Online Diyetisyen | Alanında Uzman Diyetisyen Randevusu! | HiDoctor

Online Diyetisyen | Alanında Uzman Diyetisyen Randevusu! | HiDoctor

title

Uygun Uzmanı Seç Uygun Uzmanı Seç En doğru eşleşme için Tanışma Testi'ni çözebilirsin.

Randevunu Oluştur Randevunu Oluştur Kendi takvimine göre sana en uygun seans saatini seçebilirsin.

Görüşmene Katıl Görüşmene Katıl Görüşmene uygulama ya da web sitesi üzerinden katılabilirsin.

HiDoctor, alanında uzmanları yüksek teknolojiyle geliştirilmiş altyapısı sayesinde sizinle bir araya getiren, kapsamında tanı, teşhis ve tedavi bulundurmayan online bir mecradır.

Uygulamayı İndir

Google Play

App Store'dan

AppGallery

HiDoctor Hizmetler Popüler Başlıklar Sözleşmeler

Daha iyi bir sen için E-Bültenimize abone ol!

Uygulamayı İndir

Google Play

App Store'dan

AppGallery

Tehlike ya da kriz anında olduğunu veya başka bir bireyin bu durumda olduğunu düşünüyorsan, bu siteyi kullanmamalısın. Hemen doğru yardımı almak için bu kaynaklara tıkla .

© 2022 HiDoctor Tüm Hakları Saklıdır

"
Manik Depresyon (Bipolar Bozukluk)

Manik Depresyon (Bipolar Bozukluk)

Manik Depresyon (Bipolar Bozukluk)

Manik depresif bozukluk, görülme sıklığı yaklaşık %1 civarında olan önemli bir psikiyatrik hastalıktır. İki uçlu duygudurum bozukluğu olarak da adlandılır. Psikiyatri kliniklerine yatarak tedavi gören hastaların önemli bir kısmı manik depresiftir. Hastalığın tedavi edilebilir-hayatla uzlaşabilir bir doğası olmasının yanında, ataklar sırasında oldukça yıkıcı olması, kişiye ve çevresine maddi- manevi zarar vermesi, tedavisinin ciddiyetle ele alınmasını gerektirir.

Manik depresyon yaşam boyu süren bir hastalıktır, bu anlamda diyabet (şeker hastalığı), hipertansiyon veya romatizmal hastalıklarla benzerlik kurulabilir. Dönem dönem ataklarla seyreder, ancak klinik olarak iyi tedavi altında olan hastalarda, ataklar arasında tam veya tama yakın düzelme gözlenir. Hastalığın ilk ortaya çıkışıyla, doğru tanının koyulup tedaviye başlanma arasında ortalama 5-10 yıllık bir gecikmeden bahsedilir, bu da erken teşhis ve tedavinin başlanmasının önemine işaret eder.

Manik depresif hastalarda, sık sık iş değişikliği veya kaybı, ölçüsüz hesapsız davranışlar nedeniyle iflas, evliliklerin sürdürülmesinde güçlük, alkol ve madde bağımlılığı gibi sosyal açıdan problem olan durumlar da sık gözlenir.

Hastalığın en riskli ve en üzücü komplikasyonu, depresif ataklar sırasında ortaya çıkan intihar düşüncesi ve girişimidir. İntihar ile ilgili eylemlerin genelde hastalığın ilk 5 yılında daha sık olduğu ve bu hastaların önemli bir kısmının henüz tanı almamış veya düzenli tedavi altında olmayan hastalar olduğu bilinmektedir.

Manik depresif hastaların önemli özellikleri vardır. Bu kişilerin %10-15'inde üstün yaratıcılık ve liderlik vasıfları olur, ancak hastalık süreci ve sık sık tekrarlanan ataklar, bu yaratıcılık ve liderlik özelliklerinin sürdürülmesine ve başarıya dönüşmesine çoğu zaman engel oluşturur..

Manik depresif bozukluğun sebepleri, belirtileri, tedavisi ve psikoterapisi ile ilgili bilimsel, detaylı ve tatminkar bilgilere sitemizden ulaşabilirsiniz

Doç. Dr. Özgür Öztürk

Depresyon nedir? Belirtileri nedir? Tedavisi Nasıldır?

Depresyon nedir? Belirtileri nedir? Tedavisi Nasıldır?

Depresyon Programı

Depresyon, süreğen bir üzüntü, keder, mutsuzluk hissetme ve en az iki hafta boyunca günlük işlevlerinizi yerine getirememe ile beraber normalde yapmaktan keyif aldığınız etkinliklere olan ilginin kaybolması ile tanımlanan bir hastalıktır.


Depresyon Belirtileri Nedir? Yorgunluk Bitkinlik Enerji kaybı İştah değişikliği Daha az ya da daha çok uyuma Cinsel isteksizlik Ağrılar Menstrüel düzensizliğin eşlik ettiği fizyolojik belirtiler depresyona eşlik edebilir. Depresyon Tedavisi Nedir?

Depresyon, en sık görülenlerden psikiyatrik rahatsızlıklardan biridir. Toplumda her altı kişiden birinde görülür. Çocukluktan yaşlılığa yaşamın her döneminde görülebilir. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla iki kat daha fazladır.
Depresyonun tek bir nedeni yoktur. Biyolojik, psikolojik ve sosyal bileşenlerin etkisiyle oluşur. Konuşma terapileri, antidepresan ilaç kullanımı veya bunların bir kombinasyonu ile tedavi edilebilir.

"
Depresif Bozukluklar (Depresyon)

Depresif Bozukluklar (Depresyon)

Depresif Bozukluklar (Depresyon)

Major depresyon çocuk ve ergenlerde sıklıkla görülen, uzun süren mutsuzluk ve ilgi kaybıyla karakterize bir bozukluktur. Genellikle tekrarlayıcı olan bu bozukluk kişinin akademik, sosyal ve aile işlevselliğinde ciddi bozulmalara yol açabilmektedir.

Bozukluğun ortaya çıkmasında genetik ve çevresel risk faktörleri etkilidir. Ergenlerde depresyonun ortaya çıkmasında genetik faktörlerin, çocuklarda ise çevresel risk faktörlerinin daha etkili olduğu gösterilmiştir.

Ergenlik öncesi dönemde depresyon görülme oranı %2 olarak bildirilmektedir. Bu dönemde erkelerde ve kızlarda depresyon görülme oranları benzerdir. Ergenlik dönemi ile birlikte depresyon görülme oranları %4-8’e çıkarken, ergenlik dönemi sonunda yaşam boyu depresyon ortaya çıkma ihtimali %20’dir. Ergenlik döneminde kız/erkek oranı 3-4 kata kadar yükselmektedir. Çocukluk çağında eşik altı depresyon belirtileri ise %5-10 olarak bildirilmektedir.

Günümüzde depresyon daha erken yaşlardan itibaren ve eskiye göre daha fazla oranlarda tespit edilmektedir. Geriye dönük yapılan incelemelerde yaşamları boyunca depresyon tanısı alacak pek çok kişinin ilk depresif ataklarını genellikle 20 yaşından önce yaşamış oldukları görülmektedir.

Her mutsuzluk depresyon mudur?

Mutsuzluk günlük yaşam içerisinde sıklıkla deneyimlenen duygulardandır. Depresyon tanısı koymak için mutsuzluğun günün büyük bir bölümünde ve uzun süreli olarak yaşanması ve kişinin işlevselliğinde bozulmaya yol açması gerekir.

Major Depresyon Belirtileri nelerdir?

1) Depresyonun çekirdek belirtileri

Günün büyük bir bölümünde ve uzun süren (2 haftadan fazla) üzüntü, mutsuzluk veya irritabilite (engellenmeye karşı çabuk öfkelenme)
Önceden keyif alınan etkinliklerden keyif alamama

2) Depresyonun Çekirdek Belirtilere Eşlik Eden Diğer Belirtiler

Enerji azlığı ya da yokluğu
Dikkat sorunları
Uyku değişiklikleri (Aşırı uyuma ya da uyuyamama)
İştah değişiklikleri ( İştahta artış ya da azalma)
Her gün olabilen değersizlik hissi ve olayla uyumsuz suçluluk hissi
Tekrarlayabilen ölüm düşünceleri
Psikomotor retardasyon ya da ajitasyon

Okul Öncesi Dönemde Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Okul öncesi dönemde görülen depresyon belirtilerin bazıları aşağıda sıralanmıştır:

Öncesinde keyif alarak oynadığı ve katıldığı etkinliklere karşı ilgi kaybı
Üzgün görünümde olma, gülümsemede azalma
Kolay ağlama
Agresyon
Karın ağrısı gibi somatik belirtiler
Ayrılık kaygısı
Uyku ve iştah değişiklikleri

Okul Çağı Çocuklarında Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Okul öncesi dönemde görülen depresyon belirtilerin bazıları aşağıda sıralanmıştır:

Üzgün görünüm, irritabilite
Dikkati toplamakta ve sürdürmekte güçlük
Ağlama
Ders başarısında düşme
Eskiden ilgi duyduğu etkinliklere ilgi duymama
Hareketlerin yavaşlaması
Kendisiyle ilgili olumsuz benlik algısı
Okula gitmek istememe
Kaygı
Uyku ve iştah değişiklikleri
Karın ağrısı baş ağrısı gibi somatik belirtiler
İntihar düşünceleri

Ergenlik Döneminde Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Okul öncesi dönemde görülen depresyon belirtilerin bazıları aşağıda sıralanmıştır:

Mutsuzluk, huzursuzluk, iç sıkıntısı
İlgi kaybı
Dikkat sorunları, düşünce hızında yavaşlama
İçe kapanıklılık
Akademik başarıda düşme
Okul devamsızlığında artma
Sinirlilik
Uyku ve iştah sorunları
Benlik saygısında azalma
İntihar düşünceleri ve girişimi
Davrarnış sorunları (evden kaçma, alkol, sigara, madde kullanımı)

Hangi Psikiyatrik Bozukluklar Depresif Bozuklukla Birlikte Görülebilmektedir?

Depresif Bozukluğa en sık eşlik eden psikiyatrik bozukluklar aşağıda sıralanmıştır:

Minor depresyon
Anksiyete Bozuklukları
Obsesif kompulsif bozukluk
Travma sonrası stress bozukluğu
Dikkat eksikliği h,peraktivite Bozukluğu
Otizm Spektrum Bozuklukları

Depresif Bozukluğun Gidişatı Nasıldır?

Bozukluğun ilk iki yıl içinde tekrarlama oranı %40 iken 5 yıllık sürede tekrarlama oranı %70 olarak bildirlmektedir. Özellikle çocuk ve ergenlik döneminde depresif bzoukluğun olması ilerleyen yaşamda depresyonun tekrarlama oranını çok arttırmaktadır. Tekrarlama ve iyileşmelerle seyretmesi ve kronik seyirli bir bozukluk olmasından dolayı depresif bozukluğun takip ve tedavisi çok önemlidir.

Depresyon Tedavisi Nasıl Yapılmaktadır?

Depresyon tedavisinde öncelikle aile ve ergenin psikoeğitimi (Hastalığın doğası, gidişatı ve tedavi süreciyle ilgili bilgilendirme yapılması) yapılır. Depresyon tedavisi ilaç ve/veya bilimsel olark etkinliği kanıtlanmış terapi yöntemleri kullanılarak yapılmaktadır.

MDB Tani ve Belirtiler

MDB Tani ve Belirtiler

Tanı ve Belirtiler

Lütfen "Majör Depresif Bozukluk Hakkında" bölümündeki MDB nin Alt Tipleri kısmına bakın.

Daha ayrıntılı bilgiler "MDB Hakkında" isimli sayfada mevcuttur. BURAYA TIKLAYINIZ MDB tanısı

MDB tanısı, hastanın ayrıntılı klinik öyküsü ve psikiyatrik değerlendirmesinin kombinasyonu ile konur. 5

MDB tanısı aşağıdaki kriterleri içerir:

Depresyonun tanısı ve değerlendirilmesi için kullanılan değerlendirme ölçekleri

Depresyonun bulgu ve belirtilerindeki heterojenlik göz önüne alındığında, bir dizi farklı değerlendirme ölçeğinin geliştirilmiş olması şaşırtıcı değildir. Değerlendirme ölçekleri, tarama ve değerlendirme için ve ayrıca düzenli olarak kullanılıyorsa, terapötik karar almayı desteklemek üzere tedavinin etkililiğini izlemek için yararlıdır.

En yaygın olarak kullanılan değerlendirme ölçekleri aşağıda tanımlanmıştır: Yaygın olarak kullanılan depresyon değerlendirme ölçekleri şunları içerir:

MDB, DSAM-5 veya ICD-10 kullanılarak sınıflandırılır. 4,14

MDB sınıflandırması, 2013 Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, Beşinci Baskı (DSM 5) veya Uluslararası Hastalık Sınıflandırması, 10. Revizyon (ICD 10) ruhsal ve davranışsal bozukluklar sınıflandırmasına dayanmaktadır. 4,14

Majör Depresif Bozukluk için DSM-5 Tanı Kriterleri (2013) 4 2 haftalık bir süre içinde klinik olarak anlamlı sıkıntıya veya bozulmaya neden olan aşağıdaki belirtilerden en az beşi (1 veya 2 numara dahil):

Tüm DSM-5 tanı kriterleri burada bulunabilir: https: //dsm.psychiatryonline.org

MDB için ICD-10 Sınıflandırması (Versiyon: 2019) 14

ICD 10, depresyonu belirtilerin şiddetine ve süresinin uzunluğuna göre sınıflandırır.

Depresif atak

Düşük ruh hali, düşük enerji, aktivitede azalma.
Zevk alma, ilgi ve konsantrasyon kapasitesi azalır ve minimum çabadan sonra bile belirgin yorgunluk görülür. Uyku genellikle bozulur ve iştah azalır. Öz saygı ve öz güven neredeyse her zaman azalmıştır ve suçluluk veya değersizlik duyguları sıklıkla mevcuttur. Düşük ruh hali günden güne çok az değişir, koşullara tepkisizdir ve ilgi ve zevkli duyguların kaybı, sabahları normal zamandan birkaç saat önce uyanma, sabahları en kötü depresyon, belirgin psikomotor retardasyon, ajitasyon, iştah kaybı, kilo kaybı ve libido kaybı gibi somatik belirtiler eşlik edebilir.
Belirtilerin sayısı ve şiddetine bağlı olarak bir depresif atak, hafif, orta veya şiddetli olarak tanımlanabilir.

Majör depresyonun nedenleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için "MDB'nin Nedenleri" isimli sayfayı ziyaret edin. BURAYA TIKLAYINIZ Kısaltmalar

BDI: Beck Depresyon Envanteri, DSM 5: Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, Beşinci Baskı. EPDS: Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği. HAMD 17: Hamilton Depresyon Değerlendirme Ölçeği, MADRS: Montgomery ve Asberg Depresyon Değerlendirme Ölçeği, MDB: Majör Depresif Bozukluk, PHQ-9: Hasta Sağlığı Anketi-9, TDD: Tedaviye Dirençli Depresyon.

Referanslar

[1] Kraus, C., Kadriu, B., Lanzenberger, R., Zarate Jr, C. A. & Kasper, S. Prognosis and improved outcomes in major depression: a review. Transl. Psychiatry 9, 1–17 (2019).

[2] Bortolato, B. et al. Cognitive remission: a novel objective for the treatment of major depression? BMC Med. 14, 1–18 (2016).

[3] Lee, R. S. C., Hermens, D. F., Porter, M. A. & Redoblado-Hodge, M. A. A meta-analysis of cognitive deficits in first-episode Major Depressive Disorder. J. Affect. Disord. 140, 113–124 (2012).

[4] Edition, F. Diagnostic and statistical manual of mental disorders. Am Psychiatr. Assoc 21, 591–643 (2013).

[5] Bains, N. & Abdijadid, S. Major depressive disorder. in StatPearls [Internet] (StatPearls Publishing, 2021).

[6] Carrozzino, D., Patierno, C., Fava, G. A. & Guidi, J. The Hamilton rating scales for depression: a critical review of clinimetric properties of different versions. Psychother. Psychosom. 89, 133– 150 (2020).

[7] Montgomery, S. A. & Asberg, M. A new depression scale designed to be sensitive to change. Br. J. Psychiatry 134, 382–389 (1979).

[8] Beck, A. T., Ward, C. H., Mendelson, M., Mock, J. & Erbaugh, J. An inventory for measuring depression. Arch. Gen. Psychiatry 4, 561–571 (1961).

[9] Kroenke, K., Spitzer, R. L. & Williams, J. B. The PHQ-9: validity of a brief depression severity measure. J. Gen. Intern. Med. 16, 606–613 (2001).

[10] Cox, J. L., Holden, J. M. & Sagovsky, R. Detection of postnatal depression: development of the 10-item Edinburgh Postnatal Depression Scale. Br. J. psychiatry 150, 782–786 (1987).

[11] Moraes, G. P. de A., Lorenzo, L., Pontes, G. A. R., Montenegro, M. C. & Cantilino, A. Screening and diagnosing postpartum depression: when and how? Trends psychiatry Psychother. 39, 54–61 (2017).

[12] Levis, B., Negeri, Z., Sun, Y., Benedetti, A. & Thombs, B. D. Accuracy of the Edinburgh Postnatal Depression Scale (EPDS) for screening to detect major depression among pregnant and postpartum women: systematic review and meta-analysis of individual participant data. BMJ 371, m4022 (2020).

[13] Edinburgh Postnatal Depression Scale (EPDS) Calculator. perinatology.com/calculators/Edinburgh Depression Scale.htm.

[14] The ICD-10 classificatvion of mental and behavioural disorders : clinical descriptions and diagnostic guidelines. apps.who.int/iris/handle/10665/37958.

"
Ocuk ve Ergenlerde Depresyon Belirtileri ve Tedavisi

Ocuk ve Ergenlerde Depresyon Belirtileri ve Tedavisi

Çocuk ve Ergenlerde Depresyon

Üzüntü duygularının sürekli olması ve çocuk veya ergenin hayatını etkilemesi durumunu depresyon olarak tanımlarız. Depresyon ciddiye alınması gereken, ama tedavi edilebilir bir hastalıktır. Çocuklar ve ergenler de tıpkı yetişkinler gibi depresyona girebilir.

Çocuk ve ergenlerin %2,5-5’inde depresyon görülür. Depresyon görülme riski, yakınlarını kaybeden çocuklarda, dikkat, öğrenme, davranım ve kaygı bozukluğu yaşayan çocuklarda daha yüksektir.

Çocuklarda depresyon belirtileri yetişkinlerden farklı olabilir. Çocuk ve ergenler üzüntü duygularını ifade etmekte zorlanabilirler, bunun yerine davranış sorunları gözlenebilir. Üzüntü yerine kızgınlık ön planda olabilir. Çocuk ve ergenlerde depresyon belirtileri:

Günün çoğu zamanında üzgün olma, sık sık ağlama, çabuk sinirlenme. İçe kapanma. Eskiden sevdiği aktiviteleri yapmak istememe, eskiden eğlendiği oyunlarda, spor aktivitelerinde eğlenememe. Gelecekle ilgili umutsuz olma, kendine güvende azalma, suçluluk duyguları. Ders başarısında düşme, dikkat sorunları, okula gitmek istememe, okuldan kaçma. Arkadaş ve aile ilişkilerinde bozulma. Daha kırılgan olma. Bedensel yakınmalar (karın ağrısı, baş ağrısı). Uyku ve iştahta aşırı azalma ya da artış. İntihar düşünceleri.

Çocuk ve ergenlerde depresyon belirtileri günden güne değişkenlik gösterebilir. Bu belirtilerin hepsinin birlikte görülmesi şart değildir. Depresyonu düşünmemize sebep olan en önemli durum çocuk veya ergenin hayatının gidişinde önemli bir bozulma olmasıdır.

Depresyonu olan çocuk ve gençlerde ölüm düşünceleri ciddiye alınması gereken bir sorundur. İntihar davranışı genellikle 12 yaşından önce nadiren görülür. Ailede şiddet, alkol kullanım öyküsü olanların ve istismar öyküsü olanların intihar açısından riski daha yüksektir.

Tedavide çocuk veya ergen için bireysel psikoterapi, aile terapisi, ilaç tedavisi kullanılır.

Çocuğun depresyona genetik olarak yatkın olması ve olumsuz yaşam deneyimlerinin devam etmesi gibi durumlar nedeni ile tekrar edebilen bir hastalıktır. Erken tanı, çocuk ve ergenlerdeki depresyonda çok önemlidir. Erken tanı ve etkili bir tedavi ile depresyonun tekrarlama riski azaltılabilmektedir.

Çocuk ve ergenlerde depresyon tedavi edilmezse, okul başarısı giderek düşer, arkadaş ve aile ilişkileri bozulur, sigara, alkol, madde kullanımı eklenebilir, intihar girişimi gibi ciddi sorunlar ortaya çıkabilir.

Tüm Yazılar Dikkat Eksikliği Özel Öğrenme Bozukluğu Enürezis ve Enkoprezis Tik Bozuklukları Ayrılık Anksiyetesi Otizm Spektrum Bozukluğu Çocuklarda İnatlaşma Dönemi Psikometrik Testler Tuvalet eğitimini ne zaman vermeliyiz? Küçük Çocuklarda Uyku Düzeni Oluşturmak Ergenlerde Kendine Zarar Verme Davranışı Çocuk ve Ergenlerde Depresyon "
Depresyon Nedir? Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Elite Hospital

Depresyon Nedir? Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Elite Hospital

Depresyon Nedir? Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Depresyon, dünyada 300 milyondan fazla insanı etkilemekte, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre işlevselliği etkileyen ilk üç hastalıktan biridir. Major depresif bozukluklar bütün psikiyatrik hastalıklar içinde en yüksek yaşam boyu yaygınlığa sahiptir. Major depresyonun yaşam boyu yaygınlığı %5 ila 17’dir. Major depresif bozukluğu, kadınlarda erkeklerden iki kat daha yaygındır, hormonal farklılıklar, çocuk doğurmanın etkileri, farklı psikososyal stresörler önemli rol oynar. Uygun ve yeterli tedavi uygulanmadığında yineleme riski oldukça yüksektir.

Major depresif bozukluk , hastaların yüzde ellisinde 20 ile 50 yaş arasında başlar. Yakın kişisel ilişkileri olmayan ve boşanmış kişilerde daha sık gözlenir.

Eş kaybı ve işsizlik depresif dönemin başlamasında önemli rol oynar. Çalışmayan kişilerde, çalışanlara göre üç kat fazla majör depresyon belirtileri gözlenmektedir. Uygun tedavi ile hastalar, kısa sürede hastalık öncesi işlevsellik düzeyine ulaşmakta, yaşam kalitesi artmakta, intihar riski azalmakla birlikte, maddi ve manevi kayıplar önlenmektedir.

Biyolojik, psikolojik, sosyal, kültürel faktörler, depresyonu başlatan, hızlandıran, devam ettiren ve hastalıktan koruyan faktörlerdir. Genetik faktörlerin toplumsal destek, egzersiz, diyetin rolü, kişinin olayları baş etme becerileri, stresli durumlar, ek tanılar, hastalık şiddeti, aile öyküsü, kişilik özellikleri tedavi planının düzenlenesinde önemli rol oynar. Doktor ile hasta arasındaki iş birliğinin, tedaviye yanıtı artırdığı göz ardı edilmemelidir.

Depresyonun şiddeti, seçilecek tedavi yöntemini belirleyen temel faktörlerden birisidir. Antidepresanlar ve psikoterapiler ilk basmakta kullanılan tedavi yöntemleridir. Hafif ve orta şiddette depresyonun tedavisinde psikoterapinin antidepresan kadar etkili olduğu bildirilmektedir.

Depresyon oldukça sık karşılaşılan bir durum olmakla birlikte, iyileşme mümkündür. Birçok tedavi seçeneği bulunmaktadır. Major depresyon, duygu, düşünce, davranış ve bedensel işlevlerde bozulmanın gözlendiği bir beyin hastalığıdır.

Majör depresif dönem en az iki hafta sürmeli ve majör depresif dönem tanısı konan kişide, iştah ve kilo değişiklikleri, uyku ve aktivite değişiklikleri, enerji azlığı, suçluluk duyguları, düşünme ve karar alma güçlükleri ve yineleyen ölüm ve intihar düşüncelerini içeren belirtilerden en az dördü yer almaktadır.

Hastalar hüzünlü, umutsuz, kederli veya değersiz hisettiklerini belirtebilirler. Hasta için depresif dönem, normal üzüntü veya kederden farklıdır. Hastalar depresif belirtiyi genellikle acı veren duygusal bir durum olarak tanımlar. Depresif hastaların yaklaşık üçte ikisi intihar düşüncesi olur, %10 ila 15’i ise intihar eder. Hemen hemen bütün depresif hastalar enerji azlığından yakınır, işleri bitirmekte güçlük çeker, iş ve okul performansları bozulmuştur, yeni projelere başlama konusunda isteksizdirler. Odaklanma güçlüğü ve düşünme bozuklukları gözlenebilmektedir. Hareketlerde yavaşlama, depresyonun en yaygın belirtisidir. Ellerini sıkma, saç koparma , eğik duruş, üzgün , dalgın bakma gözlenmektedir. Hastaların yaklaşık %50’si depresif belirtileri inkar ederler. Sosyal içe çekilme olur. Konuşma hızı ve tonu azalmıştır. Sorulara tek sözcüklerle ve gecikmeyle yanıt verir. Depresif hastalar, dünya ve kendileriyle ilgili olumsuz görüşe sahiptirler. Kayıp, suçluluk, ölümle ilgili düşünceleri vardır. Konsantrasyon güçlüğü, unutkanlıktan yakınırlar.

Hastaların %80’i uyku bozukluğundan, özellikle sabah erken uyanmaktan ve gece boyu uykuda bölünmelerden, gece sorunları hakkında tekrar tekrar düşünüp durma nedeniyle uyku sorunu yaşarlar. Birçok hastada iştah ve kilo kaybı gözlenir, atipik depresyonu olan hastalarda iştah artışı, kilo alımı ve normalden fazla uyuma gözlenir.

Kaygı (anksiyete), depresyonun sık belirtisi olup, tüm depresif hastaların yaklaşık %90’nında gözlenir. Gıda alımı ve istirahatle ilgili değişiklikler diyabet, hipertansiyon, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve kalp hastalığı gibi eşlik eden tıbbi hastalıkları tetikleyebilir. Kanama düzensizlikleri, cinsel isteksizlik gözlenebilir. Hastaların yaklaşık %50’si belirtilerde sabahleyin artma ve akşamları ise azalma tarifler.

Depresyonun sık karşılaşılan hastalık olduğu, iyileşmenin mümkün olduğu ve birçok tedavi seçeneği bulunduğu unutulmamalıdır.

Dr. Gözde Ataöv
Psikiyatrist ve Psikoterapist

Randevu İçin Bize Ulaşın:

"
Depresyon Nedir? Pendik Yüzyıl Hastanesi

Depresyon Nedir? Pendik Yüzyıl Hastanesi

Depresyon Nedir?

Depresyon, yaygın bir ruhsal sağlık sorunudur ve genellikle ciddi bir sağlık durumunu ifade eder. Depresyon, genellikle belirli bir olaya tepki olarak ortaya çıkmaz, daha ziyade, beyindeki kimyasal dengesizlikler, genetik faktörler, çevresel etmenler ve bireysel yaşam deneyimleri gibi birçok faktörün birleşimi sonucunda ortaya çıkabilir.

Bu durumu yaşayan kişiler, genellikle uzun süreli duygusal acı çekerler ve günlük yaşam aktivitelerine katılım konusunda zorlanabilirler. Depresyonun fiziksel belirtileri arasında uyku düzenindeki değişiklikler, enerji seviyelerinde düşüş, iştah değişiklikleri, ağrı ve cinsel işlev bozuklukları yer alabilir.

Psikolojik semptomlar arasında yoğun üzüntü, umutsuzluk, değersizlik hissi, suçluluk duyguları, ilgi kaybı ve konsantrasyon güçlükleri bulunabilir. Depresyon ayrıca tekrarlayan ölüm veya intihar düşünceleri ile ilişkilendirilebilir. Bu düşünceler ciddi bir durumu işaret eder ve acil tıbbi yardım gerektirebilir.

Depresyon, birçok insanın hayatını olumsuz yönde etkileyen bir durumdur, ancak etkili tedavi ve destekle birlikte iyileşme mümkündür. Yakın çevresinde bu belirtileri gösteren biri varsa, profesyonel yardım alması için yönlendirmek önemlidir.

Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Her birey farklıdır ve depresyonun belirtileri kişiden kişiye değişebilir. Ancak, genellikle görülen bazı yaygın depresyon belirtileri şunlardır:

Suçluluk, değersizlik, çaresizlik veya umutsuzluk duyguları Genellikle keyif alınan aktivitelere ilgi veya zevk kaybı iştah kaybı veya aşırı yeme Uyku bozuklukları Azalan enerji veya yorgunluk (önemli fiziksel efor olmadan) Ölüm düşünceleri Karar vermede zorluk Konsantrasyon eksikliği sürekli yorgun hissetmek Enerjinin olmaması ve özgüveninin düşük olması üzüntü veya duygusal ‘uyuşukluk’ sinirlilik veya kaygı

Eğer siz veya tanıdığınız biri, bu belirtilerden birkaçını en az iki veya üç hafta boyunca yaşıyorsa, bu durumu bir uzmana danışmak önemlidir.Ayrıca, tekrarlayan intihar düşünceleri varsa, derhal tıbbi yardım almak hayati öneme sahiptir.Unutmayın ki, destek almak bir güçlük değil, tam tersine duygusal sağlığınızı korumak için önemli bir adımdır.

Depresyon Çeşitleri Nelerdir?

Depresyon, bireyler arasında farklı semptomlar gösteren ve çeşitli zamanlarda ortaya çıkabilen bir duygu durum bozukluğudur.Doğum sonrası depresyon, doğumla birlikte ortaya çıkarken, mevsimsel duygusal bozukluk kış aylarında belirgin hale gelebilir.Depresyon türleri bireyler arasında çeşitlilik gösterir ve her biri farklı semptomlara sahiptir.

Major Depresyon

Majör Depresif Bozukluk, bireyin en az bir majör depresif dönem geçirmiş olmasıyla tanımlanan bir psikiyatrik bozukluktur. Bu dönem, en az iki hafta boyunca beş veya daha fazla semptomun varlığını içerir. Bu semptomlar arasında düşük ruh hali, enerji kaybı, ilgi kaybı, uyku bozuklukları, iştah değişiklikleri ve değersizlik hissi bulunabilir.

Bazı insanlar için majör depresif bozukluk tekrar edebilir, yani bireyler hayatları boyunca birkaç kez depresif ataklar yaşayabilirler. Bu ataklar, ayda bir, yılda bir veya daha sık aralıklarla gerçekleşebilir. Tekrarlayan majör depresyon atakları geçiren kişiler bazen “tek kutuplu depresyon” olarak adlandırılır. Bu terim, bu kişilerin yalnızca düşük veya depresif ruh hali dönemleri yaşamasına işaret eder. Eskiden “klinik depresyon” olarak adlandırılan bu durum, bireylerin yaşamlarını etkileyen ciddi bir mental sağlık sorunudur.

Kalıcı Depresif Bozukluk

Kalıcı depresif bozukluk, majör depresyonun bir türüdür ve daha uzun süre devam eden, ancak genellikle daha hafif semptomlara sahip bir depresyon formudur. Belirtiler, majör depresyonla benzerlik gösterir. Ruh hali düşüklüğü, enerji eksikliği, motivasyon kaybı, iştah ve uyku düzeninde değişiklikler gibi belirtiler görülmektedir. Bu bozukluğa sahip bireyler genellikle sürekli depresif hissederler ve bu durumları uzun vadeli bir karakteristik olarak ortaya çıkar.

Doğum Sonrası Depresyon

Hamilelik sürecinde ve sonrasında vücudunuz ve zihniniz de bir çok değişiklik olur.Eğer bu dönemde kendinizi üzgün, kaygılı veya bunalmış hissediyorsanız ve bu duygular 2 haftadan uzun sürüyorsa, doğum sonrası depresyon yaşamış olabilirsiniz. Ayrıca, bebeğinizi sevmediğinizi veya onunla ilgilenmediğinizi düşünüyorsanız, bu da bir endişe belirtisi olabilir.

Doğum sonrası depresyon, ciddi bir durumdur ve tedavi gerektirebilir. Terapi veya ilaç gibi depresyon tedavileri, bu zorlu dönemde size yardımcı olabilir ve hem sizin hem de bebeğinizin gelecekte sağlıklı olmasına katkıda bulunabilir. Bu konuda bir uzmana başvurmak, duygusal sağlığınıza odaklanmak ve destek almak önemlidir.

Unutmayın ki doğum sonrası depresyon, birçok kadının yaşadığı bir durumdur ve bu konuda yardım istemek bir güçlülük göstergesidir. Uzmanınız size uygun bir tedavi planı oluşturabilir ve bu özel dönemi daha sağlıklı geçirmenize destek olur.

Bipolar Depresyon

Bir zamanlar manik-depresif hastalık olarak bilinen bipolar bozukluğu olan kişilerde depresyon dönemleri görülür. Ancak aynı zamanda alışılmadık derecede yüksek enerji ve aktivite dönemlerinden de geçerler. Manik belirtiler, depresyon belirtilerinin tam tersi gibi görünür: Büyüklenmeci fikirler, gerçekçi olmayan derecede yüksek özsaygı, uyku ihtiyacının azalması, aşırı harcama ve risk alma dahil olmak üzere artan zevk arayışı. Manik olmak harika hissettirebilir, ancak uzun sürmez, kendine zarar veren davranışlara yol açabilir ve genellikle bunu bir depresyon dönemi izler. Bipolar bozukluk için kullanılan ilaçlar diğer depresyon türleri için verilen ilaçlardan farklıdır ancak kişinin ruh halini dengelemede çok etkili olabilir.

Mevsimsel Depresyon

Pek çok insan, mevsim değişiklikleriyle birlikte geçici ruh hali değişiklikleri yaşar. Bazıları sonbahar ve kış aylarında kendini kötü hissederken, diğerleri ilkbahar ve yaz aylarında bu durumu yaşar. Bu geçici durumlar genellikle mevsimsel duygudurum bozukluğu olarak adlandırılır. Mevsimsel depresyon genellikle sonbaharın sonlarından kışın başlarına kadar süren belirtilerle karakterizedir. Ancak bazı insanlar yaz aylarında da benzer belirtiler yaşayabilir. Bu durumlar genellikle mevsimsel değişikliklerle ilişkilidir ve genellikle mevsim geçişleriyle birlikte ortadan kalkar.

Bu içeriğin hazırlanmasına Pendik Yüzyıl Hastanesi katkı sağlamıştır. Sayfa içeriği sadece
bilgilendirme amaçlıdır ve tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içermemektedir. Tanı ve
tedavi gerektiğinde, lütfen hekiminize başvurunuz.

Hızlı Randevu Al Tıbbi Birimler Doktorlarımız "
Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir? Tuğçe Turanlar

Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir? Tuğçe Turanlar

Tuğçe Turanlar

Kişinin hayatındaki aktivitelerde ilgi kaybı ve sürekli bir üzüntü hissi ile karakterize bir ruh hali bozukluğudur. Çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir ve her yaştan insanı etkileyebilir.

Depresyon Belirtileri

Depresyonun belirtileri kişiden kişiye değişkenlik gösterse de, genellikle şunları içerir:

Derin üzüntü, umutsuzluk veya endişe hissi Normalde keyif aldığınız şeylere ilginin azalması Aşırı yeme veya yetersiz yeme, uykusuzluk veya aşırı uyuma Düşük enerji ve yorgunluk Odaklanma, karar verme veya hatırlama zorluğu Fiziksel ağrılar (baş ağrısı, mide ağrısı) Kendine zarar verme veya intihar düşünceleri Depresyon Nedir ve Depresyon Türleri Nelerdir

Depresyonun çeşitli türleri vardır ve her biri farklı özellikler ve tetikleyiciler gösterir:

Majör Depresyon

Majör depresyon, kişinin günlük yaşamını, işlevselliğini ve genel ruh halini ciddi şekilde etkileyen bir ruhsal bozukluktur. Genellikle derin üzüntü, ilgi kaybı ve enerji düşüklüğü ile karakterize edilir. Hem genetik hem de çevresel faktörlerden kaynaklanır. Kişinin yeme, uyku ve sosyal etkileşim gibi temel yaşam alışkanlıklarını olumsuz yönde etkiler. Bu durum, kişinin normal aktivitelere karşı isteksizlik hissetmesine ve hayattan zevk alamaz hale gelmesine neden olur.

Sürekli ve derin bir üzüntü, boşluk veya umutsuzluk hissi Günlük aktivitelere, hobilere ve sosyal etkinliklere karşı ilgi kaybı Yorgunluk ve enerji eksikliği İştah ve uyku düzeninde önemli değişiklikler Kendine zarar verme veya intihar düşünceleri Konsantrasyon ve karar verme güçlüğü Kendini değersiz veya suçlu hissetme Mevsimsel Depresyon

Mevsimsel depresyon, sonbahar ve kış aylarında görülen, mevsim değişikliklerine bağlı duygusal düşüşlerle tanımlanan bir depresyon türüdür. Genel depresyonun bir alt tipi olarak kabul edilir ve tedavisi genellikle ışık terapisi gibi mevsime özgü yöntemleri içerir.

Sabahları zor uyanma ve sabah yorgunluğu Aşırı yeme ve uyuma eğilimi, özellikle karbonhidratlara yönelme Kilo artışı Genel bitkinlik ve enerji düşüklüğü Konsantrasyon güçlüğü Sosyal aktivitelerden ve çevreden uzaklaşma Karamsarlık ve umutsuzluk Hayattan keyif alamama

Mevsimsel depresyon, bazı canlıların kış uykusu alışkanlıklarıyla benzerlik gösterir. İnsanlarda bu durum, modern yaşamın gerekliliklerine uyum sağlamada zorluklara yol açabilir ve ciddi depresyon hallerine dönüşebilir. Bu belirtiler her kış meydana geliyorsa, tanı ve tedavi için bir sağlık profesyoneline başvurmak önemlidir.

Postpartum Depresyon

Doğum sonrası depresyon, doğumdan sonra ilk yıl içinde ortaya çıkabilen, kaygı, takıntı, umutsuzluk ve yalnızlık hisleri içeren bir duygu durum bozukluğudur. Kendine veya bebeğe zarar verme düşünceleri ve intihar düşünceleri içerebilir ve doğumdan hemen sonra ya da ilk yıl içinde herhangi bir zamanda başlayabilir.

Atipik Depresyon

Gülümseyen depresyon (Atipik depresyon), bireyin derin üzüntü ve moral bozukluğu yaşarken dışarıya karşı mutlu ve iyi görünme çabasıdır. Bu durum, genellikle kişinin içsel duygularını ve sıkıntılarını saklamasını içerir. Atipik depresyon terimi, bu durum için sıklıkla kullanılır ve birey, gerçekte umutsuz ve mutsuz hissetmesine rağmen, dışarıdan bakıldığında normal veya mutlu görünebilir. Bu tür depresyonun teşhisi için belirtilerin en az iki hafta sürmesi gerekir.

Distimi (Kronik Depresyon)

Distimi, aynı zamanda kronik depresyon olarak da bilinen, uzun süreli bir depresyon formudur. Bu durum, en az iki yıl süren hafif ila orta derecede depresif belirtilerle karakterize edilir. Distimi, majör depresif bozukluktan daha az şiddetli olmasına rağmen, sürekliliği ve uzun vadeli etkileri nedeniyle kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir.

Sürekli, hafif/orta derecede üzüntü veya depresif ruh hali Enerji eksikliği ve yorgunluk Uyku ve iştah değişiklikleri Düşük öz saygı ve umutsuzluk Odaklanma ve karar verme güçlükleri Depresyonla Başa Çıkma

Depresyonla başa çıkma konusunda uygulanabilecek birkaç strateji var. Bu stratejiler, depresyonun etkilerini azaltmaya ve kişinin genel iyilik halini iyileştirmeye yardımcı olur:

Sosyal Bağlantıları Koruma: Depresyonla mücadele ederken insanlar genellikle kendilerini izole eder. Ancak, aile, arkadaşlar ve çevreyle bağlantıda kalmak, destek sağlar ve iyileşme sürecine katkıda bulunur. Sosyal etkileşimler, olumlu duyguları artırıp izolasyon hissini azaltır. Aktif Olmak: Fiziksel aktivite, depresyon semptomlarını hafifletmek için etkili bir yoldur. Düzenli egzersiz, serotonin ve endorfin gibi iyi hissettiren kimyasalların seviyelerini artırır, stresi azaltır ve genel ruh halini iyileştirir. Hafif yürüyüşlerden yoga ve aerobik egzersizlere kadar her türlü aktivite faydalı olur. Olumlu Düşünceyi Teşvik Etmek: Depresyon sırasında olumsuz düşünce kalıpları yaygındır. Bu düşünceleri sorgulamak ve yerine daha gerçekçi ve olumlu düşünceler koymak önemlidir. Sağlıklı Yaşam Tarzı: Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, depresyonla mücadelede kilit bir rol oynar. Düzenli uyku, dengeli ve besleyici bir diyet, ruh halini ve genel sağlığı iyileştirebilir.

Bu stratejilerin yanı sıra, profesyonel yardım almak da çok önemlidir. Bir sağlık profesyoneli, depresyonla mücadelede size özel bir tedavi planı sunar. Gerekirse ilaç veya terapi gibi tedavi seçeneklerini önerir. Depresyon ciddi bir sağlık durumudur ve uygun tedavi ile yönetilebilir. Kendinizi kötü hissettiğinizde profesyonel yardım almakta tereddüt etmeyin​​.

Depresyon nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Yule Psikoloji Enstitüsü

Causes, A. T. (2015). Heterogeneity of postpartum depression: a latent class analysis. The Lancet Psychiatry , 2 (1), 59-67.

Keck, M. E. (2010). Depression. Switzerland: Lundbeck (Schweiz) AG .

Knoll, A. T., & Carlezon Jr, W. A. (2010). Dynorphin, stress, and depression. Brain research , 1314 , 56-73.

Miller, L. J. (2002). Postpartum depression. Jama , 287 (6), 762-765.

Mete, H. E. (2008). Kronik hastalık ve depresyon. Klinik Psikiyatri , 11 (3), 3-18.

"
Bipolar Bozukluk: Nedir, Nedenleri, Belirtileri, Tedavi Yöntemleri | Anadolu Sağlık Merkezi

Bipolar Bozukluk: Nedir, Nedenleri, Belirtileri, Tedavi Yöntemleri | Anadolu Sağlık Merkezi

Bipolar Bozukluk: Nedir, Nedenleri, Belirtileri, Tedavi Yöntemleri

Bipolar bozukluk, eski adıyla manik depresif bozukluk, duygusal yükselme ve düşüşler ile giden ve abartılı ruh hali değişimlerine yol açan iki uçlu psikiyatrik bir rahatsızlıktır.

Bipolar bozukluk, eski adıyla manik depresif bozukluk, duygusal yükselme ve düşüşler ile giden ve abartılı ruh hali değişimlerine yol açan iki uçlu psikiyatrik bir rahatsızlıktır. Duygusal çıkışlar mani ya da hipomani, inişler ise depresyon şeklinde kendini gösterir. Kişi, bipolar bozukluğa bağlı depresyon döneminde kendisini mutsuz, çökkün ve umutsuz hissedebilir ve sıklıkla sevdiği uğraşlara olan ilgisini kaybeder. Mani veya hipomani (maniden daha az aşırı) dönemine geçtiğinde ise öforik, enerji dolu veya olağan olmayan şekilde sinirli hissedebilir. Bu keskin ruh hali değişimleri, kişinin uyku, enerji, aktivite, muhakeme, davranış ve net düşünme yeteneğini olumsuz yönde etkileyebilir. Kişide görülen ruh hali değişimleri yılda birkaç kez gibi sık aralıklarla görülebildiği gibi daha nadir de ortaya çıkabilir. Çoğu hastada ataklar arasındaki dönemlerde de bazı duygusal belirtiler devam ederken bazılarında herhangi bir semptom olamayabilir. Bipolar bozukluk, kronik bir rahatsızlıktır ve hayat boyu devam eder. Bununla birlikte doktor tarafından düzenlenen tedavi planına uyarak ruh hali değişimleri ve diğer belirtileri kontrol altına almak mümkündür. Bipolar Bozukluk, sıklıkla ilaçlar ve psikoterapi yardımıyla tedavi edilir.

Bipolar Bozukluk Nedir?

Bipolar bozukluk, kişinin ruhsal durumu, konsantrasyonu, günlük işlerini yerine getirme yeteneği ve enerjisini değiştiren bir ruh sağlığı sorunudur. Bipolar bozukluğun tanımlanmış üç alt tipi vardır. Her üç tipte de ruh hali, enerji ve aktivite seviyelerinde olağandışı ve belirgin değişiklikler söz konusudur. Bu ruh hali değişimleri, manik dönemler olarak bilinen ve aşırı neşeli, sinirli veya enerjik davranışları içeren dönemler ve çok üzgün, kayıtsız veya umutsuz duygularla karakterize depresif dönemlerden oluşur. Daha az şiddetdeki duygu yükselmeleri olan manik dönemler, hipomanik dönemler olarak bilinir. Bipolar bozukluk alt tipleri şu şekilde sıralanabilir:

Bipolar I Bozukluğu: Bipolar I bozukluğu, minimum 7 gün devam eden (günün çoğunu kapsayan, neredeyse her gün olan) manik dönemlerle veya kişinin acil hastaneye yatmasını gerektirecek düzeyde ağır manik belirtilerle seyreder. Rahatsızlığa bağlı olarak genellikle, tipik olarak en az 2 hafta süren depresif dönemler de ortaya çıkar. Depresif belirtilerle manik belirtilerin aynı anda görüldüğü karışık depresyon dönemlerinin görülmesi de mümkündür. Bir yıllık sürede dört ya da daha fazla mani veya depresyon atağı deneyimi, hızlı sikluslu bipolar bozukluk olarak adlandırılır. Bipolar II Bozukluğu: Bipolar II bozukluğu, bir depresif ve bir hipomanik atak örüntüsüyle tanımlanır. Ataklar, bipolar I bozukluktaki manik dönemlere göre daha az şiddetlidir. Siklotimik bozukluk: Siklotimi olarak da adlandırılan bu alt tip, hipomanik veya depresif atak olarak nitelendirilecek kadar yoğun olmayan veya yeterince uzun sürmeyen, tekrarlayan hipomani ve depresif belirtilerle tanımlanır. Tanımlanmış ve tanımlanmamış diğer bipolar ve ilişkili bozukluklar: Bazen bir kişi, yukarıda listelenen üç kategoriye uymayan bipolar bozukluk semptomları yaşayabilir. Bu durumda rahatsızlık "tanımlanmış ve tanımlanmamış diğer bipolar ve ilişkili bozukluklar" olarak adlandırılır.

Bipolar bozukluk tanısı, sıklıkla ergenlik döneminin sonları veya erken yetişkinlikte konur. Bazen çocuklarda da bipolar semptomlar görülebilir. Belirtileri, zamanla artma veya azalma şeklinde değişebilse de genellikle hayat boyu tedavi gerektirir. Doktor tarafından öngörülen tedavi planını takip etmek, hastaların belirtilerini yönetmelerine ve yaşam kalitelerini artırmaya katkı sağlar.

Bipolar Bozukluk Neden Olur?

Hastalığın kesin nedeni henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bununla birlikte kalıtsal olarak güçlü bir aktarım olabileceği düşünülmekte. Bipolar bozukluk, en güçlü kalıtsal aktarımın olduğu psikiyatrik durumlardan biri olarak kabul edilir. Çünkü bipolar bozukluğu olan kişilerin üçte ikisinden fazlasının en az bir yakın biyolojik arabasında aynı tanı vardır. Her ne kadar biyolojik bir akrabanızda bipolar bozukluk olsa da bu, mutlaka sizde de aynı hastalığın ortaya çıkacağı anlamına gelmez. Araştırmalara göre rahatsızlığın ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilecek diğer bazı faktörler şunlardır:

Beyindeki yapısal değişiklikler: Araştırmacılar, bipolar bozukluğu olan kişilerde bazı beyin yapılarının büyüklüğünde ya da kimyasal özelliklerinde küçük farklılıklar olduğunu tespit etmişlerdir. Ancak, MRG ya da BT gibi görüntüleme yöntemleri yardımıyla bu farklılıklar gözlenemez. Stres ya da travma gibi çevresel faktörler: Bir yakının kaybı, ağır bir hastalığa yakalanma, boşanma veya finansal zorluklar gibi stresli yaşamsal olaylar, manik veya depresif bir atağı tetikleyebilir. Bu nedenle, stres ve travma, bipolar bozukluğun ortaya çıkışında rol oynayabilir. Bipolar Bozukluk Teşhisi Nasıl Konulur?

Aile hekiminiz eğer sizde bipolar bozukluk varlığından şüphelenirse sizi genellikle ruh ve sinir hastalıkları alanında eğitim almış bir doktor olan Psikiyatri uzmanına yönlendirir. Psikiyatrist, öncelikle şikâyetlerinin dinler ve belirtilerinizi detaylı olarak sorgular. İzniniz dahilinde bir yakınınızla konuşarak semptomlarınız hakkında ayrıntılı bilgi edinmeye çalışır. Doktorunuz, daha sonra belirtilere neden olabilecek, altta yatan başka bir hastalığın olup olmadığını tespit etmek için fiziksel muayene yapar ve bazı testler isteyebilir.

Bipolar Bozukluk ile Birlikte Ortaya Çıkan Belirtiler

Bipolar bozukluk teşhisi konabilmesi için, kişinin minimum bir mani veya hipomani dönemi yaşamış olması gereklidir. Bunların her ikisinde de heyecan, dürtüsellik ve yüksek enerji söz konusudur, ancak hipomani, maniden daha az şiddetli belirtilerle gider. Mani belirtileri, işte veya evde günlük yaşamınızı daha fazla etkileyebilirken hipomani belirtileri tipik olarak günlük yaşamda çok fazla kesintiye neden olmaz, ancak yine de rahatsız edici olabilir. Bazı bireylerde ek olarak major depresif belirtiler de eşlik edebilir. Belirtiler, rahatsızlığın tipine göre farklılıklar barındırır. Bipolar bozukluğun manik ve depresif dönemlerde görülebilen belirtileri, aşağıda detaylandırılmıştır.

Manik ya da Hipomanik Dönem Belirtileri

Duygusal yükselme, çok mutlu veya aşırı derecede sinirli veya alıngan hissetmek Gergin ve normalden daha aktif hissetmek Uyku ihtiyacında azalma Birçok farklı konuda hızlı konuşma, fikir uçuşması yaşama Birçok şeyi aynı anda yorulmadan yapabileceğini hissetmek Yiyecek, içecek, seks veya diğer zevkli aktiviteler için aşırı iştah Alışılmadık derecede önemli, yetenekli veya güçlü hissetmek

Depresif Dönem Belirtileri

Çok üzgün, karamsar veya endişeli hissetmek Huzursuz ve yavaşlamış hissetmek Uykuya dalma ya da sürdürmede sorunlar, çok erken uyanma ya da fazla uyuma Çok yavaş konuşmak, söyleyecek bir şey bulamamak veya birçok şeyi unutmak En basit şeyleri bile yapamayacak gibi hissetmek Hemen hemen tüm faaliyetlere ilgi eksikliği Umutsuz ve değersiz hissetmek ya da ölüm ya da intiharı düşünmek Bipolar Bozukluk Tedavisi

Bipolar bozukluk için tam iyileşme sağlayan bir tedavi seçeneği henüz yoktur. Yapılan tedaviler, hastalığın belirtilerini kontrol almak için uygulanır. Bipolar bozukluğun birincil tedavileri, semptomları kontrol altına almak için ilaç kullanımı ve psikolojik danışmanlığı (psikoterapi) içerir. Ayrıca eğitim ve destek gruplarına katılım da tedaviye olumlu katkı sağlayabilir. Tedavi, hastanın ihtiyaçlarına göre belirlenir ve aşağıdakileri içerebilir:

İlaçlar: Hastanın ruh halindeki abartılı iniş ve çıkışları engellemek için sıklıkla ilaç tedavisi başlanır. İlaç tedavisine sadece atak dönemlerinde değil belirtisiz ara dönemlerde de devam edilir. Tedavi, çoğu zaman hayat boyu devam eder. Madde kötüye kullanımını önleme: Bipolar bozukluğu kontrol edebilmek için varsa kişideki alkol ve madde kullanımı ile ilgili problemlerin de tedavisi gerekir. Hastaneye yatış: Tehlikeli davranışlarda bulunan, intihara meyilli olan veya gerçeklikten kopmuş psikotik belirtileri olan hastaların hastaneye yatırılarak tedavi altına alınması gerekebilir. Psikoterapi: Psikoterapi yani konuşarak tedavi, bipolar bozukluk tedavisinin önemli bir yapı taşıdır Bireysel olarak uygulanabileceği gibi aile veya grup ortamlarında da verilebilir. EKT (Elektrokonvülsif tedavi) Elektroşok tedavisi olarak da bilinen EKT, özellikle semptomlar ciddi olduğunda, intihar eğilimi varlığında, psikotik belirtiler eşlik ettiğinde veya ilaçlar etkisiz göründüğünde uygulanabilir. EKT, şiddetli manik veya depresif dönemler için kullanılabilen ve hastaların yaklaşık olarak %75'inde etkili sonuçlar sağlayan kısa süreli bir tedavi şeklidir.

Eğer siz de kendinizde bipolar bozukluğa benzer sorunlar gözlemliyorsanız bir sağlık kuruluşuna başvurarak psikiatrist muayenesinden geçebilirsiniz.

Son güncellenme tarihi: 22 Şubat 2023

Yayınlanma tarihi: 22 Şubat 2023

"
Depresyon nasıl tedavi edilir? | Dr. Ayça Can Uz | Psikiyatrist,Kadıköy

Depresyon nasıl tedavi edilir? | Dr. Ayça Can Uz | Psikiyatrist,Kadıköy

Depresyon: Tanı, Belirti ve Tedavisi

Depresyon ciddi, fakat tedavi edilebilir bir hastalıktır. Depresyon için göreceğiniz tedavinin düzenlenmesi durumunuzun günlük hayatınızı ne kadar etkilediğine, hastalığın ilk defa ortaya çıkıp çıkmadığına, depresyonun ağırlığına, ortaya çıkan belirtiler kümesinin özelliklerine, tekrarlayıp tekrarlamadığına, mevsimsel ilişkisi olup olmadığına, intihar düşüncesi olup olmadığına ve başka bir çok özelliğe bağlıdır.

Depresyonunuz hafifse, doktorunuz konuşma terapisi olan psikoterapiyi önerebilir. Sorunlar kronikleşmeden başvurulduğunda hafif derecede bir depresyonu, ilaç tedavisi olmadan sadece psikoterapi ile çözmek mümkün olabilir. Araştırmalar tedavi sonlandıktan uzun süre sonra bile kişilerin halen psikoterapide kazandıklarından fayda görmeye devam ettiklerini gösteriyor.

Ancak orta ve ağır şiddette depresyonda, kişinin problem çözme yeteneği bloklanıp terapiye verdiği yanıtı yavaşlatabiliyor, Orta ve ağır depresyonda terapinin etkin ilerleyebilmesi ve işe yarayabilmesi için antidepresan kullanımı gerekmektedir. Bu durumda psikoterapi ile birlikte doktorunuz muhtemelen sizin yaşam tarzınıza uyan bir tedavi için antidepresan reçetesi yazacaktır. Ancak sadece ilaçlara güvenmemek ve bir daha tekrarlamaması için depresyonunuzun nedenini anlamak, hazırlayıcı kişilik özellikleriniz veya şemalarınız var ise bunları saptamak ve değiştirmek için çalışma, yaşam olayları ve stresle başa çıkabilmek için problem çözme yetenekleriyle donanmak amacıyla bir yanda terapiye devam etmek önemlidir.

Doktorunuzun sizin için hangisinin daha iyi olacağını anlaması için farklı ilaçları farklı dozlarda denemesi gerekebilir. Hazırlanan tedavi hastaya uygun olduğu takdirde, ilaçların ilk etkileri kullanılmaya başlandıktan 20 gün sonra ortaya çıkar. Ancak depresyon birkaç hafta veya ay içerisinde yavaş yavaş düzelir. Depresyon haftalar veya aylar süren bir gelişmenin sonucu olarak ortaya çıktığından, tedavisi de elbette zaman ister. Bazen antidepresanın etkisini arttırmak için hekim uygun gördüğü bir süre (3-6 hafta) devam ettikten sonra yanına yeni ilaç(lar) ekleyebilir. Bazen de başladığı ilacı değiştirebilir.

Yan etkiler ise hemen başlar. Bu durumda tedavinin ilk günlerinde, hastalar, iyileşmek bir yana kendilerini daha da kötü hissedebilirler. Yan etkiler tahammül edilemeyecek düzeyde olmadıkça sabırla ilaca devam etmek gerekir.

Tedaviden yararlanan hastalarda ilaca en az 6 ay, hatta ideal olarak iyilik hali sağlandıktan sonra 6 ay devam etmek gerekir. Sağlanan iyilik haline güvenerek ilacı erken kesmek yanlıştır. Antidepresanlar antibiyotikler gibi çalışmaz. Depresyonda etkilenen düzeneğin yeniden sağlıklı çalışır hale gelmesi için zaman gerekir. İlacın erken kesilmesi halinde depresyonun tekrarlaması olasılığı çok kuvvetlidir.

Depresyon, zaten doğası gereği tekrarlama eğilimi olan bir hastalıktır. Hayatında ilk defa depresyon geçiren kişilerin ikincisi için riskleri %50, iki kere depresyon geçiren kişilerin üçüncüsü için riskleri %70 ve üç kere depresyon geçiren kişilerin dördüncü için riskleri %90 civarındadır. Yani yaşanan her depresyon atağı kişiyi bir sonraki için daha yatkın hale getirmektedir. Bu nedenle depresyonun iyi bir şekilde tedavi edilmesi çok önemlidir. Tedaviye ne kadar erken başlanır ise o kadar erken cevap alınır.

Depresyon tedavi edilmezse ne olur?

Öncelikle, kronikleşme dediğimiz depresyon halinin kalıcı olması görülebilir. Kronikleşen depresyonlar tedaviye direnç kazanır, cevap alınsa bile tedaviyi normalden daha uzun tutmak gerekir. Bazı kişilerde ömür boyu kullanım bile gerekli olabilir. Depresyonlu hastalar, tedavi edilmediklerinde bağışıklık sistemi zayıflar ve bu hastalar kanser ve enfeksiyonlar başta olmak üzere her türlü hastalığa yatkın hale gelirler. Depresyon tedavi edilmediği takdirde en az 6 ila 24 ayda kendiliğinden düzelir. Hastaların % 5-10'unda ise iki yıldan fazla sürer. Ancak bu süre 6 ay için bile yaşayan kişi için çok zor ve uzun bir süredir. Bu süre içinde kişinin hayatı ve çevresindeki insanlar ile olan ilişkileri olumsuz etkilenir. Bu durumun işini bırakma, boşanma, okulda başarısızlık gibi daha olumsuz sonuçları ortaya çıkabilir. Tedavi ile bu süre birkaç hafta ile birkaç aya indirilebilmektedir.

Depresyon, zaten doğası gereği tekrarlama eğilimi olan bir hastalıktır. Hayatında ilk defa depresyon geçiren kişilerin ikincisi için riskleri %50, iki kere depresyon geçiren kişilerin üçüncüsü için riskleri %70 ve üç kere depresyon geçiren kişilerin dördüncü için riskleri %90 civarındadır. Yani yaşanan her depresyon atağı kişiyi bir sonraki için daha yatkın hale getirmektedir. Bu nedenle depresyonun iyi bir şekilde tedavi edilmesi çok önemlidir. Tedaviye ne kadar erken başlanır ise o kadar erken cevap alınır.

Tekrarlama dışındaki en önemli sorun etkin tedavi edilmeyen depresyondaki hastaların % 15’inin intiharla ölmesidir. Tüm intiharların % 70’i depresyon olgularıdır.

Antidepresanlar beyinde nasıl çalışıyor, ne şekilde etkiler yaratıyor?

Beyindeki belli anatomik bölgelerdeki sinir hücreleri arasında bilgi akışı ve haberleşmede postacılık vazifesi yapan nörotransmitter sistemleri (glutamaterjik, GABA, asetil-kolin, dopamin, nöradrenalin, serotonin vs) görev yapar. Beynin her yerinde nörotransmitterler farklı yoğunlukta bulunurlar. Herhangi bir uyarı sinir hücresine geldiğinde, bazı değişikliklere neden olur. Bu değişikliğin bir sonraki sinir hücresine iletilmesinde nörotransmitterler görev alırlar. Nöronlar arası bölge (sinaptik aralık) iki sinir hücresinin ortak haberleşme alanıdır. Uyarı geldiğinde sinir hücresinde nörotransmitter sentezi için protein sentezi başlatılır . Sentezlenen nörotransmitter önce hücrede depolanır, uygun uyarı geldiğinde sinaptik aralığa salınır ve komşu bölgede bir sonraki sinirin onu tanıyan algaçlarına bağlanır. Nörotranmitterin sinir hücresindeki algaç ile tanınmasının ardından ikinci hücre de uyarılmış olur ve aynı süreç ikinci hücre için başlar. Organizmanın işleyişi hemen daima tasarrufa yönelik olduğundan algaçla işi biten nörotransmitter yeniden kullanılmak üzere salındığı sinir hücresinden özel bir pompa ile geri alınır.

Serotonin ve noradrenalin, depresyon belirtileriyle ilişkisi bulunmuş bir nörotransmitterlerdir. Beyinle birlikte vücuttaki birçok organda da bulunabilirler. Serotonin, uyku regülasyonu, normal davranış kalıbının sürdürülmesi, sıcaklık ve kan basıncının düzenlenmesi, beslenme davranışının düzenlenmesi, hormonal düzenleme, ağrı duyusunun iletimi, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Panik Bozukluk ve migren patogenezinde rol oynamaktadır. Noradrenalin ise ilgi azalması, konsantrasyon eksikliği, unutkanlık, deprese duygudurum, psikomotor retardasyon, yorgunluk ve halsizlik semptomları ile ilişkili bulunmuştur.

Bu iki nörotransmitterin düzeylerinin beyinde eşik değerin altına düşmesi nedeniyle kişide depresyon geliştiği düşünülmektedir. Vücuttaki serotonin miktarını arttırmanın yollarından birisi, şeker ve karbonhidrat açısından zengin yiyecekler yemektir. Bu şekilde beyin kimyamızı değiştirme çabamız ne yazık ki kısa ömürlü olacaktır. Antidepresan ilaçlar pompa ile geri alınım gibi aşaması üzerine etki ederek bu nörotransmitterlerin düzeylerini kalıcı olarak düzenlerler. Depresyonun mekanizmasında dopamin ve melatonin gibi diğer nörotransmitterlerin de etkili olduğu düşünülmektedir. Bunların düzeylerini düzenleyen yeni tip antidepresanlar da bir süredir tedavide kullanılmaktadır.

Antidepresan etkinin hissedilmesi ne kadar sürer?

Antidepresan etkinin ortaya çıkabilmesi 4-6 haftalık kullanım süresi gerektirir. Antidepresan etkisi sanki gripten kurtulma gibidir, gün be gün olan değişikliği anlatmak zordur fakat giderek normale dönülür. İlacın etkisi tam olarak ortaya çıkana kadar, depresyona bağlı var olan şikayetlerin, tedavinin ilk birkaç haftası boyunca devam etmesi mümkündür. Antidepresan ilaçların enerjiyi arttıran ve yorgunluğu azaltan etkileri, depresif içerikli düşünceler ve moral üzerine pozitif etkilerinden daha erken gözlenir. İlk önce uykuda veya iştahta bir düzelme hissedebilirsiniz. Bunun arkasından enerjide yavaş bir artış ve ilgi duyduğunuz şeylerin artması gelir. Bu etkiler yavaş ve parça parça olabilir. Üzüntü, umutsuzluk, suçluluk ve intihar düşüncelerinin yok olması gibi ruh halindeki iyileşme daha sonra ortaya çıkar. Ancak yan etkiler tedavinin ilk başından itibaren ortaya çıkar. Bunlar genellikle hafiftir ve ilk 2 hafta içinde ortadan kaybolur fakat tolere edilemez bir haldeyse tedaviyi sürdüren uzman doktorla görüşmenizde yarar vardır.

Antidepresanların kısa ya da uzun süreli kullanımda vücuda zararları var mı?

Yan etkileri ise son derece azdır ve tehlikeli değildir. Kolaylıkla önlenebilecek ya da geçici olabilecek yan etkiler yüzünden hastalar ve aileler ilaca tepkili olup bazen ilacı bırakabilirler. Halbuki bu yan etkiler genellikle hafiftir ve ilk 2 hafta içinde ortadan kaybolur fakat tolere edilemez bir haldeyse tedaviyi sürdüren uzman doktorla görüşmenizde fayda vardır.

Antidepresanları çok uzun süreli kullanan insanlar bulunmaktadır. Yapılan çalışmalarda uzun süreli kullanımın herhangi bir kalıcı zararı gösterilmemiştir.

Antidepresan etkinlik açısından ilaçlar arasında belirgin bir farklılık olmasa da bireysel farklar nedeniyle bir hasta bir ilaca diğerinden daha fazla yanıt verebilir ya da bir ilaçla daha çok istenmeyen etki yaşayabilir. Bu nedenle antidepresanların hekim tarafından reçete edilerek kullanılması, kullanım sırasında doktor takibinde olunması ve ilaç sonlandırılırken de yine doktora danışılması gerekmektedir. Antidepresan ilaçlara bağlı sıkıntıların birçoğu kullanım hatalarına bağlıdır.

Antidepresanların yan etkileri nelerdir?

Antidepresanların bir alt grubu olan SSRİ’lerin (seçici serotonin geri alım inhibitörleri) yan etkileri arasında mide bulantısı, baş ağrısı, anksiyete ve uyku problemleri sayılabilir. Trisiklik antidepresanlar (TCA’lar) zaman zaman depresyon tedavisinde kullanılır. TCA’ların yaygın görülen yan etkileri arasında ağız kurluğu, kabızlık, terleme, bulanık görme, idrara çıkmayla ilgili sorunlar ve baş dönmesi sayılabilir. Gerek SSRİ’lerin gerekse TCA’ların yan etkileri zaman içinde geçme eğilimindedir.

Geridönüşümsüz (irreversible) Monamin oksidaz inhibitörleri (MAOI’ler) olarak bilinen antidepresanlardan kullanıyorsanız, tiramin isimli kimyasalı içeren yiyecek ve içecekleri tüketmekten kaçınmalısınız. Ülkemizde satılan MAOI’leri geridönüşümlü (reversible) oldularından gıda kısıtlamasına gerek kalmasa da mümkün oldukça bu gıdaları az miktarlarda tüketmek akıllıca olacaktır.

Ayrıca alkolden de uzak durmanız ve doktorunuza danışmadan başka ilaç kullanmamanız gerekir. Nadir olgularda, MAOI’ler tansiyonun yükselmesine neden olabilir. Boyun tutulması, şiddetli baş ağrısı, göğüs ağrısı, bulantı, kusma veya çarpıntınız varsa, derhal en yakın acil sağlık birimine gitmeniz ya da 112’yi arayarak tıbbi yardım istemeniz gerekir.

Antidepresanlar ne kadar süreyle kullanılmalıdır?

Depresyon ve depresyon dışı diğer kullanım alanları uzun süreli tedavi gerektirmektedir. Tedavinin etkin olabilmesi için etkin dozda yaklaşık altı ay-bir yıllık kullanım gereklidir. Depresyonun tedavisini grip ya da boğaz enfeksiyonu gibi ilaç kullanım süresi ile şikayetlerin geçmesi eş zamanda gerçekleşen diğer hastalıklarla karıştırmamak gerekir. Kişi kendini iyileşmiş hissetse bile tedaviye belirlenen sürede devam etmelidir. Vaktinden önce ilacın kesilmesi yinelemelere neden olmaktadır. Sık tekrarlayan depresyonlarda bir yıldan daha uzun sürelerde de tedaviye devam edilebilir.

Antidepresanlar başka hangi hastalıklarda kullanılır? Antidepresanlar bağımlılık yapar mı? İlaç kesilme reaksiyonu nedir? Antidepresanlar intihara neden olur mu? Antidepresanlar ile tüketilmemesi gereken besinler nelerdir? SSRI grubu antidepresanlar hangileridir? SSRI grubu antidepresanları kimler kullanmamalı veya dikkatli kullanmalıdır? SSRI grubu antidepresanlar ile etkileşilen ilaçlar nelerdir? SSRI grubu antidepresanların yan etkileri nelerdir? Trisiklik antidepresanlar (TCA) hangileridir? TCA'ları kimler kullanmamalı veya dikkatli kullanmalıdır? TCA'lar ile etkileşilen ilaçlar nelerdir? TCA'ların yan etkileri nelerdir? SSRI ve TCA dışındaki yeni grup diğer antidepresanlar nelerdir? Depresyondaki kişiye nasıl davranmalıyım? Ne sorunun var?" yerine “Son zamanlarda iyi görünmüyorsun, yeterli uyumuyorsun , iyi misin ?” şeklinde yavaş yavaş konuya girin. Öncellikle yakınınızın kendi durumuna karşı farkındalığını, belirgin davranış değişikliklerinden ya da bedensel belirtilerinden bahsederek arttırın. İyi bir dinleyici olun. Sorunlarını konuşması için onu destekleyin. Size sorunlarını anlattığı zaman “Kafana takma” diyerek rahatlatmaya çalışmayın. Çünkü sorununu ciddiye almadığınızı düşünebilir. Daha çok içine kapanabilir. Onu anlamaya çalışmak, sabırlı olmak, ilgi göstermek, duygusal destek vermenin parçalarıdır. Onun dışavurduğu duyguları olduğu gibi kabul edin. “Herşey senin elinde, çabalarsan geçer” sakın demeyin. Kimse depresyona girmeyi ya da düzelememeyi kendisi seçmez. Depresyon bir irade sorunu değildir, nöroendokrin dizgede bozulmayı da içeren bir beyin hastalığıdır. Hastaya bir şey telkin etmeden onu nötr bir şekilde anlamaya çalışın. Yapılması gerekenleri o da biliyor ama davranışı başlatamıyor. Ufak planları onun için yapabilir, başlangıç için ona eşlik edebilirsiniz. Yapamayacak gibi hissediyorsa aşırı ısrarcı olmayın. Israrcı olunması, başarısızlık duygularının artmasına neden olabilir. Hasta numarası yapıyor veya tembel diye suçlamayın. Zaten depresyonda olan kişi kendine haksız birçok etiket yapıştırır. Bu şekilde söylemler kişinin kendine güvenini daha da sarsar. “Birçok insan senden daha kötü durumda, şükretmen lazım” gibi cümleler suçluluk hissini ağırlaştırabilir. Bunun yerine eskiden baş edebildiği olumsuz olayları ve sahip olduğu gücü hatırlatın. Eskisi gibi olabileceği konusunda umut verin. Depresyondaki kişiye değer verdiğinizi gösterin. Bu dönem için karşılıksız sevgi ve şefkat gösterin. Bunu kredi gibi düşünün, şu anda ödeme yapamayacak durumda. Yardım etmek istiyorsanız yapabileceğiniz en önemli şey, yakınınızın doğru teşhis almasını ve tedavi edilmesini sağlamaktır. Depresyonu geçer diye bekleyip, sorunu ertelemeyin. Eğer tedavi görmüyorsa, bir uzmandan yardım alması için cesaret verin. Kendi almıyorsa psikiyatri uzmanından, onun adına randevu alabilir ve oraya kadar ona eşlik edebilirsiniz. Ama eğer psikiyatra gitmeyi kabul etmezse güvendiği aile doktorunuzu veya sıradan bir check-up önerebilirsiniz. Böylece şikayetlerinin depresyondan kaynaklandığını doktordan duyabilir ve kabul etmesi daha kolay olabilir. Doktora gittiyseniz ilaç tedavisi verilmiş olabilir. Kişiye ilaç alma saatlerini hatırlatmak ve önerilen değişiklikler için ortam yaratmak ona yardımcı olacaktır. Mümkünse başlangıçta ona eşlik etmeniz faydalı olabilir. Hobiler, spor, yürüyüş, dini ritüeller veya kültürel/ sosyal etkinlikler gibi daha önceden kişinin zevk aldığı aktivelere katılması için onu teşvik edin ama ısrarcı olmayın. Yapamadığı faaliyetlerle ilgili terapisti ile konuşması için teşvik edin. Depresyon tedavisi uzun soluklu bir tedavidir. Depresyondaki kişi iyi hissetmeye başlasa bile doktorunun önerdiği süre boyunca ilaçlarını düzenli kullanması için destekleyin. İlaç kullanımını yarım bırakan ve sonrasında şikayetleri tekrarlayan birçok insan yakınlarından “Bu ilaçları daha ne kadar kullanacaksın?” sorusunu duyar. Gereğinden uzun kullandığını düşünüyorsanız bu soru yerine doktoruna düzenli gitmesi ve doktor kontrolünde ilaç kullanması konusunda yardımcı olun. Olumsuz herhangi bir davranışını gördüğünüzde iyi niyetli bile olsa "Bugün ilacını aldın mı" şeklinde sormayın. Hastalığı ile onu etiketlemeyin. Uyku düzeninin depresyon tedavisinde çok önemli olduğundan, erken kalkmasına ve günlük hayatını programlamasına yardımcı olun. Yardımı olacaksa bir süreliğine siz de aynı rutine göre yaşayın. İlaç kullanmayı yan etkileri nedeniyle red edebilir. Herhangi bir yan etki yaşadığında doktoruyla iletişim kurması için destekleyin. Gerekirse siz iletişim kurmaktan çekinmeyin. Zamanla azalarak geçebilecek korkulmaması gereken olağan yan etkiler olabilir, bunları danışarak hastanızı rahatlatın. Gerekirse doktorunuz doz ayarlamasını veya yan etki gidermek için ilaçların yeniden düzenlenmesini düşünebilir. İntihara ilişkin işaretlere dikkat edin. Ölümle sonuçlanan intihar girişimlerinin %80’inde açık ön belirtiler bulunmaktadır ve yine %80’i daha önce bu düşüncelerinden bahsetmiştir. İntihar ile ilgili konuşmalar oluyorsa ciddiye alın ve doktoruyla mutlaka görüşün. Vasiyet yazma, vedalaşma, borçlarını kapatma gibi ölüme hazırlık denilebilecek davranışlarda dikkatli olun. Yeniden hastalanmamak için ne yapılmalıdır? Doktorunuzun önerilerine uyun. Yineleyen depresyonlarda en önemli neden gerek ilacın dozu gerekse tedavi süresi açısından yetersiz tedavidir. Doz ve tedavi süresine uymak depresyondan yüksek oranda korunmayı sağlar. Çevresel nedenlerin belirgin olduğu durumlarda stres etkenlerini azaltacak veya kontrol edecek önlemler depresyonun yinelemesini azaltır. Stres kontrolü ve relaksasyon yöntemlerini öğrenin. Problem çözme becerilerinizi geliştirin. Bu konularda yardım almak için kendine yardım kitaplarını kullanabilirsiniz. Daha profesyonel bir yardım için terapiye gidin. Aile içi iletişim sorunlarının belirgin olduğu durumlarda aile veya bireysel psikoterapi yarar sağlayabilir. Bağımlılık yapıcı maddeler ve alkolden uzak durun. Kullanıyor iseniz bırakmak için psikiyatrınızdan yardım isteyin. Fiziksel ve sosyal olarak aktif kalmaya gayret edin. Haftada en 3 kere en az 30 dk süreyle maksimum %70 kalp hızında spor yapın. Her türlü aktivite hem duygudurumunuzu hem de fiziksel enerjinizi yükseltir, kaygınızı azaltır. "
Depresif Nevroz, Depresyon

Depresif Nevroz, Depresyon

Depresif Nevroz, Depresyon

Bir duygulanım ve duygudurum bozukluğu olan depresyon ya da çökkünlük, herkeste rastlanan bir duygu, daha geniş anlamda bir duygudurumdur. Bu durum psikiyatride özgül bir hastalık veya bir sendrom olarak tanımlanmıştır.

Depresyondaki baskın belirtiler karamsarlık, isteksizlik, durgunluk, cinsel istek azalması, depresif duygudurum, değersizlik, küçüklük ve zayıflık duygularıdır. Hastalar sıklıkla kederli bir ruh halinde ağlamaklı olabildikleri gibi, bazen de duygulanamama içinde olup asla ağlayamazlar. Depresyon ağırlaştıkça emosyonel yanıt azalır, hastalar normal etkinlikleriyle bile uğraşamaz, enerjileri düşer, hareketleri azalır, odaklanma güçlüğü yaşar, saatlerce yataktan çıkamaz, uykuya dalmakta ve sürdürmekte zorlanır, hayattan zevk alamaz hale gelirler.

Depresyon başlıbaşına bir hastalık olabildiği gibi birçok kişide çok yaygın bir belirti olarak kendini gösterebilir ya da pek çok ruhsal hastalığa eşlik edebilir. OKB, histeri ve fobik nevrozlarda depresyon sık rastlanan bir bulgudur.

Depresyonu bilişsel psikologlar ve kuramcılar bilişsel yetilerdeki bir bozukluk, davranışsal kuramcılar ise öğrenmeyle ilgili bir sorun olarak görürler.
Kernberg, depresyonu suçluluk duyguları, özsuçlamalar ve özkaygılarla bütünleşmiş süperegoya bağlamıştır. İdeal self dağıldığında ya da süperego bütünleşemediğinde şiddetli öfke, çaresizlik ve umutsuzluk ağır basmakta, depresyon gelişebilmektedir. İstenen nesnenin elde edilememesi, özlenen doyumun sağlanamaması depresyona neden olabilmektedir. Yani elde edememe, ulaşamama ve doyumsuzluk depresyon sebepleri arasındadır.

Depresyonu anlamak için duygu, duygulanım ve duygudurum sözcüklerinin ne ifade ettiğini bilmek gerekir. Bir örnekle açıklayacak olursak, bir kayıp karşısında duyulan yas bir duygu, yaslanma bir duygulanım, yas hali ise bir duygudurumdur. Duygular ve olumlu ya da olumsuz her türlü yaşantılar duygudurumun temel bileşenleridir. Duygudurumların süreleri değişik olup, davranışlarımızı etkiler ve bir boşalım işlevi görürler.

Freud, depresyon tanısı için değerlilik duygusunun kaybolmasını, çevre ve kendiliğin olumsuz değerlendirilmesini şart koşar. Yas ile depresyon arasındaki belirgin fark budur. Depresif bir kişinin isteksizliğine, pasifliğine, iş yapma ya da bir yere gitme isteksizliğine karşın yaslı bir kişi verimliliğini kaybetmeden işini yapabilir, aktivitelere katılabilir, hatta onlardan zevk alabilir ama alınan haz derin bir acının etkisi altındadır.

Neşe halini yani neşeli duygudurumu yaslılığın karşıtı olarak ifade edebiliriz.

Depresif nevrozda deskriptif tanı:

Depresyonu yaslı, çaresiz, korkulu bir duygudurum olarak tanımlayabiliriz. Depresif hastalık belirtilerini duygulanım, bilişsel, güdüsel ve bedensel belirtiler olarak sınıflandırabiliriz.

Depresyonun duygulanım (emosyonel) belirtileri:
⦁ Şiddetli yas
⦁ Durgunluk
⦁ Umutsuzluk
⦁ Cesaretsizlik
⦁ İsteksizlik

Depresyonun bilişsel belirtileri:
⦁ Değersiz ve yetersiz olduğu inancı
⦁ Güvensizlik
⦁ Kendini suçlama
⦁ Kendini cezalandırma
⦁ Kendini değersizleştirme

Depresyonun güdüsel belirtileri:
⦁ Etkinliğin azalması
⦁ Karar vermede güçlük çekme

Depresyonun bedensel belirtileri:
⦁ Yorgunluk
⦁ Bitkinlik
⦁ İştahsızlık
⦁ Uyku bozuklukları
⦁ Konuşma ve hareket yavaçlaması
⦁ Cinsel işlev bozuklukları

Depresif nevrozda dinamik tanı:

Depresyonda kişilik özellikleri:

Oral dönem sorunlarının depresyon gelişiminde önemli belirleyici olduğu genel bir kanıdır. Süt çocuğu çağı denen bu dönem ne kadar dengeli geçirilirse, bu mutlu çağın tüm yaşam boyu süreceği, tüm iyi şeylerin ömür boyu kendine akacağı inancı yerleşir. Sarsılmaz bir iyimserlik bu dönemin başlıca olumlu bir sonucudur. Bu kişiler iyi niyetli, sevecen, vermeye ve almaya hazır, yaşam için gerekli herşeyi kendilerine verecek birilerinin her an emirlerinde olacağı beklentisi içindedirler. Bu bazen gereğinden fazlasını almayı, hatta biraz şımartılmayı doğursa da genellikle sağlıklı bir ruh halini oluşturur.
Oral dönemde örselenme yaşandığında ise iyimserlik yerine karamsarlık, umut yerine umutsuzluk, duygu ve düşüncelere egemen olur.

Suçluluk, utanma, şükran duyguları:

Suçluluk ve utanma duyguları psikiyatrik sorunlarda tedaviye en dirençli, davranışlarımızı ciddi derecede engelleyen ruhsal öğelerdendir. Özellikle ergenlik döneminde suçluluk ve utanma duyguları üstbenlik gelişimi ve kimlik yapılanmasında ciddi rol oynar.
Sağlıklı şükran duygusu, verene, olgun ve olumlu bir tepki özelliğini taşır. Alınana memnunluk değerbilir bir karşılıkla verilir. Oral dönemdeki denge şükran duygusunu gerçek anlamında pekiştirir. Sınırsız doyum bazen karşılık verme gereğini ortadan kaldırıp, vermeden almayı doğurabilir. Tersi durumda, yani oral dönemde gereksinimleri yeterince karşılanmayan kişilerde ise aşırı bir sorumluluk bilinciyle başkaları için yaşama, tüm olanaklarını başkaları için kullanma, hiç almadan verme felsefesi gelişir.
Depresyonlu kişilerde alıp verme arasındaki denge alımın aleyhindedir. Bu hastalar almadan verirler, başkalarını memnun etme odaklı yaşarlar, aşırı sorumluluk duyarlar. Şükran duygusu görüntüsü altında suçluluk duygularını bastırmaya çalışırlar. Bütün bunların derininde de saldırgan dürtü ve duyguların gizlenmesi amacı vardır.

Acelecilik:

Oral dönemde şımartılan, daha acıkmadan beslemeye alıştırılan kişilerin bir diğer özelliği aceleciliktir. Bu kişiler beklemeye tahammül edemez, kararlarını hemen uygulama gereği duyarlar.
Oral dönemde yeterinden az ya da hiç doyum sağlayamamış kişilerde ise istekleri, beklentileri az bir kişilik gelişir. Ama bu beklenti ve isteklerin az ya da yok gibi görünmesi içeride bir birikim yapar ve başka kanallarla doyuma ulaşmaya çalışır. Bu da depresyona yatkınlık doğurur.

Annedeki öfke duygusu çocuğuyla ilişkilerini derinden etkiler. Duyguların ilişkiye endekslenmiş halini açarsak depresyon, başkalarına bulaşıcı, öfke ve kızgınlık ise başkalarında tamamlanıcı niteliktedir. Öfke duyulan kişide uyandırılan korku öfkenin dışarıdaki tamamlayıcısıdır.
Oral dönemde anne öfkesini bebeğe ''al memeyi de senden kurtulayım, al başımın belası'' gibi cümlelerle boşalttığında bebek bunu algılayarak olumsuz etkilenecektir.

Depresif nevrozlular agresif engellenmiş kişilerdir. Bundan dolayı öfkelerini ortama uygun biçimde boşaltamaz, öfkelerini yararlı ve yaratıcı olarak kullanamazlar. Çoğu kez farklı savunma düzenekleri ile öfkelerini gizlemeye çalışırlar. Aşırı yardımseverlik öfkenin saklanma yollarından biridir. Tüm çabalara rağmen öfke bilinçaltında daha da birikir.

Sonuç olarak öfkeli annenin bebeğinde temel güven duygusunun gelişimi sekteye uğrar.

Tüm bunların ışığında depresif nevroz, depresyon tanısı koyarken şunlara dikkat edilmelidir: Depresif nevrozun en temel belirtilerinden olan çökkünlüğün ergenlik, menopoz ve yaşlılıkta da olabileceği unutulmamalıdır. Bundan dolayı durgunluk, isteksizlik ve çökkünlüğe dayanarak depresyon tanısı koymak yanıltıcı olabilir. Çalışamama, verim düşüklüğü, empotans, uyku bozuklukları, bedensel yakınmalar gibi pek çok belirti ve bulgu ile depresyon tanısına gidilmelidir.

Ayrıca Erikson'un her ruhsal gelişim döneminin bir bunalımla sonuçlandığı varsayımı akılda kalmalıdır.

Depresyon tanı ve tedavisinde gerek ilaç, gerekse psikoterapi ile tedavi için Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezimizden gerekli uzman desteğini alabilirsiniz. Depresyon ile ilgili ayrıntılı bilgilere (www.psikoterapi.pro), (www.antalyapsikiyatrist.com) ve (www.antalyapsikiyatri.com) web sitelerimizdeki yazılarımızdan ulaşabilirsiniz.

Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Psikoterapist ve Psikiyatrist Emine Filiz Uluhan.

« Beden Dismorfik Bozukluğu Mizantropi »