

"
Epilepsi - Ankara Magnet Hastanesi

Epilepsi - Ankara Magnet Hastanesi

Epilepsi

Epilepsi, beyin fonksiyonlarının anormal elektriksel aktiviteleri nedeniyle oluşan kronik bir neurologique bozukluktur. Bu anormal elektriksel aktiviteler beyindeki sinir hücrelerinin normal çalışmasını engeller ve nöbetlere neden olur. Epilepsi, her yaşta görülebilir ve dünya genelinde milyonlarca insanı etkiler.

Epilepsi, nöbetleri değişen şiddetlerde ve farklı türlerde meydana gelebilir. Nöbetler, beynin farklı bölgelerindeki sinir hücreleri arasındaki iletişimin bozulmasından kaynaklanır ve genellikle birkaç saniyeden birkaç dakikaya kadar sürebilir.

Bazı nöbetler sadece hafif bir titreme ya da hissiyatla kendini gösterirken, diğerleri şiddetli kas spazmları, bilinç kaybı ve hatta düşme gibi belirtilerle kendini gösterebilir.

Epilepsi genellikle ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Ancak, bazı vakalarda, cerrahi müdahale veya diğer tedavi yöntemleri gerekebilir. Epilepsisi olan kişilerin çoğu normal bir yaşam sürdürebilir ve nöbetlerin sıklığı ve şiddeti ilaçlarla azaltılabilir.

Epilepsi belirtileri nelerdir? Nasıl anlaşılır?

Epilepsi belirtileri ve semptomları, nöbetlerin türüne ve şiddetine bağlı olarak değişebilir. Bazı insanlar sadece hafif semptomlar yaşarken, diğerleri daha şiddetli semptomlar yaşayabilirler. Bazı yaygın epilepsi belirtileri şunlardır:

Ani kas spazmları veya kasılmaları Bilinç kaybı veya bayılma Bilinç kaybı olmadan farkındalığın kaybı Sarsıntı ya da titreme Hissettikleri halüsinasyonlar veya rüyalar Zihinsel karışıklık veya bellek kaybı Konuşma bozuklukları Görme, koku, tat veya işitme duyularında değişiklikler Karın ağrısı veya mide bulantısı Baş dönmesi veya baş ağrısı Sık sık veya uzun süreli bayılmalar

Epilepsi belirtileri genellikle nöbetler sırasında ortaya çıkar. Ancak, bazı insanlar nöbetlerden önce veya sonra da semptomlar yaşayabilirler. Epilepsi tanısı koymak için, bir doktorun nöbetlerin sıklığını, süresini ve semptomlarını dikkatlice incelemesi ve tanı koymak için uygun testler yapması gerekir.

Epilepsi neden olur?

Epilepsi nedenleri tam olarak anlaşılamamıştır, ancak birçok farklı faktör epilepsi nöbetleri riskini artırabilir. Epilepsinin en yaygın nedenleri arasında şunlar yer alır:

Beyin hasarı: Beyin hasarı veya beyin enfeksiyonları gibi faktörler epilepsi riskini artırabilir. Facteurs génétiques: Bazı epilepsi türleri, genetik mutasyonlardan kaynaklanabilir ve bu da kalıtımsal olarak aktarılabilir. Anormal beyin gelişimi: Beyin gelişiminin doğum öncesi dönemde anormal bir şekilde gerçekleşmesi veya doğum sırasında bebeğin oksijen almasının azalması gibi faktörler epilepsi riskini artırabilir. Baş yaralanmaları: Baş yaralanmaları, beyin hasarına neden olabilir ve bu da epilepsi riskini artırabilir. Beyin tümörleri: Beyin tümörleri de epilepsi riskini artırabilir. Médicaments: Bazı ilaçlar, özellikle aşırı dozda alındığında, epilepsi nöbetleri riskini artırabilir. Alkol veya uyuşturucu madde kullanımı: Alkol veya uyuşturucu madde kullanımı, epilepsi nöbetlerinin tetiklenmesine neden olabilir. Autres problèmes de santé : Diyabet, yüksek tansiyon veya enfeksiyonlar gibi diğer sağlık sorunları da epilepsi riskini artırabilir.

Epilepsi, genellikle tek bir neden yerine birçok farklı faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir hastalıktır.

Epilepsi çeşitleri nelerdir?

Epilepsi türleri, nöbetlerin başlangıç noktasına, sıklığına ve semptomlarına bağlı olarak sınıflandırılır. Bazı yaygın epilepsi türleri şunlardır:

Genelleşmiş nöbetler: Beyindeki tüm bölgeleri etkileyen nöbetlerdir. Bu tür nöbetler arasında tonik-klonik nöbetler (eski adıyla grand mal), absans nöbetleri (eski adıyla petit mal), miyoklonik nöbetler ve atonik nöbetler yer alır. Kısmi nöbetler: Beyinde belirli bir bölgede başlayan nöbetlerdir. Bu tür nöbetler arasında kompleks kısmi nöbetler (eski adıyla temporal lob nöbetleri), basit kısmi nöbetler, otonom nöbetler ve fokal nöbetler yer alır. Sekonder genelleşmiş nöbetler: Kısmi nöbetlerin genelleşmiş nöbetlere dönüştüğü nöbet türüdür. Refrakter epilepsi: İlaç tedavilerine rağmen nöbetleri kontrol edememe durumudur.

Epilepsi türleri kişiden kişiye farklılık gösterir ve bir kişinin nöbetleri diğer kişinin nöbetlerinden farklı olabilir.

Epilepsi tanısı nasıl konulur?

Epilepsi tanısı konulması için bir dizi tıbbi test ve değerlendirme yapılır. Médecins, kişinin semptomlarına, tıbbi geçmişine ve aile öyküsüne bakarak epilepsi şüphesi duyabilirler. Bu durumda, aşağıdaki testler ve prosedürlerden bir veya daha fazlası uygulanabilir:

Elektroensefalografi (EEG): Bu test, beyin dalgalarını kaydederek epileptik aktiviteyi tespit etmeye yardımcı olur. Kişiye saç derisine yerleştirilen elektrotlar takılır ve beyin dalgaları ölçülür. Beyin görüntüleme testleri:Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ou bilgisayarlı tomografi (BT) taramaları gibi testler, beyinde tümörler, kistler veya diğer anormallikler gibi epilepsi nedenlerini tespit etmek için kullanılabilir. Des analyses de sang: Kan testleri, hormonal dengesizlikleri, enfeksiyonları veya diğer sağlık sorunlarını tespit etmek için kullanılabilir. Video-EEG monitörleme: Kişi, EEG kaydı sırasında nöbet geçirirse, nöbetin türü ve nedeni belirlenebilir. Nöropsikolojik testler: Bu testler, kişinin bellek, dil ve bilişsel işlevleri hakkında bilgi sağlayabilir ve epilepsi tedavisi için uygun bir yaklaşım belirlemeye yardımcı olabilir. Epilepsiyi ne tetikler? Uyku yoksunluğu Stresser Yüksek ateş Hormonal değişiklikler (özellikle kadınlarda) Ani ışık değişiklikleri (örneğin, strobe ışıkları) Düzensiz yemek yeme veya uzun süreli açlık Düzensiz ilaç kullanımı veya ilaçları yanlış kullanma Alkol veya uyuşturucu kullanımı Beyin yaralanması veya enfeksiyonlar (örneğin, beyin tümörleri, travmatik beyin hasarı, ensefalit, menenjit) Epilepsi nasıl geçer? Médicaments: Epilepsi tedavisinde kullanılan ilaçlar, nöbetleri kontrol etmeye yardımcı olur. İlaçlar, belirli bir epilepsi türüne ve semptomlarına bağlı olarak seçilir ve sıklıkla kullanılır. Cerrahi müdahale: Bazı durumlarda, nöbetler ilaçlarla kontrol altına alınamaz ve cerrahi müdahale gereklidir. Cerrahi, epilepsi nedeni olan beyin bölgesinin çıkarılması veya kesilmesi gibi prosedürler içerebilir. Diyet değişiklikleri: Bazı epilepsi türleri, özellikle çocuklarda, özel bir diyetle tedavi edilebilir. Ketojenik diyet gibi diyetler, nöbet sıklığını azaltmaya yardımcı olabilir. Diğer terapiler: Biofeedback, hipnoterapi, akupunktur ve yoga gibi diğer alternatif tedavi yöntemleri, nöbetleri kontrol etmeye yardımcı olabilir. Ancak, bu tedavilerin etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.

Epilepsi tedavisi, kişinin epilepsi türüne, nöbetlerin sıklığına ve diğer faktörlere bağlı olarak özelleştirilir. Tedavi, nöbetleri kontrol altına almak için tasarlanmıştır ve epilepsi hastalarının çoğu tedaviyle nöbetleri önleyebilir veya semptomlarını azaltabilir.

Epilepsi nöbeti geçiren birine nasıl davranılmalıdır? Sakin kalın: Epilepsi nöbetleri korkutucu görünebilir, ancak sakin kalın ve panik yapmayın. Nöbetin ne kadar sürdüğünü ve şiddetinin ne olduğunu izleyin. Güvenliği sağlayın: Nöbet geçiren kişiyi düşmekten koruyun. Başını yan yatırın ve sert veya keskin nesnelerden uzak tutun. Darbe almamasına dikkat edin: Nöbet geçiren kişinin etrafındaki sert nesnelere dikkat edin ve mümkünse onları uzaklaştırın. Nefes almasını sağlayın: Nöbet geçiren kişinin solunum yollarının açık olduğundan emin olun ve rahat nefes almasını sağlayın. Saat tutun: Nöbetin ne kadar sürdüğünü ve ne zaman başladığını izleyin. Acil yardım çağırın: Nöbet, normalden uzun sürüyorsa veya kişi daha önce nöbet geçirmediyse, aide d'urgence çağırın. Kişiyi yalnız bırakmayın: Nöbet sonrası kişi kendine gelebilir, ancak belki de hafıza kaybı yaşayabilir. Kişiyi yalnız bırakmayın ve yardım etmeye devam edin.

Epilepsi nöbeti geçiren kişinin güvenliği sağlanarak, sakin ve kontrol altında tutulması önemlidir. Kişi daha önce epilepsi tanısı almışsa, nöbet geçirdiği durumda doktorla iletişime geçmek gerekebilir.

"
Köpekler ve Kedilerde Yüksek Riskli Sağlık Problemleri.

Köpekler ve Kedilerde Yüksek Riskli Sağlık Problemleri.

Köpekler ve Kedilerde Yüksek Riskli Sağlık Problemleri

Evcil hayvan sahipleri için onların tüylü dostlarının sağlığı her zaman en önemli konuların başında gelir. Ne yazık ki köpekler ve kediler, çeşitli genetik hastalıklarla ve sağlık problemleriyle karşı karşıya kalabilirler. “Köpekler ve Kedilerde Yüksek Riskli Sağlık Problemleri” başlıklı bu blog yazımızda, köpeklerin ve kedilerin karşılaşabilecekleri bazı en yaygın ve yüksek riskli sağlık sorunlarını ele alacağız. Detaylandıracağımız konular arasında köpeklerde genetik hastalıkların yüksek riskleri, kedilerin en sık görülen sağlık problemleri, beslenme hatalarından kaynaklanan problemler, bağışıklık sorunları, yüksek riskli kanser türleri, obezite ve onun getirdiği sağlık tehditleri, ve yavrularda sık rastlanan enfeksiyonlar yer almakta. Uzman görüşleri ve araştırmalar ışığında, hem sevimli köpeklerimizin hem de bağımsız kedilerimizin sağlığını korumak adına bilinçlendirici bilgiler sunacak, evcil hayvanınızın sağlıklı bir yaşam sürmesine katkıda bulunmayı hedefleyeceğiz.

Köpeklerde Genetik Hastalıkların Yüksek Riskleri

Köpekler, tıpkı insanlar gibi çeşitli genetik hastalıklara yatkındır ve bu durum, hayvanların yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Özellikle safkan köpek ırklarında, belirli genetik hastalıkların gözlemlenme ihtimali daha yüksektir. Bu bağlamda, köpek sahiplerinin, evcil dostlarının genetik mirası hakkında bilgi sahibi olmaları ve muhtemel sağlık risklerini azaltmak için gerekli önlemleri almaları büyük önem taşımaktadır.

Bazı köpek ırkları, kalıtsal olarak kalp hastalıkları, eklem problemleri veya belirli kanser türleri gibi rahatsızlıklara meyilli olabilirler. Bu hastalıkların erken tanısı ve yönetimi, veteriner hekimler tarafından titizlikle ele alınması gereken bir durumdur. Irkın özgü hastalık geçmişinin detaylı bir şekilde anlaşılması ve genetik testler ile potansiyel risklerin belirlenmesi, erken müdahale ve tedavi seçeneklerinin planlanmasında kritik bir role sahiptir.

Örneğin, Golden Retriever gibi bazı ırklarda genetik olarak artmış kanser riski bulunmaktadır ve bu durum hem köpek sahipleri için hem de veteriner hekimler için ciddiye alınması gereken bir konudur. Safkan köpeklerde görülen bu tür genetik predispozisyonlar, sağlık sorunlarının sıkı takibini ve koruyucu sağlık stratejilerinin geliştirilmesini gerektirir.

Tüm bu bilgiler ışığında, köpek sahiplerinin evcil hayvanlarının genetik sağlık riskleri konusunda eğitimli olmaları ve düzenli veteriner ziyaretleri ile köpeklerin sağlık durumlarını gözlem altında tutmaları, genetik hastalıkların ilerlemesini engelleyebilecek ve köpeklerin daha sağlıklı, uzun bir ömre sahip olmalarına yardımcı olacaktır.

Kedilerde En Sık Görülen Sağlık Problemleri

Kedilerde en sık rastlanan sağlık sorunlarından biri, üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır, bu durum, özellikle sokak kedileri arasında yaygın olarak görülmektedir ve çeşitli virüslerin neden olduğu göz akıntısı, hapşırık, burun akıntısı gibi belirtilerle kendini gösterir.

İdrar yolu hastalıkları da kedilerde sıkça karşılaşılan başka bir sağlık problemidir, bu hastalıklar, özellikle yaşlı ve obez kedilerde görülme eğilimindedir ve idrar yaparken ağrı, sık idrara çıkma, kanlı idrar gibi belirtilerle ortaya çıkabilir.

Kediler arasında yaygın olan paraziter enfeksiyonlar, hem dış hem de iç parazitler şeklinde olabilir, dış parazitler genellikle pire ve keneler iken, iç parazitler daha çok bağırsak kurtlarından kaynaklanır ve kilo kaybı, kusma veya ishal gibi sorunlara neden olabilir.

Ayrıca, kronik böbrek yetmezliği, özellikle yaşlı kedilerde olmak üzere sık karşılaşılan ciddi bir sağlık sorunudur, iştahsızlık, kilo kaybı, ağız kokusu ve letarji gibi belirtilerle ilerleyen bu hastalık, düzenli veteriner kontrolü ve uygun bir diyetle yönetilebilir.

Beslenme Yanlışlarından Kaynaklanan Köpek Hastalıkları

Köpeklerin dengeli ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için doğru beslenme alışkanlıklarının kazandırılması büyük önem taşır. Fakat ne yazık ki, bazı beslenme yanlışları sevimli dostlarımızın sağlığını ciddi şekilde tehlikeye atabilmektedir. Yanlış besinlerin verilmesi ya da dengesiz beslenme programları, köpeklerde çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir.

Bu hastalıklardan biri olan obezite, özellikle evcil köpeklerde sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Yüksek kalorili gıdaların aşırı tüketimi ve yetersiz egzersiz, köpeklerin hızla kilo almasına ve bunun sonucunda birçok metabolik ve eklem rahatsızlıklarının gelişmesine yol açmaktadır. Özellikle, eklem iltihaplanması ve diabetes mellitus gibi metabolik hastalıklar beslenme hatalarından kaynaklanmakta ve köpekler için kronik sağlık problemlerine dönüşebilmektedir.

Ayrıca, yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle vitamin ve mineral eksiklikleri de köpeklerde sıkça rastlanan bir diğer sağlık sorunudur. Örneğin, köpeklere uygun olmayan, düşük kaliteli veya tek tip beslenme, çeşitli vitamin ve minerallerin yetersiz alımına sebep olabilmekte, bu da bağışıklık sisteminin zayıflaması, deri ve tüy sağlığının bozulması gibi ciddi sağlık problemlerine yol açabilmektedir.

Diğer yandan, alerjik reaksiyonlar, yanlış beslenme nedeniyle köpeklerde görülebilecek durumlar arasındadır. Kimi köpekler belli gıda türlerine karşı aşırı hassasiyet gösterebilmekte ve alerji, cilt rahatsızlıkları, mide-bağırsak sorunları gibi çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Bu tür sorunları önlemek adına, köpeklerin beslenme düzeninde hassas bir dengenin korunması ve alerji yapabilecek gıdalardan kaçınılması önerilmektedir.

Kedilerde Sık Karşılaşılan Bağışıklık Sorunları

Kedilerde bağışıklık sistemleri, benzer şekilde insanlarda olduğu gibi pek çok farklı patojene karşı koruma sağlar. Ancak, genetik faktörler, dış etkenler veya belirli besin eksiklikleri sonucunda kedilerde bazı bağışıklık sorunları sıkça görülebilmektedir. Bu sorunlar kedinin genel sağlık durumunu etkileyebilir ve ciddi hastalıkların önünü açabilir.

Bağışıklık sistemleri zayıf olan kediler, özellikle viral enfeksiyonlara karşı oldukça hassastır. Örnek olarak, FeLV (Kedi lösemi virüsü) veya FIV (Kedi immün yetmezlik virüsü) gibi yaşamı tehdit eden virüsler, bağışıklık sistemini baskılayarak kedilerin diğer hastalıklara karşı dirençsiz kalmasına neden olur. Bu hassasiyet, kedilerin aşılarını düzenli olarak yaptırmanın önemini artırmaktadır.

Diğer taraftan, alerjiler ve otoimmün hastalıklar gibi bağışıklık sistemiyle doğrudan ilişkili problemler de kedilerde gözlemlenebilmektedir. Bu tür durumlar, kedilerin kendi dokularına karşı antikorlar üretmesiyle karakterize olup, çeşitli iltihaplanma ve hücresel hasarlara yol açabilir. Veteriner hekimler, bu sorunların teşhis ve tedavisi konusunda özel protokoller geliştirmişlerdir.

Besenlenme düzensizlikleri de kedilerde bağışıklık sorunlarını tetikleyebilir. Yetersiz veya dengesiz beslenme, bağışıklık sistemini zayıflatabilir ve kediyi enfeksiyonlara açık hale getirebilir. Dolayısıyla, kedinizin ihtiyacına uygun kaliteli mama ve takviyelerle beslenmesi hayati önem taşımaktadır.

Köpeklerde Yüksek Riskli Kanser Türleri

Köpeklerde görülen kanser türleri içinde yüksek risk taşıyanlar, hayvan sahiplerini en çok endişelendiren sağlık sorunları arasındadır. Lenfomalar, mast hücreli tümörler ve osteosarkomlar gibi kanserler, köpeklerde sık rastlanılan ve tedavi edilmezse hayvanın yaşam kalitesini ciddi anlamda düşürebilen türler arasındadır.

Bu kanserlerin erken teşhis ve tedavisi hayati önem taşırken, her bir kanser türünün belirti ve semptomları farklılık gösterir. Örneğin, osteosarkom genellikle büyük ırk köpeklerde görülür ve ağrı, şişlik gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Diğer taraftan, lenfoma ise birçok farklı türde olabilir ve genellikle lenf düğümlerinde şişlikle karakterizedir.

Yine mast hücreli tümörler, köpeğin cildinde aniden ortaya çıkan ve hızla büyüyen kitleler şeklinde belirginleşir. Bu türden tümörler çoğu zaman köpeklerin hayatını tehdit eder ve agresif tedavi yöntemleri gerektirir. Üstelik, bu kanser türleri genetik faktörler, çevresel etkenler ve hatalı beslenme gibi nedenlerle tetiklenebilir.

Bu nedenle, evcil dostunuzun düzenli veteriner kontrolü ve sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmesini sağlamak, kanser riskini azaltmak için kritik öneme sahiptir. Erken tanı ve uygun tedavi yöntemleri, köpeklerdeki yüksek riskli kanser türlerinin üstesinden gelinmesinde en etkili silahlardır.

Kedilerde Obezite ve İlgili Sağlık Tehlikeleri

Kedilerde obezite, birçok sağlık problemine zemin hazırlayan ciddi bir durumdur. Fazla kilolar yalnızca estetik bir konu değil, aynı zamanda kedilerin yaşam kalitesini ve ömrünü olumsuz etkileyebilecek çeşitli hastalıkların habercisi olabilir. Kedinizin aşırı kilolu olup olmadığını anlamak için veterinerinizin önerdiği vücut kondisyon skorlamasını düzenli olarak yaptırmak önemlidir.

Çoğunlukla, yanlış beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam tarzı kedilerde obezitenin başlıca nedenleri arasında yer alır. Ayrıca, evcil dostlarımızın kısırlaştırılmasının ardından metabolizma hızlarında meydana gelen yavaşlama da kilo alımına sebep olabilir. Bu durumları göz önüne alarak, kedinizin günlük kalori alımını ve fiziksel aktivitelerini uygun bir şekilde düzenlemek oldukça mühimdir.

Kedilerde obezite ile ilişkili sağlık tehlikeleri arasında diyabet, karaciğer yağlanması, artrit, üreme sorunları ve birtakım cilt hastalıkları sayılabilir. Ayrıca, obez kedi sahiplerinin dikkate alması gereken bir diğer önemli nokta, bu durumun solunum zorlukları ve anestezi sırasında artan riskler gibi operasyonel komplikasyonlara yol açabilme ihtimalidir.

Obezitenin yaratabileceği sağlık sorunlarının önüne geçmek için, kedinizin diyetini ve günlük egzersiz rutinini veteriner hekiminizle birlikte planlamak faydalı olacaktır. Düzenli check-uplar ve sağlıklı bir yaşam tarzı ile kedinizin ideal kilosunu korumasına ve böylece yaşam kalitesinin artırılmasına yardımcı olabilirsiniz. Unutmayın ki, obezitenin önlenmesi ve tedavisi, sevimli dostumuzun uzun ve sağlıklı bir hayat sürmesi için kritik öneme sahiptir.

Köpek ve Kedi Yavrularında Sık Rastlanan Enfeksiyonlar

Köpek ve kedi yavrularında yaşamın ilk aylarında karşılaşılan enfeksiyonlar, onların sağlık ve gelişimini tehdit eden önemli faktörler arasında yer alır. Yavru hayvanların bağışıklık sistemleri henüz tam olarak gelişmediği için, parvovirüs (köpeklerde) ve panleukopenia (kedilerde) gibi virüslerin yol açtığı hastalıklar ölümcül olabilmekte ve özellikle hayvan barınaklarında hızla yayılabilmektedir.

Bu durumda, yavru köpek ve kedilerin aşılanması, enfeksiyonlara karşı korunmaları için hayati önem taşır. Ancak aşılanma olanağı bulamamış ya da aşılanmasına rağmen yeterli antikor geliştirememiş yavrular için, başlıca semptomlar arasında ishal, kusma ve iştahsızlık gibi durumlar acilen veteriner müdahalesini gerektirir.

Özellikle, yavru kedilerde üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan felci virüs ve rinotrakeit virüsü, ani solunum güçlükleri ve burun akıntıları ile beliren ciddi sağlık sorunları ortaya çıkarabilir. Bu tür enfeksiyonlar, ihmal edildiğinde ölüme kadar giden sonuçlar doğurabileceğinden, veteriner hekimin önerdiği tedavi protokollerine titizlikle uyulmalıdır.

Yavru köpeklerde sıkça rastlanan ve özellikle bağışıklık sistemi zayıf bireyleri etkileyen canine coronavirus enfeksiyonu ise, oldukça bulaşıcıdır ve çoğunlukla hafif geçirilse de, bazı durumlarda köpeklerde ciddi gastrointestinal problemlere yol açabilir. Bu nedenle, temizlik ve hijyen koşullarının yüksek tutulması, enfeksiyon riskini azaltmak açısından kritik bir noktadır.

Sık Sorulan Sorular

Köpeklerde hangi genetik hastalıklar yüksek risk taşıyor?

Kalıtsal olarak geçen kalp hastalıkları, displazi (kalça ya da dirsek), epilepsi ve bazı cilt hastalıkları köpekler için yüksek risk teşkil eden genetik hastalıklar arasında sayılabilir.

Kedilerde en sık karşılaşılan sağlık problemleri nelerdir?

İdrar yolu enfeksiyonları, böbrek hastalıkları, diş ve diş eti hastalıkları, tüy yumağı oluşumu ve bulaşıcı hastalıklar kedilerde sık görülen sağlık sorunlarındandır.

Köpeklerde beslenme yanlışları sonucu hangi sağlık sorunları ortaya çıkabilir?

Yanlış beslenme sonucunda obezite, diyabet, besin alerjileri ve sindirim sistemi rahatsızlıkları gibi çeşitli sağlık problemleri köpeklerde görülebilir.

Kedilerde karşılaşılan bağışıklık sorunları nelerdir ve bunların sebepleri neler olabilir?

Feline İmmün Yetmezlik Virüsü (FIV) ve Feline Lösemi Virüsü (FeLV) gibi viral enfeksiyonlar, aşılamaların eksikliği veya genetik faktörler bağışıklıkla ilgili sorunlara sebep olabilir.

Köpeklerde en yüksek riskli kanser türleri hangileridir?

Lenfoma, mast hücreli tümörler, kemik kanseri (osteosarkom) ve mammary gland tümörleri köpeklerde sık rastlanan ve yüksek riskli kanser türlerindendir.

Kedilerde obezite hangi sağlık tehlikelerini beraberinde getirebilir?

Obezite, kedilerde diyabet, karaciğer hastalıkları (hepatik lipidosis), eklem sorunları ve hareket kısıtlılığı gibi sağlık problemlerine yol açabilir.

Köpek ve kedi yavrularında sık rastlanan enfeksiyonlar nelerdir ve bunları önlemek için neler yapılabilir?

Parvovirüs, panleukopenia, solunum yolu enfeksiyonları ve göz enfeksiyonları yavrularda yaygın enfeksiyonlardır. Düzenli veterinere giderek aşılama ve hijyenle enfeksiyon riskini azaltmak mümkündür.

"
Zatürre (Pnömoni) Nedir? Zatürre Belirtileri Nelerdir?

Zatürre (Pnömoni) Nedir? Zatürre Belirtileri Nelerdir?

Zatürre (Pnömoni) Nedir? Zatürre Belirtileri Nelerdir?

Zatürre, akciğer dokusunun iltihaplanması olarak bilinen bir rahatsızlığa verilen isimdir.

Zatürre (Pnömoni) Nedir?

Zatürre, bir diğer adıyla pnömoni, akciğerlerin klinik ve radyolojik biçimde tespit edilen inflamasyonudur. Akciğerlerde bu durumun ortaya çıkmasındaki başlıca sebep çoğu durumda bakterilerdir. Ayrıca çeşitli mikroorganizmaların vücuda girmesiyle de zatürre oluşumu başlayabilir. Zatürre oluşumuna yol açan zararlı organizmalar nadiren de olsa bir kişiden diğer kişiye bulaşabilir. Ancak çoğu durumda kişinin kendi ağzından, boğazından ya da sindirim kanalından bulaş görülmektedir.

Vücudun bu bölgelerinde yer alan ve normal koşullar altında hastalığa sebep olmayan bu mikroplar, bağışıklığı ya da direnci düşük olan kişilerde zatürre oluşumunu tetikler. Yani hastalığın ortaya çıkmasında kişisel bulaştan ziyade vücut direnci daha büyük rol oynar. Direncin düştüğü anlarda devreye giren pnömoni hastalığı ilk aşamalarda sıradan bir soğuk algınlığı ya da bir üst solunum yolu enfeksiyonu gibi başlar.

Ancak zamanla şiddeti artarak ilerler. Nitekim, zatürre ayaktan tedavi edilebilen bir hastalıktır. Prematüre bebekler, bağışıklık sistemi çeşitli ilaçlar ya da hastalıklar sebebiyle zayıf düşen kişiler, tetikleyici kronik hastalıklara sahip olanlar ve sigara kullanan kişiler daha riskli gruplardır. Risk grubuna dahil olan kişilerin zatürreyi ağır geçirme ihtimalleri diğer kişilere kıyasla daha yüksektir.

Zatürre Neden Olur?

Zatürrenin ortaya çıkmasını tetikleyen temel faktör vücut direncinin ya da bağışıklığın düşmesidir. Zatürre başta bakteriler olmak üzere virüslerden ya da mantarlardan da bulaşabilir. Bu faktörler arasında en sık rastlanan ise "Streptococcus Pneumoniae" olarak adlandırılan bakteridir. Bununla birlikte, küçük yaştaki çocuklarda Mycoplasma Pneumoniae bakterisi daha sık görülebilir.

Genelde bakterilere bağlı zatürre oluşumu daha sık görülmekteyken, çocuklarda ve gençlerde bu durum değişmektedir. Öyle ki, gençlerde ortaya çıkan zatürrelerin 3'te 2'lik bir kısmı viral kökenli ortaya çıkan zatürrelerdir. Erişkinlerde ise bakteriyel pnömoni görülme ihtimali çok daha fazladır ve viral pnömoninin görülme oranı %13'e kadar düşmektedir. Ancak ilk aşamada viral pnömoni ve bakteriyel pnömoni arasındaki belirtileri kesin olarak saptamak kolay değildir. Bu sebeple her ihtimale karşın kişiye ilk 4 saat içerisinde antibiyotik kullanımı önerilir.

Zatürre Tipleri Nelerdir?

Zatürre üç farklı alt kategoriye ayrılabilir. Bunlar toplum kökenli pnömoni, hastane kökenli pnömoni ve bağışıklığı baskılanmış hastada ortaya çıkan pnömoni olarak sıralanabilir. Toplum kökenli pnömoninin bir diğer adı ise "günlük yaşamda ortaya çıkan pnömoni"'dir. Bu tipteki pnömoninin ortaya çıkmasındaki asıl sebep bakteriyel enfeksiyonlardır. Ayrıca bu tipteki zatürreler tipik zatürre ya da atipik zatürre olarak iki farklı gruba ayrılabilir.

Zatürre Belirtileri Nelerdir?

Zatürre belirtileri hastalığın tipine göre ikiye ayrılır. Bunlar "tipik zatürre belirtileri’’ ve "atipik zatürre belirtileri’’ olarak sınıflandırılabilir.

Tipik Zatürre Belirtileri

Bu zatürre tipinde ortaya çıkan belirtiler ilk başta şiddetlidir. Akut bir tablo ile başlar. Kişinin tecrübe ettiği ilk belirtiler arasında üşüme, titreme ve bunu takip edip 39 ila 40 derece arasında değişen yüksek ateş yer alır. Ayrıca kişide öksürük, koyu balgam (rengi sarı-yeşil ya da pas rengi olabilir), yan ağrıları ve nefes darlığı gibi semptomlar görülebilir.

Nefes darlığı zamanla ilerleyebilir ve kişi solunum yetmezliği yaşayabilir. Ayrıca kişinin akciğer grafisinde lober tutulum görülür. Kanda bulunan lökosit (beyaz küre) ve CRP seviyeleri yükselebilir. Bu durumun ortaya çıkmasında rol oynayan esas faktörler ise: Streptococcus Pneumoniae virüsü, Hemophilus influenza virüsü, anaerob basiller ya da gram negatif bakterilerdir.

Atipik Zatürre Belirtileri

Atipik zatürre belirtileri ise subakut karakterlidir. Belirtiler diğer "tipik zatürre" durumundaki gibi ani ve şiddetli değil, tam tersi sinsi bir şekilde ilerler. Çoğu durumda kişi öncelikle eklemlerinin ve kaslarının ağrıdığını hisseder. Aynı zamanda bu belirtiyi bitkinlik, halsizlik ve iştah kaybı takip eder. Hastalık kişinin akciğerlerinde yayıldıkça kuru öksürük görülebilir ve nefes alırken hışırtı duyulabilir.

Aynı zamanda hastalığın akciğer dışındaki diğer organlarda da tutulum yapma ihtimali vardır. Bunun sonucu olarak kişinin baş ya da karın ağrısı yaşaması da muhtemeldir. Kişinin vücudu radyolojik olarak incelendiğinde ise infiltrasyon ve parakardiyak tutulumların görülmesi muhtemeldir.

Kanda bulunan lökosit yani WBC oranı ise genelde normal ile düşük seviye arasındadır. Bu tipteki zatürreye yol açan faktörler arasında Mycoplasma Pneumoniae, TWAR (yani Chlamydia Pneumoniae bakterisi), Legionella Pneumonia ve Influenza, Coronavirüs, Adenovirüs, RSV gibi virüslerdir.

Yukarıdakilere ek olarak, genel olarak görülen zatürre belirtileri aşağıda sıralanmıştır:

Yüksek ateş Nefes alırken hırıltı Üşüme Titreme ve terleme Mide bulantısı ve bunu takip eden kusma Nefes alıp verirken göğüs duvarının içe doğru çekilmesi Göğüs, sırt ve karın ağrısı Kuru öksürük Koyu balgam Baş ağrısı Eklem ve kas ağrısı Halsizlik İştah kaybı. Zatürre Nasıl Bulaşır?

Zatürre hastalığına sebep olan virüslerin ya da bakterilerin kişinin vücuduna girmesi direkt olarak ciddi bir hastalık yaşayacağı anlamına gelmez. Kişi hafif bir üst solunum yolu enfeksiyonu geçirip normal yaşantısına geri dönebilir.

Bununla birlikte, bağışıklığı düşük kişilerde bu durum ciddi hastalık süreçlerine yol açabilir. Hastalığın bulaşmasını sağlayan en yaygın faktör hasta bir kişiyle yakın temas kurmaktır. Yakın mesafede uzun süre kalmak, hasta kişinin öksürmesi ya da aksırması ve ortak bardak, çatal, havlu ya da tabak gibi ürünler kullanmak mevcut riski daha da arttırır.

Zatürre Risk Faktörleri Nelerdir?

Bazı özel hastalıklara ya da benzeri durumlara sahip olan kişiler için zatürre daha ciddi bir hastalık olabilmektedir. Bu durumlar aşağıda sıralanmıştır:

Hastanın yaşının çok küçük ya da çok ileri olması. Karaciğer, kalp ya da böbrek yetmezliği gibi hastalıklara sahip olması. Kişinin sigara gibi tütün ürünleri ya da alkol kullanması. KOAH, astım, kistik fibrozis ya da bronşektazi gibi akciğeri etkileyen hastalıklar. Bağışıklık sistemlerini baskılayan bazı ilaçları kullanan kişiler. Yoğun bakım hastaları ve yatalak hastalar. Şeker hastalığı (diyabet). Bağışıklık sistemi çeşitli hastalıklar sebebiyle düşmüş kişiler, HIV ya da AIDS hastaları da buna dahildir. İlaç ya da uyuşturucu madde bağımlılığı Alkol bağımlılığı Felçli kişiler. Büyük cerrahi operasyon geçiren kişiler. Zatürre Tanısı Nasıl Konur?

Hastalığa tanı konulmasının ilk aşaması kişinin belirtileri hissedip doktora başvurmasıyla başlar. Kişinin detaylı bir şekilde tüm semptomlarını anlatması oldukça önemlidir. Doktor dikkatli bir şekilde hastayı dinler ve bu doğrultuda kişiye fiziki bir muayene yapar. Durumun basit bir solunum yolu enfeksiyonu olup olmadığını saptamak amacıyla kişiden kan ya da balgam kültürü alınabilir.

Bununla birlikte kişiye akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi ya da toraks ultrasonu gibi radyolojik tetkikler yapılabilir. Hastalığın teşhisi aşamasında kullanılan diğer tanı yöntemleri ise şunlardır:

Kan sayımı. Kanda bulunan lökosit, CRP ya da Prokalsitonin gibi enfeksiyon belirteçlerinin ölçümü. Kişiden idrar örneği alınarak Legionella antijeninin incelenmesi. Böbrek ve karaciğere yapılacak olan fonksiyon testleri. Zatürre Tedavisi Nasıl Yapılır?

Birçok durumda zatürre evde tedavi edilebilen bir hastalıktır. Ancak kişinin halihazırda sahip olduğu ek hastalıklar, yaşı, vücuda giren virüsün ya da bakterinin niteliği gibi ve bağışık sisteminin direnç seviyesi gibi faktörlere bağlı olarak kişinin durumu ağırlaşabilir ve kişinin yatılı tedavi edilmesine gerek duyulabilir. Yani zatürre tedavisinin ne şekilde yapılacağı hastanın durumuna göre değişiklik göstermektedir. Tedavinin selameti açısından hastalığa erken tanı konulması oldukça önemlidir.

Tedavi aşamasında amaçlanan şey kişiyi olabildiğince kısa süre hastanede yatırmak ve uzun süre antibiyotik kullanımına maruz bırakmamaktır. Fazladan antibiyotik kullanımının birçok farklı riski varken, hastanede uzun süre yatmak ise kişinin farklı enfeksiyonlar tarafından hasta edilmesine sebep olabilir. Pnömoni tedavi sürecinde kişiye doktorun belirlediği antibiyotikler ya da antiviral ilaçlar, sıvı takviyesi, elektrolit desteği, ağrı kesici ilaçlar ve ateş düşürücüler verilir. Bununla birlikte kişinin sağlıklı bir şekilde beslenip kendini yormaması gerekmektedir. Kişi mümkün olduğunca uzanmalı ve dinlenmelidir.

Zatürre Nasıl Geçer?

Klasik tedavi yöntemlerine ek olarak "Pnömokok aşısı" olarak da bilinen zatürre aşısı da seçenekler arasındadır. Bu aşının temel işlevi Streptococcus Pneumoniae bakterisine karşı etkili olmasıdır. Bu bakteri, yukarıda da belirtildiği gibi dünya genelinde pnömoninin ortaya çıkmasında en etkili bakteridir. Aşının asıl olarak riskli kişilere uygulanması önerilir.

Yani 65 yaş üzerinde olan, AIDS gibi hastalıklara sahip olan, bağışıklık sistemi yetersiz olup dalağı alınmış olan ya da kalp hastalığı, akciğer hastalığı gibi hastalıklara sahip olan kişilere pnömokok aşısı önerilir. Yapılacak olan aşının kısa süreli yüksek ateş, halsizlik, kırgınlık gibi çeşitli yan etkileri olabilir. Ancak bu yan etkiler çoğu durumda kısa süre içerisinde geçer. Ayrıca kişi halihazırda yüksek ateşli bir hastalık yaşıyorsa aşı yapılmaz.

Zatürre Ölümcül Müdür?

Zatürre tedavi edilebilen bir hastalıktır. Buna rağmen, günümüzde en sık görülen ve en fazla ölüme yol açan hastalıklar arasında sayılmaktadır. Bu durumun başlıca sebepleri arasında hastalığın yaşlı kişilerde daha ağır seyretmesi, geç tanı konulması ya da kişilerin tedaviye ulaşmakta zorluk yaşaması gibi faktörler etkilidir.

Bizimle İletişime Geçin Bölüm Hekimlerimiz

Başhekim Uzm. Dr. Şefik TARLAN Göğüs Hastalıkları

Uzm. Dr. Ferit ÖZEN Göğüs Hastalıkları
İlgili İçerikler

Hamilelikte Bel Boyun Ağrısı

Penisilin Alerjisi Nedir? Neden Olur?

Kalça Protezi Nedir?

Minimal İnvaziv (Küçük Kesi) İle Kalp Ameliyatı

Hidrosefali Nedir? Tedavi Edilebilir Mi?

Mikrosefali Nedir?

Geçmeyen Öksürük Nedir? Nedenleri Nelerdir?

Bel ve Boyun Fıtığı için Ozon Tedavisi

Çocuklarda Öksürüğe Ne İyi Gelir?

Aort Anevrizması Nedir?

Çocuklarda İshal ve Tedavisi

Kelebek Hastalığı (Lupus) Nedir?

Beyin Anevrizması Nedir? Beyin Anevrizması Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Pirola Varyantı Nedir?

Beyin Anjiyosu (BeyinAnjiyografi) Nedir? Beyin Anjiyosu Nasıl Yapılır?

Sıcak Havalar Astımı Nasıl Etkiler?

Hipertermi (Sıcak Çarpması) Nedir?

Erken Doğum (Prematüre) Nedir?

El Titremesi Nedir?

El Bileğinden Anjiyo (Radial Anjiyo) Nedir?

Kalp Romatizması (Kardiyak Romatizma) Nedir?

Menopoz Döneminde Kalp Krizi Riski

Nasır Nedir? Nasır Tedavisi Nasıl Olur?

Histerektomi nedir? Neden yapılır ?

Nadir Hastalık Nedir ?

Uyuz Hastalığı Nedir? Uyuz Belirtileri ve Tedavisi

Mide Yanması Neden Olur, Nasıl Geçer?

Mide Bulantısı Neden Olur, Nasıl Geçer?

Maymun Çiçeği Virüsü Nedir?

Gastrointestinal Enfeksiyon ( Gastroenterit ) Nedir ?

Yağsız Vücut Kitlesi (FFMI) Hesaplama

İdeal Kilo Hesaplama

Vücut Yağ Oranı Hesaplama

Bazal Metabolizma Hızı Hesaplama

Vücut Kitle İndeksi Hesaplama - Boy Kilo Endeksi

Peter Pan Sendromu Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Hipokondriyazis (Hastalık Hastalığı) Nedir?

Diyabet (Şeker Hastalığı) Nedir?

Kemik İliği Kanseri Nedir? Belirti ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kalça Ağrısı Neden Olur? Kalça Ağrısı Nasıl Geçer?

Bebeklerde Burun Tıkanıklığına Ne İyi Gelir?

Bamya Tohumu Faydaları Nelerdir? Hangi Hastalıklara İyi Gelir?

Mutluluk Çubuğu (Penis Protezi) Nedir?

Palyatif Bakım Nedir, Nasıl Alınır, Şartları Nelerdir?

Annelik Estetiği (Mommy Makeover) Nedir?

Kolera Nedir? Nasıl Bulaşır?

Tip 1 ve Tip 2 Diyabet Hakkında Her Şey

Serotonin (Mutluluk Hormonu) Nedir? Ne İşe Yarar?

Kalp Sağlığı ve Beslenme

Kahvenin Faydaları ve Zararları Nelerdir?

Göz Yorgunluğu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Kabak Çekirdeğinin Faydaları Nelerdir?

İdrar Kaçırma (Üriner İnkontinans) Nedir?

Huzursuz (İrritabl) Bağırsak Sendromu Nedir?

Potasyum Nedir? Potasyum Yüksekliği ve Düşüklüğü

Bağışıklık Güçlendirici Besinler ve Takviyeler

Gebelik ve Doğum Öncesi Bakım

Doğum Öncesi ve Sonrası Beslenme

Çölyak Hastalığı Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Uçuk Nedir? Neden Çıkar ve Nasıl Geçer?

Böbrek Yetmezliği Nedir, Belirtileri Nelerdir?

Menopoz Nedir? Menopoz Belirtileri Nelerdir?

Burun Estetiği (Rinoplasti) Nedir?

Pankreas Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Sinüzit Nedir? Sinüzit Belirtileri Nelerdir?

Hamilelik (Gebelik) Belirtileri Nelerdir?

Kalp Yetmezliği Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Akılcı İlaç Nedir ?

B12 Vitamini Nedir? B12 Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

Keten Tohumunun Faydaları Nelerdir?

Ailevi Akdeniz Ateşi Hastalığı (FMF) Nedir?

Papatya Çayının Faydaları Nelerdir?

Kantaron Yağı Faydaları Nelerdir? Nasıl Kullanılır?

Kekik Çayı Nasıl Yapılır, Faydaları Nelerdir?

Histeroskopi Ameliyatı

Bypass Nedir? Bypass Ameliyatı

Varis Nedir?

Laparoskopi Nedir? Laparoskopi Neden Yapılır?

Andropoz Nedir? Andropoz Belirtileri Nelerdir?

Balgam Nedir? Balgam Nasıl Atılır?

Aft Nedir ve Nasıl Geçer?

AIDS (HIV) Nedir? HIV Belirtileri ve Tedavisi

Vajinal Akıntı Neden Olur? Vajinal Akıntı Nasıl Geçer?

Mide Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Güneş Yanığına Ne İyi Gelir? Güneş Yanıkları Nasıl Geçer?

Down Sendromu Belirtileri, Tanı ve Tedavi Yöntemleri

Astigmat Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Diş Ağrısına Ne İyi Gelir? Diş Ağrısı Nasıl Geçer?

Vajinismus Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Tüberküloz (Verem Hastalığı) Nedir?

Skolyoz (Omurga Eğriliği) Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Konjoktivit Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB) Nedir?

MS Hastalığı (Multipl Skleroz) Nedir?

Cilt (Deri) Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Öksürüğe Ne İyi Gelir? Öksürük Nasıl Geçer?

Boğaz Ağrısı Neden Olur? Boğaz Ağrısı Nasıl Geçer?

Mide Ağrısına Ne İyi Gelir? Mide Ağrısı Nasıl Geçer?

Guatr Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Lösemi Nedir? Lösemi Belirtileri ve Tedavisi

Spina Bifida Nedir? Bebeklerde Spina Bifida

Lenf Kanseri (Lenfoma) Nedir?

Gut Hastalığı Nedir? Gut Hastalığına Ne İyi Gelir?

Demir Eksikliği Belirtileri Nelerdir? Demir Eksikliğine Ne İyi Gelir?

Sınav Kaygısı Nedir? Sınav Kaygısı ile Başa Çıkmanın Yolları

Yeşil Çayın Faydaları Nelerdir? Yeşil Çay Ödem Atar Mı?

Afazi Nedir? Afazi Tipleri ve Tedavisi

Bebeğin Gazı Nasıl Çıkarılır?

Çocuklarda İdrar Kaçırma ve İşeme Problemleri

Bebeklerde Kusma Neden Olur? Bebek Kusmasına Ne İyi Gelir?

Çocuklarda Alerjik Hastalıklar

Kalp Hastaları Oruç Tutabilir Mi?

Ramazan Ayında Beslenme

HPV Nedir? Belirtileri Nelerdir? HPV Aşısı Nedir?

Diz Kireçlenmesi ve Dizde Kireçlenme Belirtileri

Akciğer Kanseri Nedir? Akciğer Kanseri Belirtileri

Ağrılı Cinsel İlişki (Disparoni) Nedir? Nedenleri ve Tedavisi

Hepatit B Nedir? Belirtileri Nelerdir? Hepatit B Nasıl Bulaşır?

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nelerdir? Belirtileri ve Tedavileri

Gebelik Hesaplama

Karaciğer Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Hepatit C Nedir? Nasıl Bulaşır? Belirtileri Nelerdir?

Endoskopik Boyun Fıtığı Ameliyatı Nedir?

Cevizin Faydaları Nelerdir? Hindistan Cevizi Yağı Faydaları

Kefir Nedir? Kefirin Faydaları Nelerdir?

Bağırsak İltihabı (Kolit) Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Baker Kist (Diz Arkası Ağrısı) Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Ağız Kuruluğu (Kserostomi) Nedir? Ağız Kuruluğu Neden Olur?

Omega 3 Nedir? Omega 3’ün Faydaları Nelerdir?

Yüz Estetiğinde Altın Oran Nedir? Nasıl Hesaplanır?

Beyin Damar Tıkanıklığı Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Muzun Faydaları Nelerdir? Muz Kabuğu Faydaları Nelerdir?

Klostrofobi (Kapalı Alan Korkusu) Nedir? Klostrofobi Belirtileri

Romatoid Artrit (İltihaplı Romatizma) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Yumurtalık (Over) Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Menenjit Nedir? Belirtileri Nelerdir? Menenjit Aşısı

Siroz Nedir, Siroz Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Çocuklarda Dijital Bağımlılık Nasıl Oluşur ?

Sepsis (Kan Zehirlenmesi) Nedir? Sepsis Belirtileri ve Tedavisi

Sağlık Raporu Nedir ? Sağlık Raporu Neden Alınır ?

SMA Hastalığı Nedir? Neden Olur? Belirtileri ve Tedavisi

Meyve Suyu Çocuklar İçin Zararlı Mıdır?

Hamilelik Reflüsü Nedir? Hamilelik Reflüsü Belirtileri Nelerdir?

Çocuklarda Ateş Neden Olur? Evde Ateş Nasıl Düşürülür?

Kronik Yorgunluk Sendromu Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Hipertansiyon Nedir? Yüksek Tansiyon Belirtileri Nelerdir?

Anemi (Kansızlık) Nedir? Kansızlık Belirtileri Nelerdir?

Kulak Çınlaması (Tinnitus) Neden Olur? Nasıl Geçer?

Gebelikte Şeker Yüklemesi Nedir? Ne Zaman ve Nasıl Yapılır?

Gebelikte Ayrıntılı Ultrason Şart Mı? Kaçıncı Haftada Yapılır?

Burun Akıntısı Nasıl Geçer? Burun Akıntısı Covid Belirtisi Mi?

Omicron Varyantı Nedir? Omicron Belirtileri Nelerdir?

İnfluenza (Grip) Nedir? İnfluenza Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Gastrit Nedir? Gastrit Belirtileri Nelerdir?

Kolon ve Rektum Kanseri Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Panik Atak Nedir? Panik Atak Belirtileri Nelerdir?

Larenjit (Gırtlak İltihabı) Nedir? Larenjit Belirtileri ve Tedavisi

Gül Hastalığı (Rozasea) Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Kurdeşen (Ürtiker) Nedir? Neden Olur? Kurdeşene Ne İyi Gelir?

Perinatoloji ve Yüksek Riskli Gebelikler

Soğuk Algınlığı Belirtileri Nelerdir? Soğuk Algınlığına Ne İyi Gelir?

Behçet Hastalığı Nedir? Behçet Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Gebelikte Tarama Testleri Nelerdir? Ne Zaman Yapılır?

Geniz Akıntısı Nedir? Neden Olur? Nasıl Geçer?

Lazer Epilasyon Nedir? Nasıl Yapılır? Hangi Bölgelere Yapılır?

Hıçkırık Neden Olur? Hıçkırık Nasıl Geçer?

Çocuklarda İşitme Kaybı Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Halluks Valgus Nedir? Halluks Valgus Ameliyatı

Halluks Rigidus (Sert Ayak Başparmağı) Nedir?

Entübe Nedir? Entübasyon Nasıl Yapılır?

Propolis Nedir? Nasıl Kullanılır? Propolis Faydaları Nelerdir?

Myastenia Gravis Nedir? Myastenia Gravis Belirtileri ve Tedavisi

Nöropatik Ağrı Nedir? Belirtileri Nelerdir? Nöropatik Ağrı Tedavisi

Chia Tohumu Nedir? Chia Tohumu Faydaları Nelerdir?

Saç Dökülmesi Neden Olur? Saç Dökülmesi Nasıl Önlenir?

Ataksi Nedir? Ataksi Belirtileri, Nedenleri ve Tedavi Yöntemleri

Nefes Darlığı Neden Olur? Nefes Darlığına Ne İyi Gelir?

Kalp Pili Nedir? Kalp Pili Nasıl Takılır?

Endometriozis (Çikolata Kisti) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Gıdı Estetiği Nedir? Nasıl Yapılır? Ameliyatsız Gıdı Estetiği

Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri Nedir? Belirtileri, Tedavi Yöntemleri

PCR Testi Nedir? Nasıl Yapılır? PCR Sonucu Ne Zaman Çıkar?

Bruksizm (Diş Sıkma) Nedir? Bruksizm Belirtileri ve Tedavisi

Beyin Ölümü Nedir? Beyin Ölümü Hangi Durumlarda Görülür?

Organ Bağışı Nedir? Organ Bağışı Nasıl Yapılır?

Bel Soğukluğu (Gonore) Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Ödem Nedir? Neden Olur? Ödem Nasıl Atılır?

Velashape Nedir? Velashape ile Bölgesel Zayıflama

Narsistik Kişilik Bozukluğu Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Parkinson Nedir? Neden Olur? Parkinson Belirtileri ve Tedavisi

Delta Virüsü Belirtileri Nelerdir? Delta Plus Varyantı Nedir?

Yeme Bozukluğu Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Folik Asit Nedir? Folik Asit Ne İşe Yarar? Folik Asit Eksikliği

Egzama Nedir? Egzama Neden Olur? Egzama Tedavisi

Doğum Lekesi Nedir? Neden Olur? Doğum Lekesi Nasıl Geçer?

İshal Neden Olur? İshale Ne İyi Gelir? İshal Nasıl Geçer?

Kıl Dönmesi Nedir? Belirtileri Nelerdir? Kıl Dönmesi Ameliyatı

İnme (Felç) Nedir? İnme Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Genital Siğil Nedir? Belirtileri Nelerdir? Genital Siğil Tedavisi

Perianal Fistül ve Anal Apse Nedir? Belirtileri, Tedavi Yöntemleri

İşitme Kaybı Nedir? İşitme Kaybı Dereceleri ve Tedavisi

Kabakulak Nedir? Kabakulak Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Ferritin Nedir? Ferritin Düşüklüğü ve Ferritin Yüksekliği

Ayak Mantarı Nedir? Nasıl Geçer? Ayak Mantarına Ne İyi Gelir?

Polikistik Over Nedir? Polikistik Over Belirtileri ve Tedavisi

Mide Kanaması Nedir? Mide Kanaması Belirtileri Nelerdir?

İdrar Yolu Enfeksiyonu Nedir? İdrar Yolu Enfeksiyonu Belirtileri

Lipödem Nedir? Belirtileri Nelerdir? Lipödem Tedavisi

Kol Germe Estetiği (Brakioplasti) Nedir? Kol Germe Ameliyatı

Meme Estetiği (Meme Büyütme, Meme Küçültme ve Dikleştirme)

Doğum Kontrol Hapı Nedir? Ne İşe Yarar? Nasıl Kullanılır?

Adet Gecikmesi Nedir? Adet Gecikmesi Neden Olur?

Sünnet Nedir? Sünnet Neden ve Nasıl Yapılır?

Sezaryen Doğum Nedir? Normal Doğum ve Sezeryan Doğum

Böbrek Nedir? İşlevi Nedir? Böbrek Sağlığını Korumanın Yolları

Spiral Nedir? Spiral Ne Zaman ve Nasıl Takılır?

Covid-19 Kalp Hastalarını Nasıl Etkiler?

Anne Sütü ve Emzirmenin Faydaları

Mide Balonu Nedir? Mide Balonu ile Ne Kadar Zayıflanır?

Sinir Sıkışması Nedir? Sinir Sıkışması Belirtileri Nelerdir?

Sedef Hastalığı Nedir? Sedef Hastalığı Belirtileri ve Tedavisi

Pap Smear Testi Nedir? Nasıl Yapılır?

Miyom Nedir? Miyom Belirtileri Nelerdir? Miyom Ameliyatı

Aşırı Terleme (Hiperhidroz) Nedir? Aşırı Terleme Neden Olur?

Tükenmişlik Sendromu Nedir? Evreleri, Belirtileri ve Tedavisi

Haşimato Hastalığı Nedir? Haşimato Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Göz Kapağı Estetiği Nedir? Göz Kapağı Estetiği Ameliyatı

Kepçe Kulak Nedir? Kepçe Kulak Ameliyatı

Zona Nedir? Zona Belirtileri Nelerdir? Zona Neden Olur?

Kabızlık Nedir? Kabızlığa Ne İyi Gelir? Kabızlık Nasıl Geçer?

Huzursuz Bacak Sendromu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Gıda Zehirlenmesi Nedir? Gıda Zehirlenmesi Belirtileri Nelerdir?

Endoskopi Nedir? Endoskopi Nasıl Yapılır? Endoskopi Sonrası

Akdeniz Anemisi Nedir? Akdeniz Anemisi Belirtileri ve Tedavisi

Kolonoskopi Nedir? Kolonoskopi Nasıl Yapılır?

Baş Ağrısı Neden Olur? Baş Ağrısı Nasıl Geçer?

Bipolar Bozukluk Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Hemoroid (Basur) Nedir? Lazerle Hemoroid Tedavisi

Migren Nedir? Migren Belirtileri Nelerdir? Migrene Ne İyi Gelir?

Kesi Yeri Fıtığı Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Göbek Fıtığı Nedir? Belirtileri Nelerdir? Göbek Fıtığı Ameliyatı

Mide Fıtığı Nedir? Mide Fıtığı Belirtileri ve Tedavisi

Alerji Testleri Nelerdir? Alerji Testleri Ne İşe Yarar?

D Vitamini Eksikliği: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Ses Teli Bozuklukları Nelerdir? Nodül ve Polipler

Kulak Hastalıkları Nelerdir? Nedenleri ve Belirtileri

Sırt Ağrısı Neden Olur? Sırt Ağrısı Nasıl Geçer?

Bel Kayması Nedir? Bel Kayması Belirtileri ve Tedavisi

Burun Tıkanıklığı Neden Olur? Burun Tıkanıklığına Ne İyi Gelir?

Omurilik Tümörü Belirtileri Nelerdir? Omurilik Tümörü Ameliyatı

Kemik Kanseri (Tümörü) Nedir? Kemik Kanseri Belirtileri

Faranjit Nedir? Faranjit Belirtileri ve Tedavisi

Koronavirüs (COVID-19) Belirtileri Nelerdir? Çocuklarda COVID-19

Kas ve İskelet Sistemi Hastalıkları

İnsülin Direnci Nedir? İnsülin Direnci Belirtileri ve Tedavisi

Alzheimer Nedir? Alzheimer Belirtileri ve Tedavisi

Kalp Hastaları Nasıl Beslenmelidir? Kalp Ameliyatı Sonrası Beslenme

Ablasyon Nedir? Ablasyon Tedavisi ve Sonrası

Meme Kanseri Nasıl Anlaşılır? Meme Kanseri Belirtileri ve Tedavisi

Karpal Tünel Sendromu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Endoskopik Hipofiz Cerrahisi Nedir? Endoskopik Hipofiz Ameliyatı

Omuz Artroskopisi Nedir? Omuz Artroskopisi Sonrası İyileşme

Morbid Obezite Nedir? Kimlere Morbid Obez Denir?

COVID-19 Dönemi ve Sonrasında Beslenmenin Önemi

Artroskopi Nedir? Diz Artroskopisi Nasıl Yapılır?

Mesane Kanseri (Tümörü) Nedir? Mesane Kanseri Belirtileri

Tırnak Batması (Batık Tırnak) Nedir? Nedenleri ve Tedavisi

Mide Botoksu Nedir? Nasıl Yapılır ve Kimlere Uygulanır?

Ayak ve Ayak Bileği Cerrahisi Nedir?

Donuk Omuz Nedir? Donuk Omuz Belirtileri ve Tedavisi

Hilterapi Nedir? Yüksek Yoğunluklu Lazer Tedavisi

ESWL Nedir? ESWL Taş Kırma Tedavisi

Aralıklı Oruç Nedir? Aralıklı Oruç Diyeti (IF Diyeti) Nasıl Yapılır?

Tendon Nedir? Tendon Yaralanmaları ve Tedavi Yöntemleri

Epilepsi Nedir? Epilepsi Belirtileri Nelerdir? Epilepsi Tedavisi

Sporcu Sağlığı ve Sporcu Yaralanmaları Nedir?

Ülser Nedir? Ülser Belirtileri Nelerdir? Ülser Tedavisi ve Ülser Diyeti

Fransız Askısı Nedir? Nasıl Uygulanır? İşlemin Avantajları Nelerdir?

Masseter Botoksu (Çene Botoksu) Nedir? Neden ve Nasıl Yapılır?

Varikosel Nedir? Varikosel Belirtileri Nelerdir? Varikosel Ameliyatı

Göz Altı Işık Dolgusu Nedir? Göz Altı Işık Dolgusu Öncesi Sonrası

Jawline (Çene) Dolgu Nedir? Nasıl Yapılır? Faydaları Nelerdir?

Kalça Estetiği Nedir? Neden, Nasıl ve Kimlere Uygulanır?

Gençlik Aşısı Nedir? Neden ve Nasıl Uygulanır? Faydası Nedir?

Dudak Dolgusu Nedir? Neden Uygulanır? Dudak Dolgusu Sonrası

Ozon Tedavisi Nedir? Ozon Tedavisi Faydaları Nelerdir?

Lipomatik Nedir? Lipomatik ile Liposuction (Yağ Aldırma)

Trigliserid Nedir? Trigliserid Yüksekliği Nedir? Belirtileri Nelerdir?

Jinekomasti Nedir? Jinekomasti Belirtileri Nelerdir?

Karın Germe Ameliyatı Nedir? Neden ve Nasıl Yapılır?

Hollywood Yanağı (Bişektomi) Nedir? Neden ve Nasıl Yapılır?

Tenisçi Dirseği Nedir? Belirtileri, Egzersizleri ve Tedavisi

Topuk Dİkeni Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

ESWT (Şok Dalga Tedavisi) Nedir? Nasıl, Kimler İçin Yapılır?

Kinezyo Bant Nedir? Ne İşe Yarar?

Kardiyak Rehabilitasyon Nedir? Nasıl Uygulanır? Yararı Nedir?

Pediatrik Rehabilitasyon Nedir? Pediatrik Tedavi ve Uygulamaları

Ortopedik Rehabilitasyon Nedir? Neden ve Nasıl Uygulanır?

Nörolojik Rehabilitasyon ve Uygulamaları

Demans Nedir? Demans Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Manuel Tedavi Nedir? Nasıl, Kimler İçin Yapılır?

PRP Saç Nedir? Nasıl Uygulanır? Faydaları Nelerdir?

Tetik Parmak Hastalığı Nedir? Nedeni, Belirtileri, Tedavisi

Rotator Cuff Kasları Nedir? Rotator Kuf Sendromu Nedir?

Kalp Hastalıkları ve Korunma Yolları Nelerdir?

Check Up Nedir? Ne Zaman, Nasıl Yapılır?

Anjiyo Nedir? Nasıl, Hangi Durumlarda Yapılmalıdır?

Kuru İğne Tedavisi Nedir? Nasıl Uygulanır? Kimler için Uygundur?

Lenfödem Nedir? Tedavisi, Belirtileri Nelerdir?

Safra Kesesi Nedir? Safra Kesesi Taşı Belirtileri Nelerdir?

Kolesterol Nedir? Kolesterol Belirtileri, Kolesterol Tedavisi

COVID-19 Antijen Testi Nedir? Neden Yapılır?

Bademcik Nedir? Ne İşe Yarar? Bademcik Ameliyatı

Badem Göz Ameliyatı Nedir? Nasıl Yapılır?

Antikor Testi Nedir? Kimlere Yapılır? Antikor Testi ve COVID-19

Alerjik Rinit Nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemi

Uyku Apnesi Nedir? Belirtileri, Nedenleri ve Tanı Yöntemleri

Kadınlarda İdrar Kaçırma Nedir?

Reflü Nedir? Belirtileri ve Tanı Yöntemleri Nelerdir?

Kısırlık (İnfertilite) Nedir? Belirtileri, Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Tiroit Nedir? Tiroit Belirtileri, Tanısı, Tiroit Hastalıkları ve Tedavisi

Diz Protezi Nedir? Diz Protezi Çeşitleri ve Ameliyatı

Depresyon Nedir? Çeşitleri, Belirtileri, Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kalça Protezi Nedir? Kalça Protez Ameliyatı Nasıl Yapılır?

Boyun Fıtığı Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tanı ve Tedavisi Nelerdir?

Geniz Eti Nedir? Neden Büyür? Geniz Eti Ameliyatı

Hemoroid Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Böbrek Taşı Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tanı ve Tedavisi

Boyun Düzleşmesi Nedir? Belirtil
Epilepsi Hastalığı Nedir? Çeşitleri, Belirtileri ve Tedavisi - Nefis Yemek Tarifleri

Epilepsi Hastalığı Nedir? Çeşitleri, Belirtileri ve Tedavisi - Nefis Yemek Tarifleri

Epilepsi Hastalığı Nedir? Çeşitleri, Belirtileri ve Tedavisi

Epilepsi hastalığı, kökeni çok eskilere dayanan ve neredeyse bütün tarih kaynaklarında adından sıkça söz edilen genetik yatkınlığı olan bir hastalık çeşididir. Her yaş grubunda görülebilen epilepsi hastalığı MÖ yazılmış eski Mezopotamya tabletlerinde ve Babilli hekimlerinin yazılarında yer alır.

Antik Sümer yazıtlarında epilepsi hastalığı düşüren hastalık olarak yer almıştır ve eski dönemlerde hastalık nöbetlerinden dolayı iblis ve hayaletlerle ilişkilendirilmiştir. İslamiyet döneminde ise İbn-i Sina epilepsi tedavisi hakkında bilimsel yöntemler kullanmış ve onun bu yaklaşımları Avrupa ve Orta Doğu’da başyapıt olarak gösterilmiştir.

Epilepsi Nedir?

Tüm dünyada görülme sıklığı %0,5 ile %1 arasında değişen epilepsi hastalığı oldukça yaygın bir hastalık çeşididir. Cinsiyetler arasında görülme sıklığı açısından herhangi bir fark söz konusu değildir. Beyinde yer alan sinir hücrelerinden kaynaklanan nörolojik bir bozukluk sonucu oluşan hastalık, beyinde anormal elektriksel aktivitelere neden olur. Yaşanan anormal durum beklenmedik nöbetlere yol açar.

Epilepsi sara hastalığı olarak da bilinir ve epileptik nöbetlerle kendini gösterir. Hastada geçici bilinç kaybı yaşatan nöbetler, tek bir kez geçirildiğinde epilepsi teşhisi konmasına yeterli değildir. Herhangi bir yaşta ortaya çıkabilen epilepsi hastalığı 16 yaşını doldurmamış çocuklarda ve 65 yaş üstü yetişkinlerde daha sık görülür. Hastalığın yaygın olarak görüldüğü çocuk yaşlarda erken teşhis hayati önem taşır.

Epilepsi Nedenleri Nelerdir? Ne Tetikler? Epilepsi hastalığının nedenleri değişkenlik gösterir. Beyin tümörleri, hipokampal skleroz, hipoksik-iskemik beyin hasarları ve santral sinir sistemi enfeksiyonları epilepsi hastalığının en önemli nedenleri arasındadır. Bunlara ek olarak beyin dokusunda ve beyin damarlarındaki gelişimsel bozukluklar, bağışıklık sistemi düşüklüğüne bağlı olarak gelişen iltihaplanmalar, kalıtımsal hastalıklar ve genetik nedenler de epilepsi hastalığının oluşumunda etkilidir. Ancak tüm bu nedenlerin dışında sebebinin ne olduğu bilinememesine rağmen epilepsi hastalığı gelişebilir. Çocuklarda görülen epilepsi hastalığını tetikleyen en önemli faktör, yüksek ateşe neden olan hastalıklardır. Stres ve uykusuzluk her yaştan epilepsi hastasının nöbetini tetikler. Fotik uyarı olarak adlandırılan parlak ışıkların arka arkaya gelmesi ya da patlaması da nöbet oluşumuna neden olabilir. Uzun süreler boyunca ve çok yakından televizyon izlenmesi beyni etkileyen parlak uyaranlar gönderdiği için nöbetleri tetikler. Çok fazla çay ve kahve içmek, alkol, sigara ve kola da nöbetleri uyarıcı etki gösterir. Epilepsi beslenme bozukluğu olan kişilerin daha sık nöbet geçirmesine neden olur. Epilepsi Krizi: Epilepsi Belirtileri Nelerdir?

Epilepsi tanısı konulabilmesi için hasta yakınlarının çok iyi gözlem yapması gerekir. Özellikle çocuklarda görülen belirtiler hastalığın erken teşhisi için oldukça önemlidir:

Arada bir ağız şapırdatma, Burna gelen kötü kokular (yanmış lastik kokusu), Kol ve bacaklarda ani sıçramalar ve irkilmeler, Gözün dalması, gözün tek bir yere odaklanması ve birkaç dakika boş boş bakma gibi belirtiler normal değildir. Çocuklarda bu davranışlara rastlanıldığında en kısa zamanda bir nöroloji uzmanına gidilmesi gerekir.

Epilepsi nöbetleri, beynin belli bir bölgesinde anormal elektriksel boşalımı şeklinde ortaya çıkar. Bu elektriksel boşalımların beyinde yayıldığı bölgelere göre epilepsi belirtileri de farklılık gösterir:

Kasılmalar Ağızdan köpük gelmesi

Şeklinde olabildiği gibi:

Kişinin aniden donakalması, boş bakması, Cevap vermeme, Anormal kol bacak hareketleri, Anormal ses çıkarma, Etrafında bulunan kişilerin duymadığı sesleri duyma, Mide bulantısı, Sadece hastanın hissettiği garip duygularla da kendini belli eden epilepsi nöbetleri bazen dışarıdan hiçbir şekilde fark edilmeyen davranışları da kapsayabilir. Epilepsi Çeşitleri Nelerdir? Epilepsi nöbetleri birbirinden çok farklıdır. Göz dalmaları şeklinde yaşanan epilepsi nöbetlerine absans nöbeti denir. Absans nöbeti sırasında epilepsi hastası bakışlarını sürekli tek bir noktaya diker, tepki göstermez ve kısa süreli bilinç kaybı yaşar. Absans nöbetleri en çok çocuklarda görülür. Vücudun yalnızca bir tarafını etkileyen fokal nöbet olarak adlandırılır. Fokal nöbetlerde hastanın bilinci açık ya da kapalı olabilir. Nöbet geçiren hasta idrarını kaçırıyor, ağzından köpükler geliyor ve tüm vücutta kasılmalar oluşuyorsa buna jeneralize nöbet denir. Tüm vücudu kapsayan nöbetlerde beynin büyük bir bölümünde elektriksel boşalma yaşanır. Bölgesel olarak başlayan epilepsi nöbetleri bir süre sonra yaygın hale gelebilir. Vücudun etkilenen bölümünde şiddetli ve güçlü bir kasılma söz konusu ise bu nöbet çeşidine tonik nöbet denir. Kasların ritmik olarak kasılıp gevşemesine neden olan nöbet türü ise klonik nöbettir. Vücudun bir bölümündeki karıncalanma ve uyuşma şeklinde görülen epilepsi çeşidi ise somatoduyusal nöbet olarak adlandırılır. Epilepsi Öldürür Mü?

Epilepsi hastalığı tedavi edilebilen nörolojik bir hastalıktır. Doğru teşhis ve doğru tedavi yöntemleri ile nöbetleri kontrol altına alınan epilepsi hastası normal yaşantısına devam edebilir.

Ölümcül hastalık imajından dolayı ön yargı ile karşılanan epilepsi hastaları çalışabilir, çocuk doğurabilir, hobilere sahip olabilir.

Epilepsi hastalarının bazı meslekleri yapmaları sorunlara yol açabilir. Örneğin toplu taşıma araçlarında sürücülük yapmaları, pilot ya da cerrah gibi meslekleri icra etmeleri tehlikelidir. Yaralanma riski taşıyan dalgıçlık, çatı işçiliği, dağcılık gibi işleri yapmaları uygun değildir. Uykusuzluk nöbetleri tetiklediği için vardiyalı işlerden kaçınmaları, paraşüt, dağa tırmanma ve surf yapma gibi tehlikeli aktiviteler yapmamaları gerekir.

Epilepsi özür oranı yüksek olan bir hastalıktır ve işe girmeden önce mutlaka iş yerine hastalıkları hakkında bilgi vermesi gerekir. Epilepsi hastalarının sağlıklı beslenmeleri, uykusuna dikkat etmesi, ilaçlarını düzenli kullanmaları, stresten uzak durmaları, alkol ve uyuşturucu kullanmamaları gerekir.

Epilepsi ilk yardım konusunda yapılması gereken en önemli hareket ise nöbetlerin kendiliğinden geçmesini beklemektir. Yapılacak yanlış bir müdahale hastanın ölümü ile sonuçlanabilir. Nöbetler kendi kendine geçmiyorsa mutlaka en yakın sağlık kuruluşu aranarak tıbbi yardım istenmelidir.

Epilepsi Genetik Midir?

Epilepsi hastalığının birçok nedeni vardır. Nedeni genellikle belirlenemeyen epilepsi hastalığında genetik yatkınlık söz konusudur. Ancak bu ebeveynlerinde epilepsi hastalığı varsa kişide de görüleceği anlamına gelmez. Bu durum epilepsi hastası olma riskini artırır.

Tek yumurta ikizlerinin birinde epilepsi görülmesi ve diğerinde görülmemesi gibi durumlar hastalığın sadece genetik kaynaklı olmadığını kanıtlamaktadır.

Epilepsi Tedavisi ve İlaçları

Tedavi edilebilir bir hastalık olan epilepsi hastalığının tedavisi uzun süreli izlem gerektirir. Epilepsi doktoru olarak bilinen nöroloji uzmanları hastanın nöbetleri hakkındaki bilgilere hasta yakınlarından alır.

Bazı epilepsi hastaları %100 tedavi edilebilir. Ancak nedenleri birbirinden oldukça farklı olan epilepsi hastalığının tedavisi hakkında genelleme yapılması çok da mümkün değildir. Tedavinin başarısını etkileyen önemli faktör hastalığın nedenidir.

Epilepsi tedavi planlamasında kullanılan ilaçların önemi büyüktür. Ancak bu ilaçlar hastalığı tedavi etmekten ziyade hastalık belirtilerini baskılamaya yöneliktir. İlaç tedavisi alan hastaların yaklaşık %50- 60’ında nöbetler tek çeşit ilaçla tam kontrol altına alınabilir. En az bir yıldır ilaç kullanan ancak epileptik nöbetlerinde azalma gözlenmeyen ve dirençli epilepsi hastası olarak tanımlanan grup için epilepsi ameliyatı düşünülebilir. Epilepsi ameliyatında nöbetleri tetikleyen bölge birtakım cerrahi müdahalelerle alınır. Epilepsi tedavi yöntemleri arasında pil uygulamaları da yer alır. Hastanın sol köprücük kemiğine yerleştirilen pil hasta tarafından bir mıknatıs yardımıyla çalıştırılabilir. Hasta nöbeti hissettiğinde elinde bulunan mıknatıs yardımıyla pile dokunur ve pilin çalışmasını sağlar. Pil beyne uyarılar göndererek nöbetin durmasına yardımcı olur. Epilepsi hastalarının tedavisine destek olmak için ketojenik bir diyet olan epilepsi diyeti uygulanabilir. Düşük kalorili ve yüksek protein içeriğine sahip olan bu diyet hastalığın tedavisini destekleyicidir.

5 milyon'dan fazla kişinin takip ettiği Youtube kanalımızda videolu tariflerimizi bulabilirsiniz.

15 milyondan fazla kişinin indirdiği Nefis Yemek Tarifleri uygulaması ile 850.000'den fazla denenmiş tarif her zaman yanınızda. Hemen siz de indirin.

Okuyucunun Dikkatine

Blog sayfamızda sağlıklı yaşam, diyet ve kişisel bakım konularını kapsayan yazılar genel bilgilendirme amaçlıdır. Kategoride çeşitli hastalıklar için evde bitkisel çözüm önerileri, besleyici fonksiyonel gıda takviyeleri, doğal cilt ve saç bakımı maskesi tarifleri ile uygulanışları, kilo kontrolüne yardımcı diyet listeleri ve sağlıklı beslenme programları yer almaktadır. İlgili besinin, ürünün ya da diyet listesinin etkileri her bünyede değişkenlik gösterebilir. Yazı yayına alındıktan sonra, zaman içerisinde güncelliğini ve geçerliliğini yitirebilir. Sunmuş olduğumuz bilgiler hiçbir zaman doktor teşhisinin yerini tutmaz, reçete niteliği taşımaz. Bilgileri uygulamadan önce alanında uzman görüşü almanızı tavsiye eder, aksi durumda oluşabilecek yan etkilerden sitemizin sorumlu tutulamayacağını önemle hatırlatırız.

"
Kas Hastalıklarının Psikolojik Etkileri – KASDER

Kas Hastalıklarının Psikolojik Etkileri – KASDER

Kas Hastalıklarının Psikolojik Etkileri

Her türlü bedensel hastalık kişinin vücut bütünlüğüne, yaşam evresine ve yaşam kalitesine doğrudan travmatik bir etki yapar. Kişi böyle bir hastalık tanısı ile karşılaştığında tanının doğruluğu, hastalığının geleceği ve tedavi olasılıkları hakkında ciddi kaygılar duyar. Başka doktorlara başvurmak, tekrar tekrar tahlil ve görüntüleme yaptırmayı istemek gibi patolojik olmayan ‘inkar’ şeklinde bir savunma mekanizması içine girebilir.

Daha sonra bir ‘öfke evresi’ beklenebilir. Bu dönemde kişi ‘bu niye benim başıma geldi?’ sorusuna yanıt arar, iş ve aile yaşantısında sorunlar olabilir. Tıbbi tedaviye uyumsuzluk olabilir, alkol, sigara veya madde kullanımı artabilir. Ardından da ’depresif evreye’ girilir. Bu depresif dönem, bir hastalık değil yine uyuma yönelik bir başa çıkma çabasıdır ve ilaçlı tedavi gerektirmez. Doktorun hastasını dinlemeye vakit ayırması, sorularını özenle yanıtlaması ve hasta ile yapılan görüşmede hastanın ifade ettiği duygularına saygı göstermesi çok önemlidir. Hekimlerin en önemli özürü hastaya ayırabilecekleri zamanın azlığıdır, ancak yine de hekimin duruşu, tutumu, beden dili ve dinlerken jest ve mimikleri bile hasta için çeşitli olumlu ya da olumsuz anlamlar ifade edebilir.

Hastalar tanıdan sonraki dönemlerde yukarıda sözü edilen evreler arasında gidip gelebilir. Ardından da ‘kabulleniş evresi’ başlar. Kabulleniş bazen kendini tamamen doktorlara bırakıp hiç inisiyatif almamak şeklinde “kaderci” bir yön alırken, bazen de daha “gerçekçi” ve olumlu olabilir. Nörolojik hastalıkla yaşamaya uyumda zorlanan, hayatında hastalıkla birlikte çok değişim olan, yeti yitimi yaşayan, yeterli aile ve sosyal desteği olmayan kişilerde ise psikiyatrik hastalıklar söz konusu olabilir.

Nörolojik hastalıklarda, hem beden fonksiyonları hem de zihin fonksiyonları etkilenebildiğinden kişi, ailesi ve yakın çevresi için daha dramatik sonuçlar ortaya çıkar.

Yeti yitimi ve kısıtlılık oluşturacak hastalıklar, örneğin inme veya multipl skleroz (MS), maalesef kişinin, günlük hareketlerini, fonksiyonel durumunu, iş yaşantısını, gelirini, cinsel hayatını, sosyal ilişkilerini, “kendilik” algısını ve yaşam kalitesini doğrudan etkiler. Epilepsi gibi bazı hastalıkların ise ciddi bir stigması olup, kişinin toplum içindeki yerini ve güvenliğini tehdit edebilir.

Her türlü psikiyatrik belirti nörolojik hastalıklara eşlik edebilir. En sıklıkla görülenler şunlardır:

• Duygudurum değişiklikleri: Depresif, iritabl veya eleve, manik gibi

• İştah değişikliği: Artma veya azalma

• Enerji kaybı-bitkinlik ya da aşırı enerji

• Anksiyete-huzursuzluk ve sıkıntı

• Kendine ya da çevresine zarar verme

• Katatoni, tikler, psikojen distoni ve diskineziler

• Obsesyon ve kompülsiyonlar

• Cinsel ilgide artma veya azalma

• Depersonalizasyon ve derealizasyon

Hiçbir psikiyatrik belirti belirli bir nörolojik hastalığa özgü değildir. Yine, psikiyatrik hastalıklar da belli nörolojik hastalıklara işaret etmezler. Ama yine de bazı hastalıklar sıklık açısından farklılık gösterebilirler. Örneğin depresif bozukluklar her türlü nörolojik hastalığa ikincil olarak görülebilirler ancak, inme, demans ve epilepside daha sıkçadırlar. Kognitif tutulum hastalarda dikkat, bellek, dil, vizyospasyal işlevler ve frontal yürütücü işlevlerde bozulmalara yol açar. Psikiyatrik belirtiler, kognitif belirtiler ve altta yatan hastalığın nörolojik belirtileri bir araya gelince hekimler için oldukça zorlayıcı olur. Ayırıcı tanı için ayrıntılı nörolojik, fizik muayene ve psikiyatrik değerlendirmeyle beraber nöropsikolojik testlerin uygulanması da tedaviyi şekillendirirken klinisyene yardımcı olur.

Nörolojik sorunu olan hastaları ele alırken dikkat edilmesi gereken bir konu da psikiyatrik belirtilerin süre ve şiddetidir. Her tür belirti herkeste olabilir, hastalığı belirleyen ise bu belirtilerin ne kadar zamandır olduğu, ne şiddette olduğu ve kişinin yaşamındaki işlevselliğini ne derecede etkilediğidir. Psikiyatrik bir belirtinin olması o kişinin psikiyatrik olarak tedavi görmesini gerektirmez.

Örnek 1: MS veya başka bir hastalık tanısının ardından hastanın kendisini durgun ve üzgün hissetmesi ilaç tedavisi gerektirmez.

Örnek 2: Epilepsi nöbetinin hemen ardından 1-2 gün kulağına ses gelen bir kişinin bu psikotik bulgusu kendisine veya çevresine zarar potansiyeli taşımıyorsa nöroleptik kullanımı gerektirmez.

Örnek 3: Takıntıları olan Parkinson hastasının bu şikayeti yaşam kalitesini bozmuyor ve ciddi bir zamanını almıyorsa ilaç tedavisi gerekmeyebilir.

Bir nörolojik hastalığın psikiyatrik belirtiler vermesi için ya da psikiyatrik hastalığın eşlik etmesi için bazı önemli faktörler vardır:

-Nörolojik hastalığın lezyonunun yeri

Lezyonların yerleri psikiyatrik belirtilere bir renk verebilir. Frontal lobu daha çok tutan bir hastalıkla bazal gangliayı tutan bir hastalık farklı psikiyatrik belirti dominansı gösterebilir.

-Nörolojik hastalığın özellikleri

MS hastaları yorgunluk halsizlik ve duygudurum belirtilerini daha fazla yaşarken, miyasteni hastaları anksiyete bozukluklarını daha fazla yaşarlar. Psikotik özellikler kas hastalıklarında neredeyse hiç görülmezken, epilepsi, demans ve yer kaplayan lezyonlarda sık olabilirler.

-Lezyonun yaygınlığı

Beyni yaygın şekilde tutan vaskülit, ensefalit gibi hastalıklar hemen daima konfüzyonel durum ile seyrederken daha lokalize tutulumlarda bu özellik yoktur.

-İkincil beyin metabolizma değişikliği

Bazı hastalıklar erken aşamalarında belirgin bir lokalizasyon gösterse de ileri evrelerinde beynin işlevlerinde daha yaygın bozulmaya yol açarak çok ağır psikiyatrik belirtilere neden olabilirler. Bunlara örnek olarak tümörler, epilepsi veya MS sayılabilir

-İlaçların etkileri

Kortikosteroidler, antikolinerjik ilaçlar, interferon, dopaminerjik ilaçlar gibi nörolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların doğrudan kendilerinin de psikiyatrik hastalık tetikleme özellikleri vardır.

-Nöronal atrofi varlığı

Beynin nörodejenaratif hastalıkları türlerine göre yaygın ya da başta fokal sonra yaygın nöronal kayba neden olurlar. Bu da beyindeki nörotransmitter yolaklarını hasarlar, nöronal döngülerde kopmaya neden olur. Sonuçta da bu hastalıklara sıklıkla eşlik eden psikiyatrik ve davranışsal belirtiler ortaya çıkar. Bu duruma en iyi örnek Alzheimer hastalığıdır. Zengin psikiyatrik belirtiler bu hastalığın ayrılmaz bir parçasıdır.

– Psiko-sosyal faktörler

Kişilerin farklı karakter özellikleri hastalıklara verdikleri tepkileri de etkiler. Premorbid huylar, stres ile başa çıkma kapasitesi, hastalık hakkındaki eski bilgi ve olumsuz deneyimler psikiyatrik belirtilerin varlığını veya şiddetini belirleyebilir. Ağır seyreden bir MS hastasını tanıyan bir kişi kendisine bu tanı konduğunda olumsuz duyguları ve düşünceleri daha şiddetle yaşayabilir. Hastalığın iyileşme sürecinde de yine psikososyal özellikler önem kazanır. Daha hayata bağlı ve dirençli bir kişi inme sonrası rehabilitasyonda daha istekli olurken, hayata olumsuz bakan ve depresif özellikleri yüksek kişiler fizik tedavi açısından daha çabuk pes edebilir.

Sosyal destek sistemleri, kişinin aile içindeki yeri ve ailesi ile ilişkileri de psikiyatrik belirtilere katkıda bulunabilir. Evin babasının hastalanması ile 85 yaşındaki babaannenin hastalanması arasında aile dinamikleri açısından farklar vardır. Yine ailesinden destek gören, sevgi ve saygı gören bir birey ile yalnız yaşayan ve her sorununu kendi çözmek durumunda olan bireylerin de psikolojileri farklı olacaktır.

– Psikiyatrik hastalıklar açısından genetik yatkınlık

Daha önce psikiyatrik hastalığı olan bireylerde veya ailesinde psikiyatrik hastalığı olduğu bilinen kişilerde nörolojik hastalığa ek olarak psikiyatrik bir bozukluk çıkma olasılığı daha yüksektir. Örneğin, gençliğinden beri majör depresyon atakları geçiren bir bireyin inme sonrası depresyon geçirme olasılığı yükselir. Bir başka bakış da sık depresif ataklar geçiren kişilerde stresle başa çıkma kapasitesinin az olduğunu bu nedenle de inmenin ortaya çıkardığı zorlanma ve çatışmaları çözemeyeceği için yeni bir atak geçireceği görüşüdür.

Aslında beyin davranış ilişkisi oldukça karmaşıktır. Hiçbir psikiyatrik hastalığın belirli bir lokalizasyonu yoktur, ancak belirli nöroanatomik bölgeleri içine alan döngülerden söz edilebilir. Tam ters yönden bakılınca da belli bir beyin bölgesinin hasarı çok belirli bir psikiyatrik hastalığa yol açmaz. Yani beyinde bir mani merkezi ya da şizofreni merkezi yoktur. En bilinen hali ile, beynin belirli bölgelerini içine alan hastalıklarında nispeten benzer psikiyatrik, davranışsal “belirtileri” görmek mümkündür.

Frontal lob tutulumunun söz konusu olduğu hastalıklar değişik patolojik süreçler içerir, travmalar, tümörler, serebrovasküler olaylar, infeksiyonlar, Pick hastalığı, diğer fronto-temporal bunamalar ve normal basınçlı hidrosefali bu bölgeyi etkiler. Bir frontal disinhibisyon sendromu görebiliriz. Klinik özellikler bazen mani ile karışabilir, daha sıklıkla medyal prefrontal veya orbitofrontal hasarlarda görülür:

Girişkenlik ve artmış atılgan davranış biçimi
 Uygunsuz şakacılık, öfori

 Duygusal kararsızlık, iritabilite

 Yetersiz yargılama ve kavrama

 Dikkat dağınıklığı, odaklanma zorluğu

 Duyarsızlık, aldırmazlık, kayıtsızlık

 Yargı ve geleceği öngörmede bozulma

Bazen tam tersi biçimde aşırı inhibe, neredeyse apatik, dış dünya ile iletişimi azalmış olgular görülebilir. Frontal abulik sendrom olarak da adlandırabiliriz. Daha sıklıkla dorsolateral prefrontal hasarlarda görülür:

 Merak ve üretkenlikte, yaratıcılıkta azalma

 Motor tekrarlar, davranışı sürdürmede beceriksizlik

 Uyaran bağımlılığı (yemek görünce yemek, kalem görünce yazmak gibi)

 Yetersiz soyutlama ve kategorize etme

 Yetersiz spontane jest ve hareketler

 Seyrek ve az miktarda konuşma

 Yargı ve geleceği öngörmede bozulma

Temporal lobları etkileyen, farklı patolojik süreçlerin psikopatolojik tablolara neden olabilmesine rağmen en ilginci ve belki de en tartışmalı olanı temporal loblardan kaynaklanan epilepsi ile ilişkili davranış değişiklikleridir. Özellikle temporal loblarında kronik beyin hasarları olan hastaların, organik beyin sendromunun direkt bir göstergesi olan “kişilik değişiklileri” gösterebileceklerini söylenmektedir. Kluver-Bucy sendromunda görüldüğü gibi, hayvanlarda iki yanlı temporal lobektomiden sonra hiperfaji, hiperoralite gibi ciddi davranış değişiklikleri ortaya çıkmıştır. Temporal epilepsisi olan bireylerde detaycılık, saplantılı ve stereotipik düşünme biçimleri, felsefi ve dini konularla aşırı uğraşma, hipergrafi, hiposeksüalite sıkça görüldüğü belirtilen kişilik özellikleridir. Afektif bozukluklar ve psikoz da sıklıkla temporal tutulum gösteren hastalarda ortaya çıkar.

Bazal ganglianın psikiyatrik semptomların oluşmasında önemli bir rolü olduğu ve bazal ganglion hastalıklarının çoğu zaman psikopatolojik semptomlarla kendisini gösterdiği uzun zamandır kabul edilmektedir. Nöroanatomik araştırma teknikleri bu ilişkinin bazı nörobiyolojik temellerini ortaya çıkarmıştır. Özellikle multipl paralel devreleri kapsayan kortikal yapılar ve bazal ganglion dorsal striatumun (neokorteks ile aralarındaki bağlantıları) ventral striatumdan (büyük ölçüde limbik, orbitofrontal ve singulat ile bağlantıları) ayırt edilmesine imkan vermiştir. Dahası, limbik sistemle bazal ganglia arasında hatırı sayılır ölçüde “cross- talk”ın olduğu kabul edilmiştir. Bu da duyusal ve motor hastalıklar arasındaki ilişkinin anlaşılmasına izin vermiştir. Amigdala, ventral striatum ve nukleus akumbens motivasyonel ve duygusal bilgilerin trafiğini sağlar ve emosyonların ortaya çıkmasında önemli rolleri vardır. Huntington hastalığı nörolojik hastalıkların sıklıkla psikiyatrik rahatsızlıkla kendisini göstermesine örnek teşkil etmektedir. Huntington hastalarının neredeyse % 50’si motor hastalıkları başlamadan psikopatoloji ile kendilerini göstermektedirler. Belirtiler, psikopatik davranışlar ve alkolizm gibi davranışsal bozukluklardan daha net manik-depresif psikoz, paranoid durum ve şizofreni benzeri durumlara kadar çeşitlilik göstermektedir. Parkinson hastalığında da neredeyse hastaların % 60’ında depresif şikayetler bulunmaktadır. Bu genellikle anksiyetenin eşlik ettiği atipik afektif hastalık görünümünde ya da klasik unipolar depresyon görünümünde olabilir. Uzun zamandır dopamin agonistleri kullanan hastalarda psikotik durumların arttığı bilinmektedir. Psikotik bozukluklar, obsesif kompülsif belirtiler ve patolojik kumar oynama Parkinson hastalarında görülebilir.

Bu beyin alanları ve davranış bozukluklarının ilişkileri , belirtilerin özellikleri ve psikiyatrik hastalıkların prognozları, tedavi yanıtları dikkatle incelenmeye değerdir . Bir çok nörolojik durumun fenomenolojik olarak psikiyatrik durumlara benzeyen davranış bozukluklarıyla (epilepsinin şizofreni benzeri psikozları gibi) görülmesi onları psikiyatrik hastalıkların nörobiyolojik temellerini anlamak için önemli modeller yapmakta, psikiyatri ile nöroloji arasındaki bağı vurgulamaktadır.

Tedavi Yaklaşimlari

Nörolojik hastalıklarda görülen ek psikiyatrik hastalıkların tedavisi için özel olarak geliştirilmiş psikotroplar maalesef yoktur. Yukarıda da belirtildiği gibi, her nekadar bu hastalıkların semptom profilleri primer psikiyatrik hastalıklardan farklılıklar gösterse de halen endikasyonları primer psikiyatrik hastalık olan ilaçlarla tedavi etme zorunluluğu vardır. Mevcut psikotropların çok azının nörolojik hastalıklarda kullanımı ile ilgili çalışma vardır. Bu nedenle klinisyenlerin ilaç başladıkları hastaları dıkkatli ve yakın takipleri önemlidir. Nörolojik bir hastalıkla eş zamanlı psikiyatrik hastalığın tedavisi düzenlenirken aşağıdaki noktalara dikkat etmek gerekir.

1. Doğru endikasyon ve hedef seçilmesi

Tedavi etmek istediğimiz hedef belirtilerin neler olduğunu iyi tanımlamak, tedavi amacını iyi belirlemek gerekir. Yeti yitimi olan, uyku hijyen bozukluğu olan veya adaptasyon sürecinde olan hastalarda hemen ilaç düşünmemek uygundur. Ayrıca ilaçla zarar vermemek de tedavi etmek kadar önemsememiz gereken bir durumdur.

Her üzüntü, her sıkıntı, her moral bozukluğu ya da kaygı ilaç tedavisi gerektirmez. Hastanın savunma mekanizmalarını, kişilik özelliklerini, bazı aile içi dinamikleri mutlaka dikkatle irdelemek gerekir. Örneğin bir Alzheimer’li hastanın yakını arada görsel halüsinasyonlardan bahsediyor olabilir, ancak bu durum bir bakım zorluğuna yol açmıyorsa nöroleptik endikasyonu olmayabilir. İnmeli bir hastanın ilk birkaç hafta içindeki ağlama ve üzüntüleri adaptasyon süreci ile bağlantılı olabilir ve hemen antidepresan gerektirmeyebilir.

2. Nörolojik hastalığın özellikleri

Hastalarda ilaç seçerken alttaki nörolojik hastalığı ve seyrini de göz önünde tutmak uygun olacaktır. Her iki durum arasındaki etkileşim hakkında hastayı bilgilendirmek, başlangıç psikiyatrik belirtiler hakkında eğitmek, psikiyatrik morbiditenin önlenmesi için yardımcı olur. Örneğin her MS atağı ile depresyon geçiren hastanın depresyonun öncü belirtilerini tanıması yararlıdır. Her epilepsi atağından sonra psikotikleşen bir hastanın atak sonrası nasıl bir yol izlenmesi konusunda ailesinin ve kendisinin eğitilmesi önemlidir. Yine hastalığa göre psikotrop seçmek önemlidir. Epilepsili hastaya epilepsi eşiğini düşüren, miyastenili veya demanslı hastaya antikolinerjik etkinliği olan bir ilaç ve Parkinson hastalığında tipik bir nöroleptik seçmemek gerekir.

Yoğun psikiyatrik problemler ve yatalak sürekli bakım, gözetim gerektiren hastalar hasta yakınlarını yorabilir, depresyon ya da bakıcı tükenme sendromunu tetikleyebilir. Tedavi bazen hem hastayı hem de hasta yakınını ilgilendirebilir. Doğru bilgilendirme ve durumu kabullenmeye yardım gerekebilir. Hiçbir psikiyatrik belirtisi olmadığı halde, sürekli uyuyan ya da yatan hasta gibi beklentileri olan bazı hasta yakınları da doktorları daha fazla ilaç yazmaya yönlendirebilir.

3. İyi dahili takip

Nörolojik hastalık seyrinde ortaya açıkan ani, zengin psikiyatrik belirtiler bize akut konfüzyonel durumu, deliryumu düşündürmelidir. Demanslı, inmeli, MSlu, yaşlı ya da organ yetmezliği olan, çoğul ilaç kullanan hastalarda araya eklenen infeksiyonlar, elektrolit denge değişiklikleri, şeker seviyesi oynamaları, psikiyatrik belirtilere fazla odaklanıldığında gözden kaçabilir. Eklenen dahili hastalıklar da psikiyatrik hastalıkları tetikleyebilir. Örneğin inmeli hastada depresyon tedavi edilirken araya girmiş bir hipotiroidi atlanabilir.

4. Sosyal şartlar

Yalnız yaşayan, ilaç ve yeterli beslenme temininde zorlanan hastalar olabilir. Hasta yakınları hastalığın şiddetini her zaman doğru değerlendiremeyebilir. Gözetim ve denetim gereken hastaların bu imkana kavuşmasını sağlamaya yardımcı olmak, aileden, sosyal hizmet kurumlarından yardım almaya çalışmak gerekir. İlaç ve rapor temini, yeti yitimi olan, fiziksel hareketleri yavaşlamış, kognitif yetmezliği olan ve yaşlı hastalar için sorun olmakta ve tedavi devamlılığını engellemektedir. İlaçların mümkün olduğunca gün içinde tek doz kullanılanlarını ve en azından birer aylık formlarını yazmak uygun olabilir.

5. Çoğul ilaç kullanımı ve yan etki profili

Pek çok hasta çoğul ilaç kullanır. İlaçların metabolizmaları, karaciğerden atılımları, proteine bağlanma kapasiteleri dikkate alınmazsa bu grup hastada ciddi yan etkiler ve kalıcı hasar bırakan sonuçlar ortaya çıkabilir. Hastalara her vizitte kullandığı tüm ilaçları sormayı unutmamak gerekir. Bazı ilaçlar gençlerde hayat kurtarıcı olabilirken yaşlılarda ciddi kullanım zorlukları ve intoksikasyon riski taşımaktadır. Lityum veya Na-valproat buna örnek gösterilebilir. Psikiyatrik ilaçların bazı hafif sanılan yan etkileri ilaç etkileşimi ile potansiyelize olabilir. Epilepsi nedeni ile karbamazepin kullanan bir hastaya SSRI verilirse ciddi hiponatremi olabilir. Bazı SSRI’lar Parkinson hastalığını kötüleştirebilirler. Gerek nöroleptiklerin gerekse antidepresanların nörolojik hastalık zemininde yan etki potansiyelleri artar. Dikkatle seçmek ve iyi takip önemlidir.

6. Uzun süreli kullanım

Maalesef tüm psikotropların nörolojik hastalıklarda uzun süre kullanımı hakkında veri çok sınırlıdır. En fazla 14-16 haftalık takip ve izleme çalışmaları vardır. Bu da bizi bu ilaçları uzun süreli kulllanırken tamamen kanıta dayalı tıp dışında uygulama yapmaya itmektedir. Bu ilaçların nörolojik hastalıkların seyrine uzun dönemde etkisi ile ilgili de fazla çalışma yoktur. Ayrıca antidepresanların etkinliğinin aslında ikincil durumda ne olduğu, yan etki profilleri ile ilgili çalışma da azdır. Öte yandan nöroleptiklerin yaşlı ve demanslı hastalarda uzun süreli kullanımının inme ve ani ölüm riskini artırdığı gösterilmiştir. Yine 85 ve 90’lı yaşlardan sonra psikotrop etkinliği ile ilgili ciddi soru işaretleri mevcuttur.

Aslında nörolojik hastalık zemininde ilaçların etkinliğinin azalabileceği de ön görülebilir. Aşağıda olası nedenler sıralanmıştır.

1. Hedef nöron kaybı: Demans, inme lezyonu ya da MS plakları nedeni ile belli bir grup alan kaybı

2. Reseptör ve post-reseptör değişiklikler, hedef olan reseptörlerin etkinliklerinin azalması (örneğin dopamin reseptör sayısı yaşla azalır.)

3. Farmakokinetik değişiklikler

• Vücutta artmış/ azalmış yağ oranı

• Tüm gastrointestinal sistemde emilim ve işlev değişiklikleri

• Azalmış böbrek/karaciğer fonksiyonları veya otoindüksiyon

• Çoğul ilaç kullanımı etkileşimleri

Psikotrop ilaçları kullanmak bu ilaçlarla ilgili olarak hastalarımızı yakın takip etme sorumluluğu da getirmektedir. Bir antidepresanı kullanırken öncelikle ilacın tolere edilip edilemediğini, ilk iki hafta içinde ilacın etkin olup olmadığını, ilk dört-altı hafta içinde ve en önemlisi tedavi hedefimiz olan remisyonun on-oniki hafta içinde gelişip gelişmediğini izlemek durumundayız. Herhangi bir antidepresanın en düşük dozu çoğu kere yanıtı sağlayabilir ancak remisyonu sağlamayabilir. Uygun takip edilmeyen hastalarda kronikleşme ve yaşam kalitesinde ciddi düşüşler gelişir. Tekrarlayan veya tedaviye dirençli depresif bozukluklarda, bipolar bozukluk, intihar fikri, psikotikleşme, ilaç uyumsuzluğu, polifarmasi hallerinde mutlaka psikiyatrik konsütasyon gerekir. Bir nöroleptik kullanırken de etkinlik ve yan etki takibi sık kontrollerle yapılmalı, en kısa zamanda ilaç kesimi hedef olmalıdır. Kontrolsüz kullanımlar tardif sendromlar gibi kalıcı olumsuz sonuçlara yol açabilir. Uzun süre nöroleptik kullanımı gereken durumlarda yine mutlaka psikiyatrik konsültasyon yapılmalıdır.

İnsan beyni ile ilgili çalışıyorsak ve hastalarımıza doğru tanı ve tedavi olanakları sunmak istiyorsak bu ancak nöroloji ve psikiyatri işbirliği ile olabilecektir.

Işın Baral Kulaksızoğlu, 11.9.2009
İÜ İstanbul Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı

Epilepsi ve Hayat - CEM OCAKLAR - Google Книги

Epilepsi ve Hayat - CEM OCAKLAR - Google Книги

Epilepsi ve Hayat

Epilepsi, halk arasında sara olarak da bilinir. Çeşitli nöbet tipleri vardır. Kişiden kişiye göre farklı tedavileri mevcuttur. Bu kitap hastalık hakkında bilgi içerir ve tıbbi tavsiye yerine geçmez.

Bir hastalığa sahipseniz veya hasta yakınıysanız o hastalığı araştırmayacağız anlamına gelmez. Ben de araştırdım. Uzmanlarımızın videolarını dinledim. Başka ülkelerdeki epilepsi derneklerinin, vakıflarının, araştırmaların yayınlandığını sitelerin İngilizce sayfalarını okudum. İngilizce olmayanlarıysa içeriğin dili neyse anadili aynı kişilerden İngilizce bilenlerinden yardım aldım. Eş zamanlı olarak dillerin dil bilgisini inceledim ve kendim sözlüklerden yararlanarak çevirdim.

Ülkemizde kullanılan bazı görseller İngilizce'ydi. Onları telif hakkı ihlali yapmayacak şekilde Türkçe versiyonlarını hazırladım. Bazılarını ise yakın olacak şekilde yeniden çizdim veya farklı görselleri uyarladım.

Kendi yaşadıklarıma ve başka epilepsi hastalarının deneyimlerine yer verdim.

Emin olamadığım veya kaynakçasını bulmadığım bilgiye yer vermedim.

Bu kitabı bir kere almanız yeterlidir. Yeni bilgiler edindikçe güncellemekteyim.